ağır roman?

hedwig and the angry inch izlemediyseniz izleyin, bence dünyanın en güzel filmlerinden biri.

(bkz: pedro almodovar )
(bkz: la piel que habito )
(bkz: todo sobre mi madre)

i saw the sun

youtu.be

Breakfast on Pluto www.imdb.com
En soap www.imdb.com

Aradığın film lola and bilidikid... aynen böyle.

Hangover III

dönersen ıslık çal
güneşi gördüm

www.imdb.com

gece melek ve bizim çocuklar

Laurence Anyways (2012)
Transamerica (2005)
Flawless (1999)

www.youtube.com

La mala educacion (Bad education) -travesti başrol

danish girl?

Bi italyan filmi var
Latra vesti de la deringot
Tam aradığın.

buraya sor bence. onlar yanıtlar.

toruchan.org

kiss of a spider woman, transamerica.

(bkz: the crying game)

Priscilla queen of The desert

ben 5 - 6 sene önceden beri böyle düşünüyorum. insanlar üstüme üstüme geliyor yürürken. trafik desen tam bir kaos. ömrümün geri kalanında orada yaşamayı düşünmüyorum ve bu benim elimde. ama bi ayağımın istanbulda olmasını seviyorum. oradan vazgeçemem.

valla doğru zamanı bekliyorum öyle diyeyim sana. iktisadi özgürlüğümü elime aldım son 2 yıldır. fakat üniversiteden kalma kyk adlı illetin borçlarını ödemekteyim şu anda. sabit bir gelir olmadığı müddetçe veya çok paran olmadığı müddetçe biraz ütopik görünüyor gözüme bu bir yerlere kaçma gitme işi. ama hayal edip kendini ona göre planlayıp özellikle de ne yapacağına karar verip bu işi bir "biznıs" bir "gelir kapısı" olacak şekilde projelendirirsen "gitmek" kişisel huzurun açısından en önemli şey. ama projelendirmeyip ne olursa olsun ben gideceğim diyip dımdızlak gitmek biraz bile bile lades demek gibi geliyor bana. o yüzden bu aralar ve önümüzdeki yıllar maddi manevi şekilde kendimi hazırlayıp bir de kendime oralarda geçimimi sağlayacak şekilde bir zanaat geliştirirsem gitmemek için hiçbir engel yok kendi adıma konuşmak gerekirse.o yüzden de size naçizane tavsiyem. ne ile gelir sağlayacağınıza karar verin o konun üzerinde profesyonelleşin, bu arada bu projeyi hayata geçirecek maddi birikimi yapın ve gidin.

doğru zamanı bekliyorum +1.

doğru zaman asla gelmeyecek diyenlere de buradan selam ederim. bekle beni memleketimin ıssızlığı, az kaldı.

Büyük konusmayayim ama bu sene kpss yı kazanırsam sehirdisina atanıp kurtulmayı planlıyorum bu illet yerden. Otuz senelik İstanbulluyum, sehirdisindayken boyuk seerli havası atmak dışında bir halta yaramadı. Anneannem "Burada Allah yok, peygamber yok." der mesela, katılmamak elde değil. Mega köy. Hiç sevmem İstanbul'u da İstanbul asiklarını da. Adam bağcılarda oturuyor, kız kulesine, cihangir tepesine falan methiye düzuyor. "Abi, deniz görmeden yaşayamam" falanlar. İfrit oluyorum.

kesinlikle öyle, hafta sonu yolda yürümek bile imkansız artık özellikle son 3-4 senedir. imkanım olsa bir gün durmam yerin dibine batsın amma ve lakin nasıl ve nereye giderim malesef bir fikrim yok henüz.

benim için doğru zaman korkarım hiç gelmeyecek

- yaş 43 ama maalesef bir birikimim yok
- istanbul'dan başka yerde para kazanma ihtimalim çok düşük
- trafikten muafım ama çok da avantajlı sayılmam çünkü "bu şehirde" bisikletle işe gidip geliyorum.

ha bekar olsaydım bir dakika bile durmazdım.

İstanbul'a giden ne kadar çok arkadaşım varsa ya geri döndü ya da dönmeye çalışıyor. Sayılarıda 3 değil 5 değil. Ben son ana kadar gitmeme taraftarıyım açlıktan ağzım kokana kadar dayanıcam.

Eylül ayında sektör değiştirip İstanbul'dan ayrıldım. Şu anda dönme planları yapıyorum çünkü eski işimi yapmak istiyorum. Aynı işi başka şehirde de yapabilen varsa çok mantıklı. Bir de İstanbul'daki çevren kültürlü ve akıllıysa onu da ararsın. İç Anadolu cayır cayır yanıyor çünkü.

valla çok kötü istanbul. bundan 4-5 yıl önce iş bakarken ya annemlerin yanında (daha küçük bir şehir) iş bulacaktım ya istanbul, malesef diyorum bakın istanbul seçmişim. hiçbir albenisi yokmuş meğer. arkadaşın olunca dahi insanın içinden görüşmek gelmiyor zira biyerden biyere gitmek ölüm.

doğru zaman +1

istanbul'da yaşamak zengin değilsen çekilecek dert değil. elit muhitlerde, misal boğaz'da yaşayacaksın, sabah 9-6 mesaiye gitmek zorunda olmayacaksın vs, ancak öyle yaşanır burada. kalan %90'ı çöp bu şehrin.

yalnız gitmek isteyenlerin de hepsi ege'ye gitmek istiyor, o nasıl olacak bilmiyorum. huzurla yaşanacak yer çok az türkiye'de. keşke biraz nüfus kontrolü yapabilseydik, üredikçe ürüyoruz.

valla biz 5 ay önce izmite taşındık çok da memnunuz. ben çalışmıyorum ama eşim sancaktepede çalışıyor. izmitten 1 saat sürüyor. ama kadıköy, göztepe falan oralarda oturunca da 1 saat sürüyordu. istanbula gelmek istesek 1 saatte oradayız, burdan bursaya gitmek istesek 1 saatte bursadayız. trafik derdi yok sıkış tepişlik yok.

İstanbul'a aşığım.

ben bu konuda çok doluyum. istanbul'un anasını skiyim.

şehir olarak güzel de, orada yaşamaktan nefret ediyorum. üniversite için gittim, 3-4 sene debelendim, baktım okuyacağım da yok nihayet geçtiğimiz hafta temelli ayrıldım o sikik şehirden. bir aksilik olmazsa lviv'e yerleşiyorum ağustos'ta, olursa da gölcük'te kalıp kocaeli üniversitesi'ne giderim herhalde.

gürültüden akşam pencereyi açamıyorum istanbul'da. kavgasız gürültüsüz, skildiğimi hissetmeden geçirebildiğim tek bir gün olmadı. öğrenci için kalacak yer desen ekstra zor. ya çok zengin olacak ya da sığır gibi yaşayacaksın. her şey ama her şey pahalı. ha ulaşımı çok ucuz mesela ama ölümcül. kaldı ki, bir yerden diğerine ulaşman 74 saat ve 2-3 aktarma falan sürüyor genelde.

küçük/orta büyüklükte şehrin, minik ilçelerin gözünü seveyim abi. bak şu an bunları denizi, dağları ve günbatımını terasta izleyerek yazıyorum. şu an sadece kuşların ve mahallenin çocuklarının seslerini duyuyorum. bu daire kiraya verilse sanırım 600 liraya falan gider. aynı standartlara istanbul'da sahip olabilmek için en az 3-4 bin lira vermen lazım. şu kafa rahatlığını, şu ucuz ve sakin yaşamı gördükten sonra okul için istanbul'a dönmek benim için ölüm oluyordu her seferinde.

benim kesin kararımdır: türkiye'de kalırsam gölcük'e, burası olmuyorsa o ayarda küçük bir yere yerleşeceğim. ukrayna'da yaşarsam lviv veya ivano-frankivsk'te kalmaya çalışacağım, zinhar kiev'e yerleşmeyi düşünmem mesela. gezmeye giderim. şansım yaver ötesi gider de 8-10 sene sonra okulu bitirip baltık ülkelerine gidebilirsem, benden mutlusu yok. düşünsene başkenttesin ve bissürü imkan var, buna karşılık şehirdeki insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. keşke bütün büyük şehirler riga, tallinn, vilnius gibi olsa.

(bkz: stronglifts 5x5)

üstteki arkadaşa katılıyorum

iş yeriniz nerede?

Kira ve yol hariç asjsja :D dahil yaşayan var lan.

Zorlayıcı kısmı kişiden kişiye değişir (parasal olmasa psikolojik, yol kalabalık vs) ama yaşanır yani.

ben Pendik'te 1500 lira maaş ile 2 sene yaşadım. 600 lira da kiram vardı. sosyalliğine bağlı biraz hocam, ben yalnızlığımı sevdiğim için pek çıkmazdım dışarıya.
2000 liraya teklif falan aldıysan gelme ama buralara, beynin yanar, değmez.

@el cancer İşyeri uzak ama ulaşım şirket aracıyla.

valla biz kira ve yola para verdikten sonra 500 tl ile yaşıyoruz:)

elinize kalan para kira ve yol masrafını çıkarınca net olarak 2000 tl değil mi?

@el cancer, evet

@ el cancer
çok ayıp. geçmişin üstüne çekelim bir sünger lütfen.

