tescıllımı bılemıyorum ama ''Gergedan'' farklı geldı bı an..

-büfbüf
örn: "abi büfbüf'e gidelim süper sandviç yapıyolar"
-ka-bü-re
örn: "abi ka-bü-re kafe-büfe-restorantın kısaltması olmasın"
(bu şaka!)

Orti's

tescil'ini bilemiyorum ama "marmelade"

arkadaşlar bu isimler birazcık küçük ve kendi halinde yerler için olmuş. burda söz ettiğim "kafeteryalar zinciri" yani ne bileyim mcdonald's gibi bir sürü yer olacak nerdeyse.. o yüzden isimleri düşünürken bunu göz önünde bulundurursanız sevinirim. teşekkürler yine de.

aklıma gelen fantastik isimler :

-forum restoran (hani zincir ya, kalabalıklar toplanıyor ya)
-adrestoran (kısaca adres de olur, olay sandviçse doğru adres hesabı)
-okyanus burger, okyanusya (bunlar da geldi öyle)
-atlantis (yok artık)

Istanbul'da Barış büfe,Marmaris büfe,Bambi bunlar lezzetiyle zincir olmuşlar.Kırıntı çok basit,kıt mı yemek veriolar gibi düşündürebilior ama tikitoş mekanı oldu mesela.Akılda kolayca kalan isimler olmalı işte mesela "Enfes" ya "Nesif".Ama içinde bulunduğumuz toplumumuzu düşünürsen para kırmak için şöle muhafazakar isimler seçebilirsin:"türbüş" :D şaka şaka kendimi tutamadım. :D
"Çağdaş" bence iyi olur.Ikı tarafı da idare eder.

Tostingham =D

şaka bi yana "Tostçu" olabilir kısa ve öz olarak. ama büyük ihtimalle tescili vardır bunun.
dikkat ediyorum da, dükkanlarda öyle şaşalı isimler dönemi geride kalmış gibi. artık birçok işletme sahibi dükkanlarına kısa ve öz; özellikle de akılda kalıcı isimler seçiyor.
- Kantin
- YeDoy
- Açım =)
gibileri olabilir.
ya da çarpıltılmış yamuk ingilizce kelimeler de olabilir.
- Maxi
- Crazy's
- Cooker
vs vs..

fastburger

1- groundhog day

1- Nói albínói(?)
2- O filmi ben de izlemiştim ama adını bilmiyorum...

fargo karda geçiyordu sanki.

1 abi felaket senaryolu ""yarından sonra" diye bir filüm var. ingilizcesi neydi beah??? day after tomorrow

hülya koçyiğit'in derman filmi böyledir. yaz günü izleseniz bile iliklerinize kadar üşürsünüz.

stalingrad var, karda kıyamette geçiyor.

teşekkürler cevaplar için. aralarından groundhog day ve Nói albínói'yi izlemedim bunları indireyim. of ulan zengin olursam nerde kış var o yarımküreye göç edicem. aklına başka gelen olursa yazıverin lütfen efendim. tekrar teşekkür ettim.

Tarkovski'nin Mirror'u yanlış hatırlamıyorsam.

katırcılar var. izleyin derim.

paso olmasa bile çok güzel karlı sahneleriyle birlikte: "uzak" filmini önerebilirim.

mirror'da on dakika kadar falan vardı kar evet. katırcıları feci merak ettim inşallah bulurum bi' yerlerden, buzlar çözülmeden vardı aklıma geldi şimdi onu da indireyim bulursam. uzak'ı izlemiştim. çok teşekkürler tekrardan!

doktor zivago

snow cake henüz izlemedim ama isimden belli. kanada filmi zaten.
snow walker bu da kanada
çizgi filmi de hoşunuza gidiyorsa happy feet =)
into the wild'da çok yok ama sonu alaska'da geçiyo
muhtemelen izlemişsinizdir ama eternal sunshine of the spotless mind'da harika karlı sahneler var
paha maa (frozen inside) bunu da izlemedim ama fin filmi, yine isimden ve kapağında soğuktan götü donmuş birinin fotoğrafı var.
the jacket'da da güzel karlı sahneler vardı.
atanarjuat bak bunu da izlemedim ama film eskimo dilinde.
o değil de ben bu karlı filmlerimi bi oturup bi güzel izliyim.
bonus: www.imdb.com

(bkz: kardan adamlar)

İnsomnia var. Hep kar görüntüsü var dersek yalan olur ama Alaska'da geçiyor.
Vertical Limit var bi de. Hohho..

touching the void...

tibette 7 yıl var karlar falan..

the gold rush. mevsim kı$ da film sıcak olur mu? :p

absürd şeyler istiyorsan
(bkz: dr.slump) var, (bkz: excel saga) var. ayrıca konusu savaş olmayan bir sürü de anime var. www.anime.gen.tr den bir çok animenin konusuna bakabilirsin.

Çok saolun arkadaşlar ama dizi olayına sarmayayım.Tokyo Godfathers iyi gözüküyor.

Grave of the Fireflies desem mi demesem mi bilemedim ama sen izle. :)

"now and there, here and then" diye bir anime var, oldukca degisik ve hayli vurucu bir sey. Tavsiye ederim.

final fantasy var 2 cgi bir anıme

whisper of the heart (çok eğlencelidir), barefoot gen, only yesterday, the girl who leapt time (run lola run tadında), my neighbour yamadas (minimal çizimler, eğlenceli), cat returns, miyazaki'den eksiklerin varsa hepsini izle, 5 centimeters per second (özellikle duygusal! ve hayatımda gördüğüm en güzel çizimler!), voices of a distant star (bayık biraz!), grave of fireflies (izlediğim en etkileyici/hüzünlü şey).

yukarıdakilerin tarzına uymasa da es geçme dediklerim: vampire hunter d (e malum vampirler felan), perfect blue (çizgifilm! gerer mi insanı, hem de gerim gerim), paprika (yorgunken izleme, on kere felan izle ancak anlarsın), angel's egg (neredeyse hiç diyalog yok, çizimler süper ötesi, öylesine izle dur arada sırada), memories (üç ayı hikaye, etkileyiciler), ghost in the shell 1 ve 2 (film-nor tadında, hüzünlü, bol fesefe sosu, arada biraz mecha). akira (klasiktir ama miyazaki tadından uzaktır)

msj attim.

bulunmuştur. minnettarlık.

2 günde 5-6 şehir perişanlıktır.
hangi ülke hangi şehirler olursa olsun...

bence zamanı uzatamıyorsanız şehir sayısını en fazla ikiye indirin bunlar da bence antep ve urfa olmalı. antepte yemek urfa'da tarihi güzellikleri bol bol bulursunuz.

kendi aracınız ile gidecekseniz, antep olur malatya olur elazığ olur sonra urfa olur ve belki mardin (urfadan önce mardin sonra urfa gibi) sonra urfadan adıyamana geçersiniz. ben geçen hafta cuma cumartesi adıyaman, urfa ve diyarbakır yaptım ve üstüne bir de bulunduğum ile geri döndüm. toplamda iki günümü aldı ama kendi aracımız vardı.
yapacağınız yolculuk ve ziyaret edeceğiniz iller de sizin kendi aracınızla veya umumi seyahat vasıtalarını kullanıp kullanmayacağınızla alakalıdır derim ben.
çok gezen gezdiği yerleri çok okuyan da okuduklarındaki nitelikli enformasyonu bilir.
ayrıca yolculuk esnasında lütfen trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım.

bence de 2-3 günde en fazla gezebileceginiz sehir ikidir. bana kalirsa kesinlikle urfa ve mardinolmali.

kendi aracımızla gideceğiz.aslına bakarsanız bir iki yeri adam akıllı gezme daha mantıklı gibi dursa da cumartesi sabah başlayacak gezimizi pazar gecesi mersinde sonlandırmak durumundayız.madem yolumuzun üzeri en azından yolumuzun üzerinde olan yerlerin kısada olsa havasını solumayı, lezzetlerinden birinin tadına bakabilmeyi kar sayıyorum.
planda yaklaşık olarak netleşti,cumartesi öğlen maraşa varış.dondurma ve öğle yemeğinin ardından kahta(adıyman) sanırım nemruta çıkmak biraz vakit alıyormuş.güneşi batırdıktan sonra, adıyaman merkez ve bir kaç lezzet çeşitlemesi, yorgunluk ve kalacak yer durumumuza göre geceye veya sabah urfaya geçiş,ertesi gün urfa gezisi ve kebapları üzerine denemeler.öğleden sonra antep, oradanda mersin diye planlıyoruz.altından kalkabilecekmiyiz veya yaptığımızdan birşey anlayacakmıyız bilmiyorum ama kesin olan bol yollu, bol kebeplı ve peygamberler diyarında tarih kokulu bir gezi olacak.

urfadan diyarbakıra geçin güzeldir.

bence ne yapın yapın mardini görün. aslında biraz daha vaktiniz olsa hasankeyf derim, sular altında kalmadan iyice görümeli. ama batman biraz uzak kalabilir.

red baron?

hey ben bunu biliyorum. yalniz guzel bir bagyansan bunu soylerim.

bagyansan cevabim:
(bkz: jumaru )

degilsen:
(bkz: bilmiyorum)

super!
www.imdb.com

birisi de şu babayla oğulun uzayda silindirimsi bir uzay gemisiyle seyahat ettiği, belki de yeni gezegenler aradığı odysseiamsı saykedelik animeyi solesin yahu.

onu da biliyorum; ama genc ve guzel bir baysansan tabi:

(bkz: les mondes engloutis )

degilsen, (bkz: bilmiyorum)

hoca sağolasın da bu değil gibi benim dediğim ya, (hoca dedim bak dikkat et) capon demişsin ama bunlar fransız. benimkin de düşük bir ihtimal de olsa adam sakallı ve beyaz saçlıydı sanırım. silindirik uzay gemileriyle bölüm sonunda hülyalara dalarlardı.

ahanda!!!: www.youtube.com

ayni $ubede bulunan hesaplarda havale ucreti yok diye biliyorum ben. farkli $ubelerde oldugu surece (ozel bir anla$ma vs. yoksa) tum bankalar havale ucreti aliyor olmali.

denizbank için söylüyorum: internetten aynı bankaya yapılan havale veya başka bankalara yapılan eft işlemleri için hiç bir ücret almıyorlar. mis gibi!

peki yurt dışından gelecek para için ek ücret alıyorlar mı?

Yurt dışından gelecek para için swift masrafı alıyor buradaki banka da benim bildiğim.

Havale trafiği için en şahane yol bir adet internet bankacılığı edinmektir oficim yavrum.

finansbank da almıyordu ama yıllık 20+20 (en az) gibi bir hesap işletim ücreti mevcut. denizbank'ta da benzerdir mutlaka.

halkbankası internetten yapılan işlemlerde ücret almıyor. eft'den dahi.

eyvallah canlar :)
Not: mesai bitiminde istiklal megavizyona gidilip alınıyor zaten :) yafs böyle şeyler olup bitiyor yanıbaşımızda haberimiz yok...canlı dinlemek lazım bunları bir de...

