şirketler personellere böyle tatlı yalanlar söyler:)
yurt dısına göndericez seyahay eng. olmasın fln.

Ben onu genelde "sana emek vereceğiz ama her türlü tatil gününde ve gece yarılarına kadar asgari maaşla çalıştıracağız, çünkü deneyimsiz bir yavru kuşsun" şeklinde gördüm uygulamada. O yüzden haliyle cv'sini düzelten kaçar gider.

Parasını versin kalırsın. Madem öyle reddedemeyeceğin teklifler sunsunlar.

Sirketlere guvenme! En kucuk hatanda kapi disina atarlar. Onlara guvendigin icin pisman olursun. Sen 2000 lira kazanirken onlar senin emeginle 5 katini 10 katini kazanacaklar.

olay sadece emeğin karşılığını vermek değil bence, örneğin biri çalışmak için başlıyor haliyle işi pek bilmiyor, sen hem kendi işini yetiştirip hem de işi yeni gelen kişiye öğretmeye çalışıyosun, normalden daha fazla efor sarfediyosun, beş dakikada yapabileceğin işi ona göstermek için 45 dakika uğraşıyosun, tam gelen kişi işi, prosedürü, çalışma şeklini öğreniyor, 4-5 ay geçiyor hoop ayrılacağını söylüyor. burada senin ekstra sarfettiğin emek tamamen boşa gitmiş oluyor, belki sen işlerini hafifletip senelerdir yoğunluktan rahat rahat yapamadığın tatilini yapacaksın, işten uzaklaşıp stres atacaksın. ama hepsi yalan oluyor en başa dönüp eleman aramaya devam ediyosun. bu yüzden zaten ilk bir iki haftada o işyerinde çalışıp çalışmayacağına karar veriliyor, bu konuda dürüst olunması bence her iki taraf açısından da.

şirket emek filan vermiyor aslında. tecrübeli elemanı pahalıya alacağına kapasitesi olan tecrübesiz elemanı ucuza alıyor. tecrübesiz eleman kapasitesi sayesinde uyum sağlayıp öğreniyor, öyle çok özel bir eğitimden geçmiyor. 'burada kal' bayaa 'duygusal' bir laf çok ciddiye almamak gerekiyor. zaten bunu söyleyen patronların da çok ciddi olduklarını sanmıyorum

Anlamsız bir laf. Şirket size gerçekten değer veriyorsa zaten emeğinizin karşılığını da verir, başka yere gitmek için sebebiniz olmaz.

klasik menfaat içerikli bi yalandır. tamam sen yetiştiriyosun ama boş beleş, kapasitesiz bi adamı yetiştirmiyosun, altyapısı olan birini yetiştiriyosun. o zaman yeri geldiğinde "ben de size emek verdim naparsam yapayım beni kovamazsınız" deme hakkın da olur?

"madem sizin için bu kadar önemli idim, ayrılma noktasına nasıl geldim ulan? Aklını neredeydi?" Derdim...

zaa bunu diyen slovenyaya iş gezisine gidiyoruz pasaport çıkart deyip iki ay sonra basraya fuara gidiyorsun da diyebiliyor. pembe yalanlar, pudra şekeri kaplı baldıran tabletler bunlar. tecavüz etmezden evvelki altyapı çalışmaları.

yok değil

could i please ask you de.

Sorabilir miyim demene gerek yok, soruyorsun zaten.
Could you please +1

@cakabo: ask orada sormak değil istemek anlamında.

Could you please confirm my...

senin durumunda daha iyi olurmus. hala kibarca istiyorsun.

Ilerisi icin "May I ask" kalibi da kullanabilirsin.

beraber öğrenmeye çalıştığımda hepsi birbirine giriyor bende. ayrı ayrı daha iyi.

Bir dile odaklanmak daha verimli öğrenmeyi sağlar. Üç taneyi becerebiliyorsan bravo. Dil öğrenmek o kadar kolay bir şey değil ama.

önce ingilizce advanced olmalı. sonra istediğiniz kadar dili çok benzer olmadıkları sürece aynı anda öğrenebilirsiniz.

bir dili, diğerleriyle karıştırmayacak kadar iyi seviyeye getirin. ondan sonra diğer ikisi daha rahat olur. ingilizce en kolay olanı. önce bir sene falan ona yoğunlaşın. güzelce öğrenin. ondan sonra diğerleri. giriş seviyesindeki üç dili aynı anda öğrenmek bence imkansıza yakın, çok ciddi bir dil yatkınlığınız ve zekanız yoksa.

bir de tabii "dil öğrenmek"ten kastınız nedir, o da önemli. lisede yabancı dil bölümünde okudum, neredeyse 10-11 yıldır ingilizceyle yatıp kalkıyorum ama hala okuduğum herhangi bir metinde 8-10 tane bilmediğim kelime çıkıyor. çıkacak da, imkanı yok çünkü her şeyi öğrenmenin.

siz ne kadarıyla tatmin olacaksınız, hangi seviyede "tamam bu bana yeter" diyeceksiniz ona göre şeyaparsınız ama üçü aynı anda çok zor. hele ki rusça ve almanca... oha.

İngilizce ve Almanca benzer diller, birbirine karışabilir, ama birini seçip yanında Rusça... Neden olmasın? Bence olur.

Ben bu konuda egitimli ve deneyimliyim. Cok iyi bir fikir. Yalnizca ket vurma durumuyla karsilasabilirsin. Onu arastir ama o da birden fazla dili ne zaman ogrensen karsina cikabilir. 3 tane de 5 tane de ogrenebilirsin. Sen bizim dil ozurlu insanlarin dedigine bakma. Gelismis ulkelerde insanlar birden fazla dili ayni anda ogreniyor.

hali hazırda iyi derecede bildiğin 2. bir dil var mı? varsa zaten dil öğrenmenin gerekliliklerini biliyorsundur aynı anda birkaç dili idare edersin. ama 2. bir dilin yoksa önce farklı bir dilde düşünmek o dilin içine girmek nasıl bir şey onu tecrübe et. bu en kolay ingilizce ile olur çünkü film dizi müzik çok fazla maruz kalıyoruz. kafanda türkçe tercüme yapmadan dilin düşünme sisteminin içine girdikten sonra diller karışmaz. o an hangisini çalışıyorsan beyin ona göre programlayacak kendini. bunu becerdikten sonra benzer dilleri bir arada öğrenmek aslında işi hızlandırabiliyor bile. farkına varmadan birbirini ilerletiyor.

türkçesi basıldı mı bilmiyorum ama Michael Erard'ın Babel no More kitabına göz at bir ara derim ben.

bence önce ingilizceyi halledip diğer iki dili de ingilizce kaynaklardan çalışmak biraz daha akla yatkın sanki. ayrıca üç dil aynı anda pek mantıklı değil, insanlar daha çok "iki dil aynı anda öğrenilebilir mi acaba" diye sorgularken senin direkt üç dille başlaman garip olur. en azından ingilizce bilseydin düşünülebilirdi tabii. dolayısıyla önce ingilizce, daha sonra almanca-rusça aynı anda diyorum ben. almanca-rusça birbirine karışmaz da hem herhalde. iki dil aynı anda öğrenilebilir yani, eğer ki birbirine çok yakın diller değilse. ama direkt üç dil, bilemedim.

bu arada nwnd'nin söylediği de önemli. yabancı bir dilde düşünmek, yabancı bir dili öğrenme alışkınlığı kazanmak için en kolay dilden başlamak faydalı olacaktır, senin motivasyonun açısından da. bu konuda çok sayıda insan esperanto'yu öneriyor aslında. ölü bir dil diyebiliriz, hiç de işine yaramayacak günlük hayatta fakat söylendiğine göre! oldukça basit ve farklı dillerle de benzerlikleri olmasından dolayı ilk yabancı dil olarak bu dil öneriliyor. ben denemedim hiç esperanto'yu. hiç kullanmayacağım bir dili öğrenmek için kendimi motive edemedim pek, lakin kişisel olarak faydaları olduğu söyleniyor işte, özellikle cermen ve roman dillerine girişte öneriliyor, gerisini bilemeyeceğim. aslında düşündüğünde fazla konuşulmayan bu dilde kendini daha rahat ifade de edebilirsin. yani diğer esperanto öğrenen insanlarla yazışmaya başlamak, skype'ta görüşmek...vs anadilin dışında kendini ifade edebilme güvenine sahip olmanı sağlayabilir. internette çok sayıda insan var bu şekilde olan ve hiçbirinde "rezil olurum" korkusu yok doğal olarak. bu sayede yabancı dili çekinmeden kullanabilme refleksine sahip oluyorsun. bu da diğer öğreneceğin dilleri kullanma biçimine de etki edebilir. düşündüğünde mantıklı geliyor aslında şöyle birkaç ayı esperanto'ya ayırmak.
türkçe kaynaklar var bu arada: tr.lernu.net www.kurso.com.br

selo başkan ahmet hakan'a net biçimde bunun güvencesini verdi. 'apo başkanın' da bizim kararımızı destekleyeceğini düşünüyorum filan dedi

youtu.be

hdp bu tarz bir siyaset yapmiyor gunu kurtarmak isteseler yine bagimsiz girerlerdi, akp ile koalisyon yapmak herseyi yakmak anlamina geliyor muhalif secmen kitlesini tamamen kaybederler. 50 kere guclu muhalefet icin variz dediler.

diğerlerinin yapmayacağına dair bir güvencemiz var mı? hiçbir partiye oy vermeyelim o zaman?

e yapabilir tabii, her parti koalisyona sıcak bakabilir bence, hdp için konuşamayız sadece. siyaset bu yahu, kimler ne lafları yuttu zamanında. yok güvence vermiş, yok söz vermiş, bunlar pek bir şey ifade etmiyor. ha sözünü tutabilir de tabii ki.

@Defanstaki son adam, sen olaylara gecikmişsin biraz.

tayyip bir kere dolmabahçe müzakeresinden haberi olmadığını söyledi.2 aydır da her seçim de haklarında saydırıyor. hdp de akp ile içerden dışarıdan koalisyon yapmayız destek de vermeyiz dedi.
hdp'ye iki ay içinde 140 saldırı düzenlendi.üyelerine işkence edilip öldürüldü.mitinginde bomba patlatıldı.bir kişi bile göz altına alınmadı bildiğim kadarıyla.şimdi siz hala akp ile hdp'nin anlaşacağını nasıl düşünüyorsunuz anlamıyorum.

merhaba, bir arkadaşlık isteği arkadaşın olmak isteyen birini kabul etmektir ki o kişinin facebook'una girmesini kabul edersin. yani umarım beni anlamışsındır. herhangi bir şey tekrar sorabilirsin. öpüyorum arkadaşım. güzel bir perşembe günü geçiresin.

