bulabilirsen nokia 6233.

yorumlara gore kisaca
hoparlor yani dis seste en iyi nokia 6233
kulaklik sesinde ise en iyi nokia n91

daha fazla bilgi icin:
forum.donanimhaber.com

motorola e398

Sonyericsson da walkman. Nokia da xpressmusic serileri var. Nokia 5610, bu modelin üzerinde ekstra ses çipi var diye biliyorum. Diğer nokia xpressmusic modellerinde de var mı emin değilim? Bir araştır istersen.

nokia 5220 xpressmusic şahane (fiyat-performans açısından) bir telefondur bu konuda ama dış sesi sizin aradığınız kadar kaliteli olmayabilir. denemek laazım.

dış seste sony w580i iyidir.

rednex - cotton eye joe

başka bir şarkı olduğuna yemin edebilirim aslında o şarkıyı biliyorum :(

ennio morriance-for a fewdollars ya da
shadows grubuna bakmanda fayda var

cevap değil ama combofix yerine basit virüs temizleyiciler daha etkili olmuyor mu? az önce orjinal windows'umu korsan yapıverdi mesela. başınız ağrımasın?

@cisimi yapiyom popom kuru kaliyo

nasil oldu o? ben de basim agrimasin diye bu dosyalari soruyorum iste. sildigi tek supheli dosyalar bunlar gibi.

bu dosyalar windowsun dosyaları virüs bunlara bulaşmış çoğu antivürüs silinmesi windows için tehlikeli olduğu için silmiyor, combofix affetmemiş:)
ama yine de combofix can'dır canandır, normal antivirüslerin silmediklerini bulur temizler.

edit: sorun olmadıysa bile windows cd'si tak ve onarma yap zararı yok faydası var.

windows cd'si yok maalesef, bu dosyalar silinince birsey olmayacagini garantileyecek var mi:)

bazı virusler var sürekli isimlerini değiştiriyorlar. Misal bende combofix öncesinde bir virus vardı her seferinde adını değiştirdiğinden bir türlü saptayamıyordum. Ama combofix anasını ağlattı her şeyin. Çiçek gibi oldu makinem.

Kesin öyledir diyemesem de bendeki gibi bir durumla karşı karşıya olabilirsin.

(bkz: sistem geri yükleme) yap xp cd'si yoksa düzeltme oranı yüksek.

@teritori

yani diyorsun ki combofix'in sildigi hicbirsey sorun cikarmaz:)

@abtash

virus bulasmasin diye sistem geri yuklemeyi kapatiyorum ben:)

sen de dış dünya ile bağlantını kesmişsin resmen:) xp cd'si yok sgy kapalı. devam et o zaman böyle xp çökene kadar ne diyeyim:)

ya baska nedenlerden dolayi boyle..

simdi arastirdim da soyle birsey yazmislar bu dosyalar icin:
"If these files do not exist, BITS(Background Intelligent Transfer Service) will recreate them."
www.pcreview.co.uk

bunlar microsoft yazilim guncelleme servisi icin kullaniliyormus. olmadiklarinda yeniden yarattildiklarina gore, su an silmem de bir sakinca yok demektir degil mi? sonradan windows kendini update etmemeye baslamaz degil mi? amma iskillendim yahu...

bu durumda yapılabilecek bir iki ufak şey daha var, fekat duyuru dışarıya açık. susuyorum.

ozel mesaj atabilirsin.

alti yasimdan beri olmasa da sekiz yasimdan beri miyopum, hic boyle bir sey yasamadim ve de duymadim. ama "yok hayatta olmaz tibben" diyebilecek durumda da degilim tahmin edilebilecegi uzere...

ates, gozlerin agrimasina da yol acar, bulanik gormeye bile neden olur evet. miyop varsa ve ustune ates binince goz daha cok yorulmustur.

Grip, ateş, baş ağrısı gibi oluşumlar kafa içi basıncın artmasına neden olabilir, bu da gözlerinizde ağrımaya veya bulanıklığa neden olabilir. (Şahsen bana da oluyor da :/)

paprika var. hungarian wax pepper da deniyormus. ama nerde satilir ankarali bilir, ben bilmem:)

Bilkent Real'de türlü acı biberler satılıyordu, muhtemelen hala vardır. Bir bakın.

yaw tamam bu kanarya nasıl tanıyamam. Ama yanlışsam beni düzeltin.

kizilgerdan (robin)

robin

kızılgerdan o. ama hyde park'a kadar gitmeye gerek yok. istanbul da da var. bülbül ötüşlü, bülbül türü bir kuştur.

Yorkshire canary olma ihtimali üzerinde durmuştum ama kesinlikle kızılgerdan

baykuşlar evcilleştirilemiyor diye biliyorum, belki ayağına ip bağlayarak, her gün önüne fare atarak besleyebilirsin fakat büyük işkence olur :) bunun dışında evcilleştirmenin bir yolu varsa bilmiyorum.

oncelikle bu hayvani beslemek cok zordur ve omrun boyunca bakmak zorundasin cunku uzun yasiyorlar, yani bir anlik hevesinle degil, gercekten cok iyi bakabilecegine inaniyorsan beslemelisin, zorlar cunku..

surda besleyen biri tavsiyeler vermis:
owlstuff.com

youtube'dan da bazi evcil baykuslarin video'larini izleyebilirsin ama hayvanlar acayip hale gelmis, yazik bence, iyi bakamamislar sanirim:
www.youtube.com

dürüst olmak gerekiyorsa insan elinin degmedigi seyler de olsun lütfen ve beslemeyin baykus falan
kücük prenste tilki ile olan bölümü bir daha okumanız baykusun beslenmeyecegini düsünen birinden tek tavsiyem

küçükken bile çok fazla solucan yiyorlar, büyünce beslenmesi epeyce dert oluyor. ayrıyetten geceleri çok ses çıkartıyor ve çok pis hayvanlar.

galiba beslenmesi kanunen yasak olanlar kategorisinde.
ama emin değilim.

reklam icin hazirlandigina inanacagim nerdeyse.

ben de arıyorum o müziği "another lonely summer day,even though you..bilmemne.."

another lonely summer's day.
even though you ... (you'd say you stay)
i'm alone now
since you run away.

gibi bir şeyler çıkarttık dinleyerekten. bu sözlerle googleing yapacak babayiğit var mıdır. (tırnak içine alarak denedim her cümleyi. olmadı.)

gerçekten jingle yaptırmışlarsa tebrik ederim yapanı da yaptıranı da.

google de çıkmıyo ben önceden denemiştim..

www.dewolfe.co.uk

umutların tükendiği noktada hapax çıktı ortaya. arkadaşım gıyabında teşekkür ederim.

hapax nasil buldun?

google'da eti brownie reklam müzik yazdım?

:D

Eddie Jones'in teenage love song'u olacak yalniz. bundan daha meşhur ve aynı isme sahip başka bir parça var. onun linki olabilir verdiğin :)

ayrıca "browni cingıl, browni jingle ..vb" gibi türlü maymunluk yapmadan "browni müzik" olarak aratmamam da başka bir dosya konusu. :)

ermanen,
rapid'de indirince windows media player aşağıdaki uyarıyı verdi.

"An audio codec is needed to play this file. To determine if this codec is available to download from the Web"

klişe olacak ama le quattro stagioni'den spring üçlemesini öneririm.

bir de bu klasik müzik deyince akla gelen barok müziğinden çok, lirik orta çağ müziğine benziyor. ben barok'tan örnek verdim ama aramalarınızı lirik orta çağ müziğine yakın yaparsanız daha iyi olur.

1.shoutcast ı (internet radyosu) bulun.
2.klasik müzik sekmesinden easy listening benzeri başlıklı kanallara bir bakın. çalan parçalar adı bilinmese de tınısı bilinen belli başlı parçalardır hep. çalan şarkıların isimleri falan da yazar.

sanirim aradigin ronesans muzigi, o yuzden su link'i tavsiye ediyorum:
en.wikipedia.org

diger barok, klasik ve romantik muzik donemlerine de ayni link'ten ulasabilirsin, youtube, lastfm gibi sitelerden arastirabilirsin ayni muzik tarzlarini ve bestecileri.

ben yazmaktan çok okumaktan bahsetmiştim aslında. ekşi sözlükte bir şey yazdığında sürekli tersini söylemeye, laf sokmaya çalışan bir ton insan pusuda bekliyor. duyuruya ise yazdığın şey basit bile olsa laf sokmaya çalışan yok genelde, herkes elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyor. daha bir candan sanki. ekşi sözlük'te bir beğenmeme yarışı var bir de yani bir ürün var ortada kötülemek bok atmak moda, ancak olumlu şey pek yazılmıyor yazılsa da tutmuyor. uzun bir başlığa baktığımda eski yazıları keyifle okurken sonlara geldiğimde sıkıldığımı hissediyorum. anketler bile yaratıcı geliyor eskilere bakıldığında. ekşibition ise zaten lafa gerek yok, güzel çalışmalar ver ve yorumlar da gayet içten.
şöyle diyebilirim özetle, ekşi sözlük'te yeni yazılara bakıldığında bir özentilik var sanki, kendini bir gruba kabul ettirme gibi.
ekşi sözlük tabi ki candır, kafama takılan şeyi ilk yazdığım yerdir hala ekşi sözlük.

sözlük bazı saatlerde eskisi gibi oluyor zaten.. hatta şimdi baktım, haftada 7-8 tane şey falan yazıyorum..

ekşi duyuru ise hep açık.. time out olup kendiliğinden log off olana kadar.. ekşibition'a ise pek sarmadım. aslında pek bakmadım da daha.. ama duyuru iyi sardı. hem yararlı hem eğlenceli.. güzel... hmmsf..

edit: sözlük de hep açık, ama yazmıyorum işte öyle klavye ele yapışık.. sabırtaşları bir hırsını çıkarsın sözlükten, dengeyi bulur ekşi tekrardan... mesaj fasilitesi falan.. duyuru can sözlük canan.. :)

ben eksi duyuru'ya ve eksibition'a daha cok yaziyorum, birinde bilgi paylasimi birinde sanat var. eksi sozluk'te de var bunlar ara ara ama bunlarin yaninda gereksiz seyler daha fazla ve goze batiyor, zaten eksi sozluk'e de neredeyse sadece bilgi ve tanim giriyorum bu yuzden.

benzer bir şeyi ben de yazmıştım yeni yazar danışma şeysinin altına da genel olarak 1-2 ayda düzelir denmişti.
sana öyle gelmiyor herkes de var sanırım bu durum.şahsen ben yazar olmadan önce daha çok takılıyordum sözlükte.şu sıralar sol framedeki başlıklara bakıyorum da çoğu sırf açmış olmak için açılan ya da tepki toplayayım şanım artar tarzı başlıklar.böyle olunca da ister istemez soğuyor insan bir yerden sonra.ekşi duyuru ya da ekşibition daha cazip geliyor böyle olunca.

insan sözlükte iki haftadır yazamayınca böyle şeylere yönelebiliyor gayet normal.

ben daha önce yazar iken burayı çok az kullanmıştım ve işlevselliğini de anlayamadığımı fark ettim sonradan. sonra uçtum bi de ekşiduyuru diye bişey vardı dedim ve kayıt olunca aslında gayet rahat, aklına takılan herhangi bir şeyin sorulabileceği güzel bi yer olduğunu fark ettim. bunu fark ettiğimden beri sözlükte daha az burda daha çok zaman geçirmeye başladım. sabırtaşı olayından sonra da bi değişiklik olmadı. ben de sub-etha'nın diğer özelliklerini fazla kullanmıyorum, duyuru gayet iyi ve son bir senedir durumum bu.

