Daha yeni okudum o kitabı, aynı çevirmen yıllar sonra yeniden çevirmiş, güncel ve güzel bir,dili var, yenisini alın daha iyi. Sözlükte eski baskılardan örnekler yazmışlar çok garip geldi çevirisi

yenisini sahibim :) benim ki daha çok koleksiyon gibi. ilk defa eski basımından okumuştum. ileride de okutacağım zaman birine eski basımından okutmak isterim.

ben onun ilk baskısını bulmuştum bir sahafta. meb yayınlarıydı yanlış hatırlamıyorsam. 50 lira mı ne demişti de apışıp kalmıştım. ankara'da adilhan kitapçılar çarşısı'nda 2. ya da 3. katta bir sahaftı.

nadirkitap
ukitap sitesini bi kurcala istersen

Bende onun Can Yayınlarından 1984 yılı baskısı var (kapağında da 2 ahşap kukla + 2 ahşap kukla = 5 illüstrasyonu var) Ve dili başarılı. Nadirkitap'tan bulabilirsiniz tahminim.

yukarida saydiginiz anlamlar karsiliyor, ama biraz daha esnetirsek; ozel yasam, ozel ('benim ozelim bu' gibi bir kullanimla), gizlilik gibi yerlere de gider.

daha da genişletirsek yalnızlığa kadar gidiyor.

gideceğimiz yer tam olarak nerede? gelirim, aradığım kitapları bulursam alırım.

sahaf bornova küçükparktaydı. fakat yeni tuttukları deponun yerini bilmiyorum, muhtemelen yakın bir yerdedir diye tahmin ediyorum, en kısa zamanda konuşacağım.

bana da haber verin lutfen.

8 kişi olduk, azız. yok mu arttıran ?

ikisi de aktif onların sen kafanı yorma. enerji tasarrufu için intel aktif gibi görünüyor ama gerekince nvdia devreye giriyor.

bende girmiyor işte :) nvdia gerektiren hiçbir şeyi çalıştıramıyorum. geçenlerde bir bilgisayarcı tanıdığa baktırdım aktif değil diyor, halledemedi.

nvidia gerektiren şey'den kastınız nedir? nvidia'nın kendi kontrol panelinden "şu program/şu exe'yi nvidia ekran kartı kullanarak çalıştır" diye bir seçenek var. ama size göre nvidia kart ile çalışması gereken programı kendisi çalıştırmak istemeyebilir. misal bende internet explorer'ı nvidia ekran kartı ile çalıştır diyorum ama "olmaz aga, intel baksın ona" diyor...

xp falan mı var yoksa? xp varsa o işi unut zaten.

driver ları güncellemeyi deneyebilirsin.

atide switchable graphics var, nvidiada da olması lazım. yani uygulamayı hangi gpu ile çalıştırmak istediğini elbette soruyor olması lazım.

programa nvidia ayarlarından nvidia'yı atayın. güç seçeneklerine de dikkat edin, tasarruf modu falan olmasın. böyle çalıştırması lazım.

dediklerinizi tekrar gözden geçireceğim, olmadı vatan bilgisayara götüreyim baksınlar.

bu arada windows 7 kullanıyorum. biraz önce yeni bir driver sürümü geldi. indirip yükledim, bu esnada da mevcu driveları da güncelleştiriyorum dedi. bakalım belki güncelleştirme muhabbetine de bir şeyler çıkar :)

mühim olan uygunsuz kelimenin ya da kelimelerin duyulmaması. sessiz de geçilebilir, biplenebilir ya da o araya çok saçma bir ses de atılabilir. ancak bunların arasında biplemek haricindekiler hata gibi algılanabiliyor. o yüzden biplemek en temizi.

yani benim asıl sorduğum bu ceza. Ceza varsa bunun bi bugı yok mudur, sanki rtükten geçiyor da rtük bipliyor, sonra da bip başına 20000 ceza kesiyor gibi bir şey anladım ben.

Tolga çevik espri yapıyor orada. Bip başına ceza yok.
He onlar tiyatro sahnesinde seyirciye karşı oynuyorlar, belki onlar alakalı olabilir ama sanmıyorum.

bence de bipe ceza yoktur. orada sanırım biraz gıcıklık yapıyorlar. yani bipe bile ceza verecekler neredeyse diye.

sanırım biplenmesi konusunda seyircilerden de (tv) bir yorum oldu ki bu hafta bip yerine sessizlk vardı ama.

bi de bir çok dizi vs var. ve hepsinde bip duyuluyor bazen. kim bile bile bipleyip para ödemek ister ki?

kanunu var. 8. madde'nin a,b,d,g,n,s,ş maddelerinin ihlalinde, bir önceki ayın reklam gelirlerinin (brüt) %2 ile %5'i arası, diğer maddelerin ihlalinde ise önce uyarı, sonra da bir önceki ayın reklam gelirlerinin (brüt) %1 ile %3'i arası para cezası verilir.

Bahsettiğin şeyi ben de sık sık düşünüyorum aslında bakarsan. Türk insanının genel sorunu da bu zaten. Türk milleti olarak kendimize çok fazla güveniyoruz. Başkasını dinlemeye tahammülümüz yok. Çünkü biz zaten biliyoruz, eminiz her şeyden boş vesveselere harcayacak vaktimiz yok.

Bugün başbakan'ın mitingini izlerken gerçekten üzüldüm kendisi adına. büyük bir kin ve nefret bürümüş yalanlarının üzerine. görmediği bir şeye nasıl inanabilmiş bu kadar gerçekten ilginç. gerçi kanıtsız lafları seviyoruz biz tıpkı otuz cumadır ellerinde olan camide içki içme görüntülerine inandığımız gibi...

berkin için konuşuyorum:

-görgü tanıkları var.
-hastane raporlarından anlaşılıyor.

nasıl otopsi yapılırken olayın nasıl olduğu vücuda alınan darbelerle anlaşılıyorsa, doktor incelemelerinde de anlaşılıyor.

mesela berkin'in önce (hastaneye kaldırılırken) kafasına mermi mi, başka bir şey mi geldiği anlaşılmamış.
doktor raporlarında kafasına künt bir cisim çarpması sonucu yaralandığı söylenmiş.
kafasındaki yara da bunu destekliyor, yani tecavüzün aksine rapor vermek gibi bir şey değil bu.
avukatları da bunun üzerine, buna dayanarak şikayette bulunmuşlar.

mahallesinde de, ifadesi alınmış olan 3 görgü tanığı var.

sokakta dolaşıyordu değil de, "ekmek alıyordu" kısmını da, ailenin anlatmasından biliyoruz.

annesi kahvaltı sofrası kurmuş, ekmek almak için fırına gidiyorken berkin, "gazdan falan kaçamazsın, hızlı koşamazsın" diye annesinin elinden parayı alıp çıkıyor.
bir süre dönmeyince annesi merak ediyor, ne oldu diye düşünürken mahalleli kapısına gelip, berkin'in hastaneye kaldırıldığını söylüyor.

yani herkes gerizekalı, inanmak istediğine inanıyor değil.

istenmeyen evlat, işte bunu diyorum böyle yaparak başbakanı da en az kendileri kadar haklı yapmış oluyorlar.

Blatta, ülke de şu an herkez görgü tanığı. Hatta gerçek görgü tanıklarından daha fazla eminler orada ne yaşandığına dair. Bu arada benim bildiğim görgü tanığı 2. (Kabul edilmesi için gerekli sayı 2 zaten)

Tabi birde Karataş saldırısında da (saldırının düzmece olduğu ortada) görgü şahidi ve rapor var

dün değil evvelki gün ailenin avukatını dinledim, 3 olduğunu söylemişti.
ona dayanarak 3 diyorum.

evet, sözde kabataş saldırısında da sahte raporlar, görgü tanıkları vs vardı.
ama şunu atlıyoruz, biz bir şey görmedik.
balçiçek ilter "morluklarını gördüm" yazdı.
mesela gezi parkı olaylarının başlarında bir kız (gazeteci miydi acaba? tam hatırlayamıyorum) dövülmüştü.
bir fotoğrafı vardı, bütün vücudu mosmor, yüzü gözü şiş.
bacaklarını uzatmış, evdeki kanepede fotoğraf çektirmiş.
görünüyor yani kızın durumu.

kabataş olayında sadece "öyle dediler, böyle dediler" durumu var.
biz bir şey görmedik, ki düzmeceydi zaten.

ama berkin konusunda, zaten çocuk öldü.
raporu veren devlet hastanesi.
yani çocuğun kafasında nokta kadar yer kanamış da, künt cisim diye rapor yazmışlar diye bir şey yok.
kaldı ki, zaten çocuğun ailesi kendi halinde, hatta muhtemelen düşük gelirli bir aile.
ne meşhur biri, ne iş adamının oğlu, ne siyasetçi.
yani sahte rapor almak istese, neyiyle kime hazırlatacak o raporu?

diğer olaydaki taraf kuvvetli.
resmen başbakan o olay gerçek olsun istedi diye, olayı gerçek hale getirmeye çalıştılar.

burada zaten çocuk öldü.
yani artık tartışılacak bir şey yok.
nasıl olduğu ortada zaten.
ha, iki adım gerideyken isabet etmiştir belki.
ya da ne bileyim, kaldırımdan inerken değil de, fırına girerken isabet etmiştir vs.

birinde somut kanıtlar var.
diğeri tamamen (raporları dahil) uydurmaca.

bir de şu boyutu var:

diyelim ki, bu çocuk eylemciydi.
ne bileyim, polise taş attı diyelim.
o olaylarda zaten silahlı bir çatışma falan olmadı.
polis gaz fişekleri ve plastik mermi kullandı.
direnişçiler de (hadi eylemci olduklarını varsayalım) ya kaçtı, ya onlara atılan gaz kapsüllerini polislere geri attı ya da hadi uçlarda olsun, molotof atmış olsun.
ki o zaman grup içinde olması gerekirdi, daha çok tanık olurdu.

sonuçta çocuğun kafasına nişan alınmış.
yine de haklı çıkarmıyor ki.
45 derece açıyla, kalabalık grup üzerine atılması gereken bir kapsülü, birinin üzerine nişan alarak atmak demek, "silah kullanamıyorum, bari bunu silah olarak kullanayım" demek.

bugün konuşma yaptı hazret.
polis, onun 15 yaşında olduğunu nereden bilsinmiş.
yahu, 34 yaşında da olsa, üstüne neden nişan alıyorsun?
yani aynı şeyi 50 yaşında adama yapsa onu da öldürebilir zaten.

sonuçta sen silahsız birine, elindekini bilinçli olarak yanlış şekilde kullanarak saldırıda bulunuyorsun.
ve sonunda çocuk ölüyor.

bu biber gazı denen nane böyle bunların kullandığı gibi sokak arasına 10 tane atılacak bir şey değil.

kalabalık kitleleri dağıtmak için havaya 2 tane atacağın bir şey.
adamlar çocuk oyuncağına çevirdi.
insanların tepkisi buna.

yani artık emin olunması gereken noktayı geçtik.
çocuk kafasına darbe alıp öldü, insanlar saldırıyı gördü, zaten günlerdir ne yaşandığı ortadaydı.
insanlar da bu yüzden emin.

basit, herkes inanmak istediğine ve/ya işine gelene inanıyor.
edit2'ye ithafen: " faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir"

yanlış anlaşılma olmuş biraz, burada soru nerden biliyorsunuz berkin'i polisin öldürdüğünü değil anladığım kadarıyla, soru kanıtlar olmadan da inanan insanların çokluğu. Unutmayalım ama, türkiye eminmişsin gibi konuşmanın prim yaptığı bir ülke. rte çıkıp ya belki polis öldürmemiştir ama bu işi soruşturacağız allah rahmet eylesin dese bu kadar "kalp çalma" olayıyla karşı karşıya kalmazdık.

