küfür etmem.

etmem.
o kadar saygı duymadığım birinin de hayatımda yer etmesine izin vermem.

etmem. çok sinirlenirsem kalkıp giderim zaten.

Başkasıyla flörtleşiyorsa, gitmeden önce ne yapmasını istediğimi söylerken, evet.

ben hafif kavgalarda da ediyorum bazen

küfürbaz bir yapım zinhar yoktur. arkadaşlarımla konuşurken bile ağzımdan küfrün çıktığı çok çok azdır.

ama evet, sevgilime ettiğim olmuştur. çok değildir bu sayı. fakat ultra sinirlendirdiğinde ağzımdan çıktığı olmuştur.

dediğin durumda yakalarsam da ederim. küfür olayını abartmayın. insanlık hali sonuçta.

beni aldattığını itiraf eden eski kız arkadaşıma bile etmemiştim. hatta kötü söz bile dememiştim. olabilir nefsine uymuşsun, ayrılmamız gerekiyor demiştim.

melek gibi adammışım hahahahah.

ettim, gram pişmanlığım yok.

Etmem, edilmesi de cok agirima giderdi herhalde.

Aldattiysa ederim. Sonuçta terkedicem, o saatten sonra bi önemi yok. Başkasıyla flörtleşme, yeltenme aşamasında kaldıysa ilişkinin geleceği müzakere edilebilir, sonuç belli olmadan terbiyemi bozmam. Zaten küfürler ağızdan çok kolay çıkmaya başladığında saygı namına bir şey kalmamış oluyor, o ilişkiden daha da hayır gelmez.

etmem. flörtleşmek değil on kere aldattım dese de etmem. böyle şeyler sevdiğiniz kişiye küfür etmek için geçerli sebep olamaz. davranışlarının sonuçları elbet olur ama o.ç. diyerek mesela çözülmez.

bana küfür eden insanı da, değil sevgili olarak herhangi bir birey olarak ciddiye almam, zaten ilişki o noktada biter.

Etmem. Zaten yapım gereği küfür etmeyi becerebilen biri değilim. Ettiğim en büyük küfür salaktir. Bir de sevgili uzun adam için çok kızınca adi ya da şerefsiz demisligim vardır, o kadar.

Dolayısıyla öyle bir durumda da bağırıp çağırıp sinirden deliye dönebilirim belki ama küfür etmem. Ağzımdan çıkmaz yani istesem de.

başkasıyla flörtleşecek ve ben yakalayacağım ? sikerim lan ne küfrü.

etmem.

Küfür kurtarmaz bunu. Eğer erkekseniz (küfürlerden öyle çıkarttım), direk ayrılın. Bitmiş bu iş, başkasıyla flörtleşmek nedir???

Flörtleşmiyor, ama herkese karşı böyle fazla samimi, ben bunu bazen flörtleşiyor gibi yorumluyorum diyorsanız da, ya bu şekil kabul edeceksiniz, ya da zorunuza gidiyorsa konuşup ayrılacaksınız...

or.spu, kaşar gibi küfürlerden ziyade dolu dolu bir s.ktir git çalışır benden.

Kıskançlık çok zor. Burada güven devreye giriyor. Kız sadece cana yakın birisi de olabilir, flört ile karıştırmak çok kolay. Bunu sen bileceksin. Zoruna Gidiyorsa da ayrılman en sağlıklısı, genç yaşta kafayı yemeyin

oha.

Çok sinirlenince söyledim. Aynı ayarda laflar da duydum.
Bi kere çok sinirlendim sövdüm, gelen cevap şöyle oldu: "gel yap :)"

Fuck you dickhead derim. Türkçesi içimi soğutmaz.

@pirmses, böyle söyleyince havada kalıyor.

yazdığın gibi bir senaryo başıma gelmedi hiç ama 1-2 sefer sktir git demişliğim var.

bana daha once edildi ama ben hic etmedim.
erkegim.

etmem muhtemelen.

Ederim. Ben ona kaç ayımı vermişim o kimde beni aldatıyor?

Ben normal konusmada ederim ama ciddi bir tartismada hayir etmem

Kufur severim. Normal hayatimda da kullanirim hskt diye. Esimle tartisirken holy shit, fuck it falan diyorum ama direkt ona yonelik olmuyor. Bazen iyice sinirlenmjssem "are you an idiot?" falan diyorum

Asla.
Çok aşırı sinirlendiğimde başkasına oldu nadir de olsa evet ancak sevgilime yok olmaz. hiç olmadı olmaz da.
Gerçi o yaptığıyla zaten küfür ediyor ama...

Tek sayı olmasın o ? Eğer öylseyse cevap:41

ardışık 2 doğal sayının toplamı 80 olamaz. yani çift herhangibi bir sayı olamaz sadece 80 değil. ardışık 2 tek sayıdır o cevap 41 oluyor. bir üstte söylenmiş zaten.

2x+1= 80
X=79/2 den 39,5 olur o da dogal sayi olmaz zaten .
Ama yukarida dendigi gibi
40 +41 =81 olur. Soru sanki boyle olmaliydi gibi geldi bana .

ilk başta şu rahatsız ediyor: başörtü değilde 30 yaş ve üzeri türbanlı kişilerin %95'inden fazlası akp'nin ilk 5-6 yılında bile türbanlı değildi.

Rahatsiz etmiyor. Ancak cocuklari basortulu gordugumde sinirlerim bozuluyor. Cocuk yahu.

rahatsız eden bir şeyler vardı evet. nötr olduğum zamanlar bir iki defa dışlandığım oldu,farkettiğimde de geç oldu. cehennemlik damgası yemek hoş olmuyor :) gerçi genellemelik bir durum değil ama rahatsız oldum, nötr idim o vakte dek. ondan sonra da hayatıma almadım öylesi kimseyi. bundan rahatsızlık duyan var mıdır bilemiyorum ama mecburen muhattap olduysam da bir an evvel kurtulmaya çalışıyorum.

ayrıca @kareem +1

@Kareem +1 tuhaf olanlarin da turbandan kaynaklandigini sanmiyorum. Cesit cesit insan var sonucta..

Herhangi bir rahatsizlik duymuyorum. He estetik olarak cok da gozume hos gozuken bir sey degil ama cirkin ayakkabi giyen ne ise bu da o benim için.

Bireysel olarak hiç ama hiç rahatsız etmiyor. Ama başörtülü insanların çoğunlukta oldukları yerde, ben azınlık kalmışsam ve ahlaklarını bozuyormuşum muamelesi yapıyorlarsa, düşman düşman bakıyorlarsa, bu rahatsız ediyor. Aslında başı açıklarla örtülüleri bir tutuyorum bu anlamda. Başı örtülü birini gördüğünde pis bir şey görmüş gibi bakan kadın da rahatsız ediyor, beni gördüğünde pislik görmüş gibi davranan da. Bazılarının bakışında öyle bir husumet oluyor ki sanki kadının kocasını elinden almışım veya nefret ettiği tüm kokuşmuşluğu temsil ediyormuşum gibi bir bakışla karşılaşabiliyorum. Bu da herkeste olan bir şey değil ama yine de yaz aylarında çok sık karşılaştığım, zaman zaman bunaldığım bir tutum. Aynı şekilde, onlara karşı da benzer bakışlar vardır. Kişiyle konuşmadan fikir sahibi olan insanlardan rahatsız oluyorum. Bireysel olarak görünüşteki herhangi bir şeyden veya siyasi simge olmasından rahatsız olmuyorum. Hepimizin siyasi simgeleri var; Cumhuriyet veya Sol gazetesi de siyasi simge, Che t-shirt'ü de. Buna ek olarak, bir kadın olarak da türban üzerinden birini yargılamanın da ayrımcı olduğuna inanıyorum. Çünkü bir görüşe uyuz olacaksan, aynı giyinen kişinin erkeğini ayırt etmek biraz daha zor (eğer cübbe giymemişse). Stilinden hafif belli etse bile, yazın onlar da t-shirt-kot giyiyor. Bu nedenle, giyim üzerinden yapılan ayrımda kadınların günah keçisi olduğunu düşünüyorum. Örneğin, eskiden türban yasağı nedeniyle üniversiteye o görüşteki kadın giremiyordu ama onun aynısının erkeği girebiliyordu. "Kadın olduğumuz için birbirimizi tutalım" demiyorum kesinikle de, nefrete karşı kalkan gibi kullanılmaya meyilli olduğuna inanıyorum. Herkesten eşit nefret edene lafım yok. Rahatsız olduğum kısım çift taraflı olarak sürüye mutlak aitlik, sürü dışına mutlak düşmanlık tutumları.

başörtüsü taktıkları halde; makyaj yapmaları, ayak bileğini gösteren pantolon giymeleri, vücut hatlarını belli eden kıyafetler giymeleri, pearsing-hızma vb. takmaları acayip rahatsız ediyor beni.

herşeyi allaha, kadere, yazgıya bağlıyorlar. ne bileyim yağmur yağıyor "ey güzel allahım" falan diye iç geçiriyor. iş yeri iflas mı edecek. "vardır bunda da bir hayır" falan diyor. lan adam dolandırıcılık yapmış işte ondan iflas edecek. onu görmüyor bile.

illa bir yerde düşünce çakışması yaşanıyor. mantıksızlıkları baya farkediliyor. bazı insanlar istisna tabii. ama çoğunluk bu şekilde.