@want2die, birisine küfretmek gerçekten uçma sebebi mi?

bundan önceki yazarlık tecrübemde birisi bana çok ağır bir küfretmişti bunu kays el mecnun'a ilettiğimde kendisi bu konuda biz bir şey yapamıyoruz bu yazarı mallar listesine alınız demişti de...

duyuru daha eğlenceli geliyo sözlükten açıkçası bana da. sözlükte zaten genelde yazacak bi şey bulamıyorum, yazacak olunca da kafamı toplayamadığım için kenarda dursun diyorum. sözlüğü okumak da zorlaştı çok çeşitli acaip başlıklar oluyo değişiyo sürekli. duyuru gerçekten bir sürü insanın düşüncelerini görmek için ideal yer, çok sapıtmadıkça her tüe soruya cevap geliyo, format kaygısı yok herkes rahat.seviyorum duyuruyu okumayı evet :)

hacı iyiymiş. ben de amsterdam'da takılıcam 7 saat (direk uçuş aldırmayan parasızlığın gözü kör olsun). hem zaten avrupa'daki karıların hepsi geniş oğlu geniş değil mi di mi ama? (bkz: mr cingılbört)

Yedi saat yeterince uzun bir sure. Sehre gidis gelis icin zaman ayirdiktan sonra dolasmak icin yeterli vaktin olur. Gidis gelis icin kullanacagin vasitanin saatlerine bak, rahat edecegin seferleri belirle. Gidis donus bileti al bastan.
Sonra sehirde dolas. Buyuk beklentiler icinde olmayip sadece gorduklerinin keyfini cikarmaya calisirsan daha iyi olur. Bir icki ic, yerel bir yiyecek ye. Takil biraz. Nereye gidecegini hic bilemezsen ya kendine bir turist rehberi al, ya da kitapcida hizlica rehberi karistirip gidebilecegin yerlere bakip cik ;)

geniş tabi.
orada kadınlar teklif ediyomuş

ben viyana'da havaalanindan disari cikamamistim vizem olmadigi icin, habuki cok guzel sehirdi lan..

Yeni AB ülkeleri geçen sene Schengen'e dahil oldular. Dolayısıyla çatır çatır gezebilirsiniz. Tabi vizenizin Schengen vizesi ya da oturma izni formatında olması lazım, yalnızca Finlandiya için verilmiş D tipi vize ile havalimanından çıkamazsınız.

Riga güzel, çok büyük de değil. Gezersiniz birkaç saatte.

Rigada dışarı çıkabilmek için pasaport kontrolden geçmeniz gerekir. Vizeniz finlandiya konsolosluğundan alındığı için ilk girişi oradan yapmanız lazım gibi kıllıklar yapabilirler. En iyisi siz inince polise bi sorun bu durumu.

amsterdam havaalaninda boyle turlar vardi birkac saatlik, uzun bekleme suresi olan transit yolcular icin. belki riga'da da vardir.

dışarı çıkarmayacaklar seni orada :(
ayrı vizen olmalı.

bir gün bir ödev yapıyorum. o zamanlar sabancı üniv'de okuyorum. ödevde de 3 kişilik grubumla kosta rika'ya turistik bir gezi düzenlemem gerekiyor. bütçe dahilinde tabii. bilmem kaç aktarmalı bir yolculuk ayarladım. işte oteller, kiralık araba falan hepsini buldum, hatta arabaya koyacağımız benzin parasını bile hesapladım. sonra kıl hoca, "şu havaalanına inip diğer uçağa binene kadar 7-8 saat vaktin var, neden o arada ne yapacağını da yazmadın?" dedi ve puan kırdı. göt herif.

finlandiya dan oturma izni aldım ama bi de vize yapıştırdılar otomatikman schengen miş diye biliyorum şimdi ben riga dan çıkış yapamam mı ? hava alanında beklemek zorunda mıyım.

Eğer vize üüzerinde "D" yazıyorsa çıkamazsın!!! D+1 yazıyorsa çıkarsın(bi defaya mahsus). D+C yazıyorsa istediğin kadar girer çıkarsın.
ben D tipi avusturya vizesiyle almanyada uçak değiştirmek istediğimde elimde biletlerimle, daha türkiyedeyken uçağa bile almamışlardı bırak almayayı:( şerefsizler

ya bu schengen dediğimizin de mi tipi valla karıştırdım yaw nerden bakıcaz tipine şu işe bi açıklık getirelim ben direk oturma iznine başvurdum verdiler eğer schengen ülkesinden alınmış bir otuma iznin varsa vizeye gerek yok istediğin gibi girer çıkarsın dediler öle yani bu cahile bi yardım ediverin...

benim finlandiya vizemde type of visa kısmında C diye yazıyor. bu kısa süreli ziaret vizesi oluyor. iş, ziyaret, turizm vs gibi 90 günü aşmayan ziyaretlerde bu C tipi vize veriliyor.
şimdi senin vizen D tipi ulusal vize. yani schengen değil. vizenin en üstündeki satrda valid for diye bir kısım oluyor. orada misal schengen yazıyorsa bu demektir gibi senin vize teorik olarak diğer ülkelerde(schengen) de gecerli.
şimdi dönip bir de benim avusturya ulusal vizeme(d tipi) bakalım. bu vize tıpkı schengen gibi dizayn edilmiş. lakin valid for kısmında österreich yazıyor yani sadece avusturya için geçerli. ayrıca bir de bu vizelerin üstünde number of entries diye bir şey var. nedir o? o senin o ülkeye kaç defa giriş yapabileceğini gösteriyor. misal benim d titpi avusturya vizemde bu kısımda 1 yazıyor. yani eğer ben avusturyadan çıkış yaparsam(türkiye ye bi gidip gelsem ya da başka bir ülkeye ki schengen de olabilir) vizemin süresi dolmamış olsa da beni ülkelerine almazlar.(almıyorlar tecrubeyle sabittir)
d tipi vize genelde iki amaç için veriliyor.
1. 90 gunden fazla 180 gunden az kaılşlar(mesala bi dönemliğine yurtdışına çıktın)
2. 180 günden fazla kalışlar(mesala iki ya da daha fazla dönemiğine yurtdışına çıktın)
birinci durumda verilen vize için iki ihtimal oluyor genelde. bunlara 1a ve 1b diyelim ve acıklayalım.
1a. sadece D vize. meali: sadece verilen ülke için gecerli
1b. D+C tipi: verildiği ülkedede ve tüm schengende fink atabilirsin. genelde çok girişli çıkışlı olur.
madde 2 deki durum ise biraz farklıdır. SChengen bölgesinde 180 günden fazla kalacam dersen oturma izni alman gerekir(extrem durumlar olabilir, konumuz değil). sana önce d tipi vize verirler. Sen bu vizeyle gidersin yeni memleketine. Daha sonra pasaportunu alır polise ya da yabancılar bürosuna gidip oturma iznini alırsın. işte bu noktadan sonra aldığın oturma izniyle tüm schengende dolaşabilir, istediğin kadar giriş çıkış yapabilirsin.
Son olarak sana şunu söylüyorum. Eğer aldığın vize D tipi ulsal vizeyse, bu vize sana başka bir schengen ülkesine giriş hakkı vermez Ben denedim olmadı en azından. Ayrıca o D tipi vizeyle seni transit alanın dışına çıkartmazlar.

1.walla hocam type die bişi göremedim ben
2.ben direk oturma iznine başvurdum 180 günden fazla kalcam
3.vizenin resmini çektim ama nasıl koycam buraya bilemedim ben annamadım walla senin dedikelrinle benim yaptıklarım çelişiyor

uctumdageldim nin vizesine bkatık. onunki vize değil. bildiğin oturma izni. sorun çıkmayacak uçuşunda:)

bazi mogol ve turk topluluklari karisip birlikte yasamislar zamaninda ama kesin midir bilmiyorum

suralara bir bak istersen:
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

Bu konuda çok sayıda kitap, makale vs. taramıştım ve çoğunda Moğollar ile Türklerin ortak kökenden geldiği kabul edilmekteydi. Jstor'da bir kaç tane makale vardı ama asıl ciddi makalelerin çoğu Rusya'da yayınlanmış, bir kısmı da Fransa'daydı okuduklarımın. Gumiliev kitaplarının bazılarında da bahsetmiştir diye hatırlıyorum, Türkçe'ye çevrilen kitaplarına bir hızlıca bak istersen. Türklerden Bahaeddin Ögel'in çalışmaları mevcuttu sanırım.

mutlaka ortak kökenliyizdir-kaynaşmışızdır vs. ama ama onlar moğol biz türküz. bu soruyu bize değil de bir moğola sorsan ne diyo lan bu der etrafındakilere.
hem zaten fazla derine inmemek lazım yoksa adem-havvadan dolayı aynı soydan geliriz.
bir de benden önce güzel cevap verenler olmuş onlara tik atsan iyi olur

akraba kavimler olduğumuz kesin ama bu durum moğolları türk türkleri de moğol yapmaz...

pamugu caya batir, gozlerini kapatip cayli pamugu gozlerine koy, dinlen

edit: osurulu iyi hatirlatti, cayin ilik olmasi gerekiyor:)

ilimis poset caylari goze bastirmanin faydali oldugunu duymustum.

aşırı kansızlıktan da olabileceğini duymuştum. Eğer yorgunluk ve halsizlik gibi şikayetlerin de varsa bir kan testi yaptırmakta fayda var.

göz altı morluğu kapatıcıları var veya tam ismini bilmediğim o malzeme işte. herhangi bir kozmetikçiye başvurursan kolaylıkla satın alabilir ve mutlu mesut yaşantına devam edebilirsin.

sağolun dostlar ılık çay denemeye başlıycam hemen.
@fempusay öle kapatıcı felan delikanlıyı bozar bi gören anlayan felan olur karizmayı çizdiririz sonra :)
@sleep may be the enemy yosun yağını not aldım ilk fırsatta soracam aktarlara

(git: 15908)

genetikse hiç bişey yapılamaz :) kendimden biliyorum cocuklugumdan beri farklı renkte göz altlarım. ama yorgunlukta daha da artıyor o zaman da kivi koyacaksınız efendim. suna dumankaya mı ne oyle bi kadından öğrenip denedim işe yarıyor. kiviyi dilimleyip koyun bekletin biraz. bi de aynı zamanda şişlik falan da oluyorsa ona da çiğ patates koyacaksınız.

hemoroid kremi göz altı torbalanması için yanlışlık olmasın.

sağolun dostlar nette aramıştım ama asıl duyuruda aramayı unutmuşuz.hemoroid kreminide fi filmde görmüştüm bende hakkaten gerçekte süren varmı ya :)

wikipedia?

en.wikipedia.org

bonus: www.mayainfo.org

Arkadaş az önce cepten mesaj attı "nerde bizde onu okuyacak ingilizce" diye. Mümkünse Türkçe kaynak arıyor kendisi. Birbirimize cepten mesaj atacak kadar da yakınız yani.

ingilizce cok var, turkce mi kastetti acaba?

turkce olarak su var mesela:
tr.wikipedia.org
mimari kismi

Türkce var orada?

tr.wikipedia.orgığı

Herkese teşekkürler arkadaşlar sanırım bu kaynaklar onun işini görecektir.

fazla hayalperestsin sanırım.

paranoyak diyelim.

kaspersky, bit defender, norton'un firewall da kapsayan internet security paketleri.

bu arada betası cıkmıs bi isletim sistemıne uyumlu program arıyoruz degil mı. bi yanlıslık yok bende.

