bence kadınlar zor, erkekler kolay gibi bir genelleme yapmak saçma. zor insan olur, zor kadın olmaz.

ünide tıpkı senin gibi %95’ini kızların oluşturduğu bir bölümde okudum. ofis hayatında da çoğunlukla etrafımda kadınlarla çalıştım. çalışması zor kadınlar olduğu gibi erkekler de gördüm. tek bir cinsiyet üzerinden genelleme yapamam. ünide ve iş hayatında en yakın arkadaşlarım da genelde kadınlardı.

şu anki iş yerimde 5 yıldır erkeklerin içinde çalışıyorum. bu sürenin çoğunda tek kadın çalışandım hatta. erkeklerin öfleyip püflemeyen, triplenmeyen canlılar olduğunu size düşündüren nedir, çok merak ettim. genellemeleri yanlış bulmakla beraber son 5 yıllık tecrübeme dayanarak erkeklerle çalışmak zor diyorum.

bence de genelleme yapılmaz ya kişi ile ilgili.
mesela ben kadınım ve benimle çalışmak zor bence çünkü hemen sinirlenen biriyim. tahammülüm düşük.
ama bence ofiste erkek bi çalışan var onunla da çalışmak zor. hiç öfleyip pöflemiyor ama iq seviyesi çok düşük. ona bir işim düştüğünde sinilenmeden sakince anlatmaya çalışmak, böyle defalarca anlatmaya çalışmak inanılmaz zor.

Çalıştığım errrkek gibi errkeklerden bazı örnekler:
Eskiden çalıştığım yerde bir patronum, eşi yan odadayken (veya iş yerindeyken), bir kadın çalışanla sürekli odasının kapısını kapatarak öğle yemeği yiyordu. Kadın çalışanlara "arkadaşlar biraz daha güzel giyinelim, makyajımıza dikkat edelim" diyordu. Kızı yaşındaki çalışanlara sarkıyordu, gecenin yarısında mesajlar atıyordu.
Başka örnek errkek çalışan yine gecenin bir yarısında kadın çalışanlara mesaj atıyordu, sadece kadın çalışanlara sürekli biçimde "gülüm, canım, birtanem" diye sesleniyordu ve tepki gösterince "alınmıyorsun değil mi, samimiyetten eheeheh" diyordu.
Bir başkasının bizzat bana sabahın 04.30'unda mesaj atmışlığı var.
Bir öteki, yine erkekti. Torun torba sahibi ama müdürle kırıştırıyordu ve bütün iş yeri bunu biliyordu. Bu adam bir de hayvan gibi vergi kaçırıyordu, çalışanlara bağırıyordu, izin istediğinde yalvar yakar veriyordu, suratımıza bakmıyordu. Hatta bir kere kızı ameliyat olan bir çalışana izin vermemişti çünkü "bakacak kimse mi yok?" diye çıkışmıştı. Aynı errkek gibi erkek adam, üç ay boyunca maaşını vermediği (ve zaten kayıt dışı çalıştırdığı) temizlik görevlisi en son ağlayınca "sen de amma paragözsün" demişti.

Kadınlarla neler yaşadım? Parada anlaşamayıp efendi efendi yolları ayrıldık. Bu kadar. Taciz edilmedim, hakkım yenmedi, hakaret edilmedi, zorla bir şeyler imzalatmaya çalışılmadı.

Ama aynen, kadınlarla çalışmak zor çok haklısınız.

Benim kendi deneyimim, kadınlarda sayıca daha çok ufak tartışmalar çıksa da genelde art niyetli olmuyorlar. Erkekler her türlü sinsi pislikliği yapıyor. (Erkeğim)

Benim için hep tam aksi oldu bu zamana kadar. Kadınların kendi arasında durum nasıl bilemiyorum ama erkekler bir arada olunca sınırları çok kolay kaldırıyor. Erkek muhabbeti de beni bayıyor. Bizim millette genel olarak yaparız abi, hallederiz hocam kafası hakim. Erkekler bir aradayken bu damar iyice kabarıyor. Kadınlarla çalışırken işe daha iyi yoğunlaşıyorum, daha sistemli gidiyor.

Çalıştığım yöneticiler açısından da kadınlar daha iyiydi. Örneğin erkek yöneticiler genel olarak olmazdan anlamıyor. Yan yatırın, çamura batırın, kenarından kırpın diye yan çiziyor, iş gerçekten olmayınca alelacele iki ayağı bir pabuca sokuyorlar. Kadın yönetici olmazdan anlıyor. İş adım adım ve tek seferde gidiyor.

Ayrıca erkek yöneticilerin odağı çok kolay dağılıyor. Yok hafta sonu şöyle yapalım, yok gidip bilmem ne gömelim, şuraya şunu alalım yolumuzu bulalım.... bir ton şey. Hariçten bir sürü şey çıkarıyor. Kadınlar bu tarz atraksiyonlara girmiyor pek.

En azından benim deneyimim bu yönde oldu hep.

Ben bir kadın olarak kadınların tepkiselliğinden ve çok konuşanlarından gerçekten çok rahatsız oluyorum, bunlardan ikisi benim annemle teyzem. Öf pöf etmek zaten en zıddıma giden şeyler, çekilecek dert değil. Haklısın.

Gerçekten zor bu arada.

Otu boku yanlış anlamalar, yokuşa sürmeler. Sıkıntılı.

Erkekler daha çok görev adamı, yapalım, bitirelim, gidelim.

Tedarik zinciri kadın daha fazla olan bir sektör ve genel olarak kadınlarla çalışmaktan memnunum. Özellikle onlarla olan farkı görmek enteresan (örnek verirsem ben işe alım yaparken çok daha analitik şeylere bakıyorum, benim müdürümse daha duygusal, karaktersel şeylere. O sebepten iyi bir takım oluyoruz).

Misal mevcut organizasyonda erkeklerin karakter kalitesi kadınlara oranla çok daha düşük. Yalnız yalan olmasın çalışanlarımın erkek olanları ile daha direkt olurken kadınlara bir tık daha indirekt yaklaşıyorum. Gene açık konuşmak gerekirse emekli olan eski müdürle futbol, rugby, araba konuşmayı baya özledim. Galiba kadınlarla çalışmadaki tek sorun bu benim için çünkü ilgi alanlarımız farklı.

şirketlerdeki kadın yönetici azlığının, kadın bürokrat azlığının vs. genel sebebi tam olarak budur. kadınlarla çalışmak çok zor, çünkü kadınlar pazarlığa açık kişiler değil. bunları idare edemiyorlar.

en basiti benim gözlemim olan site grupları.
bir sorun karşısında site grubundaki erkekler "şöyle şöyle bir durumla karşılaştık, bu konuda böyle böyle aksiyon alınması çok iyi olacaktır" tarzında temiz bir üslupla yaklaşırken, aynı konuyu kadınlar kavgaya, sataşmaya ve çekişmeye çekiyorlar anında.

hatta bu diyalogları gösterdiğim kadın çevrem de genelde "adam niye böyle yazmış ki" diye topa giriyorlar, daha sert, daha pazarlıksız daha tahammülsüz yaklaşılması gerektiğini söylüyorlar.

özet geçmek gerekirse;
tartışmaya kapalı bir şekilde kadınlarla çalışmak çok zordur. çünkü her olaya fazlasıyla tek boyutlu bakarlar. pazarlığa kapalıdırlar. bu genetik bir şeydir, buna kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. erkeklerin testosteronunun fazla olması gibi bir şeydir yani.

Nacizane hayat tecrubem:
kadinlar cok fazla stres yapiyor, herhangi bir meseleyi cok buyutuyor, raporu nasil yetistirecegiz iki gun kaldi, o musteri niye hala donus yapmadi bilmemne cok fazla sinir, stres, gerginlik yayiyorlar cevreye. Erkeklerse "hallederiz, bir sekilde aradan cikartiriz, dunyanin sonu degil" kafasinda.

Kadinlarda dedikodu,ikiyuzluluk ve yapmaciklik da cok fazla. Kiskancliktan, fitneden birbirlerini bogazlayacak iki insan yuz yuze gelince bluzun, etegin cok yakismis diye yalandan gulumserler, muhabbet ederler, vicik vicik birbirlerini overler. Erkekler kimse bana bulasmasin, dertsiz basim agrisiz asim mantalitesinde genel olarak.

Kadinlarin ilgi acligi diye bilimsel bir olay da var sanirim,cogu erkek sadece yuzunu yikayip geliyor, kadinlar bir suru kombin, makyaj vs. Orasi benim ekmek yedigim yer ya, ben cinsiyetsiz takilmak herkesi ana baci kardes gibi gormek istiyorum ekmek yedigim yerde. Benim dikkatimi niye parfumunle, dekoltenle, suh kahkahalarinla, dagitiyorsun.

herkesin yorumuna saygılıyım sadece ben bireysel tecrübemi ilettim. erkeklerle çalışmadığım için kadınlarla olanı yazdım. kesinlikle amacım cinsiyetçilik değil.

ben feminist bir insan olarak yazıyorum:
çalıştığım bir devlet kurumunda kadınlar yüzünden ruh hastası oldum. çoğusu kafadan rahatsızdı. narsistler, dalkavuklar, neler neler...

2018'den beri %90'ı kadınlardan oluşan ekiplerle, yöneticilerle çalışan biri olarak şunu diyebilirim ki, kadınlarla çalışırken onlara adapte olmak gerekiyor. Buna adapte olmuş bir erkek olarak, erkek çoğunluklu ekiplerle çalışmaya başlasam bu sefer oraya adapte olmam gerekecek.

