duyduğum kadarıyla 30 eylül şubelere başvurmak için son gündü bu dönem için ama 25-26 ekime kadar ankarada dilekçe verilirse ki heralde genelkurmaya dır bu, asker olunabiliyormuş.

eger zaten kacak durumunda ve bir onceki celpten raporla yirtmissan askerlik celbin hemen sonrakinedir. yani dilekce vermene gerek yok muhtemelen zaten askeriye bekliyor seni:)

hocam normal başvuru için tarih 1Ağustos-30 Eylül idi zaten nerden mi biliyorum ben de başvuru yaptım da ondan şubeyi aradım kasımın sonuna kadar bir başvuru işlemi daha varmış aralıkta kesin askersiniz dediler,biz de kontağı kapadık kendimizi beklemeye orda görüşürüz artık hocam

(bkz: kurk mantolu madonna)

i never promised you a rose garden (sana gul bahcesi vaad etmedim.)

eskiden olsa bu kitabin adini buraya yazmazdim, cunku dunyada ne kadar az kisi bilirse o kadar bana ozel olur diye dusunurdum. Deborah delidir, niceleri denemistir onu kendi dunyasindan cikartmayi ama kimse basaramamistir, bir doktor basaracagini anlayinca ona bunu isteyip istemedigini sorar. isin sonunda ise "sana gul bahcesi vaadetmedim" der..

(bkz: kemalettin tuğcu)

(bkz: gazap üzümleri)

(bkz: silahlara veda)

piedra irmaginin kiyisinda oturdum agladim. bogdu beni bogdu.

gülden kale'nin yazdığını yazacaktım: gazap üzümleri +1
bari bunu yazayım:
(bkz: anayurt oteli)

gazap uzumleri +2. verem eder adami.

Gazap üzümleri +3 buradan. Gerçi öbür Steinbeck'lerin de arda kalır yanı yok.

Bir de Turin Turambar olayı vardır ki, of anam of diyorum başka bir şey diyemiyorum.

gecenin sonuna yolculuk ya da kinyas ve kayra

kinyas ve kayra diyecektim ben de.

kara kitap'da eklenebilir. okudugum en karamsar kitaplardan.

kumarbaz- dostoyevski
ezilenler- dostoyevski
ölesiye yaşamak- erich maria remarque

(bkz: başucumda müzik)

Tolkien - Hurin'in Çocukları.

Edit: Sui de önermiş zaten Turin'in hikayesini.

1984

açlık - knut hamsen

hatta seneye ramazanda filan okuyup etkisini katlayabilirsin.

stefan zweig - amok kosucusu

Bir de aklıma gelmişken, kitabın yanına Yaprak Dökümü ve Menekşe ile Halil dizilerini izleyebilirsin, acı kasvet tam olur memleket işte o zaman.

Okurken ulan bu kadar da olmaz b.kunu çıkartmışlar böyle hayat mı olur demeden ağır ağır acı çekmek uzun süre etkisinden kurtulmadan yaşamak istiyorsan kinyas ve kayra tam aradığın kitap olur.
yine hakan günday'ın piç'ini de tavsiye ederim.

tutunamayanlar - oğuz atay

HALİL CİBRAN kitaplarını okuyabilirsin,özellikle ERMİŞ tabi oradaki acıları görmek senin gözüne kulağına kalmış

Eski bir dini kitap ya da benzeri imiş abi. Yumuşatmalı falan olunca da hoşa gitti.

cevab veremedi başlığının 2. entrysi olayı açıklıyor, zaten want2die da örnek vermiş. sanırım bugün bir yazar bir başlığa bu şekilde bir bkz verdi ve olay çığ gibi büyüyüp ilerledi.

bir sürü çöp başlık açıldı, o yazarlara ne olacak merak ediyorum. sol frame in ebesini ele geçirdiler.

argadaşlar cevab verebilmişler sağolsunlar soruna..

bu furyanin olayi cevab veremedi basliginin 4. entrisidir -> #10622802

bir ayar kalibi olarak degil de ayar pekistirgeci olarak dusun. karsindakine ayar verdikten sonra takriben 5sn. icinde bir sey soylemezse bir "cevab veremedi," patlatarak keyfini pekistirebilirsin.

bu arada "cevab veremedi" bir zamanlar ihlas yayinlari & turkiye gazetesi'nin bedava mi dagitti nedir bilemedigim, ama bir sekilde tr'deki uc evden birine girmis bir dini kitaplar serisinin 300-400 sayfalik uyesidir.

Boku çıkana kadar bir hafta falan devam eder bu akım da.

neden bilmiyorum ama bence komik lan fsakljlkfsakl.cevab veremedi.dini tonlamak lazım tabi.cevabbbıı gibi aslkfjklas.

o bir meme

ilk olarak islamci gazetelerden birinin attigi yanilmiyorsam sezerle ilgili bir mansetinin basliginin altina girilmisti. sanirim ordan en begenilenlere girdi, sonra da patladi boyle...

"Cevab Veremedi", Hakikat Ltd. Şti. Yayınları tarafından 1995 yılında yayınlanmış bir kitabın adıdır. Zannedersem Türkiye Gazetesiyle birlikte dağıtılmıştı. Kitap bende mevcuttur. Harputlu İshak Efendi'nin "Dıya-ul Külûb" isimli eserinin Türkçeye çevrilmiş haliymiş, önsözünde yazdığına göre. Kitap, bazı Hristiyan papazlarının İslâmiyete karşı yönelttiği eleştirilere yanıt verme ve karşı sorular sorma üzerine yazıldığı için böyle bir isim seçmişler.İlk baskısı 1876 yılında İstanbul'da yapılmış. Böyleyken böyle yani.

bu yilin moda bkz.lerinden bu. ara ara boyle bir furya oluyor, populer oluyor ota boka bkz. olarak veriliyor. yanilmiyorsam baslik altinda da bunu soyleyen bir entry olmasi lazim...

aha da bu #11203966

yalniz komik laf gercekten de...

Zaman gece(karanlıkta) bir nehir gibi akıyor.

Yani türkçesi; Farkında ol(a)madan zaman uçup gidiyor.
Şöyle ki nehrin aktığını biliriz ama gecenin karanlığında ne kadar hızlı aktığını anlayamayız.

Ya da ben tamamen yamuluyor olabilirim ve şair de bayrağa seslenmiş* olabilir;)

şair burada bayrağa seslenmiş...çevirisini soruyorsan şöyle bir şey oluyor;

"zaman gecenin içinde bir ırmak gibi akar"

valla motomot çeviri yapmazsak şair "geceleri zaman su gibi akıp gidiyor" demek istemiş.

"a lot of water under the bridge" deyi$iyle ilintilidir..

erken boşalmadan bahsediyor olabilir. cümle içinde kullansak?

"zaman, gece karanlıkta akan bir nehir gibi akıyor"

yani akıyor ama göremiyorsun aktığını, ama biliyorsun...

gibi bi şeyler

Şairimizin gece hayatı baya hızlıymış...

ekşi duyuruya atabilirsin topu. senin soruna cevap verilmiş olması önemli değil, başkasının sorusuna verilen cevaptan da öğrenmiş olabilirsin.

daha önce burda sorulmuştu ve şu şekilde cevaplanmıştı denebilir. nick ve duyuru numarası hatırlanırsa daha faydalı olur tabe

ne olacak canım... basit şeyler bunlar... illa için rahat etsin istiyorsan başına "bana da buradaki bir arkadaş söylemişti" diye yazarsın olur biter... hem bilginin sahibi mi olur?

önce cevabı yazarsın, sonra "ben de şuradan öğrenmiştim" gibisinden duyuruya bkz verebilirsin. orada hem cevabı hem de diğer çözümleri görür, okur.
(tabi ekşi sözlük yazarı ise. okurlar her duyuruyu göremiyor.)

sordugun sorunun linkini vermek en dogrusu sanirim, ki zaten yapiliyor duyuru kullanicilari tarafindan...

duyuru hala duruyorsa ve modifiye etmeye gerek yoksa öyle yaparım zaten ama eksik söylemişim. örnek vereyim. dvd writer'ın dvd'yi 6-7 dakika diye gösterip 40 dakikada yazması probleminin pio mod'dan kaynaklandığını ve nasıl düzeltmem gerektiğini, comptrol arkadaşımız mesaj yoluyla açıkladı bana. mesaj atıp açıkladığı için duyurunun altında cevabı yok. şimdi aynı soruyu arkadan kaç kişi daha sordu. ben "comptrol anlattıydı şöyle yapılıyor" mu diyeyim, comptrol'ün cevap vermesini mi bekleyeyim? belki benden başkasına yardımcı olmak istemiyor, sadece bana yardımcı olmak istedi (niye olsun öyle bir şey ama hadi neyse) sonradan soran adama gıcığı var, ben onun nickini belirte belirte cevap verirsem istemediği bir durumla karşı karşıya kalabilecek, nick vermezsem ayıp olacak. karışık işler...

Sonuçta o da birilerinden öğreniyor, bilginin yayılışı böyle, her verdiğin cevaba şundan öğrendim diye yazmak garip olur, artık sen onu biliyorsundur, sen cevaplarsın.
Diye düşünüyorum.

bir bilgiyi öğrendikten sonra bu, sizin bilginiz olur. kimsenin tekelinde olmayan nadir şeylerden biri de bilgidir: ) ha çok çok gerekliyse kaynak gösterilir sadece.

kimsenin o derece haset sahibi olacağını sanmıyorum. bence önemli olan sorunun en kısa sürede cevaplanmasıdır. tabii bir harf=40 yıl kölelilik şeklinde ifade edilen "bilgi edindiğimiz kaynaklara duymamız gereken saygı" icabı isim anılırsa daha iyi olur. lakin "adını hatırlayamadığım biri" nin de kimseyi rahatsız etmemesi gerekir.

mesele istenmediği halde "büyüyün biraz" diye hayat dersi vermemek, ya da en temiz duygularla sevilen kız hakkında sorulan soruya "fuckbuddy yapardım" dememektir zannımca. (bkmz: taş atma etiği)

@cashkopat
ne dertliymişsin öyle. ama haklısın taş atma etiği de aynı ayar verme etiği gibi ayar alanın takip ettiğinden emin olduğunda ayar vermeyi gerektirir. böyle alakasız yerlerde kaçamak sokuşturmayı ben mahalle karıları gibi dedikodu yapmaya benzettim. kaçak güreşmeyelim bir derdimiz varsa yazarıyla muhatap olalım. gaza gelip dövmek falan isterseniz de adresim yerim yurdum belli (avustralya dermişim) o yüzden yakıştıramadım açıkçası. bir de aynı sözlük gibi burada hakaret etmedikten sonra istediğimi yazmak istiyorum. ne o yani yakın arkadaştan fuckbuddy olmaz mı? sen yapsan olmaz mıydı?

bir de ayar yiyip sorusunu silen arkadaşlar var bunlara ne yapmalı?

link sorununu cozmediyse yollayabilirim maille. ama yarina olur ancak, evde mp3ler..

2) e yataklı tren pahalı abi. konforlu bir yolculuk o. bildiğin otel gii bembeyaz çarşaflar, sana özel lavabo, pijamaları giyip yata yata evinde gibi seyahat ediyorsun. koltukta oturup ucuz seyahat edeyim, koltukta da uyurum dersen fatih ekspresi'ne anadolu ekspresi'ne bak. onlar da rahattır. aynı hızda giderler, otobüsten geniş koltukları vardır. rahat edersin. bir de yataklı kompartmanda 2 yatak var. yani sen tek başına gidersen ikisini birden almış oluyorsun. iki kişi gidersen yine uygun bir fiyata gelir (75 ytl.'ye 2 kişi yatarak seyahat iyi bir fiyat bence)

1) hızlı tren sadece ankara-eskişehir arasına inşa ediliyor şu an. hatta inşa tamamlandı bitti deneme seferleri yapılıyor şimdi. eskişehir-istanbul hattında bildiğim kadarıyla henüz bir çalışma yok. bu da arazinin oldukça engebeli olmasından kaynaklanıyor. ankara-eskişehir arası önümüzde sene hizmete girer diye düşünüyorum. ankara-istanbul için bence en erken 2010.

2) ankara expresi 9 saatte filan gider. 6-6,5 saatte giden üç tren var onlar da fatih, başkent ve cumhuriyet expresleri. hatta 23.30da kalkan fatih expresi 22.30da kalkan ankara expresini geçer bir yerlerde. ancak ankara expresinin konforu hiç bir ulaşım aracında yoktur. çok rahat kompartımanlarda uyuya uyuya gidersiniz. dilerseniz sabahları odanıza ücreti karşılığı kahvaltı bile getirirler. her kompartımandan minibar vardır, lavobo vardır. iki kişilik olduğu için fiyatı tuzludur. ucuza yatarak gitmek istiyorum derseniz fatih expresinin kuşetli vagonlarına bakabilirsiniz. ancak bunu pek tavsiye etmem açıkcası.

(bkz: kuşetli vagon)
(bkz: yataklı vagon)

(bkz: ankara ekspresi)

2) anadolu ekspresinin kusetli vagonlari da fiyat acisindan makuldur, tren de iyi ve rahattir.

www.turkhukuksitesi.com

Burası işe yarar belki...

yetkisi vardır elbette. orası sizin terasınız olduğu kadar apartmana da aittir. kat mülkiyeti kanunu'na göre apartmandan izin almanız gerekir. bir kişi bile olmaz derse yaptıramazsınız. hiç alakası olmayan arka cephnin en üst katının bile payı vardır orada. izin almadan yaptırırsanız iş mahkemeye falan da kalmaz. ihbar yapılırsa belediye zabıtaları ertesi gün dikilir kapıya.

yaptırmayı düşündüğünüz şey teras uzerinde strukturel bir yapilanma iceriyorsa (ki anladigim kadariyla iceriyor) belediyeye tadilat projesi vermeniz ve onay almanız gerek. eger yapmazsanız ve belediye gorevlilerince farkedilirse/veya sikayette bulunan olursa mahkemeye kadar gider bu durum.

therkes yaptiriyor olabilir ama kanuna gore binalarin gorunusleri uzerinde izinsiz degisiklik yapamazsiniz.

ne kadar saçmaymış hakkaten kanunlar. işin ilginç yanı demirler orada duruyor üstünü örtmek kalmıştı sadece.. bir tek üst komsu karıstı iste.. ben ust komsu olsam umrumda olmazdı böyle bi olay.. neyse. teşekkürler arkadaşlar. müstakil ev rulez.

ayrıca ilk linkteki olay yasal değil deniyor biz de evin mutfağını genişlettik balkona dogru ve salondaki balkonu yıktık kafamıza göre takıldık bişey olmadı henüz. buna da şükür o vakit.

aslında balkonda demirlerin durmasi da yasal degil, hala ispiyonlanma ihtimaliniz var:)

ben o yasanın değişitiğini okumuştum bir ara milliyette. eskiden oy birliği lazımdı şimdi ise oy çokluğu yetiyor diye.bir araştırın.

askerlik şubelerinde genelde üst katlarda "uzm. asal." sıfatlı insanlar var, onlara ulaşmaya çalışın. onlar biliyorlar genelde. askerler bilmiyor olabilir, sivil bir memura sorun ve kesin bilgi almak için üstüne üstüne gidin. kaç gündür araştırıyorum falan diyin. daraltın. öteki türlü ilgilenmiyorlar.

bu tür kurumlarda "ihtiyaç duyulan personel" gibi bir şekilde tanımlanıyor uzman yardımcıları ve uzmanlıklarını alana kadar askerlikleri tecil ediliyor. yalnız uzmanlığın 4,5 yılda alındığına emin misiniz? benim bildiğim bütün kurumlarda tez aşaması 3 yıla dahildir ve uzmanlık normal şartlarda toplam 3 yılda alınır. eğer tezde gecikme ya da dil sınavını geçememe nedeniyle süre uzamazsa kurum da 3 yıl erteler askerliği dolayısıyla.

aday memur statun kalkana kadardır o sure. yani baglı oldugun kurumun MSBye yazdıgı yazıda su tarihte adaylıgı kalkacak diye yazar, ama o adaylık suresi her kurumda farklı olabiliyor, ama genelde 1 yıldan fazla ertlemezler.

personel ihtiyacı dolayısıyla erteleme bildigim kadarıyla aday memurluktan farklı bir statu ve artık 1. ve 2. bolge illerde uygulanmıyor. yani dogu illerinde degilsen bundan faydalanamazsın muhtemelen. yinde de sen bir arastır, en iyi bilgiyi kurumundaki personel mudurlugunden alırsın

uzman yardımcısı olarak personel istihdam eden yerler en az 3 yıl erteleme yapar. en azından üst kurullar öyle, 657'ye tabi olan yerlerde de aynı bildiğim kadarıyla. sürenin asalet tasdikiyle alakası yok yani.

