Ben bir kac gun once evde mutfak televizyonu niyetine kullandigimiz bir 2013 iMac'i 4'ten 16 GB'a yaklasik 10 dakikada yukselttim. RAM'leri Amazon'dan Corsair'in Apple onayli modellerinden siparis ettim (zaten Apple'in sayfasinda veren spec'lerde aratinca ilk onlar cikiyor). Ben 16GB aldim, 90 Euro kadar tuttu ama Turkiye fiyatlari daha yuksek olabilir.

Demem o ki servisle ugrasmaniza gerek yok, Apple kendi sayfasinda gayet guzel anlatiyor degistirme islemini. Tek ihtiyaciniz olan bir tornavida: support.apple.com

Diger soru ile ilgili olarak, HDD yerine SSD takiyorlar, eger DVD varsa onu cikartip HDD"yi oraya aliyorlar ayni anda hem SSD (sistem) hem HDD (depolama) kullaniliyor.

Hepsi Google servisleri. [email protected] seklinde.

Tutanota. iCloud.

Felsefe ile ilgili kitaplar, Platon'un kitaplarina bakabilirsiniz ozellikle.

ben fizik çalışıyordum. ilgi duyduğum bir alan. siz de ilgi duyduğunuz bir alana çalışabilirsiniz.

how to create mind
mindset

Ust segment drone'lar olabilir.

saat
ayakkabi

edit: pardon elektronik esya demissin.
nintendo switch
tablet falan da olabilir.

köstekli cep saati. İSviçre işi tercihen...

elektronik aletler yaşlanır. tissot değerlenir.

akıllı saat olabilir.

akilli saat, kamera

islemci, gopro.

Robot supurge

Nintendo switch veya robot süpürge olabilir

Bu sitelerden hoteli bulup direk hotel'in kendisinden yapıyorum.

aynen ben de direkt otelle iletisim kuruyorum. booking varken oradan yapiyordum ama.

Hotels.com, Booking.com, Google Hotels.

Ets dışında acentadan yapmak politik bir duruşunuz yoksa ahmakça, ha şu süreçte ise direkt otelden fiyat alıp çok komik rakamlara kapatabilirsiniz , pazarlık otelcilikte her zaman önemliydi ama şu dönemde çok değerli, geçen senenin yarı fiyatına aquasis ve pinebay tecrübem var bu sene

vpn ile booking'den yapıyorum hala.

Bu sitelerden hoteli bulup direk hotel'in kendisinden yapıyorum. +1

vpn + bookingten oteli bulup telefonla ariyorum, genelde %10-25 daha uyguna telefonda yapabiliyorum ordaki fiyatin.

www.bloomberg.com
www.ft.com

Dolar dusuyor (Mayis'ta 100 olan DXY simdi 94, yani Dolar Mayis'tan beri %6 deger kaybetti). Ama TL daha hizli dustugu icin TL karsisinda Dolar sabit gibi gozukuyor. Mesela Euro/TL'ye bakarsaniz TL'nin dusus hizini daha net gorursunuz.

Dolarin dususu Merkez Bankasi'nin piyasaya Dolar vererek Dolari kontrol etmeye calismasini da kolaylastirmis oluyor.

www.youtube.com

Cevap veriyorum,

Bkz. Matbaa, fotokopi makinasi, basip cogaltiyorlar. Artik akliniza devaminda ne geliyorsa

İmza marx.

1. ABD doları şu an dünyada gerçek değerinin çok üzerinde zaten.

2. İktisatta "değirmenin suyu bitmesi" gibi düz mantık yaklaşımlar daha çok klasik iktisat okulunda kullanılmıştır. Günümüzde iktisat çok daha çetrefilli.

3. Azerbaycan'daki sabit kur politikası geri kalmışlığın bir göstergesidir. Piyasa ekonomisine yeni yeni adapte oldukları için onlarda sabit kuru bırakıp serbest kura geçecekler. Ayrıca sabit kur politikası 2000'li yıllara kadar Türkiye'de uygulandı.

Sanırım ilk iki aramayı siz yapmışsınız. Sonrakiler öneri reklam gibi bir şey olmalı. Kimsenin girip arattığını sanmıyorum.

Yaninda alev simgesi olan aramalari diyorsaniz onlar sizin bulundugunuz cografyada son gunlerde en cok yapilan aramalar gibi duruyor.

Herkes cilginca bunlari ariyor, siz de digerleri gibi ayni seyleri aratacaksaniz size bir kolaylik yapalim amacli bir calisma.

Ilk ikisi sizin aramalariniz, kalanlar youtube onerisi.

mantıklı bence dükkanda alabilirsiniz

Kendin oturmayacaksan bence çok mantıklı değil. Döviz bazında daire fiyatları yıllardır sürekli düşüyor. Paranın dolarda kalması bile daha mantıklı bir çözüm olabilir.

Mülk al. Ev olur dükkan olur. Kesinlikle al

ben kesinlikle almazdım, kira getirisi garanti değil. kiracı ile sorun yaşarsın.ödemez, evi hor kullanır, aidat ödemez sana kalır, kira ödemeden kaçar vs vs.

bunlar bizzat yaşadığım problemler oldu ve yatırım için ev almaya tövbe ettim.

ayrıca şu an ev fiyatları ciddi bir yükselişte. uzun zamandır olmadığı kadar yükseldi, kredi faiz indirimleri, ödeme kolaylıkları vs derken fiyatlar çok arttı. 4 ay öncekine göre %10-20 arası artmış durumda genel olarak. yatırım için doğru zaman da değil.

uzun vadede değerlendirecek olursan da, zaten dövize karşı mülkün daha fazla değer kazandığı durumlar çok istisnai şeyler. genel olarak döviz fiyatlarının hep altında kalmış ev fiyatları.

Seçim size ait ama Türkiye'de yatırım için ev alınmaz şu ara, oturmak içinse alabilirsiniz ama yatırım olsun diye alıyorsanız çok yanlış bir zaman. Ev fiyatları olması gereken değerin çok çok üstünde, kredi faizleri düşük olduğu için inşaat firmaları en az %20 / %30 koydu fiyatlara faizler yeniden yükseldiğinde aldığınızın çok altına inebilir fiyatlar üzülürsünüz.

Diğer taraftan yatırımcılar ev yatırımı için şöyle bir hesap yapar, eğer aldığınız gayri menkul amortisman süresi 10 yılın üzerindeyse o mantıklı bir yatırım aracı değildir. Hesaplayın bakalım aylık 2500 TL'ye kiraya verdiğinizde kaç yılda amorti ediyor ev kendini?

Şuraya da şunu bırakayım size fikir verir :
www.youtube.com

@solo turkiye'de 10 yilda amorti eden ev yok ki. 1000 lira kira getiren 120 bin liralik ev goster 4 tane alayim:)

benim bildigim kira katsayisi 212. yani 212 bin liralik bir evin kira getirisi en az 1000 lira olmali ki mantikli bir yatirim olsun.

"Döviz bazında daire fiyatları yıllardır sürekli düşüyor." +1

şu anda gayrimenkul pahalı. neden pahalı? çünkü krediler ucuz. pahalı gayrimenkul alıp cefasını çekeceksen, ucuz kredi alıp sefasını da çek.

şöyle yap bence. elindeki paranın yanına bir miktar da kredi çek ama öyle bir miktar çek ki, kredi taksitleri evin kirasına denk gelsin. ilk 1 sene kafa kaya gel, sonrasında para kazanmaya başla. çok kabaca hesap yapayım:

2000-2500 lira kira beklentin varsa, 700bin lira kadar bir paran vardır. bunun yanına 300bin - 400bin kadar daha kredi çek. 10 sene vadeyle ayda 3000-3500 lira civarında ödersin diyelim. 1milyona 1.1 milyona alacağın evin kirası da o civarda olacaktır. 3250 kabul edelim.

ilk sene kafa kafaya , ikinci sene ayda 325 lira, daha öbür sene ayda 682 lira, daha öbür sene 1075 lira cebine para kalır. sonra 1508 - 1984 - 2507 - 3083 diye gidiyor. 9.senede 3716 olarak kredi taksidinden daha fazla oluyor. 10.senede 4413 kalıyor cebine. 11. senede ise evin kirası yaklaşık 8500 lira olmuş oluyor ve hepsi senin oluyor. evin değeri de 2.8milyon lira olmuş oluyor.

@baldur2, Türkiye'de öyle bir ev olmadığını yazdım işte ben de Türkiye'de yatırım için ev alınmaz, İlla gayri menkul yatırımı yapacaksan daha iyi seçenekler var misal KKTC bunlardan birisi aynı paraya aldığın evi 10-15 yıllık amortisman süresi ile KKTC'de alabilirsin Türkiye'de bugün en iyi şartlarda 20 yıldır bu süre.

hiç mantıklı değil. ev fiyatları yüzde 10-15 civarı zamlandı. nakit paran vardıysa bu kredi olayı çıkmadan alacaktın bence. bu kredi oranları hep böyle devam etmeyecek sonucta, faizler yukarı cıkınca ev fiyatları da düşecektir diye umuyorum. ama şöyle birşey de var. tl böyle değer kaybetmeye devam ederse ev fiyatları sabit de kalabilir. ben olsam almazdım, sana benzer durumum var almıyorum zaten

@monicapp
tam alacaktim bu faiz kampanyasi ortaya cikti.

Kankacim ben daire aldım çok pişmanım. Oturmayacaksan alma derim naçizane. Altın döviz ne alırsan al ama ev alma.

Arsa al bilen biriyle görüş fikir al en mantıklısı

Bire bir aynı durumdayız. Ben de tam niyetlendiğimde faizler düştü, fiyatlar uçtu. Almayı düşündüğüm dairenin muhitindeki fiyat endeksine baktım. Dolar bazında aynı yere gelmiş. Çok mantıklı değil şu anda almak.
Emlakçılar da çok katakulli çeviriyor bu aralar.

şunu da ekleyeyim, ekonomi kötü kiraya verdiniz kiracınız ödeme yapmayabilir, geciktirebilir, davalık olabilirsiniz. bunun dışında her sene neredeyse 1 kiraya eşdeğer vergisi de var. aldığınız zamandan itibaren 5 sene içerisinde satmaya kalkarsanız yüzde 20 ek vergisi var yanlıs hatırlamıyorsam. bilemiyorum tabi ben hep kötü taraflarına odaklanıyor olabilirim

soyle bir sey var arkadaslar:
bu para 3-4 senedir zaten oyle duruyor. sadece dolarda durdugu icin turkiye'de ev alma ihtimalim epey artti, bu firsati degerlendirmek istiyorum aslinda. ama dedigim gibi hicbir zaman oturmayacagim bir ev olacak. sirf kira getirsin. maksat bu. kira gelirine ihtiyacim yok, direkt olarak da altin alacagim. evet dolar bazinda dusuyor evin fiyati ama dolarin 10 lira olmasi da sanki yabancilarin da isine gelmez gibi. ben ekonominin cok cok dip yapip uganda, kambocya seviyelerine gelecegini sanmiyorum. ayrica zaten turkiye'ye donme planim oldugu icin, donunce satip is kurmak da mantikli bir olasilik gibi geliyor bana.

edit: aslinda dolarda kalarak hayvan gibi kar ettigim acikca ortadayken, bu parayi eve yatirarak kendim kasiniyor da olabilirim sanki.

Ben yurt disina cikacagimi bilmeden ev aldim, bilsem almazdim. Kira zamlanmasina ragmen 5-10 yil icinde doviz bazinda evin getirisi neredeyse yari yariya dustu.

Zaten yurt disindasiniz anladigim kadariyla, o yuzden getiriyi goturuyu TL ustunden hesaplamayin yanilirsiniz. Yukarida bir arkadas demis su kadar zaman sonra ayda cebine su kadar TL kalacak diye. Iste o hesap yaniltici zira siz ev kirasina TUIK oranlarinda zam yapacakken doviz TUIK oranlarina bakmadan yukselecegi icin kira geliriniz her sene duzenli olarak dusecek.

enflasyon yıllık %25 . düşün taşın kira gelirin yıllık %25 oluyorsa al yoksa zarardasın . benim de evim vardı sattım altın aldım . ciddi karım oldu . o ev dursa ne kirası ne değer artışı o kadar kazandırmazdı . bana sorarsan taşınmaz tam karın ağrısı . şimdi burada evi barkı olmayanlara cazip geliyor da başına geldi mi öyle değil.

ukraynada turist vizesi ile ev alinabiliyor, dolar ile kira getirisi saglayabilirsiniz ustelik avrupada en iyi yatirim geri donusumu suresine sahip ulkelerden biri

Kredi ile al
Dolar bozup alma

Sirket emailiniz ile Google hesabi olusturacaksiniz.

support.google.com

şirket domainime izin vermiyor ki illa gmail olacak diyor ?

