netten bir adet europass cv örneği bulup, bilgileri kendine uyarlayabilirsin.

Google'da "curriculum vitae samples" olarak arayın.

europassın sitesinden her dilde hazırlayabilirsin.

europass+ biraz üstünde oynama

kediniz petrol kuyusuna düşmediyse, üzerine motor yağı bulaşmadıysa, üzerine yağlı boya bulaşmadıysa (ki zaten şampuan ile çıkmaz) KEDİ YIKANMAAAAAAAZ. su seven tek kedi van kedisidir. kürkü diğerlerinden farklıdır ve van gölü suyunu sever. kürk dolayısı ile derisi sudan zarar görmez ve rahatsız olmaz. oysa ki diğer kediler YIKANMAAAZ.
tıpkı kola'nın boktan ve sağlıksız bir içecek olmasına rağmen reklamlarla ve milyonlarca litre satılıyor olması gibi bu da pet shopların para kazanma araçlarındandır. hiç bir aklı başında veteriner kedi şampuanı satmaz. köpek ise farklıdır tabi ama konu bu değil.

kesinlikle smyrna'ye katılıyorum kediler asla yıkanmaz. suyu sevmemelerinin nedeniyse suyun vücut ısılarını düşürmesidir.

ancak gerçekten pislenmişse yıkayın yoksa yıkamayın.
en fazla nemli bezle silin.

hele ki kokmasın diye yıkayacaksanız onun yerine güzel besleyin. çiğ etle fln. (barf/raw diet)

çok kirlense bile yıkanmaz kediler, tarayın güzelce gerisini kendi halleder.

kır kokla

onu sabit pazarcıyla hallettim ben.bi adamn olsun iyiyse ver de o zaman o yönlendiriyo zaten yavaştan şu çok iyi kaçırma bu yaramaz şeklinde.

ayrıca ben kalın kabuklu ya da kılçıkları belirginleşmişleri almamaya çalışıyorum.

lastik gibi olmayacak körpe olacak kırılacak hemen hatta tatlı tatlı kırılacak böyle biraz sulu biraz narin.

fasulyle fantazi gibi oldu :D

Fasülyeyi pişirirken içine 4 tane falan kesme şeker atın, farkı göreceksiniz.

ingilizceniz varsa bu stede pek çok tarif var.
www.salmonfromnorway.com

tren ve uçak olmaz diyorsun.
gemiyle gidemeyeceğine göre ya otobüs vs bulacaksın, ya da otostop çekeceksin.
ya da aynı tarihte giden birini bulup yanında gideceksin.

bir site vardı... "ben şu gün şu şehirden şu şehre gidiyorum. 5-10 euro verirseniz sizi de götürürüm" diyen adamlar vardı. adını çıkaramadım. bilen birisi önerecektir. bulamazsanız bir de o şekilde sorun, o zaman muhakkak hatırlayan birisi çıkacaktır. ben kullanmadım ama gayet güvenli ve keyifli bir deneyim olduğunu söylüyor herkes.

ayrıca belki ucuz otobüs firması bulabilirsiniz, onlara da bakın. polskibus gibi neredeyse beleşe çalışan firmalar olabilir.

mitfahren sitelerine bakın.

mitfahrgelegenheit.de

yanlıs anlasılmasın , ucak ve tren olmaz demiyorum. benım buldugum siteler pahalı gosterıyordu sızın bıldıgınız alternatifler var mı diye soruyorum bu ucak da olur tren de araba da ..

ben bütün almanyayı mitfahren ile geziyorum, daha ucuzunu bulmak gerçekten zor çünkü mitfahren yaklaşık 6-8€/100 km tutuyor.

en ucuzu yürüyerek ya da bisikletle. ciddiyim bu arada. yapanlar var.

ek bi yöntem söylüyorum.

salzburg a gecip touring.de ile ordan öbb trenleriyle daha ucuza zurich e gidebilirsin bence. 50 € civari salzburgdan zuriche.

zamanım olsa yuruyerek ve bisiklet seçeneği bana da cazip geliyor ama tatil sürem buna müsait değil maalesef..

Ahaha bisiklet ne yahu. Ben stuttgarttayım, bisikletle gezeyim diye bisiklet aldım, her taraf dağ bayır, heilbronn'a bile gidemiyorum

Soruları ne müslüman ne de ateist olarak cevaplıyorum:
-Çünkü "Allah'ın bir bildiği vardır"
-Çünkü hepsi insan yapımı.
-"Ben uçabiliyorum" yargısı kadar doğru.
-Hadi bunu da müslümanlar açıklasın.
-Neymiş, ona insanların ne kadar sadık olduğunu kanıtlayacakmış.

agnostik olarak cevap vereyim.

-bence asıl sorman gereken soru o kemikler vs varken nasıl insan adem ve havvadan başlamış olabilir diye sormalısın.
-?
-değişmemiş olabilir belki. ama değiştirilmiş olma ihtimalinin varlığına inanıyorum.
-tevratta adı geçen insanların bazıları 1000yıla yakın yaşıyor.
-şeytanı kavram olarak da düşün.

@saatgeceninonikisi dünyanın en yüzeysel insanısın galiba :)

agnostik biri olarak ( islamı da önceden iyi yasamıs ve bol bol okumus bırı olarak ) dusuncelerımı yazayım..
-adem ve havva insan türünün ilk canlıları , dinazorlardan bagımsız bu olay.. pekala dinazorlardan sonra , veya dinazorlaral aynı anda dunya uzerınde yasamıs olabilir. burda bir ikilem sozkonusu degil. yaratılıs inancı tüm canlılar icin gecerli.. insan yeryuzune gonderıldıgınde hazır bir dunya var , yanı burdakı evrenın yaratılısı ve gelısım surecı bu konuyla celısmıyor.. onlar zamansız bırnoktadan mevut zamanlı uzaya gonderılıyor..
- cunku takdır'i ilahi .. sorgulayamazsın , oyle istendiyse ve kul olduguna inanıyorsan uyarsın , bu da senın yeryuzundeki sınavındır. sorgularsan varacagın son nokta cunku allah oyle ıstıyor.
- islam bozulmadı degil , kuranın bozulmadıgı iddia edilir. yoksa islamın bozulmus oldugunu onlarca mezhepten ve uygulamadan gorebılırsın.
- din kitapları dedigin incilde var bu iddia ki o da kilisenin kabulu , yanı bır kurul tarafından olusturulmus 4 kitaptan birinin iddiası yoksa tum kutsal kitaplar ortak iddiası degıl. katolik kilisesi bunu iddia ediyor diye bılıyorum kı bunu kutsal dinlerın tamamına yoramazsın. aynı kilise dunyanın duz oldugu inanısından daha bırkac yıl once vazgectı.. yada dunyanın gunesın etrafında dondugu ınanısını daha yenı kabul ettı ..

- allah seytanın varlıgına son vermek ıstememıs kı hıcbır zaman ıstese yapardı zaten. hanı sonsuz guclu yaratıcı herseyı yaratan bunu da yapabılır. burada kı olay bıraz farklı , seytan allahın en ust rutbelı hızmetkarlarından. ve kendı ıradesı var . dıger melekler gıbı degıl cin taifesinin başı , insanoglu yaratıldıgında secde etmesi istendiginde bu emre itaat etmiyor , kendsının insandan daha ustun oldugunu soyluyor ve huzurdan kovuluyor. bu sırada , Allaha diyor ki , benden ustun dedigin bu kullar senı tanımayacak , hepsı sana isyan edecek bana kıyamet gunune kadar sure ver bu iddiamı ispatlayayım.. Allah da var de get kıyamete kadar izinlisin diyor .. burada aralarındakı hukuku bılemeyız tabı , yaratıcısı ve seytan .. bir nevi bahis hacı , allah bu canı sıkılmıstır onca sure ne ıstese oluyo , ol dıyor oluyor demek kı o da arada bı heyecan arıyor..

zeitgeist the movie filmini izledim geçen. baya iyiydi.

çok fazla film izliyorsanız oluyordur sanki? bir defalık bende de olmuştu o credits, tekrarlanmadı bir daha. normaldir herhalde, niye olmasın ki?

yönetmen tanrı yazmadığı sürece sorun yok:)

şaka bir yana sonuçta bilinçaltında olan şeyleri görmüşsün. çok garip rüyalar görülebilir, hepsi senin bilinçaltın.

yok, sorunlu değilsin de eğer altyazısız izleyip isveçce yi anlıyorsan orada bi problem olabilir. =P

bu arada benim de illuminatinin başındaki adamı görmem gerekiyordu. burada buldum seni. =)

over dosed film izlemek.

bunun bir benzeri aşırı doz little fighter oynamış bi bünyenin 2 boyutlu ekranda kendisi 3rd person viewer olarak kontrol etmektir.

iyi uykular...

www.google.com.tr
bu görselde açıklıyor.
latte espresso süt ve süt köpüğü iken, cafe au lait (yani sütlü kahve, alm milchcoffee) filtre kahve ve süt sadece.

cafe au lait ve cafe con leche "sütlü kahve" demek değil mi, yani aynı şeyler değiller mi zaten?

@pescador: evet temelde ikisi de sütlü kahve.
ama kahveyi pişirme ve sütü ısıtma yöntemi farklı.
kahve ve süt oranları farklı.

genelde balkonlara sahip değildirler. darlandırırlar beni şahsen.

altı dolgulu değilse kışın bi taraflarınız donar. ayrıyetten binanın bütün pisliği tozu giriş kata iner diye bişiy de var.

böceği bol olur , cam kapı acık unutursan kedi dadanır.

hırsızlık riski en başta geliyor.
bir de yanlış zeminde yapılmışsa su basabilir.

gece camı açık bırakırsan, çişe kalktığında tuvalette kedinin yattığını görürsün; ama sonra alışıyorsun. kedi de belli bir süre sonra ben çişe kalkmadan gidiyodu.kedi bakmış kadar olursun yani.

