true wireless kulaklıklar telefonun mikrofondan aldığı sesi kulağınıza yansıtmıyor. kulaklığın dışarıdan aldığı sesi yansıtabiliyor. onu da her kulaklık yapamıyor. Sennheiser momentum True Wireless'da bu özellik var.Ama dediğim gibi telefondan değil, kulaklık mikrofonunun dışarıdan aldığı sesi size verebiliyor. Fiyat performans bu konuda en iyisi Jabra Elite 65T sanırım.

Sizin derdiniz ben biraz uzakta olayım, telefona etrafında birileri konuşurken onları kulaklıktan duyayım gibi bir şey ise bunu hiçbir kulaklıkta yapamazsınız.

bahsettiğim kulaklıkta yada üst modellerinde var bu özellik, hatta incelemede anlatan adam şöyle bir örnek vermişti ( mesela evdesiniz televizyonun sesini çok açamıyorsunuz, telefonu televizyonun yanına bırakın ve bluetooth kulaklık ile dinleyin) ama bulamadım hangi kulaklık olduğunu. Ama var işte böyle bir özellik

airpods’larda var bu özellik.

Salı açıklanır. Firmalar henüz rakamlarını haftasonu sebebiyle ODD’ye iletmedi. Yarın iletirler. Salı sabah 10 gibi görürüz.

@barkopasa: satışlar hakkında tahmininiz var mı hocam? geçen aya göre çok arttı mı?

Premium pazar 3000 adeti geçmez. Toplam pazar geçen aylara göre çok daha yüksek çıkacaktır, ancak ötv inse de malın kur bazlı fiyatı yüksek. Rekor bir satış görmeyeceğiz. Üstelik bu ötv furyasıyla eski stoklu kapanan mallar eriyor olduğundan, önümüzdeki aylarda daha büyük zorlanma görebiliriz.

stoklarında araç kalmadı neredeyse yıllık hedefi tutturduklarını söyledi bayii.

banka kampanyalarıyla geçebilirsiniz,

www.cepteteb.com.tr

Teşekkürler. Normal satın alınarak geçilemiyor mu? Bir başka banka ile daha çalışmak istemiyorum açıkçası.

Özel mesaj atarsanız size kare kodu gönderebilirim. İyi dilekleriniz yeterli, :)

Pasapprt kontrolün yan tarafında satılıyor. Vodafone red iseniz de fast track yapabiliyorsunuz.

sadece cardio yapıyorsan bir faydası olmaz. protein tozu kas gelişimi için faydalı.

Agirlik calisiyorsan kullanabilirsin. Ama sadece cardio yapiyorsan bir faydasi olmaz.

Vücut çalışmıyor olsan da vücudun proteine ihtiyacı var. Yeterince protein almıyorsan, destek olarak kullanabilirsin. Abartmamak kaydıyla.

sokarsın. denemedim ama sıvı olmadığı için problem olmamalı.

sıvı olmadığı için sıkıntı olacağını sanmıyorum. 1 kilo kadar değil de birkaç dilim sokanı gördüm.

Fransa'dan THY ile 1.5 kilo kadar peynir getirmiştim. Korumalı, şu yastıklı gibi olan buzdolabı poşetinin içinde kabine sokmuştum. Hiç problem çıkmamıştı.

10 porsiyon dondurulmuş çiğ inegöl köfte ile ankara-bodrum yaptım daha geçen cumartesi. salona geçilen son x-ray'de sordular "sabun mu var çantada kalıp kalıp" diye, yok dedim dondurulmuş köfte, bir şey demediler. sabun olsa sokamıyor muyduk, yoksa sırf meraktan mı sordu bilmiyorum.

not: pegasus.

nereye uctugun da onemli. amerika almiyordu misal kabinde de bagajda da.

Pegasus ile Ankara-İzmir yapacağım. Az önce adamları aradım "peynir her türlü yasak" dediler. Ben yine de şansımı deneyeceğim. Zaten ucuz bir peynir. Annemin merak ettiği bir peynirdi bulunca alayım götüreyim dedim.

riske etmeyim diyorsan bavula da atabilirsin. sadece kabin bagajıyla gideceksen onu bagaja verebilirsin. tabi iyice sarıp sarmalaman lazım.

Sivi olmadigi surece hicbir sey olmaz.

telefonda yasak derler. pegasusla istanbul viyana yaptım 2 kilo peynir getirdim sırt çantamda hiçbir şey olmadı. fransa'dan getirdim hiçbir şey olmadı. bir de peynire bir şey diyemezler: 1- sıvı değil 2- el koyabilme hakları yok

Pardon, araya giriyorum ama, niye sıvı değil, diyorlar illa?
Ayrıca sıvı peynir mi olur :) krem peynir filan mı?

5 kg yoğurt tasimistik kabinde. Peynir dediğin nedir ki? :)

@neynep, uçaklara sıvı madde almak birkaç yıldır yasak. Su, ilaç, parfüm, diş macunu bile

@neynep krem peynir sivi sayiliyor. Birkac yil once bir arkadasimin aldigi krem peynirleri atmislardi :)

vdf, doğuş holding servis danışmanı max 1700-1800 diye tahmin ediyorum.

2000 civarıdır, üstü değildir. ama tabi sattıkları ekstra hizmetlerin primleriyle beraber 3000 bandında oluyorlar ortalama.

asker arkadaşım askerden gelince girmişti aynı kurumda aynı işe. yanlış hatırlamıyorsam 2400 tl civarında bir maaşı vardı ancak primler dahil mi hariç mi hatırlamıyorum. dahildi sanırım.

Salzburg kesinlikle.

Salzburg yetmez. 3 saat git 3 saat dön, gezemezsin bile. 2 gün olsaydı Salzburg derdim. Bratisava yap derim. 55 dk sürüyor otobüsle. Haftasonu daha kalabalık oluyor zaten millet Viyana'ya yakın diye oraya gidiyor. Üstelik ucuz. Bir de başka ülke görmüş oluyorsun falan.

Salzburg 2sa 22dk suruyor. Erken gidip gec donebilirsin. Ama soyle bir sey var, eger pazar gunu gidecekseniz salzburgda da cafe-restoran haric tum dukkanlar kapali olacak. Ama salzburg old town filan cok hos. Gidis donus muhtemelen baya pahaliya gelecek. Indirim karti yoksa tek yon 50€ filan. Bu oebb sirketi. 2:22 suren de bu.
bir de westbahn sirketi var. onlarda 3 saate yakin suruyor ama tek yon 25€ filan.

Bratislavaya gidis gelis daha ucuz (16€ gidis-donus tren ya da otobus) ve daha kisa (55 dk ile 1sa 20dk arasinda degisiyor) ve pazar gunu neredeyse her yer acik ve ucuz viyana+salzburga gore.
Cok kucuk yer, hemen bitiyor. Yani 3 saatte biter ama cok da haksizlik etmemek lazim, kale manzarasi filan guzel. Old town da siirn. Cafe-restoranlar hos.

Ayrica biraz sehrin disinda devin kalesi var (hrad devin mi oyle bir sey)
Otobus gidiyor ama kac numaraydi hatirlamiyorum. Cok da uzun surmuyor gitmek. Morava irmagiyla tuna'nin birlestigi yer. Irmagin karsisi avusturya. Tepede de kale yikintisi var. hos bir yer.

check in i erken yapın. sonra pasaport kontrolünden geçin. kapının orada bekleyin. daha garanti olur.

Havalanına erken gidip pasaport kontrolden erken geçin. Ülkeden çıkmış sayılırsınız.

hiçbir şey olmaz. 23.55 uçuşu için 23.00'da pasaportu geçmiş olun. pasaportu geçince zaten çıkış yapmış sayılıyorsunuz. uçuş rötar yapsa bile önemli olan pasaportu geçmeniz. ha mesela uçuş iptal olur ama ne bileyim yanardağ patlar deprem olur sis çöker kıyamet kopar ve uçuş sonraki güne ertelenir diyelim, onun da bir prosedürü var onda da sıkıntı yaşamazsınız.

is gorusmesine takimla gidilir. univer is gorusmesi icin de ayni sey gecerli.

edit: gerci kadinlarin isine benim aklim ermiyor.

Yanına giyeceklerine uygun bir ceket alsın bir elbise kılıfına koyup, dışarı çıkarken onu da terziye/kuru temizlemeye bırakacakmış havalarında takılsın. Tabii görüşme sonrası tekrar ofise dönecekse, yanında ceketle dönmesin, mümkünse bir arkadaşına falan bıraksın.

Biraz uğraştırıcı ama riske atmamış olur.

ümraniye unilever merkeze gidiyorsa business casual giyinsin. unileverin giyim kültürü öyle. alta kumaş pantolon üstüne gömlek iyi gider ama gömlek kesinlikle siyah olmasın. çünkü 1- siyah gömlek iticidir. 2- sert gösterir, mafyavari gösterir. 3- sıkıcı gösterir, basit durur. 4- unileverde pek siyah gömlek giyen yok, göze batar. 5- unileverin markalarında da pek siyah yok.

açık renk gömlek giyinsin. beyaz olur krem olur, mavi tonları olur. mavi tonları tavsiyemdir. görüşmede çok belli etmeseler de giyime kuşama da bakarlar. tabi bunları erkek için söyledim. cinsiyet kadın ise yine siyah gömlek olmasın da ne olursa olsun.

yok benim başıma da gelmişti. ama şu var, orijinalse bilet şöyle eğip bükünce ön yüzde biletix yazıyo gizli gibi normalde ilk bakışta görünmüyo.

sorunuzun cevabını bilmiyorum ama bugün duyuruda gördüğüm yine bilet satmakla ilgili bir duyuruda bundan bahsediyordu.
(git: www.eksiduyuru.com)

yapabilirsin. zamanında ben karaborsadan bilet alırken biletix bayisi civarında buluşur biletixe maç biletlerini kontrol ettirirdim.

