normalde dağılmaya başlamış mı eğer evetse bana da ulaşmadı

bana geldi. arkadaşlarımdan kimseye gelmedi ama. gelmemesi durumunda bir sorun oluşmaz; sadece hatıra kalmaz işte.

artık internetten bakılıyor. evlere sonuç belgesi gelmiyor.

o belge olmadan sorunsuz okula kayıt yaptırabilirsiniz eğer korkuğunuz buysa. içimde kalmasın derseniz en yakın ptt dağıtım bayiine bir uğrayın.

bana geldi. aynı evdeyiz abime günler önce geldi.

sonuç belgesi diye bir şey olmaması gerek. gelene nasıl gelmiş bilmiyorum belki formda benim bilmediğim bir yeri işaretlemiştir. normalde eve gelen bir belge yok.

bende de aynı sorun vardı. proxy yüzünden ipleri çakıştıramıyor muymuş neymiş. öyle bişey var mı sende?

bir de tarayıcın ne?

proxysisini bilmem valla ben :) ie'de de aynı sorun var ff'de de.

yazı çok uzundu okumadım. ama kaynak verdiği science daily güvenilirdir. belki ordaki yazıyı yamultmuştur. kaynağa bakmak gerek.

saksıda yetiştiriyorum ben bundan. bitkilere acaip düşkün bi kadının bahçesinden almıştım sanırım. bahçelere dal bence.

Son zamanlarda yayılan bir görüş bu. Evrim varsa onu da tanrı yaratmıştır görüşü. Hatta Caner Taslaman bu akımın önemli temsilcilerinden biridir.

Not: Aynı görüşe ben de sahibim bu arada.

Süleyman Ateş de bu görüşü destekliyor. Bir ilahiyat fakültesi dekanı da 'Kuran kesinlikle evrimi reddetmiyor' gibisinden bir görüşe sahipti.

kuran'da yazıyor zaten bunlar asdfişlkj

kuran'a göre insanlık tarihi 3000-5000 yıl değil mi? pekiyi nasıl oluyorda evrim'e inanabiliyorlar?

tek kişi değil kendisi. evrim varsa tanrı yaratmıştırı açarsak;
tanrıcılık görüşüne göre herşeyi ve onların işleyen düzenini tanrı yaratır.
evrim ilk canlıdan günümüz canlılarının nasıl oluştuğunu/değiştiğini/elendiğini/geliştiğini merak eder araştırır. ilk canlının nasıl oluştuğuna dair bir bilgi vermez ve evrime göre bunun bir önemi yoktur. (karıştırılan nokta burda ilk canlının meydana gelmesi. genelde evrim görüşüyle heteretrof görüşü karıştıranlar çıkıyor.)

birleşirse, ilk canlıyı tanrı yaratır, sonra onları evrimleştirerek günümüz canlılarını oluşturur.

konu açılınca hatırladığım ssg'nin bir entry'si var. www.eksisozluk.com

Hiç yuvarlamıycam. Ayna anda ikisine birden inanılmaz. Çünkü biri inançtır diğeri bilimsel bir teoridir. Evrim dindarlar tarafından artık reddedilemeyecek bir noktaya geldiği için bu tür yan yollar arıyorlar. ABD'de yayılan akıllı yaratıcı türünden kaçak yollar yani. Bunun yanında evrimle uğraşan dindar bilim insanları da var. Süleyman Ateş ne demiş "Kuran'da evrim reddedilmiyor". Zaten neden reddedilsin ki. İkisi ayrı şeyler. Biri inançtır diğeri bilimsel bir teori.

bunu provokasyon amacli retorik olarak sormuyorum: kuran'da biz havva'yi adem'in kaburga kemiginden yarattik demiyor mu? bu nasil bagdasiyor evrimle?

@okuryazar ona bakarsan "sudan yarattık, balçıktan yarattık, kan pıhtısından yarattık vs..." diye değişik birçok bilgi veriliyor. Kaburga kemiğinden yaratılmak hiçbir üreme formuna uymuyor mesela.

koskoca gucu her seye yeten allah'in ureme formlarina uygun mu hareket etmesi gerekiyor? ol deyince olmuyor mu o isler?

kan pihtisi, ne bileyim toprak ugrasilarak primordial soup'la bagdastirilabilir de, bu kaburga konusunda ne denmis onu merak etmistim.

kuran'da biz insanı bu şekilde yarattık tarzında ayetler yok mu? din olgusunun olmadığı dönemlerde bulunan şeyleri de tanrı yarattı nasıl denebiliyor. bir de bu kurandaki biz kavramı nedendir?

evrim tüm canlıların ortak kökenden geldiğini söylerken kuran biz insanı bilmem ne şekilde yarattık diyor ve aynı zamanda evrimi de reddetmiyorsa burada bir gariplik yok mu?

"bir de bu kurandaki biz kavramı nedendir?" demişsin. bu konu hakkında kendi görüşüm şu: hani deneme yazılarında, o denemeyi yazan tek bir kişi bile olsa "yukarıda da bahsettiğimiz üzere..." vs. denir, yani "ben" zamiri kullanılması pek hoş kaçmaz, işte kuran'da geçen "biz" kavramını da buna benzetiyorum ben. ne bileyim, mesela "ben seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdim" deseydi daha garip olmaz mıydı? daha resmi bir dil oluyor "biz" deyince sanki.

Canlıları evrilecek şekilde Allah yarattı görüşüne "inanılabilir", bilimsel bir tartışma konusu olamaz çünkü bilim Allah'ı tartışmaz.

bir moleküler biyolog olarak söyleyeyim, biyolojide evrim 'insan maymundan gelmedir' demek değildir, zaten evrim teorisi olmadan biyolojideki bir çok şey açıklanamaz. Allah inancı bence insanın iç huzuruyla alakalıdır, bir gün olmadığı kanıtlansa bile hala inananlar olacaktır çünkü en basitinden kendimizi muhtaç ve güçsüz hissediyoruz.
bilim ile tanrı inancını ayırmak gerekir, bilime zaten inanılmaz, bilim 'bilinir'.
burada bilimsel görüşle 'akıllı tasarım' görüşünü ayırmak lazım. tanrının dünyayı evrim olacak şekilde yarattığı görüşü bilimsel değildir, sınanamaz ve kanıtlanamaz, bir inançtır.
sanırım önce bilim nedir ne değildir onu öğrenmesi gerek insanların.

öyle olunca da yeniden login olmuş gibi oluyorsun.
seni hatırlıyor işte browserı kapat aç sağ tarafta gördüüğün çevrimiçi dakikası 0'lanacak. yani bu demek oluyor ki yeniden login oluyorsun.

bu olayın programını yazıp iki günde feyklerle dolu sözlük görmezsek ben bişey bilmiyorum.

Merhaba,
Otomatik girişleriniz de login'den sayılıyor. Yani etkilemiyor.
Bilginize.

serafettin, çaylaklar ukte dolduramaz.

sourz: Merak etmeyin. Çok gelişmiş feyk kontrol sistemleri var sözlüğün. Bulunuyor.
serafettinn: "Plagiarism/intihal" konusunda çok hassas davranıyoruz. Hiç acımıyoruz. Bilginize.

Not: "Nereden biliyorsunuz intihal olduğunu?" diyorsanız cevabım: Sadece bunun için en az yarım saat kaynak taraması yaptığımız bile olabiliyor. Bilginize.

şerafettin tamam adam da sana sen öyle yapacaksın demiyor zaten kuralı açıklıyor sakin ol:)

Evet, size bir şey demeidm. Öyle anlaşıldıysa kusura bakmayın.

24 saat kuralı çok güzel olmuş. teşekkürler ssg,teşekkürler moderasyon.

www.finishing.com

"Glyceregia is a common etchant for nickel-based alloys. The composition and use instructions are as follows:

15 mL HCl
10 mL glycerol
5 mL nitric acid

Mix fresh for each use-- do not store. Swab the etchant, do not immerse. It has a useful life of < 20 minutes. As it turns color, it becomes overly aggressive. When orange, it can give off Cl gas. Do not breathe in the fumes (use under a hood). Discard properly after about 20 minutes."

demiş. bakınayım biraz daha.

teşekkürler onu bende bulmuştum da karıştırma sırası nasıl olmalı onu merak ediyorum. hidroklorik asit sonra nitrik asit mi. Sıraları önemli diye biliyordum.

www1.asminternational.org

nitrik asidi en son ekle demiş.

books.google.com

ASM metals reference book (By Michael Bauccio, American Society for Metals) kitabına göre HCl ve gliserol önce nitrik asit sonra.

