Şu programı bir deneyin ; toolbarcleaner.com

toolbarcleaner.com denendi, sonuç olumlu değil. 22find hala sırıtmakta..teşekkürler öneri için..

O halde kurtulan arkadaşların sevincini paylaşıyorum ; febelsa adlı kullanıcıyı takipleyin forum.donanimhaber.com

buldum buldum!

masaüstünde ki browser icon'una sağ tıklayıp hedef sekmesi içinde chrome.exe" veya firefox.exe" yazılarından sonrasını silerek bu zıkkımdan kurtulabilirsiniz. donanimforum sanırım orada buldum bunu. bu vesile ile 22find ve benzeri herzeleri yazanlara bela okumayı bir borç bilirim..

lisko evet aynen oradan buldum!suser arkadaşlardan okuyan var ise eksisozluk'te de paylaşırsa delirmesin adamlar gece gece.

son durum, 22find geri geldi..hala kurtulamadım.

Hiç öyle bir sorunla karşılaşmadım. Hatta küçük diye yanımda taşımayı tercih ettiğim xperia minide bile sorun olmadı bu. Dilersen yeni telefon almadan JB rom'u yüklemeyi dene

ne romlar denedim aslında yoktular, yani hiç birinde çalışmadı. Ama JB'yi deneyeceğim gene. Teşekkürler.

kernel yükseltmeden rom bi boka yaramayabilir onu da ekliim de

kernel? araştırayım nedir ne değildir.. teşekkürler.

eski bir vodafone 945 kullanıcısıyım. dediğin sorun vardı. 2.3.7 romu yükledikten sonra dediğin sorun kayboldu.

aseton dökül bolca :/ bir umut artık..

panikle buraya girdikten sonra yardım talebimi kendimce uydurduğum "unglue" terimi ile internette aradım-evet gerçekten aseton öneriliyor. deneyim, nasıl dağıttı inanamazsınız. aseton nasıl bir şeyse artık...

teşekkürler

valla herşeyden önce yarın savcılığa dilekçe ile gidiyorum..

google geri getirebiliyor böyle durumlarda mailleri. bi yerden form dolduruluyodu oradan geri dönüyolardı sana. şimdi hatırlamıyorum nerdendi bakarım bi bulursam link yazarım.

buldum: support.google.com

ben buradan başvurmuştum. giden tüm maillerimi aynen geri koymuşlardı yerine.

hmm peki çok teşekkürler! bir de bu dananın girdiği telefonu bulabilsem! süper olur! daha önce değiştirilen güvenlik ayarlarını bulabiliyor muyum acaba?

tek basına gayet keyıf alabilirsin bence. erkek arkadasım ısvıcredeki sonisphere'a gitti tek basına :) ayrıca yanınızda tam anlamıyla sizin gibi keyif alacak biri bulamıyorsanız tek gıtmek her zaman daha keyifli olur. bence tabi.

edit: konser nerde ne zaman bu arada :D

tek başına gidersen, tek başına giden başkaları da olur ise, belki tak başınıza dönmezsiniz. küçük ihtimal ama ihtimal işte.

denildigi gibi yalniz eglenebiliyorsan bal gibi pekmez gibi tadi olur o konserin. hem de sonuna kadar caizdir tek basina fd dinlemek. oradaki kimse tanimiycak seni, bagira bagira söyle sarkilari mesela, negsel :) ayrica söyle düsün, eline böyle güzel bi firsat gecmis, belki bir daha canli dinleme sansin olmayacak. gecen ay erkan ogur konserine tek basima giderken böleböle motive ettim kendimi ve iyi ki gitmisim. ayrica imrendim sana simdi, fd buraya gelse de gitsem. senin yerinde olsam cok düsünmeden bileti alirim hemen :)

Bu arada konser tarihi 26 kasım ve Ankara'da.

Bakalım, rahat eder miyim bilmiyorum; biraz daha gaz verin yoksa yanıma bulcam birini.

para için mi çalışacaksın yoksa sana bi şeyler katması için mi?..

bir şeyler katması önceliğim

o zaman halk eğitim merkezlerine git..

bir sivil toplum kuruluşunda gönüllü olarak çalışarak da kendini geliştirebilirsin.

sağlığın için ve diğer insanlara saygı için hemen şu an dişlerini fırçalamaya başlaman gerek.

fırçalamazsan, ileride felç yani yatalak olma ihtimalin çok yükseliyor.
kendin gibi dişini fırçalamayan bir hayat arkadaşı bulman lazım. dişini fırçalayan birisi, fırçalamayan birisiyle öpüşmek istemez.
45 yaş civarında tam proteze geçersin (alt üst dişlerinin tamamı takma olanlardan olursun).
ağzın sürekli kötü kötü kokar. kimse seninle aynı otomobilde yolculuk etmek istemez. insanlar kapalı mekanlarda yanına yaklaşmak istemez.
diş çürüklerinin komplikasyonlarıyla karşılaşabilirsin. misal, sinüzit, beyin iltihabı, kulak iltihabı gibi. diş ağrıları çekersin ki meşhur ağrılardandır.

Not: bi de bi tavsiye; uygulayıp uygulamamak tamamen senin bileceğin iş: Türkçe'de "tabikide" diye bi söz yok. tamamen uydurma bir kelime ve cehalet göstergesi. Kullanmasan iyi olur. onun yerine "tabii ki" demen gerekiyor. sonu çift i ile biten tabii ve "ki" ayrı yazılacak.

Dişleriniz ağrımıyor mu yahu? Ben bir gün fırçalamasam dişlerim sızlıyor sanki. 3 sene ne demek?! Bence direkt iyi bir diş doktoru edinin ve dişlerinizi fırçalamaya başlayın.

compadrito'ya da katılıyorum ayrıca. Küçüklüğümdede değil, küçüklüğümde de yazılır misal. Hani şu meşhur de'yi çıkarttığımızda anlam kayması olmuyorsa ayrı yazarız mantığı. Noktalardan sonra bir boşluk olursa cümleler daha da şık olur. 21 yaşa gelmişiz ama Türkçe'yi düzgün öğrenememişiz sanki.

Eleştiri sevilenlere yapılır kardeşim :) Sağlıklı günler.

çok pragmatist bir yerden, abicim dişlerini fırçalamazsan sorun çıkar ve diş doktoruna gitmek çok pahalıdır. Dişlerini çektirirsen yenisi de çıkmaz. Saygıyı, sağlığı bir kenara bıraksan bile en azından bu durumlar için en az iki kere fırçalamak lazım diş.

beyazlatıcı etkili bir sensodyne alın ve en azından günde 1 kere yatmadan önce fırçalamayı adet edinin. zamanla insanlar da siz de sonucu farkedeceksiniz. 1 yıl sonunda diş fırçalamayı seviyor olacaksınız.

işin estetik yanını bir kenara koyalım, fırçalamamaya devam edersen, günü birinde hissedeceğin ağrının şiddeti yanında herhangi bir kırığın acısı sinek ısırığı gibi kalıcaktır.
şayet, düzenli fırçalamaya alışırsan işte bu ağrıyı hissetmemek gibi bir faydasını görebilirsin.

havaşa bin aştide in. aştinin önünden "gölbaşı-incek" minibüsleri geçiyor onlara bin. bak uyarıyorum gölbaşı değil gölbaşı ve incek ya da sadece incek yazana bineceksin. iyi yolculuklar.

eklemek lazım, kolaylıkları diliyorum. uzunca bir yol. atılım'ı bir ara belki merkezden servisleri vardır.

ustteki tarif en guzeli. havasa 10 lira vermek istemezsen astiye otobuste var havaalanindan 3.5 liraydi sanirim.

atılım'ın ücretsiz ring servisi vs. yok. o yüzden 1. tarif en güzeli. bir daha özellikle altını çizeyim ben de, dolmuşa binince atılım üni'ye gitcem diye teyit alın. gölbaşı dolmuşuna binmeyin yanlışlıkla.

kandaki lökosit oranını gösterir. enfeksiyon varlığında yüksek çıkar genellikle. bir doktora görünmeniz iyi olabilir.

aynen. normal değerlerden yüksek ise vücudunuzda enfeksiyon var demektir.

tam sınırlarda olduğundan acaba dedim bu küçük bir enfeksiyon mudur? ya da ne bileyim 20 ise aman ciddi bir şeydir-12'ye kadar o kadar da ciddi değildir-midi? Tıbbi cahilliğime verin.. :)

doktor değilim, kendi tahlillerimden bildiğim bir bilgiydi. yüksek olup olmadığını da tamamen sizin beyanınızla çıkarttım. :)

wbc 11 hafif bi enfeksiyon belirtisi
norm değer:4-10 dur.

bir ara sharebus.com'da var idi. bir bak istersen.

var bende ama fransızca ojinal.altyazı yok.

Kobo eReader var bir de. Ben de bunu araştırıyorum.

ağırlık makale ve deneme ise kindle al gönül rahatlığıyla. elindeki pdf'i amazon'a kayıt olurken kullandığın kullanıcı adı @free.kindle.com'a gönderiyorsun direkt kindle'ına yükleniyor.

idefix'ten aldığın kitapları convert etmen lazım, o ayrı.

cok net diyorum,kindle al,eger paran yeterse hatta kindle dx tavsiyemdir.
bende war kindle inanilmaz kullasli,diger markalar hakkinda pek bilgim yok,bir tek oyo denilen alman thalia adli bi kitapcinin kendi urunu var bildigim ama onun teknolojisi eski.
kindle direk pdf kabul ediyor zaten.sanirim makalelerin cogu pdf tir.direk icine atabiliyorsun kindle in ,zaten her kindle in kendine ait mail adresine pdf olarak gonderince o convert edip icine yukluyor.