Metrobüs ile Boğaziçi Köprüsü durağında inip, insanların yürüdüğü yöne 8 dk yürüyerek ulaştığın duraktan 15, 15p, 15şn, 15kç, 15m ile gidilebilir.
Yahut metro ile Levent, oradan 121, 122, 500lü otobüsler ile Kavacık, ardından 15ty, 15m, 15kç ile Anadoluhisarı'na gidilebilir.
Bana sorarsan metrobüs en iyisi.

kurtuluş son durak tarafında değil de pangaltı tarafındaysa atlasın otobüse beşiktaşa insin beşiktaştan tekneyle üsküdar yapsın. sonrası için de şunu buldum. umarım işe yarar: www.iett.gov.tr&durak=A0020B

birkaç gün önce yaptım.4 günde elime ulaştı.

28 ekimde sipariş verdim bugün elime ulaştı. benim ilk siparişim ama ekşi sözlükte baya beklediklerini yazanlar var.

ben bir çok kez yaptım. en erken 2 günde en geç 8 günde ürünler tarafıma teslim edildi. sağları solları belli olmuyor çok acil eline ulaşmasını istediğin bir ürünse hiç bulaşma derim.

ben ne aldıysam hepsi 2-3 güne geldi. 30 a yakın işlem yapmışımdır.

Son siparişim 18 günde ulaştı, arkadaşımınki de 13 günde. İdefix de bundan farksız durumda şu günlerde. Hiç tavsiye etmiyorum.

Cok yaptim. Ama aldigim urunlere gore degisiyor teslimat suresi. Kulaklik 1 haftada geldi mesela. Aldigim kimi kitaplar 2 gunde kimi 4 gunde geldi. Gibi...

1 haftadan önce gelmedi hiç. 4 yıldır kullanıyorum. son siparişi 24 ekim'de verdim. 1 hafta sonra bir kitabı bulamamışlar iptal ettiler. kalanı bugün geldi.

kulaklık siparişi vermiştim ki hiçbir yerde bulamadığım türden bir şeydi. sadece sitelerinde bulabilmiştim. 3. iş günü elimdeydi.

iki alışverişimde 10 gün önce gelmedi

defalarca alışveriş yaptım 2-4 gün aralığında.

Kitapçı arkadaşlarımdan bildiğim kadarıyla şu aralar bir dağıtıcı sıkıntısı yaşanıyor. Dağıtım şirketleri alabildiğine geciktiriyormuş, açıklama yapmadan. Kitap isteyecekseniz, kitabı stoğunda tutan bir siteyi tercih edin. Fakat genel olarak, D&R internet iyidir.

stok durumuna bakın
2 günde de geldi
10 günde de

türkiyede yaşamış olduklarını ve ya türkçe bildiklerini, ya da iki dile de hakim olduklarını.

almanyadaki türkler de cümlenin yarısını almanca yarısını türkçe konuşuyorlar mesela. ya da annesi bir milletten babası başka milletten çocuklar da evde karışık konuşuyorlar.

neyi ifade ediyor sence?

ya da iki dili günlük hayatında sürekli kullanan insanların normal konuşmalarında ikisini karışık kullanma eğilimi içinde olduklarını.

Kürtçelerinin bozuk olduğunu ifade eder. Nasıl ki almancı gençlerin de türkçesi bozuk, arada almanca kelimeler kullanıyorlar yaşadıkları bölgede kullanılan anadilden dolayı, bu da tamamen onunla aynı. zorlandıkları yerde türkçeye dönüyorlar. bende de aynısının ermenice versiyonu var ondan biliyorum.

iki dile de hakim oldukları için farkında olmadan öyle kaymalar olabiliyor. biz de gürcüce konuşuyoruz çoğunlukla ama biri tek kelimelik bi soruyu bile türkçe sorsa cevap veren de farkında olmadan türkçe cevap veriyor mesela, sonra yine birden gürcüceye dönüyor.

benim bi arkadaş türk dili edebiyatını bitirdi sonra kürtçe öğretmenliği için sınava girdi eğitim aldı falan, o dönemde tribe girmiş, bu yarı türkçe yarı kürtçe konuşmayı bırakıp aile içinde full kürtçe konuşmuş baya taşşak geçmişler bunla hani kasmaya ne gerek var diye. yoksa kürtçenin bir zayıflığı değil bu, tamamen dezenformasyon.

iki dile hakim oldukları için falan değil. (mantık buysa zaten iki dile de hakim olmadıklarını gösterir) lan bi şeyi de abartmayın. bazı kelimelerin kürtçe karşılığı olmadığı için öyle.

Dilbilimci Sevan Nişanyan zamanında şöyle demişti, birebir katılıyorum ben de. Almanca-Türkçe benzetmesi yapılabilir. nisanyan1.blogspot.ae

Şu yazıda bazı tespitler var bunla ilgili:

www.radikal.com.tr

söyleyeceğiniz şarkının adıyla birlikte pdf kelimesini kullanıp google görsellerde ararsanız bulma şansınız olabiliyor.

veya akorlarını bulup kendiniz bir altyapı oluşturabilirsiniz. veya 3-5 euroya tl ye kıyıp alabilirsiniz.

istediğiniz parçaları cosmicstring'in dedigi gibi yazarsaniz belki biz de buluruz.

Şarkılar klasik müzik eserleri olmadıkları için bulabilme olasılığı biraz daha düşük geliyor.

Mesela bu aralar Il Divo'nun eserlerine sardım. Hem söylemesi zevkli, hem de iyi prova oluyor onlardan. Ama işte notasyonları bulabilmek dert. Teşekkür ederim yine de sağolun.

Aslında keşke otoban üzerinden gitseniz. Hadımköy gişelerin hemen yanında çünkü.

E-5 üzerinden gidecekseniz Beylikdüzü Tüyap'a kadar çıkın. Tüyap'a varırken yol sağa Hadımköy yönüne dönüyor. O yöne girin ve otobana doğru dimdik ilerleyin. Zaten yolun adı Avrupa otoyolu Hadımköy bağlantısı diye bir şey. Dümdüz ilerleyin, Metro Großmarket'i geçeceksiniz, Pelican binalarını geçeceksiniz, tam Alkent 2000 konutlarının önünden geçerken yolun sağ tarafına geçin 90 derece sağa kıracaksınız. devamını resimde anlatıyorum biraz karışık çünkü. Mercedes-Benz Genel Müdürlük binasını turlayacaksınız.

oi39.tinypic.com

Bende Remzi Kitabevi çıkışlısı var. Güzeldi açıkçası.

iş bankası kültür yayınları.

1- evet

2- net bir fikrim yok ama üzerinde partenza ve arrivo başlıkları altında şehirlerin yazıyor olması lazımdı sanki?

not: ceza yerseniz inanılmaz salağa yatın. biz bi kere öyle adama yakalandık da tek kelime italyanca konuşmadık only english dedim adamın başının etini yedik, 40 euroluk ceza yerine 5 euroluk gecikme bedeli tadında bir şeyle kurtardık. yani trene binmeden önce mutlaka okutun o bileti de göte gelmeyin.

@barkopaşa Evet partenzo arrivo kısmı var, burada gidip geleceği şehirler yazıyor sadece, ne trenin cinsi, ne saati, ne yolculuk zamanı hiçbir şey yok, sadece 2nd class olduğu yazıyor.

Bizde yeterince salağa yattık da, tek kelime İtalyanca konuşmadık, adamlar iplemedi, Hatta okuldan İtalyan profesörümüzü arayıp konuşturduk, şehri bilmiyorlar ilk defa geliyorlar diye dil döktü adam sallamadılar. Bir arkadaş kimlik kartını herşeyi evden unutmuştu, onu polise götüreceklerdi eğer İtalyan prof. ikna edemeseydi

1-evet

2-hızlı trene binmediğin sürece sıkıntı çıkmaz. binmeden önce sarı mekinalarda biletini check-in yaptırmayı unutma.

@ only the strong survive hızlı tren hangisi oluyor acaba? Intercity 676 bilmemne olanlar mı, 3e 3 karşılıklı koltuklu oda tipli olanlar mı?

sizin şanssızlığınız ya da bizim şansımızmış diyeyim o zaman.

anı olarak trenitalia biletimi saklamıştım onda da 2nd class yazıyor. sadece tarih aralığı, şehirler, km mesafe bilgisi var. zaman, saat tren cinsi yazmıyor. sanırım sizinki de benim gibi. sıkıntı yoktur yani. ha ama yine de nolur nolmaz görevliye denk gelirseniz bu biglietto bu tren için okay midir diye sorun. ama problem çıkmaz sanmıyorum. hatta dur caps koyayım benim biletle ilgili. belki benzerlik çıkarırsın.

i39.tinypic.com

regionale veloce ve intercity normal trenler. freccia rossa freccia bianca falan dedikleri hızlı trenler. ayrıca vagonların üstünte kaçıncı sınıf vagon oldukları yazar, onlara da dikkat edin.

@ barkopasa evet tamamıyla aynı format

galatasaray ambargo koyar bence bir 3 yıl daha

seyir zevki inanılmaz yükselir bizim gençlerde avrupaya açılır saçılır temiz olur.

haber gerçekse bu sezon için galatasaray'a yarar. daha sonrası için federasyonun nasıl tepki vereceğine bağlı. "madem avrupalıları oynatıyorsunuz, o zaman yabancı sınırını 2'ye çekiyorum ben de" gibi bir tepki verirlerse türk futbolu daha da geri gider. eğer mantıklı olan yapılıp, yabancıların kalitelerine belli standartlar getirildikten sonra yabancı sınırı kaldırılırsa o zaman türk futbolu gelişir. çok büyük paralar harcanıyor türkiye'de futbola, müthiş bir taraftar potansiyeli var. yabancı sınırı, adam kayırma fala gibi aptallıklar yüzünden avrupa'nın gerisindeyiz. doğru atılımlarla gs ve fb'nin şl'de tepelere oynamaması için bir sebep yok.

anadolu takımlarının ortalama yerli futbolcuyu astronomik rakamlara büyüklere kakalaması devri de sona erer. ben en çok ona sevinirim.

bilgisayar oyunu, elindeki elektronik cihazlara güzel aksesuarlar filan.

ya mesela bana kek,kurabiye,tshirt falan alınca çok seviniyordum. sevgilinin odak noktalarını bilemeyiz,sen bilirsin onu ama ona göre küçük sürprizler yapabilirsin.

ancak haddim değil ama bi erkek için en güzel küçük sürpriz blowjob'tır.

saygılarımla

Tutmuş iddaa kuponuna seni bile unutabilir :))

bana model araba alınınca mutlu oluyorum mesela 1960*70 model chevrolet filan

sakal biyik duzeltmek icin makinesi eskidiyse ya da yoksa al bi tane. genelde her zaman lazim olur ama hep usengeclikten ya da o an uygun olmadiginda oyle basit bi makine alamadim. 40-50 tl den fazla degildir. 30a gormustum gecen hatta.

iphone 5s ps4 henüz çımadı yeni xbox ipad cıkıcak yenisi yakında ondan wifi kulaklık bunun gibi şeyler mutlu edebilir

erkek sürpriz sevmez. ben sevmem en azından. gereksiz heyecanlarla bezenmiş sürprizine kafanda tasarladığın tepkiyi veremeyeceğim endişesiyle gerek yok derim hep. boşver.