Yazi gozukmuyor, cok kucuk.

"ben önemliyim"
"diye bağırdı toz zerreciği"

screamed the dust speck

www.google.com.tr

coming to fathers

birileri yapmaliydi

tureng.com

fucked up de baba.

I'm fucked up.

fucked up en uygunu.

peki o zaman faka basmayı nasıl çevireceğiz?

messed up

mr monk

teşekkürler ama öyle değil. daha karizmatik, daha ciddi belki.

Suits öyle, izle.

suits iyidir.

teşekkürler. person of interest hakkında yorum ve sizin de önerilerinizi almak istiyorum arkadaşlar.

sherlock

kimse söylememiş:/

lie to me

luther

sherlock taniki.

person of interest mğkemmeldir dizi olarak

breaking bad beğenmemek ney lan? şaka mısın?

code geass
death note
full metal alchemist
suits
lie to mu

pek ciddi değil ama ingilizcen iyiyse aradığın dizi jonahtan creek. (türkçe altyazısı yoktu en son, ingilizcesi de yarım yamalaktı)

o zaman mutlaka fringe. ayrıca the knick, mad men

white collar(dün bitirdim, neal kalp kalp <3)

da vinci's demons tam o tarz olmasa da...
doctor who yine farklı tarz ama hep zeki karizmatik doktor olayları çözüyor tak diye.

Sherlock

Lie To Me + 1
Bir de Homeland diyeceğim. Ama Breaking Bad'i beğenmemek hoş değil. shshshs.

lie to me! gerçi fox yapımı olduğu için çok kaliteli bir çekimi ve senaryo işleyişi yok. yani bu ne sikko, bayağı bir dizi diyebilirsiniz. ama tim roth'un oyunculuğu, diğer oyuncular ve konunun ilgi çekicili yeter.

Black Mirror

Seinfeld

sherlock

The X-Files

Fringe.

Person of interest

supernatural
grimm
butun csi'lar.
the office

Arka Sokaklar

My name is Earl

it crowd
coupling

stalker

acayip hikayeler

buffy the vampire slayer

lie to me

Forever

hayır.

oh iyi ki gitmemişim.

okul bölgesi kafi bence.
liseye ilkokula girmezdim ben olsam hiç.

9gag.com

ikisi de degil. -lari baslibasina ayri bir ek.
almancada birebir karsiligi -s (abends, montags, mittags vs)

-s de aslında almancada genitive hali yani türkçedeki -in ekine karşılık geliyor. acaba akşamların iken -n düşmüş mü? -ları diye başlıbaşına bir ek olduğunu düşünmüyorum.

almanca ile türkçe de bayaa farklı diller, karşılaştırmak tabi ki doğru değil ama yine de fikir alınabilir.

akşam-lar(çoğul eki)+ı(belirtme hal eki) diye düşünüyorum

formalist için biçimci denebilir türkçede. şekilci dediğiniz gibi bilimsel değil biraz negatif bir anlam taşıyor.

yüzeysel

superficial, shallow

ya tam olarak yüzeysel de değil, öyle olsa dahi öyle gözükmemeye gayret ediyor. daha başka bir durum benim kastettiğim sanki :)

objektif olunacaksa "appearance-oriented" denebilir. "şekil odaklı" diye çevirebiliriz bunu da.

pompous ve ostentatious da olabilir.

ben anlattiginiz tipler icin "amk hipsteri" diyorum bence tarifinizi guzel karsiliyor

Hotiç'e bir bak.

mutfakta asci, disarida hanimefendi, yatakta orospu bir ayakkabi. Is ortaminda ne giyiyosun. Cok ucu acik kalmis.

söyle bir model var camper in. senin dedigin gibi.

www.camper.com

bu pahali ama benzerini beta da yapiyor

www.betashoes.com

@davidoff yani smart casual'a izin veren bir iş ortamında. obama'yla beyaz sarayda görüşürken giymeyeceğim.

tr.ecco.com

direkt link vercem.

ayağımdaki bu.

www.zara.com

bu da güzel.

www.zara.com

camper, zara, h&m.
iki ve üç kısa süreli kullanılıp paralancak ayakkabılar. camper parasının hakkını veriyor.

dinledim ve hiç bi faydasını görmedim çünkü almanca dili dünyanın öğrenmesi en boktan dili. ingilizce için faydası olur sanırım.

Baya faydali oldugunu dusunuyorum ben. BBC learning english diye arattiginda cikan sayfa zaten apayri bir derya. Uyku tutmadiginda bile acip dinliyorum ben. Ara sirada acip textlerle beraber de takip ediyorum.

Mırıl mırıl dinlemenin ilerletmekteki faydasını şöyle gördüm: Kendi seviyemdeki bazı eksikleri kapatabildim. Ama ileri seviyeye gittikçe metin ihtiyacı doğmaya ve büyümeye başladı. Metinle gitmek daha garanti.

toefl, ielts vb. sınavlara girmek niyetinde olanlara kesinlikle öneriyorum. herşeyden önce, işitme duyunuzu ingilizceye alıştırarak ingilizceyi "yabancı" bir dil olarak algılamanızın önüne geçer podcastler. bir de, lecture tarzındaki pod'ları dinlerseniz bu sınavlar için de pratik yapmış olursunuz.

daha önce ingilizce için yapmıştım, şu anda ispanyolca için yapıyorum. kesinlikle faydalı oluyor ama hemen sonuç beklemeyin, sabırlı olun. aynı podcasti defalarca dinlemek de faydalı oluyor diyebilirim her dinleyişte daha fazla parçayı kapıyorsunuz.

text ile gitmek faydalı olabilir tabi, eğer takip edemiyorsanız. podcast uygulamalarının yavaşlatma özelliği var 0.9x'de filan deneyebilirsiniz hızlı gelirse.

daha önceden okuduğun,bildiğin,sevdiğin bir kitabın ingilizce sesli kitabını indir onu dinle..önce türkçesini dinleyip yeniden sonra ingilizcesini de dinleyebilirsin..görüntü olmadan sadece sese odaklanarak ingilizce çalışmak, hep listening'i hem de speaking'i çok geliştiriyor..

+90 312 462 91 46 ve 47 diye bir numara var. acil pasaport hattı demişler. 09:00/18:00 arası açıkmış ama meşgul devamlı :/

oranın buranın telefonunu serserice meşgul ederken az önce sms geldi. tesadüf mü yoksa devletimizi dürtmem mi gerekti bilemedim. :/

evet altıma siyah tayt giydiğimde kalçamı kapatsın diye giyiyorum fdsfgjakfs

şaka bir yana giymiyorum. böyle modaya zıçayım afedersin.

Yakında moda olur. Gözünüz alışır.
Bundan 10 sene önce erkekler bu kadar çok renkli pantolon da giymiyordu mesela.

Hayır?

hipsterlar giyiniyor genelde böyle

yok giymiyorum beğenmedim kolay kolay giymem
ancak zehrini tiki gençlerimizin arasına salması yakındır.

thracian +1

evet zıçayım böyle modaya.

Karismayin giysin gencler. Size ne amk.

Hayır giymiyorum ve giyeceğimide hiç sanmıyorum.

eşim giymiyor da iyiymiş, ellerimi kaldırdığımda oram buram açılıyo diye aldığım t-shirtleri giymiyodu (kendisi hafif cüsseli), bunlardan alırım artık hehehehhe

evet giyiyorum seneye de giyecem

giymiyorum ama skinny üzerine giyilebilir. giyerim.yane!!

ayrıca gömlek veya sweatshirt ile bunun arasında çok fark yok. güzel moda

bershka ve H&M'nin erkek reyonundan giyinen kadın arkadaşlarım var. kadınlar için olabilir ama erkekler giymesin böyle şeyleri ya.

beni sikseler giymem bunu.

şu nasıl?
www.ralphlauren.com

ananasl, palmiye ve palmiye yapragı bu sene cok moda. linkteki fotoda son son bi senedir populer. he ben giymem o ayrı konu

bir sonraki aşama heralde etek altına jartiyer giydirmek olacak

ben asla giymem ama giyene de bu ne lan puhaha demem. herkesin hayatına kimse garışamaz.

Bu kadar abartılacak ne var anlamadım. T-shirtün arkası uzun diye mi bunlar hep? İlk başta o kadar anlamadım ki baskıdan bahsediyorsunuz sandım.
Ben kadınım, böyle t-shirtleri sevmiyorum o yüzden de giymiyorum mesela. Yaparlar beğenen giyer, beğenmeyen giymez.
Yani bunun erkek versiyonunu niye bu kadar yadırgadınız? Allah aşkına anlatın.
Hele 2. t-shirt? Normal t-shirt be??

giymem. giyene gülerim.

burada tutacaktı-tutardı anlamında would kullanılmıs cunku asagı yukarı belli ne kadar tutacagı. km bellidir ne kadarda o yolu alacagı bellidir
ama örnegin eger hava durumuyla ilgili bir yazıda boyle bir cumle kullanacaksan might/may have de kullanılabilirdi kanımca, tutabilirdi. kesin degil biraz şansa bağlı
ayrımı kesinlik derecesiyle alakalı olarak yapabilirsin

Could Have/ Might Have + V3 kullanımında geçmişte bir şeyi yapma seçeneğimiz vardı ama canımız istemedi yapmadık.

misal i could/might have gone out but i prefered to stay at home. dersek, gitme seçeneğimiz vardı ama canımız istemedi gitmedik anlamı çıkıyor.


Should Have V3 / Ought to Have V3
pişmanlık belirtir, geçmişte bir tavsiyeye uymayıp, ''yapmalıydım'' anlamı çıkıyor.

would have ve kullanımı da could/might have v3 'e benziyor ama burada keyfi tercihimiz yok, daha çok şartlı bir ifade oluyor.

mesela:

I would have gone out but I hadn't had enough money. --gidebilirdim ama param yoktu gidemedim. daha çok şarta bağlı ''eğer param olsa gidebilirdim'' gibi.

must have v3 ise ''mış olmalı'' çıkarım yapar.