@el cancer +1

Yaşamak deyince neyi kastettiğine göre değişir bu sorunun cevabı. Ölmezsin ama, onu söyleyebilirim..

kiraya ne kadar vermeyi düşünüyorsunuz da 2000 tl kalıyor geriye. bir hesap hatası var mı?

eğer yoksa hata rahatlıkla yaşarsınız.

kira ve yol masrafı hariç diyorsun. her gün yıldızlı lokantalarda yemek yemeyip hafta sonları lüks "kılablarda" para gömmeyeceksen yaşanır elbet.

para konusunda sikintin olmaz pek, yani yasanir da. istanbul'daki hayatina ne kadar yasamak denir orasi tartisilir. (istanbul'u sevmeyen birinin gorusudur)

bence söz konusu toplam parayı söyleyin onun üzerinden gelecek yorumlar daha yararlı olur. işin yeri ve oturulmak istenen yerler varsa oraları da ekleyebilirsiniz.

@windowsguvenlikduvari kiraya 1500 TL vermeyi düşünüyorum.

yaşarsın tabii ki ama hayat standartların eskiden yaşadığın şehre göre düşebilir. aynı zamanda güzel gezeyim, güzel giyineyim, güzel yiyeyim dersen hepsi olmaz.

trafiği kaldırabilecek misin? ama 7/24?

kira ve yolu düştükten sonra 2000tl ile rahat bir yaşam yaşarsın.

belki özel tatillerin ve pahalı zevklerinden mahrum kalırsın ama hiçbir sıkıntı da çekmezsin.

diğer yazan kimseyi umursama.

beklentinle alakalı.

Ortaköyden anadolu yakasına araba ile gidecen ve dert etmeyecen abovvvv

yasamak tanimina gore degisir bu.

yaşanır, abartmazsanız.

250cc ile başlamak için sağlam eğitim ve sağlam ekipman şart. 250cc küçük gibi gelse de şakaya gelmez. başlangıç için çoğu kişiye fazla gelir. ayrıca ss parçası vb. pahalı oluyor, 20 ile giderken yatırsanız epey masraf demek.

Ekonomi istersen Honda, performans istersen Yamaha.

Benim önerim 125 ile başlaman olur ama. CBR 125R 250R ile şeklen aynı, altında bisiklet gibi durmaz.

(bkz: suzuki inazuma)'yı kesinlikle öneririm. fakat ben süpersport takılacağım aga bu motorların tipini sevdim ben bunun dışında da motora binmem der iseniz size nacizane tavsiyem 2010 sonrası temizinden bir ikinci el cbr250r ile başlarsanız iyi olur. ninja 250r küçük kalır. r25 için de başlangıç motoru olarak agresif kabulunu yapabiliriz. hacim olarak cbr250r size hayli hayli yeter.

klasik 2d vazgeçemem

3d vb teknolojilerin alayı bana çok kötü geliyor.

IMAX ama 2D

IMAX her türlü alır bence.

Her türlü imax

imax

kimse yazmamış ben yazayım:

imax

Sana gore-bana gore kismini bir kenara birakip su an icin en gelismis sinema teknolojisini soylemek gerekirse Imax.

imax 3d cinemaximum 3 kişilik bilet hemi de öğrenci= 75 tl. o yüzden en iyi deneyim için (bkz: torrent )

sinema için en iyisi söylendiği gibi imax ama kişisel tercihim, 1080p ve 6 kanal ses olan torrenti indirip 5.1 ses sistemi ve tv ile evde mis gibi izlemek. yine de arada bazı özel filmler için sinemaya gitmek

şu an için en iyisi imax.

kaçamadım daha yaşım 26 emme ve lakin önümüzdeki 5 yıl içerisinde kendi mesleğimi icra etmem için gereken sermayedar alanlarından uzaklaşıp zanaat sahibi bir insan olmak istiyorum. bu zanaat tarım, hayvancılık, olta balıkçılığı veya ufak bir işletme şeklinde olacak sanırsam. bu alternatiflerden hangisinin benliğime daha uygun olduğunu belirlemek için de mikro düzeyde çalışmalara başladım. evde bir şeyler yetiştirme, yemek-meze yapma vs gibi uğraşlarım mevcut. bakalım ne olacak önümüzdeki yıllarda göreceğiz.

Gelecek yil bu zamanlar yapmanin hayalini kuruyorum. Belirli bi' miktar var kafamda hic de ucuk olmayan. Onu toparlarsam insallah yapacagim.

hırslı değil sizin kuşak, çünkü gerçek manada bir tehlikeyle karşı karşıya değilsiniz.

Öldürülme tehdidiniz yok, (Güneydoğu şehitler vb diyeceksin 1000 kişiyi geçmez yılda en kanlı zamanda bile) Aç kalma tehdidiniz yok, insanlık tarihinde gıdanın en bol ve ucuz olduğu devirde yaşıyoruz. Soğukta ölme tehdidi yok, en kötü koşulda bile aileler çocuklarına bakıyor evden atmıyor.

NE yani 1200lü yıllarda yaşayan bir köylü tarlasına aşık mıydı= veya 1800lerde günde 18 saat çalışan sanayi işçisi çok mu mutluydu?

İşi gücü bırakıp kaçmak çok afedersin göt ister. TOnla arkadaşım her hafta bahseder ama şu ana dek taşaklı bir şekilde işi gücü bırakıp doğaya geri dönen tek bir çift gördüm, onlarda zaten facebook fenomeni, haber filan oldular ama anca o ikisi var.

hayat cesaret ister, yapabilirsen yaparsın, becerirsen kral olursun. Olmazsa düz hayata ve şikayete devam.

90'lıyım. 7 göbek İstanbul'luyum. Başka şehir bilmezdim. Çift lisans bitirdim. Okul hayatım her zaman mükemmel oldu. İki yabancı dil biliyorum. Üniversite boyunca çalıştım. Üniversitenin hemen ardından da gerçek iş hayatına atıldım. Bi 3 yıl da öyle çalıştım. Oldukça parlak bir profil çiziyordum kurumsal hayatta ancak istediğimin bu olmadığını farketmem çok uzun sürmedi. Bu sebeple geçtiğimiz ay her şeyi bırakıp, tası tarağı toplayıp küçük bir şehre yerleştim. Şimdi arkadaşlarımızla bi cafe işletiyoruz. Ev-iş arası 3 dakika. Bi de minik bi motor aldık. Şimdilik her şey güzel, gökyüzü mavi ve ben mutluyum.

Karnımı doyurmak ve temiz hava almak dışında bu hayattan gerçekten fazla bir beklentim yok. Ancak bizim nesil hırssız olduğu kadar da maymun iştahlı. Eğer, istediğinin bu olduğuna eminsen ve imkanın varsa denemeden ölme derim. Güç seninle olsun!

kimden nereye kaçıyorsun diye de soruları devam ettirmek lazım o zaman. edecekler çünkü. nereye gidersen git kendinle gidiyorsun. tamam çok matah bir hayat yaşamıyoruz da hayatında ilgini çeken bir uğraşın yoksa işten kaçsan ne olacak? ha uğraşların var, hobin var, fikrin var da işten dolayı yapamıyorsan (ki bu bence genellikle bahane) o zaman bunu düşünebilirsin.

basit mevzular var. ihtiyaçlarımız için çalışıyoruz. bizden öncekiler evet bir işe daha çok saygı duyuyorlardı çünkü onlar için barınmak, aç olmamak vs vs gibi en temek ihtiyaçlar gerçekten lükstü. tatil dünyanın en zengin insanlarını yaptığı bir şeydi benim çocukluğumda bile, ki yaşım 30 benim de.

şimdi sen de ihtiyaçların için çalışıyorsun ama eskisi kadar hayati ihtiyaçlarımız yok bizim. çok iyi olmasa da barınma/eğitim/sağlık/yeme içme gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. fazlası ne olabilir? işte fazlası sensin. isteklerin yani. gezmek tozmak olabilir, keman olabilir, heykel olabilir, çapkınlık olabilir, birine bakma yükümlülüğü olabilir, sosysal projeler olabilir, politika olabilir, akademik kariyer olabilir vs vs vs.

arazi alıp işlesen dünyanda bir anda in to the wild'ın müzikleri mi çalacak sanıyorsun? bu şehirlilerdeki kaçıp gitme tribine bayılıyorum. 18 yaşıma kadar köyde yaşadım ben. gidin kalın bakalım bir anadolu köyünde 10 gün kalabiliyor musunuz. bir çoğu ahlaksız, cimri kokuşmuş insanlar. her pislik döner ama toplumda mide bulandırıcı bir ahlakçılık var.

kendi kendime heyecanlandım biraz kusura bakma:) ama değiştireceksen şimdiden değiştireceksin işte, ona göre planını hazırlığını yapıp, "gerçekten" ama gerçekten istediğin şeyi yapacaksın. kişisel gelişim nasıl bir ezber dayatmaysa, işi gücü bırakıp köye yerleşmek de aynı derecede ezber.

dedigini yaptim kactim avustralyaya yerlestim.

Büyük şehirlere alıştıktan sonra Anadolu'nun ücra bi köşesinde kendine yeni bi hayat kurmak çok zor ama ben insanların bu konuda desteklenmesi gerektiğini dusunuyorum. Hatta keşke buna yönelik bi devlet politikası olsa. Mesela 40 yasin altındaki aktif çalışan nüfus büyük şehirlerden göç konusunda teşvik edilse. İş, kalacak yer, kredi falan saglansa. Ne bileyim. Hem bu insanlar gittikleri yerlerin gelişimine, kalkınmasına katkı sağlar hem buyuksehirlerdeki yaşam şartları iyileştirilir, trafikten sağlık sistemine birçok sorun çözülür hem de insanlar daha kaliteli, mutlu yaşarlar. Bilmiyorum, belki çok afaki konuştum ama bence, cidden İstanbul gibi büyük şehirleri terketmeliyiz.