Erkek sürpriz sever neden sevmesin. Model araba,İsveç çakısı hatta bir keresinde bana uzaktan kumandalı bir araba gelmişti çocukluğuma döndüm :)

sigara içiyorsa;zippo.

içmiyorsa;güzel hazırlanmış bir oda ve sevişmek.

oyun, oyuncak olur valla, boncuklu tabanca bile olur. severim, öperim.

oyuncak (ama ayıcık veya action figure değil)

tuttuğu takımın maç forması

kol düğmesi.

sevgi görünce kaçarım

@tafafb ama neden? bağlanma korkusu mu nedir? tanımlayabilir misin?

kadınım. bugüne kadar hangi ilişkimde dobra olduysam karşı taraf bir şekilde kaçtı. eski erkek arkadaşım bir keresinde "sen bana bu kadar açık davranmasaydın ben arkamı dönüp gidebilirdim rahatlıkla ama şimdi o ihtimali elimden aldın" demişti. sanırım durumu özetliyor. öküz.

oho, "biz şimdi neyiz?" evresini atlıyorsun, sonra da kaçmamızın nedenini sorguluyorsun. ambale olmaya ihtiyacımız var.

kamil onlar. evet korkuyorlar muhtemelen. veya kolay görüyorlar, sürünmek istiyorlar. belki de kendileri bir şekilde elde ettiklerini düşündüklerinde tatmin oluyorlar. ama o elde etme şansı elden gidince soğuyorlar.

boşver onları. sen aynen devam et lütfen.

erkekler avcı karakterlidir. kezban tripleri yapmamak lazım evet ama avlanmasına müsade edeceksiniz.

ya belki çok alakalı olmayacak ve erkek olarak üslubum hoş gelmeyebilir size; ama şöyle birşey var (bir nevi murphy kanunu gibi)
bi süre kendiyle ilgilenen kadın olmayan erkekle biri ilgilenmeye başladığında ve belli bir seviyeyi geçtiğinde erkek çevresinde onunla ilgilenen başka kadınların da olduğunu farkediyor.
bu durumda ne oluyor doğal olarak? "lan bu hatuna takıldım ama şu da iyiymiş yea" diyip oraya kayıyor biraz. derken "aa bu da iyiymiş" çorap söküğü gibi slkdjfgfh.
sahiplenme veya sahiplenilme konusunda kadınlar erkeklerden daha net. bunu çokça yaşadım. kadınlar sahiplenilmek isterse bunu bütün varlığıyla hissettirir. tam tersi de aynı şekilde.
ancak erkek bu konuda tereddütlüdür. çünkü erkeklerin çoğunluğu tek eşliliğe alışkın değildir. gizli egoya bağlı bir popülarite merakı vardır belli etmedikleri. bu da özetle erkeğin kendi bakış açısına göre "çevremde bana ilgi gösteren çok kadın olan erkeğim ben, ne güzel" fikrini ortaya çıkarıyor.
tabi bu dönemler geçicidir ve herzaman öyle olmaz.
biraz daha psikolojik olarak irdelersek (umarım bu kısımdan rahatsız olmazsınız)
işin içinde seks varsa erkek kaçmaz. eğer bir erkek karşısındaki kadına kayıtsız şartsız bağlanmışa bu istisna olur ama sizin hakkınızda düşündüklerinde tereddüt ediyorlarsa "seks varsa huyuna git" denklemi çalışmaya başlar. eğer bu ihtimali göremiyorlarsa kaçabilirler.

son olarak yazdıklarım bahsettiğiniz kişiyi tanımamamla beraber onun hakkında bir karlama çabası içermez, genel olarak anlatmaya çalıştım. sonuçta er kişiyi siz daha iyi tanıyorsunuz :)

senin gibi kadınlar ne yazık ki karşıma çıkmıyor :(

çünkü mallar. hakikaten. kendi uğraşıp peşinden koşması, sonra bir şekilde elde etmesi lazım. aynı senin gibiydim ben de, sonradan akıllandım. taktik vs hiç sevmeyen biriyim ama bu şart, %100 çalışıyor: gerçekte sen yönlendirsen de, onun seni tavladığını düşünmesine izin vereceksin. hakikaten anlamıyorlar. tecrübeme göre, erkeklerin hemen hemen hepsi bu şekilde.

İşte bu dediğin tipleri anca taktik yapan kezolar paklar. Kendisi elde edecek ya haspam... Sana karşı hisleri yoksa aynı ortamda aynı modda devam etmek istemeyebilir o da var. İlişki fikrinden korkuyor da olabilirler.

erkek içgüdüsünden sanırım, belki kendisi başlatmak istemiş olabilir veya dobra dediğiniz tutumu kendisi takınmak niyetinde olabilir.

malum koruyup kollama dürtüleri. öylesine denk gelmiş olabilirsiniz.

erkek tarafı olarak çok açık, pat pat sevgisini anlatan bir kızdan ben de uzamıştım. geriye dönüp bakınca saçma geliyor fakat o dönem nedense şimdi uzaklaşayım yoksa bir daha bırakamam gibi düşünmüştüm ben de.

her seferinde ilk adımı kendisinin atması, atıp reddedilmesi, reddedildikten sonra peşinden sürünerek ikna etmeye çalışması, ikna ederek kadını kazanması beklenen bir grubuz. hoşumuza gidiyor mu? kişiye göre değişir. "asıl eğlenceli olan kovalamaktır, yakalamak değil" diye bir durum var. gerçi bunu flört dönemi için de kullanıyorlar. neyse konu bu değil.

işte bu yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı erkek daha önce de bu tip bir şeyle karşılaşmadıysa afallayabiliyor. ne yapacağını bilemiyor. belki de bu "erkeğin görevi" ilan edildiği için böyle bir durumda kendini eksik hissediyor olabilir. bir de pek ilgi gören bir cins olmadığımız için, görünce şımarılabiliyor. tabii paradoxical'ın yazdıklarını da unutmamak lazım.

çünkü mal falan değiller. açık sözlü olmak iyidir ama dobralığı biraz kısık tutmak lazım. yani nazlanmayın tabi ama çok da dobra olmayın. ufak bir sinyal vermek yeterlidir. çünkü dobralık gibi durumlarda erkekte bu geri tepebilir. bana karşı mesela şanslıydım çok kız bu şekilde açıldı, ama sonradan bunların aslında yarısından fazlasının biraz problemli insanlar olduklarını farkettim. dobralıkları da hayatta pek bir şeyden gocunmamalarından geliyordu. neticede önyargılı olmaya başladım zamanla. bir erkek sizin gördüğünüz tüm kızların sayısından fazla kızın çeşitine denk geliyor. önyargı oluşması doğal. garanti oynayın o yüzden.

bir ekstra daha var ki o çok daha içten bir şey. sizi hakikaten iyi bir arkadaş olarak görmüş ama ardından açılmanız sonucu yıkılmış olablir. yine kendimden örnek vereyim. yakın geçmişte sevdiğim iyi bir arkadaşım bana açıldı. gerçekten çok güzel bir kız falan ama hiç öyle bir şey düşünmemiştim ve sinirlerim bozuldu. neticede kendimi rahatsız hissettim. böyle bir şey de olabilir.

vay ansını. böyle kadınlar da var ve bir de böyle kadınlardan kaçan erkekler de var ha?

içgüdüyle alakası olmadığından emin olabilirsin. ben de baya erkeğim yani. içgüdü olsa bende de olurdu o içgüdü. ilişki dünyasında en nefret ettiğim şey işin stratejiye dönmesi, satranç oynar gibi oynanması falan. seviyorsan belli et, söyle, bu kadar basit ya. saygılar diyorum. karşılaştığın bu aptal tripleri erkek dünyasına mal etmemek lazım. vardır mutlaka kıymetini bilecek birileri. senin gibi çok yok çünkü.

kadına erkeğe empoze edilmiş bir takım ilişki normları var, bir kadın/erkek modeli oturmuş kafaya netekim, bazısı bunlara sıkı sıkıya bağlı bazısı değil, neyse uzatmayalım, bu kalıpların dışında davranışlar/kadınlarla karşılaşınca adam korkuyor işte bir çok adımın atlandığını düşünüyor, bildiğin yandan çevirme yapılıyormuş gibi hissediyor la la la la kaç kaç diye geri çekiliyor, dengesi bozuluyor. bir de dikkat ettim kadın/erkek özellikle kendisine kötü davranana süründürene bir tapınma hali kendisini seveni, iyilik edeni ise bir nevi küçümseme hali iyice aldı yürüdü, güce tapmanın fonksiyonumu nedir ne değildir çözemedim.

yani bizim erkekler aman oyun oynayan kadın, aman torrent kullanan kadın, yok özgür kendi ayaklarının üstünde durabilen kadın, zeki güzel entelektüel kadın filan istiyorum diye yardırır sonra en bir yaralı ceylan modeli sünepe mıymıy ve kendine kötü davranan kadına koşar.

hani ilişki başında hele ilgiliz bir kadın/erkeğe karşı iken bir bilinmezlik süreci oluyor olmuyor dur olacak galiba filan vaziyetleri vardur ya bilmiyorum artık o bilinmezlik sürecinin heyecanı adrenalini midir nedir, onun bağımlılığı mı.

ha tabi bir de bir çok erkeğin bir ilişkiden esas beklentisinin seks olması da var hele ki kuuuul takılan tiplerin.

hemen öyle sevgi mevgi diyince deploy flare&evasive manouver durumu da oluyor

kartları açık oynayınca iyice denge kaçıyor.

