Müzik olarak mı söz olarak mı sert? Müziği bilemem, güftesi en sert olanı "ben şarkımı söylerken" olabilir. Gerçi Kelimeler Yetse albümündeki çoğu eser serttir bayağı.

Ben bir mülteciyim olabilir

“Elbette ağlarım benim can kırıklarım var.”

Budur.

Sertlik tanimina gore degisir de ben durma derim sanirim. Muzik ve ritimler oldukca iyi.

Müzik olarak sordum, söz olarak sorarsam sabaha kadar tartışırız yine de işin içinden çıkamayız çünkü .d

@film
Bana gore tam tersi aslinda. Soz olarak sorsaydin hicbiri der gecerdim cunku sebnem ferahin sarkilari hep ayni turden sozler iceriyor. Hep ayrildigi sevgilisine laflar hazirlayan birisinin sozlerini dinliyoruz onun sarkilarinda. Bu da sertlikten ziyade daha cok kirilgan biri imaji ciziyor.

@Alperz sayıları örnek olarak verdim

Bir ara en fazla faiz veren ing turuncu ve teb marifetli hesap idi. Gunluk faizli hesaplarda. Su anki durumu bilmiyorum. Bankalarin faiz oranlarina bakin tek tek. (Veya bunu yapan websiteleri var google a yazinca bulursunuz, tam bilmiyorum.)


Soruya gelince de evet birikimli ilerler. Verdigin ornekte 21.500 olunca artik 21.500 uzerinden faiz getirir.

Enpara degil.

Su an için burganbank, odeabank ve ing gayet iyi seçimler

(git: www.hangikredi.com)

Herkese teşekkür ederim. En yüksek faizi vereni seçmem yeterli mi? Dikkat etmem gereken başka detay yok mu?

Başka bir şeye gerek yok burgana yatır geç.

En yükseği o veriyor.

burgan ama dijital hesap olmalı.

Anadolubank renkli hesap 19,75 oranlı şu an en yükseği o

Vadeli hesapta gelen faizin ne şekilde duracagini seciyorsunuz. Anaparaya eklensin veya vadesiz hesaba atilsin seklinde. Anaparaya eklenirse sonraki faiz onun uzerinden hesaplaniyor.

"Eller havaya oturmaya mı geldik grubu"

"Oturma grubu"

grup bir ekip ya da takımsa;

nevresim takımı

Derdiyoklar

(git: eksisozluk.com)

Yine 360 aranır. Üye tam sayısının beşte üçü diyor çünkü.

Bu kesin dogruysa yeni anayasa cikmasi pratikte imkansiz gibi bir sey.

hdp kapatılırsa milletvekillikleri düşmez diye biliyorum bağımsız devam edebilirler. ama fezleke hazırlanıp hepsinin mv düşürülürse toplam vekil sayısı belli bir sayının altına düştüğü için 3 ay içinde ara seçine gidilmesi gerekir. her türlü anayasa değişikliğinin meclis tarafından yapılması güç.

Şu an toplam sandalye sayısı 586 imiş, 352 vekilin imzasıyla referanduma gidilebiliyor sanırım. AKP ve MHP 340 olmalı, kalan sayı tamamlanamayacak bir sayı değil sanki.

literatürde böyle saçma bir tanımlama yok. beyaz türkten kastın ne, siyah olmayan türk mü?

türkler beyaz sarı yeşil diye ayrılmaz. şehirli köylü eğitimli eğitimsiz diye ayırırsan o senin bileceğin iş.

Bazi turkler booole akca pakca falan bunlarin nufusa orani nedir diye mi soruyosun? Muhtemelen %50 heralde, bazi illerin defaultu beyaz ten, bizanslilar yunanlilar falan heralde turklesmis oralar alindiginda. Yalniz cok ilginc bizim baba kismi beyaz tenli sarisin mavi gozlu vs anne tarafi da kapkara, bronz ten, ben annemlere kardesim babamlara cekmis alakamiz yok benim cocuklar da bembeyaz ve sarisin, oyle karisip ortasini bulmuyo direk kopya olarak cikiyo cocuklar bizde.

göbeklitepe m.ö. 12 bin yıllık. her bin yılda üzerinden en az 10 farklı coğrafyanın insanları + askerleri geçmiştir diye düşünüyorum. hay bin kunduz beyaz türk ... takma böyle ırksal durumlara . (bu tip soruları yazanlar "sizin oraya yunan girdi miydi esprileri yapan illerden çıkar " ) diye bitireyim. @bohr atom modeli de zaten şukunu vermiş.

Abi saka mi bu, ben burada ten uzerinden mi soru sordum sanki, delirdiniz mi? Sosyoloji kitaplarina girmis tanim ustunden gittim.

Tamam soruyu burjuva orani olarak cevirelim yani.

1) kendi kendime gelin güvey olmayaydım ve bu kadar emek harcamasaydım bu kadar üzülmezdim

2) bundan sonra hayal kurmam, kalbim de kırılmaz. istediğim gibi yaşar ve günümü gün ederim

gördüğünü bildiği için hayallerimi yıktın diyor işte.

sen de no women no cry yaz diycem de o öyle değildi pardon.

yukarıdakilere ek olarak bundan sonra hayal yok fren yok, günümü gün eder dilediğimi yaparım hazcıyım hazcı tadı da geliyor bir yandan ama çok zorlamış olabilirim.

“hayallere giden yolda kırgınlıklar olması doğaldır.” çok iyimser bir yorum mu?

iyimser veya değil ne farkeder ki. hayali ve yürümek istediği tek yol sendin, ikisi de bitmiş gitmiş. varsın bu saatten sonra kırılganlıklar olması doğal olsun, kime ne fayda.

seviyorsan git konuş bence.

bolero

the room three

wow

really bad chess

kelime gezmece

1-master daha ne kadar sürecek
2-nasıl bir program bu? içinde staj /ya da daha doğrusu, gidip bir firmada çalışıp tez yazmak gibi bir şey yok mu?

Master 2 yil sürecek.
Tez var icinde ama zorunlu staj yok. Tezi sirkette yaparim belki ama genelde nasil bir stratejiyle yaklasmali, onu ögrenmek istedim.

ayni durumda benim tercihim dersler ve staj olmustu, zaten ikisi beraber yeterince zaman aliyor. almancayi sonraya biraktim. hamburg, berlin gibi buyuk sehirlerde ozellikle uluslararasi sirketlerde almanca avantaj olsa da cok da kritik degil diger taraftan geleneksel alman sirketlerinde ise almanca onemli.

bunun ucunu bir arada yapan yok mu, cok var. ozellikle rusya, ukrayna gibi ulkelerden gelenlerin hem co kiyi ders, hem staj hem de almanca ogrenme disiplinleri var. bu konuda cok da dusunmenin anlami yok, yapabileceginin en iyisini yapmaya calismak gerekiyor. zaten hepsi birbirini direkt veya dolayli yoldan etkiliyor.

öncelikle, simdiden kolay gelsin ve de basarilar.

bu dönem derslere agirlik verip iyi notlar almaya calisabilirsin.
sonrasinda staj basvurusu yapabilirsin.
staj esnasinda iyi bir izlenim birakirsan, sonrasinda working student(werkstudent) olarak calisma durumun olusur.
werkstudent oldugunda haftada 20 saat falan calisip gercekten iyi para kazanabilirsin. Okula da yavas yavas devam edersin(o durumda notlar pek önemli olmaz, önemli olan bitirmek)
sonra ayni firmada tez yapip akabinde de calisan olarak girmeye calisirsin.

staj basvurusu sirasinda yine werkstudent ilanlarina da basvurursun, belki bu yol staj olmadan da olur o zaman.

hamburg'ta cok uluslararasi firma var, okudugun bölümde ilanlar var mi onlara bak, beraber is yaptiklari firmalari ögrenmeye calis derim. stepstone ya da monster'den bak istedigin tarzda nerelerde is var. Havacilik sektörüne bak, hamburg'ta bayagi yogun. Sadece ingilizce ile is imkanlari var o tarz yerlerde.

Dersler
Almanca.

Hemen hemen aynıyız ben 2. Sınıfım ve Köln de yaşıyorum.

Elektrik mühendisiyim, Werkstudent pozisyonlarini araştır ve gidebildiğin yere gir, çok başvuru oluyor çok da ilan var.

