sütün içine kaynatmadan önce, bir parçasını kırıp, koyun cezvenin içine. odunsu yapısı yüzünden kaynamadan sonra bardağa eklediğinizde kolay kolay tadını veremez. ama sütle beraber kaynarsa tadı süper olur.

ya da aynı şekilde, yeşil çay demliyorsanız karanfil zencefil ile birlikte suya ekleyin öyle demleyin çayınızı. o da çok güzel olur.

kışın grip olduğunuzda demlediğiniz ıhlamura da ekleyebilirsiniz kabuk tarçını. yine karanfil ve zencefille beraber kombo olur hem kış gününde.

daha da olmadı aşure yaparken bir iki çubuğunu en baştan tencereye atın. aşureyi pişirdikten sonra içinden çıkarırsınız.

en son önerim karanfil ile beraber bir demliğe alıp üzerine kaynar su döküp tarçın çayı yapılması

öneri deyince kendimi aştım :)

kaynamış suyun içine atıp o şekil tarçın çayı yapabilirsiniz.
kahvenizin içine atabilirsiniz tarçın aromalı kahve olur.
yeşil çayın içine de yakışıyor.

faydaları saymakla bitmez tabii. mide-bağırsak sistemini, metabolizmayı, kan şekerini düzenleyici etkileri olduğu söyleniyor.

ben süt içmiyorum, o yüzden sütün içindeki durumunu bilemeyeceğim. ama olabilir gibi geliyor. zira sütlü tatlılara eklenen toz tarçının sütün zararlarını notralize ettiği bilinen ve çok eskilere dayanan bir gerçek.

faydası da özellikle kan şekerini düzenlemek. o nedenle şeker hastalarına çokça tavsiye edilen bir baharattır tarçın. diyabetliler zaten kısıtlı miktarlarda tatlı (o da sütlü tatlılar genellikle) tüketebiliyorlar. onu da yerken üzerine bolca tarçın serpmeleri istenir.

aynı mantıkla, eğer kan şekeriniz oynuyorsa gün içinde, tatlı krizlerine giriyorsanız ya da diyet yapmaya çalışıyorsanız bu etkileri bir nebze azaltmak için kullanabilirsinzi tarçını.

Ben cezvede süt kaynatırken içine atttım, cezvenin tabanına yapıştı. Neden olmuştur ki.

Biz demlenirken çayın içine atıyoruz veya kırıp birazını fincana koyuyoruz içerken. Çok güzel oluyor.
Kaynattığınız sütün içine de atabilirsiniz.

@arnatuile ben kaymak tutmasın diye sütü kaynatırken hep karıştırdığım için herhalde, hiç yapışma sorunu yaşamadım tarçında. o yüzden cezveye atın demiştim. ama şimdi olmadı bak...

demek ki süt karıştırılmadan ısıtılacaksa tarçın sütün çileceği fincana koyulup üzerine kaynar süt dökülecek.

sardunya. hem de şarap rengi olanından.

Evin içinde yeşillik oluyor da çiçek pek olmuyor. Çiçek açan ev içi bir tek afrika menekşesi ve orkide benim bildiğim. Ama yeşillik istiyorsanız seçenek çok: Paşa kılıcı (sansevieria trifasciata), aşk merdiveni (Nephrolepis), Antoryum (bunun da çiçeği var gerçi), Dieffenbachia...

benim de aklımda mum çiçeği dikmek var. onlar da şogzel oluyor bak..
editleyemedim, pc bir garip.

Orkide tabi ki.

gardenya, kasımpatı, şakayık, sümbül, nergis, arap sümbülü

upt mi öyle bir şey vardı aktifbank'ın. sitesinden bi bakın bence. fiyatları piyasaya göre düşüktü diye biliyorum.

en hesapli yol eft malesef.
böyle birşey var mı bilmem ama gittigidiyor.com, ebay gibi sitelerden onlara özel sembolik sanal ürünler koyup kredi kartı ile satınalmalarını isteyebilirsiniz belki?

