aslında hangi albümü aradığını yazsan (ki eğer varsa spesifik olarak aradığın birşey) illa ki buluruz bir yerlerden flac versiyonunu. genelde flac albüm indirebileceğin bir site bilmiyorum. mesela benim üye olduğum pretome.net te bazen flac albümler çıkıyor veya diskografiler. varsa aradığın belli bir şey bir bakayım.

roxio 8 ile sanırım istediğin formatta kaydedebiliyorsun.

torrent'lerde (en azından mininova'da) bolca mevcut aslında. rapid tarzı şeylerle uğraşırsan uzun yollu olur çoğu yerde üst upload sınırı 100 mb çünkü.

zamunda.net

@ cinematography
spesifik bir şey aramıyorum şu an ama madem sordum geldi aklıma. arctic monkeys - favourite worst nightmare albümü istiyorum hadi bakalım?! =)
pretome.net'e de bakayım teşekkür ederim.

roxio falan deneme bence. cd'den flac üretmek için eğer windows kullanıyorsan eac (bkz: exact audio copy), mac kullanıyorsan xld (bkz: x lossless decoder) kullanacaksın.

eac için çok güzel ayrıntılı bir tutorial: xs.vc

mac kullanıyorsan onun için tutorial bilmiyorum ama bakarım what.cd forumundan eğer mac kullanıyorsan, yazıyor orada tutorial adresi.

ne tür müzik dinliyorsunuz bilmiyorum ama işinize yarar belki;

metal.iplay.ro

hd bits ro da bolca var. bana da davetiye gonder bulursan.

katz.cd

walla torrent iyi tabi de herseyi bulmak mumkun olmuyor, arayıp da bulamadıklarını emuleden arat. mesela metal için çok geniş arşivli siteler var.(metalmadness gibi)

www.archive.org

bu sitede her grubun-şarkıcının parçası yok ama bir çoğunun var. flac ve mp3 olarak ayrıca yer almakta. şöyle bir arama yaptırıp heyvanlar gibi kaynağa ulaşabiliyorsunuz.

caterpillar botlar hoştur iyidir candır. ama ağırdır. fakat dayanıklıdır şık bir görünüme sahiptir. özellikle bu dönemlerde baya da ucuza bulursun gibi geliyo bana.

bot için önereyim: Adidas TERREX. feci dayanıklıdır. gore-tex diye bir (özellik midir nedir bilmiyorum) hedesi var o özel kılıyor bu modeli. hafif ve şıktırlar..

bot için camel active de önerebilirim, çok hafif ve yumuşak tabanlı olmalarına rağmen kara kışa herşeye dayanıyorlar.

levi's outleti bostancı köprüsünün hemen yanında var. docker ve diğer mmarkaların da outlet mağazaları hemen yanında. e-5 üzerinde herhangi bir araçla gidersen bostancı köprüsünde ineyim dersin hemen yanında zaten.

bulabilirsen (bkz: salomon) ne istiyosan al bu markadan pişman olmazsın dandik şeylere para harcama.gaza gelip bi botunu aldım okadar sıcak tutuyorki giyemiyorum.çok fazla kar olmadığından dolayı.

Bu sıcaklarda kışlık bulmak epey zormuş bunuda öğrenmiş oldum. Ama yılmadım, azmettim aradığım ürünleri buldum. Benim gibi başka arayan arkadaşlar olursa diye yazıyorum reklama girerse lütfen modlar bir elden geçirsin. Normalde kışlıklar eylül ayında çıkıyormuş.

İlk olarak botu Lafuma Rando 4 Goretex aldım eve geldim bağcık kancası fırladı :)) değişime götüreceğim. Macera Cumhuriyetinden aldım.
www.maceracumhuriyeti.com

Mont olarak lafuma roy twin almak için arayışa çıkmıştım ki. Satıcınında büyük indirimleri ve yardımları sayesinde "ki çok memnun kaldım ilgilerinden" everest outdoor'dan The North Face All Terrain aldım.
www.everestoutdoors.com

Arkadaşlara tavsiyem ürünleri gidip elden almaları birebir pazarlıkta söz konusu internette aldığınız ürünleri deneyip test edemiyorsunuz ki bu ürünlerde beden diğer ürünlere nazaran biraz farklılık gösterebiliyor.

Ulusoy ile Marmaris'e gitmiştim geçen yaz, çok çok rahat gitmiştim. Otobüs içi sıcaklık, ışıklandırma, koltuk genişliği ve kendinize kalan özel bölgeniz oldukça iyi, yeterli. Kamil koç'u bilemiyorum ama ben çok rahat ve sorunsuz gelmiştim Ulusoy'la, yaptığım en güzel ve keyifli yolculuklardan biriydi. Umarım yardımcı olabilmişimdir.

O yöne pamukkale den başkasıyla gitmem ben. Şimdi bazı otobüslerinde üç sıra koltuk var mesafe oldukça geniş. Yanınızdakinin omzunuzda uyuma şansı yok. hatta koltuk arasında oldukça geniş bir kolçak var( kapanıp açılabilen cinsten), fiziksel temas imkansız. İsterseniz tekli sırada da oturabilirsiniz tabii. Her koltukta içeriğini seçebildiğiniz lcd dokunmatik ekranlar var ve film seçenekleri makul düzeyin üzerinde. Telefon kapatma zorunluluğu yok. Bilet alırken sorun, bütün otobüsler aynı değil.

valla eğer tur şirketi ile gidicekseniz onların otobüsünü de bir soruşturun.bazen çok boş oluyorlar ve koridorla birlikte 4 koltuğu doldurup seyahat edebiliyorsunuz.

@mavi karanlik: teşekkürler. ulusoya artı bir puan

@ inspectorjavert: pamukkalede öyle birşey olduğundan haberim bile yoktu. fena görünmüyor ama hangi seferde bu otobüsler var bilemiyorsunuz internetten. şubeden bir sorarım ben teşekkürler.

@ dgursoy: turla gitmiyoruz. kendimiz gidicez bir firma seçip.

pamukkale'de bir kaç tane var o otobüslerden.. denk gelme meselesi, her gün aynı saatte aynı araç gidemiyor sonuçta..

ben varan'dan memnun kalmıştım marmaris'ten istanbul'a gidip gelirken, en azından saçma saçma duraklamalar ve beklemeler olmaması güzel.. varan en son gittiğimde izmir veya başka bir yerde durmuyordu, direkt marmaris-istanbul gidip geliyordu arada iki mola yeri vardı sadece.. pamukkale ve koç 4-5 yerde durur, biraz sinir bozucu olup yolu uzatır bu..

koç'un rahatı olsa başka seçenek düşünülemezdi dediğiniz gibi.. marmarisliyim ve izmir'de okuyorum, tüm gidiş gelişlerimi koç'un rahat hat'ı ile yapıyorum, bir kere bile sorun yaşamadım..

tüm bunlardan sonra varan veya ulusoy'dan yana kullanın tercihinizi, pamukkale'yi tavsiye etmem, belediye otobüsü kıvamında oluyor yolculuk..

ben fethiye'ye gidip geldim geçen ay 4 kere, 2'sinde varanla 2'sinde ulusoyla.

ulusoy'un afyon'da mola verdiği ikbal tesislerine gece saatinde varacaksanız, çarşamba dışında her gün açık olan outletler var. acayip ucuza çok güzel şeyler alabilirsiniz.

bunun dışında varan setra ile, ulusoy da genelde travego ile gidiyor. setra travego'dan daha iyi gibi. neoplan olsa en iyisi tabi ama ikisinde de yok neoplan.

ben rahatlık istiyorsanız pamukkale'yi soruşturun derim. daha doğrusu gideceğiniz günkü otobüsleri sorun. neoplan varsa direk neoplan olan firmayı seçin. yoksa setra travego'dan iyidir ama dediğim alışveriş olayından dolayı ben ulusoy ile gidicem gelecek ay tekrar gittiğimde. ulusoy da çok rahatsız değildi sonuçta, belinize bir yastık koyduğunuz zaman cam kenarı olan her yer aynı : )

totoro, prenses mononoke ve spirited away'in dvd'leri var bende, türkçe dublajlılar. kopya felan ne bileyim istersen haberim olsun...bakarız çaresine bir şekilde. (istanbuldayım).

(bkz: sunexpress) (bkz: pegasus airlines)

scenereleases.info

pretome.net var benim kullandığım, gayet hızlı, hd ve full hd filmler çok hızlı şekilde düşüyor siteye, tertemiz sunumlar yapıyorlar. bir araştır siteyi üye olmak istersen davetiye vereyim mesajla ulaşırsın.

www.youtube.com

bu sizin tüylerinizi diken diken etmeye yeter de artar bile..

surekli elimin altinda olsun maaiyetinde ufaktan minimal agirlikli playlist olusturmustum. tamami istedigin gibi tuy diken edici, kafa tirmalayici nitelikte veriyim bari bi ise yarasin.

khaos1905.fizy.com

buddha bar serisi

hotel costes series ya da www.di.fm'deki lounge kanalı.

bariz olanlar: air, goldfrapp (ilk albumleri), portishead (son albumlerini cope at yine), royksopp (bunlara domalirim bile)
daha az bilinenler: kinobe, mars mobil, ilya, kenneth bager

juno.co.uk e gir hard house, Psychedelic Trance/Goa Trance turlerini incele

www.friskyradio.com

üstüne tanımam.

somafm.com

(bkz: ryan farish)

son zamanlarda benim favorim

www.youtube.com

teşekkürler.daha yumuşak tarzlarda da önerebilirseniz çok sevinirim.

olimposta türkmen pansiyonda 4 kişi oda da kalabiliyorsunuz, 45tl kişi başı tv siz oda tv isterseniz 50 tl (klima her ikisinde de var), diğerlerine nazaran daha büyük bir pansiyon, personel müşterilerini pek takip etmiyorlar, arkadaslarım klimalı ve tv li oda da kalıp, tv siz ve klimasız oda parasını verdiklerini biliyorum, bunuda belirtiyim, bide kadirin yerini de övüyolar ama hepsı yanyana zaten

ben geçen yaz orange pansiyonda kalmıştım. sitesinde odaların özelliklerine göre fiyatları yazıyor. fena bir yer değildi. ortamı idare eder. sözlükte yazıldığı kadar "şenlikli" bir ortam görmedim ama bu benim soğukluğumdandır belki de :) arkadaş grubuyla gitmek lazım aslında tabi. yemekleri fena diil, ev yemeği tadında, barı güzel, görece ucuz, odalar fena değil, personel fena değildi. ayrıca sahile diğerlerine göre biraz daha yakın yani etkisi olursa kararında.

bir koy ilerde adrasan da atıcı 2 motel de süper iyi fiyata kalıp, aksiyon ve eğlence için olimpos, huzur, rakı balık, dalış için adrasan yapabilirsiniz.