çok ses oluyor.millet erken saatte girip çıktıkça apartmana rahatsız olursun

dışarıda oynayan çocukları öldürmek istiyorsun. Sanki yanı başında bağırıyor. Birde balkonun olmaması rahatsız edici. Etrafta bina varsa gökyüzünü göremiyorsun.

rutubette olabilir..genelde ev sahibi kiraya vermeden önce evi boyar rutubeti belli olmasın diye.Sonradan duvarlar dökülebilir.

deprem olursa ve ev çökerse kurtulma şansın %0,028 dir bu oran 3 ve 4. katlarda % 16,239 en üst katlarda ise örneğin 10 katlı bir bine %51,038 dir

muthis bir bocek populasyonu ve gelen gecen arabanin sesi, far isiklari.

-Apartmantdaki bütün kavgaları naklen yayın şeklinde odanda duyulması
-Kedi/fare girer diye içinde bulunmadığın odaların camını açık bırakamamak
-Sokaktaki bütün tozun direk eve girmesi nedeniyle temizliğin ertesi günü koridorda vahşi batı efektleri yakalayabilmek
-Sokakta oynayan çocuklara nasıl hadlerini bildireceğin üzerine kurduğun fantazilerin günün büyük kısmını oluşturmaya başlaması
-Gelin almaya gelindiğinde sanki size gelmişler netliğinde olayları takip edebilmek.

+Evde kitli kalınca camdan atlayıp çilingire gidebilmek
+Ağır yük varken merdiven çıkmak zorunda olmamak
+Ev arkadaşına dışarıdan laf atmak

millet dışarıdan görebilir diye perde açamazsın, binanın önü açık değilse güneşin giriş aralığı da dar olacağı için ev bütün gün karanlık olur.

evde oturup biri ya da bir olay hakkında konuşurken sokaktan geçen biri duyabilir.
"based on a true story"

pencere demirleri ruhunu sıkabilir.

apartmana girmek isteyenler ya da kiralık daireleri sormak isteyenler ilk senin ziline basar.

malesef getiremiyorum. annem kaynanalığa fazla hevesli. kızı sevse bir dert, sevmese bir dert.
ama yabancı kız arkadaşını aile evinde ağırlayan, hatta 2 gün 2 gece odadan hiç çıkmayan arkadaşım da var.

ailem son derece dindar. hayır.

ben de getiremem annem evdeyken belki de, babam yok arkadaş olacak şey değil :) aslında kızların daha zor durumda olduğu düşünülür de erkekler de çok rahat değil sanırım.

anneler nedense bu konuda hassas..babalar genelde pek karışmıyor

hiç bi sıkıntı çekmeden ailemin evine girip çıkabilir benim sevgil(ler)im, ailem karışmaz etmez. ne kadarlık ilişkim olduğu vs. de sorun olmaz biliyorum çünkü çok uzun bi ilişki içinde olduğum da oldu bir haftalık, daha sevgilim bile demediğim bi hatunla eve gittiğim de oldu. sanırım ben gayet normal bi olay olduğunu bilerek davrandığım için onlar da normal olduğunu anladı.

sadece babam olsa çok problem olmaz. bir kere hatunla evdeyken gelip, uygunsuz basılma ihtimalimize karşı çaktırmadan çıkıp gittiğini bilirim.

annem kızı soru yağmuruna tutması bir yana, direk misafir ağırlama moduna girer istesem de o kızı evden ve annemin yanından ayırmam artık.

ben erkek arkadaşımın ailesinin evinde kaldım 2 kez 4-5 günlüğüne. aynı odada kaldık hatta.

özet cevap: babam emekli imam.

mümkün ama hiç olmadı :)

evet rahatlikla getirebiliyorum.

ben getiriyorum. bizimkilerle oturup eğleniyoruz, gezip dolaşıyoruz. kız için de sorun yok.

getirip te kızın sevgilim olduğunu aileye çaktırmamışlığım var.

biz giderken 3 arkadaş hacıların boyunlarına taktığı uzun deri bezlerden almıştık. ismini tam hatırlamıyorum ama güvenlik için en iyisi o.

pasaport, bilet, para ve diğer önemli şeyleri ona atıp boynumuzda taşıyorduk sürekli. kalitelisi alınınca terleme yada ağırlık da yapmıyordu. mis gibi.

ben bir çanta yapıyorum küçük. (gerektiğinde büyük çantanın içine sığacak kadar)
bütün kaybolmaması gereken şeyleri içine koyup sürekli yanımda taşıyorum. uyurken de yanıma koyuyorum. bir kere benim karşımda uyuyan birinin yatağının yanına koyduğu çanta çalındı gece uyurken.

hostellerde kilit olayı değişik. benim gördüklerimin çoğunda resepsiyounun açtığı bir oda var. herkes çantaları oraya yığıyor.
bir de dolaplı olanlar var. bazısı para atıyorsun da çalışıyor, bazısına resepsiyondan anahtar alıyorsun, bazısına da kendin kilit takıyorsun.

ek olarak pasaportunu bir poşete sarıp taşımanı tavsiye ederim eğer sürekli yanında taşıyacaksan. yağmura yakalanırsan ve ya çantana bir şey dökülürse pasaportun zarar görmez.

Boyuna takılanlar gerçekten çok önemli. Ben de onunla dolaştım.
Bir de, vücuda yapışan para cüzdanları var, free bag gibi, ama incecik, onlara da bakabilirsiniz.

otobüs terminalinde satılır mı bu boyun askılı cüzdan? ne kadardır tahminen?

ben havaalanından 10 euro'ya almıştım.

bende de aynı durum vardı, ablam (ki diş hekimi kendisi) şimdi olmasa da eninde sonunda aldırmam gerekeceğini söyledi ve aldırdım. (dişlerimin gömülü olduğu 18 yaşımda keşfedildi, ameliyat 5 sene sonra oldu.)
fakat sizin kardeşinizin yaşı çok küçük geldi bana,
ben bu ameliyatı 23 yaşımda oldum, olan tanıdıklarım da 23-27 arasıydı hep, bu hususun üstünde durulmalı gibi geliyor,
ameliyattan sonra 2-3 gün ağzı açamadan konuşulabiliyor, yemek yemek zor oluyor sadece, sıvı şeylerle besleniliyor,
olur da ameliyata karar verilirse aman enfeksiyon kapmasın, diş çekimi esnasında hijyenik koşullar sağlansın,
zira doktor elini eldivensiz falan ağza sokunca dişinin çekildiği taraftaki yanağı, kişinin ağzı yüzü-kaşı gözü yamulacak derecede şişiyor (bir yumruk büyüklüğü kadar en az) ve iğnelerle enfeksiyon giderilmeye çalışılıyor, 1 ay ceremesi çekiliyor, dikkat.
geçmiş olsun. :)

düzeltme: pardon kardeş diil sevgiliymiş. çok özür.

diğer dişlere zarar verme durumu baş gösterdiğinde alınabilir. şimdi bir sorun yoksa alınmasın. 20 yas dişleri hiç sorunsuz gömülü durabilirler.

Ameliyat olmadan ağrı çekebilir, diğer dişleri zamanla sıkıştırdığından gene ağrı sızı yapabilir. Geçen sene 4'ünü birden çektirdim ben bir tanesi de gömülüydü aynen ama ameliyat 15-20 sürüyo max. tabii ki doktoruna göre de değişebilir bu durum. Ameliyat sonrası biraz sıkıntılı evet ama 3-4 gün sürüyo çeneyi hareket ettirdikçe ağrı yapmakta ama geçiyo elbet biraz sabırlı olmak lazım. Benim tavsiyem bir an önce olsun ameliyet ileri tarihe bıraktıkça insanın gözünde büyüyo çünkü, gerçekten çok gözde büyütülecek bir durum değil olunca insan rahatlıyo resmen. geçmiş olsun şimdiden.

benimkiler de o yaşta alındı ama ameliyatla değil uyuşturucu iğne yapıp aldılar. benimkiler ağrı yapıyordu bir de doktor 20liklerin çıkarken diğer dişleri bozabilecğini(bozmak tam karşılamıyor ama anladınız sanırım eğri büğrü yapacaklarmış) söyleyince aldırdım hemen. ama mesela çoğu arkadaşım aldırmadı ağrılarının da bir süre sonra geeçtiğini söylediler, dişleri de bozulmadı.
dişlerimi alırlarken hiç sorun olmadı ama sonraki 2-3 gün cidden sıkıntılı, dikişler varken yemek yemesi sorun oluyor bir de ağrı yapıyor.

zamanında doktoru dinlemediğim için ön dişlerim üst üste bindi, ağrım sızım da yoktu halbuki. aldırsın hemen. istanbulda ise mutlaka ama mutlaka istanbul okmeydanı ağız dişte aldırsın.

ameliyattan sonra konuşabilir, ama şişlik ve dışardan morarma da olacaktır.

olsun tabi, ağrı yapar sonra. ne kadar erken alınırsa o kadar kolay oluyor.

ameliyatı yaklaşık 20 dk sürüyor. sonra buz fln tutacak.
2-3 saat sonra ağrımaya başlar, ağrı kesici içmesi gerekir. ertesi gün de ağrıyabilir.
3. gün ağrısı geçer.

akşamına şişer. pinpon topu kıvamına gelir. 4. günden itibaren azalır şişliği.
2 gün bir şey çiğnemek zor oluyor. ama püre, çorba, meze gibi çiğnenmeyecek şeyleri rahatlıkla yiyebilir.
ilk gece kan sızabilir. kırmızı tükürebilir, panik yapmayın.
2-3 gün yanaklar sarı yeşil bir renk alabilir.

konuşmakta zorluk çekmez. 1 hafta sonra unutur bile.
iyi bir doktor yapsın.
ben üniversitede aldırmıştım. keşke lisede halletseymişim diyorum.

Benim dordu de ayni durumdaydi. dordunu de aldirdim. buyutecek bir durum yok. bir haftada tamamen iyilesmisti. konusamama olmadi. Cene kemiginde yer olmadigidan diger disleri rahatsiz edebilir.