Yanlis yere mi bakiyorsunuz acaba? "Mevcut bir e-posta adresini kullanma" basligi altindaki yonergeleri izlemeniz lazim. Ben yazdigi sekilde ilerleyince istedigim domain'i girebiliyorum, ama tabi dogrulama istiyor: ibb.co

1) Google Support'u arayip Benim Isletmem menusunu secin dogrulama konusunda destek almak icin

2) Google Ads'in icinde reklam onizleme araci var, onunla istediginiz sehri/ulkeyi secip reklaminiz nasil gozukuyor kontrol edebilirsiniz

3) Google Ads icin hem resmi hem resmi olmayan bir suru video var YouTube'da, onlardan baslayabilirsiniz. Ya da eger okumayi seviyorsaniz da Yardim Merkezi'nindeki makaleleri okuyabilirisiniz

Kart bilgilerini baskasina versem dediginiz gibi kapatip yenisini tanimlardim.

yeni sanal kart açma limiti var. verdiğin kişi sıkıntılı değilse limiti sıfırlasan yeter. sürekli yapmayacağın bi şey ise kapa gitsin.

Istanbul'dan tasinma kafasina girmişsem son kez özel olarak herhangi bir şey yapmazdım.

Yemek olarak da Turk yemeklerine, özellikle sokak lezzetlerine doymuş olurdum.

Midye dolma diyecegim ama bazi ulkelerde artik o bile var. Zaten midye dolma da Istanbul degil, daha ziyade Ege bolgesi kaynakli.

Yaklasik 10 yil once Turkiye'den tasindim, Istanbul'da keske sunu yapsaydim dedigim bir sey hic olmadi. Istanbul'da ozlenecek bir sey bulmak acikcasi pek kolay degil.

Arkama bile bakmadan biran once kurtulmaya bakardim. İstanbulda olan her seyi disarida da bulursun bence, arctic circle’a gitmiyorsan sayet

yurt dışında yapamayacağın şey boğazı izlemek. vapura bin, yürüyüş vs. yap. yeme-içme işlerinde daha iyisini bulursun zaten yurtdışında.

henuz gormedigim icin turist gibi bi gezerdim, piri gibi sesli tur uygulamalariyla 2-3 gunumu buna ayirirdim hatta. sorumluluk ve acele olmadan keyfi olarak gezmece. kestane yiye yiye boyle.

Gündüz vakti, Taksim-Galatadan karaköye iniş, Galata köprüsü, ordan haliniz kalırsa yürüyerek Gülhane Parkı, Sultanahmet Ayasoyfa yapardım.

Çiya'da yemek yer ve Kadıköy'de gün batımını seyrederdim.

Açıkça teraslı bir yerde gün batımını seyrederdim.

Hafta içi Heybeli ya da Burgaz'a giderdim.

Hafta sonu tüm bunları yaparsanız kesin nefret edeceksiniz:) Yurt dışında nereye gittiğinize bağlı, birçok ürünü bulmak da mümkün. Yemekleri kendiniz öğreniyorsunuz.

Islak hamburger
Çiğköfte

ya her seyinden o kadar biktim ki sanirim gidene kadar ozel hicbir sey yapmazdim. gittigimde de ozlemezdim eminim. aklima ozel hicbir sey gelmiyor bu sehre dair.

Ayasofyaya git kanka. Fotograf ve video falan cek.

vapur

Sevilen tarihi mekanlara gitmek yazilmistir ama daha once gelip gitmis biri olarak heralde is cikisi kalabaligi saatinde kalabalik bir metrobus hattinda yolculuk etmek diyebilirim. Kalabaligin yuzune bakip acelelerini gorup icinizden "ulan bu da hayat miymis be" demek iyi gelecektir. Baska bir yurtdisi metropolune gitmiyorsaniz (tokyo veya new york gibi) bu kalabalgi bir arada gorebileceginiz baska bir tc sehri yok. Ve sanilanin aksine bu kalabalik veya telas baska yere gidince ozlenebiliyor garip bi sekilde. Sebepleri uzerine hic dusunmedim ama istanbul un gurultusu ve debdebesi ozlenebiliyor ayrilinca.

son kez tarihi yarım adaya gider, bulabildiğim en yüksek tepeye çıkar ''seni yenemedim ama tekrar geleceğim istanbul!'' diye bağırırdım.


ne kadar duygusal insanlarsınız yahu?

sanırım erkek arkadaşımla gitmeyi çok sevdiğimiz, ilişkimiz için hoş anılara sahip olan mekanlara gidip yemekler yerdim.

son bir de istiklal'e gidip "anasını siktiler buranın" diye son 5 senedir söylendiğim gibi söylenirdim.

yemek dışında da başka bir şeyi özleyeceğimi sanmıyorum.

Ziraat'in SWIFT ucretine bakmaniz lazim ama araci kurumlar da kesinti yapar ek olarak. Genelde toplam 20-30 USD gibi bir kesinti olur.

Ona gore TL'ye cevirip gonderip yeniden doviz alma masrafi ile kiyaslayin.

Enpara para size yattığında 3 usd kesin kesecek. Ziraat gönderi için kaç para kesiyor ona bakmak lazım. Gönderi ve alımdaki kesintiler ayrı ayrı kalemler.

Hiç para kaybetmemek için ziraatten nakit dolar isteyip gidip finansbank şubesine verebilirsiniz. Sıfır kayıp olur.

Ales sınavı kafanızda büyüttüğünüz kadar zor bir sınav değil. Kafası çalışan biriyseniz, mantık yürütme ve temel üniversite matematiğine aşinaysanız kolaylıkla 70 alırsınız.

bu demek değil ki çalışmadan alacaksınız.

Burada önemli olan seçeceğiniz yüksek lisans alanında , danışman hocanız sizi istiyor olsun. gerekirse özel öğrenci olarak alır, sonraki Ales sınavını saydırır.

Sinava sadece 1 ay kaldiysa biraz daha stratejik bir yaklasim uygulamaniz lazim. Butun konulari ustunkoru kavramaniz hemen tum konularda yanlis cevap vermenize yol acar.

Ben olsam;
1) Sinav ortamiymis gibi, sure tutarak en az 3 deneme testi ya da gecmis yillarin ALES'ini cozerim
2) Cevaplari ve ozellikle yanlis yaptigim konulari kontrol edip su sekilde siniflandiririm:

a) Kolay ve bildigim konular, calismama gerek yok
b) Yanlis yaptim ama az cok bilgim var, az biraz calismayla bu konudan gelen sorulardaki dogru cevap yuzdemi kolayca yukseltirim
c) Zor konular, cok yogun calisma gerektiriyor, 1 ay boyunca bile calissam dogru yuzdem cok yukselmez

a, b, c hepsine birden calisip ustunkoru ogrenmek yerine biraz a'ya, cok b'ye calisip b'deki basari yuzdemi artirirdim. C ile zaman kaybetmezdim cunku yatirimimin geriye donusu cok olmazdi.

iki sene önce kpss'ye girmeden önce herhangi bir ösym sınavına girmek için ales'e girdim. hazırlığım hiç yoktu. siz hangi puan türüyle tercih yapacaksınız bilmiyorum ama netlerimi size yazıyorum ki durum anlaşılsın. sayısal 12d 3y/ sözel 44d 6y.

puanlar da şu şekilde;
sayısal: 64,79626
eşit ağırlık: 70,96525
sözel: 77,36781

size önerim kalan sürede deneme çözmeniz. benim matematik netlerim ortada çok da bakmadım sayısal kısma ama sizin az biraz temeliniz varsa halledersiniz. internette önceki yıllarda çıkan ales sorularını çözüp fazla soru gelen konulara eğilirseniz olur. gerçi eski usül sınav soruları çıkmıyor artık bir soruda bile birden fazla konuyu yokluyor ösym ama ales'in soruları daha çok mantık sorularına benzer. bir de kpss'de çıkan sözel-sayısal mantık sorularına bakmanız faydalı olabilir. sonuç olarak çıkmışlar size yol gösterici olacaktır bence. umarım sınavınız iyi geçer. başarılar :)

Cogunu evet, ama bazilarinda (mesela balda) kilo snirlamasi var;

www.gov.uk:

biz tarhana ve salça getirdik, sorun olmadı.

aman bal pekmez tahin vb goturecekseniz iyi sarip sarmalayin, bali valize akmis vatandas beyanidir...
baharatlara iyi bakin, hollanda’da icin cok detayli liste var, uk icin de olabilir

Yok hocam ne 2000 lirası. En pahalı usta 500 alır. 2+1 ev bir günlük iş.

15 litre boya ile 110 m² yer boyarsin. bu duvar icin yerin metraji degil. genelde bir buyuk boy yetiyor o da 530 lira ortalama. iyisi. 500 lira da maksimum iscilik olur fazlasi sisirme olur. iki tane isciye bir gunde vurdurursun. tavan boyasi zaten uyduruk bir sey.
kisisel olarak 1000 tlye hallettirirsin kendin yapacaksan da 800 e yaparsin.

@turbo sadık

çıkacağı eve 530 liralık boyaya gerek bile yok bence. Marshall'ın 200 liraya iç cephe boyası var. Kaliteli de.

yıllar önce 700 vermiştik sanırım ama İstanbul'da biraz ücretleri şişiriyorlar tabii.

Boyaci bulmakla, organize etmekle ugrasma parasi olarak 2000 lira istemistir. Yani "Evi kendiniz boyatip teslim edin, eger beni ugrastiracaksaniz 2000 TL verin" demek istemistir. Ben de benzer durumda olsam kiracinin evi aldigi gibi boyali teslim etmesini isterim. Kiraci evi boyatma isini bana yikacaksa da caydirma umidiyle ekstra bedel cikartirim.

2000tl çok fazla, en fazla 1000tl ye halledilir.

İstanbulda bu tarz servis hizmetleri pahalı. Ben bugün 2+1 70m2 ev için 1200e anlaştım. 2 duvarı farklı renge boyayacak bir duvardaki duvar kağıdını söküp alçı falan çekecek.

@lancelot du lac, armutta baktığımda da 800-900 diyo malzeme dahil

@crown ev sahiplerinin genelde tanıdık boyacıları vardır kimsenin kimseye bir şey yıktığı yok. kadınının tavırlarından sinsilik akıyor zaten, çökmeye çalıştığı çok belli depozitoya.

@mg3929 abi senin ki biraz değişik bi durum biz düz tek renge boyayacağız :)

@nahtoderfahrung

armut'ta malzeme + işçilik fiyatı veriyorlar. kapıcı falan varsa sorabilirsiniz. bizim kapıcı yapyor boya işlerini. ya da yakındaki esnafa sorun

biz tek bir odanın bir duvarını boyatmak istedik, yalnızca bir duvar için 750 lira istedi. boyayı alıp kendimiz boyadık.

Turkcell'de mumkun, digerlerinde de mumkundur muhtemelen. Ayni anda 2 kart birden aktif olmuyor tabi, ikisinden birini secmeniz lazim.

(bkz: eşcell)

Boyle malesef cok insan var, ben de bugun Turkiye'ye komsu ulkelerin soruldugu bir sokak roportaji izledim, birden fazla insan Almanya, Hollanda, Amerika vb dedi.

elbette oy hakkı olacak . O insanın o halde olmasında toplumun etkisi yok mu ? eğitim sistemi kalitesinin etkisi yok mu ? toplum olarak sizler/bizler o adamın öyle düşünmesinde etkili değil miyiz ?

türkiye bu babuş.

herkes her şeyi biliyor ve kendinden %100 emin.
televizyon kutsal kitap gibi hep doğruları söylüyor.

adam kendine belki en son 5 yıl önce t-shirt aldı pazardan 5 yıldır aynı t-shirtü giyiyor. kahveye gidip çay söylemek lüks olmuş. hala nefes almasına vesile olan bu ülkenin kurucusuna neler söylüyor.

ayıp ve yazık.

Bu kadar demokrasi bu ülkeye bence fazla ve kesinlikle katılıyorum cahil, okumayan etmeyen bir vatandaşla bilinçli, tarihini bilen, beyni yıkanmamış vatandaşın oyu bir değil. Çocuk olsa anlayacam ama kazık kadar adam olmuş daha temel bilgilerden yoksun ve bu onu hiç de rahatsız etmemiş bu yaşına kadar.

Ya arkadas bak sucu hemen saga sola atmayalim.

Suc bizdeki bu herifleri egitmek icin hicbirsey yapmamisiz.

Herkes babasini egitse ulke kalkinir yeminle.

duyurukullanıcısı +1

benim de demek istediğim buna benzerdi

Bu daha fena. Türkiye nerededir diye soruyorlar. Birisi Kore diyor diğeri İstanbul hahaha
www.youtube.com

Otobanda minimum hız sınırı var. Geri geri o hıza ulaşabilecek misin?

Ayrıca mantıken evet durdurur ve trafiği tehlikeye attığına hükmedebilir.

Otobanda geri geri gidemezsiniz, surus guvenligini tehlikeye atar.

emlakci ile pazarlik yapabilirsin ya da emlakcidan almazsin zorunlu degil.

