nickimin gizli kalması şartıyla ben alırım ^^

@devilred tabiki :)

Ben alıveren sana.

dostum bunu buraya yazmışsın da büyük ikramiye çıktıktan sonra ekşiduyuru falan hatırlanır mı sence? :)

@makarnavodka o kısmı düşünmemiştim :/ belki bu kadar parayla ne yapacağım falan diye duyuru açarlarsa hatırlayabilirler :))

ben almam ya, zaten aklıma gelmez gelse de ifşa olmak istemem. hem nick konusunda hem piyango talihlisi konusunda. ikisi de gizli kalsın isterim...
he bir de çok yoğun olacağım pasaport-vize başvurularıydı uçak biletiydi, california'da satılık ev bulmaktı derken zaman kalmaz...

ne olduğunu bilmediğimden google'ladım.
adidas YEEZY Season 1 by Kanye West
by kanye west olmasa köpeğin olsun derdim de ııh almam ben.

@ucan spagetticanavari, hatırlarsan isimsiz de gönderirsin yada bir yere bırakırsın ben oradan alırım tek sorun o olsun :D

@ghilleinthemist tim cook lu apple gibi düşün abi. herkes apple ı seviyor ama tim cook sevilmiyor sonuçta pek. ama apple sevenler o yüzden appledan vazgeçmiyor. :)

İlk çalışma günü 4 ocak pazartesi. Yılbaşı ve noel tatiliyle beraber.

4unde geri gelecek herkes

firma da o büyük tatile girmiş olabilir zira bazı şirketler 7-8'ine kadar tatilde şu an. üretim durmuş fabrikalarda yani. firma hangi eyalette? b-w eyaletinde 6'sında da dini bir tatil var.

Selam ben de kısa bir süre Almanya'dayım arkadaşların belirttiği gibi. Bizde de 24'ünden itibaren insanlar yokoldu ama bazıları bu Pazartesi dönüyor bazıları Ocak'a kadar yoklar. Genelde de kıdemli insanlar çok daha uzun tatile çıkıyorlar gibi.

Fiyatını düşük tutarsan olur. İnsanlar sonuçta yenisini almak istemediği için tamir yoluna gider. Benim çok secdiğim bi kulaklığım var bozuldu, kendim yapmaya çalışıcam ama fırsatım olmadı hiç şimdi biraz uğraşayım bari. Yenisini piyasada bulamadım, internetten baktım fiyatı da az değil.

peki fiyat ne kadaar olmali mesela?

bobini yanmış, nerden koptuğu belli olmayan, diyaframı yırtık bir kulaklığı nasıl tamir etmeyi düşünüyorsun ?

kablo kırıklarını kopuklarını herhangi bir elektronikçi hallediyor, 20-30tl lik bir kulaklıksa tamire bile değmez zaten.

yok sadece jack girisi hasarliysa tamir edebiliyorum simdilik :) kablo kirik kopuklarini da her elektronikci halletmiyor ve halledeni de cok sacma fiyatlar isteyebiliyor. benden 2 sene once 30 tl istemisti bir elektronikci.

fiyatı kulaklığın marka/modeli ve arıza belirleyecek.
aç gözlü olmadığın sürece müşteriler çoğalarak gelir.
Hatta ilk müşterin olabilirim. İnternet kafede, haftada bir kulaklık çöpe atıyoruz. Ayda bir getiririm.

Olabilir, high-end kulaklıklarda daha bile güzel olabilir. Techno-fi yi bi yokla bakalım hocam özellikle diy ve sorun bölümlerini falan böyle tamir etmeye çalışan ya da tamirci arayan var mıymış durum nedir hesabı. Ben üst seviye kulaklıklarda daha çok müşterin olur düşüncesindeyim. Al bir sürü ucuz kulaklık üstünde denemeler yap falan. Bir çok kulaklığın bir çok parçası da artık ebayde aliexpressde bulunabiliyor. O da sıkıntı değil yani.
Ben de kulaklık yapma işine girmeyi düşünüyorum bu custom iem dedikleri. Ona talep olur mu bilemiyorum ama bir ara da ben mi açsam böyle bir duyuru ne yapsam?

tamam.

"Hiç bir erkek birlikte olmak istemeyeceği bir kızla yakın arkadaş olmak istemez." Freud ağabey.

edit: herkes birden kişiliği mükemmel insan olmuş jkdfhldfhd. bu böyle beyler kusura bakmayın. sizler mükemmel kişilikte arkadaşıyla asla sevgili olamayan y*arak kürek tiplerden arkadaş edinebilen insanlar olabilirsiniz ama erkeklerin %90ı böyle değildir ve çoğunun yakın arkadaşıyla sevgili olabilitesi vardır. ha bu şimdi bunu söyleyen benim de böyle olduğum anlamına mı geliyor? hayır. ben insanları anlattım.

ayrıca sözde olmaz demiyor istemez diyor. freud sözleri boşa atılacak bir adam değildir.

İnsanlar çekici bulmadıkları kadınlarla ya da erkeklerle arkadaş olmazlar.
Sosyal alanda görmek istediğin kişiler de cinsel açıdan çekici bulacağın kişiler oluyor bu yüzden.

Kanka ayağı dediğiniz şeyin nedenleri tartışılabilir. Sizin davranışlarınızdan üstü örtük bir anlam üretip sizi büsbütün kaybetme riskini göze alamamış demek ki o erkekler ancak bu onların bir kişilik sorunu olduğu gerçeğini de değiştirmiyor. Hoşlandığım bir kadını elimde tutmak için kanka numarası yapmayı ben kendime yakıştırmazdım. Ciğercinin kedisi gibi bekliyorsun ve hoşlandığın halde onun başkalarına olan ilgisini izleyip üzülüyorsun. Belki bir gün bana da yönelir diye de umutlanıp niyetini açık etmiyorsun. Bu bir özgüven sorunu.
Benim niyetim onu elde etmekse açık olurum. Ancak; bir kadına asılmamam için ona kankam ya da kardeşim gibi ünvanlar vermem gerekmez. Bu toplumsal bir problem insanlar başkaları için tehdit oluşturmadıklarını belli etmek için bu tür hitaplarda bulunma gereği duyuyor. Ortaya bir samimiyetsizlik çıkıyor.

Siz size kanka diyen birine engel olmuyorsanız bu sizin de bu ilgiden memnun olduğunuz ve onu kullanmaya teşne olduğunuz anlamına da geliyor.

Birey olmak ve birey olarak iletişim kurabilmek önemli.

Yıl 2016 Freud'u sallayan kalmadı hâlâ Freud yazıyorlar. İnsanlar çekici bulmadığı kadınlarla arkadaş olmazlar diye bir şey yok. Çok yakın bir kız arkadaşım var, kendisini zerre çekici bulmuyorum. Asıl bu yüzden iyi arkadaş olabiliriz çünkü aramızda bir şey olma ihtimali yok.

Seksten sonra herseyin degisecegini dusundugumuz icin bu yanilgi normal bence. Tavla oynamakla seks yapmak arasinda cok bir fark yok kavramsal olarak. Ha ask sevgi filan diyorsaniz o sular benim boyumu asar.

Cevap: olur.

Ancak erkekler kadınlar gibi daha baştan bir kişiyi ya arkadaş ya potansiyel partner havuzuna atıp sonradan asla oradan çıkarmamazlık yapmıyorlar. Yani erkek seninle arkadaş olur, içten içe beğenebilir, belki 5 yıl sonra hamle yapar, belki yapmaz öyle kalır onu bilemem.

Ama genellikle o arkadaşlık ilişki sınırını geçme erkeklerde daha yaygın çünkü zaten sınır biraz daha belirsiz, kadınlarda ise çok daha kesin çizgilerle ayrılmış durumda.

He bunun sebebi biyolojik midir kültürel midir ikisi birden midir o uzun bir tartışma.

erkekten insan bile olmaz olamaz çünki

olmaz.

Üniversiteden 4 tane arkadaşımla konuşuyorum 3ü kız 1i erkek.

Zerre cinsellik düşüncem yok güzel bir eşim güzel güzel arkadaşlarım var. Eğer siz bu mantalitede yaşayıp birde bunları edebi argümanlarla desteklemeye çalışıyorsanız sizde bir sapkınlık vardır.

Derviş'in fikri neyse zikride o olurmuş misali.

%60-70 haklısın.

açık gözle sevişmeye utanmayan yahudi kardeş,

bir duyurunda bekar ve canı sıkılan bir insansın, ötekinde birden eşi olan ve hayattan keyif alan birine dönüşüyon. bu kadar troll yetmedi bir de sen çıktın başımıza.

www.eksiduyuru.com

bu ne iğrenç bir soru.

Ekşi duyuruya "Mallara atma" özelliği gelmeli...

@del piero10

Evet bekarım ve eşim var olamaz mı? Senin sevgilin, nişanlın eşin değil mi? Eş kavramı sende bir tek karı koca olmayı mı çağrıştırıyor?

Ailemin yanında yaşıyorum medeni halim bekar aileler arası söz kestik geçenlerde, ama dünya kadar güzel bir eşim var. Karım değil bak güzel kardeşim eşim.

Demisekseül ne demek araştır. Öyle birisi olarak söylüyorum, şeyimde bile değilsiniz afedersin. Şükrü abiden farkın yok. Ondan daha estetik ve seksi olabilirsin evet ama pek şeyimde değil.

Bir de kezbansın bence.

en yakın arkadaşlarım erkek olduğu için katılmıyorum. size kanka ayağı yapanların zaten sizinle arkadaş olmak gibi bi amaçları baştan olmamış. arkadaşlığın cinsiyeti olmayacağını düşünüyorum şahsen.

git yat uyu.

Chat var asagida, connected to me linkleri veren gruplar var, eksi sözlük dertlesme hatti var, yabanci dil varsa sadece dertlesebilecegin binlerce site var, reddit var, duyuruda özel mesajdan dertlesen insanlar var.

Sorunlarin genellikle bencillik kokuyor, farkli bakis acilarindan uzak. Hediye almadi diye soru olmaz, ne yapabilirim düzeltmek icin diye olur. Ya da bunaltiyor muyum, rahatsiz ettiysem özür dilerim deme, dertlesmeye vakti olanlari chate cagir, ya da dertles, ama ayni konulari tekrar tekrar konusmak istemiyorlar genelde. Normal.

Bu saatte zaten yanit bekleme saat 3 olmus, saints row oynarken mola veriyorum araya. Krismis baska güzel. Kafa dagitmak istersen oyun öneririm.

bana ne senin derdinden? bunalmıyorum.
buram buram trol kokuyorsun.

ben iyi niyetli olduğunu düşünmek istiyorum hala. o yüzden tavsiyem flood yapmaman yönünde olacak. yenisin, içinde birikmiş birçok konu var ama burada anasayfayı işgal etmen pek hoş karşılanmaz. bugün yaptıklarını alışkanlık haline getiren biri vardı zamanında. bir yaptı, iki yaptı, sonunda uçuruldu.

edit: uçmasına da el birliğiyle neden olmuştuk. bununda altını çizeyim.