(bkz: orange pansiyon/@la traviata)

daha önce 2 yaz döneminde, 3 kez gidip kadir' in yeri, yakamoz pansiyon ve türkmen pansiyon' da kaldım. aralarında en memnun kaldığım türkmen oldu. ne sıkıcı, ne çok hareketli. fiyatı ucuz. bi de yemekleri çok güzel.

eve çık yanına kesinlikle sorun çıkarmayacağından emin olduğun birisini al. çıkmadan önce al karşına konuş bak ben böyle böyleyim abim gelir annem gelir bıdıbıdı etmek yok de anlaşırsan çık. nolursa olsun evde ses olmazsa sıkılırsın emin ol =)

kımseyı alma evıne:) yalnız yasamak hayattakı en buyuk lukslerden bırı bence. bunca secenek de saymıssın bence sıkılmazsın. en yakın arkadasınla bıle eve cıksan bır sure sonra pek cok sey gozune batmaya baslayabılır. bence ımkanın da varsa kesınlıkle tek basına ol. cok depresıf bırı degılsen, ılle de etrafımda ınsanlar olsun fılan dıyen bırı degılsen tek basına keyfıne bakarsın, rahat rahat evıne de arkadaslarını cagırırsın ıstedıgınde.

çok gelenim gidenim olur diyorsan (ve bunlar sana yetecekse) neyse de bence ev arkadaşı çok çok gerekli bir şey. benim de imkanım olmasına rağmen kimin girip kimin çıktığı belirsiz bir evde kalıyorum. ama yapıyla alakalı, mesela yurtta kendi odamda takılırken sıkılmıştım ben (ortak salon vsye rağmen) tek başıma eve çıksa idim sıkıntıdan patlardım heralde

böyle bir fırsat bulmuşken kaçırma derim. dünyada yalnız yaşamak kadar güzel birşey yok. insan bazen ailesiyle yaşarken bile aynı evde zorlanıyor, bir başkasıyla yaşarken bir çok şey size batmaya başlayacak ister istemez sorunlar çıkacaktır.

kesinlike yalnız çıkın eve. zaten öğrenci evi gelen giden çok olur yalnızlık çekmezsiniz.

Yalnızlık allaha mahsustur.

Çok iyi anlaşabileceğin bir arkadaşınla çık. Üniversite hayatını iyi bir arkadaşla birlikte yaşamak kadar zevkli birşey yoktur.

tek başına çık, eve çıktığın insan dünyanın en sorumluluk sahibi insanı, en düzenli tertipli insanı bile olsa, en eğlenceli insanı bile olsa, evlilik aşkı öldürüyor misali ev arkadaşlığı da dostluğu bir süre sonra öldürür. demedi demeyin 7 senelik tecrübe konuşuyor.

imkanın varken tek başına çık, hem gelenin gidenin de çokmuş, mis gibi yaşarsın. evin içini bok da götürse dersin ki ulan ben kirlettim ben temizliyorum, ama öbür türlü, ev arkadaşının her yaptığı batmaya başlayacak bir süre sonra demedi deme...

7 sene yurt hayati , 3 sene ev arkadaşlariyla geçen zaman ve 2 sene bekar yaşamış biri olarak tek başına çık derim.

Tek başına yaşıyor olman sosyal hayatını etkilemez ama ev içerisinde başkasi oldugu zaman fedakarlik yapmak zorunda olacaksin. O da öyle. İlk başlarda lafını bile yapmayacağın(ız) şeyler gözüne(üze) batar olacak. Tek olursan bunlar olmaz. Istedigin zaman eve arkadaşlarını veya aileni davet edersin. Kısacasi kaliteli yaşarsin.

Tek yaşamanin bana gore en kötü (ve tek) yani yemek. Şahsen yemek yapmaya bayılan biriyim. Yiyenlerde çok beğenirler yemeklerimi... Ama tek olunca geçmiyor bazen boğazından insanin. Onun çözümü de basit aslinda.. Birilerini çağırırsın yemeğe olur biter ))
Tek çık sen evine...

madem tek başına masrafları karşılamak sorun olmayacak, ev arkadaşı işine hiç bulaşma.. yalnız yaşamak kesinlikle daha rahat..

4 senedir tek başımayım. eve çok gelenim gidenim olmaz, nadirdir yani. annemlerle aynı şehirdeyim bir de üstelik, onlar da gelmez pek, ben giderim olursa. diyeceğim odur ki, çok iyi düşünün tek başına yaşamadan önce. ilk zamanlar şahane gibi geliyor, sonradan saçmalıyorsunuz. benim canım inanılmaz sıkılıyor mesela, ama bir yandan da evime ve yalnızlığa bağımlı hale geldim. resmen psikolojik bagımlılık yani. bi yere gitsem hemen eve dönmek istiyorum -annemlerin evi dahil-, hiç bir yerde kalamıyorum rahat edemiyorum. yani dışardan göründüğü kadar hoş değil bence yalnız kalmak. eğer gercekten sevdiğin güvendiğin birileri varsa beraber kalın, en güzeli. ben en baştan yapmadığıma pişmanım, ama bu saatten sonra da kimseyi istemiyorum. iki ucu boklu değnek durumu yani. bir gün olur da evlenirsem, ayrı evim olur falan gibi garip fikirler var aklımda düşün yani. kısacası yalnızlık insanı ele geçiren bir şey.

tek başına çıkarsan yalnızlıktan sıkıldığın zaman arkadaşlarını eşi dostu eve çağırabilirsin.
biriyle eve çıkarsan ondan sıkıldığında zaman onu evden atmak zor oluyor.
tek başına çık gayet mutlu olursun. banyoda kıl kaldı, bulaşığı yıkamamış itin oğlu, bu ne gürültü bu saatte zikik, lan erkenden yatılırmı, faturayı ödemedinmi abi yuh vsvs gibi konularla muhatap olmazsın. evini mümkün olduğunca merkezi bir yerden tutki evde bir insan evladı olsun istediğinde gidip gelmeleri kolay olsun. iyi yemek yap. bilmiyorsan öğren. bu eve gelen insan evladı kişileri iyi yemek yapılan evleri çok severler :)

uzun süredir yalnız yaşayan kedili (!) bir kadın cevap yazıyor.

arkadaşların çoğunluğuna katılıyorum. imkanın varsa yalnız yaşa. güzel bir hayat tecrübesidir. insanın kendisini tanıması için çok iyi bir fırsat. ancak çok uzatma bunu. birkaç sene sonra bayıyor.

anahtar kaybetme, hasta olma, yoğun çalışma dönemlerinde zorluklar oluyor. yedek bir anahtarını ya komşuya ya da yakın oturan bir arkadaşına ver. ilk başlarda evi güzel temizler, toparlarsın, 3 öğün yemek yaparsın. sonra @nemtersis'in dediği üzere ev çöp ev olma yoluna girer usul usul. yine de bunlar hep hayat tecrübesidir. insanın kendisini tanıması için yaşanmalı diyorum.

ek öneri: kedi al. süfer oluyor.

kesinlikle tek başına çıkmalısın. nedenleri zaten üstte sayılmış, tekrar yazmıcam. ama illa birini alcam diyosan yakın arkadaş alma. en fazla 3-4 sene sonra biter arkadaşlığınız, bitmese bile aranızda birşeyler eksilir. aynı evi paylaşmak sadece yiyip içip eğlenmekten ibaret değil, bir sürü sorumluluğu var ve hem kendimde hem de çevremdeki herkeste gördüğüm yegane gerçek şu ki insanların çeşitli huyları birbirine batıyor. bu yüzden birini alacaksan bi tanıdık referansıyla gelen yakın olmadığın bi kişi olsun. yürümediğinde koptuğunuza üzülmezsin.

tek başına çık, sessizlikten sıkılırsan yemekteyiz'i aç. o kadar çok konuşuyorlar ki asla yalnızlık çekmezsin.

tek başına eve çıkmanın kazandırdığı erdemlerden bahsedilmiş ama arkadaşlarınla eve çıktığında başka bir insana tahammül etme, anlayış gösterebilme ortak fikirlerde buluşabilmeyi öğretir insana. ben tek çocuğum yeni öğrendim sayılır bunları.

Kadıköy'den bostancı sarı dolmuşlarına bininiz.(sahilden gidenlere) bostancı iskelesinde ininiz. ya da herhangi bir vasıta ile bostancı iskelesine geliniz. orada maltepe kartal sarı dolmuşlarını bulunuz ve ona da bininiz. şoför kişisine beni "maltepe bel kült merk" indiriniz diyiniz. evet, böyle yapınız bence.

kadıköy iskele'den:

17 veya 16 yakalanır.

17 (ki en sık olan budur) ile küçükyalı tren istasyonuna gelmeden bir önceki durakta inilir. ışıkların olduğu noktada deniz yönüne doğru sokağa sapılır. tren yoluna gelindiğinde alt geçitten geçilir ve sağa doğru yürünülür..

16 (kastıorır, çok seyrektir) ile Kültür merkezi durağında deniz kenarında inersiniz, tek yapacağınız karşıya geçmektir.


göztepe köprüden gelinecekse,

21a veya 16a yakalanır, maltepe'de minibüs caddesinde camiden önceki durakta inilir ve karşı yöndeki durakta 17, 16, 17s beklenir. 17s kastırıcıdır pek sık gelmez.. yanlız dikakt önceki cevaplayanın dediği gibi 16adan inip "biraz" yürümek mümkün değil. ebesinin nikahı kadar mesafe var arada..

eyvallah. bolmuşla bostancı + dolmuşla hedef mekan. teşekkürler.

taşınacağınız şehirden izmire mal vs nakliyat yapıp geriye boş dönecek bir kamyon vs bulursanız daha ucuza gelecektir. izmirdeki bir firmayı götürürseniz daha pahalıya patlar. bence hedefiniz taşınacağınız şehirdeki firmalar olmalı.

istanbul'da olsanız topkapı tarafına bi sordurun derdim.
ist.'ten kastamonu'ya 100 liraya taşımıştı bi kamyon, geçen sene.

ben mesajla bir numara vereyim size isterseniz. şehir içi yaptıklarına eminim şehirlerarası da yapıyorlar diye hatırlıyorum ama bir sorun isterseniz. benim evi taşıdılar geçenlerde inanılmaz nazikler, feci halde dikkat ediyolar eşyalar ki bir çizik bile yoktu, fiyatları makul. mesajla ulaşırsan atiim. (hala lazımsa yani).