29 Nisan akşamı Babylon'dalar bildiğim kadarıyla:) Kaçmaz diyorum:)

money, the cabaret
singin' in the rain, singing in the rain

let the sunshine in

the phantom of the opera dan parcalar olabilir. hair olabilir. vs..

daha once acikhava'da gerceklesen "rock muzikaller" konserinin programina bakin, orda gayet iyi secimler vardi.

illa hoppidi hoppidi olcak diye bir şey var mı?

notre dame de paris'den le temps des cathedrales ve belle olu mu?

jesus christ superstar'dan Heaven on Their Minds

o verdiğin linkte satıyor adam? sıfır hem de.

@kibritsuyu: :) ordan almak istemiyorum. hepsibuarada/ideefixe gibi siteler arıyorum.

elmasepeti.com'da kalmistir belki 2. nesiller. 4 ve 8 gb olur 2. nesil.

www.teknofiyat.com bi şuraya bak istersen arama yapıp hangi sitelerin sattığına da bakabilirsin.

ben birkaç adres buldum onun dışında da hepsiburada ayarındaki sitelerde rastlayamadım. gold'da satılıyordu ama sanırım 6 ay kadar önceydi.
3.nesilden daha güzel bence bunlar :)

www.sibertek.com
bir de bu var;
www.markomshop.com

* siteleri hiç kullanmadım, bilmiyorum. işine yararsa ne âlâ...

verdiğin örneklerin eşsiz olduğunun farkındasındır umarım:) ama yine de aklıma gelen birkaç örnek serpiştireyim buraya: death'in son iki albümünü bir dene derim. sonra beni öfkeyle hüzün arasında gidip getiren ama görece sert olan bir mors principium est var. tabii dt'nin kardeşi in flames'in ilk halleri belki... yine dt'nin haven albümünü sevdiysen insomnium diyorum. sözlerinde hüzün bulamasan da borknagar'ın empiricism ve epic albümleri black metal tarzında hoş olabilir.
tekrardan belirtmek isterim ki the gallery eşsiz bir albümdür:) o vokal de eşsizdir, o grup da eşsizdir.

gojira var... seversiniz belki.

melodik yapısı harika olan bi grup daha tavsiye edebilirim. opeth, özellikle blackwater park, morningrise ve my arms your hearse albümleri dediğin gibi tıpkı.

ayrıca noumena adlı finlandiyalı melodeath grubunu da söyleyebilirim. yeni keşfettim ben de. üç albümleri var, absence ile başlayabilirsin.

in flames whoracle albumu... at the gates tüm albumler mp 3 full .. eehe

@dr cucu: ya cidden the gallery gibi başka bir albüm bulamıyorum :( melodiler sağlam olsa bile o albümdeki vokal (ki dt'nin the mind's is I dışında diğer albümlerinde bile aynı tat yok) bulunmuyor! diğer bahsettiğin albümlere bakıcam sağol.

@pispinti: teşekkürler..ona da bakayım ben.

@schimsonique chaiselongue: opeth'i biliyorum ve seviyorum, ama onun yeri biraz ayrı bende, clean vokale gidip geliyo ve biraz daha "sakin" ya benim saydığım albümlere göre o yüzden başka bir tat onlar sanki. teşekkürler yine de.

@x factor: in flames'i dinledim melodik ve sert gayet de gaz parçalar ama hüznü eksik :( at the gates de dinledim o da in flames gibi iyidir, yeri ayrıdır ama bambaşkaymış aradığım :) teşekkürler.

amon amarth sanırım bahsettiğin ve istediğin şeye en yakını. ne yazık ki başka bir dark tranquillity yok, olmasın da :)
istediğin gerçekten zor birşey ama , with oden our side isimli son albümlerinde amon amarth'ın baya dark tranquillity kokan şarkıları vardı.

The Gallery öfke ve hüznünü başka yerde bulamazsınız bence. In flames bu anlamda daha neşeli daha bir hayat dolu kalır. Dissection örnekleriniz de çok pis olmuş. Tarz olarak birebir değil ama hüzün demişken Sentenced-Frozen derim ben.

öfke arıyorsan dying fetus, lamb of god iyidir. dying fetus amerikan brutal death metali yapar, lamb of god da gene amerikalı ama thrash metal yapıyorlar tür olarak.
katatonia - brave murder day albümünde de hem hüznü hem öfkeyi bulabilirsin.
isveç metalinden ise soilwork, scar symmetry,nightrage gruplarını deneyebilirsin.

gercekten "ben black metal dinlemek istiyorum" diyorsan, black metal tarihinin en ama EN iyi albumlerini dinlemeden bu isteginin gerceklesemeyecegini bilmelisin.

Doktor sana receteyi yazsin:

Mayhem - De Mysteriis Dom Sathanas (Tum zamanlarin en iyi black metal albumu olarak kabul edilir)
Ulver - Nattens Madrigal (Black metalin nasil Asil oldugunu gostermek icin ideal album. Yalniz kulaklikla dinlememelisin, kalici sagirlik olabilir)
Enslaved - Blodhemn (Milattan sonra 700'lerin sonlarinda, kuzey kiyilarinda bir yolculuk resmen. oyle kutsal bir album ki..)
Darkthrone - Transylvanian Hunger (1999'da bu albumu dinledikten sonra senelerimi verip norvecce ogrendim. super, efsane bir albumdur)
Taake - Over Bjoergvin Graater Himmerik (Conceptual bir album, turunun en iyilerinden)

Simdiden gecmis olsun.

Not: 2007 temmuz'dan beri black metal dinlemiyorum. Adeta biraktim, 10 aya yakindir Caz dinler oldum.

Unutmadan, Cradle Of Filth'mis zartmis zurtmus 5. sinif gruplari dinleme :)

Death - The Sound of Perseverance (al sana öfke, hüzün, melodi her bi şey)
Agalloch - Ashes Against The Grain (hüzün, ve doom dozajı muhteşem, vokallerde gayet doyurur)
Katatonia - Brave Murder Day
Forefather - Steadfast (Folk/Black, bazen clean giriyo o bozmazsa seni muhteşem albüm))
Covenant - Nexus Polaris (hüzün sıfır hemen hemen de ilgini çekebilir. Grubun son black metal albümü)

Biraz melodik kaçacak ama Kalmah'ı bi denesen... Eski Bodom günlerini andırır...

death ornegi cokca verilmis ama death'te aradigin sekilde bir huzun bulamayacaksin sanirim. yine de death gibi efsane bir grubu dinlemeden gecme bence, symbolic albumunu bir dinle. acikcasi ofkeden ve kederden kendimi jiletleyesim gelir her dinledigimde....

anathema-silent enigma ilgini cekebilir, doom gunlerinden kalma, serttir yeterince.

yav aslında kısaca senin aradıgın sey isvec death metali. bu akıma mensup grupları ara, begendigin olur begenmedigin olur orası ayrı....

@alwaysdrunk: evet başka dt yok sanırım...amon amarth'ı biliyorum...fena diil (ama o kadara)...sağol.

@sui: evet bulamicamı anladım en yakınlarını arıyorum napim :( sağol.

@baldur: eyvallah, ben iskandinav metalinden olan örneklerini dikkate aldım bile..

@hlathguth: eyvallah doktorcum, pek ilgi çekici albümler yazmışsın, tek tek bakıcam hepsine...ben de aylardır trip-hop'a takılmıştım ama bu aralar anksiyete, konfüzyon ve de depresif duygudurumdan mütevellit metal endikedir diyorum...filte milte bakmıyorum zaten :)...iskandinav olmayan vede içinde az da olsa tıraş metal tandansı olanlar bu ara çekmiyo büneyi.

@there is nothing left for me: eyvallah...Agalloch - Ashes Against The Grain çoktandır listede dönüp duruyor, bol bol dinlerim..üşürüm dinlerken. diğer söylediklerini de denicem...sağol.

@metal revolution: kalmah dan da haberdarım...sağol.

@alpinsamuray: ee ben illa belirtmek istemedim evet direkt viking metali benim aradığım, buz gibi, simsiyah ve de agresif/hüzünlü. death i aldım bile listeye...sağol! ben bi sorayım dedim işte kimlere öncelik taniim diye yoksa zaten iskandinav metaline girenleri fırsat buldukça deniyorum.

pili bitiyordur. anakartin ustunde.

virüs veya antivirüsden oluyor bende. kendi kendine geçti nod32den şüphelendim bi ara.

Bios bili bitmiş.

katili bulduk tamam peki şimdi ne yapıcam?

Yeni bir bios pili alacaksın.

Fakat pili çıkardığında bios üzerinde değişiklikler meydana gelebilir. Hdd bölümlerini tekrardan ayarlaman gerekecektir.

30 saniyeyi falan geçmeden değiştiriren bişey olmaz. ama pil tamamen biterse, bi sonraki açtığında tüm ayarların sıfırlanmış olduğunu görebilirsin.

biostaki pilin numarasını öğrenip o numarada bi para pil alacaksın. değiştireceksin

anneme tarden değil de ator kullanmıştı sordum ona bu tür ilaçlar gece yatmadan önce falan alınır dedi.gündüz alınmazmış.ama bilemiycem tabi

bahsettiğiniz ilacın TARDEN 20 MG 30 FİLM TABLET olduğunu düşünerek:
"Dozlar günün herhangi bir saatinde yemekle birlikte veya ayrı olarak verilebilir" ifadesi geçiyor prospektüsünde...dolayısıyla istediği bir saatte aç veya tok karnına alabilir.

Psikolojik sanırım sizdeki o his zira altı yaşımdan beri ıspanak yiyorum ben öyle bir etki hissetmedim. Kimisi de misal şeftali elleyince ürperir...

ispanagin cinsinden olabilir ya da misal biraz iriceyse gibi. bazi ispanaklarda yerken oluyor o ama nedenleri salladim hafiften ama mantikli geldi bana :s
not: pisirme tekniginden de kaynaklaniyor olabilir. misal pirinc koyarsan olmaz, sogani cok koyarsan olur gibi.

ek soru: peki bu tat icin nasil bir sifat kullanabiliriz? buruk bir tat, kekremsi bir tat gibi. ama bu yazdiklarim pek tarif edemiyor.

+1
Bende de oluyor...

@pyro clustic flow
Böyle ağzın içini kaplıyor, ince bir tabaka ile kaplanmış hissi veriyor, ve güzel bir tat olduğunu da söyleyemem...

bende de tuhaf bi durum oluyor ama bu kadar rahatsız edici bişey değil benimki. böyle ağızda kayganlık hissi gidiyor daha 'gırç gırç' eden bi yapı hasıl oluyor. demem o ki psikolojik değildir bu durum ama çözüm önerim yok zira ben ıspanaktan hiç hazzetmem direk yemiyorum.

psikolojik değil abi tamamen biyolojik bir olay
yani bunun varlığını tartışmıyoruz zira var olan bişey
bunu engellemek ya da çabuk geçirmeyi soruyorum ben

fıtılıfıt hissi bence onun adı o

@ late viper: bana da oluyor arada ama bu his nasil anlatilir kafam ona takildi. baska hic bir seye benzemiyor belki. isirgan otu vardir ya dalagan derler bizim oralarda. onu ince kumla karistirmislar da onu yemissin gibi ama isirgan canini yakmiyor. ufff yine anlatamadim.