Boş yapma!

ben korkardım valla çok korkunç. geldiği gibi gitmesini beklerdim bir şey yapmadan.

geçen kış dana kadar keklik konmuş. karşıdaki kahveci abiler soyledi, falanca amcanın kuşuymuş. perdenin arkasından silüetini görmem ürpermeme yetti. havluyla yakalayacakmişim! o amca kendi alsin dedim. amca da aslında dedeymiş, hareketleri filan yavaşti, kaçırdı hayvanı.

yalnız cinsinden kaynaklı büyükmüş, o dev cüsse balkonumdan adeta bir anka kuşu, bir toruk makto gibi bilinmezlige uçtu. keske korkmasaydim da ben tutsaydim. canim dede çok üzüldü

arkadaşın balkonuna şahin yuva yaptı, yavrular büyüyene kadar balkonu kullanmadı, klimayı çalıştırmadı.

edit : benim balkonda da klima arkasına güvercinler yuva yapıyordu kaç senedir, klima ünitesini duvar dibinden taşımak zorunda kaldık, evde 2 kedi var, kazaya kurban gitmemeleri için strese giriyorduk.

Korkarim ama izlerim kacirmadan ne degisik hayvan.

önce fotoğrafını çekerdim sonra google amcaya kuşun cinsini cibiliyetini sorardım.
doğal yaşam parkına ve kuş cennetine yakın mesafede oturuyorum. doğal yaşam parkından geldiyse diye yetkilileri bilgilendirmek üzere internet sitelerinden orada bu tür cins kuş olup olmadığına bakardım. varsa yetkilileri bilgilendirirdim.

arada onu ürkütmeden hala orada mı diye kontrol ederdim. ben bunları yapıp bitirene kadar muhtemelen o uçup giderdi.

Buyur bi çay iç gadasını aldığım derdim. Karşılıklı oturup çay içerdik. Uzun yol hikayesi çoktur bunda.

ben güvercinden bile ürperiyorum bi kere güvercin ölmüştü şöyle hisler yaşamıştım

www.uludagsozluk.com

iki kere kondu, ikisinde de aldım yetiştirdim, vatana millete hayırlı evlatlar haline getirdim.

obarey o.o
olurdu.

Yemini suyunu verir salondaki antik heykellerin yanında yer ayarlar eşe dosta 2. abdulhamit döneminden kalma tarihi eser diye tanıtırdım.

beslemeye çalışırım. kedi maması falan atarım önüne, balık falan yiyodur zaten bu büyük ihtimal o gıdıyla. selfie yapayı da ihmal etmem.

ansızın post apokaliptik bir evrene geçiş yaptığımı düşünürüm.

O kim desem sayilir mi?

Cidden adini duydum ama kimdir necidir hic bilmiyorum. Simdi googlelayip ogrendim. Bence bu olumsuz yorum sayilabilir.

amat kitabindaki cogu ayrinti master and commander filminden araklanmisti. efrasiyabin hikayeleri cok dandikti.

Puslu kıtalar atlasını okudum, aslında sevdim fena değildi ama sanki biraz zorlama gibi geldi. Yani bazı yerleri akıp gitmekten ziyade yazar bağlamaya çalıştıkça tıkanmış gibi geliyordu. Hatta bazı yerlerde yazar yazmaya uzun bi ara vermiş de, tekrar başladığında farklı devam etmiş havası uyanıyor.

kitaplarını okumak icin biraz osmanlı- biraz da dunya kültürüyle bağlantılı olmak lazım.
Malak olanlar okumasın zaten, anlayamazlar.

Sanat öyle bir şey ki biraz senin biraz benim dediğim gibi olsa sanat olmaz zaten. Adamın tarzı bu. Ama kitap okuma oranı çok düşük olan ülkemizde biraz pazarlama taktiği ya da bileyim okuyucuya okumayı sevdirme gayesi adına bari ilk sayfalarda daha basit başlamasını sonradan ağdalı ifadelere geçiş yapmasını herkes adına isterdim. Ben her türlü okurum.

Edersin ama tel piline zmanla zarar verir

sadece 1 kere şarj etcem bişi olmaz di mi?

iPhone şarjı 0.15 amper akım çekerken iPad şarjı 0.45 amper akım çekiyor. Yani sen iPad şarjı ile iPhone'u şarj etmeye çalıştığında 0.15 yerine 0.45 amper akım çekeceksin telefona. Bu da haliyle telefon için iyi olmayacaktır. Ha bir kereliğine yapıyorsan çok sorun olmaz da sürekli yapacaksan pilin ömrünü kısaltır.

Eder, bir şey olmaz.

Angeluss açmalamış bhiç bi şey olmaz.

3 versiyonunu izledim. komik değil.

komik değil ya :/

bence bayaa komik

nesi komik ki bunun.

kabiz isi.

ben güldüm asfsdfd.

tam lise tribi. ben çok güldüm.

tam lise tribi. ben çok güldüm.

abi ben sesli güldüm baya buna

Ben güldüm sjfjg. Karşıdaaki adam demesine özellikle güldüm.

adamın anlatışına güldüm

ahah.. yau çok salak bişey ama salak olduğu için komik.

dini film müziği tadındaki müzik, adamın ciddi anlatışı, gerzek grafik ve gerzek hikaye birleşince o beklenmediklik ve absürdlük güldürüyor tuhaf şekilde.

ama ikinci izleyişte hiç komik değil, daha da gülmem. one hit wonder gibi bişey olmuş, ilkinde güldün güldün..

Gülemedim kanka...

asdhjasdkf ben böyle zeka özürlü şeylere bayılıyorum, güldüm haliyle.

Güldüm la.

psikolojim bozuldu

en sondaki üç taşağa kadar mahmut tuncer'in boş bakışlarıyla ekrana bakarken birden sesli güldüm^^

bu fıkrayı 10 yıl evvel biliyordum. ilk dinlediğimde deli gülmüştüm. o yüzden buna çok da gülemedim.

www.komikkutusu.com

Üç.

nerden geldi aklına şizofren olmak

arkadas sizofrenlikle ne alakasi var bunun simdi :) kalk spor yap biraz cok oturmussun.

çişimi yapmaya üşeniyorum o yüzden şizofrenim diyorsun yani.
seninki depresyondur, şizofren olsan duramazdın.

sizofrenideki katatoni oyle bir sey degil.

depresyondur o..

İnsanlar şizofreniyi karizmatik bir şey sanıyor filmler yüzünden. Şizofreni olsanız, psikoz durumunda olup bir de bunu sorgulamazdınız.
Nevrotik bozukluktur sizinki.

farkında olmadan meditasyon olayına girdin belki haberin yok.

iyidir öyle durmak arada.. belki de artık durman lazım biraz.

lenf bezleri tarafındaki şişiklikten olabilir

Ona her şeyi anlat.

fazla boğuyorsun bence karşındaki insanı. yani herkes sevilmek ister de eşşek kadar insanın bir bebek gibi sürekli ilgi beklemesi.. kimse katlanmak istemez buna emin ol, biraz empati kur sana biri böyle bi istekle gelse.. kimse seni bütün herşeyinle onaylayıp sevmek zorunda değil, zorunluluğu geçtim kimsenin kapasitesi buna yetmez ki.. sen fazla yük oluyorsun belki de o yüzden deliriyor erkek arkadaşın, tahammül edemiyor artık. tabii ki hepimizin istediği şey sevilmek, ilgi görmek vs. ama sen kendi kendinle ilgilenmeyi öğrenmelisin artık biraz olgunlaşıp, önce sen kendini sevmezsen başkaları nasıl doldurabilir senin içindeki o kocaman boşluğu? bence hiçbir şeyi değiştirmez böyle birşeyden bahsetmen ona, hatta daha kötü de yapabilir herşeyi.

senden kaçacaktır (ki kaçıyor da...) mesajla uzun uzadıya anlatabilirim

Duyuruda çeşit çeşit insan var, internet burası trolleri fazla umursamamak gerekli. Onun dışında işleri dengede tutmakta yarar var. Ne kimseye yük olmalıyız ne de kimsenin bizim üstümüze yük olmasına izin vermeliyiz.

Kimileri dışarıda harcanan her parayı israf olarak görür. Onlarla dışarıda görüşme. 3 lira da olsa dışarıda çay içmeyi sevmeyeceklerdir, kazandıkları para müktarından bağımsız olarak.

Bir de kadınları fazla tanımıyorlar. Her kadın şöyledir böyledir genellemesi fazla yapıyorlar. Zamanla öğrenecekler ya da erkekler hakkında genellemeleri olan bir kadınla (erkek dediğin kıskanmalı, erken dediğin güçlü olmalı...) evlenip hastalıklı aileler zincirine bir halka olarak eklenecekler.

ben hesap kavgasını sevmiyorum. randevu olmasa da bir kadınla bir yere gittiysem de hesabı ben öderim genelde. düzenli görüştüğüm yakın arkadaşlarımla farklı oluyor o ayrı.
ama kadın erkek ilişkisinden bağımsız da hesap kavgasından hoşlanmıyorum. karşımdaki benden önce davranıp hesabı ödemeye yeltendiyse de engel olmam. ben yeltendiysem ve laf eden olursa bir dahaki sefere de sen öde der geçerim.

Etmem.

sevgilimle ilk disari cikip para harcadigimiz dönem, ki ögrenciyiz hala, sürekli ben ödüyordum, özellikle restoran vs ise, ancak icten ice biliyordum ki, o da bu durumdan hosnut degildi, parami kabul etmemeyi isteyecek, kendi ödemek isteyecek, kullaniyor gibi gözükmemek ya da benim ekonomimi sarsmamak isteyecek, hatta bu ugurda bir yerlere oturup yemek yemekten kacinmaya baslayacakti.

bu yüzden belli etmeden, ufak seyleri ödemesine hep izin verdim. restoranda ben ödüyorsam, yolda misir veya su alinca ben ödeyeyim bu sefer dediginde ses etmedim, böylece hem onun gönlü oluyordu, hem de bu gereksiz para mevzusunu kapatiyorduk.

simdilerde para mevzusu hic acilmiyor, bazen ben bazen o ödüyor ev alisverisinde, udfak tefek seyler gene onda, disari cikmalar ya da jestler hala bende. konusup maddelesmedik, anlasmadik, otomatikman cözüldü. iki taraf da mantikli ise yoluna konuyor zaten.

ama senin dedigine gelirsek, sevgiden ziyade "potansiyel" gözüyle bakiliyorsa, sonrasinda da red yeniyorsa, yapilan her harcamaya bana ödetti kevase seklinde bakabilirler. bu ama senin yanlis yapmandan degil, (gidip de havyar söylemiyorsun degil mi?), onlarin sigligindandir. ben sevdigimle, ya da arkadasimla oturup vakit gecirmekten egleniyorsam, bütcemin elverdigi seviyede bir "acik hesap" vardir. bu hesabi suistimal etmedigi sürece ufak tefek seylerin önemi olmaz. benim düsüncem bu, cogunlugun hemfikir olacagini sanmiyorum.

