img120.imageshack.us

edit: kaldırılmış diyolla ama
forum.donanimhaber.com

telefonuna bu kampanyaya ait sana özel mesaj gelmedikten sonra üye olamıyosun.zati sana da sms geliyo,size tanımlı değildir gibilerinden.denedim biliyorum.

patlıcana üye olunca her 150 ve üstü kontr yüklemeye en az 180 dk bedava veriyor, bi de bunu deneyin.

evet de biraz farklı. ödedediğiniz kısmın faizini işlemiyorlar tabi ki.
toplam borcunuzun yarısından fazlasını öderseniz kalan borcunuza daha az faiz işleniyor.
asgarisini öderseniz daha fazla faiz işleniyor.
nakit çektiyseniz çok daha fazla faiz işliyor.
tüm borcu öderseniz faiz işlenmiyor tabi ki. bla bla..

asgariyi öderseniz 3,49 faiz işler ödemezseniz alışveriş faizi değil gecikme faizi olan 4,24 işler.

sucuk ekmek :P

rumeli işkembecisi
kebap 49
aspava pide kebap

şimdi ankara'da olmak vardı anasını satayım..

tokat kebabı yapan yer varsa onu dene

sbarro rulz. pizza makarna salata combo.

eğer paranız bolsa çin lokantasından dana etli noodle yiyin.
çok maceraperestseniz suşi de deneyebilirsiniz.

lahmacun
pide
pizza pizza'nın şampiyon menüsü
köfte pilav

böyle durumlarda yemeksepeti'nde benim semtime gönderim yapan restorantlara tek tek bakarım, hangi yemekte ağzımın suyu akarsa onu söylerim

shusico'dan istiridye soslu dana eti söyle;(143 müydü 147miydi ne) yanında sebzeli pilav gelsin. sushi'ye yabancıysan direk yağlı bir balık söyleme, yiyemezsin büyük ihtimal. yengeç roll iste.

yemeklazim.blogspot.com

Bahisler geliyor:Safra kesenizle ilgili bir sorun olmasın.

böbrek? :/

bir doktora gidin.

apandist olabilir diyecem ama aylar sürmez herhalde.

tekrar ediyorum doktora gidin ne olur ne olmaz.

kanser olabilir, çekap yaptır bence.

doktora gidin.

tüm batın ultrason isteyecek, ihmal etmeyin.

büyükçekmece'den celaliye'ye illa ki minibüs falan vardır, taksim'den b. çekmece'ye araba yok diye biliyorum, mecidiyeköyünden e-60 arabası var, yenibosna tarafından da var o tarafa giden bi sürü araba.

metrobüs o tarafa gitmenin en sağlıklı yolu. avcılar e-5 üzerinden celaliye minibüsü geçiyorsa mecidiyeköy'den metrobüse binebilirsiniz.
bir de taksim - beylikdüzü otobüsü büyükçekmece'deki minibüslerin ne kadar uzağından geçiyor, bunu da bilen söylerse işe yarayabilir.

taksim'den 145T beylikdüzü otobüsüne binerek tatilya-migros durağında inilirse büyükçekmece yönüne giden -güzelce dahil- tüm dolmuşlara geçilebilir.

güzelcenin içine gidecekseniz güzelce minibüslerine binebilirsiniz. eğer güzelşehir taraflarına gidecekseniz silivri veya kumburgaz otobüslerini de kullanabilirsiniz.

nasıl bir kolye? kendiniz yapamaz mısınız?
altın ya da gümüş üzerine taşlı falansa küçük döküm atölyelerine yaptırabilirsiniz.

üye olup şuraya istekte bulunuyorsunuz.

www.etsy.com

istediğiniz kolyeyi tarif edin, fiyat için emin değilseniz 0.2$ min değer yazıp yazıya not düşün fiyat hakkında. ardından teklifler gelecektir. önceden tarif ettiğiniz şeye benzer işler yapmış olanlardan fotoğraf ve fiyat da isteyebilirsiniz. eğer yüksek el işçiliği gerektirmiyorsa büyük ihtimalle buraya yaptırabilirsiniz.

el işi alışverişi yapılan bir site bu bu arada

Metal ne olacak? Altın/gümüş?

metal olabilir gümüş olabilir.benim bilgisayarda tasarladığım bir resim var 3D yazı olarak onu yaptırtmak istiyorum.

@sttc

türkiyede yok mu bu tarz bir site?

Tasarım ücreti ödersiniz öncelikle ya da çizim ücreti metal - altın gümüş neyse - bi' de işçilik ödersiniz ürünün bitirilmesi için. budur .

16 olan sen misin o mu?

abla mısın? abi mi?

23 benim

Uyurken üstünü ört.

Çikolatanın büyük dilimini ona sakla.

Beğendiği şarkıcının konserine bilet bul. İmzalı albümünü temin et.

Onun bir kadın olduğunu ve şu sıralar hormonları değiştiği için daha da beter çekilmez olduğunu sakın unutma

Sanırım küçük olan kız kardeş.
Bunu söylemekten büyük haz alıyorum:geçecek.
16 yaşında.Eğlenme çağı.Bir iki onun istediği konsere götürseniz, istediği türden bir bluz alsanız dahası onu önemseseniz düzelir aranız.Arasıra dışarı çıkın.Eğer ikiniz konuşacak bir şey bulamıyorsanız arkadaş ortamına sokun.Arkadaşlarınızla tanışsın.Kesinlikle çok hoşuna gidecektir.Kendi önemli hissedecektir.Dertlerinizi anlatın.Filme gidin nasıl bulduğunu sorun.Düşüncelerine önem verin, dinleyin.
Bunlarlada olmuyorsa çekin vurun.

benim de ablamla aramızda 6 yaş var ben 16-17 yaşlarımdayken ondan en çok istedigim şey beni arkadaşlarının yanına götürmesiydi ha bir de ben o zaman havacılığa çok ilgi duyuyordum beni paraşüt kursuna yazdırmıştı o zaman çok sevinmiştim. ilgi alanlarını öğrenip bu yönde jestler hazırlayabilirsin :)

arkadaslari ile iyi gecin ama kanka olmaya calisma.

benim de abimle 6 yaş var.
ben 16 yaşındayken en gıcık olduğum şey, kız arkadaşıyla buluşacağı zaman beni de yanında götürmesiydi. gıcık olurdum. ama arkadaş gruplarıyla buluşacağı zaman götürdüğünde ben de çok eğlenirdim. sorun kıskançlık, paylaşamamak değil, yanlış anlaşılmasın. iki koklaşan kumrunun yanında, sizin sap gibi kalıp sağı solu seyre dalmanız.
bazen beni alışverişe götürürdü. beğendiğim şeyleri hiç sorgusuz sualsiz alırdı. mantık sınırları dahilinde tabi ki. sen de kardeşini alışverişe götürebilirsin. yalnız beğendiği şeyleri eleştirme, bu ne biçim şey, nerde giyeceksin bunu , gibi şeyler sakın söyleme. aynı zevkleri paylaşıyor olmanız mümkün değil. bunu hiç bir zman unutma.
sevdiği sanatçı-şarkıcı filmlerine/konserlerine götür. yeni bir cd çıktığı zmana hemen ilk günden al, "sevdiğini biliyorum" diyerek hediye et.
eğer imkanınız varsa arabaya kullanmayı öğret. ama sabırla, adam gibi, bağıra çağıra değil.
anne ve babanızın bilmediği küçük sırlarınız olsun ikinizin arasında. onun sana yaklaşmasını istiyorsan, önce sen ona git. şöyle şöyle bir derdim var, bir de senin bakış açından olaylara bakalım de. yada kendi kız arkadaşınla ilgili kardeşinle dertleş, bu kızlar neden böyle gibi bir konu aç.(erkek olduğunu varsayıyorum çünkü iki kız kardeş arasında bu kadar gerilim yaşanmaz bence)
ama bunun devamında o da gelip sana sevgilisini, erkek arkadaşını anlatabilsin, psikopat ağbiye bağlama. hatta sen ona sor, var mı okulda hoşlandığın biri, yada senden hoşlanan biri diye. ne de olsa devir tehlikeli devir. her nekadar kızlara özgürlük dense de kurtlara kuzu emanet edilmez dimi. bence tam birilerinden hoşlanma, hatta karşılık bulamama, platonik takılma çağları. belki bu yüzden çekilmez yada hırçındır.
aks-i endaz'ın dediği gibi, hormanlrın delirdiği zamanlar bunlar. artık o ne bir çocuk ne de bir kadın. ikisinin kalıbına da sığdıramazsın. yavaş yavaş genç kız olacak, büyüyecek, bu çağları da geçecek ama abi olarak sana çok iş düşüyor bu zamanlarında.

ergenlik çağında, büyünce geçer :/
bizimki de ne desem zıttını yapıyordu. sadece ben anlayışlı davrandım, o büyüdü ve düzeldi her şey.

eger anlassaydin problem var demektir... normal buyuyunce gecer... ilerde kankiden de ote olup, vay anasini dieceksiniz eski gunler icin...
duzeltmek icin urasma, adrenalinin tadini cikar... hala cam,cerceve indirdiimiz fakir ama mesuut gunleri ozlemle anariz...

görücü bul ever kardeşini, aranızda düzelir böylece.

duzelecektir. ben de kiz kardesimle tekme tokat kavga eder kafasina gozuna patlatirdim o yaslarda. simdi ise cok farkli. sabir biraz, birkac seneye duzelecektir. simdi bir muddet sesini duymasam, arada bir aklima gelse icim sizlar, goresim gelir.

hala kavga ederiz ama simdiki kavgalar o zamankilerin tadini vermiyor, biz buyuduk ve kirlendi dunya.

sorunu tanımalaman lazım sanırım ilk olarak.
Zıt gittiğiniz nedir, düzeltmek için ne yapıyorsun vew sonucu ne oluyor vesaire.

İlla genel cevap diyorsan, sorundan bağımsız problemleri konuşmak. Pasif agresif davranmamak ve karşılıklı hakların saygınlığını korumak.

ağaç kavuğunda yaşayanı bilmiyorum fakat şurdan bakabilirsiniz: www.sesamestreet.org belki yardımı olur.

edü: hangisiymiş?

e yani adama bedava da yemek yedirtmezler. cebinizden bir miktar çıkarmaya hazır olun derim.

rezervasyon yaptırırken bu çekin orda geçip geçmediğini ve nasıl kullanıldığını sorarsınız, olur biter.

bu tip çeklerde bazen içecekleri bu çekin kapsamına dahil etmiyorlar ve yediğinizin yanında sadece içtiğinizin parasını ödeyebiliyorsunuz..

cevap verilcekse bilmişlik taslanmadan verilmeli

dişçiye gitmeyi bende akıl ettim yöntemleri varmıdır vede gidildikten sonra elbet özenle bakılması gerekiyor zararı nedir en son yöntem mi olmalı ?

benimde öyleydi bende düşündüm beyazlatmayı ama dişçiler pek önermiyorlar diş beyazlatma işlemini diş etlerine çok zarar veriyormuş en iyisi düzenli fırçalamaya devam etmek benimkiler beyazlamaya başladı bide varsa sigarayı bırakmak :)

çay kahve sigara içme en önemlisi bu... adam gibi bir diş macunu kullan günde 2 kere fırçala...

bir de gece yatarken dişlik takılıyor bir tane içine sıvı sürüyorsun, tüm gece dişinde kalıyor ve dişi beyazlatıyor... eczanelerde olmalı ama etkisi zararı ne bilemicem bir araştır.

Geçen gün TV'de gördüm sanırım Signal'in yeni bi diş macunu çıkmış Signal White Now diye,ilk kullanımdan itibaren beyazlatıyormuş.Tabii ben daha kullanmadığım için Signal'in yalancısıyım,bence deneyebilirsin.

crest whitening strips kullan. ebay den bulabilirsin, gayet işe yarıyor.

@archery

signal white now dişi doğal olarak beyazlatmaz sadece içinde mavi boya vardır bu da dişin daha beyaz görünmesini optik olarak sağlar.

@thefin

crest bu alanda kullandıklarımın en iyisi en fazla 6 ayda bir kullanman lazım çünkü diş minesine zarar veriyor. Dişi güçsüzleştiriyor.

misvak çok işe yarar.

ben clinomyn'den çok memnunum, çok çay ve eh sigara içmeme rağmen sararan dişlerimi beyaz tutmaya yarıyor, ama jel olanı değil, beyaz olanı. bir de diğer arkadaşların dedikleri gibi crest whitening strips muhteşem bişi, hatta bazı kokoş eczanelerde bulunuyor türkiye'de.

bazı dişler kendiliğinden sarıdır, bunun nedeni mine tabakasıdır ya da küçüklükte kullanılan bazı antibiyotikler olabilir demişti diş doktorum.

ee pardon izninle tuncay bende bişiy sorucam..

crest whitening strips diyen arkadaşlar siz söyleyince nette bende bakındım ama baya çeşidi var

urun.gittigidiyor.com

hangisidir kral olanı?

dişlerin kalıbı alınır, kalıba [bir nevi] çamaşır suyu dökülür... :P

2 haftaya dişler "hollywood beyazı" olur! gayet zararlı bir işlem.

www.carbamideperoxide.net

Sonuca az kaldı bu kristiannannanın hangisi alak beah orasını burasına süren varmı bunu kıçımıza sürsek ne olur sonuç =)


urun.gittigidiyor.com

urun.gittigidiyor.com

sevmedim bunu:S

ben maltepede radyodent e gitmeni tavsiye ederim.Ben dişlerimi orada beyazlattırmıştım.Çok da memnunumm..Ayrıca diş macunu olarak tavsiye sana colgate total 12 whitening veya signal in perlit li diş macununu öneririm.

duvar kağıdı süper bir şeydir.