Baş örtüsü şu an amacından çok sapmış durumda.

Baş örtüsü takınca insan bir anda 180 derece değişip, iyilik meleği olmuyor. Nasıl ki başı açık türlü türlü insan varsa, baş örtülü de türlü türlü insan var. Kişiyi tanıyıp, ona göre davranmak lazım.

Ancak burdakilerin bir çoğunun nefreti ideolojik geldi bana. Zaten ön yargılı yaklaştığınız, gerici dediğiniz bir insanı normal şekilde tanımanız mümkün değil. Ne yapsa size kötü gözükecektir.

merhaba. 10 dk önce atvde nihal hatipoglunun programı ümraniyede bi ilkokula canlı bağlandı, öğretmen türbanlı, tüm ufacık çocuklar "hayırlı cumalar hocam" diyerek sorularına başladılar. ben öyle bi öğretmen tarafından eğitilmedim herhangi bir çocuğunda eğitilmesini istemem.

islam referanslı terör ve lince daha meyilli olmaları, tecavüz karşısınd dahi sessiz kalabilen siyasi akımlara daha meyilli olmaları, şehir meydanlarında insanları canlı canlı yakan güruhlara daha yakın olmaları ihtimalleri sebebiyle tedirgin oluyorum. çarşaflı olmamaları (ve dolayısıyla ışid/el kaide/el nusra grubuna daha mesafeli olmaları) biraz içimi rahatlatır gibi oluyor. sonra insanlara yaptıkları aklıma geliyor ve korkuyorum.

belli etmemeye, tanımaya, bu düşüncelere olan mesafelerini anlamaya çalışıyorum. uzak izlenimi vermeleri beni biraz rahatlatıyor.

sadece türbanlı kadınlardan değil, benzer izlenim veren erkeklerden de korkuyorum.

hem türban takıp hem de makyaj yapmaları,vücüt hatlarını belli eden şeyler giydiklerinde çok pis küfür ediyorum. şuan türban takanların %80 nin samimi olduğunu düşünmüyorum.

Ben artık rahatsız olmuyorum, alıştım. Makyaj yapmaları falan da koymuyor çünkü o makyajli süslü türbanlıların çoğu zaten dini değil, ideolojik sebepten ya da görüntüsü hoşuna gittiği için takiyor. İdeolojik sebebi biliyoduk zaten ama türbanlı görüntüden hoşlanan insanlar VARMIŞ EVET.

Yunanlı bir arkadaşım türbanlı bir kızla yaşadığı kaçamaktan bahsediyodu, "türbanlının nesini seksi buldun da yattın cizıs kırayst" deyince "çok tahrik edici" dedi valla. İsveçli bir arkadaşım da aylar boyu İstanbul metrosunda asılı olan Armine reklamındaki türbanlı kıza hastaydı baya. Seveni, alıcısı varmış yani.

Penguene benzeyen diğerlerinin canı cehenneme ama Seksi türbanlıları beğeniyorum <3 kabuklu fıstıklar çok ulaşılmaz görünüyor <3

Şaka maka zihniyet ters. Kadının kendini erkeğe göre konumlandırması rahatsız edici. Allah böyle istiyor fıtrat mıtrat diye kendini erkekten aşağı görmeyi kabullenmiş. Bizim özgür annelere ihtiyacımz var, fantastik korkuları olan annelerin yetiştirdiği çocuklar umarım yarın birer sevimli kahramana dönüşmez :(

Açıkcası 10-15 sene öncesine kadar umrumda bile değildi, sadece şu siyah şarşaf giyenlere kıl oluyordum. ama mevcut yönetim bunu gözümüze öyle bir sotku ki , sanki başlı başına bir problemmiş gibi algılandı. yoksa zaten kimsenin ne karıştığı vardı ne de seçici algısı. Devlet kurumlarında çalışmaları ve üniversiteye girişleri yasaktı.

açıkcası bunu haklı buluyordum. çünkü tüm öğrenciler standartken, kafasında türban olan biri laik bir hoca tarafından hor görülebilir veya muhafazakar bir hocatarafından kayırılabilir.

bu galatasaray lisesinde fenerbahçe formasıyla derse girmeye benzer.

türban siyasi bir simgedir ve türbanlılarla sosyal alışverişimi minimum seviyede tutmaya çalışıyorum.

Aman allahım ne cevaplar var gerçekten inanamadim :) kardeşim bu sene tamamen kendi istegi ile ortunme karari aldi. Turbandan kullanmiyor fakat daha kolay olduğu icin şal kullaniyor, olabiligince ve kendince modern vr temiz uyumlu giyinen biri.
Bense ablayim, başım açık tesettürlü degilim yani, insanlar ablasi acik kardeşi kapali diye şaşırıyorlar,anormal bir durum değil aslında. Siyasi görüşümüz ise akpnin yanindan bile gecmiyor, yukarıda yazili olanlara bakilsa demekki kardeşimi gorseniz akp yakalasi yobaz yaftası yapistiracak kiminiz . ki üzüldüğü en cok bu .kimi akp destekli derneklere üye insanlar bunu akpli sanıyormuş üniversitede, sinirleniyor falan .ki Kendisi akpden ve muhafazakar siyasetcilerden hic hazzetmez, cok siyasetten de anlamaz belki.
ama baski ile buyumediginden ve aile akpli olmadigindan klasik akpli kafasında değil. Kendisi tkp ye oy atmadi tamam ama akpye de oy atmadi .bu kadar dar düşünmekte haksizsiniz bence .

asıl onlar bizden rahatsız oluyormuş gibi davranıyorlar.

Yaaani simdi. Soyle bi durum var. Sana bu kadar saldirip baskilayan insanlarin aslında ozguvensiz olduklarını farkettiginde pamuk gibi oluyosun. Kim ki senin özgüvenini kiracak. Gülüp gecmeye basliyorsun.
Kimi diliyle kimi eliyle baskilar cocugunu mesela. Ama esasen icten ice kiriktir. Kendini yuceltmek icin seni kullanir. Toplum içinde de var boyle insanlar ama hayatinda bi daha görmeyecegin insanlar icin takilma zaten.
Cocugunu rusen amcanin ogluyla karsilastiranlara ayri hastayim zaten. Incelenmelik vaka.

Kendine verdigin degerin, dis onaylamaya bagli olmasi. Kendi kendini mahvetmek. Bir at dusun ustundesin, istedigin hizda gitmiyor diye surekli kamciliyorsun, surekli kamciliyorsun. Daha hizli gitsin diye. At olebilir , sakat kalabilir. Hizli gitmenide baskasi istiyordur, at hizli gitmeyince senin ustune gidiyor olabilirler. Uzgun hissediyor olabilirsin. Fakat o at senin herseyin. Dis baskilara senin karsi koyup atini oldurmemen lazim. Bugun o at senin ruhun, yarin cocugun olursa cocugun. Babanin senin ustune gitmeside boyle bir sey. Senden beklentileri var ve sen o beklentilere yetisemiyorsun diye sana yukleniyor. Zamanindada kendine yuklenmistir, cok aci cekmistir.

Ozetle kendi kendimizi mikiyoruz. Dis dunyanin, annenin babanin , ortamin, flortlestigin kizin beklentilerini kendine tek hedef yapip, surekli onlarin onayini almak icin kendimizi parcalamak ozguveni sikip atiyor.

Fakirlik

hayata sarildigi motto vs. bunlari kirici sozler soylemek. cunku ozguven tavan yapmis kisinin haliyle kendi dogrulari var bunlari baskilayici bicimde soyler ve buna gore davranirsaniz (ozellikle iplerin sizin elinizde oldugu yerlerde) kirilmaya baslar.

cocukluktan gelen seyleri ogrenebilirseniz ki genelde budur, bu da etkilidir.

