metallica The Memory Remains olabilir bet sesli adam söylüyor sonuna doğru

www.youtube.com ?

www.youtube.com

ve ayrıca...

www.youtube.com

ingilizce sölüyor almanca deil.. bu parça deil bunu biliyorum parçanın adı da da da deil sadece nakaratında geçio hareketli bi barça benim aradığım..

www.youtube.com

da da da: love love love (:

evt işte budurr... eyvallah dostum saolll :)

sürdükten sonra güneşe çıkmak gerekiyordu yanılmıyorsam?

güneşe çık +1

güneş

Fakat inceltiyor da. Tam sarı da değil, turuncu vs oluyor saç.

ısı gerekiyor fönle de olur diye biliyorum

sakın yapma ortaokul-lise yıllarında bir çok kızın başvurup çok pişman olduğu bir yöntemdir saçlarını mahvedersin ayrıca turuncu yapıyor sarı değil

sarı yapacam diye saçlardan olmamak gerek.kuru kuru saman gibi saçı kimse beğenmez.

Saçın çingene sarısı/turuncusu olur büyük pişman olursun. Güneşe çıkmaman isabet olmuş.

gezin gözlükçüleri... gerçekten gözlükçü tayfasından her iki adamdan biri iyi yönlendiriyor. size uyacak tarzları falan gerçekten güzel seçebiliyorlar. aynaya bakınca "hakkaten ya" diyorsunuz. adamlar bu işin içinde ne de olsa...

aynen öyle yap, direk "benim yüz tipime uygun bi gözlük tavsiye edebilir misiniz" dersin, surat uzunsa çünkü daha dar, yuvarlaksa daha geniş verirler.

Fotoğraf olmadan nasıl yardımcı olabiliriz ki?
Bir de, doğru hatırlıyorsam, Rayban'ın internet sitesinde fotoğrafını yükleyip modelleri foto üstünde deneyebiliyordun.
search...

ilk defa güneş gözülüğü alıosan senin için gerçekten büyük bi sınav, alıcan tükkandan evde takıcan falan ordaki gibi olmuo dicen,sora yandan nası kiya dicen vs vs

think pinkin güzel ve uygun fiatlı ürünleri var

eksik bilgileri tamamlıyım, fotoğraf biraz ufak çıkar ama idare edin.

www.facebook.com

gözlük satıcılarına güvenin, bir de yanınızda zevkine güvendiğiniz bir arkadaşınız olsun, sırtınız yere gelmez.

geniş modeller olur gibime geliyor

harcin icine maydanoz, kimyon, sogan ve sarmisak koymayi unutma.

www.kadirkalemci.com

kardeslerbgt.blogcu.com

baharat olarak kekik ve kimyonu unutmayın, kasap inşallah yağ ayarını çok kaçırmaz çünkü böyle olunca abanıyolar yağa sonra el kadar köfte oluyor parmak kadar.
sarımsak mutlaka koyun, hatta arzuya göre taze soğan ve maydonozda ekleyebilirsiniz. köfteleri şekillendirirken normal tavada yaptıklarınıza nazaran biraz daha iri yapın, yağ kaybını da göz önünde bulundurarak..

Mazlemeler
Yarım kilo çekilmiş et(kıyma)
1 kase bayat ekmek içi
1 adet orta boy soğan
3 diş sarmısak
Maydanoz isteğe bağlı (1 tutam yeterli olur):
1 adet yumurta
tuz, karabiber, kimyon, pulbiber, yenibahar (yine isteiğinize göre baharatlar)

Hazırlanışı
Soğan, maydanoz ve sarmıcağı varsa robotta çekin yoksa minik minik kesin. Ekmek içlerini ufak ufak parçalara bölün ve tüm malzemeleri iyice yoğurun. Daha sonra köfteleri şekillendirin. Artık mangalda pişmeye hazırlar..

www.nefisyemektarifleri.com

herkesin koyun eti yiyemediğini unutma, katıksız dana etinden vazgeçme. hafif yağlı olursa et gayet leziz olur. afiyet olsun :)

sarımsak çok riskli, seveninden çok sevmeyeni var ne koyarsan koy ama sarımsak koyma. ben orda olsam aç kalırım mesela, salataya abanırım hoş olmaz.

hocam noldu köftenin sonucu merak ettim :)

özellikle bilgisayar için
inventus.com.tr
firebal.net
genel elektronik için
hepsiburada.com
kredi kartı hiç sorun yaşmanmadı.

markafoni: zippo ve parfüm aldım şimdiye kadar.. üyeliğin yoksa mesaj atabilirsin..
onun dışında zaten yazılmış ama hepsiburada.com var..

elektronik için:
sanalmarketim.com

markafoni'den;
Cool & Sexy - elbise
Puma - ayakkabı
Lilam's - iç çamaşırı
Jimmy Key - eşofman altı
Reebok - ayakkabı
Benetton - elbise
Mario Badescu - tonik
Quiksilver & Roxy - çanta-cüzdan
GAP - duş jeli
Lock&Lock - beslenme çantası (ofiste kullanım için)
Eastpak - çanta
Ipanema - sandalet ve terlik
T-Box- tişört

limango'dan;
Biocare -besin destek
Laura Baresse - iç çamaşırı
Free Feet - paspas
Laura Baresse - iç çamaşırı
Pike Kampanyası- nevresim takımı

ayrıca bedava.com2dan saat ve çorap aldım ama onlar bugün teslim edilecek sanırım.
trendyol'da da üyeliğim var ama henüz uygun bir şey bulup sipariş veremedim.

ayrıca eşim de limango ve markafoni'den alışveriş yapıyor. kol saati, elbise, hediyelik duvar saati,ayakkabı da ondan gelenler :)

ayrıca hepsiburada.com ve ideefixe 'den alışveriş yapıyoruz. (kitap, ayakkabılık, duş perdesi v.b. )

özellikle 3d secure sisteminin güvenli olduğunu düşünüyorum.

edit: strawberry.net'ten de sürekli alışveriş yapıyorum.

hepsiburada.com'u tavsiye etmiyorum. kullanılmış ya da teşhir ürünü (paketi açılıp sergilenmiş, müşterilerce denenmiş) gönderdikleri sık rastlanılan birşey.

elektronik için webdenal.com'u öneririm. hepsiburada'yı da kullandım bol bol. giyim pek almıyorum ama markafoni uygun bi yer.

doğru satıcıyı bulursan gittigidiyor.cm iyidir. ama kıyafette çakma oranı çok yüksek, dikkatli olmak lazım.

yeemeksepeti'nden kapıda ödemeyle alıyorum (ahah).

saçlarda kesinlikle var, nemsizlik onlar için bir ölüm fermanı ve kesinlikle nemlendirici takviyesi alınması gerekiyor aksi takdirde cansızlaşma ve pek tabi dökülmeler başlıyor

kullandığım ilaç sebebiyle benim de cildim artık kuru halde. Bol bol nemlendirici sürüyorum, çünkü yanaklarım pütür pütür gibi geliyor.

sorunuza cevap değil kusura bakmayın, ben de faydalanmak istedim sadece duyurunuzdan. aynı sorun bende de var, ne gibi adımlar attınız acaba yağlanmadan kurtulmak için?

ben de merak ettim, nasıl kurtuluyorsunuz yağlanmadan?

ben oriflame nin tea tree ürünlerini kullandım.Hem sivilcelere hem de yağlı cilde çok iyi geliyor.Temizleyicisi,krem, ve maskeleri var.

kuru cilt çok korkunç ya. ben de cildim yağlansın diye bebe yağı falan sürmek zorunda kalıyorum. sabahları ağzımı açamayacak kadar kuru oluyo. hele ki banyodan sonra off off yani. yüzüme yarım kutu yağlı nivea sürüp yarım saat sonra kuruluktan öldüğümü bilirim. günde 2 litreden fazla su içen bi insan olmama rağmen böyle. o yüzden yat kalk dua et yağlı cilde.

hiç hoş bişey değil. bazen pul pul dökülür.bazen çatır çatır çatlar.cildin çabuk kırışır.sonuç itibariyle hiç özenilcek bi tarafı yok :) cildimi nemlendirmek için denemediğim nemlendirici kalmadı. yok anam yok olmuyo

nasıl tenimi kurutuyorum: doğal sabun-ot vs. satan yerleri zengin ederek. hafiften işe yarıyor.

aman diyim, bence bırakın bunları. cunku kuru cilt cabuk yaslanır, durumunuza geçici cozumler bulun

Kuru cilt kuru el demek olmasa da. Ellerinizi katı sabunla üstüste bi kaç kere yıkayın. Şimdi kupkuru ellerinizle market torbası ağzı aralamaya çalışın. Üstüste duran a4 yığınından bi tanesini diğeelinizde çay varken bi kerede almaya çalışın. Plastik kasalı ufak cep telefonunuzun alt tuşlarına basarken elefonu elinizden günde 3 kere düşürün. Kuru tenli olmak nasılmış görün. Bu eziyetin daha fecisini bi süre kumaş eldiven kullanarak ta yaşayabilisiniz. Sevgiler

cildiniz pul pul dökülür, dahası gerilir. döküldüğü için kızarır ve kaşınır bazen. kışın çok kolay çatlar patlar, yazın berbattır. denizden sonra yanabilir cildiniz (tuzlu su nedeniyle) bla bla..