@ demlikposet: fitilifit mi :P yok benimkinin ismi baska, aramadayim :)

ıspanaktaki demir,çeşitli enzimler ve ağızın,dişlerin buna duyarlılıgıyla ilgili. bende de oluyor. daha da lezzet alıyorum bu yüzden ıspanaktan. ıspanağın dişleri çürümeye karşı korudugunu da duymuştum.

ispanak yemeyerek :o

yeri gelmişken ıspanağın ağızda bıraktığı bu fıtıfıtı hissin adı "mavru"dur. anneannemin bir yok etme yöntemi vardı sanırım ama hatırlayamadım şimdi.

süt işe yarayabiliyor.

bana da yoğurtla yiyince oluyor. yoğurtsuz yiyince bir şey yok.

oksalik asit yüzünden, kalsiyumla birleşirse daha çok hissediliyor:

www.madsci.org
www.lifescience-zurich.ch
en.wikibooks.org:Spinach

kişiye göre pek değişmez ki bu sonuçta içerdiği maddelerden dilde o buruk tadı bırakıyor (ığğğğğğğğğ), çaresi efenim iyice pişirmektir..evet bu kadar yani iyi pişirin o tat olmicak..

bu galiba:

www.imdb.com

ahan da burda www.imdb.com

vexille olabilir.
seri değil demişsin ama flcl var. 6 bölüm. jenerikleri çıkarırsan 120 dakka falan eder. bir film kadar falan anca işte.

appleseed'in ikincisi de var.. ex machina.

cowboy bebop filmi var.

anime klasiklerinden akira, geçen senenin favorilerinden paprika, memories vardı baya sağlamdı...benim aklıma gelenler bunlar, daha ayrıntılı bilgi için dp'ye bakabilirsin.seri izliceksen fullmetal alchemist şiddetle önerilir.çok fazla kasmana gerek yok günde bir film süresince izlersen bi haftaya kalmaz biter.inanılmazdır.

*her kuyuya tas atan deli: vexille'yi festivalde kaçırmıştım hatırlattın iyi oldu sağol.
*thalamus: ben ikincisini indirmişim zaten ilkini de indirim bari, sağol.
*chavezding: eyvallah ama onu izledim.
*sparks: akira dvd'si var zaten bir iki günde bir açıp izliyorum :), paprika ve memories'i de izledim :(, sağol.

sintigrafi çekilmesini öneren doktor zaten eğer gerekliyse hangi periyotta hangi ilaçları (veya tümünü) almaması gerektiğini söylemiş olmalı. söylemediyse bile sintigrafi için gittiğiniz yerdeki kişiye ilacın kutusunu da yanınızda götürerek bu durumu belirtirsiniz...başka yapılacak bir şey yok. (geçmiş olsun)

alzheimer ırsi değil.

ginkgo biloba kullan.

Kesin tanı için doktora gitmelisin.

Bol bol bulmaca çöz. Alzheimer başlangıcı tanısı koyulan bir yakınım beş yıl boyunca e vitamini desteği ve her gün bulmaca çözerek hastalığın ilerlemesini durdurmuştu.

Tabii ki öncelikle doktora danışmalısın. Sadece burdaki yorumlarla menfi-müspet bir sonuca ulaşamazsın. Aksi halde Tribal Abi döver :=)
B12 vitamini alabilirsin.

Benimde ananem Alzheimer(dı) oradan bilmekteyim

Alzheimer belirtisi sadece bu bahsettiklerin değil, tanı konulması için çok daha fazlası gerekir ki ancak uzmanı bu konuda sana yardımcı olabilir.

şimdi bi gibi "ruhsal" sorunlara hastalık diyebilmek için günlük yaşamı aksatıyor (ciddi düzeyde) olması gerekiyor yani bu bahsettiğiniz aşağı-yukarı herkeste vardır. bende yaşıyorum bu tür unutkanlık hallerini, mesela 10 yaşımdan öncesini hiç hatırlamam bende, ya da bazen iki ay öncesini hiç hatırlamam, bir dönem olarak tamamen silinmiş gibidir...çok sorun mu hayır değil, o yüzden sallamıyorum pek. hastalık olarak da görmüyorum çünkü birçok etkeni vardır (patolojik olmayan etkenler). ben işime bağlıyorum mesela, bir sürü tıbbi terimi aklımda tutmam gerekiyor, bunun da diğer şeyleir hatırlamamı (tamamen yani) engellediğini düşünüyorum, çocukluk dönemi konusunda bir açıklamam yok ama öyle ya da böyle "hasta" olmadığımı bunun "normal" olduğunu düşünüyorum...

satırlarıma son verirken; merak etme alzheimer değilsindir, yaşın çok erken daha bunun için ama illa emin olmak istiyorsan git bi doktora...unutkanlık için de önerebileceğim belki iyi uyumak olur sadece...

depresyondan ötürü olduğunu sanmıyorum. son bir kaç senedir sürekli olan bir şey bu, sürekli depresif değilim neyseki:)

diğer yandan beyin gereksiz gördüğü şeyleri siliyormuş gibi geliyor.

balık ye. ciddiyim. bu yaşta alzheimer olmaz.

BBC'nin belgeselinde bunun çaresi olarak omega 3 ve 6 takviyesi demişlerdi. Çok sık balık yiyemeyecekseniz balık yağı hapları da iş görür kanımca.
Ben de yaklaşık 20'lerimden sonra çok unutkan oldum. Üstünden çok zaman geçti ama alıştım buna, çevremdekiler de alıştı. İki insanı 3, 4 kez tanıştırdığım bile oluyor. Hafıza hiç yok değil ama tuhaf çalışıyor. Misal gereksiz detayları unutmayabiliyor ama insanlarla ne konuşup, kime ne anlatttığımı ya da bana anlatılan bir şeyi kimin anlattığı gibi şeyleri direk siliyorum ama abuk sabuk bir belgeseldeki çok önemsiz bir ayrıntı aklımda kalıyor. Tekrar anlatmaktan kaçınmak için de bir şeyi anlatmadan önce - bir kaç kelime sonra duraksayıp, soruyorum 'bahsettim mi? ' diye. Bir avatantajı da kimse dedikodu yapmıyo senle. Sıkıcı oluyosun çünkü ya da herkes rahatça anlatıyo derdini, nasılsa unutcan diye :)
Not: Bu arada gingko bilobayı hap değil de bitki çayı şeklinde kullanacaksan aldığın orana dikkat et. Bir arkadaşımda el titremesi yaptı, ondanmış. Tırstı bıraktı iyice.

Havuç kürü diye bir şey var, %30'a varan oranda etki gösterdiği olduğu iddia ediliyor.

www.alzheimerpostasi.com

Ayrıca Alzheimer'da genetik faktörler gayet etkili bildiğim kadarıyla, özellikle erken başlayan Alzheimer vakalarında.

gündelikçilerle bunu sağlamak çok zor. hepsi yatmaya alışmış hanfendilerin. başlarında durmak bile yetmiyor ama çalışan ve para kazanan kadınlar sayesinde iyi kazanıyorlar valla yatarak helal olsun.

hangi şehirde olduğunuzu belirtirseniz insanlar size yardımcı olabilecektir.

bahçeşehir'de var öyle, bana eskiden gelen bir hanım. hem pırıl pırıl, hem nazik, hem yaşı-başı var, gözünüz arkada kalmıyor, elbisemi mi denedi, boyamı mı sürdü diye, hem de, her gündeliğini aldığında binbir dua ediyor. o civarda iseniz, telefonunu verebilirim. taşındığım için benden boşalan bir günü var, en azından.

anadolu yakasında, kadıköye yakın evime aynen bu tarife uyan bir bayan yardımcı da ben arıyorum...

kadıköy'de orta dünya vardı ama.. istanbul'lu olmadığım için yerini tarif edemiycem şimdi.

birçok dvd artık 7 ytl, 9 ytl, 12 ytl gibi fiyatlardan da satılıyor. umarım korsan almadan önce orijinalinin fiyatına da göz atıyorsundur.

kadikoy "the end"

kadıköy, bahariye, sanatçılar sokağında tılsım isimli bir yer var. orada aradığın herşeyi bulursun. entry'leri okudukça aklına yatar zannedersem dvd 5tir.

orjinaller 12'ye kadar düştü hemde megavizyon gibi kazık bi yerde. ille korsan kullanacaksan rapid accountu al(bütün filmleri bulurum)hem daha ucuza geliyor hemde abuk sabuk adamlara paranı kaptırmazsın.

kutulu/kapakli da olsa, rafta orijinali gibi durmuyor, inanin :) $ayet ar$iv yapmaya niyetiniz varsa download olayina agirlik verin derim; yok eger koleksiyon olsun diyorsaniz orijinalden $a$mayin.

hepsiburada.com'un 5, 7, 9 lira gibi fiyatlara sattigi kalburustu filmler var. bu filmler icinden ortalama 8 lira fiyatla "izlenebilir" tabir edilebilecek 100 adet film sipari$ etseniz, 800 lira desek, 8 taksit, ayda 100 liraya fena sayilmayacak bi birikime sahip olursunuz, koleksiyonunuz icin de saglam bir ba$langic olur, daha sonra alacaginiz dvd'lerde daha secici olabilirsiniz...

ve $ayet 300 dvd'nin uzerinde bir rakama ula$irsaniz evinizin en dekorafi noktasi olur o dvd'lerin durdugu yer. filmi dvd player'a takmaniza dahi gerek kalmaz; raflari izlerken zevk alirsiniz :)

diger taraftan ba$ka bir ornek vereyim,

yakla$ik 1000 tane filmim var, nerden baksan bi 100 dvd'lik de dizi ar$ivim var... ama hepsi divx... nerden girdim bu i$e diye hafif hafif bi pi$manlik olmaya ba$lamadi degil. zira bunlara rahat eri$ebilmek ve dvd'leri sadece yedek olarak kullanabilmek icin 2 tane 1 terabytle'lik hdd almam lazim. hdd dekoratif bi cihaz degil. external olmadikca gorunmuyor bile :)

$imdi sizi arafta kalmi$ goruyorum,

ve diyorum ki,

orijinal dvd'nin yerini hicbir $ey tutamaz. (hd dvd ya da blu-ray haric :)

kutu kapak olmasin, yazip dvd'ye satalim biz?

eyvallah canlar, şöyle ki

* düşük fiyatlı (7-12 arası benim için) orijinal dvd'leri satın alıyorum, sitelerden indirimlerden haberdarım dostlar teşekkürler.

* orta dünyaya gitmiştim anime arşivleri sınırlı :(

* kutu/kapak olayı "orijinal gibi dursun" diye değil ya :) sadece ararken aha burda diye bulmak için ve tabi çizik felan olmasın diye...

* "rygard" önceki yardımların için tekrar teşekkürler (mesaj attım sana ehehe)

* divx arşivim var zaten ama ayıptır söölemesi plazma almışken (zar zor biriktirip) dvd'ye terfi ettirdim sinefil tutkularımı, böyle olunca da eski dost divx'e ancak dvd bulamadığım zaman başvuruyorum...

sonuç: madem öyle vazgeçtim anasını satiim, almayım ben korsancı bünyelerden bişi, burdan aradıklarımı yazar sözlükçülerden edinmeye çalışırım, daha önce almıştım birkaç sözlükçüden zaten ki para bile istemiyorlar, kargoyu ceplerinden ödüyorlar saoğlsunlar...param onlara gidiceğine sözlükçülere gitsin bari...kutu/kapak olayını kendimiz halledicez artık...bak sizi dinleyip almıyorum, sonra şu dvd'yi arıyorum dediğimde cevap gelmezse :))) gelir gelir!