Mf-3 ile girebilir tıp fakültelerine,yazdığın eğer ham puan değil ise,Türkiye'de ki üniversitelere(vakıf+devlet) girmesi imkansız gibi bir şey.Ama sen kuzenin Mf-3 sıralamasını yazdıktan sonra daha net cevap veren birileri çıkar elbet.

mf3 ile girebilir tıpa. y-mf3 mü 443 yani okul puanı dahil mi? dahilse tıp olmaz. y-mf3 sıralamasını verirseniz özelde var mı bakayım.

mf-3 439,196 bu her şey eklemeli puanı..yurtdışı bulgaristan falan da olmaz mı,avrupada herhangi bi yer? bakabileceğim link falan varsa siz zahmet etmeyin ben de araştırmaya çalışırım..bir de elt gibi ajanslara mı başvursak?

benim bildiğim avrupaya gidebilmek için burada özelini de olsa kazanmış olmak gerek. özellere yetmiyor galiba. elimde adres yok ama siz yine de netten bir aratın. geçen senenin sıralamalarını baz alın.

puana değil de sıralamaya bakın önemli olan o. puana göre karşılaştırma yapmanız biraz zor.

edit: nette en son özel 446 gözüküyor. yetmiyor sanırım.

başarı sıran ne mf3 de. bulgaristan falan olur. bak sen onlara, denklik konusunu dert etmiyosan. ama bi şekilde denklik sınavına girip denklik alınabiliyor.

lefkoşa'daki özel yakın doğu üniversitesi paralı tıp'a girebilir gibi gözüküyor. sıralaması geçen sene 50binde kapanmış.

ne olmak istiyor, aklında ne var? bir de yabancı dili ne durumda?

son sene bölüm değiştirebilir diye biliyorum.Sözeli seçsin,zaten ygs de yapacağı matematik ve de geometri soruları için ortaokulun biraz üzerinde mat. bilgisi yeterli.

gayet düzgün bir şekilde kurtarır kendini bu sene çalışırsa. gerçi kurtarmak garip oldu.
şöyle diyeyim ben anadolu lisesinde okuyup lise 2 de bıraktım, ne lise 2 ne de lise 3 derslerini gördüm. açıktan diploma alıp bu sene de universiteye giriyorum çalışmışlığım yok denilebilir. şu sınavda sözel bölümlerden bir şey okumak isterse birinci kısım matematiğinden ortaokul bilgisiyle bile en az 10 tane yapar üstüne edebiyat ve sözel dersleri çalışırsa düzgün bir şekilde sözelden bir yerlere girebilir. kendisine bağlı işte.

@i ve been mistreated, klasik aile durumları iyi bir yer tuttur baskısı var, en azından öğretmenlik olmalı. ingilizcesi yaşıtlarına göre çok üstte diyebilirim. evde 15 senedir bilgisayar var o yüzden.

@jonathan11 son sene bölüm değişmiyor işte sorun o zaten.
@phoera eşit ağırlık okusa da sözelden bir yerlere girebiliyor mu? puan kaybı olmuyor muydu?

adam akıllı çalışacaksa özel ders aldırın bir üniversite öğrencisinden, çok dersi makul fiyata alabilirsiniz.

matematiği yapamıyosa kasmasın boşuna.özel derse tonlarca para döktü benim arkadaşlarım olmayınca olmuyo yani.onun yerine sözelden ya da dilden girsin sınava.15 puan falan oynuyo.mükemmel bi bölüme gitsin derdi yoksa rahatlıkla bi yere yerleşir.

efendi gibi çalışsın, yer yutar o matemetiği, olmadı bi de özel ders alsın azcık. pek bi mesele olmaz...

matematik ve özellikle geometri son sene olacak bişeydir. hatta son 6 ayda bile olur da biraz kasmak gerektirir.
nereden mi biliyorum?

matematikten zerre anlamazdım (lise 1de karneme 1 düşüyordu az kalsın), lise sonda dershanede ilk konulardan itibaren hocayı hakikaten can kulağıyla dinlemiştim. o son bir yılda matematiğim hiç tahmin edemeyeceğim kadar iyi olmuştu, her gördüğüm soruyu çözüyordum, netlerim full'dü vs.
yani son seneye geldim bir senede düzeltemem demesin sakın. kendini sıkıp denerse düzelir.

@xenophobe

öğretmenlik falan demişsiniz de, o işte çok da bir para yok ki. çoğu arkadaşım dersanelerde sürünüyor. atama çıkması için ingilizceye falan gitmesi lazım, onun için de dilci olması lazım. ingilizcesi iyi mi diye ondan sordum, dile geçse, ne bileyim ingiliz dil edb veya bir başka dil falan okusa, olursa tercümanlığa gitse falan diyecektimn ama son senesine geçmiş.

öğretmenlik bölümleri puanlarının yüksek olması yüzünden popüler olsa gerek. kendim şahsen ben öğretmen lisesi mezunuyum. öğretmenliğe gidenlerin neredeyse hepsi +24 puana sahip öğretmen lisesi mezunları, aynı tornadan çıkmış gibi muhafazakar anadolunun bağrından kopup gelmiş tipler. sıkılabilir o ortamda. bir de dediğim gibi ek puanı yoksa eğer çok zor öğretmenliğe gitmesi, en azından düzgün bir üniversiteye gitmesi. vasat ve altı olanlara girmek için bile bol bol çalışması gerekecek.

eşit ağırlıkta da bana kalırsa oldukça ilgi çekici bölümler var. ingilizcesi iyi demişsiniz, eğer siyasete ilgisi varsa uluslar veya siyaset bilimi okuyabilir, ne bileyim felsefe var, sosyoloji var, var oğlu var. örneğin hukuk da sağlam bir bölüm, sevene de okuması çok zevkli olsa gerek. önce kendisine bir hedef koysun.

onun haricinde not ortalamasına bakılırsa vasat bir arkadaşa benziyor. matematiği geometriyi falan becerememekteyse ve istediği meslek bunu gerektirmiyorsa hiç uğraşmasın, eğer olabiliyorsa yönetime dilekçe verip sözele, dil sınıfı varsa dile falan geçsin. ha eğer istediği bölüm eşit ağırlıkta ise geometri ve matematiğe ciddi ciddi eğilmesi gerekiyor, tabii hedeflediği düzgün bir üniversite ise. dersanedeki hocalarına boşa para ödemiyorsunuz, özel olarak ilgilensinler, ne bileyim temelini atmaya çalışsınlar. dersanede beş parmağın beşi bir değil ki, her tip öğrenci var. ha dersaneler de iyi öğrencileri beleşe alıp vasat olanların parasını cebe atan ve onlara hiçbir şey katmayan sömürü kurumları oluyorlar genelde, o da ayrı mesele ama yine de hiç belli olmaz.

ben çalışıp da neler yapanlar gördüm. eğer sebat eder, interneti, ne bileyim karı kızı arkadaşı futbolu vs biraz daha geri plana iter de çalışmaya başlarsa bir seneye yetişmeyecek bir şey değil.

Liseden mezun olduğumda 6tane zayıfım vardı (2 tanesi 0).Evet, matematik de bunların baş köşesindeydi.Öss hazırlığı için dershaneye başladığımda bölme işlemi yapamadığımı farkettim.Öyle günde 5-6 saat ders çalışacak yapıda bir insanda değildim.Dershanede matematik derslerini pür dikkat dinledim, günde 1.5-2 saat bulabildiğim en zor matematik sorularını çözmeye uğraştım.Bazen o 2 saat içinde 4-5 soru anca çözebildiğim bile oluyordu ancak onlarca, belki yüzlerce sorudan öğrenebileceğim şeyleri o 4-5 soru sayesinde kolaylıkla öğrendim.Velhasılı biraz istekli ve inatçı olmak gerekiyor, gerisi zaten kendiliğinden gelir, bir yılın nasıl geçtiğini anlayamaz.Bir süre sonra iş bulmaca çözmeye dönüşüyor, eğlenceli bir hal alıyor zaten.Çözümlü soruları ve ekolhoca'yı önerebilirim ben en kolay yol olarak.

adamın biri yapmıştı onu. Matthias Wermke imiş adı.

teşekkürler =)

kripoe diye bir dayı yapıyor..
www.flickr.com

şaşkın marks n spencer in sokağında anatolia hayvan hastanesi var. bir de tam karşısında migros un olduğu sokaktan bir yerlerde bir veteriner var ama tam yerini hatırlamıyorum. biraz dolaşsan oraları sorsan bulursun bence.

veterinerede.com çevredeki veterinerleri görebilirsiniz.

tesekkur ederim cevaplara ancak ben ozellikle o civarda bir veterinerin musterisi olan birilerinden cavap reca edecegim. referans baabinda yani. mesela su veterinere gitmeyn, suna gidin superler cok ciciler vs. gibi.

o çevrede oturuyorum ve çevremdeki bütün hayvan besleyenler bu dediğim iki yere götürür. anatolia bildiğim kadarıyla pahalı olan migrosun sokağındaki ise normal veteriner işte.

özsüt

sadesi yok mu?

Cafe Di DOLCE-Kurucesme.Yedigim en iyisiydi.Özsütmüş,madoymus hikaye hepsi.

www.alladolce.com

adını hatırlamıyorum ama yerini tarif edeyim. Birkaç kişi gitmiştik ve herkes yediği en güzel cheesecake i yediğini söylemişti.Limonlu yemiştik sadesi de vardır sanırım
Gayrettepe de dedeman otel ve starbucks arasında bir restorant var. Bambiyle ya da starbucks la yanyana. Dedemanın oraya gidersen anlarsın zaten hangisi olduğunu.

schlotzsky's deli bana gore en guzel ıkı cheescake'i yapar. ki onlar değil kek's yapar onlar için. şu kek's bi yerde pastacı acsa dıye yıllardır dusunurum.

en guzeli new york cheescake (vanılyalıdır, dedıgınız sadeye yakın bulabılırsınız) bı de lımonlusu enfes. halt etmıs starbucks, o derece.

kesinlikle maria's cheesecakes. kavacık tarafında bi yerde üretiliyor ve çok az cafede satılıyor, gerçek lezzet arıyorsan düş peşine.

boru otunu duymadım ama resimlerini koyduğun bitkinin adını "ebu cehil karpuzu" olarak bilirim ben. şimdi baktım, "eşekhıyarı" ve "acı kavun" olarak da geçiyormuş.

görsellerde bu üç adı da aratınca hep bu bitki çıkıyor ama boru otu diye aratınca başka bişey çıktı.

edit: bu bitkinin meyvesini buruna sıkıyorlar sanırım ama zararlı diye duydum. bence hiç bulaşma, daha beter olabilir.

tr.wikipedia.org

sinüzit için ciddi tehlikesi var denilmiş.