çok böyle kuuul takılan elemanlar hele ki böyle aynada çalışılmış gülüşlü, böyle pozumsu duruşlu, ağır hareketli, kendi hayatının baş rolünü oynuyor havalarındaki adamlar davardır genelde, hakkaten aradığın aşksa, duygularını açtığında kaçmayacak birileri ise badaklara koş, kuuuldan ıssız adamdan filan köfte olmaz.

Belki çok çirkinsin. Belki duygularını ifade ederken kullandığın dil, "belediyeden nikah tarihi haftaya mı alalım1!!!!1!!" havası uyandırıyor.

Bir kadın erkekleri korkaklıkla itham ediyorsa genellikle orada kabullenmek istemediği başka bir acı gerçek oluyor.

Gayet normal bence. Ben de işler ciddiye binerse kaçanlardanım. Demek ki uzun vadeli düşünmüyorlarmış seninle bıyık kardeş. Erkek olmakla falan alakası yok.

arnold +1

erkeğim.

sana bir ilişki şansı "verecek" ve "sürdürebilecek" kadar seni beğeniyor, ancak seninle olan ilişkisinde her koşulu gözardı edebilecek kadar beğenmiyor.

anladığım kadarıyla ikinci kısımda olmadığın için de, onun izin "vermesi" gerekiyo bazı şeyler için, bunlar da "dobralık" olarak değerlendirdiğimiz duygu ifadeleri.

bu tarz ilişkilerde erkekler genelde kendileri ilişkide yeni bir seviyeye geçmeden, (ör: senden hoşlanıyorum, seni seviyorum, seni çok seviyorum..., ,...çocuğumuzun adı ahmet olsun) en azından bir süre için, onun "güvenini kazanana dek" karşı tarafın geçmesini istemiyorlar diye düşünüyorum.

ama bu yolu izlemek, erkeği "peşten koşmasına", "kendi elde etmesine" teşvik etmek değil. Sadece bir psikoloji, çünkü muhtemelen, dışardaki diğer kızları da elde edebileceğini düşünüyordur ve daha iyi olarak gördüğü kızlar varken başka birine ilişki "lütfetmek" onun için zor bir şey.

tabii erkeğin kendini nasıl gördüğü de önemli, eğer, gizlimsi bir narsisist bozukluğa sahipse, sadece kendinin muhtemelen "sahip olmasının" zor olacağı kızları kendine layık görmesi gibi bi durum ortaya çıkıyor.

bence erkeği manipüle etmeye çalışmadan en azından ilişkiye razı olmasını sağlamak gerekiyor. muhtemelen kafası karışıktır ve biraz hayallerde yaşıyordur o çok afedersiniz ibne.

psikolog vs. değilim, sayısız ilişki problemi, durumu, başarısı dinledim ve yaşadım. benim diyeceklerim bunlardır. sadece o ilişkiye kendisinin fark etmeden ikna olması gerekiyor.

bence aynı şeyleri kadınlar da yaşıyor. ama bunu farklı şekillerle ifade ediyor. (ör: "biraz hızlı gitmiyor muyuz?")

iyi akşamlar.

Samandağ'a git Kasap Eşref Usta'yı sor orda tam kuşbaşı dürüm ye.

Antakya merkezde künefe ye tabi ki künefecilerin sokağında. Mekan farketmez.

Kebo'da döner ye.

Edem 46'da tatlı dondurma falan iyi gider.

Nargile seviyorsan Harbiye'ye git, Can cafe var. Efsane manzaralı ve efsane nargileli bir yer.

Otantik yerde kebap yemek istiyorsan yine Harbiye'ye çık, şelalelerde bir restorana gir.

Samandağ'a kadar gidecek olursan Çevlik'e geç Titus antik kentini görmeden etme.

St. Pierre açıldı mı bilmiyorum. Sor restorasyon bittiyse bir gör güzeldir.

Böyle tarihi kalıntı seversen St. Simon manastırını da görmeden etme. Antakya-Samandağ arasında kalıyor.

Anadolu restaurant iyidir. Sultan Sofrası iyidir. Tepsi kebabı baya baya iyidir. Çarşıyı bir gör eski ve uzundur. Habibi Neccar güzeldir.

uzun çarşı
harbiye
saint pierre
arkeoloji müzesi
edem
'armutlu'

barkopasa+1
ilaveten araba varsa Bakras Kalesi bir de Harbiye diyeceğim.

Uzun çarşı- Habib Neccar -harbiye sıralaması yapabilirsin. Habib Neccar ın ordan harbiye ye minibüs gider.

pöç kasabında tepsi kebabı ye. uzunçarşıda habib-i neccar camisi yakınlarında

indirim sitelerini takip edin zaman zaman çıkıyorlar. bir keresinde ben öyle toplu almıştım15 tane kutu. burayı da takip edin.

www.puzzlegaleri.com

a 101 e bak ayda bir iki kez getiriyorlar 2 çeşit 2000 yada 1000+1000 satılıyor.

fiyatı 13.5 filan oluyor. kaliteside şahane.

3 kez aldım ben.

senin ilacın bu.

i.imgur.com

git kızla konuş.

bu olay, kızla konuşmak için güzel bi fırsat bence. bu talihsizliği gayet de lehine çevirebilirsin. olayın üstünden zaman geçmeden git konuş...

ama daha birbirimizi tanımıyoruz ve konuşmadık hiç. ne diyeceğimi söze nasıl başlayıp nereye bağlayacağımı hiç bilmiyorum ve çok utanıyorum... bakalım yarın bana nasıl bir ifadeyle bakacak duruma göre bir şey yapmaya çalışırım...

kesinlikle konuş. ne soylemen gerektıgını bılıyorsun. aksi halde bırısının aklında sureklı olumsuz anılacaksın.

şer hayır meselesi. fırsata çevirirsin sen bu durumu.

çok utandığını, arkadaşın adına özür dilediğini söyleyebilirsin. muhabbet ilerlerse aslında yakın olmadığınızı söyleyip hemen o serserileri satabilirsin.

bence de fırsat olmuş işte, aşk nefretten doğarsa kalıcı olurmuş. özür dile

tanışmaya bahane çıkmış işte git konuş, ah ulen üniversitede olcaktım şimdi :D

"merhaba, yakın zamanda yaşanan talihsiz olay için özrümü sunmak için geldim. size o bayağı yakıştırmayı yapan aptallar yakın olduğum insanlar değil, bu çeşit bir terbiyesizlikten sonra onlarla bir daha görüşeceğimi de sanmıyorum. beni affetmeniz için değil, yalnızca anlamanız için geldim. insan zaman zaman istemediği durumların içerisinde bulabiliyor kendisini. zihninizde bana dair oluşan o çirkin imgeyi temizleme fırsatını verirseniz, çok mutlu olurum bla bla..

güzel fırsat gole çevir. git konuş. kızla konuştuktan sonra da arkadaşlarının ağzına sıç.

arkadaşlarının dediklerini ağzına geri iade etseymişsin de güzel olabilirmiş, en azından samimiyetinden getirisinden faydalanabilirdin bu konuda. kızla gidip konuşmazsan o da onlarla aynı düşündüğünü sanacak. Arkadaşlarını da hayatından çıkarmayı düşün bence, yaptıklarını diyelim ilerde bu kız veya başka bir kız/erkek arkadaşın ya da sevgilin için yaptılar, yine susacak mısın? vs.

o kızdan sana hayır gelmicek bence. şu an hiç tanımadığın bi kız için gelecekte arkadaşlarından vazgeçmek zorunda kalıcaksın. bence kızdan vazgeç. başka kız mı yok? arkadaşların ayıp etmiş olabilir ama onlar senin arkadaşların. ne kadar yakın olduğunuza göre değişir tabii..

arkadaşlarını sikeyim vazgeçmek zorunda kalacaksın ne. bu kızdan bağımsız olarak siktir et o grubu. öyle insanlarla bir yere varılmaz zaten.

kızlar hakkında yorum yapmak herkesin yaptığı bir şeydir, ama hem duyabileceği şekilde yorum yapmak hemde "pavyon karısı" demek kalitesiz mal ve yavşak bir arkadaş grubunun olduğunu gösterir. Kişi arkadaşından bilinir derler eskiler, o yüzden sende ya "mal" yavşak ve kalitesiz bir insansın, ya da böyle olmaya başlıyorsun. Kızdan bağımsız olarak gruptan ayrıl yeni arkadaşlar edin.

kızlada gidip konuş

yanız o arkadaşlarının amına koyım ben. onlara ne lan bir kadın hakkında onun duyacağı şekilde yorum yapmak? laf atmaktır bu. o da tacizdir. tacizin karşılığı da azğını burnunu düz etmektir. bu konuda hiçbir tahammülüm, hiçbir esnekliğim yok.

ayrıca kız ne giymişti bilmiyorum ama ikinci kez düşün. güya eğitimli arkadşaların bunu diyorsa sokaktaki barzo kim bilir neler der.

yapacağın şey ise bunu lehine çevirmek: git kıza bugün. de ki dün arkadaşlarım bir şeyler dediler, onlar adına ben özür dilerim vs vs.

1-bi kere arkadaşların hayvanın önde gideniymiş, direkt yeni arkadaşlar aramaya başla bence. kime ne, başkalarının ne giydiğinden? "arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" demişler. ben kızın yerinde olsam benim için tüm şansın bitmişti.

2-tepkini bence o anda olay olurken verseydin hem arkadaşlığın açısından doğrusunu yapmış olurdun (bkz: adamların yanında pısıp kızın yanında aslan kesilmek), hem de kızı asıl etkileyen şey bu olurdu. yani o an tepki vermen.

3-iş işten biraz geçmiş gibi dursa da, gidip kızla konuşman ve "arkadaşlarım adına özür dilerim" gibi bir tondan giriş yapman senin açından puan sayılabilir, eğer kibarca üslubunca becerebilirsen.

bol şans :)

Git kızın gönlünü al ve puanı kap.

su yolunu bulur.

sen türkçe, eşin kendi dilinde konuşacak. beraberken de ingiilzceyi konuşacaksınız. çocuk alışır.