1-bilmem ankara'da değilim.
2-benim var. gariplik sanırım biraz ama abartılıcak birşey de değil. yolda yürürken elimde birşey olmazsa (anahtar, telegon, vs) ben de rahatsız olurum mesela...bardayken elinde şişe olmadan duramayan biri vardı arkadaşım...tesbip kullananlar da aynı şeyi söyler aslında elleri boş durmasın diye devamlı vıtvıt onu çekerler-sallarlar. Aşırı düzeydeyse, mesela sakız olmayınca dışarı çıkmama kararı verecek düzeye geliyorsa bu utangaçlığın e yardım almak gerekir sanırım. yoksa çiğne gitsin işte negzel.

sakız çiğnemek güven veriyor galiba.bende sakızla kendimi daha rahat hissederim.

1-samanpazarı
2-biraz yabanisin, çok değil.

1- kızılay'da üst geçitlerdeki elektronik eşya satan yerlerde vardır.

1-) japon pazarına bak ama walkman nedir mp3 player falan al diyesim geldi
2-) bendeniz sakız çiğnerken feci halde çenem yorulduğu için çiğnemiyorum, onu bilemeyecğim

1- Amerikan çarşısında bulabilirsin, alt katta elektronik dükkanı çok.
2- 'cinematography' güzel demiş, ben de ellerim boş yürümeyi sevmem. Okula giderken defter, kitap, çanta vs oluyor da başka yere giderken sıkıntı :) Anahtarlığı çıkarıveriyorum derhal. Çok da büyütmemek lazım, zamanla geçer herhal.

no frost = no buzlanma =no karlanma.

edit: çok fazla elektrik harcıyor no frostlar, aklında bulunsun.

no frost dolaplar buzlukta karlanma yapmiyor.

dondurucu kısmı karlanma yapmıyor demek. diğer buzdolaplarında içine konulan gıdaların veya açtıkça tışarıdan alınan nemi dondurucunun çeperlerine yapışıp donar, karlanır. arada bir boşaltıp fişini çekerek eritmek gerekir. no frost buzdolaplarında ise nasıl bir teknolojiyse işte çeperlerinde donma, karlanma gibi şeyler görülmez. arada bir eritmeye de gerek yoktur yani.

ben fiyat farkından no-forst almamıştım normal buzdolabı aldım. aradaki farkı düşününce iyiki no forst almamışım diyorum. buzlanma çok fazla olmuyo benimkinde, elektrik daha az harcanıyo, fiyatı daha uygun...alma bence de no-frost.

buzlanma yapmaz ama bosch alma! ben aldım a sınıfı sözde 2 kişi yaşadığımız evde bütün gün evde kimse yok ona rağmen dünyanın elektrik faturası geliyor.(ayarlar en düşükte-mevsimine göre-)

bencede derin dondurucu almak yaterli diye düşünüyorum. Hem alırken hem de elektrikten tasarruf ediyorsun baksana. Zaten no frost olmayanlarının da öyle rahatsız edici karlanma yaptığına hiç rastlamadım. Teşekkürler bilgi için..

bu arada arçelik veya siemens düşünüyorum nasıl mantıklımı?

trt3 ?

d spor,

çeyrek finallerden itibaren cnnturk.

eurosport?

uydudaki yayın durumu hakkında bilgi varmı?

doktor değilim:
hematolojiye git. o morluklar kan sorununu (bi milyon tane) işaret edebilir. nekroz meydana geliyordur cilt altında. bir ilaç kullanmaya başladıysan veya ilacın dozu arttıysa o da bu etkiyi yapabilir. hassas bir cildin varmış zaten üstüne kan sorunu da eklenmesin. geçmiş olsun.

ailede şeker var mı? baktırmakta fayda olabilir.

sorun cilt olduğu ilk akla cildiye geliyor tabii. ikinci tercihim geniş spektrumlu olduğu için dahiliye olurdu.

acilen dermatoloğa görünmen lazım,
acıbadem hastanesi bağdat caddesi polikliniğindeki doç.dr.yasemin saray'ı şiddetle öneririm, hatun işinin ehli.
geçmiş olsun.

tüy dökücü krem, veet soğuk ağda falan diyesim geldi ama nedir, nasıldır hiçbir fikrim yok..

sesu tüy dökücü krem kullan. üzerinde yazıyor nasıl kullanıcan. kokusu kötüdür. az biraz da kızarıklık felan yapabilir sonrasında ama jiletter kesinlikle daha iyidir. cildin çok hassassa veya bir alerjin felan varsa kullanma tabi.

hadi bir şekilde toptan aldık ne var ne yok, sonra bacak ve göbekteki kılların yanında orası biraz garip durmayacak mı? maymun götü gibi...

tüy dökücülerin hiçbiri genital bölgede kullanıma uygun değildir. önce kendimiz kullanalım, sonra oynayalım insanların gelecek nesilleriyle.

makineyle 2 numara kesmek uygun diyorsan permatik banyo kullanabilirsin.

bir sağdan bir soldan, öyle ortaya karışık fantastik jilet tekniklerinde aldığınızda bu tip batmalar olası. Kılları çıkış yönüne göre alın saç, sakal, etek bıyık hepsini.

Bir de ağdayla yok ederseniz kıl köklerini bir süre sonra pişikten ölürsünüz sanırım. Biraz olsun klima etkisi yapıyor kıllar. Testislerin soğutulması lazım yoksa sperm kalitesi o biçim.

Dar pantolon olayına girmiyorum hiç.

bodygroom mukkemmeldir.

etege de gelir goguse de bacaga da kola da

Midemi bulandırmadınız, burası bir nevi paylaşım arenası ve istediğinizi sormakta hürsünüz. Tabii cevaplar da bu özgürlüğe bağlı olarak bazen can sıkıcı olabiliyor.

Acemi zamanlarımda jilet kullandım ancak cildim çok hassas olduğundan traş esnasında ve ardından 1 hafta boyunca çok acı çektiğim oldu. Daha sonra zırnık (hamam otu) denilen bir tozu keşfettim. Aktarlardan aldığınız bu tozu tercihen metal olmayan bir kapta az miktarda su ile karıştırıyorsunuz ve tüylü bölgelerinize sürüyorsunuz. 5 dakika boyunca biraz yanma yaşasanız bile zamanla alışıyor ve etek traşı ile aranızı düzeltmiş oluyorsunuz :)

Yalnız bu karışımı yüz bölgesi için kullanmamanız yerinde olur. Kokusu da felaket, kullandığınız ortamı iyice havalandırmalısınız...

bir zamanlar bende de öyle sıkıntı yapıyordu ama uzun süredir kaşıntı falan hatırlamıyorum.sanırım zamanla insan alışıyor.

aslanlar gibi (bkz: bodygroom)

konuyla ilgili bilgim olduğundan ya da tavsiye ettiğimden değil ama yukarıda; "tüy dökücüler genital bölgeye uygun değildir" dendiği için yazıyorum; genital bölge için tüy dökücüler var. Köpük şeklinde satılıyor ve genital bölgeye mahsuslar zaten.

para kazandirmayin su korsancilara yahu! oralara vereceginiz parayi internete yatirip kendiniz cekecekseniz cekin.

kotalı internetiniz varsa 20 lira daha verin sınırsız indirin işte.

kotasız bir internet bağlantısı al. hd filmlere odaklanmış özel bir tracker-site bul. bulamazsan buraya sor. günde 8 gb hd film-dizi indirebiliyorum. mis gibi. kullanması kolay. torrent çok basit birşey. olmadı sor bize.

daha da olmadı abes miktarda olmaması şartıyla ben sana indirebilirim. istanbul'daysan elden verebilirim.

bence de sınırsıza geç istediğin kadar indir. vereceğin 20 lira farkı hayli hayli karşılar. mis gibi de olur. günde 2-3 film indirebilirsin rahatlıkla.

aslında cevaplar oldujkça mantıklı ama , zaten hali hazırda 2mb sınırsız bağlantım var. rapid üyeliğim de var. aslında bana site adresi gerekiyor galiba..

oha hacı nettin sen. bende 2 megabit sınırsız olcak var ya. yazık günah :)

dizi indirmek istiyorsan www.sharebus.com derim.

iced earth - alive in athens
stüdyo kayıtları da iyidir ama konser performansı apayrı olmuş. özellikle a question of heaven'da matt barlow'un insan olmadığına kanaat getiriyorsun. metal dinlemiyorsan bile bu albümden çok seveceğin şarkılar çıkacaktır.

stratovarius - forever
slow, hep bir ağızdan.

bilimum msg şarkıları, özellikle de when i'm gone. genelde bu şarkının stüdyo kaydı beğenilir ama bence unplugged versiyonda nakarat kısmı daha bir hoş olmuş.

dido'nun isobel'i de baya bi farkediyor..

iced earth alive in athens ı kaç sene sonra bugün tekrar aklıma gelmesi nedeni bi dinledim. eski günlerim döndüm, hüzünlendim. tek diyebileceğim yok böyle bi albüm...

breaking benjamin , canlısı cansızı süperdir. konserleride vidyodan izledigim kadarıyla harika. süperman benjamin:)

simdi kendim dusunerek tam uygun cevap bulamadim o yuzden su link'i koyuyorum:
www.facebook.com

daha cok guzel bir sarkinin, canli olani daha guzel olanlar aklima geliyor..

in flames - episode 666

karakedi - yamuk prenses ve kedi cuceler, lanetliler

paathos - sensor albümündeki tüm dinlenceler.

coldplay - paradise

hele canlı versiyonun o intro'su.. aboleyy..

Dream Theater- Hollow Years
Albümde kötü değil ama gayet sıradan bir ballad, konserlerde ise çılgınlar gibi çalıyorlar. Budokan live versiyonunu kesinlikle dinlemenizi tavsiye ederim.

bence mahşer daha uygundur burada...çeviride önemli olan kelimenin değil anlamın çevrilmesidir...

kıyam arapcada yükselmek anlamındadır. mahşer ise kıyametin kurulacağı yer. yani kıyamet zamanının dört atlısı anlamında kullanılmıştır o sanki kıyamet etimi daha doğru gibi geliyor.

