ihtiyol pomat surdun mu?

bactroban pomad sürüyorum her gün, o da olmasa tam bitiğim. çorap dayanmıyor artık.

alakasız ama niye öyle oluyo, tırnakmı batıyor? geçmişh olsun.

bir fikrim yok, doktorlar bir yere vurmuş olabileceğimi söylüyor ama hatırlamıyorum açıkçası. gerçi ufak bir yaradan içeri sızan bakteriler çok kolayca sebep olabiliyormuş..

iğrenç gelebilir ama kuru soğanı ocakta iyice ısıtın böyle ölsün. sonra parmağınıza sokun.gece boyunca kalsın parmakta. sabah bi kalkmışsınız iyileşmiş. antibiyotiklerden daha iyi sonuç veriyor.

neden oldugunu ben sana soyleyeyim: ayak tirnaklarinin koseleri yuvarlak kesilmez. koseli birakmak sarttir. aksi takdirde dolama olur.

www.ingrown-toenail.info

3.bp.blogspot.com

ayak tirnagini, asagida gordugun fotograftaki gibi, tirnaginin koselerini yuvarlatarak kesersen, tirnak buyurken ete gomulur ve su an cektigin dert tekrar basina gelir:

images.agoramedia.com

halbuki tirnagini asagida gordugun fotograftaki gibi duz kesersen, tirnak batmasi yasamazsin bi daha:

img.ehowcdn.com

el tirnaklari icinse, bunun tam tersini uygulayacaksin. yani koseleri yuvarlatarak keseceksin.

soğan işini bir zaman denemişliğim ve faydasını görmüşlüğüm var. başta garip gelmişti ama işe yaradığını görünce insan seviniyor.

oha soğan işini tavsiye edecektim. yalnız değilim eipcack +2

Tırnağı çektirsen bile yine olacak. bunun iki sebebi var, birincisi tırnağı yanlış kesmen. normal makasla değil milletin çıt çıt dediği şeyle keseceksin ve kenarları köşeli bırakacaksın. 2. olay ise bazı bünyede bunun hep olması. yani sen tırnağı beşgen kessen de oluyor. aynı şeyi yıllarca çektim çocukken. tırnağı çektirsen bile yine oluyor ondan doktor başka bir şey yaptı. bölgeyi yarıp iltihabı temizledi ve tırnağı garip bir şekilde kesti. tırnağın tipi bir daha hiç düzelmedi ama bir daha batma da olmadı.

adana acılı urfa acısız

adana-acı
urfa-acı değil.

adana acılı, urfa acısız olanı.

adana acılı, urfa acısız olanı.

adana kebaptır urda dürümdür.

not:d ile f nin yerine bakan var mı hiç bu yazıyı gördükten sonra?

adana acılı, urfa acısız olanı.

kötü bir kebapçıdaysan

urfa acısız diye daha taze etle yapılır
adana baharatlı, anlamazsın diye daha eski etle.

aklında olsun.

şimdi 2342342 kişi yazmış zaten acılı-acısız olayını.
ama fark sadece bu kadar değil. urfa kebap şişi ile adana kebap şişi farklıdır. biri yuvarlak biri düz gibidir. ama o şişi artık sadece urfa'da kullanıyorlardır diye tahmin ediyorum. istanbul'da vs. yiyorsan sadece baharat farkı var arkadaşların da dediği gibi.

adana kıymadan urfa ise kuş başı etten yapılır.

kıyma derken etin şeklini kastetmiştim.

adana kıymadan yapılmaz. satır etinden yapılır. kıymadan yapılana adana denmez.

ucuz kebapçılara bakarak konuşuyorum. hiçbir fark yoktur. birinde pul biberini basmışlar ötekinde az basmışlar.

farklarindan biri de adana'nin acili urfa'nin acisiz olmasi.

herkes zincirleme reaksiyon bol keseden sallamış , adana ile urfa kebabı arasındaki fark acılı ya da acısız olması değildir, adana zırh dediğimiz bir aletle etin kıyma olana kadar biçilmesi ve bol baharat ve suyla avcarlanmasından yapılır, acılı adana da vardır acısız da vardır bu müşteriye bağlı, ayrıca adana kebabını kabap yapan öncesinde gelen salata ve yeşilliğidir, urfa kebabı biliğiniz kıymadan yapılır onun da acılısı ve acısızı vardır ayrıca.

adana acılı olacak diye birşey yok be. yapılış ve etin kıyımıyla alakalı. ama kebapçıya ve yapana göre de değişir. tamamen aynı bile olabilirler.

Bu acılı acısız muhabbeti de adana dışındaki şehirlerde var zaten.
Adanada urfa kebap diye bişey yoktur. acılı adana vardır, acısız adana vardır.

adana dışında karşılaşabileceğiniz türden bir fark.
biri acılı diğeri ise acısız. sanırsam acılı olan adana'ydı.
ancak adana sınırları içerisinde acılı adana ve acısız adana vardır. urfa kebabı diye bir kebap yoktur.

kol düğmeleri?
ilk işini aldığı gün ya da evlenirken giyeceği gömleğinde kullanabilir.

bence sormadan almak yerine sana bi hediye alacam sen seç diyebilir. Aklında bişeyler vardır belki.

laptop alacağına motorsiklete merakı varsa olabilir :)

Bisiklet forever.

Babam bana Mont Blac almıştı. İşte çok süksem olmuştu. Bir de müşterilere karşı ciddi, ve tecrübeli bir görüntü veriyordu.

motorsiklet alma. hız falan yapar hiç gerek yok.
bence macbook pro al.

klas bir kol saati alabilirsin. uzun yıllar kullanır.

sizin mesleğinizi bilmiyorum ama laptop gidip almayın, öyle bir şey seçecekse kendi ihtiyacına uygun olarak kendisi alsın. daha teknik olmayan genel beğeniye uygun olacak bişey alabilirsiniz. şık bir saat/kalem olabilir mesela. tabi oğlunuzun ne yapmak istediği de önemli. yapmak istediği meslekle alakalı bir şey de olabilir.

bilgisayar mühendisi kalemi, kol düğmesini ne yapsın? ağzını bir arayın işine yarayacak bir şey alın.

oyun seviyorsa diablo 3 alabilirsiniz :)

saat+1

geç kalmayaydın diablo3 CE alırdın :(

araba alın. ulan ne analar babalar var ya. beni de evlatlık alsanıza teyze/amca

Seviyorsan git konuş bence.

neden özür mesajı atacaksın ki
gerek yok bence iki tarafında morali bozulacak sinirleneceksiniz ya da cevap bile atmayacak boşver

Türk kızından bahsediyoruz değil mi? Senin yüzünden olsa bile öyle olduğunu inkar edecektir. Denedim sapıtıyor.

şu andan sonra değiştirebileceğin ne olabilir? bence hiç aklını karıştırma. zaten küsmüşsünüz öyle olsun, bitsin.

o kadar kolay mıymış okul değiştirmek?

ya böyle seviyorum gibiyim de sevmiyor gibiyim de. ne hallere soktular bizi amk

sen de okul değiş, aynı okula git onunla :D

sülük damgası yemek istemiyorum. lan bi kere öpseydi bari.

adamımsın shyzore :) başkaları da öper merak etme , takıl kafana göre.

Genelde elindeki bavulu bile koyacak yer bulamıyorsun, bırak bisikleti. Yani genel olarak binebiliyorsan binersin herhalde.

vapurda sıkıntı yok. fünikülerde ara sıra biniyorsun ara sıra sıkıntı çıkıyor. otobüslerde eğer boş olacağı bir saat ise alıyor ama boş olduğu an pek olmadığı için binme ihtimalin yok gibi. ilk durakta denersen şansın daha fazla.

amaç küçükçekmeceye gitmek ise kadiköye kadar bisiklet sür yada otobüsle git. oradan eminönüne vapurla geç. sirkeciden halkalı trenine bin küçükçekmece durağında in.

banliyö tren pendik-haydarpaşa çalışıyor. tren ve vapura bisiklet alınıyor. otobüste olmaz, ancak otobüslerin boş olduğu saatte kaptandan rica edersin, onun insiyatifine kalır.

banliyö var da senin güzargah ile alakasız. ataşehit kadıkoy arası otobüs minibüs veya para varsa taksi işler. kadıköyden vapurla kabataş, kabataştan tramvay ile taksim. taksim küçükçekmece arası ise tam bir işkenceye dönebilir.

bisiklet sana uymaz. küçükçekmece'ye gideceğim derken yolda ezilir ölürsün allah muhafaza

edirnekapıdan tramvaya bindim bisikletle
bisiklet için akbile bi kere daha bas dediler
şok oldum

neden şok oldun 3 kişilik yer kaplıyor bisiklet.

evet önce 150 milyon dolar bulman gerek.

hissesini satın almayı kast ediyordur arkadaş, kimse çat diye ortaya 150 milyonu koymuyordur bence. organize işler bunlar

yapımcı olacağım demiyorum arkadaşlar, zaten 150 milyon dolarım olsa böyle bir soru sormam :) 150 milyon doların hissesini alıp sonra satmaktan bahsediyorum.

çok süper bir iddaa yankolu olur bu işten bence, keşke olsa.

yapımcı şirketin hissesini alacaksın anca.

neyi mantıklı ya. hobbit girecek mesela yıl sonu. sike sike en az 50 katı gişe yapacak maliyetinden. garanti filmler var böyle. saçma

adamlarda zaten o para var. kârını niye senle benle paylaşsın ki?

@oldtimer yardımlaşma? paylaşma? açgözlülük ayıp bir şey zaten bence.

yapımcı şirketin hissesini alırsın ama şirketin filmden kar edişi borsadaki hisselerine ne derece etki eder veya şirket bu kardan hemen pay dağıtır mı bilinmez.

misal, Recep İvedik 1 filmi için prodüktöre gidip 100.000 TL (100 milyar eski parayla) para istemişler, fakat prodüktör bu film tutmaz diye hiç para koymamış. Daha sonra başka prodüktör kabul edip 100.000 TL'yi koyunca da haliyle kat be kat para kazanmış oldu...

direkt olarak filme yatırım yapan venture capital firmaları varmış gördüğüm kadarıyla. ama sen birey olarak gilmi yapan şirketin hissesine yatırım yapabilirsin. yani film disney in se disney hissesi alırsın gibi.

hangi alanda yapacağına göre değişir ama genel olarak sosyal alanlarda galatasaray teknik üniversitelere göre daha iyidir.

sosyal bilimler enstitüsünde yüksek lisans yapmak diye bir şey yoktur. hukuk yüksek lisansı da sosyal bilimler'e bağlıdır, fransız edebiyatı da. hangi bölümde yapmak istediğinizi biliyor olmanız gerek.

içi boşsa şişeyi hacılamazlar.
artık 100 ml sıvı kısıtlaması uygulandığı için bu hafta 120 ml lens solusyonumu uçağa binmeden önce çöpe atmak zorunda kaldım. içi boş olursa bir şey olmaz.

cam şişe olmaz. kırıp da uçağı kaçırmaya çalışmayacağın ne malum?

200 milliliter ve bo$.

eminsin di mi almazlar?
belki 100 ml 2 siseyi buna bosaltik kimyaí experiment yapip explode olan bisey yapacam diye dusunmezler mi misalen??

yaw disarda iste filan su koyup iciom devamli. bu ara seyahat da cok ediyom. etrafi siyah silikon kaplamali dusse kirilmayan estetik bi sise. gittigim yerde de kullanmak icin tasiyom.
art niyed araman hemen!

bagaja koysan? o zaman sorun olmaması gerek.

Bavulunuza koysanız, gittiğiniz yerde; uçaktan indikten sonra kullansanız.

El bagajına alacaklarını sanmam çok dikkat çeken bir şişeyse. Ancak açıklarsanız hatıra amacı ile götürüyorum estetik diye, adamlarda göz zevkinden ve anlayıştan kıt değillerse izin verme ihtimalleri yüksek.