Kaçanlar burada
www.hayalimbiciftlik.com

şöyle ki evet çevremde böyle insanlar var. ama geriye dönmek istediklerinde bir dayanak var. örneğin ücretsiz izin alıyorlar devlet memuruysa ve 1 yıl sona geri dönebilirim kafası var. ya da ailesi bir ev vermiş, hiçbir şey olmadı kira param var diyo. ya da biliyor ki eninde sonunda bir gün miras kalacak. hiç yaşlandığımda ne yapacağımı o zaman gelince düşünürüm diye düşünen bir insan görmedim. yaa ne kadar rahat adam dediğim insanlarla yakın arkadaş olunca aslında güvendiği bir şeylerin olduğunu anlıyorum.

ayrıca bizim kuşağın kraldan çok kralcı olmaması hoşuma gidiyor.

olay biraz kiymet bilmekle alakali. su anki nesil kiymet bilmiyo. cunku her sey cok kolay elde ediliyor. cep telefonunun olmadigi 25 sene oncesini dusunsenize, sevgililer falan nasil haberlesip bulusuyordu? ugur melekenin de bununla ilgili bir yazisi vardi yanlis hatirlamiyorsam. babamin yasadiklarina bakiyorum mesela bir de kendiminkine. babam gaz lambasiyla ders calisirken, ben sinav sorularini googlea yazip muhtemelen cevabi anlamadan dersi geciyorum. yani olay bence zorluk gormedigimiz icin elde ettiklerimizin degerini anlamiyoruz, kiymet veremiyoruz.

he senin durumunda ne olur mesela, baska ulkelere gidebilirsin mesela, 1 sene bir ulkede 1 sene baska bir ulkede vs yasayabilirsin. illa daga cikacasin diye bir sey yok.

arazi işi plaza işinden daha zor
hem fabrikatör hem çiftçi kızıyım

olum var ya çok yakınım şu anda bu hayale, bir kaç parametre var onları kotarsam cennet gibi bi halde yaşıycam ama hem zaman hem emek gerekli.

1. si işimi daha hacimli bir hale getirmeliyim (çeviri)

2. si (opsiyonel) memur olup ailemin kırsaldaki evinde yaşama olasılığım var.


ama dediğim gibi hem emek hem zaman. para değil. şükür para var. b.k gibi (qızlar selam)

_MErhaba anonymice bey nasılsınız?
_meeee ...baaaaaa...meeeee
_anonymice bey? merhaba
_gulüm yannıs geldin sen.


kısaca yapmacıklıktan uzak... sinir stresten uzak... b.k beyinli patrondan uzak bir yer hayalim. şansım yaver giderse gerçekleştirecceğim inşallah.

@la noix arti 1
arazi, tarim, ciftlik isleri hakikaten filmlerdeki gibi kolay degil. cocuk bakmak gibi dusun. onlarca inege bakiyorsun, sabahtan aksama kadar beslemek zorunda oldugun, asisiydi, pisliklerinin temizlenmesiydi, sagilmasiydi, satilmasiydi vs derken hayatin onlar oluyor. kuzenim hayvancilik yapan esinden bu yuzden bosandi, adam hayvanlardan kafasini kaldiramiyordu ki esiyle ilgilensin.

@ cilekli krep arti 1
ben de tezek gibi avustralyaya gittim ama benim durum daha net degil, kalici da olmayabilirim. neden cunku kaybedecek bir seyim yok. donersem isim garanti, fena da bir is degil, miras vs durumlari da var. o yuzden kisiden kisiye de cok degisiyor.

22 yasinda mühendislik okuyorum.

hayalim 40indan sonra yaylaya cikip, odun kesip soba yakmak, birkac meyve agaci, sebze yetistirip coban köpegim, kümes hayvanlarimla takilmak. sevgilim haric insanlarla iletisime gecmemek, internet haricinde ben istemedikce kimsenin bana ulasamamasi. ahsap atölyesi kurmak bahcenin bir kenarina, kuyu, solar panel vs ile ugrasip kendi kendine yeten, ufak bir yer. söyle kendi yaptigin cardagin kenarinda oturup varendadan uyaklarini sarkitmak, ava cikmak, hikelara cikip dönmemek, civardaki dereye, göle girmek soguk soguk. daglarin manzarasi, sabah ayazi, kus sesleri, bir de pikap alacaksin, odunlari tasimaya, kasaba merkezinden yiyecek icecek ihtiyacini arada bir halletmeye. belki diresta gibi bir youtube kanali kurar, ya da peterin dip it kanali gibi bir yan hobi gelistiririm. ya da ne bileyim, ufak bir lathe alirim atölyeye, ufak heykel falan yontarim. resim cizerim. kafa dinlerim ya.

bu motivasyonum. muhtemelen yalan olacak, muhtemelen kendi kendime bunlari yapabilecek enerjimin oldugu yaslarda, bunu yapacak param, stabil bir hayatim olmayacak. dünya degisecek, ekonomik parametreler zart zurt.

ama beni oraya gömün.

duyuru, vasiyetimdir.

İnsan faktörünün olduğu her yerde mutsuzluk olacaktır, az olacaktır çok olacaktır ama illaki olacaktır ve o can sıkılacaktır. her türlü pislik rekabet cahillik her yerde var.

Dahili meddah biraz anlatmaya çalışmış, köyde doğmuş büyümüş birisiyim. Yani eken biçen bir ailenin çocuğu olarak.. çıldırdığım zamanlar çok oldu o insanlar yüzünden. şimdi aynı sıkıntıyı kocaman şirkette çalışan insanlar yaşatıyor. Yani bu işin sonu yok. Önemli olan minimize etmek, şartları olabildiğince iyi hale getirmek... güzel bir hayat dilerim.

plaza yasamina alternatif niye hep ciflik yasantisi goruluyo ki? bir suru alternatif yasam tarzi var. mark wahlberg'in sniper filmini izleyip etkilenmeyen var mi? o da bi tarz, illa köyde bahce bostan isleriyle ugrasmak gerekmiyor. onu isteyene de saygi duyarim da gercekten sıkıcı be.

baska bir alternatif (bkz: esteban vihaio) tipi hayat tarzi olabilir. dogu avrupa'da kebabci acmak olabilir. avustralya'da elma toplamak olabilir. sirt cantasiyla hostellerde kala kala dunyayi gezmek olabilir. ki bu bu bati avrupa kulturunde cok yaygindir(lise ya da uni mezuniyetinden sonra). ne bileyim, sinirsiz alternatif var. ama bunu masa basindan bulmak da zor gibi. insanlar gercekten napmak istediklerine karar vermek icin yola cikiyolar iste sirt cantasini alip. cekilecek cile mi dersen bence degil.

ben bi sahil kentinde yasamak isterdim.

Son hücredeki saat formatını [s]:dd yap.

Malesef olmadı, üsttekileri denemiştim :(

1738 / 5h 22d = gibi bir sonuç isteyince sapıtıyor

=((yıl(a1)-yıl(a2))*365+((ay(a1)-ay(a2))*30+ ((gün(a1)-gün(a2))))*24

@cakabo yardımcı oldu, teşekkür ederim herkese

hayatının stresli bir dönemindesin değil mi?

yorgunluktan olabilir

edit: gözde yanma, batma vs. varsa ve uykusuz kaldıysanız suni gözyaşı kullanılabilir

Goz segirmesi genelde yorgunluktan oluyor.

Yani probiyotik+1

Sadece stres. Rahatla, her şey yoluna girecek.

ben de araya "hangisi daha sağlıklıdır?" diye bir soru ekleyeyim.

1: Antrikot hayvanın sırtından çıkarılıyor, bonfile iki kürek kemiğinin arasından çıkarılıyor ama bunlar teknik konular. Senin bilmen gereken antrikot daha yağlı, bonfile daha yağsız. Görünce de anlarsın zaten. Bonfile daha yumuşaktır ama antrikot daha yağlı olduğu için daha lezzetlidir.

2: Hangisi daha sağlıklıdır diye bir şey yok, ikisi de sağlıklıdır. İkisinin çıktığı yerin arasında bir karış fark var işte ama antrikot doymuş yağdan daha zengindir fakat bu çok büyük bir fark yaratmaz.

bonfile tabi ki. antrikotta sinir oluyor. bonfile löp et. yumuşaklık konusunda ikisi de aynı gibi olmalı.

Antrikot

Bonfile daha yumuşak ama ikisinin de tadı ayrı güzel geliyor bana. Bonfile ateşte daha az tutulmalı bir de.

bonfile sırtta bulunan uzun bir ettir. Antrikot ise kaburgaların üstünde yer alan bir ettir. binaenaleyh bunlar çok güzel etlerdir. Antrikot mermerize yapıda olup et lifleri arasında yağlar damarlanmıştır. bu mermerize yapı ne denli homojen olursa et o kadar lezzetli olur (bkz: kobe beef). bonfile ise hayvanın hareket ederken çok kullanmadığı bir yerde olduğu için yımışacık pamık gibin kalmış bir et parçasıdır. ikisi de ızgara uygulamalarına ki bu mangal veya döküm tava da olabilir uygundur. bonfile de ızgara sonrası yumuşak lezzetli bir et tadı alınırken antrikotta bulunan yağlar vesilesiyle antrikot daha da lezzetli aromatik bir hal alır. tavsiyem ikisinden de alınıp et oda sıcaklığına gelene kadar bekletilip kızgın döküm tavada veya mangalda medium derecede pişirilip tadına bakıp hangisinin damak tadınıza daha uygun olduğunu bulmanızdır. bu en yalın et pişirme taktiğidir. biraz daha güzel olsun aromatik olsun derseniz. etleri orta-az pişirip bir tavada biberiye ve terayağı eritip etleri o tavaya aktarıp 2-3 dakika pişirmenizdir.