Peki Türk sitelerinden e-kitap alınca ne yapmalı kindle ile? İlla dönüştürücü mü kullanmak gerekiyor. Benim için önemli olan tek şey, kitap okumadan önce işlem yapmamak. İnanılmaz derecede üşeniyorum ve zaten beceremiyorum da.

turkce kitap kullanmadim daha once kindle da ama calibre adli bir program ile cevirebilirsiniz sanirim.

e-ink olsun yeter bence. marka çok önemli değil.. bu aletlerin her boku aynı yerde üretiliyor. Allah aşkına altı üstü bir pdf dökümanından nasıl farklı bir deneyim elde edilebilir ki?

Bende nook var. PDF okumak istiyorsan kesinlikle alma derim. idefix'ten indirdiğim kitapları sorunsuzca okuyorum, Türkçe karakterlerde hiç sorun yaşamadım. Sadece kitabın ismi listelenirken Türkçe karakterler çıkmıyor, kitabın içini açtığında sorun olmuyor. idefix'teki kitaplar DRM korumalı olduğu için çevirmek söz konusu değil (kırmayı denedim o da olmuyor). Ama direk Kindle'da okunabilmesi lazım diye düşünüyorum. Bu konuyu idefix'e danışabilir, ona göre bir marka seçimi yapabilirsiniz.

selamlar,

kindle görmedim bile. nook aldım bende. anladığım kindle kullananlar ona nook bulananlar nook'a hasta. ben de nook'u çok begeniyorum. türkçe kitap okumadım-library.nu'dan indirip okuyorum. fiyatı-ulaşımı hangisi uygun ise al derim. türkçe meselesini arkadaşlar yanıtlamış zati.

emre altuğ - aşk-ı kıyamet

Rabbit in your headlight - UNKLE var bildiğim.

poor leno

viorar vel til loftarasa - sigur ros

klibi olmasa da (tek canlı kayıt var temiz ama) damardan olabilecek bir şarkı için:

nirvana - where did you sleep last night

kurt'ün nirvana unplugged in new york konserindeki hüzünlü söyleyişi sayılırsa tabi

Antimatter - Epitaph

estranged, guns'n roses
turn the page, metallica
naci en Alamo, vengo
jeremy, pearl jam
karma police, radiohead
6 days, dj shadow

sözlerinin genel anlamına baktığımda o kadar hüzünlü olmadığını gördüm ama tikaram'ın sesi + klip birleşince hüzünlü olmuş.
Tanita Tikaram -Twist in my sobriety --- www.youtube.com

üniversiteye başladığım andan itibaren başarılı olduğum her durumda peyda olup, başarısız olduğum her durumda kayboldu ortadan. dört sene lisans, üç buçuk sene yüksek lisans ve bir sene iş bulana kadar geçen sekiz buçuk sene boyunca bir göründü bir kayboldu, ta ki çalışmaya, dolayısıyla para kazanıp aileme az çok katkıda bulunabilmeye başladığım an gerçek olarak hissettim ben bunu. okuduğum bölümle çok alakasız bir işte çalışıyorum, yaşım da 26.

çalışmak, para kazanmak, aileye yük olmamak,hatta katkıda bulunabilmek -ki bir işe yaramak diğer bir deyişle-, kendi ayakları üzerinde durabilmeye başlamak önemliymiş meğer şahsım adına az buçuk huzura ermek için.
en azından hayatımın aile ile ilgili kısmını hallettim, topu çıkarttım elimden, büyük ölçüde rahatladım.

25 yaşındayım daha da hiçbişeyin yola falan girdii yok. peder beim yaşımdayken ben 7 yaşındaymışım. aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyorum.

23 yaşımdan bu yana o his devam ediyor. O yaşa kadar üniversitedeydim, 1. sınıftan son sınıfa kadar evden (internet üzerinden) çalışıyordum. O yaşa kadar birkaç ilişki, bir büyük aşk, bir önemli rahatsızlık atlattım. Aşktan yana keyfim yerinde değilken işlerim daha iyi gitti, o dönem hiç baba parası yemedim (1 yıl kadar). Kadınım, kimse askere gitsin istemem. Dil bölümü okudum (İngilizce), serbest tercüman ve yerelleştirme uzmanıyım. Biraz Almanca biliyorum, son birkaç yıldır kendi kendime Rusça ve İsveççe öğrenmeye çalışıyorum.

Hayatın yola girmesi bence "her sene" olan bir şey. 23 yaş demiş olabilirim ama o aslında hayatımın yolunun ana hatlarını görebildiğim yaşım. Biraz da "hayat"tan kastın ne olduğuna bakar. Astroloji köşelerindeki gibi iş, aşk, aile, sağlık mıdır? Bir tanesi hiç olmadığı kadar iyi giderken ötekisinde hayati sorunlar olabilir. Hangisinin önemi bir diğerine feda edilmeli... "X olmadan asla"larımız farklı. Bu sene x sorunu çözülür, hah deriz hayatım yoluna giriyor. 60 yaşında hah emekli oldum artık hayatımı yaşayacağım'a kadar gider bu döngü.

Bu soruyu sorarken hangi yaş aralığının tam anlamıyla kendi ayakları üzerinde durmaya başladığını tespit etmeyi amaçladığınızı tahmin ediyorum. Soruyu gayet doğru sormuşsunuz: ...hissetmeye başladınız? Şahsen hala hissediyorum, hatta gece gece bir dilekte bulunayım iç döküyoruz madem, 2011 yazında herkesin hayatı hissettiğinden daha güzel olsun, "vay be" diyelim, "en güzel aşkı, en rahat işi, en eğlenceli arkadaş ve en huzurlu aile ortamını tattım sanıyordum ama bu yaz yoluna girdi".

Hadi bakalım dökülsün etektekiler :)

25 yaşındayım. hala hiçbişey yolunda deil. okul bu sene bitiyor. seneye hayalimdeki mesleğin okuluna gideceğim. şu anda hem çalışıyor hem okuyorum ayrıca nişanlıyım ama hiçbişey yoluna girmedi bence.

yaş 21.
2. üniversitedeyim. ilk üniversitede biraz "gencim yea" modunda takılırken, şimdi istanbul'un getirisi midir bilmem, ne sınıftakilerle ne de yurttakilerle adam akıllı takılıyorum. nedense saçma bir şekilde herkese "siz gezin tozun, birkaç yıla herşey sırtınıza binecek" modunda bakıyorum. görende 30'u geçip tüm hayatın yükü omzunda olan biri sanar beni. 16 yaşında hayatı çözdüğünü sanan kız'ın biraz büyük ve erkek modeli oldum galiba.

hem okuyum hem çalışıyorum bu defa. kimseye yük olmuyorum bu yüzden. sanırım bu sebeple "herşey benim omzumda" hissiyatını sık yaşayıp öyle bakar oldum olaylara.

kısaca ve özetle : bi skin yoluna girdiği yok. asosyalin el kitabı diye bi kitap yazacak kadar insanlarla alakasız, bir sevgili bulma ihtimali okulumu 4 yılda bitirebilmem kadar uzak, loserın teki oldum.

sanki bunu yazmayı bekliyormuşum, bir gaz günah çıkarttım sanki.

Yas 37, ikinci kariyerime iki yıl once başladım. Unı biter bitmez çalısmaya başladım, öğrenciyken de aileme cok yuk olmadım. Doktora yaptım, İngilizce-Almanca bilirim. Çince ve rusça öğrendim. HAyarımın hiçbir döneminde işlerin yolunda gittiğini düşünmedim. Sadece ilk isime başladığımda sanırım fixe oldu diye düşündüm, ama olmadıgını, olmayacağını asla bilemezddim. Sonra anladım ki, burası dünya ve kaygılar olmalı. Hiçbir zaman her şey yolunda diyemezsin, demek icin kendini tamamen kandirman gerekli. Heideger'di sanırım "insanı kaygıları hayatta tutar" diyen...

yaş 32, zengin olmadıkça hayat yoluna girmiyor. ben bunu öğrendim.

aslında tabi sormaya çalıştığın şeyi anlayabiliyorum. hayatı idame ettirmek vs. ancak hayat zaten hep yolunda (veya fempusayın dediği gibi asla yolunda değil-yuvarlanıp gidiyoruz), yani şimdi biri sana gelip şöyle çalışıyorum, böyle çocuğum var şu şekilde evlendim, hayatım tıkır tıkır rayında dese bile bir iki sene içinde bunların hepsi tepetaklak olabilir, tümüyle değişebilir. o yüzden hayatta öyle yaptım oldu bundan sonra artık hep böyle gibi bir durum pek olmuyor. insan sürekli kendine bir amaçlar koyuyor, paramı kazanayım herşey yoluna girecek, okul bitsin rayına oturucak filan diye ama bu durum gerçeklerle bağdaşmıyor bence. çünkü durumu dengelediğin an dengelenmesi gereken başka olaylar çıkıyor. o yüzden çok canını sıkma.
ben de hayatın ortası denilen bölgeye yakınım ama hayatım yolunda mı bilemiyorum. bundan bi kaç sene evvel evlenmenin, çocuk yapmanın bu yola girmek olduğunu düşünüyordum eh bunlar da olmayınca sanırım öbür boyu off track gezicem artık :) baktım ki yol mol yok. kafana göre takılıyosun işte..

insanlar şüpheci varlıklardır. ne olursa olsun her şey tam anlamıyla iyiye gidiyor diyemez bence. diyorsa da dışarı diyordur, içerisinde kendini kemiriyordur. sırf bu yüzden karma diye bi felsefe geliştirmiş insanoğlu. yaptığın kötülükler er ya da geç sana geri dönecek diye.

askerlik büyük sorun evet, hala yapmadım ben de (aralık 2010'da gidecektim, araya yüksek lisans girdi, buyur ettim ben de), yabancı dil kendiliğinden gelişiyor eğer sen öğrenmeye açıksan, bi de bol bol ingilizce kitap okuyun derim (stage 1 ve 2'lerden başlayın), şu an bir dergide çalışıyorum iyi bir pozisyondayım, bir şekilde hayat buralara itekledi beni de. internetten yazı yollayarak başladığım dergicilik kariyerime şimdi bir derginin yazı işleri sorumlusu olarak devam ediyorum. bunun olması için ise ekstra bir şey yapmadım, sadece işime odaklandım. anahtar cümle de bu zaten. yaptığın iş ne olursa olsun, odaklandığın zaman, ortaya çıkan sonuç ve sana uzun vadedeki getirileri senin beklediğinden daha iyi olabiliyor. hem de ekstra bir şey yapmadan, sadece yapman gerekeni yaparak.