Ben de iğreniyorum insanların sadece inanmak istedikleri şeye inanmalarından, her şeyi bilmelerinden. Şuna çok fazla denk geliyorum mesela, benim eğitimim gereği ortalama bir insandan çok daha fazla şey bildiğim şeyler var (hukukçunun hukuk bilmesi mesela) ama insanlar karşısındaki bilmeyen kişiye o kadar kendinden emin sallıyorlar ki, o bilmeyen kişi de inanıyor. bizim her şeyi bilen yöneticilerimiz de var ya, bir de onlar en iyi müslümanlar ya, yalan söylemek ve müslümanlık işte... tiksinç gerçekten.

juusto ne demek istediğimi güzel özetlemiş, teşekkür ederim.

yazma ihtimali olanlara ithafen; cevaplarda bu doğrultuda olursa sevinirim.

haklı.

haklı

bu üniversite hocalarındaki egoyu ne yapıcaz bilemiyorum. bence sen haklısın. rahatsızlık vermediğin sürece tek başına derste istediğin şeyle ilgilenirsin. ama tek başına ve rahatsızlık vermediğin sürece. hoca da rahatsız oluyorsa, senin yüzünden dikkati dağılıyorsa ki bunun olması içinde hiçbir neden yok, seni uyarabilirdi çık demek yerine. artistlik yapmış. bunlar benim düşüncelerim.

hiç anlamadığım bir konu bu.

madem hocayı dinlemeyeceksin derse neden giriyorsun ki?
kimi girer gazete okur, kimi müzik dinler, kimi telefondan oyun oynar kıpır kıpır...

hoca derse gelmiş, iyi ya da kötü bir şeyler anlatıyor.

yavşak hocaların haklı oldukları ender konulardan biri bu. üzgünüm.

gazeteyi kocaman açıp göze batacak şekilde okuduysan hoca haklı. dikkati dağılıyor olabilir. ben senin yanında veya arkanda oturan öğrenci olsam gazeteye gözüm de kayabilirdi.
ama dikkat çekmeyecek şekilde okuduysan, örn kitap okur gibi. hocaya pek hak veremem. arada anlatırken kulaktan duyduğun şeylerin de yararı var sana. hiç derse girmemekten daha iyi.

senin yanlış bir şey yapmadığını düşünüyorum dersten çıkarmak, derse geç gelen öğrenciyi almamak, ayar vermek... lisede kalmalı. hayır çok meraklıysa bıraksın akademisyenliği, lise hocalığı yapsın. uç bir şey yapmamışsın neticede.

ya bu "ego" muhabbetinin de bokunu çıkardınız, kusura bakmayın. o insanlar oraya size bir şeyler anlatmak için geliyor. her şeyi bu kadar basit görmeyin. siz dinlemeseniz de yine parasını alır, sizi kişisel olarak iplemiyordur falan ama bir şey anlatıyorlar yahu. siz oraya o şeyleri dinlemek için gitmiyor musunuz? öyleyse, dinlemeseniz bile en azından derste başka şeyle uğraşmayın. uğraşıyorsanız da fark ettirmeyin.

bunu sana söylemiyorum armagan kardeş, "ego yeaa" diyenlere söylüyorum. yaptığın hoş değil ve hoca haklı. ama abartılacak bir şey de değil, sessiz sessiz takılıyormuşsun bir köşede. ama yaptığın hareket "skimde değilsin" demek oluyor ki bu sadece hocalara değil herkese karşı nahoş bir davranış.

en küçüğü 18 yaşında bu insanların. dinlemek istemiyorsanız gitmezsiniz derse. her halta profesör egosu diye ağlamayın.

(örneği sadece bu konu için verdim. egoist, lanet öğretim görevlileri proflar onlar bunlar var muhakkak)

Devam için gidiyorum o derse. Çünkü siyasal düşünceler tarihi dersinde sorulan sorulara cevap vermiyor, kitaptan okur gibi işliyor.

dostum sen birşey anlatırken karşındaki gazete okusa ne hissedersen hoca da onu hissetmiş. bence haklı.

Gazeteyi birkaç kez katlamis ssekilde okuyordum kitap gibi.

bu egodur. üniversitelerde hala çoğu bölümde yoklama sistemi var ve o derse dinlemek istemesen de gitmek zorundasın. hocanın görevi evet ders anlatmak ama yaşadığı, sinirlendiği, rahatsızlık duyduğu en ufak bişeyde çık demek yerine insan gibi uyarır, söz konusu olay devam ettirilirse çık denir. uyarmadan çık dışarda oku demek çok yakışıksız. öyle basit mantık ''dinlemek istemiyosan gitme'' değil yani, onu akıl edebilecek seviyededir zaten üniversite öğrencisi.
konuyu üniversitelerdeki hocaların yetersizliğine ve durumuna vs çekmek istemiyorum,bitiriyorum. bu benim düşüncemdir, katılır, katılmazsınız.

ben hoca olsam öğrenci karşımda kitap okusa dersten atmam ama emekli park amcaları gibi gazete okursa atarım direkt.

gazete okuyacaksan neden derse geldin ki?
imzanı at, çık git kahvecide oku gazeteni. sen belki farketmiyorsun ama ders anlatırken ya da sınav yaparken başka şeyle ilgilenen kişiler dikkat dağıtıyor.

kendine kabul ettiremediği ders anlatma yeteneksizliğini seni dışarı kovarak dışa vurmuş. kendisini lise öğretmeni de zannetmiş olabilir. üniversite derslerini hala lise müfredatı zannedenler çok malum. siktiret. sen dersine çalış yeter...

Devamsizlik yapmamak için.

beyler burda anlatıyorsunuz ama hoca ile empati kurmak zor. öğrenci arkadaşım vardı gezer tozardık her türlü zibidilik filan. eleman araştırma görevlisi oldu derslere giriyor ama çıldıracak gibi.

meğer ne saygısızmışız biz pişmanım lan diyor. hocanın da kendine göre derdi var bölüm başkanıyla uğraşıyor sorumluluğu, evi eşi çocukları bissürü muhabbet.

tüm bunlarla uğraş karşında öğrencin gazeteyi kitap gibi katlamış dünyanın en önemli haberini o an okumalıymıi gibi gazeteye odaklanmış. kusura bakmayın ama olmaz.

neyse, yok yazmamış. bundan sonra da dersinde imzamı attıktan sonra izin isteyeceğim.

hoca (öğretim görevlisi) ile empati kuralım= günde 6 saat ders anlatmak+ 2 ders öncesi hazırlığı+ o amına koduğumun 200 ü aşan sınav kağıtlarını tatilinde tek tek okumak+ eşek kadar çocuklara ''dersi nasıl anlatsamda ilgilerini çeksem'' diye düşünmek+ sürekli yeni çalışma ve alıştırma kağıdı hazırlamak ve makale okumak(tatil gününde yine)+ karşında sen gebermek üzereyken gazete açılması,iddia kuponlarıyla bir şeyler yapılması(dersi almak istemiyorsan alma,dinlemek istemiyorsan gelme,lisans öğretimini sevmiyorsan okuma,inan okumayıp hayata atılsan daha çok para kazanacaksın.)+ sınıf genel olarak başarısızsa tüm kurulun hakkında inceleme yapabilitesi+ üstlerindeki bir ton doç. prof. vs den azar yemek. işlerini sana yüklemeleri(izin gününde senden gözetmenlik rica(!) etmeleri(sıkıyorsan gelme)+ öğrencilerin çok ders anlatınca ''çok konu anlatıyor,bazen 5-10 dakika geç bırakıyor işimiz var'' diye rektöre şikayetleri+ rektörün konular yetişmezse ve öğrencileri 10 dakika erken bıraksan fırçalaması+ ders sırasında tahtaya yazı yazdığın o kalemin bile aylık kullanım kotası olması ve dolduğunda tüm ay yatıp senden fazla kazanan göt memurun ''kotan doldu senin,ya parayla al ya bir sonraki ay gel'' demesi+ sınavlarda kendininde azıcık önceye kadar öğrenci olduğunu çok iyi bilip bol bol not vermen kimseleri bırakmamaya özen göstermen fakat sınav sonuçları açıklanınca bir ton öğrenci şikayetiyle kağıtların denetime alınıp incelenmesi, devamında tüm öğrencilerin fazla verilen notlarının düşülmesi seninde üstlerinin gözünde not şişiren asalağın teki olarak görünmen = ay sonu 2000 lira mayış. şimdi reklamlar... + ''babacım 30 milyon euro kaldı. sıfırladık sayılır'' + ohş. amına koyayım böyle sistemin ben. burada psikoloji işledik.

şimdi geçelim yaşamaya..ev kirası en az 1000 lira istanbulda yani bin lira diyelim 30 senelik binada leş gibi bir eve, kışları soğuk oluyor 2 ay yaksan doğalgazı 200-250 lira,su+elektrik 50 falan diyelim az olsun, hani bazen zaraya falan gidersin ya. kendine gömlek almak istersin,azıcık iyi görüneyim bende dersin. 100 lira lan. vallahi 100 lira. 2 gömlek = 1 ay makale,kağıt ıvır zıvır okurken ve uyurken ısınma. bak daha anlatmıyorum bile. yeter bence bu kadar.

@insomni4c o adamın o gün ben ne ruh halindeyim nasıl yaşıyorum vs. düşünmediği için benim de onun harcamalarını ve maaşını düşünmemi bekleme. O bahsettiğin memurdan farkı da ezberinde bazı cümleler olması. Senin dediğin gibi emek veren hocaların dersine 2-3 kitapla, önceden hazırlıklı şekilde giriyorum.

Bence başkalarına rahatsızlık verilmediği sürece sınıfta istediği gibi davranılabilir. Bazısı hocanın anlattığından daha hızlı anlayabilir, o arada milleti rahatsız etmemek kaydı ile başka şeyler yapabilir. Orada değildim, olay bu kadarsa biraz ego kurbanı olmuşsunuz gibi. Eğer sen fark etmeden hocayı kıllandıracak bir şey yapmışsanız, o haklı olabilir.

@armagan tabii ki sizi ve öğrenciliğinizi bilmiyorum. fakat yaşanılan şeyleri yazmam faydalı olur diye düşündüm. sözlük yerine duyuruda ilgili bir başlık görünce içimi döktüm rahatladım sadece :D .öğretim görevlilerinin çoğunluğunun genel ruh hali böyle. kafayı kırıyorlar zaten bir süre sonra. normal davranamayınca anlayışla karşılayın. aralarında pislikler elbet olur, insan sonuçta. herkes birbirini anlasa zaten sorun çözülecekte empati yok memlekette.

kardeşim adam orada ders anlatıyor. sen beğenmiyor olabilirsin. herif orada efor sarfediyor. sen de ona gazete okuyarak açıkca " sikimde değilsin" demişsin. bence kesinlikle hoca haklı.

sen bir gün birine bir şeyler anlatacam diye uğraş karşındaki dinlemesin seni bakalım napıcan?

3 arkadaşım biliyor sadece.

sadece eski ev arkadaşım biliyor, bir de sözlük-deviantart üzerinden tanıştığım bir arkadaş. daha da söylemem kimseye.

çok nadir, sözlük nicklerimi şimdiye kadar 2-3 arkadaşıma ancak söylemişimdir. bir tanesini de sözlükte tanıyıp hızımı alamayıp mesaj attım, kendi kendimi ifşa etmiş bulundum yani.

gönül rahatlığıyla söylüyorum, 5 saniyeye unutuyorlar.

2-3 kisi biliyordur heralde sadece

söylememe gerek kalmadı hiç. yazım tarzımdan, esprilerden falan bir şekilde buldular hep, şansımı skiyim. eve birisi geliyor mesela, ev arkadaşım "meister aha bu işte" diyerek tanıştırıyor. sadece sözlük üzerinden iletişim kurabildiğim, ara sıra yazan insanlar var. onlar olmasa silicem direkt hesabı gidicem de işte iletişim tamamen kopuyor bir kısımla, o yüzden takılıyorum şimdilik.