Alamanya devir ücreti da %6.5 a kadar çıkan bölgeler var diye okumuştum.

emlakçılara ödenen herbir kuruş ziyandır. haraç konusu zaten çete devletinin hayatını sürdürebilmesi için gerekli olan yakıt. fazla bunlar. yapacak bir şey yok ama sanırım.

Fransa; var dediklerin. Ama evini kendi satan da cok.
Yillik ev kiralamanin bile vergisi var da bu sene itibariyle kaldiriliyor.
Ama ev sahibi olmanin+kira gelirinin vergisi var.
Yalnız soyle bir güzellik var; yeni yapilan ve normlara uyan (enerjisi vs) evlerden alirsan misal 300bin euro ev. Devlet 8-9 senede totalde 50 bin Euro civari vergi iadesi yapiyor ev sana 250ye mal oluyor.

Ingiltere'de Council tax da var, kiracı da olsan kendi evinde de otursan her yıl 1.5 kira bedeli kadar da belediyeye ödüyorsun.

Dünyanın her yerinde devlet dürtmeyi sever, ama burada mesela ev krialayacaksın ya da satın alacaksın, kiracı veya alıcı olarak emlakçıya para sen ödemiyorsun, sadece ev sahibi ödüyor çünkü hizmeti alan o, evini kiralamak/satmak isteyen ve müşteri bulması için hizmet bedeli ödemesi gereken o. Kiracıdan emlakçı parası alma ancak bizim gibi malı öok kıymetli cimri ev sahiplerinin olduğu sekizinci dünya ülkelerinde var.

En insaflı ülkelerden birisi türkiye bu konuda.ev sahipleri ben net bu parayı isterim hiç bir şeyede karışmam diyebilir,çokca olan birşeydir.sen olaya fazla ödüyorum diye değil evin fiyatı bu diyerek bakacaksın.

Irlanda icin:

Solicitor € 2,000
Outlays € 1,115
Valuation 1 € 130
Valuation 2 € 75
Snagging € 250
Stamp Duty Evin degerinin %1'i

Toplamda 8-10 bin € masraf cikiyor.

En mantikli yol yurtdisinda is bulmus sinif arkadaslarinla konusman ve/veya daha onceki mezunlarla iletisime gecmen. Onun haricinde gitmek istedigin ulkede master yaparsan o surecte ve sonrasinda orada is bulma olanaklarin artar.

Bilkent MBG mezunu tanidiklarim genelde master icin yurt disina gittiler, sonra gittikleri ulkede kalanlar da olmustur muhtemelen.

Turk olmaniz, daha dogrusu calisma iznine tabi olmaniz, durumu zorlastirir evet. Eger calisma izninie tabi olmayan bir ulkeden pasaportunuz varsa isler kolaylasir tabi.

Maalesef master yapacak bütçem yok ve burs icin de ortalamam yok.

Avrupa'da ortalama beklentileri o kadar yuksek degil ve en azindan okul ucretini waive eden okullar/ulkeler var. Arastir bence.

"Türk" olmanız durumu özel olarak zorlaştırmaz ama çalışma izninizin olmaması zorlaştıracaktır. X pozisyonu için yeterli de olsanız, uluslararası bi firmada benzer bi pozisyonda iş deneyiminiz olmadan ya da ilgili alanda yl, doktora yapmadan sizi alma riskine çok kolay girmezler. Siz de benim yetkinliğim budur diye kendinizi anlatmakta zorlanabilirsiniz.

Herhangi bir ücretsiz mastera kabul alsam da aylık ihtiyaclarimi karşılayacak, ki diyelim ki aylık 500 euro olsa bile, param yok

sponsorluk bulmadan avrupa'da veya amerika'da çalışmanız imkansız şu haliyle

Once bilkent mezunu olarak bunu sorman bana garip geldi, yanlis anlama. Kapasite anlaminda demiyorum cevren vardir diye dedim.
Turk olmanin ya da yabanci dezavantaji su, bizim grupta hoca diyo ki para yok. Ama konu bir alman ogrenci olursa bir sekilde ona burs buluyorlar.

Genetigi bilmiyorum, bizde almanca yoksa sirketlerde ise girmen zor.
Ya mastera tr de baslayip, cevre yapip, doktoraya gideceksin. Ya da ylsy, daad bursunu falan arastir.

Bir de ben kendim geldim yani basvurdum hoca kabul etti. Ama buradaki ogrencilerin cogu turklerde dahil hocalari vasitasiyla gelmisler.

Bankanın internet şubesini kullanabilirsiniz. Ancak orada yeni bir telefon hattı alacaksanız iletişim bilgilerinde numaranızı güncellemeyi unutmayın, yoksa SMS doğrulama kodlarını alamazsınız. Yeni hat almayacaksınız telefonunuzun yurt dışında erişime açık olduğundan emin olun.

Şubenizden Şifrematik denen aletlerden talep edebilirsiniz, hepsi desteklemiyor olabilir, Garanti, İş bankası, HSBC'de vardı. SMS doğrulama gerekmez.

Bazi bankalar da app icinden tek kullanimlik sifre uretiyor SMS gondermek yerine. Her bankanin sistemi farkli yani ama hepsinde bir cozum vardir. Banka adi verseniz daha net cevap alirsiniz.

Bu yurtdışı denen yer neresi :)

Yurtdisina gitmeden önce bankanizla görüşün. Bazi bankalar yurtdisi ip.lerine erişim vermiyor. Ya da yurtdisina sms gelmeyebiliyor. Bir şey yapmadan giderseniz sıkıntı yaşamanız olası.

konsol tasarımı modüler olsun ve aracın satışta olduğu diğer paketler için de tek üretimden çıkabilsin diyedir. multimedya ekranı söktüğünüzde oraya girebilecek en ucuz alternatife göre tasarlıyorlardır. sonuçta bu aracın multimedya ekranı olmayan paketleri de vardır.

bunu sanırım ilk mercedes başlattı.

tahminim yeni multimedia sistemler çok ısınıyor. bunu konsola gömse soğutması zor olacak. ısıdan ve güneş ışınından lcd ekran sararmaya başlayacak hatta bozulacak. tablet veya telefon gibi kapanmıyor da bu ekranlar. yolculuk boyu sürekli açık.

9-10" bir ekranı konsola sığdıracak yer bulmak da zor. bu şekilde pop up yapmak kolay oluyordur. denildiği gibi multimedia olmayan modelde de oraya ufak bir kapak veya basit bir ses sistemi takılır. kocaman delik olsa kapatmak çok zor.

otomotiv aynı paneli-parçayı onlarca araçta kullanma üzerine uzmanlaşmış bir sektör.

Ayniydi ama degisiyor. Mesela Mercedes'te artik Tesla'ninkine benzer sekilde asagidaki gibi olacak:

robbreportedit.files.wordpress.com
mercedesblog.com

İki aracım var. Birinin ekranı konsolda, diğeri üstte. Şahsi görüşüm yukarıda konumlanan ekranlar göze yakın konumda olduğu için kullanımı daha kolay ve dikkati daha az dağıtıyor. Özellikle şehir içi trafikteki navigasyon kullanımında çok rahat oluyor. Gözünü yoldan pek ayırmadan görebiliyorsun.

Çeksem kırılacakmış gibi, sevemedim ben de.

Otomatik olmasi rahatlik da daha dun alinmis 16 yasinda bir araba ile uzun yola cikmak riskli olabilir. Arabada bir sorun varsa bunu sehir icinde kesfetmek caninizi daha az sikar.

275 km pek uzun yol sayılmaz aslında. şehir içi trafiği olmayacağı için daha rahat yol alırsınız. sadece bir süre sonra sakin sürüşten dolayı insanın konsantrasyonu bozulmaya başlayabiliyor. bence yolun ortasına yakın bir nokta belirleyin, bir dinlenme tesisi olabilir, benzinlik olabilir, orada 15 dakika mola verin, elinizi yüzünüzü yıkayın, su için, tazelenin, tekrar devam edin.

araba bakımlı ise sorun çıkarmaz, 1500 km de gidebilirsiniz yani :)

Uzun zaman manuel kullananların otomatiğe geçtikten sonra sol ayakla debriyaja basma içgüdüsüyle frene bastıklarına şahit oldum birkaç defa, sende de olur mu bilmiyorum ama böyle şeyler olabiliyor. Onun dışında arabanın yaşı var tabii bi kontrole sokmak iyi olabilir yolculuk öncesi.

Yeni aracın hayırlı olsun.

Öncelikle sol ayağını iyice alışana kadar koltuğun alt kısmına doğru topla.fren yapman gereken bir durumda reflex olarak debriyaja gitmek isteyebilir,sol ayakla fren yapmak acemilikte son isteyeceğin şeylerden biridir.

Aracı bi kontrolden gecirt,sonucta tanımadığın bir araç yağına,suyuna,kayışlarına,aküsüne,şarjına,baştan aşağı baktır,yolda suprizle karşılaşma.

İyi yolculuklar,iyi tatiller.

arabayı iyice tanıdıysan , arabanın ne durumda nasıl tepki vereceğini biliyorsan(fren vb) bi sıkıntı çıkmaz.

ikinci el araba aldıysan çok farkedilen bir arızası yoksa başına gelene kadar bilemiyorsun malesef. yağına , suyuna bak, lastik basınçlarını kontrol et.

otomatik vitesli araçlarda park ederken değişik bişeyler yapıyolar araba şanzıman yükünde kalmasın diye.

ikincisi yavaş yokuş çıkman gerekirken araba vites atmasın diye basılan bir düğme falan oluyor. örnek önüne kamyon çıktı rampada, vitesi 3 den 4 e 3 den 4 e atmasın(hani o devir aralığına geldiğinde) diye basılan bir düğme var onu falan öğren.

Sol ayağını unut, fren ve gaz için hep sağı kullan demeye gelmiştim, angelus ve duptıs gerekenleri söylemiş.
Hayırlı yolculuklar

arabayı daha dün aldıysanız biraz tanıyın birkaç gün turlayın arabayla vitese alışın biraz. uzun yolda çok sıkıntı olmaz ama dur kalkta düz vitese alışan zorlanabiliyor. önce geceleri felan çıkın turlayın biraz alışın hiç bişey olmaz. çok uzun bi yol değil zaten çıktıktan 1 - 1,5 saat sonra girin bi opete el yüz yıkayın, marketten bi çikolata bi su alın tazelenin sonra devam.

Tabiki hazırsın, yağını suyunu lastiklerini kontrol et, bas gaza.

akçakoca yolları çok virajlı ve çok fazla eğimli. bunun bilincinde olarak girin bu işe. hani bazen viteş düşürmen falan gerekir manuel arabada, yokuş çıkarken, bu tarz durumlarla karşılaşacaksın heyecan yapmadan gaza basmaya devam et zaten kendisi uygun vitese geçecektir.

ben hiç heyecan yapmadan cesaret ederdim böyle bir yolculuğa, eğer arabada teknik bir problem olmadığını bilirsem.

bu arada otomatik vites arabayı nasıl park etmen gerektiğini mutlaka oku öğren. eğimli yerlerde şanzımanı eline almamak için. park edince ayağın frendeyken ilk önce vitesi boşa alacaksın, sonra el frenini çekeceksin. ayağını frenden kaldıracaksın. arabanın yükü el frenine geçecek. sonrasında da vitesi p konumuna alıp öyle ayrılacaksın arabadan. bunu mutlaka alışkanlık haline getirmen gerekiyor.

adı üstünde efsane

yaş 38, ben hep beyazları küçük makasla kestim, hiç yolma olayına girmedim. belki o yüzden pek beyazım yok, ama herkesin yapısına göre değişen bir durum.

Yoldukca cogalmaz. Eger boyle bir sistem olsa herkes siyahlarini yolardi cogalmasi icin.

50 bin TL yaklasik 6 bin Euro'nun biraz ustunde bir miktar yapiyor. Bu da beyan edilmesi gereken tutarin altinda oldugu icin ilgili ulkeye giden bir arkadasiniz varsa yaninda goturmesi en masrafsiz secenek olacaktir.

Eger oyle bir imkan yoksa Transferwise standart banka hesabina gore ucuza gelir. Eger bankanin ozel musterisi iseniz sifir masrafla gonderebilirsiniz ama sorunuzdan oyle olmadigini tahmin ediyorum.

aslında kendim de banka çalışanıyım bu nedenle işlem ücreti ödemeden sadece muhabir banka masrafı ile yapabiliyorum.Ancak varsa alternatif çözüm arıyorum.

unicredit muhabbetinde sadece kur farkından kaynaklanan bir kayıp oluyor diye biliyorum. o da dennebilir.

Garanti bankasi swift.

Tuborg bankanın nostrolarını öğren, atıyorum euro’da deutsche bank olsun. Parayı göndereceğin kişinin o bankada hesabı varsa muhabir banka masrafı çıkmaz. Ama orada da göndereceğin ülkeye göre seç tabi. Mesela ispanya’da arkadaşın, sen ispanyol ortaklı yeşil bir bankada çalışıyorsun diyelim. Parayı banco bilbao vizcaya argentaria hesabına gönder ama almanya ise deutsche gibi...