Fakirlik +1
Kirada oturduğumuz için çok fazla ortam değiştirdim. Zor alışan birisi olunca hiç çocukluk arkadaşım kalmadı.
Bana en çok koyan, özgüvenimin her zerresini *iken hoşlandığım kız tarafından sallanmamak oldu.
Yaşayamadığım çok duygu oldu ve hepsinin temeli özgüvenimin diplerde olmasıyla ilgiliydi.

-fakirlik +165245765555

-herhangi bir albeni, estetik, şeytan tüyü eksikliğinden dolayı mütemadiyen ikinci plana atılmak ve "m e b nerelerdeydin? sensiz hiç tadı çıkmıyor" cümlesini duyamamak.

-kendini sürekli başkasıyla kıyasladığın için alanlarında veya bazı noktalarda iyi olduklarını düşündüğün insanları kendinsen her anlamda üstün, kendini alçakta bulmak. aşağılık kompleksine tutulmak yani.

-hiçbir alanda iyi olamamak.

-en sevdiğiniz kişilerin en sevileni olamamak.

1- fakirlik

2- vücutta sonradan meydana gelen değişimler. suratta büyük yara izi, saç dökülmesi, cilt hastalığı vb.

Kimi sevsen sevilmemek veya karşı cins için 2. Hatta 3. Planda olmak .

yapabiliyor olsan bile yapmak istemediğin şeyleri yapıyor olduğunu fark etmek (nasıl cümle oldu lan) sonra başkalarının zevk aldığı, eğlendiği işlere baktıkça sinir olup, kendimden soğuyorum. hayat bu muydu yheaa modunda takılmak insanın kendine güvenini azaltıyor tabii.
özgüven eksikliğinin kaynağı elbette ki çocukluk örneğin benim için, 84 aldığım sınav notu (5) olarak geçmediği için 90 alan arkadaşlarımla kıyaslanmamdı. bu sadece bi tanesi.

-en iyi olduğum hiçbir şeyin olmaması, her şeyden azar azar bilmek. bildiklerimin de hiçbir boka yaramayacağının getirdiği farkındalık.

-hiç tanımadığım birkaç insana başkasının dolduruşları sayesinde farklı tanıtılmak. aslında hiç tanımadığım insanların benim hakkımda ne düşündüğü umurumda olmamalı; ama söyleyen kişi vaktinde değer verdiğim biriyse ve iftira atıyorsa/değiştirecek pozisyonda değilsem özgüvenim zedeleniyor.

-aldatılmak

- göbeğim :( 4 aydır spor yapıyorum istediğim gibi olmadı. çok kafaya taktım.

bir problem oldugunda ilk kime gidecekler?
sana.

goze aliyorsan at.

soma'daki iş güvenliği uzmanlarından kan çektiler unutma. eczane değil ki bu riskli iş. yarın öbür gün elektrik tesisatından yangın çıkar en basitinden. kimmiş bunun mühendisi derler, ceza almayacak olsan bile mahkemelerde sürünürsün.

"bana hesap sorabilecekleri hiç bir olay olmaz" diyosan yap tabiki.
ama dış cephede çalışan bir boyacı iskeleden düşerse direk içeri girersin.

İşin cezai sorumluluğunu önemsemiyosan yap, ama bu tarz şeyler yüzüden yüzlerce insan yargılanıyor.
yerinde olsam yapmazdım.

Sag olun. Yapmicam.

@brad pitt, bilirkişi olma olayını araştır

üvey babam o şekilde şantiye şefliği yapmıştı, inşaatta işçinin birini elektrik çarpmış sol kolu işlevsiz hale gelmiş yıllarca maaşından belli miktar kesildi. riskli iş yani.

o kadar aramayla bulamadıysan kayıptır o. kayıp derken zaten kayıp da yani geri dönmemek üzere kayıptır demek istedim

bende hep bir seyin altinda cikar. kenara atilmis bir tisort gibi.

Dolabın arkası çekmecelerin altı gibi yerlerden çıkıyor bende.

Odanın düzenini uzun süre değiştirmediğin zaman tuhaf bir körlük oluşuyor.Baktığın yerlere farklı kişilere arattır o zaman bulabilirsin belki.

Ben genelde ilk baktığım yerin çok yakınında buluyorum. Yukarda denildiği gibi sizin yerinize biri daha baksın.

yok la orada ne işi vardır dediğin bir yer varsa oraya bak.

bir kere biletimi kaybettim evi alt üst ettim de bulamadım. iş işten geçtikten sonra dur la birde şuraya bakayım dedim ki bir tek oraya bakmamıştım. koltuğun içinden çıktı :)

Aramayı bıraktığında çıkar o. Ben mesela şarj aletimi aradım, bulamadım. Sonra tekrar aradım, tekrar bulamadım. Bir tek anneler evdeki şeyleri rahatça bulabiliyorlar sanırım zaten.

Bulursam şarj aletimi yer söylerim :D

Banyo ve buzdolabı %90 buralarda çıkar ne kaybetsem.

O zaman olsam nereye koyardım diye düşünüyorum ve orda çıkıyor.
Kucukken de annem bisey saklayinca acaba annem olsaydim nereye koyardim derdim düşünür ve sakladığı şeyi bulurdum. Hahahaj resmen gozumde canlanıyor böyle şeyler.

Bornozumun cebinden çıkıyor hep.

yatağın kenarındaki boşluğa düşüyor yahut cebimden çıkıyor.

ya en son yazin kullandim diye hatirliyorum. sadece bisikletteyken kullanirdim. o zamanlar giydigim her seyi aradim yok. hatta usenmedim disari cikip bisikletin minicik cantasina bile baktim aceleyle oraya mi tepistirdim diye ama orda da yok. yaz sonunda beynimi aldirdigim icin resmen kocaman bir bosluk.

1 hafta cüzdanımı bulamamıştım. ablam gelmişti eve bakmaya masamın üstündeymiş. başkasına baktırın tavsiyem. genelde kaybettiğim şeyler bariz yerlerde çıkıyor.

başucu komodini, varsa gazeteliği, kitaplık rafları, mont olmayan cepli yazlık giysiler, portmanto içi veya üzeri kutucuklar, banyo, mutfak ıvır-zıvır dolapları veya çekmeceleri, yazdan beri olduğuna göre bornoz cebi değildir, yastık altı veya yatak altı değildir (temizlik yapmışsındır, boşluğa düştüyse çarşaf değiştirince görürdün vs, o zamandan beri diyerek), tv ünitesinde bir yer, tıkıştırılabilecek bir kalemlik vb çanta içine atılan cepli gözlü mobil şeyler, valizler...

Koltuk altlari

Bir çantamın içinden çıkıyor genelde ya da dolabın en dibine düşmüş oluyor, dolabı komple boşaltırken bir sürü eşya buluyorum.

bisikleti park ettigin yere bak

ben en fazla 1 gün veririm 2.el satışta. sonrasında belki o bozdu? nasıl bileceksin.

bir şey çıkmaz oradan.

bilirkişi raporu aldıracağım dediği şey uzman raporudur, dava aşamasına gelmeden kendi kendine alamaz bilirkişi raporu. zaten uzman raporu da taraflı oluyor %99, sana gönderecektir o raporu muhtemelen, %99 seni haksız bulur.
mahkemeler genelde bilirkişi raporuna uyarak davanın kabulü veya reddine karar vermekteler.
ama merak ettiğim, sen ürünü satarken garantisi devam ediyor muydu? sattığın ürün ne kadarlıktı ? garantisi devam ediyosa ona o belgeyi de verdin mi?
aranızda yazılı bir anlaşma olmadığını varsayıyorum.

@cabiday

Ürünün garantisi yoktu. 3 yıl kadar önce yurtdışından alınmış bir ürün zaten. 1000 lira civarı, uğraşıldığına değmez. Yazılı bir anlaşma da yoktu. Mail üzerinden konuşup ödeme aldım, sonra da ürünü gönderdim kargo yoluyla.

Ürünü alan başka bir ilde. Olası bir dava durumunda benim herhangi bir mahkemeye yada başka bir yere gitmem gerekiyor mu?

Bence o hala dava açmadı sizi korkutma peşinde, eğer ki dava açarsa yetki itirazında bulunursunuz. yerleşim yerim şu adrestir x ilinde ikamet ediyorum , yetkili mahkeme x mahkemesidir gibi.
ama belki tebliğ olmaz dava dilekçesi, arada e devletten adınıza açılan bir dava olup olmadığını sorgulayın.

Çok teşekkürler. Umarım öyledir de üç beş kuruş için boşu boşuna uğraşmam. Bir daha tövbe ettim, insanlarla uğraşılmıyor. Sıfır ürün alıp atıcam bundan sonra :)

benzer durumdayım. kuzenlere zaman kalmıyor maalesef.