şöyle bi şey var ilginizi çekerse www.blockposters.com .bi yardımı dokunur belki..

bizim arkadaslarin duvarlarina yaptigi seyler acayip hosuma gitmisti. anlatayim.

simdi duvara 10 cm araliklarla bildigimiz ufak bantlardan cekmisler boylamasina. sonra iki bant arasinda kalan yerlerin iclerini maviyle boyamislar. boya kuruyunca bastan tekrar boyamislar. taki en sonuncu bosluga kadar. orayi boyamamislar. onlar da kuruyunca bastan yine, bu sefer sondan ikinciye kadar boyamislar. boylece en bastaki kopkoyu, en sondaki de apacik mavi olmus. tabi bantlari cikarinca alttan da orijinal beyaz gozukunce mukemmel olmus diyebilirim. elinizden is gelirse bence yapmaya deger.

www.duvarsticker.com

burda harika şeyler var

homokaasu.org

daha once de buna benzer sorulmustu ve su cevabi vermistim:
www.theskyfactory.com

şimdüü :)
1- önceden duvarlarımız siyah, kırmızı ve beyazdı. odanın bir duvarı kırmızı diğeri siyah diğeri beyaz falan işte. ışığın vurduğu duvar beyazdı mesela, iyi yansıtsın diye.
2- sonra biz evi boyamaya karar verdik ve her yerini beyaza boyadık (mutfak hariç). salonumuz beyaz ve orda yeşil abajur var. geceleri salon yeşil-beyaz oluyor.
3- oturma odamız da beyaz ama büyük duvarlardan birini koyu renk ve bol desenli duvar kağıdı kaplama kararı aldık (siyah boya iyi kapanmadı da :D).
4- ev arkadaşım kartondan kalıplar çıkarmış (çiçek, kalp vs.) onları duvarlara tuttuk ve üstünden sprey boya geçtik. sokaklardaki sprey boyalar gibi oldu (o tekniğin adını unuttum)
5- sonra ben duvar stikırlarından gördüm, şöyle bir metrelik bambular vs. onlardan da aldım ve bir duvarımız yağmur ormanları gibi oldu :)

seç beğen al :)

Manzara resimleri yerine daha modern ürünler tavsiye ederim.
Faydası olabilir: www.stickershop.com.tr

konuşmanızı da etkiliyor sanırım yazdığınız şekle bakılırsa.

hoca tamam güzel laf sokmuşsunda:) anlatımımda nası bi hata var bilemiyorum ama her olayı anlatmam gerektiğini düşündüüm için biraz uzun oldu :)

edit:düzelttim.

bence çıkartma koymuşlarsa bir bildikleri vardır.

ağrı yapınca çkar dedi doktor hanım çatalla çkar dedi ama çatal ağzıma sğmıo:D

küçük fondü çatalları oluyor, onlarla dene ahahahaha

@thenis
"ağrı yapınca çkar dedi doktor hanım çatalla çkar dedi ama çatal ağzıma sğmıo:D"
hocam harikasın ya:D


bu arada madem çatal sığmıyo, kürdanı fln dene..

yahu o cementtir. yani seramik tarzı bir dolgu malzemesidir. çıkartılması bana garip geldi. çiviyle de çıkartabilirsiniz. hem küçük hem sivri
ama aman diyim zorlamayın fazla. biyerlerinize zarar gelmesin.

agzinizi suyla doldurup bekletin. o dise konulan seyi aksam yatarken takman icin verdiler zaten degil mi? discinin dislerinin kalibini onceden alip bu zimbirtiyi yaptigini varsayiyorum.

bence kanal tedavisi görüyorsun ve tedavin bitince oraya dolgu yapacaklar. doğru mu? askldjk
üstünü kapamak için koyuyor onu doktor, yarın kendisi çıkarır zaten.
bir de o şey parçalanıyor, çok sert bir şey değil. ağrı yapıyorsa kürdanla itelemeyi dene. dikkat et de diş etlerine falan zarar verme.

çkmadı kürdanla çkarcam kanattım heryerimi:D taş gibi olmuş göt.ağrısı iyice artınca doktora gittim o da çatal diye bi şeyle ebemi mike mike çkardı:) tıpa da güven olmuyor artık:) teşekkürler herkese yorumlar için:D

1 sene oncesine kadar ayni durumdaydim. bilgisayar (ya da teknoloji diyeyim daha kapsamli) ile ilgili isi dusunce ariyordu insanlar beni. bir sure sonra canima tak etti. o zamanlar facebook hesabim vardi, tamamen sildim. her turlu instant messaging kanallarindan ilgili kisileri sildim, iki tane hattim vardi ikisini de iptal ettirdim. sansima, bu olaylardan once de bizimkiler yeni ev satin alip tasinmislardi, yeni evi de bilmiyorlar yani. ben zaten farkli sehirde yasiyorum cogunlukla, benim de evimi yerimi yurdumu bilmiyorlar. bu sekilde kurtuldum ben.
hayatimdan sildigim bu insanlarin icinde 9-10 yillik hatta cocukluktan arkadaslarim bile vardi. ama gozu donunce insanin bir sey gormuyor.
boyle bir riski goze aliyorsan yap derim. cunku anlamiyor insanlar. "abi her isinize kosup duruyorum, bir hal hatir sorun ayiptir" seklinde soylenince sucluymussun gibi trip yiyorsun ustune.

çözüm yeni ev almak mı yani ? hattıda iptal ettirdim. msnede girmiyorum. facebook desen ayda bir bilemedin iki. ne yapalım ?

edit: üstelik ortamım hep sap. bağyanların işi düşse seve seve.

cozum bir tek o degil tabi. bana o sekilde denk geldi, onu da yazayim dedim. (evime gelip yardim istediler dedigin icin)

araban varsa normal yoksa anormal ya da sallıyorsun.

abi insanlara hayır demesini öğrenmen lazım. ilk başlarda götü kalktı filan şeklinde tripler yapabilirler ama uzun vadede çok rahatlarsın bence. ben bu olayı taa ilkokulda farkettim o zamandan beri kullanırım.

@cagkan:
arabam yok ama durumum iyi. neden sallayayım. durum anormal diye başlığı açtım zaten

@divit:
aldım bari hakkını vererek yapayım diyorum.

ben nasıl yapsamda bu kişilere telefonda yok yapamam desem ? şu gün şu saatte şu işim var yapamam diyorum gece yap diyor utanmadan, uyuyacağım diyorum tamam erken kalk yap diyorlar. nedir bu yüzsüzlük anlamıyorum. zaten teknoloji ayrı bi mevzuu. bi arkadaşın sınıf arkadaşındaki kızın ablasının msnini hacklemişler geçen gün. zırrrr diye telefon çaldı açtım. böyle böyle bi arkadaşın msnini hacklediler sen hackle sonra bana şifreyi ver. arkadaş kim diye soruyorum diyor bizim sınıftaki bi kızın ablası. tamamda banane kızın ablasından diyorum, üstelik kızı yolda görsem tanımam. nazım sana geçiyor diyor arkadaş ve telefon böyle sonlanıyor. ne yapayım yahu ben

sen yapmıyom lan amınakoim demedikçe yapacaklar.
yardımı mardımı yok bunu abi.

@cagkan:
onuda diyince küsüyorlar. bi işimiz düştü onuda halletmedin alacağın olsun diye bi cevap alıyorum.

küssünler ?

he deyip ertelesen, uğraşmasan; vurdumduymaz, gamsız biri olsan? işe yarar mıydı?

he diyip erteleyince tekrar arıyorlar. küsünce hiçbir şey olmamış gibi bir dahaki sefere işleri düşünce arıyorlar. iki sefer bu küsme olayı başıma geldi ikisinde de aradılar. ne yapayım yahu bahane uydurup yalan söylemekten sıkıldım. üstelik söylediğim yalanlarda elimde patlıyor yine o işi yapmak zorunda kalıyorum.

edit: yalan konusunda da öyle güzel yalanlar söylüyorum fakat işe yaramıyor. evde badanacılar var evi boyuyorlardan tutun banyoda düştüm bacağım çatladı dışarı çıkamıyoruma kadar pek çok yalan söyledim.

Bilgisayardan çok iyi anlarım. (Çok iyi derken çevremdekilere göre iyi anlıyorum. Koyun-keçi-abdurrahman çelebi ilişkisi) Her başı sıkışan bana sorar. İşim varsa "işim var şimdi" derim. Hala üsteliyorsa zibidi, işim var deyip suratına telefonu kaparım. MSN'de blocklarım. Artık millet huyumu da biliyor. Çekine çekine soruyorlar.

Hiç onlara suç atma. Suçlu sensin. Kötü ol biraz. Önce kendini memnut edeceksin. Varsa ana-baba-kardeşler öncelikli. Diğerleri anca işin yokken. Herkes beni sevsin mantığıyla bu dertten kurtulamazsın.

ya öncelikle madem sen bu kadar fedakarsın, yardımcısın buna rağmen karşındaki insanlar hala hödükçe davranıyor, onların gerçek arkadaşların olmadığı konusunda hemfikiriz heralde. böyle çıkarcı kişileri hayatından çıkarman da sorun olmaz bence. telefona bakmamak çözüm olmuyorsa, yüzlerine karşı düşüncelerini söyle. bi daha görüşmek istemediklerini, sert biçimde uyar, rahatsız etmemelerini söyle. ama sitem eder gibi söylersen bu insanların anlamayacağı açık bi şey. yani onlar seni kullanmaya çekinmiyorsa, sen de onları kırmaktan çekinme(çıkarçı olanları).

yalnız bi tek konuya takıldım burda. arkadaşlarının bi şeyler almaya seni çağırdıklarını söylemişsin. bu bana pek yanlış gelmedi. seni kullanmak amacıyla mı çağırıyorlar? çünkü bi de insan birlikte vakit geçirmiş olmak için de çağırabilir bi arkadaşını. hani hem görüşelim hem de işimizi halledelim. işte birlikte alışverişe çıkmak gibi... çünkü çıkarcıları hayatından çıkarırken, iyi olanlarla da arkadaşlığını sürdürek önemli...

kırıcı davranmaktan başka çarem kalmamış galiba. yeter artık iyice bıktım usandım. şöyle evimde kimsenin rahatsız etmeyeceği şekilde 5-6 gün yatmak, tv izlemek, yemek yapmak, internete girmek istiyorum. zaten okullarda açılacak tatilimin son günlerini bu şekilde geçireceğim. gerekirse kapı zilini söküp telefon bataryasını klozete atacağım. ancak bu şekilde kurtulurum.

peki bu kişiler beni arayınca kırıcı olmadan, yalan söylemeden, yok olmaz yapamam nasıl derim ?

onlar seni kiriyor ama. sen de onlardan yardim iste ayni sekilde. yardim ediyorlarsa ne ala, yoksa acik acik soyle herseyi ve resti cek.

okudum, okudum ve son olarak divit'in yorumundan sonra ışık çaktı bende. seneler önce benzeri bir çıkmaz içinde kalmıştım bende. Ve senin şu an uygulamayı düşündüğün yöntemi(insanları kırmadan) uyguladım. daha doğrusu uygulayamadım. Neden böyle dedim; çünkü başarısız oldu. Ayrıyetten hiç tahmin etmeyeceğim bir sonuçla karşılaştım; tüm kişiliğim silindi. evet o kadar ciddi. "ahmakların içinde yaşayan bir gün ahmak olur" diye bir söz vardır. işte o durum.
İşin özü; tam şu anda bir ırmak üzerinde giden bir kanoda tek başınıza olduğunuzu ve biraz ileride bir uçurum şelalesi olduğunu görüyorum sizin için. evet o kadar acı..

Doğru bildiğiniz şeyler için insanları kırın, yoksa hiç tahmin etmeyeceğiniz bir şekilde bozulacaksınız.

Hocam her türlü kır bence . Zira seni bu denli rahatsız eden, değer vermeyen adamları kırmak yerden göğe kadar hakkın. Ben bile sinir oldum yazdıklarını okuyunca inan. Samimi söylüyorum.

ayıyogi cevaplar yeterlidir heralde senin de benim senden bir ricam olacak. şimdi benim biraderin facebook'taki farmville'i hacklemişler sen anlarsın hallediverirsin hocam dimi?


benim bir akrabam var. aynı senin olaydan muzdarip(adam 60 yaşlarında) ailede en çok eleştrilen özelliği tanımadığı etmediği adamın işine koşmaktır. yaklaşık bir beş sene önce birinin tapu mapu işlerini hallederim demiş, kendi kendine kefil olmalar ayarlamış, ancak ondan sonra başı çok ciddi belaya girince kapı zilinden ismini sildirme telefon değiştirme vsvs en sonunda bir evini satarak kurtuldu. yani ya şimdi kurtulacaksın bu işten ya ilerde bir zaman başına böyle bir şey illaki gelecek.. o yüzden diğer arkadaşların önerilerini dikkate alsan bence iyi edersin. haydi kal sağlıcakla.

insanlara işlerin kolay yollarını göster, ya da sen hallet.
bilet mi alınacak internetten al. o kişiyle muhattap olmana bile gerek kalmaz.
efendim alışveriş mi internetten al, feysbuku varsa linkler yolla filan.

mesela bir iki yıl önce bir tanıdığımız kamera almış ama kılavuzu türkçe değilmiş. al bunu çevir dediler, nalça kadar kılavuz, yüz sayfadan fazla. çüş dedim ama yapamam demem mümküm değil. ben de faturasını istedim satan dükkanı aradım bunun türkçesini yaratın bana yollayın dedim, bu benim tüketici hakkım diye inlettim. çat geldi kılavuz kapıma. :)

işlerin her zaman kolay yolları vardır.

Durumun iyiyse(maddi yönden) öyle hatırlıyorum, senden birşey yapmanı isteyenlerden sen de zor yapılacak isteklerde bulun. Şımarık istekler bile olabilir. Sen benim için bunu yap ben de senin istediğini yaparım de. Ben rahatlıkla söylerim, çarşaf böreği de mesela. Seversen, yaptır getir de. Zeytinyağlı sarma iste, her malzemesi tam, kalem gibi sarılmış. Falan işini yaparım ama, gel evi temizle,gömleklerimi ütüle beğenirsem yaptıklarını, ben senin işini hallederim de. Aklına gelmezse istenecekler, bende fikir çok. Seve seve yazarım. En püf noktası ise, senin istediğin yerine gelmezse, hiç parmağını bile kıpırdatma. Hadi bakalım kolay gelsin.

aynı durumdayım sayılır.
yaptığınız iyilik bir süre sonra sizin göreviniz oluyor.
hayır ya da meşgulüm demeyi öğrenmeniz gerekiyor. gitmek ya da yardım etmek, yapmak istemiyorsanız hayır yapmak istemiyorum diyeceksiniz, çok basit.
merak etmeyin, ölmüyorlar, işlerini yaptıracak başkasını buluyorlar. yardım etmeyince içiniz rahat etmeyecek biliyorum ama etmemeniz gerekiyor ;)
kimseden de sizin için bir şeyler yapmasını beklemeyin.
evinize gelmeleri konusunda da; gelsinler. siz ciddi ve kararlı bir şekilde hayır dedikten sonra gelseler nolur gelmeseler nolur. siz yardım etmek istemedikçe gelmeyi keseceklerdir yakın zamanda. biraz kötü olacaksınız onların gözünde ama olsun.