Bunların yanına bir de kontrfileyi ekleyip öyle cevap vereyim. Üçü de sırt bölgesinden çıkar. Yağ oranı en yüksek antrikot, en düşük kontrfiledir. Yağ oranı ne kadar yüksekse et o kadar yumuşaktır, yani antrikot en yumuşak, kontrfile en sert olandır. Yağ oranı yüksek etler ızgaraya daha uygundur, düşük olanlar tencere yemeklerine daha uygundur. Bonfile hem yağ, hem sertlik, hem çeşitli tekniklere (ızgara, tencere vb.) uygun olduğundan genellikle onu tercih ediyorum. Fakat daha çok lezzet arıyorsanız antrikot tercih edilebilir.

amerikalılar vs bunu bizden daha ince bir şekilde ayırıyorlar. şöyle ki bizde antrikot diye geçen bölge çok daha büyük, onlar daha ufak dilimler halinde adlandırıyor.

lezzet konusu ise tamamen yağlı sevip sevmemenize bağlı.

antrikotu tercih ederim. ama dövdürmeden ve az pişmiş...

ah bi de şu kan akıtma mevzusu olmasa :/

çünkü bazı toplumlarda insanlar söylediğini yapılanın hatası olarak görürken, bizde yapanın hatası olarak görürler, dolayısıyla kendisine yönelik bir suçlama olarak algılar.

bunun nedenini ben de merak ediyorum.

herkes kendini bulunmaz hint kumaşı ya da bir bok sanıyor temeli bu. koskocaman galakside zerre boyutunda olmayan hacmi ve 6 milyar insan arasında hiç önemli yer işgal etmeyen benliği ile adeta kişi kendisini dünyanın merkezi sanmasından kaynaklı bence bu canavarlaşma. kendisinin farkında olmayan, aslında dünya üzerinde çok da önemli bir yer işgal etmediğini bilmeyen bu megolamanyaklar maalesef haklısı demez, ve bunu yapmaya devam eder. esası bu bence. bu durumun kök nedeni nedir diye sorarsan da kesinlikle yetiştiriliş tarzı başka da bir şey değil.

en önemli nedeni toplumsal adalet duygusunun olmaması.

örnek vermek gerekirse; herkesin yere tükürdüğü için cezalandırıldığı bir toplumda yere tükürme alışkanlığı olan kişilerin büyük çoğunluğu zamanla bu davranışlarını sona erdirirler. erdirmeyenler de yapmaya devam ettiklerinde cezalandırılacaklarını bilirler, buna karşı koysalar bile bu cezayı ettiklerini en azından bilirler.

türkiye'de ise yola tüküren insanlar genel olarak cezalandırılmazlar. verdiğimiz tepki de karşımızdaki kişinin sosyal statüsü ya da fiziksel görünüşü, kadın erkek olması vs vs bir çok şeye bağlı olarak değişken olur.

aynı eyleme aynı tepki verilmediği için insanlar davranışlarının genel olarak hatalı olduğunu (duruma bağlı olmaksızın) düşünmek yerine, bunu daha önce yapan insanlar olduğunu ve onlara tepki verilmediğini düşünerek olayı şahsileştirirler.

bu yüzden siz onu davranışından dolayı eleştirdiğinizde, o kişiliğine bir hakarette bulunmuşsunuz gibi saldırır.

insanlar suçlarını kabul etmeye niyetli değil. suçlu olduğunu bile bile "ben şimdi karşı tarafı bastırırsan tartışma biter, suçlu olduğum da tescillenmemiş olur" diyor ve bu şekilde davranıyor.

baskıya gelince elindekini bırakıp kaçma olayı da bundan ötürü. sorumluluk almaktan ölesiye korkan bir toplumuz. mesela bir iş zor geldi, kimseye bişey söylemeden kaçıp gidebiliyor insanlar, daha bu hafta başından beri 3 kere yaşadım...

kurunun yanında yaşı da yakıcam kimse kusura bakmasın, ben hiç böyle değilim ama çevremde o kadar çok var ki, kendimi yabancı hissetmeye başladım bu duygulara...

Genimize tüküreyim. Bu millet kompleksli millet çünkü. Dünya böyle bi kırma/karma insan topluluğu görmemiştir.

bizim insanımız bilinçaltında sürekli tetikte ve saldırgan halde, hatasını kabul ettiği an karşı tarafın üzerine çökeceğine ve onu bin pişman edeceğine inanıyor. bunun ezilmişlikle alakalı olduğunu düşünüyorum ben, garibanlığın getirdiği bir savunma içgüdüsü.

bunun haricinde hatayı kabullenmek bir görgü kuralıdır, gerçekten öyle hissetmeseniz bile karşı tarafa olan saygınızı göstermek için bu yolu tercih edersiniz. görgüsüz olduğumuz da su götürmez bir gerçek zaten.

Doğu kültürü diye düşünüyorum. Herkes gücünün yetebildiğini eziyor.

Çünkü o haksız fiile alışmışlar. Adam o şeyi onca yılda, yüzlerce kez yapmış ve kimse birşey dememiş. Biri birşey söyleyince kendini tehlikede hissedip köpürüyor. En baştan adalet, hak vb. ile ilgili yeterince eğitilmiş olsalar böyle olmazlardı.

bence de dna... çok az kişi tanıdım hatasını kabul eden.

tr.wikipedia.org

çikolatamı alayım.

Orta Doğululuk, cahillik

Çünkü insanlar çok rererö.
Benim çukulatam antep fıstıklı olsun.

Özgüven problemimiz var.

Bence kabayız. Çocukken düzgün terbiye adı altında bazı şeyler öğretilmemiş.

Haksız da olabileceği, kendisinin doğrusunun en doğru olamayacağı vs vs.

Çünkü bu ülkede suçunu kabul edersen daha da üstüne çıkıp ağzına sıçarlar. Denemek serbest. Kaza yap özür dilerim suçluyum de işin bitti adam %10 suçluysa her boku sana yükler. Bu ülkede modern olmaya gerek yok. Çirkef olmazsan başın ağrır. Sen de bağıracaksın sen de haklıyım diyeceksin.

Buraya yazıp ay insanlar çok rörörö diyenlerin en az yarısı da senin dediğin türden çıkar bu da işin ironik kısmı:) insanlar çevrede çirkefliğin para ettiğini görüp ona alışıyor ve doğru zannediyor. Çirkeflik yapınca kimse uyarmadıysa, işi de hallolduysa aynen devam. Zamanında ben de benzer bir soru sormuştum "niye tartışma kültürümüz yok" diye.

dna mız böyle çünkü yaşadığımız coğrafyanın etkisi altındayız. karadenizliyim, havası denizi hırçın sağı solu belli değil. insanı da aynı. sakin değil hiçbir akrabam. karadeniz nasıl haşinse insanı da aynı. ben özünde meselenin coğrafik olduğunu düşünüyorum.

sadece haksiz olduklari seyi yaptiklarinda degil aslinda, her seyi kisisel alma problemi var.
evde birisine mesela cantami gordun mu diye soruyorum, kiyamet kopuyor sanki hirsizlikla suclamisim gibi. bunun bence tek bir adi var: ego. ama detayli aciklayamiyorum.
bize has degil bence bu olay ama bizde sinirleri kontrol edememe problemi oldugu icin cok daha fazla goruyoruz. yani kabayiz.

egitim.

İşin komiği herkes nedenin ne olduğunu biliyor ya da en azından fikire sahip, ama yine de düzeltmiyoruz. Ne ilginç :)

Mesela emniyet şeridine girip giden insanlar, ama o da gidiyor diye düşünüp arkasından giriyor. Sonra trafiğin a. koyuluyor. Ne saygı var ne görgü. Adama neden giriyosun diyince bi de sizi dövmeye kalkıyor.

Japonya'dan yeni geldim de... İsyaaaaann diye bağırmak istiyorum dostlar.

NOT: Çikolatalarınızı en yakın toplantıda vereceğim. Lütfen bana hatırlatın. :)

tanımadığımız insanlarla iletişimleri geçtim kişisel ilişkilerimizde bile böyleyiz. tanıdığım en aklı başında insanlar bile bir tartışma sırasında ille de ben haklıyımcılık yapıp ancak iş bittikten sonra düşünüp ya evet haksızmışım aslında diyor (ben de buna dahilim). durum içinde asla doğru değerlendirme yapmayı bilmiyoruz. hep sıkıntı veya yanlış yapılan şey ne ise sonradan düşünebiliyoruz.

önce düşün sonra konuş diye bir kavram var ya bizde tüm süreçler için tam tersi. artık kültürel bir hal de almış, japonyaya taşınsak iyi.

çünkü eleştiriye açık bir toplum değiliz.

zincirlikuyu'da inip minibüs veya otobüslerle beşiktaş meydanına ulaşabilirsin..