çift dalaklı bir arkadaşım vardı
12 yumurta kırıp yer üstüne kilometrelerce koşardı yorulmak bilmezdi

sportif aktiviteden hemen önce yemek yediysen dalak şişmesi denen şey olur. sağ taraftaydı diye hatırlıyorum ben. antrenmandan, yada iste yapacagin tempolu faaliyetten önceki yemegini 3 saat kadar once yersen olmaz bu durum.

yüzmede nasil bilmiyorum ama koşarken sol adımını attığında nefes verecek şekilde koşarsan etkisi azalıyor bu durumun...

bir arkadaş da orta okul yıllarımda sol tarafına elinle bastır geçer demişti bana.

@kibritsuyu: entrylerim üçtu gitti üstad, affedesin.

rejim yaparek göbek eritemezsin. ilk önce vücuda yayılmış yağlar, yani deriyle kas arasındakiler erir sonra göbek erir çünkü.

yürüyerek, koşarak, bisiklete binerek eritemezsin. bunlar baçak ve kalçadaki yağları eritir. (koşarken ya da yürürken göbeğe poşet bağlayıp sauna etkisi yaratanlar vardır ama sağlıksız bir olay)

mekik, yarım mekik çekerek, karna güp güp vuran titreşimli şeylerden kullanarak yani karna bir baskı yaparak eriteblirsin anca. mekik çekmeyi gözünde çok büyütmene gerek yok. bu sıcaklarda her gün duş alıyorsundur. duşa girmeden maksimum çekebildiğinin 2/3 si kadar 3 parti çeksen yeter de artar. yani en fazla 30 çekebiliyorsan 20x3 çekeceksin. aralarda 2 dakika dinlenip karnına masaj yaparak.

bir de senin o göbek sandığın şey mide olabilir. miden büyüdüğü için ufak bir göbek sana kocaman geliyordur. böylebir durumda yediğin yemek miktarını aynı tutup öğün sayısını 6 ya çıkarabilirsin.

mümkünse karbonhidratları azalt. ekmeği kes.

iş arkadaşım 57 kilo 1.88 idi. kilo alınca karpuz yutmuş yılana dönmüştü birden. birayı kesti ve yüzmeye başladı. iki üç ayda baya toparlandı.

hafiften şınav barfikse başlamak iyi gelir bence, bilhassa home office tarzı ya da resmi olmayan bir ofis ortamında çok sorun olmaz. yağı eritmeye çalışmaktansa ufaktan kasa çevirmeye çalışmak daha iyidir. belimin yan kısımlarındaki yağlar için o titreşimli dalgalardan kullanmayı ben de düşünüyorum ama bilemedim işe yarar mı. yüzmek tabii ki en güzeli ama düzenli olarak haftada en az 3-4 gün yüzmeden sonuç alanı görmedim pek.

sevisme surelerini de uzatmaya calis. cok ve ufak ogun de iyi gelir herhalde.

mekik bazen bayar, çünkü çok uzun sürer ve verimsizdir filan. en süperi yere sırt üstü uzanıp bacakları bitişik vaziyette kaldırıp indirmektir. kolay görünüyor ama onuncu tekrardan sonra karın kaslarının cayır cayır olduğunu hissedebiliyorsunuz. çok kısa sürede etki gösteriyor. bunda da cashkopat'ın yazdığı kadar tekrar yapsanız yeter.

ha, ben de göbek olayına girdim, o ayrı.

yürüyerek, koşarak ve bisiklete binerek yağları yakabilirsin. bunlar sadece bacaklardaki yağları yakmazlar, vucuttaki yağları kullanırlar. şöyle bir yanlış inanış var, kullanılan kasın olduğu bölgedeki yağlar erir sanılıyor, misal denmiş ki mekik çek. halbuki mekik çekmek aneorobik bir faaliyettir, yağ yakmakla alakası yoktur. aynı şekilde vücut çalışmakta hiçbir işe yaramaz.

arasan ekşi duyuruda daha önce de sorulmuştu bu tip sorular, şimdi ben arayıp link vermeye üşendim o yüzden baştan alalım mevzuyu.

kabaca bu yağ yakma olayı şöyle olur. sen belli bir kas üzerinde bir harekete başladığında bu kas öncelikle atpyi enerji olarak kullanır, atpnin ömrü en fazla 1 dk. sürer, eğer harekete devam edersen kaslar enerji sağlamak için bu sefer kaslardaki depolanmış glikojeni kullanmaya başlar. bu süreç 45-50 dk arası sürer (antrenmansız, normal biriysen). glikojen depoları da boşalmaya başladığında, ve sen hala yaptığın hareketi durdurmamışsan, artık vücut yağ depolarına yönelir. yağ depoları eşsiz bir enerji kaynağıdır ancak gördüğün gibi kullanıma sokmak ve yakmak çok zordur. hani uzun süre koşarsın, artık çok yorulursun ama bir yerden sonra bir enerji gelir daha saatlerce koşacak gibi hissedersin ya, işte o an yağların kullanıma başlandığı andır.

yağları yakabilmek için de en uygun sporlar, uzun süreli yapılan, koşu, yürüyüş ya da bisiklet gibi aeorobik yani kasların yoğun olarak oksijen kullandığı sporlardır. vücut çalışmak, mekik çekmek bunlar sadece çalıştırdığın bölgede kas oluşturmaya yarar.

şimdi koşular da çeşit çeşit tabi, sprinti var fartleki var. ama yağ yakmak için en uygunu hafif tempolu uzun süreli koşudur. yani hiç gaza gelmeden, karıya kıza hava atmaya çalışmadan ağır bir tempoda koşacaksın ve bunu en az 1 saat boyunca yapacaksın (her gün koşmana gerek yok, haftada 3-4 yeter). ya da 2 saat boyunca bisiklet süreceksin, ya da 3-4 saat süreli yürüyüşler yapacaksın. dikkat edersen spor değiştikçe süreler uzadı. yani koşu bu iş için en uygun spordur.

tabi bunların yanında besklenmeye de dikkat etmek gerekiyor, aşırı yağlı yemediğin sürece yediğinden içtiğinden kısmana aslında gerek yok, karbonhidrat ağırlıklı beslen, hayvansal yağ kullanma.

koşu hakkında daha fazla bilgi istersen bana ulaşabilirsin msj aracılığıyla...

çalışıyoru bırak işşizsen bile gözünün yaşına bakmazlar.

fanlar bozumluş olabilir,hemen hemen aynısı ben de olmuştu. tam emn olmamakla beraber,sorunun bu olduğunu,fanı kendiniz değiştiremiyeceğinz için ister istemez servise gitmeniz gerektiğini düşünüyorum.

fanlardan kastım, ekran kartı, power supply ve kasanın fanını demek istedim, bu üçü birbirinden bağımsız, durup dururken üçü birden bozulmaz sanırım.

bence power supply problemi.

sorun ne anlamadım ama işlemcinin fanı bozulmuşsa bilgisayar kendini kapatır dolayısıyla diğer fanlar da durur. üçünün birden bozulması gerekmiyor yani. araya birşey sıkışmış dönmesini engelliyor olabilir.

bi ihtimal cpu un soketle bağlanıyosa anakarta ,bağlantısızlık olabilir cıkartıp takarsan sorun çözülebilir

işlemci fanından kaynaklanan bir problem gibi geldi bana. cpu aşırı ısındığında anakarta gelen elektrigi keser. fanı değiştirmek, tam oturmasını sağlamak suretiyle sorundan kurtulmanız mümkün gibi görünmekte. power supply de problem olacağını sanmıyorum.

valla sathaner gayet açık seçik net bir şekilde anlatmış problemi. lütfen okurken ve cevap yazarken biraz daha gözümüzde canlandırmaya, anlamaya çalışalım. buraya soru yazan kişi, cevap almak için yazıyor. düğmesine basınca vınn diye azıcık bir ses çıkaran ve akabinde kasa ışığı hariç komple susan bir bilgisayar canlanıyor benim gözümde. işlemci fanının bozuk olması nedeniyle komple kapanma olabilmesi için, en az bir 2-3 dakika o işlemcinin ısınması, bu arada bilgisayarın normal gibi çalışması lazım. düğmeye basar basmaz vınn edip anında susan bir bilgisayarın ya anakartı göçmüştür, ya da kasa ışığını yakmaktan öte elektrik alamıyordur.

power dügmesi saglam mi? bazen bunun yayi bozulur ve ittirdikten sonra geri gelmez, bilgisayarda co kkisa b,ir sure acilir gibi olur ama dugme basili kaldigi icin calismaz. gerci kasa isigi yaniyorsa sebebin bu olmamasi lazim ama...

@kibritsuyu. işin aslı o kadar da açık olarak yazılmamış.

power ya da reset düğmesi içeri takılı kalmış olabilir.
power supply yetersiz gelmeye karar vermiş olabilir

ben olsam
cpu nun yerine sağlam oturduğundan emin olurum.
bundan önce daha kolay olduğu için anakart pilini çıkarıp takmanı tavsiye ederim. (bazı nedeni bulunamayan gerzek hatalarda çözüm olabiliyor)

tüm parçaları sırayla sök/tak

hard disk açılışta okuma yapmaya çalışıyor mu? kontrol et.
--
tüm fanlar aynı anda duruyorsa daha eski pc'ler için power supply ya da anakart problemi derdim.
yeni anakartlar daha karmaşık.

öncelikle ilginiz için teşekkür ederim,
power düğmesi takılı kalmadı, cpu fanını geçen sene değiştirmiştim, akşam tekrar söküp takıcam, ben yine de elektriksel bir sorun olduğunu düşünüyorum, sanki fişi pile takmışız, pilin güçü makinayı çalışıtmaya yetmiyor gibi, kibritsuyu'nun dediği gibi vınn diye az bir ses çıkartıp çalışmaya çalışıyor ama güç yetmediği için duruyor, eğer power supply den ise onu değiştirip deneme şansım yok.
Şu an iş yerindeyim, akşam biraz daha kurcalarım.

galiba anakart , kasa ile temas ediyor ve kısa devre yapıyor...

power supply

kesinlikle power supply.

power supply olabilir. bende de aynısı oldu, ekran kartından şüphelendim değilmiş. en son power supply ateş çıkartarak yandı.

beraberinde anakartımı da götürmüş. farkında değildim, gidip yeni güç kaynağı aldım, dediğin gibi çalışacak gibi yapıp yan çizdi. anakartı da değiştirdim sorun kalmadı.

problem oluşmadan önce kasaya yeni bir parça takıldı ise (hdd, cd, ram vs) bu parçaların çektiği gücü power supply karşılamıyordur. daha kötü bir ihtimal ise takılı olan parçalardan birinin kısa devre yapmış olmasıdır.(kısa devre var ise aynı kablo üzerinden beslenen diğer cihazlarıda yakmış olabilir)
yapılması gerekenler, öncelikle sistemde takılı olan hdd, cd gibi cihazların elektrik bağlantılarının sökülmesi, sistemde bir ekran kartı bulunuyor ise yeniden sökülüp takılması, el değmişken ramleri de yeniden söküp düzgünce taktıktan sonra pc yi üzerinde hdd olmadan açmaya çalışmaktır. bu durumda açılıyor ise sıra ile daha önceden elektrik bağlantılarını söktüğümüz hdd ve cd lere güç verip (her seferinde bilgisayar kapalı iken) kasa içindeki parçaları denemektir.
eğer pc üzerinde hiç bir cihaz olmadığı halde yani sadece cpu, ram ve ekran kartı kombinasyonunda açılmıyor ise anakartın sökülerek başka bir makinede denenmesi gerekir. böylelikle arızanın anakartta mı yoksa power supply da mı olduğu anlaşılır.
önemli olan nokta kullanılan sisteme uygun powersupply seçilmesidir. piyasada 15-20 dolarlara satılan 400-500 Watt olduğunu iddia eden power supplylar 250 watt ın üzerine çıkamazlar ve pc nin tüm bileşenlerine ciddi hasarlar verirler. en önemlisi kaliteli bir markanın power supplyını almaktır.
edit : sistem nedir? üzerindeki power supply ne marka, kaç watttır?

ama tren istasyonu sakarya uni. kampusune pek yakin degil bildigim kadariyla. ara ulasim icin bir kac arac degistirmek zorunda kalabilirsin...

ben kocaeline gidip dönüyordum ama bir dönem dayanabildim(başka sebeplerden yol yüzünden değil). kocaeli 1 saat 45 dakika kadar sürüyordu, sakarya yaklaşık yarım saat-bir saat daha fazla sürüyor sanırım. Günde 4-5 saat yolda olmak demek bu da.
İlk sene bunu deneyen çok oluyor, dayanıp devam eden de var ama genelde sonunda orada bir ev tutma ile sonuçlanmakta durum, sandığım kadarıyla.

Yine de orada okuyan ve tecrübe eden arkadaşlar daha iyi bilgilendirir. Tebrikler, ve kolay gelsin.

Tren ile Haydarpaşa-Adapazarı arası hala bir değişiklik olmadıysa (ki zannetmem değişeceğini, kimse de zannetmiyor, siz de etmeyin..:D) 2.5 ila 3 saat sürüyor. Bir arıza, rötar vs... olmazsa tabii.
Bunun dışında ne kadar dirayetli birisindir bilemem ama o yola katlanmak sürekli hale geldiğinde zordur. üzerine sinen demir tozu bile bir süre sonra deli etmeye başlar. mp3 player falan da kurtarmaz hale gelir. milat öncesinden kalan bir teknoloji olduğu için konfor denen şeyi de koltukların aralarındaki mesafe (iyidir) dışında unut. Tekrarlıyorum, ilk gitgellerde çok ciddiye almazsın, ama trenlerimiz ne yazık ki temiz de, konforlu da değillerdir. sakarya'da ev kiraları da öğrencilerin gelmesinden sonra uçtuğu için bunu yapmak istediğini tahmin ediyorum ama değmez abi, eğer 2 senelik falan okuyorsan ve okula her gün gidip gelmen gerekmiyorsa olabilir, ama haftanın 5 günü oraya gidip gelmek mahfeder adamı (derim ben, az çok gidip gelmişliğim vardır aksi istikamette, yani aslında aynı istikamette..:) )

arifiye'den kampüse otobüs kalkıyorsa işin biraz kolaylaşabilir, ama internet ya da telefon ile bunu öğrenmeni öneririm. ayrıca saçlar uzunsa akşamları yolculuk etmek, özellikle arifiye, sapanca, derbent civarında rahatsız edici, can sıkıcı olabilir bazen. asla kimselere bulaşma derim. sıçtımının benim çok çekmişliğim vardır, hatırlatmış oldun.