şekli açısı yamuksa bidaha düzelmez o çekilecekler.
erken aldırmak iyidir, alınacaksa illa alınacak bi gün çünkü.
vakit geçtikçe önündeki dişi de ittiriyor komple bozabilme riski var, uzun süre aldırmazsa.
ilk gün çok çılgın geçecek, konuşamayacak kadar kötü değil ama iğnenin etkisi geçince ağrı kesici devreye girene kadar duvarları yumruklamıştım ben. ilk gün (ben 2 gün) çok az yemek yiyebilecek, tanesiz çorbayı pipetle direk boğaza dayayarak içtim ben. 2. günden sonra et suyuna ekmek atım yavaş yavaş yiyordum.
gece uyurken o tarafa yatmaması gerekeceğinden yastıkla desteklenecek.
ameliyattan sonra kesinlikle tükürülmeyecek, o kan yutulacak.
aralıklarla havluyla buz konacak o yere.
eğer bir yandaki alt ve üst dişte çekilecekse aynı anda 2sinide çektirsin.( 2 seferde 4 tanesini çektirdim hiç sorun yaşamadım aynı anda 2 tane diye.)
ankaradaysanız kesinlikle hacettepe diş fakültesinde olsun, çok iyi ilgileniyorlar. (merak etmeyin ameliyatı öğrenciler yapmıyor)

bal

kuru meyve, pestil

fındık
ceviz
hindistan cevizi
tropikal meyveler

-kuru baklagiller. nohut, mercimek vs.
-makarna, pirinç vs.
-patates, soğan, vs.

bal +1

konserve?

5sene garanti dayaniyor. Gecen 2.dunya savasindan kalma bir konserve actilar saglamdi vs vs.

hehe. benim ilk ders seçimimde seçim sayfası iki gün kilitlenmşti. girebildiğimizde de kotalar dolmuştu. bazı derslere sonradan kaydılduk. bir derse kota açmadılar. ona dilekçe verdik, seçtiğim bütün dersleri değiştirip kendilerine göre başka ders koydular fln.
sonraki dönem aynı stresi çekmemek için 4 tane alternatif ders programı yaptım.
cetvelle olmasa bile tablo yaparak:)
ortalamam 3.5tu o zaman:)

okuldan okula değişiyor tabi. tobblu arkadaşım ipad ile 3 saniyede ders aldı. ben itülüyüm, bilgisayarıma ikinci bir ekran bağladım, bir tarafta excelde yaptığım alternatif programlar ve ders crn yazıyorken, öteki tarafta ders seçim ekranı açık. bir elim sürekli f5te ders seçtim.

bi yıl erasmusa bi dönem de exchange'e gidip gel son sene normalde 8 ders alınırken 15 ders alman gereksin 15 dersin hepsi de çakışsın, kontenjanları dolsun, sistem çöksün falan bak bakalım kolay mı oluyor :) okulu uzatmamak için canım çıktı. gerçi twitterda facebookta paso ders seçimiyle ilgili bişeyler yazanlara ben de ayar oluyorum. seçemediysen seçemedin amk bizene dimi.

bizim sistemler de çökmüş.mesala bana harcını yatırmamışsınız diye hata verdi.ama sonra hallettik allahtan

Şimdi özel durumlara eyvallah da...
Sistem çöktüyse herkese çökmüyor mu? Neden dert edilir ki bu? Hadi diyelim sadece size çöksün. Danışmanı arayıp "Sistem çökmüş, seçemiyorum" demek çok mu zor?

güzel okulmuş senin okul.

lan benim bir ders seçim dönemim bile yolunda gitmedi. çekmeyen bilmez koç.

Amerikan filmleri domates suyu diyolar ama bilemiyorum tam. Baş ağrısı için azcık alkol almak iyi olabilir. Bi de sıcak bi çorba mutlaka iyi gelicektir.

bol bol su.

yoğurt ve ilaç olarak rennie. hatta içki içerken bile rennie kullanabilirsin.

yoğurt, bol su, soda, kızarmış ekmek-beyaz peynir, hafif ve yağsız akla gelen başka şeyler. yağ eklenmemiş yoğurtlu makarna mesela.

kasarli tost, portakal suyu>kiz
iskembe,arnavut cigeri,kemalpasa>erkek(boga burcu, herzaman herseyi yiyebilir)

tuvuklari kafana gore dogra, at bir tencereye biraz zeytinyagi ve dogranmis soganla biraz kavur. atesi cok verme ki soganlar yanmasin. istedigin bir sebzeyi dogranmis domateslerle ekle. salca, biber, tuz , kekik sana kalmis; ben sarimsak da koyarim lezzet verir. sebzeler pisince al ocaktan. her turlu sebzeyle yuzde yuz calisir.

tavuk gögus al iki parca, onları böyle dilimle ufak ufak sonra onları büyükcene bir tavaya at azıcık tereyagı koy içine ateşte kavurmaya başla, aynı anda kup şeklinde kestigin soganlarıda içine at kavurmaya devam et. 5 dakika sonra biber ekle içine ufak ufak dogranmıs, 3-5 dakika daha kavurmaya devam et. sonra küp domateslerini ekle tekrar 3-5 dakika kavur. kimyon karabiber pul biber baharıtını tuzunu ekle tavukların piştiğine kanaat getirdiğinde bir bardağın 4/3ü dolu olacak şekilde su ekle içine bi karıstır soyle hafif sonra kapak kapat üstüne 2-3 dakika pişsin kendi kendine. afiyet olsun bro

sarımsak +1

soğanları soy ve nasıl kolay geliyorsa öyle doğra. kırmızı yeşil yani rengi farketmeyen biberleri de çok kalın olmayan halkalar halinde doğra. tavukları da ister kuşbaşı doğra istersen aldığın boyutta bırak. bir kaç diş de sarımsak soy. tencereye 2 yemek kaşığı kadar sıvı yağ koy. soğanları içine at. beyaz rengi sararıp soğanlar gözüne pişmişe yakın gözükmeye başlayınca içine biberleri at. biberler de gözüne biraz pişmiş gibi gözükmeye başlayınca içine 1 yemek kaşığı salça koy. bu arada biber ve soğanları tencereye attıktan sonra arada karıştır ki yanmasınlar. salçayı koyduktan sonra yemeğin tuzunu ve baharatını istediğin çeşit ve miktarlarda ayarla. baharat olarak kekik, kimyon, nane gibi şeyler tavukla iyi gider. biberlerin acı değilse ve acı yemeyi seviyorsan pul biber atabilirsin. bunları iyice birbirine karıştırdıktan sonra tavukları tencereye at. dışları beyaz olana kadar karıştırarak pişir. daha sonra önceden kaynattığın sudan tavukların üzerine çıkacak kadar su ekle tencereye. kapağını kapat ve altını kıs. 20-25dk sonra pişmiş olacaktır. arada gidip gelip suyuna bak. gözüne fazla azalmış görünüyorsa yine kaynar su ekle. pişmekte olan yemeğe soğuk su ekleme sakın.

not:eğer mantar seviyorsan ya taze mantarı yıkadıktan sonra dilimleyip biberlerden sonra tencereye atıp pörsüyene kadar kavurup sonra işleme devam edebilirsin ya da konserve mantarlardan alıp, suyunu süzüp, akan suyun altına şöyle bir tuttuktan sonra yemeğin suyunu eklemeden hemen önce yemeğe ilave edebilirsin.

not:sarımsağı naptık dersen biberlerle tavukların arasında tencereye attık :)

tavuğu haşla. sonra tiftikle.
tost ekmeğinin üstüne tereyağ sür, tavukları koy, tuz dök, ye.

patates haşla, soy, tencereye koy ez, üstüne tereyağ ve süt ekle, iyice ez, püre olur.

tavukgösünü zeytinyağı sürüp at tavaya 20 dk pişsin. hardalla ye.

tavuk kanatlarını fırına at, 20 pişsin. ye.

patates haşla, soy, sıcakken ikiye böl, tereyağı sür, tuz dök ye.

patates haşla, doğra, her türlü salataya kat.

tavukgöğsünü kuşbaşı doğra, tavada soğan kavur, tavukları ekle, beyazlayıncaya kadar karıştır, üstüne sebze (fasulye, patates, bezelye, vs artık ne varsa) ekle, 5 dk karıştır. 2 domates doğra, üstünü kapatacak kadar su koy. 20-40 dk (sebzesine göre) kısık ateşte pişsin.

duygusal ilişkilerde mantıklı davranma.
çokta iyi olma.
herkes çok iyi zaten.
kötü ol.

kaç yaşındasın ya sen?
dur daha.
mantıklı ilişkiler kur sen de. deli deli aşık olduğun insanlar yerine.

aksine fazla mantıklı davranmışsın. hep kategoriler, sıfatlar, temizce açıklanan nedenler...
zaten mantıksal-mantığına göre davranmışsın.
mesele ayrıldıktan sonra üzülme moduna girmende gibi daha çok.

bir de uzun bir süre beklemekle bir şey olmuyor. baş arşa değmiyor. ayrıldıktan hemen sonra ilişkiye başlayan kızlar daha bile mantıklı. paslanmıyorlar.
kendini paslandırma. zaten hep aralar vermişsin. ara vereceğim diye kendini kapatma diyorum sadece, yoksa kendini insanların önüne at da demiyorum. kendini kapatma. etrafında sana denk insanları görmeni engelleme ihtimalini kendi kendine arttırmış olursun.
sosyalleş, circulate, arkadaşlarınla ve edineceğin yeni arkadaşlarla sağlıklı zaman geçir. çevreni genişlet. sadece denk gelmemişsin henüz. bekleyerek değil, genişleyerek, yayılarak geçir vaktini. içine ve kafatasının iç-karanlık duvarlarına kapanma.

mantikli davranman icin karsi tarafin da mantikli olmasi gerekiyo yoksa olmaz o is.

mantikli yasayacagim diye kasma. geleni, günü, ani yasa gec. mesela bir cicek getirse keske diye hayiflanma. ona hediye almaliyim iliskilerde böyle olur diye zorlama. gercekten içinden gelip almak istediginde al. örnekler cogaltilabilir mantigi kavradiysan kafi saat gec oldu beyin sulandi.

tabanı kırmızı olanı

çok yüksek, çok sivri topuklu olanları sevmiyorum ben.

valla starbucksa filan gelirken gece davete katılır gibi giden kızlara uyuz oluyorum bana çok itici gelıyor , belki de ben pek topuklu sevdalısı olmadıgım ıcındır, belkı de kıskanıyorum valla bilemedim simdi:))) . eger gece düzgün biryerlere giderken giyilıyorsa uygun bence. apartman topuk gun ıcınde gıyılmeye daha musaıt, uzun elbise altına filan.

günlük hayatta platform topugu inanılmaz itici buluyorum özellikle cafcaflı renkleri ve rugan olanlarını ki herkesin ayakkabılarına bakma gibi bi hastalıgım vardır en kötüsü onlar bence cook agır kacıyor günlük hayatta.
ama dolgu topuk gayet iyidir yinede liseliyseniz itici geldiği de dogrudur.

yoo, niye itici olsun? gayet de hos durur, rahat ve kaliteli olan bulundu mu. ucuz ve kalitesiz, rukus olmadigi surece tum zarif modeller degisik zevklere gore iyidir. yani hangi kiyafetle hangi topukluyu giyecegini bilirsen turu onemli degil bence.

ayağı kalas gibi gösteren dolgu topuklar.

dolgu topuk var, dolgu topuk var diğerleri için de öyle. yani ayakkabıya göre değişir, topukluyum diye bağırmicak. çok yüksek topuk olsada zarif olabilir, dolgu topuk bile.