Ha bavula koyarım diyorsanız, bavulda almanyadan , trye 10 şişe vodka, viski getirdiğim oldu. (ama babulda, elbagajında değil)

bavulda zaten sorunolmaz da elde tasiyam bavul beklemeyle ugrasmamak icin dedim zaten.
neyse saolun. oyle yapacaz mecburen.

verirsin uçak görevlilerine, çıkışta alırım dersin hiç olmadı. yapacak bişey yok havalimanına girdikten sonra.

ben böyle durumlarda iki kullanım için de google araması yapıyorum. hangisi çok çıkarsa onu kullanıyorum.

www.googlefight.com

goods çoğuldur are kullanılır. çoğul terken maddi varlıklara verilen bir grup ismi olarak düşünebilirsin. Bu gayrimaddi olanlar ise hizmet diye geçer. genelde goods and services diye geçer ekonomide. genel bir isim olduğu için çoğul kullanılır.

ve fakat bunun tekili good'tur. örnek: An inelastic good is one for which there are few or no substitutes, such as tickets to major sporting events] or original works by famous artists...

ama çok nadir kullanılır. bunun yerine product veya tek ürün olduğu için ürünün adı yazılabilir.

şo şekil oluyor. içinden mesela, oyunla ilgili çizimlerin bulunduğu kitapçık çıkıyor. diablo 3'ün müzik cd'si çıkıyor esktra malzemeler bulunuyor collectors edition'da.
şurada gösteriyor
www.youtube.com
şurada da içeriğini görüyorsunuz
www.diablowiki.net

diablo 2'nin yüklü olduğu şekilli bir usb bellek var mesela...

Bence alabiliyorsanız kesinlikle CE alın. Sonuçta kısıtlı sayıda piyasaya sürülüyor. İçinden çıkanları arkadaşın verdiği linkten inceleyebilirsiniz zaten. Özellikle art book çok şahane :) İyi oyunlar.

oyunu 2 katı fiyata okutmak için uydurulmuş bir şey. koleksiyon yapanlar dışında almanın bir mantığı yok bence.

sansür sanırım.

kadınlar kulubü ile birleşiyor site. ondan bir ön hazırlık.

seni sevdiğmizi belli ediyoruz ♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥

Gerçek şu ki Gönül işleri adlı soru bölümü protesto ediliyor.

alın teri mi <3
copy paste mi ♥

cevaplara sevgimizi katıyoruz böylece

biliyorsun nedenini aslında burası türkiye ondan ♥♥♥

siteye kalp kategorisi geldi, insanlar zıvanadan çıktı.

vay anasını ya işe bak. Çocuk anlattığına göre birşey yapmamış, kaldığı nezarathanede de aynı şekilde orda sadece duranlardan alınan 3-4 kişi varmış. amerikan pasaportu olması bir şey değiştirir mi?

vatandaş olsa bile "hey dostum ben amerikan vatandaşıyım" işlemez. sonuçta türkiye'de tck işliyor.

türk vatandaşı değil, doğrudan amerikan. ceza hakkında bir bilgisi olan varmı?

islemedigim bir suctan dolayi tutuluyorum diye konsolosluga basvursun muhtemelen özür dileyip cikarirlar ordan.

o zaman işler değişir dostum :)))

yardımcı olmaya çalışan arkadaşlara teşekkürlerde burda o kadar hukukçu vardı ne oldu onlara?

siz soruyu sorarken aslında delil gerektiğini ama türkiye'de işlerin nasıl döndüğünü de biliyorsunuz kuşkusuz. ancak sanırım rahatlatacak yanıt bekliyorsunuz.
usulen gerekir evet. suç kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispat edilmeli.

ama usulen kamu malına zarar suçundan gözaltı değil, çağrı kağıdıyla davet gerekir. üstelik tutuklama yapmayı gerektiren bir suç da değil.

:) umarım yeterli bir yanıt olmuştur

acil amerikan konsolosluğunu arasın.

ekşi sözlük yazarı. esas kişi falan filan.

sözlükte yazar olduğunu gösteriyor. i olan ise basit bir duyuru kullanıcısı. peh :)

yuh be abi bunu da böyle algılayan mı var ?

bazı kullanıcıların ekşi yazar olmadan önce de burda hesapları vardı karışmasın deyü.

İ. Gökçek derken yıllar önce Melih Gökçek'in twitter'i aktif kullanacağını mı öngördü acaba Emin Çölaşan.

yönetimi boşverde yazarlarda ki bu hava neyin nesi anlamış degilim ergen çocuklar gibi :)) biz bilmiyoruz sanki vikipediden 10 tane tanım alıp yapıştırıp bir kaç ayda yazar olmayı :) bırak sevinsinsenler :)))

ama sonuçta bir "es" bir "i" kadar rahat davranamıyor burada gördüğüm kadarıyla, "i" nin kaybedecek bir şeyi yok silinirse iki dakikada yensini alır ama "es" in yeri belli yurdu belli. daha kurumsallaşmış gibiler sanki. bir de (bazı es'leri ve i'leri tenzih ederek) sanki es'ler es'leri, i'ler i'leri kolluyor gibi bir atmosfer seziyorum burada zaman zaman.

bu aşağılık kompleksi nedir arkadaş. burası zaten ekşiduyuru olarak açılmış, hayırlı bir müessese olması sebebiyle internet kullanıcılarına da açılmış sözlük yazarları hariç. adamın yanına ekşisözlük yazılması kadar normal bir şey yok, bu vesileyle sözlük üzerinden mesajlaşma gibi durumlara da gidilebiliyor başarılı bir detay bence.

bunun dışında da, sorulara "ulan bu internet kullanıcısı dur şuna çok ağır laf koyan cevap vereyim, google link'i vereyim, hmm bu yine beggin'i sormuş" diyen adam varsa, zaten her yerde işe yaramaz bir adamdır bu. şimdiye kadar hiç bu şekilde bakmadım.

bir de "es to es" bölümü varmış emmeli gömmeli diyorlar.

Şimdi "i"lerin göremediği bölümler elbette var. Ama i olmak daha güzel. es'ler bu siteye kaydolurken compu'ya boydan çıplak fotoğraf göndermek zorunda kalıyor, ileride adli bir durum olursa, biz compuyu karıştırmayalım diye şantaj yapıyor sonra. Ama çakal alttan alttan da kız resimlerini bizlerle paylaşıyor, sağolsun.

es'ler i'lerin görmediği özel bir duyuru bölümü kullanıyor. esas muhabbet orada. ohoo burda hiç bişey yok ki.

bir de utanmadan " neden böyle biz eziliyoruz? duyuru ahalisi bize bakmiyır.s" vs.tepkileri. es' ler olmasa siz bir hiçsiniz. haddinizi bilin. bende (es) yerine koyup cevap verdim bide bak şimdi neyse...

üsttekilere ek olarak es olanlar girdikleri duyuru üzerinden site reklamlarından pay alıyorlar. geçen ay açtığım 28 duyuru ve verdiğim 342 cevap sayesinde hesabıma 470 lira yattı. bu sırrı ilk burada paylaşmak istedim.

bazen i kimliğimle girip 16 yaşında taklidi yaparak "fazla elizabeth miyop yapar mı?" tarzı duyurular açıyorum. evet bu da benim küçük sırrımdı. bazen küçük, yaramaz bir çocuk olmayı seviyorum, bir nevi sapkınlık..

e: ekşiciler
i: inciciler

kahve diye bir şey var, denedin mi?

yaş olmuş 25 hala ilaç peşindesin.

(git: 409565)

bu duyuruya yazdigim gibi, oyle kolay kolay temin edemezsin. metilfenidat, kokainle neredeyse ayni etkiyi yapiyor beyinde, dolayisiyla hicbir doktor kolay kolay yazmaz bu ilaclari. yine diger duyuruda soyledigim gibi, sadece konsantrasyon arttirsin diye bu ilaci almak bir nevi spor musabakasinda doping yapmaya benziyor, o yuzden cok dogru gormuyorum bu tip bir cabayi.

yeni kurallar dedigin sey 2 senedir var yalniz? (2 sene once girdigim ales'te de sadece nufus cuzdani kabul ediyorlardi)

yok. adamlar sınava giriş belgesinin üzerine yazmışlar daha ne yapsınlar artık.

elindeki sınav giriş belgesini bir kez olsun okusaydın keşke. avukat ne yapsın, sana özel ales düzenleyecek halleri yok

Üzgünüm, yok.

özel/misafir öğrenci statüsüyle yüksek lisansa başvurabilirsin.
eğer olmazsa ve askerlik şu an için ertelemen gereken birşeyse anadolu üniversitesinin ikinci üniversite mi ne adını tam bilmiyorum ama lisans mezunları sınavsız bir bölüm daha okuyabiliyorlar.ona bakabilirsin.

onun durumunda ikinci üniversite askerliği tecil ettirmez.

oneriler icin tesekkuler.
ama aslinda benim aradigim basit bir cevap. bir devlet kurumunun, diger devlet kurumlarinin kabul ettigi bir belgeyi (ehliyeti) yok sayma yetkisi hukuksal olarak var mi bunu ogrenmem yeterli gelecektir.

ÖSYM'yi günahım kadar sevmem. O gün bana da minicik küpelerimi çıkarttırdılar, güneş gözlüğümü çıkarttırdılar. Hepsini babama verip öyle girebildim içeriye. Ama yanımdaki kız türbanla çok güzel girdi, sınıfta da 1 türbanlı vardı, ohhh ne güzel valla... Ulan gözetmenlerle dalaşayım dedim, içimden geldi ama bi şey diyemedim. Çünkü benim için de bu sınav önemli.

Ama kimlik meselesini de uyarıyorlar yani. Ehliyet bu sınavda geçerliliği olan bir belge değil. Sadece nüfus cüzdanı ve pasaport geçerli. Adamlar bunu daha önceden yazmışlar. Ne yazık ki yapabileceğin bir şey yok...

google.com.tr'den değil orjinal google.com'dan arama yap.

@ bilan:
@ hamsi:

sonuç değişmedi, yine türkçe sonuç yok ilk sayfada?

tinyurl.com

Aynı ben,
Bende aynı soruyu soruyorum yazık vakite, emeğe...

sosyal çevrede yalnızlaşıyor bazen insanlar. oyunda ego tatmin ediyor. leveller kasılıyor item toplanıyor fln. bi insana bağlanmaktansa, oyuna bağlanmayı tercih ediyorlar.

hobim lan hobim!

kombine bilete 3 milyar verene
her gece mekanlarda bi şişe viski içene
fatmagülün suçu ne izleyene
facebookta arkadaşlarının profil fotosuna bakarak saatler geçirene
haber sitelerine yorum yazmaktan başka aktivitesi olmayana

laf etmiyorsunda

ben oyun oynayıncamı suç.

seviglimle oynuyorum hatta tüm sosyal çevremde oynuyor. hafa sonları çıkıyoruz geziyoruz eğleniyoruz hafta içleri oyun oynuyoruz.

nası bi saçmalık bu oyun oynayan insanları asosyal diye nitelendirmek anlamıyorum gerçekten. Şu Diablo dediğin oyunu ben 12 senedir bekliyorum. Sen hayatında tutkuyla 12 sene bişeyi bekledinmi hiç peki öyle sorayım?

edit: öhm.. biraz sinrilenmişim ağır tepki vermişim, olabilir. düşüncesizce yazılan şeylere bu aralar biraz fazla hassasım.

eklemek istediğim şöyle bir husus varki bence bilgisayar oyunları yeni yüzyılın sanat akımıdır. İnteraktivitenin kaliteli görsel ile birleştirilip bunun binlerce insanın aynı anda kullanabildiği bir sanal ortama koyulması bence herkesin bir oturup düşünmesi gereken bir husustur.

ayrıca burda asosyallik diye nitelendirdiğiniz "odasından çıkmama" durunumunun 10 senedir kalmadığını, insanların online olarakta çok rahat bir şekilde sosyalleşebileceğini. Bu şekilde evlenen vs. bir sürü insan olduğunu hatırlatmak isterim. Ben şahsen tercih etmesemde bütün gün evinde oturup hayal bile edemeyeceğiniz paralar kazanıp boş zamanlarında da sadece oyun oynayan bir süür insan var.