Ecballium elateriumdur.
sinüzit için kullanılması çok çok risklidir, hatta ölüm ve körlükten bahsedilir.
yapma bence...

rakıda bol miktarda şeker vardır.

:( işte bunu duymak isemiyorduum

tr.wikipedia.org

litre başına en fazla 10 gr.

karbonhidrat olmasa bile alkol karaciğerde karbonhidrata dönüştürülüyordu sanırsam.

kostya; alkol yağa dönüştürülür karaciğerde (bi de hidrojen peroksit kısmı var ama orası karışık).

gidip almaniz gerekiyor

deme bunu ya :(

okuldan kayıt silerken diplomanı alman lazımdı arşivden.

ben kendim gidip silmedim zaten. onlar silmişler. sonradan öğrenmiştim.
hala arşivde midir?

eet ordadır

hayır yahu ben buna baktım, o yüzden kaydımı sildirmedim harç falan ödemedim atılmayı bekliyorum.

mezun olduğunuz lisenize giderseniz diploma değil ama dengi bir belge vereceklerdir size ve bununla kayıt yaptırabilirsiniz yeni okula.

ben de kaybettim lise diplomamı okuldan mezun belgesi verdiler, diploma yerine geçiyormuş.

her üniversitede süre aynı mıdır, bu kanuni bir zorunluluk mudur yoksa üniversitelerin kendi politikaları mıdır bilmiyorum, ama benim okuduğum üni.de kayıt yaptırırken verilen belgeler, ki lise diploması da buna dahil, 10 yıl boyunca saklanıyordu. üniversiteniz gitmesi çok güç bir yer değilse öğrenci işlerinden alabilirsiniz diplomanızı.

var elbet.

tabiki sevmeme hakkı vardır. ama babam şu an öl dese ölürüm onun için o kadar severim canımdır o benim su an insan olabildiysem onun sayesindedir ama vardır senin gibi sevmeyen çok vardır haklı nedenleride vardır tek sen değilsin üzülme takma kafanada o kadar.

kesinlikle var.

tabi ki olmalıdır. valideyi becermekle baba olunmuyor zaten. babalık namına birşey göstermediyse "baban" sevmemen normaldir.

tahminen aynı yaşlardayız. benim babam daha geçen cumartesi vefat etti. güzel anımızdı diye hatırlayabileceklerim yok denecek kadar az. kendisi yüzünden boğaziçi gibi bir ünv. bırakma noktasına gelmiştim, orada konuştuğum psk. danışmandan halime acımasını beklerken bu kadar zamandır yaptıklarına göz yumduğunuz için hatalı olan sizsiniz dedi, eğer bir şekilde tepki vermiş olsaydınız yaptıklarının bir bedeli olacağını farkedip ve buna göre kendine çeki düzen verecek, bunu yapmadığı takdirde yollarınız ayrılacağı için bu problemleri yaşamamış olacaktınız dedi. velhasılı, bu kadar süre sonra isyan bayrağı açmışsın iyi güzel, zararın neresinden dönsen kardır diyelim. bütün bunlara rağmen içinde yetiştiğim aile yapısı nedeniyle birkaç konuşmanın dışında babasına rest çeken birisi olamadım hiçbir zaman. ben de şu an bir babayım ve ne olursa olsun yine de babamı kötü anamıyorum. sanırım kendi içimde çok çeliştim :) mümkünse bazı şeyleri düzeltme yoluna git eğer bir umut ışığı görüyorsan

Ne olursa olsun o senin baban bunları sölerken için acımıyo mu hiç hiç mi iyliğini görmedin babanın çok mu kötüydü yani ben babam hakkında böle konuşsam oturup ağlardım heralde ne kadar sevmesemde

edilir. hakediyosa.

ah şu an babam yaşasada bi sarilaydim ona,
bogazindan hiç mi ekmeği geçmedi adamcağızın?diye sorasım geldi bi an.adamida tanimiyoruzki ne desek,her alalhin gunu sopalamis olabilir seni,eve alkolu gelip annenide tartaklamis olabilir bunlar donup duruyoda olabilir beyninde,babayi sevmemk icin buyuk sebepler bulmaya calisiyorum..

bazı değerler kaybedilince anlaşılıyor. kalp kırmak benim mentaliteme göre verilecek hasarların en büyüğü hele ki ebeveyn ise bu pişman olabilirsiniz.
sonuçta hayatta bazı şeyleri seçmiyor, seçemiyoruz. bu açıdan sonuna kadar haklı yanınız da var.
onun gösterdiği rahatlığı sizde gösterebilirseniz ona karşı kendinizi yıpratmamış olursunuz belki de
göze göz dişe diş olmadan

sevmedigini soylemek iyi bir baslangic. belki bu aranizi duzeltmek icin sana itici gucu verebilir. ha duzeltmek zorunda da degilsin. icinde yahu babami sevseydim keske diyosan bu senin icin iyi bir baslangic yok demiyorsan eger. sevgi kan baginin boyundurugu altinda degildir. ben babami cok severken. senin yaslarinda baska birini baba gorebilecek kadar sevdim. birak kan bagini ayni ulkeden bile degildik.

her zalimden bir alim doğarmış. o alimin bir görevi de zalimi alim yapmakmış.evet o babalık yapmdı ya da yapamadı ama şimdi olgun vev şuurlu bir birey olarak üstüne düşen görevi biliyosun.zararın neresinden dönsen kardır.

babam pek süper bir insan değildi, çoğunlukla yanımızda olmaz, olsa da pek bir yararı olmaz, zararı olurdu. kendisi 6 ay kadar önce göçüp gitti, o zaman bir babam olduğunu hissettim. belki de hiç yaşamamıştı. babam bir insandı. her insan gibi mükemmel değildi.

büyük bir tahmin yürütüp senin babanın da insan olduğunu farzediyorum. insanlar hata yapar, zalimdirler, yalan söylerler, hile yaparlar. sırf senin baban olduğu için elinden geldiği kadar sana iyi bakacak/davranacak diye bir şey yok. kendi çocuğunu öldürenler veya daha kötüsünü yapanlar var.

neyse, babanı sevmiyorsan bence bu normal bir şey. böyle bir şeyi kabul etmeyip, bir yalanı yaşayanlar, bunu ahmakça savunanlar tuhaf.

bence önce şunu kabul edin ki böylece vicdan azabı çekmekten kurtulasınız: buradaki yorumlardan da çıkarabileceğiniz üzre, babalarıyla çok güzel ve sağlıklı- ya da hadi vasat bile olsa-bir ilişkileri olan insanlar sizi anlayamazlar. "aaa olur mu öyle şey canım, hiç mi iyi bir şey yaşamadınız, hiç mi ekmeğini yemedin?" derler. sallamayın bu yorumları. şöyle düşünün, o insanla şu kan bağınız, ya da toplumca baskılanan "aa babandır" bıdıbıdısı olmasa aynı muameleye maruz kaldığınız arkadaşlıklarınızda ya ara verir ya da tamamen bitirebilirdiniz. ama sözkonusu olan böyle mecburi bir bağ olunca hem nasıl davranacağınız konusunda zorlanmanız hem de vicdan azabı çek(tiril)iyor oluşunuz normal. muhtemelen nefretinizde haklısınızdır, eğer çekip gitme şansınız varsa bırakın gitsin.

20 yılda geriye dönüp bakıyorum 1 kez bile ne güzel bir gün/hafta geçirmişim babamla dediğimi hatırlamam. orospu çocuğunun tekidir. soyadımı değiştirmeye kalktım yasal prosedürü görünce ülkeye lanet ettim. ben göz falan yummayacağım, paramı kazandığım ilk gün terk edeceğim hepsini. yıllarca üzerimden övünüp durdular ki kendilerine hiçbir masrafım olmadı. yıllarca tiyatroya sinemaya gitmedim. 7. sınıfta devletten burs almaya başladım. bunların hiçbirini yapmak zorunda değildim ama yaptım, kendimle gurur duyuyorum fakat hiç yük olmadım.
bir evlat babasına yük olmaz mı* ben olmadım işte.

allah kahretsin orospu çocuğunu. defalarca söyledim yüzüne baba sıfatını haketmiyorsun diye hala çıkıp telefonda para istemeyeyim diye bişeye ihtiyacın var mı bile demiyor. bir şey diyor musun diyor. ben demiyorum, sen demiyor musun diyorum. piçin oğlu ben de demiyorum diyip hiçbişey olmamışçasına kapatıyor.

dedim ya, paramı kazandığım gün siktir edicem. şimdi edecek göt yok mu bende.
var ama bu sefer üzülmemesi gereken insanlar üzülüyor, annem üzülüyor..çünkü annemin de durumu benden farksız :( o yüzden diyemiyorum atıyorum içime sonra da google'a babamdan nefret ediyorum yazıp buraya geliyorum işte...