çok yüksek platformlular bir de sivri burunlular çok itici..bence işe giderken de itici..düğün vs belllkiii..

ben çok beğeniyorum. hangisi olursa olsun ortamı güzelleştiriyor.. günlük hayatta da kişilerin kendine özendiğini görmek hoşuma gidiyor. bakımlı olmak çekici bir şey hem kadınlar hem erkekler için. üstelik kişilikle ilgili önemli ipuçları verir.

itici olan şey ayakkabıların dolgu veya platform olanları değil de, bazen aşırı platform ya da çok yüksek topuklu giyince; yamuk yumuk, çok rahatsız şekilde yürüşleri oluyor.

onun dışında ortamı güzelleştiriyor bence.. gülümseyerek bakıyorum, pozitifleştiriyor, içimi yumuşatıyor..

Bana kalırsa ince ve orta yükseklikte olanlar her zaman daha şık duruyor. Dolgu topuk ve platform itici olduğu kadar avam gösteriyor. Hasır topuk konusuna girmiyorum bile. İnce orta yükseklikte veya biraz daha yüksek olan topuklar favorimdir, hele bir de bunun bilekten bağlamalı burnu kapalı modelleri 10 numara.

Ekleme: mümkünse ucu hafif açık ayakkabı giymesin kızlar. Ordan çıkan 2 tane parmak fena halde çirkin. Ayağına güvenen ucu full açık olanı giysin.

doyumsuzsun.

hangisi yatakta daha iyiyse onu seç.
olmadı içir üçlü takıl.

hangi anlamda en iyi?bence bunu bir düşün

@yuvarlanantencereninkapagi görüntü olarak

bak sonu tokatla falan bitiyor.. olamayacak kişinin obez olmamasına dikkat et canın acır

vay anasını adamın yazdığı yoruma bak, 90 yaşında hayatın anlamını çözmüş dede anasını satim, alt tarafı benden daha yaşlı biri, şöyle triplere giriyorsunuz ya... sonunda nokta olacak ama. olmassa olmaz

okumadım ama, çünkü eşeğin zikinden dolayı karşim.

ne elbisesi?
yazlık elbiseler mayıs gibi çıkar.
mezuniyetler ekim gibi.
kışlıklar ekim, kasımda.
sonbaharlıklar ağustos sonunda.

Kaynamadan tuzu koy 6-8 kasik kadar sonra makarnayi at sonra o yumusayinca suzceksin sonra tekrar tencereye tereyagiyla biraz cevir afiyet olsun.

makarnayı kaynayınca mı atacağım ??

hocu paketin üzerinde yazmıyor mu? kaç dakika kaynayacağına kadar yazar pakette

yaptım teşekkürler :)

kaynar suyun içine 1 tatlı kaşığı tuz koy.
sonra makarnayı at.
10 dk sonra tadına bak. bir kaç kere bakarsın. zaten anlarsın olup olmadığını.

eğer süzdükten sonra hemen sosla ya da yağ ile karıştırmayacaksan, süzgeçin içinde bekleteceksen soğuk sudan geçir. yoksa hepsi birbirine yapışır.

kaynarken de arada karıştır.

kapağını kapatma.

yüksek ateşte kaynasın.

kaynayan suya biraz da sıvı yağ eklerseniz makarnaların birbirine yapışmasını önlersiniz.

her kadın yapmaz, kalan kadınların çoğu gündelik makyaj yapar. sen süslülere bakıyorsun o kadar. çünkü ilgini çeken o renkler

@radikalherif günlük makyaj denilen şey doktor tavsiyesi mi yani bir gün aksatınca yataklara mı düşüyorlar ?

kadınların boyanması her kültürde binlerce yıldır varolan bir şey.
bu durumun kökenini araştır bence.

her ne kadar toplumsal yapı ve kültür bunun tam tersini söylese de seçici olan erkektir ve doğal olarak karşı cinsin beğenebileceği "kusursuzlukta" dünyaya gelmiştir. kadınlar ise diğer kadınlardan daha çok beğenilme içgüdüsüyle makyaj gibi yollara başvurur.

@robinson crusoe:
çok çok yanlış düşünüyorsun. toplumsal yapı ve kültür değil bunun tersini söyleyen. kadınlarda sadece tek yumurta var, bu nedenle onu dölleyecek kişiyi dikkatle seçmesi gerek. bu nedenle doğadaki çoğu hayvanda erkekler daha gözalıcı renklerde olur ve dişiye kur yapar. insanda da bu farklı değil, her ne kadar biz kendimizi hayvanlardan farklı görmek istesek de. tersine erkeğin seçici olması toplumsal yapının getirdiği bir durum.

ve dediğim gibi makyajın ve kozmetiğin ne zaman ortaya çıktığını, neden ortaya çıktığını sorman gerek. biz 20. yüzyılda başlamadık makyaj yapmaya. dediğim gibi binlerce yıldır varolan bir şey. kadınlar her gün makyaj yapmazsa ölür mü diye sormak, konuya son derece basit bir tutumla yaklaşmak olur.

hiç bişi yapmayarak yakışıklı olan erkek oranı %10 ise, makyajla güzelleşen kadın oranı %70 dir.

hiçbi şey yapmayarak yakışıklı olan erkek olayı da yalan zaten. makyaj yapmıyosun tabi ki ama saçına sakalına, giyimine dikkat ediyosun. spor yapıyosun vs. saç sakal karışmış göbek önden gidiyo erkekleri de yakışıklı sayılmıyo halk arasında (:

hayır ben çok az yakışıklı erkek gördüm. çok da az güzel kadın gördüm.
böyle konuşan insanlar varsa etrafında elbette böyle yargılarla dolu olursun. böyle konuşan bir insan güzel olamaz.

makyajsız güzel kadın diye bir şey var. ama çenesindeki ramus kemiği güzel erkek bulmak dev zor, esas problemim bu mesela benim de. ve çok ciddiyim.

kadınların çoğu kültürel olarak oluşagelmiş güzellik ve mükemmeliyet algılarının, seksüel olarak opsiyon çeşitliliğini ve varyasyonunu arttırması ihtimalinden yollu makyaj yapıyor olabilir. ama artık bu o kadar peynir-ekmek gibi ki, yani senin dediğin gibi, kadınlar bunu belli süzgeçlerden geçirmiyorlar gibi görülebilir. ama evet, çok çok eskiden beri beden boyamak, başka türlü attractionlara sebep olmak için kullanılmış. bunun dinden de eski kökenleri var aslında. ama şu andaki güncel makyaj ve plastik (cerrahi/estetik/sanat/güzellik/etc.) algısı bundan bağımsız da ilerliyor. ilkel-boyamacılıktan daha farklı. altta veya araya giren zibilyon tane anlam atfı var. ayrımlarını belirlemek, ya da 'seçmek' kolay değil. ama çıkmıyorlar makyajsız. bu da sadece doğal indirgemecilikle değil, kültürel formasyonla anlaşılabilir. her şey, her şeyin içinde. diğer ülkeleri bilemem, ama TR'de çok çok kötü makyaj yapan insanların sayısı çoğunlukta. makyaj uzmanı olarak çalışan insanların çoğu iğrenç makyaj yapıyorlar ve çok berbat gözüküyorlar. daha son bir senedir kadınlar kahverengi-bakır allığı yanaklarına boca etmeyi azalttılar. iğrenç. (parantez içi edit: bir de TR'deki makyaj kültürü dragle, zeki mürenle, homonormativityle aslında paralel gidiyor. en abartılı makyaj yapan kadın bir transgender mesela: bkz. B. Ersoy. ondan dolayı bu mesele show insanı olmakla da alakalı. türk kültürünün çok içinde şov insanlığı. belki bunun üzerine bir araştırma alan yapmalıyız)

neyse millete sarmayı bırakıp, kişisel cevabımı vereyim: ben neden yapıyorum? hoşuma gidiyor kendimi boyamak. ben çok eğleniyorum kendimi boyamaktan. başka insanları ve güzelimsi erkekleri de boyamak ve fotoğraflarını çekmek istiyorum. kesinlikle makyaj yapmayı istemediğim ve yapmadığım zamanlar da oluyor, çünkü kendi makyajsız halimi (görmeyi) istiyorum. ya da makyajsız halimle görünmeyi/olmayı. bu bir performans-performativity meselesi de sonuçta.. hatta oldukça görsel bir durum. mesela canım isteyince pembe allık sürüyorum ve kendimi oyuncak gibi hissediyorum. ya da en çok kullandığım makyaj elemanı eyeliner. eyeliner'ı kendim için kullanıyorum. ben sen beni oyuncak bebek gibi görmesen de oyuncaklaşıyorum. davranışlarım da öyle oluyor. bir anlamda role giriyorum. ama diğer insanlarda bunun gibi nedenler görmüyorum.

her neyse.
çirkinler gonna çirkin.

yarısı çay, yarısı süt. (çayı nasıl yaparsın bilmiyorum.)
sütü ılık koyunca seviyorum ben. o sana kalmış bir şey.
şekeri sütü koymadan önce koy eğer sıcak süt koymayacaksan.
çay, su, süt sırasuyla koyuyorsun işte.
çok da bir olayı yok.

edit: eh ben çay sevmem, sütlü çayı sadece çayı içebileyim diye içerdim.