gargara yapın bol. sıcak bir de ıhlamur fln da iyi gelir. gargara ve ohlamur. ha bir de mesela boaz spreyleri var eczanelerde. sıkıyorsun boazına doğru.

bir kaşık bala bol karabiber serpip yutun hepsini. biberi dayanabileceğiniz kadar serpin bolca.
bir de şu portakallı pastiller var ya, strapsilis mi ne (adını hatırlamıyorum cidden), onlardan emin arka arkaya birkaç tane. geçen ay oldum ben aynısını, böyle geçirdim.
geçmiş olsun.

tantum verde'nin sprey şeklinde gargarası mevcut, bir tane edinip direk bademciklerin üstüne bir kaç saatte bir 4-5 kere püskürtülürse epey faydalı.

kronik faranjit yüzünden tantum verdenin spreyini çantamda taşıyorum kullanıyorum şu an ama kâfi değil. nurofen bir nebze iyi geliyor onu deniyorum. karabiberli yöntemi deneyeceğim. ne pis işkenceymiş bu ya.

allahim sen bu bademcik sorularina cevap olarak "sicak" ve "soguk" seyler onerenleri uzak tut yarabbim. tuy bitti dilimde, bin tane kbb ci ile gorustum, sicak ve soguk asla iyi gelmez, suyu dahi ılık iceceksiniz diye.

zaten istesem de sıcak içemem ki. hatta onu geçin şu an yutkunma güçlüğü çekiyorum tükürük birikiyor boğazımda, boğulucam yani o kadar kötüyüm ki.

sıcak o bölgedeki mikropların gitmesinde yardımcıdır. iltihapa bir katkısı yoktur ama mikropların gitmesinde etkin çözümdür.

cedric, bunu diyen doktorun ismini ve telefonunu verir misin? aramak istiyorum haftaici ve buraya cidden sonucu yazicam. sicak iyi falan degildir.

doktor deyil de, gazetede sağlık ekinde mi ne, domuz gribi için önlemlerde yazıyordu. boğaz için sıcak bir şey içilmelidir, sıcak sıvı bu boazdaki mikropların mdieye gitmesinde yarımcıdır ve midede mu mikropların yaşaması için gereken koşullar yoktur.. yani öyle doktor referansı veremeyeceğim sori. ama milliyet gazetesiydi büyük ihtimal, başka gazete pek okumam. en olmadı hürriyetir.

Bu gece Pulp'ta!gözyaşı çetesi & kitschkraft www.pulptayiz.biz
26 ŞUBAT CUMA, MURAT BOZ @ XLARGE CLUB İSTANBUL www.facebook.com
GOOSEFLESH / BURAX / DANISKA @ WTF!? 26.02.2010 www.facebook.com
Eski 45likler Partisi - Dj Hakan Küfündür , 26 Şubat Cuma İZMİR OPUS BAR ! :P
DOĞAÇLAMA TİYATRO GÖSTERİSİ www.facebook.com

facebook etkinlik takviminizden arkadaşlarınızın etkinliklerine tıklayın.

eğer severseniz her cuma tav bar'da ezginin günlüğü çıkıyor. sahneleri çok başarılı tabı dınlıyorsanız. gündüz bu saatlerde rezervasyon yaparsanız sıkıntı yaşamazsınız. fix menü çalıştıklarını bılıyorum.

tedavisi yok ?

saykolocik sanırım.

vazovagal senkop olarak tabir edilen bir bayılma türü olduğu için yapacağınız en mantıklı şey eğer ayaktaysanız oturun, uzanın. tedavisi yok, ancak ayılıp bayılan doktorların bir süre sonra alışkanlık kazanması ve bayılmaması yüzleşmenin iyi geldiğini gösteriyor. basit cerrahi işlemleri youtube gibi görsel sitelerden izleyebilirsiniz. bence yavaş yavaş da arttırın dozu ama sonunda bir psikopata dönüşmeyin lütfen. :)

bir uzmana danışın kesinlikle.

bence bir psikoloğa görün.seninle aynı sorunu olan insanlara ulaşmaya çalış. bunun temelde bir sebebi olması lazım. bir kaza, bir anda üzerine doğru gelen bilinmedik bir nesne, bir baskı gibi bir neden.

birde kan banyosu yapmak ilginç bir deneyim olabilir senin için.

ben de aynı durumdaydım. diyetisyenim yağsız pişirirsen de olur dedi. hatta domates de koyuyorum püre yapıp.
sorun yok yani, ama yağ koyma

yumurta besin değeri yüksek bir yiyecek, kendisi kalorili yani.
suda haşlayarak pişirmeyi deneyin.
(bkz: çılbır)

benim elimdeki listenin kendisinde katı haşlanmış yumurta var, ve ben sadece onu sevmem. daha az pişmiş veya çiğ yumurta ile katı yumurtanın bir kalori farkı var mı onu sormuştum. Kalorisi piştikçe azalır mı ki bunun?

Amerikan Kültür merkezinde eğitim aldım ama kadıköyde değil.

birşeyler yapmak için kurs, para vb harcamayın bence. Sizin seviyede veya sizden daha iyi bir grup insanla "konuşma kulübü" oluşturun, paso ingilizce konuşun bir araya geldiğinizde. Ara ara yaparım, faydasını görürüm ve size de yardım edebilirim.

Jesterdvine da belirtmiş alternatif konuşma klüplerinden bunlardan biri de Fatih'te sırf bu amaca hizmet eden bir kafe imiş, haberlerde görmüştüm, biraz araştırın isterseniz.

ingilizce konuşma klübü diye aratın nette, parayla bunu yaptıranlar da var.

bırakın parayı, bir kahve karşılığında bile bunu yaparım ben :)

ya o zaman bu işi ciddiye alalım haftada 1 gün buluşup çalışalım.

tabiiki taksim ve istiklal caddesi şu güzergahı izlemeniz hem bir çok yeri aynı anda görmenize hemde ulaşımı halletmenizi sağlar
maltepe-kadıköy-karaköy vapuru-karaköy eğer hava güzelse karaköyden ara sokaklardan taksime yürüyebilirsiniz çok keyiflidir. galata kulesi vs çevresinden. ordan istiklal e çıkın asmalı mescit veya nevizade de bi bira için. dönüşte taksim akm nin önünden sarı bostancı dolmuşlarıyla dönmeniz zaman açısından faydanıza olucaktır. maltepe de 5 te olucaksanız nolur nolmaz 3 buçuk gibi dolmuşa binmeniz bostancıdan taksiye binmeniz (kısa mesafedir 5-10 tl arası)
bu program müstakbel kız arkadaşınızla hem istanbulu görmek hemde ambians açısından (vapur vs) gayet iyidir. az zamanda çok yer görücem diye eziyet etmeyiniz kendinize

eminönü'nden başlayın, vapurla eminönü'ne gittiğinizi varsayıyorum, beyazıt'a kadar yürüyün. hatta gülhane parkın'da durup boğaza karşı çay için, kahvaltı edin, parkta gezin. sonra sultanahmet'e falan uğrayın dilerseniz, ayasofya'ya ve yerebatan sarnıcı'na. orada beyazıt'ta çorlulu ali paşa medresesi'ne uğrayıp türk kahvesi ve nargile için. oradan kapalı çarşıya girip, tüm sokaklarını gezip, tahtakale ve mısır çarşısı'ndan eminönüne çıkın tekrar, galata köprüsü'nden geçip, karaköy ve galata kulesi'ni gezin, tünel vs. orda bir öğlen yemeği yeyin bence, yorulmuşsunuzdur. ordan taksim'e tabi ki :) taksim'de pasajları gezebilirsiniz, sokakları.. teras kafelerden boğazı izleyebilirsiniz.
akşam üstüne doğru beşiktaş'a inin dolmuşla, vapurla karşıya geçer, kadıköy'den de maltepe'ye gidersiniz :) hatta eve varır varmaz eminim bayılacak kadar çok yorgun olacaksınız.
iyi gezmeler.

benim başıma hiç böyle şeyler gelmedi, başka bi şeyden kaynaklanıyor olmasın?

kullandıgınız eklentiler varsa onlardan olaiblir.

chrome'u silip tekrar yükleyin.
bende de kısayol karışıklığı oluşuyordu, düzeltemedim. silip tekrar yükledim. miss.

öyle olmasaydı maymundan ne farkımız kalırdı ?

oyle oldugu icin maymundan farkimiz yok.

insan bencildir.

bir rivayete göre, insanın hayatta en büyük korkusu ölmektir. bu korkuyu yenmek için en basit yol, çocuk yapmak. böylece sen olmasan bile soyadın olmadı genlerin kalıyor.

bunu yapamayan veya bununla yetinmeyenlerin seçtiği yoldur senin bahsettiğin.