lan bir günde insan paraya ihtiyacın var mı demez mi be..
20 koskoca yılda bir gün ..

hiç unutmam, arkadaşlarımla ilk defa buluşmaya gidecektim, para istedim baba bilip.
bana 5 lira verdi onu da annemden alıp..
şöyle yüzüne bakıp gözüm yaşardı sadece bişey diyemedim. bu para mı dercesine ..
.1 haftadır söylüyordum paraya ihtiyacım olduğunu çünkü.
nerden bakarsak bakalım gideceğim yerden 20-25 liranın aşağısında çıkmayacaktım, ulan sen bir de babasın, erkek çocuk babasısun
al oğlum cebinde dursun diyeceğin yerde 5 lira veriyorsun.

sonuç, utancımdan gidemedim o buluşmaya..

anlatmak istedim :( bunun gibi yüzbinlerce örnek vardır hafızamda ..

aslında anne ve babalarda bazen çocuklarını sevmiyor.yani her anne ve babanın çocuğuna karşı sevgi duygusu yok.çok rastlanan bi durum değildir belki ama var.anne ve babaların çocuklarını koşulsuz sevdiğine inanırım,genelde herkes böyle düşünür,ama çocuk sevmek zorunda değil annesini ve babasını bence.

valla bi guybrush threepwood a mesaj atin isterseniz. en son yaptiklari tekirdağ rakı balık zirvesine incesazi getirmislerdi, onlarda belki vardir bilgi.

www.incesaz.com

buraya göre yok.

öğleden sonra düzeldi. bi kaç kişinin entrysi silinmiş tanım, tanımın devamı vs değil diye. sözlüğü çince yapıp tanım değil diye entry silmek

aklıma bir tek mutfak sanatları akademisi geldi. özel programları var sanırım oranın. www.msa.tc

tek günlük etkinlikler yapmıyor gibiler. ama bakıcam.

kitchen studio var anadolu yakasında orayla görüşebilirsiniz.

www.furla.com.tr

bence vakıf.

Garantinin online bankaciligi ve ATMleri super. Garanti derim.

Garanti +1, online bankacılık konusunda tek geçerim (biraz paranoyak bir sistemi olsa da).

garanti daha yaygın, bu yüzden daha çok insanı illet ettiriyor. vakıf az, eski katı bankalardan (bu arada en fazla faizi en yüksek olan banka vakıf).

@all girls, neden vakıf?

vakıf seçebilirsin. çünkü garanti bankasında hem çalışanlar nemrut ve müşteri azarlama hakkını kendinde görüyor hem de banka sineğin yağını çıkarmak için olabilecek her fırsatı deniyor (ekstre olmadan kredi kartı borç ödemesinde 410 tl 9 kuruşluk borç için 490 tl istemek gibi)

kesinlikle vakıf. arayıp arayıp adamı hasta etmezler, şöle tek seferde para yatırabildiğin atmleri var. internet bankacılığı da iyi gayet ( bir sürü şifre koymuş olmaları sıkıntı biraz ama güvenlik maksatlı sonuçta)
ayrıca diğer bankalar sakız dağıtır gibi, işi olana da olmayana da, kredi kartı dağıtırken vakıfbank seçici davranıyor, bu ciddiyeti de hoşuma gidiyor.

vakıfı seçtim. her ikisinin şifresini unutmuşum. garantiye şifreyi sordum, yenisi almak için eskisini gir dedi...

vakıfbankin yüzü değişti ama içindekiler hala aynı.garantinin atm saysı daha fazla.intenet bankacılığı falan.garanti derim ben.

garanti daha çok söğüşler ama daha profesyonel, kullanışlı ve çağdaştır.

garanti bankası daha dün bir swift'i online yollamayı başaramadı ve çağrı merkezinin yorumu "arada çalışır o".

iş bankası ile hemen yolladık.

ayrıca garantiden nefret etme sebeplerim var.

o yüzden en azından vakıfta kazık yemezsiniz diyorum.

capslar yokolmus q@nq@. ayrica pttye telefon actin mi?

pttnin öyle bir mallığı var. yurtdışından 2 günde türkiyeye gelen paketi bir haftada anca teslim ediyorlar.

geliyor bir kaç hafta bekleyeceksiniz. ptt memurunun keyfine kalmış.

gelir gelir ayın onunda türkiye'ye giriş yaptıysa bi 20 gün ekle üzerine. Olmadı ara yurtdışı paket servisini birebir bilgi al. Gene olmadıysa ptt paket servisine git. işlemleri hızlandırmaya bak.

tanıdık yokmu tanıdık?yoksada sıkıştır telefonla felan.

35 lira vakıfbank, ziraat bankası, garanti, akbank, halk bankası, bunlardan birine yatırın ygs giriş ücreti olarak. makbuzu alıp en yakın liselerden birine gidin. işlem ücreti olarak 3 lira isteniyor. son başvuru cuma günü.

yetenek sınavları için ygsnin sonuçlarından birinin (6 farklı sonuç var) 140 üzeri olması gerekiyor.

Özel yetenek gerektiren programlarýn sýnavlarý ile seçme ve yerleþtirme iþlemleri yükseköðretim kurumlarý tarafýndan
yapýlmaktadýr. Özel yetenek gerektiren programlara baþvurular doðrudan yükseköðretim programýnýn baðlý bulunduðu
yükseköðretim kurumuna yapýlýr. Sýnav ve deðerlendirme iþlemleri de ilgili yükseköðretim kurumu tarafýndan yürütülür.
Özel yetenek sýnavý gerektiren programlar bu kýlavuzda Tablo 5'te yer almaktadýr. Bu programlara, kurum tarafýndan
yapýlan sýnav puanlarý ile aðýrlýklý ortaöðretim baþarý puanlarýnýn birinden oluþacak aðýrlýklý puanlar göz önünde tutularak
yerleþtirme yapýlacaktýr.
Bu programlardan her birine en az kaç YGS puaný alan adaylarýn baþvuracaklarýna, sýnavý yapan ilgili yükseköðretim kurumunca
puan türü belirtmeksizin karar verilir ve bu karar basýn-yayýn organlarýyla adaylara duyurulur.
Özel Yetenek Sýnavý sonuçlarýna göre öðrenci alan programlardan 2010-ÖSYS Yükseköðretim Programlarý ve Kontenjanlarý
Kýlavuzu Tablo 4'teki eþ deðer programlara yatay geçiþ yoluyla geçmek isteyen adaylarýn ilgili puan türünde 180 veya
daha fazla YGS puaný almalarý zorunludur.
Yurt dýþý ve KKTC'deki üniversitelerin özel yetenek sýnavý sonuçlarýna göre öðrenci kabul eden programlarda öðrenime
baþlayan öðrencilerin, ülkemizdeki üniversitelere yatay geçiþ yapmalarý mümkün deðildir.
Merkezî Yerleþtirme ile bir yükseköðretim programýna yerleþtirilmiþ adaylar da isterlerse özel yetenek sýnavýyla öðrenci
alan yükseköðretim programlarýna baþvurabilirler.


pdf dosyası var ösymnin sitesinde ama başvurular yüzünden girilmiyor. yukardaki metni ordan kopyaladım.

yani nisan ayındaki ilk sınava girmek yeterli?

nisan ayındakine girmek zorunlu. istediğin bölüm kafanda belliyse öysmnin sitesi düzeldiğinde bak, bi yerlerde hangi bölümün hangi puana göre (dolayısıyla sınava) aldığını yazıyordu.

eğer eski sistem olsaydı, 2. sınava girmeli miydin? veya 2. bölümden çözmen gerekir miydi? (sanmıyorum ya öyle olsun). yetenek sınavları neye göre nasıl alıyor bilmiyorum. mimarlık gibi bölümler haziran ayındaki sınava göre alıyor, yetenek sınavı yapıyorlarsa sadece nisandakine gir diyemem.

yetenek konservatuar bu arada

Her hayvandan binlerce örneği var, sana denk gelmemesi imkansız.

Hatta timsah yetiştiricileri siyam ikizi yavrulara normalden 3-4 kat daha fazla para verip satın alıyorlar.

www.haberajans.com

Bu arada siyam isminin hikayesi

(bkz: #852218)

aaa, vallahi denk gelmemişti ve şimdi inanılmaz şaşırdım. gzler fırlama pozisyonunda resimleri inceliyorum. çok teşekkürler..

var ki; bit.ly

minik su kaplumbağalarında bile görülüyor hatta normallerinden çooook daha pahalıya satılıyor.

yılanda bile oluyor yahu, videosunu görmüştüm, çok tuhaftı. ikisi farklı yönlere gitmeye filan çalışıyodu.

dedem de yemez ama mantıklı bir açıklama yapabileceğini zannetmiyorum : /

bizde de mantıklı cevap yok. adet gördüğü için diyorlar. dedem çay getiren tavşan kanı derse kızarmış falan. ama mutlaka özde bi açıklaması vardır. eski türk inanışlarından kelli...

sadece alevilikle ilgili olduğundan mantıklı bir açıklması vardır diyorsan önce bu tesellini gider, araştır öğren.

inanç bu, mantık dediğin sikkoya sığmak zorunda değil.

ben alevi degilim ama bende yemiyorum tavsan eti ?

adet görüyor diye yenmiyor denilirse tüm memeliler adet görüyor? büyükbaş/küçükbaş hayvan, geyik vs de yenilmemeliydi.

twitter.com

şurda dediğine göre mail adresini saklıyor ama senden izinsiz başkalarını davet etmiyor (zaten şifreni saklamıyor) daha fazlası için; help.twitter.com

linkedin gibi gına getirmiyormuş yani.