özet geçmiş yukarda mr rosebud, "sanane" demiş ama tekrarlamakta yarar var diye düşünüyorum.

sizin gecirdiginiz zamanin daha kaliteli ve dogru oldugunu kim soyledi. Oyun oynayarak vakit gecirmenin, eglenmenin heba oldugunu dusunuyorsunuz da, arkadaslarla bardan bara kosup muhabbet edince cok mu ufkunuz aciliyor? veya kari kiz pesinde kosup, aptal saptal protokolleri uyup sonunda yataga bir kiz atip yarim saat eglenceli bir aktivite(seks) yapinca kendinizi dunyanin en kaliteli adami mi saniyorsunuz?

bunun yasla ilgisi yok. her insan birbirinden farkli, ve birbirinden farkli seylerden keyif aliyor. Bu geek dediginiz adamlar da emin olun gecirdigi vakitten cok keyif aliyorlar, cok egleniyorlar. Ayni zamanda cok iyi arkadasliklar da doguyor online oyunlardan. Onemli olan da eglenmek, guzel vakit gecirmek degil mi?

Not: Cok bagimlilik yaratici oldugundan online oyunlara kendim de dalmiyorum. Sosyal hayat ile vidyo oyunlarini ayarinda tutmaya calisan biriyim. Ama oynayanlari da bu sekilde asagilarcasina yargilamiyorum. Zaman zaman kiskaniyorum da, keske bu kadar bos zamanim olsa da eve kapansam diye.

zamanında sözlüğe karalamışım bir şeyler, cevabım burada:

(bkz: #27300563)

şu bekleme muhabbeti için söyleyeyim, normalde haberler olur ya "yeni ipad için bir haftadır sıra bekliyor!!" falan diye. işte türkiye'de de böyle bir gaz verilmek istenmiş bir yığın boş beleş adam da yığılmış oraya iyi hoş haber olmuş oldu.

dünyanın en zeki adamı da olsa bu tip işlerle uğraşan boş insandır benim gözümde. başkaları için böyle olmayabilir. burada şeyi de demiyorum eğer iş hayatındaysa "aylık 7000 lira mmaşı var" ya da üniversitedeyse "ama not ortalaması 4.00" gibi açıklamalar beni çok ilgilendirmiyor, kendini adadığı tek alan bu olup dünyadan zerre haberi olmayan, zerre kültürel birikimi olmayan bir yığın insan biliyorum, bunlar da böyle yapacak bir şey yok. ama boş geliyor bana bu insanlar, şimdiye kadar oturup konuştuklarımın hiçbiri vasat bir sohbeti sürdürmeye yetecek doğru düzgün bir birikime bile sahip değildi. ya oyunda geçen gün nasıl adam kestiğinden bahsediyorlar genelde, ya da facebook'taki komikli videolardan, 9gag'den falan.

bir de yalan atmayayım ama internet kafelerle ilgili başlıkta mı ne birinin bir yazısı vardı adam anlatıyor işte hayatının tam 3 yılını oraya harcamış, yani bunu oyun saatinden hesaplayarak anlatıyor. kimse o 3 yılda oku da bizi fezaya gönder diye beklemiyor tabii de, işte ondan sonra da anlatıyor ben boğaziçini kazandım bizim gruptan harvard'a giden vardı vesaire diye. aga vallahi şu şekilde durumu kanıtlamayı anlamıyorum zaten, bir yeri kazanabilme bir yere gidebilme yetisinin yaptığın boş işe nasıl bir katkısı olduğunu açıklayabildiğine inanma durumunu. benim hayatımda tanıdığım en düz adamlardan biri hem columbia hem yale'den kabul almıştı bunda çok şaşırılacak bir şey yok, sonuçta ikisinin gereklilikleri çok ayır şeyler. bu senin eğitim hayatına etki etmemiş aferin iyi olmuş. ama benim için sen her zaman bomboş bir insan kalırsın arkadaşım.

edit: burada lafım gecede 2-3 saatini oyuna verenlere değil, mal gibi oynayanlara bu arada. yoksa adamın hobisidir oynar banane. ama ben hayatımda 16 saat kalkmamacasına yapılan hobi bilmiyorum. savanada fotoğrafçılık falan yapılmıyorsa. ayrıca zaten yazmışım o 3 yılda bizi fezaya gönder demiyorum diye, klasik şeyden bahsedilmiş "sen kaç tane makale yazdın" diye. oğlum sadece bu mu ölçütü bilimsel dergide makale yazmak mı yani oyun oynamanın boş beleş adamlığını kompanse eden olay? kaldı ki gidin kitap okuyun :( bile denmemiş, o boş zamanda bilimsel makale yazmak yerine okuyan adam, gidip sikik bir müzik dergisinden yeni çıkan albümleri sonra dinlemek için not eden adamla 2-3 saat oyun oynayan adamın benim nazarımda farkı yok sonuçta. ama 10 saat boyunca bilgisayar başında kalıyorsan, boş zaman geyiğiyle, bilimsel makale mevzusuyla karşı gelemeyeceğin kadar bir sorun var sende.

siz nasıl giyimle, modayla ilgilenmeyi, onun hakkında bloglar okuyup yazmayı seviyorsanız başkaları da oyun oynamayı seviyor. siz bugün ne giysem diye düşünürken onlar da eline ilk geçen kot ve tişörtü giyip çoktan dışarı çıkmış oluyorlar mesela. herkes ne kadar da meraklı başkasının yaşam tarzını eleştirmeye.

karşılıklı atışmaya dönmüş olay. biri bara gitmeyi saçma buluyor biri oyun için 40 saat sıra beklemeyi.

açıkcası sabah 10 da gittim istinye park d&r den hiç sıra beklemeden collector editionı hemen satın aldım. şimdi işteyim. akşam oyunumu oynayacağım. zamanın da ultima online starcraft wow vs.. çokca oyun oynadım. yaş 25 son 5 senedir neredeyse doğru düzgün oyun oynamadım. en son wow oynadım her ay para mı vericem enayimiyim diye bıraktım.

ama diablo farklıdır. 12 sene boru değil hakkaten. patronumla beraber aldık oyunu. hepimiz işinde gücünde evinde barkında insanlarız. elbet de işyerinde şunu nasıl kestik diye geyik yapmayacağız. oyunun oyun olduğunu fark edince çok daha zevk aldığımı düşünüyorum. daha genç arkadaşların daha yoğun yaşadıklarını biliyorum o yüzden anlayışla karşılamak lazım. çünkü ben de böyleydim.

edit: ayrıca eğitimli kültürlü iyi bir işe sahip politikadan sanattan edebiyattan anlıyorum.

oyun oynamıyorsun da vaktini değerli geçirecek ne yapıyorsun çok merak ettim. boş zamanlarında everest'e tırmanıyorsun, antartika'ya gidip geliyorsan tamam bir sözüm yok haklısın :)

oh oyun oynayanlar boş insan ve zamanını boşa harcıyor. bana önemli bilimsel dergilerde yayınlanmış binlerce kez citation almış makalelerinden bahset.

yaşla alakası yok. tv izlemek, internetten dizi izlemek, sinemayı takip etmek, roman okumak, müzik dinlemekten farkı yok oyun oynamanın. hele multiplayer oyun oynamanın hiç bir farkı yok, başkasının hikayesini izleyeceğine kendin oluşturuyorsun multi oyunlarda genelde.

boş vaktin yok ve oynayamıyorsan anlarım, ki bi insanın hiç boş vakti olmaması da sağlık değil, ama oyun oynamak yerine ne yapmalıyız onu da yazsaydın daha iyi olurdu.

*
kaç makale yazdın demiycez de ne diyecez abi? oyun oynayanlara boş insan deniliyorsa, diyen kişi nasıl kendini dolu olarak tanımlıyor bilmek hakkımız. ekmek parasını bir şekilde kazanıyoruz o bizi dolu yapmaz. sonra nasıl doldurucaz kendimizi? ya da kafamızı nasıl boşaltıcaz? ya müzik dinleyecez, ya dizi izleyecez, ya kitap okuyacaz, ya oyun oynayacaz, ya da bunların hepsinden azar azar yapıcaz. multiplayer oyun oynayan kişiler genelde oyun oynamayı merkeze alıyor, geri kalanı bununla birlikte ya da daha az yapıyor. o kadar. haftasonu param yoktu, cumartesi çıktım 2 saat yürüdüm güneş gördüm sonra da evde oturdum oyun oynadım. şimdi boş muyum?

bu tarz oyunlar kötü düşünmemi engelliyor benim. işten eve yorgun - stresli bir şekilde gelmişim. ne aileyle yenilen bir yemek ne de televizyon başında geçirilen saatler gün içinde yaşadıklarımı unutturmuyor. ancak diablo türü oyunlar 1-2 saat oynarsam hafızam siliniyor adeta. yaş olmuş 30 ama yapacak birşey yok ancak böye mutlu olabiliyorum.

"Büyüdün ve köreldi Dünyan." diye ödünçalayım bir yerlerden.

"geek tipli, desperate ruhlu adam" demeseydin tüm yazına katılacaktım.

fedakarlığa değiyor mu ? evet değiyor aga , deli gibi keyif alıyorum oyunlardan , oynamaktan.. yaş 28 benim için oyunun ne olduğu farketmez , rekabet ve gelişim olduğu sürece herşeyi hırs ve istekle yaparım. paylaşımcı biriyim. poker de de böyle , gercek hayatta oynadığım king , ihale , risk , hepsinde böyleydi , isim şehir hayvan , saklambaç , birdirbirde bile böyleydi lan küçükken.. birisi koşalım dese ben yardırırım , yenilsem bile keyif alırım. 40 km dağ bayır yürünecek densin en önde giderim. gebersem de bunu yaparım zira ben bunu yapmaktan ve bu rekabetin içinde olmaktan keyif alıyorum. bunun oyunla ilgisi yok ki. oyun sadece bunu ortaya koyabildiğin bir platform. kurgusu çok güzel ve keyif veriyorsa daha ne olsun.. oyun dünyası bi nebze olsun zeka ister iyi değilsen ilerleyemezsin.. bi kere bu genelleyip yargılama kafasından çıkın , senin izlediğin tv yada neyle zaman geçiriyorsan artık çok mu efektif , çok mu faydalı ? oyun oynayan kişilere bi bak muhtemelen onlardan sosyal hayatta geridesin. birçokları öyle , bu yüzden de bir antipati var. e diyorsunya adam 30 yasına gelmiş oyun oynuyor. ee bunun nesi yanlış adam 30 yaşında hala bir şeylerden deli keyif alıyorsa bunu yargılamak sana mı düştü ? günler aylar heba oluyor da sanki heba olmasa atomu mu parçalayacaz , sen yaptın mı ? neyi kimi hangi hakla yargılıyorsun ? futbol muhabbeti mi yapalım ? geçin bu ayakları , dönüp bi aynaya bak , ilk taşı en günahsız olanınız atsın ki onunda bir günahı oluşssun ve herkesle aynı duruma gelsin ..

bu arada dünkü sırada değildim , ertesi gün işe gitmem gerekiyor haliyle çalışma hayatı.. ama işim olmasa gider girerdim sıraya alırdım saat 12 de oyunumu eve gider oynardım. muhtemelen bir hafta sonra alıp oynarım boş zamanlarımda. en azından 10 yıllık bi hevesi dindirmiş olurum.

@gotu patlak circir bocegi
bara gitmeyi sacma bulmuyorum. O da keyifli bir aktivite, ama oyun oynamaktan daha ustun ne yani var? Ulan keyif aldigin aktiviteleri nasil objektif olarak karsilastirabilirsin ki zaten?

Bu arada orada saatlerce sirada bekleyenlerin oraya muhabbete gittiklerini soyluyorlardi. He yok, hakikaten sirf kutulu dvd almaya gittiyse, adam önceliklerini böyle belirlemistir. Bu karari tum "oyun oynayan mal"lar vermemis, sadece belli bir kesim vermistir.

Oncelikle fikriniz her ne olursa olsun hepinize cevaplarınız için tik atıyorum.