@nawres aynen katılıyorum. insan sanıyor ki büyük hedef koyunca hayvansal tarafımızdan uzaklaşıyoruz. aksine hayvansal güdülerimizi kullanıyoruz daha çok. 100 kadınla birlikte olma hedefi koymuş adam. war bunu yapan cidden. al sana tipik alfa erkekliği. sonra iş dünyası bildiğin vahşi hayat. kim kimden kaynak gizliyor, kim kimin ayağaını kaydırmaya uğraşıyor. keza siyaset, akademi ortamı.

kogan'ın dedikleri:
1) belki akademi dünyasında vardır ama diğer dünyalarda böyle bişi yok.
2) kendine hedef koyan ilk insansan sıradanlık rahatsız eder. ama senin yapmaya uğraştıklarını millet yıllardır yüzyıllardır yapıyor.
3) çocuk sevmiyorsa yapmaz. eşi ile yaşar gider.
4) tek başına yaşar gider.
5) şu dünyadan milyonlarca sanatçı, işadamı, politikacı vardı. hepsi bir iz bıraktı. %99 silindi. politika marx, sanat van gogh ekonomi keynes falan filan. bir avuç adam iz bıraktı şu ana kadar. ileride onların da devam edeceği şaibeli.
6) hangimiz yaşayıp gitmiyoruz. ben kafam rahat yaşarken sen saçma hedefler peşinde koşuyorsun bence. benim basiretim kapalı ise senin de algın kapalı.
7) tipik ilkel insan hareketi bu. kibir. sen zaten soyunu devam ettirme.
8) yedinin aynısı.
9) 3ve 4'ün cevabı.
10) işte buna gülerim. inandığı gerçeği tüm dünyaya yaymak artık mümkün bişi değil. bilim bile bugün çatır çutur yıkılıp kendini yeniliyor. dün doğru denilene bugün ya yanlışmış diyorlar. mutlak doğrunun olmadığı bu yerde hangi gerçekten bahsediyoruz.

kendi fikrim ise insanın hedefleri olmalı. ama gerçekçi basit hedefler. ancak o zaman mutlu olur. hedefsizlik amaçsızlık olur hayattan zevk alamazsın. büyük hedef ise o hedefin peşinde koşup ne zaman biteceği belli olmayan hayatını büyük hedefe odaklanıp yok etmek olur. niye iz bırakmak. babam olsa ahirete inanmayan insan böyle yapar yok olup gideceğini düşünür ondan derdi. bense kafasına sokulan iz bırakma zorunluluğundan kaynaklanıyor derim. iz bırakabilirsin ama o iz 10 yıllık da olabilir, 100 yıllık da 1000 yıllık da. eninde sonunda yok olacak o iz. yok olacak birşey içinse ömrünü heba etmek saçma. ben yok olacaksam, izim yok olacaksa neden uğraşayım. günümü yaşarım.

@kogan yazını izin almadan baz aldım kusura bakma. tartışma çıkarmak gibi bir amacım da yok.

yani ben de öyle yaşayıp gitmek yerine başka şeyler yapmak istiyorum ama bu herhangi bir iz bırakmak değil kesinlikle. ama yalnızca yaşayıp gitmek istemem doğrusu, her an, her şeyin doğasını, akışını hissederek, dibine kadar her nefesimle yaşamak isterim canlılar aleminde. yoksa zaten sonsuzum ben. bir iz bırakmama lüzum yok, hep buradaydım, hep burada olacağım.

şu hedef koymak işine bir anlam veremiyorum ben. her an hedefimi yaşıyorum zaten. hedef nedir? hedef belirleyip insan öylece oturur mu, sanki bir gün varılacak bir durakmış gibi, ya da o kadar yaşacağım ne malum? böyle hedefler için çalışmaktansa, yaşadığımın farkına varmak istiyorum. mutluluğum daim olsun diye, neden koşullara bağlı olsun benim mutluluğum? bir iş görüşmesinde hedefimi sordular. "ölmeden önce huzurlu hissetmek istiyorum, dolayısıyla öyle bir yaşam sürmek isterim" dedim, tabi işe almadılar. benim hedefim o şirketin sahibi olmak olsa işe alırlardı. ama hedef nasıl bu olabilir? de ki oldun şirket sahibi eee sonra, yeni hedef bul şimdi işin yoksa. öyle hayat bana çekilmez geliyor. insanımsı'nın cevabına da aynen katılıyorum.

insanın kişiliğinin bir kısmı daha doğmadan, bir kısmı da doğduktan sonra oluşur. doğmadan önce oluşan karakter yapısı itibariyle (genetik karakter diyelim) bazı insanlar daha atılgan, daha kabına sığmaz, daha geniş olur. doğduktan sonra oluşan karakter ise 30 yaşlara kadar gelişimini sürdürür ve bu süre içerisinde yaşadığı olaylar, çevresinden aldığı tepkiler vs. ile diğer insanlardan ayrı bir beyin ve ego yapısına sahip olur.

aslında sorunu görünce şaşırdım. ben kendime sürekli tam aksi soruyu yöneltiyorum. insanlar nasıl bir rutine girip yaşayabiliyorlar? adamlar tanıyorum 25-30 yıl bir iş yerinde aynı statüde çalışıyorlar. macera yok, değişiklik yok, ruh yok (olsa bile derinlerde)... bence asıl bunu araştırmak lazım.

hem bunun iz bırakmayla, ego tatminiyle, şununla bununla da bir alakası yok. bu tam olarak dünyayı nasıl görmek istediğinle alakalı. eğer her gün televizyonda, yolda, belde sana açık şekilde yanlış gelen şeyler görüp umursamadan yoluna devam edebiliyorsan, ''dünyayı ben mi değiştireceğim?'' diyorsan asıl sen normal değilsin. dünyayı değiştiren insandır. maceraya atılan, risk alan, idealleri olan insan.

benim gibi ilerde dünya starı olmak istiyorsan bunların hiçbiri aklının ucundan bile geçmez, en azından çok uzun süre dahilinde. ayrıca her insanın idealleri, görüşleri farklıdır.

egoistlik/eziklik/aç gözlülük bence tamamen.
ayrıca aile kurup da yükselen insanlar da var. aile kurmamakla alakası yok bence olayın.

kabablanka'ın ifade ettikleri bir rivayet değil neredeyse varoluşçu psikoterapinin temelidir
insan hayatını yaşamak üzerine değil nerdeyse ölmemek üzerine kurar( dı demek belki artık daha doğru zira, modern dünya koşulları
yaşamı kutsallaştırırken ölüme de iyice yabancılaştırıyor insanı mevzu derin dalmayacağım) ama bilir öleceğini, etrafına, bedenine her baktığında bunu anlar
ve bu nedenlerle de bi dolu şey yapar
onlardan biri de ölümsüzlük çabalarıdır, neredeyse her alanda rastlanır buna sanat, bilim, siyaset, spor, günlük hayat
ama ölümsüz adledilen herkes ölmüştür bu geride kalanaların bence biraz da avuntusudur
yoksa bir insan her biri 3 ila 5 dakika arasında süren şarkılardan 1000 tanesini hep yanında istesin, taşısın

kikkikkii kokkokkoo gulu gulu gulu gulu u vak vak vardı :D

kuvakvakvak kuvakvakvak kuyrugun nerede
kuyruğum yok kuyruğum yok yüzerim deredee
de şimdi yukardakini yazınca hatorladıgım bi şarkı
:)

(bkz: cocuk sarkilari)

(bkz: fış fış kayıkçı)

(bkz: sordukları sorularla çocukları afallatan şarkılar)
(bkz: iğrenç çocuk şarkıları)
(bkz: vahşi çocuk şarkıları)
(bkz: insanı psikopat yapan çocuk şarkıları)

köpek uçmak istemiş
birgün kargaya gitmiş
karga ona anlatmış
bizimki de inanmış
açmış ayaklarını (veledin bu esnada ayaklarını açması)
dikmiş kulaklarını (elleri ilekendine 2 kulak yapması)
havlayıp bir kaç kere (kafayı öne sallayarak havlıyormuş izlenimi verile)
atmış kendini yere (iki ayakla birden bir adım öne zıpla)
köpek ölmüş vah vah vah (ki elle iki dize 3 kere vurarak)
karga da gülmüş hah hah hah (iki elle karnını tutarak gülüyormuş gibi yapmalı)

"Sen hiç gördün mü üç kulaklı bir adam / Dön de aynaya bak" şeklinde nakaratı olan bir şarkı vardı. Her söylendiğinde azarlanmış gibi kötü hissederdim, korkardım hatta. Psikopat ettiler bizi yemin ediyorum.

tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana, dönmeli yurdumda.
oynaya oynaya gelin çocuklar, el ele el ele verin çocuklar.
kestane gürgen palamut, altı yaprak üstü bulut..

zaman zaman söylüyorum ben bunları :)

evet, uzun süredir devam eden bir kampanya bu. akşam 7'den sonra tüm türkiye ile konuşmak totalde belirli bir süre ile sınırlı olarak ki ya 5 ya da 3 bin dakikaydı bu süre, bedava. iki gündür haberlerden önce reklamı yapılıyor. yine de içimden bir ses, ulan burası türkiye, diyor. türk telekom da bizi yiyor mudur, acaba dediği de oluyor. yine de bedava. bu kadar.

doğru doğru :)
daha önce de bazı tatil günlerinde olurdu.
denedik gördük biz, bedava.
www.gunceldurum.com

yengeç ayağına benziyor. www.netresim.net

mantı ya da tavuk ayağı :S
bir deniz ürünü de olabilir.