Türkçe'de yerleşik olan hali mahşerin dört atlısıdır, bence bu şekilde çevrilmeli.

Can Yücel'in dediği gibi, çeviri kadın gibidir, güzeli sadık olmaz, sadığı güzel olmaz.

bu kadar yakın terimlerde galat-ı meşhur tercih edilmelidir.
mahşer yani.

acıyı bilmiyorum da mide ekşiyince sadece bir iki yudum öyle bi bardak değil süt için diyolar. ayrıca o kadar acı yemeyin basur olmayın.

çok alkol almadan önce zeytinyağı içilmesini öneriyorlardı, mideyi korusun diye. bunda da işe yarar belki..

malesef onun bi çaresi yok. acıyı yiyiyorsanız onada katlanacaksınız. yani vaktinizin uzun bi süresini wc de geçirceksniz:):)

bizim ailede yemek kültürü acı üzerindedir. mideyi çok incitmesin diye yemeklerin yanında devamlı ayran veya cacık tüketilir. acının etkisini azaltır mide açısından. bol bol ayran iç.

duz mantik. cigneyip tukurunuz. : )

kolon cikisini bilmem ama midenin rahatlamasi acisindan kimyon oneriliyordu yamulmuyorsam.

fazla acı tüketmenin tek negatif etkisi basur değildir.

sindirim sistemini zorlamak bir çok rahatsızlığa sebep olabilir. bu rahatsızlıklar gastrit, ülser gibi adamı öldürmeyen ama süründüren şeylerdir. (tedavi edilmezse öldürebilir de tabi.)

yani; yöntem aramak yerine acıyı azaltmanızda fayda var.

jalapeno'nun tuvalet cefası diğerlerine göre çok daha az. ona göre buna ağırlık verebilirsin belki.

(bkz: gaviscon) denen, reflü ülser vs gibi hastalıklarda kullanılan, içince midedeki yaraların filan üstünü kaplayıp koruyan bir şurup var. gaz ve yanma sorunlarını çözüyor ama üstüne bir şey yememeniz lazım. bir de tabi 1 ton acı yedikten sonra bir işe yaramayabilir. ölçeği kendi içinde, yemeklerden sonra 1 ölçek.

not: fazlası zarar!

sadece ulasim bakimindan yorum yapacagim
simdi kartal genel olarak "uzak" bir yer. Malum kartal>pendik>tuzla seklinde gidiyor. Bu nedenle gece Taksim'de takilmayi seven bir insansaniz dolmus/minibus gibi vasitalarla geri donebilme ihtimalinizin oldugunu varsayarak bile (ki baya baya zor) gece hayatinizin git gide azalacagina kesin gozuyle bakabiliriz.

Sitenin tam yeri nerede bilmiyorum fakat ulasim Kartal'a genelde e5'den saglanir. Bir de minibus yolundan minibusler (hadi ya) gidiyorlar. Bostanci'dan sonra onlarin kullanilmasi mumkun olabilir belki. Ben Yakacik'ta otururken (3 sene once, Kartal sinirlarinda kalan bir yer), e5'ten kadikoye gitmem ortalama 1,25 saat tutuyordu. Sonra yeni yollar yapildi fakat cografya ayni cografya.

E5'teki minibusler genelde geceleri nadiren 2'ye kadar falan calisirlar. Otobusler o kadar calismazlar bile. Minibus yolu biraz daha esnek sanirim.

Kisacasi ulasim acisindan kesinlikle onermiyorum. Hele karsida calisiyorsaniz unutun bence yani

Bu arada Soganlik da igrenc bir yer acikcasi, orada da 4 sene oturdum. Bir daha vursalar gitmem. Sitenin ici muhtemelen guvenli, rahat falandir ama muhit biraz gerzek bir muhit.

Site E5'in burnunun dibidir. Soğanlık olarak geçer ancak çok alakası yoktur. ulaşım aracı bulmak epey kolaydır. 2010'da bitecek metroya yakındır. site içi gayet güzeldir. evlerin içleri soyak kalitesi ile yapılmıştır. Yakınlarında Maltepe Carrefour, Kartal Devlet hastanesi falan vardır. Gün içinde (14:00) yaklaşık 30-35 dk'da kadıköy'den oraya minibüs ile ulaşılabilir. (Bu aralar yol genişletme çalışmaları olduğu için tam o civarda bir yoğunluk yaşanıyor) Sitede yerleşim başlamış olup, okulların kapanmasından sonra taşınma yerleşme olayı hızlanacaktır. site içinde kapalı otopar-yüzme havuzu-basket sahası vs.vs.vs. vardır. Soyak'ın diğer siteleri ile kıyaslarsak, göztepe soyak site olarak geçer ama site şeklinde kapalı değildir, soyak yenişehir güzel bir yerdir ama araban varsa. Araban yoksa hiç düşünme, dağın başında kalırsın. Evreka ile ilgili olarak çok şey biliyorum sanırım :) Çünkü mal sahibiyim. Yatırım amaçlı almıştım, şimdi satmayı veya kiralamayı planlıyorum.

soğanlıktan uzak durun derim ben sadece.

@gimbal: teşekkürler ulaşım ayrıntıları için.

@systemteres: sitenin özellikleri aşikar zaten :) kesinlikle güzel olmuş. ama semti ve ulaşım durumunu bilemiyorum pek. danışayım dedim. e sen bana kirala işte :)

edit yapayım şimdi bir de: 6 aya kadar araba almış olurum. söylemeyi unuttum. oraya taşındıktan sonra illaki araba almak gerektiğini biliyorum. buna göre plan yaptım ama yine de toplu taşıma önemli elbette sonuçta beliri bir süre çekmem gerekicek gidersem. bu arada işim her gün ofise gitmemi gerektirmiyor. haftada iki gün gidiyorum maksimum. ama eğlenmeyi hayftada en az 2 kez taksim civarlarına eğlenmeye çıkarım. ben bileyim işte arabayla nedir durum otobüsle nedir...teşekkürler.

bekar birisi olduğunu düşünüyorum o sebeple benim ev senin için gereksiz olabilir arkadaşım. (Sakın yanlış anlama, bekar olsam 3+1 evde oturmam o sebeple diyom valla)
3+1 benim kiraladığım evim. Sahibinden.com'a bakarsan orada gerçekten sahibinden olan kiralık ilanlar var haberin olsun. Taksimden oraya ulaşım zorlar seni sanki.

geçen gün petshop boy çalmışlardı belki o parçadır, zaten bi çaldıklarını devamlı çalıyorlar.

geçen gün dediğimde dünmüş, bay j den önce çalmışlardı, akşam olmadan önce yani.

PET SHOP BOYS - LOVE ETC, ben bunu dinlemiştim. power fm ana sayfasında d&r 5te5 bölümünde dinleyebilirsniz

you need more you need more....diyor orda.
pet shop boys - love etc. şarkısı evet. nepçim de leziz bir şarkı, en güzelin birincisi.

arena-bg ve zamunda yi oneririm en freesinden.
ayrica tv torrents ro falan da olabilir ama zaten senin diziler yukaridakiler dahil hepsinde var.
dizilerden burn notice belki ilgini ceker. house izlememek dayak sebebidir. entourage belki yine sevebilecegin bir sey. two and a half men'i seven big bang theory'i de sever. mentalist guzel dizidir falan.

ayrıca (bkz: turk torrent siteleri)

pretome (neffistir. "yeni" izlenceler vardır genelde. hızı dimağlara zarar. bluray'i çıkan her film daha çıkmadan düşer buraya mutlakiyetlen)

gerekli şeylere bir bak istersen. belki vardır orada.

Remzi kitabevi manga satıyor ancak aradığınız seriler gelmiş midir bilmiyorum. Ben Kenshin'lerimi oradan almıştım.

pandora'da vardır biraz manga ama bu saydıklarını aralarında görmedim. sen yine bir sor, getirtebiliyorlar istediklerini yurtdışından ve etiket fiyatını ödüyordun en son, kombisyon-kargo ücreti vs yok. ya da amazon'dan satın al veya birine getirt...görece ucuz olacaktır mangalar çok pahalı değil. matbaa'da bastırmaktan tabii ki ucuz olmaz ama orijinal gıcır gıcır eline alıp okumak için değer gibi sanki...death note için hele!

kadıköyde sanatçılar sokağına girdiğinde biraz ilerde sağda bir dükkan vardı bilmiyorum hala duruyomu ama baya çeşit vardı orda.orası olmazsa da istiklal'de galatasaray lisesinin ordan aşağı in yine sağ tarafta bi dükkan var.çizgi roman ağırlıklı bi yer ama manga da olması lazım.

bende modern folk üçlüsü'nün bir yorumu var, dilerseniz gönderebilirim.

kıraç'ın albümlerinden birinde var. onu bulup indirebilirsin.

bi mail adresi falan yazsan (ya da telefon) işin daha kolaylaşır sanki.

e-disco.net e git forumda ilan ver. arkadaşlık sitesi değil zaten birşey çıkar belki. direkt gay-lezbiyen bul.
kendi evinde de saklanma alla alla. gerçekten arkadaşlarınsa zaten onlar senin kimle ne yaptığını önemsemeyeceklerdir. önemserle diyorsan aynen devam tabi...

Kastettiğim Ekşiduyuru idi, buraya maske takıp girmek garip geldi işte.

Gay-lezbiyen çevrem fazla yok, o yüzden internetten bulmak zorundayım. Bir de, annemin görünce şüphelenmeyeceği biri olmalı; zira yaşıtlarım boy boy çocuk yaparken ben kız arkadaş edinmeyerek gayet şüphe çekiyorum ailede. Bazen gaza gelip o işi de aradan çıkarayım diyorum, söyleyeyim bitsin artık bu saçmalık da, yemiyor.

[email protected] email adresim. Telefon yazamıyorum, o kadar "out" değilim.

Edit: İlanı "Haziranda ev arkadaşım askere gidiyor, evlenecek taşınacak, evi dağıtacağız okul bitiyor" diyenler filan çıkarsa diye erken verdim.

bilboard diye bi radyo var o çalıyo.

(bkz: radyo mydonose)

www.live365.com burda aklına gelebilecek her türde yayın yapan radyo var. seksenler, doksanlar felan gırla zaten...