Çok fazla yapay tatlandırıcı kullanmak laksatif etki yapabilir.

sorunla alakasız ama küp şeker kullanmanı tavsiye etmem. bunu küp haline getirmek için kullanılan madde kanserojen imiş.

cok fazla seker aldigin icin seker hastasi olursun diye bisey olmamali.

belki alakasız ama ben çocukluğumdan beri şekersiz içerim, çayı ve kahveyi, yalnızca bir öneri ama bir kaç kere denersen ve şekersiz içmeye alışabilirsen asıl tadını alabilirsin, şekerli çay karıştırmış çay kaşığına bile tahammül edemiyorum o derece ki tatlıyı çok severim. böylece çayın kahvenin yanında yenen kurabiyelerin ve pastanın tadını daha iyi alabilirsin.

çok fazla şeker tüketmekle şeker hastası olunmuyor, kandaki glukoz yeterince kullanılaamıyor, vücuttaki şekerin (glukozun) yeterince değerlendirilmemesi yüzünden şeker tüketimden bağımsız şekilde vücudun şeker açısında "aç" kaldığı bir durum yani şeker hastalığı (genel tabirdir bu tabi).

çok şeker tüketme kısmına gelince yapay tatlandırıcı kullanmak yerine şekeri azaltmak en uygun olan yöntemdir. yapay tatlandırıcı sonuçta "yapay" olduğundan katkı maddesi içerir. yani diyet yapmak bazı yiyeceklerden uzak durmak yerine "zayıflama hapı" kullanmak gibi birşey oluyor. şekeri azaltıcan hacı başka yolu yok yani ;)

şeker ve tatlandırıcıya en güzel alternatif stevia denen otun tozudur. tadı şeker ve tatlandırıcı arasında olmakla beraber tamamen doğal ve bitkisel olduğu için bir gram zararı dokunmamaktadır bünyeye. araştırmanı tavsiye ederim. yeşil kutularda içinde bu tozdan bulunan sanırım 50 tane küçük paketçikler halinde satılıyor. fiyatı pek ucuz sayılmaz ancak en azından denemekte fayda var. carrefourlarda olması lazım.

100 kelime başına ücretlendirilir. minimum sınırlandırması zannetmiyorum koyulsun. profesyonel istersen ben yardımcı olabilirim.mesaj atabilirsin.

çeviri bürolarıyla çalışır genelde, deneyimli çevirmenler direkt müşterilerle (yani büroyu aradan çıkararak firmanın kendisiyle) çalışır ki bu çeviri bürolarının aldığı fiyatın yarısından daha azın aynı işi yaptırmak anlamına gelir (bürolar aldıkları sayfa başı ücretin ancak üçte birini çevirmene yansıtır), yurt dışındaki çeviri firmaları en ideal olanıdır (ücret, proje yönetimi, güvenilirlik ve çevirmene karşı "nezaket" açısından). yurt dışındaki firmalarda kelime başına, türkiye'deki firmalarda 1000 karakter, 200 kelime veya 100 kelime = 1 sayfa olarak değerlendirilir (değişiyor firmaya/çevirmene göre). Teklif için minimum sayfa sayısı yoktur ama tabii ki işin hacmine göre teklif değişecektir (yüksek hacimli işlerde indirim yapılabilir)...

not: tıbbi çeviri ise ilgilenebilirim...

fiziksel sayfa bir ölçüt değildir. word dosyası ise, tools'dan word count'tan saydırabilirsin, karakter hesabı üzerinden (boşluksuz 1000) veya kelime sayısı üzerinden (200) hesaplanır ve bu, standart 1 tercüme sayfası sayılır. freelance birine yaptırıyorsan ve çok teknik olmayan düz metinse 8-10 arası normaldir; öğrenci falansa, 5'e de gider sayfa başı. zorlaştıkça yükselir rakam. fatura lazımsa, ya fatura verebilecek birine ya da tercüme firmasına gitmen gerekir ki, ucuz fiyat veriyorlarsa, büyük ihtimalle tercümanları tecrübesizdir, öğrencidir, vs. (çoğu tercüme firmasının zaten kendi elemanı pek yoktur; freelance'lere yaptırır, müşteriden 13 veya 15+kdv aldığı işten, tercümana 4-5 verir) o yüzden en iyisi, tecrübeli bir tercüman ile direkt çalışmaktır, araya tercüme bürosu sokmadan. Ama düz bir metne sayfa başı 15-20 istiyorsa freelance tercüman, anla ki, senelerce tercüme bürolarına "bafillenmenin" acısını, 40 yılda bir yakaladığı ve genelde piyasadan habersiz direkt müşteriden çıkarmaya çalışıyordur, yanlıştır. kanmayınız.

"10 sayfa" dediğini fiziksel sayfa alıyorum, genelde bire iki verir tercüme sayfası; yani şahsa yaptırırsanız, en az 100, en fazla 200 (ytl) arası çıkar. bunlar tahminidir, ayrıca uzunluk hesabının kaynak metin (sizin elinizdeki) ya da hedef metin mi (tercümandan gelen) olacağını önceden belirlerseniz sonradan anlaşmazlık çıkmaz. çünkü eskiden tefrika öykülerde yapıldığı gibi, lafı ballandırarak uzatmak çok eski bir kızılderili numarasıdır, taksicinin gündüz gündüz gece tarifesi açması gibidir. yani bir dilden diğerine geçerken artı eksi bir iki sayfa oynaması normaldir ama daha fazla bir oynama varsa, dikkatli olmak lazım.

ilk tercihiniz batmanda hasankeyf olmalıdır.

mardin

kars. kültürel aktivitelere önem veriyorlar ayrıca

güneydoğu ile doğu'yu mesafe sebebi ile ayrı ayrı ele almak gerekiyor. aslı soru arkadaşlarınızın ne kadar süreyi bu bölgede geçirmek isteyeceği.

süreden bağımsız olarak düşünecek olursak yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı için hasankeyf'i görmelerini salık verebilirim. binlerce yıllık tarihi görmeleri için başka şansları olmyabilir.

Kapadokya'ya gidecekler. Oradan iki tarafa da gidilebilir bir iki gunlugune.

Hasankeyf'i dusunmemistim, tesekkurler.

bitlis - adilcevaz

inanılmaz bir yer..

mardin derim ben de. kucuk oteller kitabinin sitesinden kalacak yer de bakabilirsiniz.

gaziantep'e sırf yöresel yemekleri için götürmelisin...

urfa balıklı göl, harran evleri

van akdamar adası, hoşap kalesi

tunceli munzur vadisi ama bu mevsim zor yazın götürseniz şenlik zamanı çok güzel

Gaziantep: Envai çeşit kebap ve bilumum etli yemek, dimağ sakatlayıcı baklavalar ve bir de Zeugma Müzesi. Görmeden bu dünyadan göçmemeli insan.

Şurdaki gezi anıları ve sanal tur kısmı falan yardımcı olabilir..

arnika.com.tr

tek şehir tercihiniz varsa ve gördükleri karşısında heyecandan bayılmasını istiyorsanız tabii ki mardin ve muhakkak midyat.

yaklaşık 1 hafta gibi zamanı varsa van kedisi, van kalesi ve akdamar kilisesinden başlayıp batmanda hasankeyfi, mardin ve midyatın tarif edilemez güzelliğini, diyarbakırda görüp görebileceği en muhteşem surları, adıyamanda komagene kalıntılarını ve nemrutta gün batımı/doğumunu, şanlıurfada urfa kalesi ve balıklı gölü, gaziantepte zeugma müzesini ve en nihayetinde güneye inerek adana ve mersin/tarsusu görebilir. yaklaşık birer gece konaklamayla hepsini görebiliyorsunuz.

klasik olacak ama
(bkz: before sunrise)

gadjo dilo-tony gatlif
latcho drom-tony gatlif

(bkz: just married)

Avrupa olmasa da şu da çok güzeldi;

(bkz: diarios de motocicleta)

otobüs (1976)
www.imdb.com

listverse.com

Yorumlarda da söylenmiş birçok film...

bandwagon adında enfes bir film vardı, festivalde izlemiştik yıllar önce..ama bulmak
imkansız olabilir , olmayabilir de..

bir yol filmi değildir amma çok güzel bir seyahati anlatır. train de Vie

avrupada geçmez ama yol filmlerinin kralı bir klasik için; (bkz: easy rider)

sarı mercedes

illa avrupa demiyorsan 'y tu mama tambien'

(bkz: agustosta rapsodi)

"whisper of the heart" var, gayet eğlenceli ve bilgilendirici...sözlükte hakkında bilgi mevcut...

wasabi vardır mesela ben çok keyif alarak izledim. yönetmeni luc besson'dur.

en azından bir kısmı geçn bir film olarak (bkz: babel)

www.hostelworld.com 'a bakabilisiniz...

Kahve dünyası'na baktınız mı?

cevahir en üst katta var. mekanın adını hatırlayamadım. çin lokantasının yanı hemen.

kadiköy kadife sokak(barlar sokagı) masal evinde var

Schiller (chiemsee)'de olabilir belki. Cevahir cin lokantasinin yaninda olan.. Cevahir'den M.koy'e yururken ana caddede sagda da mevcut.

kahve dünyasına bakmış, diğer yerlere bakçak, şilller'e olabilir galiba...eyvallah diyorum(ruz)...

susayacı kralını yapar.

tylol hotta bulunan antihistaminik (Klorfeniramin) uyutucu etki gösterir. atarax türü eski antihistaminiklerden varsa elinizde kullanabilirsiniz. taşıt tutmasına da iyi gelir.

cumartesi gecesi uyumamaya çalışsan, az uyusan ya da. gündüz tylol hot'un da etkisiyle kafayı vurursun...

bir onceki gece az uyku
+
kitap
+
bi iki ayran

derim. beni anca bunlar paklamakta..
tabi saglikli ve bilimsel degil.

tylol hot'ın genel olarak pek yararlı bir ilaç olmadığını düşünüyorum (hatta yanılmıyosam yasaklandı bi yerlerde içindeki bi maddenin fazla olması yüzünden mi ne, sallıyo da olabilirim) yine de ilaç almayınız mümkün mertebe. ayran, az uyku ve kitap üçlüsüne katılıyorum. bir de müzik tabi..

yolda solarisi izle.

az uyku-kitap genelde zaten başvurdugum ama verim alamadıgım bir yöntem.ayranı denemedim hiç.
yolda da solaris değil büyük ihtimalle hababam sınıfı askerde veya maskeli beşler ırak adlı iğrenç filmleri verecekler.en iyisi tylol hot denemek olacak sanırım.atarax ve türevlerini şimdiye kadar hiç kullanmadıgımdan kalkışmak istemiyorum.sırf şu yolculuklarda uyuyamama sorunum yüzünden bir gün ışınlanmayı icat edicem.azimliyim...

antiem isimli bir bulanti hapi iciyorum ben otobus yolculuklarinda, mecburen. hemencecik uyutuyor beni, yan etkisi sanirim, otogar cikisini zor goruyorum o derece. ama size nasil gelir bilemedim.

tylol hot, diüretik etki yapabiliyor, yani muavine ihtiyaç molası için yalvarmak zorunda kalabilirsiniz; birçok antihistaminik uyku da getirmekle beraber, bünyenize ters bir etkisi olursa, hem yolculuğunuz hem varacağınız yerde sıkıntı çekebilirsiniz.

ama, kalsiyum, magnezyum ve mineral takviyeleri uyku getirir. belki bir gün önceden çay kahve kola gibi kafein içeren içecekler kesmek de faydalı olabilir.

iyi uykular.

eczanelerde uyku gözlükleri var. yani kısaca gözleri gece moduna cevirip ilaç milaç almaya gerek kalmaz.