Do you know Ryan's math grade?
- I don't know but he must have got an A. (His math is really good)

Kitty +1

would have taken too long -> çok vakit alırdı
could have taken too long -> çok vakit alabilirdi (öyle bir imkan var)
might have taken too long -> çok vakit alabilirdi (öyle bir ihtimal var)
may have taken too long -> çok vakit alabilirdi (öyle bir imkan/ihtimal var)

ayrıca farklı bir anlam olarak;
could/might/may have taken too long -> çok vakit almış olabilir

sol tek ayakabı kalmış, sağ ayak için yok :D

o son ürün diyor

Ben de tereddütte kaldım. Stokta olanlara in stock diyor...

tereddütte kalacak bir şey yok. stokta 1 tane kaldı diyor(çift).

ya Allah için bak burada bile 2 taraftan da cevap geliyor ona göre alacağım... Sadece sol için para vermeyim:)Stokta olanlara ayrıca in stock diyor ama...

Fotoğrafları da attım in stock ve diğer ibare...

ya kaptan deriden sebago satıyor zaten niye yurtdışı alıyorsun ki? ayrıca soldaki gümrük sınırını geçiyor %20 vergi ödersin, haberin olsun.

istediğim bordo modeli Türkiye de bulamıyorum be arkadaşım inan aylardır bakmadığım yer kalmadı:)

sadece. sol tekine bu kadar para çok. deil mi. daha sağ tekinin gelmesini bekleywceksin

işte sorun da orada... yalnız sol tekinden 1 tane var mı diyor yoksa sadece 1 çift mi kaldı diyor anlayamadım

ya millet seni trollüyor :) tek ayakkabı satabilirler mi olabilir mi öyle bişi alalalsk. tabiki çift satıyorlar

1 urun kaldi diyor, yani alsan bir sag bir sol olmak uzere iki adet tek ayakkabi gelecek. ayakkabilar ayri satilmaz kafan karismasin.

teşekkür ederim veriyorum siparişi...

Yalniz shoes değil shoe diyor dikkatinizi çekerim. İngilizcede böyle tekil kullanımı çok nadirdir!

donanımsal olmasın?

Benim de aklıma geldi, servise gitmeden önce kullananlara da sorayım dedim. xda'de falan da birkaç konu bulunca buradan da sorayım dedim.

@comptrol
Evet, Nexus kullanıcısı karşı tarafı neredeyse hiç duyamıyor. Bu tip bir sorunu zamanında Samsung i5700'de yaşayıp çözmüştüm, benzer tecrübesi olan varsa diye merak ettim.

ben öyle bir sorunla karşılaşmıyorum, gayet net geliyor karşıdakinin sesi. ha çok aşırı yüksek değil ama hiç kısık olduğunu düşünmedim

hassasiyet önemli. bazı makineler 1.3,5 mm diye gidiyorlar. mümkünse 1,2,3,4 diye gidenlere bakın. bir de trimmer denilen bıçaklı makineler daha iyi alıyorlar (sizin gönderdiğiniz linkteki gibi). çok küçük portatif olması kötü olabilir motorunun da zayıf olacağı demek bu. bende şundan var, memnunum

www.teknosa.com

amazon yorumları da iyi olduğu görüşünde

sakal traşı için mutlaka kablolur birşey al derim. bazen yarısında yavaşlıyor güçsüzleşiyor insanı deli ediyor.
ben sinbo'nun saç kesme makinesini aldım baya moser marka berber şeyleri gibi büyük ama çok memnunum yazları kediyi de onunla traşlıyorum takır takır banamısın demiyor hem de 21lira :D zaten veterinerler en az 30 istiyor bu mantıkla parasını çıkarması çook kolay.

ama madem peder bey "marka" istiyor şunu önereyim ben de sinbo'yu almaya aslında bunu alma niyetiyle gitmiştim: www.akakce.com

çok hızlı çalıyşıyor bıçaklar orda denemiştim sinboyu atınca bunu alıcam youtube'da videoları da var sesinden bıçakların hızını anlayabilirsin

Cevaplar için teşekkürler carnal malefactor'ın linklediği makineyi almış bulundum. tahminetmeliydim moser için de güzel şeyler yazmışlardı fakat peder filipise kani oldu. Kediye selam.

Ben pedre philips almıştım adam her traşta mutlu oluyor.

almanya, hollanda veya belçika.. bence almanya

bölümün hangi ülkelerle anlaşma içerisinde? onların içinden tercih yapıyorsun biliyorsundur sanırım.

belçika merkezi olduğundan avrıpanın birçok yerine ulaşımı çok kolay bi memleket ama biraz sıkıcı olduğunu söyleyebilirim..

polonya. yazılım konusunda çok kapsamlı çalışmaları var. tanıdıklarımın yarısı IBM'de çalışıyo mesela. bi de almanyaya gelme. inanılmaz boktan bura. polonya candır.

Hemen hemen her ülke var, ama üniversitede talep çok o yüzden garantiye alıp gitmek istiyorum. Ortalama çok düşük neredeyse ucuyla katılmaya hak kazandım. İsveç yazsam tutar mı diye baya düşünüyorum

danimarka ve isveç çok pahalı. başka yerleri gezmek sıkıntı olur. doğu avrupa en temizi

kuzey ülkeleri tutmaz. hatta ilk dolanlar onlar olur.

Kuzey ülkeleri tutmaz mı diyorsunuz?

Düzelmiyor düzelmiyor düzelmiyor

restart.

borcun olduğun için yararlanamıyorsun. borcunu ödemediğin için de katlanıyor. dava açacak paran varsa ufak ufak borcunu öde derim.

tamam da borç yazmaya devam ediyorlarsa neden kapatıyorlar. kapatıyorlarsa neden hala borç yazıyorlar? borcun sözlük tanımı mı değişti, ben anlamadım valla

ben de araya giriyim. benim de borcum var ve su an calisiyorum. siteden saglik icin provizyon sorguladigimda provizyon alabilir diyor.

ben simdi hastaneye gitsem bana bakarlar mi? yoksa "git borcunu ode oyle gel" ya da "git su kosede geber" mi derler?

aynen böyle. önce borç kilitliyorlar. sonra bu borcu ödemedin diye sağlık hizmetlerinden yararlandırmayıp, hastanelerde de ayrıca para istiyorlar. buna da akp'nin süper sağlık politikası adı veriliyor. öğrenci, genç, yaşlı, işsiz dinlemeden kilitliyorlar bu borcu.

"artık hastanelerde sıra beklemiyoruz."

(bkz: borç yiğidin kamçısıdır)

gss'yi hiç ciddiye almamalı, hiç ama..
o borçların hiçbiri ödenmeyecek, ödeyenlerde geri alamayacak,
unutma, bu ülkede herkesten vergi alınır sonra vergi affı çıkarılarak ödemeyenlere teşekkür(!) edilir ödeyenlere de canın sağolsun(!!) denir..
benim 5000-6000 olmuştur, çıktığı günden beri işsizim çünkü, hiç bakmadım bile kaç kuruş olduğuna, takma kafanı, o parayı alamazlar, aldıklarını da vermezler

evet sanırım onlar da kimsenin ödemeyeceğini bildikleri için hizmet vermeyi kesiyorlar.

1-mezun olup olmaman farketmiyor 25 yasini gectigin an kitliyorlar.
2-sistemin geri donusu yok denecek kadar az ve bunu hukumet de biliyor. duzenlenmesi icin cok calisildi ama baslarinda maliye bakanligi mustesari naci agbal'in (akp den aday olmak icin istifa etti) bulundugu bir kac kisi reddedince aynen devam etti. gss magduruysaniz bu ismi unutmayin. donus olmamasina ragmen ordan gelecek gelirleri butceye katmak adina devam ettirildi.
3-ben sigorta yatiriyorum bunun yerine bi sekilde iste yaptigim islerden falan gelen parayla.

hizmetin kesilme sebebi senin prim odememen, ayni bagkur primi odemeyen calisanin hastanede tedavi gorememesi gibi, yoksa sen borclandirilmaya devam ediyorsun.

@bay b işte buradaki mantık hatasını sorguluyorum. yani ödemezsem hizmeti kessinler, borç olduğu gibi kalsın ama daha fazla borç yazmasınlar. resmen soygunculuk olacak bu eğer o parayı vermek zorunda kalırsam.

abi mantigi sorgulayacak olsak zaten sistem bastan asagi rezillik. bak sana aklimda kaldigi kadariyla soyluyorum rakamlar bire bir dogru degil. katilim, yani prim odeme %2'lerde. odeyen %2'nin saglik hizmetlerinden faydalanma orani da yine ayni oranlarda dusuk. ona ragmen bir sey degismiyor ne yazik ki. ben senin saglik hizmetini istemiyorum, bana borc cikarma diyemiyorsun. ayni calisan adamin ben saglik hizmeti istemiyorum benden sadece emeklilik icin pay kes diyememesi gibi. ne yazik ki durum boyle.

Elbette adaletsiz. Çıkaran üçkağıtçılar da biliyor adil olmadığını ama cebimizdeki paraya göz dikmişler bir kere. Ben ödemiyorum, ödemeyeceğim. Ödenmesine de şiddetle karşıyım. O kadar paranız varsa ve o parayı mutlaka harcayacaksanız da gidin bir avukata mavukata harcayın. Yazık... Ben kendi çapımda grafik işiyle uğraşıyorum. O kadar param olsa yazılımımı, donanımımı alır, ertesi hafta şirket kurar kendi işimin sahibi olurum yahu. Deli olmam lazım ödemem için. Ayrıca ödemeyen çok kişi var. Sözlükte de çok yazıldı çizildi.

@carnal malefactor
evet resmen soygun bu ve elini vatandaşın cebine bu kadar sokan başka bir hükümet daha olmamıştır. almadığın hizmet için borçlandırılmak ne demek? hem de öyle böyle değil! gelir testi denen saçmalığı yaptırmadıysan 300 TL'ye yakın bir borç yazıyorlar her ay. sgk sistemi g*tlerinde parça tesirli patladığı için, açıklarını kapatmanın bir yolu olarak vatandaşı söğüşleme yoluna gidiyorlar. bu ülkede işsiz olmak suç, 25 yaşından büyük öğrenci olmak suç. hatta part-time çalışmak da suç çünkü bu tarz çalışma şeklinde de eksik kalan prim günlerini yine vatandaşın kendisine kitliyorlar. neresinden tutsan elinde kalan bu adaletten yoksun sistemin hiç bir mantığı yok! "borcunu öde" diyenleri de anlamıyorum gerçekten. bu aynen "tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın" mantığına benziyor.

bir de soyle bir sacmalik var. gelir testine gore farkli primler oduyorsun.

senin ailen biraz varlkli diyelim sen her ay 200 tl oduyorsun.
benim ailem daha dar gelirli ben de 50 tl oduyorum diyelim.

ulan, sanki fazla odeyen hastanede daha iyi hizmet mi aliyor? neden farkli tutar aliyorsun. madem alacaksin herlkesten minimum bir tutar belirle ona gore odemelerini iste. bu da siztemin ayri bir sacmaligi.

kaldi ki odenen primler senin emekliligine etki etmiyor. hadi etse o zaman anlarin daha fazla odedidignde ileride bir avantajin olacagini.

neresinden tutsan elinde kaliyor.

geçenlerde sgk'ya giderek calıstıgım dönemde işleyen borcları sildirecektim. Gelir testi yaptınız mı dediler yaptırmak istemedigimi söyledim borcun daha da artacagını düşünerek. Memur arkadaş yaptırmamı tavsiye etti gelir yüksekse eğer önceki borcları etkilemez diyerek ama arkadaşlarım içinde aynı durumda olup borcu daha da artan oldu?? Hangisi doğru herkes başka birşey söylüyor.