Irene arti 1.

Swift ya da birinin yaninda goturmesi

transferwise'dan daha az masrafla anca kripto parayla olur

bkz. ilgili majör/minör

Ayni notalar yok ki ikisinde.

C Major: Do - Mi - Sol
A Minor: La - Do - Mi

Gamdan bahsediyor, akordan değil.

Do majör gamı: do re mi fa sol la si do

La minör gamı: la si do re mi fa sol la

birbirinin ilgili majörü ve minörü oldukları için aynı seslerden oluşurlar.

re minör ve fa majör de öyledir mesela.

bir ton çemberine bakıp bunların tamamını görebilirsiniz.
gitarmaj.com

çemberin dışındaki büyük harfler majörleri, çemberin içindeki küçük harfler de o majör tonun ilgili minörlerini gösterir.

majör bir tonda kök sesin 1,5 ses altına giderseniz ilgili minörü bulursunuz.

misal do majörde, do'dan 1,5 ses altına giderseniz la'ya ulaşır ve ilgili minörünün la olduğunu görürsünüz. aynı şekilde tersi de, minör bir ton için geçerli. 1,5 ses yukarı gittiğinizde ilgili majöre ulaşırsınız. (la'dan yukarıya doğru do'ya)

verdiğiniz örnekteki gamlar değiştireç (diyez - bemol) almazlar ama diğer tonlar alırlar. çemberde de aldıkları diyez ve bemol sayısına göre sıralandıklarını görürsünüz.

----

tabii gam ile akor konusunu karıştırmayın birbirine.
do majör akor ile la minör akor farklı şeyler.

peki hocam şunu merak ediyorum.

mesela parçanın adı "toccata and fugue d minor". niye "toccata and fugue f major" değil? aynı notalar, aynı ton madem?

fa majör desek hata mı, niye?

kibritsuyu

mesela bach'ın toccata and fugue d minor'ünü ele alalım.
neden buna toccata and fugue fa major demiyoruz? çünkü zaten toccata and fugue fa majör diye bir eseri de var : ))) karışmasın diye demiyoruz. (küçük bir mümin müzisyen latifesi)


şakası bir yana hem minör ton ile majör tonun hissiyatı başkadır hem de melodik ve armonik olarak yapıları farklıdır.

mesela d minör olan'ın score'unu açıp bakarsan hem başlangıç ve bitiş akorlarının re minör olduğunu görürsün, hem de içinde bol bol diyez almış do görürsün. fa majör yazsaydi devamli re'ye çözülen do diyezler görmezdik muhtemelen.

tonik, alt çeken, çeken, yedili, yeden ses, eksen vb. bir çok armoni konusunu da öğrenmek lazım bunun için.


şimdi mesela c majör'bir parçada tonik ses do'dur.
la minör bir parçada tonik ses la'dır.

""
The tonic note will feature strongly in the melody
The melody will often “come to rest” on the tonic
When the tonic chord is played, the song will sound most stable and finished. You could stop it on this chord and it wouldn’t sound incomplete.
The vast majority of songs will finish on the tonic chord, and often start with it too.
Playing or singing the tonic note while the song plays will sound pretty good throughout the song: it’s always a safe choice, musically.
""

bu durumlara bakarak şarkının tonu anlaşılabilir.

ha bu kadar detaylarla boğuşmadan, dinleyerek anlayamaz mıyız diyorsak,

"şarkı genelde mutlu, neşeli hissettiriyor şarkı boyunca, genel olarak majör akorlarla kuruluyor ve majör bir sekilde bitiyorsa parça muhtemelen majördür.
şarkı daha karanlık, hüzünlü duyuluyorsa, genelde minör akorlarla oluşuyorsa ve tamamlanıyorsa, şarkı muhtemelen minör tonda bir şarkıdır"

da deniyor kabaca ama pek bilimsel bir veri gibi değil bu açıklama : )

tabi bazen şarkıların tonları olmayabiliyor. mod olarak adlandırılıyorlar.

majör ve minör iki eser örneği:

bach
youtu.be (d minör) notalarıyla

bakiyoruz eserin başında si'ler bemol almış. dolayısıyla ya re minör olcak ya da fa majör.

genel havasi zaten bariz minör duyuluyor. do'diyezlerden re'ye çözülen pasajlar. finalde de re minör akoruyla sonlaniyor. (tabi her zaman minör bir parça minor akorla bitecek diye bir mecburiyet yok. majörle bitirebilir de besteci eseri)

youtu.be (f major) notalarıyla

bakiyoruz eserin başında yine si'ler bemol almış. dolayısıyla ya re minör olcak ya da ilgili majörü olan fa majör.
altta zaten kabak gibi basso continio seklinde giden bir FA var. zaten burdan bile anlaşılıyor fa majör oldugu tonun. zira sonunda da eserin fa la do akoru ile bitiyor. genel hissiyati da majör.


daha resmi ve güzel bir açıklamayı jeanluc yapsın : )

www.schoolofcomposition.com incelenebilir bu sayfa.

bunu anlamak için ton kavramını ve ton kavramının neden oluştuğunu bilmek gerekiyor.

doğada her ses, içinde teorik olarak sonsuz sayıda başka sesi barındırır. neden teorik? isviçreli bilimadamları böyle yanıtlamış. işin pratiğinde ise çok hassas cihazlar ile bunun sadece bir bölümüne erişilebiliniyor. bir de kulağımızın duyabildikleri var.
buna doğuşkanlar deniyor. gitarda bastığınız harmonix değil ama.. o flajolet.. başka..

doğuşkanlar kendi içinde 2ye ayrılır. üst ve alt olarak. yani bir DO'yu oluşturmak için DO'nun üstünde ve altında sonsuz sayıda başka notalar, DO'yu oluştururlar.
insan kulağı, yapısı itibariyle alt doğuşkanları duyamaz. üstlerin sadece bir bölümünü duyar. altları ise duyum kırılmaları olarak duyacak, nota nota frekans frekans algılayamayacaktır.
bunu test etmenin en güzel yolu, bir akustik piyanonun başına geçmektir. en kalın seslerden birine tek bir notaya kuvvetlice (fff) basın ve parmağnız basılı kalsın, bir süre sonra bastığınız sesin bir oktav üstü, 5'lisi, sonra tekrar oktavı, büyük 3'lüsü sonra küçük 3'lüsü, 2'lisi vb diyerek giden sesler tınladığını duyacaksınız. kendinisi test ederek kaçıncı üst doğuşkana kadar dyduğunuzu sınayabilirsiniz...
temelde doğuşkanlar, gittikçe küçülecek aralıklarla tınlar. yani önce oktav, sonra 5li sonra 4lü sonra büyük 3, k3 b2 k2 sonra da daha da küçülecek şekilde ama duyamadığımız fizmilyar ses...
bunu DO üzerinden örneklendirdiğimizde ise notalar şı şeilde olacaktır.
DO-DO-SOL-DO-Mİ-SOL-Sİb-DO(buralarda tampere sistemden çıkan komalı sesler girer)her bir aralık, bir öncekinden daha küçük ve daha kafa karıştırıcı olur, zaten ana bastığımız sesin kuvveti ve tınlaması da "zaman"dan dolayı azalacağından buraları duymazsınız bile!..
alt ve üst doğuşkanlar olarakyukarıya ve aşağıya teorik olarak sonsuz sayıda ÇEKEN notalarla DO sesi oluşur ve sabit kalır. ama işte insan kulağı altları duyıp net algılayamadığından, üst doğuşkanlar içerisinde duyup algılayabildiğimiz maksimum ses öbeği DO-DO-SOL-DO-Mİ-SOL-Sİb olacağından, (ki bu da esasen armonide Çeken 7'li akoruna denk gelmektedir.) bizi DO ekseninden kaydırarak FA eksenine götürür. yani DO'dan sonra FA basmak istersiniz.. artık tonunuz DO değil FA'dır. TONJ kavramının olması, sabit orada kalabilmek adına, müzikologlar, müzik bilimcileri, besteciler artık dönemin araştırmasını yapan kimlerse, vakt-i zamanında üst doğuşkanların bizi manipüle etmesini engellemek, DO ekseninde kalabilmek adına SOL'e götürürler ki o da tekrar DO'ya düşsün. ne çıktı ortaya? DO-FA-SOL-DO. bildiğimiz perfekt kadans yani TON KAVRAMI. türkçe isimleri ile: DO Eksen (tonic), FA Alt Çeken(sub dominant), SOL üst çeken veya sadece çeken (Dominant) ve tekrar DO eksen (tonic)

şimdi bu mini bilgiden sonra DO ile LA arasındaki farkı anlamak daha kolaylaşmıştır herhalde?..

zira Do Majör DO eksenli bir gamdır, la minör La eksenli... aralarındaki tek akrabalık ilişkisi ise birbirilerinin ilgili tonları olmasıdır.

ayrıca majör dizi ile minör dizinin farkları da malum. biri mutlu biri mutsuz (en basit örnekle).

Turkce icin noktalama isaretleri aktif degil sanirim daha.

Ingilizce yardim makalesinde noktalama isaretlerinin eklenmesiyle ilgili bolum varken (support.google.com ayni makalenin Turkce'sinde noktalama isareti bolumu yok (support.google.com

vay arkadas adamlar bizi hic takmiyor. Hala ok google yok, bu sorun ise yillardir devam ediyor. Noktalama isaretleri olmadan da yazmak sinir bozucu kendi adima.

Tesekkürler.

Ortak Klasör. Tanımlı kullanıcı harici erişim yok.

ortak klasör artı 1

synology

onedrive de kullanılabilirdi. ne kullanırsanız kullanın sftp olması yani ssl protokolu uzerınden dosya aktarımı olması gerekıyor.

two factor authentication koyabilirsiniz ekstra guvenlık onlemı olarak. ayarları vardır içinde.aşağıdaki linklerden bakın isterseniz guzel anlatmış:

www.howtogeek.com
www.cloudwards.net
www.howtogeek.com

Google Drive kullaniyoruz sirketce, erisimleri kisi ya da takim bazinda atayabiliyoruz.

daha hızlı ve salonlarda yer kaplamıyor. gidip yel değirmeni ve keçi dana bulman lazım diğer türlü kas yapmak için.

o zamanlarda masa başı işte yoktu, organik olmayan yapay yiyecekler de yoktu.
günlük çalışmanın büyük kısmı insan gücü kas gücü gerektirince, yemekler de doğal olunca fit bir vücut olabilir.

hala fiziksel olarak yoğun mesai yapan insanların çoğunun fit oldugunu görebiliriz.

Antik dönem kas gelişimi için Krotonlu Milo’yu bi araştır.

@ayin yazarı masa başı işle açıklanamaz bence. Davut heykeli mesela. Define bir vücut. Masa başı çalışmayan, doğal beslenen kaç kişinin vücudu öyle? O vücut çalışılmış bir vücut.

Conan bir macerasinda bir zigurattan gecip gunumuz dunyasina geldiginde vucut gelistirmeci bir adami tokat manyagi yapip "demir kaldirip indirerek kas gelistirmek olume karsi mucadele ederek kas gelistirmeye benzemez" demisti.

Tabi o donemde herkes olumle karsi mucadele etmiyor her gun ama gene de ya motorlu aletler olmadan ciftcilik yapiyor, yuk indirip kaldiriyor, demircilik yapiyor vb.

Davut heykelindeki Davut model değil ki, yani Davut gelip Michelangelo’ya poz vermemiş Michelangelo kendi hayalinde o şekilde yorumlamış. Davut belki de dombili bir vücuda sahipti bilemeyiz.

vücut geliştirme için makinalara ihtiyaç duymuyoruz, spor salonundaki makinaların çoğu basit makina matığıyla çalışır yani işimizi kolaylaştırabiliyorlar. hani ya şu kas grubunu daha insanoğlu olarak çalıştıramadık dur şöyle bi makina yapalım demedi kimse. bahsettiğin dönemde olimpiyatların düzenlendiğini düşünürsek ve güç insan hayatında belki şimdi olmadığından daha önemli bir noktada idi. (avlanma, insan gücü vs) insanlar avlanıyor, protein alıyor, ve ağır kaldırıyorlardı. vücut geliştirme zaten temelinde ilkel bir spor. yani bu şaşırılacak bir bilgi değil
günümüzde bile makinasız evde kendi vücut ağırlığıyla youtubeda "çelınç" videoları çeken tonla adam var.
ilk gün 3 şınav çekersin diğer gün 5 diğer hafta 10 diğer ay 20.. kendini zorladıkça hiç yapmadığın bulunmadığın noktalara geldiğinde güçlenirsin kaslanırsın olay bu kadar.

Ağırlığı eşit dağıtılmış, daha yüksek verimli ve kas dönüşümlü ağırlıklar yerine, şekilsiz tutması bile zor taşları indirip kaldırsın hocan o zaman.