Şundan bahsediyorum: ben online hayatın offline hayata baskın geldiği, kişiye daha keyifli geldiği bütün durumları üzücü buluyorum... dışarıda bir hayat akarken ve siz onu kaçırıyorken, bunun farkına varamayıp hala oyun oynuyor olmak -eğer benim fikrimi soracak olursanız- eroinden farksız; belki zevk veriyor ama hayatını alıyor. "bir sürü insan online da sosyalleşebiliyor" demeniz de, şırıngaları keyifle birbirinize takmanızdan başka bir şey değil bence.

tutup bara gitmek, kız tavlamak ile kıyaslayanlar olmuş... hatta benim giyim blog'umla kıyaslayan bile olmuş...

bence 'kız peşinde koşmak' dediğiniz aktivite insanın en değerli içgüdüsünü (çoğalma) korumasıdır. yine bara gitmek, hatta para yoksa bile parkta oturup bira içmek bile bence diablo'da, wow'da "aga party pls? lvl?" muhabbeti yapmaktan iyidir. tabii bu benim görüşüm...

buna cevap verdikten sonra konuyu yeniden soruma getireyim: ben, "nasıl keyif alıyorsunuz? gerçekten alabiliyor musunuz?" diye sordum, cevabı olan buna cevap versin de ben de aydınlanayım sevgili barbarian'lar... (sizin oyunda bir karakterdi bu, değil mi?)

niye online/offline diye ayırıyorsun hala anlamadım. film izliyorsun, bi baba film 3 saat sürüyor. götünü kıpırdatamıyon. evde film izleyerek ne daha sosyal olursun ne de hayatı yakalarsın. aynı şeyler hemen hemen bütün hobilerde var. hobilerin amacı kendi kendine eğlenebildiğin bir şeyleri yapabilmek, zamanını değerlendirmek ve geçirmek ve dışarda aynı hobiyle uğraşan insanlarla sosyalleşebilmek. online oyunlar bu sosyalleşme ihtiyacını eve kadar getiriyor hatta.

niye keyif almayalım? 10 kişi giriyoruz, 10'umuzun da görevi var ve o görevi yerine getirerek gerekirse 25 kişiyle başa çıkıyoruz. mücadele ediyoruz, küfrediyoruz, gülüyoruz, bazen oyunu bırakıp geyik çeviriyoruz. okuldan/işten geldikten sonra 2-3 saat kafayı boşaltıyoruz.

bira içmekse, açar birayı oyun oynarken de içersin, muhabbetse kendi kafanda bir sürü insanla muhabbet edebiliyorsun, müzikse en kralını açıyorsun dinliyorsun, cebinden 5 kuruş para gitmiyor ya da gidiyorsa da az bir şey gidiyor. niye sevmeyelim? wow'da, diablo'da aga party pls, lvl ? muhabbeti dönmüyor zaten, onlar 12 yaşında çocukların oyunlarında, knight'ta dönüyor. wow'da genelde 10-25 belirli kişi, bi amaç için toplanıyor. 10-12 senelik ultima online guildleri var, bu guildlerde uo oynayanlar lisedeyken, ilkokuldayken tanıştı şimdi hemen hepsi çalışıyor. beraber oyun oynadığım insanlar iyi kötü güzel işlere sahip, güzel gelirlere sahip ya da güzel bölümlerde okuyorlar. ne diyeyim daha.

Keyif almak icin guzel de... Filme basliyorsun, izliyorsun, bitiyor. Bu oyle degil ki... Dur Lvl 60 olayim, dur su item'i da cikartayim derken gunlerini buna adiyorsun. Bir nevi eglenmek icin degil de karakteri gelistirmek icin oynuyorsun. Kendinden cok karaktere emek harcar duruma geliyorsun ki bence bu sakat bir davranis.

öyle diyosun da, bi friends'i izlemek yaklaşık 80 saat yapıyor. imdb'nin top 10 listesindeki filmleri izlemek 28 saat yapıyor.

wow'da son levele gelmek, yaklaşık 20 saat sürüyor. ondan sonra haftada 10 saat girerek ortalama bir oyuncu olarak rahatça oynanabilir. bu tür oyunlar en fazla haftada 1 sigara parasına, ki çoğu oyun aylık ücret politikalarını terk etmekte ya da zaten öyle bir şey yoktu , 10 saatlik eğlenceli vakit sunuyor.

bir türk dizisi reklamıyla meklamıyla yaklaşık 2.30 saat sürüyor. her gece televizyon karşısında oturacağıma oyun oynarım daha iyi bu hesaba göre.

5-6 saatte biten oyun da var.

onikinci gece - remzi kitabevi - çevirmen: Özdemir Nutku

okurken sinir küpü olmuştum resmen. çevirisini beğenmememin yanında dipnotlar da çok çok fazlaydı. okuma keyfini kaçıracak derecede.
edit: hatta konu hakkında kendi yazdığım bir yazı: dilek-turk.blogspot.com

bir de iki şehrin hikayesi'nin rezil bir çevirisi vardı ama kitabevini hatırlamıyorum. eve gidince bakıp söylerim :) antik dünya klasikleri olması muhtemel.

Merhaba kötü çeviriyi okur okumaz aklıma gelen Neil Postman'ın The Disappearance of Childhood (Çocukluğun Yokoluşu-İmge Yay.) adlı kitabı oldu. Çevirmen Kemal İnal'mış. Hem çok uzun bir kitap değil (208 sf.), hem de bence gerçekten çok kötü bir çevirisi var. Mutlaka bir bakın.

popüler yabancı kitapların çoğunun çevirisi berbat. git çok satanlar kısmından 3 kitap seç 2'sinin çevirisinin bu şekilde olduğunu göreceksin zaten.

rosetta stone yalnızca dili öğrenmede değil, doğru telaffuzu öğrenmede de çok faydalıdır. topyekun konuşma için olmasa bile en azından doğru telaffuzları bu sayede geliştirebilirsiniz.

bol bol konuşma ve seni zorlayacak metinleri okuma. yabancı gazete takibi, ve turist kovalamaca :)

yabancı birini bulup konuşacaksın. en temiz yolu bu.
bir de kafanda sürekli ingilizce konuşacaksın. o gün yaptıklarını anlatabilirsin, senaryolar üretip kendi kendine konuşabilirsin.

ne yaparsan yap, karşında kanlı canlı biri olmadan gelişmez o konuşma yeteneği. couchsurfing'ten birileriyle tanışabilirsin, haftalık buluşmalar falan yapılıyor, oralara takılabilirsin.

kendini videoya al. özellikle de sunumu yaparken. hem sunum tekniklerini hem de konuşmanı düzeltirsin

altyazıyı da ingilizce ayarla.

istanbul'daysan çık haftasonu sultanahmet'e, orada ona buna soru sormak için dolanan, kafası karışmış bekleyen yüzlerce turist var. git onlara yardımcı ol, gidecekleri yeri tarif et. bir ton soru soruyorlar zaten. hatta grup olarak gezenler seni davet bile ederler eğlencelerine. böyle böyle konuşarak olur ancak.

öncelikle altyazıları kaldır. gözün alışır kulağın dili duymaz. sonra evde sürekli bir yerlerde ingilizce bişeyler çalsın. müzik olsun, sohbet programı olsun hiç fark etmez. istersen çizgi film açık olsun. ben müziği çok tavsiye etmem çünkü dil kullanımı çoğunlukla yanlıştır.

veya yenibiris.com

yenibiris parasızdı biara ama şuan ne halde bilmiyorum. ama onun için de işkur'dan belge istiyorlar yine. yani işveren ya da aracı kurum olduğunu kanıtlamadan o sitelerden cv göremezsin.

linkedin denesen?

olmaz olamaz imkansız...

bu tip sitelerin belirli kuralları var, anlaşma yapar parayı bayılırsan görebilirsin sanırım. diğer türlü bir arkadaşa bakıp çıkacaktım olmuyor. linkedin'i dene.

İşveren olarak kaydın yoksa yapamazsın.
İşveren kaydın varsa ilanın olmasa bile bakabilirsin.
kariyer.net'te CV'leri görmek bile paralı.
yenibiris.com'da CV'ler beleş, iletişim bilgilerini görmek paralı.

yoktur

içmediğin sürece bir şey olmaz. ama büyük ihtimal ile etkisini kaybetmiş olabilir. labda kontrol edilmesi lazım.

bu konuda güvenebileceğin bir hoca varsa her ikinizi de tanıyan ondan rica et. muavine durumu o açıklasın, yok ailene haber verirlerse de bu kez ailenizi arayıp durumu o açıklayabilir.

benim yıllar yıllar önce lisemdeki müdür yardımcısı zamanında bir arkadaşımıza "seni anadoluda olsa eşek sudan gelinceye kadar döverlerdi oğlum biraz toparla kendini her gün ayrı kızla geziyorsun." şeklinde uyarıda bulunmuştu.

iyi hoş yazdığınızı okuhyup aşağı yukarı hak verebilmeme rağmen bu kızlarla çok yakın olma geyiklerinizde nedense içten içe biraz meriçlik de sezer gibiyim.

sizi süt bilmiş. ayrıca kız arkadaşın olması normal ailen neden kapının önüne koyuyormuş? normal olmayan o zaten.

birilerinin sevgili olmasında nasıl bi gariplik var onu anlamadım. hayır sevgilin olsa da neden buna karışsınlar. sonuçta lisedesin ve en aktif-hormonal olarak- çağındasın. bunlar normal şeyler. madem hocalar diğer çiftlere karışmıyorlar, sana karışmalarında da bir problem olacağnı sanmıyorum.

hocam şöyle diyim, bahçeye çıkınca size çok rahatlıkla en az 10 tane kol kola gezen çift gösterebilirim. daha gizliler de var.. :) bahçede öpüşen mi ararsın hepsi var..

ama benim yaptığım neymiş, o çağırdığı kız arkadaşla servislerin orada ayrılırken yanak yanağa öpüşmüştük. hoca da çekti bundan ötürü ikimizi de. anlamıyorum ki nasıl bir düzen..

edit: ailemin neden öyle bir görüşü olduğunu da bilmiyorum..

edit akbayram: @sanal hayvan,

nasıl bir yakınlık olduğu önemli değil. ben bi kız arkadaşımın omzuna elini atarak gezerim, rahatlıkla da öperim. bunda bir amaç aranmamalı bence.

yine de ailene bir şekilde duyur derim ben. önce senden bilsinler olayı. okulda olanlardan konuşurken evde (eğer böyle konular geçiyorsa tabi bilmiyorum) böyle bir olay olmuş kız da çok üzülmüş falan diye açabilirsin konuyu. sonra muavinin yanlış anladığını da anlatabilirsin. ne kadar öğretmen haklıdır deseler de sen de onların çocuğusun. sana güveniyorlarsa (yani bu konularda güvenlerini kazanmışsan) sorun olmaz.

hoş böyle şeylerden muavine ne, naparsan yaparsın. te allahım ya.

Anlamadigim bir kac nokta var

1- ailen kiz arkadasin olursa niye kapinin onune koyuyo? Koyuyolarsa nasil modernler, hayir bide erkeksin?

2- sevgili olsaniz nolcak hocaya veya mudure ne? Oyle bir karisma haklari yok. Kaldi ki ne opusme ne bisi var , kimseye aciklama borclu degilsin.

3- sende hicbir sorun yok, gayet normal durumlar bunlar. Kimsenin seni baska turlusu olduguna inandirma.

4- bu dallamaligi yapan hangi "sosyal" lise cidden merak ettim, sorun degilse paylasirsan sevinirim

senin bi suçun yok kardeşim, senin gibi körpecik beyinlere bu sikik çatışmayı yaşatan zihinlerin ecdadını sikiyim ben, gözlerim yaşlı okudum yeminle.

ola ki duyulursa; "annecim, kendisi sevgilim değil, yakinen arkadaşım ama yine de görüşmemi istemiyorsanız görüşmem" der, giderim görüşürüm. öylesi bir zihniyet böylesi bir ikiyüzlülüğü, ilk elden, öz evlatlarından hakediyorlar çünki.

@aynen kovalaynen,

1- hocam inan ben de bilmiyorum. ilginçler.

2- tek tehditleri "ailene söyliyim, memnunlarsa benim için de sorun yok"..