Zamanında yurt dışında okurken bu tarz para aktarımlarını citibank üzerinden yapıyordum. Hiç bir sorun olmuyordu ama şu anda Türkiye'den çekildiler, hesapları otomatikman Denizbank'a transfer etmişler. Belki aralarında bir anlaşma devam ediyordur.

En ama en hesaplı yok bitcoindir. Eğer iki ülke arası borsada pek bi fark yoksa

Şu anda kafa kafayalar, %1 fark bile yok, Mansur Yavaş geride. Henüz hepsi açılmadı. Fakat dün akşam olan biten dönen dolaplardan sonra muhtemelen bu haliyle kalmaz, CHP işin peşini bırakmaz diye düşünüyorum.

mansur daha oyların yarısı bile sayılmamışken tv'ye çıktı. bize bilgiler geldi, yüzde 7 fark atarak kazanacağız falan dedi.

sonra oylar sayıldıkça melih önde gidiyordu.

geç saatlerde mansur'un arayı kapattığı söylendi. aradaki fark yüzde 0,3'e kadar indi.

3-4 gibi mansur tekrar konuştu: "melihin oy aldığı yerlerde sayım bitti, çankaya ve yenimahalle kaldı, oralarda da yüzde 70-50 oyumuz var. 27 bin oy farkla kazanacağız. melih gökçek devri bitmiştir hayırlı olsun" dedi. bir de "sandıkta kazandığımızı masada vermeyiz" dedi.

mansur bunları söyler söylemez akp'nin oy oranı hızla artmaya başladı. fark önce yüzde 0,7 oldu. o ara sızmışım ben.

sabah kalktığımda fark 1,5 falandı herhalde. melih de çıkıp konuşmuş, zaferini ilan etmiş.

ama fb ve twitter'da hala sayılmayan binlerce oy olduğu bilgisi dolaşıyor. ne kadar doğrudur bilemem

edit: ay kusura bakma ben sinirden neremle okuduysam gecenin özetini istiyorsun sandım. şu anki durumu ben de bilmiyorum maalesef

sabah 6da bıraktığım gibi şuan sonuçlar. neden ilerlemiyor ne yapılıyor? itiraz mı var ve kesin kazanan daha açıklanmadı dimi?

(bkz: ankara seçimlerinde yapılan büyük hile)

orkide pis kokuyor, gülün de muhtar çakmağından hiçbir farkı yok gözümde. ama kadınlar ne der bilmem tabii.

Gül çok klişe. Orkide çok narin. İkisi de beni yansıtmadığı için hiçbiri.

gül sevmem pek, saksılı küçük ve çok açan türden değilse. Orkide iyidir, odanın havasını değiştirir, iyi bir bakımla yıllarca gider, neredeyse 6 ay falan durur çiçeği.
Ben sümbül severim mesela ama mevsimi kısadır. Demet çiçeklerden de kır çiçeklerini severim gül vs'den ziyade. Ama laleler de ayrı bir güzel oluyor.

Orkide çiçek bakmayı bilmeyen biri için mükemmel bir bitki.
Haftada bir suyun altından geçiriyorsunuz, güneş alan bir cama yakın perdenin arkasında takılıyor. Çiçekleri uzun uzun da kalır. Orkide candır :)

Papatya, hepsinden daha samimi.

Ben de papatyayı, bir de nergisi tercih ederim de illa bu ikisinden biri olacaksa orkide olsun. Gülün buruk kokusunu sevmiyorum, valla tipinde de pek bir şey yok bence.

orkide çünkü narin. gül ise klişe.

orkide çok overrated bence. iKisi arasından gülü tercih ederim. seçme şansım varsa papatya elbette.