Tavuk ayagi bence de. Cinliler seviyor onu.

benim tecrubelerim su yonde sac kurutma makinasinin ufleme gucu cok onemli. kisaca ruzgarla sekil verio oluosun. dandik makinalarla degilde kuafordeki gibi ufleme gucu yuksek ve ucu dar olan makina ile cok rahat sekil verilebiliyor ama asla kuaforunki gibi olmuyor.

o adam öyle yapabildiği için kuafor zaten. çözüm zor.

anlamadım nasıl şekil vermek istediğinizi.
saçlarınız düz mü, dalgalı mı yoksa hafif dalgalı mı?
uzunluğu ne kadar?
normalde fön fırçasıyla arkaya doğru tarayarak kurutursanız hem belli bir düzlükte hem de kabarıklıkta olur.

bi bağyan olarak söyliyeyim. evdeki minik anne işi saç kurutma makineleri ile olmaz o. 1600 watt bi tane alıcaksın. sonra, saçların çıkış yönünün tersinden kurutucaksın, yani öne düşmesin istiyosan, önden arkaya doğru kurutucaksın ki saçlar kalksın, köklerinden itibaren havalansınlar. katlı saç, kat yönüne doğru kurutulursa yapışır, erkeklerin saçları çok katlı kesin olduğu için yatmasını istediğin yerler haricinde her yeri böyle tersten kurutucaksın. kuruturken de öyle dümdüz tutmayacaksın dairesel hareketlerle kurut, gerektikçe parmaklarını saçında gezdirerek istediğin şekli almalarını sağla. wax en son kat yerlerini belirginleştirmek için, yani bitiş belirginleştirici olarak kullanılır. çok az kullan yoksa saç ağırlaşır ve düşer. kolay gelsin.

evet aslinda biraz az bilgi vermisim.

saclarim duz. yani dustan sonra boyle mantar gibi gozukuyorum :) ama berber o saclari alip evire cevire kabartabiliyor. (dogru kelime kabartmak sanirim evet). yani sagimdaki ve solumdaki saclari bu islemler ile kafamin ortasini gostertebiliyor. yani ucgen gibi oluyo o mantar kafa. ondan sonra sekil vermek wax ile cok kolay zaten. en azindan bi sure sonra gozumun onune dusmuyor o saclar oyle olunca

hani soyle seyler diyebilen varsa super olur. "sac kurutma makinesini taraga yakin tut, taragi asagi yonlendirirken ters yonunde cevirirsen hacim kazanir saclar dikilir, ayni yonde cevirirsen saclari dumduz edersin" gibi

yanliz yeni farkettim de bunu anlatmak ne kadar zormus ya.

@polly jean

ogrenmek istedigim sey tam olarak buydu sanirim. cok tesekkur ederim.

kafana çorap geçir? (ahah sakın yapma, muhtemelen fönlü perçemlerin olur)
ıslakken fırçaya sar saçı, arkaya doğru tarayarak kurut. arka yukarıya doğru döndürerek çekeceksin fırçayı, makinayı da fırçaya yakın tutacaksın işte. berberi izlemedin mi hiç? :P

Istikbal

Uygun fiyattan kastınız nedir? Kaçla kaç arası bi fiyat?

Dağlarca haklısınız. Uygun fiyattan kastım 200 tl ile 300 arası. Şu ana kadar praktiker de bir örnek tespit ettim ama biraz daha seçenek olsa daha iyi olacak.

ikea evinizin herşeyi

Geçen ay bir süre çekyat aradım, Beşiktaş, Şişli ve Kurtuluş civarında bilindik markadan o fiyata görmedim. Var da, isimsiz var. İkea'da belki bir şeyler vardır. Hatta dur kataloğa bakıyım şimdi...

Bendeki katalogda tanıma uyan yataklı kanepeler:
"Exarby": 239 tl
"Solsta": 239 tl
Gerisinin fiyatı 300ün üzerinde.

her türlü mobilyacıda çekyatlar 200-250 lira zaten.

18imde 1,83tüm, 25ime geldim ve 1,86yım.

süt ve süt ürünleri. özellikle dondurma. şöyle söylesem daha doğru olur; 15-16 yaşlarımda 1.65 falandım. sınıftaki bütün veletler benden uzundu. yaz tatilinde evde kimse yokken elimi tavana değdirmek için zıpladım, her gün zıplıyordum ve bol bol süt ürünü tükettim düzenli olarak. akabinde 20cm lik bir gelirim oldu. üniversite son sınıfta sigaraya başladım daha da uzamadım. yani sanırım 22 di kaldım.

hidayet nba'a gittikten sonra 6 cm uzadı. 2.01'den 2.07'ye çıktı. 21 yaşında gitmişti sanırım. ama biz normal insanlar için mümkünatsız bir şey 20den sonra boyun uzaması. pau gasol örneği daha fenaydı hatta.

evet akla gelen ilk örnek hidayet:) hidayet nba'e gittiğinde 2,03'dü, 2,08 oldu bir sene içerisinde, nba'deki idman programı ile hidayet'in boyu uzamıştı.

hidayetin boyu idmanla degil ilaclarla uzadi. istersen sende uzarsin ilaclarla. bildigim kadariyla hidayetin ilaclari cok ciddi miktarlarda pahali

ben ziplayarak, idman yaparak falan boy uzicagini hic zannemtmiyorum. Yani zannetmiyorum derken, bilimde oyle bi yeri yok o olayin. ben tesaduf derim gecerim.

ama benden kisayken 19 undan sonra bana 4 cm takan arkadasim var.

hey merhaba naber? :P
üniversiteye giderken (yaş 17) boyum 1,69 idi.
mezun olduğumda (yaş 22) 1,74. her sabah süt içerdim, her akşam yoğurt.. hala da öyle. ama sanırım durdu uzamam. 24-25 falan gibi durdu sanırım. çok bir şey bekleme yani, 20-24 arası belki birkaç cm.
bir de voleybol, basketbol vs. gibi sporlarla uğraş.
(geç gördüm pardon. sevgiler.)

mesela bu duyuruya blogun adresini koyarak işe başlayabilirsin.
merak ettim ama bakamadım ?

Ya şimdi soru sorarmış gibi yaparak reklam yapanlardan olmayayım dedim. Belki sonradan direkt bir reklam olarak koyabilirim ama bu tür reklamlar için biraz daha gelişmesini bekliyorum.: )

sosyal mecralarda profilinize ekleyin blog adresinizi, mesela twitter, friendfeed, facebook, linkedin vs.
bir kaç blog gezip onları izlemeye alın, onlar da size bir göz atarlar. ayrıca o bloglara yorum yazmayı da unutmayın.
blogunuzu arkadaşlarınızla paylaşın.
ilgili yerlere link atın, sözlüğe bile olabilir.
bloggerV, türk blog yazarları gibi sitelere blogunuzu kaydedin.
aramalarda kolayca çıkacak şekilde etiketleme yapın ve bu etiketler güncel şeyler olsun.
blog içeriğinizi zengin ve kaliteli tutmaya çalışın, çok yönlü yazılar yazın.
yazılarınızı fotoğraf, müzik, linkler, adres ve örnekler gibi şeylerle renklendirin.

bir süre sonra bunlar işe yaramazsa birilerini övün ya da yerin, ya da birilerinin reklamını yapın.

şimdilerde moda olan şey de bir konu hakkında yazın sürekli. mesela yemek blogu gibi ya da moda blogu gibi, gezi blogu gibi. bunlar da kendi izleyicileri olan blog türleri.

üye olduğunuz sitelerde profilinizin bir yerlerine linki koymanın dışında, yazılarınızda etiketleri iyi kullanmak ve küçük de olsa bir görsel eklemek de işe yarıyor..

orijinal olun, blogu güncel tutun. ayda 1-2 kez yazı yazanlardan olmayın.

diğer bloglara misafirliğe gidin bol bol. reader'da takibe alın, yorum bırakın. zaten yorum bırakınca bumerang etkisi yapar, bol bol yorumcunuz olur.

bide sözlüklere link bırakmak çok etkili.