Benim açımdam sıkıntı yok, kağıda yazıp ellerine versem belki yazdıklarımı takip edebilirler.

sadece yazar olduğumu biliyorlar, nickimi bilmiyorlar,

@hlidskjalf nickin gibi random güldüm :)))

olmaz.

biliyorlar benimkini. heryerde de yazıyor. hiçbirinize atıfta bulunmuyorum sakın yanlış anlaşılmasın, günlük hayatta arkasında duramayacağım şeyleri yazmıyorum, yazıyorsam da arkasında dururum zaten, anonim kalmak için bir sebebim yok.

kimseye söylemedim, söylemem de.

kankime sözlükte yazar olduğumu söyledim. 2 gün araştırdı. 2 nick söyledi, 2.si douchebag'di.

önce inkar ettim, ben değilim dedim ama onunla gittiğimiz yerde valeye para vermeyişimi bile yazmışım. çok salağım :)

onun dışında sözlükten tanıştıklarım hariç kimse bilmiyor.

ps: ilk söylediği nick de ornitorenk gagali memelidir

arkadaşlarımdan bilen yok söylemeyi de düşünmüyorum.

Benden baska bilen yok. Kiriliyolardi eskiden soylemeyince. Simdi sanirim yazar olmanin bi ske yaramadigini farkettiler. Sallamiyorlar sukur.

Sadece bi arkadaşıma (hayatta en çok güvendiğim insana) söyledim. Bi de sözlükten tanıştığım insanlar biliyor doğal olarak.

bir arkadaşım ve ablam biliyor. onun da sözlükten biriyle iletşime geçip mesajlaşması gerekiyordu, mecbur kalıp şifreyi vermiştim, pişmanım :(

pek çok kişi yazar olduğumu biliyor, ama nick'imi söylemiyorum. sır falan olarak sakladığımdan değil, zaten bulmak isteyen çok kolay bulur. söylememe nedenim la nua falan diyince anlamıyolar :)

6 kişi biliyor

Ben eksi'de yazmazken bi arkadas bana soylememisdi. Ama ben soylerim. Sakinca gormem.

sözlükte hiç yazmadım burdaki nickimi kimse bilmiyor
ha bi de benim neredeyse tüm okul/iş çevrem yazar yakın olduklarımınkini bilirim ama söylediklerinden değil önsezi, tesadüf, çıkarım filan fıstık yani söylemesen de biliniyor

umrumda değil burdaki nickimi kimin bildiği..

okulda benle ilgili ileri geri konuşanların da götüne kocaman bir kazık girsin, pezevekler..

anonim olarak kişilik bilgilerimden uzak fikir ve düşünce olarak bulunduğum bir ortam. söylemem tabiki. yeri geldi en acı çektiğim şeyleri yazdım. birisinin bunları bilmesi, durup dururken yüzüme vurması demek. kimseye bu hakkı vermek istemem.

nayır. Çaktırmamaya çalışıyorum ama heyecanlı insanım, arada dört kişi öğrendi 9 küsur yılda.

mail gitmiştir.

o sırada nete bağlı değilse veya browserda twitter açık değilse telefonuna veya bilgisayarına uyarı gitmez. ancak maillere bildirim ayarları var. internete bağlı olmasa bile biri onu takip ettiğinde mail gidebilir. asla kesin olarak bilemezsin.

Androidleri bilmiyorum ancak ıphone'lar da bildirim düşüyor telefona. Ancak mail adresi Twitter hesabına bağlıysa mail anında gitmiştir.

Vardır

vardır. internette parçasını da, nasıl takıldığını da bulup biraz el becerisiyle ucuza kapatabilirsiniz.

yurt dışında nasıl yaparsın bilmiyorum ancak şu Apple store'lar epey yardımcı oluyorlar diye biliyorum. Türkiye de ise kvk'lar var. Orada 100 küsür liraya yeni gibi yapıyorlar.

biraz googleladim ama bulamadim.
burada catlak ekran degistirmeye bile 200$ demisler bir arkadasa o yuzden turkiyeye getireyim diyorum.

nymphomaniac

kadın cinselliği var diye. bir de bkz. google hazretleri. :)

Lars von Trier ustanın son filmi Nymphomaniac. Seksli öpüşmeli film olduğu için büyüklerimiz!! öyle uygun görmüş. Halbuki +18 olarak yayınlanmalıydı. Hem 3 çocuk diyolar hem seksli filmleri yasaklıyolar canım bu kadar da olmaz.

Şimdi bir kısım insan kızacak ama nolar hastalığını konu alıyor film. O yüzden yasaklı

nymphomaniac, (bkz: lars von tier).
şahsen deli gibi merakla beklediğim bir yapım ancak ben de sinemada gidip izlemezdim.
Yasaklanma sebebi sadece kadın cinselliği değil gayet aykırı ve rahatsız edici unsurlar barındırmasıdır(öyle öpüşme sevişme değil, pedofili dahil bir çok şey), zaten lars von tier'i tanıyan adamın entel pornosu yapmayacağını, cinsellikten soğutacağını az çok tahmin eder.

Keşke yasaklanmasaydı da ahanda seks filmi diyenler gitseydi. Yasağa karşıyım ama bu filmin Türkiye'de gösterilmemesine çok da şaşırmadım.

neredeki yağların eriyeceğine sen karar veremezsin. sen devam et sporuna diyetine. sırası gelince vücut orayı da eritecektir.

çok yazı var bu konuda, ilk aklıma gelen daha dikkatli beslenme ki, bu özellikle karbonhidratı düşük seviyelere indirmekle, düşük glisemik endeks olayına dikkat etmekle falan ilişkili öncelikle, ayrıca kardiyoyu çeşitlendirmekle ve değiştirmekle alakalı... abs çalışmaları da olmalı ama haftada 1-2 yi geçmemeli, kardiyo öncelikli olmalı (bisiklet, yüzme, koşu -interval vs.-, kürek çekme, kettlebell gibi aletlerle daha farklı kombinasyonlar...)

haci askere gittim geldim, yan man kalmadi, yaziciydim ustelik yani spora katilmadim. ozetle az yemek. :)

onları eritme. aşk tutamacı onlar.

Kardiyodan sonra yan mekik çekeceksin. Kardiyonun ardından vücut 20-25 dakika daha yağ yakmaya devam eder. En problemli bölgeleri bu zaman dilime koyabilirsin.

Ama çok dikkatli yap. Sırtını, belini koru, nefes alış verişini kontrol et. Youtube'da pek çok video var.

Kolay gelsin :)

nerenin çalışacağına yaptığın spor karar veriyor. eliptik pek yanlara faydalı değildi benim bildiğim. tam adını bilmiyorumda böykle sağa sola sarkıp ip çekmeli ufak bir alet vardı. o işe yarar sanırım.

kadın mısın erkek mi bilemedim ama, özellikle kadınsan diye ekleyeyim dedim, düşük belli pantolon giymeyi bırakmak da etkili oluyor. uzun vadede tabii, ama baya etkili. yağlanma olsa da eskisi gibi "yan" dediğimiz şeyden olmuyor en azından diyeyim.

şu pozisyonda bol bol pedal çevir
www.trackcyclingnews.com

www.youtube.com

rahatsız olmam ama garipserim ve hatta sürekli sesin geldiği yöne bakarım. Uyarma ihtiyacı ise duymadım şimdiye kadar. Kendim binerken hep sesi kısmışımdır, o konuda dikkat ederim.

kendi kulaklığımdan çıkan sese dikkat ederim, başkasının kulaklığından çıkan sese müdahil olma hakkını kendimde bulmam, ama müzik zevki bana göre kötüyse eğer 'dinlediği şeye bak amk' der geçerim.

bazen.

ben her zaman kısarım, sesli dinleyen insanlara acayip sinir olurum. tanıdığım biriyse kıstırırım ama yabancı birine kıs şu müziği demiyorum.

şimdiye kadar hiç uyarmadım.

kulaklık kaliteli olunca kısmaya gerek olmuyor. ses dışarıya çıkmıyor.

ben de o sırada müzik dinlemiyorsam ondan gelen müziği dinlerim, hatta güzel müzikse mutlu bile olurum günüme renk kattığı için. kötüyse de uyarmam. kendim dinlerken dikkat ederim ama nadiren bazı şarkıları biraz yüksek dinlemek isteyebiliyorum.

1- olurum
2-dinledigi müzigi begenmezsem uyaririm. (ehe)
3-asiri dikkat ederim. kulak ici kulaklik ise pek takilmam sorun olmaz diye.

ben rahatsız oluyorum kulaklığımı unutunca ama uyarmam. kendim de aynı sebepten dikkat ederim, hatta aldığım kulaklığın dışarı ses vermemesine özellikle dikkat ettim. sosyal canlılarız, birazcık özen gösterdik mi daha güzel yaşarız beraber diyip sosyal mesajı da vereyim, heheh.

Dışarı ses çıkmaması için kısarım ve kontrol ederim ses çıkıyor mu diye. Ama bi başkasınınkinden ses geliyorsa pek rahatsız olmam ve uyarmam 15-20 dakikalık yol için.

evet rahatsız oluyorum duruma göre.
ama müdahale etmem, uyarmam. genelde cıstak müzik dinliyorlar bi de. yazık lan buna derim, evet ister istemez bi küçümseme oluyor. ilgi alanıma giren bi müzikse kulak kesilir ne dinlediğini anlamaya çalışırım.

ben ara bi bakarım kulaklığım ses veriyor mu diye. fakat toplu taşımada giderken, zaten o gürültülü ortamda duyulacak kadar da yüksek dinlemem, dinleyemem.

kısar mısın diye uyaranlara uyuz olurum. o kdr gürültü var rahatsız ola ola kulaklıktan cıkan sesten mi rahatsız oldun diye düsünürüm. belkide mp3 playeri yok die kıskanıyordur. bilemedim

Kısılmasını istemedim ama kısık dinlerim her zaman dikkat ederim buna.

Ben kitap okurken cayır cayır çalıyorsa cinlerim tepeme geliyor, dikkatimi toparlamakta zorlanıyorum fakat müdahale etmedim hiç. Yer değiştirir, ondan uzağa otururum genellikle.

uyuz olurum hatta kafasına birşeyler geçiresim gelir ama hiç bir şey yapmam sadece suratına pis pis bakarım. kendim müzikdinlerken de sesin seviyesine takılmam o an istediğim ses seviyesinde dinlerim çünkü iç kulaklık kullanıyorum ve kulaklığımı defalarca dışarı ses veriyor mu diye kontrol ettim.

not: aylardır söyliyeceğim söylemeye çekiniyorum buraya yazayım nerede birinin dinlediği müziği duyabiliyorsam dikkat ettim iphone 4/4S kullanıyor. telefonu karalamıyorum ama orjinal kulaklığı dandik.

Ben müzik dinlemiyorsam, hiç rahatsız olmadığım gibi,çıkan şarkıyı seviyorsam ben de mırıldanarak eşlik ederim. Sevmiyorsam da büyük olasılıkla zaten dinlemediğim bir şeydir, "Ne dinliyor acaba" diye dinlerim. Normal konuşan insan sesinden daha çok severim. Kendim de çok dikkat etmem ama şu ana kadar ters bakış görmedim. Bir de benim kulaklık bana anca yetiyor, kulağımdan boynuma, atkı üstüne düştü mü ben de duymuyorum sesi. Çevreden duyulduğunu sanmıyorum.

orjinal işletim sistemi değilse kapatmak daha sağlıklı, orjinal ise ve güncellemeleri ayırt edebilecek kapasitedeysen seçip yüklemek daha mantıklı, eğer çok anlamam dersen açık tutmak en iyisi.

(bkz: barkın'a o konuda ben de çok kırgınım)

sevmiyorum nedir yahu, faydalı bulmuyorum falan desin bari.
bence yap, güncelleme iyidir.

@1işletim sistemi orjinal, çok anlamıyorum ancak benim önüme önem sırasına göre ve ayrıntısıyla getiriyor bende bakıyorum işletim sistemiydi vs basıyorum güncelliyorum. bir sorun olmaz sanırım?