@yesilimtrak eskiden öyleydi o malesef, şimdi güzel orkideler Koçtaş'ta falan 16-20 liraya satılıyor saksılı saksılı.

orkide

ikisi de değil lakin;

Roemeria hybrida subsp. hybrida - pıtpıtotu

uçuk pembe gül.

beyaz orkide.

onlarda da günde şu kadar gbt bakacaksın diye bir kota var sanırsam, kotaya kurban gitmişsiniz :)

geldi, hatta yurtta mı kalıyorsunuz biz de zamanında kaldık ne eğlenirdik vs. muhabbet bile etmiştik yıllar önce.

taksiyle giderken durdurmuslardi. benim de garibime gitmisti yurtdisinda hic boyle bir sey oldugunu gormedim mesela durup dururken kimlik kontrol.. ilginc

bi kere metro cikisinda denk gelmistim, biraz acelem vardi, 23:00 siralari falandi, baskasina bakiyodu, polis dik dik bakti bana, selam verdim gectim.

bi de cogu zaman havaalani girislerinde rastgele durduruyorlar, gbt bakip yolluyorlar.

Lisesondayken basima geldi . Gece 01.30 gibi bakip eve kadar birakmislardi

tıpkısının aynısını yaşadım.

Aynısı oldu. Oluyor. Canları sıkılıyor,kota da dolsun bi yandan diyorlar herhalde.

oluyor arada. olsun zaten, zararlı bi şey değil. 2 dk'lık iş.

hangower 1

www.turkcealtyazi.org

www.turkcealtyazi.org

www.turkcealtyazi.org

Don't mess with the zohan diye bir film vardı, ona iyi gülmüştük zamanında.

çok çirkin :(

çirkinden öte, çirkinden ziyade :(

dolgu topugun sozlukte begenilmesi teklif dahi edilemez.

ben dolgu topuk istiyorum ama

intikam zamaaanııı!!!

çook çirkin çoook

neyse ben de çirkinim zaten :)

çipçirkin!

ilkini al bari o zaman.

ikisi de çirkin. dolgu topuğa karşı bi antipatim yok ama bunlar bildiğin 50+ ayakkabısı :( alma bence, çok daha şık dolgu topuklar var piyasada. tabi yine de zevk senin zevkin.

o çok daha şık topuklardan şimdi giyiyorum ayağım acıyooo :(

kendinizi mutlu hissedecekseniz alın, kimse laf diyemez ama dolgu topuk hakikaten itici.

dolgu topuktan hiç hazzetmeyen biri olarak beğenip giyebildiğim tek dolgu topuk şunlar, fikir verir belki:

www.morhipo.com

Ben neden itici bulmuyorum acaba böyle şeyleri? Bildiğin tarafsız kaldım. Sevdicek giyse böyle bir şey beğenirim bile. Ne zevksiz adamım ulan. Çirkinmiş öyle diyorlar. Ama bence giyene de bağlı.

Benim de dolgu topuga karsi herhangi bir antipatim yoktur ama bu ayakkabilar cidden kotu.

www.trendyol.com
bunu alırım o zaman :)

yaşın 45 üstü falansa demek :p

(bkz: )eksisozluk.com

Yaa gunluk hayatta dolgu topuk epey rahat oluyor. Carsiya, gezmeye vs. falan gundelik olarak stiletto ya da platform giyince ayaklar ölüyor! Dolgu topuk bence o konuda daha iyi.

Bence cok da hos. Ama bu begendigin ayakkabilar kotu.

kerbeee'nin yolladigi guzel. O tarz bi seyler dusunsene? :)

1. fena değil ama daha genç işi ve güzel olanlar görüyorum ben etrafımdaki dişilerde biraz daha bakın bence.

son heves bükücüler!!!