şimdi dışarıdan bakıldığında "daha ne istiyorsun ulen gabon maymunu!" diyebilirsiniz bana. ama işte kazın ayağı öyle değil. hayatımın yoluna girmesi için daha önümde aşmam gereken engeller var. hiçbir zaman baba parası yiyemedim, hep kendimi idame ettirmek zorunda kaldım. artık birikim de yapıyorum. hepsini toplayınca aldığım maaş zaten anca yetiyor. buna rağmen okul ve işi devam ettirmeye çalışıyorum.

kendime bir hedef koydum, 28 yaşında (az kaldı lan :( ) bu hedefleri tutturamamışsam, hayatın b planına geçeceğim: ortalama yaşam formu. eh benim de hedefim b planına geçmemek haliyle.

ha bir de şöyle bir şey var, insanlar sürekli "işte şimdi silkinip kendime geleceğim ve hayatın tadını çıkaracağım" diye diye yaşlanıyor. bir bakıyorlar ki hayatlarının sonuna gelmişler ve o hep bekledikleri hayat aslında yok, yaşadıkları ve harcadıkları hayat var, fakat değerini bilemedikleri için kaygı dolu geçirmişlerdir (ben bu olayı nerede izledim ya, bir animede geçiyordu sanki). yani demem o ki, kaygı dolu da olsa hayat bunun ta kendisi zaten. sen, senin kendine yüklediğin/sana verilen sorumlulukları hiçbir ekstra çaba göstermeden eksiksiz yerine getirirsen zaten illa ki bir şeyler oluyor. şu çeyrek yüzyıllık hayatımda istikrar ve konsantrasyon en önemli kelimelermiş, onu anladım ben.

istiyorsun ki 30'undan sonra "wowww o yaşta hayatım değişti" diyelim. ama yok öyle bişey. sen, hayatı bir yol gibi, günleri yolculuk gibi, deneyim ve tecrübelerinide o yolda önüne çıkan madeni paralar gibi düşün. her gün 1 para topla. sen bunları yapınca zaten kaderden şikayet edemezsin. ayrıca hiç birşey yapmamak yada her zaman yanlış yapmak hayatını kontrol edemediğini düşündürür.

deckard son cümlen tam benlik olmuş. bende kendime 30 yaş sınırı koydum:D ama bir bk olmayacağını biliyorum.

24 yaşındayım ve daha uzuuunca bir süre hissedemeyeceğim.

23 yaşındayken okulu bitirdim. bitirir bitirmez önüme ilk gelen işte çalışmaya başladım. 25 yaşımda evlendim. daha iyi bir işte çalışmaya başladım, eşim iş kurmuştu evlenmeden önce, onu batırdı, falan filan. sonra, evlendikten 1 yıl sonra işler yoluna girdi. evimizi, arabamızı aldık, ay sonunu düşünmeden geçirebildiğimiz bir hayatımız vardı, v.s. ta ki çözemediğimiz sağlık problemleri ile karşılaşana kadar. şu anda maddi konuda sıkıntı yaşıyor sayılmazsak da elimizde avucumuzda ne varsa küçük bir umut için sağlığa harcıyoruz. diyeceğim, her şey her zaman tam olmuyor ama herkes için bu böyle olmaz tabi.
not: 30 yaşındayım, elektronik mühendisiyim.

şu an 25 sin mesela tamam 30 da herşey düzene girecek dersen. kafana öyle bir set çekersen. mental olarak ona odaklanır ve kendi kendini geriye atarsın. o yaşı beklemeye başlarsın ve o yaş geldiğinde mucizevi bir değişiklik olmaz. hayalkırıklığı daha büyük olur.

mantıklı bakarsan hayatın düzene girme yaşı diye birşey yok. olsaydı bile bu biyolojik bir fonksiyon olmadığı için. sarışın ırkta 21-22 yaş arası esmerlerde 23-24 diyemezdik.

hayatın düzene girmesi tamamen sana ve içinde yaşadığın şartlara bağlı bir durum.

yas 30 bi sikim yoluna girmis degil. yabanci dil okuldan geldiydi. makina muhendisiyim, santiyecilik yapiyorum, askerligi halledeli cok oldu, guzel para kazaniyorum ama isimin devamliligi yok, proje bitince yeni is aramam gerekiyor. zirt pirt ulke degistiriyorum, bi yerde en fazla 2 sene kalabiliyorum. yer yurt belli degil, memlekete donsem bu kadar para vermicekler, hem de bunca yillik santiye tecrubesini cope atip tekrar sifirdan baslamam gerekecek. calistigim cografyalar genellikle acayip sikindirik. sosyal hayatim genel olarak cok zayif. bu sekilde omrum curuyor, hic bisey stabil degil, zaman akip gidiyor. evlenmem lazim gibi hissediyorum, sanki bu herseyi cozecekmis gibi geliyor, bu herkes evleniyor baskisi degil, yalnizliktan biktigim icin boyle. ama karsima degecek biri cikmiyor. turk olsun gibi bi derdim kalmayali cok zaman olmus olmasina ragmen olmuyor olamiyor. bi yerlerde cok buyuk bi hata yaptik ama bakalim.

okula başladığımdan beri hayatım yolunda gidiyordu üniversite başladı ağzına sıçıldı. yaş 19 bu arada çok ciddiye alınacak bir vaka değil yani

hayatınızda bir şeylerin yoluna girdiğini, düzene oturduğunu kaç yaşlarınıza geldiğinizde hissetmeye başladınız?

33 yaşındayım daha öyle şeyleri rutin bir şekilde hissetmedim ve sanırım hissetme gerekliliğime de artık inanmıyorum. babalarımızın analarımızın dönemleri geçti artık. düzene oturmuş hayatların nasıl parçalandığını gördükçe de girmesin daha iyi der oldum..

o yaşa gelene kadar neler yaptınız, hangi yollardan geçtiniz? baba parası yemeğe devam mı ettiniz?

25 yaşımdan beri yemiyorum. hangi yollardan geçtimin cevabı uzun..ancak bildiğim şey seninle aynı kalibrede ki kadın ve erkeklerin yollarından geçmemek bazen çok akıllıca olabiliyor.

erkekseniz askerliği nasıl hallettiniz? yabancı dil için bir şeyler yaptınız mı? mesleğiniz nedir?

askerliği kısa dönem yaptım geçti. gene çağırsalar nah giderim. ama aradan çıktı iyi oldu. yabancı dil için okudum, dinledim iyi kötü çalıştım. yabancı dili olmayanların ne kadar zorlandıklarını ahancık gördüm.

öğrendiğim bir şey, abi sakin ol. olur. herşey olur. sakin ol demek git gebeş gebeş yat bi moka yarama demek değil. sakin ol, güzel güzel işine okuluna dersine bak. gelecek sen istemesende gelecek. önemli olan o geldiği zaman orada olabilmek sağlıklı bir bünye ile. çevrende ki bir çok malın nasıl bu yaşa gelip hayat kurduklarını düşün. senin yapmaman işin en büyük engel aslında bu gerginlik. uyu babacım geceleri..

şimdi hatırladım,

www.youtube.com

ingilizce. türkçe altyazı yok. bir şekilde anlayabilirsen çok rahatlatır.

üşenmedim aradım buldum,

www.bialettishop.com

bu manuel cezveleri tavsiye ederim ben elektronik şalalalardansa. Bu marka iyi de bir marka. büyük şehirlerde şekilli mutfak malzemesi satan yerlerde var. bunla güzel güzel yaparsın kahveni sonra da sütü eklersin.

www.damakzevki.com bir de böyle bir web sayfası var. daha alışveriş yapmadım ama internette gördüğüm en çeşitli kahve reyonu onlarda. bu da benim bonusum olsun.

en iyisi kenwood görünüyor. arzum ve delonghi'ler çok çakma görünmüştür bana hep.
ben bundan aldım, memnunum
www.cimri.com

bu makinalari alsaniz bile dogru duzgun kahve tadi almak icin taze kahve cekirdegi bulmak sonra da taze taze cekip icmek gerekiyor. bu baglamda bir bardak kahve size bir makina bir kahve degirmeni, yarim saat + 10-15 dakika tor tor tor gurultuye mal oluyor.
bir de mutfakta yarattigi kalabalik ve makinayi temizleme derdi olusuyor. bunlari bi dusunun derim. gecen ay abim almisti (bosch aldi sanirim o) ve ben onceleri cok heves etmis olsam da kendi evine goturmesini heyecanla bekler oldum bi sure sonra evde yarattigi kalabalik yuzunden.

ekleme: tor tor tor gurultu kenwood gibi olan makinalar icin.

bu arada soyle bi site var: www.baristasepeti.com belki isinize yarar.

1. kesinlikle vardır. halamın kedisi kuş sürüsünün peşinden atlayıp kestaneyi çizdirmişti. 1 ay hastanede yattı

2. sineklik taktırabilirsiniz camlara. ama öyle kolay açılan bişey olmamalı. böyle kilitli tarzda bişeyler bulabilirseniz hiçbir şey olmaz.