Modern dünyada 1 sene içerisinde yaptığın vücut ve kası, eski dünyada yıllar yıllar içinde amelelik yaparak taş taşıyıp kazma sallayarak yapabilmişlerdir.

Neye gerek yok demiş anlamadım. Hocan “kalkın taş taşıyın boşverin” mi demiş

her şeyden önce yunanlılardaki ideal kavramını açıp okumak gerekir.

Makinelere tabiki ihtiyac yok.

Gününü avlanarak gecireceksen, sürekli yuruyeceksen, sürekli uzerinde zirh elinde kilicla dolasip eğitim yapacak/savasacaksan, surekli daglara cikacak/tirmanacaksan.
Bu arada bir şeyleri heykellerde görüyoruz diye arka planda fakirlerin de böyle oldugu ya da cok zenginlerin böyle oldugu fikri nereden cikiyor bilmiyorum. Biz de heykel olarak sadece brad pitt, arnold, jay cutler falan yapsak gelecekte de boyle dusunurlerdi.

Simdi de yapabilirsin; yüksek protein oranli, sebzeli ye. Karbonhidrati biraz azalt, seker hic alma. Her gun barfiks, dips, row, sinav, squat turevleri, deadlift turevleri yap. Bunu yapan insanlar cok, ilk defa bulunan bir olay değil.

Antik donem yunan heykelleri tanri insani simgelesigi icin mukemmel vucuda sahip. Yani olayi o zaten. Insani tanrilastirmak... ideal insana ulasmak... kusursuzluga ulasmak. Bu sebeple hepsi kasli vs. Heykellerin idealize edilmis olmasi o donemde yasayan tum insanlarin kasli vs oldugunu gostermez. Cunku heykellerin yapilma amacidir zaten insanin mukemmel olmadigi ve ideale kavusma dusunceleri....
Ayrica davut heykeli baya sikintili, hic de mukemmel olmayan bir heykeldir. Onu da arastirin isterseniz. Mermerin dogal formu ve boyutlari yuzuden heykel anatomik oransizliklarla/hatalarla doludur.

o yunan heykellerinin hepsi idealizm döneminden yani, kişinin gerçek hali değil; olması gereken, ideal, hayali halinin heykelleştirildiği anlayıştan. yoksa hiç mi şişman, kısa, göbekli, kel, çirkin yunanlı yoktu yani.

bu konuda bakınız: bbc, how art made the world

(bkz: calisthenics)

Basit/ilkel aletlerle dahi mümkün

amaan boşver umursama. paran varsa istediğini al. ucuzunu alsan da pinti diyecekler, o kadar parası var gitti en ucuzunu aldı diyecekler. çok para kazandığımı zanedenler varyemez amca olduğumu düşünüyor da oradan biliyorum, ben umursamıyorum.

edit: aynı kişiler başka bir arkadaşımın yazlık kiralamasına, harcadığı benzine fln laf ediyor. yani her türlü laf ediyor birileri, çok takılma.

Aldığınız ürünün fiyatından çok ne kadar gerekli olduğu ile orantılı cevap verilebilir bu sorunuza.

Örnek vereyim, Ablamlar yakın zamanda bir Türk markalı klima almışlar, tek bir 12 bin BTU klimaya 6K para vermişler, ben ofisime 2 adet aynı değerde klima aldım 7200 TL ödedim, teknik olarak benim aldığım 2 adet klima ile onun aldığı tek klima aynı işi yapıyor aynı segmentte A+++ ama onlar neredeyse 2 katı fazla ödemiş? Neden çünkü en son teknoloji demişler, uçuyor kaçıyor demişler neymiş wifi bağlantısı varmış kullanacaklar mı hayır, pahalı mı pahalı bitti.

Gelelim Macbook olayına, hem evde hem ofisimde Mac kullanıyorum, ofisimde iMac evimde Mac Air var, başka bir makine de kullanmak istemiyorum telefonum iphone ve senkron konusunda aşmış durumdalar iş adamıyım ve bu aletler benim elim ayağım, dışarıdayken bir teklifi ofiste bile hazırlamış olsam hem telefonumda hem mac air'de hem iMac'de aynı teklife anında ulaşabiliyorum, mac air ile dünyayı dolaşsam şarjım hala %10 altına düşmemiş olur eğer film izlememişsem ya da oyun oynamamışsam. imac'i hiç powerOff yapmadım air alındığı günden beri bir kez bile kapatılmadı hep direk kapağını kapatır açarım daha dün gibi aynı stabilite ile çalışmasına devam ediyor, bu aletler pana para kazandırıyor yerine PC olsa da olur mu hayır olmaz aynı esneklikte, aynı hafiflikte aynı sağlamlıkta ne PC ne de Notebook yok bana hitap eden bu durumda pahalı mı hayır?

Pahalı aldığım aletler de oluyor ve tüh pahalı almışım diyorum uyaranlara da teşekkür ediyorum bir daha aynı hatayı yapmamak için uyarılarını dikkate alıyorum.

@solo kişisel bilgisayarla iş bilgisayarını ayıracağım ben de bu arada bu yüzden kendim için olanı daha iyi ve daha uzun süre dayanacak bir macbook pro düşünüyorum. İş için ise air düşünüyorum. Bunu da gereksiz buluyorlar iş ve şahsiyi aynı kullanabilirsin diyorlar ama bana bu çok saçma geliyor çünkü iş bilgisayarı sürekli yanımda olup aktif kullanılacak ve başına bir iş gelme olasılığı yüksek olabilir. Şahsi bilgilerimi de neden içinde riske atiyim ki diye düşünüyorum. Sizce şahsi ve iş ayrı mı olmalı ?

10 yıl kullanacağın çok uygun fiyatlı başka ürünler de bulabilirsin .
Markanın yaygın olarak kullanılması ve reklamlarının etkisi altında kalmamak lazım .
Dünyanın bir çok yerine gitmiş tekstil, giyim işi yapan biri tanınmış markaların ürünlerine vb. kıyafete oldukça yüksek meblağlar ödeyen biri sonunda: harcadığım paraya pişmanım, hiç gerek yok gibisinden konuşmuştu zamanında. Ürünün maliyeti ile kullanıcının eline geçene kadar oluşan fiyat farkı da ayrı konu.

(Bazı hususlar hariç) PC ya da laptop kelimesini itici bulanlar için macbook kelimesinin bile sanırım elit bir havası olduğundan talep ediliyor. Sıradışı kalayım derken de nedense hep paradan oluyoruz. Bizde maalesef teknolojiyi takip etmek, bu tür ürünlere aşırı miktarda tutar ödemekle gerçekleşen bir durum haline gelmiş.

Kısacası köyde bulunan için ferrari almak nasıl yersiz ise bahsettiğin mesele için de Macbook gereksizdir.
Yine sıradan günlük işler için de PC ya da dizüstüne gereksiz derecede para harcayanları yer yer görüyoruz.
Konu hakkında bilgisi olmayan, çözüm noktasında genelde parasından oluyor.

İş bilgisayarı ile ev bilgisayarının ayrı olması kadar doğal bir şey yok o konuda kimseye kulak asma mac iş için kullanılabilecek en güvenilir makine kim ne derse desin bence kimseye bir şey anlatmak zorunda da değilsin dediğim gibi maddi durumun varsa macbook al gitsin ben 5 yıldır aynı mac air'i kullanıyorum daha tık demedi notebook olsaydı şimdiye kaç kez format yemişti kaç kez bataryası değişmişti allah bilir.

@solo bundan 10 sene önce yine o zamana göre pahalı bir laptop almıştım windowstu ama iyi kötü 7-8 sene götürdü beni sonradan çok yavaşladı onu da düşününce hani macbooku çok daha uzun süre stabil olarak kullanabilirim gibi geliyor.

Sahsi ve is bilgisayari ayri olmali. Ben sahsi olarak Macbook Air kullaniyorum, sirket bilgisayari da Macbook Pro. Ama bunun sebebi sizin dediginiz gibi is bilgisayarinin basina bir is gelir de sahsi bilgilerim kaybolur degil. Su an tum telefon ve bilgisayarlarim bir yanginda yansa bile ne sahsi bilgilrim ne de is bilgilerimde bir kayip olur, her sey Cloud'da guvende. Ayri tutmamin sebebi benim kisisel takintim :) Yoksa sirkette bircok kisi sahsi bilgisayar bile almiyor, her sey icin sirket bilgisayarini kullaniyor (bizde sirket bilgisayarlarinda bir kisitlama yok program kurma, site bloklama vb).

Diger soruya gelirsek, aldigim pahali seyleri almak icin bir seylerden kismiyorsam bence sorun yok. Cevremde de gereksiz bulan olmuyor cunku gereksiz ise almayacagimi biliyorlar. Pahaliliktan degil de aldigim teknolojik seyler bazen gereksiz bulunuyor ama kullandikca ne kadar gerekli oldugunu gorup sonradan iyi ki almissin diyorlar :)

"sanane lan, param varr aliyorum" de gitsin.

@crown ya cloudda ne kadar hafızanız var ? Tüm herşeyi oraya yedeklemek benim için pek mümkün gözükmüyor :(

Baktim simdi, Cloud'da 152 GB alanim var, 85 GB'sini kullaniyorum. Daha fazla kisisel ne olabilir bilmiyorum, eger korsan film arsivi gibi seyler yuklemeyecekseniz fazlasiya yetmesi lazim gibi.

hic ayrinti okumadim basliga cevap veriyorum, kendi paramla aliyorsam kimseyi ilgilendirmez o kisiyi sevme olcume bagli olarak "sana ne seni ilgilendirmez." ile "benim hosuma gitti aldim." skalasinda cevaplar verir sustururum. umrumda da olmaz.

zenginin malı züğürdün çenesini yorar.

bir şeye ihtiyacım varsa ve para sorunum yoksa en iyisini alırım.

Yani eğer yazılımcı ya da reklamcı değilsen bence de Macbook çok gereksiz bir alet. Hele ki şu sıralar acayip pahalı.

Ben de 2014'ten beri Macbook kullanıyorum işim gereği 6 sene olmuş ama hala taş gibi maşallah. O konuda haklısın çünkü gerçekten uzun ömürlü bir alet (gerçi yeni Macbook'larla ilgili çok şikayet var orası ayrı bir konu). Bir de iphone ya da apple tv varsa senkronizasyon açısından çok güzel.

Yani çok istiyorsan al takma elalemi. Ben hiçbir arkadaşıma alacağım telefonu, arabayı ya da herhangi bir şeyi sormam. Bence bu konularda biraz ketum olmak lazım. :)

Ben 'almışken en iyisini alma' felsefesine karşıyım. İhtiyacı karşılayanları belirleyip sonra F/p oranına bakıyorum. Sizin konuyla ilgili örnek vereyim. 2010da samsung laptop almıştım. 10 yılda 3 defa batarya değiştirdim, 2 defa da fan değişimi yaptım. Hala işimi görüyor. Elbette eski performansında değil. Aynısı telefon için de geçerli. Çevremde neredeyse herkes iphone kullanıyor. Şarj süresi konusunda 2K'lık telefonum 7K'lık iphonelardan çok daha iyi. Ömür olarak da çok fark etmiyor. Yani daha çok para verip daha iyisini almıyoruz her zaman. Apple fanboylar kızacak ama benim gözlemim bu.

Bizim nesli sosyal medya bu hale getirdi. Beğendiği aracı alamadığı için araba almayan insanlar biliyorum. Ama kişisel kararınız bu. Bence x bir şeye daha çok para verirken düşünce şu olmalı; bu aradaki farka ihtiyacım olur mu? Atıyorum aylık geliriniz 7K. Bir laptopa 7 yerine 10K vermeniz sizi etkilemez. Çevremde özellikle evlilik sürecinde yapılan gereksiz lüks harcamaları görünce şok yaşıyorum. Eyyorlamam bu kadar:)

benim çevremde de vardı o tipler. herkesi kendileri gibi baba parasına muhtaç yada asgari ücretle çalışan sanıyorlar. ben kibar falan olmuyorum. sanane diyip tersliyorum.

"özel olarak kullandığım herhangi bir program vs yok ama pahalı bir macbook almak istiyorum çünkü öyle yani bi sebebi yok alınca 10 sene kullandığım için bu şekilde almak istiyorum."

Buradan bakınca aldığı şeye ne kadar ihtiyaç duyduğu ve ürünün ne kadar edeceği konusunda fikir sahibi bir insana benzemiyorsun. Yani gerçekten gereksiz ve pahalı şeyler alıyor olabilirsin. Bunun ötesinde paran var ve alıyorsun, insanların da ağızları var ve konuşuyorlar. Biri hakkın olan şey, diğerini engelleyemezsin. Kişisel olarak bir şeyi alacaksam alırım, gereksiz bir şey satın almam, pahalılık göreceli bir kavram. Bazen daha pahalı olan, daha ucuz olabiliyor.

selamlar,

eksisozluk.com

Bordrolu çalışan olarak ülkeyi sırtımda taşıdığımı, belimin büküldüğünü; kayrılmış, semirmiş iktidar yanlılarını taşıdığımı düşünüyorum.
Sırf bu sebepten ötürü gidiyorum zaten.