örnek: bana sürekli şu ne ki bu ne ki, herhangi bir dilde bu ne demek diye soran bir arkadaşıma google ve google translate linklerini atmıştım. biraz nazlandı, sen yap işte falan dedi (benim için çok zor değilmiş), cevap vermedim. yaptı mı bilmiyorum, ilgilenmiyorum da.. :) böyle yani. (evet bi de geri zekalı bir ukala, senin için zor değil ama benim çok zor falan diyor)

bence sen de aynı şekilde karşılık ver. sen de onları kullan.

d-hepsi. ancak konferans asıl metni oluşturduğu için, kitabın da zaten konferanstan alıntılandığını düşünürsek, siz doğrudan konferansı kaynak gösterebilir, oradan alıntı yaptığınızı söyleyebilirsiniz.

telif hakları yönünden kitabın adı gerekli ve yeterlidir, gerisi ise keyfine kalmış.
not: kim lan o muhteşem insan?

kanuna göz attım ama tam yanıt bulamadım fakat şahsi görüşüm konferansın metninin, basılı halinin telif değeri olduğu yönünde çünkü konferansı dinleyip aktarmak ile kağıda dökülmüş halinden alıntı yapmak farklı şeyler. hem d'ye gerek yok sanki, a hepsini içeriyor zaten.

bilgi arayan insana hepsi gerekebileceğinden, hepsini kapsayan a şıkkı çok şık durur gibime geliyor.
(bence de..)

sezon sonu diye tabir edilen dönemlerde oluyor. sezon dediğimiz yaz ve kıştır. yaz sonu sonbahara gelmeden yazlık giysilerde indirimler başlar, sonbahara 1-2 hafta kala. kış versiyonunu da açıklamaya gerek yok herhal lskdj

teşekkürler dambil ama benim bahsettiğim klasik sezon sonu indirimleri değil de kısa bir süreliğine çok pahalı giysiler bile özellikle bazı markalarda bayaa ucuz fiyatlara satılıyor bilen biliyordur bu indirimleri, her markada yok bu şekilde.

lacoste'n yenibosna'daki fabrikasında, senede bir ya da iki haftalığına çok ucuz fiyatlarla satışın açıldığı söylenir. buradan ürün aldığını söyleyen ve gösteren arkadaşlarım da vardı. ama tam olarak hangi tarih olduğunu bilmiyorum. doğrudan bu şekilde arayabilmeniz için söylüyorum bunu da. sonbahar- kış arası böyle bir olay oluyor diye hatırlıyorum ben.

(bkz: markafoni)
(bkz: limango)

Lacoste sanrım ekim ve mart aylarında 15 er gün fabrika mağazasını açıyor sanırsın içeride halkekmek dağıtıyorlar inanılmaz kalabalık oluyor. tam tarih için gidip sorman gerek ben öyle öğrenmiştim :)

avm'lere gidip gezin. yazlık ürünlerin hemen hemen hepsi %70lik indirime girdi.

peki bu polo garage in indirim dönemleri ne zaman oluyor tam olarak bilen var mı?

mng veya yurtiçi hangisi daha yakınsa bana. fiyatları normal. performansları güzel. ptt kargoyu çok metheden var ama daha denemedim

MNG, sanırım en uygun fiyatlısı ve şimdiye kadar bir sorun yaşamadım.

Bence yurtiçi kargo.Hem aralarında en ucuzu hem en hızlı ulaşım hem internet üzerinden paketinizi takip edebildiğiniz hemde her yerde şubesi olan bi firma kullanıyorum ve bi yamuklarını henüz görmedim.

sözlükte aras kargo'nun baya şikayetçisi var ama ben yaklaşık 20-25 defa kullandım bu şirketi. hiç sorun yaşamadım.

aras hariç her hangi biri. ama en iyisi yurtiçidir.

yurtiçi kargo sebebi hizli olmasi.

en yakın olanını.

kesinlikle yurtiçi kargo. yıllardır kullanıyorum ve hiçbir zaman sorun yaşamadım. çok hızlı, çok güvenli, neredeyseniz mutlaka yakında bir şubesi var.

aras'ta kargo kaybolmuştu bir kere. hangi şubede olduğunu bile bilmiyorlardı ve şube şube gezmek zorunda kalmıştım. sonra bulduk ama çok alakasız biyerden çıktı.

ptt kargo. hem fiyat hem hız. şimdiye kadar beni mahcup etmedi.
yurtiçi'nin neredeyse yarısına gelen fiyatı.. yine zaman olarak yurtiçi'nin yarısından daha az bir sürede adrese teslim etmesi vs.

mng holding olarak yerin dibine geçesice o yüzden mümkün olduğunca kullanmıyorum ama en yakında o var. sallamasyon tiplere kargoyu öyle yolluyorum.

yurtiçi kargo çok iyi. hatta ben adamı tanıyorum bize getiren. bu gün daha yıldırım demirören'in bayram tebrikini getirdi. ayaküstü muhabbet bile ettik adamla.

ptt kargo'yu kullandım bir kaç kez. çok memnun kaldım.

aras 'ı 1 kere kullandım gittigidiyordan yaptığım satışta alıcı istedi indirim varmış oraya. bi sorun çıkmadı.

yurtici kargo, ne bileyim logosu renkleri falan daha bi guzel.

aras tercih ediyorum ben daha hiç sorun yaşatmadı. yurtiçi de iyidir.

ptt bir kere kullanmak zorunda kaldım ömründen 10 yıl gitti valla. bir kargonun nerde olduğu isimle nası bulanamaz ya dilekçe verdim onun için ama hiçbir işe yaramadı 2 hafta sonra kargoyu bulabildim.

mng holindg te yere batsın diyorum ben de.

kargolari genelde subeye istedigim icin ve yurtici kargo eve uzak oldugu icin oncelikli tercihim ups (kampuste var). ondan sonra da aras cargo.

tabi cok onemli bi seyse yurtici->aras->mng diye gidiyor.

tnt

1-mng
2-yurtiçi
3-ups

porcupine tree, in flames, dark tranquillity, at the gates, the flower kings, main

ilk aklima gelenler bunlar.

My Dying Bride
Elend
Saturnus

hatesphere, gardenian

Agalloch.

ikuunen kaamos var, iyidir onlar da.

da, opeth çok dallı budaklı bi grup olduğu için birebir match zor. diğer arkadaşların yazdığı çoğu grubun ana öğeleri, opeth'in ayrı parçalarını oluşturuyor.

işiniz bu bağlamda zor.

taaz.com

+ repleri görelim. (verdiğim cvp) site eğer doğruysa yanına tick atıyorsunuz, doğru değilse de duyurunuzu kontrol ettiğinizi ve cevabın doğru olmadığını belirten bir cevap verebilirsiniz mesela.

cevap icin tesekkurler tickini attim da niye bu kadar onaylanma istegi var anlamadim,
duyuruda da karma olayi baslayinca millet tick pesine duser oldu

onu biliyorum, teşekkürler :)
esas problem: mesela yeni kazanan öğrencilerden 100 kişi alırlarken arasınıflardan 10 kişi almaları. sorum: yedek listelerinde ara sınıf ve yeni kayıt diye iki farklı liste mi var ve yeni kayıttan 100 alınırken ara sınıftan neden ilk on alınıyor? ya da alınmıyor mu?

ana sistemi bilmiyorum,yurtların bağımsız işleyip işlemediğini de bilmiyorum bu konuda.
ama bizim KYK yurdunda dediğiniz gibiydi.100 kişi alınırken 10 arasınıf alıyorlardı.
Nedeni bence mantıklı,çünkü sen en az 1 sene o şehirde yaşamışsın ve tecrübelisin.Ayrıca çözüm bulma/eve çıkma sorumluluklarını karşılayabilmek için daha olgunsun.Yeni gelmiş öğrenci bunlardan yoksun.

yurtkur sizi olgunlaştırmak için orda değil ki, kalacak yer sağlayacak geliri olmayan aileler için devlet tarafından orda, öyle değil mi sayın natnan? sizin dediğiniz gibi olsaydı, devlet yurtlarında sadece bir sene kalabilirdik, 2. sene nasılsa olduk piştik die postalarlardı.
eskiden sistem böyle değildi, bu sisteme yabancıyım ondan soruyorum var mı böyle bir şey diye. varsa da nedeni bu değildir herhalde.
teşekkürler.

evet değindiğiniz nokta da doğru.
bizim yurt yöneticileri böyle demişti sanırım,o da var. Ama biraz da bireysel hareketti onlarınki. kyk'dan gelen asil/yedek listesini takmadan kendileri karar veriyor(du) kim girecek kim girmeyecek.

m.köyde in, ok meydanı otobüslerine bin indiğin yerin arkasından, cemal kamacı'da ineceğini söyle.
hatta m.köy, perpa ve ok meydanı metrobüs duraklarından taksiyle 5 dk tutar orası.

senedin üzerine istediğini yazabilir malesef. senet kişiyi karşılıksız borçlandıran bir belge imzalarken çok dikkat etmek gerek. bildiğim kadarıyla sadece senet üzerindeki kişinin mal varlığı üzerine haciz konulabiliyor. birde yanlış hatırlamıyorsam iyi niyetin suistimali gibi bir durum vardı mahkemede bunu kanıtlayabilirsen yada inandırabilirsen yırtma şansın var en azından ben öyle bişi hatırlıyorum hukuk derslerinden.

Benim hatırladığım kadarı ile boş senet imzalamak kanunen geçersiz. Eğer senetteki imzayı atan kişi ile üzerindeki paranın yazıldığı yeri dolduran kişinin aynı olmadığını ispatlarsanız ki adli tıpta belli olur sanırım, senedi ödemezsiniz...

alttaki linkten yola çıkarak çâre aranabilir belki.
www.grafolojibilirkisi.com

(bkz: açığa imza)
boş senete atılan imza çok tehkileli. adam istediği miktarı yazabilir ve borçlunun bu durumu lehine çevirebilmesi çok zor. "senet sebepten ayrıdır" diye bir kural var, eğer elinizde o seneti alınan borç miktarı karşılığı teminat olarak verdiğinize dair bir belge veya benzeri bişey yoksa, durum kötü.

senette imzası olanın mal varlığı dışında kimseye gidilemez. yani annesinin üzerindeki malvarlığına gidemezler. eşinin üzerindeki mal varlığına da doğrudan gidemezler ama yamulmuyorsam evli kişilerin mal varlığı ortak olduğu için menkullerin-gayrimenkullerin yarısı haczedilebiliyordu diye hatırlıyorum ama yanılıyo olabilirim...

korkutmaya çalışıyorlar, dava açın. ne kadar borç aldığınıza dair şahidiniz var mı?
1- evet
2- eşininkine koyar gibi

peki eşinin üzerine olan evi başksının üzerine geçirme yasal olarak yasak mıydı?

senete imza atılan kalemle, daha sonra para miktarnın yazıldığı kalemin başka kalemler olduğu kanıtlanırsa,
ve yukarda yapacakbirseyyok'un verdiği linkteki gibi farklı zamanlarda yazıldığı kanıtlanırsa hiç bir şey olmaz.

aynısı bizim başımıza geldi , dedem birinden para almıştı daha sonra odemedi eve senet in fotokopisi ile icra kağıdı geldi. Senet uzerindeki bilgiler farklıydı. Ben ve dayım icra kagıdındaki adiyeye gittik, icra müdürlüğüne gidip durumu soyledik. Sonra bir dilekçe hazırlamamamızı soyledı. bir avukata da danıştık. senet mal karşılığı olmadığı durumda tefeciliğe girdiğinden butun ayrııntılarla karsı tarafı suçladık. Vezne ye paramızı yatırdık ve bekliyoruz.

bu tür olaylarda "şahit" dinlenmez. "belgeyle ispat zorunluluğu" vardır. yani o senetin borç karşılığı verildiğini ispat edecek bir yazılı belgeniz veya yazılı belge başlangıcı yoksa durum çok kritik. takibi durdurmak için "borca itiraz" davası açmanız lazım, dava esnasında şansınız yaver giderse (karşı taraf gelip söylediklerinizi kabul ederse mesela) lehinize karar çıkabilir. fakat söylediklerinizi delillerle ispat edemezseniz %40 icra inkar tazminatı da yersiniz...

yani durum gerçektende ciddi... bence bu işten yırtmanın yegane yolu borç verenle anlaşmak gibi gözüküyor.

diğer arkadaşların dediği gibi imza ile tutarın yazıldığı tarihin farklı olduğu adli tıp tarafından belirlenemez mi?
bu bir işimize yaramaz mı?

eğer senedin daha sonra doldurulduğu ispatlanamaz ise, eve haciz gelir. hacizden korunmak için eşin üstüne devir olmaz. tanıdığınız eşinden boşanacak ve evi onun üzerine yapacak. yoksa icra takibi olur. bu tarz sebepten kağıt üzerinde boşanmış çok çift var.

senete iki tane imza atmamissa arkadasiniz, o senet gecersiz olur.

3 öğün düzenli beslenme..yaşına bağlı bir diyet,süt iç,yumurta ye peynir ye,et,sebze faydalı olan ne varsa öğünlere yay,ara öğünlerinede kuru yemş ye ancak yağlı olanlarda değil,fındık badem ceviz gibi..Bol meyve ve su tüket.
Yüzmek oldukca yararlıdır.Barfiks ve lat pull down body building e girer,yaşına ve vücudunu görmeden birşey söylemek zor

hocam bol süt icin ama en onemlısı kesınlıkle erken yat..! Cunku buyume hormonları gece 11 ıla 2 arası salgılanıyor..! Yuzmede gayet faydalıdır ama cok abartma zira bizim tanıdık abartıp sırtında bir suru catlat olusmusdu ama boyuda 2m'nın uzerınde su anda... ve ayrıca sakın body tarzı bır spora baslama terteper mazallah dahada kısalırsın...

spor yap da, ne yaparsan yap.. ayrıca dengeli beslen ve uyu tabi..
body building de yap; korkma, hurafe o.. ama tabi sabahtan akşama kadar halter çalışırsan ters tepmez diyemem, teper de diyemem tabi.
bir de sigaraya başlama, başlayacaksan da erken yaşta başlama..

her sabah süt için 250ml falan. 20 yaşımdan sonra boyum uzadı, anlatıyorum inanmıyor kimse, yea valla bak...

süt iç ama, uht, homojenize uzun süre dayanan kutu sütleri değil de günlük şişe sütleri veya daha iyisi kefir, yoğurt (danone filan gibi şekerli markalar değil ekşiyebilecek yogurt) peynir tüket. sütte büyüme hormonları var, boyun uzamasında etkili oluyor ama malesef bazen kansere de neden oluyor. mesela kanser kısa boylularda daha az görülüyormuş.