@dantealighieri

Tamam da neye getiriyor hacizi? Benim malım, mülküm yok ki? Canımı mı alacak? Benim borcum için anamın, babamın malına mı el koyacak? Nasıl olacak haciz?

Bir de evine haciz geldi dediğiniz o eleman borcunu yapılandırmış mı, yapılandırmamış mı tam anlayamadım. Yapılandırmadığı için mi haciz gelmiş? Yapılandırdığı halde mi haciz gelmiş? Yapılandırıp ödemeyene haciz gelmiyor muymuş?

Dava/imza/dilekçe gibi konularda bence en temizi önce bir avukata danışmak. Etrafında hukukçu tanıdığı falan olan birileri nasıl bir yol izlenebileceğini sorup burdan veya sözlükten insanları bilgilendirse bir yerden başlanmış olunur bence.

Dilekçe bir çözüm ise, organize olup sözlük ve sosyal ağlar üzerinden duyurabiliriz hepberaber. Veya ortak bir metin hazırlanıp basına ve milletvekillerine toplu mail bombardımanı da yapılabilir belki.


@skoylu

Borcunuz azalabileceği gibi artabilir de. Doğrudur.

Ben uygulama ilk çıktığında gelir testi için gittim. Dedim "bizim eve görevli mörevli gelmedi, hani teste geliyodunuz?"... Eleman baktı önündeki bilgisayardan, dedi ki "Ananın şu model arabası, babanın bilmem nerde arsası var, size kontrole gidilmesine gerek yok, en yüksek dilimden ödeyeceksiniz". O gün bugündür 200er 200er geçiriyorlar. Gelir testi bir kurtuluşmuş gibi lanse ediliyor. Değil.

@dantealighieri

hocam yukarda yazdiklarimi bana sgk genel merkezinde calisan bi arkadas soylemisti. sen bir seyler yapalim diyince aklima geldi, ayni arkadas internet uzerinden bi organizasyon baslat 3-5 kisi bul ankara'ya gelin baskanla gorusun vekillerle gorusun bir seyler yapin faydasi olabilir tarzi seyler soylemisti. sonra dusundum bu kadar issiz gerizekali akp secmeni varken ben niye ugrasiyim dedim, zaten kendim istege bagli sigorta yatiriyorum kor topal bir yerden bulup. lakin kac sefer aklima geldik sozlukte de bu kadar magdur varken bir facebook grubu kurup ciddi anlamda bir harekete gecmeyi ama dedigim sebeplerden hep vazgectim.

Bireysel baktığım yok, dante. Cevabını merak ettiğim mantıklı bir soru sordum: "İşsiz adamın nesini alacak?". Siz merak etmiyor musunuz? Yoksa parmaklarım su topladı benim gazetelere, muhalefet mv'lerine mail atıp bu üçkağıtçılığı anlatmaktan. Bencilce hareket eden birini arıyorsanız ben ödedim, öteki de ödesincilere veya bu hırsız pezevenklere oy atanlara bakın.

İnsanları önce nasıl bir yol izleyebilecekleri konusunda aydınlatmak lazım ki birlikte hareket edilebilsin. Kimse bir şey bilmiyor ki. Mesela bu mevzularda mahkemeye gitmek isteyen nasıl bir yol izlemeli? Nereye, nasıl başvurmalı? Ne kadar zaman ayırmalı? Ne kadar para bayılmalı? Nerden başlanmalı? Bunları bilmiyor insanlar. Ben de bilmiyorum. Hukukçu tanıdığı olanlar danışıp buraya ve sözlüğe bir şeyler karalasa, yol gösterse, bizler de o yolları izlesek veya en azından daha fazla insanın bunlardan haberdar olmasını sağlasak...

Mesela ben merak ediyorum... Diyelim bir şekilde mahkemeye (artık hangi mahkemeyse) gittim. Mahkeme mevcut gss yasasına bakıp bu yasanın adil olmadığına, insanların bu parayı ödemek zorunda bırakılamayacağına, mevcut borçların silinmesine, borcunu ödeyenlerin paralarının iadesine hükmedebiliyor mu? Neticede adamın önünde duran ve benim her ay 200 tl ödemem gerektiğini söyleyen bir yasa var. Mahkemeden bunun aksi bir karar çıkabilir mi? Anayasa mahkemesinin konusu değil mi bunlar? Eğer öyleyse oraya nasıl gidiliyor? Maliyeti ne oluyor? Prosedürleri nedir? Nasıl oluyor bu işler?

Ayrıca bu mahkeme işlerinde beni aksi ihtimaller de düşündürüyor. Yandaş birilerine denk geliriz, ters bir karar çıkar, kaş yapalım derken göz çıkarmış olur muyuz diye endişeleniyor insan.

Ya da örneğin meclise dilekçe nasıl verirlir? Nasıl bir yol izlemek lazım? Bence bu yasanın uygulamadaki saçmalıklarını madde madde anlatan ve herbir itirazın hukuki karşılığını da içeren (bu noktada bir hukukçuya ihtiyaç var) sağlam ve kolay anlaşılır bir metin hazırlanıp burdan imkanlar dahilinde insanlara duyurmak lazım. İnsanlar o metni burdan aynen alıp gönderebilsinler meclise veya başka yere.

Şimdi gördüm; dilekçe konusunda TBMM sitesinde başvuru sayfası varmış:

www.tbmm.gov.tr (sağdaki "komisyona başvuru" kısmından yazılı veya elektronik başvuru oluyormuş).

edilekce.tbmm.gov.tr

Yalnız orda şöyle bir ifade var:

"... Dilekçe Komisyonu Başkanlık Divanı, yeni bir kanunu veya bir kanun değişikliğini gerektiren, idari başvuru yollarının yeterince tüketilmediği dilekçelerin esastan görüşülemeyeceğini karara bağlar...".

Apple store ürünleri en hızlı değiştiren firmadır ya.

Hangi üründe ne gibi bir sorun var öğrenirsek daha rahat cevap verebiliriz.

İphone 6 ve ekranın ortasında siyah leke var. Israrla tamir edelim diyorlar ama yeni aldığımız cihazın açılmasını istemiyoruz.

Leke camın altında tam tanım nedir bilmiyorum ama sorun görüntü ile ilgili.

anladığım kadarıyla ancak tamir edilemeyecek konularda değişim sağlıyorlar. eğer onarılacak bir şeyse yenisini vermek yerine tamir etmeye çalışıyorlar ki bence haklılar. eğer iki hafta içinde götürseydiniz değiştirmek zorundalardı. tüketici hakları olarak ürünü iade etme süresi nedir buna bir bakmak lazım.

bence verin düzeltsinler, fazla takılmayın. diğer apple store'a gidip şansınızı tekrar deneyebilirsiniz, bazen genius farklı karar verebiliyor.

Teşekkürler. Tekrar görüşmeyi deneyeceğim.

Z3

illa büyük ekran istemiyorsan, z3 compact öneririm, bataryasi en az 1.5 gün gidiyor, yogun kullanimda 1 günü rahat cikartirsin. ben htc one alacaktim amma taa martta cikan alet icin 500 € para bicmislerdi, vazgectim. nexus 6 da baya baya 6 incti galiba.

android'i tam anlamıyla kullanmak için tartışmasız nexus 6. bende z2 var daha lollipop gelmedi bile. gelse de nexus'a geldiği gibi gelmeyecek. gerçek android telefonları her zaman nexus'lardır.

Nexus 6 kesinlikle derim. Motorola ve google'in ortak üretimi mükemmel bir cihaz. Sony başarılı lakin arayüzü hış değil, sıkıntılı.

nexus 6 çok büyük, iphone 6 plus gibi.

cok buyuk gelmeyecekse n6 tabiki de. cok buyuk dersen motoX(2014) al. nexus6 ile neredeyse ayni daha bi ele avuca gelir boyutlarda sadece

6 ay sonra m8 ve z3 nexus önünde diz çöker tövbe ister.

olumune nexus'cuydum (htc g1, nexus one, nexus 4) z3 aldim cok memnunum. moto/google kamerayi z3 kadar guzel yapamaz mumkunu yok. halen daha 4.4.4 evet, ama nexus 4'e lolipop geldi de ne oldu? birini aramaya calisiyorsun 6-8 saniye sonra arama islemine geciyor. 5.0.1 yuklediysen arada sirada hoparlor/mikrofon calismiyor restart etmen gerekiyor. boyle guncelleme mi olur? z3'te eski de olsa en azindan beta yazilim kullanmiyorsun. ui filan hic fena degil, bir iki yerde (dialer gibi) rahatsiz ama en azindan calisiyor.

kiyas.la

almanya'da da okulun kurs programına katılabilirsiniz. almanya'da eğitimin ücretsiz olması gibi bu program da ücretsiz ya da çok maliyeti yok sanırsam. eğer orda yaşam masraflarını karşılayabilecekseniz orda dil öğrenmek çok daha kolay olur.
ama almanyada çalışma düşünceniz yoksa ingilizce master bakın. akademi düşünüyorsanız ingilizce eğitim görürken öğrendiğiniz günlük almanca yeterli olur almanyada yaşamak için.

maddi kaygim yok fakat turkiye'de isimle ilgili 1-2 yil tecrube kazanip bunun master/is basvurularinda olumlu yansiyacagini dusundugumden ondan sonra almanya'ya gitmenin daha mantikli olabilecegini dusundum. istedigim master alaninda ingilizce egitim veren tek okul var fakat o da ingiltere'deki bir uni ile beraber egitim veriyor, o yuzden pek sicak bakmadim bu secenege.

goethe institute gidersen 2.5 yilda b2 olursun.