"antiem" veya "emedur" (ilginç bir isim!), ikisi de uyku getirir, antiem özellikle ilaç: tarafımdan test edilmiştim 2.5 ytl felan sanırım fiyatı, uykunu getirir kesin iki tane alma ama sadece bir tane al...

belirtmeden geçemicem; "basit" bir ilaç olsa da prospektüsünü mutlaka oku!

müzik: kitaro albümlerini edin, özellikle "silk road" tatlı tatlı uykuya dalmak için birebirdir, baymaz, alıp götürür, otobüsün içinde olduğunu unutturu...

iyi yolculuklar

seroquel var 50 mg almanız önerilir, biraz pahalı gerçi

biberiye çayı çok süper uyku getiriyor tavsiye ederim.

tylol hot içindeki paracetamol etkenli maddeler nedeniyle yasaklanmıştı yamulmuyosam bence bitki çayı vs içecekseniz doğadan relax yok illa ilaç içeyim diyorsanız nervikan veya unisom derim

nervikan.. uyumadan önce. hem de tamamen bitkisel

dramamine derim, uzun yolculuklarda mide bulantışına karşı kullanırım ve çok güzel uyku getirir.

turu bilmem. fakat il merkezlerine gitmekte zorlanmazsınız hemen hemen her saatte hemen hemen tüm bölge illerine vasıta vardır. il merkezinden ilçelere geçişte ise genelde minübüsler çalışıyor akşam geç saatlere kalmazsanız (yaz için 7-8 gibi) çok fazla zorluk yaşamazsınız (tabi her ilçeyi gezmedim illa vardır diyemem).

annem gitmişti ets tur ile. gayet de tavsiye ediyor ki bayağı bir araştırma yaptı gitmeden önce. ince eler sık dokur bir kadındır ben de tavsiye ederim bu sebeple. ama tur şirketinin göstereceği yerler dışında görmek istediğiniz yerler varsa turlara hiç katılmayın derim.

tur konusunda kesin kararlı değilsen k.maraş, malatya, gaziantep illeri ve ilçeleri arasında gidiş geliş, gezilecek yerler vs vs bilgilerinde yardımcı olabilirim...tur konusunda bir fikrim yok :(

çeviri masrafı olabilir mi?

çeviri masrafı değildir çünkü çevirmene cüzi bir miktar (%5-7 arası maksimum %10) veriliyor her baskıdan.

ucuz maletmişlerdir basarlarken, ya da promosyana düşmüştür. bizimkiler yeni çevirip yeni satıyorlarsa düşürmezler fiyatı

diyelim çeviriden kaynaklanıyo iyide bu adam vergi gümrük falan ödemiyomu?

arz-talep olabilir mi? tamamen tahmin. bir de kur farkı tabii.

Çevirinin telif hakları (çevirmen ücreti değil). Yani şöyle kitap diyelim ki çok eski bir kitap orijinali atıyorum 1924'te yayınlanmış. O eser artık public domainde olduğu için bunun telif hakkı yok. Bastır bastır ucuza sat yani (Orijinal klasiklerin falan ucuza satılmasının nedeni bu). Ama aynı eseri siz Türkçe'ye çevirdiğiniz zaman bir nevi yeni eser yaratmış oluyorsunuz ve onun telif hakkı (yeni üretilmiş olduğu için) var. Farkın birazı burdan kaynaklanıyor.

İkinci neden ise economies of scale. Orijinalini basan çok bsıyor, birim maliyeti düşüyor.

sui'nin dediğine ekleyeyim, türkiye'de bir kitabın baskısı en baba 5000 filan yapılır, adam yüzbinlerce basmış ki bize kadar gelmiş, haliyle maliyeti düşüyor.

ninja scroll iyidir bak fantastik ufak bir anime serisidir.

afrosamurai

Rurouni Kenshin

Lone Wolf and Cub

samurai x

Samurai Deeper Kyo

ronin warriors

Samurai Pizza Cats :)

basilisk var (iyi-kötü yorum yapmicam) mtv tr'de yayınlanıyor şöyle bir göz at seversen indirirsin..

film olarak izlemişsin birşeyler ama bilinçaltım "crouchin tiger hidden dragon" ve "hero" filmlerini hatırlatmam ve izlemediysen mutlaka izlemen için dürtüklüyor beni...

samurai seven

anime değil ama takeshi kitanonun zatoichi filmi vardır,dadından yenmez.

dvd playerinin 5.1 çıkışı varsan x540'tan memnun kalırsın arkadaşımda var oradan biliyorum. ha diyorsan ki üstün performans istiyorum azıcık daha paraya kıyıp z5500 alacaksın gerçek ses kalitesine doyacaksın. 200 ytlye über ultra mega herkül bir sistem bulamazsın sonuçta

bendeki dvd çalayır bu www.toshibashop.com.tr
yalnız nerde okudum hatırlamıyorum ama forumların birinde x-540 için sadece 5+1 ses kartı olan pc'lerden bu özelliğin çalıştığı yani dvd player'dan sadece beş hoparlörden ses geldiği yani surround etkisinin alınmadığı vs yazılıyydı...

benim de tavsiyem butceni biraz daha yukselt olurdu. Ancak madem para bu, philips ve logitech urunleri o rakam araliginda pek tatmin edici olmayacaktir (5+1 icin tabii, yoksa ortalama stereo hoparlor alinir o ayri)

bunun yerine mesela jazz'in J9940 modelini alabilirsin. Bulmak zor olsa da, imkansiz degildir. Yine jazz'in biraz daha pahali ve biraz daha ucuz 5+1 modelleri var. Bu aletlerde muhtesem kaliteler alamazsin, ancak o paranin karsiligi olacak en iyi performansi kesinlikle alirsin.

geçmiş olsun, öncelikte doktor değilim sadece tıp sektöründe çalışan bir çevirmenim, doktorun (teşhisi koyan) sana büyük ihtimalle durumu anlatmıştır ama ya anlamadım :) ya da o anlatmadan es geçti. kalp ritm bozukluğunun çok ciddi olmayan bir formu olduğu için doktorun pek bilgi vermemiş olabilir ki endişelenmene gerek yok diyebiliriz buradan hareketle.

şöyle bir4 bilgi verebilirim yine de (buradan araklanmıştır www.healthcentral.com )

"çok ciddi olmayan hafif bir kalp ritm bozukluğudur. yaşlılık, tansiyon, endişe, aşırı yemek yeme, kafein-sigara-alkol gibi uyarıcı maddeler ve dekonjestan'lar da bu bozukluğun gelişimine katkıda bulunuyor, başka ciddi bir kalp-damar hastalığı eşlik etmediği sürece ciddi bir durum değildir ama EKG vs gibi kalp parametrelerinin ölçülerek bu bozukluğun kalp krizi veya ani kalp krizine bağlı ölüme neden olma riski incelenmelidir, bu incelemeler sonucunda yüksek bir risk tespit edilmezse veya kalp krizine eğilim yaratan başka bir risk faktörü söz konusu değilse aktif bir tedavi uygulanmaz."

not: bir daha gidersen aynı doktora veya başka herhangi bir kardiyologa bu sorunu ona da sormanı öneririm...

bence derdini önce bir diyetisyene anlatmalısın. burda sana şunu ye bunu ye, keçi boynuzu pekmezini kahvaltı sofrandan eksik etme, falan derler ama sonuçta bu senin sağlığın.

önce aramayan inan! sonra "kilo alma olayı" diye arat duyularda orada yazılan uzun önerilere göz at...hörmetler!

günde enaz 1 saat, mümkünse 2 saat spor yap! koş yada bisiklet sür mesela. yediklerin enerjiye dönüşüp kas olarak vücüduna yapışacakttır. saygılar.

saçma sapan abur cuburlar yiyerek sadece damarlarını tıkar kalpten gitme ihtimalini artırırsın (kolestrol vs bazlı milyon tane hastalığı saymıyorum bile) ha ye ama sağlıklı besleneceksen her dakika yeme arada ucundan azıcık

@cinematograpy
normalde baslık acarken arama yaparım her platformda ama bu sefer niye yapmadıgımı bilmiyorum :)
buna benzer başlıklar zaten varmış onları okusaymışım , gerekli cevaplar yazılıymış.
teşekkürler.

korkutmak istemem ama guatr hastalarından bazılarının metabolizması oldukça hızlı çalıştığından deli gibi yeseler de kilo alamıyorlar. mutlaka bir doktorun uygun testleri yapması lazım.

şunu yap bunu yap kilo al diyenleri dinleme gidip önce bir check-up'a gir sonra da bir diyetisyenle uygun bir program yapın. sözlükte diyetisyen arkadaşlar olacaktı biraz araştırırsan ilgili başlıkları bulabilirsin kendilerini. saygılar, geçmiş olsun.

kaç yaşındasınız? ben 25-26 yaşıma kadar aynı sizin ölçülerdeydim, öküz gibi de yemek yerdim ama kilo alamazdım. şimdi daha az yiyorum ama kilom 80 civarında. sigarayı bıraktım, kendi çapımda spor yapıyorum, yararlı oluyor.

sigara içiyorsanız bırakın derim ben, spora gitmeseniz bile evde şınavdı mekikti falan yapabilirsiniz bir şeyler.

gidip tiroid hormonlarina baktir dahiliyede. tsh kac? hipertiroidin olabilir.

gece yatmadan evvel karbonhidrat temelli yemekler ye... ne bileyim bol sarımsaklı mantı, mayonezli ton balıklı makarna, su böreği...

işin aslı pek hastaneyle falan uğraşmak istemiyorum :( malum ssk falan yok...
ama sozlukten diyetisyen bulmak iyi fikir :)
@pispinti şu an 19 yaşındayım sigara kullanmıyorum,kendi çapımda ağırlık mekik şınav gibi haraketler yapıyorum.gizli guatr olabileceğinden dolayı yaptırdık kan tahlili, sanırım dediğiniz gibi hipertiroid var, tam hatırlayamıyorum şu anda. alet olarak bisiklet de var evde onu da yapıyorum nadiren de olsa. spor yardımcı olacaksa, spor aktivitelerimi hızlandırayım :)

gece yatmadan tatlıya kesinlikle abanma. senin çözümün o değil.
tiroide baktırman önceliğin olsun. sonrasında iştah açmak için yemek önceleri pekmez benzeri şekerli gıda tüketimi sana yardımcı olacaktır.
kısa süreli yüksek şiddetli, vücut geliştirme benzeri sporlarla birlikte, aşırı değil doğru beslenmen gerek.
Gün içine yaymak koşuluyla karbonhidrat ve protein alımını arttırmalısın. Misal bulgur pilavı, incir gibi bağırsakları fazla hızlı çalıştıran seni ishal yapacak gıdalardan uzak durmalısın ki, yediklerin iyice emilsin. gün içinde sık sık yemek ye ve mideni bir seferde abanarak değil aralıklı olarak sürekli dolu tut.