1-bilerek atlayacağını sanmam ama börtü böceğe pati atarken dengesini kaybedebilir.
2-sineklik yaptırmak en kolay çözüm olmakla beraber, size görüntü kaybı yaratması sebebiyle aynı zamanda kötü bir çözümdür de. bir de pencerenin içine yer yapabilirsiniz,pencere hizasından biraz alçak şekilde bir sehpa ve üstüne minder falan..

sineklik ve kedi patileri. çok sakıncalı :))

1 bilemedin 2. kat gibi burası? benim bildiğim kedi orda düşerse bir şey olmaz.6. kattan düşüp yürüyerek giden psikopat kediler var.

sineklik rulzzzz... goruntu kirliligi vs kedi dusmesi..

ağzına vur bir kere bir daha oraya çıkmaz.

sineklik en iyi çözüm gibi. ben kullanıyorum sanırım zarar da veremiyor benim arkadaş. bir de balkonlar için ağlar var. onlara da iki senedir bir zarar veremedi.

Kesinlikle düşme riski çok yüksek... Patileriyle delemeyeceği kadar sağlam bir sineklik yaptırmalısınız, ya da camları açmayacaksınız hiç.

akacak kan damarda durmaz. rahat olun...

sineklikten ziyade
eskisehirkalbimveteriner.com balkon demirine yaklaşık 45 derece açıyla iki demir çubuk arasına gerin bunu cubukları demirciye yaptırın maliyetli bişey olmaz,görüntüyü de engellemez.

benim de ankara kedim var, her çeşit akrobasiyi yapıyor 4 senedir pencere kenarlarında daha düşmedi, ben de aynı sebepten, dışarı izleyebilsin diye karışmıyorum, zira yalnız yaşayan adamım kedi çoğunlukla bayiyordur..
tabi bu daha düşmeyecek anlamına gelmez, ama bence önünü kapatmayın, onlar biliyor ne kadar dengede duracaklarını..

çelik telden oluşan sinekliklerden kullanıyorum ben evin tüm pencerelerinde.. 2-3 mm'lik kafeslerden oluşan çelik telden alıp marangoza pencere ölçülerinde çerçeve yaptırabilirsiniz. çelik teller dayanıklı olduğu için yırtılma riski yok, ayrıca evin içinden rahatlıkla dışarıyı görebilirsiniz.

Bu akşam İndigo'da Bülent Ortaçgil ve Birsen Tezer var. Yağmurlu bir perşembe akşamı iyi gidebilir. Yok o olmaz diyorsanız da Jolly Joker'de Serkan Çağrı performansı...

teşekkür ederim! Serkan Çağrı'yı ilk defa duydum! Bir araştırayım.

peyote de gevende var. çok şanslısınız

trabzon'da adama içki mi içirirler?

gerçekçi olunuz lütfen.filmdekiler filmde kalır.ordaki ortam hiç bizim polisimize benziyor muydu? ekibin tamamı içiyor filan.. eskidendi onlar..ayrıca gaza gelip de ''burda nerde içebiliriz''demeyin Trabzon sınırları içinde..hastaneydi,112'ydi filan uğraşmayın..burda gidin bir laz bara, Fuat Saka filan dinleyin.gencecik çocuklarsınız yazık ederler, '' yeni Trabzon'da''!!!

oyoyyyy
gozumsunuz ya, ziganaya gidin siz bulursunuz istediğiniz turde bir yerler.

daha iyi bi yer bulamadınız mı yahu? geçen yıl tutuklu devrimciler için açıklama yapan 5 kişiyi 100 kişi birden linç etmişlerdi sokak ortasında tekme tokat. içki olayı bence de tehlikeli olabilir.

trabzonda nefes de almayın dövüyolar. ıyy gerici pis insanlar.

evet nerde içebiliriz demenize gerek yok zaten meydan publar var o kadarda gericiler bak.

öyle içilecek bi yer var mı yayla felan bilmem ama "yeni Trabzon'da" gibi ifadeler kullanılınca tepem attı.

gençler abartmayın, evet trabzonun faşizan yapısını biliyoruz ama sonuct orası bir şehir kulturu olan, oldukca eski bir yerdir.
trabzon'da içki içilir. hem de hunharca..

akçaabaatta hıdırnebi yaylası var arkadaşlar, bungalov ev kiralayabilirsiniz, evlerin maksimum kaç kişi barındırdığını tam olarak bilmiyorum, içki olayına gelince yılbaşı geceleri trabzonda tavla oynanan mekanlar bile içki verir.
www.tatilsevinci.com adresinden hıdırnebi yaylakent ile ilgili bilgi alabilirsiniz. Akçaabata Trabzon merkezden dolmşla gitmek 20 dakika, sonra akçaabat merkezden yaylakent sizi servisle alıp tesise çıkarıyor. İletişime geçerseniz gerekli bilgileri verirler.

Not: Fotoğraflardan daha güzel manzaralara tanık olabilirsiniz.

cevaplar ve yorumlar için teşekkürler. hayatımda ilk defa trabzon'a gitmiyorum. önce ki gözlemler,

-şehrin merkezinde bir çok pub-bar bişi var. ama rakı balık yapacaksan biraz dışarı çıkacaksın. çıkınca da deniz kenarında çok güzel takılacaksın. yani aslında içki açısından bir çok anadolu kentinden daha iyi.
-e tabii filmlerde ki yerlerin aynısını aramak zor ancak fikir versin istedim.
-trabzon'a ilk geldiğimde benim de kafamda önyargılar var idi. özellikle Hrant Dink cinayeti ve sonrasında ki destek beni ürkütmüş idi. Ancak oraya gidince anıyorsun ki Trabzon eski bir başkent ve tek ilçesi Pelitli değil. Ben demokrat ve tertemiz insanlar ile rakı içtim her gittiğimde!
-zpider man sorumun tek cevabı senden gelmiş eline sağlık!

beyaz

siyah her zaman iyidir..

beyaz çok böyle 90ların motorcu serserisi havası veriyor kötü
siyah iyi

beyaz kıro gibi durabilir. siyah key

beyaz atlet süper sexy. kaslı vücudunu ortaya çıkarıyor ooyyy yirim titreyerek :P

ortayı bulalım. gri olsun. siyah daha karizmatik tabi...

siyah. .

siyah.

Ömrümüzü yedin Karahan, canın hangisini çekiyorsa onu giy. Bence siyah deri ceket olmamış. Deri cekette kahvenin tonları güzel duruyor bence. Siyah deri ceket fazla radikal bir tercih. Seni tanımadığım için, bilemiyorum. Belki senin için doğru tercih, siyah deri cekettir.

siyah

pek anlamam uluslararası ilişkilerden ancak aklıma geleni paylaşayım dedim..

1. varlık vergisi ve 6-7 Eylül Türkiye'nin azınlıklara ettiği zulme örnek olaylar. bu hatalı işleri uluslararası arenada işin insan hakları tarafına daha çok bakan kurumların haklı olarak gündemleştirebileceğini düşünüyorum.

2. kıbrıs meselesinde iş uluslararası bir boyutta sanki. türkiye adaya çıkarma yaptı ve geri çekilmiyor. bir çok ülke türkiye'yi orada işgalci olarak görüyor.

3. bir de bu ua ilişkiler daha çok pazarlık işi sanırım.

zamanım vardı düşüneyim biraz paylaşayım didim..

varlık vergisi olayında herkesler türkiyeyi 2. dünya savaşına sokmak istiyordu.

6 7 eylül olayları, türkiyenin sovyetler birliği yanına kaymaması için marshall planı ile yardımlarını eksik etmezken yaşanan olaylardı. yunanistan ya da türkiyeden birini seçmek diğerini sovyetlerin kucağına itmek demekti

bu kadar erken bir tarihte azınlık hakkı falanın da esamesi okunmazdı.

ayrıca bu bir iç olaydır.
pkk da iç olaydır dersen, o özellikle politize edilmiş bir iç olaydır.

bir de abd batı ittifakını düşündüğünden 6-7 eylül olaylarını gündeme getirmektense iki müttefiki arasında uluslararası sorun çıkmamasına özen göstermiştir. kıbrıs mevzusunda ise olay sadce abd-türkiye- yunan üçgeninde dönmemiş ve farklı tablolar ortaya çıkmış...

Ağva cok lezizdir misal.

Ha söylemeyi unuttum, Ağva da olmasın ya, çok gittim geldim, başka bi'yer olsun istiyorum :)

Kilyos da fena sayilmaz bu anlamda ama cok soguk olur $imdi.

Bak biraz salakca gelebilir ama ben cok sik yapiyorum bunu, ilk anda akla geldigi kadar salakca bir fikir degil.

istanbul'a yakin yerlere gitmek icin ula$im vs. bir suru para, ayrica kalacak yer de oyle. Oysa git sabihagokcen e bin bir ucaga ver elini dalaman. Dalaman Dalyan arasi 15 dakika, Dalaman Marmaris arasi 45 dakika, Dalaman Fethiye arasi 1 saat, Dalaman Gocek arasi 15 dakika. Her biri de istanbul'dan cok cok daha ucuzdur. istersen Dalyan'da kalabilecegin cok guzel ama o kadar da ucuz bir otel ismi de verebilirim sana agaclar icerisinde yer alan. Sabiha Gokcen Dalaman arasi da 45 dakika ve ucak fiyatlari ozellikle bu donemde sudan ucuz.

Demi$tim salakca gelebilir ama hesaba vurdugunda istanbul'a yakin bir mesafede gidecegin yerden hem daha yakin hem daha ucuz olacaktir.

çok yakın değil, gidip de kalmadım ama mudanya çıkışı araba ile geçtim zeytinbağı'ndan.

www.tatildeyim.com

burada biraz bilgi buldum. aklına yatarsa pek cici bir yer idi. araban var ise o yol on numara..

bilumum pixar filmleri, dreamworks'ü meh'tir ama how to train your dragon iyiydi son dönemden.

7 yaşında 15 yaşında ve sen de 20'li yaşlardasın muhtemelen? bu üç nesle hitap eden film.
wall e olabilir cars olabilir.

buz devri falan izlemiştir bunlar. yoksa onlar iyi giderdi. animasyona sar abi.

up geliyor aklıma benimde. shrek ya da.

hepsini ben izledim ya :(

monster house?