(bkz: bittiğinde oha dedirten filmler)

gizli pencere
sleepy hallow

(bkz: vanilla sky)

"ee noldu lan şimdi?" diye kafayı yedirtir.

21

(bkz: life of david gale)
(bkz: primal fear)
(bkz: the illusionist)
(bkz: the prestige)
(bkz: fracture)
(bkz: inside man)
(bkz: unknown)

Oldboy'u ekleyeyim ben de. Ayrıca yukarıda önerilen Life of David Gale'i ben de tavsiye ediyorum sonunun şok ediciliği açısından.

testere. 1.si ama digerlerinde o kadar olmuyor

kesinlikle "he loves me, he loves me not" bu ingilizce adı, filmin orijinali fransızca, audrey tautou oynuyor.

Kesinlikle izlemen gereken;
1. The Game www.imdb.com
2. Primal Fear www.imdb.com
3. The Usual Suspects www.imdb.com

(bkz: arlington road)

(bkz: the village)

oha kimse sixth sense dememiş.

the others

compumaster'a sorsan o bilir bence.

compumaster [at] eksiduyuru.com

[moderatorun adı] @ sourtimes.org

denenebilir. galadnikovun vardı öyle. ah be bıraktı dağ gibi adam.

o fiyata a5 ancak olur sanıyordum, araştırınca baktım ki a6 olabilirmiş. yani gerçekten küçük. a5, küçük defter sayfası boyutundadır (dokunmatik ekranın boyutu), a6 dediği o tek sayfanın yarısı kadar (10cm*15cm). uc logic'in ve trust diye bir markanın a6 ebadında var o fiyata ama paraya değmez bence.
bulabilirseniz eğer ikinci el a5 alın, hatta bulursanız a4 alın en güzeli. fiyatlar uçmuş bu sıra.

wacom'un en hesaplısı bu: www.hepsiburada.com

Ben bunun bir eski modeli olan Volito2'yi kullanıyorum. 3 senedir mis gibi çalışıyor. Tavsiye ediyorum.

ne için alacağınıza bağlı gerçi ama o paraya wacom'un kalemini vermiyorlar. o yüzden alternatif markalara yönelmenizi tavsiye ederim, uc logic, trust gibi. ben geçen hafta uc logic aldım mutluyum şuan bir sorun yok. dağıtım anlamında da uc logic hemen hemen bütün vatan bilgisayar mağzalarında bulunabiliyor sanırım olmasa bile getirirler. ayrıca trust marka da satıyorlar diye biliyorum siz yine bir gidip sorun. bu konuda satış elemanlarına taze eğitim vermişler bayağı hevesliydi kendisi bana anlatırken=)

www.akortek.com

astynomia yunan polisi demekmiş.

Bildiğin popüler kültürün yeni ikonu. Çok yumuşakmış sarıp sarmalıyormuş filan.

Ortadaki savaş popüler kültüre kendince sebeblerle ayak uyduranlar ve popüler kültürle onun ikonlarına savaş açanlar arasında geçiyor. İkisi taraf da farklı olduğunu sanıyor ama sıradanlar :)

images.google.com.tr

çirkince bir bot. yurtdışında modaydı, ajda pekkan giyince türkiye'dekiler duruma uyandı. "onda var ben de niye olmasın" herkes aldı.

biriyle karşılaştım almak istiyormuş. "bence de çirkin, ama herkesde var bende de olsun istedim" dedi. acınası.

Converse'in kışlık olanı sanıyorum ben.

bugün arkadaşımınkileri denemiş bulunuyorum. kansızlık nedeniyle hiç bir zaman (yazın 35 derecede bile buz gibi) ısınamayan ayaklarım ilk defa ısındı. bu botlar böyle herkesde var diye inanılmaz bir önyargım vardı ancak malesef denildiği kadar varmış ayrıca gerçekten rahat. ne yapsam bilemiyorum. alsam mı kararsız kaldım çok...

bu botlar normalde ayağı sıcak tutma amacıyla kullanılan bir ayakkabıdan esinlenerek piyasaya sunuldu. hatta bunu dağlarda yaşayan insanlar falan kullanıyordu. öte yandan türkiye'de 5 sene önce falan marjinallik olsun diye giyen arkadaşlarım olduğunu söyleyebilirim. o zamanlar millet dalga geçiyordu, gerçi şu an da geçen var ama acaip popüler oldu fiyatı da arttı nası olduysa.

winamp autotag ile tag'leyip sonra tag and rename'de tag'lerden isimlendirebilirsiniz.

lightclub.info

mp3tag var. musicbrainz picard var.

(bkz: musicbrainz)
(bkz: musicbrainz picard)
ftp://ftp.musicbrainz.org/pub/musicbrainz/picard/picard-setup-0.12.exe

evet, mümkün.

neredekiyle mümkün? sefer saatleri var mı birde? sitede görünmüyor çünkü.

en son 00.00 da. karaköyden.

kadıkoy rıhtımdan da saat 00.30 da 130 kalkar en son.

www.ido.com.tr

şurdan merkezi seçin, kadıköy iskelesinden kalkıyor hem kabataşa hem beşiktaşa. o çizgilere tıkladığınızda saatlerini gösteriyor.

haydarpaşa kadar yürüceksiniz. azcık bir yol zaten. dip dibeler.

besiktas tan veya kabatas tan vapurla haydarpasa ya gitmek mumkun degil. karakoy den vapurla gidebilirsin. besiktas veya kabatas tan motorla gidersin ancak. gerci motorlarda da aylik akbil falan geciyor...

hayır diil. tam açıyı şey ettiremicem ama sinisü kök2/kök3 olan açı anladığım kadarıyla sorduğun. çizdiğim üçgen prizması şeklindeki küp bana bunu söylettiriyor..

ek: ayrıca her cisim köşegeninin kendi düzlemindeki kenarla yaptığı açıdan bahsediyorsun bence..

edit: çizim yeteneksizliğimden dem vuruyordum:/

üçgen prizması şeklindeki küp kısmını anlamadım

twitpic.com

45 dereceyi mi soruyorsun, değişir dediğimi mi?

yok ya, çok da değişmez. değişmemeli.

2 si de değil.

"değişir" olanın(cisim köşegeni) kenarlarla yaptığı.

teşekkürler bu arada.

değişmez fakat 45 değil 54,7... yani yaklaşık 55 derece oluyor.

dambille burbat ın cevapları tutarlı =) (aferin bana)

peki nasıl bulabiliriz bu açı-i-şahaneyi?

dot product falan mıdır ki acaba?

aradığınız açı 90derece - arcsin(1/kök3)bu da dediğim gibi yaklaşık 55 derece

tabi ya.teşekkürler hepinize.

54.73561

1-2 haftaya falan şurda yayınlanır: televidyon.com

burda var; friendfeed.com

friendfeed.com

kanal-i-zasyon/#16751429
"daha önce yazılmış zaten bu: #16250502" gerekçeli ispiyon

en son bu gözüküyor ama tarihide 26.08.

e bunlar eski. çaylak bile yapılmamıştım o zamanlar. durduk yere neden uçuruldum ben şimdi :) bir yanlışlık var herhalde. kime danışabilirim ?

şimdi şöyle bişey yazıldı olan biten'e alakalıdır belki:

ispiyonlardaki ek açıklamaları ya da başlık taşıma taleplerinin gerekçelerini başkalarına hakaret etmek için kullanmak çaylaklık/uçurulma sebepleri arasında.

(bkz: #17023618)

evet gördüm :) öyleyse öyledir diyecek bir şey yok.

entry yedeklerimi de tam olarak almamıştım. son 50 tanesini falan. gönderirler mi ki ?

şimdi yeni bir olan biten açıkladılar. belki öyle gitmişsindir? modlog a geçmesi için güncellemeyi bekle istersen.

otomatik olarak geliyor yedekler.

zaten gönderiyorlar herhalde artık entry'leri mail adresine. oraya bak bi.

haha komik oldu bu. neyse teşekkür ederim herkese :)

açıklayayım :) abazan yerine abaza şeklinde başlık açılmıştı ben de taşınması için talepte bulundum. açıklama bölümüne "gerizekalı, abazan yerine abaza yazmış" dedim. bundan mütevellit :)

o zaman haketmişsin bence. ispiyonda hakaret mi olur ya, ne yararı var sana, ne zararı var hakaret ettiğine..

ama tabi sen bunnu uçurlma nedeni oludgunu bilmiyordun, belki o açıdan haksızlık olmuş olabülür.

yani böyle bir şeyin ben uçurulduktan sonra açıklanması tabi komik:)

o tepkiyi yazdığımda alkollüydüm. olur öyle şeyler :)

eh tabi en azından çaylak yapsalar neyse. haklılar bir şey diyemem, sadece biraz ağır bir ceza kestiler:)

yedeklerimi göndersinler, gerisi mühim değil.

yahu bu abazan yerine abaza yazan yazar da buralarda kendi hakkını savunmuyor muydu geçenlerde. demek ispiyonlayan sendin(ortalığı velveleye vereyim az).

ben ispiyonlamadım ya, sadece başlığın taşınmasını talep ettim :) genelde ispiyonlamadan önce mesajla uyarırım.