şehir içi sürekli aynı güzergahta evden işe, işten eve arabayla gidenler için de olabilir belki böyle bir duyuru sistemi

orgutlendiniz mi karde$im hepiniz.. ankara'da herkes ayni $eyi konu$uyor, ne muhimmi$ la. konu$acaz compumaster ile, sabir.

süpersonik olur valla, hele bayram seyran dönemlerinde yani hem bilet bulması zor hem de o kadar yolu bir sözlükçü ile gitmek enteresan bir deneyim olur, dört kişi bir araba doluşup anadolu illerine doğru yol alsak tadından yenmez yani, yazarız döndükten sonra otostop maceralarını sözlüğe...bir el atınız!

yoğun adamlarız biz haşırt h kardeşim. hayatımız yolda geçiyo napalım.

Gavurun (bkz: carpool) dediği şey bu, olsa güzel olur tabi...

E o zaman 20-21 ocak tarihlerinde adana dan istanbula dönen var mı :)

bu yazın ege'ye giderken lazım asıl.

bir donem oyle siteler acilmisti.
Omurleri kisa oldu ama.

ayri bir ara yuz olsa millet isine tekil degil cogul gitse mesela...

sabahları etiler/bebek/hisarüstü tarafından yeşilköye giden varsa, servisi kaçırdığımda başına ekşirim. Ama yolcu koltuğunda sürekli frene basarım, o ayrı.

biyoloji gelişti. artık daha uzun süre taze kalan meyve/sebze/tahıl üretilebiliyor. bilim gelişti, katkı maddesi olmadan doğal şeyler atarak tazeliği uzun süre koruyabiliyorlar.
belki şişe teknolojisi falan da gelişmiştir bilemicem.

üstünde katkısız yazıp da içindekiler kısmında monosodyum glutamat içeren hazır çorbalar var piyasada, nasıl katkısız diye düşünüyor insan ister istemez..

(bkz: monosodyum glutamat)

anlaşılan katkısız gıda ve organik gıda farklı şeyler.

bu işleri denetleyen kurumların bu ürünleri üreten firmalarla çoğu ülkede şu veya bu şekilde organik bağı bulunmaktadır.

reklam denetleme kurulu'nun reklamcılardan oluşması gibi bir şeydir bu aslında...

şahsen giderek kendi yaptığım yemek ve salata dışında bir şeyler yememeye, kendi yaptıklarıma da kendi ezdiğim öğüttüğüm baharattan gayri toz katmamaya meylediyorum giderayak.

çoğu zırva gibi geliyor bu katkısız iddialarının bana (bilimsel konuşmuyorum dikkat edersen!!!), hayır içindekiler kısmını okuyunca zaten bir sürü zamazingo var içinde nassıl oluyo katkısız oluyo anlamadım...bir kere bazı ürünlerin raf ömrü mutlaka doğal olmayan üretim teknikleir kullanıldığını gösteriyor. diyelim ki x meyvesi normal şartlar altında (bahçeden toplayıp dolaba koyduğunda) 2 hafta çürümeden kalıyor ama sen bunu x ürününe katıp 3 ay raf ömrü biçiyorsun diyelim...ee o zaman yani "katkısız" olmuyor bu...yani içine birşey katılmasa bile (doğal olmayan birşey yani) üretim prosesinde illaki doğal olmayan birşeyler var demektir ki yoksa bunu bir "ürün" olarak seri üretimle hazırlayıp sunmak mümkün değil. aha aklıma örnekte geldi, malatya kayısısı varsa işte onu daha uzun süre raf ömrü olsun diye böyle bir çadır içinde kükürtle bi işleme tabi tutuyorlar (çok karmaşık diil sıradan üreticiler bile yapıyo) ve sonunda onuda organik diye satıyorlar veya markette katkısız kayısı diye alıyoruz sonuçta ama işte katkısız değil, yani doğal olmayan birşeyler var illaki mideye girene kadar...

ee napıcaz köye geri dönücez kaçıp gidickmiyiz buralardan..maalesef hayır. katkısız olduğuna kendimizi inandırmaya çalışıcaz başka çare yok, var mı!

cevapların bir çoğu doğru değil. hele biyolojinin gelişmesi ne demek, hiç bilmiyorum.

gıda katkı maddeleri zararlı olacak diye bir kural yoktur. bunun yanında, kullanılmalarının sebebi, ürünün raf ömrünü uzatmak, daha ucuza mal etmek, üretimde kolaylık sağlamak vs. dir. piyasaya katkısız gıdaların sunulması, "ananızın elinden çıkmışcasına" mottosu altında biraz daha fazla müşteriye ulaşabilmektir. bunun yanında bunu yaparken, gıda katkı maddesi kullanılarak elde edilen avantajlardan bazılarından feragat edinilir.

tse iyi çalışan kurumlardan biridir (en azından benim gördüğüm gıda laboratuvarları bazında) ve bunları da elbette kontrol ediyorlar.

dikkat ederseniz harf oyunlu cin yazıdır onlar. "bilmemne ketçap. katkısız, saf" demez genelde. "koruyucu katkı maddesi içermez" der. yani her türlü koruyucu özelliği olmayan katkıyı içerir. mesela msg içerir, envayi çeşit kanserojeni de içerebilir ama sadece raf ömrünü arttıran katkılar içermez. bunlar içermediği zaman, raf ömrü 1 yıl olan ketçap 3 ayda bozulur. katkı maddesi sadece raf ömrünü uzatıcı bir şey değildir ki. lezzet verici, kıvam arttırıcı, parlak gösterici bilumum katkı vardır. bunlar koruyucu katkı değildir, bol bol basarlar gıdaya. ama ne bileyim raf ömrünü uzatan katkıları koymayıp "koruyucu katkı maddesi içermez" derler. biz de zannederiz ki sapsaf ketçap o. sanki anamın salçası.

''burhan felek spor kompleksi'' içerisinde bulunan kapalı yüzme havuzunda gayet iyi hocalar eşliğinde gerçek anlamda yüzme öğretilir. öyle şapada şupada da değil hemde.. harbi yüzme..

güzel..teşekkürler
peki başka?

istek acıbadem okulunun da hoş bir havuzu vardır. sağlık raporu ve üyelik aidatı ödeyerek yüzebilirsiniz. Ayrıca levent tarafında spor yazarları derneğinin de havuzu vardır diye biliyorum. bakınız www.tsyd.org başka alternatifler de var tabii.

sisli belediyesının var
enka nın var
enkanın yanında namık ekin var

ümraniye'de...dışardan güzel görünüyor içini hizmet ne durumda bilemem...
www.ibbsporetkin.com

not: taksim-şişli civarlarında bir yerler yokmu dur ki?

beyoğlu belediyesi'ne bağlı iki tane kapalı yüme tesisi var. birisi cemal kamacı spor tesisleri diğerde $i$hane kasımpa$a arasında yeni açılan kapalı spor tesisisidir. fiyatları ve durumları iyi diye biliyorum. belediyeden detaylı bilgi alabilirsiniz. bir de genel olarak tüm tesislerin olduğu link var onuda incelerseniz faydalı olur.
www.ibbsporetkin.com

yeditepe üniversitesi.

mükemmelsiniz dostlar.. teşekkürün bini bir para size..
buraya yazılan her bir havuzda her biriniz için birkaç kulaç atacağım ..
esen kalın..

Kağıthane şelale evlerinde var bir adet. 2 sene önce aylık 100 kağıt sınırsız idi.

bir de ataköyde olimpiyat evinin kenarında olimpik bir yüzme havuzu var, ücretleri geçtiğimiz sene aylık 80-90 ytl idi yanlış hatırlamıyorsam. haftada 2 gün (pzt-çarş veya salı-cuma) saat 9-10 arası faydalanabiliyorduk havuzdan. farklı seviyeler için ücretsiz yüzme dersi verenler vardı. oldukça temiz ve büyüktü havuz. yanlız işte haftada 2 gün ve belirli saatlerde olması sıkıntı tabi.

bir de şöyle bir adres var, belki faydalı olur.
www.istanbul.net.tr

süngerbob ta çalanı p2p zımbırtılarında spongebob theme diye aratırsan bulursun. bulamazsan bana msj at yolliim, diğerini bilmiyorum ama ismini ve yanına "theme" yazarsan yine bulursun pke muhtemel şekilde!

yalnız dediğim şarkılar dizinin sonunda çalıyor.theme olarak arattırmıştım önceden sanırım dediklerin de dizinin başında çalanlar."are you ready kids??" diye bağıran kaptanı istemiyorum (: bu değilse alabilirim. ama msj özelliğini kullanamıyorum.

www.divxplanet.com bu sitede aradığın tüm bilgileri bulabilirsin...

torenntlerden cok daha kolay fakat kucuk bır ucret karsılıgı en rahat ındırme yontemlerınden bır tanesını anlatıyorum. :))
bir rapidshare accountu ,
bir adet flashget adlı program,(firefox kullanıyorsan flashgot ta lazım)
fılm bulabılmek ıcın kullanabılecegın siteler :sharebus.com ,cithiz.com ,rslinks.org (bu uc tane senın butun gereksımınıı karsılar sanırım )
altyazı :divxplanet.com
birde : k-lite codec pack ve bsplayer adlı programlar da lazım.

ilk basta butun programları kur bılgısayarına ,ardınsan
sitelere gırıyorsun begendıgın fılmlerın altında fılmlere aıt rapıdshare linkleri oluyor , iste o linklerin hepsını secıp sag tıklıyorsun ,secılenlerı flasget ıle ındır demeden once flashget 'e rapidshare kullanıcı adını ve sıfrenı yazıyorsun ardından ok basıp arka yaslanıyorsun.
ızlemeye baslamadan once dıvxplanet adlı sıteye gıdıp fılm altyazısını bulup onuda ındırıyorsun .
en son bsplayerda fılmı baslatıp , altyazıyı surukleyıp fılmın ustune bırakıyorsun ...
iste hersey bu kadar kolay .
iii seyirler

ayrıca lost fınal bolumunude rslinks.org mutlaka bulursun demek ıstıyorum...
:)

canlar çok güzel yazmışsınız, hele 3.cevap veren arkadaş bayagı bir ayrıntılı anlatmış ama ben bütün bunları yağana kadar gidip 2 milyona cd alır izlerim.Cidden teşekkürler ama çok zahmetliymiş bu iş.esasında bir sektor olabilir o bütün filmleri indirip alt yazıyı ekleyuip hazır bsi k lite kodekini yükletyip.ama benim bünyaya biraz agır gelir.Bir dahaki aya kadar bunları çözebilirsem tekrar danışırım size.
hafız ali den selamlar :=)

e siz ne sanıyordunuz ki kapınıza kuryeyle filmlerin gönderildiğini mi? evet gidip vd de kiralayabilirsiniz ama netten 1-2mbit bağlantıyla, kompüter günde 8-10 saat açık olmak kaydıyla günde 4-5 adet neredeyse dvd kalitesinde film indirebilir bunları ilelebet izleyebilirsiniz. tek yapacağınız altyazı bulmak.
biraz kurcaladıktan sonra gayet kolay birşey gözünüzde büyütmeyin, anlatan arkadaşların emeğini heba etmeyin derim.