3- anlamadım ama teşekkür ederim :)

4- ve genel bir açıklama,

hocam genel olarak 9 ve 10. sınıflara öğretmenler tarafından ezik ve süt öğrenci olarak gözüküyor. aynısını hatta beterlerini 11-12ler yapınca görmüyorlar. ve annemin arkadaşı bu muavinin arkadaşı aynı zamanda, "bu sene 9 ve 10larda disiplini çok sıkı tutucaz" gibi bir şey demiş. bokunu çıkartıyorlar yani bu disiplinin de.

okul adını mümkünse özelden söyleyeyim ?

edith piaf: son olarak, güvendiğim bir rehberlik hocamla ve ailemle konuşuyorum bunu değil mi ? en iyisi bu olur sanırım.

aslına aileni anlayabiliyorum, bizimkilerde öyleydi ben lisede iken. sebebini anlayamıyorsun, derslerin etkilenir diye mi yapıyorlar, tam modernleşemediklerinden mi bilemiyorsun. olacak tabi normal derler, sonra birisi olduğunu öğrenince kavga kıyamet kopar. gelişmeye çalışan türk ailesi normal bunlar.

ben ailenin haberi olsun diyorum, benimkilerde işe yarıyordu en azından. en güvenlisi yaptığın her şeyi ailenin, önce senden öğrenmesi. muavin arasa dahi aileni "durumdan haberimiz var, öyle bir durum değil" diyebilirler.

rehber öğretmenin de haberi olsun (eğer bu durumlardan anlıyorsa tabi).

zaten üniye kadar ortaokul ve lisedeki disiplin kuralarında bir mantık yok. en başta üniforma zorunluluğu saçmalığıyla başlıyor bu olay. türkiyedeki ilk ve orta eğitimin kalite düşüklüğü de burada başlıyor.

ailen kız arkadaş olayına bu kadar karşı olduğuna göre dostları olan o hocaya tembihlemiş olabilirler. ailenin mantığıda klasik "oğlum derslerinle ilgilen. bırak kızlarla uğraşmayı" mantığıdır.

mantık arama okulunu bitir.

Bundan yüzyıl kadar önce daha lisede taze bir öğrenciyken (istanbul erkek lisesi) okuldaki psikoloji öğretmeni (dikkatinizi çekiyorum öğretmenin branşına) erkek arkadaşım olmayan (erkek arkadaşım başkasıydı) biriyle derste "fiskos" konuştuğum için bir sınıf dolusu velinin önünde annemi binbir ima ile "uyarmıştı"!
O dönem yaşadığım baskı ve depresyonu anlatamam, üstelik ben kız tarafıydım ve ailem zaten yeterince baskıcıydı. Aradan yüz yıl geçtikten sonra bile "Allah belasını versin!" diyorum ki, bunu çok kişiye demem.

Anlayışlarını siktiklerim..

Tembihleme gibi bir ihtimal yok hocam bu arada

ailene söyle işte "xle müzik dinleyip fotoğraflara bakıyorduk, hoca da dışardan görmüş, ipodu görmediği için de yanlış anlamış, çağırdı neden bu kadar yakınsınız diye sordu" de.

eskişehir?

Bursa..

afyon

Kariyer hedefin nedir bilmiyorum ama biraz yüksekse İstanbul dışında her yer neredeyse yalan oluyor maalesef. Ha refah düzeyi vs dersen İzmir ve çevresi diyebilirim ben.

direk izmir.

afyon yazan arkadaş. alkol de yasaklandı ne içiyorsun?

edirne, kırklareli, tekirdağ. trakya candır.

eskişehir değil, hani orda okumuş olsan arkadaşların da orda olsa tamam ama öbür türlü değil. ankaradan sonra basar hatta.

istanbul kadıköy olmadı bostancı derim ben. tabi o taraflarda bir iş bulabilirsen.

maltepe pendik ümraniye gibi sikko yerlerle alakan olmaması lazım.

izmir'e gelme.istanbula git. :))

Isparta Burdur, muhabbeti boldur...

memleketin neresiyse oraya dön.

Samsun, ama mesleginizi bilmiyorum

Meslek nedir bilmiyorum ama Muğla güzel bir yer bence.

@ataman +1

ataman +1

ataman +1

@extraterrestrial +1

bir kere kesin vardır, çünkü biliyorsunuz ingilizce hukuk eğitimi veren üniversiteler var. şimdi biraz araştırayım internette, yoksa da kitaplarda mutlaka vardır.

hah, aslında yokmuş, yarım yamalak yapılmış ama bunlar hep 2003'ten 2005'ten kalan yorumlar günümüzde çevrilmiş olduğunu düşünüyorum.

buyurun burada büyük bir kısmı var çevrilmiş kaununların
en.hukuki.net

www.tusev.org.tr

@sanal hayvan, o linke bakmistim, marriage law altinda 10 tane baslik var, her birinde de 1 paragraf kismi tercume..

@compadrito, o dosyayi da gormustum, marry veya marriage kelimesi 1-2 kere geciyor. orjinal metinde (www.tbmm.gov.tr) ise cok daha fazla. o yuzden ayni kanunlar degil diye dusunuyorum?

"bu kadar yabancının evlendiği ülkede" derken?
yabancıların evliliği kendi ulusal yasalarına tabiidir. türkle evlenen yabancı için ise "yasalar çatışmasına" bakmak lazım..

marry'nin kaç defa geçtiği önemli değil. orada kanunun bir kısmının çevirisi var. tamamını bulabileceğini sanmıyorum. telefon numarası var compadrito'nun verdiği linkte, aç sor.

öncelikle bir web sitesi.
daha sonra o şehirden çıkmış kurum veya işadamlarından belli bir miktarda öğrenciye burs verme sözü.
bunları web sitesi üzerinden tanıtma.
üniversite kayıt esnasında da o şehirde okuyan başarılı öğrencilere burs verme.
başvuran öğrencileri derneğe kayıt etme.
bu öğrencilere ayda bir, iki ayda bir sosyal etkinlik düzenleme, onların derneğe aidiyet duymasını sağlama.
bu öğrenciler ile derneğe üye olan diğer kişiler arasında bir bağ kurma. örneğin öğretmen adayı olan öğrencilerle, üye olan diğer kişilerin çocuklarına uygun fiyata ders verme. bu şekilde hem öğrenciye bir harçlık, hem de derneğe üye olan diğer kişilere bir fayda sağlama..

gençler arasında yaygınlaşmak istiyorsan burs vereceksin. öncelik budur. daha sonrasında gençlik konserleri düzenlenebilir. öğrencilerin sorunları ile ilgili toplantılar yapılabilir. onlar için dernek üyesi iş adamlarının şirketlerinde stajlar ayarlanabilir, iş imkanları bulunabilir.

arafa +1
kısaca marketing.

hedef kitlenizi net ve doğru tanımlayın. sonra bu hedef kitleye marketing yapın.
dernek olduğunuz için fazla bütçeniz yoktur, o nedenle interneti bol bol kullanmanızı tavsiye ederim. email ve sosyal medya vazgeçilmeziniz olmalı...

x ili derneği başkan yardımcısıyım.
derneğinizde öncelikle işadamları avukatlar doktorlar akademisyenlerden kurulu bir yönetim oluşturun. böylece yeni üyeler iin bir cazibe ve çekicilik unsuru oluşsun. özellikle para konusunda işadamı elzem. bunlara makam, statü vs verin ve derneğe yardım etmelerini sağlayın. dernekte asıl amaç üye sayısını arttırmak, aidatlarla düzenli bir gelir oluşturmak çok önemli. daha sonra üyelerin katıldığı yemek ve diğer organizasyonlarla derneğe ek gelirler sağlayın. üyeler arasında dostluk dayanışma gibi şeyleri sürekli arttırın. sosyal medyayı sonuna kadar sömürün nasıl olsa beleş ve insanlara ulaşmak daha rahat. web sitesi olsun ama çok da abanmanıza gerek yok.kartopu gibi sürekli üye sayısını büyütün. gerisi gelir zaten.

ara konuş bence. sakin ol ve silmelerini teklif et. eğer silmiyoruz derlerse yine sakin ol ve savcılığa git.

ekran görüntülerini al. benzer tüm belgeleri topla.
sonra ne biliyim noterde onaylat. yani gerçekliği kesinleşsin.
hemen tazminat davalarında sağlam bir avukatla yüzde olarak anlaş. ve tazminat davasını daya. en az 100.000tl daya. ajansın büyüklüğüne göre daha fazla.
kaldırmalarını hemen isteme. tazminat hakkına falan halel gelmesin.
korkma daya tazminat davanı.
sonra ceza davası için istersen suç duyurusunda bulun, kişilik hakları vs diye.
bak sağlam çakal avukat çok bu işleri kovalayan. yüzde peşinde olan avukatlar var.
birisini bul. hemen dava aç. al paranı. ibret-i alem olsun ajans da. hakkettiği cezayı da alır.
korkma sakın dava açmaktan. asla korkma. bana özelden de yazabilirsin.

(bkz: haklıyken haksız duruma düşmek)

bu yüzden dedim sakin olmasını. yoksa niye diyim ki :(

Ararsan da atar tutar yapma. Sinirli olduğunu belli et ama üstten üstten "asarım"lı "keserim"li konuşma. "Bu ne rezalet" çizgisinde olsun en fazla. Telefonda dayılanan adamı ben bile ciddiye almam. Asıp kesme işini yapabilecek misin gerçekten? Cidden adamların adreslerine dayanıp bağırıp çağırıp ortalığı dağıtabilecek misin? Birkaç tanesinin ağzını yüzünü dağıtabilecek misin? Yapabilecek olsan bile yapmayacaksındır büyük ihtimalle..

O yüzden biraz mutedil olmak gerek.

Ya da direkt kız arkadaşın da arayıp kalaylayabilir. Öyle olursa konu biraz daha "Kamil bizim çocuğa dayılanmışsın oğluum" çizgisinden uzaklaşıp samimi bir zemine oturur. Ama kızarkadaşının bu konuşmayı sağlıklı bir şekilde yürütüp sonuca ulaştırabileceğinden emin isen denemelisin bunu tabi.. :)

Geçmiş olsun, Allah sabır versin.

ara konuş, sen bilmiyorsan konuşmayı bilen bi arkadaşın konuşsun. hatta yalan söylesin, avukatım, savcıyım falan desin. ben memlekette tedaş'ı arayıp savcıyım diyerek mahallenin bütün sokak lambalarını tamir ettirmiştim.

ben olsam ekran görüntülerini alır sonra bir avukatla konuşur bu işi paraya dönüştürmeye çalışırım
çok büyük bi para gelmez heralde ama o parayla çok sağlam tatiller yapılabilir gönlünüzce :))

hemen arayıp kaldrımalarını istemeyin
stratejik düşünün

önce bir ara konuş. büyük ihtimalle kız arkadaşın daha önce başvurmuştur oraya, şimdi kızacaksın filan diye söyleyemiyordur. durumu onlardan da bir dinle ve kaldırmalarını yoksa savcılığa şikayette bulunacağını söyle. avukatım savcıyım filan deme, olmadığın bir yetkiye sahipmişsin gibi konuşmak suçtur.

o kadarını kırıp dışarı attıktan sonra aldıklarını da takarsın, güzel fayansları da döşedinmiydi paran cebine kalır.

seramik kesicin falan olmadığını düşünerek söylüyorum o seramikleri kendin döşemen hiç kolay bir şey değil onları atarsan ama tabii bir miktar maliyet düşebilir ama kırmak kolay mı o da pek değil, iyi düşün. Onun dışında koçtaş'a veya ikea'ya falan bakabilirsin mesela özellikle koçtaş'ta uygun oluyor dolaplar vs.

kırmak kolay görünse de açıkçası zordur. ayrıca çok gürültü çıkar. usta 1 günde kıracaksa siz 3 günde kırarsınız. sorun olur. bir hilti bulursanız belki işiniz kolaylaşır çabuk bitirirsiniz. bence kırsanız bile siz yapıştırmayın. o da kolay görünse de püf noktaları nedeni ile 3 ay sonra fayanslar düşmeye başlayabilir :)

söylediğin banyo için 3000 tl gayet yeterli bir bütçe.

kırma dökme işini sen yaparsan masrafın belki 100 lira düşer. yalnız onun çöpünü atmak da para çuval başı 5tl gibi bir masrafı vardı en son. inşaat atığını çöpe atamıyorsun.

istanbul, anadolu yakasındaysan ümraniye tepeüstünde çok iyi fiyatlı malzeme toptancıları var. duşakabini(genelde montaj onlarıdnır) klozeti ve lavabo dolabı oradan alabilirsin.

fayansların üstüne de fayans yapılamaz mı? bi bilene danışın?

fayansların üstüne kimyevi bir madde sürerek yeni fayansları yapıştırabilirsiniz. kırma dökme işi fazla kolay değil ustasız olmaz bu iş.

erkek ve kadının yaşına, medeni durumuna ve otele göre değişir.