60 yaşında bütün gününü dışarıda mı geçirecek? ne yapacak?
dağınıklık o evde asıl yaşayanı rahatsız etmiyorsa neden sorun olsun?
evde geçirdiği onca saatini sıkılarak geçireceğine boş boş zaman öldürüyor işte, ben bir sıkıntı görmüyorum.
senede kendi isteğinle beraber geçirdiğin bir kaç ay rahat etmek için karşındakini senin istediğin kişi olmaya zorlamana gerek yok. istemiyorsan hiç gitme.
zaten sen şimdi naparsan yap, sen gittiğinde yine kendi bildiğini yapacak, eski haline dönecek büyük ihtimalle.

upsss. bence ilk olara annene karşı kullandığın dili değiştirmelisin. bu onun hayatı. istediğini gibi yaşar. sen de ona bu kadar öfkelenemezsin. bu öfkeni hakedecek ne yapmış kadın anlamadım? tüm hayatı boyunca çalışmamışsa 60 yaşında ne yapmasını bekliyorsun. 40 yaşındayken sorsaymışsın keşke bu soruları ve o zaman çözüm arasaymışsın. türkiye'de yaşayan 60 yaşındaki insanların ne yaptığını sanıyorsun? ayy kızdım ben sana şuan. annenden böyle bahsetme lütfen. kadın bu öfkeni hakedecek hiçbir şey yapmıyor.

öteki tarafa empati güzel. ama fikrim değişmedi.
bir defa iç kulak iltihabı yüzünden hastalandı. sedyeye zor kaldırdık. baygınken taşınmıyor. ilk kaldırışında 120 kg deadlift yapmış adamım ben, anamı kaldıramıyorum.
öyle saçma bir düzeni var ki sürekli hastalanıyor. bir yerlerden düşüyor. bacağı beli ağrıyor. kulağı sarılı dolaşıyor (kulak bizde genetik defolu organ)
bu okb, aynısı bende de var.
ne kadar berbat ırsi miras varsa bana da tevarüs etmiş.
bakıp bakıp lan ben böyle bir yaşlıya dönüşmemeliyim diyorum. ama olacağım bu. korkuyorum.

oha 60 yaş demesen benim annem zannedecektim. Benimki 45 yaşlarında; gündüz zaten televizyon başında, geceleri de televizyon karşısında uyuyakalıyor. çok nadir dışarı çıkar, birileriyle görüşür. ev "garip bir dağınıklık"tan öte çöplüktür. seninki yine sağlıklı beslenmeye takmış; benimkisi sabah akşam burç, numeroloji, rüya müya, melekler falan takılıyor (üni mezunu). geçmişte okb tedavisi görmüş. kendisi yüzünden depresyona girdim, antidepresan kullandım. daha 1 hafta önce, ben şubat tatili dolayısıyla onlarda kalırken, yine kavga ettik, ağır bir laf söyleyip çıktım evden; o gün bugündür gitmedim, gitmeyeceğim.

bunları niye anlattım? ben pes ettim, sen 60'ına kadar iyi dayanmışsın; bari bundan sonra kendi yoluna bak.

o kırk yaşındayken ben 10 yaşındaydım. o zaman odunla dövüyordu beni.
olm benim anamla aram iyi değil. ateist olduğumu duyunca evden kovan, bir sene para yollatmayan bir insandır. kendisinden akşam vakti yemek bekleyemezsin, sabah kahvaltıyı hazırlamaz, kendi düzeni öyle berbattır ki kendi başının çaresine de bakamazsın.

rivulet beni bi sen anlarsın canım kardeşim benim. bizim ev de çöplüğün bir seviye üstü sadece.

bizim evde herkes kaçar. 4 kardeşiz. sadece en küçüğümüz evde kalmaya muhtaç. o da liseyi bitirirse evde iki ihtiyar kalacaklar.

uzun vadeli bi çözüm lazım bana yav.

öncelikle anneye kanserojen organizma denmez, ayıp.

uyuz oldum şu yazım tarzına ve anlattıklarına. hiçbir yazdığını katılmıyorum. kendi halinde türk annesi işte, ne yapsın bu saatten sonra kendini geliştirmek için, japonca mı öğrensin? şu yaşında karakterini değiştirip hamarat, titiz mi olsun. rahat bırak lan kadını. belki ölüm korkusu var, belki umutsuzluk var, belki ben bundan sonra bir şey yapamam korkusu var, belki kocası ya da çocukları hayalindeki gibi olmadı, belki elli bin tane başka derdi var. 60 yaşında bir insandan artık almaya çalışmazsın, ona bir şeyler vermeye çalışırsın, mutlu etmeye uğraşırsın. muhabbet ederken narın faydası anlatmayı mı dert ettin kendine. derde gel..

ökkeş gibi yorum yazmışsın, gerçekten ayıp lan.

torun baksın.

ben yıllardır dil döküyorum psikiyatriste götüremedim. babam desen kabullenmiş o artık, ben evin huzur kaçıranı oluyorum. değişmeyecek gerçekten. ya kadına "yalnız öleceksin" dedim daha ne diyeyim? hani daha ne demem gerekiyor kafasına dank etmesi için? biliyorum hiçbir zaman kabullenemeyeceksin ve annen hep kafanın bir köşesinde anti-rol model olarak kalacak ama gerçekten böylesi psikolojin açısından daha iyi. belki üzülüyorsun kardeşin de gidince yalnız kalacaklarına ama yapabileceğin bir şey yok maalesef. ben tek çocuğum, ayrı evdeyim; bazen yalvarıyor geleyim diye ama gidince kavga kıyamet.

benden torun çıkmaz kanka. kardeşlerim de badak.

anne normal bir anne, trolluk derken ne yapıyor? hepimizin anne babası kontrol üzerine kurulmuş varlık sistemine sahip , angelina brad tipi anne baba mı arıyorsunuz?

60 yasinda ve kapali fikirli birini degistirmek atomu parcalamaktan daha zor demis aynstayn. Degisim kuvvet gerektirir, onun icin kolay olan alisilagelmis sekilde yasamaya devam etmesi olacak. Liseliye odaklan bence.

ilgilenme, gitme yanına bırak... hele kardeşlerin de varsa hiç ilgilenme. arayıp sorma bile...
niye yanına gidip o kadar uzun süre kalıyorsun o kadar rahatsızsan?
sevmek zorunda değilsin anneni, buradaki kişilerin çoğu gibi düşünmüyorum ben.
aranızdaki kişisel sorunlar nedeniyle nefret dahi edebilirsin, istediğin gibi hitap da edebilirsin. bilmeden yorum yapılması kolay sonuçta...
ama istesen de değiştiremezsin diyorum, bırak pes et. canını sıktığına değmez. ne kendinin ne onun...
zamanında senin kararına dahi saygı duymamış birine saygı duymak zorunda değilsin, ben senin yerinde olsam hayatım boyunca bir daha yüzünü bile görmezdim.

bilmiyorum hanımlar beyler. bilmiyorum.
ben de asap sahibi oldum. gerçekten uzlaşılmaz bir insanım. kardeşlerim varken denge oluyor ama şimdi biri askerde diğeri şehirden taşındı.
babam da denge politikası güdüyor.

neyse yaaa. ben çıkıp arkadaşlarla buluşucam. buna çözüm bulabilen arkadaşlar, varsa bana ulaşın lütfen. ya da analarımızı tanıştıralım birbirleriyle, çıkartalım bi yerde maşukiyeye sapancaya falan yollayalım minibüsle. aramızda para toplayıp bi de gündelikçi tutalım. bunlar evde yokken evi temizletiriz.

Muhtemelen annen de senden pek hoslanmiyor. İgnore edeceksin.

yahu anneleriniz bu kadar kötüydü ama sizi onlara laf sayacak kadar büyütmüş. o kadar pisti, yemek yapmazdı falan ama ölmemişsiniz bak. 6 aylık bir bebeğe bir annenin harcadığı enerjiye/zamana ve emeğe şahidim. yapmayın yani! yineliyorum bu kadar öfkeleneceğiniz birşey yok. ayrıca ülkenin gerçeğinden uzak mısın sen ninja? ateistim diyince evden atmış, atar tabi. türkiye'deyiz yahu. bu zaman kadar kaç kere 'hayatında ne yapmak istedin?' diye sordunuz? ya da kaç kere 'bir sıkıntın, derdin var mı?' dediniz? ne paylaştınız? onun sizinle birşey paylaşabilmesi için ne yaptınız? bir de 'annem yüzünden psikolojim bozuldu' ne demektir. siz doğduğunuzda da onun hayatı sikildi. olsun o kadar yani. terlikte dalıcam şimdi size

bende de böyle bir sorun var, biraz daha karmaşık yalnız. ne kadar ignore etmeye çalışsan da olmuyor. psikoloji falan kalmıyor adam da. hiçbir şeye tahammül edemeyen biri haline gelebiliyorsun. haliyle bu kadar mantıksız şeyler yapan biriyle aynı mekanda bulununca kendine güvenin de kalmıyor, kendini mal gibi hissediyorsun. yaptığı her şey, attığı her adım anlamsız gelebiliyor. sanırım tek çözüm bir an evvel yol almak. yalnızlığın işkenceli halindense huzurlu halini tercih ederim.

şurada şu kafadaki bir kadını bile sırf "anne" sıfatına sahip diye ölesiye savunuyor hala bir sürü kişi, nasıl bir şey anlamıyorum ya...
imkanı olmayan çocuk yapacak diye bir şey yok, yapıyorsa hatalıdır. saygı duyulacak bir tarafı yoktur...