Bol sans

@xportant: sanirim öyle yapacagim ve hafta sonuna denk getirirsem kursa giderim. bu dönem kurs olmadi cünkü hem okuldaki ders cakisiyor, hem tandem yapmak isteyen cikmadi, hem de vhs deki kurs cakisiyor, gelecek döneme bakalim :)

@emrahday: yapan vardir ama hepsini tam yapabilecegimden emin degilim cidden. Yine de sansimi deneyecegim, tesekkürler.

@antopoloji kusu: sagolun iyi dilekleriniz icin. werkstudent olayini biliyorum. stajlara bakarken onlara da basvurmayi düsünüyorum. havacilik istedigim sektör degil galiba ama aklimda bulunsun.

@chitosan: staji neden arka plana atiyoruz aciklarsaniz sevinirim :)

@vhs kaseti: hocam yüzyüze görüsemedik ama cok sagolun. sürekli imdadima yetistiniz cevaplarinizla bu sürecte. köln`e gelmeyi düsünüyorum yakinda, yüzyüze konusuruz olmadi? basarilar...

yolu bildiğinizi varsayarsak max. 65-70. yolu bilmiyorsanız zaten açık çek.

Yol full acikken 15-20dk. Acik degilken allahlik.
google'a taksi ucreti hesaplama yaz, ustune biraz da opsiyon koy.

Pazarlıkla 50 yapmıştım, pazar sabahın köründe.

cunku faizler yuksek. bir de zam yapsalar kime satacaklar?

1- git beğendiğin eve yarı fiyat teklif et,
2- olumlu, evi al.
3- olmadı başka ev beğen, goto adım 1

şu sıralar ev satmak imkansıza yakın,
şöyle söyleyim ocakta 350bin tl ye evimi satılığa çıkardım, satılmayacağını anlayınca haziranda kiraya verdim 1200tl, faizde olsaydı 3 bin üstü para alıcaktım, dövizi geç hadi, döviz alsam zaten iki katıydı.
şu an yatırım için öncelik döviz, sonra faiz en son taşınmaz. ama dolar 10 - 15 i görürse aynı paraya 3 ev alıp 4-5 sene içinde durumun stabil olacağını düşünüp yatırım yapabilirsin.

normal sartlarda artmasi gerekiyor ama faizler yuksek, satacak kimse bulmakta zorlaniyor artik piyasa.

bir sure karsilikli izleyecek iki taraf da birbirini.

(bu arada genel manada tl bazinda bi artik olacaktir ama usd bazinda herseyde oldugu gibi evler de eridi gitti)

Stoktaki dairelerin hemen hepsi 1-2 yıl önceki maliyetler ile üretilmiş binalarda, 2 sene önce demir 1400 TL idi şimdi 4 binlerde. İnce işçilik bu ay itibari ile zaten uçtu, bir iki sene sonra fiyatlar bugünün en az iki misli olur maliyetten dolayı.

Oturmak için ihtiyacınız var ise sıkı pazarlık ile alın bir tane, piyasada mütahitler batan batana. İki seneye kadar alıcak daire bulamayacaksınız elde olanlar ve az da olsa üretilenler ise talep çokluğundan ve maliyet yüksekliğinden çok yüksek fiyatlarda olacak.

ortalama her 10 senede bir olur inşaatta bu sıkıntı.

Daha bunlar iyi günler. Beton kemirme geyiği olacak en geç 1 yıla.

cx 300 ii

Bu salaklar para basmaya devam ederse ve istifa etmeyi düşünmezlerse Venezuela oluruz.

Ne ak parti çomarlarının söylediği kadar masum, ne müzmin muhalif çomarların söylediği kadar kötü. Böyle bir dönem bekliyor bizi.

Ben venezuella olasılığına daha yakın görüyorum çünkü üretmiyoruz, herşey ithal, eğitimli insanlar mutsuz ve fırsatını bulup göçüp gidiyor, üretebilir hale gelmemizi sağlayacak insanları küstürdükten sonra memkeletten hsyır gelir mi? Daha beteri varolan azıcık kalan sistemleri de sürekli bozma işlemez hale getirme için bir eğilimvar, hem herşeyden zarar ediyoruz hem de sürekli anlamsız inşaatler olup bitiyor, sürekli para harcıyoruz. Nasıl düzelsin ki ekonomi?daha siyasetten bahsetmedim bile, orası da ayrı bir felaket....

türkiye tarihinin en büyük krizi deniyordu seçimden önce
kaynak: youtube, twitter, hisse.net vs. + erol mütercimler bey

2001'den daha kötü, venezuella'dan az daha iyi bir şeyler.

twitter.com

Daha bu fragmandı. 6 ay içinde gelebilecek noktaları düşünemiyorum.

Benzetme olarak şunu diyebilirim, son sürat giden otobüs kontrolden çıktı şu an. Er ya da geç bir kaza olacak. Bu arada karşıdan da araçlar geliyor(iran ambargosu, vergi savaşları vs vs.). Biz bu araçları sıyırsak bile, yoldan dışarı savrulacağız ama şu an ama sonra. Ancak kaza sonrası hasar ne olur bilemiyoruz. En acı tarafı bu. Belki birileri yardım eder de kontrollü bir çarpışma olur.

Sözlükte şöyle bir şey paylaşmışlar:

www.youtube.com

türkiyede ailenden ya da kendinden sigortan varsa o geçerli oluyor almanyada. sadece sgk'dan bir evrak alıyorsun

Biliyorum da 26 yaşını gireceğim yakında. Bir de o dediğiniz sağlık sigortası. ben seyahat sigortasından bahsediyorum.

Not: xy kromozomu

aptalız. tüm kamyoncular otobüsçüler servisçiler 1 gün akaryakıt almasın da göreyim bakayım. ama aptal ve tembeliz.

ya hadi mecbur olan alsin, servisci otobuscu alsin, digerleri neden aliyor

@kosun lan mevzu var
zaten toplu tasima olmasin diyen yok. sorun bizim milletin gormemis olmasindan dolayi herkesin sahsi arabaya hucum etmesi bir yerden bir yere giderken. herkes toplu tasimaya binse ne trafik olur ne de yuksek akaryakit masrafi.

Hükümet inat edip benzin fiyatlarını yükseltmezse rahatlamaz. Benzini yükseltirse de rahatlamayabilir bulunduğunuz yere göre çünkü türkiye’de araba sürmek= ekmek yemek gibi bir şey.

Trafiğin İstanbul'da bitmesiyle Yeni Delhi'de bitmesi aynı şey. İmkansız. Mesele insanlarda para olması araba olması değil. Boktan şehircilik, at boku gibi ülkenin %15'inin tek şehirde yaşaması.

Yoksa araba olmasa at arabası trafiği gene olur.

10.

Kesin bilinemez ama bu gidişle iki basamaklı olma ihtimali var.Domino taşı gibi bir yerden ucu kaçtığında ve yardım eden olmazsa, yıllardır süren saçmalıkların cezasını türkiye sınıtları içinde yaşayan herkes çekecek (dövizle kazananlar dahil). Hatta borç aldığımız avrupa bankaları dahil.

Eylülde açıklanacak ovp ve merkez bankasının o döneme kadar yapacağı/yapmayacağı hamleler belirleyici olacak bunda.
Kurun gün içerisinde 50 kuruş aşağı-yukarı oynadığı bir dönemdeyiz. Şu durumda kimse kalkıp net bir şey söyleyemez, anca sallayabilir. Kesin olan tek bir şey var, "bizim allahımız var" kafasıyla gidersek, 5leri 6ları mumla arayacağız.

ekşi sözlükte bir yazar kasım gibi şubatta dolar 5i bulur demişti, uçuk değildi oluru vardı olmadı o zaman 5 uçukken şimdi 10 olması beklenmeyen bir durum değil gibi.

ah lanet gelsin. bende de ütünün fişini çektim mi çekmedim mi obsesyonu var.

çözümü psikologluk bence

Kapıyı kilitle,eline kalemle çizik at. Öyle çık.

Kapıyı kilitle,eline kalemle çizik at. Öyle çık.