öneriler için çok teşekkürler. artık uzasak ta az bir uzama olacak tabi bu ama olur tabii. body building yapmıyorum(hoşlanmam hatta) öyle ağırlıkların altına falan girmiyorum. ama fitness'a başladım belli aletlerle çalışıyorum, koşuyorum vs. ama bazı yerlerde barfiks ve lat pulldown un boy uzamasına katkı sağladığını okudum çünkü esnemeyi sağlayan hareketler. hatta barfiksi her yerde duydum ama bu lat pulldown boy uzamasına katkı sağlar mı ki bir alakası var mıdır?
lat pulldown dediğimiz olay da şu:
www.youtube.com

aynı durumun dünyada her gün kaç kişinin başına geldiğini tahmin etmesine yardımcı ol. kalıbımı basarım 1 milyara yakındır...

türkçe istemiş olsaydın diyecekim ki;
(bkz: kavak yelleri)
o kombinasyonları görse morali düzelirdi hem... =))

how i met your mother'da da oluyo buna benzer olaylar,gülüp geçiyosun.

kızın "yeni tanıştıgı ve çok hoşlandıgı bir çocuk" kaç km uzakta? nasılsa son bulur, hem hoşlanıyormuş kız sadece.

valla sana kalmış ama bence saçını gene kısa kestir. sen çogu teoriyi yazmışsın o yüzden ben de başka bir tane yazmak zorundayım. yerçekimi saçların çok uzun ve agır oldugu için saç diplerin dökülüyor.kadınların saç dipleri daha güçlü

kaynak: hugh jackman

6-7 aydır saç dökülmesi var, 8-9 aydırda saçımı kurutma makinesiyle kurutuyorum diyorsun.saç kurutma makinesi saçları kuruturken saç köklerinde yanma ve hasar da meydana getirebiliyor.saçlarındaki dökülmenin sebebi bu olabilir.Benim fikrim saç kurutma makinesini çok fazla kullanma.

saç kremi kullanmayı kes. o da çok saç döker.

kaynak: çevremdeki bayanlar.

popoya kadar mı:/ saç uzadıkça kalitesi azalır zaten, kısaltmak ihtimaller arasında yok mu? olmadı saç dökülmesi için bioxcin kullananlar hep memnun duyduğum kadarıyla. bi de krem de dökebiliyor. çok toplamak da dökülmeye sebep oluyor. yaşa bağlı dökülme de olabilir ailedeki kellik oranı araştırılabilir.

saç dökülmesinin saç boyuyla alakası yok denecek kadar az,
uzadıkça daha fazla protein,vitamin ister doğru, ama bunu da vücuttan alır.

şampuan konusunda en azından kozmetikçilerin sölediği genel tavsiye, sürekli aynı marka şampuan kullanmak yerine, farklı markaları denemek.

hem saç kurutma makinesi hem de düzleştiriciler saçların kırılıp dökülmesine neden olur.
kış, soğuk, hasta olmadıkça saçını havluyla kurulamaya devam et.
ille düzleştirici kullanacaksan 1 hafta-10 günden daha sık kullanma.

ve dediğin gibi vitamin eksikliği, anemi veya başka sistemik hastalıklar da saç dökülmesini artırır. dökülme devam ediyorsa bir tahlil yaptırman iyi olur.

saçları kestirme ihtimalim yok malesef, o saçların kesilmesi demek ruhumun cekilip benden alinmasi demek sanirim..

sac kurutma makinesini kullanmayacagim artik.. kendi kendine kurusunlar..
aktarlarda satilan şu dogal şeyleri alacam, bepantene reklami çikiyor tv'de, "saçlarınızı dökülmeye başlamadan önce koruma altına alın, bepantene kullanın" falan diyor, onu alirim..

bu önerdiğiniz şampuanın içine kırılan serumu da araştırırır, teşekkürler cevaplarınız için arkadaşlar..

saçların kesilme zamanı gelmiş. benimde gür ve uzun saçlarım vardı. iyice dökülmeye başladıklarında vurdum üçe. valla en iyisi böyleymiş. ne dökülme derdi var ne bakım. yüz yıkar gibi saçımı yıkıyorum.

bende aynı durumdan muzdaribim benim de saçlarım yeni yeni dökülmeye başladı. bazıları saçların kalitesizleşip, yıpranıp döküldüğünü yazmışlar zaten. sana tavsiyem saçını kimyasal şeylerle temas ettirme(bakım için bile olsa). bitkisel ürünler kullan en azından saçına zarar vermezler. ben bioblas aldım, yeni kullanmaya başladığım için yorum yapamıyorum şuan ama bioblas'ın önce yıpranmış saçları döküp birkaç ay sonra yeni saç oluşumu yaptığı söylendiği için aldım, benim de saçlarım zayıflamıştı çünkü.

saclarin disaridaki kismi oludur, herhangi bir sey almaz vucuttan. o yuzden saclarini makineyle kurutabilirsin istedigin gibi. sadece kafa derine yakin olan kismi makineyle kurutmayabilirsin, eger bir fark yaratacaksa. Yani olay kafa derisinde, disaridaki sacin kok ile vucuda bagli olmasi disinda seninle bir alakasi yok, ister makineyle kurut ister cakmakla yak, kokunde bir degisiklik olmaz (kotu kokar yakarsan eheh).

Bir de erkeksin, yas kac bilmiyorum ama bazi gerceklerle yuzlesmek de lazim. Sonucta belli bir yastan sonra gur saci olan birilerini gordugumuzde parmakla gosteriyoruz. Dokuluyor bu meret erkeklerde. ailede de varsa tibbin buna bir cozumu yok malesef.

mevsiminden olabilir.
saçı kestirince dökülmesi azalıyor.

baba veya yakın akrabalarda kellik varsa üzgünüm :)

sıkıntı, üzüntü, stres de saç dökülmesine yol açabiliyor. öyle kötü dönemler geçirirken saçların fazla döküldüğü olabilir. bu ihtimale karşı da; canınızı sıkıp, moralinizi bozarak dökülmeyi hızlandırmayın.

yaşını yazmamışsın. @elbar söylemiş bir tek. acaba saçların dökülmeye başlamış olabilir mi? bence öncelikle bir doktora git. ve kaliteli marka şampuan, saç kremi, ve saçını makine ile kurutmadan önce kullanacağın 7/24 bakım kremi al. şu düzleştiriciler dediğin şey ne marka ki??? bence öyle garip şeyleri bırak. kaliteli bir markadan alışveriş yap.

bir de uzun saç bakımı çok zordur. benim de saçlarım belime kadardı uzun bir süre. taraması, yıkaması, kremlemesi vs 1 saatten önce banyodan çıkamazdım. o zamanlar hiç makine ile kurutmazdım.

erkekler saçlarına hiç iyi bakmıyor. halbuki sizlerin saçları genetik olarak dökülüyor. kadınlardan daha çok bakmanız lazım.

ne için kullancaksın? aktarlarda vanilya yağı satılıyor.

Merhaba arkadaşlar,

Ben hammaddeler.com 'da çalışıyorum.Teknik ekibimiz her konuda size yardımcı olmaya hazır.Aklınıza takılan sorularınız için [email protected] ' a yazabilir veya bizi arayabilirsiniz...

Tel: 02323293568

Vanilya aroması
magaza.hammaddeler.com
Vanilin
magaza.hammaddeler.com
Vanilya yağı
magaza.hammaddeler.com

usta derken

tesisat ustası(sıhhi, elektrik, kalorifer, dış cephe, fayans) arıyorsanız;
bkz. www.tesisat.org

*referanslarına bakılırsa şehirler arası işte yapıyorlar..

(ek1) www.emintesisat.com
(ek2) www.dehatesisat.com

google'a tesisat ustası yazarsanız daha bulacağınıza eminim.. tabi kaporta, boya ustası vs. arıyorsanız sanayi sitesi bir çözüm olabilir.. daha aklıma gelmiyor ne ustası var..

internetten asla usta aramayın. ustayı seçerken etrafınızdan tanıdıklarınızdan sorun.sizin işinizi en iyi şekilde, en makul fiyata halledecek birini bulun. Netten bilgilerine ulaşarak bir ustanın iyi mi kötü mü olduğunu tespit edemezsiniz.
çevrenizdeki insanların daha önce iş yaptırdığı ve memnun kaldığı birini bulmaya çalışın.
bu konuda semt marketleri, berberler, manavlar iyi birer soruşturma yeridir.
bulamazsanız yardımcı olmaya çalışırım.

sıhhi tesisatçı Ramazan Usta, süper ucuz süper güvenilir, Şişli civarında çalışıyor.
0535 568 3187

peppino di capri-roberta

bryan adams- please forgive me (ki külttür yani)
fizy.com

ayrıca fizy.com'da forgive, affet vs şeklinde tüm dillerde affetmek kelimesini yazarsan sana içinde geçen tüm şarkıları listeler.

(bkz: affetmem)
(bkz: affetmem asla seni)

jacques brel - ne me quitte pas

"kutsal" kavramının nereden kaynaklandığına dair iki temel görüş var. ilki, kutsalın yukardan aşağı geldiğini söylerken, diğeri, yerden yukarı çıktığını söylüyor. yani, insanın önce etrafındaki şeylerden korktuğunu, sonradan bunların korkulacak şeyler olmadığını anladığında, tanrı ya da kutal kavramını göklerde aramaya başladığını söyleyenler ve kutsallık inancının güneşten (ya da gökyüzünden dolayısıyla yıldızlardan) geldiğini söyleyenler var. yağmur da gökten geldiği için su da göller de kutsal.

ölülerin toprağa gömülmeye başlandığı neolitik dönemden bu yana, yer altı ölüler ülkesi olarak kabul edilmiştir. onun zıttı da tabi ki gökyüzüdür. hatta pek çok medeniyetin yaratılış mitolojilerinde, gök ile yerin zamanında bitişik olduğu sonradan bir şekilde ayrıldığına dair hikayeler vardır.

bu yüzden, hemen her büyük uygarlık gökyüzü ile ilgilenmiştir. sümerlerin zigurat denen tapınakları yapmaları, mısırlıların piramitleri hep benzer şekilde değerlendirilmelidir. meşhur babil kulesi efsanesi de, insanların göklerin ardında ne olduğunu merak ettiklerini ancak bunu hiçbir zaman bilemeyeceklerini anladıklarını bize anlatan bir hikayedir.

doğa ile etkileşimimizin çok fazla olduğu dönemlerde yaşıyor olsaydık, yıldızlar ve gökyüzü bizi o denli büyüleyecekti ki, gündelik hayatımızdaki yerleri çok daha fazla olacaktı. işte bu yüzden, ilk insandan bu yana devam eden merak ve korku her dönem kendisini göstermiştir. moğolların yıldırımdan korkmaları, hititlerin teşup adlı fırtına tanrılarının olması ya da sümerlerin İştar adlı tanrıçasının adının günümüze "star" kelimesi olarak gelmiş olması gibi..

son olarak yunan dönemi tanrıçalarından afroditten günümüze yadigar kalan afrodizyak kelimesi ile aynı gezegene bizim dilimizde verilen zühre isminden, zührevi hastalıklar tabirinin mantık açısından benzerliği de hoş bir sürprizdir.

kabablanka verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. ancak ben daha çok yıldızların yönetim, mimari, savaş ne bileyim daha genel anlamda insanları etkilemesinden bahsediyordum. misal aztekler o kadar ileriymiş ki vs vs. ya da piramitlerinin yerleşimi gökyüzündeki sirius takım yıldızının şeklinde vs

astronomi tarihi ve arkeoastronomi ile ilgili kaynaklara bakabilirsiniz. ayrica astroloji tarihine de bakabilirsiniz. wikipedia guzel anlatmis mesela.

gökyüzü düzen ve karmaşa
yapı kredi yayınlarının ufak kitapçıklarından sorularınızın bir kısmına cevap verebilir

isa doğduğunda, bir yıldız bir kaç insana önderlik edip onları isa'ya götürmüştü.
ayrıca babil kulesinin yıldızlarla alakası yok bildiğim kadarıyla; tevrat'ta geçen kısmında, o zamanki kral tüm insanları kendi sarayı etrafında toplamak istemişti fakat tanrı onların dillerini karıştırarak birbirlerinden ayrılıp uzaklara gitmelerine sebep oldu.
kişisel bilgi ve düşüncem ise yıldızlar konusunda şöyle: insanlar tanrı olarak güneşe, aya vs. taptılar senelerce; yani gökyüzünü gözlemledirler hep. yıldızları da farkettiler tabi ki :) yıldızların hareketlerini de tabi (ayrıca ay, gezegenler ve güneşinkileri de). bu hareketlerin belli zamanlar içerisinde olduğunu da farketmişlerdir zamanla. mesela ayın yarım aydan hilale dönüşünü ve yıldızların gece içinde nasıl yer değiştirdiklerini ve tabi büyük yıldızların sene içerisinde nerden nereye hareket ettiklerini vs. tüm bunları doğa olaylarıyla bağlantılamışlardır. örneğin, (atıyorum) çoban yıldızı tam kuzeydeyken yaz mevsimi geliyorsa hasadı bunla bağdaştırmış olabilirler. o zaman o zamanda doğanın gezegeni de o yıldız oluyor işte mesela (böyle bakınca çok saçma geldi :) ).
yıldız ve gezegenlere bakarak mevsim vs. hesaplamak mantıklı çünkü dünya sürekli bir devinim içerisinde ama birçok şeyi buna bağlamak mantıksız geliyor :)

@ aithra: (bkz: http://www.uludagsozluk.com/k/babil-kulesi/)

teşekkür ederim kabablanka :) ama tavşanın suyunun suyuna ne hacet. ben ise şöyle bir alıntı yapmayı seçerdim:
Tevrat Başlangıç kitabı:
"11 O zamanlar tüm yeryüzünün dili bir, kullandığı sözler birdi. 2 Doğuya doğru göçenler Şinar diyarında bir ova keşfettiler ve oraya yerleştiler. 3 Birbirlerine “Gelin, tuğla yapıp fırında pişirelim” dediler. Ve taş yerine tuğla, harç yerine de zift kullandılar. 4 Sonra şöyle dediler: “Gelin, yeryüzüne dağılmamak için bir şehir kuralım, tepesi göklere erişen bir kule inşa edip nam yapalım.”
5 Bunun üzerine Yehova inip insanoğullarının inşa ettiği şehre ve kuleye baktı. 6 Ve Yehova şunları söyledi: “İşte, onlar tek bir halk, konuştukları dil de bir; ve şimdi bu işe giriştiler. Artık akıllarına koyduklarını yapacak, hiçbir engel tanımayacaklar. 7 Şimdi inelim ve birbirlerinin söylediklerini anlamasınlar diye dillerini karıştıralım.” 8 Yehova onları tüm yeryüzüne oradan dağıttı ve zamanla şehrin inşasını bıraktılar. 9 Bu nedenle, şehir Babil diye adlandırıldı, çünkü Yehova tüm dünyanın dilini orada karıştırdı; Yehova onları tüm yeryüzüne oradan dağıttı."