ben de 2005 yılında, olmayan bir kural yüzünden uçmuştum, kural da arkasından konmuştu. neydi olay? kişisel bilgilere ayarlardan ulaşılamıyordu, sadece ilk başvuruda isim yazıyordunuz, sonra da değiştiremiyordunuz. ben de haliyle ilk defa görüp de üye olduğum bir siteye güvenip gerçek adımı soyadımı yazmamıştım (adımın ve soyadımın baş harflerini yazmıştım, kafadan uydurma süper kahraman ismi falan yazmamıştım). bir baktım uçmuşum. sonradan ayarlara ismi değiştirme eklendi, olay butonu yakılarak duyuruldu, gerçek isim yazmayanın, power rangers, michael jackson diye sallayanın uçacağı söylendi. itiraz ettim, ben bunu ne bileyim, ben uçtuktan sonra kural kondu, kuralın duyurulma tarihi benim uçmamdan 5 gün önce diye (uçma tarihim 10 mart 2005, kural konma tarihi 15 mart 2005 (bkz: #7102021). geri aldılar sağolsunlar.

evet genellikle kurallara isyan edenler karşısında moderatörleri ve kuralları haklı görürdüm ama ilk defa moderatöre hak veremiyorum burada. kaldı ki, başkasına edilen hakareti, hakaret edilen kişinin görme şansı da yok. hani ispiyon gerekçesine yazmış olsaydınız silinen entry ile birlikte; entry silinmese de modlog'dan, kişi kendine edilen hakareti görebilirdi. oradan silinme şansı da olmadığından ebediyyen orada kalırdı, o zaman belki bir derece hak verirdim. sadece yetkililerin görebileceği bir yere yazılmış "gerizekalı" lafının yaptırımı hele böyle bir kural bile duyurulmamışken bu kadar ağır olmamalı. çaylaklık bile ağır bunun cezası olarak.

bana bir garezi falan olsa neyse. kendi halimde takılıyorum şurada..

ters bir anına denk gelmişim heralde. keyfiliğin bu kadarı olmaz :)

ES olmuşsun, hatalarını anladılar sanırım...

duyurudan sonra hakaret etmiş olsan, kural kuraldr diye hak verirdik ama bence hakkını kovala... moderatörler burayı okuyanlardan neden bir şeyler yazmıyor acep?

ekşiduyurudan logout olmadım daha. o yüzden hala es görünüyorum sanırım.

hakkımı arayayım aramasına da görmüyor musunuz bir tane moderatör gelip bir şey demedi :)

"caylak siralamasi algoritmasi guncelleniyor sira numaralariniz bir sure sacmalayabilir."
denmiş twitterda.

çaylak sıralamaları üzerinde güncelleme yapıldığından sıranızı göremiyorsunuz panik yapmayın (sürekli oynuyor şikayeti üzerine uğraşıyoruz biz de napalım)

demisler bana da...

sozluk.sourtimes.org
www.kombiciyiz.com
www.bilgipasaji.com
www.turkeyforum.com

"in google we trust"

bi foto cek ustunden anlatayım

anahtarı oluyor onların. bu işlere bakan dükkanlarda falan satılır. acilse komşulara da bir sorabilirsin. böyle küçük, kare girişli, bi şey.. azıcık çevirip yarım/bir bardak kadar pis su akıtacaksın, sonra o peteğin de ısındığını hissedeceksin.

havısını boşaltırken ilk önce tazyikli pis su fışkırıyor. hazırlıklı olun.

Dikkat et içindeki su çok sıcaktır. 70 derece santigrad gibi...

kombinin basıncı düşükse arttırmanız gerekebilir. genellikle 1.5-2 bar arasında olması gerekir basıncın. kombi cihazının altında minik bir vana vardır, çevirdiğinizde kombiye su basmaya başlar. göstergeye bakarak 1.5-2 aralığında vanayı kapatırsınız.

hava alma anahtarı tüm nalburlarda bulunur, 50 kuruştur. bütün peteklerin açık, suyun sıcak ve kombinin çalışır durumda emin olun hava alırken. kombiye en yakın petekten başlayarak açın hava alma deliğini, akıtın biraz su (ve hava) sonra kapatın. tam tur attıktan sonra biraz su azaltmış olacaksınız. basınç göstergesine tekrar göz atın, düşmüşse arttırın.

olmaz bence o iş. gerçek adınızla tezahür ettiğiniz bir ortamda sözlük nikini ifşa etseniz dahi buna ancak sizin izin verdiğiniz kişiler ulaşabilir. 3. kişi olarak sözlükten/buradan yapacağınız yönlendirme ile kişinin bu kontrol mekanizması devre dışı kalacaktır.

soruyu tam anlamamakla birlikte şöyle bir cevap vermek istiyorum:
adının değil ama başka bir siteye yönlendirmenin uygun olup olmadığını soruyorsun sanıyorum ki. mesela ben sözlükte (atıyorum) sözlükçülerin popomunda sayfaları başlığına linkimi atsam ve sen de burdan sorana (3. kişiye) duyursan legalmiş gibi geliyor bana. sonuçta sözlükte ifşa etmekten rahatsız olmamışım, senin aracılığınla burdan başkasına duyurulsa kaç yazar. ama ben bunu duyurmadıysam, senin şahsi bilginse, benim iznim olmadan 3. kişiye bunu söylemen bir nevi sırrımı saklamaman gibi olur, yanılıyor muyum? bu şey gibi:
+bana melis'in msnini versene.
-tamam abi de bi ona sorıyım önce, izin verirse veririm.

gibi. bi de orta yerde ifşa ediyorsun tabi, izin olmadan, über illegal bir durum sanki.
bunun dışında biz aramızda (iki kişi konuşurken) böyle ifşalar yapıyoruz; bak işte bu, bu yazarın sayfası falan gibilerinden. taraflar birbirine güvendiği sürece bunda sakınca görmüyorum ama ortalıkta izinsiz ifşası yanlış bir durum.

hiç hoş olmaz. legal değil. belki msn'den veya mesaj atarak sadece soran kişiye söyleyebilirsin ancak hoş değil be.

hoş değil diyorum ama kendi çapımda denemeler yapıyorum ve buluyorum. sonrasında kimseye söylediğim yok.

birisi sorarsa kurcala bulursun derim. bilsem bile söylemem...

widgets.yahoo.com

atnotes diye bir program daha var..baya kullanışlı tavsiye edrim

(bkz: active desktop calender)

yahoo'nun programını indirdim. kuruluma geçmiyor bi türlü.
atnotes basit kullanılabilir gibi.
active'i sevmedim. çok yer kaplıyor bedava değil (key aramak istemedim).
freenote sağda altta duruyor, yerini kıpırdatamıyorum çok gıcık.

freenote var 800kb bişey çok pratik.

pearlcrescent.com

Firefox kullanirsan Abduction isimli eklentisi var.. Istedigin boyutta (sectigin alan) kayit eder.. Sadece menuden save page as.. gibi secmen lazim..
addons.mozilla.org

pagesaver işimi çok iyi gördü ama abduction'a da bakayım.

snagitle linkleri koruyarak veya sadece jpeg olarak kaydedebilirsiniz.

FireFox eklentisi FireShot.

singer olmasın. çok dandik. bernina, brother iyi markalar, ufak boyutları var hatırladığım kadarıyla.
fiyatları için, araştırmak gerek. düzgün çalışan ikinci el bulunabilir. 50 çok az ama.
şey var, el kadar zımba aletlerin boyutunda dikiş makinesi yapılmış. basit, küçük. minnacık 5 lira bile değil. onun sıfırdan bir giysi yapılmaz sadece yırtık pırtıklar dikilir tabii.

singer servislerinde ikinci el makinalar olur işinizi de görür.

singer olmasin denmis ya, karsit savunma olsun diye yaziyorum. ben yaklasik 8-9 ay önce singer 2250 aldim. hic dert acmadi basima. ki hemen hemen her hafta oturuyorum basina. kalin kotlarin pacalarini katladim kisalttim kac kere, birak kirilmayi, yamulmadi bile ignesi.
singer'le iyi dikisler :)

(bkz: cafe fernando)

www.thekitchn.com

foodgawker.com

güzel şeyler var.

evcini.com çok severim.
bir de thepioneerwoman.com

adonismutfak.blogspot.com

www.mutfakyolu.com bak bakalım beğenecek misin :) beğenirsen şıpıla :D

bu duyurunun kaç kere okunduğu, duyuru bilgilerinin olduğu yerdeki soru işaretinin üzerine gelince beliriyor.

en altta istatistikler'de sondan bir önceki tabloda yazıyor.

www.eksiduyuru.com

ortalama 2500 ile 3000 kişi arası (iyiymiş...)

duyuru bazında; @rodeocu +1
genel istatistikler; www.eksiduyuru.com (zaten sayfanın sonunda linki var)

baba belli derken?
evli degiller mi?

evliyseler ve soy isim olarak annenin soy ismi kullaniliyorsa, cocuga verilebilir tabii ki. ama kast ettiginiz bu degil galiba?