öncelikle trenlerimiz iyi yada konforlu değil lafını düzelteyim mevcut adapazarı ekspresi hattı iyi değil. hatta iğrenç. belediye otobüsü gibi bir şey.

ama bu sene yenilenmiş vagonları denedikleri bir tren daha koydular onun seferleri artaarsa züpper olacaktır.
ammaaa marmaray sağolsun bu sene trenler kalkacak. gebzeden ileriye gitmeyecek. hatta hiçbir zaman gitmeyecek daha ileriye bunu unutma.

kocaeliden istanbula gidip gelen biri olarak çok kolay olduğunu söyleyebilirim ama sakaryadan gidip gelen hiç kimse tanımıyorum herkes orada ikamet etmekte.

ben bir sene trenle pazartesi gidip cuma geri geldiğim için şunu söyleyeyim yapma öyle bir hata.2 saat minimum tren yolculuğu 20 dakika minimum kampüse çıkış yani en az iki buçuk saatini alır ki bu üç saate de çıkabilir .günde minimum 5 saat yol tepip o üniversiteden verim bekleme hayatından çalmış olursun. ha tabi benim bölümüm kolay 5 saat yollarda harcarım giden gelen arkadaşlar da var makara kukara muhabbetle gider gelirim ne olacak diyecek olursan da üniversitede evi olan arkadaş edin yolculuk etmekten yorulursan bir arkadaşına kapağı atarsın .

nerden geldigini bilemiycem ama filmlerde gordugumuz sekilde samuray için onemli olan 2 sey vardır. biri kılıcı diğeri saci, hatta bazı filmlerde samurayın onurunu elinden almak için sacı kesilir, kılıcı alınır , gotune tepik atılır...

cerkeslerde benzer bir durum vardir. belki alakalidir. savascilar oldukleri zaman vucutlarinin ailelerine teslim edilmesi gerekmektedir. ama savasta bir cok kisi oldugu icin uzak yerlerdeki savaslarda vucutlari tasimasi zor oldugu icin olen kimselerin kafalari kesilip bu uzun baglardan atlara baglanip sag kalanlar tarafindan koylerine geri goturulurmus.

ekstra bilgi: bu olay cerkeslerin davranis bicimi olan xabzenin hareketlerinden ornek alinarak duzenlenen kazanoko jebajinin sacinin bir savastan sonra oldukten sonra bir rus komutan tarafindan kesilmesi sonucu kaldirilmistir. burdaki dusunce bu sacin bir onur ifadesi oldugu ve bu onurun bir dusman tarafindan zedelenmemesi icindir. oysaki kazanoko jebaji o kadar onurlu bir insanmis ki bir millet onun davranislarindan ornek aliyor.

aerodinamik.(?)

o kisinin samuray sinifina mensup oldugunu gosteriyor, ama sadece sacla olmuyor tabi ayni zamanda daisho (katana+wakizashi) tasimasi gerek.

daha once dendigi gibi kilicla beraber sac topuzunun da onursal bir anlami var. sac topuzu dusman tarafindan kesilen samuray artik savasci olamaz, ya seppuku yaparak intihar eder, ya da bu islerden elini ayagini cekip sinto rahibi olur, bir daha kilic tasiyamaz.

hmm. teşekkürler bilgiler için. ne zamandan beri ve ne amaçla yapıldığını öğrenmiş oldum fakat kaynağını bulamadık halen.. yani kim uydurmuş bu olayı.. neden önden kazıtılıyor da arkadan toplanıyor. bi anlamı var mı bunun.

Eski Türklerin inancına göre kişi öldükten sonra günahlarının hesabını tutan kötü melek onu yeraltına, kötü tanrının (Erlik) yanına götürür. Sevaplarını tutan iyi melek de onları takip eder. Burada günahları-sevapları hesaplanır ve günahları fazlaysa yanmak üzere bir kazana atılır. Kazana ne kadar batacağı günahlarının çokluğuna göre belirlenir. Tüm günahlarının cezasını ödeyecek kadar yandıktan sonra iyi melek onu kafasının arkasındaki saçlardan tutup çekerek kazandan çıkarır ve gökyüzüne götürür.

Eski Türkler bu yüzden kafalarını kazıyıp sadece arkada bir tutam saç bırakırlarmış. Aslında bu adeti Çinlilerden aldıkları söylenmektedir. Çinlilerdeki kökeni de bir efsaneye dayanıyor. Samurayların saç uzatması bunlarla alakalı olabilir.

Soru hatali benim kanimca. Soyleki, 20'den giden cizgiye T, 30'dan giden cizgiye Y dersek, ikisinden de BC ye bir paralel cekersek bir paralel kenar elde ederiz. 20 ve 30 derecelik ucgenin ucuncu acisi 130 derecedir. ters aci olarak hemen tersinin de 130 oldugunu buluruz. Cektigimiz paralellerden altta kalanin ic ters kismi 20 olacagindan, ve 130 ile 20 yi topladginizda bize ucgenin 150 derecelik dis acisini vereceginden dolayi bu islemi yapariz. 150 derece ucgenin dis acisi olmakla beraber, paralel kenarin genis olan acilarindan biridir. Paralel kenarin komsu acilari birbirini 180'e tamamladigi icin 180 - 150 = 30 derece cikmaktadir sonuc. Fakat Yine cektigimiz parallelerden ustte olani ile x arasinda kalan bir aci oldugundan ve bu aci da 30 - x oldugundan sonucumuzun 30 olmasi imkansizdir. Lakin denemelerim surecektir.

Cizim yapamadigim icin uzgunum.

ben bu sorunun cozumunu lise 2 de gormustum. ucgenin bir yerine bir eskenar ucken oturtuyordun oyle cozuluyordu, ama su anda hic hatirlamiyorum.

Baya kastım ama sonunda hep alfa eşittir alfaya çıktım.
(bkz: denklemde x eşittir x bulmak)

Ama tabii ki aramaya inanan bi insan olarak bi de neti arattım, şöyle bişi buldum ki, tahmin ediyorum sizin soru buradakinin bi varyantı. Eğer öyleyse sizin soruda eksik veri var (tepe açısı), o x eşit x çıkmasının nedeni de bu veri eksikliği. Yoksa çizicez efendim bi paralelkenar yapıcaz biz de yani. Hem eksik veri verin, hem de sonra ne matematikçiler ne geometriciler çözemedi deyin. Olmuyor yani böyle.

Hah linki vermeyi unutmayayım:
jwilson.coe.uga.edu

Edit büdüt: Eşim paralel çizme ve sonrasında aynı yayı görme gibi bir takım yollar ile o açının 20 derece olduğunu iddia etti. Varsa seçenekleri görmek istiyormuş. Evet.

Yogun calismalarim sonunda 30 dereceden kucuk bir aci oldugunu buldum. Soyle ki bir paralel cizildiginde ve ucgen olusturuldugunda, genis acisi 150 derece olmakta ve x acisinin degeri max 29 derece olabilmektedir. Denemelerim surmekte.

Ayrıntılı bakamadım(çok da anlamam) ama en üstteki açı eksik bence. Çünkü alt kenarın büyüklüğüne göre o açı değişir.

Bence soru yanlış ve dahi sınav iptal!

15 saniye baktim soruya, 20 degilse 30, 30 degilse 20'dir. 30'dan kucuk oldugunu siz buldugunuza gore 20'dir diyorum. iskembeden salliyorum.

Sadece görmesi zor bir üçgenlerin benzerliği sorusu bu. İkizkenar üçgenin sorulan açının sol kenara değdiği yerden, sağa doğru, büyük üçgenin alt kenarına bir paralel çekin ve sağ kenarı aştıktan sonra da devam edecek şekilde sağa uzatın, ayrıca, sol aşağıda 20 derecenin sol kenarı olan ışını da, büyük üçgenin eş olan sağ kenarından taşırıp uzatın, bir önceki çekilen paralel ile büyük üçgen çiziminin sağ dışında kesiştirin. sonradan eklenen paralel ve uzatılan ışının kesişimindeki dar açı 20 derecedir, iki paralel arasında(büyük ve küçük eşkenar üçgenlerin alt paralel kenarları) interior alternates'dirler. içzıt açılardı galiba bunun türkçesi. şimdi elimizde saçma görünen şekilde oluşan ama benzerlik açısından anlamlı bir 20-30-130 üçgeni var. burada bu 20-30-130 üçgeni ile sorulan açının dahil olduğu üçgenler benzer çıkarlar. Burada da sorulan açı 20 oluyor.

Muhtemelen anlatamadım.

Zor geometri sorularını çözmeden önce şeklin kaypak olup olmadığına bakarım. Eğer verilen değerlerle sabit olmayan bir şekil ortaya çıkıyorsa (oranlar bozuluyorsa) kaypaktır ve muhtemelen yanlıştır. Soru doğru da olabilir bu durumda da soruya uygun ne değer verirsen ver cevap aynı çıkacaktır.

Şimdi bu soruda şekil kaypak çünkü A açısıyla 0 ve 120 derece arasında istediğimiz gibi değiştirebiliriz. A eğer 120 olursa x 0 derece çıkıyor. 0 olursa 30'dan küçük bir oluyor. Sonuç olarak soru yanlış.

@yoldan gecen adam'in sorunun yanlis oldugunu ispatlama yontemi yanlis (bu nasil cumle oldu lan) A acisi neye dayanarak 0la 120 arasinda degisiyor? A'ya ne deger verirsek verelim cevap ayni cikmaz, A ile beraber x acisi da degisir.

hatırladıgım kadarıyla bu bi olimpiyat sorusuydu kazık yani çözümüde epeyce uzundur.

himm ilginc, yazdigim cevaplardan biri kaybolmus. @delikan76'nin cozumu dogru, soru yanlis degil demistim, hala da diyorum. ayrica cok uzun da degil cozumu, belirtilen cizgileri cekerseniz kabak gibi cikiyor hersey ortaya

Ben de zaten x'in sabit bir değer olmasını sağlayan etkeni sorguluyorum. mesela şekil böyle de çizilebilirdi.

img356.imageshack.us

şeyy.. opps... özür dileyerek ekliyorum üçgende A açısı 20 derece

ailecek kınıyoruz efenim bu durumu :)

A acisi 20 olsa da cikmiyo. ama tekrar deniyorum simdi daha temiz bi kagit uzerinde.

30 derecedir.

İkiz kenarlar 80 er derece bulunur. 20 + 30 = 50, 180 - 50 = 130 genis acili ucgenin genis acisi. 180 - 130 = 50. Burda 60 derecelik aci + orta noktanin 60 derecelik aciya bakan aci + o ucgenin diger acisindan olusan ucgen bulunur.

Akabinde Kesisme noktasindan alt kenara paralel cekilir ve 80-80-40 ucgeni elde edilir. Ilk buldugumuz ucgenin ucuncusu acisi hesaplanir ; 60 + 50 = 110, 180-110 = 70

Bu baglamda, 70+80+x = 180 elde edilir. x = 180-150 = 30.

Saygilar.

NOT : anlasilmadi ise bilare cizerek anlatmaya calisirim. Aksam cozumun resmini ceker yollarim falan.

Bu arada simdi farkettim, cozumum dogru, ondan eminim, gerci tekrar kontrol etmedim. Fakat ordaki Z seklinde paralellik cikiyor sonucu tartismak gerekirse (nam-i diger interpret). Ki sekil itibari ile cok afedersiniz koyayim boyle soruyu cizen adamin elinin ayarina ben.

numarasiz renkli lens ise is degisir. onu da belirt istersen : )

kapkara biri olup mavi lensle askere gidersen, hoooop mavişşş gel bakiim buraya diye dalga gecerler. neme lazim

gidilir. mağdur olunmaz.

gidilir de zorluk çekilir. onun solüsyonuydu kutusuydu bir ton işi var. bi de askerde dolap nizamı var. traş köpüğü, sabun bile gözükmeyecek. herkesin dolabı aynı olacak. traş kutusu denen sitindirik kutuya solüsyon, traş köpüğü, lens kutusu falan sokman gerekecek. sabahları milletin traş kalabalığında tuvalette boş ayna bulup lens takmaya çalışman gerekecek (eşim gibi aynasız takıp çıkaranlardansan bilemiycem tabi).

hiçbir şeycik olmaz. gözlükle gitmekten iyidir. ben 12 ay bilfiil lensle takıldım askerde. eğer her akşam çıkarıp her sabah takma sorunun varsa aylık lense geçmeni tavsiye edebilirim. o kadar insan sabah erkenden kalkıp sakal traşı bilmem ne diye uğraşırken lavaboda hijyenik bir operasyon gerçekleştirmen uzun sürebilir.

sanırım gittigin yerdeki imkanlara göre degisir bu. yani lens kullanabilmen gerekli hijyeni saglayabilmen lazim, ama eger dag basinda, imkanlari kisitli bir karakola dustuysen bunu ne kadar sagllayabilirsin orasi mechul...

yanına tedbir olarak gözlük alırsın ve ortama göre lens takıp takamayacağına bakarsın. çünkü askerlikte genelleme yapılamıyor her şey yaptığın yere ve aldığın göreve bağlı.

kesinlikle thalamus çok haklı, askerlik bu, her yerde farklı yapılıyor, tedbirli olunuz derim ben de.

kusura bakma sen aydınlatamayacağım, sadece bi tavsiye vereyim dedim;

4. maddede belirttiğini ben bu sene yaptım, yani okuduğum bölümü bırakıp öss ye tekrar hazırlandım, ama okuldan kaydımı aldırmadım, sadece 1 sene dondurdum, ha kaydını 1 sene süreyle dondurunca harç parası da almıyolar(gerçi okuldan okula değişir mi bilmiyorum), böylece hala o okulun öğrencisi olarak gözüktüğüm için askerlik derdiyle uğraşmadım, hem de ne olur ne olmaz, öss de istediğin yeri kazanamama gibi bir durum da var, birden açıkta kalmak hoş olmaz diye düşünmekteyim.

1. direk okuluna gidiyosun, askerlik islerine bakan bir bolum seni unutmus, onlarin ogrenci olduguna dair yaziyi yollamasi lazim MSBye, muayeneye falan da girmiyorsun
2. mumkun degil.
3. subeye hic gitme, halden anlamayan bir memura denk gelirsen dediklerini yaptirabilir.
4. normalde okulla ilisigin kesildigi zaman okul askerlik subene "bu adam artik ogrenci degil, ne yaparsaniz yapin" diye bir yazi yollar. ama bazi okullar bu isi bir sure sallayabiliyor, ama bir daha ki sinava yaklasik 1 yil gibi bir sure var, p kaadr hicbir okul uzatmaz bu isi.
5. universite mezunu olunca yoklamani yaptirmazsan basina pek birsey gelmiyor, ama er satatusundeyken durum nasil bilmiyorum...

tek yapacağın okulundan hemen askerlik durum belgesi (ek:g gibi bi resmi ismi vardı sanki) alıp şubene vermek. bazı okullar tecil yapmıyor malesef, ben benimkinden (marmara üniv.) her yaz belge alıp şubeye postalardım.

askerlik durum belgesini askerlik subesi verir, okul vermez.

ayni durum benim ba$imda var.
okula gittim, ogrenci i$lerine sordum. adam dosyaya bakti, kontrol etti. benim kagit orda yoktu. sanirim okula gonderilmeyenler ile ilgilenmiyorlar. ben de ogrenci belgesi aldim kendim gidecem. ya da gonderecem. peder de $ube ile goru$mu$, kontrole gelmesine gerek yok, siz belgeleri gonderin yeter demi$ler.

Aynı endişeleri, bu yaşlara gelen hemen her erkek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşadık... Sakin ol ve oku lütfen.

31 yaşındayım, hemen hiç kasıtlı olarak asker kaçağı olmadım (tecil işlemlerinin gecikmesi, unutulan işlemler vs dışında). Yani kendi isteğimle asker kaçağı olmadım hiç. Halen askere gitmedim. Geçen yıl gitmek istedim. Askerlik şubesi bu senenin kasım-aralık ayına tarih verdi. Yani önümüzde kasım-aralık'ta bir aksilik olmazsa (ve tam ortalığın karıştığı zamanda, lan bu kadar bekle... neyse) gidiyorum.