Neticede kadın ve erkeklerin belirli farkları var ve uyumlu olmaya çalışmak işleri kolaylaştırıyor.

Senin için demiyorum ama kadınlarla çalışmak zordur demek; normal olan erkeklerle ve onların atmosferinde çalışmaktır, kadınlar bundan farklı olduğu için anormal olan onlardır, anlamı taşıyor. Bu da erkek-merkezci bir bakış açısı.

yıkayıp satacaklardı tabi ne yapacaklar.1 ay içinde alışmadıysan daha da alışamazsın o yatak sana uygun değil gibi.

üst tarafında yumuşak katman dediğin şey çıkartılabilir yatak pedi mi acaba ?
ben olsam ters çevirip alışmaya çalışırdım.sert yatakta uyumak daha kolay olabilir içine gömülmek çok kötü bir his.
genelde yeni yataklar sert olur.yarı ortopedik mi aldın?
belki aldığın yer ile görüşebilirsin

Bu visco tipi yataklarda ben de aynı sorunu yaşıyorum. Bel ve boyun ağrısıyla uyanıyorum. (yatağın genişliğiyle hiç ilgisi yok bence)

Başkasına sıfır diye satılacaksa kötüymüş o iş.

Bir aylık süre ne kadar geçti, bazen konuşmak işe yarayabiliyor.

Yaramaması da yüksek ihtimal belki o zaman ikinci el satmayı denebilirsiniz, alan olursa.

Olayı şöyle çözdüm: Yatağı ters çevirip üzerine büyük boy, kalın bir battaniye serdim. Böylece sert bir yatağa dönüştü. Şimdi çok daha memnunum. En azından değiştirinceye kadar rahatlıkla kullanabilirim.

rahatsız olduğum bir şey de yatağın çok yüksek olması. Kenarına otursam ayaklarım havada kalıyor. Alçak daha güzel. Tecrübe oldu: Bir daha alırken dikkat edeceğim.

link çalışmıyor.

Bende açılıyor. Neden başkaları açınca çalışmıyor bilmiyorum.

sanırım bir hesap altından girip eriştiğiniz için ya da belli bir oturum hesabı altından hareketle gidildiği için olabilir. chrome web store altında pdf downloader şeklinde eklentiler var. aratıp kurun belki işinizi görebilir.

bir önceki evimizde site yönetimi belediyeden geri dönüşüm konteyneri talep etti, o işi de direkt özel firma yaptığı için getirdi konteynerini koydu. cam, kağıt, plastik ne varsa poşetleyip o konteynere atıyorduk.

şimdiki evde sitenin öyle bir uygulaması yok ama biz yine ayırıyoruz ve çöpü alan ablaya söyledik, onlar da güya ayrılan çöpleri başka konteynere atıyorlarmış.

zaten belki duymuşsunuzdur sıfır atık bilmemne yası geçti veya geçecek. çöp ayrıştırma zorunlu olacak. şimdi bir şey yapmıyorsanız da sallayın, yasa çıkınca ne yapacağınız belli olur.

sitede her çöp kutusu yanında kağıt için atık kutusu da var, oraya atıyoruz mümkün olduğunca.

denizli belediyes mavi çöp torbası dağıtıyor ve belli günlerde topluyor. ben başka bir ege ilinde yaşıyorum geri dönüşebilen atıklarımı toplayıp belediyenin toplama kutularına atıyorum.

cam dışındakileri aynı torbada biriktirip çöpün yanına bırakıyorum. Kâğıt toplayan insanlar alıyor. Çöp konteynerinin içine atmıyorum.

Kağıt için ayrı konteyner'a koyuyoruz biz topluca. Bu yoksa çöpün kenarına takarsanız kağıt toplayanlar alıyor. Çöp toplama saatinden sonra yapın ama, direk çöp kamyonuna atıyorlar yoksa.

ayrıştırmıyorum.
ayrışık atılan çöplerinde geri dönüşüme gittiğine inanmıyorum.
ayrı ayrı atılan çöpler toplanıp beraber çöp dökme alanlarına dökülüyordur.

bunun bu şekilde olacağına inanmak için çöp kamerasını günboyu takip edip kameraya almaya bile gerek yok.

Biz de kağıt/cam/plastik çöplerini ayrı bir poşette toplayıp çöpün bitişiğine bırakıyoruz.Kağıt/plastik toplayıcılardan biri mutlaka alıyor.

Her ilde çöp ayrıştırma için gerekli tesis var mı bilmiyorum.Ama mutlaka kağıt/plastik/cam toplayan insanlar geliyordur. Ayrı bir şekilde bu atıkları biriktirmek toplayıcılar için çok daha kolay olur. Annemi bu şekilde ikna etmiştim. Çünkü o da geri dönüşüme gitmediğini düşünüyor. Belki de haklıdır.

Bir televizyonda dikey frekanstan bir kanal izlerken diğer televizyondan yatay frekansta yayın izleyemezsin.

LNB'den ya da merkezi sistem dağıtıcısından iki farklı kablo gelmesi lazım.

Aynı anda çalışmaz alıcılar, çünkü biri LNB'ye dikey sinyal gönderirken biri yatay göndermeye çalışacak vs.

Şöyle olur, salondaki alıcının varsa çıkışından kablo alır 2. cihaza girerisinz.

1. cihaz kapalıyken ama stad by konumundayken 2. cihaz her türlü çalışır.

1. cihaz çalışırken izlenen kanal hangi polarizasyonda ise 2. alıcı sadece o polarizasyondaki kaalları gösterir.

İki TV'yi aynı anda izleme ihtiyacı yok.
Sadece mutfaktayken mutfaktakini, salondayken salondakini izleyeceğiz.
Bu durumda kabloyu iki TV'ye de bağlasak olur mu?

İki uydu aynı anda çalışmadığı sürece sorun olmaz.

Mutfağa geçerken diğer uyduyu kapatmayı unutmayın yeter.

F klavye yaparsan 2-3 haftada öğrenirsin, sonrası pratik. F klavye Türkçe'ye daha uygun. Klavye ayarlarını değiştirip bakmadan yazabiliyorsun. www.youtube.com

bir iki haftada öğreniriniz.
lisedeyken basit bir programla çalışmıştım. işe yarıyor gerçekten.

Hiç gerek yok, benim de kollarım kıllı ve dövmelerimle iyi duruyor. Dövdür gitsin. Hatta epilasyona vereceğin parayla da yine dövme yaptır.

benim bi kolumda ayı dövmesi var kıllar geri uzayınca 3 boyutlu oldu, kızlar gelip ay ne kadar şirin ayı diyip okşuyor

Yapılmamalı. Çok itici duruyor kılsız kollar erkekte. Bence "lazer zaten sadece azaltıyor, tamamen bitirmiyor" diyenlere de aldanma. Bu kadar kadın 0 tüyle yıllardır lazer sayesinde dolaşıyor. Sarışın olmadığın için tavuk gibi kalıverirsin ortada bir anda. Dediğim gibi, çok itici. Ha yaptırırsan da 6'an aşağısı kurtarmaz muhtemelen, belki de 8.

kollarını kestiğinde hooşuna gidiyorsa yaptırabilirsin ama acele etme önce dövmeni yaptır madem dövme için istiyorsun. bir de illa sıfır tüy olacak diye bir şey yok epilasyonla iki seansta en azından hafifletebilirsin kıl görüntüsünü. niye bu kadar yaptırma demişler anlamadım :shh:

Benim kollarım biraz ince olduğu için kıllar itici bir görünüme sahipti.
bir gün bir çılgınlık yapıp tıraş makinesi ile (birkaç mm'lik bir tarak takarak) kılları kestik. tarak kullandığım için jiletlenmiş gibi görünmüyor. kıllar kesildiği için de hafif kıllı normal bir görünümü var. şimdi üç beş ayda bir yine kesiyorum. bu görüntüden çok memnunum. lazer hiç tavsiye etmem. enseme yaptırmıştım. yine de çıktı kıllar sonradan. ama bilemiyorum belki teknoloji gelişmiştir. ya da başka yöntemler denenebilir.

Üniversite’nin iyi olması ve ortalamanın yüksek olması her zaman para kazandırmayabilir. Belki de buna çok güvenmemen gerektiğini anlatmaya çalışıyorlardır.

Ama şu da bir gerçek ki başkasının hayatını sorgulama fetişisti neandertallerden uzak durmak bir insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliklerden biri.

İngilizce öğretmeni geldi. Üniversitelerin hazırlık programları her yıl öğretim elemanı alımı yapar. Önce part-time olarak alinirsiniz belki, hemen yüksek lisansa başlayın. Yüksek lisansınız bitince full-time olarak işe başlarsınız. Yüksek lisansınızın son yılında doktoraya başvurursunuz. Haziran'da mezun olur, Eylül'de doktoraya başlarsınız. Aynı yılın Eylül ayında full-time devlet ya da özel universitenin hazırlığında İngilizce ders vermeye başlarsınız. Bölümde ders vermek icinse mezun olduktan sonra 6 yılınız var. O kadar da kolay değil. Ben de doktorada 3.yilimi geride bıraktım. Bu yollardan geçtim. Ama mezun olur olmaz iyi bir üniversite sizi part-time da olsa işe almayabilir. Bir dil okulu ya da kolejde yüksek lisansınız bitinceye kadar çalışmanız gerekebilir. Formasyon da kalktığı için (sanirim) kolej de olmayabilir. Dil okulunda çalışırsınız sanırım.