3 dil konuşabiliyorlar. dont panic.

babası ingiliz annesi türk bir arkadaşım vardı, çocuk çatır çatır iki dili de konuşuyordu. evde sadece ingilizce konuşuyorlardı. sonuç olarak mümkün hem sizin dilinizi, hem de eşinizin dilini öğrenmesi.

o cocuk 3 dilide ögrenir, hangi ülkede yasiyorsa bir de o dili ögrenir, sansli olur baya dil konusunda.

cocuklara dil ögretmekle ilgili bazi kitaplar var, onlara bi bakin, tam bilemiyorum ama cocuk dogal yoldan ögrenir zaten hepsini bence.

Acikcasi benim biraz aklim almadi, siz bile su an 3 dile hakim degilsiniz, cocuk nasil olacak?

siz yalnızca türkçe, eşiniz de yalnızca kendi dili ile konuşması gerekli.
evet bebeklikten duymalı ve bu konuda kesinlikle tutarlı olunmalı.
ingilizce kısmından emin değilim. (yani evde ikiniz ingilizce konuşuyorken çocukla da ingilizce konuşulmalı mı yoksa kendi dilinizde mi konuşulmalı o kısımdan emin değilim.)
ama bu konuda yazılmış çok şey var.

yersiz panikliyorsunuz. çocuklar dili duyarak öğreniyorlar. hangi dil olduğu ya da kaç dil olduğu o kadar önemli değil. önemli olan o dili konuşan kişinin yalnızca o dilde konuşması çocukla.

çocukların dil öğrenmesi ile yetişkinlerin yabancı dil öğrenmesi aynı şey değil.

@idinonthave, bir dili ( kendi adıma) 30'dan sonra öğrenmek ( anadil seviyesinde) birkaç yılı alıyor.

bence herkes sadece bildigi dilde konusmali cocukla.(bir de ingilizce belki)

bok gibi almancalariyla cocuga almanca konusan turkler gordum, icler acisi.
yasanan yerin dilini zaten kendiliginden ogrenecek. aile de digerlerini ofretmeli.

@idonthaveausername o çocuğun kapasitesi senden benden bin kat fazla. büyüdükçe öğrenme kabiliyetimiz azalıyor yani.

Hmm anladim tesekkurler bilgilendirme icin. Oyleyse ben de öğrenebilir diye dusunuyorum

Hiç panik yok! 5 sene sonra bugün, 4 dil konuşuyo olacak. Ama tutarlı olacaksınız. Sizle Türkçe, babayla atıyorum Rusça, arkadaşla atıyorum Almanca konuşacak, bi de İngilizce olacak, zâti, o kaçınılmaz...

Ben de bir ornekle geleyim madem. Turk anne, hint baba. Anne ve bakici cocukla turkce konusuyor, anne ve baba cocukla ingilizce konusuyor, baba da cocukla yalniz kaldiginda hintce ve arapca konusuyor (anne arapca bilmiyor, hintce az, baba 4 dile de fazlasiyla hakim)

Cocuk 5 yasinda. Birisiyle bir dili konusuyorsa kesinlikle ama kesinlikle bildigi diger uc dilden bir kelime kullanmiyor. Ornegin ananeyle sadece turkce, ogretmenle sadece ingilizce vs... benim cocukla tanisma zamanim geldiginde annesi dedi ki "karsisina gec ama hicbir sey soyleme, gozlerine bak" gittim, baktim, bana uzun uzun baktiii baktiii ve "hi!" dedi :) "len" dedim ben de "ingilizce konustuguma mi karar verdin?" Guldu soyle bi kafasini geri atti "yaa kandirdiniz benieeaa" diye... inanilmaz sevimli bir olay. Babamla da muhabbete "selamun aleykum" diye girmesi ayri bir komik.

bu durumda çok arkadaşım var.
çocuklar hepsini çatır çatır konuşuyor. yalnız ilgilenmeniz lazım.
misal kötü örnek ama benim hocam macardı, eşi hırvattı, ingilterede evlenmişler. ilk kızı ingilterede doğmuştu almanyada tanıştık biz. kız resmen şapşala dönmüştü. zira nasıl yaklaşacaklarını bilememişler ve sallamamışlar çocuğu pek (akademik kariyer derdi!)
diğer çocuklarla ilgilenildi -hem kendileri hem biz, anneanne vs- okulda almanca-ingilizce evde hırvatça-macarca gayet oldu. hepsinde roman okuyabilecek kadar.

birini veya ikisini sonradan da öğrnebilir. Gerekli ortam sağlandığında çocuklar ortalama 8-10 yaşlarına dek çok hızlı dil öğreniyorlar. özellikle bişy yapmanıza gerek yok. doğacağı yer neresiyse o dili öğrensin önce.
Lisedej baba türk anne franszı bir arkadaşım vardı, 6 yaşına dek fransa'daymış ve baba da hiçbir türkçe öğretme girişiminde bulunmamaış, 6 yaşında anasınıfını burada tamamladıktan sonra türkçeyi de zehir gibi öğrenmiş.
Siz de madem ing.de büyüyecek ya da bir süresi orada geçecek, kasmadan bırakın o dili öğrensin. Sonra örn. yaz tatilini vs. annenizin yanında geçirir vb. öğrenir bir şekilde türkçeyi de. Ama üçüncü dili bilemiyorum.
"çocuklarda dil gelişimi" "çocuklarda dil öğrenme" gibi başlıklı makaleere göz atarsanız daha çok fikir sahibi olursunuz, hem paniğiniz azalır bu konuda.

Sıkıntı yok. Çocuk trilingual büyüyebilir gayet de iyi olur. Çevremde çok örneği var bunun. Sadece herkes kendi dilinde ısrar etmeli ki iyice otursun. bu kadar.

tüm cevapları okudum ve ekliyorum. doktoru salla sen şimdi, lingustic klinikler var, bulunduğunuz yer neresi bilmiyorum ama ülkede mutlaka vardır birkaç tane. onlardan birine gidin, derdinizi anlatın. size şunu söyleyecekler; çocukla her ebeveyn kendi dilini konuşsun. ebeveynler konuşurken ise ortak dillerini konuşsunlar. bu şekilde çocuk 3 dile de hakim bir şekilde büyüyecektir. bazen farklı kelimeler ya da yapılar kullanma durumu ile karşılaşabilirsiniz, o da doğaldır. panik olmayın.

dilbilimci ile mutlaka görüşün. size seve seve yardım edeceklerdir, hatta sizden araştırmalarına yardımcı olmanızı bile isteyebilirler.

ben de bir ornek vereyim, baba dutch, anne turk, kari-koca ingilizce anlasiyorlar. cocuk anneyle turkce konusuyor, babayla dutch konusuyor, anne-baba-cocuk muhabbet ediyorlarsa ingilizce konusuyorlar.
burada onemli olan ebeveynlerin tavri, dutch baba diyor ki "oglan bana "baba" derse donup bakmiyorum, boylece "baba" kelimesinin benimle knustugu dile ait olmadigini anliyor, bu sefer "papa" diyor ve ben donup bakiyorum"
ayni sekilde ucu bir arada ingilizce konusurken cocuk annesine donup turkce bir sey soylediginde, anne cocugun sorusunu ingilizce tekrar edip cevabini oyle veriyor.
3 dil boyle ogrenildikten sonra yasayacaginiz ulkede oyun gruplari vs'ye giderek de o ulkede konusulan dili kolayca ogrenecektir.

Keep cold. Serve on ice. (Şişesinin üzerinde yazar.)
Likörleri açtıktan sonra 6 ay kadar ışık almayan ortamda rahatça saklayabilirsiniz. Ancak zamanla aroması azalacaktır.

Buzluğa koyun Jager'i. Buzluktan çıkarıp tüketirsiniz. Jager buzlukta donmaz aksine çok soğuk ortamda saklanması iyidir. Ben 6 aydan sonra da içmiştim bir şey olmamıştı ama günde bir shot olarak.

Geçen yaz yazlıkta açtığımız jageri yaz bitiminde dolapta unutmuşuz. bu yaz yazlığa gidince açtık baktık hiçbir değişiklik yoktu. afiyetle devam ettik. rahat ol yani.

geç kaldın.

senden daha çok popülerlik sağlayacak birini bulmuştur.

kişiliği oturmamış, üniversiteye gelince ne oldum delisine dönmüş bir zavallı olması kuvvetle muhtemel.

bence kizin degil benim derdim ne diye sormalisin. kiz her gordugunde yanina gelmis, arkadaslariyla tanistirmis, numarani almis falan sonra sen gidip kizin yani bosken onune oturmussun..

bxgx +1

şakacı bir dille. aslında seni hiç sklmyrm ama hani derdin varmış gibi geldi bana tribinde bir mesaj at. ya da direk ara. ben olsam çoktan aramıştım :)) ha arayınca başarıya ulaşıyor musun? hayır. ama yine de böyle içimde kurmazdım. dediğim gibi şakacı bir dille bir yokla sen kızı.

hala geç değil ama artık bir zahmet git yanına otur ya da konuş. suç ondan çok sende. karşıdan bekleme işini abartmışsın biraz. o kadar pasif kalma.

kız bir sürü adım atmış, sen hala adım beklerim diyorsun. bi de sallamıyorsun. kimsin ki sen :)

önüne oturmak ne la hala gülüyorum

mad mendeki teyzeye benziyor ama cok ince bu du bakiim

sayende guzel bir tur attim birkac porno sitesinde. rusca bilen birine asagidaki sayfayi gosterirsen bulur ismini ordan:

liveangarsk.ru

amazing redhead değil mi bu?

mad men deki degil gögüsleri fazla kücük:)

çat pat rusça biliyorum orada da adı yazmıyor :(

anna voloshina imiş kanka. www.photosight.ru

whatboyswant.com


surada istedigini sorarsin.

suicidal girl miydi neydi bu. orjinali esmer ama

ne alaka. herkes bana hakaret etti

niye kıralım birbirimizi.amaç eğlenmekti ve çok eğlendik.kimseyi kırmadan.

sen gelme ulan @glori.

şaka yapıyorum, senin duyurunu görmedim.

hepimiz kardeşiz bu kavga ne diye.