@bryan fury

ahahah, sende yanlışlık yok. microsoft en sonunda popüler olabilmenin bir yolunu buldu, el altından beta'ları dağıt, dedikodular etrafa yayılsın, sonra sitende yayınla, övgüleri de al ve voila !

bu pazarlamanın yanında beta ne ki, release ne ki.

dipnot: ulaşılabilir bedava beta baldan tatlıdır.

Zonealarm tavsiye edeyim ben, hem bedava.

7 dediğimiz şey vista 1.x olduğu için tamamen yeni çıkan bir şey diyemeyiz. vista ile sorunsuz çalışan programların %90 ı burda da sorunsuz çalışıyor. ayrıca beta sistemin bir yamuğunu görmedikten sonra (varolan hatalar size yansımadıktan sonra) bok atmanın manası yok.

pc tools firewall tam da aradığım şey. sorunsuz çalışıyor.

abi, dilberler sekisine git.. ilgi alanına giriyorsa orada güzel fotoğraflar çekersin, çekemesen bile manzarası keyif verir..

aklıma bu geldi şimdi.. aklıma geldikçe yazarım buraya :)

gece bira iç üstüne şırdan ye. ama sokaktakilerden olsun.. gazipaşa bulvarında mado sokağı vardır, böyle bilinir, oradaki nokia'nın köşesinde akşamları şırdancı oluyordu. Oradaki 200 m2'lik alanda 3 tane şırdancı vardı eskiden, şimdi biri kaldı galiba, o da dediğim..

kebap demeyeceğim..
Şırdanı dene yani. Gece kalmıyorsan gündüz, sular'da (gazipaşa bulvarı yönünden kasım gülek köprüsüne gelip, köprüden önce sağa dönünce hemen 10 mt ilerde seyhan paça salonu vardır, orada da işkembeden tut türlü çorba ve sakatat bulunur.. şırdanı dene ama...

şırdan ı kesinlikle denemeliyim anlaşılan :) tşk.

çukurova üniversitesine bi git gör, hayvan gibi kampüs var, manzarası da iyidir.

evet, eksiklerin büyük bölümünü kandaz3 halletmiş..

zamanın bolsa rectoa'nın dediği gibi Ç.Ü.nün Balcalı kampüsünü bi gör...

küfür.. :) kafana göre takıl.. yanında ana bacı ve allah temalı küfürleriyle geçen çook adanalı göreceksin.. bu küfürlerin bir bölümü başka birini selamlama amaçlı da olabilicek :)

ha bi de, atatürk caddesi'nde, gülbahçesi sitesi vardır, orada coffee maker var.. ufak bir coffee shop.:) kahveleri güzeldir.. ortamı iyidir sakindir.. arkadaşların varsa onlarla oraya gidip güzelce muhabbet edebilirsin.. hatta işletmecisi olan kız (adını unuttum yahu) ile biraz muhabbeti kur hemen, ardından arkadaşları gelir, bir isteğiniz var mı bira gibi bir takım sorular sorabilirler :) normalde satışı yoktur, ama parasını verirseniz gider alırlar :)

pek iyi bilmiyorum ama, sanırım çukurova üniversitesi sınırları içindeydi, Seyhan gölünün orda kayıkhane var. Restoran falan gibiydi diye hatırlıyorum, orası iyiymiş.Çukurova'nın kampüsü de gerçekten çok güzel, Türkiye'nin en güzel kampüsü olabilir.

adana'nin sehirmerkezinde, her yeri bir gunde gezebilirsin zaten, o yuzden bence heryere gitmelisin..

- zaten demisler ama adana'nin en guzel yeri cukurova universitedir, oraya mutlaka gideceksindir, bilg muh. bolumune selamimi iletebilirsin, karadeniz kafe var bir de oraya mutlaka ugra, oraya da selamimi ilet ve bir cay ic..
- alisveris icin real'e gidebilirsin. havaalani yolunda o da.
- gol kiyisindaki caycilara, sahlepcilere hatta kebapcilara gidebilirsin. manzara superdir.
- turkiye'nin en buyuk camisi adana'da, zaten kesin gozune carpar, yapi gormek istiyorsan:)
- onun disinda piyasa gazipasa'dir, ordaki mado'ya git bi otur, dondurma ye, etrafi kes..
- kebab icin eyvan, kebabci ibo, asmaalti, onbasilar gibi yerlere gidebilirsin, kebab yedikten sonra doner de yiyebilirsin adana'da, doneri de cok guzeldir, yaprak doner ozellikle... bursa donercisi var bir de ama o biraz pahali.
- gece hayati olarak:
bar ve canli muzik olarak kandaz3'un dedigi gibi cazara ve etrafindakiler iyidir
club olarak park zirve var, lukstur biraz
fasil istiyorsan kazancilar'a gitmelisin

- son olarak da ailemi ziyarete gidebilirsin, cok ozledim onlari, selamimi iletirsin, ozledim lan adana'yi, anilarimi deprestirdi soruya bak...

gideceğim zaman sana haber veririm ermanen.

cevap yazan herkese çok çok teşekkürler.

calisarak yapilir baska caresi yok. bazi insanlarda geriye bakarken beynin ellerle koordinesi kopabiliyor. bu da yine calisarak asilabilecek bir sorun.

araci duz veya geri hicbir sekilde park edemeyen ablama 2 gun boyunca sirf park ettirme calismasi yapmistim. sonunda ogrendi. bos bir arazide arkaya ve one (4-5 metreden baslayip arabanin zar zor sigacagi araliga kadar daraltarak) iki tane engel koyuyorsunuz. araca zarar vermemesi acisindan bu engellerin naylon veya hafif olmasi cok iyi olur. sonra basliyorsunuz denemeye. carpma riski olmadigindan stres ortadan kalkiyor. gittikce daraltiyorsunuz. sonra carpinca araca zarar verecek seylerle (gocertmeyecek tabii ki :) daha ziyade ses cikartacak) ayni seyi tekrarliyorsunuz.

eger bu yol ise yaramazsa araciniza park sensoru taktirmayi dusunebilirsiniz. cok pahali bir sey degil ve bildigim kadariyla tum araclara takilabiliyor.

herşeyden önce şunu belirtmeliyim, parkedecegin alan araba boyunun 1,5 katından fazla degilse, ön manevrayla parketmen imkansıza yakın.

........park
.|====___ |====|
......__/......\__
....|o_______o|

gibi bi konumda olman lazım :) en büyük yardımcın sağ dikiz aynandır. sağ elini yandaki koltugun başlıgının arkasına dolayıp arkaya bakarak parketme yeşilçam'da geçerlidir. parkedeceğin boşluğun önünde duran, yani şuanda aracının sagında bulunan aracla 1,5 - 2 karış yakınlıkta mesafeden, sag dikiz aynasına bakarak, direksiyonu önce sert saga, sonra toplayarak sola cevirip güzelce parkedebilirsin. tabiki aracının yarısı park alanına girdikden sonra, arabanın sag ön kısmının öndeki araca , sag arka tekerin ise kaldırıma sürtmemesine dikkat edilmeli. bu anlatılanlar önce geniş bir alanda denenmelidir :)

Aynaları kullanarak deneyiniz. Zira arkaya bakarak asla parkedemiyorum arabayı. fakat aynalar ile en ufak sorun yaşamıyorum. belki sizde de böyle bir sorun vardır. bir de geri manevra kullanın, her zaman daha az yere ihtiyaç duyarsınız. bir de herkesin söylediği gibi, bol pratik işe yarıyor.

al bu metod garantili:

duz devam ederken arabanin saginda guzel bir yer gordun, araba sigar eminsin diyelim. hemen bos yerin bir onundeki arabanin yanina yanasiyorsun, senin sag kor noktan (sag C sutunun ya da sag kelebek penceren de diyebilirsin) bu arabanin arka tamponunun hizasina geldiginde duruyorsun.

araba dururken, direksiyonu tam yon saga ceviriyorsun (iki tur). direksiyon artik cevrilemez oldugunda geriye gitmeye baslayayip, sol dikiz aynanda bos park yerinin arkasindaki arabanin sag farini gorunceye kadar doneceksin. bu cok onemli, sag fari gordugun anda donmeyi durdur. sonra yine direksiyonu gaz vermeden duzlestiriyorsun. (iki tur genelde) ve sonra sag arka lastigin kaldirima degene kadar geri geri dumduz gidiyorsun. merak etme eger sag dikiz aynanda diger arabanin on sag farini goruyorsan carpmazsin.

lastigin kaldirima degdigi anda duruyorsun, ve direksiyonu tam yon saga ceviriyorsun yine. bu sefer sol dikiz aynandan bakip, kaldirim ile senin arabanin lastigi arasinda biraz pay birakman lazim, o yuzden yaklasik bir el uzunlugu kadar mesafe kalana kadar ileri gaz vermelisin. bu cok az bir miktar ona gore. dikkatli gaz ver. aradaki fark arabanin parki bittiginde kaldirimdan ne kadar uzakta olacagini belirleyecek. ceza yiye yiye bir haftada 1cm mesafe birakmayi ogrendim ben, ilk parklarinda artik idare edersin.

bu etap da bitince direksiyonu tam yon sola cevirip arabayi duzlestir.

eger bir onceki etapta arka lastiginle kaldirim arasinda cok mesafe biraktiysan birkac kucuk manevra daha yapman gerekebilir yaklastirmak icin arabayi. onun disinda bu yontem ilk basladiginda eger park edecegin yerin onundeki arabanin arka tamponunu kor noktana getirirsen ve geriye duz giderken sol dikiz aynanin bitis cizgisinde arkadaki arabanin uzak farini goruyorsan her boyutta araba icin her zaman ise yarayacaktir. dikkat etti isen hicbir zaman araba hareket ederken yon degistirmiyorsun, hep araba dururken tam tur ceviriyorsun. zamanla arabanin enine boyuna alistikca zaten dogal olarak hareket ederken direksiyonu oynatacaksin.

büyük bir vitrin camının önünde parket. böylece park ederken vitrin camındaki yansımadan arka arabaya ne kadar yaklaştığını, ön arabaya vurmana ne kadar kaldığını öğrenebilirsin.

bu soruyu sormustun zaten daha once, pratik yap artik bence..

Kural 1: Aynalar yalan söyler. Aynadan yansıyan görüntü hem mesafe, hem de yön algısını yanıltabilir. Örneğin arkandaki araç sana dikiz aynanda göründüğünden en az 2metre daha yakındır. Geriye manevralarda her zaman arkana dönerek kullan.