Gezerken rastladım gec olacak ama yazayım Pal statıon arada bır calıyor eskılerı bırde Joy fm var bu 24 saat full

adsl2+ icin tarife degisikligi yapan birkac kisi 10 gunden fazla surunmustu. hem ttnet hem de biri surunduruyor. ttnet abone iptali ve portu bosaltmak icin surundururken, biri de isleri agirdan aliyor (yetisemiyor).

en az 1 haftayi gozden cikartin derim.

iki günde bağlandı. fakat yeni abone oldum.

ttnetten daha iyi kesinlikle ama sözlükte yazılanları bir oku önce istersen. özellikle benim entrimi oku!
geçiş süresi uzun oluyor. önceki servis sağlayıcısının hattı boşa çıkarması gerekiyo önce. sonra yenisi onay alınca işlemler başlıyor felan. onlarınki de uzun sürüyor. 3-4 gün eskisinin kapatması 5 günde yenisinin açması derken 10 günü buluyor. eskisi kapatırken illa sorun çıkarır zira ben 5 gün beni beklettikten sonra telefonda tehdit ettim ve 1.5 dakika (evet aynen) sonra işgali sonlandırdılar. en az 10 gün diyorum...

Ben de biri ye yeni üye oldum. Benimki de 2-3 gün içine açıldı. Asıl sorun anladığım kadarıyla ttnette. Birinin hızı iyi ama şu an smile adsl in fiyatları daha ucuz gaaliba, onlarda limitsizler 7 ay limitli fiyatına. Ben de ekşi de çok şikayet okudum smile ile ilgili fekat 2-3 gününde interneti bağlanmış arkadaşlarım da var. Hep kötü olmuyo yani...

merhaba, ben de biri kullanıyorum, eğer ttnet den internetinizi kapattırırsanız 3-4 gün içerisinde bağlanıyor (hattınızda bir problem yok ise). Ama 1 gün içerisinde bağlanan insanlarda tanıyorum. yani ortalama 2-3 gün diyebilirim. Performans konusunda ben 2 mb kullanıyorum ve gayet güzel 180 - 190 civarlarında download yapabiliyorum. tavsiye ederim :)

www.ekolay.net

yunan adalarında olması lazım

naturistlerin en rahat oldugu yer fransadir. Naturist koyleri plajlari night clublari ne ararsan var.

cap d'agde i oneririm.

yunanistanın mikonos adasında var,

rodos
bir de olaya farkli acidan bakanlar acisindan gokkusagi hareketini inceleyebilirsiniz.

mykonos pahalı bir yerdir. gayler ağırlıktadır. siz gidin ama bi yine de. anlatın bir de neler yaşadığınızı giderseniz.

gaylerin azınılıkta olduğu yerler tercihimizdir.

ucuz olması da önemli bir mevzu.

teşekkürler, hepsini inceliyorum, gidersek anlatırım tabi ki.

konuya hakim olmayanların anlamakta zorluk çektiğini duydum. ben de sen gibi adını duymuştum sadece ama filme gitmeden bu ara nette dolaşan Watchmen Motion Comic u indirdim izliyorum, www.imdb.com
çizgi romanı okumak gibi bir deneyim, esere sadıkmış üstelik. ona bir göz at istersen ama tabi onu izledikten sonra film hakkında birçok spoiler sahibi olacaksın tabi.

Çizgi roman ve süper kahraman konsepti beklentisiyle gidenlerin hüsrana uğradıklarını, onunla da yetmeyip ağızlarına geleni söylediklerine şahit oldum. Aksiyon beklentisiyle gitmeyiniz, ama filmde de aksiyon yok değil.

Watchmen esasında süper kahraman konseptine bir ayar niteliğinde. Şimdi spoiler verip keyfinizi kaçırmayayım ama beğenmeyenlerin gerekçeleri genelde "Karakterleri tanıtmakla geçti bütün film, çok flashback vardı bık bık bık" tan öteye gitmiyor. Ben de zaten konu o karakterler ve durumlar diyorum. Filmde ön planda gelişen dedektiflik hikayesini izleyerek bir beğeni sonucuna varmaya çalışanlar hüsrana uğruyor. Görülmesi gerekenler de ortada ancak insanlar bakmaya zahmet etmiyorlar. Watchmen edebi bir eser. Bunu bir görsel roman olarak düşünün. Birisi de çıkıp bu romanın 2,5 saatlik sadık bir uyarlamasını yapmış.

Mesela ssg'nin Watchmen için yaptığı yorumu gördüğümde adama bir defa daha saygı duydum. Çizgi romanı okumadığı hâlde konuyu anlamış ve ne anladığını da açık bir şekilde yazmış.

(bkz: bijelo dugme) yugoslav diyelim...

eski sirpca ve makedonca pek bilemem ama yunanca muzisyenler derseniz giorgos dalaras var bir de antonis remos var benim pek severek dinledigim. eski gibi turku gibi birseyler istiyorsaniz tam bilemem ama dalaras opera tadinda, antonis remos ise daha bir pop soyler bir de soyle bir cd var: Mediterranean 30th-40th Parallel. herkes kendi dilinde ve baska akdeniz dillerinde sarkilar turkuler soyluyor. haris alexiou var birde.

yunan için: markos vamvakaris i dinlemezsen dövüyorlarmış.

şehir belirtmemişsiniz?

bu arada anksiyete bozukluğunuzu yanlızca psikiyatrın yazacağı ilaçla tedavi etmeye çalışmayın. kesinlikle bilişsel pisikoterapi öneriyorum. yanlızca ilaç işe yaramayabilir (yarayabilirde). yanlızca pisikoterapi de işe yaramayabilir ama ikisi bir arada çok daha iyi sonuçlar doğuracaktır. tabi biraz ekonomik durumlarla ilgili bu ama kesinlikle öneririm.

e doktora niye devam etmedin ki? nasıl bir tedavi gördün, ilaç kullandın mı? ne kadar ne kullandın, nasıl etkilendin? doktora gitmeme nedenlerini paylaşsan yardımcı olabiliriz belki...

şehir istanbul anadolu yakası diye biliyorum kendisi yazmayı unutmuş

ben istanbul anadolu yakasındanım.geçen sene şiddetli panik atak geçirdiğimi düşünerek bir devlet hastanesinde doktora gittim fakat doktorun kendisine muayane olamadım.stajyerler bakıyordu.bu durum hoşuma gitmedi.ben birebir uzman doktorla görüşmek istiyordum.o gün bana anksiyete bozukluğu yaşadığımı söylediler ve ilaç verdiler.ama kullanmadım.ben tek ilaçla olmasını istemiyorum terapi yöntemleride olabilir.bu yüzden bu konuda ilgili bir uzmana görünmek istiyorum.bildiğiniz bir doktor varsa bana önerirseniz sevinirim

www.npistanbul.com iyi diye biliyorum.

kalırır kaldırıyor.
tıp diye bir ilim var. (kızarak demiyorum) bu ilaçlar ilim irfan dahilinde üretiliyor.
yalnız bu antidepresan ilacı aldım rahatladım diye bir olay olmaz. doktor tavsiyesine göre en az 6 ay kullanılır o ilaçlar.
ilaçlar, tapkileri davranışları dengeler, bünye/beyin bu zaman içinde bu duruma alışır. daha normal tepkilere alıştırır insanı.

1 ay kullanıp bırakırsan dediğin pause durumu olur evet.

house md izlemekle sınırlı tıp bilgim ama yakın çevremdeki 5-6 kişiyi referans alıp cevapladım.

paxil ve lustral kullandım uzun süre. pek bir şey bekleme. eeeeeh.

elbette faydası oluyor doktor tavsiyesi ile alındığında fakat şunu söyliyebilirim bahsettiğiniz ilaçlardan birini kullandım.o ilacın iyi geleceğini düşünerek kullandığım için rahattım işe yarıyor gibime geliyordu.bir zararını görmedim.ama kullanmasaydımda olurdu sonradan anladım.

bir yakınım uzunca bir süredir citol kullanıyor. öncesinde de paxil kullanmıştı hatta. düzenli sayılabilecek bir şekilde terapiye gittiği doktor önermişti, sonradan dozu gittikçe düştü hatta. buradan ilaçlar hakkında "şu iyidir, bu kötüdür" geyiği yapamayız, etken maddesi birebir aynı olan ilaçlarda bile yan etkiler görülebiliyor çünkü. gördüğüm kadarıyla uygun bir ilaç uzun vadeli kullanımda insanı rahatlatıyor, uçlara gitmesini önlüyor.

psikolojik tedaviyi soğuk algınlığı tedavisi gibi görmek gibi bir yanlış durum da var. tansiyon ya da şeker hastalığı gibi, sürekli kontrol altında tutmak(doktor takibi/terapi) ve eğer ilaç kullanımına karar verilmişse düzenli ilaç kullanımı gerekiyor.

gereksiz bir bilgi olarak: ben herhalde bir doktorla konuşsam, şu anki ruh halimle bana xanax falan dayar ne bileyim. ben deli kalayım, çevremdeki geri kalan insanlar ilaç alsın normalleşsin bana ne demekteyim :)

kullanan yakın bir arkadaşım oldu. dışardan bakınca 1 hafta içinde ciddi bir iyileşme gördüm. iç dünyasını bilemem tabi.

doktor kontrolünde. de de dee... diyesim geliyor.

bi kere gidip ilaç yazdırıp kullanmak değil. ayda ya da 2 ayda bir gidip "bu iyi geldi bu bi boka yaramadı" dersen doktor dozu artırır, azaltır ek ilaç verir falan filan.
bissürü ayrıntısı var bunun ama doktor var işte ona danış.

ben de lustral'e başladım dün ama tık yok. herhalde zamana yaymak falan lazım.