öyle uzaklar ki, üflesem soğuyacaklar

baya büyük olan kuzenlerimle aram iyi. yani aramızda 17-18 yaş falan var. daha yaşıtım olan kuzenlerimle pek görüşmem hatta sevmem.

taş çatlasın iki üç tanesiyle düzenli irtibatım var (hepsi büyükler benden epey), bunun dışında diğerleriyle samimiyet yok. hatta hiç tanışmadığım kuzenim bile var. ciddiyim.

senin hesap bende de 30 kadar var. ama kaçını görmek istiyorsun de; 2 ya da 3. onlarda uzaktalar. belki uzakta oldukları için kendilerine karşı iyi düşünüyorum. yanımdakiler beş para etmez. görse yolumu değiştiririm.

2 kuzenim en iyi arkadaşlarım. farklı şehirlerdeyiz, bazen 1 ay telefonda bile konuşmayız ama görüştük mü daha dün berabermişiz gibi devam ederiz sohbete. onlar haricinde yakın yaşta kuzenim yok, o yüzden takılma şeklinde bi ilişkimiz yok. ama aile ziyareti şeklinde görüşmeler oluyor evlerde, hem anne hem de baba tarafı kuzenler hep samimiyiz.

9 kuzenimden vaktiyle tek muhabbetim olanı 4 sene önce kocaya kaçtı o zamandan beri hiç konuşmadık.

çoğu arkaba olmasak aynı ortamda bulunmayacağım insanlar.

ben 25 yasına kadar cook fazla samimiydik, sonra durumlar farklılastıkca aslında dusundugum kadar iyiligimi istemeyenleri gordukce sogudum biraz ama yine cogu insana gore fazla samimiyiz. aynı ortama girince enseye şaplak oluyor.
millet kuzenini tanımıyormus falan, ben kuzenzadelerle bile gorusurum nadiren. anne/babanın kuzenleri+cocukları. hayır aşiret falan da degiliz, bizde mi var anormallik? :)

Hemen hemen her hafta sonu 3-4 kuzen toplanırız. Piknik, etkinlik , gezi , fasıl kafamıza ne yatarsa yaparız.

Ayni sehirde olup akranim olan 6 -7 kuzenim var,bunlarin sevgilileri, eşleri de var. kuzenlerimin de kuzenleri var .kuzenlerimle en kötü 10 15 gunde bir toplanirim, kahvaltiya,akşam çaya gelirler ya da dışarı cikariz. onlarin kuzenleri ile plan yaptigimiz da oluyor 1 2 ayda bir toplaniyoruz .tabi bu durumda sayimiz 10 u geçiyor.

35 tane kuzenim var, 2-3 tanesiyle arada dışarıda takılıyoruz. Yaşlarımız birbirine yakın olduğu halde o bahsettiğin ortam bizde de yok, çok farklı insanlarız çünkü.

çok kötü. amca çocuklarını yolda görsem tanımam gerçek anlamda. çok da üzülüyorum bu duruma. baba tarafıyla 0. anne tarafıyla var az biraz. birbirimizin düğününe gelecek kadar. baba tarafı onu da yapmıyor.

sokakta görsem yolumu değiştiririm herhalde. hiçbiriyle hiçbir muhabbetim yok, telefon rehberimde kayıtlı değiller. arada bayramda gelen oluyor onda da zoraki selamlaşırım yahut gelmelerinden önce evden kaçarım.

whatsapp grubumuz var, 4 kız 3 erkek. bunlardan 3'ü üniversiteli, 3'ü iş güç sahibi, 1'i liseli. görüldüğü gibi homojen bir kadro yok. ama yaşlar da çok uzak sayılmaz.

reelde pek görüşmeyiz. daha doğrusu ben biraz daha uzakta olduğum için ben görüşmüyorum, diğerleri daha çok biraradadır. whatsapp grubunda arada espriler döner, ilginç fotolar atılır, doğum günler vs. kutlanır falan.

Cok severim canimiz sikildikca bulusuruz. Imkan varsa gideriz nevizadeye yoksa bi cay icmeye cikariz hic yoksa evde oturur uno oynariz. Bazen sinemaya, kosuya falan da gittigimiz olur. Bir sorun olunca arar finir alisverisinde bulunuruz falan. Masallah diyeyim iyiyiz yani biz.

bir çoğu ile yakınız hatta beraber bi yerlere (konser, sinema, tiyatro gibi) falanda gideriz. Ama bazen kendini kullanılıyormuş gibi hissedebiliyorsun yine de.

Yolda karsilassak tanimam muhtemelen hicbirini. 2 tanesini biliyorum da digerleriyle kafamiz uyusur mu uyusmaz mi onu bile bilecek kadar tanimiyorum. En son gordugum kuzeni 3-4 yil once gordum. Digerleri 10-15 sene olmustur.
En son 3 yasindaki halini gordugum bir kuzenimi yillar sonra bir dugunde 1,80 boyunda piril piril bir genc kiz olarak gorunce yaslaniyorum diye panige kapildim:)

teyzemin çocuğu olan 3 tanesini yolda görsem tanırım ama onlarla da en son sanırım 3-4 sene önce konuştum. diğer kuzenlerimi ise yolda görsem tanımayı geçtim, kaç tane olduklarını, cinsiyetlerini falan bile bilmiyorum. ve bunu sorun olarak görmüyorum, zira akraba sucks.

Hiç tanışmadığım kuzenim var. Onun dışında en son 25-26 sene önce gördüklerim var :d
Daha sık gördüklerimden çoğunun yaşı küçük. Bebek bile var. Dolayısıyla benim de öyle ortamım yok.

Kuzenler arasinda tek erkek benim. Disladilar beni :( ablamin filan oldugu whatsapp gruplari, toplanmalar filan oluyomus.

topu topu 1 tane kuzenim var, onunla da en son kasım ayında bir aile yemeğinde karşılaştık. ondan bir önce de araya 1 yıl falan girmiştir rahat.

çok seviyorum kendisini, hatta arada görüşelim mutlaka dedik, ama işten güçten hiç vakit olmuyor maalesef.

kaç tane kuzenim var, aslında kim kuzenim vs. bunları bile bilmiyorum ben. kuzen deyince aklıma gelen ilk isim halamın kızı, onunla da 3 sene önce mi ne görüştüm en son. hiçbirisiyle samimiyetim yok. %90'ıyla aynı coğrafyada bile değilim. bir gecede kuzensiz kaldık.

ayda bir falan genelde görüşürüz

4 kuzenim var, hiç biriyle görüşmüyorum.

10-12 kuzenim varır heralde saymadım. iki tanesiyle 6 senedir aynı evde yaşıyoruz ve gerçeken çok yakınız, iyi anlaşıyoruz. diğerleri ile de sadece özel günlerde görüşebiliyorum.

düğünlerde cenazelerde falan görüşüyoruz. kuzenlerimin hepsini tanıyorum ama çoğunun çocuklarını tanımıyorum.

Teyze çocuklarıyla görüüyorum sadece o da izmire gittiğimde. Onun dışındakileri tanımam.

6 tane kuzenden sadece 1 tanesi ile süperiz, maşallah deyin. Aramızda 1.5 yaş var. Küçüklüğümüzden beri birbirimizin en büyük destekçisi olduk. Her şeyi ilk birbirimize anlattık. Birlikte gezdik. Şimdi de canım sıkkın olduğu için beni çağırdı evine, şehrine, kafa dağıtıyorum sayesinde. Kuzen ayrı, kuzen can'dır. Tabi bu şans çok az insana isabet eder. Kıymet bilmek lazım.

baba tarafından 5 kuzenim var. avustralya'da doğup büyüdüler. bi tanesini 2 günlüğüne görme fırsatım olmuştu. çok sevmiştim. bi de dayı oğlu var ama küçük daha 3 yaşında. fotoğrafımı öpüyomuş bazen :D
kuzen yok sayılır hayatımda.

Kil maskesini aktardan kil alıp kendiniz de yapabilirsiniz, hazır satılanları da var. Ben kendim yapıyorum hazırlarken biraz limon da ekliyorum.