@2 söylemeye çalıştığı sanırım oydu :) aynısını düşünüyorum bende severim güncellemeyi ancak profesyonel bir biçimde davranmıyordum. dedim bi öğreneyim işin aslını.

oyun oynuyorsan güncelle. önemlileri yüklersin.

evet, geri yükleme dvd'leri o iş için. tak birini windows'dan kontrol et oysa anlarsın zaten.

Markası ne bilgisayarının? Yeni bilgisayarlarda genelde kendi içinde oluyor. Mesela benim bilgisayarda samsung recovery solition 5 diye bir şey var. Yarın saat önce tam geri yükle dedim her şeyi kendi başına halletti.

yeni klasor ac masaustunde
sonra ctrl + a yapip her seyi bu klasore tasi
sonra duzelt yerlerini kafana gore klasorden tekrar masaustune tasiyarak

kısayol oluşturuyor sadece. komple alamadım.

edit: bilgisayarım ve geri dönüşüm kutusunu ayrı tutunca cut + copy yapabildim.

boş ekranda sağ tıkla, ekran çözünürlüğüne gel, tek ekran olup olmadığını kontrol et. değilse, tek ekrana düşür.

Öğrenciyim, bozuk para gözü var. Markası polo, klasik görünümlü tamamen deri koyu kahve + bir ton açık kahve detayı var.

Cuzdanina falan onem vermem ya, soyle parayi cebinden burus kiris cikarmasi daha guzel

Bi arkadasim abisinin eski cuzdanini kullaniyor. Armani'den, bozuk para haznesi var. Haberiniz olsun.

nefret ediyorum bozuk para bolumu olmayan ya da duzgun yapilmamis cuzdanlardan. cok nadir cuzdan degistiririm iyice yirtildigi zaman degistiririm sadece yani 2 3 senede bir
cok fazla bozukluk tasimamaya calisiyorum evde duruyor cogunlugu, agir/kalin oluyor sonra cuzdan, gerek yok..

erkek,ogrenci

tarzını bilmiyorum ama ankara deri'nin kaliteli cüzdanları var.

(git: www.ankaraderi.com

Cuzdanim sadece 2 bolum,bir debitcard bir kredi karti vat.ehliyetim arabada duruyor.bozuk para cok kalmaz cebimde kalirsada aksam kavanoza atarim.efsane yalanmis bana kalirsa.

çok haklısın, ben de almadan önce bozuk paralı aradım ve zorlandım. sonunda ykm'de buldum, cengiz pakel marka ve deri. verdiği his gayet iyi ve muadillerine göre ucuz. camel active'de beğenmiştim bir tane, 150 lira demişti. ben 50 liraya aldım ykm'den dediğim modeli, tavsiye ederim.
çalışan bir erkek öğrenciyim.

bozuk para bölümü olan lumberjack marka cüzdan kullanıyorum. klasik siyah/kahverengi deri veya spor tarz değil, daha çok casual tip bir cüzdan, malzemesi kaliteli. lumberjack'ın modellerine bir göz at.

www.google.com.tr

Öğrenciyim (üni) ancak çoğu iş sahibinden fazla para taşıyorum.

Cüzdanım yok. Cüzdan tanemden tehlike. Çalındığında ya da kaybolduğunda kimlik, ehliyet, para, kredi kartı vs her şey gidiyor. Bir cebim kağıt para ve telefon (ceket varsa cekete koyuyorum telefonu) diğer cebimde de varsa bozuk para, anahtar koyarım. Kimlikleri de arka cebe.
Ayrıca bozuk para haznesine konan bozuk paralar nedeniyle cüzdan çok çabuk deforme oluyor.

erkeğim, çalışıyorum.

ilk başta kartlık alayım dedim ama bozuk para sıkıntı oldu ayrıca kimlik sığmayacaktı.
matraştan aldım, bu modeli kullanıyorum.

www.matras.com

kısaca, matraş güzel gibi bir bak.

Erkeğim,çalışıyorum.

Bence cüzdan ne kadar ince ve küçük olursa o kadar iyi. Yanımda para taşımayı sevmem ben o yüzden harcamalarımı kartla yaparım, toplu taşıma kullanma ihtimaline ve ufak tefek alışveriş ihtiyaçlarım için de az biraz para alırım cebime.

Sonuç, cüzdan ufak olacak arkadaş, parayı az alırsan yanına bozuk para da az olur.

Calisiyorum bozuk parasiz cüzdan kullaniyorum

Hepsi komplo, darbe girişimi, yol yaptılar elhamdülillah. Ve benzeri şeyler.

ya sessizler
ya "yapsin bir sey olmaz"
ya "olabilir sanki digerleri cok mu iyi"

Bence bunlar ülkeden ümidi kesmeye tamamen yeter. Sizce?

daha kesmediyseniz kesmezsiniz artik bence :) gerci yok yeni seyler cikar goruruz illa ki

benim amcam onlardan. iletisimi kestim, en son gordugumde seker bayramiydi. herhalde yuzu kalmadi acip aramaya. zaten yerin dibine sokarim bi sey soylese.

Yolsuzluğun bu işin olmazsa olmazı olarak görüyorlar ki bir yerde haklılar. Öyle bir durum ki yapmayandan şüphe edecek insan. Yanlış mı yanlış. Olayın artılarına bakıyorlar.

Sürtünme kat sayısını sıfır kabul edersek; ülke gerçekten güçlü. Zamanında bir anayasa kitapçığıyla tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşayan ülke 10 katı büyüklüğünde olan 17 Aralık operasyonundan ufak bir sarsıntı geçirdi. Tamam piyasa piç bir durumda ve dolarla Euro çok yüksek ancak o zamana göre hiçbir şey olmadı.

Baştan söyledim sürtünme katsayısını sıfır aldım. Bana şöyle pisler kakalar demeyin aynı düşünceleri paylaşıyoruz. Sadece onların gözünden anlattım

Geleceğimiz çalınmadı mı?

bunlardan bırını gormustum gecen gun cevremde. bır arkadasımın arkadası.
bı lafı dondu bu ses kayıtlarının falan
adam hemen atladı "yav ben ıstesem acarım sunun ses kaydını yaparım bunla konustururum sahte onların hepsı hıkaye guclu turkıye'yı zayıflatmaya yonelık hareketler bunlar ortadoğu'da guclu bır turkıye ıstemıyo buyuk devletler bıdı bıdı"
bu zıhnıyettekı adamların cogu boyle. adamların beyınlerı erımıs artık analarını sıkseler sorun olmaz.

Tam olarak soyle dusunuyorlar:

"Çalınan para benim param hem çalıyorsa hepsi çalıyor!! En azından bunlar(Akp) bi şeyler yapıyorlar ülkeye..." vs vs.

Of. Nato mermer, nato kafa.

abi samanyolu mezunuyum ve zaman zaman inceden rol keserek çok güzel yerleşmiştim tam ortalarına. az çok her çeşit akapeliyi nurcuyu tanıdım. vaktinde ikisi de aynı bok olduğu için pek önemi olmuyordu gerçi.

çok basit bir örnek vereceğim, heriflerin kafası şu düzeydeydi. 1-2 kez dayanamayıp muhterem fetullah gülen hoca efendi hazretleri ekselanslarına 1-2 şey demiştim, aldığım cevap "öyle diyorsun da o olmasaydı şimdi okuduğun okullar olmayacaktı. o zaman ne yapacaktın ?" oldu. alla' razı olsun sayesinde mektep gördük.

"yediler ama yaptılar."

Ben de biliyorum bi tanesini. Aynen soyle diyor adam: "istediklerini yapsinlar oyum gene onlara. Esimin basi kapali, okula alinmiyordu, artik girebiliyor cok sukur. Onlarin sayesinde."

bana dokunmayan yilan bin yasasin mantiginda cogu, ama kendilerine dokunmadigini dusunecek kadar da bihaberler herseyden.

Acıklı bay

bu adam gidecek başka yolu yok..

Dan Brown kitapları ne kadar gerçekse bu kitap da o kadar gerçek. Amerikalıların gazını almak ve milli duygularını kabartmak için yazılmış Hitler kitaplarından biri. Zaten Hitler konusunda ciddi bir Türkçe kaynak bulmanız çok zor.

william shirer-nazi imparatorluğu 1, 2 ve 3. ciltleri. yazar amerikalı. amerika ikinci dünya savaşına katılana dek almanyada kalmış ardından da 1871-1945 arası tüm alman belgelerine ulaşma şansı olmuş.

bence önce -okumadıysan- kavgam'ı oku. Sonra diğer kitapları onun üzerine inşa et. Birde istersen güzel belgeseller tavsiye edebilirim

Hitler dönemiyle ilgili onlarca kitap ve yüzlerce makale okumuş biri olarak söylüyorum:

Türkçe kaynak olarak okunabilecek en güzel kitaplar @tururo'nun bahsettiği gibi william shirer'in "nazi imparatorluğu" kitaplarıdır.

NTV yayınlarının "Hitler Kitabı" vardır, fakat o kitap da biraz Stalin için süslenmiş bir kitap gibi duruyor.

Kavgam kitabına gelince, Kavgam edebi dil olarak belki de yeryüzündeki en saçma kitaplardan biridir. Neredeyse Hayatı boyunca edebiyatla ilgilenmemiş bir adamın yazdığı bir kitap sonuçta. Kendi fikirlerini, içinde yaşananları öyle bir anlatmış ki, sanki kitap 300 kısa öyküden oluşuyor gibi. Daldan dala atlıyor, bir fikri bitirmeden bir diğerine geçiyor. gerçekten o kitapla başlamak eğer çok hevesli bir okuyucu değilseniz sizi döneme soğutabilir.

ben o diziden yahudi tarihi kitabini okudum guzeldi, fena bir dizi degil gibi geldi bana.

evet, bir gönderisinin yanındaki aşağı oka basarak "takip etmeyi bırak" ya da benzeri şeye tıklıyorsunuz. Böylece feedde görünmüyor ama hala arkadaş kalıyorsunuz.

gerçi engellemeden demişsiniz ama kastınız tam ne anlamadım.

Kişiyi engelleyip beni görememesini sağlamak istemiyorum. Normal hayatta işime yarayan biri ve malum artık sosyal hayatlar bu tarz siteler ile belirlenir oldu. Onu engeller ya da silersem gerçek hayatta bana tavır alabilir. Ancak paylaştığı şeylere katlanamıyorum. Timeline'ının 8 yıl düğün fotoğrafı olduğunu düşün

tamam işte whoosie'nin dediği şey istediğiniz gibi oluyor. o sizinle ilgili her şeyi aynı şekilde görmeye devam ediyor. ama sizde sadece ekli oluyor. yaptıklarından hiç haberiniz olmuyor, profiline gimediğiniz sürece...

arkadaşın profiline gelip şu tiki kaldırıyorsunuz i.hizliresim.com

ona haber gitmez böyle bir şey yaptığınızdan, o sizin gönderilerinizi görmeye devam eder, herhangi bi yan etkisi yok yani.

senin bacaklarını kollarını kesseler sadece gövden kalsa böyle kare gibi kalsan hoş olur mu. kesme bırak kalsın öyle, onun günahı ne?
hayır yani sen daha pahalı telefon kullanacaksın diye karta eziyet çektirmek neden? sen bu hakkı nasıl kendinde görebiliyorsun ???

Sen bakma hocam onlara kestir, bir şey olmuyor. Bende öyle yapmıştım vakti zamanında

Arkadaşlar goygoy yapın da bu kadar arka arkaya goygoy yapmayın. Adam bir soru sormuş, cevap lazım işte.

Hocam kestirmek iyi olmuyor. Ben de yeni telefon alınca netteki yorumlara bakıp kestireyim lan nolucak dedim. Kimileri bir şey olmaz %99 çalışır yazmıştı kimileri de bozuluyor yazmıştı. Ben gidip 5 liraya kestirdim ama bir süre sonra durup dururken hat gitmeye başladı. Telefon 2 günde bir şebeke yok hatası veriyordu.