(bkz: a christmas carol)

anime olmaz mı? totoro, ponyo falan? miyazaki amcanın eserlerinden?

saftirik diye bir film vardı. bizim ufaklıklar sevmişti. sizde seversiniz kuvvetle muhtemel.

madagaskar

Ratatuy

geç kalmadıysam eğer;
pıtırcık (le petit nicolas)
adına ve fransız filmi olduğuna bakma, güzel bi film

www.sinemalar.com

Meşrutiyetteki simit sarayı'nı güzel yapmışlar. simit sarayı deyip geçme, yemekleri de güzel, mekan da.

eskişehir yolunda kafes var. bahçesi filan da var. benzinliğin yanında, halkbank binasını geçince.

-odtü'de yapılabilir,
-gölbaşı kenarında ki beykoz'da yapılır,
-365'in yanında ki lozan parkının içinde ki tesiste yapılabilir,
-www.numanusta.web.tr burada yapılabilir, daha gitmedim ama övenini duydum,
-incek tarafında ki mekanlarda yapılabilir

bunların hepsi araba ister.

kızılay'ın çevresi yazdığını şimdi fark ettim. uçmuşum kusura bakma.

Ben de Park Bulvar'ı söyleyeceğim.
Tabii öğrenciysen Ormancı'nın kahvaltıları da güzeldir. Konur Sokak'ta. Ormancı'nın arka tarafına oturursanız sessiz ve sakin olur, güzel olur.

eheh olsun sonradan lazım olur, fazla bilginin ne zararı var.

mado'nun kahvaltısı da fena değil, hatta kızılay koşullarına göre iyi bile denebilir. meşrutiyet'e de şube açmışlar.

Konakbay çiğbörek. Aklın çıkıcak

devrim arabaları, kötü tohum(1963), hacivat ve karagöz neden öldürüldü.

soul kitchen, eşkıya, ağır roman.

kader, uzak, duvara karşı

natuk baytan'ın çektiği kemal sunal filmleri. (bkz: kemal sunal filmlerinde natuk baytan ekolü)

yavuz turgul'un çektiği şener şen filmleri.

yol, duvar,sürü. yani yılmaz güney filmleri. üstüne bir de fatih akın filmleri. sonra babam ve oğlum bir de. arkadaşının derdi türkiye'yi tanımak ise bir fikir verir bence.

bulutları beklerken
sen ne dilersen
kabadayı
cahil periler
ayrıca kimse kusura bakmasın ama: güneşi gördüm

iffet
gemide
barda

uzak

(gemide, ağır roman, fatih akın) +1

- gemidenin eşi "lalelide bir azize" nasıl unutulur.
- uçurtmayı vurmasınlar
- duvar (yılmaz güney)
- Düttürü dünya
- Züğürt Ağa
- Selamsız bandosu
- Gönül yarası
- Masumiyet
- Takva
- Muhsin Bey

Film değil belki ama
- otel odaları (belgesel)

(bkz: dokuz)
(bkz: kaç para kaç)
(bkz: yazı tura)

selvi boylum al yazmalım

Hayat Var
Sonbahar
Pandora'nın Kutusu
Kosmos
Yumurta- Süt- Bal

zeki kırtasiye. bir de büyük kırtasiyeciler.

En ucuz Necatibey'in Sihhiye girisindeki kirtasiyelerde bulursunuz.

piyasadaki e-book readerların hemen hepsi pdf okuyabiliyor ama o pdf'leri kendi copyrightlı kitapları gibi mi gösteriyorlar bilmiyorum.. düzgün gözükeceklerini bilsem nook ısmarlıycam ben de..

kindle ile nook arasında çok uzun süre bocaladıktan sonra nook aldım. nook mopirayt demiyor. gigapedia.com'dan güzel güzel kitapları indiriyorum ve calibre isimli şahana programlan epub'a çevirip okuyorum.

aslında bu cevap weeping guitar'a da gaz verme amaçlı. bilader al bence çok iyi alet. jupiter kardeş ben kindle kurcalamadım bu arada.

forum.paticik.com bu forumda da Gerge rumuzlu bir arkadaş var akla gelebilecek tüm soruları yanıtlamış. Ha o da nook insanı ama readerları bayağ bir incelenmiş.

istiklal caddesinin bir arka sokagında yenı melek vardı eskıden oranın yanında mono var. yenı acıldı. tarzları jazz, sızın ıcın dj bıle getırtırler.

nardis var. tuzlu ama.

hastaneler yapıyor mu o işi? benim tavsiyem ankara'dan ve hastane değil. adını unuttum dükanın, tunalı hilmi, tadım pizzanın olduğu pasaj. geçen bir piercing takıcaz diye 1o dakika dezenfekte etti adam bünyemi. temiz bir yer.

ttnet war orada ve etrafta priz bulamadım ben.

north var ya, orada zaman geçirebilirsin. bir bira 1 saatte içilir. kimse kalk git demez.

bir de şu geldi aklıma, anadolu jet ile uçacaksan CIP hizmeti al. git CIP'de takıl. İzmir'in CIP'si iyi gibiydi. 30 TL'ye hem fiş hem beleş yemek hem de güzel koltuklar (2007'de öyle idi)

anadolu jet, evet. o ne nası oluyo?

Kapılara gecmek icin son güvenlik kontrolünden geçince bir kafe var, orada masalar var kenarda calisma masasi gibi, hepsinde priz var. TTNET wifi var, evde kullandigin adsl kullanici adin ve sifrenle kullanabiliyorsun.

işte bu süpermiş! teşekkürleeer.

@qwertyuo valla süpermiş. demek ki bende bu cumartesi orada olacağım! teşekkürler!

CIP kullanırsanız oradan wireless şifresi alabiliyorsunuz.

bir evde pakpen ile kapatılıp bir tane de kapı konulduğunu görmüştüm ama bence oraya ahşap daha iyi gider.
edit: şimdi düşündüm mayaa'nın fikri daha güzel bence.

eski tip evlerde böyle bir yeri bölmek için ahşap kapı da yapılıyormuş herhalde ki pek çok örneğini görmüştüm. yarısı buzlu cam geri kalan kısım ahşap. istiyorsan kapıyı kapalı tutuyorsun falan. tabii sizin istediğiniz gibi birşey mi emin değilim.

bunu babama sorsan, ytong alırız, öreriz, üstüne de sıva, sonra boya, derdi.

ytong tuğla ya da cam tuğla kullanabilirsiniz. ytongla daha duvarımsı olur, ama cam tuğlayla daha dekoratif bi hava verebilirsiniz. yapı marketlerde bulunabilir ikisi de...

bizim ev de aynen böyleydi. araya kartonpiyerden bir duvar ördürdük aynı renge boyadık cillop gibi 2 odamız oldu.

ses yalıtımı falan da istiyorsan ytong iyi fikir, ancak üzerini öremem falan dersen evde her yer bembeyaz toz olur, çok dökülen bir malzeme.

(bkz: kartonpiyer)

pvc akordion kapı ,hem ucuza geliyor,hem siliniyor,hem de neredeyse boydan boya açılabilitesi olduğundan çok kullanışlı

alçıpanla bölünebiliyor

anaam benim odamın resminin değişik renklisi. odanın baska girisi yok gördüğüm kadarıyla. L salon oluyor heralde bu. oraya televizyonun olduğu tarafa kapı yaptırdık biz. 180 lira. bir kanadı sabit diğer kanadı açılıp kapanır bildiğin kapı.
akerdeon kapı çok kötü ya. bizim memleketteki eski evde vardı. bir boka yaramıyordu. vakit gectikce acıp kapaması çok zor oluyor.

biz de alçıpanla halletmiştik ev arkadaşımla.

asıl soru şu dostum: ne amaçla bölüyorsunuz? eğer kartonpiyerle bölerseniz odalardaki ses olduğu gibi yan odaya gider. daha kaliteli ve uzun ömürlü olmasını isterseniz tuğla, sıva, alçı, boya.

ayrıca kartonpiyer ince olduğu için ufacık darbede çatlak verip kırılabilir.

oda bölmedim hayatım boyunca ama OSB denilen suntadan daha sağlam malzeme ile bir sürü ev eşyası yaptım kendime. bahaus'dan kocaman bir kalıbı 25 tl gibi bir fiyata alabilirsiniz. tamamen uyduruyorum,

iki kat OSB alıp araya yalıtım malzemesi gibi olan o kartona benzeyen şeylerden koyun üzerini de duvar kağıdı ile kaplayın. tamamen uydurdum.

cam tuğla olabilir.

perde iyidir perde :) he yok tam kapatma diyorsanız suntaların üstüne alcıpanlı birşey yapıyorlar.makul ve çözüm olur.tabi fazla dayanmamakda fayda var.

img411.imageshack.us

bi dergide görmüştüm böyle kocaman kalınca beyaz parlak renkli bi pano düşünün onu yukardan asmışlar sağı solu boş üstünde de fotoğraflar resimler falan var güzeldi

en temizi alçıpan

bu sorunun cevabı yok aslında. yani elbette ki var da sivillerde yok.

ama şu deneyimler işe yarayabilir, asla bilgi niteliğinde değildir, kulaktan duymadır-başıma gelendir.