burda bahsettiği üzre, yıldızlara ulaşmak için değil nam yapmak için öyle bir kule yapmışlar. yani babil olayının yıldızlarla alakası yok, olsa olsa tanrıya özendikleri içindir :)

@ aithra: bulamadım ama hikayenin orjinali yani tevrata kaynaklık etmiş olan orjinal versiyonunda, kulenin yapılma sebebi tanrıya ulaşmak.

ancak elimde delil olmadığı için fazla bişey diyemiyom. bir başka münazarada görüşmek üzere

@kabablanka, "5 Bunun üzerine Yehova inip insanoğullarının inşa ettiği şehre ve kuleye baktı. "
yhvh inmiş, onların ulaşmasına gerek yok. onlar ulaşmaya değil nam yapmaya, tanrı gibi olmaya özeniyorlar, bunu anlatmaya çalışıyorum canım benim :) onun için yhvh dillerini karıştırıyor, çünkü yhvh'nın isteği insanoğlunun yeryüzüne dağılarak çoğalması. ona ulaşmaya çalışsalar (öyle bir dönemde hem de -daha kolay ya o açıdan-) neden dilleri karıştırılsın ki (ceza gibi)? hikayenin de tümüne bakmak lazım, yhvh'nın neden dillerini karıştırdığı ve istediğinin ne olduğu, o dönemdeki babil kralının mizacı vs.

burayı da karıştırdık, özelden konuşabiliriz bu konuyu :)

@ aithra:

"ayrıca babil kulesinin yıldızlarla alakası yok bildiğim kadarıyla" savına cevaben:

ademle havvanın cennetten kovulmalarına sebep olan elma ya da "bilinmezleri bilme ağacının meyvesini" yeme de, hiç birşeyle alakalı değil mi?

argonotlar seferinde anlatılan "altın post" hikayesi ya da hikayede geçen "tunç boğa" nın da hirşeylerle alakasız olduğunu söylemeyeceksiniz değil mi?

mitoloji: mitos ve logos tur. yani mitos bilimidir. bu hikayeleri olduğu gibi alıp bize ne anlatmaya çalıştıklarına bakmazsak, bunun adı "logos" yani bilim olmayacaktır. masal anlatımından öteye gitmez.

orada anlatılanları gerçekmiş gibi kabul etmen de çok hoş olmuş, ilahi.. allah müstehakını versin..

bugün dahi, evreni araştırmıyor muyuz? bunun amacı tanrıyı ya da evreni anlama çabamızla alakalı değil mi?

sensin "canım benim" ...

mail: [email protected]

K.K.A.C.

hersey yasakmis, dogal olan seyleri bile yasaklamislar. nasil bi diyet, zebra avlanip cig cig mi yenilecek?

diyet kelimesinden tiksiniyorum zaten, dunyadaki en gereksiz insan icadi.

patronum tam olarak bunu değil ama kanser atlattığı için benzer bir rejimi uyguluyor, tuz un şeker asla yok, tatlı yok, her sabah ve öğleden sonra havuç ve pancar suyu (ofiste sıkılıyor), evde pişirilmiş bulunabilen en doğal sebzelerin yağsız ve tuzsuz pişmiş hallerini yemek olarak yiyebiliyor, yağsız olmak koşuluyla et yiyebiliyor, balıkta da sorun yok. hayvansal her türlü yağ yasak, yoğurt bile yağsız olması koşuluyla haftada 1 kase yiyebiliyor, aynen margarin yasak, yani demem o ki çok zor ofiste yemek işlerini halleden bir bayan mevcut, dışarda yemek yemek zorunda kaldığında tam bir işkenceye maruz kalıyor, nerdeyse bunlara uygun yiyecek hiçbir şey bulamıyor, e arada mutlaka kaçıyor ve de canı çekiyor bazen tatlı yemek istiyor, ofiste sosisli hayalleri kurduğu oluyor:) sonuç olarak çok zor, belki çok sağlıklı ama fiziksel olarak:) psikolojik olarak o denge nasıl kurulur onu bilemedim

detoks gibiymiş :) detoksun ikinci adımında yağlı, unlu şekerli yiyecekler ve et yok. yediğiniz her yiyecek doğal olacak ayrıca, katkı maddesi olmayacak içinde (pakette olmıyacak yani; hazır çorba, paket süt gibi). ilk adımında ise sadece taze sıkılmış meyve ve sebze suları var :/
vücudu inanılmaz hafifletir herhalde bu diyet, yormaz.
evet böyle yaşanabilir, sadece balık ve sebze yemiş iki tane japonla tanıştım geçen sene ve buna dayanarak söyleyebiliyorum.
bir takım karbonhidrat açığını baklagiller ile mi kapıyormuş bu diyet?

evet yeşil mercimek haftada birkaç kez menüde var, bu arada bildiğin bu diyeti yapıyor bizim patron bi daha okudum da:)

Güzel bir şey. Bizim tükkanda biri yapıyor gayet formaa girdi. Şişman birisi değilim ama benim de bilinç altıma girdi. Ekmeği kestim, günde 1 dilim ya yiyorum ya yemiyorum. Çok sevdiğim pirinç pilavını bile yarıya indirdim. 1,2-2 kilo verdim ama mide yanmalarım geçti. Barsaklarımın hareketi düzeldi.

Ben sınırsız et, ot olarak uyguluyorum. Onun dışında nişasta-karbonhidrat içerikli tahıl ve tahıl ürünü en az seviyede.

diyet miyet gerçekten saçmalık. sen taş devrindeki adamla nasıl kıyaslayacaksın kendini? taş devrindeki adamın dur şurdan 2 geyik vurayım, şu ağaçtan 10 tane meyve toplayayım. hepsini korum yanıma 1 hafta misler gibi yaşarım dediğini falan mı sanıyorsunuz? çık her gün avlan, bir şeyler topla... ister istemez yakacak vücut bir şeyler. şimdi yatıyoruz sabahtan akşama ondan sonra az yiyim bilmem ne yiyim kilo veriyim. kalk dolaş, hareket et, spor yap. yesen de tığ gibi olursun.

ben kendimi örnek gösterecem. her gün sabah öğle akşam 3 öğün banko yerim. çoğu zaman araya 1-2 öğün daha eklediğim oluyor. ne yiyorsun dersen sabah 2 yumurta kırar 1 bütün ekmek yerim onla, doymadım mı gider bi yumurta daha kırar yarım ekmek daha yerim, yumurta yok mu ekmeğin arasına sürerim margarini onu yerim. yanına domates, soğan, salatalık... ne varsa artık. öğlen olur bi bütün tavuk yerim. haşlama falan değil bildiğin yağda kızartılmış. akşam olur kızartma yerim, pilav yerim. bunlara ek olarak cips yerim, çikolata yerim, kola içerim. öğlen, akşam ekmek yemediğimi sanıyorsan yanılırsın. normal öğünlerde 1.5-2 ekmek yediğim yediğim bile oluyor. ha bi makarna yemem o da damak tadıma uygun değil. şimdi günde en azından 2 ekmek yiyen, ince belli çay bardağına 1.5 çorba kaşığı şeker atan, yağın, tuzun bokunu çıkaran benim 200 kilo falan olmam lazım herhalde ama gerçek ne? ben kendimi bildim bileli 74-75 kilo arasında gider gelirim. yıllardır tartıda 76 yı görmüş bir insan değilim. ne yüzüm tombiş, ne kollarım, ne bacaklarım. baklava karın kaslarım yok ama göbeğim de yok desem yeridir. yoldan 10 tane adam çevirsen belki birisi benden daha atletik çıkar. o da belki. ne koşarken tıkanırım ne de başka bir sorunla karşılaşırım.

eee şimdi ne oldu una, tuza, yağa... bilmem neye hayır demeye? sen hareket etmicen, tuvalete taht-ı revanla gidicen, bakkala gidicem diye arabayı garajdan çıkaracan, 2 merdiven çıkmaya üşenip asansöre binecen ondan sonra ne yesem yarıyor dicen. vücut durduğu yerde nasıl yaksın yediğini.

yahu benim 1 günde yediğimi adamlar kilo veriyim diye 1 haftada yiyor. şaka gibi ya. bi insan yıllardır günde en az 2 ekmek yiyip de 250 gram almaz mı? ben almadım, almıyorum da. hareket edip yakmak dışında bunun mantıklı bir açıklamasını yapan varsa buyursun dinliyim.


(body building falan da değil benim olayım. gayet normal boyutlarda sıradan bir insanım.)

e abi karbonhidrati nereden aliyoruz? bari araya bi yulaf, kepek mepek bi seyler koyaymis. tas devri diyetiymis, skimsonik bi sey iste.

www.bodytr.com

Bu arada taş devri diyeti denmesinin nednelerinden biri bu tahıllara yer vermeme yönüdür, hani taş devri ya, ekim biçime geçilmedi ya.

Benim de bi ara bu diyetle ilgili detaylı sorularım olacak ama öncelikle Ahmet Hocaya saygımdan ötürü paleo diet for athletes kitabını okumak istiyorum okumadan patata kütete sormayayım diyorum. Bu arada Prof. Dr. Ahmet Aydın beslenme ve metabolizma anabilim dalı başkanıdır, kendisine de gayette güveniyorum, ben de kilo alma programına gireceğim dediğimde bana da atletler için taş devri diyetini önerdi, bu versiyonunda KARBONHİDRATLAR yani bu tahıllar var sanırım. siz de kafanıza takılan bi şey varsa sorun kendisi mütevazidir ve insanlara hakettiği değeri veren çok değerli bir insandır, onca işinin arasında size yanıt vermeye çalışır.

bu arada korkmadan deneyebileceğiniz bir diyettir kanaatindeyim, şahsen tam deneyemedim ama bana oldukça uygun.

paleotik beslenmeyle ilgili yabancı yayınları da okuyun getirin okutun biz de bilelim ama sağlıklı sonuçta orasına kuşku yok.

diyetle ilgili ben de bildiklerimi ve düşünceleirmi paylaşacağım ve bu mesajı güncelleyeceğim, şimdi hemencecik yazmak istedim ondan esas düşüncelerimi belirtmedim. insan 2 günde sadece 3 saat falan uyuyunca kafasını pek toplayamıyor.

Uyumadım ama mesajları okuyunca ekleme yapmak istiyorum çünkü duyuruyu takip edenlerin malumu üzerine bu konularla ilgili biriyim.

1-) Diyet "beslenme düzeni" demektir. Kişi bunu bilmiyorsa mümkünse "diyet" kelimeisni kullanmasın çünkü yanlış kullanıyor demektir.

2-) Bu diyette et serbesttir, havansal yağlar da serbesttir.

3-) Bu diyette şeker, un ve margarin gibi yenmemesi daha iyi olan zırvalar yasaktır. Zaten bu ürünler bazılarına ne kadar cazip gelse de doğal olmayan saçma sapan şeylerdir. Ha ben de şeker kullanıyorum bol bol ama azaltmam lazım. Un deseniz unlu şeyleri pek yiyemem zaten, zaten unlar o eski unlar değil. Başta kepekli değil, sonrasında özellikle ekmekler katkılı. Valla zengin olsam şekeri de keserim unu da tamamen.

4-) Tuz yasak deniyor ama sporcular için bazı durumlarda tuz alınmalıdır, bunun için diyetin "for athletes" kısmı incelenmeli ben incelemedim. Bu arada diyette tuz maddesini okursanız zaten "Az tuz sizi halsiz bırakıyorsa tuzu biraz artırın." dendiğini görürsünüz.

5-) Amerikanın yarısı şeker bağımlısıdır, dökülüyorlar.

6-) Ben her şeyi yiyorum bi halt da olmuyor diyen sevgili emrag
a) hareket etmek vücuttaki olumsuzlukları büyük ölçüde azaltan feci olumlu bişeydir
b) bi kaç sene sonra tekrar görüşelim o da olmadı 10 sene sonra görüşelim
c) 200 kilo olmak ayrı bir hastalıktır, yoksa michael phelps gibi günde 10.000 kalori alsan da 200 kilo olamazsın.

7-) Detoks gibidir denmiş, detoks denilerek ne kastedilmiş bilmiyorum ama detoks vücudu toksinlenlerden arındırma diye biliyorum. Bu diyette bu amaçla kullanılabilir zaten özünde ikisi de "doğallığa" dayanıyor.

8-) Saçma sapan katkılı gıdaları, aburları cuburları, margarinleri yemeden de gayet güzel yaşarsınız. Yemeyin arkadaş yemeyin yani yiyince ne oluyor?

9-) Soruda "kesinlikle tuz yok" gibi yanlı bilgiler verilmiş, tatlılar yasak denmiştir, hayır yasak değildir. meyveler olsun bal bepmezler olsun datlı değil midir? sünger gibi rafine şeker ve unu çekmiş tatlılardan başka "tatlı" bilmiyorsanız size göre tatlı olmaz dabi.

10-) Bu beslenme düzeninin önerileri gayet yerindedir, bu diyetler huzur bulan insanları gördüm. bu arada sitemde yazan "67 yaşında 120 barfiks çeken" abiye de bi göz atın.

11-) Margarin ne ya? Bilgilendirici bir yazı www.bodytr.com

12-) Diyette karbonhidrat zaten vardır da, bu diyetteki karbonhidrat kaynakları temel olarak
a) baklagiller
b) meyveler
c) bal vb
d) diğer (süt de bile yok mu karbonhidrat? var. tabii ki karbonhidratlarda cins cins o ayrı konu. bu arada dediğim gibi spor yapanlar karbonhidrat olayında kendilerince bir değişiklik yapabilirler ama diğer maddelerde itiraz edilecek pek bir şey yok.)