Yeni micro sim alarak bu sorunu çözdüm. Ama kestirdiği halde sorunsuz olarak kullanan da var. Şans işi biraz. Kesin garanti çözüm ise = Sıfır micro sim.

@frekara , @divit , @hjarteblod yav he he diğer arkadaşlar bilgi için saolun

2 defa kestirdim birisinde delgec gibi bi makinayla kestiler telefoncuda. digerinde ise arkadasim makasla kesti.
haftalardir bi sorun olmadi.

kestirsen bile ilerde yeniden nüksediyor

kestir kökü sende.

sorunca da internet kullanıcıları çok boş yorum atıyor, seviyeyi düşürüyor oluyor.

en ufak kaymada veya tırtık gibi pürüzde sorun çıkartabilir yalnız. benimki arada bir tanımıyor simi.

benimki çok uzun zamandır kesik, sorun yaşamadım. hatta daha sonra başka bir telefona takmam gerekti fakat kesik hali küçük geliyordu, eski haline dönmesi lazımdı kartın. onun için de aparat var zaten telefoncularda, kartı onun içine takıyorsun, aynı eskisi gibi yerleştiriyorsun sonra.

yani telefon modeline, karta, kesen adama göre farklılık gösterebilir belki bilemeyeceğim ama ben hem normal, hem kesik, hem de kestikten sonra eklemeli kullandım farklı telefonlarda, sorun yaşamadım.

ben kendim maket bıçağı ile kestim. hiçbir sorun yaşamadım şimdiye kadar. nette aratırsan kesmen için gerekli videolar var. hatta hazır bi kağıdı var. onun çıktısını alıp üzerinden kesebilirsin. ben onu bile yapmadım. verdikleri ölçüleri normal bir kağıda çizip, kesilecek kısımları belirttim ve kestim. elin bu işlere yatkınsa bi sıkıntı yaşamazsın.

bizim iş yerinde de bi abi şu kitabı okuyor. bu konuyla ilgili. her gün bahsediyor. benim pek aklıma yatmadı ama bakarsın.

www.idefix.com

çıkalı baya oluyor. her tür beslenme önerisinin müdavimi gibi bunun da vardır elbet. kan grubuna göre değil kan değerlerine baktırıp, kilo-yağ-kas bilmemnesine baktırıp öyle beslenmek lazım. her aynı gruptan olan aynı beslenmesin bir zahmet.

lokmanhekimm.wordpress.com

detay dersen böyle

merhaba. gel de inanma.

www.google.com.tr

akademik yayınlarda yerin dibine sokmuşlardı hiçbir bilimsel dayanağı yok diye bunu.

o adamı duymuştum, babam kitabını almış. Merakımoradan uyandı


@ kulkke bana onun adresini verebilirsen çok büyük bir iyilik yapmış olursun.

attım aklıma gelen ilk yayını mesajla.

'Vahşi hayvanları avlayan ve onların etleriyle beslenen ilk insanların kan grubudur. Dolayısıyla bu kan grubunda olanların asla vazgeçemeyeceği yiyeceklerin başında kırmızı et gelir.' su cumleden sonrasini okumadim zira kan grubum 0 rh+ ve 4 yasindan beri et yemiyorum, gordugum yerden kosarak uzaklasiyorum.

çok eski zamanlardan beri bilinen bir şey. bu çıkan kitabı bilmiyorum ama eski bi kitapta da bunları görmüştüm. benim kan grubum için fındık yeme zararlıdır diyor. fındık yememem mümkün değil, küçüklükten beri çokça ve sıkça tüketirim. sadece bu madde bile bu duruma olan inancımı sarstı açıkçası.

Alınabilir. Ben memnunum. Fiyat da gayet makul 24 ay için.

bu cok daha iyi..iphone çok kötü çok.
cepmerkezi.vodafone.com.tr

android'e hiç bulaşma, en iyisi IPhone'u al. piyasada bulabileceğin en kullanışlı telefon o.

edit: benzer kampanyayı turkcell'de bulursan turkcell'den al.

İphone kullanan bütün arkadaşlarım bunu nasıl, kime satarım diye düşünüyor. Yol yakınken alma, vazgeç. Emin ol bana güven.

Ufak bir dalgınlık sonucu 2000 lira kaybedebilir bir hale geliceksin. Kaydı elinden düştü kırıldı, tutuyosun siki. Çalındığını düşün veya...

piyasada alinabilecek en iyi telefon o.
ayrica telefonu yatirim araci olarak gormeye gerek yok. alacaksin adam gibi kullanacaksin. sen onu kullanmak icin aliyorsun. para kazandirsin diye alacaksan altin falan al.
bence alinir. o telefon senin hem bilgisayarin hem telefonun hem fotograf makinen ve muzikcalarin olacak.

Bak sunu okumani tavsiye ederim.

eksisozluk.com

sağlık ocağı.

Kan verince de veriyorlar

kan verirken rica edebilirsin

sağlık ocağından alamadım maalesef.devlet hastanesine yönlendirdiler.yarın alıcam sonuçlarımı

belediyelerin laboratuarları oluyor bazen yakınsa onu sor.

Essay'de therefor'lar, in the meantime'lar also'lar önemlidir ancak sen çok boğmuşsun yazıyı. Biraz daha sadeleştir yazıyı. Conclusion'ı bir daha yaz.

in another değil in other
person suffers değil people suffer
the reason that causes cancer psychological conditions değil psychological conditions cause cancer
Also, this means değil this also would mean
bad nutrition değil malnutrition
bad factor nedir? değiştirin

1) bunun gibi onlarca hata var
2) içerik neredeyse boş
3) cümleleri gereksizce kompleks hale getirmişsiniz,
4) 3 paragralık yazıda Last but not least falan gibi kalıplara gerek yok.

analda içeri giren penis boyundan 10cm düş zaten kaldı sana 12 :) balık etli tamamda bu değişik bişey :)

kendi tercihimle hic bu kadariyla sevismedim ama tahminen boyledir heralde. koca popolular bazen eyvallah, kalin kollu balik etliler bile cazip gelmiyor genelde, katlanan gobek gordummu cukum dusuyor :(

sisman kadinlarin fantezi dunyalari daha genis olur, libidolari daha yuksektir derler.

dehşet verici! hadım ederim kendimi...

evet böyle o memelerin iğrenç görünümü, o götün şekilsizliği falan o şekilde

on numara sekiz yıldız

Benzeri bir duruma maruz kalmıştım. İzledikçe gülüyorum o sahneyi. Kadın hünerliyse gözü kapatınca biraz durum değişiyor ama o birazı normal biraz algılamayın 2 saniyeden bile az biraz. Ama onlar harbiden de daha mı arzunun öznesi oluyorlar bilemedim. Fakat genelde üstte erkek olur o durumda öbür türlü seksten çok sebata döner o iş. Ya çok garipti uf anlatmak istediğimi anlatamadım yine.

önce boyanır sonra kesilir. saç yıpranıyor boyayla nasılsa, böylece kırıklar da alınmış olur diye biliyorum.

daima önce boyanır sonra kesilir muk'un da dediği gibi hem kırıkların alınması açısından hem de boya öncesi tertemiz yıkanmış saç olmaması gerektiğinden.

bir erkek mantığıyla önce kesilip sonra boyanmalı derdim oysa ki. hani boya israfı da olmaz. o kadar saçı boyayacan sonra kesip atıcan.

@iorveth de haklı bir yerde, ama zaten saçlarım çok uzun değil ve boya fazla fazla yettiğinden ziyan olacak bir durum yok. çok uzun olup da kısacık kestirecekler için geçerli bir yaklaşım da benim saçlara uymuyor. ;)

ne kadarını kestireceğine de bağlı değil mi? yani uzunken kısacık bi kesim düşüneceksen ona göre, kırıklarını aldırma veya biraz fazlasıysa ona göre.

muk da haklı olabilir iorveth de; duruma göre.

önce boyanır, sonra kesilir. boya saçı, özellikle de uçları yıpratır çünkü.

ben de önce boyanır sonra kesilir diye biliyorum.

yalnız bende tam tersi işliyo olaylar. saçımı boyayınca daha bi kendine geliyo falan. özellikle uçları. bende bi hata var sanırım :s

yer konusunda bir bilgim yok ancak şöyle bir yorumum olacak; o tadın aynısını yakalaman neredeyse imkansız. hatta imkansız. çünkü orada malzemeler birinci elden, taze bir şekilde kullanılıyor ancak diğer illere giden malzemeler belli bir işlem, hiç olmazsa soğuk görerek geliyorlar ve bir takım özelliklerini kaybediyorlar. daha bildiğim bir örnek vermem gerekirse bildiğin gibi afyon izmire, trabzonun olduğundan daha yakın ancak izmirde bulunan cumhuriyet sucuklarının hiçbiri afyonda cumhuriyet tesislerinde yenen sucukların tadını asla veremiyor. ya da susurluk tostu, peyniri, çeşme kumrusu... liste uzar. tutmaz asla. tabi yanıldığımı gösteren çıkarsa çok memnun olurum orası ayrı :D

istanbul'da çok sevdiğimiz ve ayda birkaç kere gittiğimiz, malzemelerinin tamamını trabzon'dan getiren ve tadı da güzel olan pideler yapan bir yer vardı mesela büyükçekmece'de. izmir'de de var mıdır diye arıyorum, bakalım bulabilecek miyiz : )

umarım vardır :) varsa haber ver bende gideyim, severim öyle :D

Uygulama ayarlarından yapılıyor.

App Center'a girince oradan uygulama sayfasında bloklama seçeneği var.

onları kapatalı çok oldu

uygulamayı engelleyince istek falan gelmemesi lazım.

demek ki bloklayamamışsınız. bloklayınca ne istek geliyor, ne anasayfanızda o uygulama ile ilgili bir ileti görüyorsunuz.

www.facebook.com aha burada block apps kısmına yaz oyunun adını

www.imdb.com

edit: ayni egilimde gideyim dedim. yoksa godard, traffaut falan saydirmayin simdi.

www.imdb.com

Thérèse Desqueyroux

türkçeye -alakası olmasa da- ''bir kadının gözyaşı'' olarak çevrildi. çünkü Thérèse Desqueyroux audrey tautau'nun canlandırdığı karakter. neyse fena değil bu da.

www.imdb.com

(bkz: micmacs à tire-larigot)

Jeux D'enfants

tirez sur le pianiste, sur un arbre perche... (bilhassa louis de funes'in filmlerini önerebilirim)

la jetee...
depuis qu'otar est parti...

gandalf efsunlu bir karakter olduğundan ötürü bulunduğu bölgenin çökmemesi normal.

tanrılar varlar ama ortamlara dahil olmayan, ekmeğinin peşinde koşan türdenler.

silmarillion'un da her bölümünden ayrı film çekebileceklerinden kaçırmazlar o fırsatı kanımca.

silmarillion'u çekemezler. çekselerde film gibi çekemezler. asıl mitoloji ve tanrılar orada ve çok felsefik, çok derin bir konusu var. şu anda ki teknoloji bence yeterli değil ve herkesin hoşuna gidecek bir hikayesi yok bence.

ha bir gün hakkıyla çekerlerse işe o zaman kaos yaşanır dünyada ermanoviç

eru -iluvatar elf dilindeki adı yanlış hatırlamıyorsam, sindarin'de olabilir- neyse, valar var, meleksi varlıklar, onlarla büyük müziği yaratıyor, oradan da evren ve orta dünya'nın da içinde buluduğu dünya yaratılıyor -ea mıydı neydi ya la?- yani tanrı kavramı var, ancak tolkien'in herhangi bir ilahi dinden etkilenmediğini savunuyor eserleri üzerinde çalışan araştırmacılar. bir de maiar -maialar- var yani, (valar: valalar, maiar: maialar) gandalf ve saruman da o maialar'dan işte. sahneyi izleyemedim durumumuz yoktu -hakkaten açılmıyor yutup :( - geri kalan sorularını bilmiyorum.

tolkien etkilenmedim diyordur da aynı kızılderililerin yaratılış mitlerindeki gibi müzikle yaratıyor dünyayı.