Kural 2: Aracının manevra kabiliyetini öğren. Hiçbir araç olduğu yerde tur atmaz ve farkı araçların farklı dönüş çapları vardır. Aracının ne kadar mesafede ne kadar döneceğini iyi öğren.

Kural 3: Park daima geri geri gir. Yön kontrolünün gidiş yönünün tersinde olması aracının manevra kabiliyetini ciddi biçimde artırır. Böylece park etme işlemini daha az manevra ile tamamlayabilirsin.

Kural 4: Park etmekten korkma. Yolu da tıkasan, bir yerlere de çarpsan tam olarak park etmeyi ancak pratikle öğrenebilirsin. Perk etmekten kaçınmak saece park etmeyi öğrenmeni engeller.

Park etmenin teorisini kavramak için bilgisayar oyunları ya da uzaktan kumandalı oyuncak arabalar kullanabilirsin. Örneğin eskiden oynadığım Carmageddon'da yarışı bırakıp arabayı parkur boyunca bol bol bulunan(yarış şehir içinde ve pek çok park etmiş araba mevcut) park yerlerine park ederek bayağı eğlenirdim. Araba kullanmaya başladığımda bu eğlencenin aslında iyi bir pratik olduğunu farkettim.

geri geri paralel park ettigini varsayacak olursak, ondeki arabanin 50-60 cm (bir kol boyu) yaninda ve arka koltuklarini ondeki arabanin tamponuyla ayni hizaya getirerek duruyorsun (sag sinyalin de acik bu arada). tamamen saga kirip araba yolla 45 derece yapana kadar geri geri park alanina giriyorsun. 45'den itibaren tamamen sola kirip dikkatlice tamamen giriyorsun.

surda belki ilgini ceken cikar:
cocktails.about.com

onun disinda her turlu abudik meyve suyuyla yapabiliniz...

çilek+bolca buzla deneyebilirsiniz?

wpi ın blogu vardı. oraya da bakın.

ickiindirimleri.blogspot.com

(bkz: white russian)

Ben gecen ay devamli acili votka kola iciyordum.

Votka, uzerine uygun gordugun miktar kola, icine 2-4 damla acisso veya benzeri. Icerken hafif bir acilik cok degistiriyor, guzel yapiyor.

Bryan Fury, sag ol blogdan bahsettigin icin.

Orada kokteyl tarifi vermedim daha ne yazik ki. Yakinda tekrar sik sik yazmaya baslayacagim. O zaman kokteyl icerigi de olacak insallah.

Kokteyller hakkinda az, oz, kaliteli bilgi icin drinkboy.com adresini oneriyorum.

monty python'ın Holy Grail ve life of brian'ı
ve mel brooks'un history of the world: part ı'ı geliyor aklıma...
robin hood da mel brooks'undu, robin hood ve taylı adamlar diye :)

(bkz: harf oyunlu cin porno film isimleri)
bunların içinde bir ton bulunmakta. pornodan öte komedi türünde iddialı çoğu. güldürürken öğretiyor, öğretirken uyarıyor. süper bir sentez.

gençlikte ahlak kalmamış, haya kalmamış, kontör kalmamış.

sinyal alındığında atlanabilir ilgili bölümler. sevişen kleopatra da olsa mevzu aynı mevzu sonuçta. sonra gelsin daha ahlaklı, daha güldüren, güldürürken öğreten yapıtlar.

hot shots - savas filmlerini tiye aliyor
totally awesome - 80'lerin filmerini tiye aliyor
meet the spartans - 300 spartali filmiyle ve baska birkac seyle dalga geciyor
Monty Python - herseyi tiye aliyorlar sanirim
kung fu hustle - tarihi dovus sanatlariyla dalga geciyor
mash - savas fimleriyle dalga geciyor

hayır yani ben de insanım, sinyali alamayabilirim, ne bileyim alıp da dalgınlığıma gelebilir, sinyal esnasında anne odaya girebilir, hulkı yanlış yönlendirmeyelim diye diyorum.

bill and teds excellent adventure da var geyik filmlerden.

meet the spartans'ı filmden bile saymamak lazım bu arada...

anneye "ben içindeki tarihsel birikim için izliyorum" denirse bence anlar. anne sonuçta. "ahmet kaya'nın sadece müziğini sevmek" gibi. ya da "porno benim isyanımdı" denebilir. ancak bunu demeden önce gidecek yeni bir ev/şehir/ülke bulup, pasaportu hazır etmekte fayda var kanaatindeyim.

validemin vakayı tahayyül edmesi esnasında pasaport ül şehri latife'yi almamın tahmininizce de çetin ve namümkün olacağı sebebi ile ayrı mesken tutmak dışında çıkar yolum yoktur. bilgilerinize arz ederim efenim, esen kalın.

her daim evinde karınca kolonisi bulundurmak gibi bir zorluğu vardır muhtemelen. yani.

tehlikeli hayvanlar onlar.

www.evilscience.co.uk

şuna da ben link vereyim başkası vermeden :)

ayemonthen.com

daha once besleyenler olmus, onlara danis istersen:
picsyard.com
hubpages.com

ama dogada kalmalari onlar ve senin icin daha iyi..

hayvanlardan insanlara bulaşabilecek bir çok mikroorganizma mevcut. bilmiyorum ama karıncayiyen gibi pek görmediğimiz bir hayvanda simbiyotik yaşayıp da insanda ciddi infeksiyonlara sebep olacak bir mikroorganizmanın ilk kurbanı olabilirsiniz. bi araştırın edin bu tip şeyleri de.

@henry gale
kim demiş tehlikeli diye? Gayet de süper ve kibar hayvanlar kendileri.

img184.imageshack.us
img126.imageshack.us

hayvan haklarına filan gelmeden, bazı hayvanların evde beslenmesi kanunla yasaklanmış durumdadır. cezası vardır.

araştırmak lazım bunları

yasal olmaması durumu var tabi ama sonuçta bunun kontrolünün sıkı tutulduğu bi ülkede yaşamıyoruz, göze aldıysanız sizin bileceğiniz iş. şöyle bir sorununuz olur; bilinmeyen egzotik bi hayvan olduğu için tamamen körü körüne hareket etmek zorunda kalıcaksınız. yani onun bi hastalığını, bi durumunu bilecek veteriner bulamazsınız. hastalansa ya da yaralansa napıcanızı bilemezsiniz. benim aklıma ilk olarak bu tip zorlukları geliyor. arkadaşımın maymunu vardı, ona bile bakacak veteriner bulamıyordu. kuş, kedi, köpek dışında bişeyden haberi yok çoğu veterinerin. değişik hayvanların bakımı için gerekli olabilecek malzemeler de kolay bulunmaz.

suralari bir dene istersen:
doctus.org
www.spywareremove.com
www.bleepingcomputer.com

bir de once unlocker ile silmeyi dene, belki silinir tamamen

bir de son olarak kaspersky derim

secure task manager la engelle direk.

secure task ile siliyorum. ama tekrar çıkıyor...

autorun.inf icin uretilmi$ ama ComboFix i deneyebilirsin. autorun.inf di$inda bazi trojanlarin da canini yakabiliyor.

combofix halletti. aynı müşkülatı olanlar burdan combofix i edinebilirler. tesekkurler.

www.bleepingcomputer.com

director in charge?

ne hocasi?

genelde Diploma of Imperial College olarak kullanılan bir kısaltma. Imperial College'ı bitirdiyse ordan aldığı ünvandır.

en.wikipedia.org

Termodinamik, Akışkanlar Mekaniği, Gaz Türbinleri
Imperial College'mış evet. teşekkürler.

Osmangazi Üniversitesi'nde mi okuyorsunuz? Orda bir adet D.I.C profesör vardı.

evet. :)

eğer izlemediysen yabancı dizilere başlayabilirsin. istersen dizi önerebilirim. ya da benim yazları yaptığım gibi puzzle(1000-2000 parçalık) da yapabilirsin. ancak yapıştırıcısı, çerçevesi, camı derken biraz pahalı olabiliyor.

tiyatro kursu gitar kursu gibi şeylere gidebilirsin.Yabancı dizileri izle.Film izle.işe gir çalış huzursuzluk çıkar istifa et.spor salonuna git.yüzmeye git...

:)

dizi film olayını sürekli yapmak sıktı biraz. değişik bir kaç atraksiyon istiyorum sanırım. teşekkürler bu arada.

kesinlikle hobilerine yoğunlaş. yoksa da sağlam bir hobi edin kendine. onun üzerine yoğunlaş. muhtemelen benim de seneye öyle olacak. tek bir arıza ders yüzünden bu sene mezun olmam zor. seneye koskoca dönem tek ders alabilirim. ben tamamen hobilerime yöneleceğim.

the bucket list

görü$mediğin dostların varsa yanlarına git, kalbini kırdıkların varsa gönlünü al.canın sıkılıyorsa bayram gibi kullan zamanı.

eğitim seti falan indir izle öğren. sonra kitabını al, tasarımcı ol, programcı ol, ol oğlu ol.. emeklilik yıllarında bol parayla daha fazla öldüreceğin zamanın olur.

yabancı dil öğren.yabancı dil öğrenmek candır.ispanyolca öğren mesela.öğrenmek için gerekli olan aktiviteleri araştır,onların peşine düş.bi sene sonra harcadığın emeğe oranla cillop gibi ikinci bi yabancı dilin olabilir.en azından ilerde cayır cayıor bi ispanyolca için temeli atmış olursun.

vikipedi ac oku, zilyon tane madde war

motora bin burdan sırayla iran pakistan hindistan rotasını kullan. 6 ayda en fazla 3000-4000 lira harcarsın.

muhtemelen aklnda olmasına rağmen söylemeden duramayacağım; kitap oku.

kitap boş zamanda okunmaz efendim, saçmalamayalım..

yakınlarında bir atış poligonu varsa oraya takıl,biraz mermi yakar stres atarsın.Adrenalin seviyorsan paraşüt kursuna kayıt yaptır veya bungee jumping yap.

Team fortress 2 oynayarak

badiye git gerci ben gidiodum bıraktım ama gercekten zevkli bir is

birde sinema koleksionu olustur film izlerken uyuya kal hobimdir

soyle birsey var:
go to somebody's head

pardon bu sadece adam carpmakmis, deyimin anlamina gore imkansiz birseyi yapmaya calismak, ingilizcede de su var:

square the circle

imkansız değil de kendisinin altından kalkamayacağı bir işe kalkışmak gibi bişey arıyorum. deyimin anlamı da odur zira, square the circle uymuyor.

www.tureng.com

youtube acilmadigi icin hangi ses olduguna bakamadim.

baslat > denetim masasi > ses efekti ve ses aygitlari ozellikleri'ne girin.

ses efekti sekmesine girin. oradan yaninda hoparlor simgesi olanlar ses cikartiyor demektir. oten ses efektinin adini da bulsaniz daha kolay sekilde hangi seyden oturu veriyor anlayabilirdiniz.

benim tavsiyem ses duzenini windows varsayilan'a dondurun. muhtemelen soru ngidecektir.

bir suru seyin yaninda hoparlor simgesi var ve windows varsayilan'da zaten.

oten ses efektinin adini nasil bulacagim ki

o sesleri deneyerek

arka planda truva atı koşturuyor olabilir. ctrl+alt+delete'ye bas işlemlerden tanıdık olmayan bir isim olup olmadığını kontrol et. varsa trojen truva atı virüs vb'dir.

windows'un bilindik hata sesi yahu, kim bilir kac uyarida ayni ses geliyordur, sesleri deneyerek olmaz yani..

truva ati falan da yok tarattim.