Her ulkede farkli tabi, Avrupa tek bir ulke degil ama Irlanda icin asagidaki gibi (benzer olmasi acisindan gene yillik brut 78.000 girdim. Ek olarak rakamlar evli olup olmamaniza, cocuk durumuna gore degisiyor, evliyseniz daha az vergi oduyorsunuz). Asagidaki rakamlar bekar ve cocuksuz birisi icin. Turkiye'de 78000 birimden ele gecen 52000 birim iken Irlanda'da 78000 birimden ele gecen 51000 birim (tabi dedigim gibi evlilik ve cocuk durumuna gore ele gecen miktar artiyor)

Total Income...................€78,000.00
Your Income...................€78,000.00
Loan BIK......................€0.00
Vehicle BIK (1)................€0.00
Health Insurance BIK...........€0.00
Qualifying Pension Deduction...(€0.00)
Carer Allowance ..............(€0.00)
Tax @ Lower Rate (20%).........€7,060.00
Tax @ Higher Rate (40%)........€17,080.00
Tax Credits...................(€3,300.00)
Net Tax.......................(€20,840.00)
PRSI........................(€3,120.00)
Universal Social Charge.......(€3,111.00)
Annual Net Income............€50,929.00
Monthly Net Income............€4,244.00

Avrupada benzer sanıyorum, ama mesela Fransada yaşayan arkadaşım ayda 180 euro mu ne "kira yardımı" alıyordu devletten. Covid döneminde işsiz olduğu için de aylık bir miktar para aldı.

Devleti sana bu tür durumlarda yardım ederken görebiliyorsun yani, bizdeki gibi iban atmıyor o yüzden millet vergisini vermeye devam ediyor. (Ki orada bile tartışmalar var)

Gelişmiş ülke gibi vergi ödüyoruz ama gelişmemiş ülkeyiz :)

Aslında mesele vergi iadeleri bir yandan da, yani ben gelir vergisi ödeyerek kazandığım parayla kira ödüyorum ve o paradan da ev sahibi gelir vergisi ödüyor, bana en saçma gelen kısım böyle şeyler, bazı temel harcamaları gider olarak gösterebilmeliyiz diye düşünüyorum ama Türkiye'de bunun karşılığı AGİ oluyor sanırım.

"işveren tarafına da vergi yükü biniyor", "işveren de vergi ödüyor" bakış açısı bence tamamen yanlış.

işverenin ödediği vergiyi de aslında çalışan ödüyor.

işveren ve çalışan ücret üzerinde anlaşırken;

işveren çalışanın toplam maliyetini;
çalışan ise eline geçecek net kazancı düşünüyor.

bu durumda vergiyi gerçekte kimin ödediği baya açık.

dunyanin hicbir yerinde 10 bin lira brut maasin 7 bin lirasi dogrudan ve dolayli vergilerle devlete gitmiyor.

işveren olsam çalışanlarıma bu hesaplamayı veririrm demişsiniz ama çalışanın bu hesabı biliyor olması lazım zaten :)

ben yıllardır diyorum eğer çalışan bu vergiyi kendisi vermek zorunda olsaydı bazı şeylerin çok daha farkında olabilirdi, çoğu çalışan asla bilmiyor, hele net ücretten çalışanların hiç haberi yok.

körfez ülkelerinde vergi yok, devletin ihtiyacı yok çünkü, bizde milyon çeşit vergi var, daha 3-5 yıl önce Dubai ye kdv geldi, alt tarafı kdv yi anlayana kadar canları çıktı :)

Maaştaki kesintilerin daha yüksek ve daha düşük olduğu ülkeler var. Bizde maaşlı çalışanın vergisi "kaynağında" kesilir. Yani sizin elinize daha geçmeden. Dahası bu tutarı devlete ödemekle yükümlü olan patron bu işi savsaklarsa, yalan beyanda bulunursa (SGK gibi) kaynağında kesildiği halde vergini (yasal olarak yapman gereken ödemeyi) yapmamış olursun, bunun için emekliliğini alamazsın vs.
Elbette benim de içim acıyor, 18 yaşımdan beri çalışarak kaynağından vergi ödüyorum ancak bu vergiler bana ne sağlık ne de eğitim olarak geri gelmedi. Vergimin üzerine özel sağlık sigortası, vergimin üzerine çocuğumun özel okul masrafı ve yine vergimin ve SGK kesintimin üzerine özel emeklilik sigortası yaptırıyorum. Çünkü devlet hastanelerinde tanıdığın olmazsa aylarca bir ultrason için beklersin, devlet okullarının kaliyesini görüyorum ve özel emeklilik sigortası yaptırmazsam emekli olduğumda şimdiki sosyal olanaklarımın 5'te birini bile karşılayamam. Bütün bu kalemler diğer pek çok ülkede çalışanın vergi yükünü azaltıcı kalemlerdir. Masraf gösterip vergiden düşme imkanınız vardır. Burada mahdumları ve zevceleri ve dahi diğer zevatı besliyoruz...

Fransa; brüt maasimin %78'i elime geçiyor. Üstüne normalde maaşına göre gelir vergisi var. Yalniz sirf bu taraftan bakarsan eksik olur.

-esim calismadigi için normalde aylik 250 euro olan gelir vergim 30 euroya düşüyor. Cocugum olsa daha da az olurdu.
-gelirin azsa kira yardimi alıyorsun.
-cocuk varsa cocuk yardımı aliyorsun.
-su an 2011den once piyasaya sürülmüş dizel araban varsa misal ornek; renault cliom var 2006 dizel. Gidip suzuki swift hybrid alirsam 12bin euro fiyati, devlet bana arabamı hurda/geri donusume vermek sartiyla 3bin euro veriyor. Arabayi satsam 1.5-2bin anca eder.
-yeni yapilan 300bin euro değerinde ev alirsam devlet vergi iadesi olarak 6-7 yilda totalde 56bin euro vergi iadesi veriyor.
-ev is arasinda harcadigin benzini bile vergi iadesi diye gösteriyorsun.
-belli yatirim araclari kullanirsan devlet verginden düşüyor.
-normalde evin vergisi vardi, bu sene son kalkiyor artık. Hayatimda Türkiye'de kalkan vergi görmedim. Az para da değil, senelik 600-700 oduyor millet.

Bunlarin haricinde 3 yila kadar işsizlik maaşı alabilirim, pandemi sürecinde kisa sureli issizlik olursa %100 maas aliyorum. Buyuk sirket oldugu icin isten cikarma olursa ilk sene %100 maas aliyorum. Bu sure bitmeden is bulursam prim veriyorlar.

Kısacası en azından fransa icin sirf bordroya bakarsan yanilirsin çünkü onu etkileyen cok sey var. Ama evet %78i her türlü gidiyor. Ama bir dakika bile durup bunlar nereye gidiyor demedim. Çünkü vergilerimin ise yaradigini görüyorum.

ben işinizi merak ettim. aylık 55 bin mi alıyorsunuz?

@banacevaplazım ve @catch the arrow sanırım eksik bilgi vermişim ama sorunun gidişatından bu ücretlerin senelik olarak yazıldığı anlaşılabiliyor diye düşünüyorum, 2020 yıllık maaşım oluyor bu hesap.

soruda bu tutarın yıllık olduğu anlaşılıyor, zaten agi tutarı kümüle olarak yazılmış.

Brüt ve net arasindaki fark cok fazla, Türkiye ile karsilastirilamaz derecede. Ben devlet calisaniyim, cok yuksek vergi oduyoruz, ülke Almanya. (Boyle yazinca soylendigim, dert yandigim dusunulmesin. Bence dogru olani da bu, bursundan ekmeginden suyundan yararlandim ve sosyal duzeninden yararlanmaya devam edecegim issiz kalirsam vs...)

Örnegin brüt neredeyse 6 bin iken,net 3700 ile 3100 arasinda degisiyor bulunulan vergi klasmanina gore!

Vergi vermeye karşı değilim, yalnızca alınan verginin doğru harcanmadığını düşündüğüm için kendimi kötü hissediyorum.

Yoksa Avrupa'da da oranlar doğrudan vergilerde benzer.

Dolaylı vergilerde çok daha düşük ama (ÖTV, alkol vs.)

Tuba gibi geldi ama bas saksafon da olabilir.

müsadenizli oha demek istiyorum.

tuba ile saksafonu ayırt edemeyip bir de cevap yazmak.

bariton sax bu

www.youtube.com

baştaki de sondaki de bariton sax. başında solo çalıyor, sonunda stacatto

Yazılımcı, grafik tasarımcı veya filmci değilsen salla.

Mac'ten Windows'a gecen birisi ne kadar zorlaniyorsa Windows'tan Mac'e gecen de o kadar zorlaniyor. Ikisi icin de biraz alisma suresi gerekli cunku herkese alistigi kolay ve kullanisli geliyor.

Ben Apple programlari yerine Google programlarini kullaniyorum (Chrome, Docs, Drive vb)

Alışırsın gayet kolay. Crack vs işleri bunda da var. Kullandıkça alışırsın, geri dönmek istemezsin.

Safari kullan evet. Apple için en az enerji harcayan en hızlı en efektif tarayıcıdır.

Aklına takılan her sorunun cevabı nette var zaten.

Alışması zor değil. Alışınca kullanımı Windows'a göre çok daha kolay geliyor. Bir program kurmak ya da kaldırmak Windows'ta daha zor yani öyle diyeyim.

Güvenlik açısından daha iyi olduğu için ben Mac OS öneririm. Ben 5-6 yıldır kullanıyorum. Format vs. atmadan hala sapasağlam çalışıyor. 6 yıl format atılmamış bir Windows bilgisayarı hayal edemiyorum. Evet, windows da son zamanlarda toparladı ama çalışma mantığı olarak bir yerden sonra şişmeye ve yavaşlamaya mahkum bir sistem.

Crack'li program Mac için de mevcut. Arayıp da bulamadığım yazılım çok nadir.

Ben Safari kullandım hep. Ta ki geçen yıl Safari 3. parti eklentileri engelleyene kadar. Şu an adblock ya da ublock gibi en çok kullanılan tarayıcı eklentileri bile doğru dürüst çalışmıyor. Birçok eklenti hiç yok. O yüzden Chrome'a geçtim. Chrome da gayet iyi. Enerji tüketimi daha fazla tabii ama ciddi bir fark yok.

Yillar önce 2 hafta imac de calismak zorunda kaldim, o gün bu gündür mac den sasmam :)

Alismasi bir kac hafta sürüyor ama sonrasinda hayat kaliteniz yükseliyor. Hatalarla ugrasmak yerine isinize odaklaniyorsunuz...

Alismaya calisiyorum fakat usb veri transferine pratik bi cozum bulamadim. Kiz arkadasim windows kullaniyor, aramizda surekli dizi film dosya transferi yapiyoruz usb ile. Simdi ona taktigimi bu tanimiyor, buna taktigimi o tanimiyor. Usb ile surekli iki yonlu veri transferini nasil yapicaz?

fiyat performans projeksiyon cihazı alacaksan sahibinden.comda blitzwolf vp1 bak

projeksiyon cihazları gündüz sıkıntı, tv kalitesi yakalaman için sıfır ışık alması lazım odanın dışarıdan. bilgisayar bağlamayı düşünüyorsan ekran kartın 4k çıkışlı hdmi destekliyorsa 4k samsung veya sony tv almanı öneririm.

Neredeyse 10 yildir evde projeksiyon kullaniyorum, simdi ikinci projeksiyonumdayim. TV ile kiyas kabul etmez eger iyi bir model alirsaniz.

Arada misafirlige gidince ya da babamlarin evinde 65" TV bile gozume kucuk geliyor.

Bence olay televizyon kanallari izleyip izlememek ile alakali, benim televizyon aboneligim yok, sadece internetten film ya da dizileri izliyorum, projeksiyon cok daha iyi bir secenek. Ama standart tv izleyicisi olsam belki o zaman projeksiyon dogru bir secim olmazdi.

Ne kadar surede icildigine, cinsiyete, kiloya, yasa ve metabolizmaya gore degisir. Ortalama olarak alinirsa genelde 1 duble raki 50 promil oluyor.

monjoa.blogspot.com

Amerika başladı avrupa hakkında bilgim yok maalesef

Avrupa tek bir ulke degil tabi ama bazi ulkelere 2 hafta kadar once basladi, bazilarina bu hafta basladi.

istanbul havalimanından kalkan uçaklara baktığımda kazakistan, katar ve libya var. abd ve avrupa iptal yazıyor.

Haklı olabilirsin fakat amerika için belirli günlerde belirli destinasyonlara uçuşlar var,çevremden gidenlerde oldu.

www.turkishairlines.com

Avrupa uçuşları çoktan başladı; ben geçen hafta isvicre'ye geldim mesela. İki üç gun önce de kuzenim geldi.