Onun dışında klasik işte yıkama jeli kullanılabilir sabah akşam. Nemlendirici olarak la roche posay effaclar k plus kullanıyorum ben. Yağlanmayı geciktiriyormuş. Bayağı memnunum.

kil sabununu öneriyorum. günde iki kez yıkayınca gerçekten işe yarıyor.

matlaşmak için sadece temizlemek yetmez.
yıkama, tonikleme ve nemlendirmen lazım sonra haftada bir de maske.
yağ içermeyen nemlendiricilere bakabilirsin.
sadece yıkarsan kuruduğu için çok yağlanarak geri döner sana.
kil maskesi için beyaz kil al. azıcık suyla çamur kıvamına getirip yüzüne sür. ben sadece t bölgeme sürüyorum karma cilt sahibiyim. kuruyunca yıkayıp çıkartıyorum.
tonik olarak gülsuyundan çok memnunum.
soda limon suyu da kullandığım oluyor.
düzen önemli uygun ürünlerle sabah akşam yüzünü yıkamalısın.

kil maskesi nasıl uygulanır ?
en iyi kil nereden bulunur ve hangi cins falan ?

doktorun verdiği imex diye bir sabun var. ancak benim ciddi sayılmasa da bir sivilce problemim var. ama sabun şahane onu diyeyim.

Biodermanin sabuanlari iyi, kozmetikcilerde satilanlari asla onermiyorum. Alip alip atmaktan başka biseye yaramiyor. Ama biodermayi cok defa kullandim .

bu işleri kovalayan birisi lazımdı bana hiç işim olmaz normalde, venüs retrosu diye bir dümen kovalıyor bir arkadaşım sevgili yapmam lazım diye mart kedileri gibi düz duvarlara tırmanıyor her önüne gelene yavşıyor. olayı nedir bunun? kendisi kadın

yüzeysel olarak okudum içerik olarak güzel olmuş eline sağlık.

şekil açısından; punto çok küçük okurken gözlerim yoruldu-ki sapasağlam gözlerim vardır.-

makaleleri biraz daha sayfanın ortasına çekip sağ üst köşedeki hakkımda kısmını küçültürsen daha iyi olur diye düşünüyorum.

venüs retrosu sevgili bulma konusunda hayırlı bir etki değildir ki? 7. evinden mars ya da jüpiter geçişlerini filan kovalasın. hatta ki kovalama işlerini venüs retrolarından önce yapsın :) venüs retrosunda eski sevgililer yad edilir, geri dönüşler olur ama çoğu zaman iyi kararlar alınmaz.

Hayirli olsunn dinçer gunerden sonra 2. Okuyacagim blog olacak galiba :)

mesut oldum (lafın gelişi değil). herkese teşekkürler.

altın alma daha yeni 98di 3-4 ay evvvel, baya aldım ben bugün 117yi görünce sattım.

yakında gene düşer o zaman alırısn

105 falanken bir kaç kişi alım için güzel falan demişti de hadi lan demiştim. şimdi gram altın 117 olmuş daha ne kadar yükselir belli değil. çok iyi bir seçim olmayabilir altın almak bence de.

şu aralar çok yüksek paran varsa biraz beklet bence. birkaç ay önce lirayı 160 tlden almıştık ve çok demiştim. biraz daha durulursa o zaman almanı öneriyorum.

euro biraz düştü bugün euro alabilirsin. dolar da olur. altına girme bence de

ezik diye dusunurum.

Mutlu olurum. Sanırım yaşamadım.

isme göre değişir, ismin çok yaygın bir isimse üzerime alınmam, belki eşi o ismi istedi, buda eski sevgilisinin adı olduğunu söylemedi. ama çok antin kuntin bir isimse madem bu kadar sevdin neden beli ettinde biz ayrıldık diye düşünürdüm. ezik olduğunu düşünebilirdim.

Banane derim.

Karısına acırım, demek ki hala aklındayım adamın derim. Düşünsene ömürleri yettiği sürece senin adınla seslenecek çocuğuna...
Yaşamadım bu arada ama yaşamayım da yazık çocuğa demode bir ismi olmasın benim yüzümden.

gerçekten benim yüzümden koyduğundan eminsem, üzülürüm lan hem çocuğa hem eşine. eski sevgiliye de ezik derim. iyi ki ayrılmışım zekasızmış derim.

kocasına yazık olur. şeyde geçiyodu bu ergenken okumuştum. canan tan - yüreğim seni çok sevdi. ergenken vay lan çok güzelmiş demiştim ama şimdi olsa kocasına acırdım..

eski sevgilimi bu kadar takip etmem.
istemem ama eğer ismimi vermiş ise yapacak bir şey yok.

hosuma giderdi

benden ötürü olduğu ne malum? belki sadece hmm x'ler iyidir dediği genellemedeki iyi olan 10 kişiden biriyim. mutlu olurum.

diyelim ki beni düşünüp koyduğundan eminim - nasıl oluyorsam tabi - o zaman eşi ve çocuğu bir gün öğrenmez umarım diye düşünürüm. çünkü sağlıklı değil.

ezik diye düşünmem de onun ezikliğini ben yaşarım sanırım. çok rahatsız edici bir durum.

kocasına acırım.

taa ilk okuldan beri en sevdiğim kadın isimlerinden biri, 20 küsur sene sonra tanıştığım sevgilimin ismiydi ayrıca. uzun süre beraber olduk, ayrıldık.

bu ismi versem tamamen ondan bağımsız olacak, fakat buna rağmen yediremem, sanki eşime haksızlık etmiş gibi hissederim kendimi.

bu ayrıca şu manaya da geliyor tabii, kendinize hemen pay çıkarmayın.

Öğrendiğim gibi hemen penisimin fotogreafını çekip whatsapp'tan gönderirdim.

Ben böyle bir şeyi takip etmeyeceğim için muhtemelen hatun bir şekilde gözüme sokmaya çalışmıştır. Manyakmış diye düşünürüm.

Salak derdim herhalde.

tesadüf olabilir. eşinin annesinin/babasının ismi sizinle aynı olabilir.

daha arkadaslarimin cocuklarinin isimlerini hatirlayamiyorum, eski sevgiliminkini farketmem bile.

ayrica belki ismim guzel, ne var?

ve sonucta ex extir.

Valla bir arkadaşım eski sevgilisinin adını verdi kızına. Eski sevgilisiyle ayrıldıktan sonra ikisi de evlenmişlerdi. Ve kız genç yaşta maalesef berbat bir hastalıktan ölmüştü. Kızının adını duyunca karısı için çok üzüldüm. Düşünsenize bir hayaleti nasıl kıskanır insan. Acıdır diyeyim.

cin ali
ayşegül serisi

Sefiller, Oha demem de okusan iyi olur derim.

tek kitap seç deseler, suç ve ceza.

kişisel olaraksa, kara kitap.

türkçe biliyorsa nutuk. bilmiyorsa küçük prens.

kaşağı, bir dönemim çocukluk travması.

ben de oha demem, turuncu+1

1984, fareler ve insanlar, ailenin devletin özel mülkiyetin kökeni, insan nedir?, ücret emek sermaye, yeraltından notlar, sahip olmak ya da olmak, insandaki yıkıcılığın kökenleri, zeno'nun bilinci, aylaklığa övgü

Dönüşüm.

öyle bir şey demem asla. o da bana mala vurmayı bilmiyor musun senin gibilerin evlerini biz yapmasak ne bok yiyeceksiniz şeklinde oha diyebilir.

Şeker portakalı okunmadan gelen bir yetişkinliği kabul edemiyorum.

Kurk mantolu madonna .
Popüler kültüre ragmen hala okumamissa oha derdim.

Bu yaklasim gayet gerizekalica ve bizde aydin denen kesimin halkin uzerinde kitaplari gereksiz yere yuceltmesinin sonucudur.

Ustelik yukarida sayilan dunya ve turk klasikleri dahil, gerizekali yetistirmeye yarayan romantizm asilayan romanlar icin asla demem. (Sabahattin ali'nin eserleri de buna dahil,hepsini okudum bu arada)


Kitap okumak matah bir sey degil, uzun suren bir film gibi dusun, icerik ayni sadece yontem farkli. Ellerinin altinda twitter, televizyon, internet vs. Gunumuz iletisim araclari olmadigi icin herkes kitaba yumuluyormus.


Yani," hangi diziyi, filmi, internet sitesini, twitter kullanicisini takip etmezsem bana oha derler " demiyorsan, kitap icin de bunu soylemelisin. kitaplari okuyun ama fazla deger ve anlam yuklemeyin, tipki filmlere ve diger icerik saglayan iletisim kanallarina yaptiginiz gibi.