- Herhangi bir üniversiteden 30 yaşında önce atıldığın ya da kendi isteğinle ayrıldığın sürece 1-2 sene tecil hakkın var. Askerlik şubelerindeki tavırlar seni rahatsız etmesin, orası ordunun bir departmanı, ister istemez çok yumuşak tavırlarla davranmayacaklardır. Ama benim farkettiğim şudur: Ülkemizdeki çoğu kurumun aksine disipline ve haklara saygı burada daha düzgün yürümektedir. Belki katılmayan olur ama benim gördüğüm budur. Askerlik tedirginliğini yaşamayan biri olarak burada bir işlem yapmayı iski'de kuyrukta beklemeye yeğlersiniz.
- Yani demek istediğim sen, şu an okulu başka bir üniversiteye girmek için olmasa dahi bıraksan 1-2 sene askere gitmeden ortalıkta dolaşabilirsin. Bir tek dilekçeye bakar en fazla ve kimse seni zorlamaz gel askere diye.
- Üniversitelerimizin bürokratik işlemleri uygulama konusundaki tavrı, yetisi, yaklaşımı, başarısı, vs... (ne derseniz) ne yazık ki askerlik şubeleri kadar dahi olamayabiliyor. Zira eminim istanbul üniversitesi'nde olduğu gibi çoğu başka üniversite de tecil işlemleri için gereken evrakları kendileri postalamaz, hatta hazırlamaz bile. Gidiyorsun, dilekçe veriyorsun, 3 gün falan diyorlar, 1 hafta içinde belge hazır olursa şükredip götürüyorsun. Yani senin ders, okul, araştırma vs. için harcayacağın zamanını ve bir öğrenci olarak düşük olması muhtemel bütçeni düşünmeyip seni memleketin ile okul arasında küçücük bir faks gönderip halledebilecekleri düttürü bir belge için gezdiriyorlar. Üstelik -bu kişiden kişiye değişse de- konuyla ilgili kendini hazırlamamış birinin psikolojisini bozabiliyorlar. Bir akademik süreç içerisinde eğitim alan birinin askerlik gibi bir konuya daha seneleri varken bu psikolojiye sokulması umarım takdir edersiniz ki pek doğru değildir, ama kim sikler sizi, ... kimse!

Yani;
Eğer okula devam ediyorsan ek-g ya da her ne halt idi ise bu kağıdı alıp askerlik şubene götürüyorsun ve hiç bir problem olmadan arkerliğini erteliyorlar.

Eğer halen okulda isen ve ayrılmayı düşünüyorsan yine aynı şeyi yapıyorsun, ayrıldıktan sonra da okuldan ayrıldığını ister söylersin ve okuldan ayrılmış birinin hakkı olan tecilini kullanırsın. Üniversite kazanınca da yine tecil belgeni götürürsün ya da okulun biraz daha düzgün bir yer olursa onlar gönderir.

Eğer ayrıldıysan, yani tasdiknameni aldıysan yine yukarıda söylediğim şeyi yapıyorsun.

Bunların hepsi başıma geldi, yani okuldan ayrıldım, 1-2 sene ortalıkda dolaştım, sonra yeniden okula başladım. Daha komik ve rezil şeyler de oldu(o zamanlar pek komik değildi de neyse..:D). Okulun belge göndermediğini bilmiyordum ve aradan 1-2 sene geçtikten sonra bana sülüsümü gönderdi askerlik şubesi, erzağınızı hazırlayın diye. Gideceğim yer dahi belli oldu. Şubeye giderken donlarıma yapacaktım neredeyse, hiç hazır değildim. Şubede üniversite kimliğimi gösterdim, "E, neden getirmiyorsun tecil belgeni?" dediler. Ayaklarım götüme vura vura koşarak okula gidip kağıdı aldım. Askere gönderileceğim yer de pek içaçıcı görünmüyordu ne yalan söyleyeyim: Sivas 1. piyade tugayı, avcı er. Yaa... böyle. Daha dur, sonra belgeyi şubeye götürdüm, sonra bir hafta geçti, 2. emir geldi hazırlanmam için, 1-2 hafta içerisinde yola çıkıyordum. Bu defa altıma yapmış vaziyette şubeye gittim, "Beni istemişsiniz, askere gidiyorum galiba." diye. "Gene mi sen." gibi bir şeyler dediler. Dedim "kağıt gelmiş, tecil belgemi getirmiştim geçen hafta ben". "Ha..." dediler, "...yanlışlık olmuş, düzeltelim.". Düzelttiler.:)

Kafandaki işlemcinin %25'ini her zaman kendine ayıracak askerlik konusu ise ayrı, o duracak orada. Kurtulunuyor mu, henüz bilmiyorum. Ama şu an askere gitmek istemiyorsan, senin yaşında biri üniversite okumak istiyorsa, inan onlar çoğu başka makamdan daha insaflılar, göndermezler merak etme.

bulunduğun okul seninle ilgili tecil işlemlerini yapmamıştır.okula gidip öğrenci durum belgesi alırsın bağlı bulunduğun askerlik şubesine ya da yabancı şubeye götürürsün tecilini yaparlar..herkesin başına gelebiliyor bu tür şeyler paniklememek lazım..

oh inanın çok rahatladım. öğrenci durum belgemi okuldan alacağım, şubeye gideceğim ve "ben öğrenciyim tecil istiyorum" diyeceğim, hepsi bu öyle mi :) sözlükteki "askerlik şubesi", "askerlik yoklaması", "tecil" başlıklarını falan okumuştum da iyice telaşlanmıştım.

oh be.

teşekkür ederim :)

kafani suyun icinde tutmak da epey hizlandirir. yani kafayi surekli saga sola cevirip nefes almak yerine su icinde tutup 4-5 kulacta bir nefes alirsan daha efektif oluyor. gerci kaslara giden oksijen akisini yavaslatiyorsun aslinda, ne kadar mantikli simdi emin olamadim boyle dusununce...

ben kafayı suyun içinde tutarak yüzerim genelde. ancak sağlam nefes olmadığı sürece baya yorucu oluyor. nefesi çok iyi düzenlemek, 3 kulaçta bir nefes almak gerekiyor düzenli olması için. bu da insanı yoruyor. şey gibi, yüzmenin deparı.

Benim derdim hizli yuzmek degil zaten ama optimize olmak. Adamla ayni tempoda yuzunce ben nie yavas gidim diorum yani. Mesala kulaclar tam olarak nasil atilmali? Eller kollar nasil olmali? youtube'den biraz video izledim ama bide danisim dedim. Ayaklar icirdemi cirpilmali hafif disari mi cikmali.
danke

Dizleri kırmadan bacakları hareket ettirmelisin. Bir de kulaç attığında, kolun suya girdiğinde, altta S hareketi gibi bir hareket yaparak yukarı çıkmalı.

(bkz: crawl/#545256)

hiçbir yerden... zira askerlik alışverişi, bir takım zarurui tıbbı ürünler hariç, askeri kantinlerde hem ucuz hem rahat olur... zaten ağustos tertibiysen içlik, kazak, yün , kalın çorap la uğraşmazsın... bir iki vücut ve ayak bakım ürünü al, bir de silikon tabanlık; kalanı kantinden... hem kar edersin hem rahat

direk maltepe
ankara üniversitesinin orda,
alt geçitler var bir sürü..
evet yanlş anlatıyorum sanırım ama bir anakaralı düzeltsin lütfen beni

@demlikposet, yanlış hatırlıyorsun kafadan atıyorsun gibi geldi bana...tandogan carsisi disinda baska bir yer bilmiyorum ben ankarada

yeni gidiyosan hiçbişey almadan git çünkü dışardan getirdiğin hiçbişeyi almıyorlar don dışında. Extradan bol bol don al ama haki yeşil olsun hehehe...

valla silikon tabanlık,vatka,kulak tıkacına kadar herbirşeyi aldım 55 tuttu.ulustan aldım.tandoğanda çok fena kazıklıyorlarmış dediler.neyse herkese thanxxx

önceden alman iyi olmuş. oranın kantiniden alma zorunluluğu yok. isteğine göre herşeyi kendin almalısın. kantinde hem uzun sıra olabilir (acemilikte) hem istediğini bulamazsın. ya da öyle bir adam satış yapıyordur ki falan filan.

özet: ihtiyaçlarınızı önceden alıp gidin.

ikisinde de okumadim, ancak zor bir bolum okuyan biri olarak: vazgecme abi. bitirmeye bak bir an once bilgisayari.. derim.

Ben olsam "Bilgisayar mühendisliğinde neden başarısızım ve inşaat mühendisliği okumak tam olarak başarısızlığımın sebebi olan bu şeyi çözüyor mu?" diye düşünür cevabıma göre hareket ederdim.

ikisi çok alakasız meslek dallarıdır. birinde genelde ofiste vakit geçirmeyi güzel ve rahat hayat sürmeyi beklerken diğerinde hayatınızı ofiste geçirmeniz yanlış anlaşılabilir. ofiste inş.müh.liği yapan birisiyim ama zaman zaman sahada oluyorum ve min. 1 senem sahada geçti diyebilirim. sırf bu kısmını bile bilg. müh. ile kıyaslayamadığımız için tamamen içinizden ne geliyorsa öyle davranın diyebilirim.

dogru bolum diye bir sey yok zaten aslinda...emin ol ayni seyleri insaat muh. veya mimarlikta da yasarsin, ki zaten bu soylediklerini hemen hemen her universite ogrencisi dusunuyor, ayni kararsizliklara dusuyor.

bu yuzden bence, eger insaat muh. senin idealin degilse hic gecme oralara, kendi mesleginde devam et, degisen bir sey olmayacak cunku.

Valla insaat okumus ve yazilim uzerine calismaya calisan biri olaraktan hepsi ayni bok demek istiyorum. Insaat okusan onada muhtemelen isinamayacaktin. Eger bu kadar icinde bu potansiyel varsa secmelilerini insaattan alip bitirme projeni ortak birsey yapabilirsin mesala. Insaat dedigin statik zaten, fizikle icli disliysan hic dersini almadan bile neredeyse yapabilecegin seyler oluyor genelde. Ama insaat alaninda hatimi kazanicam diyorsan bilgisayardan insaat alanina kaymak oldukca zor olabilir ama herhangi bir muhendislikten bilgisayara kayabilirsin.

Insaat olayinda hic calismadim ama genel gozlemim olarak en buyuk avantaji hemen rusya ve benzeri yerlerde is bulabilmen olur. Yurtdisinda fena parada vermiyorlar ama calisma sartlari oldukca zor oluyor. Ozellikle sahada calisiyorsan hayattan baglantini bir sure kesmen gerekir. Ama bilgisayarda da biraz kendini gelistirdiysen daha kalifiye bir sekilde avrupa ya da amerikaya gidebilirsin.

Neyse simdilik bole.

kurukafa arkadasimizin yönelttigi soruyu sordugumda kendime "hayir" cevabinin veriyorum.. korkum suradan kaynaklaniyor.. okudugum üniversite de bir dersi sadece iki kez alma hakkiniz var ve bu iki seferde basarili olamazsaniz, ipinizi kesiyorlar.. ve acik söylemek gerekirse üniversitenin icindeki mühendislik bölümlerinun en zorlarindan birisi bilgisayar en kolaylarindan birisi ise insaat.. evet, aslinda bu cok kötü bir bakis acisi, gelecekte icra etmek istedigin meslegi secmek icin, ama bu uc noktalarda olan mesleklerin ikisi de ilgi alanima girince ve ben bilgisayar okuyacagim derken, daha gec bir zamanda ortada dimdizlak kalakalirim bir dersi yapamadim diye korkusu beni kararsizliga itiyor..

simdi ben bir dersten iki kere kaldi diye okuldan atilan birini ne duydum ne gordum, ne de boyle bir uygulamasi olan bir okuldan haberdarim. bu konuda emin misin?

yani boyle bir uygulamayla memleketin bir cok iyi universitesinden mezun genc, mezun filan olamazdi soyleyeyim..

hmm galiba koçtasın. neyse valla fabrika fabrika dolaşan biri olarak bilgisayar mühendisliği yapan abimin temiz ofislerine ofisten daha temiz server odalarına hayran hayran baktığımı. her akşam üstümdeki toz ve pisliği çıkartırken bilgisayar mühendislerini çok güzel andığımı belirtirim.

inşaat içinde durum çok çok farklı değildir ama ofiste çalışma ihtimalin düşükte olsa var.

almanya da okuyorum ben, türkiye de böyle bir uygulama olmadigini biliyorum.. bu nedenle simdiden ileri de yapabilecegim bir hatanin önüne gecmek istiyorum, eger mümkünse..

bilgisayari bilmem ama insaat muhendisligi de mimarlik da agir meslekler. hem okul hayatinda hem de is hayatinda

atılma mevzusuna değineyim sadece, evet almanya'daki sistem o şekilde.bi sınava 2 kez yazılı girme hakkı var sonrası şut.

degiştir hemen, kimya oku. gec kalmıs degilsin bence.

ayna üstüne süper çizimler yaptırabilirsin, sözlükte bile vardır yapan. ayrıca kenarlarına doğru 2cm lik kısım inceltilirse de hoş duruyor.

pek belli olmuyor ama şöyle bişi :

cre8ivetension.com

abi yanlis anlama ama cok buyuk hatadasin. simdi kapatacagin duvar sanirim 2m. olan kisa duvar, zaten uzun ince bir odan var, kisa duvara ayna koyunca derinlik iyice artacak ve tunelde gibi hissedeceksin kendini. yani madem ayna kullanmak istiyosun bari uzun duvarlardan birine koy, odada genislik hissi olsun.

ayrica 2X6 lik oda mi olur abi? o evin planina mimar eli degmemis sanirim, muteahhit kendi kendine cikmis isin icinden?

ikea evinizin herşeyi.

ikea? kartondan ayna yapmayı başarmışlarmıdır?

neyse. ayna alırken eve getirmelerini bekleme. önce git gör. sıfır hataya yakın olsun.
(eciş bücüş sirk aynaları gibi olmasın) hatasız bulabileceğini sanmıyorum o büyüklükte.

odaya ayna + body
durumunu anlıyorum.

alpinsamuray@
evet oda uzun..
aslında terasmış burası kapatıp oda yapmışlar,
mütahaait ve ev sahibine saygılarımızı iletebiliriz..

ben de öyle düşündüm fazla mı koridor olur lan yoksa diye ama bilemedim ki..

ezeriko@
ikea da aynalar var ama ufak daha böyle mini boylarda, ben daha geniş istiyorum

arnold scwarzeneger@ ehuehue neden olmasın diyorum sadece

AYRICA bugün aynacıya gittim
2*2,5 bir aynayı yukarı çıkaramıyacaklarını
2*,1,25 den 2 tane getirirsek boydan 2,5 eder ortadaki çizgi önemi yok
sana yaklaşık 200 liraya patlar dediler
ayna bu kadar pahalı bir şey mi yahu?

kimlanbu@ ayrıca nasıl çizim anlamadım, kenardaki fırpırlanmayı anlaadım da ne çizdiricez ki aynaya

ayna denilen şey maalesef pahalı bir olaydır. ama bir de şöyle birşey var. o camcı iki ayna arasındaki çizgi problem olmaz diyor ama çatır çatır olur. duvarda en küçük bir yamukluk varsa bile, aynaların açıları değişik olur ve bu da aynadaki görüntüyü bozar. bence iki büyük ayna kullanacağına değişik şekillerde kesilmiş ve yakın aralıklarla yerleştirilmiş küçük aynalar kullanabilirsin. hatta çok uğraşırım ben vaktim de sabrım da yeteneğim de var diyosan aynaların arasına değişik renklerde kompozisyonlar da çizip duvarı aynalarla oluşturulmuş kocaman bir resim şekline sokabilirsin ki nefis durur. benim de salon duvarına böyle bir planım vardı ama 1 yıldır plan olarak duruyor.

söz gelimi :

www.soargallery.com

bu isme sahip karakterli roman degil de bir brezilya dizisi vardi. belki dizi romandan uyarlamadir. lakin ben dizinin adini hatirlamiyorum. ama cok unlu latino bir fistik ata biniyordu..

monte cristo kontu'nda vardı bir Mercedes...

evet, tam da monte kristo kontu yazacaktim. :)

eger dizi ise su: www.imdb.com

maria mercedes miydi?

yasemin yalcin'in bi skeci vardi ama, hem roman karakteri degil hem de gayriciddi. ben yine de yaziym de..

carmen sandiego olmasın?

yuz yillik yalnizlik'ta da vardi bir mercedes...

ahuaha. ben de aramaya başladım şimdi.

abi insanlığın selameti için arama, bırak kaybolsun...

ahahaha alpinsamuray :)))

bu konuda yardımcı olamayıcağım ama gerçekten manyak bir müzik yapmış adamlar...