Brozak : ))
www.youtube.com

ilacın doğru ilaç olduğu varsayımıyla cevap veriyorum; öncelikle işe yararlık mevzuunda objektif bir gözlem yapabileceğinizi sanmayın, zira bu ne beklediğinizle de bir hayli alakalıdır.
depresyon için konuşmak gerekirse; ilaç size işlerinizi toparlamak için vakit kazandırır gibi düşünebilirsiniz. bu süre içinde çevrenizi size mutluluk verecek (çok dandik bir laf gibi geliyor biliyorum) şekilde donatmanız beklenir ki, ilacı bıraktığınızda size mutluluğu bu çevre sağlasın.
şimdi çevreden kastım aslında hayatınızın tüm faktörleri, ki buna kendiniz de dahilsiniz. çok basit örnekler verecek olursak, söz gelimi çok uzun süredir bir enstrüman çalmak istiyorsunuz ama depresif ruh hali sizi bu konuda aksiyon almaktan alıkoyuyor. ilaç kullanırken bunu yapabilir, ilacı tekrettiğinizde ise enstrüman çalmanın mutluluğunu alıyor olabilirsiniz.
özünde depresif ruh halini yaratan fark etmesi güç olsa da insanın ta kendisidir, ve bunun ortadan kalkmasında da tek sorumluluk ona aittir; ekstrem nörolojik vakalar müstesna. ama bunu kırmak için, değişiklik yapmak için insanın saplanıp kaldığı düşüncelerden kurtulması ve biraz da ego gücüne sahip olması gereklidir. ilaç ve/veya terapi bunun için bir başlangıç oluşturur.
bir nevi aküsü bitmiş araba gibi düşünebilirsiniz. bir itiş gücüne ihtiyacınız olacak, daha sonra da o aküyü boşaltıyor olmanız kaçınılmaz olduğundan doldurmakla da ilgileniyor olacaksınız.

özetle ilacın depresyonu kalıcı olarak ortadan kaldırması beklenmez, ki zaten %80lerde relapse oranı olan bir hastalıktır depresyon, pause etmesi veya etmemesi de alan kişinin ilaca ne oranda bel bağladığı, ne oranda kendi çabasını sarfettiğine bağlıdır.

son bir not, ilacı ağrı kesici gibi düşünmemek gerek. bugün aldım birazdan toparlarım değildir mekanizma, ilacına göre en az 2 hafta düzenli kullanıyor olmaktır beklenen etkiyi yaratacak, hatta bu 2 haftalık süreçte tam tersi etkiler göstermesi bile mümkündür.

bu ilaçların kesinlikle bir etkisi olyor.Ancak bir süre kullanmanız gerekıyor hemen oyle bır ıkı gunde bırsey beklemeyın.En azından bıray kadar bekleyın.Bır ıkıncısı kendınızı de yoklamaktan vazgecın bu ıse yaradı mı yaramadı mı dıye.Nasıl olsa bellı olucak ,tetıkte olmanın hıcbır faydası yok.Bır ıkıncısı sorununuzla bas edemıyorsanız kesınlıkle bır doktora gorunup ılac almalısınız ,antıdepresanlar gereksız dıyenlere kulak asmayın.Yanı dıyecegım odur kı burda yazılanlara da kulak asmayın bu cıddı bır durumdur.En ıyısı doktorunuza sorun ve de ona guvenın.

ilacı kullandım kullanmadım gibi "kişisel" bir yanıt veremicem ama şunu bilmek lazım:
bir ilacın gelişimi 10 yılı bulabiliyor. bu on yıllık (ortalama) sürede diğer birçok araştırmanın yanı sıra çoğu ilaçta plasebo kontrollü faz 1, 2 ve 3 (daha da uzar bu) klinik dışı ve klinik çalışmalar yapılıyor. önce kobaylarda sonra insanlarda deneniyor. klinik çalışmalarda insanlarda denenirken aynı özelliklere sahip iki grup alınıyor. bunlar mesela yerelleştirmemiz gerekirse depresyon (en genel tabiriyle) yaşayan hastalar. semptomları-hastalığın süresi, atak sıklığı vs vs gibi konularda hemen hemen aynı özelliklere sahip iki grup oluyor. bir gruba plasebo diğerine de ruhsat almaya çabaladıkları ilacı veriyorlar (klinik çalışmaya gelmeden önce hayvanlarda zaten preklinik etkinliği kanıtlanmış oluyor...). ve etkisini değerlendiriyorlar. plasebo alanlardaki düzelme ile bu ilacı alanlardaki düzelme karşılaştırılır ve analiz edilir. yani özellikle psikoloji ilaçlarında olduğu gibi ilacın etkisi olmasa bile getirdiği görece bir rahatlamanın bilim adamları da farkında ve bunun elimine etmek için plasebo kontrolünü kullanıyorlar. ilacın plasebo kullananlara kıyasla etkinliği yüksek olduğunda zaten bu ilaç ruhsat alabiliyor...

bahsi geçen ilaçlar da bu şekilde klinik ve klinik dışı gelişim progamlarından sonra ancak ruhsat alıp piyasaya sürülüyor. yani "yok abi bunların etkisi..." demek külliyen bilim dışı bir söylem olur. fakat (bu fakat önemli bak!) ilacın %100 etkin olması, her kullananda etkin olması, her hastada tam iyileşme sağlaması, her derde çare olması gerekmez. olamaz da zaten. bazıları tamamen iyileşme sağlar, bazıları semptomları azaltır öyle devam edersin hayatına, bazıları da hiç etki göstermez. ama bu ilacın etkin olmadığı anlamına gelmez. piyasaya sürülüp kullanılması için de engel teşkil etmez. düşük etkinliğe sahip ilaçlar bile (mesela kanser ilaçları) ruhsatlandırılabilir. hastanın hayatını 3 ay uzattığı için ruhsat başvurusuna gönderilen ilaçlar biliyorum!

demem o ki öncelikle (hele de psikolojik bozukluk tedavisinde) doktorunuza ve ilacınıza güvenin. güvenmiyorsanız önce(!!!) doktorunuzla konuşun. siz tedaviye yanıt vermemiş olabilirsiniz. başka tedavi kullanılır, dozu düşürülür veya artırılır, söz konusu ilaçların etkinliğini gösterme süresi uzundur, tedaviye uyunç diye bir şey var, önce ona dikkat etmek gerekir. doktorun söylediği gibi ve söylediği sürede kullanmamak zaten ilacın etkisiz kalmasının en yüksek nedenidir. kullansanız bile etkili olmayabilir ama seçenekler bitmiş değil! ayrıca lütfen o ilacın içindeki prospektüsü bir zahmet okuyun!!! içinde neler yazdığına bir bakın (tıbbi terimler var elbette, onları sorun buraya, sözlükteki entrilere bakın...vs olmadı bana mesajla sorabilirsin, yardımcı olurum). tek başına ilaç tedavisi de yeterli olmayabiliyor. başka yöntemler de mevcut, doktorunuz bu konuda hepimizden daha çok bilgilidir ona danışın. ama spor yapmanın ne kadar etkin olduğunu kendi bozukluğumdan biliyorum ve okuyorum. geçmiş olsun.

bu calismanin amaci, tmj ile ilgili klinik bir hastaligin varolusunun, tmj agrisindaki kisa sureli degisimlere etkilerini ve agrinin baslangicindan beri olan zamanin klinik degiskenlerinin, okluzal splint terapasinin tedavi sonuclarini onceden bildirmesi hipotezini test etmektir.

dogrudur umarim...

şimdi benim çevirime güvenme. kimse yardım etmediği için elimden geldiği kadar çevireyim, çok önemli bir şeyse, bir daha sor:

bu çalışmanın amacı, çene eklemleri rahatsızlığıyla ilişkili bir durumun çene eklemleri rahatsızlığı üzerindeki kısa dönemli ağri değişikliklerine etkisi bulunduğu hipotezini test etmek, ve splint takıldıktan sonraki zamana bağlı kliniksel değişkenlerinin tedavi sonuçlarını belli etmesini test etmektir. (splint ağza takılıyor çene rahatsızlıklarında).

ermanen hızlı davranmış.

böyle bir şey aşağı yukarı.

"bu çalışmada, tmj ile ilişkili bir klinik bozukluğun tmj ağrısında kısa süreli değişiklikler üzerinde etkilere sahip olduğu ve ağrının başlangıç zamanına ilişkin klinik değişkenlerin oklüzal splint tedavisinde elde edilecek sonuçların öngörülmesini sağladığı görüşünün test edilmesi amaçlanmıştır."

ceviriler için tesekkürler

passiflora hakkında; ilacı yanınızda uçağa sokabiliyorsanız sokun. bünyeye göre etki eder. 5-6 kaşık içtiğim halde etki etmediği olmuştu. bıraktım zaten sonra. çok hafif ilaç

uçmadan önce alkol. uçarken de alkol.koridor koltuğu iste (bir nebze fayda eder), olabildiğince önlerden iste (daha az sallanıyor), yanında dergi gibisinden birşeyler götür bol resimli olsun.

kusmayayım sonra?

çeyrek dramamine de alabilirsiniz. otobüs tutanlar ya da bi şekilde rahatsız olanlar genelde bunu içer. işe de yarar. sersemleştirir de. oh mis.

havaalanında bir duble rakı çözer işi.

yok içmem ben dersen ayetel kürsi öneriyorum.

doğrudur, kışları biraz sallar o toros semaları, hava açıksa hiçbir şey olmaz ama.
ben de tırsıkımdır, ödüm kopar uçaktan , ayağımın yerden kesilmesinden. uçuştan önce havalimanında kırmızı şarap alıyorum; küçük şişeden iki kadeh çıkıyor nerdeyse. özellikle aç karnına alıyorum ki, uçakta hem yemekten başka birşey düşünemiyorum (ikrama yumuluyorum) hem de daha çok rahatlatıyor. sonra bir bakıyorum inmişiz bile :)

durumun ciddiyetine bakar. rahatsız oluyorum ama binmemi engellemez kıvamındaysanız hafif yatıştırıcılar işinizi görebilir ama durum ciddiyse daha ciddi bi'şeyler yapmanız gerekir.