Ben de bu diyeti 1 aydır filan uygulayan biri olarak izlenimlerimi yazayım.
Erkeğim, baskülüm yok net rakamı bilmiyorum ama 2 kilo filan vermişimdir normalde sıkan kemer geniş geliyor.
ben bu diet ve
www.westonaprice.org
şeklinde beslenmeye çalışıyorum ki zaten ikisi birbirine çok benziyor.
Bir kere ekmek un yememek çok farkediyor. son 1 ayda sadece bir kere kebap almıştım onla yarım yufka ekmek yedim. bariz sindirirken yoruculuğunu hissettim o ekmeğin.
Şekeri, kola zaten içmiyordum, tatlı zaten yemiyordum ama hem meyve + hem de kuru meyveler çok yiyordum onu azalttım. benim için en zoru bu oldu:)))
Un hele de kepeksizse zaten besleyici bir gıda diil.
Bu rejimden çok memnunum. Akşamları daha geç uykum geliyor, ve eskiden daha sık uyanırken uykudan, şimdi çok nadir uyanıyorum. bu ramazan hiç davulcu sesiyle uyanmadım mesela. un şeker yemiyince yorgunluk bezginlik olmuyor.
+ bu rejimden sıkılmaz mısın diyenlere bilakis, bu rejimde daha çok çeşitli gıda var diyeceğim. hatta o kadar çeşitli ve taze gıda almak zorundasınız ki 2 günde bir markete gitmekten yoruldum.
neler yiyorum.
hergün 10 gr balık yağı + yaklaşık 1/3 litre kefir içiyorum. Makul bir yerden bulursam hindistan cevizi yağı da alacağım (metabolizmayı hızlandırdığı söyleniyor, ilgili entry e bakın)
kahvaltı.
dere otu, roka, tere, maydanoz, semizotu, brokoli, yeşil biber ne varsa salata yapmadan yiyorum (domates bunlara göre daha az yiyorum çünkü o şekerli ve meyve) yanına peynir + bazen 2 haşlanmış yumurta.
öğlen ya üstteki yeşillikler + sarmısak+ soğan salata yapılıp üzerine limon, ketenyağı, zeytinyağı, nar ekşisi dökülecek + yanına hayvansal protein (kırmızı et, mezgit, somon, tavuk almıyorum, omega 3lü yumurta veya free range beslenen tavuk yumurtası, veya peynir+ceviz)
ya da yeşillikler tereyağında sote edilip yanına hayvansal protein.
akşam yemeğinde öğlen yemeğinin aynısı genelde hayvansal protein daha az.
Ben bu sistemden memnunum.

Bu arada bu diete dair veya her türlü sağlık sorununu
www.beslenmebulteni.com
forum a üye olup sorduğunuzda hatta ziyaretçi defterine bile sorduğunuzda Ahmet Aydın cevaplıyor.

galiba not ortalaması 2.5 u geçmesi lazımdı ama matematiğin bir gelmesi biraz sıkıntı yaratabilir.

lise 1 de tek zayıfım matematikti. o da 1 di. kendisini hala kötü andığım müdür yardımcım beni zorla sözel bölüme gönderdi. araya adam soktum yalvardım yakardım fayda etmedi. adam yönetmelikler çerçevesinde sözel bölüme gitmem gerektiğini söyledi ve ben bir şey yapamadım. daha sonra sözel bölümden mezun oldum.

müdür yardımcınız da bizimki gibiyse sanıyorum ki yapabilecek bir şey yok. fizik 1 sayısal olmaz, matematik 1 tm olmaz.

bi de şu var. yeni sistemde üniversitede alan farketmeyecek. isteyen istediği alanı puanı kırılmadan seçebilecek. iyi tarafından bakın ki bu çok iyi bir taraftır.

benim okulumda da fizik, kimya, biyoloji, matematik derslerinden bütünlemeye kalan arkadaşlarımız, sayısal bölüme rahatlıkla geçebilmişlerdi. tabi son sınıfta, tekrar sözele geçenler oldu, bunların arasında; ancak öyle gözüküyor ki okulun insiyatifinde bu durum.

matematiği iyi olan bir adam, fizikte de çok fazla zorlanmaz. kimya ve biyolojisi 1 gelmediğine göre, matematikle ilgili bir sorunu olmalı. kardeşinizin tercihi önemli burada. matematik konuları ilerde zorlaşacak ve garipleşecektir. yaparım ben be, diyorsa, tm seçmeli. tm güzeldir, tm candır.

matematiği liseyi bitirdikten sonra öğrenip, dershane hocalarına bile soru çözebilecek seviyeye gelen, matematik bilgisi ile üniversite sınavında fizik çözen, tm öğrencisi olarak söylüyorum bunu. korkulacak bir yanı yok.

kolay gelsin, başarılar.

dil anlatım ve matematik derslerinin ağırlıklı ortalamasının 2.50 olması halinde tm alanını seçebilir.
alan seçimi okulların kullandığı e-okul programıyla yapılır. eğer notları yeterli değilse sistem o alanı seçmeye imkan tanımıyor. yani torpille, yalvarmayla olacak şey değil.
ha bi de şu var; ortalama yükseltme sınavlarında da matematiği kurtaramadıysa zaten bu derste çok zorlanan bir öğrencidir. tm sınıfında bilmem kaç saat matematik+ geometriyle nasıl başa çıkacak, bunu da düşünmek lazım.

iki sene daha matematik ve fizik kasacak, ayrıca matematik biraz daha kasacak. notları büyük ihtimalle düşük gelecek. bu ağırlıklı orta öğretim başarı puanını falan etkileyecek. sınav puanı da düşecek tabi böylece falan filan. kendisi tm mi istiyor, yoksa başkası mı sözele gitmesini istemiyor? (hadi itiraf edin :P )

o dersler 1 geldiyse tm bölümünde ne yapabilecek o da var. geçiliyor diye biliyorum. ama sorumlu olunuyor o derslerden.

hahaha bunun çok benzeri var bende gif halinde hem de böyle ortadaki parmak sağa sola kıpırdıyo daha etkili.ekle yolliyim : [email protected]

fotoğrafı büyüt biraz, smayli yaparken küçültüyor çünküm. sonra smayli kısmını aç, daha fazla falan de, sağ tarafta yarat/yap/düzenle tarzı bir tuş var, o tuşa bas ve fotoyu seç, isim+kısa yol ver ve kaydet.

star trek iv the voyage home... balina.

the hitchhiker's guide to the galaxy'yi çağrıştırdı bana nedense..

"rehber"de uzaylılar kaçırmıyor; insanlardan daha zeki olan yunuslar "balıklar için eyvallah ustalar ama buraya kadar" diyip kendileri gidiyorlar. benziyo tabi.

beyle güsel punk-fiction da yazılmaz oldu gayri tee.

alexander rybak - fairytale ?

malesef değil zannediyorum fon müziği taksim caddelerinde de çok çalıyor sağolasın yine de...

violin cep melodisi olabilir senin dediğin.youtube da cep telefonu melodisi diye arat.bir ara duyuruda da varıdı.

(bkz: lungo la strada) olması kuvvetle muhtemel. Ayrıca metroda çalanların bi sürü hata yaptığını ve uyuz ettiğini de belirtmeden geçemiycem. (bkz: polyuşko pole) de rus versiyonu. Dünya devrim şarkılarının önde gelenlerindendir bu, ben de red songs'ta duymuştum ilk, yıllar önce. İtalyan ablanın söylediği versiyonunu tercih ederim ben şahsen. şarkı bu mu tabi bi de o var :)

abartılmadığı sürece formata uygun. eğer entry formata uygun ise smiley var diye silinmez, format dışında kalmaz. söyle bi şey de var (bkz: rastgele harflerle gülmek).

gizli bkz lı swh lar hadi neyse de, alenen konan simileyler çok kötü duruyor entylerde. sanki bir forum ya da chat havası veriyor. sizce de öyle değil mi?

swh

ek$i sozluk tarihindeki en buyuk hurafelerden biridir. sozlukte entry'lere smiley koymak hicbir zaman yasaklanmami$tir, insanlar smiley koydu diye ucurulmami$tir.

nasil ortaya ciktigi ise ayri bir hikayenin konusudur.

(ssg, 29.11.2005 01:18)


(bkz: #8611326)

demek ki herkesin kendi tercih ve beğenisiymiş, ben de smayli konulan entryden tiksiniyorum mesela.

- çiçek sanmıştır. koku ve renk olabilir bunun sebebi.
- meraklı olabilir.
- saldırmak için değil sevmek için geliyordur..

Bence tamamen yanlis anlama.

onun doğal alanı dediğin yer, senin onun doğal alanı olarak gördüğün yer oluyor sanırım.

arı kovanı sahiplerinin, dağlara çıkıp ayıları öldürmesi gibi bir şey, gelebilecek bir zarardan korku.

bir yere çarpmıştır, sen vurdun falan sanmıştır.
konuşsaymış tabi keşke, sorsaymış bi di mi?
geçmiş olsun :)

bi suç işlemişsindir allah günah yazıyordur.

tü tü tü sana.

soruya pek cevap olur mu bilmem ama, annem bir yerlerden bulduğu bir şeyler yakar evde yıllardır. yakarken de eski bir konserve kutusunun üst kapağını (ekmek kızartma tenekesi de olabilir adı) ocağa koyar kısık ateşte, o orda kendi kendine yanar, kokusu eve dağılır falan.
sürekli bir ateş kaynağı gerekiyor olabilir yani o tütsüye de.

Tütsüyü evde koku niyetine kullanacaksanız bilemiyorum ama normalde ağaç kabukları tütsülenmiş (füme) gıdalar (peynir, somon, jambon...vb) yapmakta kullanılır. Bunun için de pandora nın da dediği gibi sürekli ısı veren fırınlar kullanılır...

mumuluğumuz var bizim böyle, altta mum yanıyor, üstünde de içine su ve parfüm ya da böyle kabuk mabuk koyduğumuz bi kapak var.
her şeyi satan bir telecilerde vardır.

keşke bütün istanbul 1 yıllıgına falan bosaltılabilse .. bütün altyapı adam akıllı yapılsa.. yada ne bileyim plaka numarasına göre bütün sehirlerde boyle bir uygulama yapılabilse ( Ankarada oturuyorum bu arada )
hep boyle bi düşüncem olmustur . ohh be rahatladım tam denk geldi

seçen ve seçilenden ibaret maalesef. elini taşın altına koyacak, şu alt yapıyı islah etmeye çalışan insanlar maalesef seçilemiyor. seçilse bile seçmenin gözüne gözüne havuz, alt-üst geçit, kömür yardımı vs. sokmazsa beğenilmiyor. ayrıca hükümet kendi partisinden olmayan belediyelere yeterli bütçe ve ödenek ayırmaktan her zaman çekiniyor. bir türlü gerekli alt yapı hizmeti halka gitmiyor.

deprem olursa ne olacağı çok açık. daha yeni ağaoğlu skandal gibi bir itirafta bulundu. binaların güçlendirilmesi ve yenilenmesi çalışmaları çok çok yavaş ilerliyor. öncelikli binalar elbette okul hastane gibi devlet kurumları ve köprüler, otoyollar. ama dediğim gibi çok yavaş ve ne kadar etkili tartışılır.

mesela avrupa birliği'ne gireriz ve yönetmeliklerin işlediği güzelce denetlenince her şey bir anda gestapo modeli yoluna girigiriverir.

bu bir evrim süreci. dersimizi ancak büyük felaketlerden alacağız. birkaç nesil sonra -türkiye diye bir ülke kalırsa- torunlarımız bu bilince erişecek. işallah...

afetlere, salgınlara, savaşlara binlerce kurban veren, yerle bir olan ama sonunda şehirleşmeyi öğrenen birsürü örnek var dünyada (londra, tokyo, paris vs.) biz de yaklaşık 1 asırlık faz farkıyla geliyoruz işte...

bu insanlarla ilgili bir durum bence. insanlar değişmedikçe ne yönetimler ne de yaşadıklarımız değişmez.
insanlar kusurludur(mükemmel değiliz) ve yönetimleri de öyle.. bir diğer yönetim geldiğinde belki bu yönetimin açıklarını kapar ama mutlaka başka açıkları olacaktır. hiçbir yönetim bir diğerinden iyi değildir, belki sadece birkaç yönü daha iyidir diye düşünüyorum. zaten eğer sadece biri gerçekten iyi olsaydı bin yıllarca uğraşıp o yönetimi bulurduk öyle değil mi? bu bağlamda sağ-sol davası, siyaset vs. bana hep boş gelmiştir :)
ayrıca olan olaylar doğa olayları :) doğa adı üzerinde, doğal yani bunlar. tsunami ve fırtınalar duyuyoruz dünyadan, türkiye'de bunlara pek rastlanmasa da sel ve depremlere rastlanıyor. bunlar için önlem alınmalı mutlaka ama 8 şiddetinde bir deprem için ne kadar önlem alabilirsiniz? tüm ülkeyi taşırsanız bilemem tabi :) en fazla fay hatlarına yerleşimi engellersiniz ki bu da pek mümkün değil çünkü fay hatları en verimli topraklardır. insanlar gidip oralara yerleşir. yine bu sel baskını olayında gördüğümüz gibi, deniz ve nehir kenarına gelip yerleşmişiz işte. birilerinin dediği gibi" kim size ordan ev alın dedi?" ve bunun devamında şu da söylenebilir: "peki kim size dere yatağına otoban yapın, fay hattına konut kurma izni verin" dedi ki? kim size, sel olduğunda suyun dolacağı kesin olduğu bir yere konaklamalı bir park alanı yapın dedi?
biraz da doğayı mahvettiğimiz için böyle şeylerle sık karşılaşıyor olabiliriz, yine yaptığımızın ceremesini çekiyoruz yani, ne yaparsak kendimize yapıyoruz.
son olarak da, tüm bunlara karşı ne kadar laf ve boykot etsek de bunları tamamen durduramayız ve (tamamen) düzeltemeyiz, en fazla önlem alarak bir şeyleri yavaşlatabiliriz işte. bu sel yine olurdu ama can kaybı yaşanmazdı mesela, insanlar neden selde ölsünler ki, öyle değil mi? ama işte birileri gelip çıkarları için bir şeyleri ihmal eder hep, bunun kim olduğu önemli değildir, insandır.

buna magnetokinesis deniyor.
miroslaw magola yapiyormus mesela.

edit: telekinezinin bir alt turu oluyor ve bilimsel olarak kanitlanmamis.

kimin yaptigi diil de nasil yapildigini merak ediorum ama teşekkürler

edit: bende bir bilimsel aciklama bulamadim, yani bu bir doaüstü güç mü oluyor?