Bende var sanirim Derdiyoklar ama hangi sarki ya da sarkilari var hatirlamiyorum. Su an ulke disindayim, 1 ay sonra yeniden yazarsan ya da [email protected] a hatirlatma maili atarsan eve donunce bakarim.

arif doğup arif ölen ariftir, yolculuk nereye, adak, 1983, yaşayın hayvanlar, hop hop dazlaklar, özlenen, şu dünyanın halkı, türkülerle çobanın mektubu, öl ki meşhur olasın sen.

bu albümlere baktım, bunların içinde yok.albüme alınan bi kayıt var mı kesin yoksa videodaki öyle canlı bi versiyon mu?eğer albüm adı varsa söyle bulurum belki.bu yazdıklarımı da istiyosan link veriyim.

@ pyro clustic flow

teşekkürler hatırlatma maili atacağım :)

@ vampyria

şarkı hakkında tek bildiğim youtube'daki o video. Albüm kayıdı var mı yok mu bilemiyorum malesef. Adamların 15 tane albümü var mutlaka birilerine koymuşlardır ama. Bir de bu video kayıdı 1984 yılı olduğuna göre 75-84 yılları arasındaki bir albümde olabilir.

evin her yerinde zemin aynı dayanıklılıktaysa 7-8 arkadaş 2 metrelik alana doluşun, zıplayın bakalım alt komşuya çökecek mi taban?

ya çökerse? ev sahibi sıçarken kafasına yukarıdan 7 tane adam düşse ne show haber kalır çıkmadığımız, ne star haber. o yüzden çökmeden önce cevap almalıyım buna.

Valla bence çökmez. Şöyle diyeyim, 8 metrekarelik mutfağa fayans+seramik döşedik ki, 160 kg seramik, 175 kg kalekim ve 90 kg kadar da fayans kullanıldı. Hiçbişi olduğu yok. Tahmin ediyorum ki, bunlar bi ev için gayet sıradan rakamlar.

evin strüktürel sistemi nedir? betonarmeyse tuvalet yakinlarindan gecen kolon(lar) var mi?

dosemenin cokecegini sanmiyorum ama binanin selameti acisindan pek de iyi degil bu durum. pek de az olmayan miktarda ve hesaplanmamis bir yuku binaya yukluyorsunuz sonucta...

fayans ve seramigin getirecegi yuk genis bir alana duvarlara ve yere dagitildigi icin pek bir sorun olmaz, ama burada 2m2ye dusen 500 kusurluk bir yuk soz konusu..

bence de çökmez, tabi ev çok eski değilse, 30-40 yıllık falan değilse yani.

neler neler coktu turkiyede gencler.... simdi, eger deponun yerlestirildigi yer tasiyici sisteme uzaksa, yakinlarindan bir kolon sistemi gecmiyorsa 500 kgnin dosemenin bastigi kirisler uzerinde yaratacagi kuvvet hic de az olmayabilir. yani biraz kotumser bakiyorum ama insaatlarda belli bir standarda uyulan, duzgun kontrol edilen bir ulkede yasamiyoruz ne yazik ki.

bu soruya cevabı www.akvaryum.com 'a sorarak alabilirsin. adamlar 750 kg'lik akvaryumların apartman dairesinde nasıl kullanılacağını tartışıyorlar ve epeyce mesafe katetmişlerdi.

hatırladıklarım şunlar.
*ev inşaatı sırasında zeminin her bir metrekaresinin ne kadar yük taşıyacağı hesaplanırmış.
*bu akvaryumlar hesaplanan miktarın üzerindeymiş!!!
*kolon yakınına koymak daha doğruymuş

not: oraya bakacak olursan fake bir nick kullan herkesi sorgusuz uçuruyorlar. buradaki başlığı aynen koruyarak açmak yeterli sebebi verebilir onlara . kibar çocuklar.

bina 10 senelik tahmin ediyorum. betonarme yapıda. sanırım tuvalet yakınlarında da taşıyıcılar mevcut. yani kolonlara (ya da kiriş mi deniyor her neyse tavana ve yere paralel olanlar) yakın. yere dik olanlar duvarın neresinde biemiyorum zira duvardan çıkıntı şeklinde bir şey gözükmüyor. duvarla aynı hizaya örüp üzerini sıvamışlar. orta kısımlarında herhangi bir taşıyıcı bulunmayan çok daha geniş olan salonumuzda 8 normal insan, yemek masası, vitrin, konsol, koltuk takımı aynı anda çökmeden durabildiğine göre çökmez diye tahmin ediyorum ama yine de içime kurt düştü.

evet ama bu 8 kişi bir yıl boyunca salonun ortasındaki sabit bir metrekare içinde hareketsiz durmuyor.

ayrıca salon alanı epey geniş, ve yük dağılıyor. neyse eğer dediğin gibi wc yanından geçen kolonlar varsa (dikey olan kolon,yatay olan kiris)ve muteahhit malzemeden calmadiysa pek bir sorun olmaz.

duvara vurarak kolonun nerede oldugunu anlayabilirsin, ici bos gibi bir ses varsa orme duvardir, tok bir ses gelirse kolondur. eger wc yakininda iki tane kolon bulabilirsen dert etmene gerek yok.

alttaki ev sahibi tuvaletini rahat yapması için bu kadar adamın tartıştığını görse gözleri yaşarırdı garanti.
neyse, bence de çökmez.

bu kadar tantanadan sonra ..tiğimin deposu, ..tiğimin bozuk çekvalfi yüzünden içindeki bütün suyu şebekeye geri vermiş (neyse ki boşa gitmemiş. ben susuz kaldım ama şehrin suyunu boşa harcamış değilim.) susuz kaldık ve en azından 1 hafta kadar evde olmayacağımızdan ve o depo dolmayacağından böyle bir derdimiz çökme derdimiz kalmadı şimdilik.

yönetmelikler doğrultusunda projelendirilip,inşa edilmiş bir yapıda yaşıyorsanız -ki aksi bir durumda yapının ruhsat alamaması gerekirdi- bahsi geçen 520 kilonun yerle temas ettiği noktaların eşit aralıklı ve simetrik olduğu düşünüldüğünde, bu noktaların temas alanları toplamının "çok kabaca" 15cm2 olması yeterlidir. yani sizin deponuz küp şeklinde ise ve 2m2nin tamamını kaplayacak şekilde temas içindeyse dünyanın en huzurlu insanı olabilirsiniz deponuz konusunda.
Daha net olmak ve çok daha kabaca açıklamak gerekirse konutlarda bu bastığımız, gezdiğimiz, yaşadığımız alanların designı kabaca 1cm2 ye 1 insan gelebilecek şekilde yapılmakta, standartlar bunu gerektirmektedir. türk standartların ts500-2000 kodlu bölümlerinde ilgili standartları düzenlenmektedir. oldukça teknik olsa da, google vasıtasıyla ulaşabilirsiniz.

melih gökçek'in sanırım trt'te, aynı konu hakkında daha yeni kıraathaneden çıkartılıp stüdyoya sokulmuş bir adamın üslubuyla "millet çatısınına 200 litrelik depo yapıyor.. o çatı çöker başınıza allah muhafaza" gibi bir şey dediğini hatırlıyorum. endişenizin kaynağı bu olmalı.
kendisinin endişesi de insanların depo yaptırması sonucu su kesintilerinin hiçbir işe yaramaması. siz güvenle kullanın deponuzu. soğuk içiniz.

tıbbi destek almanı ve diyetisyenin önereceği besin katkılarını kullanmanı öneririm. ama kendi başına gidip kullanma bunları. homronları, metabolizmayı kötü etkilemesin.

Doktora git, belki tiroid sorunun vardır, o çözülür ve sağlıklı kilona normal şekilde kavuşursun. Yani ters bir şey vardır düzelir, sen de düzelirsin.

önce bir doktora görünün.hipertroid probleminiz olabilir.
daha sonra da bir diyetisyene görünmenizde fayda var.
"ye ,iç ,hareket etme , böylece kilo alabilirsin" görüşüne ise hiç katılmıyorum.
bu teknikle sadece yağ alırsın.sonra da yağları eritmek için tekrar rejime girmek zorunda kalırsın.önemli olan yağsız kilo almaktır,bunun için de protein ağırlıklı bir beslenme rejimi faydalı olabilir.bu arada düzenli spor da yapmanız gerekiyor.

spor yap , sana saçma gibi görünebilir ama spor yapmanın şimanlar için zayıflama , zayıflar için şişmanlama gibi etkisi wardır kısacası ideal kiloya ulaşmak için ideal ve en eğlenceli yöntemdir.

cok buyuk yanlislar var verilen cevaplarda, sırf yag diyetine girmen hic de saglikli bir kilo alma yontemi degil. daha dogrusu vucudunda ki yag oranini artirmanin sana bir faydasi yok, alacagin kilolari kas seklinde almalisin, zaten birim hacimdeki kas kutlesinin agirligi ayni hacimdeki yagdan daha agirdir.

yani bir onceki arkadasin soyledigi gibi spor yapman ve iyi beslenmen en iyi cozum. hem boylelikle guzel, saglam da bir vucuda kavusursun.

peki spor salonuna gitme haricinde yapabileceğim spor önerileriniz nedir?

yüzmeyi çok severim ama her gün mümkün diil en fazla haftada bir yazlığa gittiğimde yüzebilirim havuzunda.

sabah koş, mekik çek falan gibi öneriler olur.

onun dışında beslenme olayında da diyetisyene başvur diyosunuz yani, devlet hastaneleri bu hizmeti veriyolar mı?

abi ben de kilo vermeye cali$iyorum.
her sabah yuruyorum yarim saat kadar, 1saat de ko$uyorum. gun icinde de bisiklete biniyorum.
bu tarz aktiviteler oneririm.
hastaneye de gitmeden once netten biraz ara$tirma yap derim. unlu diyetisyenlerin siteleri vardir. biraz bak, bilgin olsun yani. sonra gidersin.

spor yaparak kaslarını canlandırman gerekli. kol,ayak filan misal.
spor olarakda bisikleti öneririm. yanında koşu da iyi gider.

bu arada sendeki sorun bendede var. ancak bazen bu sporu abartınca oluşuyor :) spor yapın ama abartmayın özellikle bisiklet manyağı olmayın. 187yim, kış aylarından 70e kadar çıkabiliyorum. yazın ise 60 a düşüyorum. sebebi ise sıcakta spor yapmaktan nefret ediyorum. aynı şekil yazın yemek yemektende nefret ediyorum. sıcak sıcak oehh
kışın ise hayvani bir proteğin takviyesi yapıyorum vücuda. sabah kahvaltısında 4 yumurta filan :P ama tabi tıbbi yardımlarda var yanında.

öncelikle hergün bir miktar bisiklet sürün, koşun. hatta mümkünse spor salonlarına giderek biraz alet çalışın. kollar ayaklar vücüt filan hareketlensin. yoksa hayvani yemek yesenizde tınlamaz kaslar. ve tabiki mutlaka doktora gidin sizin bünyenize uygun birkaç protein içerikli ilaç ve vitamin takviyesi önerisinde bulunacaktır.
spor yaparken bol bol su için. güdne 5 litreye yakın.
birde gece yemek yitip hemen ardından yatmayı düşünmeyin. kilo aldırmaz bu. göbek yağ kaplar ayrıca çok tehlikelidir bu. midenin uyku sırasında öğütme sistemi çok azdır. hastalanabilirsiniz. kaçının bundan.

ole spor salonu falan benide kasıyo hiç bi zaman 1 aydan fazla dewam edememişimdir en güzeli kendine bi grup oluşturup hafta 2 gun iş /okul çıkışı basketbol/futbol (basketbolun futbola orala, daha fazla efor-daha fazla kas aktivitesi gibi avantajları var) gibi yemeğine/birasına( idaalı maçlar daha hareketlidir ve maçı laubalilikden kurtarır) şeklinde aktiviteler her daim işe yarar bence

benim de var boyle bir problemim 178 cm 65 kg civarinda dolanirim genelde, doktorumun tavsiyesi yatmadan once kremali biskuvi yemem gerektigi idi (en az 1 paket) bu bana gore bi$i olmadigindan ben yatmadan once $u kari$imi hazirlayip 1 ay denedim: bir bardak soguk sut, bir tam muz, bir ka$ik bal, bir yumurta sarisi, mikser mi neyse onda bole cirptirip iciyordum acayip toparladim 72lere falan ciktim sonra biraktim 68lere geriledim.

aslinda yapacagin en iyi sey artik okulun hangisiyse, onun duzenli antrenman yapan bir spor klubune gidip beraber antrenman yapman. evde mekik sinav da tabi ise yarar da burada onemli olan bir programa uymak, duzenli calismak. insan genelde tek basina bir programi uygulayamaz, motive olamaz, o yuzden git bi topluluga "bilader ben de soyle kiyida takilsam olur mu" de. kurek takimlari artis olur genelde izin vermezler ama mesela dagcilik topluluklarinda guzel muhabbet olur, sorun da olmaz...

beslenme icin de diyetisyene gitsen tabi daha iyi ama ben sana soyle genel gecer bir sporcu diyeti vereyim; aldigin gidalarin %50si karbonhidrat (makarna,pilav,ekmek)%30u protein (sut urunleri,yumurta), %20si de yağ olsun. duzenli ye, ozellikle antrenmanlardan sonra ye, ogun atlama, terli terli su icme...

su yerine portakal suyu vb. içersen ayda bir kilo alırsın garanti.. kilo almak için karbonhidratlı beslenmek gerekiyo.. fazla abartırsan yağ yapar tabi.. karbonhidratlı beslenip biraz spor yapmak en ideali..

"vücut kitle indeksi hesaplayıcısı" (*1)na göre 1.86cm boy için 67 kiloya çıkabilirsen "sağlıklı" bunun altına düşersen "zayıf" olarak değerlendiriliyor. 86 kg'ye çıkarsanız fazla kilolu ve 117 kg için ise obez sayılacakmışsınız.

sizinle aynı durumda olan bir arkadaş yıllarca kilo almaya çalıştı, olmadı. yaş 30 olunca aniden göbek saldı. hala zayıf ama göbekli. beslenme şekline dikkat yani. balık yağı falan sonradan aşırı yağlanamaya yol açıyor derler yıllardır.