-315. dönem askere gittiğimde benim ile birlikte giden kısa dönemlerin çoğu (ya şans ya da öyle planlandı) doğu'ya gittiler. hakkari'de sınırda dağlarda askerlik yapanlar çok idi. hiç bir tanesi de çatışmaya girmedi. karakoldan dahi çıkmadılar. ama asla diyemem ki kısa dönemleri çatışmaya sokmuyorlar. bu konuyu gerçekten bilecek tek yer TSK.
-Çatışmalatrın yoğun olduğu bölgelerde ki askerlerin (anladığım kadarı ile uzun dönemlerin özellikle) ciddi bir kısmı her an çatışmaya girebilecek şekilde oraya gidiyor. Ancak bu çatışmaların yoğunluğu mevsime, politik gelişmelere, uluslararası ilişkilerde ki rotaya çok bağlı olduğu için ne desek o da yalan.

yazdıkça fark ediyorum. Bu soruyu bir daha sormak ve daha net sormak lazım. yani bugünlerde mi? 93-96 yılları arasınd mı? mesela o yıllarda hergün çok yoğun çatışmalar oluyor idi sanırım. Ama 2002-2008 döneminde geriledi çatışmalar. bir de kim için? muazaff subaylar, kısa dönemler, uzun dönemler?

aklıma takıldı yahu,

kısa dönemler içinse eğer soru; kısa dönemleri çatışmaya sokmuyolar, zaten 4 hafta eğitimin bi işe yaramıycağının hekes farkında. anca karakola düşersin, karakolu basarlar, öyle çatışmaya girersin, ki bu da doğuda çok düşük bi ihtimal değil. ama normal erler bildiğin dağda bayırda operasyona gider çatışmaya girerler.

sağolun...
yok, uzun dönem yapacağım askerliği. uzun dönem için soruyorum.

sen bize askerlik yapacagin yeri soyle ben sana ihtimalleri soyleyeyim?

tabi belirli seyleri bilmek lazim, komando birliginde yaparsa acemiligi askerler gidecegi yerde zaten onlar devriyeye cikiyor daga bayira belirli yerlerde surekli gezer halde olurlar..basinda da uni mezuni bir astegmen olabilir 12 ay askerlik yapan, o da komanda birliginden geliyor (Foca vs), bunlarin catismaya girme olasiligi var ama boyle bir yerde askerlik yapan bir arkadasla konustugumda teroristlerin bu tur bir grup ile sicak catismaya girmekten kacindigi onun da en buyuk korkusunun boyle yerlere sevk edilirken aracta saldiriya ugramak veya mayina denk gelmek oldugu seklindeydi.

ikincisi de sinir karakollarina veya doguda belirli birliklere dusersen bu birliklerin saldiriya veya taciz atesine ugrama olasiligi var. buralarda zaten nobet tutma mevzileri oldukca kalabalik olur vs oyle bir kulede 1-2 asker seklinde takilmazlar senin batida gordugun gibi. tutki boyle bir birlige girdin burda herkes bu sekilde olacak diye bir sey yok bu mevzilerde nobet tutmayan askerler de oluyor birligin buyuklugune bagli olarak.

bir de olayin dogasi geregi kis vaktinde sicak catismalar azaliyor bahar ve yaz ile artiyor.

acemilikten sonra yani ustalikta kisa donemler uzun donemlerle pek ala karisik olarak kaliyorlar, oyle bir ayrim yok.
ayrica bu sekilde de sikintisiz gunler gecebilir.

hatta bazen bizim gibi kisa donem olan bazi arkadaslar, uzun donem diger arkadaslarin bizlere yasattigi sikintilardan daha cok sikinti yasatabilirler.

olay zaten kisalikta uzunlukta degil, insan olmakla alakali. bazi seyler biraz şansiniza kalmis.

ozet gecmek gerekirse,
ustaliktaki rahatliginiz tamamen nerde yaptiginiza, hangi komutanlara dustugunuze, birlikte askerligi yaptiginiza, ne olarak yaptiginiza, kac kisilik bir yerde yaptiginiza, yataginizin altindaki destegin saglamligina, nobetcinin uyumamasina ve daha pek cok seye bagli olarak degiskenlik gosterir.

yeriniz tam belli olunca daha spesifik bir sekilde sorunuz. selamlar.

not: gectigimiz sene 329. kd. olarak yaptim, ardimdan da 3 arkadasimi askere yolladim.

la traviata'nın dediği gibi, askerliğinizi, nerede, kimlerle birlikte yaptığınız önemli.

Genelde kısa-uzun birlikte kalırlar. Ani müdahale mangası gibi özel birliklerin kendilerine ait odaları olabilir. Uzun dönemlerin bazıları çok temiz, kısa dönemlerin bazıları çok pis olabilir. Koğuşta ortalama alınıyor :)

evet en fazla 4 kişilik odalarda; digiturklu ,özel kafeteryası olan lojmanlarda kalıyorsunuz ,paşalarla komşu odalarda, günde birkaç saat birliğinize uğrasanız yeter sonrası hep makara -kukara.

yok öyle birşey hocam . ustalıkta anca beraber kanca beraber ,herkes nereye sen oraya .

askerlikle ilgili olarak efsanelere kanma. herşey durumsaldır. bir yere gidersin, zengn bir birliktir, aynen o dediğin gibidir. Türkiye'de bir kaç yerde anca vardır böyle yer.

bir birliğe gidersin 250 kişi yatarsın.

tavsiyem,

haberlere hayallere dalma, en zor koşullara göre fiziksel ve psikolojik tüm önlemlerini al öyle git askere. asla da güzel bir şey bekleme. en güzelinden askerlik yaptım diyen adam bile pek güzel anmaz o günleri. "bir daha olsa gene giderim" diyen abilerin derdi ne asla anlamadım zaten..

uzun dönemlere canavar gözüyle bakmayın. kısa dönemden çok uzun bir dönemden biriyle arkadaşlık yaparsanız daha rahat edersiniz.

bu konuda çalışma çok yok bildiğim kadarı ile. Ancak SBF'den İlkay Savcı'nın araştırmalarına bakılabilir. Hatta belkide alanda ki en geniş kapsamlı araştırmalar bunlardır,

kasaum.ankara.edu.tr

adresinden ilkay hoca'nın yayınları hakkında bilgiye ulaşabilirsiniz. Çok yardımsever de bir insandır, mail atıp hngi çalışma için istediğinizi söylerseniz yardımcı bile olabilir.

yayın var mı yok mu bilemedim. ama foça'da yarı açık cezaevi var, bazı mahkumlar gündüz izmir'e gelip çalışıp dönüyorlar, sebze yetiştiriyorlar, yoğurt üretiyorlar falan diye duymuştum. bir araştırabilirsiniz.

kabak. denizi güzel etrafta da bir sürü koy var. sakin sessiz hali bozulmak üzere. bozulmadan git takıl. biz kişi başı akşama yemeği dahil 50 ye kaldık. ha gece coşayım eğleneyim dersen yok. sohbet var yoga var deniz var. gidiş zor onu da bil...

kulakiçi kulaklıklar bu kategori de değerlendirelebilir.

var, amazonda bulursun, kulaklık kendine ait bir ince kalem pil ile çalışır. pilin yoksa dış ses normal kulaklıklardaki gibidir, pilin varsa dıs sesi naparsan yap duymazsın. süfer teknoloci

electroworld de diğer tekno marketlerde uçaklarda bile dışarıdan ses almayan ve kendinden pilli kulaklıklar var idi.

breaking bad derim başka bişi demem. danu dunu çok çok yok ama olunca da tam var! ana metinde aşk gürül gürül akmıyor ama kadın erkek ilişkilerine bir çok yerden referans var. gülmekten yerlere yatmıyorsun ama öyle sahneler var ki şaşa kalıyorsun-güleyim mi gerileyim mi diye...

the big bang theory

www.eksisozluk.com

friends olabilir. bi de what about brian diye bi dizi var ben çok beğenmiştim ama 2. sezondan sonra kaldırdılar :(

big bang theory miymiş? ne alaka yahu. neşeli dizi de hiç californication vs. gibi değil. bunu saymayın bence.

bored to death olabilir.

baya once bu konuda egitim goren arkadasimin arkadasiyla konusmustum (irtibatim yok suan) 50.000 TL dedigini hatirliyorum. egitim 2 yil suruyormus.

bayan pilotlara pozitif ayrımcılık var diye biliyorum.

tercih ediliyor mu bilmiyorum (neden edilmesin???) ama ben kadın pilotlara rastladım. THYde de var sanırım PGSde de.

thy uçuş okulu bedava, fakat girmek kolay değil.

diğer özel uçuş okulları ise 40-50k euro idi.

www.thy.com

zeitgeist the movie yi izlemeni tavsiye ederim.

biraz bekle şimdi bir cia yetkilisi gelir açıklar gerçekleri.

bu konuya ne yazık ki hiç bir norma vatandaş açıklık getiremez zannımca. çok karışık işler çoookk

www.livemocha.com

gördüm baktım www.livemocha.com'a. teşekkür ederim öneri için..

aklımda ki tam olarak böyle bir yer değil beklediğim tam olarak aslında...

bugüne kadar tek gördüğüm haydar baş'ın ekonomik modeliyle ilgili programı heheh
bir de michael moore'un capitalism'i var.

(bkz: zeitgeist addendum)

trust me... im an economist.
tavsiye ederim.

aklıma şu site geldi..

www.mytvblog.org

bir çok belgeselin dL adresleri var ve belgellerde çok çeşitli konularda. arama özelliği kullanarak değişik belgesellere ulaşabilirsin.

emre gibi ben de sana documentaryheaven.com ve bodocus.com adreslerini öneririm, online olarak izleyebileceğin belgesellerin güzel derlemeleri.

pbs'in 6 saatlik çok süper bi belgeseli var şurda: www.pbs.org rehber falan da var kim necidir bakabilirsin. bretton woods, keynes meynes falan anlatmışlar hepsini faydalı baya.

2008 krizini anlatan bi belgesel var

inside job

güzel bilgiler var

Minsk belki uygun olabilir senin için. ev kiraları Turkiye standartlarının biraz üzerinde olsada diğer ihtiyaçların için aylık 300-400$ yeterli olucaktır. Kışları biraz soğuk olur ama; (bkz: ölsün mikroplar).

bilgim yok ama sadece öneri babında üsküp, ljubljana ucuz olur gibi geliyor bana özellikle üsküp tabi. ama biraz daha vrupanın göbeğine yakın olsun dersen ljubljana makul gibi geldi bana.

batumda yaşa, gayet güzel bi şehir. doğu karadeniz gibi sürekli yağmur yağan bi memleket de değil. hem vize almana da gerek yok. git pasaportunla gir 15 liraya 3 ay kal sora bi gir çık türkiye'ye bi 3 a daha kal filan. 2000 dolar demişsin, orda 1000 dolara kral sensin..

bükreş

üsküp derim bende. gidip yaşamadım ama bir hafta kadar kaldım. çok ucuz ve lezzetli şarapları ve yemekleri dikkatimi çekti. gecesi gündüzü de eğlenceli sayılır çok sıradan değil ancak çok da eğlenceli değil. iklim, doğa da on numara bence.