Katiliyorum. Ayni yontem ilac icerken de yarar

bu ikilimde kalsan da geri gitme. uzman doktor tavsiyesidir. sakın check etme geri gidip.

farkında olmadan bile kilitlersin kapıyı. böyle düşün.. bana çıktıktan sonra kapıyı kilitledin mi diye sor hatırlamam ama %100 kilitlemişimdir mesela. elini alıştır gerisini bboşver. motora bağla

Geri donup bakma +1

Bende her türünden vardı bunun. En sonunda "amaaan" formülü ile aştım.

yapıp yapmadığın konusunda ikilemde kalacağın mevzularda yapınca o şeyle ilgili absürd bir hayal canlandır kafanda. sonrasında acaba yapmış mıydım diyince o absürd hayal gözünün önüne geliyor ve haa yapmıştım diyorsun.

mesela ütünün fişini çekip çekmediğini sonrasında hatırlayamıyorsan fişi çektiğinde atıyorum fişi çekip yere torağa soktuğunu, o fişin ütünün tüm ısısını çekip toprağa verdiğini ve toprağın aşırı ısınıp çimenlerin sararıp kuruduğunu hayal et. ama bunları gözünde canlandır.

sonrasında ütünün fişini çekmiş miydim acaba diye düşündüğünde bu hayal gözünde canlanır. haa çekmiştim dersin

veya anahtarı bıraktığın yeri unutuyorsan sürekli bıraktığın yerle ilgili hayal kur, mesela anahtarı bıraktığın masada bir elma varsa, anahtarı o elmaya soktuğunu, o anda elmanın kilidinin açıldığını, içinde elma kurdunun çıkıp hayırdır hemşerim diye çemkirdiğini falan hayal et.

örnekler çoğaltılabilir. işe yarıyor.

tek zor yanı her seferinde yeni başka bir ilginç hayal kurmak zorunda olduğunuzdan hayal gücünüzü bir süre sonra zorlamanız gerekiyor

Kapıyı kilitlediğinde kilide anahtara kapıya bak ve "kapıyı kilitledim" de kendine.

"Lan kitledim mi acaba" diye düşününce aklına kilitlediğin ve bunu kendine söylediğin aklına gelir.

kilidin dilini iki/üç tur döndürdükten sonra (anahtar daha fazla dönemeyince) kapının tutamacını ileri geri itekleyip "kapalı" demek.

hocam ben fotoğraf çekiyorum. hatta burada önerilmişti. kilitlerken veya elde anahtar varken çekilebilir. diğer her önlemi de unutuyorum. benim derdim ocağı açık ve kettle'ı fişte açık şekilde bırakmaktı. evden çıkarken mutfakta o bölgenin bir fotoğrafını çekiyorum. İlginç nokta, fotoğraf çektiğim tek bir gün bile aklıma gelmedi acaba açık mı değil mi diye? bir gün çekmeyi unuttum, tam işe geldiğimde aklıma geldi, tekrar eve gitmek zorunda kaldım.

i.ebayimg.com

bu sekilde kutulara koyarlar ilaclari, ictim mi icmedim mi evhamindan kurtulmak icin. sen de dendigi gibi eline cizik atabilirsin. garanti yontem.

lise zamanında böyle böyle takıntım başlamıştı. herşeye takınır olmuştum. sonra bu durum evden taşınmamızla bitmişti. ne kadar da değişik aslında. ele çizik atmak çok mantıklıymış ama

arkana bile bakma. krallar gibi yaşayacaksın orda. insana değer verildiğini göreceksin. kızın için git. bu dolar kurunun toplaması çok uzun süre alacak. zorlanacaksın burda saçma sapan olaylar yaşayınca keşke gitseymişim diyeceksin.

git tabi kii bi an bile düşünme

düşünme hiç. almanya ve hollanda o maaşla ve sosyal haklarla kral gibi yaşarsın

3 yil Amsterdamda yasadim . 3500-4000 euro evli ve cocuklu krallar gibi yasatmaz ama cok sikinti yasamazsin. 65k'ya cekebilirsen maasi cok daha rahat edersin. berlin zaten cok ucuz bir sehir o paraylar orda baya rahat yasarsin. ama olursa Amsterdam'i zorla, kesinlikle Berlin'den daha guzel ve daha rahat edeceginiz bir sehir.

Tanıdığım mühendis eşler vardı, çocuk doğduktan 2 ay sonra almanyaya gittiler, mis gibi yaşıyorlar, 1 dk durma derim. Senin yaşayacağın bir dönem zorluklar (ki tr'den beter olmayacak) çocuğun hayatını kurtaracak.

Bence bu soruyu soruyorsan Turkiye sana daha uygun. gitme

bence cocuk kucukken gitmek daha kolay. henuz bir arkadas cevresi vs yok. orda krese gidecek, oranin dilini ogrenecek vs. 2-3 yil sonra gitmektense simdi gitmek daha mantikli geliyor bana

Net olarak alacagin parayi yaklasik olarak göstermek istedim sana. Sadece özel saglik sigortasi yaptirman gerekli yada zorunlu saglik sigortasi yaptirman gerekli. Ama genelde söylenen özellerde daha uygun fiyata daha iyi sartlarda yaptiriyorsun. Cocugum var dedigin icin de cocuk indirimini 0.5 girdim. Nasil hesaplaniyor cocukla bilmiyorum, belki daha cok kar edebilirsin. Kilise vergisi vermedigini varsaydim. Asagida alacagin maastan bir tek saglik sigortasi yaptiracaksin. Ikinci verdigim linkte ise zorunlu saglik sigortasi var. Attigim siteden kendin de yapabilirsin hesaplamayi. Berlin icin 3400-3500 net gecer eline. Tek calissan dahi düzgünce yasarsin. 1000 euro'ya arkadasim Berlin'in göbeginde 120 metrekare evde kaliyor. Yeri ve ici oldukca iyi. Merkel'in evine yürüyerek 5 dakika mesafede, öyle düsün. Hadi diyelim onlar iyi fiyata buldu o evi sen biraz daha verirsin olmadi. 1200 bilemedin 1300'e ayni kalitede bulursun. Dersen ki o kadar iyi yerde olmasina gerek yok, cok daha uyguna iyi yerlerden evler bulursun. Alacagin maas Berlin icin oldukca yeterli.

www.nettolohn.de

Asagida verecegim linkten de yasam giderlerini hesaplayabilirsin.

www.numbeo.com

Tavsiyeye gelecek olursam da cocugunun büyümesini bekleme simdiden git. Egitimini bastan sona orada alsin. Almanya'da lisansini yapmis birisi olarak söylebilirim ki Türk egitimi rezalet. Kendin veya karin icin bile olmasa cocugun icin cok dogru bir karar vermis olursun ki sizin icin de cok dogru bir karar olur. Berlin'de ben 6-7 sene yasadim. Avrupa'nin en harika sehirlerinden birisi. Ne yapmak istersen bulabilirsin. Sanatsal bir sey (müze, opera, tiyatro, konser) yapmak istersen yaparsin. Gece hayati istersen dünyanin en iyi klüplerinden (Berghain) biri bile var Berlin'de. Türkiye'deki yasamini bilmiyorum ama 20 bin maas bile alsan bence Berlin daha iyi tercih.

düzeltme: maas linkleri tam olarak düzgün calismiyor olabilir. Bende ikisi de zorunlu saglik sigortasiyla hesaplanmis, o bakimdan siliyorum birini.

Ekonomik nedenleri geçtim, çocuğun buraya alıştıktan sonra gitmesi daha kötü olmaz mı? Mantığı anlamadım.

Ben gittim oldu. Çocuğu eşi belki 4-5 ay gecikmeli getirirsin ama olur her türlü.

güle güle git.

esin calismadigi zaman brüt maasin yüzde 70 civarini alirsin. bu da 3500 yapar, ayrica cocuk parasi alirsin, esin almanca kursuna gitmek isterse devlet kurs ücretinin yarisini öder. Bir takim baska haklarin da olacaktir elbette.

senin acindan düsünülecek hicbir sey yok bence. Berlin cok büyük bir sehir, diger alman sehirleri gibi sadece bir sehir merkezi yok, merkezi olan bir cok ilcesi var. Isyerine yakin bir yerde, belki biraz daha disarida, daha uygun bir yerde ev tutabilirsiniz. Ulasim agi da gercekten iyidir.
onun disinda tipik alman sehri olarak kafanda olusan resim de berlin'e uymaz. berlin gercekten cok milletli, aradigin her türlü sanat ve kültür aktivitesini bulabilecegin kendine has bir sehir. o alman sehir kliseleri pek yok.

esinin neler yapmak istedigi ve zamanini nasil gecirecegi bence tek düsünmeniz gereken konu. Cocuk bu kadar kücükken kursa gidemeyebilir, evde sikilabilir, hayata karismada zorlanabilir. Esin calismadigi icin kreslerde yer bulma ihtimaliniz de düsük. Hic bilmedigi bir ülkede, dilini bilmedigi bir yerde zorluk yasayabilir. Biraz olumsuz yazmis olabilirim belki ama su anki durumunuzda tek düsünecek sey bu bence.

soru mu tabii ki gidin.

sizinle benzer durumdaydık ve geçen hafta eşimle amerikaya taşındık. ilk izkenimlerimiz çok çok iyi. dolar euro kazanıyor iseniz hayat aşırı ucuz. bence bu fırsatı kaçırmayın

Günün ilk saatleri bankalar yeni açılmıştı millet nakite çevirmek istedi vsvsvs gibi açıklamalar var. Ama evet birileri pis bir vole vurmuştur kesin.

overshooting

avrupa merkez bankası tl'nin düşüşü kaygı verici diye açıklama yaptı. şaak dolar arttı.