@goldentitan sütün oranı 1/8 olmalı falan yazmışlar da bi yerlerde :)

demin %50 %50 yaptım ve pek beğenmedim. sütü inanılmaz severim, çayla da alıp veremediğim yoktur ama bu eşitlik ilkesi oranı pek tatmin etmedi ve döktüm malesef. sütü az koyma taraftarıyım, daha iyi olabilir kanımca. azar azar arttırarak optimum oran bulunabilir gibi.

olay damak zevkine bakar her şeyde olduğu gibi. ben sallama çayların tadını adam etsin diye eklerken 1/5 gibi, demlemede ise daha az oranda katıyorum...

kaynar sütün içine direkt sallama çay da atabilirsin

sallama çayı genel olarak sevmediğim için onu hiç kullanmadım bide süt şekeri bana yeterli geliyo ekstra şeker atmam ben, 3te2 çay 3te1 süt gibi bi oran içerim genelde acı falan bulursan kendine göre ayarla şekeri sadece dem ağır olur dersen de 3te2 lik kısmı biraz suyla seyrelt kendi çabalarınla ölçünü bul bence.

şurada güzel bir tarifi var; alkislarlayasiyorum.com

ingilizlerin orjinal sütlü çayı, sallama poşet ile yapılır. bizim demlediğimiz onlara çok sert geliyor, içine süt koysalar da.. o yüzden sallama çay ile denemek daha iyi sanki...

öffff. büyüyünce olur. acele etme.

sanırım dışarıdan biraz soğuk görüntü çiziyorsunuz. erkeklerin bu yüzden yaklaşmaya çekinmesi normal gibi geliyor bana.

gözlükleri at.lens tak.

kilo ver azcik, gozlugu at, sonra eksibitionda bir teshir yap.

bu konulara kafa yoracağına çık dışarı sosyalleş biraz.
ve evet yazdığın kadar konuşuyorsan fena. ben kız halimle dayanamadım, erkekler haliyle dayanamaz.
18 yaşında zaten taş çatlasa 3 sevgilin olmuş olur. ya da taıldığın 4-5 kişi. sevgili olaylarını çok sevmiyorsan da öpüşme skoru yapmışsındır fln. (üniden önce sevişme pek olmuyor zira:)
ergen karamsarlığından da kurtul.

'18 yaşında hatun kişisiyim.' gerisini okumadım.

Gönül meselelerinde neredeyse tüm ipler kızların elinde değil mi?
Eeee o zaman, çözüm de sende!

şişman mısın?

bi kutu lens al.50 lira civarı.bir kutu 1 yıl gider.tasarruflu kullanırsan.

nefes alıyorsan sorun olmaması gerek ama, bilemedim şimdi.

bağcılar'a git.

Biraz acı konuşabilirim ama dürüst olmak namına; giyinip makyaj yaptığında kadınların övgü yağdırmasının sebebi aslında çok güzel görünüyor olman değil. Sebebi şu; sen makyaj yaptığında kadınlar bunu fark ediyor, kendine bakmaya çalıştığını anlıyor ve bu çabandan dolayı sana iltifat etmek istiyorlar. Erkeklere göre fazla bir değişiklik görünürde yok yani.

Hala umut var mı? Tabii ki var, herkesin bir alıcısı vardır. Ama sen bu kafada devam edersen (eleştirmiyorum) kendine manita bulma ihtimalin az kalır. Kendine biraz dikkat edersen taliplerin artar. Şimdi burada karar vermen lazım; "ben böyle erkek fatma olarak yaratılmışım" deyip hiç görünüşüne dikkat etmezsen sonra gidip "erkekler bana bakmıyor" deme pek. Öyle olacaksan sana erkek yok demiyorum ama, azalır şansın tabii...

@goldentitan uzun yazmak açıklayıcı olur diye düşünmüştüm. gerçek hayatta lal gibiyim. ağzımı bıçak açmaz. da burdan yazmak neyi değiştirir, benim bu kadar yazmam mıdır garip olan yoksa bu güruhun ilk mesajımdan bana notu vermesi mi anlayamadım.

@maresalx 168-62 acaba :(

fankj sisman sayilirsin ya ondanmis bulduk bak sebebini... hemen pirinci bulguru nutellayi kes ve yarindan itibaren karin bosluguna yumruk at

tamam hemen bulimia nervosa hastası olmak için çalışmalara başlayayım ;)

konuşma dilin de böyleyse güzelliği geçtim antipatik gözükebilirsin. 18 yaş küçük bir yaş ama sanki 14 yaşında birinin yazdıklarını okudum. yani tanımasam bile kalbini kırmak istemem, gerçekten ama silkelen kendine gel. yani istesem erkek fatma rolünden sıyrılabilirim ne demek? erkek gibi misin yoksa erkek gibi rolü mü yapıyorsun? kendini nasıl hissetmek istiyorsun? yani bilmiyorum ama kişiliğin oluşması problemi varmış gibi geldi bana.

biraz kitap oku. kaliteli kitaplar. seni olgunlaştırır. kendini sorgula, yaptıklarını sorgula, ne istediğini sorgula.

ergenlikten çıkınca hayat daha katlanılabilir oluyor, endişelenme.

@mlky lvn sadece şunu söyleyebilirim: 18 yaşına kadar hiçbir sosyal hayatı olmayan birine 14 yaşından farksız olduğundan bahsediyorsunuz. gerçekte öyle olmadığımı ben biliyorum, ama bu izlenimi verdiysem bile ben okuyan taraf olsam normal karşılardım. neyse yazdığınız ilk paragrafa katıldım diyelim.

- Erkek fatmalıktan kurtul, nazik ve zarif ol.
- Çok konuşuyorsan az konuş, az konuşuyorsan biraz daha konuş.
- Kilo ver.
- Sosyal ortamlara gir.

fankj bilmiyorum hangi şehirdesin ama büyük şehirler haricinde zaten hiçbirimizin aman aman bir sosyal hayatı yoktu 18ine kadar. diğerlerini bilmem ama ben, benim çevrem okuldan eve, evden okula. kırk yılın başında okulu kırardık, onda da eve gidip kısır yapardık. türkiye'de üniversite ortamının bu kadar abartılmasının sebebi de bu zaten. ancak millet adam akıllı sosyalleşiyor. yani ben asosyal yaşadım diye üzülme bence. herkes ah çocukluğum falan der ama bence en güzel yaşlar 20'li yaşlar.

168 boy 62 kg'nin neresi şişman lan?

yapçak bir şey yok

@geberix: günümüz güzellik standartlarında 168 isen en fazla 55 olabilirsin. o da sınır hani. (anca çok kaslıysan asıl ağırlığı kaslar veriyorsa daha fazla olabilirsin.)
elbette her insan böyle olmaz zorunda değil ama bir güzellik standartı her kültürde vardır ve insanlar ona uymaya çalışır.

@goldentitan "şişman" biraz abartı oldu ondan dedim.

kolundaki kılları derhal al

Şişman falan degilsin be. Bence işveli olmak lazım biraz. Her zaman ise yarar. Git iş at millete demiyorum da, onun bi ayarı var iste, nasıl anlatayım...

bence korkaksınız. siz de demişsiniz zaten "yaptım ama olmadı" demektense "yapmadım, nitekim olmadı da" demeyi tercih etmeniz tamamen rahat, huzurlu, sizin kontrolünüzde olan dünyadan çıkmaktan korkamızdan. ama bunu yenmeniz lazım ne kadar erken o kadar iyi. bunu sevglilik işleri için demiyorum bütün sosyal ve -ileride- iş hayatınızı da etkileyebilecek bir durum. buraya yazmanızın sebebi de insanlardan "ya ileride olur boşver kader kısmet bu işler" gibi şeyler duymayı istemeniz bence böylece konformist hayatınıza "içiniz rahat" bir şekilde devam edebileceksiniz. ama değişmeniz lazım yaşınız 18 olmuş hayatta daha ciddi şeyler yapıcağınız yaşlardasınız hayatta size engel olacak şeylerden kurtulmanız lazım. sevgilim olsun diye değil ama kendiniz için kurslara gidin, spora gidin değişik ortamlara girin, gezin dolaşın kendi yarattığınız zincirlerinizden kurtulun (çok artistlik bir söz oldu ama en iyi böyle anlatabildim) devamı da bir şekilde gelir.

Fiziksel özellik, "erkek fatma" olayı vs hiçbiri değil aslında. Bazı insanlar vardır asla onunla böyle bir şey olacağını düşünemezsin. O hissiyatı vermez sana. Bir şekilde bunu aşmaya çalış. Yani seninle tanışan adam sana yazdığı zaman bir duvarla karşılaşacağını düşünmemeli ("yazsam kesin olur ya" diye de düşünmemeli tabii), herkesle "friendzone" olayına dahil olmayın.

Buradan konusma seklinle bile bende iyi izlenip biraktin diyebilirim. Herhalde gozlugun ardindaki gozlerdr bitiyor olay. Catik kaslarini indir, kollarini gogsunde birlestirme, yuzunde ciddiyetten cok gencligin belli olsun.

sevgilin olsa kafayı 7/24 ona taksan her şeyi boşlasan daha mı iyi ki büyük ihtimalle ilk sevgililik deneyiminde de çuvallayacaksın çok üzerine düşerek
birileri bir şeyleri beğensin diye yapma hiçbir şeyi sen mutluysan da gerisini sktir et ayrıca şişman kilolu cart curt da değilsin her kız keşke senin gibi olsa takma bu kadar ders çalış güzelce(bunu küçümsemek manasında demedim iyi bi kariyerin olsun diye)

lens tak.