Ancak bir arkadaşım 6 ay kadar işi dolayısı ile orada yaşadı. anladığım kadarı ile çok sıkıldı.

ben çok yakın zaman önce bir aktar'da buldum bu aletten. böyle bitki börtü satan bir aktar hakikaten. üzerinde de yazıyordu "tütün satılır" falan diye. şansınızı deneyin derim, ciğerlere bayram :)

şöyle bişey olabilir mi hem de free shipping li
(git: cgi.ebay.com

bir de elektriklisi var ben bunun hastasıyım :)
(git: cgi.ebay.com

aslında hepsi burada
(git: collectibles.shop.ebay.com

Ankara'da isen Kale civarında, İtfaiye meydanında bir bak. Orada tütün de satan bir amca var idi belki oralardadır hala.

Bir de amerikan pasajına bakılabilir..

tobacco shop türevi yerlerde de oluyor. atlas pasajında vardı istanbul'daysanız. kadıköy'deki şu askeri ıvır zıvırların satıldığı adını bilmediğim pasajda da mevcut.

eskişehir'de eski otoparkta sarma tabaları 3 liradan başlıyor en kalitesi şu ebayde 6$ olan gibi 5 lira. mis. tütün olarak adıyaman iyi içim vip tavsiye ederim hiç içmediysen çok seversin.

kızılayda karanfil'de dost'un orada hayri diye bir eleman vardı. bilimum rock metal tişörtü satıyordu en son. ben scorpions bile bulmuştum, bu da vardır heralde..

benim böyle converse im var ama satmam :).

karafil çarşısının içinde bu tür tişört satan bi iki yer var. karanfil metro çıkışının solunda kalıyor.

@fundamental

converse i kaçırdım zaten bulamıyorum şuan , yaramı deşme : (
bu tshirtleri bulucam ama hırs yaptım : )

@nen var kuzum,

o converse bana 1.5 numara büyük ama varsın olsun çok müthiş bir şey ya :) sana da tavsiye ederim hagshsas

aynısı var mı bilemem ama shades müzik yıllardır ankara'da en çok çeşidin bulunduğu dükkanlardan biri. tunalı'da. Adresi için google ben de ezberden gidiyorum.

sakarya'da mısır çarşısı var orda muhakkak vardır.

tunalının kızılay tarafındaki baslarında da var iki yer bildigim kadarıyla

adam akıllı bi eczaneye sormayı dene. melissa çayı fitoterapötik bir çay olduğu için içinde standartlara uygun miktarda etken madde olanını depolardan getirtebilirler.

bahçelievler 7.cadde de lokman hekim var orda bulunabilir zannımca

son günlerde bende kafayı taktım bu bitki çayı meselelerine. Bir kaç aktardan da alış veriş yaptım. Şimdiye kadar gördüğüm en temiz aktar Atakule'den eski Anayasa Mahkemesine giderkenken sol kolda otobüs durağının hemen arkasında kalan adı da sanırım Cemre olan dükkan. Diğer aktarlardan farkı melisa çayı çersiz çöpsüz idi ve adam gerçekten bilgili.

metro'nun sakarya caddesi çıkışından çıkınca, sağında kalan dükkanlar silsilesini cadde sonuna kadar takip et, zaten 200-300 metre bir şey en fazla, orda 2 tane olacak. biri girişte, biri de ikinci hostanın yanında.

sağolun tüm cevaplar için. poşet çay almış bulunmaktayım, 7. cadde lokman hekimden. fiyatı da 3.50 gibi birşey idi.

bu arada melisa çayı denildiği gibi stres mtres bırakmıyor, özellikle proje final zamanlarında cillop oluyormuş.

ama fena uyku getiriyor. dikkat etmek gerek.

valla ben gitmedim oralara ama arkadaşından şunu isteyebilirsin gibi geldi, kuvvetle muhtemel bir çok küçük dükkan vardır ve oralara özel hoş bir malt satan yerler vardır. Dükkanda ki amcalara sormak fransa'da şarap alırken çok işime yaramış idi.

Ha kasmıyım diyor ise Single Maltlar arasında en güzellerden biri Talisker. Dutyfree'lerde 100 ytl civarı ve 100ml olanlarından alabilir arkadaşın gelirken ve çok da keyif verebilir.

Biraz single maltları araştırmışsan görmüşsündür çeşit ve lezzetler çok farklı. Ben senin yerinde olsam bir tane iskoçyadan denemelik bir yerel alır bir tane de garanti süper tat verecek talisker alırdım.

İlla iskoçyadan gelmesi gerekmiyorsa duty free de gayet iyi örneklerini bulabilisiniz.
Lagavulin,Laphroaig gayet lezzetlidir..

peki duty free daha ucuzdur di mi? :/ aslında hiç gerenk yok glasgowdan getirtmeye falan her halde...

Glasgow'un 40-50 km kuzeyinde Stirling'i geçince imalat yapan köyler var.. Oralara yolu düşerse ordan alsın.
Stirling kalesini de bir gezsin.

Hava limani disindan aldigi bir siseyi ucaga almakta zorlanir arkadasin. Yeni guvenlik kurallari falan.

Senin ozellikle istedigin bir single malt yoksa duzgun bir taneyi alsin duty-free'den. Gayet memnun kalirsin.

@porsgemsheniark; hım süpermiş, yolu düşerse almasını söylerim tabi ki de, fiyat durumu hakkında bir bilgin var mı?

@wpi; bildiğim kadarıyla bir kota var uçağa sokmak için. 2 şişe miydi neydi hatta kota da. yani 1-2 şişeye laf yapmazlar her halde :/ ama fiyat araştırması yapacağım, eer baya bir fiyat farkı olursa duty freeden alınan viskinin hiç kasmayacam iskoçyadan falan alsın diye.

(bkz: jethro tull)

(bkz: camel)
(bkz: supertwister)

jethro tull yanıtına katılmak ve bilhassa spiral şarkısı

magnatune.com

jazz diyarından,
Yusef Lateef, biraz soul biraz funk
Herbie Mann, tam senlik gibi geldi.
daha sert sololoar içinde,
eric dolphy

albümleri...

küçük saat çetinkaya civarında çok otel var ama fiyatları 80-110 tl civarı yine orada Eyvan kebap var uygundur güzeldir lezizdir. or da bi otel daha vardı aynı cadde üzerinde çetinkaya-küçüksaat arasında unuttum adını o daha uygundur sanırım 60 filan.

edit: adı koza otel 50-60 gibi bi fiyat çeker en çok sanırım. o civarda başka otellerde bulursun ama ...

yenicami'nin yanındaki aradan girince hacı salih var, iyidir.

www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com

ben senin yerinde olsam "yamaçlı güneşli" otobüsüne binerdim. sonra sağda kebapçı adil yazısını gördüğüm zaman inerdim .) eyvan mevyan tırt hepsi.

kebapçı şehmuz fena değildi-rakısız sadece kebap için. konaklama içinde Turizm MYO'nun oteli var garın karşısında. diğerleri pahalıdır ya da gözün tutmaz.

konuyla ilgili kanunlar ve düzenlemerden bu bilgiye ulaşabilirsin. 1111 nolu askerlik kanunu ve google kullanarak boy kilo oranını, askerlik ile ilgili forumlardan da süreci yaşayanların deneyimlerine göz atmanda fayda var.

tabii önemli olan kanunlara ve düzenlemelere bakmak. hurafelere inanmadan tsk nın da bir kurum olduğunu unutmadan araştırmak lazım.

19 ve Üzeri Yaş İçin Boy ve Kilo Oranlarını Gösteren Nomogram

Boy (cm) Ağırlık Üst Sınırı (kg) Ağırlık Alt Sınırı (kg)
164 72 51
165 72 52
166 72 52
167 73 53
168 73 54
169 74 54
170 75 55
171 76 56
172 77 56
173 78 57
174 79 58
175 80 58
176 81 59
177 81 60
178 82 60
179 83 61
180 84 62
181 85 62
182 86 63
183 87 64
184 88 64
185 89 65
186 90 66
187 91 66
188 92 67
189 93 68
190 94 69
191 95 70
192 96 70
193 97 71
194 98 72
195 99 72
196 100 73
197 101 74
198 102 75
199 103 75
200 104 76
201 105 77
202 106 78
203 107 78
204 108 79
205 109 80
206 110 81
207 111 81
208 112 82
209 114 83
210 115 84"


Ağrılık üst sınırı : 1.80 boyundaki biri icin icin, agırlık üst sınırı 84 kg güzel kardeşim. 117-84 = 33 kilo vermen lazım güzel kardeşim.

Epey bir miktar düşürmeni isterler fakat 33 kilo da değil. 5-10 kilo fark olabilir sorun yapmıyorlar üst sınırda bildiğim kadarıyla.

simdi bunu ben de merak ediyorum.

yalniz verilen tablo ile ilgili mevzuatta soyle deniliyor.

" Madde 4 — Aynı Yönetmeliğin 7/1/2002 tarihli ve 2002/3627 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 25 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ile dördüncü fıkrasındaki "5 Numaralı Tablo" ve altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Askerî öğrenci adaylarının sağlık kurulu muayeneleri; Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının belirleyeceği tam teşekküllü askerî hastahanelerde yapılır.