Bence 6 üzeri kurulu olan otomatik alış emirlerinin de etkisi var.

Bankalar da otomatik olarak alışı/satışı kapattı fark ettiyseniz. Alış fiyatını 6.75'lere kadar çektiler gerçi kim o fiyattan niye alırdı bilmiyorum da satış kuru 5.80'lerdeydi.

Daha büyük bir kriz durumunda bankaların paralarımıza el koymayacağının garantisini kimse veremez şu saatten sonra. 1000 lira da olsa sağa sola saklayacağım bundan sonra o olacak.

Satılmadıkça duşecekler

piyasadaki tüm evlerin fiyatı düşecek, talep tarafı kısılacağı için.

Böyle devam ettiği taktirde 'ACİL satılık' ilanları artar ve konut fiyatları düşer.

fiyatlar düşecek çünkü faizler artıyor, kimse kredi çekmiyor.
evler boş kaldıkça fiyat iner.

1 sene icerisinde bence yari yariya dusus olabilir ev fiyatlarinda. dolar kuru ve yuksek kredi oranlari henuz muteahhitleri tam olarak vurmadi. borclarinin vadeleri gelmeye basladiginda ve evler satilmadigi icin ceplerinden odemeye basladiginda sifir evlerin fiyatlari dusmeye baslayacak. orta olcekli ev "yatirimcilar" dovizdeki artisi gordukce evlerini nakite cevirmek isteyecek. bu doviz kuru, ekonomik belirsizlik ve yukselen oranlarla kimse ev almaya yanasmayacak, ev alan olmadikca fiyatlar dusecek, fiyatlar dustukce ev sahipleri panik yapacak, daha cabuk satmak icin daha da fiyat kiracaklar vs. su anda 600bine satilan evler bir sene sonra 350-400'e ilanlarla cikacak. dovizdeki yukselisle beraber evlerin reel degeri 50%'den fazla dusecek. 1 yil olmaz 1,5 yil olur, muteahhitlerin borclarinin vadesi geldikce elleri sikisacak. ekonomi bu sekilde giderse kacinilmaz son bu.

bence dusmeyecek, TL bazinda artacak.

600bin olan ev 300e dusmeyecek cunku o gun 300bin'e araba bile alinamayacak. (en yalin haliyle)

TL olarak da dusecek. hatta su anda baya dustu bile.arkadasin Goztepe'deki sifir binada 4-5 ay once 600bine satmayan ev su anda 450-500'e birakmaya hazir. kadikoy, sariyer ve camlica'da da benzer sekilde evler var. evler satilmadikca ev sahipleri satmak icin fiyat dusurecek. $ olarak zaten dusuyor ama ilandaki fiyatlar hala TL ve sabit. insanlari cezbetmek icin indirim yapman gerekiyor.

Evet dusecek. TL olarak dusecek direkt. Su piyasada patir patir konut satilmayacak, haliyle fiyatlari etkileyecek. Etkilemeye basladi bile.
crucio guzel aciklamis. TL olarak dusecek tekrar ediyorum.

crucio kac metrekare 2+1 mi kacinci kat?

tl olarak düşmez, dolar olarak düşer. arada kalır.

acilen satılıkçılar geçici bir kelepir piyasası yaratır. onları kovalamaya bakın.

düşer. talep olmayacak. kredi de çekilmez.fiyatlar balondu zaten. elde kalınca mecbur düşecek.

alım fırsatı geldiğinde dolar alabilirsin. MB müdahalesi olur ne bileyim herhangi bir şey olur. Yarın öbürgün de 5.50-5.60dan almadığın için pişman olacaksın muhtemelen. Ama bu kararı bizim değil senin vermen önemli.

boşver ben de 4 ay önce ev aldım 30bin dolar bozdum. ben bozduğum gün kur 3,72! sırf dolardan zararım 60bin tl.

ben artık deliliğe vuruyorum.

ben de ev alacağım zaman 3.2 civarı 50 bin dolar bozdurdum. şimdi zarardayım, ev yüzde 20 filan arttı dolar %80!

Bu seviyelere bu kadar hızlı gelebileceğini tahmin edemedi kimse.

Ben de 5 liradan dolar mı alınır abi dedim, 5.20 oldu. 5.20'lerden almayayım düzeltme yapsın 5'lere doğru alırım dedim, 5.40'a gitti. 5.40'tan daha yukarı gitse bile aşağı bi salar o zaman alırım dedim, 5.70'le uyandım. Bu satırları yazarken 6 lira oldu!

Geçmiş olsun hepimize...

3.9 ken al dediler düşer dedim 4.2 oldu 4.5 oldu. şimdi almalıyım ama azcık daha düşsün dedim. 4.7 oldu sonra 4.9 artık 4.92 den aldım ve şuan 6 oldu amk. daha da artar çünkü neden artmasın çünkü birilerinin umrunda değil.

Geç kalmışsın kesinlikle. Yanlış ata oynamışsın bir nevi.

Ama gitmek istersen bir şekilde yolu bulunur.

herkes kısmetini yiyor, ne 1 eksik ne 1 fazla. nasibim değilmiş de geç.. 2 milyonunu 1 ayda 20 milyon yapabilecek birisi sölemişti bunu bana sonra hiç acıtmamaya başladı kaçırdığım fırsatlar:DD

eger hedefiniz yurtdisi ise zaten kenardaki paranizi doviz olarak tutmaniz en mantiklisi olur.
kisa vadedeki inis cikislara degil uzun vadeli olarak dovizin nereye gidecegini dusunmek ve ona gore hareket etmek yerinde olur.
dolayisiyla, madem yurtdisi hedefiniz var o zaman kenardaki paranizi doviz olarak elinizin altinda (bankada degil) tutarsaniz, daha iyi olur.

Samsung mini yazanlara bakın. S3 youtube açamaz belki ama bir üst modeller iş görebilir.

Ana sebep üretimin,nitelikli elemanın eğitimin vs. olmaması,kötüye gitmesi. Bunlar harici sebepler bazı kırılma noktaları yaratsa da pek bir önemi yok. Aynı problemi İsviçre yaşasa ekonomilerinde bir problem olmaz örneğin.

Ya yemişim papazını. En geç bu kış kriz gelecek. Ona bahane bulunuyor işte, bu kadar basit. “Hikaye” olmasa nereye saracak vatandaş? Ha bu trump’ın da işine geliyor, yaklaşan seçimler dolayısıyla.

Ülke Tayyip babanın çiftliğine dönmüş, sosyal ve politik olayları geçtim osursalar döviz kuru artacak.

thenx veya anabolic aliens'ı takip edebilirsin. thenx; calisthenics üzerineyken, anabolic aliens'ta aletsiz vücut geliştirme yöntemleri var.

kendi programını çıkarabilirsin.

casey ho'nun blogilates sitesinde piit 28 takvimi vardı. videolarını da telefon uygulamasından gün gün izleyip tikleyebiliyordun yaptıklarını ama video üyeliği uygulama üzerinde 3 lira gibi bir şeydi.

Hasfit

fitness blender kanalının oynatma listesinde 5 günlük programlar var.

Focus T25

enpara ayarlarsan istedigin seviyelerde SMS atiyor ucretsizdi en son.

xe

Bigpara

Eskidendi ydsde taktik işi. Şimdi çalışmıyor.

taktik yok okuyup anlayıp yorumlayacaksın +1
önce soruyu ve şıkları oku soruda ve şıklarda geçen yeri çiz

sınava paragraf soruları ile başla

youtu.be

Ben buradan çalışmıştım, akın dilin taktikli bir test kitabıyla beraber.