Öncelikle "enerji vampiri" kavramını araştır ve öğren ve enerjini korumak için önlem al.
Belli ki başarılı birisin. İnsanlar seni aşağı çekmek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklardır.
Yüreğinin sesini dinle ve neye ilgi duyuyorsan, zevk alıyorsan onun üzerine git. Akademik alan ise Yüksek lisans için şimdiden araştır ve hazırlan ufaktan. Özel sektör ise staja odaklan. Mezun olunca deneyimin olsun ve daha kolay iş bul.
Sen bilgiye, tecrübeye, eğitime değer ver ve seni ileriye götürecek olan bir araç olan parayı da her halükârda bir şekilde kazanmaya çalış.
Hedeflerini herkesle konuşma, bunu kaldırabilecek doyumlu ve güvendiğin insanlarla paylaş sadece. Boş boş konuşan insanlarla muhatap olma, onlardan -iyi niyetli değillerse- uzaklaş.

Turkiyede ozellikle sosyal bolumlerde akademide kalabilmek ciddi bir sikinti artik.

En tepe vakiflar ve devletler kendileriden mezun olana bile burun kiviriyorlar, yurt disindan ve/veya daha iyi universiteden master/doktora almadiysan isin zor.

Kalan devletlerin buyuk cogunlugu ciftlige donmus vaziyette, torpilin varsa, gercek ve mecazi manada iyi yaliyorsan varsin yoksa yoksun. Ogrenciyken borusu oten bir hocaya yanlayip onunla yuksek lisans yapmak da ise yarayabiliyor. Hersey iyi giderken bile biri sana kil olup akademik hayatini yakabiliyor.

Tepe 5 icinde olmayan vakiflarda da devletle benzerlikler var + bir cesit kolej ogretmeni gibi goruluyorsun.

Yapma demiyorum ama dalacagin cukura a b c d planlariyla gir.

1- Moralinizi bozmayın. Tanıdığım çoğu üniversite öğrencisi bile çeviri işi yapıyor ek gelir için, bu doğru. Hatta trollüğe vurmak işi en güzeli; bana benzer yaklaşanların kendi mesleklerine gömmeye başladım ben, size de tavsiye ederim. Bu eleştirileri size çekinmeden yapanların mesleklerine, yaptıkları işlere siz de tepki verin. "Senin gibi X okuyup Y olmaktansa dil okudum." deyip suratlarını izleyin.

2- Doğrudan akademiye girmenin insanı tecrübesiz kılacağı eleştirisi bir parça doğru. Akademik de olsa araştırma görevliliği de bir iş; hiç çalışma hayatını yaşamamış kişiler bir işin getireceği sorumluluklarla başa çıkmada biraz daha bocalayabiliyor. Ayrıca ilerisi için de bahsettiğiniz ek gelir imkanı olmaması insana mali açıdan sorun yaşatabilir. Akademide sabit bir maaş alırsınız, eski tabirle "ne uzar ne kısalırsınız". Sizin alanınızda bu iş nasıl olur bilmiyorum ama kendi alanımda çoğu akademisyenin dışarıya da ek iş de yaptığını biliyorum. Hele ki İstanbul'daysanız işin bu mali yönü göz ardı edilemez olabiliyor; İStanbul çok pahalı bir şehir. Araştırma görevlisi maaşı Anadolu'da bir şehirde çok iyi bir maaş olabilir, ama İstanbul'da çok ucu ucuna yetecek bir miktar. İleride kendi evinizi alabilmeniz, istediğiniz yere tatile gidebilmeniz pek mümkün değil.

3- Herkesin torpille işe girdiği doğru değil, torpille işe giren vasıfsızın çok olduğu doğru. Şöyle düşünebilirsiniz: "FETÖ soruları çaldı hep onlar üniversitelere yerleşti" de diyorlar ama o dönemde her iyi okulda okuyan soruları çalıp da mı kazandı? Biraz kendi başarısızlıklarına kılıf bulmayı sevenler bu tür bahanelerin ardına saklanıyor. Bir yerlere hakkıyla gelenler değil de, haksızlıkla gelenler de haberlere çıktığından örnek olarak da bol bol bunları kullanıyorlar. Ama akademiye girmeyi düşünüyorsanız şunu da unutmayın: Hoca tanıdığı, bildiği adamı almak ister. Diyelim ki iki adaydan biri sizsiniz, ALES ve dil puanınız da daha yüksek; diğeri de her alanda sizden daha düşük puanlı hocanın eski öğrencisi. Bu olasılıkta sizin seçileceğinizin garantisi yoktur; jüriyi çok etkilemiş olma olasılığınız dışında eski öğrenci (tabii boş beleş bir tip olmadığı varsayımıyla yazıyorum) size göre avantajlı konumdadır. Bu yüzden bilim sınavlarında geride bırakılmak için 0 alan arkadaşlarım oldu, çok sinirlendim, ama içten içe hocaları haksız da bulamıyorum. Huyunu suyunu bilmediği birisi yerine nasıl çalışacağı hakkında bilgisi olan adayı seçmelerini yadırgayamıyorum. Asistan alımında bir sürü değişken olabiliyor, kesin bir dille şöyle olur/böyle olur demek zor.

Siz Boğaziçi'nde yüksek lisansınıza başlayın, kadro açılırsa da başvurun. Zaten çat diye kadro çıkmıyor, her şey YÖK'ün ve ilgili fakültenin elinde. İlginizi çeken bir kadro ilanı çıkana kadar da ufaktan çalışırsınız. Bu mahalle teyzesi vizyonlu insanlardan da uzak durun.

wish i could find a way to disappear +1

3. şimdiden akademisyen olmak istediğiniz okulda lafı sözü dinlenen bir hocayla irtibata geçin. mümkünse kendi okulunuzda değil o okulda yls yapın.

2. akademide kalırsan tecrübesiz olmak eğer uygulamalı bilimlerde çalışmıyorsanız çok geçerli bir eleştiri değil. akademisyenlik kendi başına bir meslek ve kendine özgü tecrübeleri gerektiyor, bunlar dışarıda edinebileceğiniz tecrübeler değil. ama okuduğu bölümden ya da ileride yapacağı işten bağımsız olarak, sırf iş hayatı tecrübesi açısından staj ya da part time tecrübesi edinmesi her öğrencinin faydasınadır. şu an zor ama bir fırsat bulup bir iş/staj yapın derim.
uygulamalı blimlerde ise sektör tecrübesi şart, adam hayatında inşaata adım atmamış inşaat mühendisliği anlatıyor ya da bir sınıfta 5 dakika durmamış öğretmen olmayı anlatıyor. sizi edebiyat bölümü mezunu olarak nasıl bir sektör tecrübenizin olması gerekiyormuş ki? zaten akademide çalışmaya başlarsanız da büyük ihtimalle orada kalacaksınız. 3 yıl 5 yıl akademisyen olayım sonra özel sektöre geçeyim diyen görmedim hiç. (çok büyük sorunlarla ve talihsizliklerle karşılaşmadıkça) yani kısaca başka bir sektörde tecrübenizin olmaması akademisyen olunca sizi niye rahatsız etsin ki.

A. kurs sana komple dosyanı verecek, içinde kursa yazılırken verdiğin diploma, sağlık raporu vs belgeler olacak, sertifika da bu dosyanın içinde olacak. sen sadece hazır olunca kurstan dosyanı alacaksın.

B. edevletten alınıyor (kursa yazılırken vermiş olman lazım zaten).

C. yeteril olur.

D. edevletten adli sicil kaydının çıktısını al dosyana ekle.

@pati,

aslında ilk kez sürücü belgesi almıyorum, kimliğimi ve sürücü belgemi yenileceğim. artık dijital olacak ya kartlar, bunun için.

bu durumda A maddesi için ne yapmalıyım?

(Teşekkürler.)

Sürücü Belgesinin Kayıp/Çalıntı, Yıpranma, Kimlik Bilgilerinde Değişiklik vb. Nedenlerle Yenilenmesi İşleminde İstenilen Belgeler Nelerdir?
•Kimlik Belgesi
•Kayıp/Çalıntı değilse mevcut sürücü belgesi
•Sürücü Sağlık Raporu
•Sürücü belgesi değerli kâğıt ve harç bedeli, vakıf payı
•1 adet biyometrik fotoğraf
•Kan grubunu belirtir belge veya yazılı beyan
•Adli Sicil Belgesi (Elektronik ortamda sistemden kontrol edilmektedir.)

Daha uzun yazmak isterdim. Yazdiklarindan birkac cumle degistir beni yazmissin. Biliyorum tanimadigin biri yaziyor, ne kadar inandirici ve ikna edici olacak ki ! Ama sunu unutma, "bunlarin hepsi gececek"
Yalnizca biraz daha sabret. Bir hekime gorun, hafif bir dozla ilaca baslatir. Uykularin duzelir... 35 e gelince keske o yasima geri donebilsem diyeceksin...

valla 25 inde üniye başlayan var bizzat benim arkadasım. o yüzden intihar mintihar saçmalama. sakin ol ve hayatini planlamaya çalış. bu sene giremezsen seneye girersin, hiç bi şey için geç değil.

bence hayata bakış açını değiştirmelisin.
Birçok insan istemediği bölümlere gidiyor.
ama sonra iyi ki gelmişim diyor.
istediğimiz bölümler aslında uzaktan baktığımız meçhul şeylerdir.
varolmanın dayanılmaz hafifliği romanını okuyabilirsiniz.
ancak yaşayarak görebiliriz ne olduğunu.
okuduğunuz bölümün olumlu yönlerine odaklanın.
eğer intihar düşüncesi çok yoğunsa psikoloğa gitmeniz gerekebilir.
yardım almaktan çekinmeyin.
kendinizi suçlamaktan vazgeçin.
hayatta her deneyimin bizi yönelttiği ilginç yollar var.
zor günler yıllar geçirmişsiniz ve atlatmışsınız, artık mutlu olmanın zamanı.
kendinizi ödüllendirin.
hayatın tadını çıkarmanın yollarını arayın.
Nil Gün'ün motivasyon vb. CD'leri var. Hepsini alıp dinlemenizi öneririm. Ben zor zamanlarımda hep onları dinleyerek kendimi yoluna koydum.