Bu yazdigimi ciddiye almayip "ne sacmaliyor bu?" diyorsan da, bunu bir kitapta okudugunj farzet, artik simdi daha makul ve inandirici gelmis olmali.

pal sokağı çocukları

yani oha denmez böyle bir durumda ama her çocuğun okuması gereken bir kitap olduğunu düşündüğüm için şaşırırım.

hiçbiri için oha demem. edebi eserlerin özünde hikaye kitabı olduğunu düşünüyorum (ve biliyorum), insanların üzerinde bu konuda baskı uygulanmasını da saçma buluyorum. klasikler tabii ki bilinse iyi olur, dünyayı kavramaya, genel kültüre yardımcı olur ama kurgu hikaye okumaktan sıkılan ve romanın kurgusuna alışana kadar sıkılıp dikkati dağılan, "öff ne zaman başlayacak bu roman, yetti senin betimlemen de haa" diyen biri olarak tarih, yaşanmış olaylar, sıcağı sıcağına gibi programlar, gazete haberleri, gazete arşivleri, wikipedia, akademik makaleler, belgeseller daha fazla ilgimi çekiyor. kurgu, senaryo, hikaye okuyana saygım sonsuz, ama hikaye kitabı okumuyor diye de kimseyi yargılamam. bir sürü ağlak zırlak, aşklı savaşlı kitap bitirmiş tanıdıklarım var, genel kültürüm onlara fark atar. narratology'yi de iyi bilirim. çok güzel anlatı analizi yaparım :) ama sıkılıyorum işte, söylemek tabuysa da tabu, umurumda değil :)

hiçbir kitabı.

herkes ilgisini çeken neyse onu okumalı

Demem. Hic kitap okumamissa biraz oha diyebilirim belki.

Müslüman olduğunu söyleyip Kuran'ın meaili hiç okumamışsa derim.

kuran okumayan mümini çok fena rencide ediyorum ben, soruna cevap olabilir gibi geldi.

meslektasim ise belli kitaplar olabilir ama onun disinda genel olarak duzenli okuma aliskanligi olmayan veya bunu degistiremeye calismayan insanin benim icin fazla bir onemi yoktur zaten.
kitap okuma becerisini, internette gezinerek biraz oradan biraz buradan boluk porcuk bilgileri bir araya getiren hicbir onamdan gecmemis yazilarla karsilastirmak abesle istigaldir. edebiyati kucumsemek buyuk bir hata, ama en buyuk hata kurgu veya degil duzenli kitap okuyan insanlarda gorulen farkliliklara saygi duymamaktir. kitap okumak dizi izlemek veya televizyonda tartisma programi izlemekle ayni sey degildir. en bastan beyine dusen gorev miktari farklidir. siz bir kitap okudugunuzda daha cok mental yuk kaldirirsiniz, hayal gucunuze yaraticiliginiza faydasi vardir, zira hikayenin kurgusu disinda sizin icin bir goruntu yonetmeni degil siz kendiniz elinizdeki verileri kullanarak bir dunya insa edersiniz, zaten bu yuzden de her zaman bir hikayenin kitabi filminden daha iyidir, cunku kimse sizin kendi beyninizin yarattigi dunya ile yarisamaz. ayrica kitap okumak bir sebat edebilme gostergesidir. bir yolculuktur, yolun yarisinda bu hayal dunyasinda cikanlar biraz da hayata karsi kaybedenlerdir, yarin obur gun en basit engelde hayatta devam etmemeyi tercih edebilirler. lutfen kitap okumayi ironik bir sekilde romantiklestirip, internet uzerinden okunan cumlesi dusuk noktalamasi yanlis kisa kisa metinler ile kiyaslamayiniz. hatadir.

yelpaze çok geniş. "kitap" için böyle bir şey söylemek imkansız. adam belki 3 bin kitap okumuştur ama suç ve ceza'yı okumamıştır. ne diyebilirsin ki?

aynı doğrultuda görüş sunan arkadaşların çoğuna katılmakla birlikte, "kitap okumak abartılıdır" fikrine şiddetle karşı çıkıyorum. insanların canları sıkıldığı veya yapacak işleri olmadığı için kitap okuduğu fikri bence hastalıklı sayılabilecek kadar tehlikeli ve anlamsız. okumayan insan bunu zaten fark etmez ama düzenli olarak kitap (özellikle roman) okuyanlara soruyorum: bir ay kitaba el sürmeseniz, zeka seviyenizin ve kendinizi ifade etme kabiliyetinizin ciddi ölçüde azaldığını, adeta kısıtlandığınızı hissetmiyor musunuz? açıkçası ben hissediyorum. evet belki kimse için bir numaralı iş değildir roman okumak ama kesinlikle önemlidir. sen 500 kelimeyle hayatını sürdürebilirsin ama bazen bundan çok daha fazlasına ihtiyaç olur; hah o zaman bu işi ustalarından öğrenmen gerekir. iletişim temel ihtiyaçtır, sıva yapmaya benzemez. ben mala kullanmayı da, tuğla örmeyi de bilmem. bilmeme gerek yok çünkü, bunu ücreti mukabilinde yapacak, bu alanda uzmanlaşmış insanlar var. buna karşılık, kimse benim yerime iletişim kuramaz. kimse, benim söylemek veya üretmek istediklerimi benim yerime gerçekleştiremez.

işte bu yüzden hayvan herifler, daima okumak ve hem zihninizi hem de seviyenizi yüksek tutmak zorundasınız. yoksa hem cahil hem de sürekli EÖÖÖÖ diyen, iki kelimeyi bir araya getiremeyen, beynini neredeyse hiçbir eylem için kullanmayan hamur kekolardan olursunuz.

olum kitaplar, romanlar falan bunlar büyülü şeyler lan. al bi oğullar ve sevgililer miydi adını da unuttum şimdi lawrence'ın romanı yok mu, oku mesela onu, hooop sheffield'da nottingham'da yaşamış ol. bunlar süper şeyler.

dediğim gibi; kimseye herhangi bir kitabı okumadığı için "oha" demem, asla. yalnız bunu yaparken kitap okumayı değersizleştirmek de olmaz. ben kitap konusunda yargılayıcı bir insan değilim. hiç kitap okumayan birine "aa kodumun cahili" demem. yalnız kendim kitap okumuyorsam o zaman "pü gerizekalı" derim kendime. çünkü ben bunu ihtiyaç olarak addediyorum en başta. kitap okumazsanız güzel cümleler kuramaz, insanları manipüle edemez ve seks yapamazsınız.

evet..ay sonunda yatar. ise başladığın tarih de yazar. kaç gün çalıştıysan o kadar prim görünmesi gerekir.

ama işe başladığın tarihin girilmesi gerek diye hatırlıyorum. giriş yapılıp primin de ay sonunda ödenmesi gerekiyor..benim sigorta girişi yapıldı mı diye sor istersen.

sigorta kaydı ilk gün hemen yapılır. işverenine söyle sigorta kaydım yapılmamış diye. "ay sonunda yapacaz mık mık" ederlerse ilk günden yapılmalı diyeceksin.

bi kere şubat ayında girdiysen şubat ayı bitene kadar kesinlikle göremeyeceğine emin ol. o tarihten sonra muhasebecinin hızına bağlı olarak 23 mart'a kadar görebilirsin.

23 mart'tan sonra hala görünmüyorsa o zaman endişelenebilirsin.

evet işe giriş bildirimi işe başlamadan en geç 1 gün önce yapılır. ama bunu bir yerde göremezsin. ne zaman olur, şubat ayına ait aylık bildirge sisteme girilir (ki bunun giriş tarihi yukarıda dediğim gibi 1-23 mart arasındaki herhangi bir tarihte olabilir), o zaman e-devlet'ten görürsün.

Sıkıntı yok, ay sonuna dogru baktiginda goreceksin .

Çok teşekkür ettim hepinize arkadaşlar.

bizim insanımız entel dantel işler diye yanaşıyor entelektüel olmaya. kendinden biri olarak görmüyor karşısındakini. düşman belliyor veya ön yargılı yaklaşıyor. her entelektüel insanı ukala ve kibirli olarak adlediyor.

ancak entelektüel olan ya da entelektüel insanlara ilgi duyan bir azınlık da yok değil.

Benim gördüğüm kadarıyla her zaman bir tamamlayıcı rol oynuyor ama kesinlikle olay o değil.. Fiziksel özelliklerin yanında karşındaki insanı anlamak iyi bir diyalog yakalamak entellektüeliteden daha önemli.