Var maalesef.
Bu yüzden çoğu zaman tartışmaktan özellikle kaçınırım.

Ben de böyleyim.

bende de aynı durum söz konusu. Geçenlerde duruşma esnasında ağlayacaktım nerdeyse... :)))

Önem verdiğim biriyse evet, bazen. Çok önemsediğim birisi değilse konudan bağımsız duygusuz bir insan olurum, sakin kalabilirim.

Tartışırken değil de, duygusal bir konuşma oluyorsa çok çabuk gözlerim dolar. Bunu bri sorun olarak görmediğimden hiç üstesinden gelmeye çalışmadım.

Çok tartışmaya giren bir insan değilim ama girersem bana da oluyor maalesef.
Başka bir yere bakıp derin nefes almaya çalışıyorum. Bildiğim tek yol bu.

çocukken çok olurdu bana. tartıştığımda veya çok kızdığımda ağlamaya başlardım. acayip de dalga geçerlerdi. demek ki bizim gibi tiplerde öfke sonucu salgılanan hormon veya her ne zımbırtıysa ağlama mekanizmasını tetikliyor olsa gerek. şimdilerde pek kalmadı ama duygusal sahnelerde hala çok pis gözlerim sulanıyor. en son heidi filmine denk gelip izledim. dedesiyle kavuştuklarında gözleim iki çeşme. bir de kızım iğne olurken ağlamaya başlayınca zor tutum kendimi. boğazım düğüm düğüm oldu.

aynisi bende de var. en sinir oldugum ve asla cozum bulamadigim huyum bu. cozmek icin kaynagina inmeli bence ama ben dusunup bulamadim bir sey. kesin cocukluk temelli bi durumdur ama.

ben önceden ağlamaklı olmakla kalmaz ağlamaya bile başlardım, sonra da ortalığı yıkardım. ne günlerdi yea.

Beni tarif etmişsin.

Bence anksiyeteye yatkinsin. Kendini bu kadar yipratmamani oneririm. Iyi niyetle soyledim bu arada.

www.federalreserve.gov
www.tcmb.gov.tr

Sürekli mi yiyorsun yoksa bir defaya mı mahsus bu? Bir veya birkaç defaysa sorun değil. Ama sürekli yiyorsan Cıva içeriğinden dolayı pek önerilmiyor.

seyler.eksisozluk.com

metal icerigi yuzunden onerilmiyor

haftada 4’u asmamaya calisin derim.

3 hafta sonra budapeşte, bratislava, viyana, prag, berlin rotası yapıcam ve maaliyetler şöyle.

Budapest bratislava 3 euro
Bratislava konaklama 18 eur
Bratislava viyana 5 eur
Viyana konaklama 17 eur
Viyana prag 14 euro
Prag konaklama 2 gece 31 euro
Prag berlin 15 euro
Berlin konaklama 16 eur

Tren otobüs karışık.
Konaklamalar da hostelde 10kişiyle değil, arkadaşımla gidiyorum diye ikiz oda falan aldık.

Neyse, şehir belirtmemişsin ama istanbuldasın herhalde, oradan sofya bükreş gibi bir otobüs ile sonrasında da goeuro websitesinden tren/otobüs bularak sadece ulaşımı 150 euro altına getirebilirsin.

interflix diye yeni bir kampanyasi var flixbus in, ona bakin derim.

Bakırköy-bostancı ido, bostancı-sabiha e-9 veya taksi. Sanırsam en iyisi bu

metrobüsle uzunçayır, oradan e-11 yapılabilir.

metrobüs uzunçayır, 16S oradan kalkıyor. SG arabası kendisi.

çocuk. hala aklım almıyor, düşünsem deliririm. insan içinden insan he mi? kusarsın be.

can.

insan ve hayvanlardaki can, ruh.

karınca

embriyo, bebek.. spermle yumurta birleşiyor, bölündükçe bölünüyorlar.. bir kısmı göz oluyor, bir kısmı karaciğer, bir kısmı kalp.. bir bakmışsın dünyaya 2 kişiden ortak bir canlı geliyor.. kızım dünyaya geldiğinde kalbim öyle hızlı atıyordu ki kalp krizi geçiriyorum zannettim. Allah'a ölmemek için ettiğim duayı unutamam.. Herhalde hayatımda Allah'a en çok o anda dua etmişimdir.

yeni doğmuş bebek

lonelyman +1


çok hayret verici geliyor bana; kedi, köpek, kuş... çeşit çeşit canlı var ve hepsinin de kendince yürüdüğü bir ömür çizgisi, yaşam telaşı var.

Hayat

bu uzay şartlarında canlılığın ve akabinde beyin denen organın oluşabilmiş olması

Elimi kaldirmak istiyorum, kalkiyor.

internet

su

transistör.

karanlık madde, solucan delikleri, uzay-zaman bükme işleri.

ışık da çok enteresan bir şey.

benim için mucize elektrikler gidince kendiliğinden yanan ışıldaktır, muhtemelen hayatımda gördüğüm en şaşırtıcı şey. ilk gördüğümde yaşadığım şaşkınlık hala aklımda, dünyanın en önemli icadı gibi gelmişti.

Yanan mum geldi.

Hristiyanlığa mı kaydım nedir :d

mantıklı cevap istersen bitkinin filizlenmesi derim. o da mantıksız gibi oldu neyse.

Galaksiler ve evren, uzay. Fuzyon reaktoru. Insan.

Dünya

Soru nesne diyor, herkes can demiş. Nesne, yani cansız bir şey sorulmuyor mu? Ben mi yanlış anlıyorum?

Mucize deyince benim aklıma ilk olarak uçak geliyor.

Su

Bence öncelikle gramer konularına hakim olmanız gerekiyor. Zaten vocabulary bilginiz iyiymiş. Ondan sonra da expressions öğrenirsiniz ve gelişirsiniz.

dil düzeylerindeki seviye aralıkları (yani, bir sonraki seviyeye geçmek için gereken çalışma/öğrenme miktarı) giderek artar. A1 de bu 90 saat civarı içinken B2'de 500-600 guided hour biçiminde. (yani öğretmen eşliğinde)
Öncelikle bu eforu sarf edin, sonrası kendiliğinden gelir zaten. Tekrar bir gözden geçirme ile yapılacak bir şey değil, seviyenize uygun, dört beceriyi geliştiren dersler ile bir öğretmen rehberliğinde mümkün.

şu durumdaysan zaten aslında reddit'te sörf yapabilecek konumdasındır sıkılmadan. bence bol bol okumaya ve yazmaya çalış. reddit bu açıdan çok çok güzel bir yer çünkü hem genel olarak gramere dikkat edilir, hem insanlar nasıl ingilizce yazıyor onu gösterir hem de senin yazabileceğin bir sürü şey olur.

bir de gramer çalış bence de. çoğu insan dil öğrenirken gramer kısmını önemsemiyor. bence tam aksine, gramer dilin en eğlenceli ve güzel tarafı. "yabancı dil öğrenmeye yatkın" denen insanların hepsinin kendi dilinde gramer temeli vardır. yabancı dilde gördüğünü uygulamakta biraz daha hızlıdır. genelde en büyük farkı yaratan bu olur.

çok basit bir örnek vereceğim: ben lisede yabancı dil okudum, 10-12 yıldır ingilizceyle içli dışlı biriyim, ielts ya da toefl gibi bir sınava girmedim (hem fakirim hem de ihtiyacım olmadı) ama C1'den aşağı olduğumu sanmıyorum. bazen benim bile nispeten basit görünen bir cümle kurmaya çalışırken afalladığım oluyor. bu noktada sadece grameri düşünerek çözüyorum.