18 yaşından küçük zaten olmaz. bazı oteller 22 yaşından küçük evli olmayanlara aynı odayı vermez. bazı oteller evli olmayana hiç oda vermezler. bazı oteller erkek veya kadından biri evli diğeri bekar ise oda vermezler.

kısacası oteline göre değişir.

tabi bazı otellerde bu sorun olmaz, kimse bir şey sormaz.

Girebilirler. Turistlik otellerin hiçbiri evlilik cüzdanı vs. isteyemez. İsterlerse hır çıkartın, turizm bakanlığına ve kimi muhalif yayınlara durumu ileteceğinizi bildirin. Geri adım atacaklardır ama ısrarla kabul etmezlerse de üşenmeyin, gidip şikayet edin.

Ücret konusunda bir bilgim yok ama kimi online rezervasyon yapılabilen siteler var, onları inceleyebilirsiniz.

Hala aciksa Sultanahmet Sunshine otel. Guzeldir, +18 ya$ sorunsuzca girebilir, fiyati bugunlerde 100 lira civarinda olmali.

www.eksiduyuru.com
burası benim.
buyrun gelin.
sözlük kardeşliği indirimi de var
ortam süper ;)

ts. şu an beşiktaş'ın averajla 3. göründüğüne bakma, trabzon'dan yarım puan geride.

trabzon'un her türlü şampiyonlar ligine gideceğini düşünüyorum. 3. 4. fark etmez :)

zirilyon tane var. bir miktar peşinatın olacak. her ay taksit ödeyeceksin ve arada da yine ufak peşinatlar ödediğin oluyor. normal bir evi 10 yıla alırsın. küçük bir ev 5 ila 7 sene arasında biter. istanbul dışında çok çok güzel evler alabilirsin. fiyatlar çok uygun.

ev almayın , gelecek yıl güzel fırsatlar çıkacak .. tek orhan gencebay değil ağaoğlundan tut, başbakanına , bakanlarına kadar on tanesi yan yana gelip ev alın diye yalvaracaklar..

o tarz kampanyalara inanma çünki ara ödemeleri uçuk oluyo.

arkadaşlar taksitle ya da kredi ile ev satın alırken nelere dikkat ediyorsunuz?

- güvenlik
- depreme dayanıklılık
- semt(merkez)

çok merak ediyorum bunları misal istanbul için konuşacaksak eğer levent hukukçular sitesi mi yoksa depreme dayanıklı olan sarıyer tarafları mı? site mi apartman dairesi mi?

şu an alacak değilim ama, ev alacak olsam kesinlikle tokinin yaptığı ya da bir şekilde bağlantısı olan evlerden almam. kendi kendini denetleyen bir işletmenin yaptığı bina kasap kooperatiflerden farklı yoktur gözümde. depreme dayanıklıymış. peki kim denetlemiş. toki. yaptığı eve 'dayanıksız' ibaresi basacak değil adamlar. yıl olmuş 2012 hala tuğladan ince demirden ev yapıyorlar.

imlayı, noktalama işaretlerini yok saymışım ama gaza geldim ;=)

üniversitenin sayfası değil de ales'le iligli belgelerde sözel, sayısal puanların nasıl hesaplandığı yazar. katsayılarını bilmiyorum da. söz1-söz2-say1-say2 şeklinde çözmen gerek.

sözel istiyorsan önce sözel 1 ve sözel 2, geri kalan zamanda da sayısal 1 çözeceksin. en önemli bölüm sözel-2 onu atlayacaksan zaten hiç girme.

tamamdır çok teşekkür ederim.. açıkçası sözel 2 olduğunu bugün öğrendim.
sayısal 2 yi biliyordum da :)

sosyoloji ve felsefe genelde eşit ağırlıktan alır. haliyle söz-1, say-1, say-2 çözmen gerekir.

örnek vermek gerekirse:
www.sbe.metu.edu.tr
www.sehir.edu.tr

istanbul, ege gibi üniversiteler de sosyalden alıyor.

are you trying to provoke me? gayet doğru duruyor.

gazete kelimesi biraz. günlük konuşmada pek geçmez.

tahrik dururken ikinci seçenek gibi duruyor ama kimse de tamamıyle yanlış olduğunu iddia edemez.

Gayet de kullanılır.

Yurtlar var. Zengin insanlar ve çocukları var ve İstanbul'da hali hazırda yaşayan liseliler de var.

İstanbul'da ol da parasız da yaşarsın.

- aslen istanbullu olup üniversiteyi ist dışında okuyan bir gencin feryadı.

İstanbul'da olma da parasız da yaşarsın.

- aslen istanbulspordışılı olup üniversiteyi ist'te okuyan bir gencin feryadı.

cebinden 5 kuruş harcamadan(başkasına ödetmekten bahsetmiyorum) istanbulda dışarı çıkıp saatlerce eğlenebilirsin.


ayrıca her yerde kiralar öyle değil. uygun fiyatlara da ev bulabilirisin gayette.

istanbulu olup başka şehirde üniversite okuyorum bende.

istanbulluyum, üni için başka şehre geldim. yol parasından o kadar artırıyorum ki her ay kendimi şımartıp üstüne para biriktirecek kadar param kalıyor.

ist'u tercih yapacaksan annenler sürekli memleketten bişeyler göndermeli. annem bile buran kiraz, kuru biber, bamya falan alıp ist'a gidiyor. bir de köyden bi komşum var, kilolarca elma evde :D tamam meyve falan göndermesine o kadar da ihtiyaç yok ama diğer şeylerden ailenin gönderdiklerinin önemi büyük (tarhana un mun falan filan).

ayrıca 20 liraya yenen makarna kadar 3 liraya dürümlerin satıldığı yerler de var. ist'un esas sorunlu kısmı trafik, yolda geçen zaman ve yola harcadığın para. diğer her şeyin ucuzu bulunuyor

ben ogrencıyım ıstanbulda daha bu yıl geldım. vede adım bası para gıdıyor. hıı ben evle okul arası takılacam dıyorsan normal halıne gore az gıdıyor ama yıne para gıdıyor cunku ev kıraları yuksek. sımdı dıceksın ucuz yerden cıkarım. eger okulun ucuz yere yakınsa cık tabı. mantıklısı o. ama okul bılmem nerde ucuz evlerde oraya uzaksa o yolu gıtmek hergun cekılmıyor. ben atakoydeyım okulum taksımde vede gıtmeye usenıyorum bazen. onun dısında ulasıma cok gıdıyor dsarı cıktıgın zaman. yeme ıcme dersen ucuza bulursun yemek. gıdıp fast food markalarına gıdersen 10 mlyon bayılırsın. ama 3 mılyona doner yapan yerde var ıstıklalın ıcınde. tercıh meselesı. kıralar fazla ve ulasıma fazla gıdıyor her turlu yeme ıcmeyı evdede halledersın.

önce okulun yakınlarında ev bakıyosun pahalı oluyor illa ki. sonra okula uzak bakıosun. yol o kdr uzun sürüyor ki okula gitmemeye başlıyorsun. bu arada 3 4 liraya bira içeceğin yerler keşfediyorsn. hiç olmadı sokakta içilecek yerler. gidip asmalıda bir kahveye 10lira vermek yerine starbucksta 5 lira vermeyi bile kabul ediyorsun üstelik saatlerc oturup kitap okuyarak. ders çalışarak. bu arada geçim sıkıntısı her türlü bşlıyor. iş arıyorsun. buluyorsun da. para tatlı geliyor. okula gitmiyorsun okul uzuyor. daha sonra barda cafede çalışmayı tercih edenler bile oluyor okumak yerine.

istanbul türkiye'deki bütün illerin bileşimi gidibir bunu unutma. 20 liraya kahve de içebilirsin, 3 öğün yemek de yiyebilirsin.

basit bir örnek vermek gerekirse istanbulun iyi muhitlerinde oturmayacaksan (bakırköy, kadıköy vb.) 400-500 hatta 300 tl ye kiralar var. benim zamanımda kampüsde yemek 1 tl hatta 80 kuruş filandı. akşam yemeğide 1,5 tl filandı. bu şekilde yemekleri bile halledebilirsin. ee internetinde 20mbps sınırsız olmayı versin canım alalal. sinemaya da istinye parka capacity ye gitme. 8 liraya iki kişilik bilet alınan sinemalar var (gençturkcell pazartesi-perşembe [ayık ol] )yani istedikten sonra paşa paşa yaşarsın. doğma büyüme istanbulu ve üni yi istanbulda okudum.

valla benım okul bıtsın dırek memleketıme adanaya donucem burda yasanmaz arkadas. okul bıtecek sonra ıse gırıceksın ee hadı aldın 2 mılyar dıyelım kı alamıcaksın hemen bıttıgınde 1 anca verırler. lan kıra dese 500 gıdıyor neyıme yetecek 500 mılyon. ev almaya kalksan 400 mılyarlarda duzgun semtler. gıderım adanada 2 tane ev alırım 0 anasını satım 1 mılyarada fıstık gıbı gecınırsın orda. ıstanbulda yasamak ezıyet bence.

slash01 istanbul'da üniversite okumuşsun, yurtdışına gideyim burada hayat yok diyeceğine adana'ya döneyim diyorsun. dünyanı biraz geniş tut. devlet memuru olma hayalin yok ise istanbul pahalı ama maaşları da ona göre. adana ucuz ama adana'da ne uzar ne de kısalırsın.

edit:imla

kendı ısını kurmadıktan sonra ıstanbulda memur halınle ne kadar yasayabılırsın? standartların hep aynı kalır. kendı ısını kurmay kalksanda kıralar mıralar derken bır o kadar masraf cıkıyor. burda sen kac yıl calısacaksın kı para bırıktıreceksın? vede ne kadar bırıktırebıleceksın memurluk yaparak? memur olarak degılde kendı ısıne gırmeye kalkacaksan ondada aıleden hazır sermaye fln olacak o halde anca bırseyler yaparsın. ben 0 dan memurluk yaparak bır yere gelebılcegını dusunmuyorum ıstanbulda anca torpılın olur holdınglerden anca oyle uzarsın. burda uzasan bıle o kadar gıderın var sorun o. aynı seye gelıyor. adanada ne uzarsın ne kısalırsın mantıgıda yanlıs bır sekılde uzayabılrısın bence. dostum zaten buraya okumaya geldım yurtdısınada gıdıcem dunyayı genıs tutuyorum gezıp gormek lazım bu devırde. ama kac yasına kadar gezme derdıne dusecek ınsan. sen paranı kazanmaya basladıktan sonra bellı bır bırıkım yapmak zorundasın kı gelecekte aıle gıbı kavramlar cıkacak ortaya. aılece rahat yasamak ıcın ve para bırıktırme amaclı olarak adanaya donucem dıyorum. kısısel bakıs acısıdır herkesın farklıdır tabı bu benım dusuncem. ıstanbul ınsanı yoruyor ve yıpratıyor ne dersenız dıyın. ıstedıgnız kadar gece hayatı etraf guzel olsun bır yere kadar. bırazda alıskanlık meselesı

kendilerini ısırtırlarsa ve kanını içirirlerse insan vampir olabiliyor.

vampir diye bir şey yok bunlar hurafe.

ortağım bende sadece bir kere vampir dizisi izledim. şimdi ben vampirim diyelim sende normal insansın. ben geliyom seni ısırıyom. sonra sen benim kanımı içersen vampir oluyon. içmezsen nalları dikiyon.

azcık ucundan ısırır bırakırsa vampir oluyorsun,kana kana kanını içer bitirse mefta.

kan kaybından.

o evrenine göre çok değişiyor. mesela WoD evreninde, vampire the masquarede oyununa göre, bir kindren(vampir) insanın bütün kanını emmeli, ve sonra kendi kanından biraz vermeli ki kurban vampire dönüşebilsin.

belediyenin beyaz masası..