Bak, site yaptığım her müşterim hemen google'da ilk sayfaya çıkmak istiyorlar. Ben de daha işin başında diyorum ki;

"Acele etme. Ben çok temiz bir kodlama yapıyorum. Zaten Google 6 ay içinde benim yaptığım siteleri sayfa 1'e atıyor. Yeterki siz içeriği orjinal yapın."

1) İçeriğin orjinal olsun.
2) İçeriğin orjinal olsun.
3) İçeriğin orjinal olsun.
4) İçeriğin orjinal olsun.
5) İçeriğin orjinal olsun.
6) Çok farklı konular olmasın. Yani bir makale spordan, bir diğeri politika, bir başkası yemek tarifi olmasın. Bir konuda özelleşsin bloğun.
7) Burada reklam ver. Bloğunun konusuyla alakalı forumlarda sanki sen o bloğun okuyucusuymuşsun gibi "Bakın bu sitede bu konuyla ilgili bu bilgiyi vermişler. İlginç bir makale olmuş" diye link ver.
8) Acele etme.
9) İçeriğin orjinal olsun.
10) İnternette az işlenen bir konu seçin. Mesela buradan tanıştığım bi çocuğun bloğu var. www.bodytr.com [yeminlen benim değil :)] Bu konuda türkçe kaynak az. Kaliteli ve ilginç içeriğiyle güzel bir hit almaya başladı. Ama teknik ve işletme bilgisi yetersiz olduğu için şu sıra yoğun ziyaretçi sebebiyle sıkıntısı var.

Benim önerilerim bu kadar.

Ha bu arada içeriğin orjinal olsun demiş miydim? :D

başka blogları ekle başka blogların da seni eklemesini sağla. blog ağlarına katıl.

örn:
ophidia-in-herba.blogspot.com

pharmatonu tavsiye ederim kesinlikle.
bir de hangi dalı olursa olsun düzenli spor işe yarar diyorlar. yapamadığım için bilemiyorum.. :)

birde bol oksijenli bir yerde uyumayı deneyin. mümkünse yatmadan önce odanızı en az 20dk havalndırın. (gerçi istanbul şehiriçinde hava pek temiz değil ya.) günlük vitamin desteği alın ama bir doktora danışarak.

Şehir dışında böyle olmuyor, istanbul'un havası öyle kirli ki, 100 saat de uyusam hiç uyumamış gibi sırtımda yük taşımışım gibi yorgun ve uykulu uyanıyorum. Gözlerimi açamıyorum. Yazın ne bileyim egeye falan gittiğimde, saat bile çalmadan öyle zinde uyanırdım ki. Belki de havalar leş gibi olduğundan böyleyim. Belki yakın zaman önce şiddetli bi grip geçirdim o beni vitaminsiz bıraktı bilemiyorum.

bol su için, yeşil çay için, meyve sebze yiyin. enerjinizi emen ortam ve düşüncelerden uzak durun, bilgisayarı azaltın. kendinizi iyi hissettiren şeylerle uğraşın, resim yapmak, yoga vs.

ya sorun şu, mutlaka meyve yerim, günde bilmemkaç litre su içerim, sebzemi eksik etmem, uykumu düzenli uyurum. Ama bu yorgunluğuma anlam veremiyorum.

dönemseldir belki.
belki bir şeye kafanızı takıyorsunuzdur.
genel olarak kendinizi mutsuz hissediyor olabilir misiniz?

4 ay önce yeni bir yerde işe başladım, evime uzak, ve çok yoğunum, sosyal hayatım gitti, zaman yok hiçbir şey için. ama zaten çoğumuzun hayatı böyle. iş hayatı böyle bir şey galiba. sanki vitaminsiz kansız falanım gibi geliyor. sürekli grip olup dururum, yediğim gıdalardan zehirlenirim, habire kafam midem gözüm oram buram ağrır. hepsi psikolojik midir acaba?

galiba :)

yine de bir doktora görünün bence. kansızlık bitkinlik ve yorgunluk, depresif ruh hali yapabiliyor. bir de hastalıklara açık oluyor bünye. doktor görsün bi.

Korkutmayayım ama lenfoma (lenf kanseri) belirtisi bitmeyen yorgunluktur.

Belirtilere baktım ve korktum. Zaten pimpirikliyim ya. Ama istanbul'da doğru düzgün bi hastane bulmak zor. Özel sigortan varsa yoluyorlar o test bu test diye.

nasıl bir iz? çukur mu kaldı, açık gözenekler şeklinde? yoksa kan oturmuş gibi leke mi kaldı?
çukurlara tonikle cilt sıkılaştırıcı öneriliyor. bir de soğuk suyla yıkayın suratınızı, gözenekleri kapar.
pembe ya da kırmızı leke kaldıysa ve geç iyileşiyorsa da herhangi bir peelingi kullanabilirsiniz; nivea, avon vs. peeling fırçası edinin bir tane, iki üç günde bir kullanın (fazlası cilde zarar). peeling ölü derinin atılmasını ve cildin kendini yenilemesini sağlıyor. cildiniz daha çabuk iyileşecek.
bir de vitaminsizlik ya da kansızlıktan da olabiliyor o lekeler. bol bol su içip (cilt için su önemli), meyveyi, sebzeyi ve kırmızı eti boşlamamak lazım (evet dengeli beslenme, dengeli bir cilt..)
gerisi de sizin cildinizi kurcalamamanız ve biraz da cilt tipinize bakıyor, bünyevi yani.

madecassol krem kullanın. internetten biraz araştırın. memnun kalıcaksınız. sülalecek kaldık yani.

madecassol diş etlerinde hassaslık yapıyor. kullanmayın sakın.

derin iz kaldıysa piyasadaki peeling kremleri işe yaramaz, onlar yalnızca üstteki ölü derinin daha çabuk atılıp cildin taze ve temiz görünmesine yardımcı oluyor. bir cildiyeciye gidip eğer cildiniz uygunsa kimyasal peeling yaptırabilirsiniz. aslında tam mevsimi çünkü kimyasal peeling cildi aşırı soyduğu ve hassaslaştırdığı için yazın yapılması önerilmiyor. izlerin derinliği ve cildinizin yapısına göre uygulama birkaç hafta ya da birkaç ay sürebilir ve bu süre içinde yüzünüz yanmış gibi kıpkırmızı görünecek maalesef.

nasıl diş etlerinden hassahlık yapıyor yahu? yan etkilerinde öyle bir şey yazmıyor. pomad bu sivilce izinin üzerine ince tabaka halinde sürülecek. kolpaci, sen kullan. memnun kalacaksın.

soğuk suda el sabunuyla elde yıkayın, fazla çitilemeyin.

(bkz: kosla)

Beşiktaş çarşı içinde Bulgar'ın yeri
lezzetinizinde.blogspot.com

Veya amaç kahvaltı ise Çakmak kahvaltı salonu
sozluk.sourtimes.org

maksat baş başa bir kahvaltı olsun.

lacivertte, sadece pazar sabahları brunch var, diğer günler kahvaltı falan yoktu...
brunch fiyatını bilmiyorum ama normalde pahalı bir mekan. uzaklığı dert etme o kadar, gittiğine değiyor, ama verdiğin hesaba değer mi bilemem, o senin cüzdana bağlı

hani o kadar paralı birisi değilim şahsen bi kahvaltı 60-70 tl vermek de adama koyar bayaa baya. ben beşiktaş inönü stadının çaprazında bulunan bi mekan var orayı merak ediyorum, denizin dibib hemen görmüşsünüzdür orayı. orda veriliyor mu kahvaltı?

klasik bir cevap olacak ama bahçeşehir üniversitesi'nin yanındaki mekanı pek bir severim. sosisli omlet + zeytinli ekmek + çay + domates&salatalık. üzerine de birer türk kahvesi. 2 kişi 30 tl falan tutar, şahsi kanaatim 10 numara olduğu yönünde. mekan da beşiktaş, ziyadesiyle merkezi yer (reklam gibi oldu da idare ediniz).

Lethe dediğin yerin adı nedir?

beşiktaş futbol sahasının çaprazı dolmabahçe sarayı değil mi yahu? orda kahvaltı yok pek, sandviç var sadece.
ortaköy sahil, beşiktaş sahildeki beltaş kafeler var, 15 lira falan bir kahvaltı tabağı.
rumeli hisarı var.
yıldız parkındaki köşkler var.
sahilde ısrarcı değilseniz taksim van ahdamar kahvaltı salonu var, şok şükela.