Ya kızın tavrından az çok anlıyorsun durumu. Bazısı var, sanki oraya seninle gelme lütfunda bulunduğu için, sırf kadın olduğu için ben o hesabı ödemek zorundaymışım gibi tavırları oluyor. Hesap gelince hiç oralı olmaz, bakmaz bile falan. Senin durumunda arkandan böyle dememişlerdir diye düşünüyorum. Mesele paranın miktarı da değil çünkü, mesele ordaki prenses tavırları. Teşekkür etmeyen bile gördüm çünkü.

Hesabı ödeyip sonra da hesabı ödediğinin hesabını yapanlar genelde amsalak tipler. Bunlar çıktıkları kadından bir beklenti içinde olup akıllarınca geleceğe(!) yatırım yapıyorlar. İstedikleri olmadığında da seni zarar hanesine yazıyorlar işte. Adam gibi insanlar böyle şeylerin peşine düşmez.

Oderim ikinci bulusma olur olmaz dusunmeden. Ama karsi taraf ben odemek istiyorum dediginde samimiyetine inanirsam izin veririm odemesine.

Ancak ikinci bulusma olursa ayni kisiyle ve teklif bile etmezse hesap odemeyi o zaman arkasindan konusmasam kotu dusunmesem bile kafamda bir takim soru isaretleri olusur biraz gozlemlemeye baslarim ciddi sekilde.

Ben ilk buluşmada ödemekten nefret ederim, karşı tarafı test ve kibarlık amaçlı teklif ederim ama kabul ederse rahatsız olurum. Tanımıyorum etmiyorum sonuçta, bir yakınlığım yok bişey yok, niye o değil de ben ödüyorum ki? Birkaç buluşma olsa, samimi olsam neyse. Kişisel olarak eskortla çıkmış gibi hissediyorum, para verdik konu mankeni gibi yanımda durdu gibi.

Ha o insanın durumu olmadığını biliyorsam o apayrı tabii, o zaman ona ödetmem. Kötü bir şey de düşünmem.

Tek bir buluşma sonrasında içilen kahvenin parasına laf edecek erkek yoktur sanırım hı illa ki bazı yobaz cimriler bu küçük hesabı düşünebilir onları saymıyorum.ortalama bir erkek laf etmez.

O başlık düzenli bir ilişkide hesabı sürekli erkegin ödemesi, karşı tarafın hiç yeltenmemesi üzerinden gidiyor.bu tip profilde olan kızlara laf ediyorlar.

ben hesap ödemeyi severim, yeter ki olay kullanılmaya gitmesin.

bir kız arkadaşım vardı, hesabı ben ödeyince cidden üzülürdü. sonra orta yolu bulmuştuk. bir tanesi de vardı, hiç eli cebine gitmez. ona da ben daha fazla dayanamamıştım.

ödemek dert değil, 20-30 tl'de değilim yani. karşı tarafın davranışları önemli bu konuda.

onun haricinde eğer ilk kez dışarı çıktıysam bir kadınla, hesabı öderim, bundan da gocunmam yani. laf etmem. laf edilecek şey değil. benim derdim "erkek, hesabı öder" kafasında olanlarla.

Ben seviyorum seni üzülme

sen sevgi değil hediye istiyorsun gibi?

arkadaş bir örnek üzerinden durumunu anlatmak istemiş. yani demek istiyor ki 'ben insanları düşünüp onlar için bir şey yapmaya çalışıyorum ama insanlar beni önemsemiyor'

kötü niyetli misiniz yoksa düz mü bilmiyorum. böyle bir açıklama yaptım, çünkü biliyorum ki bu şekilde saldıracak çok kişi var bu duyuruda.

soruya gelecek olursam; öncelikle değer verdiğin insanları gözden geçir. neden değer verdiğini ve karşılık bekleyip beklemediğini düşün. örneğin birine bir 'güzelliği' onun varlığının seni mutlu ettiği için mi yapıyorsun, yoksa sadece iyi biri olduğun ve insanları düşünmenin doğru olduğunu düşündüğün için mi? ben bu konularda çıkarcı bir yaklaşım sergilerim ve eğer hareketimin temelini ikincisi oluşturuyorsa ve üstüne üstlük karşımda ki kişi de bu değeri karşılamayan biriyse ilişkimi minimum düzeye çekerim. kim olduğu önemli değil, bunu en yakınımda ki insana bile yaptım.
gerisi zamanla geliyor.

Gidin cemkirin yüzlerine.

@air lafın bana mı yahu ben ciddi cevap verdim halbuki :) bazen insanların tanımadığı insanlardan bile olsa gelecek bir sevgi sözcüğüne ihtiyacı olabilir. Olmayadabilir. neyse trt1'de transformers var kaçırdım bak :D

Üstün süpersonik sezinleme gücüm senin trollük yaptığını söylüyor.
Sevgiline her şeyi anlatmalısın.

flood mu yapiyorsun anlamadim @cookieki.

diger soruna yaptigim yorum buna da gecerli.

ben seviyorum

İki kişinin doğum günü aynı gündür veya değildir, cevap %50 (düz adam) :)

Edit: Benden de bir soru 2 yıl ara ile aynı gün doğan iki kişinin isim ve soy isimlerinin aynı olma ve bu kişilerin aynı yerde askerlik yapma ihtimali nedir?

%100'den çok değildir.

benim vardı üni de iken 40 kişilik sınıfta...eski çalıştığım ajansta vardı bir kişi dayımın oğlu da aynı gün doğmuş...sonra bi baktım türkan şorayda aynı gün doğmuş

bunun hesabı var da şimdi bulamıcam hesaplamıştık zamanında derste ama %80e yakın bir olasılık

%97

%97,04

bizim 20 kişilik labda 3 tane böyle çift vardı ama o anormal bir durumdu sanırsam

ben de 49/365 diyorum. bir kişini doğumgünü sabit, diğer 49 kişinin doğumgününün o gün olması ihtimali 1/365, 49x(1/365)=49/365

not: @senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine sizinki herkesin doğumgününün aynı olması olasılığını hesaplıyor galiba

edit: @aychovsky'nin cevabını okurken başıma ağri girdi ne yalan söyleyeyim :) olasılık konusunda efsane kötü iken niye cevap vermeye çalıştıysam artık...

En sevdiğim yerden gelmiş. Ama soruyu açıklığa kavuşturmamız gerek. En az iki kişi mi, tam iki kişi mi, bu iki kişi dışında başka bir iki kişi olacak mı?

Eğer iki kişi aynı günde doğacak ve geri kalanlar farklı günde doğacaksa, şu şekilde hesaplarız. 50 kişiden 2'si seçilecek önce, 50'nin ikili kombinasyonu. Buna C(50,2) diyelim. Sonra bunların hangi günde doğduğunu belirlemek için 365'ten 1 gün seçeceğiz. C(365,1)=365 olacak. Aynı günde doğma olasılıkları, bu iki kişi için (1/365)^2. Yalnız bu arada başka kimse de aynı gün doğmayacak. Normalde 364 ^48 seçenek varken, biz bunun P(365,48) tanesini kullanabileceğiz.

Cevap olarak C(50,2)*C(365,1)*((1/365)^2)*C(364,48)/(364^48) diyorum.

En az iki kişinin doğum günü aynı dersen cevap sta'nın dediği %80-90 civarı oluyor.

O da şu şekilde, 1'den hiç kimsenin doğum günlerinin aynı olmama olasılığını çıkarıyoruz. 365 günde hepsinin farklı olduğu durum P(365,50), tüm durumlar 365^50. Dolayısıyla cevap da 1- C(365,50)/365^50 Ki aslında 1'e çok yakın

Edit: Harf hataları giderildi.

evet arkadaşlar cevap: %97. 23 kişilik bir sınıfta olasılık %50'yi geçiyor, 50 kişi içinde ise %97'yi geçiyor. Anladığım kadarıyla düz olasılık hesabı değil de monte-carlo hesabı kullanılıyor cevaba ulaşmak için.

Okuduğum bir makalede konuya rastlayınca olasılığın ne kadar yüksek olduğunu görünce şaşırmıştım.

İlgili kaynaklar:

interactivepython.org

goodmath.scientopia.org

İyi de o 23 örneği en az iki kişinin aynı gün doğma olasılığı. Yani üç kişi de, beş kişi de aynı gün doğabilir. Bu soru ise iki kişinin aynı gün doğma olasılığı diyor.

50x49

@Alt4y

Dün lise öğrenci numaramı unuttuğumun farkına varmıştım, "49x50" ne için yazdın bilmiyorum ama sonuç lise numaram idi. Teşekkürler:D

onedio
duyuru
haber siteleri
façe

filtre var öğle arasında vpn'le kırıp youtube & alkışlarlayaşiyorum'da takılıyorum
vpn kapalıyken sözlükte, duyuruda antu.com'da falan takılıyorum arada onedio

reddit
quora
stackoverflow
news.ycombinator
thinkgeek
duyuru
sözlük

arka bahçeden kedi tutup seviyorum hunharca.

Yaptığım iş bütün vaktimi alıyor, boş zamanım olmuyor. Sıkılmak nedir ya nasıl işlerde çalışıyorsunuz anlamıyorum... Arada muhabbet ediyorum çalıştığım insanlarla.

wifi ağ bağdaştırıcısının sürücüsünü kaldır sistemden.

pomodoro tekniği
eksisozluk.com

müzik aç.. bişeye odaklanmak için güzel yöntem

bırak ödevi falan... zorla yapacağına hiç yapma daha iyi.

göm gitsin. kendi yaptığım pastadan 8 koca dilim yedim ben de. bedelini 15 gün, ufak ufak kısıtlamalar yaparak hallederiz :)

bu bedeli aldığın dar kota giremeyerek ödeyeceksin.

diyet engizisyon mahkemesi'ne alalım sizi.

3 dilim makarna tamam da 8 dilim pasta nedir yahu. kıtlıktan mı çıktınız?
bu arkadaşları cehenneme atalım

Yemeğin saati olmaz.

benim pastayla bir alakam yok valla

suçluyum ama hafifletici nedenlerim var. 7 aylık temiz beslenme sonrası kendimi kaybettim :( tek bir parça şeker, tek bir parça unlu mamül yemeden geçen 7 ay...

Gom affetme sansim olsa ben affetmezdim en azindan.

dün 1 adet kaymak ve yanında bal götürdüm. tanrı affetsin. elbet bedelini ödeyeceğiz :(

yemenin günahı yoktur ama buraya yazman caiz değildir. Bedelini ödemen için okuyan herkese birer tepsi fırın makarna göndermen gerekir.

bedelini basenlerin ödeyecek.

Before Midnight mesela

Untouchables galiba bu turlu ezberleyemedim adini. Feansiz filmi. Gayet eglenceli

condom+1

bende çok eğlenmiştim adı değişik bu filmde :D

PleasantVille'i izle pişman olmazsın.