Bir kişide çıkıp dememiş burada çiko var.Bence sultanlık değildir.

boşuna yazmayın kız uçmuş bile:)

Havlu, bornoz, terlik, tuvalet kağıdı, sabun, diş macunu/fırçası, bi iki tane bardak, ıslak mendil, kettle (izin veriyorlarsa elektrikli alete), elbise askısı, nevresim takımı(yani yurttan verirler ama sen belki onları kullanmak istemezsin), küçük hurçlardan iki üç tane (çoraplarını falan koyarsın içine, kirlilerini koyarsın), eğer çamaşırımı ben yıkayacağım diyorsan bir miktar deterjan. Hmmm aklıma ıvır zıvır pek çok şey geliyor ama bunlar elzem olanlar ilk etapta diyelim.

Yurtta dediğim gibi nevresim ve yatak yorgan dışında hiç bişey vermezler, o nedenle aklına geleni götür. Asma kilit de işe yarayabilir.

ben özel yurtta kalmıştım 1 sene, bana kendine 1 tane bardak getir yeter demişlerdi. öyle de yapmıştım. koca 1 sene de başka bir şeye gerek duymamıştım. kalan herbişe yurtta oluyor zaten ya da ihtiyaç duyarsan alıyorsun bir yerden mecbur.

bir de askı maskı al kapıya asılanlardan, o çok önemli bak.

edit:
şampuan vs. duşta kullanacağın malzemeler de lazım.

odanı gerektiği zaman değiştirtebileceğini aklında bulundur. terlikler plastik olsun kurumaz banyodan sonra sıkıntı çekersin. yurt nevresimleri ilk başta kötü kokarlar ama kullandıkça geçer kokusu. kullanmanı öneririm.
çamaşır yıkama da çok mükemmel değil. gerçekten temizlenmesini istiyorsan elde yıkayabilirsin. yoksa yurt çamaşırhanelerinde lekeler çıkar kokur gider sadece, sağlam, derinlemesine olmaz temizlik.

heyholou.tumblr.com bi arkadaş yazmış, bence işini görür.

www.eksiduyuru.com

alaturka tuvalet olmayabilir. klozet varsa dikkat et kasık mantarı çıkması muhtemel. aparatın adı ne bilmiyorum ama klozette kullanman için kendine özel klozet oturağı al.

küçük kutucular al oradan. (bir milyoncudan fln, gidip de ikeadan fln alma.)
bir sürü ıvır zıvır birikir yurrta.
hurç+1 küçük dolaplarsa çok az giysi sığar.

dişe ara sıra bastır.
bir dişçim kullanılan diş büyür gibi bir şey söylemişti. geçenlerde de bir yerde dişi çıkan bebeklerin diş etine bastırılır hızlı çıkması için diyordu.

benim dişçim diş sürekli uzar ama biz bişiler yerken filan bastırdığımız için dengeleriz. yıllarca ağzın açık durursa dişin baya uzar demişti

tansiyonun düşükse, ince yapılı ve uzunsan olabilir. (normal yani.)
ama bir kan değerlerine, tiroidine fln ve kalbine baktır.

@goldentitan

tansiyonum normal,boyum 1.90 kilom 81

80 -100 tam arasi bence normal

sen diyetisyenin dediğini yap. denemiş yapmışsın ve işe yaramış.
vücut yapmak zaten 1-1,5 yıl alan bir şey min. 4 ay sonra başlarsın işte.

Sporu kestirmesinin bir sebebi de senin zayıflamanı görmek istemesi. Çünkü sen spor yaptıkça esasında yağ kıracaksın ve zayıflayacaksın. Ama kas ağırlığı kazandığın için kilon artışa bile geçebilir. Bu da diyetisyenlerin pek sevmediği bir durum.

bu konuda her gün olmasa bile her hafta soru soruluyor.
ingilizce kitap sözlükle okunmaz. sen o kelimenin anlamını cümleden çıkarırsın.
çıkaramıyorsan okur geçersin, başka bir kitapta çıkarırsın.
eğer çok çok bilmediğin kelime varsa daha kolay bir kitap seçersin.

dil kurslarında bile sözlük kullandırtmıyorlar. (en azından işini bilen yerlerde.)

dil öğrenmek sözlükle, kelime ezberlemekle olmaz.

çok sık geçen,ya da kitabın konusunu anlamanız için önem taşıyan 3-5 kelimeye bakmanız yeterli olur. Gerisini okudukça anlarsınız. ilk sayfalarda hiç anlamıyor gibi olsanız bile pes etmeyin yeter ki kitabın sonunu görün. faydasını uzun vadede anlarsınız.

sözlüğe cümleyi anlamak için ne kadar bakman gerekiyorsa bak. kitapta sık geçen sözcüklerin anlamlarını bir kenara not et. bir kitapla birlikte çok fazla kelime hazinen genişlemez. açıkçası birden fazla kitap okuman lazım. belki üç, belki beş, belki on... yani firez'in de dediği gibi uzun vadede fayda göreceksiniz. belki okuduğunuz kitapları başa dönüp bir hatta bir kaç kez daha okuyacaksınız. söylediklerim saçma olabilir ama bu iş maalesef bedava olmuyor, emek istiyor ve uzun vadede meyve veriyor.

ayrıca (bkz: #25543354)

küçük kavanozların kapagına delik açıp tuzluk vs yapmak var ama sayılır mı bilmem.

kopan düğme ya da sökülen bi yer varsa zımbayla tutturmak
tuvalet kağıdından mendil yapmak

erimeye yüz tutan sabunları birbiri üstüne yapıştırmak.
bitmek uzere olan yogurdu sulandirip sos/cacik/ayran yapmak
az kullanılmış peçeteyle tezgah/masa falan silmek.

-Çekecek varken parmak vasıtasıyla ayakkabı giymek..

kürdan yerine dikiş ipliği ya da kağıt, vs bişey kullanmak

kaşıkla soda açmak.

yoğurt kaplarını saksı yerine kullanmak.

eskimiş giysileri yer bezi yapmak.

gazate yapraklarını sofra bezi yapmak ve cam silmek.

burun kıllarını makasla kesmek yerine, parmakla koparmak.

çakmakla şişe açmak

(bkz: lifehacker)

grip 2011

Ben bunu kullanıyorum.
(git: globalburo.com )

Bundan önce kullandıklarım, başkalarında görüp denediklerim arasında en beğendiğim uçlu kalem bu oldu. Tutuşu da çok rahat ve bununla yazmak keyifli. Görüntüsünün de zarif olduğunu düşünüyorum. Tutturma kısmı(hani deftere falan geçirmek için kullandığımız yer) bu resimdeki kadar kalkık ve sevimsiz değil, onu belirtmeden geçmeyeyim.

pilot shaker

grip 2011 kesinlikle. bu güne kadar sorun yaşamadığım ve bana bu kadar uzun dayananan başka bir kalemim olmadı.

Fabet castelin bir bucuk liraya satilan kalemleri var ben cok seviyoruk kaybedince de uzulmuyorum

pentel. kalitelidir ve bozulmaz. görece daha ucuz olabilir. (ikinci olanı en azından)
www.google.com.tr
www.google.com.tr
iki modelinden biri. ikisinin de farklı renkleri var. ikinci linktekini ben 3 yıldır kullanıyorum (ki mimarlık öğrencisiyim, bizdeki kadar kalem tüketilen bölüm yok. diğer gsf bölümleri hariç tabii. neyse baya hafif o, yormuyor da. orası çıktı gibi dertleri de yok.)

para sorun olmazsa staedler al yıllarca kullan.

fsm'de galiba yapıyorlar. emin değilim ama.

Düzenli ve çok kasmadan çalış. Özellikle aralık ayına kadar çok yüklenme bünyeye. Ocaktan sonra arttır çalışma temponu.

kendine zaman ayır mutlaka ve ödül sistemi ile çalış.
kendine bir kaç aşamalı hedefler koy.
mutlaka ara vererek çalış.

mesela bugün 150 soru çözersem akşam yarım saat internette takılabilirim.
ama 200 soruyu tamamlarsam akşam en sevdiğim diziyi izleyebilirim.
eğer bu hafta 500 soruyu tamamlarsam haftasonu sinemaya (ya da ne seviyorsan) gidebilirim gibi.

kendine çok yüklenme. ve en önemlisi dengeli beslen ve düzenli uyu.
beslenme ve uyku senin enerjini, moralini çok etkiler.

İkinci hazırlanışınsa sanırım konuları biliyorsun. Öncelikle dengeli beslen, düzenli uyu.

Günde 1 ygs denemesi, 1 de lys denemesi (hangi alandaysan) çöz. Sabah bunları çözdüysen akşam da yapamadığın soruların konularını araştırıp o soruları tek başına çözmeye çalış tekrar.