örneğin ömrü hayatında korkusu yüzünden uçağa binmemiş babam en sonunda tamam binicem deyip 3 saat öncesinden içmeye başlamış. içtikçe ayılmış adam. binememiş yine neticede.

olmayınca olmuyor yani.

yok yok kusturmaz bir bira altı üstü. olmadı bir kadeh bişiler işte. kusmazsın. ama bu otobüslerdeki gibi sadece midem bulanıyorsa o zaman alkol alma tabi. antiemetik al binmeden o sorununu çözer. ama fobi cinsinden birşey ise o zaman alkol en ideali çözümü.

bildiğim kadarıyla atatürk havaalanı'nda doktor var, ona gidip sakinleştirici iğne yaptırabiliyorsunuz uçuştan önce.

kendinizi uyuşturmanız, bir dahaki uçak yolculuğunda aynı sıkıntıyı belki fazlasını yaşayacağınızın biletidir.

apaydınlık kafayla giriniz. kendinizi telkin edici bir metin hazırlayınız belki de. uçuş sırasında duygularınıza konsantre olunuz. korkuyorsanız iyice üzerine gidip kendinizi en kötü senaryoları hayal ederek daha da korkutunuz.

eğer başarabilirseniz bu anksiyeteniz yavaş da olsa geçecektir.
kalıcı olarak.

ha böyle tırsak kalmayı kabulleniyorsanız evet yarım şişe rakı, hayvan sakinleştiricisi, ot, nutella... kafa yapan ne varsa tüketiniz.

hiç ilaca gerek yok bence... istanbul'da yaşıyorsanız ölüm riskiniz daha fazla. dünyada dakikada kaç tane uçak kalkıyor, yılda kaç tane kalkıyor onu bir düşünün.. bununla birlikte 1 tane düşüyor veya düşmüyor.. çoook çok düşük bir ihtimal uçağın düşmesi. istanbul'da olan trafik kazalarını, patlayan bombaları, adamın psikopat çıkıp sizi öldürmesi ihtimallerini düşünürsek risk kat kat yüksek. ayrıca işe yarar mı bilmem ama 3 paraşüt atlayışım var benim, ve 6 tane gidiş dönüş 11 saatlik uzak doğu uçuşum var. hatta her ay yurtdışındayım baya bir uçak seyahatim oluyor. bana sorarsanız çok keyifli geçiyor benim için uçak yolculukları. yiyorum, içiyorum, okuyorum vs.. uzun yolculuklarda film izliyorum. bence rahatlatmalısın kendini... ilaçlarla değil de ömrünün uzun olması ihtimaline karşı olayı kökünden çözmeyi dene.

uçağa ilk binişlerimde lost izliyordum, accaayip keyifli oluyor :p
(bkz: bir cirpida 24 bolum lost izleyip ucaga binmek)

last fm'e gir bak işte? sevdiğin grubu yazınca benzerlerini de gösteriyor. ayrıca çok geniş bir yelpaze sunmuşsun. son zamanlardaki favori grubum balmorhea'yı tavsiye edeyim ben eheh.

(bkz: balmorhea/@deckard)

chopin piyano ve keman konçertoları. beğenirsiniz belkim. mesela butterfly etude gibi etüdleri. kısacıktır ama o kısacık anına hem coşturup hemde durultur adamı.

lastfm'e üye ol. hep şarkı dine. dinledikçe komşuların oluşacak onların neleri sevdiğine bak. yahut olmadı yaz artist kısmına sevdiğin birini ona benzer olanları çalsın sana radyo gibi.
amazon.com'da bunu alan bunlarıda aldı gibisinden albümleri incele
allmusic.com'dan o sanatçının benzeri olanlar var sayfada sağ tarafta

the beatles tarafına gidersek o zamanlardan o tarzda grup the zombies derim. bunun yanına da the turtles ve the byrds'ü eklerim. o taraflarda bu tarz gruplar daha var seversen bulabilrsin daha fazlasını sanırsam.

yann tiersen tarafından girersek detektivbyran'ı sevebilirsin bence dinle kesin.

tarantino filmlerinde genelde surf rock denen türü kullanıyor. onun için de dick dale ve the centurians geliyor şu anda aklıma onlara bi bakabilirsin.

ortaya karışık verdiğin isimlerden yola çıkarak da bikaç isim yazıyım sonrası sana kalmış; madeleine peyroux, nouvelle vague, eloy.

ayrıca klasik tarafında da ben de genelde dinlediğimde chopin'le beethoven'ı tercih ediyorum ki beethoven bambaşka bir adammış diyebilirim :)

son olarak da evet last.fm süper bence de. özellikle bu işler için mükemmel.

camel, elo.

(bkz: seed) (bkz: seeder) (bkz: peer) (bkz: leech)
seeder çok leech az olan dosyalar makbuldür. seed/leech oranı felan önemlidir. ne kadar çok kişide varsa ve bunkardan dosya indiren sayısı ne kadar azsa o kadar hızlı iner. seed dosyayı indirmiş sadece gelen gidene upload eden anlamında. leech sülük gibi (!) kendisi ondan bundan dosyayı alan anlamında. benim de anladığım bildiğim bu ama üstteki bakınızları oku ayrıntılar için.

seeder: dosyanın tümünü indirmiş ve şu anda paylaşan. seed de seeder'ın yaptığı iş oluyor işte.
peer: "dosyanın bir kısmını indirmiş ve onları paylaşan" ya da "dosyayı indiriyor ve o sırada paylaşıyor" konumunda olanlar.
leech: dosyayı indirip paylaşmayan direk listeden kaldıran p2p'nin mantığını öğrenememiş insancıklar.

mekiği çekerken nefes vermen gerekir sanırsam. eğer nefes alıyor olsan kafa bacaklara yaklaşırken ciğerler de şiş olur, patlar filan mazallah. tabi patlamaz da zorlar seni.

yukarı kalkarken nefes veriyomuşuz.

www.uzmantv.com

Genel olarak kaslari kasarken ver, birakirken al.

mantıken wpi'ın dediği gibi zaten. kasları kasıyorsun halihazırda. ekstradan destek için ciğerleri havayla doldurmak gerek. bu yüzden kasarken nefes alınır, bırakırken verilir.

ben de hocanın yalancısıyım: hareketin zirvesinde yani en zorlandığın noktasında nefesini ver diyordu. mesela bench press yapıyoruz yukarı kaldırırken nefes vermeye başlıyorsun ve ağırlık en süt noktada (ve dolayısıyla seni en zorlayan) noktadayken nefesin veriyorsun ve hareketin diğer yarısında alıyorsun.

alakasız olacak ama ısınırken koşuyorsanız eğer, 4 adımda bir nefes alıp, 4 adımda vermek ciğer kapasitesini arttırıyormuş. boks hocam söylemişti.

i$ bankasi ?
$imdiye kadar hic havale ucreti odemedim internet uzerinden, eft 1,5 tl olmasi lazim.
bazi uyari ve kisitlamalari sinir eder adami ama duzgundur yine.
hah bir de, daha $imdiye kadar hic hesap i$letim ucreti kestiklerini gormedim.

is bankası degil diyeyim. ogrencilerden hesap ucreti almıyoruz diyip de kol gibi aynı yıl içinde 4 kere kestiler ki geri odetene kadar baya bi ugrastımdı.

iş bankası arada bir işlem yapmayabilir internet üzerinden bakım onarım vs diye ama iyidir. havale için ücret almaz, eft ücreti düşüktür.
hesap işletim için normalde nasıl bilmiyorum ama ben de öğrenci için kendi yaşadıklarımı anlatayım. 3 yıldır falan hiç ücret ödemedim ama bu yıl işletim ücreti kesmişler. gittim dedim "naptın sen ya" diye, öğrenci belgesi istedi, "belge yok kimlik var" dedim, şefini aradı "2009 bandrollü kimliği var geri yatırayım mı" diye, 3-5 dakika bir şeyler yaptı ve ücreti geri yatırdı. bundan sonra muhtemelen sürekli böyle kesintiler yapıp gelmemi isteyecek sanırsam.

valla beğenirsin beğenmezsin ama bank asya internet üzerinden eft de dahil olmak üzere hiç bir işlemden ücret almıyor. internet sitesi de bayaa kullanışlı. ben eşimin maaşı oraya yattığı için mecburen kullanmaya başladım, mis gibi ama. :)

İş bankası havale ve eft açısından avantajlı, ayrıca tek bir faturaya otomatik ödeme talimatı verirsen işletim ücreti almıyor. ben kredi maximum kredi kartıma talimat verdim ödensin hesaptan diye, onu da sayıyolar.
Ama bank asya en avantajlısı, onun da şubesi felan pek yaygın değil herhalde.

savunmak gibi olmasın ama garanti bankası 2 otomatik ödeme talimatı verdiğinizde (en düşük gelen faturaları kakalayabilirsiniz mesela kablo tv/telefon) hesap işletim ücreti almıyor idi kısa bir süre önce, ben de o sayede yırttım o ücretten. savunur gibi olma sebebim de yapı kredi, iş bankası, vs. bankaların internet şubelerinin garanti'den hızlı/rahat kullanılır olmaması. mesela işbu cevabın yazıldığı saatlerde "aman faturanın son günü cezaya girmesin" derseniz: yapı kredi "şu anda işleminiz gerçekleştirilemiyor", garanti ise "emriniz başımız üstüne" oluyor. bu benim kıstaslarımdan biri, o ayrı.

ingbank da internet bankacılığında eft den para almıyor. hesap işletim ücreti almıyor benden ama 5-6 tane otomatik ödemem var orada.

denizbank.
maaş için şirketin kendi alıp vermişti bize. standart özelliklere sahip. internet işlemleri yeterli. eft'den 1.5 ytl alıyo (ki öncesinde hiç yoktu ne biçim de güzeldi). telefon bankacılığı yeterli. yıllık işlem masrafı felan (henüz) almadı bizden 2.5 yıl oluyo. tek sorunu çok banka şubesi yok etrafta (ama çok sıra beklemiyorsun müşterisi çok değil sanırım) ve atm sayısı yetersiz. bunu bildiklerinden ortak noktalardan ve ziraat atm'lerinden de para çekebiliyorsun ki 1.5 ytl gibi bir komisyon ödeyerek.
not: garanti müşteri hizmetlerin ara sırf bu ücret için sizinle çalışmamayı planlıyorum de tehdit et. işe yararsa garanti'den vazgeçme.

bankasya'dan şaşma.
saçma sapan ücretler almıyor.
kullanmam dersen denizbank'ı öneririm.

kisa ve net cevap: bulamazsiniz. cunku sadece sezon 1 ve 2 tiglon tarafindan sati$a sunulmu$.

meta'ya katılıyorum :P tr altyazılı versiyonu yok.

benim bildiğim (!) yok. dvd veya divx'te ingilizce altyazı ile izlemek kalıyor geriye.