Avrupa başladı ama ülkelerin giriş prosedürlerini kontrol edin.

Teorik olarak konusuyorum, yurt disinda sirket hesabiniza gelen odemenin kurumlar vergisini odeyeceksiniz. Sonra kalan miktari yurt disindaki sahis hesabiniza gonderip gelir vergisini odeyeceksiniz. Gelir vergisi odendi belgeniz olursa ve dediginiz ulke cifte vergilendirlilme anlasmasi olan bir ulke ise Turkiye'ye gonderdiginizde ikinci defa gelir vergisi odemenize gerek olmaz.

@crown

ülke abd. yurt dışında şahıs hesabım olmayacak ve kazanılan para direkt olarak yurt dışında olan şirket hesabına gidecek. para yurt dışında olan hesabıma gitmeden abd için olan tüm vergiler kesilecek. galiba demek istediğim şeyi aktaramadım tam olarak. yani demek istediğim bu para yurt dışından bir anda türkiye'de olan şahıs hesabıma gelecek ama para gelmeden zaten abd için olan tüm vergilendirilmeler yapılmış oluyor. bu para hesabıma girdiği an, türkiye için ayrı bir vergi ödemem gerekiyor mu?

amazon üzerinden abd de satış yapan kişiler var, bu kişilere danışırsanız size konuyla bilgili bir muhasebeci söylerler daha iyi bilgi alırsınız

ABD'de sadece sirket hesabiniz varsa ABD sadece kurumlar vergisini keser, gelir vergisini kesmez cunku daha bir gelir elde etmediniz. Sahis hesabiniza gecmedigi icin gelir vergisini kesmez yani.

Siz Turkiye'de sahis hesabiniza aldiginizda gelir vergisini Turkiye'de odersiniz.

@selam

bu konular ile ilgili freelance destek planladım. salı günü skype üzerinden görüntülü konuşma olacak sadece fikir almak için yazdım.

Faturalarını o şirketten keseceksin ve orada kurumlar ve gelir vergilerine tabi olacaksın,tüm dünyadaki kalıbı bu.para çekme olayına gelince düzenli olarak türkiyeye kendine para atarsan bir süre sonra vergi kurumu bununla alakalı sorgulayabilir.gönderdiğin paraya karşılık göstermelisin,şunun için gönderiyprum diye.ben bu şirketin sahibiyim kafama göre para çekerim olmayabiliyor.her ülkenin bu konuda uygulaması farklı.

Sigortanın amacı zaten kaybı ödemek. Yaptırdığınız sigortanın kaybolmayı, çalınmayı vs kapsama alması lazım.

Sigorta denilen şey risk karşılığında ödenecek primle alakalıdır. Bu primlerin sigorta yapan şirkete geri dönüşünün yüksek olması gerekir. Standart poliçelerle hırsızlığa karşı konut sigortası yaptırdığınızda bile evin içinden çalınacak telefon, laptop vb eşyalar poliçe kapmasına girmez. Özellikle kapsama sokmak isterseniz priminiz çok yükselir.
Sadece telefon özelinde böyle bir sigorta var mı bilemiyorum. Özellikle dışarıda çalınmaya kaybolmaya karşı sigorta yapacaklarını pek sanmıyorum, varsa da yüksek prim alırlar. Motosiklet kaskolarının otomobil kaskolarından pahalı olmasının nedeni de bu; Risk yüksek

Calinmaya karsi da sigortalarsaniz oder de calindigini ispatlayabilmeniz lazim. Suistimalleri onlemek icin kesin kanit isteyebilir sigorta sirketi, yoksa birileri cikar telefonu satar sigortaya da calindi deyip parasini alir.

oluyor bazen ama sizin bulunduğunuz durumda doğrusunu yazardım. sonuçta başka bir kişi bilgi istemiş. soruyu soran için yazardım.

Cevabı yazan kişinin cevabına bakınca biri aksini söylese o kişinin üzerine saldıracağı belli oluyordu. Yoruldum artık bu tarz şeylerle uğraşmaktan. O yüzden yazmadım maalesef.

evet geçen bi arkadaşımla konuşuyorduk, yanlış hatırladığı bir şeyi düzelttim fakat o da kendi söylediğinden emindi, böyle durumlarda illa haklı çıkmak gibi bir isteğim olmuyor, ben söyledim artık ne halin varsa gör bundan sonra diye düşünüp hayatıma devam ediyorum

Soylememek degil de, soyledikten sonraki saldiriya cevap vermemek, oyle bir durumda olgunsuzlugu kabul edip sessiz kalmak gerekiyor. ama insan bazen onu bile yapamayacak kadar yoruluyor

Cok oluyor, ozellikle internet ortaminda.

Cevabi verenin kim oldugu, bilgi birikimi, konumu vb internet ustunde belli olmadigi icin cevabi verene saldirilar da oluyor, bu tarz seylerle ugrasmaktan biktigim icin yanlis cevabi gorsem bile dogrusunu cogu zaman yazmiyorum.

evet oluyor, duyuruda çoğu zaman 2-3 satır cevap yazıyorum sonra amaaan diyip siliyorum.
iş hayatında da oluyor, iyi niyetle defalarca yardım ettiğim insanlar aynı şeyi sorunca yahut sevmediğim bir tip atıp tutuyorsa hiç oralı olmuyorum, bıyık altından gülüp geçiyorum.

çooook

Ben de boyleyim. Dusunuyorum soylemeyi ama sonra bosa yorgunluk diyorum, bi de karsi taraf iddialasir falan, ben de cabuk parlayan biriyim o yuzden hic girmiyorum o topa
Karsi tarafin ilimli, elestiriye acik biri oldugunu biliyorsam soyluyorum ama. Kotu bi sey degil sonucta ben de bana soylensin isterim dogrusunun

Çok oluyor. Ama bazen de kendimi tutamıyorum.

kişiye göre değişiyor. bazı kimselere uzun uzun konuşurum,anlatırım,alıntılarım vs. bazı kimselere ise evet canım derim. sadece profesyonel bir ortamdaysam seçme şansım olmadığını düşünüyorum. mesela bir iş toplantısında benim yapmaya çalıştığım işi bilmediği için yanlış yorumlayan kimselere anlamayacağını bildiğim halde kendi işime saygımdan açıklarım. en azından sağda solda konuşurken çok kendinden emin olmasın diye.

Muhattabimin kim olduguna bagli. Deger verdigim biriyse uzun uzun tartisabilirim ama onemsemedigim kisilere 'yav he he'der konuyu kapatirim.

maalesef hayır. Bu tarz konularda takıntılıyım o yüzden çok önemsiz kişilere iki saat kendimi hırpalayarak bi şeyler anlatıyorum. Ya da bazen değer verdiğim birini kırıyorum bu tarz bir konuda emin olduğumu ve karşımdakinin yanlış olduğunu biliyorsam. Yani konu önemsiz de olsa hayır yanlış biliyorsun diyip kendi bildiğimi savunuyor, sonra mesela konu kapanınca telefondan internete girip kaynak gösteriyorum. Tabi karşımdaki hala orda mı kaldın vs vs diyip kızıyor haklı olarak sdhhdsd

Doğru bilgi konusunda baya takıntılıyım yani. xkcd.com şu karikatürdeki durumu 7/24 yaşıyorum internet ve gerçek hayatta..

İnternette üşeniyoru m
Gerçek hayatta üşenmmem

çok fazla oluyor. sözlükten örnek verecek olursam, yazıp kenara kaydettiğim bir sürü entry var. kim uğraşacak deyip vazgeçtiğim.

yas aldikca ogrenilen gerceklerden biri. aman bosver diyorsun. cunku bazen ne dinliyorlar, ne anlamaya calisiyorlar. bosa kurek cekmek gibi.

Son bir yıldır sıkça oluyor. Eskiden saatlerce anlatmaya calisirdim, şimdi arkadaş ortamında doğrusunu söylüyorum, israrla kabul etmezse 'e peki madem' deyip geçiyorum. Hele sözlükte vs tartismak icin gelen mesajların büyük çoğunluğuna cevap bile vermiyorum. (Soru sorduklarinda filan hariç tabii).

Internet ortamında tartısma yasımı geçtim. Ondan çok sallamıyorum. Ama farkediyorum ki artık iş ortamında bile stratejik olarak gereksiz ise tabi deyip geçiyorum. ben nasıl öğrendiysem herkes öğrensin modundayım.

35'e kadar teker teker ugrasirdim, 35'i devirdikten sonra pesini biraktim cok nadir olarak bariz hatali birsey gorursem birsey soylerim ama is sonunda sidik yarisina donuyor o da yoruyor adami. galiba yaslanmak boyle bisey.

90 gun toplam vize suresi icin degil, 180 gunluk periyot icin sinir. 180 gunluk periyotta maksimum 90 gun kalabilirsiniz. 180 gunluk dilim bittikten sonra bir 90 gun daha kalabilirsiniz ve bu sistem 2 sene boyunca gecerli olur eger vize 2 yillik ise.

www.schengenvisainfo.com

o zaman 3 ay Avrupa, 6 ay Türkiye, sonra 3 ay Avrupa'da kalma hakkım yine oluyor bu şekilde 2 sene boyunca, değil mi?

evet

ec.europa.eu

buraya giriş çıkış tarihlerinizi yazarsanız size kalma hakkınız olup olmadığını, ya da ne kadar kalabileceğinizi yazar. ileriye dönük uçak biletlerinizi vs. alırken çok işe yarar.

mövenpick?

AOC'nin dondurmalari severdim ben, bayiler sekmesinden size yakin bir bayi varsa deneyebilirsiniz: www.aoc.gov.tr

sadece migros, carefurr, a101, bim var etrafta.

mövenpick, aoc imkansız.

migrosta satılıyor mçvenpick

almak sart degilse bir suru guzel tarif var yapabilirsin belki?

Keçi sütü, vanilya özütü gibi şeyler alarak kendiniz yapabilirsiniz?

Bulunduğunuz bölgede iyi dondurma yapan bi yer vardır belki bi soruşturun?

Algida ve golfun maraş muhabbetleri fena degil onlari denedin mi ?

Golf maras en iyi market dondurmasi.

dondurmacı amca diye Bi marka çıkmış bazı yerlerde görüyorum alıp denedim tadı çok hoşuma gitti maras dondurmasına benziyor.

Bence kendiniz yapın. İyi dondurma diye bir şey kalmadı ülkede. Yani market mamulü anlamında. Birkaç yıl önce Kahramanmaraş'a gitmiştik bir görev için. Has dondurma yiyelim istedik. Müdürümüz forsunu devreye sokmak istedi ama, ele geçirdiğimiz tek şey "burada her gün sadece 50-60 kg has dondurma çıkar onlar da vali gibi kaymakam gibi kodamanlara anca yetiyor. Hakiki dondurmayı günde 50-60 kg'dan fazla üretemezsiniz" bilgisi oldu.

@m orak

Söylediğin markanın üzerinde glikoz şurubu yok yazmasına rağmen arkasında var yazıyor.

Golf maraşım fena değil, bir ara migros'tan bir marka alıyordum ama artık yok. Fıstıklısı güzeldi ama hatırlayamadım.

Afrika dansi, muzik de gospel'e benziyor ama Kanye West biraz modifiye etmis:

www.youtube.com

önünü göremiyor kimse, ne kişiler ne şirketler. biraz korumacı bir refleks yani, seninle ilgili olduğunu sanmıyorum. benim de benzer bir durumum vardı, terfi değil ama yetki genişlemesi gibi bişey. o da durdu ve bir süre de vermediler ne zaman bakarız diye.
olay sadece gelir artması azalması değil, planların değişmesi.

bu süreçte bir "halt" yemediysen olmayacağını sanmıyorum. belki genel bir organizasyonel değişiklik olur da o pozisyon kapatılır ya da etki alanı değişir, bilemeyiz. ama sen bir şeyleri kötü yapmadıysan şu an için bunu dert etmene gerek yok diye düşünüyorum.

Bildigim kadariyla global firmalarin pek cogunda durum ayni. Google ve Facebook'ta da terfiler durdu. Bunun gelirlerle ilgisi yok, belirsizlikle ilgisi var.

www.theinformation.com
www.businessinsider.com

Yillik 20 milyar euro cirolu yabanci firma, lokasyon avrupa.

Global olarak zamlar 2020ye ertelendi, müdürler kendi bonuslarindan %20 kesik yedi ve hepsi 2ser hafta ucretsiz izin aldi.
Butun ise alimlar durdu.
Ben müdür oldum ama zamlar ertelendigi icin zammi 2020de alacağım.

Kısacası evet normal.

normal, cogu sirket benzer seyler yapti.

yurtdisinda gorustugum bir sirket 2020de zamlari iptal etti, yoneticilerin bonuslarinin %20 kesti.

Cevaplar için teşekkürler, genel bir yönelim olduğu duymak iyi oldu.
Zaten yurtdışı planım vardı, iyice allak bullak oldum, moral düştü.