(ayrıca hepsi bir yana bi filmi indirip seyretmek balık tutup pişirip yemek gibi haz veren birşey.)

birde ayda fazladan 80 ytl verdiğine göre nette bir şeyler indirmeyi ziyadesiyle biliyor olman gerekiyor. bu kadar donanımın varsa film indirmek aslında çok kolay olmalı senin için.

isicam reklamiydi sanirim.

trakya cam reklamıdır.

bu reklamdan çok önce bir furya halinde bu olay esmişti orda burda
"sand animation veya sand painting" deniyormuş...
bir örneği: www.youtube.com

Ilana Yahav bu isimle ara bulursun baya örnek. (www.sandfantasy.com kendi sitesi)

christina aguilera - dirty

Alex Gaudino - Destination Calabria
Sunblock Feat. Sandy - Baby Baby
Fedde Le Grand - Put Your Hands Up For Detroit
De Souza - Guilty
Fedde Le Grand vs Camille Jones - The Creeps
Mason vs Princess Superstar - Perfect (Exceeder)

Stars are blind - Paris Hilton yengeden, hunharca bir çalışma.

groove armada - I see you baby(original mix)

- elinize, görsel hafızanıza gurban olam.çok faideli olacak bu başlık.

yok mu daha dostum? terazilere tıklıyoruz, emeğiniz boşa gitmeyecek.

Groove Armada - My Friend (aslında bu sayılmaz ya, çok severim kendilerini zaten)
Carmen Electra - 2-4-6-8
Junior Jack - Stupidisco
Michael Gray - The Weekend
Prodigy - Smack My Bitch Up
Tuğba Ekinci - O Şimdi Asker

İnternette bununla ilgili kaynak vardır yeterince zaten.

Abi hepsi ve daha fazlası için;

(bkz: video kliplerin pornolasmasi)

bir de hip-hopçı, rapçi, r&bci abla ve abiler bu işin üstadları sayılır, duayen kabul edilirler.

dostum porno falan ayıp olmuyo mu? ahahahaha
ne pornosu arkadaşım sen yanlış anlamışsın beni, çok rica ederim ahhaahahaha
(+rep eywallah colonizer :))

Tim Deluxe Feat. Sam Obernik - It Just Won't Do

geceleri bir saat number one tv izleseniz burada yazılanlardan çok daha fazla isim toplayabilirsiniz sanırım.. şahsen ben utanıyorum çoluk çocuğa izletmiyorum..

acil lazim üstadım.tv karşısında vakit geçiremeyeceğim.
hem çoluk çocuk var aynen.

bir demet akalın klibi hatırlıyorum bol göğüslü ama adını çıkaramadım.


mvp - rock your body'var direk et pazarı.

britney spears-gimme more
madonna'nın yeni klipleri
beyonce-naughty girl snrm

-whos_your_daddy die bi sarkisi var satisfaction u soyleyenin.

chris isaak - baby did a bad bad thing

erotik klip valla

Sunblock - First Time
Sunblock - I'll Be Ready

Benny Benassi - Who's your daddy? (+18)

Benny Benassi - Change Style

www.youtube.com
Bunda birçok klip karıştırılmış süper olmuş, şarkı da süper...

Madonna - Erotica (+ 18) :)

gülşen'in bi klibi vardı. ilginç bi kıyafetle çekmişlerdi klibi

the beloved- sweet harmony

ayrıca bi de grubun ismini bilmiyorum ama şarkı ismi: "destination unknown"
televizyoncu olmanın yararları işte:)

amma bilgi yapmış bu başlık..ekliyorum emule e hehehe

hepinizin tuttuğu altın olsun!!! gelecek kuşaklar hepinizi saygıyla anacak. var olun, nur olun.

max graham - owner of a lonely heart(remix)

compumaster,robin,
bu başlık ziyan olmasın, çeyize alın lütfen :)

Ida Corr vs. Fedde Le Grand - Let Me Think About It
Out Of Office - Hands Up
Lene Alexandra - My Boobs Are OK
Lifelike & Kris Menace - Discopolis (+18)

ermanen sana 8 tane rep verdim aga. caps'de koy 16 vericem söz olsun.

Alibi VS Rockefeller - Sexual Healing
Bob sinclar feat fireball - What I want
Armand Van Helden feat. Tara McDonald - My My My
Soulcast Ft Indian Princess - Someone Like Me
Tila Tequila - I Love U (+18)

Josh Wink - Higher State of Consciousness
www.youtube.com

2. videosu olduğu için bunda link verdim.

Yazdıklarımın hepsi youtube'da var zaten. Sayende bilgilerimi de tazelemiş oldum :)

Bi de tabi;

www.youtube.com

www.youtube.com

Lee Cabrera - I Watch You! (Extended Ian Carey Mix)
youtube.com

orta düzeyde alabilirsin...fazlasını alma ama!

www.northdevonhealth.nhs.uk

öncelikle klasik olcak ama bir doktora görün. ama yok uğraşamam dersen de çoğu spor salonunda böyle şeyler var kiloalma programı hesabı. ama dikkat et genelde salonun hocası kendi elindeki tozları sana satmaya kalkar, sen bi kaç yere sor tozların ismini al ve o isimleri araştır derim. %100 bitkisel olanları da var onları kullanabilirsin. ancak çok detaylı ben de bilmiyorum.

hocam sakın spor yapmadan bulk işlerine bulaşma.. bundan 2 sene once bi dünya para verip almıştım, 100gr bile almadım.

iki kere klasik olacak ama gerçekten önce bir doktora görün, endokrinoloji (hormonlar vs) ve bir beslenme uzmanına görün önce, hormonal bir sorun olabilir ki bunu yemekle çözemezsin...buraya sorduğuna göre buna pek niyetin yok diye düşünüyor ve tavsiyelere geçiyorum:

* kesinlikle ama kesinlike hocaların sana hemen satmaya çalışacağı "kesinlikle bitkisel, hiç bir yan etkisi yok, herkes kullanıyor, bu steorid-iğne değil bak hacı" gibi pazarlama tekniklerinin hüküm sürdüğü ürün olaylarına girme...

* bu konuda profesör çoktur, herkes bildiğini iddia eder (paradoks: bende aynını iddia ediyorum ama hemen atlama dur dinle) ama bu durum kesinlikle bireysel koşullara, genetik unsurlara, hormonal dengeye vs vs bağlıdır.

* ben kendi tecrübemi anlatırım, izlediğim yöntemi, elde ettiğim sonuçları anlatırım tatbik etmek, üzerinde düşünmek paşa gönlüne kalmış.

* öncelikle amacın sadece ama sadece kilo almak olsa bile spor olmadan buna kalkışma, birincisi sağlığını bozarsın ve ikincisi spor olmadan iştahın açılmaz. spor derken eğer mümkünse bir salona yazıl ve hocanın vereceği adaptasyon programına başla ve ona sadece kilo almak istediğini belirt, dolayısıyla (ve umarım) sana çok kalori yaktıran hareketler yerine amacına daha uygun haraketler verecektir. böyle bi imkanın yoksa bisiklet, yüzme havuzu, koşu vs gibi olaylara odaklan, ama ne yaparsan yap düzenli olsun (ben uğraşamam diyorsan sen bilirsin, amacın bunu gerektiriyor) (rocy'nin hocası ne hissediyor yeni yeni anlıyorum)...

*sporu hallettik diyelim, (bu işin sadece %25'i spordur sadece, cidden öyle!), sıra geldi dinlenmeye (bu da diğer %25'i). günde mutlaka en az 7 saat uyu ki büyüyesin, uykusuz olmaz bu iş, oturup tv karşısında dizi izlemek veya sözlüğe takılmakla da dinlenme olmaz, uyicaksın, deliksiz mışıl uyku hormon salgılanması açısından en ideal yöntem.

* ve geldik esas olaya, beslenme (kalan %50 bununla alakalı oluyo): onu bunu yemem diyorsan hiç devamını okuma, amacın yemeni gerektiriyor ama seni anlıyorum hayvan gibi yemek yiyemiyorsun belli o yüzden sana besleyici ama az yer kaplayan besinler önericem, bu arada en başta yazmam gerekirdi ama burada yaziim, bu yöntemlerle 63 kg'den 74 kg'ye iki ayda gayet sağlıklı ve neşeli bir şekilde eriştim...bilgin olsun ve göt-göbek yapmadan oldu bu artış).

* her gün ama herün mutlaka yumurta yemelisin, en ideali haşlanmış yumurta, ama sadece akını yiyeceksin sarılarını yeme ya da sadece bir tane ye, kaç tane yemem lazım deme yiyebildiğin kadar ye (ideali 5 senin için). günde mutlaka bir litre süt iç, seviyormuşsun da zaten, ama yarım yağlı olanlardan iç ki onlar daha ucuzdur ;) ve yağlanmamış olursun, tavuk eti hem ucuz hem sağlıklıdır, özellikle göğüs tüket, her gün azda olsa mutlaka haşlanmış ya da ızgara göğüs eti tüket, kırmızı ette iyidir ama hem pahalı hem de aşırı tüketmek hastalıklara gebedir dolayısıyla arada yersin ufaktan, mutlaka balık yiceksin, atlama hemen yemem-uğraşamam diye ton balığı diyorum konserve yani, bir kutu ye (büyük olması ideal) ama yağını süz öyle ye, mutlaka makarna ye, korkma yağlandırmaz ama sossuz yiyeceksin yoğurt kat, az yağsız peynirle sütle sos yap vs vs ama mutlaka makarna ye, baklagil tüket nohut, fasulye, barbunya, bezelye ye konserve, patates mutlaka tüket ama kızartma değil (keşke olsa !) haşlanmış ya da fırında pişmiş ye ki çok etkili karbonhidrat kaynağıdır patates, bol bol pirinç tüket lapa-pilav ama az yağlı olsun, mutlaka hergün fındık-fıstk-ceviz ye 100 gr da olsa ye, şimdi ben bunların hepsini nassıl yerim deme hemen, spor yaptıkça iştahin açılacak, inan ben senden daha çok şeye burun kıvırırdım ama vücudun alışkanlığı değişiyor zamanla...soda iç her gün bi tane mineral için...bol bol da su iç, bunlar yemen gerekenler.

* uzak durman gerekenler (elinden geldiğince diyorum, tamamen olursa süper olur yani): kola içme, gazlı içeçekler içme, kızartmalar-börekler-çörekler iptal, fast-food asla...bu perhizin nedeni vücutu

daha yazardım ama bunların yarısını dikkate alsan yeter diyerekten satırlarıma son veriyorum, ha unutmadan bunlar uzman görüşü değil, sıradan bir kullanıcı fikirleri, tecrübeli biraz ama bir doktorun görüşlerinin yerini tutmaz, sen yine de doktora git önce sonra bunlara bakarsın...bir sorun olursa mesajın hemen karşısındayım...kolay gelsin...

kilo alma aslında yanlis bir yaklasim...daha cok idealime nasil yakinlasirim demen daha dogru...öncelikle BMI yani vücut kitle endeksin 15.7 gibi sagliksiz bir rakam cikiyor (normali 18.5-24.9 arasindadir)yani senin ideal kilon 58-73 araliginda bir yerlerde olmali. vücut agirligini etkileyen bircok faktör var, sadece yemekle kilo alinmaz. detayli bilgi istersen mesaj at, konusuruz.

Metabolizma hızlıysa kilo almak zorlaşır, yaşlandıkça metabolizma yavaşladığı için kilo almaya başlarsınız ama şimdi almak istiyorsanız doktora gidip kontrol edilmelisiniz ve ona göre bir yöntem izlemelisiniz. Eğer doktora gitmek istemiyorsanız cinematograph arkadaşımızın dediklerini uygulamalısınız... Ama her kişiye göre bu tavsiyeler değişebilir..