Abim üniversite sınavını kazanıp, Ankara'da güzel bir üniversitede mühendisliğe başlaıyp tam 3.5 sene okuyup bir gece ansızın kapımıza gelip "ben okulu bıraktım" dediğinde 22 yaşındaydı. 26 yaşında mezun olmaya giderken 19 yaşında kardeşimiz yaşındaki çocuklarla aynı sınıftaydı.

Aynı sene, Türkiye'nin en iyi üniversitesi diyebileceğimiz bir okulda güzel bir bölüm kazanıp okumak istemediğimi fark edince tam 37 puanımın kırılmasına göz yumarak bırakan da bendim. 20 yaşındaydım. Gittiğim dersanenin dışına fotoğrafım asılmıştı ama ben sonraki sene için kayıt olmuştum bile çoktan, herkes bana manyak gözüyle bakıyordu...
Sonraki sene tekrar hazırlandım, bazen yolda ağlıyordum boşuna çalışıyorum zaten gidemeyeceğim bu kadar puanım kırıldığı için diye. Hakikaten korkunç puanım kırıldı ama yine de istediğim bölüme gelme mutluluğu...

Hayatta başınıza bir şey geldiğinde, "bunu yaşadım ve daha ağırı olmaz" diyorsunuz ama oluyor. Çok şükür sağlığımla alakalı bir şey yaşamadım ama çok travmatize olduğum zamanlar oldu, boşlukta süzülür gibi etrafta dolaştığım zamanlar yaşadım, bu süreçte de sonrasında da. Ama geçiyor. Geçti. Geçmek zorunda kaldı.

Şefkatse, önce kendinizze şefkat göstermelisiniz. Kendinizi anlamalı, kendinizi kızınızmış gibi kucağınıza yatırıp başını okşamalısınız. Ben öyle yaptım. Ben kendimin kızı olsaydım ne yapardım, nelere üzülmesine müsaade ederdim diyerek... Sonra, çok sevdiğim annemin kızının böyle şeylerde yılmaması gerektiğini düşündüm. Maalesef ben bu işi bırakıyorum, mücadele edemiyorum diye bir şey yapamıyoruz bu dünya üzerinde: Her gün bir adım, bir adım daha atarak ilerliyoruz. Parça parça, her gün bir nefes daha fazla olarak devam ediyoruz hayata. Herkes böyle ve siz de böyle olmalısınız.

Kişisel kısmı bir yana koyarsak; sözel bölümlerde özellikle ne okuduğunuzun yapacağınız işle çok bir alakası yok. Hangi bölümü okumak istediğinizi değil hangi işi yapmak istediğinizi düşünün, o alanda yavaş yavaş çalışmaya başlayın, okulu da diploma için bitirin.

25 yaşında mezun olacak olma endişesi ileriki yaşlardan bakınca çok komik geliyor, hiç dert değil bu, benden söylemesi. Ama ne olursa olsun, birincisi dil öğrenin çok iyi şekilde, ikincisi de evden de olsa çalışın, para kazanın, deneyim kazanın.

e-devletten de başvuru alıyo ama tesisatı aktifleştirmek için evde olmanız lazım

nahtoderfahrung+1

kendi sitesinden veya e-devletten 7/24 başvurabilirsin. randevu işi her iki başvuru tipinde de aynı zaten.

"Cumartesi günü açık olan İGDAŞ şubeleri şunlardır; Avcılar, Bağcılar, Sultangazi, Şişli, Üsküdar, Sancaktepe, Maltepe ve Pendik."

başvuruyu yapmaya çalıştım ama ilerlemiyor,
Yeni başvuru'dan başladım.
ABONELİK YERİ SORGULA aşamasında, dairenin adresini girdim.
"Bağlantı sözleşmesi bulunamadı!" uyarısı çıktı.
bu durumda BAŞVURU FORMU aşamasına geçmesi gerekiyor. Ama gecmediği gibi hiçbir buton da yok ortada ilerlemeyi sağlayacak.

bakmadan direkt tarif edemem ama çok kolay bir işlemdi.

ilk abonelik mi olacak acaba, sayaç falan var mı dairede?

Binadaki diğer daireler kullanıyor doğalgazı. Bina yeni yapılmış, dairede ilk defa doğalgaz kullanılacak. Sayaç var mı bilmiyorum. büyük ihtimal vardır.

E-devlette zaten tek bir başvuru seçeneği var: ona da girmeme rağmen ilerleyemiyorum.

Sorgularken diğer dairelerin no.sını girdim: Aktif sözleşmesi vardır, diyor.

tamam, ilk abonelik olacağı içindir o zaman. ev sahibinin kimlik, tapu, iskan belgesi gibi evraklarla gidip ilk sözleşme yapması gerekiyor. sayaç yoksa sayacın da alınıp yetkili servise taktırılması lazım. ilk abonelikte bir defaya mahsus, geri ödenmeye bir meblağ var. onlar tamamlandıktan sonra abonelik için başvuracaksınız. abonelik için de teminat bedelini 4 taksitte faturaya yansıtıyor igdaş. sözleşme iptal edilince borcu düşüp kalanı iade ediyor.

Borunun oturacağı yuvalar var, onları karşılıklı duvara monte ediyorsunuz, sonra da boruyu o yuvanın içine bırakıyorsunuz. Oturduğunuz şehirde banyo bilmemne şeyleri satan büyük nalbur yapı markette bulursunuz, isterseniz de sonra perseyi alırsınız.

Ikea

askı flanşı diye sorabilirsin her yapı markette hırdavatçıda olur hatta ölçünüzle gidin ölçünüze göre boruyu da keserler.

İkea'da kesilebilen çubuklar var. Alıp evde banyonuzun ölçüsüne göre kesip monte edebiliyorsunuz. Hem düz hem dirsekli modeller vardı. Yalnız düzden kalmamıştı galiba, örnek modeli olmasına rağmen stokta yoktu. Bilgisayarda da görevli bulamadı nedense. Diğer görevlilerle konuşmamı söyledi daha sonra uğrayıp.

Ben ise şöyle bir çözüm buldum: Bauhaus'tan gardırop çubuğu aldım. Ben banyomun ölçüsüne göre çubuk bulabildim. Hafif kısa geliyordu, flanşların (çubuğu oturttuğumuz duvara monte edilen yuvalar) içine bir şeyler koyarak sıkıştırdım. Ama isterseniz daha uzun bir çubuğu alabilir, orada işkence denen aleti kullanarak istediğiniz ölçüye göre keseblirsiniz.

Gezmedim ama internetteki resimlerden görüp hayran kaldım: St. Petersburg.

soru çok fazla genel. ne kadar paran var, ne kadar zamanın var, ne görmek istiyorsun, özellikle ilgilendiğin bir şey var mı vs. bunları söylemeden cevap vermek imkansız. çok genel olacak o yüzden,

st. petersburg, moskova ve kazan. en başta bu üç şehir gelir sanırım. sonra moskova'nın etrafındaki "altın halka" dedikleri bölgede irili ufaklı tarihi şehirler var. en büyükleri yaroslavl, en güzelleri suzdal olsa gerek. bunların dışında rostov velikiy, sergiyev posad, ivanovo, vladimir, kostroma görülebilir. hakkıyla gezmek için ne kadar zaman gerekir bilmiyorum açıkçası. sadece aralarındaki mesafe oldukça kısa, ondan eminim.

ben sibirya'yı çok merak ediyorum ama saydığım üç şehrin üstüne altın halka bölgesi gezilirse sanırım en azından 8-10 gün harcamak ve bolca yol katetmek gerekir, bunların üstüne sibirya için hem çok para hem çok zaman olması lazım.

Moskovada 4 gün kaldım. Bana yeterli geldi.

Der meister’a ek olarak imkanınız varsa soçiye de bir bakın derim.

Kusura bakma ama bu soru şunun gibi: "Marslıyım, dünyaya geldim, dünyada ne tavsiye edersiniz?"
Rusya dünyadaki en büyük ülke, 11 saat dilimi var! St. Petersburg'dan başla, Vladivostok'tan çık. Süre: 2 ay.

Rusya inanılmaz büyük bir bölge. Ben de birkaç kez Moskova'ya gittim, bence 2-3 gün orası için yeterli.

eğer akademi için kullancaksanız yökdil de işinize yarar Ielts puanınıza göre tahmini 85+ bir puan alırsınız. Yds için de en uygunu youtube videoları ve bol bol reading ben bu şekilde bir yol izleyerek 75+ skor yapmıştım.

irem yay. hazırlık kitaplarından hazırlanmıştım ben.
set vardı: kelime ezberleme, konu anlatımı, testler... denemeler...
okuma parçaları... deneyebilirsiniz.
bunun yanında time dergisinin internetten makalelerini okuyun her gün. abone olun e bultene.
telefonda WordBit ngilizce uygulamasını kullanın.