örnek: "yav bulaşık yıkayan kadının bu konuyla ne alakası var" diyeceğim. "onun bu konuyla ne alakası var" diyecek olsam, "what does she have to do with it?" derdim. kadını tanımlamamız gerektiği için kafam karıştı, iş uzadı...

kafamda bölüyorum çat diye. en basit formu "what does she have to do with it" ya mesela. "she" yerine "the woman doing the dishes" koyuyorum. şrak diye oldu mu sana "what does the woman doing the laundry have to do with this?" he?

ingilizcede bu yöntemle kuramayacağın cümle yok neredeyse. en alası, en karışığı gelsin, en temel ve basit halini düşünerek pat pat yerine koyarsın. e zaten yıllar içerisinde bunu yaparken hızlanıyorsun, yani benim şu yazdığım şeyi düşünmek bir saniyemi bile almıyor, konuşurken yapabiliyorum direkt.

o yüzden okumaya, yazmaya ve grameri oturtmaya bak derim. bir de belki çok sağlıklı bir yöntem olmayabilir ama belirli bir konuya odaklanmak, bazı şeyleri içselleştirmek açısından çok faydalı oluyor. ben 19 yaşımdayken (ingilizceyle aktif maceramın 7. senesi) yazma ve konuşmada gayet iyiydim fakat anlamada zorlanıyordum. bir dizi izlesem harfiyen anladığım yer %40-45 civarında kalıyordu.

sonra ben bir sene falan gece gündüz dota maçı izledim. ingilizce geliştirmek için değil tabii, sevdiğimden. konu belli, ortada maç var. dolayısıyla terimler, cümle yapıları vs. genelde benzer oluyor ama çok katı da değil. başlarda çoğunlukla yine anlamıyordum. bir yılın sonunda ise o %40-45 dediğim oran %80'lere fırladı.

diğer cevaplarda da yazıldığı gibi, b1'den b2'ye geçmek, a1'den a2'ye geçmeye kıyasla daha zordur ve daha uzun sürer ama belirli eşikler vardır işte onları aştığında da bir hafta içinde "aaa daha geçen hafta a2'ydim lan ben ne ara c1 oldum" diye sorarsın kendine, olursun.

uzun lafın kısası gramer, gramer, gramer. kelime bilgin B1'e göre epey üst düzeyse zaten sıkı bir gramer çalışmasıyla 6 ayda bile C1'i bulabilirsin. aheste aheste ilerlersen de bir yıl diyelim hadi en fazla.

Chrome eklentisi olarak Transover kullanın. Duyduğunuz her kelimeye sözlükten üşenmeden mutlaka bakın. Ben de aynı dertten muzdarip idim. C2 olana kadar böyle gideceğiz. Yolu bu yani.

Tureng de aşırı iyi. Anlamlardan biri kalmazsa çağrışım yoluyla başka biri kalabiliyor aklınızda.

Şu abiyi takip et;
www.youtube.com

Hangi dil olursa olsun B1'den itibaren bol bol yabancı yayın 'tüketerek' adeta dilin içinde yaşamaya çalışmak gerek.

Derdin muhtemelen şu: Önce Türkçe düşünüyorsun, sonra düşündüğünü İngilizce'ye çevirip aktarmaya çalışıyorsun.
Oysa İngilizce düşünmen veya bir noktadan sonra refleks haline getirip düşünmeden konuşabilmen gerekiyor.

idexo +1,

Isin gramerle cok alakasi yok bence, ben C1'in ama gramerim sifir sayilir, tenslerin adlarini bile bilmiyorum. Isin onemli kismi olabildigince yayin tuketmek, ingilizce bir sey okurken okudugunu kafanda turkceye cevirmeden okudugun gibi anlaman lazim. Bir yerden sonra zaten turkce yerine ingilizce dusunmeye basliyorsun ve boyle olunca cumle kurman akici hale geliyor.

Bazi podcastlarin scriptleri de paylaşılıyor. Dinlerken okuyarak takip edin. Bir de devamlı yabancılarla pratik yapın. Bir ton uygulama var artık bu türde.

Şubatta dönüp nisanda almıştım. 3 sene önce.

Spor salonunda kendi sınırlarınızı zorlayabilirsiniz. Koşuya çıkıp da, nabzınızı zorlayabilirsiniz.

Dolaylı olarak ben bu şekilde terbiye etmeye çalışıyorum.

sevmediğim işleri yaparım bazen kendime kızdığımda, hem işler aradan çıkar hem kendimi cezalandırırım.

for egzampıl, bulaşık, evi toplama vs.

@binder dandet; onları ben de yapıyorum. Ama bunlar daha çok boşa geçecek olan zamanı iyi değerlendirmek gibi sanki...

insanlar diger hayvanlarin cogu gibi ceza ile degil odul ile egitildiklerinde davranislarini degistiriyorlar. yani yapmaman gereken seyleri yaptiginda kendini cezalandirmak yerine yapman gereken seyleri yaptiginda kendini odullendirsen kotu davranislardan kurtulma ihtimalin daha fazla olur.

ille ceza ise, bir cok memelide en kuvvetli ceza sekillerinden biri fiziksel aci veya mahrumiyet degil utanctir. bir ebeveyn misafirlikte yaramazlik yapan cocuguna bir tokat attigi zaman mesela o cocuk yanagi acidigi icin degil utandigi icin aglar.

bu arka kapiyi nasil kullaniriz dersen: yapmak istedigin amaclarinla ilgili bir yakininla konusup uzerine bu kisiye karsi mahcup olmamanin sozunun eri olmanin sorumlulugunu almak ise yarayabiliyor. mesela kisi esine / partnerine veya yakin bir arkadasina "ben sigarayi birakiyorum bundan sonra icmeyecegim" dedigi zaman, kendi kendine verdigi sozden daha etkili oluyor cunku isin icine utanc giriyor. sen kendi kendine soz verip sonra tekrar sigara ictiginde senden baska kimse bilmiyor ama bu bilgiyi aciga yayarsan utanmaktan kacinma durtusu daha basarili olmaya itabiliyor seni.

iç disiplin diyoruz ona. iç disiplin dış etkilerle elde edilemez. bir kere içinde olacak, niyeti. burnunu sürttürecek durumlara sok kendini, acı yegane öğretmendir ^^
bunları gündelik mevzular için soruyorsan ona bir şey diyemeyeceğim, beslenme düzeni ya da bir şeye devamlılık göstermek ile ilgiliyse sorduğun; pek geçerliliği olacağını zannetmiyorum dediklerimin.

soru saçma değil , bence insanları hayvanlardan ayırt eden en önemli özellik insanın iradesi.bunu kontrol etmek son derece önemli.

sorunun cevabına gelirsek , ne tür konularda kendine kızgınsın.bu konularda ceza çözümmüdür? czadan emin değilim irade işi kafada bitiyor.kafada bitiremiyorsan iş biraz bağımlılığa giriyor.

yardımı dokunurmu bilmiyorum daha basit kendimden örnek vereyim.bi ara çok fazla para harcadığım dönemde daha kontrollü hareket etmem gerektiğini düşündüm ve 1 hafta kendime küçük bir bütçe ayırıp o haftayı geçirdim.sonra 2. haftada aynı işlemi yaptığımda 3. hafta para kısıtlamam olmasada daha kontrollü hareket etmeye başladım.

gibi gibi

Uzun süre nefes almama cezası veriyorum kendime. Bi gün ölürsem her şey sona erecek.

@birdenbirenin dediği gibi yapıyorum spor salonunda. Ayrıca kitap okumaya zorluyorum kendimi bir de. Eğer vaktim varsa 3 saatten az olmamak üzere şehirde nereye kafam eserse oraya yaya olarak gidiyorum. Genelde üç saatten sonra yorgunluk çöküyor. ister istemez geri dönüyorum eve. İşlerime de devam ediyorum kendimi zorlayarak.

temel nedenleri yani istemediğiniz şeyleri yapmanıza neden olan şeyleri çözmeden dengeyi sağlayamazsınız.

türkiye’deki cahillikten, kibirden, vicdansızlıktan anti-hümanist olmaya başladım diyebilirim.

humanist geçinip başımı derde sokan arkadaşlarımı gördükten sonra anti-humanist olmaya karar verdim.

Bana göre kendini seven, kimseden nefret etmez. Ben insanları seviyorum, fakat her insanı da sevmiyorum veya koşulsuz bir sevgim de yok.

Hayalci hümanist değilim, her gördüğüme yardım da etmem. Birilerinin doğru bir iş yaptığına inanıyorsam, elimden de geliyorsa yardım etmeye çalışırım.

Eskiden bazen gözüm görüyor, gönlüm katlanmıyordu. Şimdi karşımdaki ihtiyacı olduğu halde yardım almaya açık değilse hiç karışmıyorum.