(*1) üzerinde glucotrol xl pfizer lopid falan diye bişeyler yazan ufak mekanik bir cihaz, eşantiyon.

ehuh. şimdi kilo vermek isteyenler yemekten kısıryorsa senin kısaca hayvvvannnlaaarr gibi yemek yemen lazım.

pek enteresan öneriler olmayacak ama yazıyım bakalım:
düzenli yaşamak önemli bir olay kilo almak için, uyku düzeniniz olsun, mümkünse sabah erken kalkın, kahvaltı edin. erken kalkınca iştah da artıyor, gece de fazla geç kalmamaya çalışın, iyi uyuyun.
sigara içiyorsanız bırakın mutlaka.
askere gitmemişseniz askerde kilo alacaksınız, güzel olacak.
bunların dışında arkadaşların da dediği gibi düzenli spor yaparsanız sağlıklı bir şekilde kilo alabilirsiniz diye düşünüyorum.

bende cok zayıftım düzenli spor yapıyordum bir sene boyunca -mecburen- hiç antremana gitmedim ve hayvaaann gibi yemek yedm su an sene basımdaki kilomdan yaklasık 8 kilo fazlayım. kardesiminde aynı sorunu yasıyor asırı zayıflık o balık yagı içiyor işe yarıyor tek yan etkisi sacları biraz yaglandı. onun dısında hiç bir yan etkisi yok. birde metabolizman hızlı calısıyor olabilir bu yuzden ne yesen yaramaz biraz miskinles yapabiliyorsan.

abi $imdisi icin bi$ey diyemeyecegim, ama uzun vadede canini sikma; cunku askere gidince alacaksin :)

önce tiroidi ölçtürmekte fayda var arkadaşların önerdiği gibi. ama mesela ben de buraya boy ve kilo yazamayacak kadar zayıfım ama domuz gibiyimdir bünye bakımından. üstelik tiroid de düşük çıktı testlere. hayatım boyunca rejim yapmadım ama yediğime de dikkat ederim. eğer tiroidle ilgili ya da hormonal bir dengesizlik yoksa boşverin, kim ne derse desin. ister istemez 30undan sonra metabolizma yavaşlıyor ve insan yavaş yavaş kilo almaya başlıyor (yaşım da çıktı ortaya, haydi bakalım). bunca zaman zayıf kaldıktan sonra birden kilo almak, almaya çalışmak tehlikeli, dizlere ve bele fazla ağırlık yüklenmesi hiç iyi değil. bir yandan spor yapıp kasları, özellikle de vücut ağırlığı artınca zorlanması muhtemel diz, bel karın bölgesindekileri güçlendirerek kilo almak en doğrusu.

DüzenLi bir ilişkin oLsun :)

düzenli bir ilişki tavsiyesi kesinlikle yerinde :)

onun dışında, ye kardeşim. gözünü doyurma.
yemeden kilo alınmıyor.
ben yaklaşık 3 sene içinde 22 kilo aldım ve şu an nasıl vereceğimi düşünüyorum kara kara.

kendi iştahımı kendim kabarttım resmen.

dışarıda yemek yemek, fazla kola sprite vs. tüketimi.. alkol falan derken, insan zaten farkında olmadan alıyor kiloyu.

bi koku felan almi$tir belki. ya da kafasi iyidir. kavga cikarmaya cali$iyodur.
abi su al boca et kafasindan a$agi. en guzeli o.

doguracakti, doguracak yer ariyordur, belki sadece susamistir su istiyordur.

su dedim de bursa'da bi yagmur basladi gorulmeye deger.

haala gitmedi hayvanoğluhayvan...

benim evimden ne kokusu alabilir ki bu arıza hayvan yaa. tavuk kanadı kızarttım sölemesi ayıp, ona gelmiştir dedim, attım üç beş taane(ben bile yiyemedim o kadar, şerefsiz hayvan) onları da yememiş. sütü de dökmüş oralara ipnator.

hayvan işte adı üstünde! Al eline bi sopamtırak alet,kovala,bağır aşşağıya kadar indir.. yiyecek değil ya iblis.. ben de yapmıştım böle bişiyi.. hayvan görünce kaçacak delik arıyo şimdi..
hadi bakalım..

büyük ihtimal koku almıştır. hamile olsa tıslamaması lazım diye biliyorum. en azından 4 senelik bir kedi jenerasyonu gayet mülayim bir şekilde bizim apartmanın içinde doğum ihtiyaçlarını gideriyor. Tabi her kedi aynıdır diye birşey yok, ama hamile olduğunu sanmam. kapının önüne değişik kokular sıkın. kediye de sıkın arada, belki o zaman çeker gider miskin şey...

Korkutmak gibi olmasın ama (bkz: ölümü hisseden kedi)

helolohoooyy:)) doğurdu lan bu:) 4 (dört) taane hemde:)) götürüyo şimdi. bi taanesini aldı gitti. eheh vatana millete hayırlı olsun. hadi isim koyun şerefisciklere:)
bu arada crown, saol altıma zıçırttın akşam akşam...

ya o diilde battı buralar, nası yapıcaski şimdi :S

aman da aman , çiçeği burnunda dede sayılırsın, paspas olsun bi tanesi... mademki senin evin paspasında doğma şerefine nail oldu..

aha bildim, yavrulardan birinin isim babasi olayim yada notorious falan deyin :)

bu arada eğer anne yavruları için güvenli biyerler bulamazsa,yer bebecikleri.. aklında bulunsun..

çok pis rezil oldum, hamile olduğunu sanmıyorum demiştim tam da :D

bi tanesine "esört eyc" de ahah.
ilk cevap benim, konuya ilk ben el attim. haha

ya yazık kızcağıza, o şimdi çocuklarının derdindedir, yemeyi içmeyi unutur. çocuklarını taşıdığı yeri biliyorsanız önüne hiç olmazsa bir kap su koyuverseniz de bu sıcakta halsiz kalmasın, çocuklarını besleyebilsin.

doğacak yavruların bakımını üstlen ne biliyim giydir yedir okul öncesi eğitimini üstlen bence bu sana iyi bir hayır sevr olman için fırsat.bazen tanrı farklı elçiler seçebilir.

apartman girişinde bi kasanın içine koymuş. kasayı yukarı çıkarttım akşam. sabah işe gelirken baktım sokulmuşlar annelerine uyuyolar.
paspas, notorious ve esört eyc tamam. sonuncusuna güzel bi isim istiyorum. konuşturun yaratıcılığınızı. hade bakem

Ya çok emin değilim ama, yavruları ellemeyin derler, insan kokusu sinince anesi terkediyormuş falan filanmış.

abi su meselesi onemli gercekten, hayvanlar su bulamiyor sicakalr sebebiyle, bu yavrulariyla hic bulamaz. mutlaka bi kap su, hatta süt birakin oldugu yerin yakinina. ha bu arada anne kedi yavrularina yaklastirmaz haberin olsun, sevmeye filan calisma bir sure...

sonuncusunun ismide sakin olsun en sakin olanina koyun, en atik canli kanli olanina esört eyc, en tuylusune paspas, en yalniz olanina notorious..

Patrick Süskind'den Güvercin'i oku derim..Kapı önü çöreklenme durumu benzeri için..

usta gelicek parkenin o kısmını kesip çıkaracak veee yeni parke döşiycek o kısım için bildiğim kadarıyla başka bi şansın yok

garip gelebilir ama soyle deneyin, parkeyi kaldirin altinda slikon sikin, sonra parkeyi yerine oturtun. evet $i$lik devam ediyor di mi ? hih $imdi parkenin ustune 1 kova su daha dokun ve uzerine epeyce agir bi$ey koyun (ici dolu ceyiz sandigi) bi kac gun kurumasina ve yapi$masina izin verin.

sanirim silistre deniyor. ankara'da isen yardımcı olurum. parkenin o kismini kaldirmadan oradaki tumsegi traslayip sonra cilalayacaklar.

agac parke ise cozum icin soyle diyorlar: parkenin kabarmis bolumunun etrafindan kabarmami$ parkelerden soksunler, sonra kabarmi$ kismin uzerinde agirlik koysunlar, etrafi acik oldugundan 1 hafta kadar sonra parkeler tamamen duzle$ir, daha sonra cikardiklari parcalari yerine monte etsinler.

1 m2 parke için midir bu kadar tantana? ya sök onları sonra git 1 m2 parke al yapıştırıcsını falan da sor gel monte et sonra. çok vakit almaz sökmesi takması. parkeyi sıfırdan döşemek kasar biraz böyle yerel monteler basit.
hadi hiç yapamadın bir usta çağırıp yaptırmak lazım. eh bu da ustasına göre değişir kaç para isterler kmi bilir.

notorious'un onerdigi uzerine agirlik koyma yontemini uyguladim, cikmis yerleri de parke yapistiricisiyla hallettim, bakalim sonucu gorecez...

Bir kaç gün önce sorulmuştu, bi ara derim ilanları.

ulusta av malzemeleri satan yerler var.tam dışkapı köprüsünün orda.çankırı caddesinde.sayanora pavyon fln var.oralarda işte.av malzemesi olan yerde onlar kesin bulunur.hem de kralı bulunur

ulusta itfahiye caddesinde büssürü cadırcı var onun dışında bilkentteki realde süper ucuz mallar mevcuttu 1 ay öncesine kadar sanırsam hala duruyor.istersen bir git bak

internette arama kelimelerin şunlar:

şehir adı + outdoor
------------------------
şimdi arkadaşlar haklı olarak "google'da ara" diyenlere kızıyorlar.
ben anahtar bir kelime verdim. google'da ara demedim. niye bilmiyorum bu tip mağazalar net sitelerinde key olarak outdoor kelimesini kullanıyorlar. geçen sene soğuk ortam kıyafetlerine ihtiyacım oldu hiçbir yerde bulamadım.

www.google.com.tr

(git: 9922) 3 nolu cevapta aradigin bilgi mevcut, bunlara ek olarak dışkapı taraflarında bi çarşının içinde bahriyeli diye bir dükkan var. av malzemesi satan yerlere gitme, genelde kalitesiz olur ürünler, doğa sporları mağazalarını tercih et.

Bir kenarından diğerine kadar(çaprazdaki) olan uzunluğu metre ile ölç, 2,54'e böl.

bunu yapabilecek durumda değilim.

ölçmekten başka yok yok. kenardan kenara ölçmeyeceksiniz, köşegen boyunu ölçüp 2,54'e böleceksiniz. yardımcı olursa bir cd'nin çapı 12 cm'dir. yakınlarda cetvel yoksa referans olabilir.

a4 kağıt al ve kaç kağıt boyu gittiğine bak. a4 kağıtlar yaklaşık olarak 20x30cm boyutlarındadırlar. yaklaşık bir değer çıkarabilirsin.

sistem ozellikleri'ne baktin mi?

markasını ve modeline bak notebook'u ters çevirip. sonra www.google.com sayfasını aç. orada gördüğün kutucuğa yaz marka ve modeli. çıkan sonuçlarda yazar kaç inch olduğu.

ekran dikdörtgen ve fazla büyük değilse 15.4" çok büyükse 17" büyüklüğündedir.kareye benziyosa 14".notebook için 3. bir olasılık varsa beri gelsin.

bir a4 sayfası kadarsa 12.1 inç flndır.

Benimde soleyeceklerim var:
Olasilik olarak 14'1 olma sansida var ustte belirtilen olasiliklarin yaninda. Saginda solunda ulasabilecegin bir mekanda baska laptop yok mu kiyaslama yapabilecegin?

Aslinda cok komplike bisi dusundum ama suan beyan etmiyorum daha kolay bi yolu olsa gerek.

a4 kağıdı uzun kenarı aşağıya gelecek şekilde ekranın dibine ve kısa kenarı sola değecek şekilde yerleştirdiğimde sağ tarafta bir baş parmak büyüklüğünde, üstte ise 5-8 mm civarında bir boşluk kaldı.

aslinda en iyi yontemi atrin soylemis ama a4 kagidina gore verdigin olculerden yaptigim hesaplara gore 15" monitorun, hayirli ugurlu olsun.

eheh ben bile stres yapmiştim.hayırlısı olsun sonunda bulundu demek

ebi 1 ve ebi 2 diye iki yurdu var ebinin. ebi 2 kız bloğu erkek bloğu diye ayrılıyor. ebi 1 iki sene önce kız katı erkek katı diye ayrılırdı -bir kat kız bir kat erkek-, geçen sene kız bloğu erkek bloğu diye ayırdılar, bu sene de ebi 1 erkek ebi 2 kız yurdu "olacakmış".

ebi 1 ve ebi 2nin tek kişilik odaları arasında baya bir fiyat farkı var, zira ebi 2 telefon kulübesinden hallice. arkadaşın odasına gittiğimde sürme kapı dolap zannettiğim şeyin içinden banyo çıktı, çocuk zaten çekyat tarzı bir yatakta yatıyordu. ebi 1 nispeten daha ferah. ayrıca her iki yurdun tek kişilik odaları banyolu banyosuz diye ayrılıyor ve tekrar sağlam fiyat farkı var. ebi 1 de iki kişilik bazı banyolu odalarda küvet var dip not olarak ekleyeyim :)

ev en mantıklısı ama onun da boku püsürü uğraşması var. yurtta her gün odan temizleniyor, banyon varsa haftada iki gün banyon temizleniyor vs vs. iyi bişi.

yalnız ebi geçen yıldan başlayarak kurallarını hafiften sıkılaştırmaya başladı, iyi ki bu sene mezun oluyorum diyorum. onun dışında şirin bir yer. kantininde sulu yemek bulunuyor-bildiğimiz sevdiğimiz tabldot-.

kızlar için kız konukevi ve yazıcı konukevi gibi yerler de var tek kişilik için sanırım ama erkekler için ebi tek.

ev olarak da genelde odtü ahali 100.yıl civarında yaşar yürüyerek yaklaşık 20-25 dk içinde yemekhanenin orada olabilirsin. kış vakti o yokuş pek çekilmiyor gerçi, bir de o kapının girişine pub açıldı. bütçeye büyük zarar.

bir diğer güzellik ise bahçelide ev kiralayıp odtü dolmuşlarıyla ulaşımı sağlamak. o da gayet şık ve uygulanabilir bir çözüm.

ebi konusu acikliga kavustuırulmus zaten, geciyorum. normal odtu yurtlari daha ucuzdur, ayni rahatlikta olmasa da rashattir, kredi yurtlat yurdu gibi degildir, eve cikmadan once ortamlari gormen acisindan iyi olabilir bir sure yurt tecrubesi yasaman. ha ama tek kisi bulamazsin tabi bunlarda. kiz meselesini de dert etme yurda sokamazsin ama yurt disindaki her yerde de istedigin gibi takilabilirsin.

ama illa eve cikacam diyorsan, odtu ogrencilerinin genel olarak tercih ettigi yer 100.yildir, en yakin yer. daha sonra cigdem mh. gelir, biraz daha uzak. 100.yilda evler genelde kotu ve kiralar pahalidir ama guzel muhittir, populasyonun yarisi ogrenci oldugundan derdin tasan pek olmaz.

bazi emlakcilar odtuye yakin diye eskisehir yolunda m.kemal mahallesinde evleri de pazarlamaya calisiyor, aman dikkat. evet odtuye yakindir ama A kapisina yakindir, buradan iceri bolumlere gitmen icin tekrar dolmusa binmen veya yukarı doğru epey yurumen gerekir, ayrica ogrenci olarak rahat edemezsin. tercih etme bence.

Bence patlatma, bir de o bölgeye değmeyen, dokunmayan bir şeyler giy ayağına. Temas olmamalı hiç hatta terlik giy gerekirse. Zamana bırakmak dışında ilaç vs bilmiyorum maalesef.

gecirmenin bir caresi yok diye biliyorum. su toplayan yere simit uygulayarak yururken biraz daha rahat edebilirsin. nasil oluyor dersen, bir parca sargi bezini sarip, cember olacak sekilde gibi bukuyorsun, sonra da su toplayan yerin etrafına flasterkle sabitliyorsun. amac su toplayan bolgenin ayakkabiyla temasini azaltmak yani..

kremle yumusatarak daha az acimasini saglarsiniz. patlatmayin, zamanla kendini yenileyecektir.

ben krem sürdüm üstüne de yara bandı yapıştırdım teması kessin diye. 2 gün sonra baktığımda yerinde yoktu.