Toefl'ın reading bölümünün kolayı bence yds. Bence de 80 üstü rahat alırsınız. Farklı türde sorular var. Mesela birebir çeviri, direk kelime anlamına dayalı veya zaman soruları. Çok fazla ikircikli soru var bide. Rahat 10 soruda iki seçenek arasında kalıyorum ben. Hangisi daha saçma diyerek karar veriyorum. Eski yds sorularını indirin çözün. Kafanızda bir şeyler oluşur.

tvyi duvara asın

Koçtaş'a bakın. Internet mağazasına da bakın olmalı, yoksa mağazaya gidin. Yardımcı oluyorlar. Tavsiye ederim.

İkeya'da istediğiniz yükseklikte alabiliyorsunuz. Harika bir sistem var. Sehpa için belli raf vb. parçalar var ve bu parçaları isteğinize göre bilgisayarda ölçüleriyle kuruyorlar. beğenirseniz oluşturduğunuz şekildeki parçaları paketleyip veriolar.

Güllerim soldu youtu.be

@love is blindless allah aşkına bunun neresi aşk içeriyor :D bu saçma dediğim şarkılarındandı işte

"bu gece gel yarın istersen yine git" şeklinde sözleri olan şarkı...

"erkek güzeli" çok hareketli... kesinlikle tavsiye derim.

bir de aşk şarkısı değil ama "selamlar olsun" çok coşkulu... insana yaşama sevinci katıyor.

Kahpe kader tam uyuyor mu emin olmamakla beraber giriş kısmı çok güzel.
youtu.be

Gökçe Bahadır versiyonu da çok hoş:
youtu.be

kış masalı var

www.youtube.com

www.youtube.com (wuhuu)

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Onno Tunç'un ve Aysel Gürel'in dokunuşu olan şarkılarını severim ben.

en çok kiminle tanışmak istersin diye sorsalardı, Onno Tunç ve Genco Arı derdim, Genco reyiz ile pek bi samimiyiz :)

youtu.be

Vedat Türkali.

Türkiye'de yeterince bilinmiyor bence. "Yalancı Tanıklar Kahvesi" veya "Yeşilçam Dedikleri Türkiye" romanlarını tavsiye edebilirim.

Mehmed Uzun da olabilir keza.

Şiirsel bir dili vardır, gerçi çeviri olduğundan anlam kaybı yaşanıyor fakat yine de tavsiye ederim. Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık, tavsiye edebileceğim romanı.

paul nizan. sartre'ın kankisi.

fesat ve aden arabistan'ı tavsiye ederim.

aslında son dönem popüler oldu ama mesafeli olanlara karşı önereyim

(bkz: mo yan)

ve Türkçemize çeviren o muhteşem insan (bkz: erdem kurtuldu) yu da anmadan geçmeyeyim.
şu an değişim isimli kitabını okuyorum. tavsiye ederim enteresan bir kitap. minnacık zaten :)

çok bilinmiyor denmez ama istrati gibi onlarca dile çevrilen kitapları olan: kazancakis. ivo andriç de olabilir.

josehp roth. roberto bolano. miguel de unamuno. mişima. yasunari kavabata.

oriana fallaci. "İnşallah" adlı romanı bence çağdaş dünya edebiyatının zirvesidir.

charles brockden brown
kenan hulusi
john bunyan (pilgrim's progress kitabı ingilizce dilinde gelmiş geçmiş en iyi kitaptır.)

dino buzzati

drago jancar

word'de paragraf simgesi vardır. ona tıklarsan boş satırda paragraf karakteri çıkar. AZ'nin sağındaki ters P simgesi. Simgeleri kaldırmak için tekrar paragraf simgesine tıklaman yeterli.

Bu yazılanlarla istediğim aramayı yapamadım. Direk boş satırlar bulunmuyor.

word kullanmiyorum ama kullandigim kod editorlerinden tecrubeyle: iki enter pespese aratabiliyor musun? Mesela ^13 ise sembolu ^13^13 yaparsan pespese enterlari bulmasi gerek...

^13^13 şeklinde yazıp aratınca oluyor. Teşekkürler @robokot.

şapkalı a yüzünden olabilir mi?

Aynen, şapkalı a yüzündenmiş. Şapkasız a ile değiştirdim, heceleme çalıştı. Enteresan! Bunu nasıl düzeltebilirim acaba. Şapka da kalmalı, heceleme de yapmalı.

bütün bir kelime olarak yazma? Her-halde şeklinde yazarsan olur sanıyorum. - işaretini onun vermesini bekleme sen ekle :)

Eataly'den yılbaşı kutusu eataly.com.tr

Biz yapmıştık herkes delirmişti :) Toplu alımda fiyat indirimi oluyor.

kimsenin burun kıvırmayacağı sadece çikolata ve powerbank gördüm listede.

beni de sadece hediyeler için işe alırssanız powerbank :(

bence yıllık izinden kesilmeden 1 gün izin verin,

Sırt çantası.

Kitap seti. Çağdaş dünya klasikleri mesela. çeki de verilebilir isteyen istediğini seçsin diye. Veya hediyenin bir kısmı kitap olabilir. Dolmakalem ve bir kitap gibi.

Powerbank verin logolu mogolu, afilli

Kalem, çikolata vs. isteyen alır zaten. powerbank de alır da işte firma iyiyse falan ve tasarım iyiyse sık sık yanında taşır

eataly kutusu +1

Mesleğin nedir?

öğretmen.

Imza sirkulerinin fotokopisini mem'den al. mudurune ver. ek dersini yazsin. ek dersle birlikte yatiyor o para.

arapçadan râyiha ve nükhet, farsçadan bûy ve bû kelimeleri var ama arapça yazılışlarını bilmiyorum.

ıs kelimesi sahip malik anlamında, iyelik belirtiyor. (ıssını ağırlayan itine kemik atar )
şimdi sözlüğe baktım ıs (ıss) kelimesi için aslı "is" demiş muharrem ergin.

"rayihası mile geçip kurum olunca göze sürülür" denebilir bence. (rayiha o şeyin özünü ihtiva eden koku anlamında, aroması)

hangi bitkinin tütünüymuş acaba merak ettim.

bu is'in sahip anlamındaki is'le ilgisi yok. Bir de mesele kelimeyi çevirme değil, okuma. Yani is mi, iş mi onu tespit etme önemli.

ne tütünü olduğu ise:

Ve eger ķara günlük ve aķ günlük ve ķaŧrān ve mürr, bunları berāber yaķup, tütünile iktiĥāl idüp göze çeker ise žufrayı giderür, bunlaruñ tütünini...

Kaybolan bir köpek için sahibinin dükkanının yakınındaki otobüs durağına köpeğin resminin bulunduğu ilan yapıştırmışlardı. O köpek bir şekilde bulunmuştu.

Siz belki belli bir alana yapıştıramazsınız ama sosyal medyada ilan verebilirsiniz. Bir umut gören falan olur.

Bu arada hırsızların yüzleri belliyse polis rahatlıkla bulur, umutsuz olmaya gerek yok.

Teşekkürler ilginiz için

Instagram fenomenlerine ilan görseli gönderebilirsiniz, görkem karman vs paylaşıyor. Geçenlerde birinin köpeği bulundu öyle.

num lock sorununu çözecektir muhtemelen.

"Num Lock" a basmayi denediniz mi?

Num lock tuşu da yok klavyede.

doğru mu anladım emin olmasam da, normal gri office temasını değiştirmek istiyorsanız file - account - office background ya da office theme'den değiştirebilirsiniz.

@yaraticinick,

sanırım office 2010'da bu mümkün değil. Sizin söylediğiniz 2016 için geçerli olmalı.

www.howtogeek.com

şu linktekini deneyin bir de.

harflerden sonra boşluk koy?

@feel the blanks,
harflerin bitişik olması gerekiyor.

öyle bir dünya yok aga, o zaman paintte elle birleştirip word'e fotoğraf ekleyeceksin.
arapçanın mantığı o zaten.

Arapça yazmışlığım yok işe yarar mı bilmem ama harflerden birinin rengini değiştirmeyi denesen? Bakınca anlaşılmayacak oranda bi tık daha açık siyah şeklinde filan.

Murat Gülsoy'un yaratıcı yazarlık kursu vardı. Ödüllü bir hikaye yazarı. hem de akademisyen. Konuyla ilgili Büyübozumu... diye bir kitabı da var.

Bir de Mehmet Tekin'in Roman Sanatı adlı kitabı tekniği öğrenmek için ana kaynaklardan biri fikrimce.

merhaba,
bende benzer bir durumdayım. bu konuyla ilgili epey araştırma yaptım.
gelişim için en iyi teknik; düzenli yazmak.
iyi kötü demeden düzenli yazmanız gerek.

Dumanı algılayınca sadece ötsün mü istiyorsun, yoksa alarm merkezine haber de versin mi? Bir de şehir?

İstanbul Anadolu yakası
Ötmesi yeterli olabilir. Çünkü amaç sadece tuvalette sigara içilmesini engellemek. Ses duyulunca yakında müdahale edecek birileri olacak çünkü.

ama detayı konuşulabilir. Ötmesi değil de bina yönetimini belli bir odada haberdar etmesi de belki tercih edilebilir.

en basit çözüm pilli duman dedektörlerinden takmak olur. hatta tuvaletler içinde yazı olursa zaten kimse sigara içmez.

bunun dışında yangın alarmı yapan firmalar bu sistemi de kurar. ancak tuvaletden panele ve alarmların izleneceği odaya kablo çekilmesi lazım vs. daha masraflı olur.

Sigara dumani icin denemeden almayin cok zor tespiti

Hareke şeddenin altında olduğunda eser hükmündedir merak etmeyin, harfin üstünde olsa dahi şeddenin altında olduğu için esre okunur genel kaide böyledir

hangi harf?