gerçi ilahi din denilince kim ipler amerikan yerlilerini, üzüldüm şimdi.

silmarillionproject.tumblr.com şöyle çizimleri yayınlanacakmış sanırım.
filmde de dikkat edersen arkadaki orklar da gömülmüyor. kitapta bir kısmının dağlara kaçtığı falan yazıyordu. tabi gandalf'ın maia olduğu gerçeği var bir de.

eru iluvatar'ın adı. sonra iluvatar'ın çocukları ve daha alt türden olanları var. tanrı baş melek ve melekler gibi düşün. aynı şey değil ama kafanda bir nevi canlanması için anlattım. gandalf bir istari. Olórin adlı bir Maia ruhu. biraz önce ki bahsettiğim melek şablonunda alt meleklere yerleştirebilirsin. ancak yanlış anlaşılmasın bu bir çok kademeden oluşuyor.

sorduğun soruyu araştıracağım tekrar ancak hatırladığım kadarıyla yüzük ve onun kötülüğünün yok olması ile ilgili bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam. ancak dediğim gibi tekrar bir araştırıp yazarım.

silmarillion yapı olarak okunması zor bir kitap olarak geçer. çok bilgi, çok isim ve taslak halinde kalmış bir metindir. daha sonra JRRTolkien'in oğlu, Chris miydi adı?, o derliyor notları ve metni öyle yayınlanıyor. o zamana kadar okuduğum en kronolojik ama en yorucu kitaplardan biriydi. hala da öyle ki aradan 10 yıl rahat geçmiştir. o arada ben de lineer zaman izlemeyen tonla kitap ve teori okudum, ona rağmen çok yorucu bir metin. ama çok öğretici. onun için halen daha Tolkien ertesi fantastik kitaplara tam manasıyla saygı duyamam (yalan söylüyorum, aslında zerre saygı duymuyorum). neyse bu karmaşık, çok karakterli, çok fazla bilgi dolu kitabı filme çekmek aşırı zor olur diye düşünüyorum ben de. bütün dünya mitolojisini ve dinlerinin inanışlarını bir filme sığdırmaya çalışmak gibi bir şey olur.
tanrıyı zaten diğer hobbitler, elfler, cüceler, orklar ve insanlar açıklamış. hatta orcların "yaratılış"/ortaya çıkış hikayesini ekstra severim. çok dokunaklı. tabii yanlış hatırlamıyorsam, ki şüpheliyim. (:

post-ed: NARNIA'yı asla post-Tolkien almam. o ayrı. CSLEWIS ve JRRTOLKIEN de kanka zaten.

maaşallah afiyet olsun.

git bi soda iç, bol bol geğir geçer :D

muhtemelen hazmedememişsin. mide rahatlatıcılar konusunda yardımcı olur herhalde birisi birazdan ama soda iç. birde tuvalete çıkarken yanacak.

kurtuluşu yok o sahte çiğ köftelerin yaptığı karın ağrısının. sıçana kadar geçmez. gerçek çiğ köftede de öyle ağrı olmaz o kadar yıl yedim bir kere bile ağrı olmadı karnımda.

Öncelikle geçmiş olsun, arkadaşlarında dediği gibi sıçıp rahatlamadan geçmez o maden suyu ne derece iyi gelir emin değilim ben de işe yaramamıştı çünkü daha çok şişirmişti

yahu bu gerçek çiğköfte dediğinizi nerede yiyebiirim? istanbul avrupa yakasında temiz bir yer var mı bildiğiniz?

cıks yok. gerçekten kastımız etli, hakiki isotlu çiğköfte. lezzet versin diye katılan midenin afedersin amına koyan bahartalarla yapılan değil. en başta etlisi yasak zaten anca nispeten daha iyisini bulursun. yalnız yapan kasaplar var sanırım etli olanını. kasaplara bir sorun.

tühh yaa. kasap önerisini dikkate alacağım. teşekkür ederim.

izledim

now you see me olabilir www.imdb.com

ve tabii ki trance www.imdb.com (puan resmen az bence)

taken

now you see me 'yi izliyorum

taken i de izledim *_*

lock stock and two smoking barrels

inside man, muhteşem bir filmdi. izlemediysen mutlaka izle.
dog day afternoon, izlemediysen zaten her şeyi bırak ve izle.

aklıma gelirse eklerim.

Film değil ama eğer izlemediysen Hustle ve Leverage dizilerini öneriyorum.

belli bir ses yüksekliği olması lazım, belediyeye haber ver gelip ölçsünler

belediye ve müftülüğe şikayet dilekçesi vereceksin. Gelip desibel ölçümü yapacaklar. Daha sonra azaltırılır.

laik bir ülkede yaşamıyoruz.

imamla konuşmayı deneyebilirsiniz, bazıları çok anlayışlı oluyor, sizi şaşırtabilirler.

arayabileceğiniz bir numara da vardı sanırım ama onu hatırlayamadım.

camiyle aranızda o kadar az bir mesafe varsa buna çözüm bulabileceğinizi sanmıyorum, zira ne kadar kısarlarsa kıssınlar fısıladayarak da okusalar yine duyulacak gibi.

@freebird5406_2 Sesi azaltsalar bile öyle bir konumdayız ki minare tam balkonun karşısında kalıyor. Rahatsız olmamam elde değil. Minareye en yakın ev bizimki oturduğumuz muhitte.

Onun çözümünü daha yapılırken aramanız lazımdı. Şu saatten sonra taşınmaktan başka çözüm bulabileceğinizi sanmıyorum. Ya da inançlıysanız sabah namazına kalkın ailecek. Namazı kılar yatarsınız tekrar.

soyadin koc degilse zor :) beykoz sahil yoluncaki villalarinin yanindaki camide sabah ezani mikrofondan okunmuyor. bizzat o caminin gorevlisi demisti bana.

@iorveth 1 seneliğine evden ayrılmıştım geldiğimde yapılmış durumdaydı. Müdahale edemedim hiç bir şekilde. Ben değilim ama ailem inançlı olduğu için bir şeyler yapabilme şansım çok düşük galiba.

ben de benzer bir durumu yaşıyorum. çıkmaz sokağı olan bir yere taşındım, sokağın ortasında cami var. ses o kadar yüksek ki, ezan okuduğunda evimin içindeki kimseyi duyamıyorum. üstelik evim o kadar da yakın değil. mahalleli de memnun gözüküyor. çoğunluğu her vakit camiye gidip gelen yaşlı kimseler. mahallenin delikanlıları da sadece cuma günü camiye gidiyor. (onlar da hep son anda koşuyorlar nedense.)

ben eskiden müslümandım; ancak şu an sadece o değilim. (inancım bana kalmış bir şey.) ezanın bu denli bu kadar yüksek okunmasından ben de çok rahatsızım. ancak şikayet edersem başıma iş geleceğimi biliyorum. (mahalle baskısı diyelim ki farklı boyutlarıyla zaten yaşıyorum.) buraya yeni taşındım, yl öğrencisiyim, mahalleliye göre dış görünüşümden ötürü itin kopuğun tekiyim. (ev ararken bunun çıkarımını yapabildim.) buyurunuz esasında, bir ayrımcılık yaşıyorum.

laik, demokratik bir ülkede filan asla değiliz.

Uygun bir dille söylerseniz halletmeye çalışırlar ama ne kadar kısarlar bilemiyorum sonuçta mahalleye duyulması lazım.

laik bir ülkede yaşamıyoruz. buradaki hayalperest arkadaşları fantazi dünyalarının derinliğinden ötürü kutlayarak hiçbir şey yapamayacağınızın altını çizmek istiyorum. yıllarca bahsettiğiniz şekilde yaşadım. arada en fazla 40 metre vardı.

haklısın ve duyuruyu favorilerime ekliyorum. aynı dertten çeşitli zamanlarda muzdarip olmuş biri olarak önerebileceğim çözümün ev değiştirmek olması da kötü tabii. veya komşularınız da aynı sorundan şikayetçiyse topluca, mahallece filan bir dilekçeler yazıp ilgili belediyeye gidebilirsiniz.

hiçbir şey yapamazsınız. ne yazık ki. mevzuyu "ezana gıcık olmak" diye yorumlayıp size bakışlarını bile değiştirecekler. böyle saçma bir ülkede yaşıyoruz çünkü. üç adımda bir cami yaptılar zaten, çok lazım ya.

sadece ezan için değil. evinizin yakınında müzikli çay bahçesi, düğün salonu, bar, pavyon(müzikli turistik tesis diyelim ) yine aynı şeyler olacaktı.

@evrenos gazi İhlas sitelerinde oturuyorum. Ciddi anlamda rahatsız olduğumu ilettiğimde neler olabileceğinin farkında mısın? İmam da sitede oturuyor. Ve herkes ezanın bu durumundan memnun(ailem de dahil) Şimdi ben ciddi anlamda rahatsız olduğumu söylesem neler olur neler. Din düşmanı diye mimleyip apartmanın önünde eylem bile yapar bunlar.

Nine half weeks eskidir, ama klasiktir.

Internette naughty america diye arat, genelde konulu oluyorlar.

seni çılgın.
domination nation, nispeten eski ama eskimeyen bir sci-fi, aksiyon, ve tabii porno.

monamour

dgasgdahjghs acil diyo bş de hasdgdfhjagdh

istanbul life
seyretme

www.imdb.com

oğşala

Kas gevşetici (krem, hap) kullanın. Ovmak, okşamak çok işe yaramıyor.

Kas gevşetici + fastjel.

Olağan bir şey bu, endişelenmeyin. Köpeklerde de olur arada sırada.

bizimkiler de yapıyo bu ara aynını. normal.

vay arkadas kedı kedıye yapınca normal, erkek erkege yapınca anormal haaa.heehhehe

köpeklerde de oluyor o. komşunun köpeğine kaç defa hallendi de tam tövbe estağfurullah G noktasına gelince diğer köpek kaçıyor bi şey olmuyor :)

www.thecatsite.com

en.wikipedia.org

yani kediniz homoseksüel davranış gösterebilir doğal olarak. ikinci verdiğim linkte homoseksüel davranışların, seks olmak zorunluluğu olmaması koşuluyla, 1500 türde görüldüğü bruce bagemihl'in çalışmaları tarafından gösterilmiş, 500 tanesinde de belgelenmiş.

ama her davranışı homoseksüelliğe yoramayız. bölgeyi domine etmeye çalışıyor olabilir biri.

Dün bi gastede vardı. Sırf bu sebepten, kediyi sokağa atmışlar.

Kadınların güzel bakmasına bu kadar anlam yüklememek gerek bence. Kendimden örnek vermek gerekirse, çok sevdiğim erkek arkadaşlarıma da çok içten, ya da derin bakmışımdır zaman zaman. Ama bu verilen değerle ilgili bence. Sana karşı bir şey hissetmemiş olabilme opsiyonunu da gözden kaçırma bence.

cevap basit esasında,

yalnızsın, ve anlam çıkartmışsın.

kadın denilen canlı türünü tanımaya baslamıssın, güzel.

kanka ilgiyi iyice kes hatta somurt onu görünce. siktir et dönerse senindir. kendini sakın düşürme. sorun sende değil.

açlık halinde değilim yanlış anlaşılmasın. Onun haricinde de gözümün içine içine bakan başkalar var ancak onun bakışları farklı gelmişti, bana değil içime bakıyordu. Bilmiyorum.

@acelem var o opsiyonuaklımda tutacağım ancak dediğin gibi yakın bir arkadaşı değilim, tanışıklığımız uzun değil. Bu aklımı karıştırıyordu işte...

Zamanında ya Türkan Şoray için ya da Marilyn Monroe için şunu demişti biri: "O kadar derin bakıyordu ki bana aşık olduğunu sanıyordum. Sonra bir gazoz şişesine aynı derinlikte baktığını görünce aşık olmadığını anladım" Bu da öyle bir durum olabilir, bazılarının varsayılan bakışı anlamlı, güzel olabiliyor.