evet editledim o yuzden. telekineziyi arastirabilirsiniz, genelde beyin gucu diyorlar ama bilimsel aciklamasi yok.

edut: dogaustu, paranormal, metafizik.. ne dersen artik..

ayrica: fazla statik elektrik ile yuklenirsen de bir nebze olabilir.. ama tencereyi de kaldiramazsin tabi..

fazla statik elektrik nasil yüklenir? (denemicem söz eheh)

surtunmeden, isinmadan ve yildirim carpmasindan :)

ortaokul öğrenci bilgileri ile düz mantık:
iş için enerji gerekir.
beynimizde beyin omurilik sıvısı vardır. bu sıvıda iyonlar vardır. beynin kendine göre bir elektromanyetik alanı vardır. müzik dinlediğimizde bu alanın değiştiği görülür vs. beynin elektrik alan enerjisi cisimleri hareket ettirmek için yeterli midir? esas soru budur..

fringe dizisinde uzun uzun anlatıyor telekineziyi (bilimsel olarak), ilgileniyorsanız izleyin :)

bütün malzemeyi istediğiniz büyüklükte doğrayıp çukur bir kaba koyun. içerisine isteğe göre salça ve baharat koyup iyece karıştırın(listeye zaten yağ yazmışsınız). sonra tüm malzemeyi tepsiye alın, domates az ise biraz su koyun fırına verin.

bi de yemek yapmaktan korkmayın, ne kadar zor olabilir ki :)

sırasıyla kızgın tavaya ya da derin bir tencereye şunları koy:
yağ
halka halka doğranmış biberler
soğan
patetes
tavuk
her malzemeyi koyuşunda kepçeyle iki çevirip 2 dk bekleyeceksin (kapağı kapalı).
sonra üstüne kabuğu soyulmuş ve küp doğranmış ya da rendelenmiş domtisi koy + baharat + tuz (bir çay kaşığı)+ yarım bardak su ve gene kapat kapağını. 20 dk sonra falan bak tavuklar bembeyaz olmuş mu diye, bi tanesi çatalla parçala içine bak pişmiş mi diye falan. pişmişse alabilirsin ocaktan.

içine patetes koymazsan tavuk sote olur bunun adı, koyarsan da patetesli tavuk gibi bir şey işte :) afiyet olsun.

patatesleri ince ince halkalar şeklinde doğrayın.(0,5 cm kalınlığında diskler halinde)
fırın tepsisine biraz sıvı yağ koyup heryerine yayın.(fırça yada elle sürün)
patatesleri döşeyin. üzerine kuşbaşı tavukları döşeyin. soğanlarıda patates gibi yanlamasına kesip, ince dilimler yapın, biraz ufalayın halka halka olur soğan. onlarıda dağıtın etin üzerine.(2 orta boy soğan yeterli bir tepsiye) domatesleri soyup, küp şeker büyüklüğünde doğrayın. küpküp domatesleri de en üzerine yayın iyice.(2 büyük domatis yeter) en son bir kaseye 1 kaşık biber salçası,baharat(kara biber,biber vs) tuz ve bir çay bardağı sıcak su ekleyip iyice karıştırın. bu sosu tüm tavaya eşit olarak dökün. verin fırına 200 drecede, 30 dk sonra bir çıkartıp karıştırın. yaklaşık 1 saat 20 dk gibi pişer. afiyet olsun.

fırına verdikten sonra üst kısmı yanmasın diye alüminyum folyo ile kapatabilirsin. ama haşlama gibi olmasın diyorsan folyonun üzerinde ufak delikler aç buhar çıksın :) afiyet olsun.

hepsini koy bi fırına girebilcek kadar olan bir kabın içine ver gazı yak altını gitsin pekin ördeği yada kuyu kebabı yapmıycan sonuçta.

fırın torbası diye bir şey var mucizenin diğer adı. Bu yazdıklarının hepsini (yağ hariç) doğra, fırın torbasının içine at, 180 C de kızarana kadar pişir. Beni şu ana kadar hiç yanıltmadı.

idaş tek kişilik 210 yatak benimkisi. uzun süre geçti üzerinden alalı ama olsa gerek halen. çift kişiliklerde daha kolay bulunur herhalde.
gerçi idaş tavsiye etmem ama boyut söz konusu olunca seçenek yoktu.

eski stil pamuktan olur diyorsan yorgancılara da yaptırabilirsin.

benim yatak 220..ankara'da hazır bulamamıstık..kayserıde sporcular için yatak yapan bır fabrıka varmıs orada yapılmıstı..tabi 5 6 yıl onceydı..bızı yatas bayı yonlendırmıstı..eger bu sekılde bahsedersenız belkı yardımcı olurlar..

@cura ut valeas; idas'i daha evvel de incelemistim, simdi tekrar inceledim tum fiyat listesini ama 200 uzerinde yatak yok.

@tolginho; boynumda fitik baslangici oldugundan o tur seyleri tercih edemiyorum. daha sert yataklarda yatmam gerekiyor genel olarak.

@nouma21; aile bu isle ugrasiyor ve sordurttum kayseri uzerinden ama bir sey cikmadi. tekrardan bir sordurtayim ve hatta google'dan da bir daha arayayim ben.

buyrun efenim.. adamlar kişiye özel çalışıyorlar.. tanınmış firmaların ürünlerine bir bakındım da standart sanırım.. 200'ün üstü yok... herneyse bkz. link

www.drergobed.com

karyolanın çerçeve uzunluğu mu 211 yoksa yatak boyut kısmı mı 211 anlamış değilim şuan. çünkü genelde çerceve uzunluğu 211 olur ama iç yatak olarak 200cm boyutunda yatak kullanılır içerisinde. en azından bizim firmada ve daha bir çok firmada durum böyle.
- o uzunlukta yatak bulabilmeniz neredeyse imkansız özel olarak yaptırmak dışında. çünkü hiçbir firma standart ölçülerin dışına çıkmaz. pek fazla çeşitlendirme yoluna gitmiyorlar maalesef haklı olarak. işiniz zor cidden.

190-210 arası değişmesi lazım o yatakların ama genelde 190dır yatak uzunlukları. büyük showroomlarını gezip soracaksınız şirketlerin.

tophane'de nargile cafeler var. Oralar bu amaçla yapılmış sanki. girişe para almıyorlar. çay 2 tl civarı. 4-5 çay içip kalkabilirsin.

Taksimde de istiklale girdikten sonra sağdan 2. sokakta barların arasında 2. katta bir yer vardı. ismini hatırlamıyorum ne yazık ki. Son gs maçını orada izlemiştim.

(bkz: on numara)

taksim - ekvator

on numara neresi?

macka parkinin icinde.

on numara aynı zamanda galata köprüsünün altında.

tophane'de nargile dayayanlar olabiliyor.

besiktas ogretmenevi. tabi bu 1 sene kusur onceydi, hala izelniyor mu bilmiyorum.

@cis, on numara galata köprüsünün altındaki bir nargile kafe(ler), eyüp tarafına bakıyor.. genelde maç günleri giriş ücretsiz olsa da arada para da istiyobiliyorlar.
rahattır, güzeldir, ucuzdur vs.

google'a myspace theme yazıp aratın. çıkan sonuçlardan beğendiğinizin altında kodu yazar, o kodu profilinizdeki "kimi tanımak istiyorum" ya da " ne tür müzik dinliyorum" gibi alanlara kopyalayıp kaydedin.
ayrıca myspace'in de birkaç tane themesi var.

(bkz: keylogger)

perfect keylogger.

Kotu bir durum gercekten.

Osuruklu'nun da soyledigi gibi ortaginizin bilgisayarina keylogger programlarindan kurarsaniz o kisinin tum yazismalarini ve ekran goruntulerini kendi belirleyeceginiz periyodik araliklarla mail olarak alabilirsiniz. Fakat mail olarak almak biraz kulfetli bir istir. Mail server'inizin ayarlari bilmemnesi, yani bu islerden anlamayanlari zorlayabilir.

Fakat ortak kullandiginiz bir bilgisayar varsa cok daha kolay olur. Arka planda sessizce calisip log tutar. Siz de ilgili klasorden kayitlari incelersiniz.

hiçbir şey yapmayın, müşteriler iyi olanı seçecektir zaten. size borç takmamasına dikkat edin öncelikle.
müşterilerinize de onunla ilişiğinizin kesildiğini ve sizin X şirketle devam ettiğinizi açıklayan bir mail/mektup/faks vs. gönderirsiniz.

kadın?

üzerine türk kahvesi serpiştirilmiş ve ince dilimlenmiş elma (özellikle sıcak şarabın yanına).

mandalina ve türevleri de iyi gider...

herkes beğenmeyebilir ama bence fena değil; (bkz: cheetos biftek aromalı mısır çerezi)

üzüm lsdkjfs

düşündüm de cidden iyi gider ya. kırmızı şarapla yeşil üzüm mm mis..

dambil; cekirdekli mi, cekirdeksiz mi :)

kaliteli krakerler

elma fena gitmiyor. golden/ye$il veya kirmizi elma seceneklerini sarap turune gore kombine edebilirsiniz.

(mahallenindelisi elma demis zaten, farketmemisim - kusura bakmayin : ) )

baharatlı çubuk kraker, sanırım etinindi, pek güzel oluyor, eskiden şarap içerken tek mezemiz o olurdu yeterdi ve dahi artardı.

bruschetta; olmadi kizarmis ekmek dilimleri.

yesil elma bence de iyi gidiyor.

atistirmalik sayilir mi bilmem ama bitter cikolatayla tuketenler de var sarabi.

fıstıklı damak şukulata! hıck!

beylikdüzü bauhaus a baktınız mı? orada gerçekten çok kaliteli olanlar var.

yetistirme konusnda cok eskiden bilim teknik in bi syısında vardı.

Temini bilemem ama yetiştirme konusunda agaclar.net'i incelemenizi tavsiye ederim.

genelde cicekcilerde oluyor.

tohumu değil ama kendisi 444cicek'te vardı yanlış hatırlamıyorsam.

2) mezun olunan/olunacak yil yazilir.

1-adınız türkçe ise tabiki doğru türkçesi ile yazacaksınız, arayan öyle de bulur.
4-korkunç listeliyorsunuz :P

ben selam vermek sünnet, almak farz diye biliyorum.

bildiğim kadarıyla selam vermek sünnet, verilen selamı almak da farz. ama yanılıyor da olabilirim.
edit: hızlı olmak da lazım tabi:)

a.s ne ki? bu ağır bir sövmenin kısaltması da olabilir
selamünaleyküm
Allah'ın selamı üzerine olsun demek diye biliyorum
aleykümselam
Allah'ın selamı senin de üzerine olsun diye karşılık

arapça mı? evet
kullanıyor muyuz, evet.
şimdi türkçesini düşündüğümüz zaman daha iyi anlarız ama
ben bir müslüman olarak gelip sana "allah'ın selamı (selameti?) üzerine olsun diyorum, sen de bana bi şey demesen ya da merhaba desen olur mu? bence iyi olmaz, sen de bir müslüman olarak karşılıkta bulunmalısın, en az misli olan bir karşılıkta.

konuşmadığın, küskün olduğun birinin sana "Allah'ın selamı üstüne olsun" demesi doğru değil, dememesi lazım, niye diyor ki? her gelip gittiğinde bunu mu diycek? konuşmuyosunuz ki siz. yani bu kişi konuşma çabasıyla mı diyor? yoksa "ben senle konuşmasam da bir mümin olarak sana iyi dileğimi iletirim niyetiyle mi diyor? ikinci niyetten emin olsanız -ki olamazsınız- sizin de karşılık vermeniz -aynı niyetle- daha doğru olur. nihayetinde dünyevi dargınlıkların gözardı edileceği manevi ve dünyalar üstü bir temenni halini alır bu.

ama karşınızdaki kişi bu incelikten mahrum biriyse verdiği selam da ya ağız alışkanlığıdır ya kolpa, selamını alın ya da almayın bence pek farketmez.

İslam'a göre verilen her selama daha güzel şekilde karşılık vermek doğrudur.Farzdır diyemem onun başka bi olayı var fakat kesinlikle verilen selam kasıtlı alınmazsa günahtır veren kişinin önemi yoktur verdirtenin önemi vardır.Yine dinde küslük yaz günü ıslak bir ipek mendilin kuruma süresi diye belirtilir.Ama bunun farkındayım dersen sadece selamı al gerisi bildiğin gibi devam et.Ne kadar büyük bir vebal altında kalmışsan kal karşındaki tarafından,onu affet veya sendeyse kabahat özür dile.Böylece aldığın selam barışmaya vesile olsun.

kampenallanın güneş ülkesi vardır, başkalarının da ütopyaları vardır, ne bileyim "kusursuz dünya" düşlemeleri vardır....

ne alaka?

İslam'ın da hedeflediği hem de yaşanması ve gerçekleşmesi mümkün olan -dolayısıyla ütopya denemez- bir yaşayış vardır. herkesin müslüman ya da bir ülkenin müslüman olması. (cemaatler neden prim yapıyor? herkesin müslüman olduğu ya da kendini öyle sandığı birer topluluk, minyatür darülislam)

Harp hüdadır?
ne alaka?
kimdi o saçını koklama bahanesiyle müslümanlar tarafından peygamber efendimizin izniyle öldürülen adam, adını unuttum.

bence Allah'ın elçisinin her söylediğini değerlendirirken söylediklerinde -aksi bir hüküm belirtilmedikçe- yaşanılan olayları da göz önüne almak şarttır.

müslüman ve mümin farklı şeyler
şu alaka
kaçımız müslümanız? bu soruyu doğru düzgün sormak lazım, pek çoğumuz -Allah bilir hangimiz daha iyi daha çok daha güzel iman ediyoruz ama- mümin yani iman eden, inananlarız, müslüman kelimesiyse kendini teslim Allah'a ve buyruklarına teslim ederek yaşayan kimselerin hakettiği bir sıfattır

soruyorlar müslüman mısın
elhamdülillah tabii ki yes
buna böyle cevap verilmesi lazım ancak nihayetinde bu da bir temennidir, sen kendini Allah'a teslim ettin mi? yok. ama müslüman mısın sorusuna bu şekilde cevap vermek daha güzel daha doğrudur (derine inmeyek)

karşımdaki müslüman mı?
ben onu öyle görürsem bu daha doğru, daha müslümanca, daha mümince olur
ama bilmiyorum arkadaş adamın teslimiyetle alakası yok
beni ele alsan... ben ondan beterim
bu durumda ipek mendili falan boşvermek lazım
küsüz birader
ilerde daha iyi bir müslüman olursam, sen de olursan
bu selamını alırım, belki de misliyle

@ rodin dediin gibi kusluk yaz sıcagındaki mendil gibi olmalı ama karsıdaki adam selamın aleykum diosa bizimde aleykum selam dememiz gerekio (sızlerın verdigi cevaplarda anlasılıo) ama bu kısı ile ki kendisi yakın akraba ama selam verdigi kısı sinir hastasi edecek gibi giri sinir sistemini cokertio ve konusmak istemio yani kısacasi a.s deyip susalım mi yoksa hiç selamını da almayalım mı?

selamun aleyküm allah'la alakalı bir kelime içermez, barış üzerine olsun demektir, cevabı da senin de barış üzerine olsun demektir ki sizin durumunuzda ironik bir durum arz eder.

whooise nasıl içermez- içerisinde Allah kelimesi geçmiyor diye mi? arapça bilgisi ne düzeyde merak ettim imdi bunca yıldır herkes yanlış mı öğrenip öğretmiş.

bu kelimenin anlamı budur. Allah'ın selamı üzerinize olsun demektir.