Windows uyarı sesleri menusunu ac, orada abuk bir işleme hata sesi atanmış olabilir.

kedi daha akilli.

edit: ha atlamisim. kedi daha cevik bir de, geriye bizden cok daha cabuk gidebilir, halbuki biz ileriye daha cabuk gidebiliriz. manevra yetenegiyle ilgili yani.

geldigi tarafta tehlike olmadigindan emin oldugu icin, bildigi tarafa gidiyordur.

yolun ileri tarafinda baska bi tehlike olmayacagi ne malum deel mi?

Ben arabanin onunde ve arabanin gidis dogrultusunda kosuyorum. Sonra bir ucurum cikiyor, bir iki saniye havada kostuktan sonra asagi dusuyorum. Sonra da kafama demirci orsu dusuyor, bir de ne goreyim, kafamda bir sislik. Parmagimla sislige bastiriyorum, inince ACME tuzaklari kataloguna bakiyorum. Daha gider bu.

Ben kedi beyninin evrimleşmesi ile ilgili bazı hipotezler bekliyordum ama cevaplarda kedinin insandan daha akıllı olduğu yönünde fikir birliği çıkıyor.Hımmm...Bu açıdan da incelemek lazımmış demekki

osuruklu'nun dediği evrimleşme fikriyle örtüşüyor. darwinist yine tabi: tehlike durumunda bilmediği yere kaçmaya çalışmaya genetik olarak yatkın olan kediler ölüyor ve üreyemiyor, sağ kalıp üreyebilenler ve genleri günümüze ulaştıranlar ise, bildikleri bir yere kaçmayı tercih etmesini sağlayan genlere sahip olanlar. mesela böyle bi fikir.

kizil cazibe
ya da
gul kirmizi de gitsin

gül kırmızıyı düşündüm de pamuk prenses'le daha alakalı bişiler olabilir diye düşünmüştüm o yüzden soriyim dedim. kızıl cazibe ise o fairy tale'i okuyacak çocuklar için fazla şehvetli bir isim gibi duruyor:) hani böyle türkçe'de kırmızıyı çağrıştıracak daha türk menşeili bir isim bulunabilir gibi geldi bana da aklıma gelmiyor a.k:) bu ikisi kardeş bu arada.

o masaldaki snow white pamuk prenses degil. o yüzden karbeyaz ve gülkirmizi diyin kiz kardeslere.

snow white a pamuk prenses demeyin bence. turkceye karbeyaz ile kirmizigül diye cevirmisler gülkirmizi daha guzel olurdu.
www.vesaire.com

@snowflake

sevgili snowflake, dilimizde fairy tale diye iki kelime olmadığının farkındayım. lakin gününüzün büyük bir bölümünü ingilizce çalışmalar ile geçirmek zorunda olduğunuz bir dönemde istemeden de olsa bu şekilde ingilizce'yi türkçe'ye karıştırıp kullanabiliyoruz. biz de türkçe'yi elimizden geldiğince korumaya çalışıyoruz mesleğimiz gereği ve o telkinlerde sık sık bulunuyoruz, gözünüz arkada kalmasın. verdiğin tavsiye için de teşekkürler. tam istediğim gibi gayet türkçe isimler.

Hemen aklıma gelen bir seri, üstte cümle altta kırmızı opera O'su olarak düşünün:

Tek ihtiyacınız
O

En hızlısı
O

En güzeli
O

Hepsine bedel
O

daha gider bu...

Elbet her biri ayrı tişört üzerinde olacak. Bir de bunlar olursa hepsinden birer tane isterim bak...

Bir de böyle slogan gibi değil de, yine burada bir soruda da yazdığım, bir şey vardı ayrı severim:
"Varsayılan değil, gönüllerin tarayıcısı." Yine bir alt satıra "O" koymak mümkün bunda da...

Bir de nasıl bir şey istenildiği önemli; ürün hakkında bilgi mi vermek, yoksa merak mı uyandırmak, ya da başka bir şey mi?
Misal benim verdiklerim, merak uyandırıcı türden. Bunlardan biriyle sizi görenler elbet ne olduğunu soracaklardır...

Benim yaptigim seyi, turkce kelimelerle yaparsin iste super olur

Hem merak uyandırsın hem de ürün hakkında bilgi versin istiyorum :)
Misal, opera'nın official tişörtünün üstünde
"browse me" yazıyor, bu tarz bi şey

@ermanen: güzel şeyler denk getiremiyorum işte :)

Bu Opera sıkıcı değil!

k O ruyucu
s P ortif
s E mpatik
a R astirmaci
s A mimi

Turkce bulmak daha zormus hakkaten:)
neyse fikir verir en azindan..

Çok marjinal, abidik-gubidik sloganlar geldi aklıma, kusura bakmayın:D

En büyük Ağ OperaĞ
İnternet bu pencerinin içinde ("bira bu kapağın altında" gibi)
Garajda arabam sanalda Operam (kamyonun arkasına yazacağım bunu)

Bi de böyle merak uyandıran, tişörtün üstüne direkt yaz bunu==> Kırmızı O.. (Sadece "O" kırmızı olacak)

"fener için opera" yazabilirsiniz ama dayak da yiyebilirsiniz :)

"Opera'dan başkasıyla tarama" diyerekten ikinci başarısız örneğimi vereyim.

"Opera'dan başkasıyla tarama" benim gayet hoşuma gitti ama ...

ikinci bir seri düşündüm, adı "kod: Opera", ermanen'in fikri çıkış noktası oldu, her tişörtte ermanen'in verdiğine benzer şeyler olacak ancak sırası karışık olmalı(hep aynı sıradaki harf olmamalı), ayrıca bunlar birden fazla olacak ve her birinin başında "Kod: N" yazacak "N" değişken, buraya rakam ya da sayı gelecek(kaç tane bulunduğuna bağlı). Font çantaların çevirmeli şifreleri gibi olacak(Opera harfleri, opera fontu olacak elbet).

Örnek çalışma(ikisi de aynı):

img255.imagevenue.com
img255.imagevenue.com

Bahsettiğim font ve hizalama da düzgün olmadığından biraz kötü durdu ama anlattığım şekilde yeniden yapılınca daha iyi olacaktır...

Patateste marka deyince aklima iki cesit geliyor:
1- Belli bir patates turunun taninmasi
2- Belli bir ureticinin taninmasi

1. sekil patatesin bol oldugu Amerika'da mevcut. Pure yapmak icin baska, kizartmak icin baska tur patates aliyorsunuz. Idaho eyaleti patatesleriyle unlu mesela (ya da oranin patatesleri biliniyor diyelim).

2. sekil daha zor. Patatesler cok guzel, cok taze, ekstra vitaminli falan olacak sekilde uretebilirseniz bu sekilde tanitip marka olabilirsiniz.

başına bi isim eklenebilir...
kardeşler patates gibi !
peynir de falan örnekleri var bunun.

yada kızartmalık patates dye satılıo pazarlarda bunun gibi bişi yada buda olabilir.

önce bir usp bulacağız patatesimize. unique selling proposition diyor gavurlar. türkçesi temel satış vaadi. yani bu patatesi biz ne diye satacağız ki müşteriler yandaki tezgaha değil de bizim tezgaha gelip daha fazla para verecekler Allahın patatesine. bunu bulduktan sonra marka uydurmak kolay. bunla başlamak lazım önce.

@wpi
2. şekilde yapılabilir, extra karbonhidratlı veya light patates:)

@kaktus1512
Kardeşler Patatesi özel kılan ürün olacağı için, işte o üründeki farklılaşmayı soruyorum;)

trocero'nun yolundan gideceksiniz. Ama onu yapmadan önce kendinize bir hedef pazar seçecek, bu hedef pazarı inceleyecek, ve bu herifler için geçerli USP nedir onu tespit edeceksiniz. Ardından bu USP'yi ön plana çıkaran bir konumlandırma stratejisi (positioning) belirleyecek, pazarlama karmanızın (4P) her bir öğesini, bu konumlandırma etrafında şekillendireceksiniz. Bu karmanın bileşiminden de bir marka kimliği çıkacak ortaya (Brand identity). Ha o zaman, bu marka kimliğini yansıtan marka elemanları hazırlamaya başlayabilirsiniz, logusuydu, adıydı falan filan.

Patatese isim verince marka olunacağını sanan varsa önce biraz pazarlama okumalarını tavsiye ederim. Sonra sormayız, bu topraklardan niye dünya markası çıkmıyor diye.

Ha bir de: farklılaşmayı illa ürünün kendisinde yapmak zorunda değilsiniz, paketinde, dağıtımında vb. de farklılaşabilir bir ürün. Fikir versin diye araştırın (bkz: pet rock)

(bkz: doydos)

@sui
ne güzel anlatmışsın ama bu kadar profesyonel çalışacak vaktim yok:)

(bkz: irlanda daki buyuk patates kitligi) fikir verebilir, bir dönem ırlandalılar bu besin sayesinde hayatta kalıyorlarmış adeta. yokluğu fena bozgun olmuş.

patates deyince aklima burger king ve mcdonalds falan geliyor, tabi patates kizartmasi oluyor burda:) onlarin yanina gelebilirsen veya onune gecebilirsen marka olursun

ismini "matates" koyarsın, yanına da kopiraytın ufak c'sini eklersin. sonra da matates bu, bambaşka patates diye slogan neyin yazarsın. al sana marka.

@thechosenone
ehuehue:D
hadi jenerik ismi değiştirdik, patatesin kimyasını nasıl değiştireceğiz. Sonra tüketiciler kızmasın ben bambaşka patates diye aldım bildiğin patates çıktı bu diye.

patateslerin kabuklarını gıda boyasıyla maviye boya. atıyorum yeni zelanda patatesi diye sat. alan çok olur bahse bile girerim

Kalburüstü, eli yüzü düzgün patatesler üretmek lazım önce (tadı mühim değil). Sonra bunları nişasta oranı düşürülmüş, dolayısıyla az karbonhidratlı ve çok az yağ çeken patatesler diye pazarlayabilirsin. Adını da patatiz koyarsın. Hem sağlıklı hem dayanıklı diye satarsın. Kimse de çıkıp bunun nişasta oranı aynı, yağ çekmesi de demez. Derlerse de, kullanıcı hatası, yanlış sıcaklıkta saklanmıştır, yağ çirkindir, saylanmaz diye osuruktan sebepler sunarsın.