Hoşlanmışsın, bir şekilde o da kısa süreli bir hoşlantı içerisine girmiş olabilir ya da olmayabilir ama sen hoşlandığın için bu şekilde bir beklenti içerisine girmişsin.

Dünya ne yazık ki ikinizden ibaret değil, seninle buluşurken, konuşurken vs. başka şeyler de oluyor onun hayatında. Diğer rakip senden ağır basmış, onu tercih etmiş veya olmadığını söylediğin açlık halinde olan o olabilir.

Yanlış bir şey yapmamışsın, o da yapmamış. Bunlar olağan, dönerse mönerse diye de uğraşma acayip hareketler yapma. Görüşüp görüşmemek sana kalmış.

her ne olmussa olmus, ya sen yanlis anladin(ki sanmiyorum, bence yedekteydin) ya da kiz ilgi bagimlisi gibi herkesin ilgisini cekmekten hoslaniyor. senin ilgini de kaybetmek istemiyordur.

eckhart tolle oku mutlaka.

bir de kadinlara kendine verdiginden fazla deger vermekten vazgecersen hem rahat edersin, hem de muhabbet ilerletmeyi falan birakip ilk tanismadan olayi baglarsin. kiza acik bir niyetle gitmedigini cikariyorum yazdiklarindan.

yani onu ulasilmasi zaman alan bir yere koydun kafanda, sonra basladin bu yolda ilerlemeye bir de baktin ki kiz koydugun yerde durmuyor.

anlaman gereken kiz hicbir zaman senin zannettigin yerde degildi, hep uzanip alacagin ya da dusurup kiracagin bir yerdeydi. kendine guven bir dahaki sefere. o kadar guven ki direk hoslandigini soyle, sonra kizin niyetini ogren. cok nazliysa, uzatiyorsa da pesine kosma baska birini bul.

sonucta anlayacagin reddetse bile kafana bu kadar takilmayacakti.

Bir zamanlar ben de aynısını yaşamıştım. Hatun tarafı bendim. Yani sadece erkeklere olmuyor bu...

bir zamanlar benim de delicesine cevabını aradığım bir soruydu.
"bir erkek niye bir kadının gözlerinin içine içine bakar, istemiyorsa?"

itici +1 ben 2. dakikada sildim filmi

ben 3 idiotsla karıştırdım ya pardon :D

BKM Mutfak'tan sonra bence iyi bir proje oldu,ben severek izliyorum. Fakat eser için -1, itici pislik

ben izliyorum. gülüyorum da, izlerken eğleniyorum da ve evet çoğu esprilerin arak olduğunu da biliyorum. ama o endüstri meslek liseli tavırları epey hoşuma gidiyor.

Eğlenceli. Mizah yapmıyorlar zaten. Kendi aralarında taşak muhabbeti çeviriyorlar birbirlerini gömüyorlar, yaşları da müsait olduğu için epey iyi götürüyorlar bence.

Gülmüyorum.. (Genel olarak gülmüyorum ama arada güldüğüm de oluyor (çok nadir))
Mizah anlayışıma pek hitap etmiyor..
Baştan sona hiç izlemedim, bazen izlenecek bir şey yoksa denk geliyorum, öyle eğlendiğim de söylenemez ama yoklukta gidiyor..
İticiler, İbrahim'e sempatim var ama biraz..

Izlemiyorum ama eser disindaki iki adami samimi buluyorum. Ama eser denen adami su ekran yuzlerinde iticilik listesinin zirvesine tasiyabilirim.

bir sey bulamayinca seyrediyorum. bazi esprilerine guluyorum ama hep birden konusuyorlar bazen hic bir sey anlasilmiyor.

yoklukta gideri var diyim ben

izleyince başım ağrıyor. ama o şişman gözlüklünün espriler orijinal.

esprilerini önceden planladıkları çok belli. gülünecek de hiçbir yanları yok, ayrıca karakter sorunları da var.

Gülmüyorum, kalitesiz buluyorum. Gereğinden fazla cıvıtıyorlar.

3 adam kim?

Nefret ediyorum bile denebilir.

programda rahat değiller. sınırlı espri de bir yere kadar güldürüyor. aile için ideal.

şu bir yarışmadaki adamı rezil etmişler, internet üzerinden 10 dakikalığına onu izledim sadece. o 10 dakikaya göre konuşacak olursam, yapılan şey mizah değil. buradan klasik bir lise hayatı yaşamış rastgele 3 kişi oraya çıkaralım, belki bir süre heyecandan ne yapacaklarını bilmezler ancak sonrasında en az onlar kadar başarılı olabilirler.

başkası adına utanmak eylemini gerçekleştirerek izledim birkaç kez. olmayacak bir şeyi sürekli zorladıklarını ve komik duruma düştüklerini düşünüyorum.

İzlerken utanıyorum ben de

benim için iyi bir komedi programı ikinci defa izlemek istediğim yada youtube da sıkılmadan videolarını ard arda izleyebildiğimdir. 3 adam bu kategoriye giremedi maalesef. acun faktörü olmasaydıvbu kategoriye girebilitesi daha yüksek olurdu. yazık oldu diyorum. ne vardı acun krallığına girecek.

oyun orjinal mi kürekli mi?
orjinalse uptade yapın,kürekliyse başka bir kürek deneyin.

Edit: GTA IV, konsoldan port olduğu için zaten doğal olarak performans problemleri yaşatıyor. En iyi çözüm güncel patch yüklemek,uptade yapmak olacaktır.

Orjinal

gta4 51fps gtaeflc 6fps uyumluluk sorunu tamamen patch dene

bir kere üniversiten hangisi ise ve o üniversitenin hangi enstitüsünün öğrencisi isen, onların tez yazım kılavuzları vardır. orada kesin gösterilmiştir.
yine de sana önerim şu: alıntı yaptığın sayfanın linkini kopyala ve dipnota yapıştır. eğer yazarı veya belge ismi var ise onları başına ekle. en sona da parantez içinde erişim tarihi: 33.33.3333 şeklinde tarihi gir. olay bu.
ancaaak bazı linkler çok uzun olabiliyor. bu durumlardan ben bazen sadece web sayfasının adını giriyorum (isim vs tarih aynı kalmak şartıyla). ama esas olan okuyucuyu direkt alıntıya ulaştırabilmendir.
bu arada bir fikir vermesi açısından şu anımı anlatmak isterim. ilk yazdığım makalelerden birisini baltık ülkelerinden birinin indeksli dergisine göndermiştik. makalenin dayandığı ana teoriden bir tanımını acemiliğimden/cahillikten web alıntısı olarak vermiştim. hakemin birisi aynen şunu yazmış: "makalenin temelindeki kavramı webten açıklamak uygun değil. hem nerden bilelim yazar bu web sitesini kendisi yapmış ve uydurduğu tanımı webten referansla kullanmış olabilir. buyur burdan yak. e tabi makale ret almıştı. ama çok şey öğrenmiştim o retten. kolay gelsin
örn:
hasan basan. geriye dönüş. www.aksekili.com/oduller/felanfilan/xy.pdf (erişim tarihi: 01.01.01)
veya:
hasan basan.geriye dönüş. www.aksekili.com (erişim tarihi:)

tiny url falan tarzı bi şeye soksanız sitenin linkini sonra paylaşsanız. ama tiny url ne kadar uzun ömürlü bilmiyorum sadece aklıma geldi önereyim dedim.

hadi makaleler için durum daha kolay. site adı, makale adı, yazar adı falan daha ciddi görünüyor. ama iki cümlelik önemli bir tanıma rastlamışım, ne yazanı belli, ne başlık var, ne de bu bir makale.
örn: "ışık, hedelerin hede olmasıyla hedeleşir ve bu sebepten hede olur" diye bir cümle. sitenin adı da "hayvanınevlâdı" ben şimdi bunu dipnota koysam prof. gözlük üstünden bi bakıp ince ayar verir bana gibi geliyo. asıl bunu nası kotarıcaz ?

açıkçası ben olsam o alıntıları teker teker çıkarır ve hiç risk almam bu konuda ki kendim de tez yazıyorum bu ara, aynen dediğim şeyi uyguluyorum.

zaten internette buldugunuz her seyi de teze yazmamaniniz gerekiyor. normalde wikipedia tarzi sitelere bile hos gozle bakilmaz, cunku akademik degildir. dolayisiyla hayvanin evladi gibi bi sitede ne kadar akademik bi bilgi oldugu cok daha supheli.

yok ben illa bu bilgiyi kullanicam diyorsaniz,
fempusay +1

eger yazar adi makale adi vs gibi bi bilgi yoksa, sadece sayfanin linki ve erisim tarihi yeterlidir.

@halanne ben de senin gibi düşünürdüm bu örnek karşısında. tabii ki bu "hayvanın evladı" ismini örnek olsun diye ben uydurdum ama buna çok benzer isimde bi kaç site var ve ciddi akademik bilgiler içeriyor. siteyi hazırlayan arkadaş biraz değişik belli ki.
@devilred olmazsa çıkarıcam ben de dediğin gibi. başka çarem kalmıyor galiba.

belirli bazı siteler dışında (üniversite ya da konuyla ilgili çalışma yapan kurumların siteleri (onların uzantıları da ya edu olur ya da devlet kurumu olup olmadığına bağlı olarak gov ya da org) dışındaki sitelerden kaynak kullanmamak en iyisi bir istisna olarak bu sitelerde herhangi bir dergide-kitapta yayınlamış makale görürsen onu kullanabilirsin. öyle bir makalenin de bir künyesi vardır zaten. eğer o künye yoksa boşver kendini riske atma.

sitenin adindan ziyade ne kadar bilimsel oldugu onemli. eger kullandigin bilgi onemliyse, dogruysa, mantikliysa site adi onemli degil tabi ki.

eger cok garip olcaka, hocalar anlamayacak diyorsan dipnotta 3-5 cumle ile siteyi tanitici bilgi koy.

Illa internetten yararlanacağım diyorsanız evronos gazi'nin PDF hakkında dediklerine uyun. başka türlü hiç interneti karıştırmayın işin içine

Sitede iletisim bilgileri vardir. Oraya mesaj at ve icerik icin kaynak talebinde bulun. Eger o arkadastan olumlu bir geri donus alamazsan bulasma derim bende,diger arkadaslar gibi.cogu zaman hos karsilanmaz,icerik ne kadar degerli olursa olsun degmez o riske. Olmadi o sitedeki bilgileri googleda ara, belki google seni gercek bir kaynaga yonlendirebilir.

50 liralık arena'yı al speedo iyi değil. 30 kupa bakma zaten.

Aralarından 50'lik olanı söylememin nedeni arena olması ve kolay ayarlananilir olması. Asıl önemli olan göze oturan kısmı ancak fotoğraftan çok belli olmuyor. Tavsiyem internetten almak değilde bir su malzemeleri mağazasına gidip alman yönünde.
İzmirdeysen eğer tavsiye edebileceğim tüm dalgıç malzemelerini aldığımız bir yer var.

üçünü de pek beğenmedim ama internetten almamalısın gözlüğü kesinlikle bunu bil. burun kısmı ayarlanabilir kesinlikle ama kesinlikle almamalısın.

bir de kauçuk deyip geçmemek lazım farklar olabiliyor alıp eline hangisi daha az kayıyor denemelisin.

ben şunu kullanıyorum ve memnunum oldukça mağazada falan gözüne çarparsa bunu da bir incele derim.

www.intersport.com.tr

su kaçırmıyorlar da buhar yapıyorlar. kaç tane denedikten sonra artık gözlüksüz yüzüyorum. buhar yapmayan marka-model bilen varsa bana da söylesin

Hayır.

bunu sorduktan sonra koymaman suç teşkil edebilir. karpuz kabuğu düştü bi kere.

Fotograf kamuya aciksa, hayir.

direk yetiştiririm valla facebook'tan aratıp. hayır diyen arkadaş da kişisel hakların ihlalinden veya kişiye ait fotoğrafların izin olmadan yayınlanmasının suç olduğunun farkında değil sanırım.