Ekleme: sahiden bilmiyorum kelimeyi açıp arapça şu şu diyemem, doğrusunu bilmek isterim ama bu kelime bu anlamda kullanıyor buna hiç kuşku yok. neden bu anlamda kullanıldığını da öğrensem sevinirim.

@ karluk işte seninde takıldıgın yerde takılıorm ben
s.a arapca merhaba demek mi yoksa ALLAHın selami senin üzerinde olsun demek mi?

sadece merhaba gibi anlami varsa selam vermem olur biter ya da selamını almam ama içinde ALLAH geçiyorsa durum farklı oluyor

Ben de Allah'la ilgili birşey göremiyorum bu selam şeklinde. Kelime anlamı "esenlikler" anlamına geldiği söylenir. Kaldı ki İbranice'den Arapça'ya geçtiği de bilinir. Aslı "Şalom Aleyke" dir Şalom -> Selam demektir. Yahudilerin ünlü bir yayın organı da vardır Türkiye'de hatta bu isimde. Ha senelerdir insanların diline geçmiş, dini bir anlam içermiyor bence.

Selam vermek sünnet, almak farzdır bu doğru. Karşındaki nece selam verirse versin bir karşılık vermek şarttır. Ben meseleye s.a. a.s. olarak da bakmam. Günaydınsa günaydın, merhaba ise merhaba..

Allah'in selami ile falan alakasi yok arapcada anlam olarak (musevilerin kullandigi "şalom aleyhim" in arapca versiyonu iste). Ancak inanc dunyasi genelde "bu kadar insan yanlis mi biliyor canim allah allah" seklinde ilerledigi icin yapacak bir sey yok.

(edit: esselamun aleykum olursa baska imis, o zaman "onun selami (barisi rahmeti) uzerinize olsun" anlamina geliyormus (ondan kastedilen de allah oluyor haliyle). zaten millet birbirine neden arapca selam veriyor anlamak mumkun degil. allah'in selamini vereceksen allah'in selamini ver kendi dilinle neden cekiniyorsun...)

o zaman bu adam bana msnde s.a derse hiç siklemeyim cevap mevap vermiyim olsun bitsin.

kafana göre.
vicdanın rahatsızsa alırsın selamını, değilse almazsın. ayrıca allah selam verir mi, bi düşünüp irdelemek lazım? (ahaha, allah'ın selamı ne yea?)

vermek sünnet almak farzdır. fakat farzlar ikiye ayrılır
1. farzı ayn
2. farzı kifaye
ayn müminin kendini ilgilendiren farzdır. farzı kifaye ise yapılması gereken fakat başkası yapınca senin sorumlu olmayacağın farz çeşididir.
farzı ayn: oruç tutmak, namaz kılmak v.s
farzı kifaye: selam almak(selam verilen bir toplulukta alımışsa, senin almaman günah olmaz), cenaze yıkamak, cenaze namazı v.s

şimdi aslında sorun farklıydı ama cevaplarda buna değinilmediği için açıklama gereği gördüm.

İslamiyet konusunda uzman değilim, yeterince bilgili bile değilim ama, Allah selam verir mi diye irdelemiyorum. Selam, Allah'ın isimlerinden biridir ve sanırım Allah'ın barışla, esenlikle ilgili ismini vurgulamaktadır. Diğer onlarca isminden başka müntekim ve kahhardır da. İntikam alan ve kahreden. Ha bunları bilmek için dinibütün veya inançlı olmak şartı yoktur; yaşanan kültürün, coğrafyanın bir parçası olan dinden-inanıştan, en azından diğer kültür ve dinler kadar haberdar olmak gerektiği düşüncesi de yeterlidir.

@üstteki, onlar adları değil, sıfatlarıdır, Allah ismini nitelerler inancınızda.

"selamın aleyküm" Allah'la ilgili bir kelime içermez. "aleyke" üzerine üzerinize demektir. selamın aleyküm de "selam üzerinize olsun" demektir. Allah'la bir ilgisi yoktur. Ama kimileri niyeyse öyle sanmaktadır. Allah adını içeren şekilde selam vermek isterseniz "es selamın aleyküm ve rahmetullah" dersiniz, "rahmetullah" yani Allah'ın rahmeti ve selamı üzerinize olsun anlamına gelir.

ha ben selamın aleyküm diyen kişiye merhaba diye karşılık veriyorum. selamı aldım mı, aldım. karşılık verdim mi, verdim. illa arapça konuşmama lüzum yok. farzını da sünnetini de hepsini de yaptım işte.

ikea'daydık. alışveriş yaptık. koca bir "kırılacak eşya" etiketi vardı kutuda. kocam onu aldı üzerine yapıştırdı. şaka niyetine. ama tam "kalp" nahiyesine denk geldi.

o zaman çok kötü oldum ben.

ve o gün bugündür, herkesi, kalbinin üzerinde "kırılacak eşya" etiketi ile düşünmeye çalışıyorum. en kolay kırdığım yer çünkü.

gözü kör yavru kedi bulduk. veterinere götürdük damla verdi. damlasını damlatıp yerine bıraktık. ögleden sonra eşim damlayı damlatmaya gitti. kedi ezilmiş. cumartesi oldu daha. kedi alerjisi oldugu için eve kedi sokamıyoruz, çok üzüldüm. ama o ara sokaklarda hızlı gidip kedi ezmekte beis görmeyen hayvanogullarına sızlamıyor vicdanım tabi

valla soruna tam cevap olucagını sanmıyorum ama anlatayim genede bigun tatilden bodrumdan donuyordum otobüs ile ama ögrenci oldugum için tirt bir firma ile gelmiştim(ulusoy,metro fln deil baya uzun bi otobüs şirketi idi)otobüste kola (coca cola) dagitiliodu ufak bi cocugun annesi light'i yok mu bunun dedi bende içimden am buldun da kıllısını ariyosun te allam yaparrip dedim zaten dandik bi otobüsle geliosn adamlar sana kola verio dedim taaaki
5-10 dakika sonra cantasindan adini unuttum şimdi su seker hastalari için olan igneyi cıkartana kadar ve igneyi 6-7 yaslarındaki cocuguna yapmasi ile ben vicdanı mı sizlatmak cok doru olmaz ama kendi kendime cok sinirlenmiştim

ilkokulda sütçünün parasını bir kilo eksik verdiğimi bir hafta sonra fark ettiğimde..

@morte , onun ismi insülin.

benim de sinirimi kontrol edemememle ilgili yaşadığım bir vicdan azabım var. 8 yaşındaki kuzenim çok yaramazlık yapıp beni kızdırdığı için bi an kendimi tutamayıp biraz canını yaktım. ama gerçekten çok az. beni üzen, ona karşı şiddet uygulamam oldu. bütün gün moralim bozuk gezdim, gecesinde de ona sarılıp özür diledim. tabi 8 yaşında bir çocuğun birşey yok ki ne özürü? demesi olayı daha da trajik yaptı :) bu biraz iyi hissettirse de aklımda kaldı işte.

aklıma gelen en taze olay 2 hafta oncesine ait.
annemin evini karınca basmış, heryerdeler sayısız böyle. mutfağı temizlerken tezgahın üzerinde sürüyle vardı. lavobada, içindeki tavalarda vs.. üfledim kaçırayım diye olmadı. işi yarım bıraktım, tezgahın ortasını ısladım su kaçırır diye vs. temizliği bitirmek için döndüğümde hala zibilyon tanelerdi. üfür tekrar cırt pırt derken olmadı. yorgundum ve dayanamayıp hepsinin üstüne su döküp temizliği bitirdim. yaparken de kötü hisediyordum ama düşünmemeye çalışıp sadece tavalara ve tezgahtakiş kirlere odaklandım. hala kötü hissediyorum. sahi bu durumlarda karınca kaçırma yöntemi bilen var mı?

akşam üstü patronumun şemsiyesini alıp onu arabasına gidene dek ıslanmak zorunda bıraktığım için vicdan azabı çektim evet.
nihahaha

proje ıcınse ' en son' ıfadene takılmayayım dedim.
- yıllar önce kardeşim sokakta bulduğu hasta, yavru bir köpeği eve getirmişti. vet. gençlik hastalığı dedi ve ilerlemiş olmasına rağmen tedaviye başlandı. bizim köpeğe bulaşmasın diye arka odaya koymuştuk. ayakta duramadığı için yatıyordu. yanına ne akla hizmetse oyalansın diye küçük bir top koymuştuk. patisi güçlükle uzatıp, yattığı yerden topa uzanmaya çalıştığı an... odakule'de dibinden umursamadan geçen yüzlerce insan, kader vs. her ne ise sorumlusu, o ufaklığın o topu hiç oynayamayışı sızlatır. topu yanına koymuş olmak vicdanıma ağır gelir. sonrasında uyuttuk, o zamandır da özlerim. neyse konuyu saptırmiim, en hatırladığım budur.

- sokakta tanıştığım dilenen bir kadın vardı. 2. sefer gördüğümde sohbet ettik. hastaydı tedavi olamıyordu, aslında dilenmek istemiyordu ama hasta olduğundan iş bulamıyordu. adresini ve telefonunu aldım ve ona yardım etmek için araştırma yaptım epey. bir yerlere götürcektim bazı başvurular için ama telefonu hep kapalıydı. evi çok uzak diye koca kıçımı kaldırıp gitmedim. istiklal'de, harbiye'de dolaşırken gözlerim arar onu ama rastladığımda 3, 5 kuruş vermek dışında hiç bir şey yapmadım onun için.

gecen gun konak'ta yururken kadinin biri dileniyodu. yalvaririm bi lira verin diye. normalde dilencilere pek uzulmem ama kadinin yalvaririm demesi biraz dokundu bana.

Cevap yazan herkese çok teşekkürler. Çok faydalı olucak, çünkü birebir insan hikayelerine, hislerine ihtiyacım vardı, kendiminkileri bir türlü hatırlayamıyordum, çok derine kaçmış zaar. Hala da birbir yaşadığım bir öyküye gidemedim ama hissediyorum, bayaa yaklaştım :))
benim en son vicdanım tarafta okuduğum bir yazıya sızlamıştı. Ben de sizlerle onu paylaşayım;yazarın adı aklımdan çıkmış ama pazartesileri yazıyor. Sokak çocuklarıyla yakın temas halindeki bir arkadaşının geçen haftalarda topladığı kıyafteleri dağıtmak için gittiğinde içlerinden birinin almadığını görmüş ve neden almadığını sormuş. Hakkarili ufaklık gerek yok abi demiş, memleketle konuştuk, kış gelmeden barış gelicekmiş, dönücez biz bizim oralara...

kacinci siniftasin bilmiyorum ama alabilecegin toplam ders, not ortalamasina gore belirleniyor. secmeli ders alman gerektigine gore 2-3 falansin galiba. ortalamanin elverdigi olcude ders alacaksin sonucta.

sen sadece zorunlu derslerini secsen de, geriye kalan secmelilerden en elzem olanini eklesen?

1. sınıfım yeni baslayacagim haftaya. bilgisi olan yoksa danismani aramak zorunda kalacagim.

bence yanlış birşeyler yapıyorsun. Daha yeni başlıyorsun ve alman gereken dersleri alamıyorsun diye birşey olmaz. Sadece 1. sınıf derslerini seçtiğinden emin misin?

Sadece 1. dönem derslerini seçmelisin. 2. dönem veya 3. dönemden ders ekleme sakın.

sistemde sorun olma ihtimali yüksek, alışın buna o bilgisayarlı sistemler bizde uzun bi süre oturmayacak. danışmanınıza mail atın direk, muhtemelen bilgi işleme filan yönlendirecektir sizi

ankara üni'de işler daha farklı yürüyor.
danışmanınızı arayın'a +1

adult bölümü olursa tutar.

genel içerikli forumlar bir boka yaramiyor artik. misal ben 2-3 sene önce southpark ile ilgili bir web sitesi acmistim cok ta tutmustu. Demek istedigim bir seyi ele alan bir forum acabilirsin. dizi olabilir, bir alet olabilir, bir karakter olabilir. Keyfine göre belirlersin.

kesinlikle anime ve manga içeriği olmalı.

"bizim de bir forumumuz olsun yahu" diyen bir veya bir kac kafadarin kurdugu (her gun onlarcasi kurulan ve kapatilan) herhangi bir sey yerine, iyi bildiginiz bir konuda komunite olusturacak bir vizyon ile yola cikarsaniz basarili olur kanaatindeyim.

avrupa sineması'yla ilgili bir şeyler olabilir.hatta olursa çok mutlu olurum ,bu konuda adam gibi bir foruma denk gelmedim çünkü.

forumda bir de herkese açık kısım ve herkese açık olmayan kısım olmalı. yani mesela avrupa filmleri üzerine olsun diyelim forum dragon1653'ün önerdiği gibi. bir elekten geçmiş üyeler o filmlerin rapid linklerini ulaşıyor olsun.

ben de basketbol ve nba diyeceğim. dediğim gibi bir sistem olursa ve ulaşabileceğim maçlar da ender maçlar olursa yabancı forumlarda 8723847 saat harcamak yerine direk bu foruma dadanırım..

Her türlü dizi manga anime film hakkında geyik olsun.tabi nası olsa animeler netten rahatlıkla iniyo download da olabilir..

(bkz: urban5) kapandı, onun boşluğunu doldurabilir misiniz bilmiyorum ama bir deneyin.
konusunu başlığında bulabilirsiniz.