بَّ

ben ekledim sizin için. başka harf ise söyleyin onu da yapayım.

@mezarkabul Esre yapmak istiyor üstün değil hocam

pardon hocam, yanlış anlamışım ben. sizin açıklamayı da okumamışım.

theconqueror açıklamış yeterince, hiç gerek yok harfin altında olmasına esrenin fakat ben yine de şuraya kondurayım belki inatçı bir hocanız vardır diyerek:

بِّ

isterseniz şu linkte www.hayteknoloji.com sayfanın altında bulunan osmanlıca klavyenin driverını indirip kurabilirsiniz. altgr+i kombinasyonu ﱢ sembolünü veriyor. shift+i ve shift+ş ise esre ve şeddeyi şu şekilde ekliyor: بِّ. bu klavye türkçe harflere göre dizildiği için diğer harf ve sembollerde de oldukça rahat.

teşekkür ederim arkadaşlar.

@mezarkabul, @bumbum
yazdığınız çekilde ben de yazabiliyorum.

bana lazım olan şeddenin harfin üstünde, esrenin ise aynı harfin altında olması.

eski bir yazmada o şekilde kullanılmış, ben de araştırma metnimde olduğu gibi aktarmak istiyorum. Word'de aynen o şekilde yazabilirsem iyi olacak.

valla şeddenin altta olduğunu ilk defa duydum, kaynakta hatalı olsa da kaynaktaki gibi vvermek gerekir normalde ama teknik olarak mümkün değil bence.

Sorunuzu yanlis anlamisiz. Dediginizi Tunuslu bir arkadasa da sordum. tenkitli metin hazirlarken bu gibi durumlarda normal sekilde seddeyi koyduklarini soyledi. Baska harflerde de buna benzer seyler goruluyor zaten. Bazen b'nin noktasi ustte oluyor veya kaf ve keflerde degisik yazimlar oluyor ama her durumda harfler simdiki sekilde kullaniliyor. Tabii dediginiz gibi bir kisa yol olsaydi guzel olurdu.

şu anda sadece arapça için gecçerli, asar ve çeker denilen işaretleri çeşitli arap harflerine uygulayacağım. Ama aynı mantıkla latin harflerine de çeşitli işaretler uygulanabilir.

Öncelikle Denetim Masası'ndan Bölge ve Dil seçeneklerine girerek Arapça klavye yüklemeniz gerekiyor. Arapça Klavye yükledikten sonra önce arapça harfi yazıyorsunuz, ardından shift ve Q A Z W E S gibi tuşlarla hareke ekleyebilirsiniz. Bir harf, bir hareke şeklinde ilerliyor. İsterseniz arapça kelimeyi yazıp, sonradan da hareke ekleyebilirsiniz. Onun için de hareke ekledikten sonra ok tuşları ile ilerlemeniz gerekir.

Revvak degıl revak. Uzun a ve kef ile, sizin transkribe ettiginiz gibi.

Mürevvak rvk kökünden onun icin bakınız ''revk''.

Devellioglu Sözlügü'nden alıntılıyorum: 1.üstü örtülü, önü acık yer. 2. kemeraltı, sundurma, sacak altı, cardak.

lugatname'de (dihhuda) revak şeklindeki okunuş için saf ve halis hale getirilmiş şeklinde de mana verilmiş.

Günlük, mianın bir adı olduguna göre,ya da günlük mianın başka bir adı olduğuna göre, revak cümlede (...) has halidir gibi cevirebilir sanki.

@pheno,

Kalan kısmı yok, son cümle öyle.

Daha önce de geçtiği gibi, sorduğunuz kelimenin geçtiği kısmın resmini duyuruya eklerseniz insanlar daha çok yardım edebilir. Zira sizin okuyuşunuz doğru olmayabilir. Siyak ve sibaka göre anlam daha iyi belirebilir. Metinde hata olabilir. -bilir de -bilir...

zigale: günlük ağacı, sığala ağacı

"kara günlük revakıdur" kara günlük ağacından oluşur, ondan çıkar gibi düşünürüm ben. yani mantıksal çıkarım yaparsak..

edit: osmanlıcada reva meydana gelmek anlamına da geliyormuş.

idm ile flv olarak da indiriyor.

IDM ile indiriliyor.

IDM'yi satın almak gerekiyor sanırım. Birkaç video için değmez. :(

yioo gayet beleş :)

VLC, windows medya player ve animate cc oynatır diyorlar. oynatmazsa videoda bir sıkıntı olabilir.

codec indirmen lazım. ben açıyorum bs player ile

Başka bir sorun var.
Sitelere yüklemeyi denedim o videoyu, kabul etmedi. Video olarak algılanmıyor gibi.

ilk kez duydum. belki başka bir ifadedir.

Trüf bir mantar türü. Turuf olarak da adlandırılıyor yer yer. Belki de bahsettiği budur.

Trüf mantarı geldi aklıma okuyunca. Onun dışında turpla ilgili böyle kelimeler duymadım.

Trüf, Nişanyan'a göre Türkçede ilk kez 1942'de Madam Bovary çevirisinde geçmiş.

((trüf [ H. Akyüz, Madame Bovary Çevirisi, 1942] ))

turup duydum gümüşhaneli bir arkadaşımdan.

Bir de:

turuf tohumu, kabı, yağı şeklinde tamlamalar var. Mantarın tohumu olur mu?

turf'un yazilisi nasil?
te-re-fe mi, ta-vav-re-fe mi?

b sesinin f sesine dönüsmesi oldukca yaygin (bkz: hos-ab -> hosaf) ama derleme sözlügünde kelimenin bu haline rastlamadim. o yüzden farkli bir anlamda kullanilmis olmasi ihtimal dahilinde.

Öncelikle geçmiş olsun.

Üst komşumuz bayagi kaptırmışım vücudunu, uzun süre tedavi gördü ama çok şükür kuruldu

annem var. mide, yumurtalık, karaciğer.. her yeri sarmıştı ama şuan çok iyi.

Korka korka açtım ama tünelin ucu çok güzel bir yere çıkmış.
Yazın lan durmayın moral oldu akşam akşam

Annem ve teyzem.ikiside cok iyi çok şükür sanada geçmiş olsun. Allah tan umit kesilmez

teyzem rahim, dayım ileri evre bağırsak, dayımın oğlu 30 yaşındayken bağırsak kanserini atlattılar.

babam

akciğer 4. evre+ kemik metastaz (2003 kemo+isin)
temizlendi
beyin metastaz (2005 gama knife)
temizlendi

5 kmm yuruyus+1saat yuzme (kis haric her gun -gunumuz)

Yakın bir arkadaşım en tehlikeli türlerden biri testis kanseriydi. Gayet iyi şu anda.

eniştem prostat kanseri olmuştu, şu an gayet iyi. yüreğini ferah tut dostum.

annem lenf kanseriydi baya ileremişti, şuan hepimizden iyi, 3 aylık rutin kontrollere bile zorla götürüyoruz.

Eski patronum meme kanseriydi, göğüsleri alındı, artık hastanede durmasın boluna dedikleri dönemde, evde yatarak serumla ilaca bağlı yaşadı. O dönem -hastalığın kusuru olmaz diye yazıyorum- vücudundaki irinleri eşinin nasıl zorlanarak temizlediğini ve kımıldayamadığını hala anlatır. Üzerinden rahat 7 yıl geçmiş olmalı. Şimdi zımba gibi, çalışıyor, senede bir kontrole gidiyor.

Aksi örnekler var tabi, ama bu örnek bana asla büyük konuşmamayı öğretmiştir. Hakikaten kader bambaşka bir şey. Her kim için sorduysanız geçmiş olsun çok.

Bazen amansız hastalıklardan kurtulanları duyarız. Bu insanların iyileşmelerinin elbette bir sırrı var. kendiliğinden iyileşmediler bu insanlar. Bu insanlar yaşama bakış açılarını değiştirerek, nefes alma biçimlerini değiştirerek, stresle baş etmesini öğrenerek iyileşirler.
Çünkü hastalıklar stresten dolayı bağışıklık sisteminin çalışmamasından olur. Yoksa beden çok güçlüdür. hastalıklarla baş edebilir.

Tavsiyem o kişinin çok iyi psikolojik destek alması. İyileşmeye inanırsa iyileşir. İnanmak demek "iyileşiyorum" düşüncesinin duygu ile birleşmesidir.

Nil Gün adlı yazarın, Düşüncelerini Değiştir Hayatın Değişsin, Sağlığınız İçin İçinizdeki İyileştiri Gücü Harekete Geçirin adlı Cd.lerini dinlemesini öneririm.

Benim bir arkadaşım da meme kanserinden kurtuldu. Erken farkına varmıştı.