@xportant: Satıştan bilgim olduğu için "gelirlerin artması gerekiyor" dedim aslında. Satıştaki, planlamadaki arkadaşlar "yetişemiyoruz" diyor. Ama yine de "gelir" konusunda şirket sıkıntı yaşayacakmışız gibi bir pozisyon alıyor.

Her banka başka bir oran keser, Türkiye'deki bankanızın web sitesinden ya da varsa bir temsilcinizden öğrenebilirsiniz.,

Ancak bu işlemde asıl muamma iki banka arasındaki aracı kurumların ne kesecekleri. Bunu bankalar da çoğu zaman bilemiyor çünkü duruma göre farklı aracı kurum ya da kurumlar devreye girebiliyor.

transferwise ı bi araştır istersen.
hiç kullanmadım şu ana kadar olumsuz yorum yok hiç.

transferwise kullaniyorum ama su an göndermem gereken tutar icin 324 eur istedi.
o nedenle swift bakiyorum.

transferwise'in 324 euro istemis olmasi ancak cok yuksek tutar (7 digits) paralarda olur. Bi hata olmali.

transferwise.com
50bin eur bakin adresten eur>tl
ben yanlis baktiysam da sevinirim bu durumda :)

50 bin euro yolluyorsunuz hesaba göre. Bunun daha ucuz bir yolu yok zaten. Diger bir olay ucakta üzerinizde getirmeyi denemek (gecenlerde bir arkadas Türkiye'den rusya'ya yapacakti) ama 40 bin euroya el konulma riski var.

:) evet biz de onu düsündük ucak bileti daha uygun fiyatli diye. gümrüge bildirince sorun olmuyormus.
ama corona durumlari isi sikintiya soktu.

evet zaten gözden cikardim ama yine de en mantikli yol hangisi onu bulayim bari diyorum. swift yine de transferwise'a göre biraz da olsa daha avantajli duruyor.

usd olsa kolay. usdt yapar yollarsın. kapalıçarşıda ya da suriyeliler çok olduğu yerlerde komik rakamlara para para transferi yapanlar var ama güvenir misiniz orası biraz size kalmış bir olay.

revolut kullan. haftaici yapilan transferlerde hehangi bir komisyon kesmiyor. yada care kripto

Kardeşim yıllardır İsviçre'den benim turkiye'deki üyeliğimi kullanıyor. 2den fazla kullanım için uygun olan bir hesap sorun olmaz.

Fransa’da çoklu kullanıcının olduğu bir hesabı Türkiye’de kullanınca “bak bu ikidir giriyo bi daha olursa hesabınızı gapatırız” diye mail gitmiş onlara.

Fransa daki arkadasim kullaniyor bi kac aydir - bi sikinti yasamadim simdiye kadar

Bizde 4 kisilik hesap var, biri Avustralya biri Irlanda biri de Turkiye olmak uzere 3 farkli ulkede sorunsuz kullaniyoruz.

Telefon sart degil, Google oturumunuzu acabilirse her cihazdan (bilgisayar, tablet vb) takip edebilir.

Asagidaki adrese sizin oturumunuzdan gitmesi yeterli:

myactivity.google.com

semizotu. salatası da olur yemeği de.

kısır

temelden başlat.
kuru+pilav+cacık

Borek cesitleri (ispanakli, patatesli vb) ve Ege mutfaginin pek cok uyesi olabilir.

Kuru-pilav. Gerci en guzeli ya kuzu etiyle ya pastirmayla olur ama etsiz de idare eder. Bir de mercimek koftesi.

mercimek köftesi
bayılıyorlar bol maydonozlu soğanlı nefiss

Mercimek köfte,
Kısır
Ispanaklı börek
Barbunya pilaki
Tam zamanı z.y. enginar

Her yemek lezzetli gelir, seviyeyi cok asagidan baslatiyoruz cünkü.

Saka bir yana, semizotu genelde cok cok az biliniyor Almanya´da (portulak). Cevizli taze semizotu salatasi yapin, domates yerine cilek ekleyin. Cok Türk yemegi olmaz, ama harikadir yaz günlerinde.

Ben ispanakli borek yapiyorum, hepsi aglayarak parmaklarini yiyor.

Mercimek koftesi yine herkes tarafindan begeniliyor.

Yemek olarak, ben genelde Dogu Anadolu yemeklerini yapiyorum, eti cikartarak tariflerden. Kuru dolma ornegin! Sogan dolmasi da biraz ugrastiricidir ama cok lezzetlidir.

Narli mas salatasini da tavsiye ederim yine Dogu Anadolu mutfagindan.

Kuru domatesli salata ya da cok iyi zeytinleri kullanarak yaptiniz basit salatalar da kurtaricidir. Malzemeyi kaliteli ve taze secerseniz, cok begenilecektir. Zira Almanya tüm Avrupa kitasinin en kotu en ucuz malzemelerini topluyor, kaliteli sebze-meyve bulmak cok zor is.

Zeytinyagli barbunya yemegi gibi klasik zeytinyagli tabaklarini da yapabilirsiniz.

mücver,
yaprak sarma
köz patlıcan salatası
köz kırmızı biberli bişeyler

genel olarak soğuk mezelerden git ve her şeyin içine ceviz+zeytinyağı+kekik bas.

Mercimek çorbası
Taze fasulye
Börülce salatası
Kuru fasulye
Nohutlu pilav
Patates salatası
Gözleme

Youtube’da Chelsea Elizabeth var, vegan. En sevdiğim Türk yemekleri diye bir video yapmıştı.

İc baklali enginar.
Zeytinyagli taze fasulye
Koz patlican salatasi
Nohut/fasulye
Turlu

Alman vegetaryan arkadasimiz gelince yaptigimiz seyler bunlar. Her seferinde bayiliyor:)

Zeytin yağlı biber dolması veya kabak dolması
daha sevmeyen yabancı/türk vegan görmedim.

patlıcan sevdiği için imambayıldıda karar kıldım fakat önerilerinizin hepsini bir kenara yazdım hepsinin zamanla tarafımca pişirileceğine emin olabilirsiniz.

@orijinal cacığı çok severim fekat vegan sınıfına girmiyor maalesef. kuru pilavı çok sevmesem de yapabilirim bir ara.

@wendy, maydanozlu bir şey pişirmem/yapmam için maske takmam gerekir. maskelerimi bunun için harcamak istemiyorum. :p

@zorro, enginara bayılırım. bunu ben de düşündüm aslında. güzel bulabilirsem bir ara bakayım.

@buf, maş salatası bayağı güzel (ve basit) bir şeye benziyor. bunu aklımda tutuyorum.

@65 derece, köz patlıcan salatası şu hayatta fenerbahçeden sonra en sevdiğim şey olabilir ama maalesef alevli ocağım yok.

@cursor, onları yedik. ^^

hepinize tekrar teşekkür ederim. iyi günler!

tamamen sallıyoruz galiba. su kanalı ile kapı arasında gidip geldim. cevabım su kanalı.

su kanalı biraz daha zorunlu gibi geldi.

Kapıdır bence. Mağaradaki adam olsam ilk olarak kapıya ihtiyaç duyardım

Eskiden agaclarda yasadigimizi dusunursek merdiven olabilir. Tabi oyle basamakli, korkuluklu merdiven degil ama agaca tirmanmayi kolaylastiracak bir sistem sadece.

@belkider evet, ihtiyaca yönelik sallama diyebiliriz

Bence duvar ve sonra çatıdır. Kapı duvardan ilhamla yapılmıştır. Merdivenin de olayı sonradan gelişmiştir. Su kanalı yapma ihtiyacı da duvar ve çatıdan daha sonra gelişmiş olmalıdır.

çalı çırpıyla yapılan çözümleri saymazsak duvar olsa gerek. aralarındaki en basit yapı. muhtemelen toprakla kerpiçle vs. taşlar üst üste dizilip duvar yapılıyordu, üzeri doğal materyallerle kapatılıyordu. kalıcı çatı yapmak daha ileri bir ustalık gerektiriyor. su kanalının barınmadan çok sonraki bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Bence de çatıdır. Yağmurdan ve güneşten korunmak için çatı benzeri yapılar yapılmış olabilir.

Bence net catidir.

Su kanali sonraki caglarin olayi, once su kenarina yerlesme.

Merdiven muhtemelen katli yapilara gecildiginde ihtiyac duyulan bir sey oldu ama ilkel merdiven ornekleri olmustur mutlaka bayir cikmayi kolatlastirma maksatli topragi kazarak yapilanlardan.

Duvar da ilk orneklerden olmali ama cati daha once bence :)

Kapiyi gec kapiya gelene kadar duvar var :))

bilebildiğimiz kadarıyla duvar/kapı.

yunanistanda theopetra mağarasında mağara kapısına 23 bin yıl önce duvar örmüşler. insan eliyle yapılmış en eski inşa bildiğimiz kadarıyla bu.

theopetra cave wall diye aratabilirsiniz.

Şimdi benim kuzenim böyle Avrupa'ya gitti yazilimci olarak, sirket ayarladi vizeyi. Burada önemli olan sirketlerin politikasi. Misal benim calistigim yer global olarak politika geregi vize işlerine girmiyor.

Kısacası yapilabilir, yapan da var. Ama mezun olan duz adam gidemez. Yazilimciligin guzel tarafi kendini okurken de gelistirebilirsin. Ama misal ben tedarik zincirindeyim, kendimi gidip üretim planlama uzmani yapamam. Bu sebepten yazilimcinin erken gitmesi de normal.

Green card dediğiniz oturma izni, green card çekilişiyle çıkarsa iş bulmadan etmeden gidip yerleşebiliyorsunuz, sonra orada iş güç bakıyorsunuz.

Green card almanın tek yolu bu çekiliş değil. İş bulup çalışma izniyle gidip yanılmıyorsam 5-6 sene ABD'de yaşayıp çalışınca da green card almaya hak kazanıyorsunuz. Ya da ailenizden biri (ebeveyn, çocuk, kardeş, eş ya da nişanlı) vatandaş ya da green card sahibiyse onun üzerinden göçmenliğe başvuruyorsunuz, yine 5-6 yıl sonra green card alabiliyorsunuz.

Bu durumda yazılımcı olan bir insanın yıllarca bu kart çıkmıyor diye üzülmesi saçma değil mi? Gitmek isterse iş bulduktan sonra gider.

Ya o pek öyle değil. Türkiye'de her yer yazılımcı kaynıyor, ABD'nin nüfusu bizimkinin dört katı, yazılım sektörü daha büyük ve ileride, dolayısıyla orası da yazılımcı kaynıyor. Vizesiyle çalışma izniyle uğraşmayacağı, dil biliyor mu, iş kültürüne aşina mı diye düşünmeyeceği milyonlarca insan varken niye buradan yazılımcı ithal etsinler?

Tanıdığım yazılım, oyun vb sektöründe olan ve çekilişsiz giden herkes bir şekilde akademik olarak gitti ABD'ye, staja gitti, yüksek lisansa gitti, oradayken iş buldu.

İmkansız değil oradan iş bulup gitmek. Ama o kadar da kolay değil. Kobuzchu kiz haklı. ABD'de de işsizlik oranı oldukça yüksek. O yüzden Türkiye'den bir yazılımcıya sponsor olup o masraflara gireceğine kendi ülkesinde yaşayan ve çalışma izni olan adaylara yöneliyorlar. Zaten ilanlara bakarsan neredeyse tamamında çalışma izninizin olması gerekiyor diye şart düşerler. Çok spesifik bir konuda uzmanlığın yoksa, yani tabiri yerindeyse sıradan bir yazılımcıysan ABD'den bir şirketin sana sponsor olması için bir sebep yok.

Amerika'da calisan arkadaslarim bile basvuruyorlar, cunku diger turlu sirkete baglisin ya da Trump'in gocmen yasalariyla ilgili soyleyecegi iki lafa bakiyorsun.

Şöyle güzel bir akış diyagramı var, sanırım oldukça güncel.

www.topic.com

Örneğin normal bir çalışan için H-1B vizesi opsiyonu var; bunun için


1 - Sponsor bir şirket lazım
2 - Başvurular her sene Nisan ayının ilk haftasında yapılıyor, çıkarsa en erken Ekim'de çalışmaya başlayabiliyorsun, şirketin bu sırada seni beklemesi lazım
3 - Vizenin tutarı 750 Dolar ile 4000 Dolar arasında değişiyor, sponsorun bunu karşılaması lazım,
4 - Hepsinin üzerine bu kategori için 65.000 tane vize hakkı tanınmış ve yaklaşık 200.000 başvuran var; yani alma şansın yaklaşık %32 falan


Eğer hali hazırda bir Amerikan şirketinde (Örnek Google Türkiye) çalışıyorsan falan bir derece daha kolaylaşabiliyor ama o da inanılmaz basit bir süreç değil. Yani Amerika'da yaşamak isteyen insanların green card'a bel bağlaması, çıkmayınca üzülmesi falan çok normal.