Metrobüsle Zincirlikuyu, Zincirlikuyu'dan 58A'ya binip Beşiktaş.

zincirlikuyu istikametine giden metrobüslere yani şirinevler istasyonunda turnikelere sırtını verdiğinde solundan gelen metrobüslere bineceksin. Yaklaşık bir 20 dk'lık yolculuktan sonra zincirlikuyu durağında sağa dönen virajın dibinde metrobüs seni bırakacak. daha sonra turnikelerin yeşil yananlarından istasyon dışına çık. sola doğru git. sağ tarafında yüksek bir merdiven çıkacak. o merdiveni tırmandığında zincirlikuyuda olacaksın. sola doğru yola koyul. köprüyü bitirdiğin zaman direk otobüs ve dolmuş duraklarının oraya geleceksin. akbilini usulca çıkar ve duraklarında beşiktaş yazan bir otobüse bin.

tam adamina sormuşuz :D

yeni bir menü alan açılarının seçilmesi vasıtası ile görünür. gibi bir çevirisi var

yeni bir menu alan acilarinin secimine gore gorunur. derdim ben de.

seçilen alan açılarından yeni bir menü görünür.

o tavalarla güzel olmaz ama illa yapacağım dersen bonfile. bir parçası o kadar gelir zaten.

Kuzu pirzola ya da antrikot al ye.

baba bak şimdi git bonfile veya antrikot al kasaptan. şöyle kasabın sardığı kağıttan al onu bi buzdolabı poşetinin içine koy ve dolabın soğuk yerlerinde bir tabağın üzerinde 1-2 gün beklet. daha sonrada seramik tavanı al. bir güzel kızdır. etleri tahtanın üzerine al ve üstlerine tuz karabiber dök hopp tavanın üzerine at. 2 tarafı da etin kalınlığına ve zevkine bağlı olarak 3 ila 8 dk arasında kızart. bu 3-8 dk arası kızartma esnasnda ufak ve derin bir tavada etin pişmesine yakın tereyağı erit. erimiş tereyağın içine biberiye at. etin piştikten sonra eti tereyağlı tavanın içine atıver iki tarafı da hafif kızart. işlem bittikten sonra eti tahtanın üzerine al ve ete kat-i suretle bir 7-8 dk dokunma.

@el cancer. birazdan yiyeceğim ama bu da kenarda dursun hoşuma gitti. teşekkürler herkese,kasaba kaçtım.

2 paket pilic salam al rendele kofte gibi yogur at tavaya daha ekonomik

kalın kestir bonfileyi.
soğansuyu+süt+zeytinyağ ile vaktin varsa bir gün beklet. yoksa en az yarım saat.
sonra tavayı iyie ısıt, eti bırak. bi tarafı iyice kabuk bağlayıp kızarana kadar elleme hiç, sonra diğer tarafı çevir.

İçi muhtemelen tam pişmez böyle, onun için de fırınlıyorlar bu mühürleme işleminden sonra.

piliç salamı yeme sadece kimyasal.

kariyer planlarını, çalışmak istediğin pozisyonu,mesleki hedeflerini sorarlar ingilizce anlatırsın. türkçelerine çalış düşün hazırlıklı gidersen halledersin.

bugune kadar neler yaptigini anlatiyorsun.
bunlari anlatirken hangisi kolaydi hangisi zorlayiciydi neler uzerine calistin vs gibi.

Benimki garipti. Konuşurken bir anda buradan sonra ing devam edelim dedi. O ara tedim den bahsediyordum. Tezini anlattım.

Tez*:)

Ne üzerine çalışmak istiyorsunuz?

sinyal-telekom

ankaradaki şirket çalışmak istediğiniz alan üzerine mi peki?

istanbulda yakın iş önemli. günde 3-4 saatini trafikte geçireceğine ankaraya git, iş yerine yakın ev tut, 20 dakikada evde olursun. daha rahat bir yaşantın olabilir. haftada 5 gün çalışıyorsa şirket kabul ederdim ben olsam.

gerçi deniz yok ankarada ya.

ankara'da 4000'e çok rahat yaşarsınız. orada bir tecrübe edindikten sonra istanbul'da istediğiniz maaşa iş bulma şansınız da yükselir. istanbul'da iş bulmak çok zor çünkü çok aday var. maaş pazarlığı yapmayan yerler zaten en iyi adayı alıyorlar, yapan yerler de en düşük ücreti kabul edeni.

www.diyetkolik.com

durum çok kötü görünüyor, geçmiş olsun..........

ya nolucak ya.. ben de güya diyetteyim ama yediklerimi görsen kendi cheesecakeine şükredersin. üstelik kilo da veriyorum :3 arada olur öyle..

arada bu tarz kaçamaklar yapıp vücudunuzu şaşırtmanız lazım. bir şey olmaz. gömdüysen cheesecake'i tadını çıkar ne güzeldi beee de.

Ben haftaiçi 2500 kaloriyle beslenirken 2 haftada bir cumartesi günleri 5 bin kalori alıyorum. Problem yok yani devam. Süreklilik arz etmesin yeter.

bi kereden bi şey olmaz sakin ol.

pişman olmana gerek yok devamlı olmadığı sürece, arada bir olacak elbet... şimdiki (ya da diyetten önceki) kilonla da çok güzelsin ayrıca.

hava güzel çık tempolu bi saart yürü, pişmanlık kalmaz:)

Bir kerecik olduktan sonra bir şey olmaz. Eğer çok suçlu hissediyorsan, yarınki menüden azıcıcık (abartmadan) kısarsın. Hem yarınki beslenmenden geri kalmamış olursun, hem suçluluk gider.

Ben de simdi magnum dbl chocolate yedim. yarasin.

değil

peki hocam ben koşarken falan aşırı yoruluyorum burundan nefes alamadığım için. Ağızdan da kapasite sınırlıymış hiç mi etkisi yok yani?

yok artık tabi ki değil toplumun %80 inde var zaten

hava değişimi almaya imkan sağlayan bir hastalık ama. askerde septum deviasyonu için ameliyat olup 15 gün hava değişimi 5-10 gün de hastane de yatış alabilirsin.

Engel değil. Bana acemilikte ameliyat yapmadılar (septum deviasyonu) son iki ay kala oldum, 1 ay hava değişimi, son 25 günüde memlekette askerlik şubesine gidiip imza atarak tamamladım.

olmaz mı? var tabii

Daha önce de böyle bir soru soran olmuştu, o kişiye cevap verememiştim önce araştırırım diye sonra da kaynadı gitti. Size duyduğumu söyleyeyim belki işinize yarar.

Şu anda Münster Üniversitesinde (ilk defa Münster Üniversitesi yazıyorum sanırım, türkçe olunca garip oldu ehe) Erasmus öğrencisiyim. Burada hukuk masterı yapan arkadaşım ortalamaya bakmadıklarını sadece c1 dil seviyesi istediklerini söylemişti bana zamanında.

Diğer fakültelerde durum nasıl bilmiyorum ama belki de sadece hukuka has bir şey değildir. İsterseniz bir araştırın. Mühendislikte nasıl bir üniversite bilmiyorum ama hukukta mükemmel. :)

Ha olur da ilginizi çekerse ve sorularınız olursa burada master yapan mühendis arkadaşım da var birkaç tane, onlara sorularınızı iletebilirim.

Bir de aklıma geldi. Hukuktaki arkadaşımın masterı almancaydı ama mühendislerinki ingilizceydi. Gayet almanca da bilmiyorlardı. Demek ki onlardan ingilizce dil yeterliliği istenmiş. ^^

-Arkadaşlarım bana aynştayn diyor.

fotoğrafçının kalitesi makinenin 50 bin liralık olmasıyla ölçülmez. fotoğraf gözle çekilir demiş ara güler

zumrut istdaki en unlu forografcidir

(bkz: mehmet turgut)

Cevabı ben de merak ediyorum

ben de ediyorum lan.

B sahibiysen sadece motosiklet motor bolumu yazili sinavina ve direksiyon sinavina gireceksin.kurs ucreti 400tl civari,70 tl direksiyon sinav ucreti,240 tl trafik tescile verilecek.en yakin direksiyon sinavi 22 agustos meb belirliyor zamanlari.

cevap veriyorum. sınav tarihi hakkında pek bir bilgim yok. ama bunun dışında kurs ücreti+ kart ücreti+ vergi ödemek zorundasınız. kurs ücreti şehirden şehire kurstan kursa farklılık göstermekle beraber kart ve vergi ücreti ise sabittir. ben kursa 300 lira ödedim onun dışındaki masraflara da bir 330 lira bayıldım. toplam 630 civarı bir rakama mal oldu.

Cehalet. İnsanlar hala birine bağırıp, hakaret ederek onu düzeltebileceğini sanıyor. Ne yazık ki bir cahilden "en az üç" cahil daha doğuyor.

Fazlasıyla ütopik.

Eğitim diyeceğim ama eğitim de kesin çözüm değil.
bak mesela o kafasını çarpan çocuk üniversite okuyacak ama öyle bir anne tarafından yetiştirildiği için o da annesi gibi davranış sergileyecek.
yani ailede bitiyor olay. İnsan ne gördüyse onun doğru olduğunu zannediyor. bir de böyle insanlar köpek yavrusu gibi doğurduğu için malesef gitgide çoğalıp ülkeyi ele geçiriyorlar.

umut yok. ben bu ülkenin kurtuluşunun bir felaket sonrası (bkz: japonya ) sağlam bir tarih , ahlak, din, gelenek, alışkanlık muhasebesi yapılıp yeniden bir kuruluş ile olabileceğini düşünmekteyim. eğitim denilen olgu yok bizde, hayatlarımız kavram kargaşaları arasında yaşamaktayız.

islam ve müslümanlığı üst kimlik belirleyip kapitalist bir sistemde bunu icra etmeye çalışıp "ne yardan geçerim ne serden" zihniyeti yüzünden çarpık ve yoz bir algıya sahip insanlar mevcut.

bir yandan muhalifim, batılıyım, modernip diyip yüzyıllardan beridir süre gelen ahlak yapısı ve gelenek görenekleri aşamamış arada kalmış insanlar falan mevcut bu ülkede.

insanlar olguların, kavramların, duyguların, eylemlerin ne anlama geldiklerini cidden bilmiyorlar bizim ülkemizde.