Ben fark ettim, soyle yapiyorlar bir de, dikkat cekmeye calisan, kendini begenmis olanlari da yerle bir ediyorlar

Seviyorum sizi +1

kötü yorumlar elbette yazıldı ama genel olarak eğlenildi güzel muhabbet döndü

elit ortam farkı

kesinlikle kötü şeyler yoktu benimde çok hoşuma gitti gel gör ki ben yinede cesaret edemedim.. bişeye bakmaya girmiştim kaç saat oldu çıkamadım.

seviyorum lan sizi +1

Zeka seviyemiz tavan

ben duyuru insanına güvendiğim için caps verdim. akıllı uslu insanlarız canım hepimiz. gülelim eğlenelim köşesi oldu bu da :)

liseliler uyuyor artık

ekşibitiondaki teşhirlerin altına gelen yorumları düşününce burası o kadar saf o kadar temiz kalıyor ki. cansınız gençler cansınız.

Seviyorum sizi +1

ben de içime incici kaçmış yorumlarımdan kırılmadığınızı umuyorum. hepiniz çok şeker insanlarsınız.

benim yerin dibine geçirdiklerim için arama çalışmaları sona mı erdi lan yoksa? gelene vurdum, gidene vurdum. on beş kişiye saldırdım.

ben de cok sevıyorum sızı herkes cok ıyı burda :(

fur elise ve ode to joy. nokia melodisiydi

Şampiyonlar ligi melodisi - Zadok the Priest

Reklam müzikleri olarak Carmina Burana - O Fortuna
Handel - Sarabande

Çizgi Film müziği olarak Rossini - William Tell Ouverture

Her seyden once yasal izninizin olmasi gerekiyor.

4- başkalarına söylememen gerek öncelikle.

baldur +1

deredeki altınları ayıklamak için yasal izne gerek yok! sadece makine teknolojisi kullanmak sanırım izine bağlı!

biz bu hizmeti veriyoruz. yüzde 70lık ortaklıkla duyuru altıncılık

Yasal izne falan gerek yok. Tabi makineyle falan sökmeye çalışmayacaksan. Kuyumcu bir tanıdığın vardır diye umuyorum. Kuyumcu bir tanıdığın varsa eğer (satışçı değil atölyeci) topraktan çıkardığını suda karıştır mümkün olduğunca çamuru çıkar ve tanıdığına ver ramatçıya gitsin. ramatçılar atölyelerde yere dökülen pislikleri toplayıp eriten kişilerdir. atölyelerde altın delinirken tozları yere dökülür, bunlar ramatlıkla toplanıp ramatçılara gönderilir, ocakta ateşe verildiğinde altın kirden ayrılır. o altını alsın sonra da altın çarşılarında bunun ticaretini yapan dükkanlar var. mesela kapalıçarşıda var. genelde referans vasıtasıyla yapıyorlar bu ticareti. orada o altın bozdurulur.

1) sarraf olmasın o? kitapçılar altından diğer insanlar kadar anlar çünkü.
2) satabilirsin ama kuyumcular almaz. istanbul altın rafinerisine sorman lazım.
4) eski altın arayıcılarının yaptıklarından farklı olarak ilk önce o altının kaynağının bulunması, o bölgenin madencilik, çevre v.b. raporlarının hazırlanması, maden ruhsatının alınması, arazinin mülk sorunlarının çözülmesi gibi bir çok süreçten sonra modern kazı araçları gerekir. madenin cinsine göre exkavatörden pnömatik çekice kadar çok çeşitli araçlar yani. bir de konuya hakim jeolog ve maden mühendisi.
bunlarla uğraşama dersen bir elek, çizme v.b. ile dere kenarına gidip kum elemeye başlayabilirsin.

bi anlık gaza gelmeyin.

pirit bulmuş da olabilirsiniz. xrd analizi yaptırabilirsiniz çok basit olarak bir üniversiteye gidip. icp, xrf, gdoes vb bir sürü analiz de cabasıdır da en kolay ve ucuz xrd de çıkar.

en.wikipedia.org

güzel kardeşim hevesini kırmak gibi olmasın ama 2013 yılında dünyanın hiçbir yerinde altın denen nane sarı sarı çıkmıyor kaynağından, koca koca kaya kütlelerinden ayrıştırılarak gramlar çıkıyor. altın cevheri de zaten öyle kuyumcudaki gibi sarı sarı parlamıyor. google a sor istersen.

bazı kuyumcularda elde taşınabilir xrf cihazı da oluyor, sahte bilezik kolye künye vb. anlamak için taşıyorlar. kuyumcularda ya da elle taşınabilir xrf cihazı olan yerlerde baktırabilirsiniz.

örneğin, istanbul imes'teki kosgeb'de bu dediğim cihazdan var. madenin ne olduğunu söyler.

rusça en fazla harfleri öğrenirsin. glagolları ayrı dert padejleri ayrı dert. türkçe dil mantığına ters pek çok şey var. yani aynı andan ikisini alırsan çorba olur. hola yerine privet der kalırsın :)

ben bir ara hem ispanyolca hem fransizca aldim. evde italyanca isyerinde ingilizce konusuluyordu, su an ingilizceyle devam ediyorum.
birine odaklanman daha faydali olur.

Rusça consent alabilmen için bi taraflarını yırtman gerekiyor yalnız.

Bence al iyi gider. Ben tek dönemde rus 101, ger 412 ve fr301 aldım. olabiliyor yani. ama programın çok yoğun olacak.

iki dil birlikte gider. ama bunlar farklı dil aileleri ondan gider. mesela fr102 ile spa 101 aynı anda almıştım olmadı. sınavlarda dilleri karıştırmıştım ikisini de dd ile geçtim. rusça bu arada çok kolay 101 bizim okulda. zorlanmazsın. rusça hocası da çakışma varsa programı istiyor yoklamayı ona göre problem etmiyor. tavsiyem şimdiden al.

Spa 202 ile beraber rus 101 i almistim. Ayni anda chin101 i de aldim ama add dropta biraktim. Rus101 baya kek.

Bakırköy Yeşilköy Florya K.M.Paşa Çapa dolmuşlarını falan soruyorsan tünele girmiyorlar. Tünelin üzerine çıkıp u dönüşü yaparak Tarlabaşı bulvarından iniyorlar. Dolmuş durakları eski yerlerine döndü bu arada.

Alamazsın. Dersi ekleyemezsin bile. COnsent falan istersin belki ama yüksek ihtimalle de advisor kabul etmez.

hss genelde ae yardırıyorlar. ae 221 en standartı. ae 204 falan varsa o da olabilir. bunlar ucuz yollu dediğimiz, az uğraştırıp da yüksek not getirtebilecek dersler.

sohbet ediyorlar genelde. buraya ne ile geldin? trafik nasıldı? tarzı havadan sudan sohbet ediyorlar. rahatlığını dili ne kadar doğal kullandığına bakıyorlar. en azından ben bunlarla karşılaştım.

Bir dönem görüşme için bunlara bakmıştım. İrlanda şirketiydi. Sormuşlardı bazılarını, uluslarası standart sanırım her yerde aynı sorular
jobsearch.about.com

what is your motivation? ya da what motivates you the most?
can you please tell us about your educational background?
why do you want to work in this sector?
which position fits you the most?
what kind of managers would you like to work with?
are you a team player?

bi alman firmasından böyle sorular almıştım. cevapları aynı zamanda örnekler ile de desteklemeniz bekleniyor.

ek: bir de dünya markasıyım diye geçinip karşınıza ingilizce bilmeyen ik uzmanı oturtan firmalar var. onların sorduğu iki soru da şuydu;
what do you know about this company?
what are your hobbies?

Please describe a time when you had to overcome differences and resistances to bring groups of people together to achieve a common purpose. What did you do?

Please tell us briefly about 2 times in your life when you have had to stretch yourself to meet a new situation or higher standards? What did you do ? How did you do?

Please describe a time when you saw an opportunity to really make a difference for the future of a group, an activity or yourself. What did you do ?

Tell us about a demanding assignment or activity that you have had to plan and put into action? What did you do and what was the outcome?

Bir de yukarda sorulmuş "are you a team player?" diye. Bunun gibi birkaç soru daha soruyorlar işte "duygusal mısın? çalışkan mısın? dakik misin? paylaşımcı mısın? kulak verir misin? ikazcı mısın? tatlı dilli misin?" falan filan gibi de sorum why diyorlar her birine üst üste.

şu yola başvursan daha net olur:

Tchibo hakkındaki her türlü sorunuz, öneriniz ve eleştiriniz için haftanın her günü 09:00-19:00 saatleri arasında 444 2 826 no'lu Müşteri Hizmetleri Hattımızı arayabilir, [email protected] adresine e- posta gönderebilirsiniz.

Ataşehir'deki adres doğru.

www.yellowpages.com.tr

Yahudilere ait bilmem ne demişti dayım ama bence uydurmuştu, ben de merak ederim hep. Hani kiremit rengine benziyor rengi evin. Bilemedim.

Oha aynisini sordum bugun. Turda bilen de yoktu.

adı zeki paşa yalısı olması lazım.

tr.wikipedia.org

Bugün Baştımar ailesine aittir yazıyor ama doğru mu bilemedim.

fotoanaliz.hurriyet.com.tr

bu ev ısınmaz bee. şakdfnsgn ne doğalgaz faturası gelir buna biliyon mu :/ 250 trilyonmuş bu arada..

Var. Kuzey kampüsün yan kapısından giriliyor. Öğrenciler de kullanabiliyor. Okulun 2. haftasından itibaren ücretli olur.

aşağı yukarı kafalarına göre yapıyorlar bu işi. vw rüzgar ve rüzgarla ilgili şeyleri kullanıyor mesela, passat da tek yönlü esen rüzgar demek. golf gulf stream'den geliyor. cls: Coupé Light Sport sonrasında gelen rakamlar motor hacmi. 3 serinin adı, 20 motor hacmi. TT: Tourist Trophies. 30lu yıllarda ingiliz adalarında düzenlenen bir yarış.

bunlar hep google.

BMW için ilk rakam kasa tipi devamı motor hacmi. Mesela 3 kasa 2000cc 320, 5 kasa 2500cc 525 gibi. Bir de BMW kasaların versiyonları var E34 E39 gibi. Bunu da ekleyince tamam oluyor. 525 E34 gibi.