Ben kendim ise hastalıkları yenmenin düşünceleri değiştirmek olduğunu anladıktan sonra yıllarca yakındığım bel fıtığından kurtuldum. Çünkü psikolojikti ve hayatımı cehenneme çevirmişti. Ölümcül bir hastalık değil belki ama kurtulmak oldukça zor eğer stres kaynaklı ise.

universitede oda arkadasima %30 yasama sansi vermisler akciger kanserini yenmis.

meme, yumurtalık ve akciğer kanserini yenmiş üç kişiyi bizzat tanıyorum.

bizim apartman yoneticisi kolon kanseri teshisi ile hastaneye yatmisti agzinda maskeyle geziyordu hatta ama simdi iyilesti neredeyse tamamen gecmis demis doktorlar

var evet bır degıl bır kac tane.
ama sonradan tekrar eden de var.

dedem de ileri evre agız kanseriydi.pek umutlu konusmamıslardı ama kurtuldu cok sukur.

halam kanserdi, tüm vücuda yayılmıştı. 13 saat ameliyatta kaldı, 1 yılı aşkın kemoterapi gördü. tamamen iyileşti, köyüne döndü, çoluk çocuğu ile hayatına devam etti. 11 yıl sonra ilgisiz bir sebeple 67 yaşında vefat etti.

teyzem kanserdi, akciğer kanseri tanısı kondu. pıhtı atacak kadar ilerlemişti. kemoterapi falan derken tamamen iyileşti.

benim öğrendiklerim şunlar; bu dönemde morale büyük önem verin. iyi beslenmeye, kemoterapinin olumsuz etkilerini hızlı atmanıza yardımcı olacak şeylere (zerdeçal, propolis vb.) önem vermenizi öneririm. bir de iyi bir hekim ekibi olması çok önemli. mümkünse kanser konusunda tecrübeli hastanelere ulaşın (ankara onkoloji, vb.).

geçmiş olsun.

çok sevdiğim bir arkadaşımın annesi kanserdi. arkadaşım 3 yıl önce intihar etti. kadın tek başına kaldı. bizimle birlikte şimdi. 6 yıl önce doktorumuz artık yapacak bir şey yok kalan ömrü çok fazla değil en azından ağrısız geçirmesi için uğraşabiliriz dedi. 6 yılda kadını ayağa kaldırdık. organik tarımla mı uğraşsam diyor şimdi. ama tedavisi de sürüyor bir yanden.

bir böbreği midesi ve akciğerlerinin bir kısmı alındı.

Öğrenciler kaç yaşında, kaçıncı sınıf?
Futurism için "Ben, Robot" ve Asimov'un robot öyküleri güzel olabilir.
Fantastik anlatım içinse çok uzağa gitmeden Harry Potter var, şu an öğrenci olan herkes bir şekilde biliyor olmalı, sadece filmleri izleyenler kitaplarına da başlayabilir.

Lise öğrencileri.
Öykü arıyorum. Derste okuyup analiz edeceğiz. Kısa metin lazım.

Ben, Robot'ta öyküler var zaten. Mars Yıllıkları geldi sonradan aklıma, bu kitapta da öyküler var ama biraz daha sosyolojik yaklaşıyor Bradbury. Her iki yazar da bilim kurgunun en iyilerinden, rahatça bir öykülerini seçebilirsiniz bence.
Fantastikte öykü bulmak biraz daha zor. 1002. Gece Masalları diye bir derleme var, içindeki bütün öyküler iyi değil ama istediğiniz gibi bir tane bulabilirsiniz sanırım.

isaac asimov'un son soru'su. öyküde entropinin tam olarak ne manaya geldiğinden de bahsediliyor hem o konuda da yardımcı olur, hem de konu ve anlatım olarak ufuk açıcı bi öykü.

Ray bradbury oykuleri var, resimli adam ya da mars yilliklari icinde. Asimov un robot oykuleri de olur. Fantastik icin ise tolkien oykuleri var ama cevrilmis mi hatirlayamadim. Unfinished tales in icinde olmqli. Bir de kitapcida kadin yazarlardan fantastik bk oykuleri derlemesi gormustum. O olur. Simdi aklima geldi. Ursula leguin in the wifes story var guzeldir.

Algernon'a çiçekler. Romanı da var ama aslı kısa hikayedir. Kısa hikaye türkçeye çevrilmiş mi emin değilim.

asimov'un bir kaç tane hikaye kitabı var. mesela "earth is room enough" var. dünya'da geçen bilimkurgu hikayeleri...

şimdi direkt translate'ten baktım, ilki gibi telaffuz ediyor:
sokrâtîs.

@m e b,
Google translate'ten mİ?

evet.

ben de öyle düşündüm ama yine de bir sorayım dedim. :)

bir kütüphaneye bağışlayın, atmayın bence.

pdf dosyası ocr yazılımlarıyla mı oluşturuldu? eğer word v.b bir programdan export edildiyse export edilen cihazda pdf üzerinde embed font işlemi yapılrsa her yerde düzgün çıkar,

@luchetti,

Ocr nedir, bilmiyorum.
Kendim export etmedim. PDF, internetten indirdiğim bir dosya. Onu düzeltmenin yolu var mı?

yani basılı bir dosya taranıp yazıya mı çevirildi diye öğrenmek istemiştim,
dosyayı bir gönderebilirsen bakayım ben de. mesaj atıyorum şimdi

Güzel bir yol buldum.

PDF'yi Word dosyasına çevirdim. Word'de değiştir fonksiyonuyla değiştirmek istediğim karakterleri değiştirdim. Yardımları için Luchetti'ye teşekkürler.

var, odtü ve bilkent kütüphanelerinde online arama var.

bıçaklar (en son) getiriyordu, 15 dolarlık bir kitabı 17 dolara falan getiriyor, ama biraz uzun sürüyor.

odtü'de tanıdık varsa, kütüphaneye kitap önerisinde bulununca alıyorlardı, sonra fotokopi falan gibi şeyler de yapabilirsin.

22 dolara filan gelir amazon'dan

kitabın ismini söylersen belki pdf i bulunabilir. Tabii satın almak veya elde baskısını bulundurmak istiyorsan başka.

@harry tuttle,
PDF de olabilir. Ben biraz baktım bulamadım ama iyi bir araştırma ile belki ulaşılabilir. Gerçi doğru değil karşılıksız kullanmak ama PDF acil işimi halleder, yurt dışına çıkınca kitabı alarak ödemiş olurum diye düşündüm.
E-book olsa ve satın alması mümkünse o da olabilir.

İstersen kitabın adını yaz, bir de ben bakayım ya da mesaj atabilirsin.

bookdepository
abebooks
amazon.co.uk

google play veya apple books'a bir baksana, belki vardır.

Unutmuşum yazmayı.
Maria Callas Sacred Monster
www.amazon.com

Bence yanlış sıçıyorsun.

şu videoyaya da bakayım, instagram'a da bakayım derken 20dk yı bulabiliyor gerçekten.

ev arkadaşım laptopla giriyodu çıkınca ayakları uyuştuğundan yürüyemiyodu

benim de 2-3 dk mı alıyor. eşim ise girdiği zaman yarım saatte anca çıkıyor. anlayamıyorum napıyor onca saat. ben zaten erken çıkacağımı bildiğim için yanıma hiçbişi almıyorum çünkü alırsam konsantre olamıyorum o zaman daha uzun sürüyor.

en guzelini yapiyorsun fazla uzun kalmak basura neden olabilir.

ben genelde 45 dk dan once sicamiyorum. 20 dk da sicarsam kendimi sansli sayiyorum

bu da buradaki son entryim daha da kiz dusmez burdan

@fay day to break
yoo gayet isimi bitirip cikiyorum. geride kimse kalmiyor :D
hayir insanlar sinyal gelmeden tuvalete girip gelmesini mi bekliyor anlamadim..

Kabız olmamışın bence. Kabız insan 45 dk da durabilir tuvalette, durmuşu var yani :$ :$

bu arada hatali yazmisim duyuruda. giriyor degil girmiyor olacakti. mobildeyim.

3-4 dk
5dk olmamıştır hiç.

ben sabah ilk tuvalete gittiğimde uyuyakalabiliyorum sdsjk onun dışında işim bitince çıkar giderim.

Ben de hıc anlamıyorum bunu ya. Baktım tuvaletim gelmiş, sıkıştırıyor, giriyorum. 20 saniye içinde patır patır çıkıyor ne varsa. Ondan sonra uğraşşam da gelmiyor yani bişi. Nası o kadar saat kalıyorlar, garip.

ben de sormuştum bunu. buradaki cevaplara ek olsun.

(git: 1059253)

ben de tuvalette işini ışık hızıyla halleden bir insanım.

maksimum 3-4 bilemedin 5 dk'da çıkıyorum.

bazı insanlar temizlenmek için birkaç dk işini uzatabilir belki. ya da bağırsakları bozunca falan bi müddet uzun kalabilir. ama sürekli uzun süre kalmak pek sağlıklı gelmiyor bana. aynı zamanda iğrenç geliyor. ve orada okumak gibi bir eylemi yapmayı da hoş bulmuyorum. vaktini düşünerek değerlendirebilir insan orada.

Bir şeyler yapmak iyi geliyor. Yani o yapmak isteyip de motivasyonu yitirdiğin şeyi yapmak. Tabii istemeden zor oluyor. ama yaptıkça insan dalıyor ve içinde o istek yeşeriyor kendiliğinden. yaptıkça yapası geliyor.

özgürlüğe ve sorumluluğa sahip olman, yani büyümen için o şeyi yapman gerek. sonuç önemli değil. yalnızca ne yapman gerekiyorsa onu yap.

demek ki daha iyi yapmam gerekiyor diyerek 2 kat fazla kasarım.

al bu sözleri: www.youtube.com

sabah sabah güzel gider.

Motivasyon yok, disiplin var.

Birlikte olmaktan kasıt fiziksel mi? Gerçi bende ikisi de olmadı. :D

çok alımlı çekici değildi ama sosyal konum, yaş farkı gibi sebeplerden olmaz dediğim biriyle birlikte oldum. beni aşar diye düşünüyordum yani. gayet de cort çıktı. ben ayrıldım hatta.

@meyal sığ düşünmüyorum. Kastım salt fiziksel "üstünlük" değil.