çoook kötü

kızma lütfen hem rahat hem daha güzel bir ayakkabı bulabilirsin. Çok feğendim alıcam diyorsan kimse bir şey diyemez elbette ama öyle olsa burda sormazdın sanıyorum. 3. Çok çok kötü, ilk ikisi arasında 2. Daha iyi. Ama Düz siyah dolgu topuklu alsan bile daha hoş durur. Bu ahşap taban/topuk olayı her ayakkabıda iyi durmuyor.

ilkinin formu çok güzel ama bunların hepsi topuğun renginden kaybediyor. ayakkabıyla aynı renk topuğa sahip bişiler bul bence.

kızma ama sanırım çok iğrenç bir giyim tarzın var.

birincisi güzel bence. niye o kadar çirkin denmiş anlamadım.

şuan kusuyorum ve tuvaletten bildiriyorum biliyor musun :( bu duyuru ahalisinin kızları özellikle neden bu kadar zevksiz onu düşünüyorum bi yandan.dolgu topuk rahattır ve güzeldir.ama bunlar iddiada kaybetsen bile giyilmez.

dolgu topuk ayakkabı istiyorsan deıchmanna bak ama kalitesine bir şey diyemem tabi iyi olanlarda var kötü olanlarda.

kötü dedikçe daha kötüsünü buluyor ya lan:)
şaka şaka.
1.linkteki ayakkabı güzel, satın al. zizigo yollarsa tabii:)

Dolgu topuk candır. Ayaklar onu sever, o ayakları sever.
Problem bu ayakkabıların tipinde bence. Daha tatlı dolgu topuklar var.
Onlara yönelin. Hem yaz geliyor. Alın şöyle pudra renkli bir tane, tüm yaz her türlü elbise altına giyersiniz.

topuk kısmının üst renkten farklı olması çirkin gösteriyor.

## ikinciyi yeni gördüm de meğer birle iki ne de güzelmiş dedim. aman ha 3'e bakma. en azından 1 ve 2 deki tek sıkıntı renk uyumsuzluğuydu. bu arada dolgu topuk giyen biri olarak yazıyorum bunu, önyargım yok.

Ben şeffaf oje alıp ondan koyuyorum sonra da çalkalıyorum biraz. Renkli ojelerde denemedim ama kurumaya yüz tutmuş simli ojelerı kurtardı. Tam kurumadıysa renklilerde de işe yarar bence ama sakın aseton kullanmayın, denedik bozuyor. :)

sulandırmak mı? nasıl yani bildiğimiz sudan mı bahsediyorsun? oje incelticisi var kalyon'un, onu kullanıyorum ben.

şeffaf oje ojenin opaklığını ve matsa matlığını bozar bu arada, sıkıntı olmayacaksa kullanabilirsin tabi.

*asetonu hiç tavsiye etmem, bozuyor ojeyi.

sally hansen in özel oje sulandırma ürünü var.aseton ile bir kaç damla damlatırsan oje açılır.

@afsh
benim renkli ojelerim yogunlasmıs.
aseton deneyecektim sonra vazgeçtim, kolonyayı mı denesem bide?:)

@mayaa
kalyon yok buralarda maalesef

gratis yok mu? orada oluyor.

@kedidir o kedi Bence vazgeçebileceğin, en az kalmış, bu yolda kendini harcayabilecek bir ojeye biraz şeffaf oje damlat, bakalım ne oluyor.
Kolonya sakın :D

aseton damlatıyorum ben ama 2-3 damla çok değil. normale dönüyor oje.

ben olsam "döner"dim

walk like a boss!

mekan?
yol ne kadar?
döner derim

2 Lirayı minibüse verip, 2 lirayla normal makarna al. Daha dıyurucu ve miktar olarak da daha fazla.

Yol ne kadar uzun? Yürümeye değiyor mu? Eğer süründürecek kadar uzak değilse döner tabi.