Mercedeslerde de harf sınıfı rakam kasayı belirtir. Mesele E-Class Executive, C-Class Compact Executive gibi. E190 190'ın executive modeli C190 biraz daha spor compact Executive modeli. Bir de W'li kasa kodları var W114 gibi onlara benim de kafam basmıyor.

ben soruyu anlamadım. isimleri soruyorsanız, isim olanlar zaten isim. bu da hayatımda kurduğum en komik cümle olabilir. isim yani, bir dilde bir anlamı var hepsinin. tt, cc, cls, slk, gti, vts, bunlar da kısaltma. hemen hemen hepsinin bir açılımı ve dolayısıyla anlamı var.

anlamadım neyi sorguladığınızı. ne yapabilir yani üretici, ya bir isim verecek, ya harf koyacak, ya numara koyacak, ya da hem harf hem numara. neyi simgeliyorlar? üretici neyi istiyorsa onu simgeliyorlar. arabanın sınıfı neyse onu simgeliyorlar. yüklenmek istenen imaj neyse onu simgeliyorlar.

bence yeterince açık bir soru. hem teknik olarak hem anlamsal olarak soruyorum. mesela yüklenmek istenen imaj nedir? bir mercedes c-e-s serileri neye göre birbirinden ayrılıyor? bunun teknik olarak cevabı lazım ve ardından da bunların adı neden c? neden e? neden s? gibi. aynısı passat zart zurt için de geçerli.

peki o halde dilim döndüğünce cevap vermeye çalışayım. otomobiller farklı segmentlere ayrılır. bu segmentler arasında donanım, motor seçenekleri, üretim maliyeti, satış fiyatı ve dolayısıyla hedef kitlesi gibi farklılıklar olur. sınıflandırmada en temel değişken, haliyle araçların boyutlarıdır. boyut olarak en küçükler a segmentine girer. standart olmamakla birlikte mini, supermini, city car, microcar gibi isimlendirmeleri de var bu sınıfın. vw lupo, renault twingo, ford ka, fiat 500, piyasaya yeni çıkacak olan opel adam gibi araçlar bu sınıftadır örneğin. bir üst segment ise boyutları bir miktar daha büyük olan araçların dahil olduğu b-segmenttir. bu sınıfa küçük sınıf da denir. yine aynı markalardan gidersek vw polo, renault clio, ford fiesta, opel corsa, fiat grande punto (veya eski punto ve hatta palio) bu sınıftadır. bunun bir üstü c-segment, diğer adıyla kompakt sınıf. alt-orta sınıf da denirdi eskiden. vw golf, renault megane/fluence, ford focus, opel astra vs. bu sınıftadır. bir üst d-segment, diğer adıyla orta sınıf. vw passat, renault laguna, ford mondeo, opel insignia (veya eski vectra) bu sınıfta. ayrıca bmw 3 serisi mercedes c sınıfı ve audi a4 de bu sınıfta. tabi bunlar premium markalar oldukları için atıyorum bir audi a4'le renault laguna aynı sınıfta olmalarına rağmen direk rakip değiller. bunun bir üstü e-segment, diğer adıyla üst sınıf veya üst-orta sınıf. bmw 5 serisi, mercedes e sınıfı, audi a6 gibi araçlar da bu sınıfta. bunun da bir üstü f-segment. üst sınıf veya lüks sınıf da denir. burada da tahmin edebileceğin gibi bmw 7, merc s, audi a8 gibi aletler var. bu bahsettiğim segmentasyon avrupa kökenli, abd'deki sınıf tanımları daha farklı. senin burada orta sınıf dediğin orada entry-level oluyor mesela. senin üst sınıfın oranın mid-size'ı oluyor vs. bunlara ek olarak suv, mpv, gt, sports car, supercar vb. yine çok net standardı olmayan sınıflar var.

isimlendirme olayının da uluslararası bir standardı yok. soruyu anlamama sebebim bu zaten, bu soruların kesin bir cevabı yok. passat'ın adı niye passat diye soruyorsan, bunun herhangi bir cevabı yok. 1973'ten beri adı passat arabanın. ha en basitinden şu var, volkswagen'sin, üst sınıf araç üreteceksin, 5 metre arabanın ismini lupo, polo, ne bileyim puca muca coco falan koyar mısın? koymazsın. phaeton koyarsın. olayın imaj kısmı bu. bunun yanında başarılı olmuş, ekol haline gelmiş, belli bir satış standardı yakalamış araçların ismini kolay kolay değiştirmez üreticiler. corolla mesela, neredeyse 50 yıldır adı corolla arabanın. çünkü gelmiş geçmiş en çok satan otomobillerden biri.

merc özelinde de cevap vermeye çalışayım. ilk standartlaşan S-klasse (sonderklasse, special class) oldu. 60'lardan beri model gamının tepesindeki araçların isminde S vardı, sonra o sınıfın ismi haline geldi. o dönemler enjeksiyonlu modellerin isminin sonuna E gelirdi. 220E, 280E gibi. sonradan bu da sınıf ismi olarak standartlaştı, S-klasse'ın altına E-klasse olarak yerleşti. 80'lerin başından 90'ların ortalarına kadar E-klasse'ın altına konumlanmış olan orta sınıf 190E (buna da E-klasse'lar 200E'den başladığı için 190E dediler büyük ihtimalle) vardı. sonraki jenerasyonda bu sınıfa da C-klasse dediler. neden C? çünkü E'den küçük olması lazım. sonra da kompakt sınıf temsilcisine A-klasse dediler aynı mantıkla. yıllar geçtikçe model gamındaki araçlar sınıf olarak birbirinden daha net ayrılmaya başladı, dolayısıyla markalar isimlendirmeleri daha net standartlara bağladılar. atıyorum 60'larda 4 silindirli 6 silindirli diye ayrılan merc modelleri yıllar geçtikçe C sınıfı, E sınıfı S sınıfı diye ayrılma durumda kaldı. çünkü model gamı genişledi.

güncel olarak premium üçlünün modelleri sınıf olarak küçükten büyüğe bu şekilde gider. 1-series, 3-series, 5-series, 7-series. A-klasse, C-klasse, E-klasse, S-klasse. A1, A3, A4, A6, A8 vs.

ilgi alanım olunca uzattıkça uzatmışım, kusura bakma :)

yeterli puanı, sanıyorum 65ti, aldıysanız koşulu sağlamışsınızdır. girmenie gerek yok. daha yüksek puan alırım diyorsanız belki başvurunuzda dikakte daha çok alınmanızda işe yarayabilir ama açıkçası ona dikkat ediliyor mu, ben inanmıyorum. elbette teoride yüksek bir puanın faydası olur fakat pratikte o kadar da olmuyor. mülakat komisyonunu yüksek lisans yapma isteğinize iknanınız daha önemli.

geçen sene üds'min vadesi dolduğundan, ingilizce koşulunu sağladığımı göstereceğime dair bir belgem yoktu. mülakata girdim, alındım. herhangi bir yeterlilik beyanım olmamasına rağmen -ki çoğu arkadaşım da aynı şekildeydi- alındığıma göre dil puanının bir getirisinin olmadığı açık değil mi?
kaydolduktan sonraki 1 sene içinde koşulu sağlamamızı istediler. itünün sınavı olur, üds olur, kpds olur, toefl olur. koşulu sağlamadan ders alamıyorsun sadece. dönem başlamadan evvel 2 kez açılan itünün sınavı var. onlardan birine girdim, aldım puanı, dönemde de derslerimi aldım, öyle gidiyor işte...

aldım da versem bari ya, höff...

Sınava girme zorunluluğunuz yok. Ayriyeten sınava girip isterseniz en yüksek notu alın, başvurunuzun daha çok dikkate alınmasında da işe yaramıyormuş. Sadece pass veya fail durumuna bakıyorlarmış. İtü'nün sitesinde öyle yazıyordu.

Sık sorulan sorulardaymış hatta bu:

Yabancı dil yeterlik belgesindeki başarı notu, öğrenci seçiminizde etkili bir ölçüt müdür? Yoksa salt dil yeterliliği olarak mı değerlendiriyorsunuz?

Yabancı dil yeterlilik sınırlarını aşmış olmak, derslere başlayabilmek için gerek koşuldur. Öğrenci seçimi sırasında dikkate alınmaz. Yabancı dil notunuz yeterli ise not yükseltmek için ek sınavlara girmenize gerek yoktur.

2010'da gitmiştim, herkes Esad'a tapıyordu. Hatta suriye'nin atatürk'ü diyorlardı.
"herkes"den kasıt, görüştüğümüz herkes elbette.

Bu "arap baharı" denen süreçte diğer milletlerde hep sivil kesim kıvılcım yeri oldu. Sonrasında her ne kadar "nato desteğiyle" hükümetler indirildiyse de bir sivil baş kaldırmadan söz etmek mümkündü.

Bu sivil muhalefeti tek göremediğimiz yer Suriye. Bir anda askerden devşirme, farklı milletlerden insanlar muhalefet adı altında "ordu" kurdu. Diğer ülkelerde askeri işleri amerika destekli nato hallederken, Suriye'de bir anda Suriyeli olmayan insanlarla Suriye halkının muhalefeti üstlenildi. Bu da bu hareketin halktan destek almadığının bir kanıtı olabilir. Ben daha sivil uzantılı bir tek Esad karşıtı eylem duymadım. Kaldı ki Öso'nun kontrolü ele geçirdiği şehirler, hayalet şehirlere dönüşmüş durumda. Halk şehrini terkediyor.

Bir de şöyle bir durum var, eğer basında ve sosyal mecralarda "sağlıklı" bilgiye ulaşamıyorsanız, dünyadaki baba medya kuruluşlarının işi manipule ettiğini anlayabilirsiniz. Şahsı fikrim bilgilerin "sağlıksız" olmasını düşünmeniz de bu yüzden.

suriyeli arkadaşım var lubnana kaçtılar suriyenin ileri gelen ailelrindne varlıklı fabraikaları var..
esad icin allah belasını versin dyip aglıyor hergun skypta,diktator halkın sevgisi korkudan diyor...çok şerefsiz biriymiş..