@neronas
tebrik ederim güzel bi nokta yakaladın, piyasada bir çok hormonlu, pörtlemiş patates var, bilinçli halkımıza hitaben bi farklılaşmaya gidebiliriz.

sloganımızda şu: Bizim patatesimizin eli yüzü düzgün ya sizinkinin :D

@paketinsonundakiğrençekirdek
kimyasını değil ama şeklini değiştirmek mümkün olabilir. japonların küp karpuzlarını hatırlarsın umarım. yanılmıyorsam büyütürken bir küpün içinde olduklarından şekilleri değişiyordu. küp şeklindeki patates eminim fark yaratacaktır. bu arada reklam guruları varmıs cevap veren, ben bol keseden sallıyordum. trocero ve sui'ye selam ederim.

google: La Bonnotte

Ben de ayni soruyu IT specialist icin sorayim o zaman bu baslik altindan, ama deckard senin gitmeni de cok isterim valla, cok istekli ve azimli adamsin, simdiden basvurunu yap ve mail at akademisyenlere falan, olasilik konusuna deginmek istemiyorum simdilik:)

ha bir de su gaz verebilir:
oncampus.macleans.ca

Undergrad'i inanilmaz pahallidir. Grad programi da epey zorlar, ama sansini dene.

şansını dene tabi, iyi bir toefl ve gre skoru alırsan neden olmasın ki?

valla gitmeyi çok istiyorum. para olayını elbet bir şekilde halledeceğiz. önemli olan benim yeterliliğim. bir de adamların eğitim sistemi bizden kat kat iyi olduğu için bu tür başvurularda direkt sınav sonuçlarına bakmıyorlar sanırım. karşılıklı mülakatlarda sendeki o araştırmacılık potansiyelini görseler bu sınav sonuçlarının dışında artı puandır herhalde?

beni de götür..

Bahsettigin pozisyon full-time bir is. Yani oraya ogrencilikle ilgili bir programa basvurmuyorsun, dogrudan ise basvuruyorsun. Basvuru icin gerekli kriterler asagidaki linkte verilmis:
www.cfa.harvard.edu

Yok yanlis anladiysam, once orada ogrenci olayim, sonra o ise gecerim demek istediysen, bu sefer Harvard universitesine master ogrencisi olarak girmek isteyeceksin buyuk ihtimalle. Bu durumda graduate school'un web sayfasi sana basvuru icin gerekli bilgileri verir.

Alinma sansin konusunda fikir belirtmek kolay degil. Su anda bolumundeki en iyi ogrencilerden biri misin? Hocalarla aran iyi, onlar icin proje/arastirma yapiyor musun? Alaninda guncel yayinlari takip ediyor musun, gelismelerden haberdar misin? Bu sorularin coguna evet dediysen alinma ihtimalin var.

$56,411 to $73,329/year

bunlar net degildir buyuk ihtimalle. brutse, aylik kazanc $3k civari olur. yasanmaz mi? yasanir. ama tr'deki 3 bin $ ile ayni tadi vermez. bastan bilin de..

sartlarda ise basvurmak icin master ya da dengi bir derece araniyor. ya da grade 9 seviyesinde bir senelik is tecrubesi. hala dort senelik lisansta okudugunuza gore bu ise alinma sanisniz biraz dusuk sanirim.
phd ya da master'a basvurmak icinse kabataslak en az 3.50 not ortalamasi yuksek gre toefl puani, iyi referans mektuplari ve basvuru essayleri lazim. undergrad'e basvurmaniz bence mantikli degil, neden tekrar lise mezunlariyla beraber universite okuyasiniz ki? ve harvard'in undergrad yillik ucreti eger burslu degilseniz 50,000 dolari geciyor.

ayrica turkiye'deki 3000 dolarla es olmayacagi konusunda hemfikirim. cambridge'de studyo daire kiralari 1,500 dolardan basliyor aylik, bir somun ekmek 3-5 dolar arasi, yani hayat oldukca pahali.

O maasla o bolgede rahat yasanir. Istanbul Bebek'te calisan biri orada oturmak zorunda olmadigi gibi Cambridge'de calisan biri Cambridge'de oturmak zorunda degil. Doguya dogru 10dk mesafede kiralar cok daha dusuk. Net $3000 ile gayet efendi bir hayat yasanabilir orada.

basvurmadan once bolume mail at, gozune kestirdigin bir hocadan randevu al, usenme git yuzyuze gorus. gorustukten, kendini tanittiktan, aklina girdikten sonra basvur. gre, toefl ve referanslarini hallet sonra zaten mulakata cagirirlar gidersin.
turk ogrenciler caliskandir, turk ogrenciler zekidir.

evet full time bir iş. zaten 11 grade istiyorlar. benim oraya gittiğimde sahip olacağım grade yarısı kadar olacak. önce zaten o açığı kapamam lazım. ondan dolayı sordum graduate/u. graduate vs.

aradığım yararlı cevaplar gelmiş zaten. teşekkür ederim herkese.

doğrudan soru ile ilgili değil ama, bildiğim kadarıyla abd deki üniversiteler yurtdışından gelen adaylarda doktora başvurularına öncelik veriyorlar. öğrencinin ms derecesini alıp akademik ortamlardan uzaklaşması en istemedikleri durum.

dolayısıyla, başvururken doktora da yapmak istediğini belirtmen (ya da direk doktoraya başvurman) kabul edilmen açısından faydalı olabilir.

içinde geçtiği metini yazardan belki daha açıklayıcı olur.

paye:değer, rütbe

gereginden fazla deger vermek

ben şöyle anladım: birine bir paye verip o paye verilen üzerinden kendi menfaatini katlamak ama neye göre verilen payeye göre. örneğim de şu: diyelim ki, fortingia memleketi ile bir ilişkimiz var ama kazancımız düşük. ve biz de güçlüyüz hani bir admamımızı başkan yapacak kadar. o zaman, adamımızı fortingia memleketine başka yaparız. ondan sonracıma o memleketin nesi var nesi yok sömürürüz. ilk durumumuza göre paye verdiğimiz kişi üzerinden,payımıza pay eklemiş olmaz mıyız?

bize oyle geliyor, yeterince takip etmedigimiz icin ve de yeterince haberlerde gosterilmedigi icin, japonlar genelde teknolojileriyle on plana ciktigi icin diger yaptigi seyler geri planda kaliyor. cin ve baska uzak dogu ulkeleri icin de benzer durumlar gecerli, biraz da iclerine kapaniklar politik konularda.

daha fazla bilgi icin:
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

valla bizim japon olan japonca hocası gayet neşeli şen şakrak. aslında tüm japonlar öyle duyduğum kadarıyla. anormal giyimleri fln sıcakkanlı insanlar. kore, çin falan daha kapalı. öyle abd israil falan sallamazlar ne severler ne sevmezler yani gördüğüm kadarıyla.

combofix'i dene bir de

malwarebytes' anti malware (kurulmazsa exe'sinin ismini degistirerek dene)
spybot search&destroy
spyware doctor
superantispyware
vundofix - vundobegone (vundo virusu olabilir)

sitelere giremiyorsan proxy kullan.

www.kaspersky.com kurulum gerekmiyor.

housecall65.trendmicro.com

online tara buradan..baya iyi temizliyor..

çok sağolun, söylenen programların sitelerine ya da linklere doğrudan giremiyorum, yine de buldum. vundofix çalışıyor şu anda, diğerlerinden de 1-2 tanesini indirdim, sırayla bakacağım.

@Zaphod;

"Edinilen(kazanılan) beceriler performansınıza nasıl bir yarar sağlayacaktır"
olabilir.

Elde edilen yeteneklerin performansınıza nasıl bir faydası olacak?

elde ettiğniz yetenekler perfomsınızı nasıl etkiler?

ben cvp verirken boştu göndere bastım yavaş kalmışım.vay be :)

soru isareti yoksa:

yeteneklerin nasil kazanildigi, performansiniza fayda saglayacaktir.

yine haydaridir. ama aciklamali olarak soylersen "thick yoghurt with garlic and dill" gibi bisey olabilir.

gyro sauce dedin mi herkes anlar onu amerikanyada.

cadreization

tesekkurler turkiye.

cadre, kadro diye geciyor (bkz: tureng). "cadreization" diye bir kelime oldugunu sanmiyorum, zira merriam webster'a da baktim, bulamadim.

var oyle bir kelime ama cok nadir kullanilir ve ben de sozluklerde rastlamadim zaten.

merriam webster kendini sık sık güncellediği için veritabanında var olduğunu düşündüm, google'da arama gereksinimi görmedim, varmış meğer. cadre-ization diye de geçilmiş bazı yerlerde. insan her gün bir şey öğreniyor :)

işteee ooperaaaa heyecan fırtınasııı :D
hor görme, biz bunula eurovisiona bile katıldık zamanında

türkçe mi ingilizce mi olacak?

The master Of Arts and Browsers..
...................P
...................E
...................R
...................A

oyle de yaratici ve igrencimdir : )

br O wse
im P ress
cr E ate
ta R get
gr A ce

kelimeler farkli olabilir ama boyle de guzel. opera kismini da renklendirebilirsin...

Türkçe olmalı bu arada :)

Tabbouleh

şu şekilde de olabilirmiş:

Bulgur Wheat Salad - Turkish Style

tabbouleh tam olarak kisir degil, kisira cok benzeyen bir arap yemegidir. kisir kelimesi ise ingilizceye de aynen gecebilir ya da bulghur salad denebilir.

tam olarak kısır değildir evet ve fakat en yakın anlatımı ona denk gelmektedir.

cookie'leri sil, olmadi web browser'a bastan yukle

sildim çare olmadı, çok umutluydum halbuki. Restart falan da derdime dermen olmadı. bir tek sözlükte oluyor ama problem.

anti-virus'u yukledinten sonra mi oldu, onu sil?

oyunu kodlayan kişi şu durum oluşursa şu zarı at diyor kodlarken.

zaten alet kendisi şu zara ihtiyacım var deyip onu atacak kapasiteye gelmişse birkaç sene içinde sizden başlayarak insan ırkının kökünü kurutur.

tüm ekşiduyuru ahalisi size sesleniyorum. eğer elektronik cihazlarınızdan birinin kendi başına buyruk davrandığını düşünüyorsanız pilini sökünüz, paramparça ediniz, yerin kırk kat altında bir mahzene kapatınız.