@aithra sol çaprazı değil sağ çaprazında ışıkların karşısında. bi restoran var hemen sahilin dibinde büyük bir de otoparkı var? orayı soruyordum.

orange coffee: ismini hatırlamıyorum malesef, en son mart-nisan gibi gitmiştim. lakin güzel yerdir, garsonları biraz vasat başka kusur göremedim.

bana da oluyor sıklıkla, bazen bir hafta önce okuduğum bir şeyi bile hatırlayamıyorum. bakıyorum sonra adamlar 20 yıl önce okuduğu/yaşadığı/izlediği bir şeyi çok rahat anlatabiliyor. herkesin hafıza yetisi aynı ölçüde değil, sanırım en büyük etken bu ya da ikimiz de embesiliz.

dikkat dağınıklığı oldukça mevcut bende ama sevdiğim bişeyi yaparken kurt kesilirim ve okumayı sevdiğim için dikkatım çok dağılmaz aslında.gel biz bu embesilliğimize dikkatımiz dağınık diye bi kılıf uyduralım

Bende de var bu durum. Embesillik degil fakat derin bilgilere sahip oldugun bir konu hakkinda bile sirf hatirina getiremedigin icin susup kalmak embesilimsi bir goruntu olusturuyor bir yerden sonra.

yok canım ne embesili. bellek gerekçenin şiddeti ölçüsünde gelişir. o bilgi işinize yaramayacak ki ya da ilginizi çekmiyor ki; beyniniz kaydetmiyor. mesela bakın bu yazdıklarımı hayatınız boyunca unutmayacacaksınız :)

b12 eksikliği gibi geliyor. Etle aran nasıl?

manidar olan yerlerin altı çizilebilir,ve aralıklarla altı çizili yerler tekrar okunabilir.her insan'ın hafızası aynı değil,ve bu gayet normal.bir kitabı anlamak .unuttuktan sonra bile bizde bıraktıklarıdır .

hafızanız seçerek depoluyordur. mesela ben okuduğum kronolojik olayları çok iyi hatırlarım ama özlü sözlerin hiçbirisi aklımda kalmaz.

okuduğunu unutman normal. okuyup da ismini zor hatırladığım kitaplar olduğu gibi, net bir biçimde konu akışını hatırladığım kitaplar da oluyor şahsen. konunun ilgini çekmesine bağlı biraz da.

ille hatırlayayım diyorsan, kitabın arkasına sağına soluna vs. önemli gördüğün anahtar noktaları not al. bu sadece kitaptaki olayları sonradan hatırlamak için değil, kitabı daha iyi anlamak için de yararlı olur. kitapta belli cümleleri fosforlu kalemle de çizebilirsin. böylece tekrar açtığında anahtar kısımları gördüğünde kitabın çoğu olay örgüsü de aklına gelecektir.

bu size özel bir durum degil. roman olmayan "non-fiction" kitaplar roman gibi okunmaz. her paragrafi ve bölümü bitirdiginizde kendi kafanizda özetini yapin. önemli detaylarin altini cizin, kendinize sorular sorun, bi deftere düsüncelerinizi not alin vs vs. eminim ki cok daha fazla sey cikarirsiniz kitaptan.

görsel değil de işitsel falan öğreniyorsunuzdur.
ayrıca b12 ve demir eksikliği de olabilir.

bende de oluyor. mesela şu anda daha önce okuduğum bir kitabı tekrar okuyorum, vay anasını filan oluyorum.bu durum beni de üzüyor. evet et yiyorum bol bol..

Atilla İlhan Kültür Merkezi'nde cumartesi günleri yapılıyor.Aylık 100 liraydı yanlış hatırlamıyorsam.

www.attilailhankulturmerkezi.com burdan bakabilirsiniz.

mecidiyeköy'de dansorium var.
istiklal imam adnan sokağın çaprazındaki sokağın (caminin arkasındaki sokak) sonundaki binanın üst katında var bir dans merkezi, adını unuttum.

profil fotoğrafı gizlenmiyor, arkadaş ekleme butonunu kaldırın veya arkadaşınız olmayanların size msj göndermesini de engelleyebilirsinz.
profilinizi sadece arkadaşlarınız ve arkadaşlarınızın arkadaşları görecek şekilde ayarlayın. ben önüne öyle geçebildim.
ya da kesin çözüm, profil fotoğrafınızı tamamen kaldırın. gerçi bu sefer de kız adı olduğu için atlarlar eğer adınız unisex bir isim değilse.
..ya da kedi, maymun fotoğrafı falan koyun profilinize :)

Profil fotosunu gizleyemezsiniz. Facebook özellikle son dönem yaptıkları gizlilik ile ilgili değişikliklerinde nelerin gizlenemeyeceği hakkında ayrıntılı bir açıklama yaptı. Benim önerim, durumdan rahatsız ve şikayetçiyseniz profil fotosu kullanma sevdasından vazgeçmenizdir. Konuyla alakasız bir avatar kullanıp fotoğraflarınızı da fotoğraf albümünüze saklarsanız sorun hallolur (eğer isim olayını çözdüyseniz).
Yeni bir profil fotosunu avatar veya grafik olarak, vs. yükleyin. Son fotonuz bu olacağı için arama sonuçlarında görünecek olan budur. Profil fotoğrafları albümünü kısıtlı kullanıma ayarlarsanız diğer fotoğraflarınız görünmeyecektir, bakanlar sadece bu avatarı gördükleriyle kalacaklardır. Nasıl, iyi mi? Bence evet.

privacy settings'te profile information kısmında photo albums'ün karşısında edit settings tıklandığında ilk çıkan profile pictures'da who can see this'i customize'dan only me yaparsanız kimse görmez büyük ihtimalle. olmuyorsa bozulmuştur.

yıldız parkı. ortaköy'e doğru yürürken sol tarafta.

belgrad işte. 42t'ye binin son durakta inin. trafiksiz zamanlarda yarım saatinizi alır.

maçka parkı

zaten yapabiliyoruz ki onu, yanlış mı anladım acaba? fazladan yer imi oluşturabilmek için şu duyuruya bakabilirsiniz. ikisi de gayet işe yarar şeyler.

www.eksiduyuru.com

haklısınız, ben firefox u ilk yüklediğimde o özelliğin yanında haberler ve en çok girilenler opsiyonları olduğu için özelleştir bölümünden hemen yokediyordum.O yüzden farketmemişim,teşekkürler.

yer imlerine eklerken yer imleri çubuğunu işaretleyin (chrome'da böyle). mozilla'da çok benzeriydi, çubuğu işaretleyin sık kullanılanlara eklerken. eklentiye gerek yok.

içinizden biri diğerinin kız arkadaşına aşık olsun. adrenalin manyağı olun

banka soyun. tabi planı yapmak uzun sürecek. beyin fırtınası yaparsınız. adrenalin tavan yapar.

@efsunlu ya bir ara oyun serverı filan açtık beraber yani o da baydı :D cafe açmakta baya bir sorumluluk gerektiriyor hepimiz okuyoruz.
@atrin bizi daha sıkı fıkı yapacak şeyler arıyoruz.birbirimize düşman olmak değil :D
@ateististanbul din fikri de bize uygun değil :D

madem okuyorsunuz, parti organizasyonu yapin. hem ugrastirir, bir atafinizdan kan gelir hem cevre yaparsiniz hem de eglenirsiniz. partileriniz anlamli olsun. parti yapiyoruz super olacakgelin seklinde degil...

hahahahaha abi organizasyonda yaptık ya =( sonra bir kez patlayınca bir daha yapmadık :D

ogrencıyız dedıgınıze gore 20lı yasların basında oldugunuzu farz edıyorum.

-film çekin. oturun senaryo yazın. muthıs olması gerekmıyor kı. sonra da alın bı kamera cekın. amacınız bıtırmek olsun bence 40 dakkalık falan bı fılmın cekımını. guzel olması sart degıl fılmın. tabı bu ısı sadece 4 kısı halledemezsınız belkı. bazı asamalarda kımı dıger arkadaslarınız da olaya dahıl olur. e ama o kadar da olur.

-istanbul'u tanıyın. pek cok sey yapmıssınız. emın ıstanbul'u da ıyı bıldıgınızı dusunuyorsunuzdur ama yıne emınım kı ıstanbul'u tanıyor olamazsınız tam olarak. asla da ıstanbul'u tanıma ısı bıtmez ama ıstanbul'u tanımakla ugrasmak keyıflıdır bence. buna ornek ben veremem sız bulursunuz yapılacak somut eylemı. tabı kıs aylarındayız. gezmektense oturup da eglenmeyı tercıh edebılırsınız. haklısınız.

-ilginiz varsa fanzin/dergi çıkarın. spor dergısı olur, erkek dergısı olur, edebıyat olur; olur da olur...


ayrıca; cok sanslısınız be!

bu bir yıl bunu yaptık bir dönem bunu yaptıkları daha az sıklıkta yapıp hepsini yapsanız?
yani bir hafta kayağa gidin, bir hafta için, bir hafta spor yapın(ya da haftada bir gibi).
tarikatlar, cemaatler, dernekler falan da renk katabilir.
en azından kafeye gitmekten baymazsınız?

ne güzel arkadaşlığınızın kıymetini bilin.

Tiyatroya atılabilirsiniz.
avrupa turu

film yapın. biri yönetmen olsun, biri müziğiyle ilgilensin, biri kurguyla, diğeri de senaryoyu yazsın. dördünüz de oynayın..