Nueve reinas

the intouchables filmin adı.

Nueve reinas disindakileri izledim.ferzan ozpetek filmlerinin hepsini izledim :/ ama evet sanirim o tarz istiyorum

unutulmazfilmler.co

@maymuncuk onu da izledim begenmistim ama buna gore daha hareketli bi film ariyorum

ferzan özpetek filmleri +1

Chef

Little miss sunshine, komedi ama bence güzel.

www.imdb.com

carnage

gulen gozler

yeşil soğan ise her salataya gitmiyor ama bazılarına çok güzel tat veriyor

+1 taze soğanı severim ama salatayı trollüyor hiç sevmem salatada

Ben de hiç sevmem salata da.

sevmem

taze soğan ise salatada sevmem ama kuru soğan ise kesinlikle olmalıdır bence.

Yakışır severim.

marul salatasının olmazsa olmazıdır.

yeşil soğan ile zeytin yağı birbirine değmeden salata olmaz benim için

Her türlü yerim ama kuru soğan daha güzel olur

yesil sogani seven ama salatada yemeyenlerdenim ben de

ivit

Yeşil de olur, salatada kuru soğan daha iyi.

Kuru soğanı ben de severim salatada.

sadece patates salatasında. diğerlerine yakışmıyor.

Beyaz kismi ozellikle hastasiyim.

bayılırım.

sevmem, yeşil soğan daha güzel.

tuzla öldürülse olabilir bazı salatalar için

seks meselesinde bir şey diyemeyeceğim ama alkol konusunda aynı mağduriyeti ben de yaşıyorum. her türlüsünden nefret ediyorum yahu. hiçbirinin tadını sevmiyorum. sarhoşluk hissiyatından da zerre keyif alamıyorum.

olum nasıl aynı olur lan. mouse ile meme nasıl aynı olur okudukça hayretler içinde kaldım yemin ederim. bu soruya nasıl bir yanıt verilir valla bilmiyorum.

alkol konusunda bende çok kırgınım. jager iç mesela güzeldir hafiften de kıyak yapar birayla gidersen bence güzel olanlar var tamam genelinin tadı acı bok gibi. alkolü içittiren muhabbet mazi falan zaten.

1) değil. ben heteroseksüel kısmı ağır basan kadın olduğum halde bayağı bir şey hissediyorum. meme, kalça -bırak ellemeyi- görmek bile hoşuma gidiyor. tabi "çirkin" meme kalça görmek istemem. ya senin gördüğün meme, kalça estetik olarak sana çekici gelen biçimde değilmiş ya da dokunduğun kadın seni heyecanlandırmadığı için memeye kalçaya dokunmak da bir şey ifade etmemiş.

sen sanırım zevk almak, heyecanlanmak yerine zevk alıyor, heyecanlanıyormuş gibi yapıyorsun. yani yaşamıyorsun o duyguyu, yaşıyormuş gibi yapıyorsun. filmlerde gördüklerini taklit ediyorsan durum bu.

seni gerçekten heyecanlandıran biriyle olmamışsın demek ki, ya da seni engelleyen bir şey var bilinçaltında. onun ne olduğunu bulursan da "-mış gibi yapmak" yerine gerçekten yaşarsın.

2) sevmiyorsan içme. soruyu anlamadım. zaten soru değil itirafmış. e peki.

1. Çok insan bu eleştiriyi yapıyor: Pornolar seksi tektipleştiriyor. Bir sırası olmak zorundaymış, hepsini yapmak zorundaymışız gibi hissettiriyor. Örneğin ben anal seks sevmiyorum (dini nedenlerle değil, ereksiyonumu bile kaybediyorum - g.t s.kmek cidden çok saçma geliyor). Yıllarca farklı olduğumu bu yüzden normal olmadığımı düşündüm. Ama kimin umrunda s.k benim s.kim, partnerim de bu konuda inatçı değilse anal seks istemiyorum. Zaten artık seks ayak parmağı yalamayla başlıyor pornolorda. Gelecek nesiller ayak parmağı yalamak istemiyorum bende garip bir durum mu var diye sorular soracak kendi kendilerine.

2. Şekerli içkileri deneyebilirsin. Alkol kolonya gibi bir şeydir evet tadı bence de güzel değil. Az vodka bol portakal suyu dene.

1) seksi sevmiyorsundur, madem sevmiyorsun niye sevişiyorsun ki?
2) e içme madem sevmiyorum demek de bi delikanlılık, hepsini biliyorum içtim ama sevemedim daha hiç birini dersin kimse ayıplamaz.

@selam: sanırım başarı kısmı hoşuma gidiyor. bilmiyorum. seks sevmiyor değilim. sadece filmlerde gördüğüm, başkalarının anlattığı şekilde meme, göt elleyince haz almıyorum. cinselliğin fizyolojik etkisi yok gibi. hissizlik var ama elbetteki psikolojik açıdan haz alıyorum.

içme madem olmuyor. popüler kültür öğesi. içki içmeyen insanın club'ta barda ne işi var? durumu. "iyi içiciyim" lafını herkes neden söylüyor mesela?

Kadın bedenini seviyorum, çıplak, giyinik fark etmez. Daha çok dokunmaktan ziyada komple bedenen teması daha çok seviyorum. Sanırım sırnaşık ve sarılmayı seven kişiliğimden kaynaklı olabilir. Kedi severken bile boynuma dolarım, atkı gibi doladığım bile olmuştur. Bazen de sert dokunurum, ateşi harlarım oda ayrı mevzu.
Alkol konusunda rakıyı sevemedim bi türlü, bu saatten sonra da seveceğimi düşünmüyorum. Bunun yerine bi ara şaraba sardım, bi şişe içiyorum bana mısın demiyor. Zaten şarapları birbirinden ayıramam, öyle çok çok fark olmadıkça. Viskiyi birayı severim.

olm, ellerimizde öyle "zevk noktaları" yok ki, hiçbirimiz çıplak kadına/adama dokununca oyşş ne kadar da zevkli diye düşünmüyoruz. Zevkli olan kısmı biraz sonra yapacaklarımız ve onun heyecanı. Penetrasyondan hoşlanıyor musun? Ana yemek o. Geri kalanı sos. Birisine dokunduğunda uçman filan gerekmiyor. O bi hazırlık aşaması.

İçkiler için küçükken ben de senin düşündüğünü düşünürdüm. Ama o zaman yaşamsal faaliyetimizi sürdürmek dışında su bile içmemek lazım. Onun da tadı çok saçma değil mi? Hatta tadı bile yok. Ama sana verdiği ferahlık hissini seviyorsun. Biranın da yorgunluğunu alışını, rakının sohbetini, viskinin yanında dinlediğin müziğini, vodkayla birlikte sergilediğin en çılgın danslarını sevmen lazım.

Sende ruh eksik. Hayat ve hayat içindeki aktiviteler kitapta yazılmış gibi yaşanmaz. Herkes kendi anlamını yükler. Daha basit düşün.

viskiyi ağzımda bekletip yudumlamayı severim, çok içmişliğim yok ama yine de severim. onun dışında rakıdan nefret ederim. şalgamla bir nebze içilebilir hale geliyor. bneim için içkilerin şahı bir şekilde biradır. biraz da @pandispanya'nın bahsettiği yorgunluk alma olayından dolayı. mesela 3-5 sene önce kadıköy shaft'ta çalıştım 3-4 ay kadar. her gün akşam bar kapandıktan sonra müşteriler çıkınca, hesap kitap yapılırken bira içerdik. işte benim hayatım boyunca tattığım ve tadacağımı düşündüğüm en mükemmel lezzet oydu. off ulan offff! çok özledim yeminle o tadı...

cinsellikle ilgili deneyimim yok ben de es geçtim onu.

Cinsellik konusunda şunu diyebilirim. Sevdiğim ve dilinden anladığım bir kadınsa ve beğeniyorsam, yüzü ve teni güzelse zevk alıyorum tam ereksiyon ve normal bir boşalma yaşıuorum. fakat tek gecelik ve yeni tanıştığım biriyse ilk başta ereksiyon olup sonra zevk almamaya başlıyorum. Sonrasında ya geç boşalma ya da boşalamama problemi oluyor. Yani tenine alışmam gerekiyor zevk almak için. Yoksa ileri geri bir hareketten başka tatminkarlıkta olmuuor. Hissiz nir boşalma işte.

İçki konusuna gelirsek çok susadıysam bira güzel geliyor su ya da soda yerine içmek gibi. Fakat milletin 6-7 bira içmesini anlamlanfıramıyorum zira benim midem şişiyor. Aynı çok su içmek gibi.

Sarhoş olup kendimi kaybetmek bana haz vermiyor aksine rahatsız edici bir his. Sanırım kontrolcü ve rahat davranmayan bir kişi olduğumdan.

Diğer alkol oranı yüksek içkilere gelirsek beyne vurmadığı sürece haz almadan içerim ama sadece muhabbet ortamında. İçki içmek bana dünyanın en gereksiz işlerinden biri gibi gelir hep. Ot falanda öyle. Kötü alışkanlıklardan bir tek sigaradan haz alırım. Onu da uykusuz ve aç karnına içmek kötü oluyor.

Özetle hepsi yerine meyve suyu vs. İçmek benim için çok daha haz verici şeyler.

1- 5 mt'den göğüs çatalı görünce boşalan insanlara sorduğun soruya bak :D
neyse, bunun altında psikolojik bir nedende yatıyor olabilir, partnerini arzulamıyorda olabilirsin. sertleşme problemin yoksa (ki yazdıklarından çıkarımda bulunacak olursam) fizyolojik bir problem yok gibi duruyor. öncelikle başkalarıyla birlikte olmayı deneyebilirsin. partnerin değer verdiğin biriyse eğer önce yalnız sonra partnerinle birlikte psikoloğa başvurmanda fayda var. dediğim gibi değer verdiğin biri değilse önce eş değiştir sonra psikoloğa başvur. bunun sırasına sen karar ver.

2- içki zevk meselesi. bunun üstünden deneyerek geleceksin. içme zorunluluğu diye bir şey yok ancak çoğu içeninde sadece iş olsun diye içtiklerini aklından çıkarma. içiyorlar, çok konuşuyorlar ama ha kazana dökmüşsün ha bunlara içirmişsin aynı şey. içkinin kendisi haricinde yanında yediklerin ve birlikte içtiğin insan ve içtiğin ortamda önemli. her içki her ortama gitmez. tercihim duruma göre güzel bir scotch'tan yana kullanırım genelde ama arkadaşlarla bir araya geldiysekte pub'da takılırız, eşli buluştuğumuzda güzel bir yemek şarabı açarız vs..

tadıp, deneyip, yaşayıp karar vereceksin.