Evli olabilirler ayrıca boşanmış ya da baba ölmüş olabilir. Çocuk 18 yaşından küçükse babanın soyadını almak onun için zorunlu mu?
Tabi aile annenin soyadını kullanmıyor ise.

medeni kanun
MADDE 321.- Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin; evli değilse ananın soyadını taşır. Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekarlık soyadını taşır.

evlilik dışı doğan çocuğa anne kendi soyadını verebiliyor olması gerek.

evlilik dışı doğan çocuğa annenin soyadı verilir. baba, çocuğu tanımışsa, yani çocuğun hüviyetinde baba kısmı dolu da olsa, annenin soyadı verilir. ancak bu son söylediğimle ilgili madde kısmen iptal edildi, anayasa mahkemesince. ancak yürürlüğe 1 yıl sonra girecek. sanırım 10-11 ay var, yürürlüğe girmesi için, kararın.

eğer böyle bir işleminiz varsa, zamanında yaptırınız.

saolun. Sadece aklıma takılmıstı.

yanıklara direkt olarak buz temas ettirilmemeli, soğuk suya tutulmalı. bu yüzden yara oluşur mu emin değilim.

@hia

yara oluşmadı iz kaldı sadece. teşekkür ederim bilgilendirdiğiniz için

buzu direk sağlıklı bir yerine de uzun süre (10-15 dakka) uygularsan sorun yaratır. daha yeni olmuş dediğine göre. ben parmağı yakalı 1 haftadan fazla oluyor. izi var hala. zamanla geçer.

benim de bir haftadan fazla oldu ve dediğiniz gibi 10-15 dakikadan fazla tuttum orada. hatta buz çok soğuk olmasaydı orada tutup uyuyacaktım.

ben de aynısını yaptım, ve iz hala duruyo. 1 sene oldu nerdeyse sanırım buzla bi ilgisi var

yanık illaki iz bırakıyor. git gide azalıyor ama tamamen geçmiyor. yanığa buz koymak iyi değil diye biliyorum ben de. ama buz ile doğrudan ilişkisi var mıdır bilemem.

o izi kalan şey ölü deri. ölü deriyi altındaki deri iyileştikten sonra bir şekilde ordan kazımanız lazım. uzun kalınan bir banyo sonrası tırnağınızla vs bir şekilde onu ordan kaldırmaya çalışın. çok acımıycaktır. acısa bile ömrünüzün sonuna kadar orda kalmasından iyidir bence?
aynı izden annemin bacağında da var. ölü deri çıkarılmamış kahverengi iz şeklinde duruyor.

media playerda çalma listesi yapın, kesin çözümdür.

Şahsen ben türkçe yabancı olarak 2 klasöre ayırdım öncelikle. Sonra alfabenin bütün harflerinden alt klasörler oluşturdum. Sonra sanatçının ismine göre klasöre attım. Bir sanatçının birden fazla şarkısını dinliyorsam mutlaka adına klasör açıyorum. Örneğin; D:\MP3\Yabancı\Aa\Apocalyptica\Nothing Else Matters.mp3

media player için farklı farklı çalma listeleri var zaten. ama o kadar büyük klasörü bölümlendirmeden çalma listesi yapmaya girişmek çok zor bişey.
mesela şuan biçok parça ve klasörün adını ve yerini değiştirdiğim için çalma listemin içine ettim. nasıl içinden çıkcam bilmiyorum.

3 tane klasör açtım ben. yabancı, türkçe, karışık diye. albümleri olan yabancı sanatçıları klasör halinde yabancı klasörüne attım (...mp3/yabancı/apocalyptica/bilmem ne albümü 2001) türkçe olanlardan da albümleri olanı aynı şekilde.

tek tük şarkıları bulunanlar karışık biraz. o yüzden karışık'ın içinde. bunları bütün incik cüncük tarz yerine genel olarak ayırdım. rock ve pop diye. (belki istersen hip hop diye bitane daha klasör yapabilirsin) içinde gitar varsa bi şarkının racktır o şarkı (böyle de düz adamım) diğerlerini de pop'a salladım. tabi yabancı, türkçe ayrı ayrı olacak şekilde. (...mp3/karışık/yabancı/rock/aslkfjas.mp3 şeklinde)

player olarak ne kullanıyorsun bilmiyorum ama ben windows'layken winamp kullanıyodum ve mp3 klasörünü olduğu gibi atıyodum winamp'ın içine media player'da kastırıyordu bu olay. şarkıcılar, gruplar alfabetik sıraya göre düzenli duruyordu. bi şarkı istiyorsam da "j" ye basıp aratabiliyodum hızlıca. (bak çok özlemişim bu özelliği) tabi bu paragraf kendi yöntemim. beğenirsen.

öncelikle "zevkleri tamamen zıt iki kişi" iki klasör açılır, sonra klasörler doldurulur. Baştan kişi ve zevk ayrımı yapıldığından bir de tür ayrımı yapmaya gerek yok, bence. Elbet "yerli-yabancı" ya da ne bileyim "Türkçe-farklı dil" gibi ayrımlar yapılabilir*. o tek tük parçalar ise tek bir klasörde toplanır ve en baştaki ya da en sondaki bir klasörde toplanır ki arada kaynayıp gitmesin. harflere göre ayırmak; arşiv büyükse elbet böyle bir ihtiyaç doğacaktır ama aksi durumda gereksiz bence...

benim olmazsa olmazım; albümlerin tarihini önce yazmaktır(kronolojik olsun diye) ki herkes bu şekilde yapıyordur(değil mi?).

bütün harflerin klasörlerini oluşturmak gereksiz bence. bu daha kolay, hem de daha güzel sanki. ben böyle kullanıyorum en azından. :)


img228.imageshack.us

edit: yerli yabancı diye ayırmak lazım zaten, söylemeye gerek yok.

neredeyse aynı büyüklükte bir arşiv bende de mevcut. ben yaklaşık 5 senedir uyguladığım arşivleme yöntemimi yazayım fikir vermesi açısından.

öncelikle ben tag ve dosya adı olayına saplantı derecesinde kafayı takan birisiyim. tag düzenleme için musicbrainz picard isimli programı şiddetle öneririm. başta biraz karışık gelebilir ama oldukça basit bir program, çok da marifetli ayrıca.

arşivleme konusuna gelince. ben de önce yabancı ve türkçe diye ayırdım iki ana klasör halinde. pek fazla türkçe dinlemediğimden türkçe klasörü şarkıcıların kendi adlarından oluşan klasörleri ve ortalıkta duran bağımsız şarkılardan oluşmakta.

yabancı kısmında ise basit ve derinlemesine bir çözüme gittim. burayı birkaç ana klasöre ayırdım:

country-folk-irish
elektronik
film ve oyun albümleri (kısaca soundtrack'ler oluyor bu ama o kelimeyi beğenmediğimden böyle isimlendirdim)
klasik müzik
metal punk rock
musique française
pop-disco
rap-hip hop-r&b
reggae-dub-dancehall

şeklinde bir kategorizasyona gittim. bunların altında da grup ve şarkıcıların kendi klasörleri var.

yalnız kalmaktan korktukları için, iltifatlar olmadan kendilerini güçsüz hissettikleri için, sürekli etraflarında birilerinin dolanmasını ego tatminiyle karıştırdıkları için... türlü sebepten. bileğim ağrımasa hepsini açıklayark yazardım. şimdilik idare ediver.

oscar wilde ne demiş tam hatırlayamıyorum ama "bir insan hakkında kötü konuşulmasından daha kötü bir şey varsa o da o insan hakkında hiç konuşulmamasıdır" bu da olayı anlamak da yardımcı olur

doğada dişilerin amacı en güçlü gene sahip erkekle birleşmektir ya, işte son dönem popülaritesi de eskinin bizon yakalayıp getirirken meşhur olan adamının yerine geçti.

bir baska sosyonomik saptama ise; bir gün ölüp gitme fikri çok kişiyi korkutuyor. ölmeden varlığımızdan ne kadar fazla kişi haberdar olursa o kadar iyi diye düşünüyor olabilir, bilinçaltımız.

popülarite direk bir amaç olabileceği gibi isteklere ulaşmakta bir güçlü bir araç olarak da arzulanıyor galiba insanlar tarafından.örneklersek; kadınlara düşkün bir bireyin amacına ulaşabilmesi adına cemiyet içerisinde etkili bir sıfatı olması işini epeyce kolaylaştırabilir.bu sıfat "saygın,ağırbaşlı,entellektüel" gibi olumlu ve en azından benim nazarımda karakter yahut altyapı gerektiren sıfatlar olabileceği gibi akılda kalmaya oynayan "hazırcevap,fırlama,çılgın" türevi şeyler de olabiliyor.

kişinin kendisini bununla(popülerlikle) tanımlaması da rastlanan durumlardan.metin fidan'ın bir kitabında bahsettiği gibi kendisi hakkında konuşulmasından içeriğinden bağımsız hoşlanan insanlar var(açıkçası çevremde de sayıları azımsanmayacak düzeyde).şimdi "neden" sorusuna cevap olmadı gibi son yazdığım pek ama sıfat sahibi olmayı beceremeyecek kadar "yoksun" insanlar bu yolu kolay bulabiliyor.boş da olsa konuşarak,iletişim halinde kalarak,sanal ve gerçek ortamda bir "networking" çabası içinde popülaritelerinin devamını sağlıyorlar ve sorulduğunda "popüler" olmaları onlar için yeterli yani bu tipler araç değil amaç olarak görüyor bunu. işte böyle dambil'ciğim kanımca.

herkes popüler olabiliyor mu ki? genelde bi ortamda 2-3 kişi popüler olur. diğerleri onları taklit eden tiplerdir. bu açıdan bakarsak herkes olamadığı için hoşlanıyorlar denilebilir. izlenmek, takip edilmek, ortam adamı olmak insanların hoşuna gidiyor. facebook'un türkiye'de bu kadar tutmasının sebebi de bu zaten. iki fotoğraf koyan kendini popüler sanıyor.herkes ilgi çekiyor, herkes takip ediliyor. gerçekte bu mümkün değil. yani bi okul düşünelim herkes popüler... yurt sathında böyle bir şey olduğunu sanmıyorum ben. popüler olmaya kasılmaz zaten, popülersen popülersindir gerçek hayatta.

takdir edilmek insanı mutlu eder. populer olmak ise çevredeki insanlar tarafından bir nevi takdir edilmektir.(ama iyi anlamda populer olursan tabi)

Cunku zengin olmanin en kolay yoludur. (Loto ve mirasi yol olarak saymazsak tabi ve zenginligin tanimi duruma gore degisebilir.)