öyle izliyorum ben de ama sinema keyfi için sormuştum.

türkiye'de yok ama bildiğim kadarıyla ana dili ingilizce olan ülkelerde var, duyma engelliler için. bir tanesine denk gelmiştim, adam tısladı, su şıpırdadı filan altyazıda yazıyordu.

sorunun cevabı değil ama uyarı, o ödemediğiniz borç her ay artıyor (üzerine aylık bedel ekleniyor) olabilir. telekom duyurudan da takip ettiysen borç yasal sınıra ulaşana kadar ses etmeden bekleyip en fazla borç+taksitli zamanda kapıya dayanıyor.

aynı durumdayım. ttnet adsl bağlantısına ait borç duruyor. kapalı o. ben gidip biri adsl'ye başvurdum. eski adsl'nin bağlı olduğu telefon hattı da kapalı ama. yeni telefon hattı çektirdim. gidin yeni bir telefon hattı alın ve biri adsl'ye başvurun.

netbook'lardan çok şey beklemeyin, hele hele hd performansı hiç beklemeyin; grafik işlemcileri düşük saat hızında çalışır (pil ömrü uzasın diye) ve ram'leri sistem ram'iyle paylaşımlıdır. asus netbook var evde, kardeşim kullanıyor (1.6ghz), dvd ripleri izliyor ancak hd rip izleyemiyor.
640x480 dvd rip'leri izlerken sıkıntı yaçamazsınız ancak 720p hd-rip'lerde frame atmalasına alışın.

netbooklar değilde 12"lik notebooklarda iyi

(bkz: #13957588)

teşekkürler cevaplar için. yalnız 12" notebooklar çok pahalı yahu, ah imkan olsa da onu alsak...

bu netbooklarda bi de performans modu oluyor. ona alınca 720p'leri sorunsuz izletebiliyorlar diye biliyorum. (1.6 atom işlemcili olanlar)

düşündüğün fiyat nedir bilmiyorum ama ben senle aynı düşünceler ile bunu aldım forum.donanimhaber.com hd rip izliyorum mutluyum.

havaş değil de e10 diye birşey var, 45-50 dakikada kadıköye(son durak) inersin sabiha gokcenden, sonra da, dolmuş olur, otobüs olur, kime sorsan gösterir üsküdar durağını

www.iett.gov.tr

bu adreste iett nin kadıköy servisinin saati var kadıköye gidip oradan üsküdara geçebilirsin

daha fazla ayrıntı için buraya bak

wowturkey.com

sabiha gökçenden E-10 isimli belediye otobüsü var.her yarım saatte E-5 ten gidiyo.bence hiç havaşla uğraşmayıp bunu kullansın.ordan üsküdara 10 dk'da geçer.

havaş çok para. atlasın hava alanından belediye otobüsüne kadıköy'e gelsin oradan da belediye otobüsü ile üsküdar'a geçsin.

edit: sayfayı güncellemeden yazmışım, ama aklın yolu birmiş.

ark'larım süfer sheyler söylemish :P
dip not: illa havaş ile gideceğimdir diyorsa havaş ile yenisahra durağında (ki havaş'ın esas kalkış yerinin hemen yanı oluyor, şöfore söylesin indirir orda) inersen hemen üst geçidin altından geçen "ataşehir/kozyata-üsküdar" minibüsleri sık sık geçer oradan ve üsküdar iskelede bırakır. 20/25 dakika süren maksimum ve 1,4 liradır.

arkadaşlar, duyuru benim için açılmıştı. tarihe bir not düşmek adına deneyimlerimi söylemek istiyorum. sakın ha, e-10'a binmeyin, acayip derecede dolaşıyor. hatta bazı yerlerde gidip sonra u dönüşü ile aynı yolu geri dönüyor. 18:30 otobüsüne bindim. hiç trafik olmamasına rağmen kadıköye geldiğimde saat 20:00 olmuştu.

@kahvegibi
e10 güzerahının hiçbir kısmında u dönüşü söz konusu değildir.

ben bundan 1 ay önce senin probleminin aynısını yaşadım. kayseri havaalanına indim , ordan otogara geçtim. hava alanına indiğimde saat 21,00 gibiydi. bir arkadaşım beni aldı. otogara bıraktı beni.
giderken biraz konuştuk.
havaalanına minibüs filan çalışmıyor. belediye otobüsü de çalışmıyormuş. zaten garip bir yerde. otogar desen daha bir garip. oradan otobüs vardır ama merkeze.

bence hiç riske atma olayı. atla taksiye git havaalanına. ayrıca havaalanı öyle pek şehir merkezine de yakın değil.

www.kayseri-bld.gov.tr

bu linkteki hareket memurluklarını da arayıp sorardım yerinde olsam.

otogar - havaalanı taksiyle 15 dakika. hadi sürsün sürsün yarım saat sürsün, taksiye atladın mı rahat rahat yetişirsin yani merek etme : )

otobüsle şunla bunla uğrasma boş yere.

kendim gittim gördüm:
terminalden (yeni terminal) herhangi bir servisle meydana gidin (meydan dediğim büyük bir park ve hilton otelinin olduğu, bol tarihi eserlerin bulunduğu yer. meydanda hunat camii denen bir yer var o caminin arkasında birkaç dakika yürüyüş mesafesinde havaalanına giden minibüsler var, 20 dakika felan sürüyor minibüsle, 1,2 lira :P akşam 7,30'a kadar varmış ama.

edit: eğer dediğim saatten sonra havaalanına inerseniz (21.30 mesela) taksiyle gitmeniz gerekiyor terminale ki 33 lira tuttu. evet istanbul'da taksi çok ucuz bir kez daha gördük.

radikalherif vermisti ilani, bir kismini ben aldim dvd lerin. görüntü kalitesi idare eder, cogu türkce altyazili.

ben de kendisinden almıştım biraz dvd zaten ama ismini hatırlayamadım. çok teşekkürler atmacaged ve boilteau.

hmm 129t ile kozyatağına geldikten sonra bir otobüse biniyordun (ümraniye miydi neydi) sanırım.

yeni açılan mediamarkt yenisahra'da.. yenisahra durağında ineceksin, 129t de 129k de geçer oradan.. sonra üst geçitten karşıya geçip biraz geriye dooru yüricen o kadar..

yenisahra durağı göztepe köprüsünden sonraki durak, optimum outlet center görünüyo zaten..

kozyatağındaki mediamarkt baya soğuk ve yağmurlu bir günde açıldı. ama pek ilgi görmedi diye izledim haberleri.

@kveldulv kişisinin tarifi süferdir. açık çalışıyo vızır vızır.

neden gay ev arkadasi? homofobik olmayan ev arkadasi olmuyor mu?

bayan ew arkadaşı ağır kaçar çanakkalede gizli gay olsun en makbulü

@soufigay: sonunda yurtan çıkıp eve karar vermişsin negzel, rahat edersin :)
illa gay diye diretme bence, kızlar veya homofobiden arınmış hetero erkeklerden de süfer ev arkadaşı oluyor tecrübeyle sabittir! hatta hetero olanlar daha iyi oluyor ki gay dünyasında boğulmaktan kurtuluyorsun...hatta aranın iyi olduğu ama gay olduğunu bilmeyen bir arkadaşınla da olur bir süre sonra ona açılabilirsin. zaten anlarsın eve çıkmadan daha sonra nasıl tepki vereceğini...

hiç risk almak istemiyorsan gay arkadaşlık sitelerine de (gabile.com mesela) ilan verebilirsin veya sahibinden.com'a (sahibinden.com'a verdiğin ilana dönenlere özellikle dikkat et!) ama hiç tanımadığın ve sırf gay olduğu için biriyle aynı evde oturmaktansa bence tandığın ve rahat edebileceğin birini değerlendirmek daha mantıklı. evinde rahat etmek istersin elbette ama riskleri de değerlendir derim, sonuçta karşılıklı belirli kurallar belirlediğinizde iki tarafta gayet rahat eder/ediyor.

"anarşik/homofobik olmayın olum" derken heterofobik de olmamak lazım (var mı böyle bir şey? :P). küçük bir şehir olsa da orada da "açık fikirli" kişiler vardır baya. bol şans.

Ben karlı havalarda Edward Scissorhands filminden Ice Dance parçasını dinliyorum, çok güzel oluyor kanımca :) Söz möz yok ama olsun...

:) ezginin günlüğü, leyla.

nightmare before christmas'ın soundtrack i gayet güzelmiş. tavsiye ederim.

ray charles - baby it s cold outside.

üstüne tanımam:

frank sinatra - let it snow, let it snow, let it snow

Sara Bareilles & Ingrid Michaelson - Winter Song

Stars — What the Snowman Learned About Love

(bkz: kış geliyor) pek kokmuyor bu gerçi.

mor ve ötesi - kış geliyor.

fountains of wayne - valley winter song

the doors - wintertime love

tam bir vals

yaşasın anket!! benim önerim ulver'den kveldssanger albümü komple. ilk şarkı özellikle.

björk aurora

anadolu kavağını bir görün derim ben. beşiktaş sahili güneş batmaya yakın çok güzel olur orada bir çay içebilirsiniz. lakin günbatımını moda sahilinde izlemek de pek keyiflidir. pierre loti'yi de şiddetle tavsiye ederim.

Kiz tavlamak icin bir canon fotograf makineniz de varsa, atakoy civarlarini oneririm. Eski osmanli koyu civari olabilir.

(bkz: studion)

önce bir müze kart al.

eger yagmurlu olmayaksa arkeoloji müzesi, gülhanede in gülhane parkının kapisindan Topkapıya cıkar gibi yokusu tırman
belki timsah agacini da görürsün ama saraya gelmeden solda müze giris 4 ytl ve saat 16 da kapaniyor
istersen müzeyi gez istersen bahcesinde otur o denli keyifli gelir bana orasi
agaclarin arasinda falan filan

İsim İsim İstanbul Tarihi Yapılar - Caddeler- Sokaklar
Yazar: Önder Şenyapılı
www.tulumba.com.tr


www.istanbulkulturturizm.gov.tr
tr.wikipedia.org:%C4%B0stanbul%27daki_yap%C4%B1lar
www.turkiyerehberi.gen.tr

ilber ortaylı'nın istanbul gezi rehberi isimli bir kitabı var. süper bir kitap. belirttiğiz bölgelerdeki görülmesi gereken her yeri sokak sokak, bina bina anlatıyor.

o değil de erkan oğur'un "neden geldim istanbul'a" cover'ı muhteşemmiş. ben yeni dinledim, dinlemeyen kalmasın diye yazıverdim buraya. amin.

(bkz: istanbul gezi rehberi ) bu kitabı edin, zaman buldukça tüm istanbulu gezersin. şahane bir kaynak.
co2s2; ilber ortaylı değil, murat belge'nin kitabı o:)

Şehir surları turu yapabilirsiniz bayağı ilginç olur. Tahminimce iki gün sürer. Şehir surlarının kenarlarından yürüyerek ve yakındaki tarihi yerlere giderek hiç ummadığınız kadar ilginç bir deneyim yaşayabilirsiniz.

İstanbul gezi rehberini ben de tavsiye ediyorum. Açıkçası dili çok da akıcı gelmedi bana ama oldukça bilgilendirici.