Yas değiştikçe tahammül ettiğimiz şeyler değişiyor. Lisede birbirine özenen tipler garip gelirdi şimdi ergenliğin doğasının bu olduğunu düşünüyorum. Rahatsız olmak yerine ergenlik deyip geçiyorum. Şimdi ise daha önemli konulara bakıyorum. Çalışanlarına iyi davranmaya iş verenler, işi bilmeyen prof.lar, politikacilar, comarlar, vb rahatsız ediyor. Kısacası ergenlerde karşı daha humanistim ama yetişkin olup başkalarına çeşitli şekillerde rahatsızlık verenlere anti-humanistim.

Kitap okuyarak humanist, yaşayarak anti-humanist.

İnsanlıktan nefret ediyorum. Hiçbir insandan kişisel olarak nefret etmem. İnsanların büyük kısmı nasıl yetiştirilirse öyle bir hal alır. O nedenle suçu o kişide bulmam. Bu nedenle kimseye nefret beslemem son derece de nötr herkese duyduğum bir saygım vardır. Ama insanlıktan nefret ediyorum. Sebebi de doğaya, kendine, çevresine doğrudan veya dolaylı olarak zarar vermeleri. Var olan dünya düzenine karşıyım. Bir çok şey böyle olmaması gerekiyor.

Çocuk doğurulmasına karşıyım, 7 milyar insan doğayı tüketiyor.

Et yenmesine karşıyım. Kitlesel acıya ve doğanın yok olmasına sebep oluyor. Sağlıklı falan da değil.

Fosil yakıtlı taşıtlara karşıyım. Elektriğe çoktan geçmemiz gerekiyordu. Bu teknolojiye sahibiz insanlık olarak.

Fosil yakıtlı enerji üretimine karşıyım. Buna gerek yok.

Hayvanlar üzerinde denenen kozmetiklere karşıyım. Estetik kaygısı için hayvan sömürüsüne gerek yok.

Deri ve yün kullanımına karşıyım. Eskimo değiliz buna gerek yok.

Tüm bu ve bunun gibi onlarca etmen gereksiz yere acıya, doğal dengenin bozulmasına ve açlığa neden oluyor. Dünya'da 1 milyar aç insan, 2 milyar obez insan yaşıyor. Demek ki biri birinin hakkını yiyor.

Çevre bilincim zaten vardı, eğitimim de bu yönde oldu gençliğimde. Yaşadığım ülkede çevre bilincinin düzeyi dünya standartlarının çok çok üstünde. Bu nedenle her gün insanlıktan biraz daha nefret ediyorum. Son derece aptalca yaşıyoruz. Sebebi bu yazıyı okuyan sen ben değil. Sebebi kollektif bilinçle hareket etmiyor oluşumuz. Sebebi bizi yöneten insanların hiçbir etik ve çevresel etmenin umurlarında olmaması.

ikisi de değilim bence

humanist biri değilim. insan sevmiyorum. ama vicdanım var malesef.

Aktarmasız uçuş yok mu? Bagaj varsa sorun olur bence böyle.

Edit:uçuş bağlantılı, sorun olmaz. Herhangi bir gecikmede kendileri yer bulmalı hatta diye biliyorum.

değil.

ama bağlantılı uçuş, beraber alıyorsan zaten havayolu sorumluluğunda.

bagaj yok
aktarmasız yok

bağlantılı uçuş, ilk uçuşunuz gecikirse ikincisini bekletirler. ama 35 dk yeterli değil.

bu biletleri ayri ayri aliyorsun degil mi? cok asiri sansli degilsen ikinci ucaga binemezsin. lk ucak hic rotarsiz kalksa bile indikten sonra koruge yanasmasi en az 5dk surer. daha sonra ucaktan inis, kosa kosa kontrollerden gecis vs en az 10dk daha. ic hatlarda normalde ucagin kalkisindan 15-20dk kala boarding tamamlanir. genelde bunu pek uygulamiyor sirketler ama ucak yogun degilse zaten herkes binmis oluyor ve yine kapatiyorlar. yani en iyi ihtimalle 5dk ile yakalarsiniz o ucagi. hherhangi bir rotarda yada iki ucaktan birinin korukte degilde aciga park etmesi durumunda kacirirsiniz. iki bileti ayri ayri aldiginiz icin de bir sonraki ucaga ucretsiz degistirmezler biletinizi.

ben sennheiser cx275s kullanıyorum. memnunum

cx 3.00 falan daha iyi olabilir. daha pahalı çünkü. onlar da düşünülebilir

cx 300 ii olabilir
cx 3.00 da olabilir. ama olur da ucuza mucuza düşürürsen momentum candır.

Cx 300 ii den çok memnunum. 2 yıldır kullanıyorum neredeyse, 1 defa değiştirdim ücretsiz şekilde hatta. Sennheiseri seçin derim.

My Sound Record Lite, Albert Parti

webrazzi

yerli webrazzi.

yabancı
crunchbase
producthunt

Direkt alakalı olmayabilir ama pazarlamasyon
Onun dışında tech crunch

nightcrawler

edit: you were never really here da biraz hatırlatmıştı bana fakat tam drive havasında değil o. arkada kavinsky çalarken abimiz güzel güzel araba kullanmıyor falan ama atmosfer olarak güzeldi. bu arada drive'ın yönetmeninin diğer filmleri de çok iyidir.

Nice Guys

Karşılar mı bilmiyorum thief (1981)

Baby driver?

kesin Nightcrawler
kesin The Place Beyond the Pines

belki Only God Forgives
belki Nocturnal Animals
belki Prisoners

Selam, the fact that diye bir kalıp var.
www.macmillandictionary.com

Dostum buna ne diyorsun

, "The base form is the form of the verb that is entered into the dictionary."

Is forn of the verb that is entered derken bu that den sonraki relative klause mu oluyor?

yahu iki cümleyi bağlıyor işte. çok karışık formül mormül kasma.

iki ayrı statementı bağlıyor tek cümle haline getiriyor. bağlaç işte.

you know that you don't know this language.

burada olsa da olur olmasa da olur ama bizim "ki" bağlacı gibi düşün. sen biliyorsun ki -senin de bildiğin üzere- sen bu dili bilmiyorsun diyor.

-ğını,-ğunu gibi çevirebilir.
Noun clause, relative clause diye aratırsan çıkar. Öyle kafamıza göre de which,that koyamıyoruz yani.

her yerde okurum
üzerine düşünmem
üzerine düşünülecek yerlerin altını çizerim. kitap bittikten sonra deftere geçiririm. geçirirken düşünürüm.
sonra o deftere ara ara döner bakarım. okudugum tüm kitaplar için

Romanları sadece odamda yatağımda uzanırken okuyabiliyorum. Sadece romanı okumak için uzanıyorum, uyumak için değil yani. :)
Ama mesleğimle ya da hobilerim ile alakalı kitapları sadece masaüstü bilgisayarımda koltuğumda bir şeyler içerken okuyabiliyorum. Çünkü bilmediğim bir şey olursa ya da daha derinine girmek istediğim bir alan olursa anında onunla ilgili başka makalelere bakmak, oralara dalıp sonra tekrar kaldığım yere dönmek daha keyifli oluyor.

not: romanları da telefonumdan okuyorum. eskisi gibi kitap dergi gibi basılı metinleri okuyamıyorum. niyesini bilmiyorum.

uzun bir süredir üzerine düşünmeli kitap okumuyorum, okuyamıyorum. sürükleyici veya merak uyandırıcı şeyler okuyorum bir süredir ve onları parça parça okumayı hiç sevmiyorum, bir oturuşta 1-2 saat okuyamayacaksam hiç başlamıyorum bile genelde. okuma hızı üsluba göre değişebiliyor ama acele etmiyorum.

odamda okuyamıyorum, dışarıda sakin bir yerde okumaya alıştım. aslında dış sesler rahatsız ediyor ama odamda da uykum geliyor, o yüzden dışarıda kulaklıkla hallediyorum genelde.

Romanı öyküyü her yerde okurum, eskiden sürükleyici romanları sabahlara kadar okuyup bitirirdim artık dikkatim çabuk dağılıyor, uzunca öyküleri bile bir seferde bitiremiyorum.

Kurgu dışı kitapları sessiz yerlerde (ama tam sessiz değil, kütüphanelerde hiç okuyamam mesela. white noise olsun) okurum, okuma amacıma göre hızım düşer, not ala ala okuyabilirim. Altını çizmem, kitabımın altını çizeni döverim. (Dövemem ama gidip kitabın temiz bir baskısını almaya kalkışabilirim imkânım varsa.)