360 derece desktop programları gibi bişey mi istediğiniz?

360desktop.com

masaüstüne masaüstünün kısayolunu oluştur

evet pekmez kullanılır gevrek yapımında (pardon simit lskjdsfkl). susam'ın yapışmasında ana maddedir. ayrıca tuzlu tatlı bir çelişki değil, zıtlığın mükemmel dansıdır. en basitinden fıstık - çikolata..

şurada da yorumlarla bezenmiş bir tarif varmış: kimseokumazsabenokurum.blogspot.com

doğrusu pekmezdir. o siyah rengini de pekmez verir. tabii sulandırılmış pekmezdir, öyle yoğun saf pekmez değildir. ama pahalı olur diye yanmış şeker kullanır kimi çakallar.

9 yaşındayken, gaza gelip hayatımda sadece bir gün simit satmıştım. simitleri fırından almadan önce hatırladığım manzara şu şekildeydi.

simitlerin hamurlarınız hazırlıyorlardı. sonra pekmez renginde bir sıfıya batırıyorlardı. sonra onları oradan çıkartıp, üzerinlerine susamları atıyorlardı. susamlar da düşmüyordu simitin üzerinden; yapışıyordu bildiğin. seneler öncesinde aklımda kalan bu manzaraya göre, batırdıkları o sıvının pekmez olması muhtemeldir. sonra da simitleri fırına veriyorlardı.

abim geçen sütlü simit yapmış evde onun tarifini anlatıyordu. bepmez var evet.

şekerli su diye biliyorum, etrafını sıvıyorlar simidin daha hamurken.
yüksel caddesindeki fırınlardan simit alırken yapılışını izlemediniz mi hiç?

Malzemeler
Bu ölçülerden 5 adet simit çıkıyor. Daha fazla simite ihtiyacınız varsa miktarları ona göre ayarlayın.
• 1,5 çay bardağı ılık su (200 ml)
• 1,5 çorba kaşığı kuru toz maya (yaş maya kullanacaksanız, bir paket, 42. gr.)
• 1 çay bardağı oda sıcaklığında süt (150 ml)
• 3 su bardağı un (375 gr.)
• 1-2 tutam tuz
• 1 çorba kaşığı toz şeker
• 1 tatlı kaşığı mahlep
• Bol miktarda susam (simitlerin her yanını susamla kaplamak için birkaç küçük paket susam kullandım ben.)
• Bir çay bardağı su + 1,5 çorba kaşığı PEKMEZ

Yapılışı
• Öncelikle 1,5 çay bardağı ılık suda mayayı eritin ve 1 çorba kaşığı şeker ekleyip karıştırın, kabarması için biraz bekleyin.
• Unu hamur yoğuracağınız kaba eleyin, tuz ve mahlebi ekleyip karıştırın. Karışımın ortasını havuz gibi açın.
• Mayalı suyu ve sütü ilave edip yoğurmaya başlayın. Hamur elinize yapışan bir kıvamda olacak, bir miktar daha una ihtiyacınız olabilir fakat hamur tamamen elinize yapışmayan bir kıvama gelmeyecektir. Yumuşak ve hafif elinize yapışan ama elinizde kalıntı bırakmayan bir hamur elde edince yoğurmayı bırakın ve üzerini örtüp 30 dk. mayalanması için bekletin.
• Bir kapta 1 çay bardağı su ve 1,5 çorba kaşığı pekmezi karıştırın, susamları da geniş ve düz bir tabağa alın.
• Fırınınızı 175 dereceye ayarlayın.
• Hamurun mayalanma süresi bitince hamuru tezgaha alıp çok az un ilavesiyle hafifçe yoğurun ve yapışkanlığını alın.
• Hamuru beş eşit parçaya ayırıp her birini top haline getirin.
• Topları teker teker elinize alıp resimdeki gibi parmaklarınızla ortasına bir delik açın ve hamuru parmaklarınız etrafında hafifçe döndürerek deliği genişletin. Bu işlem hamur elastik olduğu ve çok kolay şekilldendiği için oldukça basit. Elde ettiğiniz çember orjinal simit boyutlarına geldiğinde hamuru önce pekmezli suya her tarafı ıslanacak şekilde batırın ve daha sonra susam dolu tabağa yerleştirin.
• Simiti şeklini bozmamaya dikkat ederek susam dolu tabakta her tarafı iyice susama bulanana kadar çevirin ve yağlanmış tepsiye alın. Her top için aynı işlemleri tekrarlayın.
• Tepsinizin büyüklüğüne göre 5 adet simit 1 tepsiye sığmayabilir, ben 3 + 2 şeklinde 2 seferde pişirdim. Birinci grup pişerken diğer simitler bekleyebilir, sorun olmaz.
• Simitleri önceden ısıttığınız 175 derecedeki fırında susamlar altın sarısı renk alana ve hamur kızarana kadar pişirin.
Not: Kullandığımız süt nedeniyle bu tarifle elde ettiğiniz simitler pastane simidi kıvamı ve lezzetinde olacaktır. Sokak simidini tercih ediyorsanız verdiğim süt ölçüsü kadar süt yerine su kullanın. Süt hamura yumuşaklık verir. Su ise hamurun pişince daha sert ve çıtır olmasını sağlar. Ha bir de, kuru toz maya ya da yaş maya yerine instant maya kullanmak isterseniz mayayı suda eritmiyorsunuz. Un, tuz, mahlep karışımına ekliyorsunuz. Şekeri de bu kuru karışıma ekleyip daha sonra su ve süt ilave ederek yoğuruyorsunuz. Bunu da belirteyim

Hayde simitçieaaaaa geldieeeeaaaaa

kıtır kıtır olan kırmızı simit için pekmezli su, beyaz-sarı renkte olan pastane simitleri için yağlı (sütlü olabiliyormuş) su kullanılır.

muğlada kullanıldığından eminim. hatta muğla simitinin özelliği de pekmez sürülmesidir diye bilirim.

wacom her zaman için uc logicten pahalıdır. nedeni biraz isim dolayısıyla. uc logic kalitesiz değildir oysaki.

hatta ikinci linkteki uc logic şuan benim kullandığım. gayet güzel. hassaslığı, hotcell özelliği vs vs. sade basit tasarımı var. wacom tasarıma abanıyor uc logic e göre. uc logic gibi kaliteli mi evet, bunun yanı sıra görünüm, kullanım kolaylığı gibi özellikler sokuyorlar.

wacomların en gıpta ettiğim özelliği klavyelerde olanlar gibi arka tırnaklar, açılı olarak kalkmasını sağlayan. uc logic'in o modelinde bu yok. düz satıh, ilk başlarda sinir etmişti, şimdi alıştım.

aldığım zaman (az biraz mallık yapıp aldıktan sonra) araştırmıştım, forumları ve tavsiye edenleri, uc logic ile wacom arasında bir fark yok. wacomlarda default özellik olarak yuvarlak navigasyon topu var tabletlerin üzerinde, ancak zaten tableti fare gibi kullanma özelliği olduğundan bana olmazsa olmaz bir parça gibi gelmiyor. uc logicte ise yine default olarak hotcell butonları mevcut, fare hareketlerine bile gerek kalmadan, yeni dosya açıp kapatabiliyorsun, kaydet, tarayıcı aç, başlat, page up/down, copy-cut-paste tuşları var. kalemi dokundurman yeterli. aryıca özel hedef seçip atayabileceğin boş tuşlar var.
uc logic derim ben.

bunların uc-logic olanı bende var. çok fazla kullanma fırsatı bulamadım ama gayet güzel alet. yanında yedek kaleminin gelmesi filan güzel bir olay. boşta bir dolu kısayol tuşu var, hatta var olanları da değiştirebilirsin. tavsiye edebilirim.

bende uc-logic la-paz a5 modeli mevcut. şöle söyleyebilirim ki; wacom her zaman en iyisi tablet olayının. yani a5 boyutunda bir wacom alabiliyorsan, paran yetiyorsa sakın durma. ancak daha ucuz ve kaliteli olsun diyorsan uc logic'den şaşma. ben şu an uc logic kullanıyorum ve çok memnunum. alias skeetchbook programı ile eskiz olayını muhteşem hale getirebiliyor bu alet. ayrıca üzrindeki kısayol tuşları ve senin atıyabileceğin başka tuşları olması da cabası. yazılımı da gayet başarılı.

son not olarak; uc logic alacaksan mutlaka 1024 basınçlı versiyonunu al. wacom'da karar kılarsan farketmez, 512 de idare eder seni.