Pek bi yararı yok. Bestseller, popüler şeyleri takip etmek daha çok fayda sağlar. Biri 1 hatun düşürmene olanak verirse diğeri 5. Tabi asıl olay sende bitiyor :) eldekileri en efektif kullanmaya bakıyor

yakışıklı değilsen ya da paran yoksa bir işe yaramıyor.

kullanmayı bilirsen yarıyor. kullanmayı bilmek silah gibi değil de, ağzın laf yapıyorsa, bildiklerini güzel aktarabiliyorsan manasında. entelektüel olup iki laf yapamayan bir sürü insan var. bir de entelektüel olmak biraz depresif, bir noktada ise kasıntı yapıyor insanı; çok çekilebilir değil yani entelektüeller.

meseleye böyle yaklaştığınız sürece sizin için hiçbir şey sizin işinize yaramaz.

Kibire ve egoya burunmedigi doğal olunduğu surece işe yariyor .

Çok zeki ve kültürlü olduğun için kaybediyorsun hep.

çıktı alıp kağıt üzerinde okumak fayda sağlayabilir.

sevdiğin bir işte çalış.

mail okurken iki yöntem kullanıyorum:
*popüler müzik dinliyorum. ör. spotify'da tgif listesi.
*mail çok uzunsa kindle'a atıyorum.

sende arıza yok.
iş mail'leri kısa atılmalıdır. bunun için eğitimler bile veriliyor. kolay bi şey değil. yaş & kıdem arttıkça öğreniyor insan. dolayısıyla sen normalsin. mail'i atanların gelişimini beklemen lazım :)

ben mailler çok uzunsa bayraklıyorum, gün sonunda toplu okuyorum.

whatyougetiswhatyoudid +1

ağdalı dille yaılmış, uzun, gereksiz, 3. şahıs kullanan, passive voice ağırlıklı mailler artık iş hayatından silinmeliler.

harvard'ın raprolarını okuyun, dil sade, kisa ve nettir.

"I write this report to do x..."

bir de bizimkilere bakın.

"bu raporun yazılmasının amacı sizlerin de bla bla bla, diye düşünmekte olduğumu belirtmek isterim"

o yazılan çoğu mail'i 10 dakikada en az yarı yarıya, anlamından zerre kaybettirmeden kısaltabilirim.

tabii executive vs değilseniz bu konuda alabileceğiniz pek bir aksiyon yok, okuyacaksınız. odaklanma sorunlari ile ilgili makalelere yonelebilirsiniz.

allah başka dert vermesin kardeş.

uzatma/

Affetme

adami bi tur daha ugrastir elli lira gibi bir rakami da iste haksiz yere sovduyse

2 ettir, 1 uzatma var. Ben devam ettirmekten yanayım sanırım.

devam

Devam devam lets go

Küfür etmiş devam bence.

devam etmezsen yapmaya devam edecektir. "en kotu ihtimalle urunun parasini yollar siyrilirim" gibi dusunur.

bi tur daha devam, sonrasina gerek yok.

vay anasını, hukuk hala çalışıyormuş ülkede.

bi tur daha devam diyorum. yanına kalmasın, cezasını çeksin.

Ettir tabii

Ettir, ettirmezsen yarın öbür gün başkasına da yapar (lavuk). Azıcık burnu sürtülsün, kolayca sıyrılamayacağını bilsin.

artık icra işlemin başlatmışsın, masrafını yapmışsın,bu saatten sonra bırakma. çalıştığı bankalara filan haciz ihbarnamesi gönder, tapuya trafige yazdır ödet bakiyeyi.

kesinlikle ve kesinlikle devam ettir.

Devam, hak ediyo bazi insanlar .50 tl icin falan deme bu para için tum gun calisan insanlar var .

icra, ilaç gibi gelmiş. manevi tazminatta bunun üstüne tatlı olur artık. devam..

yakınlar alamaz, avukatı yada şahsın kendisi bütün evrakları (kanıt gösterilen belgeler hariç) alabilir

tarafların 1. dereceden yakınları alır. aldık oradan biliyorum.

Mahkeme kalemlerinde yapılan her şey yasal değil. "Birinci derece kan hısımları alır" gibi bir hüküm HMK, CMK ya da yönetmeliklerde yer almıyor. Dosyadan örnek almak için hukuk muhakemesinde davacı/davalı/müdahil... veya vekili (avukatı) olmak gerekir. Ceza muhakemesinde ise şikayetçi/şüpheli/sanık/suçtan zarar gören... veya avukatı olmak gerekir.

Yakınlar "taraf" değildirler.

şöyle söyleyeyim, aldığımız soruşturma dosyasıydı. taraf hastanede olduğu için bi dilekçe yazıp imzalamıştı dosyanın incelemem için kardeşime verilmesini talep ediyorum gibisinden bişey. kardeşi de gidip almıştı.

Dene bi istersen, devletin yeknesan bir hukuku yok .uygulama hakimden savcıya degisiyo bazen, kimisi burokrasiye fazla takılıyor kimisi umursamiyor .

ben stajyerim, büroda 3 tane avukat var. onlar bu bizim müvekkilin başka bi dosyası, dilekçeyi yazmasına yardım et gitsin alsın dediler. ben de yazdırdım. öğleden sonra havale ettirip alacaktı. sesi soluğu çıkmadığına göre aldı herhalde.

@cabiday senin dediğin de çok doğru. mesela geçen iki farklı mahkemeye vekalet götürdüm, biri dilekçe yaz öyle getir derken diğeri hakime bile imzalatmadan direkt kaydetti uyap'a

nasıl geçtiği önemli. ev iş arasında, hiçbir şey yapmadan geçiyorsa kötü bence.

arkadaşlarınla görüşüp
spor yapıp
hobi edinip
aileyle vakip geçirip

hızlı geçen bir zamanın bir problemi yok :)

Hayat rutin olunca geçen zaman kıymetsizleşiyor. Değişik aktivitelere ihtiyacın var.

Benim de sık düşündüğüm bir konu bu. Hatta daha bu sabah "keşke uykuya ihtiyacımız olmasa" cümlesini kurmuştum .:) Ömür, özellikle erken yaşlarda bakınca çok uzun geliyor ama değil. Zamanımızın çok büyük bir kısmını birşeyler için vermek durumunda kalıyoruz. Okul, iş, yol vb. Geriye kalan kısıtlı zamanda yaşadığını hissedebilmek için ciddi disiplin gerek. O da kolay şey değil.

hayat maalesef böyle genç yaşlarda çalışıp ilerisi için rahat edelim derken geçip bitiyor.
24 erken değil bu his için 18 inde bile gelebilir.
Çözümü biraz kendinde saklı. ihtiyaçlar listende değişiklik yapabilirsen belki hayat güzelleşebilir.

yaşım 33 e geldi dün gibi hatırlıyorum 10-15 yıl öncesini daha dün gbi geliyor.

Aynisi oluyor.

ben de aynı hissiyat içindeyim, bi bakmışım ayın 16'sı olmuş. bu sıkıntı kış aylarında had safhaya çıkıyor bir de.

tefal/moulinex ve essenso. ayrıca braun ve philips. yoklukta bosch'un gideri var.

arçelik tercih ediyorum genelde

Performans/fiyat için Arçelik. Mikrodalga, tost malinesi, çaycı tiryaki vs var bizde.

Paranız bolsa kaliteli/sağlıklı olsun diyorsan Tefal. Kettle, blender, buharda pişirme şeyi (yeriniz varsa), yoğurt makinesi (birkaç defa kullandık, hediye gelmişti, bence almayın).

Arzum, korkmaz vs aliyoruz biz genelde.

homend

istanbul şartlarında minimum 150 kaat diyerek tahmin hakkımı kullanırım.

20 bin falan tutar

2 yıl önce 180 metrekare eve parke, duvar kağıdı yapıldı. banyonun ve tuvaletin mermeri yenilendi. 10 bin tl tuttu.

150-250 arası oynar. malzeme kalitesine, müteahhitin sizi kazıklayıp kazıklamamasına bağlı olarak.

yalıtım malıtım derken 200'den aşağı çıkması pek muhtemel değil.

20 falan diyenler neye gore salliyor bilmiyorum. dedigin seylerin sadece malzemesinin ceyregini bile 20 bine alamazsin.

4 katli villa... 1 mutfak yapilacak ful dolaplar vs. 3 tuvalet 2 banyo sifirdan yapilacak... 4 kata ful parke. izolasyon, ful elektrik... Dekorasyonla alakali bir sey yok esyalari sonra ustune alacaksin.

Dedigin seylere bakilirsa, 125-150bin ile baslar diye dusunuyorum. Tabii gormeden nokta atisi cok zor ama 100den asagi olmaz, 250ye kadar yolu var. Bir iki muteahhitin gorup fiyat cekmesi lazim.

tahminen 100B+ lira gib bir şey tutar malzeme kalitesi artırır.