"ne zor şartlarda dünyaya getirip büyüttü seni" -getirmeseydi
"yemedi yedirdi, kendine almadı sana harcadı" -parası yoksa çocuk yapmasaydı

ulan salaklığı yüzünden insanların övüldüğü nadir konulardan sanırım bu... çocuk yapmak çok matah bir şey değil, üstün yetenek gerektirmiyor... hayvanlar da yapıyor onu...

ailesini seviyor diye herkesin ailesi sevgi pıtırcıklarından oluşacak sanıyor optimistlerimiz her ortamda. yok öyle bir dünya...

bence kendin ayrı yaşayabiliyorsan hiç takma boşver ayrı yaşa.anca bayramlarda vs yanına git biraz oyur kalk git.başka türlü bu durum değişmez.bende de tam birebir olmasada aynı durumdan muzdaribim umarım yakında bende kurtulucam.

birde burdaki bazı tipleri takma yok öyle konuşulmaz yok o sana o kadar bakmış sen böyle konuşamazsın diyenleri.birisi annen veya baban diye illa sabretmek zorunda değilsin.

benim annem de 65 yaşında. akrabalarıyla falan iletişimi iyi ama televizyon konusunda ben de huzursuzum zira takıntılı olmaya başladığını fark ettim.

her gün bir yerim ağrıyor diye geliyor mesela. kendini dinlemeye başladığını fark ettim. oram ağrıyor, buram kaşınıyor, şuramda bir şey mi var. sabahtan akşama kadar dışarıdayım mesela, eve geliyorum, hemen(cidden hemen, eve girer girmez) gün içinde ağrıyan yerlerini anlatıyor. babam vefat ettikten sonra daha da arttı bu durum ama babam vefat edeli 12 sene olmuş. ben suçu doktor programlarına atıyorum. bazen kanal frekanslarını mı bozsam falan diyorum.

sabah doktor programı, öğlene doğru cinayet, kaçırılma, iz sürme programları, akşam halk tv'de "akp ebemizi belleyecek" temalı yayınlar derken psikoloji kaldırmıyor bence. anne çık biraz dışarı dolan diyorum yok, haftalarca evde durabiliyor, telefonla konuşuyor neyse ki.

psikolojik olarak toparlaması için bunu yapıyoruz. doktora götürdük ilaçlı tomografiler, kan tahlilleri, kolonoskopi falan her şeyi yaptırdık. yok işte bir şeyin diyoruz, 1-2 gün şuram ağrıyor buram ağrıyor demiyor, 3. gün yinje bir yeri ağrıyor kesin. evde kalmaktan oluyor bu.

şimdi 3-5 gün teyzemlerin yanına gitti, açılmış, aradım az önce neşeliydi. böyle olacaksın. bozacam valla kanal frekanslarını. o doktor programlarını, iz sürme programlarını hangileri yayınlıyorsa, tamamen bozacağım. nat geo falan kalsın.

tabiki kimseyi sadece anne ve babanız diye sevmek zoruna değilsiniz. ama bir insana hele ki 60 yaşındaki bir insana evi temiz değil ve tüm gün tv izliyor diye hakaret etmemelisiniz, nefret etmemelisiniz, onu aşağılamamalısınız. kötü bir insandır, hırsızdır şudur budur, birilerinie zarar veriyor, canını yakıyordur tamam. ama ortada böyle bir durum yok. kadının evi yahu! temizlemez. eğer pis olmasından rahatsızsa sen temizle/temizlet. rahatsız değilse karışamazsın. onun hayatı. eğer sabah onunla kahvaltı etmediysen ve o yalnızlıktan bunu tv karşısında yapmaya başladıysa da susacaksın. ya da sadece sevdiği için bile bunu yapabilir.
çocuklar ilerliyor diye anne ve babalar ilerleme zorunda değil. sen üniden mezun olduğunda annen böyleydi, sen işe başladın annen hala aynı yerde, sen dil öğrendin ama annen hala o tv karşısında. evet, öyle. o yaşlarda sen de yavaşlamış/durmuş olacaksın. 60 yaşında bir insanın ne yapmasını planlıyorsunuz anlayamıyorum.
ve yineliyorum bu öfkeye de hiç anlam veremiyorum. ha belki de ben 18 yaşından beri ailemle ayrı yaşadığım için bu süreçleri yaşamadım. ama burada da hata belli bir yaşa gelip hala ailesiyle yaşayanlarda bence.
sevgi pıtırcığı bir ailem yok. kimseyi de kutsamıyorum. sadece anlamaya çalışıyorum. yakınmak, öfkelenmek yerine anlamak ve çözmeye çalışmak daha doğru

Sheridans o şekilde hitap etmesinin ya da hakaret etmesinin sebebi sadece bu sorunlar mı ki?
adamı evinden kovmuş, tercihine saygı duymamış, üstünde kendi fikirlerini dayatmaya çalışmış geri kafalı biri... genel hitap şekli de gayet bu şekilde olabilir.
he ben de karışmamasından yanayım, çünkü değişmez... boşa uğraş olur. değmez vereceği uğraşa. zaten karışma hakkı da yok, aynen o kadının zamanında bu arkadaşın inançlarına karışma hakkı olmadığı gibi.
ama o kadın nasıl karıştıysa zamanında, şimdi karışılması da hakettiği karşılıktır. laf etmeye yüzü olmamalı... hep biri birini kötülüyorsa kötüleneni savunmak, tek taraflı empati filan yanlış. iki tarafın da hataları olabilir. genel olarak ninja gayet haklı bana kalırsa... tek sorun, maddi olarak rahat ettiği için o eve gidip kalması... hiç arayıp sormayıp yüzünü dahi görmese sorun kalmayacak işte. iletişimi kesip hayatından çıkarsa olup bitecek.

belki annen kendindedir de, sen kendinde değilsindir.
nereden biliyorsun?

türkçedeki dönüşlü fiil gibi banarme olunca. yıkanmak, kendini yıkamak vs.

@she was my baby: peki dönüşlü olabilecek her fiile ekleyebiliyor muyuz?

kendimiz üretebiliyor muyuz bilmiyorum ama şurda bi liste var. baya da bi fiil var. www.ispanyolcaonline.com

Normalde her şeye pek eklenmiyor ama eğer ki bir durumu kendi kendine yaptığını vurgulamak istersen yapabiliyorsun.

Örneğin, bir şarkıda "No sé como olvidarme de tí" diyor. Normalde olvidar'ı "olvidarse" olarak pek de kullanmıyoruz, "No sé como olvidarte" diyoruz. Ama yukarıya "me" eklemesinin sebebi "Çok uğraştım, kendimi yırttım. Kendi kendime unutturmaya çalıştım ama unutamadım. Seni kendime unutturamıyorum bir türlü" anlamı veriyor.

@aychovsky; peki @she wa my baby'nin attığı listede, dönüşlü fiiller için hep "-se" eki kullanılmış. ben cümlede kendime göre çekimlerken "-se"yi ya da "-te"yi, "me"ye çevirmeli miyim?

Evet. bañarse mastar hali. bañarse ile bañar tam olarak aynı şey değiller. İkisi de fiilin mastar halindeler. İkisi aynı fiiller olarak geçmez İspanyolca'da. lavar fiili başkadır, lavarse fiili başkadır. Fiilin sonuna se gelince dönüşlü veya işteş fiil olduğu gibi (bunları İspanyollar artık aynı fiilden saymıyorlar, "Anlamı değişti, fiil de farklılaştı" diyorlar), anlamının da değiştiği durum çok var. Örneğin encontrar bulmak, encontrarse buluşmak demek. (bu tam olmadı ama işteyim, şimdi daha iyisini bulamadım, bulunca söylerim) se eki alabilen fiillere reflexivo deniyor.
"Anahtarı buldum" --> Encontré la llave.
"Onunla buluştum" --> Me encontré con él. (Görüldüğü gibi -se'li fiili kendime göre çektim)

me encontré (Ben biri ile buluşursam)
te encontraste (Sen biriyle buluşursan)
se encontró (O biriyle buluşursa)
nos encontramos (Olayı kaptın)
os encontrasteis
se encontraron

encontré (Bir şeyi bulursam)
encontraste (Bir şeyi bulursan)
böyle böyle gidiyor.

Ya da sacarse kurumak, sacar kurutmak anlamına geliyor. Edilgen yaparken de -se kullanılıyor.
El sol sacó el suelo. --> Güneş yeri kuruttu.
El suelo se sacó al sol. --> Yer güneşte kurudu. (Güneş tarafındna kurutuldu)

bañarse: yıkanmak, banyo yapmak.

bañar: yüzmek, çimmek.

denize girmek anlamında ama. olimpik havuzda bañar yapılmaz mesela, nadar yapılır.

me, te, se, nos, os, se ekleri dönüşlü, işteş veya pasif eylem yapar. aynı zamanda kendimi, kendime anlamı da verir.

dönüşlü: Lo baño -> (Onu) Yıkıyorum. Me baño -> Yıkanıyorum.
pasif: Se cree que es un monstruo. -> Onun bir canavar olduğuna inanılıyor.
işteş: Se dieron un beso -> Öpüştüler

Se mira en el espejo -> Aynada kendine bakıyor. (dönüşlü mantığında düşünülebilir)

Bir özelliği de geçişli fiillerde eğer nesne öznenin bir parçası ise (organı veya giydiği bir şey ise) nesnenin başına gelen onun/benim/senin gibi kişi sıfatlarının yerine geçer.

Pablo se llavó los dientes. -> Pablo dişlerini fırçaladı (yıkadı). llavó sus dientes demiyoruz.
Carmen no podía abrocharse el vestido. -> Carmen elbisesini ilikleyemiyordu. abrochar su vestido demiyoruz.

Genellikle mantıklı bir ektir yani bir fiili dönüşlü, pasif ya da işteş yapabileceğinizi düşündüğünüzde kullanabilirsiniz, tabi fiil geçişliyse. Bunun yanında bazen fiilere yan anlamlar da kazandırabilir. İngilizcedeki phrasal verbler gibi düşünülebilir.

Preguntar -> Sormak
Preguntarse -> Merak etmek (Kendine sormak)

Comer -> Yemek
Comerse -> (Yemeği) Bitirmek, Yemenin diğer bütün yan ve mecaz anlamları

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

miley cyrus bangerz albümünü dinledin mi?

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Clean Bandit - New Eyes albümü. Geçen sene en çok dinlediğim albümlerden biriyidi.

www.youtube.com

Yeni degil ama belki sana yeni gelir

Chromatics

Chemtrail-Lord Long Hands chemtrailmusic.bandcamp.com

the strokes-is this it albümü

www.youtube.com

www.youtube.com

Long Distance Calling - The Very Last Day www.youtube.com

10 tane sayamam ama bana gore en iyisi
mustafa hakkinda her sey

Eskiya
Her sey cok guzel olacak
Fasulye
Gemide
Tabutta rovasata
Zugurt aga
Sürü
Yol
Canım kardeşim

tabutta rövaşata
gemide
ahh güzel istanbul
alın yazısı
canım kardeşim
sarı mersedes
alageyik
züğürt ağa
arabesk
muhsin bey

1. Her Şey Çok Güzel Olacak
2. Ağır Roman
3. Tabutta Rövaşata
4. Yeraltı
5. Kış Uykusu
6. Gönül Yarası
7. Babam ve Oğlum
8. Duvara Karşı (ben Türk filmi olarak saymak istiyorum bunu)
9. Bizim Büyük Çaresizliğimiz
10. G.O.R.A. (hepimizde ayrı bir yeri vardır)

Favorilerim hep Nuri Bilge Ceylan'ın filmleri olmuştur. O yüzden o filmleri hiç saymadan şunlar diyebilirim:

Gemide
Masumiyet
Kader
Eşkıya
Vavien
Aşk Filmlerinin Unutulmaz yönetmeni
Davaro
Hababam Sınıfı Serisi
Tosun Paşa

Sayılanlar dışında Cenneti Beklerken ve Başka Dilde Aşk da güzel.