Sen kesin japonların honda markasıyla yapıp piyasaya sürdüğü robot asimo falan olmalısın:) bu kadar çok harekete aksiyona rağmen bu hissizliğin başka bir açıklaması olamaz:d

cinsellik herhalde hoşlanmadığın boşalma ihtiyacı hissettiğin kişiler denk gelmiş diyorum...sevsen kalbin penisinden daha çok atar en azından ilk zamanlar ve uzun süre ayrı kalınca sarılmak bile güven verir...

alkole gelince şarap güzeldir ortamda içilir blue ve black viskide güzeldir rakıyı ilk içtiğimde kusmuştum herhalde ondan anasonlu hiçbir şeye tahammülüm yok
birada hammal işi olsada yanında shot tequila ile en hafif seçim ertesi gün başağrısı istemezsen iyidir :)

valla benimki de öyle yapıyordu, ben de uyuyamıyorum ulan başlarım sosyal normlara diyerek kanişler için yapılmış yelek şeklinde bir tasma alıp site bahçesinde gezdirmeye başladım. sonra bir baktım ki komşular da aynısını yapmaya başlamış, demek ki bu dert tek bende değilmiş dedim. ama site bahçesinde trafik vb yok, oldukça güvenli, bu kedi dediğiniz köpek gibi gezmiyor, atlayıp sıçrayabiliyor, ona göre..

sabah çıkıp akşam gelen ya da gün içinde evden çıkıp geri gelen kediler var. kediler bunu yapabiliyor. nasil egitilir bilmiyorum ama benim bir kedim de böyleydi ve egitim falan vermemiştik. riske atin diye demiyorum ama bi bakmışsınız kediniz mutlu:)

Salıver yakasını.

kızgınlığa giriyor. dişi ise bıraktıktan bir süre sonra hamile olarak dönecek. sakinleşmesi için veterinerler hormon uyguluyor. tasvip etmiyorsanız evde biraz işkence etmiş olarak zaptedin. sonrasında da kısırlaştırın. erkek ise de salmayın. sokakta kızgınlıkta kediler var onları hamile bırakmasın.

@madarch kısır demistim.

son cümle gözümden kaçmış. geç kısırlaştırma durumlarında kediler kızgınlık benzeri davranışlar sergiliyor. mesela erkekler kızgınlıkta bir dişinin kokusunu almışsa çıldırıyor yine. bir de sokaktan eve alınan kediler bir süre sonra özlüyor dışarıyı. ne kadar işe yarar bilmiyorum, alıştırmak biraz zor ama ara sıra taslamyla dışarıda dolaştırmak rahatlatıyor. (arkadaşlardan edinilen bilgi)

şu kadar

harbi o kadar.

Bizi böyle yapanlar utansın!

Ben bir hayli olmuşum.

Kasıktan dize kadar.
Palamut yani.

emre altug
bu kadar mı?

evet yapılabilir güzelmiş.
fakat :) ihtiyacı olandan çok olmayan alır amacına ulaşmaz gibi geliyor bana ama yinede denenebilir.

onları gelir bir kişi alır, satmaya götürür. gerçekten ihtiyacı olan kimse de faydalanamaz bu güzel fikirden. bu ülkede bu kafayla böyle olur maalesef. acı ama gerçek :(

direk aklımıza @loveinaflipbook'un dedikleri gelse de yine de bu tür güzel davranışlar desteklenmeli. belediyelerin klasik hizmetleri var eski giysiler için ama verilen örnekteki gibi hareketlerin insanlarda iyi niyet uyandıracağını, daha iyi birer insan olma konusunda motivasyon yaratacağına inanıyorum. bir ara italyada galiba askıda kahve, askıda ekmek gibi hareketler örnekleniyordu mesela, çok güzel şeyler bunlar.

benzeri osmanlı'da vardı:
(bkz: sadaka taşı)

Yapılabilir tabii. Yalnız kış geldi, yağmur çamur, toz... giysileri muhafaza etmek biraz zor.
Bence giysiden çok yiyecek ve ısınmayla ilgili çalışma daha iyi olur. Çocuklara süt, yumurta...
Evinin önüne asma sistemi de hatalı bana göre. Mesela giysi paylaşmak isteyen evinin önüne asacak ama ona ihtiyacı olan o bölgede oturmuyor. N'apacak sokak sokak dolaşıp kıyafet mi arayacak.
Bir örnek vereyim geçen sene yardıma ihtiyacı olan bir aile vardı. Genç bir kadın iki ufak çocuğu var. biri yeni doğmuş. ben de o doğum tebriğine gidince gördüm halini ahvalini. hiç söylemiyor da. babanın işi yok. evlerinde halı bile yok. koltuk vs zaten yok. bir kilim, birkaç minder, yatak, kap kacak, ufak bir tüp. Biryerden soba bulmuşlar ama yakamıyorlar pek fazla çünkü yakıt alacak paraları yok. Ev rutubetli, kadın etraftan bulduğu çalı çırpı odun parçalarıyla idare ediyor. Kah belediyeden yardım aldık, kah kendi çabamızla bişeyler ayarladık evin eşyalarını iyileştirdik. E, ısınma ve yiyecek n'olacak... Babanın işi olması lazım ki karınları doysun ev ısınsın. Babaya iş bakıldı filan. Evlerine gitmesem ne çocuğun ne annenin kıyafetinden durumlarını anlayamazdım.
Yani ihtiyaçlı kimselerin kıyafet bulması o kadar zor değil, herkes giymediği kıyafetlerini bi şekilde veriyor, torba içinde yola bırakıyor. Kendilerine borçlu olduğumuzu düşünmek yerine hor gördüğümüz kağıt toplayıcıları, hurdacılar da alıp ya kullanıyorlar ya çevreleriyle paylaşıyorlar.

İzmir'de belediyelerin sivil toplum kuruluşlarının bu tür uygulamaları var. mesela ksk belediyesi bünyesindekinin adı elele butik. başka insanlarla paylaşmak istediğin ne varsa hazırlıyorsun. ister kendin götürüyorsun istersen gelip alıyorlar.
sadece kıyafet değil, kitap, mobilya, beyaz eşya, mutfak araç gereçleri...
Ege üniversitesi'nde çydd'nin yürüttüğü bir butik var, öğrencilere yönelik.
Dükkanın önüne palto askısı koyup torba içinde ekmek asan fırınlar görüyorum. İhtiyacı olan alabilir diye kağıt asıyorlar.
Sokaklar kedi köpek maması, su kabı dolu.
Belediye'nin aşevi var. Kazan kazan yemek pişiyor. eskiden Basmane'deymiş ve ihtiyaçlı olanlar gidip karnını doyurabiliyormuş. Sadece ramazanlarda değil yılın her günü. Hala devam ediliyordur belki tam bilmiyorum ama haberlerde gördüğüm kadarıyla Gürçeyme'ye taşınmış. olabilir. Gürçeşme'deki öğrencilere çorba, kumanya, bakım evlerine yemek ve taziye evlerine pide ayran hazırlıyor.

Bunlar da yeterli değil. Bir kere herkesin haberi olmuyor, sonra belediyeye ihtiyaçlı olarak kayıt olman lazım ki bu da tam randımanlı olamıyor. Görüyorum belediye'den yardım parası alıp doğru andoid telefon almaya koşanlar oluyor. Doğudan gelmiş, çocuğum okuyor diyor. Çocuğun okumakla alakası yok haytalık yapıyor. Mesela ben ikinci iflasımda gerçekten muhtaçtım ama haberim olmadığı için yardım alamadım.

Halk eliyle bişeyler yapılacaksa mutarların devreye sokulması düşünülebilir. Her mahalle kardeş mahalle belirler mesela. yapılan yardımlar şeffaf olur, isteyen gider kontrolünü yapar. Muhtarlar evrak düzenlemek hele şimdilerde parklarda oturan gençlere karışmak yerine bu tür işleri yapmalılar, hem aldıkları parayı da haketmiş olurlar böylece.

Böyle geniş kapsamlı bişey yapılana dek (yapılabilirse tabii) bireysel olarak yapılabilecek en güzel iş ihtiyaçlı bölgelere bizzat ulaşmak. Onlar senin olduğun yere gelemezler, yol parası bile dert onlar için.


Yardımlaşma deyince başka konular da var üzerinde düşünülmesi, iyileştirilmesi gereken. Örnek İran'dan gelmiş biz de 10 küsur yıldır islama göre yönetilelim diyenlerin çoğunlukta olduğu halkın seçtiği aynı bakış açısındaki hükümetle yönetilince bu konuların da gündeme gelmesi kaçınılmaz haliyle.
1. kurban kesimi artık eski işlevini görmüyor. yaşam koşulları değişti. ete ihtiyacı olan kesim kurban kesebilen kesimle yürüme mesafesinde oturmuyor. kurban eti girmeyen aliler çok ama esas ihtiyaçlı olanlar onlar. yine kendimden örnek vereyim, ben o muhtaç olduğum dönemde bize bir kez bile kurban eti gelmedi. çevremde oturanlara da gelmedi.
2. fitre ve zekat konusu. biliyorsunuz bunlar açık açık verilmeli. sadaka saklanır ama fitre ve zekat saklanmaz. ben bunca yıldır biz şu kadar zekat verdik diyen ne milletvekili duydum, ne de yeşil sermayedar duydum. açıklasınlar lütfen. veriyorlarsa tabii.

@sour, izmirde kızılayın kutularından bahsediyorsan onlara atılan kıyafetler preslenip balya haline getiriliyor ve hindistan gibi ülkelere satılıyor. Artık parasını başka işlerde mi kullanıyorlar bilemem. Naif nsanlar var, ütüleyip poşetleyip güzelce atıyorlar.
İzmirde çankaya tarafında iş hanlarının olduğu bi yerde kullanılmış giysi dükkanı var, sanırım ihtiyaç sahipleri ordan alabiliyor.

ben biraz da görsellik olarak herkesi etkilesin, içindeki iyiyi çıkarsın da istiyorum. o yüzden hoşuma gitmişti. denildiği gibi hava şartları etkileyebilir ve kötü niyetli insanlar tarafından sömürülebilir.

izmirde bişeyler yapan varsa, katılmak isterim. kendimiz birşey oluşturalım istiyorum. derneklere falan itibarım yok çok.

yıllık performans hedeflerini tutturmak için.

Belirli kotaları var onları tamamlamak isterler, yıllık bütçelerine ve yıl başında belirlenen adetlere ulaşmak için olabilir. Yıl başında zam yapacaklardır, müşterileri ucuza stoklamak isterler. Ellerindeki yarı mamul stokları tüketmek isterler.

Geçen sene kedili kostümle koşan sen değil miydin? Aynısını giy. Kediler hızlı kaçar.

@bigbadabum
evet bendim de bu sene degisiklik olsun istiyorum. kedigillerden farkli bir kostüm lazim.

Adım Adım mı?

@arnold
yok degil. viyana kosusu.

evlilik düşünmezdim, uzun vadeli planlarıma dahil olamazdı.

peki bu soruyu bir da sana sorayim, partnerinin surekli tahris oldugu icin seksi 5 dakikadan uzun yapamadigi ve bunun makul bir tedavisi olmadigini bir durumda sen nasil davranirdin?