@yasakani film çekmedikte bir dönem frp ye sarmıştık DND vampire the masquerade filan oynadık storyler yazdık.sonra online oyunlara sardık :D knight lineage2 archlord ayrıca ankara dayız istanbulda değiliz :) ve ankara nın en ince deliğine kadar girdik tahminim küçükken arabamız yokken rastgele otobüslere binip gider gezerdik bilirdik her yerden kızılaya otobüs olacağını :D
@natnan ya o tarz şeyler plan program gerektiriyor genelde böyle ani kararlar verip birşeyler yapıyoruz.cemaat filan değil de.şu cinsel ayin hurafelerine son vermek için rotarye girmeyi planlıyoruz :D
@chaud avrupa turunu karşılayacak kadar bütçemiz yok ve tiyatro şahsen beni bile sarmıyor :D

ama film işi ciddi ciddi kafama yattı

dunyayi gezin.

spora tekrar merak salın
evlenin
yap boz yapın
damaya, satranca falan merak salın

gonullu calissaniz bir yerlerde, bazi projeler, barinaklar olabilir mesela.

model yapmak ya da model ucak ucurmak olabilir.

ata binmek, yelken aklima gelen sportif bazda etkinlikler.

merakliysaniz, ucus dersi alabilirsiniz.

Bant yapıştırın temas eden yere veya en eski ve sağlam bir yöntem olarak pamuk falan koyun?

Ayrıca ıslanırsa sanırım ayakkabılar biraz esniyor fakat kurumaya zamanınız yoksa yapacak bir şey yok tabiî.

pamuk koyun ustune, bantla da yapistirin

bu ayağı vuran sert bölge var ya? heh orayı çekikle iyice dövün. yumuşasın orası.

başka ve rahat bir ayakkabı giyin.

teramisin sürün bol bol.ayrıca enteresan bi biçimde biberiye yağı da iyi geliyor.benim de ayaklarım hep yara beredir de.akşamdan sabaha acısının dinip toparlandığını bilirim.

ayakkabının arka iç tarafına yapıştırılabilen, küçük yastıkçık gibi tarif edebileceğim bir ürün var, yanlış hatırlamıyorsam scholl'un. capitol'ün otopark katlarından birindeki ayak sağlığı mağazasında bir çifti 12 tl'ye satılıyordu.

öksürmekten boğazınız tahriş olmuş olabilir ve bu da kan gelmesine neden olabilir -ki ben böyle bir şeyi hiç yaşamadım görmedim ve duymadım da sadece iyimser bir bakış açısı yakalamaya çalıştım- ya da ciddi bir problem var doktora görününüz.

uzun süre çok kuvvetli öksürünce balgamla beraber kan gelir normaldir, bana da oluyor o. önemli bi şey olduğunu sanmıyorum ama yarın da aynı şekilde balgamsız kan gelirse gidin bence de.

farenjit olabilir, doktora gidin.

zararlı değildir heralde çünkü onlar pişmiş çorbanın kurutulmasıyla yapılıyor. diğer paket çorbalar gibi yarı pişmiş değiller.

bu biraz nesquik mısır gevreğimidir nedir(hakkaten neydi yaw:S)sütsüzz yemek gibi bişeydir herhalde sanmamki zararlı olsun yinede sen suyla yap yaw nollur nolmaz :D

zararlı bildiğim kadarıyla.

onların zararlı olmasının sebebi monosodyum glutomat mı ne oyle bişey. tadı guzelleştirmek için koyuluyor çerçöpün içine. kısacası bence hazır corba hic bir şekilde tüketmeyin. reklam gibi olacak ama naturamax diye bişey var onun dışında.

naturamax mı? ilk defa duydum nerede satılır ki bu?

migroslarda var diye biliyorum naturamax.

Naturamax kıvamlı, bildiğiniz çorba. Toz değil yani.

Tüketin elbette ama abartmayın. MSG'den kaçış yok. Alerjik reaksiyonlar dışında kanıtlanan bir zararı da yok.

bozulmaması için bir sürü katkı maddesi koyuyorlar içine.

Bir ya da birkaç ya da bir çok erkek yapabilir, orasını bilemem. Ama yapmayanlar da olmalı (bizim zamanımızda çoktu yapmayanlar, azaldılarsa da ölmemişlerdir daha).

herkes her seyi yapabilir

yapar, kız da yapar erkek de yapar..

adamına göre değişir yani adamsa yapmaz değilse yapar

kızdan hoşlanıyorsa yapmaz ama kız o adam için önemli değilse yapar.

Kisinin egosuyla orantilidir. Bir erkek olarak benimle ilgilenen bircok hatun kisiyi en yakinimdaki arkadaslarim dahi bilmez.

apaçilikle falan alakası pek yok. kızın erkeğin gözündeki imajıyla alakalı birazda. eğer kızdan hoşlanmıyorsa arkadaşlarıyla geyik yapabilir pek tabi. kızdan hoşlanıyor ise normal bi konuşma içinde samimi arkadaşlarıyla paylaşabilir. ama çok geyiğin döndüğü de olmuştur benim içinde bulunduğum muhabbetlerde. bazen çok komik şeyler olabiliyo çünkü.

Gayse yapmaz, salağa yatar egosunu şişirir. /off the record/ çünkü gerzonun tekidir.

kızına göre değişir, erkeğine göre de değişir.
1. kız hafif bir kızsa erkek yapar tabi, ama saglam bir kızsa kolay kolay yapamaz erkek.
2. erkek adam değilse yapar, eger yaptıysa koşarak uzaklaşın.

bir adamın arkadaşlarıyla bir kız hakkında yapacağı muhabbet tamamen kızı önemseme seviyesiyle ilişkilidir.

apaçiler + geri kalan erkeklerin %80ine mahsus bir özellik.
arkana bakmadan kaçmalısın.

yakaya bakılır. pantelonda ise kokmaya başlaması ya da çamur olması bir sınır oalbilir bilmiyorum :/

gömleklerin falan koltukaltını koklarım ben, pantolonda da içini..
kokuyorsa pistir işte, daha net bi kontrol yöntemi bilmiyorum.

kot - 3-4 giymede max
gomlek - max 2 kere, yaka; olmadı utusune bakarım
kazak - 3-5-7 gunune gore.
hırka - giymem.

koyu renk kazak ve kokmuyor diyelim?

Genelde 1 hafta giyiyorum pantolonlarımı falan hani böyle fazla dışarı çıkmazsam üstüne başına bişey sıçramazsa, zaten görülebilir çamur kir varsa direk atıyorum, eğer haftada 3 günden az giyersem 2 hafta da gideri oluyor. Hani net bi kirlenme olmadan atmıyorum genelde.

Gömlek, kazak, hırka kullanmıyorum bunları geçebiliriz. Evet

hem enerji tasarrufu hem de giysilerin sağlam kalması için pantolon, kazak ve hırka gibi giysileri sık yıkamamakta fayda var. gömlekler içe değil t-shirt üstüne dışa giyilmiş ve ter kokmadıysa 1-2 kez daha yıkanmadan giyilebilir. yıkamak yerine ters çevirip balkona asıp havalandırmak tercih edilebilir. pantolonların paçasına yalnızca bir kaç damla çamur sıçramışsa kuruyunca fırçalanıp yeniden kullanılabilir.

birşeyi birden fazla giymem. bir kere giyinince, çıkardığımda çamaşır sepetine gider.

kazak pek sık yıkanmaz. zaten kazağa sindirecek kadar terlemeniz zor. örgü ve yün gibi şeyler teri emmez çünkü. içine penye bi tişört ya da atlet giyerseniz kazağınız uzun süre terden filan etkilenmez kolay kolay.
kazak sık yıkanınca yarım senede ölür gider.

kot 3-4 giymede yikanmaz, en seyrek yikanmasi gereken seydir :/ bozulur yoksa
tam ne derler oraya "ag yeri" orayi koklicaksin :s iyrenc kokuyosa kirlidir, onun disinda camur mamur da kirlilik gostergesi tabii
gomleklerin manset ve yakalari siyahlasir
kazaklar da kokar ya da etiket kismi siyahlasir yakanin icindeki

+ yikama her tur kiyafetin durusunun icine eden bi etkendir, mumkun oldugunca az yikamak lazim
koksun demiyorum tabii yanlis anlasilmasin
ama normal sartlarda 2 giymeyle bi tisort bi kazak yikamak yanlis

pasaklı cisterna

kirlenince, yün kıyafetlerin kokusu değişiyor.
kot pantalonların rengi, gömleklerin kol ve yaka içleri renk değiştiriyor.

hic de diilim!
camasirlariniza kirlenmeleri icin biraz zaman verin :/

okuduğun bölümü ve gitme ihtimalin olan ülkeleri söylersen daha bir yardımcı olurlar burda, sonuçta sihirli küremiz yok.

ayrıca istediğin bilgiler ne ki ulaşamıyorsun?

soruyu tam olarak nasıl yanıtlamamızı istediğini yazarsan yardımcı olabiliriz belki.

facebook'taki gruplarından takip edebilirsin.
ayrıca dendiği gibi şehirleri, okulları ve bölümünü yazarsan daha iyi yardımcı olabiliriz.

internetle filan uğraşmadan önce bölümünüzden daha önce erasmus'a girmiş insanlarla konuş, oralara gitmiş insanlarla yüz yüze görüşmek en iyisi.

gideceğin ülkenin pahalılığı, ders dili (ingilizce olursa ders geçip saydırma şansın artar) ve üniversitenin bulunduğu şehirdeki eğlence ortamı sorman gereken başlıca sorular olsun.

bölümüm mat öğretmenliği seçeneklerim arasında ingiltere danimarka macaristan ispanya bulgaristan falan var.ancak karşı üniden davet mektubu alamam için iletişime geçmem lazım internette akademik takvim vb bişeye ulaşamıyorum bir türlü..nasıl iletişime geçicem bilmiyorum.okulda bunu sorabileceğim hıcam da yurt dışında..