şuraya alageyik yazmışlar ya kopmamak elde değil. 10 tane çıkar mı bilmem ama alın yazısı favorimdir.

alageyik, hahahah :=). adam gül gibi kızı vermişler geyiğin peşinden gidiyor. hahahaha.

Kış Uykusu
Uzak
Masumiyet
Kosmos
Hababam Sınıfı
Zügürt Ağa
Şarkı Söyleyen Kadınlar
Sonbahar
9
Gemide

Bu tip listelerde sıklıkla yer aldığı için Gemide filmini izleyeyim artık deyip izledim geçen hafta.Bu filmde benim göremediğim herkesin görebildiği ne var acaba?

Zevkler,renkler tartışılmazı kabul etmiyorum çünkü bakıyorum listesine Gemide filmini ekleyen kişilerin yazdığı diğer filmleri severek izlemişim.

bunlar heralde bence
kader
kis uykusu
insan nedir ki
anayurt oteli
vizontele
zampara seyfettin
hababam sinifi
uzak
masumiyet
gemide
uc maymun
eskiya
vavien
kac para kac

yaşamın kıyısında (the edge of heaven) güzel bir filmdi tavsiye ederim.

10 tane sayamam şu anda ama kimse yazmamış diye yazayım :metin erksan- sevmek zamanı(yarın sakin kafayla düzgün bir saatte listeyi tamamlarım)

yani atmosfer farklı ama siyaset, kuyu kazma konusunda rome diyebilirim.

yine farklı bir atmosfer ama strateji, plan vs + dönem seviyorsan boardwalk empire

House of Cards'ın orjinal BBC versiyonu var, onu izleyebilirsin.

the west wing çok güzeldir. tam da istediğin gibi bence.

newsroom

person of interest

www.youtube.com

değil :( ama çok çok benziyor. o arkadaki gitar ritminin aynısı veya çok benzeri vardı.

aslında country kliplerde genelde biyerlere giderler büyük arabalarla. bide aynı ritimde country türünde baya bir şarkı var. la grunge da ki ritim tarzı shuffle olarak geçiyor. klipten biraz daha detay verebilirsen buluruz bende merak ettim :D

yine şansımı deniyeyim.
www.youtube.com

youtu.be attim

Hiçbiri değil :( ZZ Top değil bu arada, olsa hatırlardım ama tabi atılan şarkılar da hoşuma gidiyor iyi oldu bu duyuru ajhdskf

Klip böyle film havasındaydı bir olay oluyor gibi olmuyor da gibi (anlatışa bak te allam). Kırmızı-siyah tonları hakimdi diye hatırlıyorum.

david guetta-shot me down? gerçi country rock demişsin ama..

o da değil :(

david guetta lovers on the sun

youtu.be buyur attım

Değil :(

bu arada baya iyiydi...ama var ya baya iyiydi
bu arada neden böyle yaptın
gibi ama hakikaten açıklayamadım ya, kapasitem yetmedi

why did you do that though = hayır yani niye öyle yaptın ki

that was pretty great though = bu arada baya iyiydi

bu tarz genelde.

edit: "yine de" olarak da kullanılıyor.

Onceki cumle ile ters dustugunde de kullanilabilir.

I didn't like the meat. The salad was good, though.
'Eti begenmedim ama salata aradaki acigi kapadi. Sonuc olarak, o kadar da kotu degildi' anlami verir. Karsiligi 'Yine de' gibi.

why did you do that though = bunu niye yaptın ki?

oradaki ki'yi veriyor işte, biraz sitem gibi, katılmama durumu gibi.

that was pretty great though = ama bayağı iyiydi.

burada da ama'yı veriyor. bir önceki cümleye zıt, ya da anlamı pekiştirmek için. günlük dile açacak olursak "yalnız kabul edelim bayağı iyiydi" gibi bir anlamı var.

tamamen sezgilerimle cevap verdim.

informal bir kullanım. "ama", "yine de" gibi manalara geliyor. Kullanıldığı cümlenin başına "but" getirsen de aynı anlam çıkar. though sadece vurguyu değiştiriyor.

(bkz: though/@compadrito)

cümle sonlarında kullanıldığında; sorularda ki, normal cümlelerde ama

Arkadaşlar sonunda kullanılması "yine de" anlamını değiştirir mi? Bence pek değiştirmez.

tam anlami "gerci" dir.


i didnt complete it,though. gibi

ben de "gerçi" olarak çevirerek mantığa büründürmüştüm zamanında.

akasya'dan deneyebilirsiniz orası daha boş oluyormuş.

öğlen 12 mi akşam 12 mi acaba? hep gece deniyorum ben.

akasya'yı da deniyorum ama nafile.

akasyayı 00.01 ile 00.02 arasında aynı apple kimliğinden iki üç kişi yüklenerek deneyiniz.

ben 00:15 civarı almıştım randevuyu hiç zorlanmadan. Sakin sakin 12-1 arası deneyin gece. Sabırla ve istikrarla :)

00:00-00:05 arası yükleniyorum devamlı alabiliyorum. bir süredir canım sıkılınca da randevu alıyorum.

konu ne olursa olsun bir şekilde kendine getiren ve kendini anlatan..

cahil insan. bilmemekten değil cahillikten bahsediyorum, hani bilmediğinin farkında olmayan tiplerden.

sakiz cigneyen insan.

Egoist insan.

İnsan sevmiyorum. Ne varsa hayvanlar da var.

sakızı patlatarak çiğneyen
hantal hantal yürüyen
devamlı negatif olan
AKPli fanatikler
cahilliğinden rahatsız olmayan insanlar


evet, bu insanlara tahammül sınırım çok düşük.

ben "insan" sevmiyorum genel olarak.

haketmediği yerde olan insanlara antipatim var.

Bir de geldiği yeri unutup başka bir kalıba sığmaya çalışanlara uyuz oluyorum. Lümpen diyoruz buna galiba.

hmmm dessy dedikten sonra aklima geldi, ben fanatik olup olmamasina bakmaksizin AKP ye oy vermis insanlarla ayni odada bulunamiyorum.

sürekli ama sürekli şikayetlenen, hayatından ve insanlardan mutsuz amma velakin bunları değiştirmeye dönük gram adım atmayan, bu mağdur edebiyatının ardına sığınıp ilgi, şefkat bekleyen, bu durumu yaşam tarzına dönüştürmüş kişilere karşı artık çok tahammülsüzüm.

@hayirsiz +1000

İki yüzlü insanlara, birbirinin kuyusunu kazmaya çalışan insanlara, müdürlerin yanındayken farklı konuşan seni ezen , ama dışarıda farklı konuşan , sen buna tepki verincede sana paranoya muamelesi yapan insanlara tav oluyorum katlanamıyorum,ağzını burnunu kırasım geliyor

bağıra bağıra konuşanlar ve maskülen olmaya çalışan kadın tipi.

akplilere, cahillere, negatif enerji yayanlara tahammülüm yok

yalakalar
işini iyi yapmayan savsaklayan yöneticiler
ikiyüzlü
egoist
parasıyla hava atan

Çakma dobralar.

*cin olmadan adam çarpmaya çalışanlar
*herhangi bir şeye fanatiklik boyutunda bağlanıp çirkinleşenler
*kendini dünyanın en akıllısı sanan cahiller
*sürekli şikayet edenler
*bir ortamda görece sessiz olan arkadaşı üzerinden espri yapıp prim kovalayan mallar
*birine yaptığı iyiliği dilinden düşürmeyenler
*hak etmediği halde sırf arkası sağlam diye iyi yerlerde olanlar
*insanlara parası ölçüsünde değer biçen karaktersizler
*normalde bir "nasılsın"ı çok gördüğü insana işi düştüğünde sakız gibi yapışan tipler
*insanları kandırmayı meziyet sanan yalancı tipler


genel olarak çoğu insanı sevmiyom ben herhalde ya.

3 kuruş aklıyla karşısındakini enayi yerine koymaya çalışan insan.

bir de hayvanlara kötü davrananlar.

Ya sinifta biri var, dinlemeyip dinlemeyip neymis, neymis diye soruyor mesela. Bir yerden sonra sinirime dokunuyor.

Cahil, saygisiz ve patavatsiz insan tipi. Bunun ikili ve uclu kombinasyonlarina katlanamiyorum.

Gereksiz egolu insanlara katlanamiyorum. (Yakisikli oldugu icin, kocaman memesi oldugu icin, parasi oldugu icin.)

Marjinal olmaya calisan insanlari sevmiyorum. Cogunun dusunce yapisi aslinda marjinal olmasa da dis gorunusunu dikkat cekmek icin oyle yapan insanlara katlanamiyorum. Konusmaya baslayinca direkt bos beles biri oldugu ortaya cikiyor.

Aklima bunlar geldi simdilik

kibirli ve/veya aptal insanlar.. zaten ne tür absürdlük, kişilik kusuru ya da psikolojik sorun varsa bu iki fenomen sonucu oluşuyor.

Yalancı ve egoist insan.

Ak Parti'ye oy vermeyen faşist, gerizekalılardan nefret ediyorum.

macbooktan yazıyorum. bu ürün bir harika.

yuzır soruları çok yanlış. öncelikle neden mac ve mac üstünde çalışsan osx hakkında bilgi sahibi olmalısın.

ayfon mu daha iyi antıroit mi soruları gibi uzar gider bu mevzu. macosx ve apple ürünleri bir zincirinin birbirini tamamlayan halkalardır. macosx kullanan/alışkanlığı olanlar artık pc kullanamazlar. macosx her işi hızlıca çözebilen, stabil çalışan, rutin internet virüslerinden çooook nadiren etkilenen bir işletim sistemidir.

sen şimdi bir macbook alayım gta oynar facebook'a girerim dersen, ferrarisine tüp taktıran bilge kitabını okumalısın önce.

amac ne ise, ihtiyaçlar ona göre belirlenmeli.

bu niye pahalı? çünkü biz çorumluyuz'a gider olay..

Macbook'tan yazıyorum. 4 yıldır kullanıyorum hala canavar gibi çalışıyor. Bence en büyük özelliği uzun ömürlü olması.

kesinlikle Macbook.
hiz-stabilite-sarj suresi 3lusunde baska bir alternatifi yok. fiyatini hakediyor.
Macbook'umdan gonderildi :p diye de sakamizi yapalim
-------------------------------

ben macbook air aldım 2500tl'ye, mac os'a alışmak ilk zaman zor ama sonradan seviyorsun.
en güzel özelliği çok hızlı olması.