Mevzu sadece erken boşalma ise düzenli seks hayatı zamanla bu sorunu çözüyor. Ben mesajdan farklı sorunlar var gibi anladım.

bu sorunun tek bir cevabı yok. kadın vajinusmus olup yıllarda ilişki yaşanmadan süren evlilikler var. elbette sağlıklı değil ama var. sizin sekse ne kadar değer verdiğinize bağlı. mesela benim için 10 üzerinden 5 önemli, o yüzden devam ederdim. ama başkası için 9 önemliyse yapacak bir şey yok.

Benim icin uyum sekste de cok iyi olmak demek. Yani seks kotuyse uyum eksiktir. O yuzden "isterdim ama kismet degilmis" olur.

aşk ya da ilişki sadece cinsellik üzerine dönmüyor. diğer her şey tamam da bi tek sorun buysa, penetrasyon üzerine değil, diğer fanteziler ve cinsel oyunlar üzerine giderdim.

benim icin de iliski cinsellik temelli degil. bu mantikla gidince partnerlerden biri bi rahatsizlik gecirdi uzun sure (1 yil?) iliskiye giremicek, ayrilmaya mi gidio yolu. ya da esi hamile olan erkegin aldatmasi falan gibi gibi. iliskiyi ayakta tutan baska seyler.

kendim icin yanitladim, insanlar cesit cesit. partnerinin fikri onemli.

bence önemli. Ama seks kötü olduğu halde çok uyumluyuz süper seviyoruz birbirimizi diyebiliyorsan bırakılmaz gibi. Fikir söylenemez herhalde yaşayan bilir sadece. Ama erken boşalma bence tecübeyle aşılan birşeydir. Biraz da katkıda bulunmaya, onu yönlendirmeye falan çalış.

"aşk ya da ilişki sadece cinsellik üzerine dönmüyor" dünyanın en saçma yorumu.
sadece kadınlara yöneltilmiş bi soru sanırım, vajinismus olan bi kadınla hayat geçer mi, geçmez tabiki. çözümünü bulana kadar uğraşırım olmuyorsa soğurum sonrası da meçhul

Kocalık vazifesi diye bir şey var diye biliyorum ve boşanmalarda mahkemede sebep olarak sunulduğunda hakimin hızlı karar vermesinde büyük etkisi var. Aldatmalarda ön plana çıkıyor, tatmin olmayan kadının aldatma ihtimali yüksek. Hadi bunu da geçtim, geçimsizlik baş gösterir. Bence önemli.

www.youtube.com

gaz müzik dinliyorum ben böyle durumlarda. haydi, bırak üşengeçliği. kalk kalk kalk.

Hap yok, just do it!
@şer, sesli güldüm :)

öncelik sıralaması yap istersen.
senden haber bekleyenleri de unutma.

Eskiden senin gibi düşünüp çizmezdim ama sonra kitapları daha da kendime göre özelleştirdiğimi düşündüm. Çiziyorum sen de çiz

Basılı kitapta altını çizmem ama Kindle'da okurken yapıyorum sadece. Çizili kitap hiç hoş gelmiyor gözüme.

şu zamana kadar yapmıyordum da en son okuduğum kitapta ilgimi çeken yerler oldu 3-5 cümlenin altını çizdim

Kindle aldığımdan beri evet. Eskiden kitaba zarar vermekten çok üşendiğim için yapmazdım, kindle ile çok kolay.

çok çok elzem birşey değilse çizmem, ama kindle'da çılgınlar gibi çizer ve not alırım.

cümlenin kenarına bir işaret koyup sayfayı kıvırıyorum

Su fosforlu kalemlerle uzerini ciziyorum hatta cayir cayir. Kindle'da da ciziyorum.
Ciziyorum yani acimam. Kitap benim. Kitap degis tokus yapma, verme huyum yok. Vermissem de çizdiğim yerler onda ne uyandiracak merak ederim.

@doxanikee +1
Sadece e-reader'da çiziyorum, basılı kitaba çizmek benim de içime sinmiyor.

çizmek sorun değil de çizip ikinci el olarak satmaya çalışmayın o kitapları sahafçılara. hele hele çizik kitaplara teklif edilen fiyatları beğenmeyip can sıkmayın. çok küfür yersiniz. kendi kütüphanem kitapları kesinlikle vermem kimseye diyorsanız çizmek sorun değil bence.

ders kitabını bile cizmedim kiyamadigim için. pişmanım şimdi, nedir yani cizsem ne olacakti

Acemi, mesela sevdiğin bir cümle kuruluyor ya da ne bileyim önemli bir bilgi oluyor ciziveriyorsun. İlerde baktığında da 'aaa burada bu yazıyordu diyorsun.' yazdığın kağıdı kaybedersen olacak? Her şeyi ozentilik olarak algılamasak daha iyi sanki.


Tercih etmeme ya da benim gibi sebeklerden çizmeme kısmına bir şey diyemem tabii.

Kitabi bozmak istemiyorum, o yuzden onemli kismin oldugu sayfanin koseni katlarim.
Ama tam 45 derece olmali katladigim yerin acisi:)

hayir.

Asla ve kat'a. Begendigim bir yer oldugunda telefonla fotografini cekip o kismi kirpiyorum.

Kitaba zeval gelmesin diye neredeyse kapagini bile tam acmiyorum ben. O derece titizim bu konuda. Lutfen.

Ders kitabini hunharca cizerim ama. Hic affetmem. Kiymet vermiyorum cunku. Ama bir roman/siir kitabi oyle mi? Canini yerim onun ya, kokusunu sevdigim.

kindle ı herkes söylemiş zaten ben de orda okuyorsam yapıyorum. Normal kitaplarda da bu senelere kadar hiç çizmezdim, artık cümlelerin başına kurşun kalemle hafif nokta, çizgi ya da minicik çarpı atıyorum.

bundan önce sayfa ve sırasını not ederdim ama bu notlar hangi kitaba ait yazmadığım olmuş, hiç bir işe yaramıyor, karışıyor gidiyor.

elektronikse çiziyorum tabi ki, basılıysa fotoğrafını çekiyor veya not alıyorum. basılıya kıyamıyorum.

asla çizmem

romanları çizmem -yani gerek duymadım şu zamana kadar, ondan sanırım. bir de romanlarıma mümkün mertebe özen göstermeye çalışıyorum okurken diyeceğim ama, üstünde mandalina/portakal suyu lekesi olan varrr, çikolata lekesi olan varrrr, ne bileyim çay/kahve lekesi varrr, çoğu yırtılmışşş.. vs. vs. yani okuduğun kitap bir şekilde senden bir parça alıyor :) bu da çok kötü bir şey değil, sen de çizerek yapıyorsun işte :)

ama ders kitaplarını ya da makaleleri çiziyorum. ve özentilik olarak da görmüyorum zira benim ders kitaplarım genelde fotokopi olduğu için başka türlü göremiyorum, zaten görme ve algılamada bir sürü sorunum var, zaten çizme işi bu nedenle yapılır?? ek olarak, çoğu makale de zaten çıktı alındığında korkunç oluyor, artı her tarafı bazen bana yaramıyor oluyor -mesela şu anda yüzey karakterizasyonu ile ilgili bir ödev yapıyorum ve okuduğum makalelerin ödev konusu dışında ele aldığı diğer karakterizasyon yöntemleri umrumda değil, zira onlarla alakalı olmayacak ödev, altı üstü kim nerede hangi amaçla kullanmış onu anlatacağım, kalkıp da zaten karınca duası gibi yazılmış bir makalede işaretlemem gereken yeri işaretlemezsem, işimi uzatmış olurum. ki bilgisayardan okumak zorunda kalıyorsam onda bile hunharca adobe'un işaretleyicisini kullanıyorum, hatta firefox üzerinde kullanılan işaretleyici var, kimi internet sayfalarında onu bile kullanıyorum. işaretle gitsin yani.

rayde+1

çiziyorum. yıllar sonra okuduğun satırları çizilmiş görmek bile güzel. ki bence gayet iyi oluyor. geleceğe yatırım. ayrıca her kitabı zeval gelmesin diye çizmeyenleri de anlamıyorum.

Şimdi yapmıyorum. Eskiden çizerdim, şimdi bakıyorum o zamanki etkiyi uyandırmıyor bende.

romanlarda çizmem genelde de çizmem en fazla sayfayı kıvırırım.

Çizmesi önemli değil de, herhangi bir işaret eklemeyen (köşeli parantez) ve notlar almayan kişi kitabı okumuyordur. Elbette bu yorum akademik eserler için geçerli. Çünkü kitapla uğraşmazsa 1 seneye kalmadan (en fazla 2 sene) ne varsa unutacaktır.

Romanda daha az gerekli oluyor tabii ki çizim. Ancak yine notlar almazsa, önemli yerleri işaretlemezse; 5-6 sene içinde o romanı okurken girdiği düşünsel üretimi unutacaktır.

Şekilci olacağız derken; yazma ve düşünsel üretim alışkanlığını kaybediyor insanlar. Ki bu kitap okuma alışkanlığından daha önemli bir alışkanlık, onsuz kitap okumanın değeri oldukça düşüyor. Kitap okumak basit; sistemli düşünsel/yazınsal üretim zor.

ek: en önemli edebiyat eleştirmenlerinden susan sontag'dan roman nasıl okunur/çözümlenir örneği: pbs.twimg.com :large

Ders kitapları, akademik yayınlar vs. dışında dokunmuyorum. Kitabın cilt kısmının aşınması, biraz kabarması vs. hoşuma gidiyor biraz ama çizmek, sayfa kıvırmak falan aşırı geliyor. aslında yapmak lazım. hem tekrar okuduğun zaman için hem de bazen gerçekten güzel cümleler oluyor not tutmak için vs. ama sonuç olarak yapmıyorum :D

Ders amaçlı okuduğum kitapları çizerim not alırım yazarim. Aynen @protector arkadaşımızın verdiği örnek gibi olur hatta. Bundan zevk de alırım. Bana aitmiş hissi veriyor galiba o.
Ama ders dışındaki kitapları çizmem karalamam. Cizilmesini de istemem.

sontag'ın örneğini göze sokmak için verdim. Elbette herkes o kadar çizmeyecek ve her roman o kadar çizilmeyi hak etmiyor (resimdeki finnegans wake, apayrı bir roman). Ancak bir kitabı okuyorsan ve 5 yıl sonra hala o kitabı okumuş olmak istiyorsan; belli bir miktar çizim ve karalama yapman gerekiyor.

Kitap okuyucusu bir program kullanıcısı değil; kitap okuyucusu kitabı ikinci olarak zihninde parçalayıp tekrar kurar. Bunu yapmıyorsa, zaten kitabı okumamış, televizyon reklamı izler gibi göz gezdirmiştir. Belli bir süre sonra unutacaktır. Bu sebeple gerçekten okumuş olması için, kendi bağlamını unutmaması lazım.