şüphesiz ki twisted sister

kiss tabi ki. alice cooper'ı da es geçmemek lazım...

cinderella olmazsa olmazlardan.

motley crue

skid row ..o yes

pantera'nın cowboys from hell ve öncesi albümleri.

cowboys from hell ve öncesi değil, cowboys from hell öncesi olmali. cowboys bildigin thrashtir, candir.

oha panteranın glam yaptığını bilmiyodum.
öneriler için teşekkürler yanlız ben daha bilinmeyen kıyıda köşede kalmış gruplar arıyorum. ya böyle vh1ın friday rocks programında klipleri verilenler gibi

Hırdavatçı falan yok mu Ankara'da? Bir nalbura bile sipariş versen getirir iki günde merak etme. 100-200 lt dediğin gerçi ufak bir şey 6-7 damacana koysan daha pratik olur :) katlı sistem falan yaparsan hatta coşarsın azıcık yerde maksimum su hesabı. tavsiyem yan yatırman olacaktır çok daha fazla sığar .

abi suyu bir gun verip bir gun kesecekler, 5-10 litre kurtarir normal bir evi, 100-200 litre cok degil mi?

ulus'ta nasıl bulamadın? rüzgarlı sokakta envayi çeşidi var.

@felsongy: o kapıdan geçebilir dedikleri kodumun fiber depolarının eni 78*78. bizim dangalak müteahhitler deponun konabileceği tek yer olan banyo tuvalet kapılarını daracık (65 cm) yaptıkları için girmiyor yine kapıdan.

Sözüm genel zihniyetedir. Zira sadece sen, ben ve 5-10 kişi aradığın bidon ya da tankı almazsak susuz kalan da yalnız biz oluruz. Ama enteresan göründüğü için dün geceden beridir zorlar, tutamayacam, koyverecem.
Biraz dışarıdan, şöyle sulara, kaynaklara, kullananlara "simcity" oynar gibi yukarıdan, bakınca konu kişilerin kendinden kaçtığı şekliyle şudur, şöyledir gibime geliyor:

"Abi sular kesilecek, çok az su kalmış şehri besleyen gölde; bu yüzden bidon alalım, herkes kullanmadan biz çekelim 3-5 ton suyu. Tek akıllı tabii ki biz değiliz, herkes bunu yapsın. 2 ay sonra bitecek suyu şimdiden bitirelim, o gölde yaşayan, yaşaması gereken, bizim de yaşamamızı sağlayan tüm bitki hayvan şimdiden kurusun gebersin. Bitki kalmayınca bir daha ne oraya ne buraya yağmur yağsın. Nasılsa bidonlarımız, tanklarımız, klimalarımız var.

Not:
Bir öneridir, belki bunun da zararlı yönleri, olumsuz yönleri vardır ama sizce de elimize kazma kürek alıp ya da bir delme makinası çağırıp "santrfüj" yöntemiyle bir apartmanın su gereksinimi giderilmez mi? 1, bilemedin 2 apartmanın bidon parasına patlar. Su sıkıntısı yaşanan günlerde işe yarayacaktır. Ama birlikte hareket etmek gibi "biz" için külfetli ve zor bir şey gerektirir.
Ha, bir de o çıkarılacak su ile de beslenen birkaç ağaç dikmek yağmur ile barış yapmak için bulutlara sunulan birer çiçek olabilirler belki. Çok mu duygusal oldu?

evet çok anti-demokratik olur.

antidemokratikligin en dibe vurmuslugu olur. cok seslilige karsi cikmak olur. %10 barajından daha adaletsiz bir davranis bu soyledigin. fikirlere gem vurmaktan baska birsey degil.

burada tmel sorun baraj. ideal ortam coksesli, farkli fikirlerle donatilmis olmalidir. tabi, abd ister mi hic muhaliflerin de mecliste bulunabilmesini?

en buyuk sorun baraj, bir de secmenin secim/gecim sIkIntIsI.

çakma otobüs firmaları gibi isim değiştirirler, daha bi görüntü kirliliği olur.. çözümden çok, işi daha da karıştırır

sanirim onlar aldiklari oy oraniyla oy verenler de verdikleriyle mutlu. ne bileyim ben odp ye oy verdigimde % 2 oy alip alamayacaginiz umursamamistim vakti zamaninda.

ya onların pusulada var olma sebepleri iktidar olmak falan değil tamamen inanç meselesi. öyle bir yasak koysan adam bir parti daha açar yine girer oraya. yoksa aklın alıyor mu 100 üyesi olan partinin 50 ilde pusulada yer almasını? bence ya tutarsa falan olayı da değil yani imkansız o olay bu coğrafyada.

gündüz uyumak pek sağlıklı değil(miş). ışıktan dolayı vücudun salgıladığı bir "uyanma" hormonu varmış, yeterince dinlenemiyormuş vücut. izlediğim bir belgeselden aklımda kalanlar.

iki sene kadar ya$adim ben boyle. ak$am 20.00da kalkiyor sabah 9 gibi uyuyordum. herhangi fiziksel bi zararini gormedim. sosyal acidan biraz sorun olabiliyor. ya$anilan $ehir pek buyuk degilse gece acik bi yer bulmak zor olabilir. iyi yanlari da cok. her$eye geni$ geni$ vakit bulunuyor. ortam sessiz. kafan rahat

beyin için en dinlendirici uykunun 23:00-7:00 dilimine denk gelen olduğunu okumuştum, ama ciddi bir şekilde bunun iş dünyasının önde gelenleri tarafından yayılan bir şayia olduğunu düşünüyorum. zaten insana 8 saat uykunun yettiği de sanayi devrimi sonrası uydurulan yalanlardan biri.

yaklaşık 5 yıldır bu şekilde yaşıyorum hala da devam ediyorum 2. öğretim olmanın götürülerinden.
*sabah erkenden işiniz oldugu zaman %100 uykusuz kalıyorsun bi kere kafadan, atıyorum bankaya gitmek gerek, gece uymam sabah giderim diyorsun sonra zombi olarak gidiyorsun bankaya.
*öğünler terse döndüğü için kilo falan alabiliyo insan,özellikle yemek yiyip sabaha karşı uyumak baya fena etkiliyor. -hayır şişko degilim sözlük bayanlarına ekşi duyurudan da selam ederim-
*sosyal hayat 0'a yakınsıyor. internetle içli dışlıysanız arkadaşlarınızı sadece messenger gibi programlarda görebiliyorsun.
*gece tek başına kalıyorsan ruhsal açıdan belki bişiler olabilir,belki kafayı çizersin , bu bana olmadı.
* bi de güneş ışıgı d vitaminin vücutta üretilmesi için bi nevi katalizör,o açıdan sakıncalı.
daha kesin vardır ama ilk akla gelenler bunlar.
gene de yaşanıyor mu yaşanıyor, hatta daha süper yaşanıyor diyebilirim.

www.youqa.com

Alwaysdrunk'ın yazdıkları doğru. En azından bende hepsi oldu. Bir de en büyük götürüsü hafızanın bildiğin kaybolması. Hafızanın zayıflaması/silinmesi çok kötü bir şey. Ağladığımı biliyorum.

"ben gece yasiyorum,hicbisey olmuyor" diyenlere bakma, bunun etkilerini zaten gencken degil daha sonra, metabolizman yavaslamaya basladiginda goreceksin.

ayrica insanin en guzel yaslarini boyle heba etmesini anlayamiyorum, hayatta yapacak cok sey var gencler, sanal bir dunyayla omur gecmez. akin ortamlara, gezin tozun tikilmayin bilgisayar basina.

buzdolabına girmeyi her kedi yapıyor, hatta kedimin kavun karpuzun arasında yatıp mayıştığı fotoğrafı hala saklarım :)

balkondan atlama olayı genelde çiftleşme isteği duyan kedilerin marifetidir ama 2.5 aylık kedi cinsel erişkinliğini tamamlamamıştır. kuş, böcek vs görüyorsa atlıyor olabilir. arada çıkarıp dolaştırırsan vazgeçer diye tahmin ediyorum.

bunun aynından bizde de var ama tek fark bizim 8. katta oturuyor olmamız. biz pencere pervazlarına kolonya dökerek vazgeçirmeye çalışıyoruz, kolonya kokusu oraya sinince gözlerini kırpıştıra kırpıştıra uzaklaşıyor pencere kenarından. ama en iyi çözüm sanırım pet shoplarda satılan kedi uzaklaştırıcı spreyler. ben de onlardan alıp pervaza sıkmayı düşünüyorum.

buzdolabına sadece sıcakta değil kışları da ilgi duyuyorlar o konuda endişelenecek birşey yok...
kedi eğitimi kanımca olmayan böyle birşey varsa dahi çook zor olan bir durum..eğitilebilirliklerine diyecek yok fakat tamamen kendi isteklerine göre davranışları gelişiyor. camdan büyük ihtimalle atlamamış düşmüştür, kediler düşebiliyorlar, benim kedim de iki kez balkondan düştü..pervazda uyuyakalıyordur ve yuvarlanırken kendini aşağıda buluyordur..bunu bilinçli bir şekilde sık sık yapmaya başlarsa (yani biraz gözlemleyeceksin)endişelenebilirsin..büyük ihtimalle bir daha olmayacaktır..

buzdolabina girme istegi soguk olmasindan degil, kediler boyle kutu, poset ne bulsalar icine girmeye bayiliyorlar. kediler karakter sahibi hayvanlar, yani kedin yaramaz huyluysa bunu degistirmen cok zor, ama yine de boyle bir sey yaptiginda kizdigini belli edersen en azindan senin yaninda yapmaz, evde olmadiginda da balkonu kapatirsin.

bizim kedi de mesela yemek masasinin uzerinde dolanir surekli ama gordugumde kizacagimi bildiginden ben varken yapmaz. tabi arkamdan ne isler karistiriyor onu bilemiyorum...

memurlar.net forumunda bunlarla ilgili bir suru baslik vardi hatirladigim kadariyla oradan ogrenebilirsin..

Ordakilerin hepsini okudum, çoğu geyik. Bana içerden adam lazım :)

Kas gevşetici kullanmayı deneyebilirsiniz, ama tam anlamıyla bir ilacı varsa zaman. Benim en son başıma geldiğinde, ağrısı yaklaşık 1 hafta sürdü. Bir de vucudun susuz kalmasından kaynaklandığı söylendi, o yüzden bol bol su.

hani uzun süre spor yapmayınca vücut hamlar, sonra da ilk aktivitede kaslar ağrır ya, bu ağrı da o cins bir ağrı. kasların ham olduğu için iki gün üst üste ani kasılma yaşayınca ağrı yapmış. 2 güne kadar geçeceğini zannediyorum. ek olarak kas gevşetici merhemler kullanabilirsin.

kramplar çok oluyorsa suya katılıp içilen efervesan tablet veya toz halinde magnezyum tavsiye ederim. magnezyum eksikliğinden oluyor o gece krampları.

kramp giren kasi gerdirmek suretiyle giren krampi engelleyebilirsin, ama sendeki bence farkli bir sey, bir fizik tedaviciye gozukmen faydali olabilir. arkadaslarin dedigi gibi kas gevsetici kullanman da ise yarar.

gidince tam bilet gisesinin ordaki bakkala bi sor, onda kalabilirsin muhtemelen, ama buyuk de konusmayayim sartlar degismis olabilir.

ha bir de su var, liman yapilarinin ordan yukari cikan bir patika vardir, tirmanis rotalarinin oldugu kaya duvarinin altina cikar, cadirini oraya atip gerilla kampi yapabilirsin, ama jandarma yakalarsa sorun olur tabi. tuvalet dus gibi konformist seyleri unutacan bir de...

daphne en kral en anlamlı yerdir. şu zamana kadar her yerde hem çadırla hemde odalarda konaklama yaptım.
ısrarla tavsiye ederim

en kaliteli tulumlar kaz tüyü olanlardır ama sizin kesinlikle bu kadar pahalı bir şeye ihtiyacınız yok.

sentetik tulumlar nispeten ucuzdur ve gayet de yeterlidir. yazlık ve kışlık olmak üzere iki tip tulum var. aslında şu mevsimde eğer çok soğuk bir yere gitmiyorsanız yazlık tulum yetecektir. konfor sıcaklıkları içinde yazar genelde. ona göre seçersiniz.

yazlık tulumlar 10 liradan başlıyor ama bu kadar ucuz bir şey almayın derim. en azından 20-25 liralık bir tulum öneririm. kışlık alacak olursanız fiyat biraz daha artar.

tulumdan ziyade mat cok onemli.

herseyden once kampinin nerdede olacagi onemli. eger deniz kenari gibi yerlerse realden falan alacagin ucuz uyduruk tulumlar seni idare eder, ama eger ormanlik ve rakim oalrak yuksel bir yerse, hele hele dag eteklerinde bir yerse bunlar fayda etmez, usursun.

kaz tuyu sakin alma, kaz tuyu tulumlar yazin pek kullanisli olmaz, ayrica cok pahalidir. sentetik bir sey almalisin, doga sporlari malzemeleri satan dukkanlara bir bak, 30-40 euro gibi fiyatlara iyi bir yazlik tulum bulabilirsin. mat almayi sakin unutma bu arada, tulum matsiz bir ise yaramaz.

ankara'da 2 tane dukkan var, biri dikmen keklikpinarinda, alpinist doga sporlari (kizilaydan 145-146 nolu otobus, son duraktan 1 once). digeri de dagh dash, akay kavsaginin orada, esat cad. uzerinde.

cevaplar icin tesekkurler.

kamp çayırlık bir yerde, akşamları serin oluyormuş. (bolu, kastamonu tadında bir iklimdir muhtemelen)

yarın dediğiniz yerlerde araştırırım. teşekkür ederim

Muhendis dedigin insan kismini hesaplamaz fazla ve sana kotu haberi verim ofiste hafiften gerilimli anlar yasanabilir. Neyse gerilimi cikartan ile masalari degistirirsin. Yalniz bole ufleme zimbirtisi bir sekilde tam sana bakmiyorsa belki o kadar etkilenmezsin ama her turlu ilk gunden usumeye hazir ol derim.

usumek sorun degil, giyeriz biseler de boyle turlu turlu efsane var, yok klimadan yuz felci olan mi dersin farenjit olan mi dersin, ondan tirsiyorum biraz.

evet bi arkadasim arac klimasi sayesinde yuz felci oldu. dikkat etmek gerekli klimalara. kumandasi sizde olacaksa mutlaka en du$uk fan hizinda ve 20-22 derece sicaklikta uflettirin aleti. ve mumkunse ufleme yonu hareketli olsun. olmadi tatsizlik cikartin. sagliginiz her $eyden daha onemli.

valla merkezi kontrol olacak muhtemelen, alan cok genis cunku. ben ufak ufak masa degistirme fizibilite calismalarina baslayacam anlasilan...

bence de. ayrıyetten asla ve katta ıslak ya da nemli saçla gitmeyini işe. çünkü klimayı da yiyince yüz felci riski var. artı sinüzitleriniz ağrı yapar. "Klimaların direkt olarak kişinin üzerine soğuk hava üflemesi, yüzdeki sinir kılıfı üzerine etki ederek, ödem ve yüz felci oluşturabilir. Klimaların üflediği soğuk hava ve ortama yaydığı tozlar, özellikle alerjik bünyeli kişilerin şikayetlerini ve krizlerini tetikleyerek, astım krizlerinin ortaya çıkmasına ve şiddetli kuru öksürüklerin oluşmasına yol açabilir. Bu nedenle alerjik bünyesi olan kişilerin, ani ısı değişikliklerinden kaçınmaları gerekir"

klimayı yiyince öyle bir kas ağrısı yapar ki anlatamam.

klima direk üstünüze üflerse kamyon çarpmışa dönersiniz bütün her yeriniz tutulur. tanıdığım birisi yüz felci geçirmedi ama gene de korktuğum için vantilatör çalışırken bile uzun süre yüzüme gelmesine izin vermiyorum. en temizi klima esintisine maruz kalmayacağın ama ortamın ferhlığının tadını çıkarabileceğin bir kuytu :)

bir anımı anlatıp yazıya son vereyim. 3 kişi tatile gidelim dedik, adamlar bize tek oda verdi 1 adet çift kişilik bir adet tek kişilik yatak var. kurada bana tek kişilik yatak çıktı, çift kişilik yatağın tam karşısında klima var. gece insafsızca 16 dereceye getirip yattım. üstüm çıplak altımda şort var, pikeyi örtmüyorum bile. sabah kalktığımda gülmekten kırıldım, arkadaşlar gece kalkıp sweat shirt giymişler, kesmemiş üstlerine yorgan örtmüşler, kesmemiş birbirlerine sokulmuşlar :) kısacası eğer yerini değiştirmezsen sefasını ofistekiler sürerken sen işkence çekeceksin :)

en basidinden boğaz kurutur. disarida nem ortami bile olsa butun gun gecirilenbir aylık staj sonunda bunu çok şiddetli savunabilirim

çayırova, istanbul

direk temas ettiği halde kas ağrıları yaptığı gerçek.ancak şöyle bir tavsiyede bulunurlar ki tarafımdan denenmiş ve başarılı sonuçlar alınmıştır.klimalı bir ortamda çalışıyorsanız bu ortamdan dışarı ani çıkışlarda bulunmayın mesela iş günü boyunca klimanız çalıştı çıkıştan yarım saat kadar önce klimanızı kapatın ve dış ortamın ısısıyla oda ısısı denkleşsin en azından buzdolabından kaynar suya atlama şokunu yaşamaz bünyeniz ve mutlu yarınlara doğru yelken açarsınız.