Türk Silâhlı Kuvvetlerinin askerî okullarına alınacak öğrenci adayları, tam sağlam olmalı ve diskromatopsi bulunmamalıdır. Kız öğrencilerde genital muayene, anamnez ve inspeksiyonla yapılır. Hekim lüzum gördüğünde pelvik ultrasonografi ve diğer muayeneler ile lâboratuvar muayenelerini yapabilir (Hymen muayenesi yapılmaz.). Öğrenci adaylarının boy ve kilo oranları ile ilgili değerlendirmeler aşağıdaki tablolara göre yapılır.""

kisaca bu askeri ogrenciler icinmis gibi gorunuyor. normal er ve erbaslar icin ne olduguna dair tam net bir sey gosterebilecek veya durumu netlestirebilecek birisi var mi?

boy kilo arasındaki fark 30 kilodan fazlaysa gitmiyorsun. ama seneye gene muayeneye çağırıyorlar. yine fazlaysa yine gitmiyorsun. eğer çocukluktan itibaren fazla kilolu olduğunu kanıtlayabilirsen çürük alıyorsun. ama öyle bi durum yoksa iki üç sene sürekli muayeneye çağırırlar.

yalan o tablo salla onu bi kere. o tablo sadece şu işe yarıyor eğer ordaki oranlara uygun değilsen kağıdına arızalı yazıyolar. bu bi boka yarıyo mu dersen hiç bi boka yaramıyo. yani kıtaya gidince "aa bu çocuğun kağıdında arızalı yazıyomuş bu içtimalara çıkmasın, spora katılmasın" demiyolar. kilon eğer gerçekten aşırı olursa yani 180 boya 180 kilo falan belki bi ihtimal almazlar. o da askerdeyken ölmeni göze alamadıklarından yani seni düşünmüyolar orduya zeval gelmesin mantığı. nasıl ki tutuklu olanlar hastaneye yatınca hemen serbest bırakılıyo ya tutukluyken ölmedi oluyo ondan sonra aynı mantık. göt korkusu yani.

o kadar da abartmayin. cok fazla insan var fazla/az kilodan askere alinmayan. ornegin cocugun birisi 180 boya 112 kiloydu ve 3 senede gitti geldi. alinmadi askere. ustelik saglik durumu uygun degildir diyerek. gercekte cocuk amerikan futbolu oynayan her hafta 3-4 antremana cikan birisi.
benim sadece merak ettigim bu tam olarak neye gore belirleniyordu. hukuki.net teki aciklamalardan bi halt anlasilmiyor. sudur diyebilecek birisi yok mudur? misal 195 boyundaki adam en az kac kilo olursa alinmaz askere?

180 e 112 kilo olan ve amerkan futbolu oynayan adamın başka sakatlığı vardır ondan alınmamıştır öyle bişi yok. millet boşuna mı öküz gbi yiyip obezliği göze alarak şişmanlamaya çalışıyo? öyle olsa bi ay fast food yersin sonra askerden muaf olursun. yek yea.

giderlerli neredeyse 0'a yakın da o yüzden. çayı yapana, satana efendime söylim mekana, elektriğe, suya vs. para ödenmediği için satış fiyatları hammadde giderleri + %10 gibi bir rakama geliyor. Birde askeriyeye mal genelde ihale ile büyük miktarda alındığından mal alış fiyatları da düşük oluyor.

kâr etmeden satıyolar galiba marketlerde falan. ee işçi masrafı yok, kira masrafı yok. üstüne bi de yüklü miktarda alıyolardır muhtemelen.

üstüne stokları iyi :D askerde 1976 yılı damgalı et gördüğünü iddia eden çok insan var. o zamanlar et ucuzdu ülkede :D

@divit:
starbucksla kıyaslamana gerek yoktu :). normal bi tekel bayii ile kıyasla mesela. 2.5 lira değil mi bi şişe bira. orduevinde 2 lira ya da 500ml kapalı su 15 kuruş dışarda 50 kuruş gibi.

her şey maliyet kalemlerine göre değerlendiriliyor ve çok çok küçük bir karla ya da kar olmadan fiyat biçiliyor. örneğin ben askerdeyken de bir bardak (küçük plastik bardak) çay 10 kuruştu. bir bardağın malieti de 8-9 kuruştu. 10 kuruşlık bedel, 1-2 kuruşla kar değil de para üstü sorunu düşünülerek bile belirlenmiş olabilir.

eleştiri maksadıyla sormuşsun tamam da ben şahsen bunda eleştirilecek bir şey göremiyorum?

neyse, yukarıdaki sebeplere ek olarak vergiden muaf yerler olmaları ucuz olmasında önemli bir etkendir.

askeriyede kar oranı sabittir.%10.bir kuruş üstüne sat(a)mazlar.

malı toptan aldıkları için çok ucuza geliyor, herhangi bir bakkalın-marketin 10 katı mal alıyor adamlar... ayrıca kar amacı yok, çok cüzi bir karla satıyorlar, en ucuz market bile min. %25-30 civarında kay koyuyor aldığı malın üzerine. ama bu adamlar koymuyor onun için de ucuza satıyor.
benim de paraya ihtiyacım olmasa, sırf zevk olsun diye açardım öyle bir tükan, karsız satardım her şeyi, ama paraya ihtiyacım olduğu için yapamıyorum

emre, askerde kantin başkanlığında çalışan emekli bir çavuş şunları gördü,

-yüzde on kar koyarsın, dahası olmaz- azı olabilir yuvarlamalar ile.
-firmalar inanılmaz iskonto uygular-deli gibi promosyon ürün gelir, algida-cocacola gibi firmalarda iskonto oranlarının yüzde 30-40 gibi bir rakama ulaştığını hatırlıyorum. Yani bakalla 10 lira ise algida askeriyeye girişi 7 lira!
-özel firmalar kira-istihdam için deli para harcarken- sabit giderleri var iken yani- askeriyede bu giderler çok düşüktür-hatta yoktur.

Ha bu durumda kar eder mi kantinler, hemde nasıl ederler inanamazsın! Tüccarlar ile konuş belki de en ballı yer askeriyedir iş yapılacak. Zamanında tık diye paranı öderler, saçma sapan naz niyaz yapan komutanlar tek derdindir, büyük parti mal alırlar, daha ne olsun!

emresorkun()gmail.com a bir mail at rapidlerini gönredeyim sevabına..

hayır değil nokta.
is gwave the facebook olsaydi belki birşeyler söylenebilirdi. işin zor.

twitter sadece facebook'taki status update özelliğine karşılık geliyor, bu nedenle facebook'un yerini alması mümkün değil bence. facebook'ta olan diğer özellikler (fotoğraf ekleme, uygulamalar, chat vb.) daha çok kullanılıyor.
bi de google'da twitter vs facebook diye aratırsan pek çok şey çıkıyor, mesela:
www.twitip.com

amaçları farklı ama facebook şu an ulaşılması en üst kategoride yer aldığı için gelişmekte olan sosyalleşme siteleri (twitter'a bunu demek yanlış olabilir ama followers, following olayını sosyalleşme olarak kullanan gördüm, evet!) facebook'un yaptıklarını örnek alıyorlar. mesela videoları getirmişti facebook. twitvideo geldi yapıldı en son.

temelleri ve bu temeli oluşturan amaçlar ne kadar farklı olsa da benzer özellikler paylaşıyorlar fakat bu ortak özellikler ayrımları örtmeye yetmiyor.

ayrıca twitter'ın popülerliğini bu denli arttıran noktalardan birisi ünlüler. insanları seviyor verified acc'leri takip etmeyi. facebook'ta çoğu kişinin profilini bile bulamazken twitter sayesinde an be an ne yaptıklarından haberder olabiliyorlar hayran oldukları kişinin. onun dışında en büyük artısı sözlük dahil olmak üzere bilumum internet sitesi anlık haberleri vermek için kullanıyor. facebook gruplarından bunu yapan pek az.

yeni facebook diyemem ben de galiba=)

türkiye de twitter ın tutulması mömkün değil.
düşünsene sadece durum yazarak ne zevk alıcak milletimiz ?
abazalık sınırlarını çok kısıtlayan bir şey twitter, yemez türkiye de.

Yanıtını aradığınız soru "Is Twitter the New Black?" konseptinde ise kişisel cevabım evet olacaktır. Yoksa Facebook bağımlısı bir insanı kesmez.

Twitter candır, tek problemi kişinin ilk üye olup sayfasına girdiğinde ne yapması gerektiğini anlayamamasından kaynaklanır. Şimdiye kadar kullanılmış olan bütün araçlardan farklı olduğu için işleyişini kavramak zordur.

Twitter yanlısı bir kullanıcı olarak:
Facebook'ta gözlerimi ve ana sayfamı gereksiz yere meşgul edip duran saçma sapan videolar yerine twitter'ın sadece "ben tıklamayı seçersem" göreceğim bağlantılarla dolu timeline sayfasını görmeyi tercih ediyorum.

Rastgele follow'lardan dünyanın her yerinden, her meslekten insanlarla tanış olma, bilgi alışverişi yapma imkânım oluyor.

Dünyanın bir ucunda olup bitenlerden (lag yoksa) saniyesinde haberim oluyor. Artık haberleri sadece twitter üzerinden takip ediyorum.

Sonuç olarak 14 yıllık internet kullanıcısı olmakla birlikte, interneti hâlâ büyüleyici bulmama twitter gibi araçlar yardım ediyor.

Daha yazardım ama vaktim yok umarım sunumunuza katkısı olur bahsettiğim noktaların.

o değil de friendfeed yeni facebook olabilir

hedef kitleleri ve kullanım alanları farklı. twitter biraz daha mobil ürünler (pda'lar ve cep telefonları) için gibi sanırım. fb ise bildiğin pc kullanıcıları için sanki. bu temel fark üzerinden sunuşu kotarıp medyaların hedef kitlelerinin ne kadar önemli olduğu ve araçların ne de mühim olduğunı sonuca bağlar idim ben senin yerinde olsam.