Neden bu 'nasıl okunur' muhabbetine taktığımı da söyleyeyim; yoksa çok gereksiz duruyor yaptığım açıklama. Türkiye'de bu kadar roman basılıyor ve satılıyor. En önemli isimler hem de. Selim ileri de demişti bir keresinde "bu kadar ulysses baskısı var ve satılıyor, o zaman insanlar nasıl hala bu halde?" diye. İşte bundan dolayı; herkes okuduğunu iddia ediyor ama tahammülsüzlük, araştırma eksikliği ve ideolojik çağırmalara kapılıp gitme son sürat devam ediyor. Demek ki insanların okuma eyleminden anladıkları şey yanlış. İnsanlara kitap okuyun demekten ziyade, nasıl okuyacaklarını göstermek gerekiyor.

Her tarafını çiziyorum çizmeden anlayamam

çiziyorum, soru işaterleri, ünlemler vs. koyuyorum, yanlarına notlar alıyorum. yetmiyor arka sayfaya notlar alıyorum. kalemsiz kitap okuduğum nadirdir. romanları kalem olmadan okuyorum.
kitap başvuru kitabı gibiyse notlar kolaylık sağlıyor. hımm şu bölümde şu konu vardı filan diyorsun. veya şimdi yaptığım gibi aradan uzun zaman geçip tekrar okuyunca eski senle yeni seni karşılaştırabiliyorsun. iki üç gündür 21 yıl önce okuduğum bi kitabı okuyorum, o zaman aldığım notları görüyorum. bazı notları şimdi almazdım, bazılarını alırdım, yeni notlar ekliyorum.
kitabın sayfaları sararmış, yaprakları gevremiş... duygular şelale:)

Nö

çizerim, çok da severim. kitabın okunmuş olduğunu hatırlatıyor bana. bir de aylar sonra kitabı karıştırıp neresini çizmişim acaba diye bakarım. altını çizdiğim yerleri okurum, o an ne düşünüyordum acaba diye düşünürüm filan. sırf çizemiyorum diye arkadaşlardan ödünç kitap almayı sevmiyorum.

50 yaşından sonra da bırakırmısın seks yapamıyorum diye eşini? bence çok da önemli değil...her eş inanılmaz seks yapıp komşularını uyandırıyor mu sanıyorsunuz :) gayet normal bi durum

50 ye 25 yıl var sonuçta, bütün o yıllarda da iyi olmayacak. kişisel öncelik meselesi sanırım, biraz.

Elde olmayan sebeplerden ötürü bir noktadan sonra seks kötüleşirse bunu ömür boyu sorun etmeyebilirim. (sağlık, yaşam standartları vb sebepler).

Ama tarzımın uymadığı biriyle zaten en başında sevgili olmam şu saatten sonra. Hadi farketmeden ilişkiye başladık ve daha sonra düzelemeyecek şekilde kötü olduğunu farkettim diyelim; valla ben uzatmadan ayrılırdım.

seks neden kötü oluyor 21. yüzyılda ona bakmak gerek. yani ortadaki problem tıbbi yöntemlerle bir şekilde çözülebilir.
penis boyu 10 cm altı olsa onun bile ameliyatı var artık. iktidarsızlık desem viagra var, erken boşalma desem ssri var. var oğlu var. her şeyin çaresi var, denediniz mi çözüm yöntemlerini, ona bakmak gerek.

Pandispanya +1

İyi seks demeyelim de, yatak uyumu diyelim bu arada. Kimine göre haftada bir iyidir, kimine göre günde iki. Kimi vanilla sever, kimi kan döker.

seks çok da önemli değil diyenler küçük pipili ya da oral sekse "ıyy" falan diyen tipler. kafa yapılarınızın uyuşmadığı birisiyle ya da muhabbet edemediğin, sıkıldığın birisiyle nasıl birlikte olmak istemezsen bu da onun aynısı. seks de diğer her şey gibi ilişkide önemlidir.

Bırakmam

herhangi bi sağlık sorunu varsa çözmeye çalışır, yardım alırız. onun dışında ten uyumu, çekim mekim yoksa öyle ilişki devam etmez. 50 yaşında değiliz sonuçta. o ne be işkence gibi gelir bi süre sonra.

Bütün çözümleri biliyorum da o çözümlerin hepsinin yam etkileri var. Uzun vadede kronik kullanımda kardiak problemlere fln yol açıyor. Sonra kullanamaz oluosun. Bir kısır döngü yani.

5 yıllık bir süreçte tıbbı tedaviye eyvallah ama 25 yıl tıbbı tedavi alıp da işlerin yolunda gidenini duymadım. Bunu da dikate alırsanız cevaplarken sevinirim.

Kocalık vazifesi diye bir şey var diye biliyorum ve boşanmalarda mahkemede sebep olarak sunulduğunda hakimin hızlı karar vermesinde büyük etkisi var. Aldatmalarda ön plana çıkıyor, tatmin olmayan kadının aldatma ihtimali yüksek. Hadi bunu da geçtim, geçimsizlik baş gösterir. Bence önemli.

bigbadabum +1

bizatihi seks yaşamları kötü olduğu için boşanan insanlar tanıyorum.

evlilikteki sorunların büyük kısmı tatminsiz cinsel hayattan ötürü oluşuyor.

seks evlilikteki yapışkan gibi bir şey. seks iyiyse sorunlar nispeten önemsizleşiyor, azalıyor. Kötüyse önemsiz sorunlar büyüyor, ciddileşiyor.

Hele de facebook twitter, instagram vb gibi yaygın sosyal ağların oluğu bir çağda alternatif ve çekici partner bulmak çok kolayken bir erkek sekste iyi olmak zorunda, ilişkisinin sağlıklı olması için.

evet ilaclar uzun vadede daha buyuk soruna yol aciyor ama iktidarsizlik ve erken bosalmanin yuzde 99u psikolojiktir. turkiye o kadar cahil bir ulke ki, erkeklerin psikolojik bir sorunu olmasi bile asagilanasi bir durum gibi algilaniyor. iste bu ilaclari kullanan bir erkek, duzenli seks yapmaya basladiktan sonra cok buyuk ihtimalle yine cinsellik sebepli olan bu psikolojik sorununu yenmis olacak, ve bu ilaclar olmadan da sevisebilmeye baslayacaktir. o yuzden 25 yil bu ilaclarin kullanilacagini dusunmeyiniz.

kendimden biliyorum. ama ben sorunumun fizyolojik olmadigini biliyordum. ve emin olun erkeklerin cok buyuk bir cogunlugu bu durumda.

%100 denedim çalışıyor..

bahsettiğin söz american pie filminde geçiyor bigbadabum.
amerikanın teenage ortamını kendi ortamımızdan daha iyi biliyoruz zaten.
www.youtube.com
şöyle biraz şu tür.
biraz sabrina, biraz life is strange.. biraz bullying.
biraz : www.youtube.com
hatta : youtu.be
yani milyar tane örnek var.. bu adamların ve gençlerin içinde bulunduğu ortam ve bizim yaşadığımız ortam çok farklı. ancak sürekli çizgifilminden müziğine filminden dizisine bunları izleye izleye bizim de normallik algılarımız değişiyor.

benim ne lise de ne üniversitede çok insanla çıkan'a iyi gözle bakılmazdı.
zaten kimsenin böyle bir derdi de yoktu. insanlar sevecek birini arayıp bulabilen mutlu oldu. bahsettiğin kafaları yaşayanlarda vardı elbet, çünkü onu arayan da onu bulur. ama bu kelimelere zihinde pek yer vermemek gerek.

www.roamingaroundtheworld.com

adamlar diğer kıtada.. gidin diriliş ertuğrul falan onları izleyin biraz gözünüzü seveyim ya.

soruyu aşırı ciddiye aldım.

@güneyli evet lisede izlemiştim, sonra birkaç yerde daha rastladım.

Ben bu konuda hep dürüst oldum, kadınlara da skorlarını duyduğumda olumsuz tepki vermeyeceğimin güvenini verdim, yalan söylediler mi yoksa dürüstler miydi bilemiyorum.

Ama bu söz cinselliğin Afrika'sı güzel ülkemiz için ne derece geçerlidir, bilmiyorum. Bu klişeye de girdiğimize göre dağılabiliriz.

statü farkı yüzünden.
sonuçta rütbeleri var. ve toplumda değer görüyorlar
bunun için

1. Artistik
2. Yaşam tarzı. Askerler ömrü boyunca askerdir. Ciddi bi disiplini sağlamak için hayatını komple bu işe adapte etmen gerekli.

Eski erkek arkadaşımın babası parasızlıktan giymiş. Yıl 1989 galiba

belki orduevinde yapanlar için böyle bir zorunluluk vardır.

nikah resmi bir tören olduğu için üniforma zorunlu :(

hayatı boyunca muhtemelen 1 kere evlenecek bir insanın 1-2 saat üniformasını giymesi, ömrü boyunca susmayan doktorlarla bir tutulamaz bence. aklı selim insanları tenzih ederim. asker tanıdığım falan da yok.

türkleri bilmiyorum ama bu gelenek ingilizlerde var. evlenen kişi askerse üniformasını giymeli. yanılmıyorsam hatta kate'le prens evlendiğinde prens de üniformalıydı.

Kuzenim asker uniforma giymedi ama ordu evinde yapmadi dugununu,bu yuzden mi bilmiyorum.

askeri gelenekte olduğu için. burdaki ergenlere bakma sen, herşey artistlikten ibaret değil dünyada.

edinmeyiver pek bir numarası yok zaten

ben mi actim duyuruyu diye tereddut ettim.
garip bi dunya haci.

parfümünü değiştir.

ben liseden bir arkadaşımla görüşüyorum ki can dostumdur o. lisede devremin 180 kişi olduğunu düşünürsek sadece "1". üniversiteden ise görüştüğüm bir arkadaşım var, o da kendi bölümümden değil. üniversitede edinilen çevreyi düşünürsek o da "bir". meslek hayatımda da onlarcasıyla çalıştım görüştüğüm kişi sayısı "bir". gördüğün gibi dostlarımın sayısı "üç". işin garibi üçü de ayrı telden insanlar, ama onlarla öyle mutlu oluyorum ki. üçüyle de aynı anda denk gelinemedi düşün. demem o ki özel insanlar onlar. belki de o özel kişiliklere denk gelememişsindir. arkadaş edinememen sende "ruh gıcıklığı" yapıyor, rahatsız ediyorsa kişisel devrimler yap. kararlı değişiklikler ver kendine, farklılık olması açısından tabi. ama zorlama bence. şu sıralar bulunduğum şehirden ayrılıyorum. gittiğim yerde bu şehirden kaç kişiyle görüşürüm kestiremiyorum. yani dördüncü olur mu hayatımda bilemiyorum. bir arkadaş var işyerinde o da "ben hep yalnız mı kalacağım?" diye hayıflanıyor bazen. ortam olmuyor ki... iş, ev, iş, ev, grupla okey, ev, iş... sarmalında devam eden hayatı var. sen de durum ne bilmiyorum. bak sevgilin de varmış. dünyayı dar etmeyin kendinize. arkadaş edinmek için sosyalleşmek mi sosyalleşirken arkadaş çevresi edinme mi? ah şu hayatlar...

her gün duş alıyor musun?

cevabı bilmiyorum ama ben de aynı böyleyim. soğuk bi insan olduğumu düşünüyorum. hemen duygularımı açık etmiyorum. kendimle ilgili saptamam bu şekilde.

aynı durumdayım.

iş hayatının ve İstanbul'un bir sonucu.

her akşam bir etkinlik yapamıyorsun. iş hayatının vermiş olduğu yorgunluk ve İstanbul'un keşmekeşi beni eve itiyor.

hafta sonları boş geçmiyor benim. hafta içi ise eskisi gibi gezemiyorum.

bana göre yaşadıklarınız normal. normal olmayan, senin de söylediğin gibi arkadaşlık ilişkimiz.

aynı durumda olanlar kaynaşsın problem kalmaz bence.

halil sezai'yi bilmem ama umarım hayal ettigin gibi gecer. kafanda kurdugun hayalin gercek olması, o kişinin degecek biri cıkması cok tatlı bi keyif

:D köyüm pide güldürdü.