Tepeden gelen klima havasinin cok fazla sorun yaratacagini sanmiyorum. Klimanin Turkiye'ye yeni yayildigi donemlerden kalma bir suru hurafe var. Bunlara cok aldirmayin.

Direk ustunuzdeyse tabi ki en soguk yer sizin masa olacak. Uzun kollu ince kazak tipi bir seyi hep ofiste birakin, usudukce giyersiniz.

o tavana yerleştirdikleri harbi klima ünitesi mi yoksa hava kanalının menfezi mi? eğer menfez ise o kadar yamultmaz ama klima ise dereceyi aptal gibi 16-17 yapmak yerine 21-22 gibi sabit tutmak ve gün boyunca kapamamak en iyisidir. bazı aklı evveller klima soğutunca kapatırlar aman buna dikkat kapatıp açmak adamı yalama eder o zaman hasta olursun. son olarak klima adama hiçbişi yapmaz yeter ki kullanmayı bil. sen gidip kış günü askılı, yaz günü sütyen giyersen(sadece) kulağına bile üflesem üşürsün yani. o yüzden biraz mantıklı giyinip biraz da dereceyi sabit tutup kapatıp açmayarak bu işin üstesinden gelmek mümkün.

şöyle bir fikir yürütebiliyorum. soğuk-sıcak farklılığı yüzünden diş minesi üzerinde mikroskobik çatlaklar oluşuyor. bu çatlaklara yerleşen bakteriler, geç fırçalama yüzünden ya da fırçalama yapılsa dahi etkisiz kalmasından dolayı(attım) sürekli ürüyor ve çürük meydana geliyor(komple attım)

genetik faktörlerin de önemli olduğunu çok kez duymuştum.

bazı insanların ağız salgıları (amilaz) diş çürümesine sebep olur. ayrıyetten sürekli ağzından nefes alan insanların dişleri daha kolay çürür. bunun dışında her diş fırçası dişlerin aralarında kalan şeyleri çok iyi temizleyemez, azı dişleri bu yüzden çürüyebilir. diş ipi kullanmanız gerekir.

muhtemelen yanlış fırçalıyordur, düzgün teknikle fırçalamayınca pek bir işe yaramıyormuş, ben de dişçi arkadaşlarımın yalancısıyım. bir de sıf diş fırçalamak yeterli değil, diş ipi de kullanmak gerekiyor..

bu genetik olayı doğru. ama yanlış fırçalıyor da olabilirsiniz. mesela ben yanlış fırçalıyormuşum, öğrendim.

Komplo teorisi: Diş macunu ile fırçalanan diş çürür, çürümek zorundadır, yoksa diş hekimliği ve konu ile ilgili araştırmalar son bulabilir ya da pazarı zayıflar. Eğer gerçekten işe yarar bir diş macunu yapılabilinmiş ise bile bunu satmazlar, çünki sonra yeni ne çıkarıp kakalayacaklar?
Ayrıca, diş macunu ile fırçalanan dişler, diş macunu ile fırçalama sona erdirilir ise normalden çok daha çabuk çürür. Çünki diş macunu ile temizlendiğini bilen bünye, bakterilere karşı bir savunma geliştirme gereği duymamıştır. Tıpkı çalışmayan bünyenin göbek bağlaması, hayvan gibi çalıştırılan bünyelerin çok güçlü hale gelmesi, hatta bu durumun sonraki nesillere aktarılması gibi (evrim). Yani sterilleştikçe, savunma için dış meretler (ben yaptım oldu=dış meretler) kullanıldıkça hassas zavallı sümüksü varlıklar olmaya devam edeceğiz. Bir "çünki" yine pazarlama taktiği: "Kullanmazsan dişlerini çürütürüz, bembeyaz dişler yerine hm hm diyen bir tip olursun, kimse sana vermez ona göre!"
Tabii ki kötümden sallıyorum ve tabii ki yalan yanlış bu söylediklerim.

genetik nedenlerden ötürü de...

sut urunleri ve balik gibi onemli gidalara kus iseniz gayet mumkundur... bir de fircaladiktan sonra biseyler atistiriyorsaniz...

öyle bir ev sahibi 100.yil sinirlari icerisinde bulunmuyor.

ben de öyle düşünmüştüm aslında ama belki gizleniyordur falan dedim.

#8294 de göreceğin gibi cinsiyet ayrımı yapmayanlar var. ama bence, biz erkekler olarak olaya "acaba bir iş olur mu lan" diye yaklaştığımızdan bu konuda henuz muasir medeniyetler seviyesine gelemedik.

bir de simdi ev hali, bunun banyo sonrasi var bilmem nesi var. yani biz simdi evde donla oturuyoruz sicaklar vesilesiyle, evde bir kiz olsa nasil olacak bu? o kiz dustan cikinca senden rahatsiz olmadan saclarini kurulayabilecek mi mesela? neticede erkeksin, bir takim hormonlar tam gaz calisiyor...kendimizi kandirmayalim gencler, olmaz o is.

efendim karşı cins ev arkadaşlarım olduğu için şöyle yaklaşabilirim duruma.. alenen "ev arkadaşı arıyorum, erkek/kadın farketmez" yazan biri gelen mesajlardan boğulur, o da yetmez peşine hafiye takarlar..

hatta sağlamasını şöyle yapabilirsiniz; girin bilumum kiralık ev / ev arkadaşı sitesine.. buyrun bakın duruma.. hatta üşenmezseniz bir de sahte ilan hazırlayın, kadın olarak gösterin kendinizi.. türk erkeğinin neanderthal'e yakınlığı konusunda tez yazacak kadar bilgi toplayabilirsiniz, emin olun..

netice olarak, aklı olan buraya kalkıp da "ev arkadaşı arıyorum, erkek de olabilir" yazmaz..

ev hali, banyo sonrası falan ayrı şeyler; zaten dert etmeyecek, karşıdakine güvenen insan karşı cins ev arkadaşına olumlu bakar..

ha bir de, ben kadın olsam erkek ev arkadaşı kabul etmezdim.. bugüne kadarki tüm erkek ev arkadaşlarım hayvanın önde gideni çıktı, ev arkadaşlığı müessesesinden soğuttular resmen..

ilk üniversite yıllarımda macburiyettten iki kızla kalmıştım bir buçuk yıl kadar. gerçi birisi ayrılma aşamasında olduğum kız arkadaşımdı ama gayet güzel idare ediyorduk. banyodan çıkma vs. gibi şeyler sözünü etmeye değmez. bana "banyodayım/çıkıyorum gelmee" diye bağırıldı olay biterdi. diğer yükümümlülüklerde çok hıyar olmadığınız sürece geçimsizlik de olmaz. benim elimden iş de gelir, yemek de yapardım. hatta sayelerinde kendimi çok geliştirdim. hatta hatta onların eve gelip giden arakdaşlarından çok değişik yemekler öğrendim. sonra evde erkek olduğunuz için doğal bir hakimiyet, güven dugusu oluyor size karşı. inceden lider gibi oluyorsunuz ki bu çok gururu okşayan birşey.
şahsen hayatımın en güzel zamanlarını geçirdim o evde. güzelden kasıt da cinsel, erojen aktiviteler falan değil.
en negatif yönü muhabbetleri bir süre sonra çok fena bayıyordu. erkek muhabbetini çok özlüyordum.

eve çıkmış iki adet yakın kız arkadaşın yaşama tarzlarını gördükten sonra iyi ki de çıkmıyor erkekler yanlarına diyebilirim.

6 aylık evin mutfağından mortifera ile beraber spatula bulmuştuk ve kız onun orada olduğundan bir haberdi.

abi çok fazla amerikan dizisi izlemişsin sen :) zor durumda kalmadıkça erkeklerle aynı evde kalan kız görmedim. sevgili mevzusunu ayrı tutuyorum.

sen kız olsan tanımadığın bir adamı ev arkadaşı olarak alır mısın ? Ben olsam kapıdan içeri sokmam.

ben erkeğim ben bile kız ev arkadaşı ararım mesela (eheh)

derbi dedigin sey kura ile cekilen bir mac siralamasinda 2 buyuk takimin karsilasmasinin olmasi degil mi? e kura ile cekilmiyor mu, ilk hafta da olur, son hafta da.

arkadaşınız haklı, derbilerin kaçıncı hafta oynanacağı önceden belli, ilk 5 hafta derbi olmuyor, 6. ya da 7. haftada oluyor ilk derbi.

Bu sezon ilk hafta 3 derbi birden oynanacak.

İstanbul BLD - Fenerbahçe
G.Birliği-G.birliği OFTAŞ
Ankaraspor-Ankaragücü

derbi 2 büyük takım arasında oynanan maç değildir. aynı şehrin 2 takımı arasında oynanan maçtır. goygoycu medyanın tuzağına düşmeyelim.

bu fikstur denen olay ayrıca rastgele elini torbaya atıp çekilmiyor galiba.mesela konyaspor u seçiyolar ilk ona göre sırayla geçen sezonun sırasına göre takımları belirliyorlar galiba..mesela konya gs ile maç yapipertesi hafta fenerle daha ertesi bjk ile oynaması şans değil yani.değişik bir sistemleri var.orta sıra takımlarından birini baz alıyor olabilirler.mesela 3 büyüklerden biri orta sıralarda bitirse ertesi sene olabilir.tamamem sallamış da olabilirim ama sallamadım aflkjas
tabi oftaş gençler ya da erciyes kayseri tarzı maçların ilk haftalarda oynamasını bilerek belirliyorlar.ona göre fikstur şekilleniyor.

eğer bi şehir efsanesi değil de bir gerçekse fena göt olucam:) bu sebeple bildiğiniz verilebilecek herhangi bir başka kaynak var mı acaba? tff linki olur, gazete linki olur, konunun derinlemesine işlendiği bir spor-futbol forumu olur..ben bulamadım da.

tff sayfasından baya bi yonetmelik karistirdim ama bu konuyla ilgili bir sey yok, tff belirler diye geciyor. baska da bir sey yok..

www.alisamiyen.net

Bir suru kulup var. Toplanip minibuslere dolusup gidiyorlar. Aktifler bayagi.

En azindan bir kulup Alsancak'taki bir outdoor malzemesi satan dukkanla iliskili. Ne yazik ki hic isim hatirlayamadim su an. Ama biri yazar herhalde yakinda. O zamana kadar cevrenizdeki outdoor dukkanlarina sorun, kesin bilirler.

ege üniversitesinin de, belediyelerin de trekking klüpleri var (isimlerini bilmiyom, tembelim ben). spil'e falan tırmanıyolar, atatürk mahallesinin oralarda bilmem ne dağ yavrusu varmış minik oraya tırmanıyolar (bu o olmadı evka-4'e gidin esprisi gibi bişey oldu ama var öyle bi yer), kemalpaşa taraflarına falan gidiyolar.

Bir tanesini hatirladim: www.tirtiltravel.com

ege ve dokuz eylül ün dagcilik kulüpleri oldukca faal. havalar iyi ise neredeyse her hafta sonu doga yürüyüsleri yapiyorlar ama cok profesyonel bir ortam ariyorsaniz sizi tatmin etmeyebilir.

eger kulüp isi beni sarmaz diyorsaniz balcova da prenses otelin arkasindan manastira tirmanis oradan da ya narlidere ye ya da gaziemir e giden rotayi takip eden iki ayri noktadan cikis mümkün.bir de tabii yamanlar karagöl e de yürüyenler oluyor.

buca da kaynaklar diye bir yer var. aslinda kaya tirmanisi yapilir, ama trekking icinde guzel bir yer.

Kaynatmak da çözüm olabilir ya da daha kolayı bulaşık makinesine atın. Bulaşık deterjanı ile elde de yıkarsanız pırıl pırıl olur herhalde...

abi o suzgec en fazla 1 ytldir, riske girme, at gitsin hic ugrasma dezenfekte etmekle filan...

ev diğer kişisi bu süzgece tutkuyla bağlı(!?)
çaktırmadan aynısını bulacak vaktimde yok.

şimdi çaydanlığı kaynatıyorum. ama içine klorak atmak iyi bir fikirmiydi?
onu da sorayım bari.

(sonra temiz suyla yeniden kaynatacağım elbette. ardından bir de bulaşık makinasına atar 70 derecede yıkarım)

klorak ( çamaşır suyu)ın ısıtılması zehirli gazların buharlaşmasına neden olur. çaydanlıktan cıkan buharın uzaklaşması için ortamı cok iyi havalandırın.

esasında zaten çamaşır suyunun etki etmesi sıcaklığa bağlı değildir. süzgeci 2-3 saat kadar çamaşır suyu katılmış soğuk suda bekletirseniz hem çay lekesi cıkar hem de dezenfekte olur. tabi süre sonunda çamaşır suyu aromalı çay içmemek için süzgeci deterjanla yıkamanız gerekir.

tüm bu kimyasal işlemlerden geçmiş olan süzgeçle demlenmiş çay sağlığa pek de yararlı olmadığı hatta zaralı olduğu için en kısa zamanda yeni bir süzgeç almanız şiddetle tavsiye edilir.

süzgeçi hatırlamıyorum ama içi küflenen (aynen 10 gün unutarak) demliği sadece soğuk suyla çalkalayarak kullandım birkaç kez. aylar geçti sağlıklıyım. mikrop kalmaz onda demiyorum tabi.

@alpin.. haklısın
@ahu dediğinizi yaptım

@crown sağlamcı bir arkadaşmış :P

ve ten points goes to @divit and @geldiler. eheh..

teşekkürler herkese. çayımı demliyorum hemen.

herkesin iyiden ne anladığına göre değişir, kendime göre cevap vereyim.bence en iyi seyirciyi en çok heyecanlandıran, izleyenlerin gözlerini dolduracak gibi olandır.o yüzden yabancı kategorisine iron maiden diyorum. :)

$imdi liste yapacak olsam (ki u$eniyorum o ayri) ba$larda mutlaka dream theater gelir.

@vampyria. yazacaktım, forum tadından kaçınmak için vazgeçtim. doğru cevaplardan biri gerçekten iron maiden olmalı.

sincanlı kovboylar gerçekten canlı olsun, cansız olsun iron maidenle kapışabilecek bir gruptur, her türlü forum ortamında tek geçerim.

yerli - hayko cepkin
yabancı - queen (grup dağıldı diye kabul etmiyorsan rolling stones derim)