Daha fazlası gerekmiyor. Ama günde 1'er deneme, zaman tutarak(!) çözmek çok önemli.

esenbogan mutluluğun formülünü vermiş.

uyku canım kardeşim, uykunu düzene sok. gece geç yatan adamdan -ki ikinci senesinde- bi bok olmaz. lys'den baba konuları en başından hallet. nisan ayına bilmediğin konularla girmek motivasyonunu mahvedebilir.
belli dönemlerde vites yükselt. yani kampa gir. motive ol ve 10 gün çılgın gibi çalış. sonra bi hafta sakin çalış. allah zihin açıklığı versin.

başlıktaki istekli kelimesini unutmuşum ben. bunun için de dua ederek çalışmanı önerebilirim.

geçmiş olsun o kuş bir daha düzelmez. genelde muhabbet kuşları küçük yaşta alınır ki insana alışsın, ama küçük yaşlarda korkarsa sizden bir daha da yanınıza gelmez.

mesela bir keresinde babam yeni aldığımız kuşu yıkamaya kalkmıştı hayvanda korkunca ele gelmedi hiç. mesele omuzumuza gelir, ağzımıza bile girecekti nerdeyse ama küçükken elden korktuğu için aradan aylar geçmesine rağmen ele gelmedi süreklü korktu.

büyük ihtimal sizde de aynı olay olmuştur, korkutmuşsunuzdur hayvanı ya da kimden aldıysanız onlar korkutmuştur.

yok bize dün geldi daha o imkansız da, veren kişi korkutmuş olabilir doğrudur.
böyle bir korkaklık yok, tırsıyorum hasta falan olmasın.

papaganokulu.org
burada papağanlarla ilgili her şeyi bulabilirsin.
(muhabbet kuşları da papağandır.)

bakın aldığınız kuşun kafası tamamen çizgili ise (yani hiç düz yer yok ise) o kuş yavrudur. yavru kuşlar tüneğe alışkın değildir. ve doğdukları yerdeki gibi kafesin dibinde dururlar. eğer kuşunuz yavru ise bu normaldir.

muhabbet kuşları stresten (yer değiştirme vb.) çok zarar görür. onu korkutmamaya, yavaş yavaş hareketlerle kendinize çekmeye çalışın. cereyanda bırakmayın. yeri sıcak olsun.

sorular için ışığımı yakın.

maket yapmak istiyorsan bir mimarlık öğrencisine yardım et, sevap işlersin:)

oyuncakçılarda olabiliyor, ya da kitapçılarda bazen.

mimarlık öğrencisiyim asdsadfasd küçükken parçaları gün gün verdikleri için hep eksik karton olurdu, tamamlayamamıştım hiç. bir de aynı heyecanı yaşayacak mıyım acaba merak ediyorum. ek olarak oyuncakçılarda aynı olmasa da benzer olarak gördüklerim çok tırttı. acaba onlar da mı o kadar tırttı? :(

hepsi birbirinden tırttı ama çocuk olduğumuz için bi bok sanıyoduk :)

Çocuk oyuncakları satan yerlerde bol bol var.

kadeh takımı. çok şık tasarımlar var, mutlaka işine yarar misafir gelince falan çok lazım oluyor kadeh.

zarahome'da çok hoş bardaklar olabiliyor. 15 liraya, 25'e, 30'a filan. bir tane şık bir şey seçersen bir o kullanır, hatrı olur filan. ne bileyim.

a böyle bir şey varmış. şişe bitse de saklanır bak. oturdum araştırdım. www.hediyeyarat.com

şarabın yanında neyi en çok sevdiğine göre de bir şey alabilirsin.
mesela et ile seviyorsa dökme demir bir tava iyi olur. (hele de mutfak işini seviyorsa)

fikirleriniz için teşekkürler...

mudonun ev eşyaları satan bölümüne gidebilirsiniz. güzel bir duvar saati de olabilir veya borcam?

yani 2-3 tanesini elinde sözlükle okuduktan sonra yavaş yavaş kelime haznen gelişmeye başlayacaktır ve haliyle daha rahat anlamaya, daha nadir bilmediğin kelimelerle karşılaşmaya başlarsın.

düzeyimiz aynı gibi. chuck palahniuk romanlarını rahatça okuyabiliyorum. tarz ilgini çekerse chuck palahniuk gibi ağdalı dil kullanmayan yazarların romanlarını deneyebilirsin.

kolay olan kitaplarla başlayacaksın.
ben mesela ilk harry potterı okudum ingilizce, hiç zorlanmadan. sonra başka bir kitaba başlamıştım klasiklerden, inanılmaz zor geldi. game of thronesa başladım, zorlanmadım ama betimlemeler o kadar fazla olunca (ve konuyu bilince sanırım) sıkılıp yarım bıraktım.
philippa gregorynin bir kitabını ingilizce okudum, o da fena değildi.

eğer sözlük olmadan anlamlarını çıkarabileceğin kelimeler ve kalıplar kullanan kitaplarla başlarsan daha iyi olur.
sözlükle okumak iyi değil ve tavsiye edilmiyor. dil kurslarında da sözlük kullandırtmazlar. senin anlamı çıkararak öğrenmen onu daha kalıcı yapar.

dilinin agirligiyla bilinen kitaplardan bu asamada mumkun oldugunca uzak dur. Zamanla olacak seyler, aceleye gerek yok. Makale okumani tavsiye ederim, kendi alanindaki tezleri oku ;) ders kitaplarini oku. mesela,ekonomiye ilgiysen (bkz: daron acemoglu) nun kitapalrini okuyabilirsin. ya da paperlarini.

Anlamadığınız sözcüklere hiç takılmayın, aynen devam edin. Yalnız bazı kelimeler çokça geçer veya konunun anlaşılması için bilinmesi şarttır, sözlükten sadece onlara bakın. Garip ama gerçek: Bir süre sonra daha önce bilmediğiniz kelimelerin anlamını sezeceksiniz.
(Gerçekçi gelmiyor biliyorum ama bunu bir deneyin).

imkanın varsa ipad/iphone ile oku. kendi içinde sözlük olduğundan hemen üstüne tıklayarak anlamını görüyorsun ve romandan fazla uzaklaşmadan anlamadığın kelimeyi öğreniyorsun.

ben basılı kitapta ingilizce okumayı hiç sevmememe rağmen bu şekilde her boş kalışımda açıp okuyorum. ayrıca klasikler bedava olduğu için kitap bulamama sorunu yok.

ve evet, anlamadığın her sözcük için hemen sözlüğe bakacaksın diye bir kural yok. bazen cümleyi okuyunca ne olduğunu çözebiliyorsun.

Annesi babası rocker ise metalci (siyah,grup logoları olan) bi bebek tulumu alınabilir =)
Veya futbolla ilgileniyolarsa fanatik bi tulum olabilir aynı şekilde :D

chicfrog.com

www.projexml.com

google da bulduğum örnekler bunlar,daha güzelleri de var ...

altin aliniyordu galiba bebege dogum gununde. ceyrek, nazarlik falan diyorlar.

İlk arabam alın ya da ilk bisikletim ya da neşeli kurabiye kavanozu. Yani o yaşa uygun bir oyuncak (içinde değişim kartı olan) olsun, ellerinde olmayan bir oyuncaksa rahat 1 yıl boyunca her gün 7/24 sizi hatırlayacaklar el mecbur:)

bisiklet+1

watsons'larda live clean diye bir markanın saç için özel argan yağı ve şampuan serisi var. %98 oranında bitkisel 29 lira olmalı. bir de softem'in aktar ürünü tabir edilebilecek yağları bulunuyor. onlarda 15-20 lira aralığında %100 doğal. argan doğal e vitamini kaynağı olduğundan değerli bir yağ fakat unutmamak gerekir ki bunlar hep; trend. doğru bir şampuan ve bakım ürünü kullanmak daha sağlıklı bir çözüm.

sarmısak (yağı da) çok iyi geliyormuş. kokuya dayanabilirsen tabi:)
kayısı çekirdeği yağı fene değil. hem güzel kokuyor, hem de kıllandırıyor. (ben roaccutane kullanırken banyo sonrası kullanayım demiştim, 1 haftada vazgeçtim.)

bitkisel yağlarla yapılan bakımlar gerçekten uzun vadede faydasını gösterir.saç için genelde tatlı badem,hint,menekşe,sarımsak ve saf zeytinyağı kullanılır.haftada 1 fln karışımı diplere sürüp bekletirseniz bir de kozmetik olmayan şampuan kullanınca saçtaki değişikliği farkedersiniz.

yani sizin ev malikane falan mı bilmiyorum ama, bizim evde oynanmaz. yükseklik gerektiriyor sonuçta. ha ben yerde top yuvarlar gibi fıtı fıtı oynarım diyorsan, ben ilk başladığımda evde sektiriyodum öyle bi şeyler yapılabilir.

voleybol filesi olan yerler en ideal oynama alanlarıdır. yere çizgi çekerek oynayan da gördüm. ama açık alanda oynanacağını belirteyim. 2 ye 2 keyiflidir.

masa tenisi kur daha iyi. badminton ne yaa.

biz koridorda oynardık kardeşimle, daracık alanda. profesyonel bi beklentiniz yoksa, maksat aksiyon diyorsanız çok zevkli oluyor (:

oynanmaz. yüksek tavan ve geniş alan gerekir.

herşeye hayvanlar gibi zam yapmalarını ben böyle bir politika olarak değerlendiriyorum açıkcası.

ne plani, plan ne arar türkiyede?

en basta istanbulun yasami ve olanaklari cok cok yüksek, kümülatif gelisiyo bu da.

mesela siz mecidiyeköyde oturmayi tercih edersiniz neden herseyin ortasinda.ya da okuyosunuz bu olanaklari görüyosunuz daha sonra orduya nasi dönceksiniz?

dediginiz mesela salliyorum eskisehir coook büyük bi teknokent kurdunuz, havaalani yaptiniz uluslarasi, alisveris merkezleri kuruldu, kütüphaneler, cok güzel olanaklar getirildi, ankaraya istanbula hizli trenler düzenlesti öyle olabilir.

ayrica metroya harcanan parayla baska bir sey yapilsa demissin de, metro ile sen sehrin hizini ve dinamizmini arttiriyosun, ulasim sagliyosun, ki 15 milyonluk bi sehir, pareto yapsam simdi tr de illerin %20 si %80 lik nufus olusturuyodur eminim yani:)

soruna tam cevap olmayabilir.

1. tr'de hiçbir şey düzgün planlanmış değil, planlamaya da zahmet etmiyorlar.
2. kişi odaklı politika var. yani her gelen öncekinin yaptığını değiştiriyor. bu sadece belediyelerde değil devletin tüm işleyişinde böyle.
3. imar gibi şeyler belediye tarafından izin veriliyor. ama belediye kendini denetliyor. (ya da bunun gibi bir şeydi.) bu yüzden zaten plansız büyüyen şehirlere ek olarak asla izin almaması gereken projeler izin alıyor.
4. ülkenin gelişmesi için bir politika zaten yok. politikacıların yaptığı tüm icraatlar oy toplamak için.
5. tr'de düşünen insan da çok yok. bu yüzden gelişmiyoruz.
6. düşünenler de ya bürokrasiye takılıyor, ya da parası olmadıığı için icraata geçmiyor.
7. kabul etmek istesek de istemesek de avrupa ülkelerinden çok ama çok gerideyiz.