(bkz: skynet)
(bkz: #14214333) sizden değil tsan chan'dan da başlayabilir kökümüzü kurutmaya :)

fazla terminator, matrix, blade runner izlemiş mühendis kafalı mahallenin delisi rolüyle oscar'a adayım.

sorunu bir örnekle cevaplayayım:
fifa'da world class zorluk seviyesinde rakip oyle noktalardan frikik çakıyor ki ( tam doksana) anlıyorsun pc nin kodlardan ibaret oldugunu :)

evet yapay zeka hile yapar, tamamen kodlayanin hayalgucune kalmis, ayrica random algoritmalarinin da daha iyisi, daha kotusu var

en.wikipedia.org
Cheating AI kavrami

@kisisel bir ileti yaz;

cihaz(ya da yazılım diyelim) atılmış olan zara göre hamle yapabiliyorsa mesela bir sonraki elde kapı almak ya da pulumu kırmak için hangi zara ihtiyacı olabileceğini de hesaplayabilir diye düşünüyorum.
yoksa yanılıyor muyum?
en basitinden cep telefonlarındaki t9 özelliği mesela. leb yazınca leblebi yi tamamlaması gibi. bana benzer bir mantık gibi geldi.

olaya tamamen dışardan bakan, kodla şunla bunla işi olmayan biri olarak fikir yürütüyorum.

cihaz(yada yazılım) ne yapıyorsa kodunun(kodlayanın hayalgücünün) elverdiği çerçeveler dahilinde yapar. yani tavla oynayacak yapay zeka oluşturulurken hile yapabileceği bilgisi de kodunun içinde olur. tavla oynayacak bir yapay zeka oyunda hile yapılabileceğini kendi kendine keşfetmez.

en basitinden cep telefonlarındaki t9 özelliği aslında var olan bazı kelimeleri içermiyor çünkü yapılırken eklenmemiş. ama o t9 kalkıp abi sen "abeci" kelimesini mesajlarında çok kullanıyon ben bunu hazneme eklemeye karar verdim diyemez.

gerçekten yapay zekayla üretilmiş bir tavla oyuncusu olsa telefon, kodu yazan kişinin bu durumda bunu yap demesiyle ordaki muhteşem zarı atmaz. zar tutmayı kendisi öğrenmiştir yani, kod yazan direk zar tutmayı öğretmemiştir. hangi durumda ne zar atması gerektiğini kendisi öğrenir yapay zeka düsturuyla yaratılmış telefon. ama sanmıyorum ki telefonda böyle bi yapay zeka olsun. telefondaki oyuncuya bu direk kod yazan kişi tarfından emredilmiş olabilir.

yazılımcı sadistse yapabilir.
ama bir tavla oyununa da zar tutma koymasınlar,ayıptır yahu.

@kişisel bir ileti
t9lar yazılan kelimeleri kaydediyor listesine.ama yapay zekayla değil tabi :)

@natnan,
abi yine kullanıcı istedi diye kaydediyor keyfi olarak değil.

mesela bir tetris yazılımı var adını falan hatırlayamadım. her seferinde o anda en işe yaramayacak taşı gönderiyor. ilk bakışta sihir gibi gelebilir "ulan alete bak her seferinde nereden biliyor hangi taşı atacağını ne yapay zeka kastırmışlar" gibi gelebilir ama kodu incelerseniz gayet deterministik bir süreç olduğunu göreblrsiniz..

yalnız ekşiduyurunun iyice geek portalına dönüşmesi ne güzel oluyor yahu.

bu arada kullanıcı istedi diye bilgisayarın bişeyi kaydetmesinin yapay zekayla alakası yoktur. yanlış olmasın.

bahsettiğin oyun b-gammon ise bana karşı da hile yapıyor.

@tepedeki psychedelic adam;
heh onu diyorum işte bende. t9 eğer yapay zeka sahibi olsaydı çok kullanılan kelimeleri kendine adapte ederdi. machine learning diyorlar sanırım buna. ancak cep telefonu gibi küçük donanımlarda uygulanabileceğini pek düşünmüyorum.

o halde şunu sorayım;
sadece taşların temel hareketlerini bilen bir satranç yapay zekası dışarıdan müdahale olmadan kendi kendi açılışları, gambitleri çıkartabilir mi?

ben kısıtlı machine learning bilgimle cevap veriyim: çıkarabilir. yani sadece taşın hareketleri yetmez tabi oyunun amacı, ne olunca bitiyor filan gibi bilgilere de başta sahip olacak. hatta yeni açılışlar, taktikler bile oluşturabilir. ama bu bir anda olacak iş değil tabi. bir çok kez train edilmesi gerekir makinenin ve bir çok kez kendi kendine bile olsa maç yapması gerekir. ve birçok kez de yenilecektir ki yenilmeden öğrenme olmaz.

(bkz: bilgisayarin taraf tuttuguna inanan tipler)

Eğer modelleri de siz tasarlıyor olsaydınız Stilist denirdi, işiniz kağıtta halihazırda varolan tasarımları bilgisayar ortamına geçirmek olduğu için... Desinatör?

trace (trase) diye bilinen bir işi yapıyorsunuz.
fiyatlandırma konusunda birşey diyemeyeceğim çünkü ben grafik tasarımcıyım.
ancak yüksek adetlerde gelecekse uygun fiyat çekmeniz yararınıza :)

Bazı gelen t-shirt modellerini tamamiyle kendim tasarlıyorum. 15'e yakın t-shirt bu şekilde hem tasarım hem çizim bana ait.
Ama dediğim gibi geneli kağıt üzerinden bilgisayara geçirmek.
Desinatör olarak aradım ama pek birşey bulamadım google'da..

bilgisayarcı?

Yok o kadar düz bir isim olduğunu sanmıyorum :)

scanner?

dijital artist
tekstil grafik tasarimcisi

"moda tasarımcısı" de gitsin.

Sonuçta ben bir ilan vermek istesem, "Desinatör trase modelist tekstil grafik ve moda tasarimcisi" şeklinde yazıcam :)

Şaka bir yana herkese teşekkürler.. İşin içinde çalışan birilerine de danıştıktan sonra tam sıfatıyla bir ilan yazarım bari..

Arctic Circle'ı mı diyorsunuz? Galiba olaya da "Transpolar Flights" deniyormuş.

~
Şöyle minik bir yazı da var:
fogonazos.blogspot.com

not: tamamını okumadım ama konuyla alakalı bir şeyler anlatmış.

bildiğim kadarıyla uçaklar dünya'nın şeklinden dolayı gidebilecekleri en tasarruflu yolu tercih ettikleri için öyle uçuyorlar. amerika-japonya, rusya uçuşlarında kuzey kutbuna çıkarlar, avrupa uçuşlarında çıkmazlar sanırım.

gerçi sen ismini soruyorsun bu olayın, bulursam onu da eklerim.

edit: eöö kutuplardan uçmuyorlarmış hiç? ama mantıken amerika'dan kalkan bir uçak rusya'ya ulaşmak için kutuplara yakın bir rota izleyecek.

@silhouette
bu değildi yav, teşekkürler yine de :)
@deckard
tam emin olmadan konuşuyorum ama uçak önce kuzeye doğru gidiyo ve bi noktadan sonra tekrar güneye dönüyor diye hatırlıyorum kutuplarla fazla bir ilgisi yok sanırım. ama daha aradığım şeyin ne olduğunu bile tanımlayamadığım için saçmalamaış da olabilirim :)

(git: 51998) burda tartışılan şey mi aradığınız?

@susannah
saol ama o değil.

@dinomazu, evet aynı şeyden bahsediyoruz. uçak kalktığı yerden niye düz gitmiyor da öyle parabolik gidiyor diye soruyorsun tam olarak. sebebi de Dünya'nın şeklinden dolayı parabolik gitmenin hem yol bakımından kısa, hem mazot bakımından daha tasarruflu olması. ama ismini bilmiyorum bu olayın.

ehende çizdim: img245.imagevenue.com

1 no'lu rotasyon değil de diğer parabolik rotasyonu tercih ediyorlar. Dünya da düz değil sonuçta, eğriliği var falan işte.

@deckard tamam bunun gibi bişey ama bu olayın adı ne? :D yav yoksam artic circle mı ama değildi başka bi adı vardı.

arctic circle kuzey kutup küresi diye biliyorum ben. ama olaya da aynı adlandırmayı yapmış olabilirler. konuyu ingilizce dersinde bile görmüştük ama unuttum tabi üzerinden yıllar geçti.

(bkz: great circle sailing)
en.wikipedia.org

avrupa'dan amerika'ya giderken fazla kuzeye çıkılmasının başka sebepleri var. bir uçağın her an, en çok x saatte bir havaalanına gidebiliyor olması lazım. ticari havayolları bu kuralı kırmamak için atlantiği direk geç(e)mezler. izlanda'ya yakınsayarak geçerler.

transatlantik uçuşlarında "jet airway" denen bazı hava otoyolları vardır. her uçak oradaki ayrı yollardan gitmek zorunda. daha az yol almaktan çok atlantiğin tamamının radar taramasına alınamayışından oluyor bu. desdinova'nın dediği gibi de acil durumda yakınlarda havaalanı olan bir yerden uçulması da ayrı bir sebep.

bir de şöyle bir şey var, doğrudan kutup üzerinden yapılan uçuşlar. örneğin tek bir uçuşla singapur-new york seferi yapıyor singapore airlines. 18 saat sürüyor ve a340-500 kullanılıyor. tam da kutup üzerinden gidiyor.

desdinova'nın yazdığına ek olarak, en yakın havalimanına, herhangi bir sorun olduğunda, en fazla 1-2 saat yakın olarak uçmaları gerekiyor gibi birşey duymuş, okumuş olma ihtimalim var.

soygazlara benzemek için,tescillidir annem kimya öğretmenidir inanabilrsiniz :)

bilimsel arastirmalar sonucu genel kabul gormus bir kural bu, daha ayrintili bilgi icin:
en.wikipedia.org

dusuk enerji prensibi mı ne vardı. madde her durumda en dusuk enerji durumuna gecmek icin ugrasıyordu.

zaten yörüngeli orbitalli atom modeli artık terk edildi bildiğim kadarıyla. elektron bulutu modeli kullanılıyor.

bi karar veremediler bilader. bi$ey degil elini sallasan elektrona carpiyor bulunmaz hint kuma$i da degil

ben suyun altinda daha hizli gidiyorum ama, bende mi sorun var:)

profesyonellerin büyük bir kısmı su altından daha hızlı giderler. (bkz: dolphin kick)
şimdi "madem öyle neden hep su altından yüzmüyorlar" dersiniz diye şunu da belirteyim..
yarışmalarda su altından gitme mesafesine bir sınırlama getirildiğinden ve getirilmemiş olsaydı dahi hiçbir insanın uzun mesafe yarışlarını tamamen su altından bitirecek ciğer kapasitesi olmadığından tüm yarışın dipten bitirildiğini göremiyoruz. ayrıca ek bilgi.. su altından giderken daha hızlı olmak ve kolaylık sağlaması açısından yapılan bazı hareket var, onların da adını belirtip geçeyim.. dolphin, ters dolphin, anahtar hareketi..

su altından 15 m yüzmeye izin veriliyor. çıkınca yavaşlamalarının nedeni "breaking the water" dedikleri bir hadise. fiziksel olarak ne ifade ediyor bilmiyorum.


önününde biri yüzdüğünde mesela daha hızlı yüzersin. başka arabanın arkasından gitmek gibi.

süper kavitasyon diye bişi duymuştum bu konu hakkında. derinlemesine araştırmadım ama. suya atlayınca oluşan hava boşluğu sayesinde su altında daha hızlı yol alınabiliyor anlık olarak.