@jamswety anlat anlat çok heyecanlı

Ben de 2010'da gittim. Halep'te kaldım. Ciddi bir Esad hayranlığı vardı. Hemen hemen tüm mağazaların, büfelerin, cafelerin vitrinlerinde Esad afişleri vardı. Ve bence baskı falan da yoktu. Benim gözlemlediğim kadarıyla ortam gayet huzurluydu.

adam diktatör tabi her yerde posteri olacak, aşırı bir sevgi varmış gibi göreceksiniz. ona bakarsanız başbakana oy veren kesim ülkenin yüzde 50si onu çok severler. 2 kişiden 1 i sever. ama sözlüğü falan açtınız mı tam tersidir. çoğunluğu arada kalmış bence. iki tarafında destekçileri var fakat esad destekçilerinin yani nusayrilerin kapasitesi belli. hafız esadın ve beşar esadın diktatör olduğunu bilmek için üstün bir bilgiye gerek yok.

metrobüsle beylikdüzü'ne kadar git. orada illa ki bi minibüs veya otobüs vardır. fabrikayı arayıp sorsana. onlar bilir.

güvenlikle konuştum yenibosna otobüs durağı'ndan hadımköy otobüslerine binin dedi. yenibosna otobüs durağı'na nasıl ulaşılır onu bilmiyorum. mesela metrobüs yenibosna çıkışına yakın mı?
oradan düzgün bir bilgi alsam buraya konuyu açmazdım zaten :)

Metrobüse bin. Beko durağında ineceksin. Durağın otobüslerde adı Beko, metrobüste adı Hadımköy. Metrobüsün sondan bir önceki durağı. Orda indikten sonra üstgeçitten karşıya geç otobüs durağında bekle Hadımköy otobüsüne bin. Şöföre Abdi İbrahim fabrikası dediğinde zaten önünde indirir. Mercedes-Benz bayisinden sonraki durak sanırım. Dediğim gibi yaparsan otobüs 15 dk sürüyor. Metrobüs de Söğütlüçeşme'den Hadımköy'e kadar 85 dk civarında tutuyor. Ona göre kendini ayarla.

Restorasyon diyordu üzerinde bir ara. Ama sülalemden duyduğuma göre kapatmış aslında.

breaking bad

otesi yok

Şayet uzay da seviyorsan "Battlestar Galactica"

doctor who + battlestar galactica

revolution'un konusu çok hoşuma gitti ama sözlüktekiler hiç beğenmemiş? Nasıldır?

revolution çok boktan. fringe de sonradan boka sardı. jj denen ibneye hiç bulaşma bence.

edit: bulaşmışsın bile çoktan.. zararın neresinden dönsen kardır.

Eğlenceli ama konu olarak derin değil: Californication
Biraz yavaş ama konu olarak çoook derin: Six Feet Under

söylenmiş ama battlestar galactica tam istediğin bilim kurgu

fringe denildiği gibi başlarda sarar sonra sıkabilir
edit: fringe zaten izlemişin pardon

bunlar dışında önerim rome iyidir hem kısa sürdü
stargate var bilim kurgu. çok uzun dersen sadece universe olanı izleyebilirsin
nip/tuck a bi bakabilirsin
ayrıca Six Feet Under+1 derim

Pek bilimkurgu sayilmaz ama izlemediyseniz house md. mutlaka izlemelisiniz.

Ayrica sherlock holmes´un dizi versiyonu da cok guzelmis diye duydum.Daha izlemeye baslamadim ama izleyen herkes cok begeniyor.Zaten bolum sayilari da azmis,film tadinda izlenilebilir.

(bkz: person of interest)

revolution'dan koşarak uzaklaş. harika bir konu iğrenç oyunculuk ve saçma sapan bir hikaye ile bok edilmiş affedersin. izledikçe sinirleniyorum, bıraktım artık.

(bkz: the 4400) 4. sezonun sonunda iptal edildi ancak yine de iş görür bir final yaptı diye düşünüyorum. özellikle lost'un planlı finaliyle karşılaştıracak olursak.

www.imdb.com

breaking bad+1
battlestar galactica+1
doctor who+1

ama hepsinden iyisi Supernatural

six feet under +1
ve kimse yazmamış ama izlemen kesinlikle şart: spartacus

Bates Motel' e başladım güzel.

supernatural'ı ilk sezon 20. bölüme kadar izledim hiç hoşuma gitmedi.

battlestar galactica +1 +1 +1 ...
Asla pişman olmazsın, aynı dizileri izledim, izliyorum; ve izlediklerim arasında en sevdiğim battlestar galacticaydı.net

doctor who +1
battlestar galactica +1
supernatural +1000 (ama sevmemişsin)

cloud atlas?

paramparça aşklar ve köpekler

Mr. Nobody
The Fountain
Identity
Interstate 60
Donnie Darko
Amores Perros (Bunun hikayesi öyle çok acayip değil ama galiba farklı hikayeler birbiriyle çakışıyordu)
2001: A Space Odyssey farklı bir kurguya sahiptir
Memento
Equilibrium
Moon
The Man From Earth yine farklı bir kurgu
The Usual Suspects var.
The Fall iki farklı hikaye zamanı olarak biraz dediğine uyuyor.
Vanilla Skyda da zaman kavramı biraz karışıyor.

Onun dışında Waking Life, Naked, Dark City gibi filmlerin de gideri var farklı kurgu olarak.

memento

Elephant

adoramereku'nun saydıkları da gayet iyidir

farklı bi hikaye mi arıyorsun?

www.youtube.com

life in a day

Babel www.imdb.com
Love Actually www.imdb.com

loft.

senin dediğin türde olmasa da çok sağlam kurgusu vardır. orijinalini izle ama mümkünse.

anlat istanbul

türev.
the game.

four rooms

Vantage point

Aradığın film 11:14

minseries var pilot bölümler. film gibidir. ardından s1e1 başlıyor.

bu da izleme sırası:

* Battlestar Galactica Miniseries
* Battlestar Galactica Season 1
* Battlestar Galactica Season 2
* Battlestar Galactica The Resistance 10 Webisodes
* Battlestar Galactica Season 3
* Battlestar Galactica Razor Flashback Webisodes
* Battlestar Galactica Razor
* Battlestar Galactica Season 4 EP 1 to 10
* Battlestar Galactica The Face of the Enemy Webisodes
* Battlestar Galactica Season 4 EP 11 to 21
* Battlestar Galactica The Plan
* Caprica
* Blood and Chrome

iki bölüm halinde mini seri (mini series) var onları indirceksin.

yok mudur nette falan.bi link atın piemden

elgar - çello konçertosu

Chopin gardaşım.

www.youtube.com

mesela. Onun dışında şimdi zamanım yok ki tek tek koyayım :/

nocturne.ü unutmayalım

www.youtube.com

vivaldi dört mevsim

www.youtube.com

www.youtube.com

Chopin dinle.

www.youtube.com

Manuel de Falla - El Amor Brujo

Maria Callas - 100 Best Classics albümü - CD6 Dramatic Heroines
Detay:

Giordano - andrea chenier
cilea - adriana lecouvreur
mascacgni - cavalleria rusticana
leoncavallo - pagliacci
boito - mefistofele
catalani - la wally
cherubini - medea
spontini - la vestale
gluck - iphigenie en tauride
mozart - don giovanni
massenet - le cid
ponchielli - la gioconda
verdi - un ballo in maschera - don carlo

www.youtube.com Mendelssohn mi minör keman konçertosu
erik satie olabilir, uslubu sert değil ama hüzünlü ve güzel :)
eleni karaindrou da sert üsluplu değil ama hüzünlü (klasik değil de contemporary klasik) www.youtube.com

senelik diye biliyorum. öğrenci stickerı pahalıdır, bulabiliyosan hoca stickerı bul.

Senelik mi dönemlik mi emin değilim. Yanlış hatırlamıyorsam dönemlik 280di en son.
Nereden alındığını yazmamışım: Rektörlükteki Öğrenci İşleri.

Dönemlik. Hatırlamamakla birlikte de kol gibiydi. Emin değilim ama sanki 400 civarıydı.

=düşeyara(

formülü işini görecek.

@ben smyrna

vlookup işimi görmüyor bildiğim kadarıyla. çünkü 3. sütundaki hücreye en basitinden yazdırılacak formülde belli bir yüzde de ekletmek istiyoruz.

C1'e:

=IF(A1="a",B1,B1*1.05)

windows ayarlarına göre ,'ü ; yapman gerekebilir.

1- taksim otobüsüne atlarsın. taksimden de 559c hisarüstü otobüsüne binersin önünde inersin.

2- cevizlibağa tramvayla geçersin. metrobüse biner zincirlikuyuda inersin. ordan 559c ya da 43r hisarüstü otobüslerine binersin.

3- şişhaneye kadar gidersin. ordan metroya atlarsın leventte inersin. leventten de 43r, 559c, 59r, 125 hisarüstü otobüslerinde herhangi birine binip genpa önünde inebilirsin.

zaten söyleniyor diye biliyorum, sana göre saat 3, bana göre saat 3, gibi.

iyi de capsteki kırmızı kafaya göre saat 3 yönü neresi tam olarak? kırmızı kafanın sağında oturan mı saat 3 yönü?

tek kişiye sesleniyorsan o kişiye göre saat yönünü söylersin. eğer birkaç kişiye hitap edeceksen o zaman "bana göre saat x yönü" demen gerekir.

anlattığın kişiye göre belirlemen lazım yönleri. kafa kafa olmamış ki...:D kırmızı kafaya göre saat üç yönü (eğer kafası masaya dönüküse) yukarıda oturan oluyor işte.

Kırmızı kafa saat 3 yönüne bak deyince, kendi sağını tarif ediyor aslında.

Yere paralel bir saat olduğunu düşünün. söyleyen kişi de saatin tam ortasında duruyor ve yüzü 12'ye dönük.

Saat ile yön tarif etmek çok basittir. Şöyle ki: yön tarifini veren kişi kendi konumunu baz alarak tarifi söyler, dinleyenler de söyleyenin konumuna göre algılar.

yani tarifi siz söylüyorsanız: saat 12 yönü tam karşınız, saat 1-2 yönü kuzeydoğunuz, saat 3 yönü doğu'nuz, saat 4-5 güney batı'nız.. vs vs diye gider...

kişinin yönüne bağlı.

i.imgur.com

nereye doğru dönüksen ona göre söylenir. saat 3 sağın saat 9 solundur. aralarda kullanılır. saat 2 falan sağ çaprazın oluyor yani