Döner. Makarneks kesmez.

yürü. eve gidince de 2 liraya ankara makarna al cebinde de 2 liran kalsın.

yürü. makarneks alma normal makarna al 1 lira. 2 lirasına da yoğurt al, üzerine de salçalı biberli yağ. mis gibi yemek.

biri de dememiş ki gel bişi ısmarlıyım diye aq
nerdesin bilader

ulan ben de bunu anlamiyorum arkadas, cepte var 4 lira diyorsun ama elinde su an en az 1000 liralik telefon varki internete girip bunu sorabiliyorsun.

eve yürü, yemek yeme, parani biriktir daha iyi telefon al.

@ivett, ben de senin gibi tipleri anlamıyorum. telefon dediğin şey bir kez alınıp uzun süre kullanılabilen, satın almak için para biriktirilebilen bir şey. 1000 liralık telefonu var diye cebinde sürekli parası olacak diye bir kaide mi var? maaşı 900 lira cebindeki telefon 1000 lira desen anlarım da, bu ne şimdi? telefon la bu, her gün 1000 lira veriyor sanki ona adam.

@denizaya, alternatif yok mu dönere? ne bileyim simitçi neyin görmez misin yolda? 2 lira az para değil ki, en kötü bi bakkala girip bisküvi kraker falan alırsın?

sen kalk bunun muhabbetini de kaç yüz liralık akıllı telefondan yap. lan ne garip dünyada yaşıyoruz.

dangalak yorumları es geç. 5-6 senelik iphone 3g, 3gs'ten bile soruyor olabilirsin bu soruyu. o bile hediye gelmiş olabilir. sanki iphone 5s'ten gönderildi diye bi bilgi var elinizde.

soruya gelirsek, döner yiceksin ama eve yürürken çabuk eritip tekrar acıkabilirsin, mesafe ne kadar söylememişsin. bence iyice acık, eve gidince makarne göm.

Makarneks beni bile kesmiyor ki ben kadınım :D Yürü doğruuu döner yemeye, marş marş! :))

paket makarna fiyatlarını bilmiyorum ama minibüse binersen kalan parayla bi paket makarna alııp iki üç gün makarna yiyerek doyabilirsin herhalde ya. bilemedim ama.

ya birader yürüyerek git eve, 2 paket ankara makarna al bi de küçük yoğurt al. salça vardır herhalde. o 2 paket sana 3 gün yeter.

Çok iyi insanlar varmış...teşekkürler eksik omayın. herşeye rağme güzel ülke burası...döner aldım ve yürüdüm...eve geç geldim ama değdi. hava güzeldi...eksik olmayın...

yukarda bir arkadaş sormuş..dönüşte yaımda arkadaşım varı..utandım isteyemedim para kendisinden...ama şimdi evdeyim..herşey yolunda...teşekkürlerrr

Kordonda sabah serpme kahvaltısı seçeneği. Havada güzel denize nazır.
Bostanlıda çok güzel kumrucular var.
Kemeraltında Kızlarağası hanına gidip orada türk kahvesi içebilirsin.

Biraz uzak ama Şirince ve efes gezmek olarak ideal hem şirincede dolaşmak ve şarap tatmak mümkün (1 saat uzaklıkta)

konakta kemeraltını gezebilirsin. kızlarağası hanı var iyne kemeraltında orayı da bi dola. ordan sahile in. biziklet kirala belediyenin. alsancağa kadar bisikletle git. bira iç kordonda. yada konaktan alsancağa değilde balçovaya kadar (ters istikamet sahilden geze geze git bisikletle. inciraltında balık ekmek falan ye. kordonda bira iç gene.

en iyi nerede yersiniz bilmiyorum ama midye dolma yemeden donmeyin. mumkunse o kordondaki biradan sonra yapin midye dolma yeme isini.

boyoz yemeye gerek yok bence, abartilan bir tad. illa denemek isterseniz sabah erkenden gitmek lazim ki taze taze sicak sicak olsun.