(dün akşam yazdığım yüzlerce kelimelik açıklamayı tarihe gömen sisteme selam ederek bir daha yazamaya başlıyorum.)

suyun altında dolphin hızlıdır. lakin dolphin yüzücüyü ivmelendirmekten çok, varolan yüksek hızın aerodinamik yolla daha büyük bir kısmını korumaya yarar. yani çıkış ve dönüşlerde (taklalarda), vücut duvardan iktirilip hızlandırıldıktan sonra direk suyun üstüne çıkıp kol atıp, ayak vurmaya çalışmak aerodinamiyi bozar. bu sebeple de yüzücü yavaşlar. bunun yerine (sprint yarışlarında) kısa bir su altı süresi yüzücünün takladan sonra hızını korumasına ve daha az yorulmasına yardımcı olur. ancak bunu da uzun tutmak iyi değildir. zira belirttiğim gibi bir süre sonra hız düşmeye başlayacak, kişi de yanında kuvvetli kol atıp, ayak vurmaya başlayan biri tarafından geçilecektir. tüm sprinterleri (alexander popov, pieter van den hoogenband, roland schoeman, alain bernard, eamon sullivan, aktifken ben :D...) izlerseniz stratejilerini böyle belirlediklerini görebilirsiniz. suya paralele yakın atlayıp, yüzeye yakın kısa bir su altı süresinden sonra yukarı çıkarlar. michael klim -ki kendisi dolphin olayında son derece aşmış bir kişidir bunlara istisna olarak gösterilebilir. kendisi sprint yarışlarında dahi yanındaki adam su altını bitirip, 3-4 kol attıktan sonra, su altında hala dolphin vurarak adamın önünde ilerlemektedir. bu bahsettiklerim, belirttiğim gibi sprint yarışlarında geçerlidir. uzun mesafe yarışlarında su altı mesafesi (kurallar el verdiğince) uzun tutulur ve yüzücü enerjisini daha iyi saklar. zaten yüzme de stratejinin temelini nefes, su altı süresi, çıkış ve dönüşler oluşturur.
breaking the water olayının en iyi örneğini de pekin 2008 de, (yamulma olabilir) 4x100 erkekler-serbestte, abd adına son atlayan tecrübeli sprinter jason lezak tarafından görebilirsiniz. yan kulvarda birinci yüzen fransız alain bernard ın kulvarına yanaşmış ve son 5 metrede onu geçerek abd ye altını, michael phelps e de tüm zamanlar altın rekorunu hediye etmiştir.
kısaca çıkış ya da dönüş anından sonraki ilk dolphinler çok süratlidir, ancak zamanında çıkıp yavaşlamaya başlamadan ayak vurup, kol atmaya başlanmalıdır.

var heralde yani, niye olmasin ki? eski nesillerin buraya nick yazmasini mi istiyorsun?

ben bir nick söylerim, sen "yok lan iyi yazmıyor o" dersin. görece.

zaten herkesin kendi fikrini sordum. siz verin fikri, aramızdan çıkın mevzubahis yazarla benim =)

eski nesil yeni nesil farketmez, sabırtaşı yazar olarak dikkatinizi çeken güzel yazanlar var mı? basit bi soru aslında ama?

tabi daha beğenerek takip ediyoruz mertebesine ulaşmış bir sabırtaşı yok.

bekliyoruz hatta onların aksine okuyoruz da..

bir de şey var. arada denk geliyorsun aa ne güzel yazmış diyorsun. dalgınlıkla bugün e tıkladığında bir daha bulamıyorsun entry i.

ahah gezinirken entry sini beğendiğim yazarı buldum..

xena

tanımam etmem bu arada aman yanlış anlaşılmasın..

schizomehmet

galiba eski yazarlardanmış kendisi son akınla yeniden gelmiş. ben sevdim yazdılarını, badi ettim.

sofestai
gözüme çarpanlardan.

(bkz: chingachgook)

başka sözlüklerde de yazar, aynı zamanda moderatörlük yapıyor. genelde tespit yapar işetir adamı, ancak din konusunda az obsesiftir.

sarissa da fena değil gibi. yeterince objektif olabiliyor.

kaknem
sözlükte uzun süredir rastladığım en iyi yazar.

Üye olabilirsiniz ve istediğiniz düzeltmeyi yapabilirsiniz. Hatta gidin olun durmanız kabahat.

Bilemedim o kelimeyi.

kelime ingilizce mi? nereye gidip gelme?

fornication olabilir

ya da obur dunyaya gidip gelme reincarnation.

düzeltmeleri üye olmadan da yapabilirsin. edit e bas, düzenle.

tabi bazı başlıklar yoğun vandalism sebebiyle üye olmayanlara kapalı oluyor.

faeriecation sanırım o şekilde okunuyor ama böyle bir kelime yok. sadece faerie peri demek. perileştirmek olabilir mesela. kelimenin geçtiği cümle var mı?

(bkz: western union)?

edit: az bir miktar yollayacaksanız tavsiye etmem, ama en güvenilir yol bu.

www.moneybookers.com

(bkz: Paypal)

eger parayı yollayacagın kisi de tr deki herhangi bir bankanın telecardı varsa, o hesaba yatır parayı, yolladıgın kisi 2 ytl para cekme ucreti dısında birsey odemiyor.

yurtdışına gidecek olan benim,
4+ ay boyunca orada kalacam.
ailem para yollayacak bana belirsiz aralıklarla

bu moneybookers guvenli mi, bir de hic para almiyor mu yani?

@natnan: lutfu'nun da dediği gibi burada atm kartı olan bir hesaba para yatırabilir ailen, ve sen o kartla (ki ya maestro ya da visa electron falandır kartın), bu markaların logosunun olduğu herhangi bir ATM'den para çekebilirsin Finlandiya'da. Finlandiya para biriminden çekeceğin için kur farkı yersin, bir de çekim ücreti ödersin ki, bankadan bankaya değişebilir, ama en fazla her çekimde 2-3 dolar civarında olur.

Bu konudaki problem ailen senin hesabına para yatırmaya bankaya gittiğinde onlardan havale ücreti istemeleri şeklinde tezahür edebilir, o yüzden internetten ya da atm'den kartsız havale gibi seçenekleri bilmeleri ya da senin gidene kadar onlara öğretmen akıllıca olabilir.

banka kartının hesabına yatırırlar sen çekmeden kart ile kullanırsın denizbank havaleyi ücretsiz yaptı bu arada.

(bkz: finlandiya daki sozluk yazarlari)

Bu arkadaşlara bir mesaj at istersen.
Muhtemelen birinci elden denedikleri uygun çözümler vardır.

bende bir süre finlandiya'da kaldım aynı soruna bende sahiptim, en iyi çözümde kredi kartı kullanmak türkiye'den gitmeden önce aileden birinin kredi kartına ek kart çıkartıp git, daha sonraki harcamalarınıda kredi kartı üzerinden yaparsan en ufak bir masraf ödemessin ve finlandiya kredi kartı peşin paradan daha geçerli bir olgu 50 euroyu bile almak istemiyor bir çok market v.b

walla black die bi film varmış ben izlemedim ama hint bi arkadaşım tavsiye etmişti.

(bkz: dewdas)

www.imdb.com

yuksek puanli olanlar..

rang de basanti

Tam olarak bollywood kriterlerine uyup uymadığından emin olamasam da süper bi hint filmi olarak Mira Nair den Monsoon Wedding i önerebilirim.

bizim sulalede ve de cevremde bu yasima kadar tuz "koyulmus"tur.

antalya civarinda "atilir".

Doğru kullanımı bence serpmektir. Ama hepsi kullanılıyor, ben de atmak derim mesela.

bence serpme eylemi, parmaklarının arasına biraz tuz alıp onu bir şeye serpme şeklinde olur. tenceredeki yemeğe tuz katarsın. tabaktaki yemeğe de -tuzu eksikse- tuz eklersin. "yemek tuzsuz olmuş tuz kat" da denilebilir tabağa tabii.

koymak ve atmak bana baya uzak geliyor. istanbul'dayım bari yöremi belirteyim.

arkadaşlar bu konuda kesin bir cevap olamaz mı? yani bu kişiye bölgeye göre değişir mi gerçekten?

adana bölgesinde koyulur , yeri geldiği zaman yapıştırılır.

ilave etmek, katmak, atmak
bunların hepsi cümleye göre kullanılır

uluslararası arkadasların oldugu ortamda tartısmıstık bunu gecen kış.ben ekerim tuzu.egede yasayan bır cok kişide ektiklerini soyledıler.
anadoluda yasayan bır kac kısı koyarmış tuzu.gürcistantaki arkadaslar atarmış.isvectekilerde ekermiş.

açılın ben tuzcuyum bizim tuz fabrikamız var.

tabaktaki yemek için: tuz atmak
tencerede yemek için: tuz koymak


ekmek(ekmek eylemi) ise baharatsallarda kullanılsın, illa kullanılıcaksa. mesela karabiber ekmek. kekik ekmek. nane ekmek.

yaygın kullanım ispatı için (bkz: yemegini tatmadan tuz atan yonetici adayi), mesela.

yemegini tatmadan tuz eken yonetici adayi, yemegini tatmadan tuz koyan yonetici adayi olsaydı olur muydu hiç. lüdfen.

edit: ııı, pas, bilmiyorum: (bkz: tadina bakmadan tuz ekleyenler )

tuz atilir abi. atarsin yani tuzu. konyaliyim ama bilmiyorum orada ne deniyor. ama ben atmak fiilini kullaniyorum.

pismekte olan yemege tuz katilir.
tabaktaki yemege tuz ekilir.

bunun genel gecerli bir kelimesi var diyemeyiz ki. Turkce zaten esnek bir dil. dokmek, katmak, serpmek, atmak bana gore hepsi kullanilir yeri geldiginde. herseyi tdk'ya gore davranmak gerekmiyor, zaten cok eksik bir sozluk. ayrica yorelerimze gore degisen kelimeler de var arkadaslarin dedigi gibi, illa tuz icin degil genel olarak da kullaniliyor.

gerçek adı couscous çünkü

Farkli bir kulturden geliyor. Diger makarnalar ile ayri zamanda gelmis, dolayisiyla kendi adini tutmus olabilir.

kuskus bir makarna türüdür dogru, fakat; kuskus ile makarna degil pilav yapilir. (ne dedim lan ben?)

harbi tatları aynı mı ya??? cok şaşırdım acıkcası

hazır kuskuslar ile makarnaların tadı aynı olabilir ama ev yapımı kuskus ile ev yapımı makarna/hazır makarna arasında dağlar kadar fark vardır.

yapım aşamasında makarna ile aynıdır hatta çoğu zaman makarna hamurunun kevgirden geçirilmesi ile yapılır. kuskusu kuskus yapan hazırlanmasıdır. kuskus önce yağda kavrulur sonra üzerine sıcak su ilave edilir. makarna gibi suyu süzülmez, kaynayarak suyunun bitmesi beklenir. ayrıca buharda pişirilebilir o zaman ise tadı ne makarnaya ne pilava benzer.

kuskusun tadını daha iyi alabilmeniz için güzel bir tarif: kuskusu kavurun bir süre margarin/tereyağ ile. sonra sıcak su. kuskus pişerken bayat ekmeklerinizi alın. ufak küpler halinde doğrayın. bu küpleri margarin/tereyağ da kızartın. kızarırken biraz karabiber, kimyon isteğe bağlı pul biber katın. yağı ile beraber kuskusa katın. işte o zaman anlarsınız kuskusun gerçek tadını. makarna gibi yavan bir yiyecek olmadığını. dilerseniz o kızarmış ufak ekmekleri makarnaya da katın. görün farkı tam olarak. makarna yenmeyecek hale geliyor.

edit: yazımı bir daha okudum. kendimi emine beder gibi hissettim.

hammaddeleri buyuk oranda ayni ama yapim asamalarinda fark var

en.wikipedia.org
manufacturing