çünkü öyle görmüş. aileden gelen hiçbir pozitif değer yok, görgü yok, kültür yok, duygusal, davranışsal eğitim yok, düşünce, mantık eğitimi yok, okullar zaten hiçbir şey vermediği gibi bozulmaya neden oluyor. bunların üzerine tv, internet ve ülkenin genel atmosferini koyduğunda sonuç şaşırtıcı değil. düzelmesi ancak savaş vb. büyük felaket sonrası azalan nüfusun ortak bilinci ve dayanışması ile mümkün olabilir.

Kesinlikle çözümü yok. hayat, her türlü zıtlıkların yer aldığı bir alan. olumsuzluklar ancak asgariye indirilebilir. bunları yok edecek derecede bir şey yapamaz insan.

ülkemizde kültür sanat namına hiçbir şeyin değeri olmadığı için ailerler de birer vandal yetiştiriyorlar. Ancak o şekilde hayatta kalınıyor çünkü. Trafiğe çıktığınızda da farkedebilirsiniz rahatlıkla bu durumu.

toplumun yapısının değişmesi gerek farklı şeyle olabilmesi için, o da şu an pek mümkün gözükmüyor.

teoride çözülür; ama pratikte çözemezsiniz.

Ne için lazım ? Malzeme ne ?

Evet en sert martenzit. Bazı durumlarda kalıntı östenit istenebilyo martenzit yerine. Ama genel olarak östenit yüksek sıcaklık fazı zaten. Tanecik değil o tane onla alakası yok.

@mcfly genel olarak çelikler hakkında, spesifik bir durum yok. olayı anlayabilmek adına soruyorum.

Çelikler de çok değişiyo ya. Östenit fazı oda sıcaklığında yok bi kere Çelikte yüksek sıcaklık fazı o. Ferrit yumuşak olur şekillendirmesi kolaydr. Martenzit gevrektir bunu da istemezler genelde o yüzden temperleme yaparlar temper martenzit olur sünekliği bi miktar artar sertliği düşer. duruma göre ferrit+mar bazen sadece ferrit bazen ferrit % beyni + kalıntı östenit istenir. Çok çelik çok durum var ya böyle anlatılmaz.

he neden östenit değil de martenzit. Su verme sonucu martenzit oluşuyo kafes distorsiyonu bozuluyo gergin bi yapı oluşuyo o yüzden daha sert.

sertlik genelde malzemenin kristal yapısıyla alakalı bir olgudur.

şarjı full mu peki??

@el cancer del besiktas evet

(bkz: çukur meyhane)

hayatınızda yiyebileceğiniz en güzel mezeleri ve kalamar ızgarayı bulabileceğiniz güzide bir taksim mekanı. ahh şimdi orada olmak vardı.

cukur guzeldir. Osmanbeyde et yemek istersen adana ocakbasini tek gecerim. Tarlabasinda hasir meyhane var ama henuz gidemedim en kisa zaman gitme planim var

ikisi de ruh hastası.

espriyi anlamak için (bkz: yiğit özgür) külliyatını oturup incelemek gerekiyor. çünkü bu karikatürdeki espri karikatürde yer alan karakterlerin absürdlüğünü idrak ederseniz anlamlı oluyor. bu absürdlüğü de yiğit özgür'ün yarattığı karikatür dünyasına biraz aşina olarak anlayabilirsiniz diye düşünmekteyim.

karikatürde geçen diyaloğun gerçekte olduğunu düşün. ben düşünüp gülüyorum. ruh hastaları :)

vasıfsız bir adamın 3 ay sonra 5binlikle okula kayıt olmasına gerek yok,o paraya yazık olur zira

1250 tlye 3 oranlık 2 farklı kupon yap. bir tanesi gelirse 4750 tl paran olur yoluna bakarsın. gelmezse zaten hiç senin olmamıştır.

Böbrek satabilirsin. Ustune para da kalir. Ha bu olmaz dersen bahis tek secenek kaliyor galiba senin icin.

duyuruya yanıt verdikten sonra benden önce yazılanlara baktım da abi siz ne kadar gereksiz adamlarsınız ya. arkadaş önemli bir mevzu da fikir danışmak için yazmış alay etmek için birbirinizi eziyorsunuz.

not: duyurulardan biri bahis oynamanı tavsiye etmiş. o işlere hiç bulaşmamanı tavsiye ederim. çünkü yüksek ihtimalle eldeki paradan da olursun.

ailenin boğazına yapış. yaşlanınca baksın diye çocuk yapmasını biliyorlarsa okutmasını da bilicekler.

ya parça parça arkadaşlarından akrabalarından borç toplayıp çalışarak geri öde ya da kefil bulup 5bin lira ihtiyaç kredisi çek. 3 ay yerine 6 ay çalış ödemesi fazla gelirse 9 ay çalış. ama bahis falan olayına girme. bir de goygoy yapmaya çalışan dingilleri dinleme

Ben üniversiteye kayıt yaptırırken şeker fabrikasında çalışmıştım.taa 6 sene evvel 700 TL veriyorlardı ve sigortamda yattı.4 ayda mesailerle beraber 3000 biriktirip laptop almıştım artanı da duruyordu.iş arayın sigortanız yapılmayabilir ama mevsimlik iş arayan çok.

3 ayda o para birikmez dostum,
yatırım yap diyeceğim ama büyük oynamak gerek, borsa filan.
anca o zaman belki kazanırsın.

iyi amacli mi kötü amacli mi?

hani boyu devrilsin gibi mi, yok sa allah iyiligini versin gibi mi?

technology be damned!

edit: yok bu olmadı. ben de merak ettim şimdi :)

Teknology stevie wonder!

"damn this technology" anlamca en iyi karşılayan cümle. "hay teknolojin batsın, lanet gelsin" anlamına geliyor biraz.

heeeee yyyoooo im tired of using technologyyyyy

"damn this technology" anlamca en yakını gibi sanki. teşekkürler.

4.sezonda suits var. Yani yeni dil :/

mr robot 1 bölüm çıktı daha.

wayward pines'ın ilk bölümü güzeldi, devamına henüz bakamadım.

happyish

daredevil

(bkz: sense8)

happyish guzel, jonathan strange de ilginc gibi gozukuyor, ray bradbury hikayesinden uyarlama whispers var. o da guzel.

Komedi olarak Unbreakable Kimmy Schmidt'i beğendim. Tina Fey yapmış, 30 Rock'a benziyor.

Biraz önce Wayward Pines duyurusuna yazmıştım, o da güzel gibi.

Silicon Valley var, 2. sezonunda. Hem girişimcilik ekosistemini tanıtıyor hem de bayağı eğlenceli. Tavsiye ederim

the knick

1 sezon bitti.

mr robot da iyi.

cyclical behavior and distinguish diyorum.

birincisi direkt anlamdan, ikincisi discriminate'nin özdeki farklılıktan değil "ayrı tutulma" anlamı taşıdığından. diskriminasyon, ayrımcılık'ta olduğu gibi.

edit: "a particular/ specific cyclical behavior" gibi olsa daha güzel olurmuş sanki, türe özel bir döngü olduğunu göstermek açısından.

cyclical behavior, discriminate.

çok zayıf

özür dileyerek "çirkin" demek istiyorum. düşüncem budur.

ilk fotoğraftaki sorun değilde ikincisi kötü baya.

otobüsteki baş örtülü teyzeler ye kızım ye diye yaprak sarması sokuşturur bunun ağzına.

2si aynı kisi bu arada

bacımdır. oturur birlikte dürüm ya da iskender gömeriz, üstüne çayımızı içeriz. böyle olmaz. bu şekilde olmaz...

fotoğraflardan bağımsız olarak güzel bir yüzü varsa ve uzuvları orantılıysa bir adım öndedir benim için.

ama kız güzelmiş. zayıfken ucuza transfer ederim. altyapı önemli.

sonrasında gelişim gösterir sanıyorum. beslerim ben.

aşırı sağlıksız ve çirkin.

(bkz: anoreksik)

bu kız kötü durmuyor bence. ama genel olarak aşırı zayıflık iyi değil.
yine de şişko olmasındansa tercih ederim.

model mi bu? instagramdan takip ettiğim bikaç model var benim de. birini eskiden beri takip ediyorum. ajansa kabul edilmeden önce sürekli donut, hamburger, çikolata resmi paylaşıp duruyodu, şimdi hugo boss'un miu miu'nun defilelerine falan çıkmaya başladı en fazla bitki çayı resmi koyuyo :) kızların bir suçu yok. suç sektörde.

Littlejack merak ettim kimmiş o:P

Bu kız Modelimsi bişey ünlü değil pek girlnah diye ara bulursun

instagram fotoğraflarına baktıktan sonra karar değiştirdim. çok çirkin. iflah olmaz derecede çirkin.

saglıksız. çirkin ya da güzel demeyecegim ama bence bundan hoslananın pedofil olması yuksek ihtimal.

ya çirkin ya da güzel olarak ayırmıyorum. bana sağlıksız geliyor. sağlıksız şeyleri çağrıştırıyor.

aynı şey aşırı kilolu insanlar için de geçerli.