Sadece filmlerde olur

mümkün değil çünkü kafanda bu fikir varsa o kişiyle arana bir duvar örüyorsun. yolda gördüğün bi ünlü biriyle muhabbet edememek gibi. gider selfie çekersin anca, kem küm eder rezil olmadan ayrılırsın.

oysa herhangi biri gibi yaklaşıp tanımaya çalışsan çok daha kolay olacak.

birlikte olma şansım oldu ama istemedim. hatunu beğenmiştim ama onun gözü yükseklerdeydi. bi kaç kişiyle denedi zengin piçi çıkınca bana doğru sorti yapmaya başladı ama yüz vermedim. hala arkadaşız. hatun evlendi amk. yani zaten ortalama üstü hatunların gözü yüksekte oluyor. son çare efendi düzgün kendi halinde tiplere bakıyorlar.

Rojhat +1
Hayatımız filmlerden ibaret değil mi zaten. Bir de şöyle bir söz vardı. Erkekler niçin evlenemeyecekleri kızların peşinden koşarlar, köpeklerin kullanamayacakları arabanın peşinden koşması gibi... İşin özeti. Acı ama gerçek.

evet. hatta aklınıza hayalinize gelmeyecek insanlar bile bir gün sizi isteyebiliyor. ne güzellik ne statü ne yaş hiçbiri engel değil.

eski sevgilim :D yuh amk bakmaz bana bu dedim. sonra kendi açılmıştı bana. kendinizi pek ezmeyin derim.

bir kaç kez oldum, hatta yolda "yuh amk bi karıya bak bi herife bak" diye söylendiklerini duydum, kızamadım bile söyleyene adfgsdfg

Google'da bile "kendimi şanslı hissediyorum" butonu var, neden olmasın...

evet. üniversitede okulun en güzel kızı dedikleri kızla çıkmıştım. biraz kendine güven gerekiyor sadece.

oldum, sttc'ye katılıyorum, kendini kimseden aşağıda görme

Ünide vardı öyle bir kız açılmaya bile cesaret edemedim öyle güzel bir kızdı :D

Asla bana bakmaz dediğim bi kadınla hayatta işim olmaz lan.

Evet, filmlerde oluyormuş sadece :((

Hiçbir kadın için "asla Bana bakmaz" demedim.

Metin Hara denen adam Adrina Lima'yla çıktı ya la

şu anki sevgilim öyle benim için, üç ay oldu hala inanamıyom, soruyom her gün "şşş cidden seviyon mu" diye. ilk hamleyi o yapmıştı zaten, yoksa benim aklıma bile gelmezdi birliktelik, hani o yönde bi teşebbüste bile bulunmazdım. aklımın aha şorasından bile geçmezdi, imkânı yok, sıfır. bi "acaba?" diye bile sormazdım.

tamam çok seviyorum ve benim için dünyanın en güzel kadını ama "bakmaz" dememin öncelikli sebebi benim tırtlığımdı esasen. yani "bu kadın efsanevi bi hatun, bana bakmaz" değil de, "turşu bidonu gibi herifim amk, bu kadın bana sümüğünü bile atmaz" gibi düşünüyodum.

bu bakış açısı da pek sağlıklı değil ama tabii, belli bi seviyede özgüven ve cool'luk lazım, yoksa uzun vadede karşı taraf bu tavra alışıp "harbi mal bu lan" diyebiliyo, tecrübeyle sabit.

Eser sahibi kaldırılmasını istemiş olabilir.

@jamiro,
Telif hakkı olmayan videolardı bazıları. Belli bir tarihten sonrası açılmıyor. Yoksa son aylarda yüklediklerim duruyor. telif hakkı olmasına rağmen.

linkini at bakalım. belki sen de açılmıyor biz de açılabilir. eğer bizde de açılmıyorsa. şikayet son yüklediklerinden önce yapıldığı için şikayetin olduğu zamana kadar ki videolar silinmiş olabilir. sonrakiler hakkında şikayet olmadığı için kalmıştır.

Tahmin ettiğim gibi bir süre sonra düzeldi, tüm videolar gözüküyor. Umarım sonsuza kadar öyle kalırlar.

Metinde yapılan tanıma da bakılırsa "müverredü'l-ayn" gibi okunabilir. ama sanki ters bir tamlama gibi: göz kızarmışı. "'aynü'l-mürevved" olsaydı daha doğru olurdu sanki.

müverred, "güllenmiş, kızarmış" demek. verd (gül) kökünden.

Ama bu noktada da müverredin sonrasında bir "nun" harfi var. Onu nereye koyacağız. Neden konmuş olabilir acaba? Biraz da üste yazılmış nedense, yer olmasına rağmen.

"müverreden" okunabilir mi? Arapçada öyle bir şey var mı acaba? Sonuna gelen bir ek vb. olabilir mi?

Okul bitince ne uzerinde calismalarini surdurmek istersin? Egitim? Teknoloji? Surdurulebilirlik?...

daha basit bir yol var aslında: hocanın yönlendirmesi.

ama hoca yönlendirmiyorsa yapacak başka bir şey yok. en azından alan belliyse zaten makale okudukça kafada bir şeyler belirecektir. tezlerden ziyade makaleler de okunabilir. mesela ilgili alande en güncel makaleden başlanarak onun atıf yaptığı makalelerden geriye doğru hızlıca giderek bir fikir oluşur.

Tez danışmanlığı yapanlar da yazabilir mi :)
Genellikle onceki tezler tez konuna karar verdikten sonra bu konuda calisilmis mi, nereye kadar calisilmis, eksikleri neymis diye incelenir.

Senin bilmedigin basit yolu kimsenin ne yaptigiyla ilgilenip kafani bulandirmadan, gercekten neyin seninilgini cektigini ve heveslendirdigini bulup sonradan bu konuyla ilgilinen diger insanlarin calismalarina bakmak. Ilk adim sezgiden geciyor. Hocanin yonlendirmesi ya da makale taramalari sonradan. Bence.

Traveller okul bitince derken? yüksek lisans tezi yazıyorum. çalışmalarım eğitim bilimleri üzerine olacak.

ron dennis hocam pek yönlendirmiyor malesef. makale okuma fikri tez okumaktan daha iyi kesinlikle.

shadowcat kesinlikle yazabilir:)
benim ilgimi çeken şeyler pek orjinal fikirler değil malesef. amerika' yı yeniden keşfetmek istemiyorum.

Orijinal bir sey olmasi icin uzerinde baski hissetme. Master tezlerinde orijinallik basat bir kriter degil. Cok basit dusun, cok basit sorular sor. Egitim bilimleriyse mesela metodolojik bir sey mi yapacaksin, olcme degerlendirmeyle ilgili diyelim, yoksa egitimin insanla iliskin sosyal/ekonomik/kulturel/poltik taraflariyla mi ilgilenmek istiyorsun? Yine insanla ilgili ogretici- ogrenci iliskisi calisabilirsin. Yani bu ogretmen sahiden ne yapiyor egitim verirken, egitim ne demek vs. Humboldt, Erasmus gibi sistemleri de calisabilirsin. Bak iki dakikada genel bunlar çıktı:
1. Egitimde adil degerlendirme nasıl olabilir?
2. ideolojinin/ ekonomik yapinin ya da sınıfın/ kulturel farkliligin egitime etkisi nedir?
3. Egitimde ogretmenin ve ogrencinin rolu nedir?
4. Erasmus/ Humboldt/Farabi programlarinin amacı nedir allahaskina :)

Bu genel konulardan ilgini cekeni daralta, daralta ilerliyorsun, sonra konun ortaya cikiyor.

Çok acele etmeden konuyu belirlemeye çalış. yavaş yavaş ve disiplinli, sürekli araştır. okudukların kuluçka sürecinden sonra yaratıcı fikirler verecektir.

iyi bir çalışma için tez danışmanları ayak bağı da olabiliyor. onların amaçları farklı olabiliyor çünkü. tabii faydaları da oluyor.

Egitim bilimleri ama belki ozellikle o alanin icinden hosuna giden bir alt alan vardir. Ogrenme psikolojisi, materyal gelistirme, cocuk ve ergen rehberligi, teknoloji ile dil ogretimi... Hosuna giden o alan uzerine odaklan tezini de severek yazarsin.

psikolog ilaç yazmaz bildiğim. terapi yapar. psikiyatri yazar.

irem yayıncılık ın exam word var. bir de prasal verbs. cep kitapları. örnek cümleler ve eş ve zıt anlamlar verilmiş birincide. fena değil.

cesur öztürk +1

e yaz buraya arapça bilen biri söylesin

@çekilmiş gayfe,

Daha önve yazdım zaten. Arapça bilmekle bitmiyor. Özel isim olduğu için çeşitli şekillerde okunabilir. Daha derin bir araştırma gerekli.

1850 dogumlu dedemin kaydi vardi, ama daha oncesi yoktu devlette. belki eski defterlerin pesine gidilse bulunur.

o zaman devlet arşivine bakman gerek. bir ihtimal oradan bulursun

Bilim insanıysa mutlaka bir şeyler yazmıştır. Nüfus kayıtlarında bulmak zor gibi ama Osmanlı arşivlerinde o bilimle ilgili literatür taraması yapılabilir.

ekele kökü yemek yemek için kullanılır genellikle.
تناول
daha uygun olacaktır. müalece var bi de ona bakabilirsiniz.

@theconqueror,

kullanmak için kelime aramıyorum. ekl kökünden türetilmiş bir kelime var metnimde, onun doğru okunuşunu bulmaya çalışıyorum. zamanının tabiriyle "yiyici ilaçlar" denmiş. yani bir anlamda yiyicinin Arapçasını arıyorum. tabii tamlama olunca müennes falan da yapılıyor.