@galandar, belki de ancak hayalin gerçek olabileceğinden böyle bir durum var nalet olası

Bence hayallerin yıkılacak.
Köylüm pidede şalvarla tıkınmak :)

aslında hayallerimin yıkılacağı bir durum değil Köyüm pide'de şalvarla tıkınmak:) müziğin hissiyatına ters bi tip görsem o üzebilirdi. ben zaten pek girişken bi tip değilim. ama moda civarındayım tesadüfen. neyse, hayırlısı.

Halil sezai benim öğrencimdir isyan konusunda.

benle takıl?

sırf isyan mı hocam. kim bilir bilinçaltım genetiğim ne detayları yakaladı da topladı da "şuna bi bak bakim" dedi. ben bilmem beynim bilir.

alkol mu var yoksa sende genç?

yemekli mi?

yok, yıl değerlendirme toplantısı bu, gündüz olacak, yemek olacağını hiç sanmıyorum, öyle bir bilgi de verilmedi.

ilk toplantıda bir süzersiniz, sonrakilere ona göre gidersiniz ama ilk toplantı için her halükarda gömlek giymekte fayda var. kot olması bence hiçbir sıkıntı yaratmaz. ama ben olsam pantolonu kumaş olmasa bile kanvas ya da chino giyerdim. varsa yine ceket de. bu kombinasyon hem günlük hem de orta derece resmi bir giyim...

Döpiyes giy.

Kot üstü blazer ceket

1

4 tane var. Bir tane Edifice, üç tane Fossil.

2

2 tane var, biri lacoste, hediye gelmişti.
diğeri de telefonum.

9

iki tane casio saatim var. deri kayışlı ikisi de. biri siyah biri kahverengi.

2

4

saatim yok.

1

2 tane var 2si de hediye.

0

2

6

0

0

3 tane var, birisi Citizen, birisi Ferrari, birisi de Stuhrling. Daha da omru billah saat almam bu ucu bana omur boyu yeter.

0

İki.

3 fosil, 1 tag, 1 casio toplam 5 tane.

saatim var ama 200 TL üzeri 0

3

benim bir tane var. saat kullanmıyordum eskiden. sonra babam, al baba yadigarı diye metal bi saat verdi. o gün bugündür hep o saati takıyorum. spor giyinsem bile kolumda o saat var baba yadigarı çünkü. başka saat almayı da düşünmüyorum.

2. birisi longines.

bir tane 59 liraya aldığım var. bir de 23 dolara. başka yok.

5.

bi telefon, bi bilgisayar, 2-3 tane de rtc modülüm var. kola takmalı hele de 200 liralık yok hiç.

Babamın saati var, maddi değeri çok düşük. 3000 liralık saate değişmem ama.

İki tane hediye gelmişti, kutusunda duruyor, ikisi de Festina marka, saat ve aksesuar takmayı sevmiyorum

3

3 oldu dedemden kalan cep saatiyle.

6 GC, 2 Emporio Armani, 1 Michael Kors, 1 Hugo Boss, 1 Calvin Klein, 1 Diesel

3
birisi otomatik markayı unuttum ufak arıza yaptı kullanamıyorum da. hatta bundan bi tane daha vardı, saatçi zamanında dağıtıp parça bekliyorum demişti sonra biz oradan taşındık aman bi saat mi önemli deyip umursamadım.

diğeri normal pilli.

sonuncusu da almanyadan gelen metalik saat. neredeyse benimle yaşıt.


yalnız bacak kadarken elimden milyon saat çeşidi geçti, hani şu sıralar kordonu kola sarılan saatleri ben çocukken kullandım. oh havamı da attım rahatım:D

Arada soda/su/kola vs ic ve ise.

kendini sartlandir sarhos olmayacagim diye. ben bu sekilde 3 saatte 7 gin tonikle geceyi kurtardigim biliyorum. ha disari cikinca suratima sogugu yiyince bi afallayip bisikleti nereye biraktigimi unuttum ama olsun, sarhos gibi sarhos olmadim.

Ben soğuk havaya çıkınca ayılıyorum.

içmenin amacı kafayı bulmak değilse içmenin anlamı nedir ki?

Daha ne istiyon yaa:):) yudum yudum iç.
Al tuzlu fıstığı al 3 biranı otur arkadaşlarla 2den sonra duruma göre bak:)

yavaş iç

Yarım çay bardağı zeytinyağı iç.

içemiyorsan zorlama.
zaten kıyak olsun diye içmiyorsan amacın ne...

su canın istemeyebilir ama soda gidiyor. bol bol iç. ayrıca içmeye başlamadan karnını doyurmak da etkili.

2 birayla kafayı kurtarıyorsan bununla mutlu ol bence. süper bir şey.

Niye durayım yav ?

ahah bi libido düşmesi ve dikkat dağınıklığı yaratıyor evet, ama devam.

ezan değil de, özge var yan komşu, annesi bağırıyor. össgeeeee!

valla sekslik bi durumum olmadı ama olursa da ezan sesinin yüksekliğine ve konsantrasyonuma bağlı. hızımı almışsam sur'a üfleseler de bozmam ama mesela bizim evin hemen yanında cami var. kapının önüne çık, 10-12 adım sonra camidesin yani öyle yakın. şimdi orada sevişecek olsam ezan okunduğunda bi duraksayıp "noluyo lan" diyebilirim. partnerimin tepkisine de bağlı biraz. hiç oralı olmuyosa devam ederim ama ezanı duyunca o da şaşırırsa gülüşürüz, bi vites düşürme olur orda.

hay allah partner kelimesini kullanınca da seksçi gibi hissediyo insan ya. yani seks yapmış kadar oluyo. mesela şimdi "ilişkimde cinsel problemler yaşıyorum" desem direkt olarak iktidarsız ve küçük sikli olduğum düşünülür ama "partnerimle cinsel problemlerim var" dediğim zaman aids olduğum, zikimin aşırı seksten aşındığı falan düşünülüyo. PARTNER sihirli kelime.

abi once sevisecek kiz lazim ezan isi kolay

Tabiki devam yoksa konsantrasyon,orgazm falan hak getire

devam

Din ve beyin iliskisi hakkinda cok guzel bir soru olmus tebrikler

Sadakatsiz +1

Deprem olsa durmam.

yavaşlarım.

Lisede bi hatun vardı, seni günahkâr yapıcam diyordu...

Ben bazen kendi kendime konusuyorum o sayilir mi? Presizofreni

Peki gerçekten biri olduğunu mu düşünüyo

eniştem şizofren
o birilerinin kendisini takip ettiğini, çocuklarını izlediğini vs. düşünüyor
bildiğim kadarıyla kimseyle konuşmuyor -ama çok öyle yakın değilim, başka nasıl huyları var tam bilmiyorum.

deli olan deliliğini gizleyecek kadar akıllıdır bence.

şizofren bir öğrenci velimiz var, her gün başka bir hikayeyle geliyor okula. konuşma halini görmedim ama kendine başka bir gerçeklik yarattığı kesin.

Küçükken şizofreni tanısıyla tedavi gören bir tanıdık masaya hayali bir arkadaşı için de bir bardak kahve koyup bizi bırakıp onunla sohbete dalmıştı. Altımıza sıçırtmıştı.

tabi ki degil, Allah basa vermesin korkunc bi hastalık. bi tanıdıgımızın eşi, cocukları icindeyken evi yakmaya calısmıstı. kendince cocukları gördüğü bişeylerden korumak icin yapmıstı bunu. daha neler biliyorum. cok zor:(

2 sizofren (biri katatonik) bikac tane de bipolar gordum. Bipolarlardan biri psikotik atakta kendi kendine konusuyordu filmlerdeki gibi

Katatonik olmayan sizofren cok tatliydi ama :) gerci ilk poliklinige girdiginde korktum ama kimseye bi zarari yoktu :) kendince 3 ileri br geri mugla'ya gidiyordu

Bi tanıdığımın kardeşi vardı, rus mafyasının peşinde olduğunu düşünüyordu ve cidden görüyordu da. Sırf bu sebepten kendi kendine rusça öğrendi hatta ileri derecede.

Şizofren ve paranoid şizofren tanıdım. Şizofren olan mellifica'nın dediği gibi her gün başka bir hikaye ile geliyordu. Hayali kişi ile konuşma şehir efsanesi değildi ve o kişilerin isimleri vardı. Düşünüyordan öte görüyor, konuşuyor. Hayali arkadaş gibi düşün ama yalnızken çıkan veya konuşan hayali arkadaş. Paranoid şizofren ise sürekli izlendiğini düşünüyordu, sürekli tehlike altında olduğunu sanıyordu. Takip edildiğini düşünüyordu.

Bir de bu çok 0-1 bir şey de değil. Sadece duygusal dalgalanmalar yaşayanı var, sadece hareket ederken sıkıntı çekeni var, kendine kapanıp tamamen hayal aleminde yaşayan kişiler de var.

ben

otogara git, balıkesir otobüslerinden bir tanesine atla. havaalanından otogara havaş vardı galiba, adbyi kullanmayalı çok zaman oldu onun için burayı güncel bilgisi olan birisi doldurursa daha iyi olur.

İzbana binip ikinci durak olan gaziemirde in, yukarı çıktığında bir yere sapmadan dümdüz beş dakika sürmez biraz yürü, yol bittiğinde sola dön otobüs firmalarını göreceksin. Servisle gidersin otogara.

trende var.

havalimanından izbanla alsancak'a geç trene bin. ama uzun sürer.

gitmiş :(

son durum nedir, bilgisi olan var mı?

börek gitti adam doydu kadın üzgün ;(

neli börekti acaba?

ya börek demeyin artık fena oluyorum :(

bence onun dana pirzolaya ihtiyacı vardı. gitmeyeydi iyiydi.

borekli cayli duyuru mu?

borek konusunda ben de kirginim...