5-6 kilo alsa kıvama gelecek, zayıf severim ben ama iskelet gibi kötü öyle

zevkler ve renkler epey ayrisir bu konuda. ama kabul edelim cogumuz eti budu olmayan insanlari guzel bulmuyor.

Gram kas yok hic begenmem

Atletik qizlar eqlesin

töbe bismillah bişi lan. evlerden ırak

Şişman kızın karşılığı bu değil, evvele bunu söyleyeyim. Yani "Şişko sevmiyoruz" deyince böylesini seviyoruz demek istemiyoruz. O konu biraz daha farklı, o ayrımı yapmak lazım. Bu da en az şişkolar kadar hastalıklı duruyor.

Sağlıksız, çirkin ve yağ fazlalığından çok daha kötü. Tercih sıramda "Dünyada tek erkek kalsam bileklerim kopsa ve tek kadın bu olsa." düzeyinde.

çok kötü bu kadar zayıflık. kas yok. bir deri bir kemik. bir tuhaf oldum ya ikinci fotoğrafta. hastalık derecesinde zayıf.

Biraz kilo aldırırım, şişmandaki deformasyon yok bunda en azından.

Nasıl olsa gelecekte kilo alacağı için dert etmem. Sevişirim de evlenirim de karakteri uyumlu ise ve bu resimlerdeki hatunlar kadar güzelse.

@annebenasikoldum benim dediğim de highhsoul nicki

bayılırım

instagram.com
sanırım bu kız.
dostum zayıf iyidir, hoştur, yazın kokmaz, kışın sıkmaz ama bu zayıf değil ki, iskelet sistemini deri ile kaplamışlar bunun.

et yok bunda hiç. bu takıntılıdır, her yerde yiyip içemezsin, yediğine içtiğine karışır, seni kendisine benzetmeye de çalışabilir, uyuşmak çok zor. yoksa zayıf benim de ilk tercihim her zaman, iskelet olmadığı sürece.

hata yok.

tekrar baktım da "is" yerine "has" olması lazım gibi.

Ben olsam şöyle kurardım cümleyi:

Your company hasn't helped me to solve the problem yet.

cinsi kisi+1

is yerine has mi arkadaşlar bi kaç kişi daha bakabilir mi

"your company hasn't helped me to solve this problem yet." diyen arkadaş doğrudur

has yaz, bas geç.

is yerine has yazdım inşallah doğrudur.

has değil is miş arkadaşlar ayrı bi kalıpmış o

bu niye dogru degil:

Your company didn't help me yet to fix the problem.

kitapları seçip dönüştür diyorsun calibre'de, iki dakika sürmez.

"ancak kindle doğrudan epub açamıyor.. meritokrasi üzerinden edinilen epubları mobi ye çevirirken bir sıkıntı oluyor mu?"

hayır, hiç sıkıntı yaşamadım o konuda.

evet değer. kesinlikle kindle al. Pişman olmazsın. epub u süper çeviriyor calibre denen program.

tamam o zaman siparişi veriyorum.. peki son olarak şu entry de bahsi geçen formatı deneyen oldu mu?
eksisozluk.com
azw3

calibro touch alın hatta calibro toucha da gerek yok calibro basic alın. bir calibro basic kullanıcı olarak ekitap okuma ihtiyacımı meritokrasiyle berabar müthiş bir uyum içerisinde(epub) gidermektedir. fiyat performans olarak on numara bir üründür ve türkiye sınırları dahilinde garanti konusunda bir muhattabınız söz konusu olur calibro ürünlerini alırsanız.

Kafanı karıştırmaya geldim. Arkadaş Kobo Aura H2O aldı. Cihaz çok harika. Su falan da geçirmiyor. Ekranı çok hoş ve geniş. Her formantı da destekliyormuş. Aklımda e-kitap okuyucu almak yoktu ama sanırım ben de alacağım.

kindle sahibi olarak tavsiye ederim. daha dün idefix ten bir kitap satın aldım. önce drm ini kaldırdım. daha sonra da epub dan mobiye çevirdim şu an okuyorum bir sıkıntı yok.

sharp.direct.gov.uk buradan 4.5 yıldız ve üstü olan modelleri inceleyebilirsin.

(bkz: arai)
(bkz: shoei)

shark raw serisi. çok hoşuma gidiyor.

www.google.com.tr

oncelik sharp testleri, sonrasi estetik veya fiyat sana kalmis.

arkadaşlar öncelikle tavsiyeler için teşekkür ederim. peki güneş vizorlü olması şart mı kaskın?? yani bir kaskta güneş vizörü olması çok önemli bir avantaj mıdır ?

ben yazı düşünerek öyle almıştım, iyi ki almışım diyorum. kendim zeus'un bir kaskını kullanmıştım. 1200 tl'ye almıştım. ısrar edersen model adını falan da araştırırım. ezberimde değil. :)

gunes vizoru olmazsa, yazin kaski taktiktan sonra gunes gozlugu takman lazim.

aniden cikas gunesler sakat.

ya da gunes vizöru alacaksin.

o da gece sakat.

cub, scooter gibi motosikletler için çene açılır ve güneş vizörlü iyi oluyor. zaten çok hız olmadığı için trafikte açıp rahatlamak adına güzel. gerçi güneş vizörü her şartta bi artı sağlıyor. ancak çene açılır kaskların güvenliği hususunda tereddütler var. motosikletiniz hız yapabiliyorsa çene açılır tavsiye etmem. genelde rüzgar sesi geliyor yüksek hızlarda.

2-3 yıl sonra falan

3. aydan sonra 2 haftada bir aklıma geliyordu. 6. ayda biri içerken uzattığında bir tane içeyim lan dur, diyip yeniden başladım.

1 sene sonra arada bir aklına gelmeye, 2 seneden sonra tamamen unutuyorsun. Haaa biri uzatsa içerim modundan hiç çıkamıyorsun o ayrı.

tekrar başlamak gibi bir dürtü olursa hemen kendine "yeniden başlarsam ne olur", "sigaraya gidecek parayı", "sağlıklı halin mi yoksa..." gibi sorular sor.

içkili ortamlarda sigara içmeyen grup içinde olmaktan son derece memnunum. sigara içmek için mekan dışına çıkmaktan artık kurtuluyorsun. içtiğin içkiden daha fazla tat ve zevk alıyorsun.

2.aydan sonra... ilk ay çok zor geçiyor. sigaranın yerine spor koyduğum için unutmak kolay oldu.

*** kaynak yapiym.. ben zorlayabiliyorum sigarasız durmak için kendimi. "bir daha hiç sigara içmemek" düşüncesi beni bunalıma sokuyor (sanki böle sevdiğin birini asla göremeyecek gibi), sonra alıyorum paket.. bu psikoloji geçiyor mu?

iki yıl hiç içmedim. ama sonra yine başladım.

@lucky dog

sigarayı bıraktıktan sonra bir boşluğa düştüğün kesin. bunu atlatmak için gerçekten irade gerekiyor. ben bıraktıktan uzun süre sonra vapurun açık kısmında (o zaman sigara serbestti) gidemedim, yürürken sigara içmek hoşuma giderdi artık yürümeden koşmaya başlıyordum.

bir süre alışkanlıklarından kaçmak gerekiyor evet.

ve ben bırakalı 4 sene olacak. şimdi bana bir tek verseler affetmem içerim. ama yukarıda belirttiğim nedenleri aklıma getirerek bu dürtümü engelliyorum.

gündemden düşmüyor. özlüyorsun ama nasıl diyeyim sarhoşken lan burada olsa da öpüşsem koklaşsak diye sardığın eski kız arkadaşın var ya onun özlemi gibi. biraz bekleyince biraz beyne oksijen gidince özlem dağılıyor atmaman gereken msjı atmamanın verdiği özgüvene kendini bırakıyorsun.

champix adlı ilaçla 14 Ekim'de bıraktım. Bıraktığım ilk gün hayatımda ilk defa alkolü sigarasız içtim. Evet sigara hala aklına gelebiliyor, kendine bırakma isteğini hatırlat ve 10 dk sonra içerim gibi düşün. o zaman en az 3-4 saat aklına gelmiyor :) yani bilmiyorum hapın etkisidir bendeki.

ben 10 ay içmedim. 10 ay boyunca aklımdaydı. sonra sikerler öle işi deyip yeniden başladım.

celal güngördü-pas
emrah serbes-erken kaybedenler
barış bıçakçı-bir süre yere paralel gittikten sonra
hakan bıçakçı-ben tek siz hepiniz, karanlık oda

barış bıçakçı ismi birkaç aramamda daha karşıma çıkmıştı, bakayım ben ona

hakan gündayın da bana göre en iyi kitapları az ve azildir.

haydaaa (rok gibi)
daha'yı okuyayım da, sevmezsem onları da almam gibi geliyor bana =)

Murat Menteş
Barış Bıçakçı
Hakan Günday
Murat Uyurkulak
Emrah Serbes

birini beğenene diğerinin önerilebileceği yazarlar.

Şahsi önerim ise henüz okumadıysanız Sezgin Kaymazdır. Uzunharmanlarda Bir Davetsiz Misafir, Kaptanın Teknesi, Ateş canına Yapışsın favorilerim, mutlaka okunmalı bence.

murat menteş'i hiç mi hiç sevmem, baştan eliyorum. emrah serbes olabilir. hatta ev arkadaşımda olacaktı bir kitabı, iyi aklıma geldi.

asıl sezgin kaymaz ilgimi çekti benim. geber anne çok övülmüş gördüğüm kadarıyla. tek bir kitabını seçmek isteseydiniz hangisi olurdu?