Daire tadilati bize 0.75 bintl/m^2 civarina malolmustu. Ev icten de yalitim yapilacak ve hersey iyisinden secilecek sekilde.

www.armut.com a gir işi fotoğraflarıyla yükle teklif topla. işe yarayabilir.

yaptırdığınız şehre bağlı ama evin metrekaresi fazla, küçük evlerde 20-25 bine halledenler var, tabi herkese dediği parayı vermiyorlar pazarlığa da bağlı. paranın çok olduğunu gören esnaf masrafı şişirebiliyor. dayım geçende yaptırdı 120 metrekare vardır ,25 - 30 bin arası masrafı oldu. gayet de oldu ev.
sizin ev için 25 binin yetmeyeceği kanaatindeyim ben de.

min 200k

biz 110 m2 evi 45-55 bine yaptık.. mutfak sadece 15 bin tuttu ama öyle diyim.
aklına ne geliyorsa en baştan sıfırdan yapıldı.

en fazla tuvalet banyo ve tabiki mutfak tuttu.
ve size tavsiyem herşeyi en baştan yapıyorsanız tüm tesisatı elden geçirin yeniden yaptırın sonradan sıkıntı yaşarsınız.
zor bir süreç saçlarınız beyazlayacak..

biz bir ustaya biraz para kaptırdık bu süreçte küçük çapta dolandırıldık.. o yüzden çok dikkatli olun kolay gelsin.

en az 200.000 diyorum.

bodrum'da 100 mertekare iç mekan, 50 metrekare de avlusu olan evimizin:

- avlusunun bir kısmını (10 metrekare) kapatıp içeri almak ve orayı mutfak yapmak (burada kalıp, demir, beton vs işin içine girdiği için biraz maliyetli oldu, tadilat değil inşaat oldu o kısım)
- eski mutfağın etrafını tuğla ile örüp oda yapmak
- evin tüm iç ve dış seramiklerinin değişmesi (yerler komple seramik)
- tek banyosunun eski fayanslarının kırılıp, komple tesisat + fayans + vitrifiyelerinin değişmesi
- yeni mutfak yapılması
- komple iç dış sıva ve boya
- yeni elektrik tesisatı
- yeni su tesisatı + depo + hidrofor

tadilatı 50.000 lira tuttu. kapılar pencereler değişmedi. sizde kapı pencere var. ev iki katı ve banyo tuvalet sayısı fazla.

hatta ek bilgi olsun diye söyleyeyim, biz ilk anlaştığımızda dış sıva ve banyo değişmeyecekti, tutarımız 40.000 lira idi. dış sıva ve yalıtım eklendi, 5000 lira sırf o tuttu. banyonun fayanslarının kırılıp, tesiatın yenilenip, sıvanıp yeniden döşenmesi işçiliğiyle birlikte 3000. duşakabin, klozet, lavabo falan ile birlikte o da 5000 yaptı, 50.000'i buldu. daha da bitmedi. ufak tefek şeyler çıkacak illa. mesela daha elektrik düğmeleri prizler alınacak, tavan armatürleri, vs.

200-250 civarı diyorum bende

tabii ki mükemmel eş.

mükemmel eş. kariyeri napiyim

mükemmel eş. tabii "mükemmel" kavramı kime göre, neye göre mükemmellik ifade eder :) Ama kesinlikle deli gibi aşık olduğun insan.

Eş, kariyer olsaydı etrafımda bu kadar zengin, kariyer sahibi ama mutsuz insanlar olmazdı.

mükemmel eş, mükemmel arkadaşlar, mükemmel aile, mükemmel sosyal ortam bunların hepsini kariyerin üzerinde tutarım.

eş tabiki

önemli olan evindeki huzur değil mi? o zaman eş.

eş <3

kariyer denilen basli basina bir sacmalik bence. mukemmel kariyer mi mukemmel kraker mi desen bile yine kariyer demezdim.

mükemmel eş.

kötü bir eş senin 20 yılda emek emek elde ettiğin kariyeri 20 dakikada çöpe çevirebilir.

mükemmel eş, neyleyim karıyeri.

kariyer yalnızca bir araçtır, mutlu bir hayat için. mükemmel eş mutluluğun kendisi.

kariyer maddiyatın yanı sıra insanın ego/takdir edilme beğenilme duygusu için gerekli. o hırs ve ego olayını aşmadığı sürece insanların gerçek anlamda mutlu olması zorlaşıyor.

mükemmel eş olmadıktan bir süre sonra kafayı yemeye başlarım.

mükemmel eş
ev hayatı huzurlu olduktan sonra iş hayatı da yoluna giriyor

kariyer olduktan sonra istersen quazimodo ol.

bulursun.

Mükemmel eş yoktur, ama mükemmel kariyer olabilir. Ortalama eş candır

ikisi de. mükemmel eş tamam, kariyer de yolda.

eş. net.

Bunlar paket olarak gelmek zorunda mı? Mesela eş gelmesin o kısmı biz bulalım deyip, mükemmel kariyer diyebiliyor muyuz? Diyebiliyorsak o. Diyemiyorsak mecbur eş.

@j r r tolkien bence bundan iyisini mi bulcam diye kendine gore ortalama birisiyle evlenmis olmak icin evlenen kisi sayisi cok fazla.

Eş daha önemli ama Türkiye şartlarında erkek olarak kariyerin ne kadar iyiyse kafanda mükemmel olarak adlandırdığın o kişiye daha yakın oluyorsun.

Üstte söylediğimde mantık arama,mevcut durum bu.

ev hanimi olup gunlerinizi temizlik, yemek, pazar alisverisi yapmak, cocuk bakarak bitirmek sizi tatmin edecekse mukemmel es..
ortalama is sayilir bu da.

Soru tartışmaya çok açık ama ben tartışmayacağım, kariyer diyorum.

imgur.com

eşi niye bu kadar abarttık ya, iş demeye çekindim :(

Mükemmel bir eş, eşine de bakabilir el kapısında elin kadınlarının ağız kokusunu çekmek zorunda kalmazsin. Freelance girişimcilik derken kendi ayağının üstünde durursun zaten ilerde, mesele başta maddi ve manevi o desteği verebilecek bir insan olması.

deli gibi asik oldugunuz mükemmel bir es ama ortalama bir is hayati:)

eş tabiki. kariyerin tamına koyim

biri mükemmelken öteki dipte gezmiyorsa, söylendiği gibi ortalama ise ikisi de uygundur.

çok cahilsin keşke ölsen diye mesaj at ona

önce bilgi yarışmasında, sonra güreşte yen

Hiç zevk vermiyorsun de.

verme oyun falan, sallama hiç. kaçırdım kültürlü çocuğu diye derdine yansın:)
ayrıca çıkarımını da yap hafiften soğumaya başla.

oyun filan verme ez geç

(Bkz: hoşlanılan kızı barbutta ütmek)
(Bkz: hoşlanılan kızı billada ütmek)

yenilme hacı sonuna kadar eziş :)

Acıma go go go

bir el ver. zaten çıkaracağını çıkarmıştır. bir ver başka verme.

Oyun vermedim, 7-0'dan sonra bir oyun aldı kendisi :)

beni de bu yüzden mi davet ettin, bilgimi ölçmek için. vay be.

iyi ki hiç oralı olmadım. gerçi oynayıp kalkan popini biraz düşürsem de iyi olurmuş.

Ya bu oyunu ben de oynayip iyi ego kasiyorum, demekki yalniz degilim hahaj .

Bence bu kadar birikim farkı olan biriyle yakınlaşma ama sen bilirsin.

Ayrıca trivia crack'te iddialıyım, kendine güvenen varsa boyunun ölçüsünü alayım. B) kullanıcı adım için pm. Hepinizi sırayla tokatlarım. :)

www.nefisyemektarifleri.com

Portakalağacı sitesinde bulunan tarifler malzeme ve görüntüler yönünden memur/ işçi / sabit ücretli hele hele öğrencilere asla hitap etmiyor.
Cahide hanımın yemek tariflerini bilmiyorum (süt kreması güzeldir)

Ben yemek yapmayı öğrenirken Sana'nın yemek kitaplarını kullanmıştım. Sonra anne olunca kitaplardan birer tane de kızlarımın çeyizlerine koymuştum. Şimdi internet var, hayat çok kolay :)
www.sanabirtarifimvar.com

chaotic +1 bir de ingiliceniz iyiyse ve ben bu islerin mantigini ogrenmek isitoyrum derseniz
www.cookingforengineers.com

nefis yemek tarifleri bu konuda iyidir, ayni yemeğin birsürü tarifi var ama yorum ve kaydedilme sayısından sen en iyi tarifin hangisi olduğunu anlıyorsun.