Buyrun bir kaç cevap da burada:
(git: 15989)
(git: 10658)

Evde 3000 sayfa bir Harrison Internal Medicine kitabı var, ki bildiğim kadarıyla dahiliyenin en temel kitabı kabul edilir, dilerseniz ilgili sayfaları tarayıp mailinize atabilirim. Maalesef evdeki doktor ben değilim, kendisi de şu esnada yakınlarda değil.

Geçmiş olsun, umarım halledilebilcek bir durumdur.

öncelikle geçmiş olsun,

bu konuyu kesinlikle bir onkologa danışmalısın, zaten hastanın düzenli olarak gittiği bir uzman vardır, merakını anlayabliyorum ama bu konuda ilk elden bilgi (hastalığın durumu düşünüldüğünde) daha faydalıdır bence..

ikincisi bu türdeki hastalıklarda (ilaç çevirilerinden bildiğim kadarıyla) yaşam süresi, hastalıkta ilerleme görülmeden geçen süre, tedaviye verilen yanıt, eşzamanlı hastalıkların etkisi vs vs çok değişken konular, yani neredeyse her hastaya göre değişiyor bu süreler/koşullar, bir tedavi geliştirilirken (ilaç, kemoterapi vs) yapılan test çalışmalarında bazı hastalarda 5 yıl bazılarında 3 ay yaşam süresi görülüyo veya tedaviye bazılarında tam bazılarında kısmi yanıt alınıyor, yani kısacası kesin bilgi bulmak imkansız ki doktorlar bile kesin yanıtlar veremiyor bu konuda...

yine bir uzmana danışmanı önerdikten sonra şöyle ki: diyabet zaten bütün hastalıklarda komplikasyona neden oluyor, zaten yaşam süresini etkileyen diyabet (genelde) değil KLL olacaktır ama erken teşhis gerçekten çok önemli dolayısıyla tedavi "şansı" daha yüksek, sadece ağızdan alınan ilaçlar sanırım yeterli olmayacaktır, kemoterapi (genelde damardan uygulanan ilaçlarla) gerekir yakın zamanda, kötü huylu kanser türlerinde tedavi daha zor tabi ama tamamen iyileşen vakalar da okudum/duydum...etkin tedavi uygulandığında, erken teşhis olduğunda ve hastanız tedaviye iyi yanıt verdiğinde endişelenicek bir durum olmaz sanırım (umarım). tekrar geçmiş olsun...

www.nlm.nih.gov

"Half of patients diagnosed in the earliest stages of the disease live more than 12 years."

KLL genellikle geç yaşta ortaya çıkan bir hastalık, yani 60'ından sonra görülüyor genellikle. Ortalama görülme yaşı da 70. Bence ortalama ömür biçilmedeki kıstas hastalıktan ziyade görülme yaşıyla ilgili. Misal 70 yaşında teşhis edilmiş bir hasta 12 yıl daha yaşarsa 82 eder ki bu Türkiye ortalamasının bayağı üzerinde bir yaş. Sonuçta nüfusun yüzde kaçı 82 yaşında kadar yaşıyor. Bence burada daha dikkat edilmesi gereken şey diyabet, zira diyabet kalp damar hastalıklarından savunma sisteminin zayıflamasına kadar bir çok hastalığa zemin oluşturuyor.
KML'de erken evrede yakalanan hastalar genelde takip ediliyor. Hastalığa bağlı komplikasyonlar ortaya çıkınca kemoterapi yapılıyor. Denenmekte olan başka tedaviler de var.
Yukarıda verdiğim linke bir göz atın, umarım hastanız şifa bulur.

web sitesi icin tip terimleri konusunda ne kadar genis bir dagarcigi var emin olmamakla birlikte www.zargan.com'u onerebilirim

zargan in medikal sözlük bölümü tatmin edici sayilir. edinebilirsen bir pars tuglaci sözlügü de alabilirsin. eskidir ama yardimci olur. medikal ceviride asil sorun zaten terimlerinin büyük bir kısmının abidik gubidik türkcelestirilmesi sanirim. bugün radyoda süpleman diye birsey söyledi spiker bayan eline verilmis bülteni okurken, büyük ihtimalle supplement demek istedi.

medikal ingilizce kursunu da iyi ingilizce bilen bir doktor veriyorsa bir anlami var. onun disinda gel abi ögreteyim diyenden uzak dur bence.

doktorlara eşantiyon olarak dağıtılan "helipak sözlük" gibi tıp sözlükleri var. işinizi göreceğini sanıyorum. bir reprezantla konuşursanız ayarlar.

diğer bahsedilenlerin yanı sıra
www.tipterimleri.com
www.tureng.com

ayrıca, google aslında dünyanın en iyi sözlüğüdür aradığın terimi yaz oraya, tr seçeneğini seç yanına da ilgili bir kaç terim yaz yayınlanmış makalelerden mutlaka bulursun, olmadı bana sor (hele yiğit hele) ;)

Paniklemeyin öncelikle ve ne olur ne olmaz bir şey kaydetmeyin şu an bilgisayara (özellikle klasörün oluğu sürücüye). Gizli dosyaları göster demişsinizdir sanırım?

google desktop'ı kur bilgisayarına onunla da bir arat bakalım belki çıkar!

evet, gizli dosyalar gösterilir durumda. klasörü en son 10 gün önce açmıştım. hafızamı 10 gün öncesine çekmeye çalışıyorum, ama anormal hiçbir durumla karşılaşmamıştım, eminim. hatta o sırada, bir ara şunları bir dvdye atayım diye geçirmiştim kafamdan. neden o an yapmadıysam :(

acaba windowsun sistem geri yüklemesi işe yarar mı?

Şunlara bir bakın olmazsa;

(bkz: data recovery programlari)

kurtarmak/incelemek istediğiniz sürücüye kurmayın programı.

recovery nin ise yaramasi lazim, sonucta isi bu. karambolde sildiginiz sistem dosyalarini falan geri getirebiliyo, buna sahit oldum. hd'nin o kismi eskaza hasar gormemisse falan filan getirir.

kilitli dosya zaten windows un ara fonksiyonuyla bulunmaz kesinlikle. gizli dosya değildir o. gezginde de görüntülenemez. ben de folder lock kullanıyorum. programdan kaynaklanan bir sorun olabilir. programın hangi dosyaların kilitlendiğinin kaydedildiği dosyadaki veri silinmiş olabilir de nasıl olmuştur bilemeyeceğim. kullandığınız programın teknik desteğine ulaşın derim. emin olmak için kilitlediğiniz klasörü tuttuğunuz klasörü silmeyi deneyin. silinemiyor diyorsa klasör hala içinde demektir. siliniyorsa sorun var. eğer silinemiyorsa unlocker yazılımını kullanarak o klasörü saklayan yazılımı görüntüleyebilmeniz lazım. o zaman zaten yazılımdan kaynaklanan bir sorun olduğunu anlarsınız.

bence norton ghost kullanarak sürücünün kalıbını al, bütün sürücüyü başka bi sürücüye kaydederek yapabilirsin bunu, sonra o kalıp dosyayı yine norton ghost yardımıyla içini gez, ya da komple çıkar,

denenmiş ve üzerine başka isletim sistemi kurulmuş sürücünün kullanıcı dosyalarına bu şekilde erişilmiştir

tools seçeneği içinde, compare and merge documents.

evet var böyle bir özellik, çok işe yarıyor, şöyle ki:

bir word dosyası açıyosun, sonra "araçlar" dan "belgeleri karşılaştır ve birleştir" seçeneğini seçiyorsun, karşına yeni bir pencerecik çıkıyo karşılaştıracağın dosyayı seçmen için, burada karşılaştırmak istediğin dosyayı seçip "birleştir" e tıklıyorsun, yalnız "biçim bul" diğe bir seçenek (en altta) genelde işaretli olur onu kaldırırsan daha iyi olur birleştir demeden önce çünkü iki dosya arasındaki şekil farklılıklarını da buluyo (tabi bu farkları da istiyorsan kalsın), kısa bir sürede sana kırmızı-mavi işaretlerde ne eklenmiş, ne silinmiş gösteriyor, sağ tarafa da açıklamalarını yazıyo...yapamazsan mesajla ulaş msnden anlatiim...

o telefon icin micro sd kart almaniz gerekiyor.
www.nokia.com.tr

verdiğim linkte "cep telefonlarında kullanım sırasında bekleme süresini azaltır bikbik..." yazıyo...hmsss! bi buldurun be :)

simdi sunu soylemek lazim, bazi cep telefonlarinda sd kart yuvalari bazilarinda ise micro sd kart yuvalari var. www.hepsiburada.com adresindeki gibi bi kart almaniz lazim.

benim ilk verdigim linkte de sizin telefonunuzun hangi aksesuarlari kullandigi gosteriliyor.

ek bilgi: bazı telefonlarda da eni boyu sd card ile aynı, fakat sd card'dan daha ince olan multimedia card'lar kullanılıyor. sd cardı'ı birebir aynı gözüken yuvaya sokmaya çalıştığınızda girmiyor. multimedia card diye sd card alıp mağdur olmayın.

sağolun efenim, ürün gönül konforuyla spariş edilmiştir....

Sozluk'ten isim, adres ve tel no nu ( ben degil, kargocular istiyor) yazarsan, bendekini gonderebilirim sali gunu.

kargoyla bende yollayabilirim bendekini yannıs baya eskidi okuya okuya :) mesajla kargo için minimum bilgiler yeterli olacaktır...ödemeyi senin yapıcanı söylememe gerek var mı? yok dediğini düşünüyorum...

teşekkür ederim arkadaşlar; demlikposet ile anlaştık, o gönderecek.

acıbadem - üsküdar minibüsü (20-30 dakika)
üsküdar - kabataş motoru (10 dakika)
kabataş - taksim füniküler (metro) (inmesi binmesi dahil 5 dakika)

yani yuvarlak 45 dakika.

bir alternatif de, yine acıbadem-üsküdar minibüsüyle 15 dakikada kadıköy-bağlarbaşı güzergahına çıkıp oradan geçmekte olan 110 (kadıköy-taksim) otobüsüne binmek. trafik olmadığı zaman bu yöntem de 35 dakika gibi bir netice doğurabilir.

Bu aralar köprü geçişi çok zorlaştı ben eğer mecbur degilsen deniz ulaşımını öneririm.
Acıbadem den taksi üsküdar a 7 ytl yazar çok acilde kalırsın aklında olsun.

alternatif:
acıbadem-kadıköy
kadıköy-beşiktaş vapur
beşiktaş-taksim dolmuş ya da otobüs
de olabilir.
ama üsküdar opsiyonu daha süper gibi. köprüyü hiç düşünme rezil olduğunla kalırsın o trafikte ne gerek var.

kadıkoy üsküdar'a alternatif değil üzgünüm.

kadıköy rıhtıma gelirsin herhangi bir vasıtayla acıbademden, ordan kabataş vapuruna binersin buçuklarda kalkıyor ve sabahları ve akşamları var sadece, 9da orda olman gerekiyorsa 8,30dakine yetişirsin (acıbademden 15 dk felan sürer heralde! olmayabilir de :)), onunla kabataşa gel ordan fünikülerle iki dakikada taksimde olursun e ordanda yürü git artık.