Sansürsüzse etik değil bence

Ona sorup koysaniz dahi, ilerde sizden sikayetci olabilir. Kimsenin fotografini yazili izni olmadan alip ordan oraya koyamazsiniz. Kanunu sayisini vs bilmeyecegim ancak kucuk de olsa bu bir suctur.

Gözüne bant çeksem :D cevap veren erkek arkadaşların merakını gidereyim; çok iyi be hacı gerçekten. Hani etrafınızda ki kızlara başka gözle bakarsınız. Şunu da belirteyim göze bant çekersem asıl suç işlemiş olurum. Neyse artık.

Facebook'ta ve foursquare de yayınlamış olduğu bir foto. Yine sorun olur mu?

dalessandro öm atmış buraya da kopyalayayım merak edenler var fsek 86:

fsek 86.madde

Eser mahiyetinde olmasalar bile, resim ve portreler tasvir edilenin, tasvir edilen ölmüşse 19 uncu maddenin birinci fıkrasında sayılanların muvafakati olmadan tasvir edilenin ölümünden 10 yıl geçmedikçe, teşhir veya diğer suretlerle umuma arzedilemez.


(Değişik fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./145.mad) Birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında Borçlar Kanununun 49 uncu maddesi ile koşulları varsa, Türk Ceza Kanununun 134, 139 ve 140 ıncı maddeleri hükümleri uygulanır.

@yeni dunya duzeni

Eğer buna uyulsaydı internet ortamında ceza almayan kalmazdı. Hepimiz biliyoruz ki bu kuralı farkında olmadan ihlal eden yüz binlerce insan var.

kendisi istediği yerde yayınlasın kardeş. sen alıp da onun izni dışında bir yerde yayınlayamazsın bu kadar basit. suçtur bu.

hocam nasıl ezbere gidiyorsunuz anlamadım bari ilk 4 kelimeyi okuyun

"'Eser mahiyetinde olmasalar bile', resim ve portreler ölümünden 10 yıl geçmedikçe, teşhir veya diğer suretlerle umuma arzedilemez."

"Fotoğrafları çeken kişinin eser sahipliği haklarının yanında fotoğrafta yer alan, fotoğraf içinde görüntülenen kişilerin de hakları vardır. “Bu hak, şahsiyet hakkı mahiyetindedir.”"

"FSEK’te yer alan bu maddenin başlığı ve içeriği her ne kadar resim ve portreleri düzenlese de fotoğraflar da madde kapsamında değerlendirilmektedir. Öte yandan FSEK m. 86 f. 1’e konu koruma, “resmin ya da portrenin ya da fotoğrafın “eser” niteliği olmayıp, tasvir olunan kimsenin kişilik hakkıdır. Çünkü kişinin fotoğrafı, resmi ve portresi FSEK anlamında eser olmasa bile korunur.”"

"Eser niteliği bulunmayan bir fotoğrafın umuma arz edilebilmesi için mutlaka fotoğrafta görüntülenen kişinin izninin alınması gerekir."

"FSEK m. 86 düzenlemesinde kişilik hakları ön planda tutulmuştur. FSEK m. 86 eser niteliği bulunmayan fotoğraflarda görüntülenen kişiler açısından olası bir hak ihlalinde haksız rekabet davalarını imkân olarak sunduğu gibi TMK m. 24’e atıf yaparak kişilik hakkı davalarına da imkân tanımaktadır"

"Sonuç olarak; FSEK, fotoğrafı çeken kişiye eser sahipliğinden doğan bir takım haklara imkân tanıdığı gibi eser niteliği bulunmayan fotoğraflar için de koruma yöntemleri öngörmüştür. Fotoğraf içinde görüntülenen kişiye ise kişilik haklarını koruyucu bir takım haklar öngörmüştür."

www.elithukuk.com

Kendisi sitesi var, google a aratınca çıkıyor. Normal vatandaşlara bordo pasaport veriliyor, ona başvuru yapın.

deden devletten emekli(Kadro derecesi 1,2 ve 3. derece olarak çalışan ve bu derecelerde çalışmakta iken EMEKLİ olan devlet memurları.) ise hususi pasaport hakkı var ona başvurabilir ve harç bedeli ödemez sadece 75 lira defter ücreti öder ha değilse o zaman umumi seçiceksin harç+defter ücreti ödiceksin başvuru burdan

epasaport.egm.gov.tr


gitmeden önce 2 tane biometrik fotoğraf çektiricek bankaya parayı yatırıcak yalnız bankadan verilen dekonta kaşe ve imza attırmayı unutmasın

Çok teşekkür ederim @iorveth ve @allstar

diş deri altına gömülü ise ameliyat ile alınıyor.
ama adı sadece ameliyat, deri kesilip altından diş alınıyor sonra da dikiş atılıyor.
genelde lokal anestezi yapılıyor.
ilk 1-2 gün sıvı ile besleniyosunuz, 1-2 hafta sonra da dikişleri aldırıyorsunuz.
endişe edecek birşey yok, geçmiş olsun.

bildiğim kadarıyla gömülü olduğu için operasyon ile alıyorlar.

gömülü dişler ameliyatla alınıyor. benim dişimi 20 dakikada almıştı doktorum. sadece o bölgeyi uyuşturup kesiyorlar dişi alıp tekrar dikiyorlar. 10 gün sonra dikişleri almaya çağırıyor. o süre boyunca yüzüm baya şişmişti benim. kolay yani geçmiş olsun.

Ucu görünmeyen sadece röntgen ile görünen 20!lik dişimi üniversite hastanesinde aldırmıştım.Lokal anestezi ile yapılıyor yaklaşık 20 dakika sürüyor.Diş alındıktan sonra yerine dikiş atılıyo 10 gün sonra dikişleri aldırıyorsunuz.Ameliyatın olduğu ilk gün ve gece biraz zor geçiyor.Zonklama oluyor,ağzınızdan sızan kan yastığı batırıyo falan.

Ben 4 adet 20lik diş çektirdim. Bir tanesi normal çekim oldu (sol üst), ucu görünüyordu.
Diğer 3 tanesi ise gömülüyü. Bir tanesi (sağ üst) gömülüydü ancak kemikle bir bağı yoktu, çok basit çekildi.
Dİğer iki tanesi (sol alt ve sağ alt) kemiğin de altındaydı sanırım. Yani kemiğe de müdahale edilmesi gerekti. İkisi de aynı zamanda alınmadı bu arada. 15 gün boyunca Ninja turtles gibi gezdim, kocaman şişti yanağım. Sadece mama ile beslendim 10 gün boyunca. Filan.

Geçmiş olsun. Ben korkmam dişçiden doktordan vs, yine olsa yine giderim. Ki ben sebebpsiz gidip baktırmıştım dişlerime "aa 20liğim mi var gömülü alın o zaman" demiştim.

ortodonti tedavisi görülürken alınıyorlar genelde. benim damağım dar olduğu için normal diş sayısı fazla gelmişti. ufaktım, önce üst dillerimden başladılar çekmeye ardından gerçek dişlere geçip 20'lik dişlerde jübile yaptılar. ve şu anda hala eksik dişim yok.
kimi ağrı yapıyor kimi yara. genelde bu amaçla alınıyorlar.

lokal anestezi kullanılıyor.

ilk gün biraz sıkıntı yaşıyorsun, ertesi gün daha iyi oluyor. sonrası daha rahat

Cevaplar çok açıklayıcı. Çok teşekkürler herkese.

tek dert etmen gereken şey yaklaşık 36 saat sürecek olan, sürekli kan sızıntısı, malum 20 likler tam ekleme yakın o yüzden uzun süre kan geliyor oradan. ağız tadı falan kalmıyor pek, dizi ve oyunla geçirdim bu süreyi ben, dexter izlediydim nasıl bir mazoşistsem asdklgj

senin örneğin bu kapsamın dışında. tamirci eğer ruhsatlı ise ister yoldakine yardım eder ister kapısına gelene. Yani ruhsatı olduktan sonra yolda kalan birine yardım edip etmemesi ona kalmış. suç teşkil etmez.

ben bunu anladım. senin yazdıklarından başka herhangi bir bilgim yok.

Örneğin iyi değil. Tamirci de ruhsat demek yetkili servis anlamına geliyor ve yan sanayi denen piyasa yetkili olmayan tamircilerle yürüyor. ayrıca belli bir yerden sonra yetkili servis kapsamından çıktığı için insanlar "ürünlerini" tamircilere götürüyor

peki öyleyse örneği değiştireyim: "ruhsatsız sağlık hizmeti veren doktorlara x ay hapis"

yukarıdaki soruyu bu örnek üzerinden nasıl anlamalıyız?

yoldan geçerken kalp krizi geçiren birine denk gelip ona yardım eden doktor ceza alır mı?

Turkcell safkan İngiliz atı, vodafone sütçü beygiri

Ikisini de test ettim, şu anda turkcell kullanıyorum

son birkaç gündür ciddi fark olduğunu söyleyebilirim. turkcell'den vodafone'a geçtim (turkcell 200 tllik 3 fatura ödememi istedi diye), iki üç gündür filan vodafone bi komple gitme, internetin kesilmesi gibi saçma salak durumlar söz konusu. turkcelli 1 yıldan uzunca bir süre kullandım, bu tip bir şeyle karşılaşmadım hiç.

ccc turkcell ccc

2 telefonum var birisi tcell birisi vodafone, vodafone daha hızlı dizi izleyebiliyorm ttnet gidince vodafone'un internetinden tcell donma yapıyor. Bölgesine göre değişiyor sanırım bunlar.

bölgeye göre değişir. avea kullanıyorum 11-12 mb ile giriyorum aynı yerde Vodafone çok kötü turkcelli ise bilmiyorum. Ama mesela ters bir yere gidiyoruz turkcell iletişime yönelik 1 mbit internet sunarken avea fax modem bağlantı hızına düşebiliyor.

Senin yapman gereken turkcell kullanan birini alıp potansiyel kullanım noktalarında test etmen başka şansın yok. Avea'yı da denemeni öneririm belli başlı yerlerde kullanıyorsan fikir verecektir.

O konuda en yararlı bilgiyi operatörünüzün müşteri hizmetleri çalışanı verecek. öyle bir şey ki her öperatörde değişiyor o ayarlar.

45dakıka konustum bir sey bılmıyorlar

bendede aynı sorun vardı turkcell ı aradım teknık bırıme aktardı ve soyledıgı ayarları yaptım oldu.

tek sorun wifi den baglanıldıgı zaman resim gelmiyordu saçma ama oyle bır sorun la karşılatım bende.

bir kişinin özgürlüğü diğer kişilerin haklarının başladığı yerde biter.

ifade özgürlüğünün sınırları kanunda suç olarak belirtilen fiillerdir, yani zaten sınırlandırması yapılmış, yaptırımı da var.
bu ifade özgürlüğünün yani uluslararası sözleşmelerle kabul edilmiş ve anayasada bulunan fikir edinme ve fikirlerini yayma hakkının sınırlandırmasını oluşturan ve kanunda suç sayılan fiiller genelde anayasada ve sözleşmelerde tanınmış kabul edilmiş diğer insan haklarının sınırlarına dokunduğu noktalar. bazı hallerde de kanunda sayılmış olan sınırlama ölçütleri var(genel sağlık, kamu düzeni vs. ama spesifik ve sınırlı sayıda bu sınırlama ölçütleri)
örneğin ifade özgürlüğünün bir görünüş biçimi toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapma hakkıdır, bunun olağan dönemde hangi sınırlama sebepleriyle sınırlandırılabileceği de anlaşmalarda ve anayasada sınırlı sayıda sayılmıştır, ihlalinin yaptırımı da düzenlenmiştir.

Domates, soğan

kereviz salatası olabilir.

evet başka?

kremalı kaşarlı mantar

yoğurtlu havuç kavurması.

@nerdeyim ben onu sevmiyorum :(
@fasyhbyz bak bu güzel gibi

bunların hepsi kuru yanına sulu bişey yapsan iyi olur aslında. pilaki mesela. ya da sebze, z.yağlı pırasa.