2 ay önce el tarak kemiği kırılan arkadaşıma platin takılar. daha yeni iyileşti. elini açıp kapatırken parmağın eksen kayması gibi sorunlara yol açabileceği için platin taktığını söylemişti doktor. bu tip bir sorunla karşılaşmak istemezsin sanırım. yine de al filmlerini birden fazla doktora göster kararını ver.

kırıklarda yamuk kaynama riski var ama çatlaklarda bilemiyorum :/ ayrıca oynatmamanız iyileşmesi için gerekli. sürekli oynatırsanız iyileşmez ki..

Kemik iyileşmesi 6 hafta süren bir olay. Eğer tedaviye uymazsanız ya yanlış kaynayacaktır (malunion) ya da hiç kaynamayacaktır (nonunion). Bu durumda daha ciddi tedavi yöntemleri sizi bekler. Bence tekrardan doktorunuza görünün ve tedavinize devam edin. Geçmiş olsun

yasaya göre mi bilmiyorum ama bir yakınım bu izni bir gün olarak kullanabiliyor. iş yeri buna bir şey demiyor. yasal mı yoksa iş yeri işveren arasındaki samimiyet mi bilmiyorum.

bazı siteler mevzuatta öyle bir şey yok, işverenle işçi anlaşırsa olur diyor ama ne kadar güvenli bilmiyorum. bu şekilde izin kullandırdığımız birkaç personel var. zararda mıyız onu tespit etmem lazım =)

istanbul büyükşehir belediyesi 1 tam gün olarak kullandırtıyor.

süt iznini birleştirme konusunda bir yasa yok sanıyorum ki. bu nedenle çalışmasına zarar vermiyorsa ve iş vereni kabul ediyorsa birleştirebilir ama işine engel oluyorsa birleştiremez. bu hakkı belirtilmemiş çünkü.

www.hukuki.net

teşekkür ederim arkadaşlar.

-Koç müzesine gidin
-Alışverişe çıkın
-pierre loti'ye gidin kahve için
-Karaköy, Taksim civarlarını gezin
-Galata köprüsünde için :)

koç müzesi düşünülebilir, diğerlerini yaptık, hatta karaköy taksim civarını 7-8 kere tavaf etmişizdir :)

tekne türü bir taşıt ayarlayıp sabah erkenden balık tutmaya gidin. Burada önemli nokta; aktivitenin sabah erken, karga bokunu yemeden olması... Bu ara bol sis de var. belki de mistik bir hava yakalarsınız :)

eğer perşembe akşamına denk gelirse jazzstop beyoğlu'na gelin güzel müzik dinleyin.
kız kulesinde bir akşam yemeği geçirin.

mehter takımı?

demli bir çaya peçete veya kağıt havlu, mendil tarzı bir şeyi bastırıp, göz üzerinde bekletmek bir çare olabilir. çocukluğumuzun göz ağrı kesicisidir, bu. geçmiş olsun.

ha birkaç gündür sürüyor ve gripten kaynaklanıyorsa, pek işe yaramayabilir; en iyisi sanırım uyumak, dinlenmek. tekrar geçmiş olsun.

sinüslerden kaynaklı sanırım.

bu sorunla karşılaşan diğer arkadaşlar için: birçok yolu denedim, işe yaramadı. en temizi ms office'yi silip yenisini yüklemek.

thedict.net sözlükten bi yazar yapmıştı sanırsam bunu da.

bu olabilir mi?

www.urbandictionary.com

www.bbc.co.uk

wiki?

bestekar sokak belki işini görür.

sakarya caddesi.
7. cadde
5. cadde
tunalı hilmi?

var tabii olmaz mı? bahçeli 7.cadde de 7 kapı barlar sokağı var.. cuma cumartesi cıvıl cıvıl..

ya "cengiz han belgeseli" ya da "the mongols" olması lazım.

cengizhan filminden alıntı

mongol filminden alıntı :)www.imdb.com güzel filmdir.

izmirden :)

www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
grup mu türk, şarkı mı türkçe?
www.youtube.com
www.youtube.com

1-2 haftaya falan şurda yayınlanır: televidyon.com

burda var; friendfeed.com

friendfeed.com

www.judypat.com
bu sitede güzel bir açıklama var. kısaca anlatmak gerekirse efsanelerde krişnanın ineklerine davrandığı gibi davranmaya çalışıyorlarmış. krişna bir dağı kaldırıp ineklerini korumuşmuş zamanında. ayrıca ineğin yavrusuyla ilgilenişini seviyorlarmış, iyi bir anne olduğunu düşünüyorlar. ayrıca ineğin tanrıların insana bir hediyesi olduğunu düşünüyorlar. sonuç olarak kocaman bir bedeni olmasına rağmen çok sakin ve nazik olan bu hayvanları seviyorlar ve onlara saygı duyuyorlar.
keşke biz de bir hayvana saygı duyabilsek.

Teranelere inanma. Adamlar fakir, ağızda diş yok, herkes de et yiyemeyeceğine göre böyle oyalanmışlar.

Benzer kutsallık Arap topraklarında atlar için geçerlidir. Onlarda da binecek at yok mesela, ama deveyi çatır çatır yerler.

www.eksiduyuru.com

inek tapınımı çok öncelere dayanıyor. musa kanununda da musa 10 emri almak için dağa çıktığında israiloğulları'nın bir buza heykeli yaptığı yazıyor kitaplarında. ondan önce de romalılarda da var dionysos'un boğa kılığına girmesi ya da ineğin tanrıça hera'nın kutsal hayvanı sayılması. bir şekilde bereketi simgeliyor inek, hem etinden hem sütünden yararlanılıyor.
çok fakirlik ve kıtlık çekmiş olan hintliler bir şekilde sütün ya da ineğin kurtarıcı rolü üstlendiği zamanlardan geçmiş olmalılar.

Sheldon ise Hint tanrılarının ineğe benzediğini söylemişti bu sebepten dolayıdır kutsallığı.

atlas pasajı ve diğerleri.

mm anlamadım pek soruyu ama 2 örnek vereyim..

yazarlar dediğin gibi bir durumda başlık altındaki entry'leri kendi nick başlığına taşıtabiliyor. (tabii hak mıdır bilmiyorum da rica edince reddettiklerini duymadım) mesela sürtünme kuvveti kendiyle alakalı olanları surtunme kuvveti başlığına taşıttı. sonra kuzenim raki, rakı başlığındakileri raki'ye taşıttı..

taşıttı derken, entry taşı'dan yapıyorlar hepsini sonra moderatöre ulaşıp böyle böyle bir durum var bunların onayını biraz öne alabilir miyiz diye sorduklarını sanıyorum..

şu örnekler seni aydınlatacaktır:

(bkz: parasut) ve (bkz: paraşüt)
(bkz: dusunen hayvanin onde gideni) ve (bkz: düşünen hayvanın önde gideni)

edit: buradan tıklayınca ikisi de türkçe karaktersiz başlıklara gidiyor. sen en iyisi sözlükten kendin aratarak bak bu başlıklara.

Benim nick taşınmış bu şekilde. yalnız bir opera da şiir ve şiirle ilgili entryler, yalniz bir opera da nick için yazılan entryler var.

nick başlıkları ilgili yazarın inisiyatifine kalıyor. çünkü benim nicim "dark hörse"tü, türkçe karakter yoktu diye bunu aldım desem kim itiraz edebilir ki? yani cevap: yazar istemedikçe sağa sola taşınması gerekmez.

nickin sahibine kalmış(mış) bu durum, siz taşırsınız isterseniz. ben de sormuştum bunu, kesin bir karar vermedik bu konuda demişlerdi.

başlık benim değil. benimki zaten olması gerektiği gibi türkçe karaktersiz bir başlık. ben bir badimin nick altına yazmak isterken fark ettim başlığındaki bu durumu. bir hata olmasın diye sorayım dedim. madem öyle, badime söyleyeyim o taşısın isterse. teşekkür ederim...

biz de taşısak sorun olmaz yani?