Her tür kitapta bloguma yazmak üzere Evernote'a notlar alırım. Fakat artık çok az ve çok yavaş okuyorum, dikkat dağıtan çok şey var. :/

Hızlı bir okurum.
Her yerde kitap okurum.
Okuyup bitirdikten sonra üzerinde düşündüğüm kitapları sonra bir defa daha okuyorum.
Yine de - hayat gailesi- eskisi kadar çok kitap okuyamıyorum. Bir de son dönemde polisiyeye çok sardım. Konumuzla direkt ilgisi yok ama polisiye üzerinde uzun uzun düşünme gerektirmiyor.

Maalesef hizli okuyorum, aliskanlik, hic istemesem de. Lisans egitimimden kalma aliskanlik, not alarak ve altini cizerek okurum, kimse de benden odunc kitap istemez bu nedenle.

Disarida okumayi seviyorum, trende, parkta ozellikle. Otobüs disinda cogu yerde okuyabilirim.

Her gün min. 30, max. 90 sayfa okuyorum.
Yeşillikler arasında 1-2 favori noktam var, kışın bile çıkıp oralarda okudum. akşamüstü 6-8 arası çıkıp, güneşi batırmadan dönmeye çalışıyorum.
Yoğun bir gün olacaksa yolda da okurum ama aynı keyfi vermez.
Okuma hızı yazının diline(türkçe-ingilizce), akıcılığına ve benim o günkü keyfime bağlı. genelde hızlı okumayı seviyorum diyebilirim yine de.

Yolda sesli kitap dinliyorum ben, uzun zamandir okudugum kitap sayisi 2 sanirim. Yolda sesli kitap dinliyorum ve dusunme gerektiren kitaplari birkac kere dinledim. Arada durdurup dusunuyorum. Olaya dayali romanlari ise bir kere dinliyorum, kacirdigim yer olursa geri sarip dinliyorum.

hocam neden otobüse biniyorsunuz? konağın neresine gideceksiniz?

tramvayı kullanın uçkuyular iskeleden binin, konak rıhtımda inebilirsiniz.

Göztepede biraz iç tarafa gidecektim, otobüsle daha yakın oluyor ama ben de pes edip tramvaya biniyorum dediğiniz gibi. Otobüslerde neden böyle problem var anlamadım, insanlar hatlar çok değişti vs. dedi ama tam içeriğini bilmiyorum.

Bence geçirmişler. Böcek ve karincalarla çiftleşip uçan böcek, ucan karıncamsı sinek olmuşlar sanki. Gezindikler yerler kocaman şişip sertleşiyor adeta.

Bu evrim geçirme muhabbetini daha geçen hafta yapmıştım aileme. İzmir ve civarlarında yakarca ve sivrisinek mutantı bir şey çıkmış ortaya, benden demesi geleceklere.

cidden çok fenalar biz de konuştuk bugün evde. acayip kaşındırıyorlar ısırınca

Geçen sene de önceki sene de vardı bu muhabbet.

Küresel ısınma dolayısıyla Afrika'nin sıcağını seven canlılar artık Türkiye'de de yaşayabiliyor.

Histogram çizdirip şeklinin çana benzeyip benzemediğine bakabilirsiniz.

Formal bir test için Jarque-bera testi uygulayabilirsiniz.

www.youtube.com

istatistikçi değilim, yanlışım olabilir ama bildiğim iki yöntemi var:
data sayısı 2000'den büyükse @benaaymi'nin dediği test, küçükse shapiro wilks. google'da nasıl yapılacağını bulursunuz. test sonucu p>0.05 ise dağılım normal dağılım kabul edilir.

ikincisi de skewness ve kurtosis değerlerine bakmak, bazıları bunların +1 ile -1 arasında olduğunda normal dağılım kabul edildiğini söylüyorlar.

Fransızca (ama Belçika yapımı)
(bkz: le tout nouveau testament)

The Square'i de çok sevdim ben ama modern sanatla içli dışlı değilsen ya da o tür şeyleri pek sorgulamamışsan sevmeyebilirsin. Çünkü ben izlerken çok eğlendim, başka bir arkadaşımdan "sıkıcıydı" yorumu duydum.

(bkz: teströl es lelekröl)

The Square, En Man som heter Ove (Isvecce)
Happy End, Amour, It’s Only the End of the World (Fransizca)
Toni Erdmann (Almanca)

Happy and +1
Force majeure
Kynodontas
Loveless ( gerçi Rusya yapımi ama kaliteli film)

En duva satt på en gren och funderade på tillvaron

Page Eight
Victoria
Dans la maison
Perfetti Sconosciuti
La piel que habito
Hodejegerne

Toni erdmann

çok beğendim diyemem ama hem fransız hem de son yıllarda çıkmış dendiği için hem de ben çok yakın bir zaman önce izlemiş olduğum için aklıma raw geldi. gelmez olasıca.
rica ederim.

Kurek cekme tavsiyesi gelmisti ve mantikli, cok guzel hiit yapilabilir makinenin direncini artirirsaniz. Ust vucudun alt vucuda gore daha fazla calistigi bir egzersiz.

Bir diger secenek agirlili/agirliksiz hiit kardiyo olabilir, yag yakimi icin cok uygun. Bacak eforu isteyen egzersizleri icerir genelde en buyuk kas grubu oldugu icin ama bisiklet surmek gibi surekli bir eylem olmadigi icin bence bisiklete ek olarak yapilabilir. Isterseniz bacak egzersizi icermeyen hiit kardiyo da yapilabilirsiniz, yine yag yakma konusunda iyi sonuc alirsiniz.

dumbell/bodyweight full body hiit workout diye aratin bir suru program var.

kürek çekme iyi evet de şu an spor salonuna yazılma durumum yok maalesef, yakın zamanda taşınma ihtimali olduğundan uzun süreli üyelik alamam kısa sürelik de çok pahalı.

aslında bacaksız kardiyo arıyordum en asıl onlara bakayım yine.

İp atlamak dediğin ayaktan çok karın bölgesini etkiler diye biliyorum, en etkili kardiyo türü olabilir. Bu arada seri şekilde 20-30 dk atlamanın öyle hemen mümkün olacağını sanmıyorum, fazlaca efor isteyen bir aktivite çünkü.

Neyse en iyisi deneyip görün, tam durumunu bilmediğim için kesin bir şeyden bahsedemem.

Açık havada kardiyo ve vücut ağırlığı antrenmanı için fitbit uygulaması kullanyorum, bir göz atarsınız olmadı. Ücretsiz haftalık 1 antrenman hakkı var, ücretlisi sınırsız aylık 21 tl, yıllık 102 tl sanırsam. Bir de iyi mat almanız lazım, ortalama 40-50 tl ye işe yarayacak bir tane bulabilirsiniz muhtmelen.

diploma fotokopisini imzalattigimi bile hatirlamiyorum ben.
basvurdugum 3 okulda da sorun cikmadi

Uni assistle mi başvurmuştunuz?

belgeleriniz apostilli olsun mutlaka,

ama apostilden önce noter tastiği gerekiyor. sisteminde imzası bulunmayan atıyorum (öğrenci işleri daire başkanının imzası) olmadan apostil yapamazsınız.

büyük şehirlerdeyseniz konsolosluktan da yaptırabilirsiniz.. kolay gelsin

@ filmlovepenguin evet oyle basvurmustum

@vhs apostile hic bir sekilde ihtiyac duymadim

En temizi başkonsolosluktan onayı alıp, sonra da apostil gibi. Okula güven olmaz.

Goya' nin hayaletleri

Perfume: The Story of a Murderer

Gülün adı

Her türden çözüme açığım. Bahsettiğiniz yöntemi nasıl yapabilirim?

Sanırım bu sadece gizlemeye yaradı. Aslında istediğim şey tam olarak şu: sadece isimleri göreyim, o isimle ilgili bilgi almak istediğimde sadece ona bir bölüm açılsın.

Pivot table ı kurcala yaparsın diye düşünüyorum. Orada grupla seçeneğinden yapılıyordu. Şu anda tam gözümün önüne getiremedim, kusura bakmayın.

Sanırım Pivot Table işime yarayacak. Çözebilirsem yazacağım. Teşekkür ederim.

data gruplamaya bakın derim.

support.office.com

Hazırladığın veriyi seçip CTRL + T ile tabloya dönüştür.
İstersen direk tablo halinde Slicer ekle ya da Pivot Tablosuna çevirip Slicer ekle slicer'da seçtiğin isimler için verileri tabloda görüyor olacaksın.