tak kar maskesini bence bi gece kıstır bunu. ağız burun allah ne verdiyse giriş.

belediye falan hikaye, gidin kendi aranızda çözün diyorlar, bizim sitede de olmuştu benzeri bir olay.

ayrıca mevzubahis yer özel mülk olduğu için, cezaalanına gireceğni sanmıyorum. orada ağaç olduğunun bir belgesi bile yoktur belediyede.

ağacın tomrukları, dalları hala ortalıkta ise. akşam kimselere çaktırmadan 10X10X10cm ebadına yakın bir kısım buluyorsun parçalar içinden. mevzubahis çevredüşmanı kımıl zararlısının camına indiriyorsun. aman kimselere görükme. hatta mümkünse bere tak aktiviteden sonra eve girme, kaç çarşıya pazara gez biraz, yarımsaat bir saat sonra ceketi bereyi sırt çantana sokup girersin eve.

küçükken evlerin camına yumurta atıp kaçtığımız piclik zamanlarımız geldi aklıma be. :)

şöyle de bi haber buldum. sanırım cezalarda indirime gidilmiş.

www.internethaberoku.com

belediyenin kendisi kesiyor zaten. kimsenin ilgileneceğini sanmıyorum.
www.radikal.com.tr

rahatlayacaksan gidip herife bi güzel sövüp kavga edeceksin ya da susup oturacaksın.

veya bir pankart hazırlayıp herkesin görebileceği ama kolay çıkarılamayacak bir yere as. mesela: " o ağaç, kesen orospu çocuğunun götüne girsin."

ben o raporu aile hekiminden aldım, hiç de beklemedim.

sağlık raporu ise herhangi bi sağlık ocağından aldım ben resimde lazım. birde doktorun yoğunluğuda onemli

kadıköy kızılay... gitmeden akciğer filmi için geleceğini söyle telefonda, bazı günler olmuyor.

eğer düz işe başlama şeysinden istiyorsan artık SADECE aile hekiminden alabiliyorsun. o sana bi kağıt yazıp akciğer filmi ister en yakındaki verem savaş dispanserinden. her ilçede olması zorunlu bu dispanserlerden. gidiyorsun filmini çektiriyorsun ki genelde sabah çekip öğleden sonra veriyorlar. öğleden sonra çekilirse de ertesi güne kalır. raporu alıp aile hekimine gidiyorsun o da raporunu imazlıyor.

kupayı otobüsün altına düşürdüğünden beri real'e kupa verilmiyor.

yok bence $ortu biraz daha kisaltin. ustune de bir atlet, standardi bu.

ismail abi gibi gidersen vize garanti.

parmak arası terliği unutmayın

olur.

anlamıyorum bu işi de ha. hayır adam şortla gitse ne olacak? portekiz'e saygısızlık mı bu, nedir yani? "bu bizim memlekette şort giyicek, saygısız herif" deyip vize mi vermeyecekler, nedir ki?

taytla git bence.

onlar giyimine değil banka hesabına bakıyorlar dostum.

portekiz'in zaten vize gorusmesini yapacak memuru da sortludur merak etme :)

hava durumuna da bakın yağmur yağabilir, ıslanmış bacaklarla arzı endam etmeyin haha :)

abi portekizin ortamına uygundur bence, şortla git. mesela ben brezilya vizesi alacak olsam karnaval elbisesiyle, iran vizesi alacak olsam molla takkesiyle, ingiltere vizesi alacak olsam monokl'la giderdim elçiliğe.

verdiğiniz fikirler sayesinde, kararımı verdim, böyle gidiyorum;

www.fugly.com

herkese teşekkür.

şık olur

sevgili duyuru sahibi, sizin memnuniyetiniz, bizim memnuniyetimizdir. umarim vizenizi almi$ sokaklarda eglene eglene yuruyorsunuzdur, daha nice vizelere

profosyonel al ne yapacaksın dijital ben aldım da ne oldu.

profesyonel alma, onlar profesyoneller alsın diye var. öye bir niyetin yok ise o fiyatta bilindik bir markadan istediğini alabilirsin.

o kadar bütçem yok,profesyonele gerekte yok şimdilik

o fiyata çok fazla bir ürün yelpazesi yok zaten, güzel bir yere git yardımcı olurlar 2-3 tane çeşit olur en fazla zaten.

o zaman şöyle diyeyim,hd video çeken 1kamera olursa çok makbule geçer.

Canon Powershot A2200

kodak easyshare makinelerin fiyatı bu civarda. bende var bi tane. 14MP. Video da gayet yüksek çözünürlüklü. memnunum.

O tip makineleri Samsung güzel beceriyor şu aralar. Öneririm

sosuna göre değişiyor. yeşil olanı direk koyuyorsun, kırmızı olanı tavada bir çevirmek gerekiyor falan filan. üzerlerinde yazıyor.

dök üstüne her türlü güzel gidiyor

ben genelde soya sosu ve kremayla karışırıyorum pesto sosu.üçünü birazcık tavada çeviyorum sonraa hooopp makarnayla karıştırıyorum süper oluyor

ekşiyebilir. o yüzden en iyisi açtıktan sonra yakın bir zamanda farklı bir tarifte kullanmak. makarna, çorba, kahve vs.

açık şey 10 dayanır mı hiç. alternatif değerlendirme yöntemleri bul.

ben birkaç defa açtıktan sonra buzluğa koydum sorun olmadı. dene istersen.

Dün birkaç gündür dolapta duran açık kremadan zehirlendim, ki 10 gün falan da değildi. Oldukça çirkin bir zehirlemesi var, kesinlikle bekletme, max 2. günde at.

(bkz: bad sector)

format attıktan sonra da hemen aynı şeyi yapıyorsa emeklilik yaşı gelmiş demektir. eski işletim sistemine geri dönüş yap.

pc yeni ve format sonrası aynı şeyleri yapıyorsa tek tek bileşenleri test etmek lazım hangisinde bir arıza var.

1) sistemin format zamanı gelmiş.
2) hard diskin emekli olmak istiyor.
3) parçalardan biri (muhtemelen anakart) göçmek üzere.

önce bir hdd scan programıyla harddiski bir tarat. eğer sorun bad sector ise verilerini yedekleyip hard diski (duruma göre) satın aldığın yere/çöp kutusuna yollayabilirsin.
eğer bad sector yoksa temiz bir sistem yüklemesi sorunu çözer (tercihen windows xp-eski dost). eğer sistem yüklendikten sonra sorun devam ediyorsa bilgisayardaki parçalardan birinde sorun var demektir (çoğunlukla anakart su koyverir).
eğer bilgisayar montajından anlıyorsan başka bir bilgisayarla parçaları test ederek hangi parçanın sorunlu olduğunu bulabilirsin. eğer bu bilgin yoksa kasayı hiç açmadan aldığın yere götürmen gerek.

Kadıköy, Yazıcıoğlu?

q klavye alıp değiştirmeyi neden düşünmüyorsun?

orijinalliğinin bozulmaması açısından ilk tercih, f klavye olarak üretilmiş bir laptop almak. bu mümkün değilse klavyeyi değiştirme yoluna gideceğim.

servislerinde orijinali ile değiştiriliyor.

orjinal diye birşey yok ki. daktilo değil ki bu. tuşların vuruşlarını bilgisayar yorumlayıp yazıya döküyor. sen basınca a çıkar, arab basınca başka harf, japon basınca başka. sen üzerine f sticker yapıştırdığında hiç bir farkı kalmıyor.

özellikle üst sıradaki numara tuşlarını ihmal etme, tırnak işareti, kesme işareti kafa karıştırabilir.

zaten tuşların üzerindeki harfler çıkartma. F klavye çıkartmaları da var. al yapıştır işletim sisteminden de zaten F yapman gerekiyor. boş yere serviste beklemesin laptop.

F klavye laptop yok. F bildiğim için, zamanında çok araştırmıştım. Sorduğum bilgisayarcılar, seneler boyunca "yakında başlayacak imalatı" diyip durdular ama o yakın hiç gelmedi. q öğrendim öpe öpe

bir de şu var, f klavye 10 parmak öğrendikten sonra klavyedeki işaretle pek işin olmuyor. ben yıllardır q klavyede f yazarım. ctrl+shift ile f e alıp zaten otomatik öğrenmiş parmaklarınla yazıyorsun. çok ihtiyacını hissetmedim f klavyenin yahut çıkartmanın

sticker mticker.
sonuçta sony'de orijinali çıkarıp yerine yine f olarak ve orijinal olarak etiketlenmiş f klavye takıyorlar. öyle üstüne yapıştırmada olduğu gibi 3 günde yamulmuyor.q

almanyaya gittim, pasaport vize kimlik dışında bişey istemediler.

ne kadar altında olduğuna göre değişir.

Polonya, letonya , yunanistan gittim yanımda hiç birinde velim yoktu. muvafakatname de yoktu. Yani no problem...

diploması başka bir ülkeden olduğu için yabancılar sınavına girmesinde bir sıkıntı yaşamaz.
yalnız okul seçerken dikkatli olsun, ingilizce eğitim verildiği söylenip derslerin türkçe işlendiği bir ton okul var etrafta.

anladim,peki simdi bu adamin ne yapmasi lazim?herhangi bir universiteye gidip konussa onlar detayli bilgi verirlermi?istanbulda okumak istiyor devlete ve ozele gidebilirmi?nasil bir yontem tavsiye edersiniz?

Ben Özyeğin Üniversitesi'nde okuyorum, okulda yabancılar sınavı ile gelen İran'lı ve Pakistanlı öğrencilerimiz var. İranlı arkadaşıma sınav başarısından dolayı özel burs verildi, içeriğini tam bilmemekle birlikte yurtta ücretsiz kalıyor sanıyorum.

Özel okul düşünülüyorsa burs işlerini iyice araştırmak lazım, gerçekten işe yarar bir şeyler bulabilir, ilgilendiği okulların öğrenci işleriyle / kayıt-kabul birimleriyle mutlaka irtibata geçsin. - Bizim okulu da tavsiye ederim bu arada, dersler İngilizce, bize zorunlu Türkçe dersi yerine "Yabancılar için Türkçe" dersleri alıyor yabancı öğrenciler.

Devlet okulunda durumları hiç bilemiyorum, öğrenci işleriyle irtibata geçmek bile zor oluyor genelde.

bildiğim kadarıyla hazırlık okuyorlar, türkçe'yi de öğrenmiş olur.

philarts.spbu.ru

link kirildi. iki parca halinde yolluyorum. sen birlestirirsin. Yani yukaridaki linkin yanina bir / isareti koyup, yanina da asagidakini kopyalayacan.

Members/lida_pivovarova/Mathematical%20Linguistics%20-%20A.%20Kornai%20(Springer,%202008)%20WW.pdf

www.ling.ohio-state.edu

cs.uwindsor.ca

epublications.uef.fi

amsdottorato.cib.unibo.it

cs.uwindsor.ca

cogsci.bme.hu

disi.unitn.it

www.univie.ac.at

www.lingref.com

ling50.mit.edu

people.umass.edu

www.phon.ucl.ac.uk

linguistics.buffalo.edu

www.semanticsarchive.net

www.telecable.es

disi.unitn.it

www.labri.fr

fds.oup.com

cslipublications.stanford.edu

www.dtic.mil

bence buraya yazdığın yazıyı inceleme olarak verebilirsin.

süt içip uyudu = uyumak
çay içip muhabbet etti = muhabbet etmek

burada işin içine dili konuşan coğrafyanın gelenekleri de girer ama ona dikkat edin.

bir de araştırma konusu biraz basit olmamış mı?

bence present perfct tense ve benzeri yapıları çalışın. mesela bu zaman türkçe'de sapına kadar vardır diyin.

geldin mi kızım?
geldim anne.
hangi ara geldin yahu?

compadrito, çok teşekkür ederim. syntax-semantics interface'i için bu kaynakların çoğunu okudum fakat hocamın istediği şekilde, yani teorik gramerleri kullanarak, bir türlü doğru düzgün bir paper çıkaramadım.

bilan, eyvallah.

santiago nasar, aslında kolay görünüyor -ip construction ama teorik gramerlerin çoğu bu anlam farkını yakalayamıyor. zira ikinci cümle için eşzamanlılık üzerine yapılan açıklama birinci cümle için geçerli olmamalı. yani dildeki kural ikinci cümle için her iki anlamı da türetecek şekilde olurken ilk cümle için sadece sıralama durumunu açıklamalı. onun için aslında çalışılabilecek bir konu gibi geldi. zaten dediğim gibi alanım linguistics değil, sadece aldığım dersin bir gerekliliği.

süt içip uyudu / sut icerken ayni anda uyuyamazsin. mantiken birinin bitmesi digerinin baslamasi gerekir. bu cumleyi soyledigin kisi, bu iki eylemin "overlap" etmedigini, "consecutive" oldugunu anlar.