Tek kitabını seçmek :( zor soru.

Bana göre Ateş Canına Yapışsın ayrı. Çünkü ben hayalle gerçek arasında, dini öğelerden beslenen, yazarın özgün yorumunu görebildiğim kitapları seviyorum.


İlk defa okuyacaksanız Uzunharmanlarda Bir Davetsiz Misafiri okuyun derim. Sonra Geber Anne, Kaptanın Teknesi öykü isterseniz Medet... Magical realism seviyorsanız bayılırsınız.

var ya, aşık olamıyorum

ne yapsam diğerinde aklım kalıyor. bir türlü yaptığıma konsantre olup keyif alamıyorum. ne yapacağım ben?

kodumun sirketi maaş zamlarını nisana salladı.

4 sene okul okudum işsizim ***

Var ve sil bastan filmindeki olayi yaptirmak istiyorum. Kafamdan birini tamamen silmem lazim. Keske gercek hayatta da olsaydi filmdeki olay.

bir türlü zengin olamıyorum :/

öğrencilikten bıktım. lisedeki sıra arkadaşlarım işe başladılar ben hala 3. sınıfım ve okulum kesinlikle uzadı.

inanılmaz bir konsantrasyon sıkıntım var. herhangi bir şeyle 40-50 dakika kadar ilgilenebilmeyi istiyorum. insanın tuvaletini yaparken bile canı sıkılır mı ya, "hay ananıski" diye sinirlenerek çıkar mı tuvaletten? adeta neşter vurulmuş, enfeksiyonlara heyooo diyen savunmasız bir yara gibiyim. gelmişimi skeyim ama geçmişim kalabilir.

var her şey çok düzgün gidiyor. problem yok hayatımda rahat battı.

Bitsin artık şu lanet AÖF!

sevgili bulamama sıkıntısı dışında hala bir derdim yok. amk bir çıkamadım gitti şu işin içinden

Bu soruyu sormayacaktın. :)
-işyerinde hâlâ kimseyle arkadaş olamadım. bu yüzden çok rahat takılamıyorum. zaten stajyerliğin verdiği bir acemilik var.
-aşık olamıyorum. etrafımdaki herkes senin niye sevgilin yok diye sıkıştırıp duruyor. aşık olabildiğim zamanlarda da olmuyordu gerçi. kendimi kötü hissetmeye başladım bu konuda. bir eksiklik var bende ama.
-maaşım az.
-kilo vermem lazım.
-asosyalim ve çok çekingenim. aslında öz güven eksikliği var bende. bunlardan kurtulmam lazım.
şimdilik bunlar geldi aklıma. daha da vardır. :/

askere gidiyorum 3 hafta sonra.

Benim derdimi sen iyi biliyorsun :)

dahili meddah, mesela ne?
sevisgentürk, o da bişey boşver
allstar, üzülme iyi bir iş bulursun, ümitli ol
halitkin, sen de aç konuyu?
yue,zenginlerinde sıkıntıları var, azla da mutlu olursun istersen
justinho, sen de böyle ol, herşeyde bir hayır var. canın sağolsun
der meister, doktora gittin mi?
el cancer, sevindim :)
CELL-MAN, biter ben de aöf mezunuyum, benim dönemimde çok zordu, şimdi kolaylaşmış
fransızkalan, birgün sen de aşkı bulursun, bunu kafana takma
proculianus, dert ettiği herşeyi halledersin bir şekilde, yavaş yavaş yoluna girer
teoridefeminist, platonik misin?
nathanieltroy, yap askerliği kurtul, aradan çıkar işte. şimdiden hayırlı tezkereler
dalessandro ;)

istemediğim bi gelecek için istemediğim şeyler yapıyorum. Karşı koymaya cesaretim yok ve işin kolayına kaçıyorum. Öfke kontrol bozukluğum var ve paranoya başlangıç aşamasında olabilirim. hadi bakalım

ders calismam lazim.kpss icin ama verim yerlerde. bogazim agriyo. Kardesim kimya sinavina calismak icin gec yatip sabahin 4.30 unda kalktigindan uykumun icine edildi ve uykumu tam alamadigim icin acayip sinirliyim. bir de onu goremedim son kez. cok uzucu bi haber aldigi icin apar topat geri dondu. :/ gorusemedik.

Bugun bi an once bitmeli!

konsantrasyon ve çabuk sıkılma

(bkz: arpacık)

arpacık büyük ihtimalle. arpacık saydam renkli de olabiliyor.

eğer kirpikli bölgedeyse, dış arpacık.

eğer göz kapağının içindeyse, iç arpacık.

çözümü, sıcak pansuman.

hanimiş "x"
x=aile bireyleri(abi abla hala dayı),eşya

"z"'yi de mi bilirmiş/yaparmış

Atta gitmek
Bıcı bıcı yapmak türü şeyler mi?

uf olmak, cıs. bir de şunun busu derken gereksiz uzatmalar, kitabısı, kalemisi gibi.

img.karikaturturk.net :)

chopin raindrop prelude
www.youtube.com

beethoven pathetique sonata
www.youtube.com

gnossienne 1
www.youtube.com

chopin ballade no. 1

www.youtube.com

www.youtube.com

janacek- idyll for string, adagio

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Marin marais e bir bakin bakalim.

Bach - Air
www.youtube.com

www.youtube.com

-Esaretin Bedeli

DVD'de izlediklerimden Bir Zamanlar Anadolu'da için dedim.

2013'ün filmlerinden Rush ve Blue Jasmine için dedim.

2014'te demek için 12 Years a Slave'i bekliyorum.

the godfather 1-2

bu cümleyi uzun zaman önce en son donnie darko için kurduğumu hatırlıyorum.

stalker için kurmuştum

En son best offer izledim. Bence cok basarili bi kurgusu vardi

ateşi yakalamak

the broken circle breakdown

28 days later...

Annemi Öldürdüm

orospu çocukları, bence güzel.

la migliore offerta, mr.nobody

Gravity
not: sinemada 3 boyutlu izlemeliydin .evde "abi adamlar harbi yapmış" diyemeyebilirsin.

la migliore offerta

dün rescue dawn izledim. sırf christian bale'yi izlemek için izledim ve izlediğime değdiğini düşünüyorum. ama öyle aşmış süper bi yapım değildi. iyiydi sadece.

inception

oldboy

prisoners

(bkz: lone survivor)

(git: www.imdb.com)

k-pax

Biride çıkıp demiyor ki Hobbit

sahip olduklarını yansıtan bir CV, dil, okul başarısı, sosyal aktiviteler.

kriterler amca,dayı,bağlantı staj konusunda ne kadar kalifiye olduğun önemli değil sadece tanıdıklar önemlidir.

cv dediklerinizle dolu ama bir halta yaramıyor staj arayan adamdan iş tecrübesi mi istiyorlar nedir?

4 senelik işletmeyi bitirene kadar toplamda 18 ay staj yapmış, bir sürü stajyer görmüş, gözlemlemiş, deneyimli bir eski stajyer, görece yeni çalışan biri olarak şunu söyleyebilirim, aradıkları bir kriter yok temel olarak. muhtemelen bir ya da birkaç şeyi çok yanlış yapıyorsun. yoksa kimler, kimler; nerelerde nerelerde stajlar yapıyorlar, görsen aklın durur.

ya hani cv'inde yanlış kullandığın bir şey olabilir mi peki? hani sonuçta belli filtreleme yöntemleri kullanıyor genelde İK, mülakata çağrılmamak ya da mail almamak sıkıntı

ya da başvurduğun yer yanlış olabilir

p&g bakkalına başvurdum red yedim benden daha az donanımlı arkadaşı sınava çağırdılar. çoğu geri dönüş bile yapmadı.

bire bir aynı durumda idim. okuldan arkadaşlarım da bulamıyordu. staj olayı direkt tanıdıkla alakalı.

1) okulda bir hocana durumu çıtlatabilirsin. bazen vesile olabiliyorlar. ama seni sevmeleri lazım tabii, kolay değil hocadan böyle bir şey istemek.
2) kariyer günlerini bekle. bazen bir şeyler çıkabiliyor.

ama yine de en garantisi tanıdık, eş dost. ben duyurudan bulmuştum. belki bu duyuru da sana böyle bir imkan sağlar.

kişisel görüşüm: çok büyük bir firma değilse ve staj zorunluluğu yoksa staj yapma. amelelik. amelelikte para alıyorsan bunda o bile yok. acınası bir olay.

cidden yanlış yapıyorsun ama nerde? gönderdiğin tek şey sonuçta cv staja başvururken ayrıca sorulara verdiğin cevaplar

staj zorunluluğumuz yok ama mezuniyetten sonra staj deneyimin var mı diye bakıyorlar o yüzden ben de dert oldu bu staj işi.

@zeytinyaglicinseddi valla hocam cv iki sayfa bir tek iş deneyimi kısmı boş. daha ne yazmam gerekiyor bilmiyorum ön yazı bile var cv'de.

Tanıdık diyen doğru demiş ama bunu referans olarak iyileştirelim. Benim çalıştığım şirket çok kurumsal, tanıdık fazla işlemez, yani kalifiye olmayan birisini sadece tanıdık diye almazlar ama kalifiye birisini de aynı seviyedeki diğer başvuranlar arasından referansı olduğu için alırlar. Referans önemlidir. Benim referans olduğum kişi aldığı pozisyonda başarılı olamazsa benim kredim düşer.

referans önemli demişsiniz ama referans verecek bir çevrem yok. hocalarla fazla muhabbetim de yok.