Bence böyle bir plan olmasın. Herkes özenip İstanbul'a gitsin ki biz de diğer şehirlerde rahat park yeri bulalım, yeşillik alanlarımız olsun, tatil kafasında yaşayabilelim.

Bilakis İstanbul'un içinde yeni bir İstanbul kurma projesi var.Kanal İstanbul sanırım adı..20 milyar dolar gibi bir ranttan söz ediliyor.Ben ilk fırsatta İstanbul'u terk ederek kurtulmayı düşünüyorum.

1940lardan beri istanbul ile ilgili yapılmış bir plan yok,çılgın gibi büyüdüğü yetmediği gibi 3. köprü ile karadeniz kıyıları imara açılıp köprü altı gettolaşacak bir de üstüne kanal istanbul yapılınca kuzey-batısı da talan olacak,kanalın trakya tarafını da düşünürsek koskoca ülkenin 30 milyonu aynı yere toplaşmış olacak malesef.

Benimkinin değil.

sağ göze takılan lensle sol göze takılan lens kolayca ayırt edilebilsin diye? lens olmadan burnunun ucunu göremeyenler var.

Yeşil değil mavi renk de olabiliyor. Bende her iki renklisinden de vardı. Amaç sağ ve sol lenslerin konulduğu yeri karıştırmamak işte.

göremeyenler için de bir kapağın üstünde kabartma bulunur. (genelde r yazıyor.)

sera olmasın o?

serada yetişiyorlar+1
bır de o dedıgın sebze meyvelerın cogu ya dısarıdan geliyor ya da hızlı buyuyup meyve verıyor.
bır mandalınayı seraya ekeceksın, o agac olacak da meyve verecek. zaman ısrafı. ama domates oyle degıl.

bır de dıkkat edersen kıs domateslerı tatsız tuzsuz. ustelık yazın marketten aldıgın domatesler de sera. gercekten guzel domates cok az. (domatesı örnek verıyorum ama pek çok dıger sebze ıcın de aynısı geçerlı.)

üstelık basıyorlar ılacı hormonu, hızlı buyuyor.

küçük kesme testeresi yok belli ki.
aynı mantıkla bir bıçakla birazını kalın bölüme bağlanan boğazından kesip sonra el ile yana doğru bastırıp "pıt" diye kırmayı denemek işe yarayabilir belki.

cogu ampülün bogumunda bir nokta vardir. tam oraya baski uygulaman lazim. ampülün elinde patlamamasi icin sadece bogumdaki parmak ile baski uygula. ampülün gövdesini elinin icinde sıkarsan elinin icine patlar.

alt kismini tutup ustune basparmakla orta parmagi birlestirip orta parmakla vuruyorsun. (lisede birinin kulagina arkadan vurur gibi:)

sol el işaret ve baş parmağı eklemleriyle sıkıştırıp alt gövdeyi, sağ elin aynı bölgesiyle eller ters hareket 100.000 ampul tecrübesi

Ben denk gelmedeim ama belki vardır. Türk kahvesi kupayla içilmez (miktar olarak değerlendiriyorum) çözünen kahvelerdende Jacobs Monarch öneririm. Ayrıca çözünme olayı normal, o kadar kimyasalı sana karıştırsalar sen bile çözünürsün suda.

aradığın şeyin mantığını anlayamadım yalnız. kahve suda çözülecek ki o su kahve halini alsın.

kahve markası soracak olursan da ben tchibo kullanıyorum, filtresi olsun nescafe mantığında olanı olsun gayet güzeller.

filtre kahve iceceksin o zaman.

@hosein demek istediğim tamamı çözünüyor yani dipte kahve kalıntısı kalmıyor.
@goldentitan filtre kahve için makine filan gerekir mi?

Aynen filtre kahve + french press alacaksın, mutlu mesut iceceksin kupa kupa kahveni

French press sana göre bence.hazır kahve tüketmemeni tavsiye ederim.

French press de filtre kahve demle. Türk kahvesi sevdiğine göre arabica kahveler hoşuna gidecektir. ama ben sert kahve de içerim dersen buyur;
(git: www.starbucks.com.tr)

büyük migroslarda 10-15 tlye french press var. al ondan. sonra da git tichibodan "french press için " belirtmesini kullanarak kahve çektir. bu işlemi starbuckstan da yaptırabilirsin ama 2 katı para verirsin aynı gramaj için. tadı da birazcık daha iyi tichibodan.

french press disinda kahve filtreleri de var. makinesinin ilkeli gibi.

yanlış anlamadıysam french press ile kahveyi demlemiş oluyoruz. bu hoşuma gitti deneyeceğim.

(bkz: shazili)

wall-e harika.

ben monster inc'i daha çok sevdim.

Monster inc baya iyidir pixar'ın en iyisi bence

monsters inc. iyidir, hazır ikincisi yoldayken onu izleyin derim.

monster inc.

wall+e yi izlemedim ama monsters muhtesemdi.

Monster inc. kesinlikle. Daha eğlenceli.

monster inc

ikisi de mutlaka izlenmesi gereken filmlerden. (imho)

nedenini bilmedigin bir agriya ilac icmemelisin.

1. belki çok şaşırıcaksın ama böbrek direkt mideye bağlı değildir, midedeki suyu değil, kandaki üreyi ve artık maddeleri süzer. su-böbrek ilişkisi dolaylıdır.
2. böbrek nerdedir? ellerini beline koy, başparmaklarının değdiği noktalar böbrek dolaylarıdır.
3. ağrının bu bölgelere yakın olup olmadığını idrak et.
4. her ne olursa olsun ağrı dayanılmicak gibiyse acile doğru yola çık, böbrek mühimdir, kompleksdir. bel var orda, fıtık olabilir..

bel ve belin arkasına doğru sırt ağrısı oluyorsa, sağa da dönsen sola da dönsen ayağa da kalksan ağrıyorsa bir de idrarın rengi değişikse(normalden koyu mesela). böbreğine doğru eğil ve "hoşgeldin sevgili böbrek taşım." diye kulağına fısılda onun.

bir ihtimal tabi bu.

doktora git, ağrısı pistir eğer böbrek taşıysa. hayattaki en büyük ağrılardan biri diye tanımlanır. hatta bi bak böbrek taşıyla ilgili başlıklara sözlükte. daha iyi anlarsın.

lisede almanca gördüm.az çok biliyorum ama fransızca konuşmayı hep istemişimdir.

konuya dönecek olursak, bu dillerin iş hayatına etkisi bence eşit.Zaten tüm dünyada ingilizce tek lisan olmuş durumda.Şahsi fikrim, hangi dili daha çok seviyorsanız onu öğrenin.İlgi ve istek biraraya gelirse öğrenme daha etkili ve kolay olur diye düşünüyorum.

ingilizce ogrenmeye devam et. gucunu, zamanini ve parani ingilizcene yatir.

almanca iyidir ama , fransizca ve almancayi iyi ögrenemeyecegin icin bence hic bulasma cv de 5 dil bilip bisey bilmeyenlerden olma, baska dil yerine o eforu güzel hobi, calismalara harca:)

mühendis isen almanca.
almanca iyidir, kaba görünür ama düzgün konuşanları da çok.

mühendissen, almanca. Ben çok zevk alıyorum almancadan. Ama gramer'i çok ağır, yani, ingilizce ciddi manada hiçbir şey yanında. b2 bitene kadar sürekli gramer sürekli gramer öğreniyorsun. Ama konuşması zevkli bence.

madem mühendissin,önce almanca'yı göm derim.üstüne düşersen - ingilizcenin iyi olduğunu varsayarak- 1-1.5 senede bitirirsin almanca'yı.üstüne de fransızca çekersin hobi mahiyetinde,tamamdır.

dünyada fransızca almanca'ya kıyasla daha fazla kabul görür. ama avrupa özelinde almanca çok daha güçlüdür, 100 milyon native yarısı kadar 2. dil konuşanı vardır.
mühendislik için almanca'nın daha büyük avantaj olduğu kabulu yanlış olabilir çünkü türkiye'nin aldığı yabancı yatırımlara bakıldığında fransa'nın almanya'nın önünde olduğunu hatırlıyorum. eğer tr'deyseniz konu mühendislik bile olsa fransızca daha avantajlı olabillir. bir de hangi dile daha çok talep var ve piyasası nedir onu tartmak lazım. malum almanca konuşan sayısı türkiye'de fransızca konuşanlardan misliyle fazladır. bu açıdan da fransızca sizi 1 adım öne çıkarabilir.

devekuşu bence, N ile başlaması zorunlu muymuş?

tip aynı devekuşu, evet, ama diğer hayvanların hep kendi baş harfleriydi. N ile hayvan bulamayınca bari devekuşu koyuverelim mi dediler acaba. benimki de merak işte.

ne kuşu

yok canım o harflerle hayvanların alakası yoktur
bildiğin devekuşu o. İsim artist oyununda bile n ile başlayan hayvana nil timsahı yazdığımıza göre

vay anasını sayın duyurucular

NANDU

hayvan budur

www.google.com.tr

rhea diye biliyordum ben o hayvanı. ispanyolcasını alıp türkçeye getirmiş adamlar.

nandudur heralde. ama tipi devekuşuna daha çok benziyor.

amcam bir kaç yıl önce barda (nasıl bir bar bilmiyorum ama, bana bar diyince aklıma hep metal çalan bir yer geliyor liseden kalma şartlanmışlıkla:) bir kadınla tanışıp evlendi, üstüne de çocuk yaptı.

ben varim. 2 sene kadar birlikteydik.

Sevgilimin yakin arkadasi kiz arkadasi ile barda tanismis. Uzun yillardir cikiyorlardi bu yil itibariyle evlendiler.

arkadaşım "barda tanışılan kişiyle en fazla one night stand yaşanır" kafasındaydı sonra hep takıldığı barda bir adamla tanıştı, görüşmeye başladılar sevgili oldular derken adam aynı bardan kızın bir arkadaşını kaldırınca (arkadaş olduklarını bilmeden) film bitti. Ama "ciddi ilişki"ye çok yaklaşmışlardı, sayılır bence.