çay içip muhabbet etti / "çay içerek muhabbet etti" cumlesinin, biraz kolay yoldan soylenmisi gibi duruyor. bu iki eylem, "overlap" edebilir eylemler oldugundan, hatta cay, muhabbettin katalizoru oldugundan, bu cumleyi soyledigin kisi, bu cumledeki eylemlerin "consecutive" olmadigini kafadan anlar.

compadrito, tam da bunu diyorum ben. işte bu farklılık aynı söz diliminin syntax'ındaki farklılıkta da gösterilebilmeli. "süt içti ve uyudu" ile "çay içti ve muhabbet etti" derken bile ilkindeki sıralama iması ikincisinde dominant değil. işte bu türkçe'de -ip construction'ı ile sağlanıyor araştırdığım kadarıyla. ben de belli teorik gramerleri kullanarak buna bir açıklama getirmeye çalışacağım. konu yapılabilir bir konu mu? paper sadece ders için olacak, öyle konferansta sunayım gibi bir derdim de yok şu an.

bu soruyu silmezsen memnun olurum. yolladigim kaynaklari sen okumus olsan bile, ileride bir baskasinin isine yarayacaktir.

dilbilimle uzaktan yakindan bir alakam olmadigi icin, "ne kadar yapilabilir?" soruna maalesef cevap veremeyecegim. bununla beraber, sordugun sorunun cok ilginc oldugunu dusunuyorum ve harbiden cevap verecek babayigitleri de dort gozle bekliyorum.

compadrito, ilginiz ve yardımlarınız için çok teşekkür ederim. duyuru elbette kalacak bu şekilde. konuya dair başka açıklamaları olanları da dinlemeyi çok isterim. iyi günler.

O kadar kalıp kalmadığını bilmiyorum abi ama akıl var mantık var. Tamamen yapay olan bir şeyin vücut tarafından hemen sindirilmesini nasıl bekliyorsun :)

www.youtube.com Çok işsiz bir haber.

Ya jelibon falanda hemen hemen aynı şey yani, yutuyoruz onuda.

Hurafe no 19231... :)

sakız vücut tarafından sindirilemiyor ama çıkış yolunu buluyor merak etme :)

sakız değil de tırnak sindirilemeyebiliyor mesela. sakız bence sistemden olduğu gibi atılır. kidshealth.org burada da öyle anlatmış.
bazı sindirimi güç başka maddelerle ve çokça yutulursa bağırsakta tıkanıklık yapabiliyormuş sadece. of aklıma doktor g nin bir bölümü geldi böyk.

ben 7 sene sisteminde kalıyor diye biliyorum. Tabiki 2 cm'lik sakız halinde değil, ama bazı bileşenleri kolay atılmıyor demekki.

7 yıl olayı hikaye...

7 yaşından beri sakız yutarım,bir yamuğunu görmedim.

izmit

Öncelikle İzmir. Sonralıkla Nevşehir - Ürgüp - Göreme - Avanos.
Kayseri. Samsun. Eskişehir. Çanakkale.

Akdeniz Kıyılarında bir ilçe
Ege kıyıları
Trakya

Samsun.Eskişehir.Balıkesir

Üçü de birbirinden güzel

pek fazla il, ilçe görmedim ama şuan yaşadığım şehir, Eskişehir'den oldukça memnunum. ve 2500tl gelirle de oldukça rahat yaşanır.

benim için deniz olmazsa olmaz. deniz kenarında ki herhangi bir il ya da ilçe de yaşarım.

ayvalık nasıl?

Adana/Kozan. Bayburt/Merkez. İnebolu/Kastamonu.

İstanbul olmasın da. Yaşanmaz azizim yani, o derece.
Ankara-İzmir düşün derim.

yozgat, çorum, tokat, çankırı, kırşehir ve bayburt.

antalya...

kışın soğuk olmaz, yazın da işten çıkar kendine denize bırakırsın :)

sinop-gerze
bartın-amasra
balıkesir-ayvalık
antalya-alanya
muğla-datça

ben de ileride memur olmayı düşünüyorum kazanırsam seçeceğim yerler buralar.

"ayvalık nasıl?" diye sormuşsun. o soruyu görmeden direkt "ayvalık" diye yapıştıracaktım ben. sessiz sakin, doğası bozulmamış, tarihi de barındıran bir yer olduğu için çok hoş, çok huzurlu ve de öyle ele ayağa düşmemiş bir yer bence. ama kışın herkes çekemez o sakinliği, bunalıma da sürükleyebilir.

edirne gayet güzel bir seçenek bence

Samsun, istanbul izmir ankara gibi şehirleri saymassak diğer illere nazaran daha gelişmiş. Tercih edilebilecek ilçe olarak atakum daha iyi gibi, şehir merkezi ilkadim ilcesi , zaten ikisi bitişik ikisinin merkezi tramvayla 15-20dk arabayla daha kısa.

Çok hızlı büyüdü birde ben anlamadım ne oldu birden :D 1 senedir gecmedigim bir yer vardı haftasonu geçtim , 2 tane kocaman otel yapılmış , bir tanede yakında diye billboard vardı. Hampton by hilton yapılıyordu başka bir tarafada şaşırıyorum. Birde ilgiliyseniz tabi türk gruplar/ şarkıcılar yaz kış geliyorlar . Bu hafta da 19 mayıs etkinlikleri adı altında uluslararasi organizasyonlar düzenleniyor , klasik araba yarışmaları, offroad,offshore vs.

erkek olmasan iyiydi işte. erkek olunca fena bence.

ne rahatsızlıgı dostum süper tarzın var işte daha ne. eski görünümlü kıyafetlere para veren arkadaşlarım var :) ama...

her yaş grubunada gitmez diye düşünüyorum 23 bilemedin 24 de bırakmak gerek tarzına yakın resmi tarza dönmelisin fikrimce.

gayet de normalsin ve aynen devam... farzet insanlar yapmaz boyle. ama sen boyle olmaktan haz duyuyorsun. bize ne? kime ne?

temiz ol da, eski pusku olmussun, hic bi onemi yok. ne guzel, kendinle barisik, bu tur sacmaliklar icin kendini kasmayan, modaya kulak asmayan bir ademoglusun.

ugg ne la? adami duz taban yapar la o!

moda ne la? insanin cebindeki son kurusu harcatan, cevreyi kirleten aldatmaca.

eski pusku giyeceklerle insanin arasinda pisikolocik bi bag olusuyo. daha da senin oluyo o giyecek. "beraber islandik biz bu yagmurda, beraber kirlendik biz bu camurda" sarkisini soyluyon icinden.

oyle giyecekler giyerken anne kucagindaymis gibi rahat hissediyosun, grand tuvalet giyinince diken uzerinde oturuyosun. huzurun kaciyo.

hele insaat muhendisi olacaksan, en uygun meslegi secmissin. imrendim valla. santiye kiyafeti gibisi var mi bea!

bonus:

www.habervitrini.com

Ozendim sana :) bu rahatlikla dunya yikilsa umrunda olmaz bence devam et. Sporda guzelbolur. Ben de simdi klasikte mi boyle yapsam:)

aynı ben:)) süpersin devam et.

dişi bakış açısından: üstüne klorak dökülmüş t shirtü giyoyrsan (ne kadar temiz olursa olsun) gözümde pis olursun

moda değil yani olay. yırtık converse'ler moda, eee? gözümde pis olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu.

eski püskü şeyleri giymek değil de, eski püskü hiçbir şeyi (senin durumunda giysi olabilir bu) atamamak psikolojik bir sorun

edit: emperyalizmin kölesi tarzı yorumlarınız benim fikrimi değiştirmeyecek. karşımdaki "moda"dan ziyade "düzgün" giyinmiyorsa (1 liralık pazardan alınmış t shirt de olur ama rengi solmamış, yırtık yerleri olmamış olacak)BENİM gözümde pistir. SİZİN gözünüzde olmayabilir

tüketici toplumun bazı gençlere öğrettiği gibi her şey yeni ve çok az giyilmiş olmalı , ancak bu şekilde var olabilirsin anlayışına bi nebze olsun karşı duruyorsun. bi yanlışlık yok olması gereken de bu zaten. üstüne klorak dökülmesi o giysinin kullanılamaz hale getirmiyor ki sadece renginde bir miktar solma yapıyor. nesne hala işlevsel. ama şuan ki değer yargıları yani çoğunluğa kabul ettirilen moda vb.. şeyler sana hemen onu atıp yeni olanı almanı tembihliyor. bak yukarda sana öğüt bile vermiş birisi pis görürüm seni diye.. gözünde pis olman gerçeğini değiştirmiyomuş , bak bak bak , değer yargısına bak , öğretilenleri nasıl da yayıyor karşıdakine benimsetmeye çalışıyor düşünmek filan yok bunlarda yaptığı şeyi sadece yapılması gerektiği söylendiği için yapan kişiler bunlar.. şu dünyada ürettiğinden çok tüketen insan oğlunun olmasını istedikleri şey bu işte.. tüketici , yok edici , nedensizce ve düşünmeden..

yok dostum , kendini rahat hissediyosan takıl bu şekilde özel hayatında. ama bunu senin yaşantına olumsuz müdahele etmesine de izin verme , iş ortamında mesela.. bunun dışında ne kadar az şey tüketiyorsan o oranda varsın.. tükettiğin şeyler hem bu dünyadan hem de ruhunda bir bir götürüyor herşeyi.

hocam kendine göye bir giyim tarzın var. herkesin hoşuna gidecek diye bir şey yok. yani herkes senin giyim tarzını beğenmeyebilir ama sen beğeniyorsan çok da önemli değil. bu yaptığından anarşizm, sosyalizm ne bileyim öğretilene baş kaldırma falan manası çıkaran arkadaşların kafası bir ayrı bence. o kadar derin bir durum yok ortada, zevk meselesi.

nefsini kendine köle etmişsin. bundan daha güzel ne olabilir ?

öğrenciyken takıl okul bitince giyeceklerin az çok belli zaten.

kennym söylenebilecek her şeyi söylemiş bence.

metalara karşı duygusal bağ kurmak çok iyi bir şey değil ama, en rahat giyim şekli de o :)

evsiz gibi görünmediğin, bir tarz yarattığın sürece sorun yok bence. bi akustik gitar yada ukulele filan al okul da çal ilgiyi test et :)
he bir de nirvana dinlemeye devam.

bunlar hassas konular,ayrıca kan testiyle ne elde edilmek istediğine de bağlıdır diye düşünüyorum sorunun cevabını. yani örneğin viral hastalık testleri için bir önemi olmazsak atıyorum şeker testi için belki de antiboyitiğin belirleyiciliği vardır. en iyi bilgiyi,tahlil yaptıracağınız hastanenin bu konuda usman doktoru verir. hatta telefonla bile bilgi alabilirsiniz diye düşünüyorum.

test ne için yapılıyor, ilaçlar ne için kullanılıyor bunlar önemli. karaciğer ile ilgili bir sıkıntı varsa mesela değerler yüksek çıkar antibiyotik yüzünden, hastalık olduğunda da yüksek çıkıyor. e o zaman anlayacak doktorumuz. o vakit doktorumuza danışıyoruz ve durumu ona anlatıyoruz, o da bize ne yapılması gerektiğini söylüyor.

ya şöyle ben grip olduğum için ilaç kullandım.
testler de iş yerinden istendi bir şey olduğu yok aslında tipik girişte istenen testler. kızılay'a gidip yaptıracağım, onlara dedim sorun olur mu ilaç kullandım, doktora sor diyorlar. e doktor filan yok ortada..