çok hızlı filan değil amk, late 2013 retina var yosemite sonrası kanser ediyor.
ama en iyi mi evet en iyisi bu. geçen benim kızın hp ile uğraştım 1 saat, kör oluyordum.

macbook bilgisayar olarak daha kaliteli, daha şık ve daha stabil. daha cool. şu anda mac'ten daha güzel üretilen bir bilgisayar yok bence. her yerinden kalite akıyor yani.

mac os ise daha kullanıcı dostu, daha çok özellikli, daha güzel görünümlü. şöyle açıklayayım, windows microsoft'un kendine göre kendi şartlarınca ürettiği ve insanların öğrenip alışmak zorunda olduğu bir işletim sistemi. windows'u iyi kullanabilmek için deneyimli olmanız bilgisayardan anlamanız filan gerekir. mac os x ise kullanıcı düşünülerek tasarlanmıştır yani size programcı ya da sistemci muamelesi yapmadan fazla teknik detaylara indirmeden kullanmanızı sağlar. bu ayarlardan tutun karşınıza gelen hata mesajlarına, dosya sistemine kadar geçerlidir. antivirüs kurmanız gerekmez, sistem öyle pat diye çökmez, zamanla şişmez. daha yumuşaktır. yani tamamen deneyim meselesi. ben mesela windows'a geçmek istemem artık.

şunu da belirtmekte fayda var mac'e rahatlıkla windows kurabilirsiniz. ben kurdum o yüzden özlemiyorum. eğer çok iyi ekran kartına sahip bir laptop ile iyi oyunlar oynamayı düşünmüyorsanız mac her zaman iyidir.

öncelikle her ikisini de kullanıyorum.
İşte macbook evde dell ya da kız arkadaşımın macbook'u :)

her ikisi de farklı bir deneyim. hangisi daha iyi diye yorum yapmadan önce, meseleye başka bir bakış açısıyla yaklaşacağım.

teknolojik gelişim hayvan gibi hızlı ilerleyen bir süreç. bu gün aldığın ürün bir kaç yıl içinde eski teknoloji statüsüne kavuşuyor. bu gerçeği göz önünde bulundurduğumuzda kısıtlı bir bütçeyle pahalı bir ürüne yatırım yapmak pek mantıklı gelmiyor bana.

denizde kum bende para diyorsan, sorunun cevabı macbook. ama tahminen o iş öyle değil :)

duyduklarına inanma.

t24.com.tr
googleonlinesecurity.blogspot.com.tr
twitter.com

8.8.8.8
195.241.77.53

yandex dns google'a göre hafif yavaş ama safe ve family seçenekleri avantaj.

195.46.39.39
195.46.39.40 safe dns kullanabilirsin.Twitter'a vs erişim engellendiğinde epey işime yaramıştı.

gece

www.italki.com olabilir?

Buna tiklayinca uyelik-giris dayfasi geldi ilkin. Beenim bahsettigim ama adini hatirlayamadigim site bu degildi(ilk sayfadan uyelik vs ile karsilamiyordu). Ama bunu da bilgisayara gecince inceleyecegim belki bu daha iyidir :)

sadece ingilizce için miydi? ingilizce içinse böyle siteler çok var saymakla bitmez. ama italki iyidir, köklü ve alanında meşhur bir site.

sadece ingilizce idi sanırım. çok iddialı olmayayım o konuda yalnız hafızam beni yanıltmıştır belki. bir facebook grubunda pratik yapmak isteyen birine önermişlerdi salak kafam niye kaydetmediysem.

livemocha mı

yok livemocha da değil. kafaya taktım. bulacağım inşallah. bu arada italki iyiymiş baya. hemen üye oldum,anadili ingilizce olanları takip etmeye başladım

1.5 ay olmuş gerçi ama geçen rastladım: verbling olabilir mi acaba?

ben de çok geç gördüm cevabı :( bu da değildi hatırlayamadığım site ama olsun bu da güzele benziyor. bi bakayım buna da

belki aşmışsınıdr onları ama rosetta stone ve pimsleur'e bi bak derim.

podcast dinliyorsanız tavsiyem öğrenme amaçlı podcastleri de bir bakmanız: spanish obsessed ve notes in spanish gibi.

listening için de bu siteyi tavsiye ederim www.listeningpractice.org

genel olarak öğrenme stratejinizi beğendim. çok kitap ya da kurs kasmadan bu şekilde öğrenmek mantıklı

işte faydalı bir duyuru :) favoriledim. ben de ispanyolcaya başlayacağım. tavsiyeleriniz için teşekkürler.

@lily briscoe senin sayende gördüm :) bende uzun zamandır kendi başıma öğrenmeye çalışıyorum. İspanyol arkadaşlarım var konuşarak pratik yapıyorum iyi oluyor :)

Ben de favladım.

Ekleme de yapayım.

*TVE internetten, RTVE kanalı ile yayın yapıyor. Saber y Ganar ve Conoces España diye iki yarışma programı var, onları izliyorum. Saber y Ganar, 15-20 küsur yıldır devam eden bir yarışma programı. Her bölümü var. Birkaç gün içinde altyazı ekleniyor.

*Aguila Roja diye bir dizi var (a'nın üstünde tilde var ama büyük harfle koyamadım), torrent ile indirdim ve izliyorum. İspanya'nın en sevilen dizisi altı sezon ve 3. sezon sonrası çekilmiş bir filmi var. Biraz dandik bir dizi bence; Assasin's Creed, Zorro ve Robin Hood karması bir adam ortalığa bakışlar atarak birilerini dövüyor, zengin eski sevgilisi var, vb. Ama eğlenceli ve anlaması diğerlerine göre daha kolay.

*Notes in Spanish harika bir site. Dünya kadar podcast var. İspanyol bir kadın ile İngiliz bir adam var , bunalr evli. Günlük hayatları konusunda ya da bazen berlirli bir konuda (Geçen gün Kırık Cam Teorisini tartışmışlardı) konuşuyorlar. Beginner'dan, Advanced'e kadar çeşitli düzeyleri var. Günlük hayatta kullanılan bir çok deyimi açıklıyorlar.

*Goya ödülleri var, İspanyol Oscar'ları. Her sene En İyi Film kategorisi adaylarını izliyorum. Gerçi geçen sene siyah-beyaz bir sessiz film olan Blancanieves kazandı ama İspanyol sineması da çok güzelmiş.

ya bu nasıl güzel bir hizmettir :)
tesadüfen gördüm.
teşekkür etmek için yazıyorum.

Hak kazanmak

-ebilmek. (becerebilmek)

you don't get to live. yaşayamıyorsun.
when you finally get to love somebody... en sonunda birisini sevebildiğinde...

beyaz+gece+23+araf

bence en güzel albümü bırak zaman aksın'dı. ondaki şarkılar iyidir işte.

bir derdim var, gece, cambaz, çocuklar ve hayvanlar

en güzelini seçemem, ilk aklıma gelen en güzeli bisiklet. bu arada, kış geliyor'u unutmuşuz, çok ama çok ayıbolmuş.

Cambaz aklıma ilk gelen

durma öyle, beyaz

Hayat, gece, 23

Gece'ye bir oy da benden.

bisiklet, araf

beyaz +1

yok artık. nothing else metalikacısı mısınız :(

yalnız şarkı

alkislarlayasiyorum.com

bak mucize de var. aslında mucize var pamuk şeker gibi şarkı.

sor, re, kış geliyor, daha mutlu olamam

düdüt: gece'yi unutmuşuz lan.

aklima getirdin gece gece.

gece
beyaz
hayat
yalniz sarki.

hayat sahane aslinda.

kara kutu
araf

aslinda bir suru var da secmek cok zor boyle.

birak zaman aksin guzel albumdu bence de.

şarkıcı çocuk
tv deki kız.

re, serseri, dünya yalan söylüyor

hepsi iyidir de bir derdim var'ın bendeki yeri ayrıdır.

daha sonra mvö den bunun gibisi gelmedi.

sabahın köründe

daha mutlu olamam, uyan, bir derdim var

duyuruyu silme, favladım. :)

dünya yalan söylüyor albümünün tümü diyorum.

güneye giderken

daha mutlu olamam, bir derdim var

23

dişi zamiri

bütün şarkılarını bilmiyorum, karşılaştıkça dinledim, dur bi mor ve ötesi dinleyeyim demedim yani. dinlediklerim arasında yarıda çıktığım olmadı şimdiye kadar, zevkle dinlediğim bir grup.

bir derdim var şarkıları çalma listeme giren tek şarkıları. onu ayrı bi sevdim. sevda çiçeği, cambaz da çok güzel.

sondan başa gidersek;
oyun bozan, deli, araf, festus, saklama, yardım et, çocuklar ve hayvanlar, aşk içinde, daha mutlu olamam.

sana liste yapayım derken daha mutlu olamam klibindeki kız, arkadaşım çıktı ya lan.

speaking'de sadece tema değişiyor sorular hep aynı. o yüzden not alırken ona göre not almalı ve vereceğiniz cevap için kalıp belirleyip ezberlerseniz epey faydası olacaktır. sınava 2 gün kala izlediğim bu video benim sınavımı kurtarmıştı. www.youtube.com

writing için de aynı şey geçerli. www.youtube.com

yani tavsiyem bu abinin ilgili videolarını izleyin ve uygulayın.

bir not kağıdına yazıp cebimde taşıyorum, bazen de telefona alarm kuruyorum.

arada tekliyor ama beyin bedava. kafamdakilerin-yapacaklarımın başka bir yerde kayıtlı durması hoşuma gitmez.

evernote o kadar da pratik degıl gıbı gelıyor bana.

masa basında işin varsa, yani ofis falan masan varsa; post-it güzel bir olay.

patır kütür yaz yapıştır. işini halledince at çöpe. zaten göze battıgı ıcın bıle ısını yapıp kagıdı atmak ıstıyorsun.

benım en buyuk organızerım post-ıt valla bu aralar.

valla ben önce kafamdan planlıyorum, sonra yazıya döküyorum (elektronik olarak daha çok , yani word vs.), ama iş uygulamaya geldi mi savsaklıyorum. ama yine de sadık kalmaya çalışıyorum %75 olarak.

Biri daha sormustu bugun. Google calendar. Hem pc de hem telde bunu kullaniyorum. Mukemmel bence. Google'in dgier hizmetleriyle koordineli calisiyor. Google yazilimlarina hastayim zaten.