Konakta Saat kulesini gör.
Kızlarağası hanı güzeldir ama bir izmirli olarak orada kahve içmeyi ben sevemedim. Eğer fincanda kahve yapabilen yer gözüne çarparsa ne ala, olmazsa konaktan alsancak tarafında doğru yürü, pasaportta denizin yanındaki kafelerde iç kahveni.
Kemeraltının içinde özsüt'ün ilk dükkanı var, vakit bolsa gidilip orada bir şeyler yenilebilir. Yine konakta Barçın(spor eşyaları satan dükkan) karşısında iki katlı bir dönerci var.Belediye binasının sağından girilip ilk sağa dönünce yine sağınızda kalıyor, adı Can'dı diye anımsıyorum. Dönerleri oldukça iyidir. Yenilebilir.
Tabi kordonda bira şart, genelde gün batımı izlenerek içilir.
Boyoz dendiği gibi biraz abartılan bir tat bence de ama müdavimi çok. Onun da iyisi kıbrıs şehitlerinin orta-sonuna doğru bir fırında yapılıyor.
Şirince ve efes eğer altınızda araba yoksa uzak kalır, günübirlik için pek önermem.
Bisiklet güzel fikir :)
Alsancak içinde tüm İzmirlilerin buluştuğu Sevinç pastanesi var, 10 dakika uzağında biraz daha elit alternatifi Reyhan pastanesi var. Bunlara da oturup bir şeyler yiyip içebilirsiniz.

şurdakilere bir göz at, bende işe yaradı.
www.eksiduyuru.com
cevaplarda olmayan benim duyuruda eklediklerim de
rebel moves
bueno vista social club
brooklyn funk essentials

kolay gelsin.

Bence spotify ı indirin şöyle sağlam dance playlistlerden birini seçin.

duriyemin gugumleri kalayli

britney spears- work bitch

Mas Que Nada nın ardından Copacabana gelmese olmaz. www.youtube.com

nordiksimit.org

idrarın neredeyse su gibi, çok açık sarıyla ve kokusuzsa sorun yoktur büyük ihtimalle, ama 1 litre de çok az gibi sanki... başka kaynaklardan sıvı tüketimin yoksa yetersiz.

Sürekli yatsan bile 2 litre banko içmek gerek, terle veya hastalığa bağlı olarak (ishal vb.) su kaybı artarsa kaybettiğin kadar fazlasını da içmek gerek.
Günde 1 damacana bitir elbette düzgün bir yaklaşım değil ama günlük 2 litrenin altına inmemek akıllıca olur. Direk su içmiyorsan, onun yerine sürekli çay, bitki çayı vb. sıvı tüketiyor olabilir misin? İnsan susamadan nasıl durur bir hafta azıcık suyla bilemiyorum :)

idrarımda, sık çıkmam dışında, bir problem yok gibi. evet tabii ara sıra meşrubat falan tüketiyorum ama onun ne kadarı "su" olarak vücudun yarar hanesine yazılıyordur bilemeyeceğim. eskiden hayvan gibi içerdim, onu da bayağı azalttım artık.

yani benimkisi biraz "yemeklerin yanında meşrubat yerine su içeyim" kararı alıp, "meşrubat yoksa hiçbir şey içmiycem"e döndü. millet kolayı bırakıcam diye takla atar, ben kolayla suyu birlikte bıraktım.

Hicbir şey su ile ikame edilemiyor vücutta.
Yâni en yakını meyve çayı papatya çayı bile ii ihh.
Su , böbreklerin ihtiyacı hasikio.
Yatalak hasta olsan dahi yetişkin bir insanın böbreklerin düzenli çalışabilmesi için günlük 2litre suya ihtiyacı var.

Meşrubat içerek, cins cins katkı maddesi ile karaciğerini zehirlemen de ayrı tartışma konusu. (bkz: compadrito) simdi gelir ve aydınlatır.

compadrito bana hep diyo da işte... sopa lazım bana.

eline sağlık ceciliacığım.

compadrito dikkat eksikliği sendromundan muzdarip olduğu içün su içmeyi unutuyo. unutmasın diye, iş yerinde, her sabah, gözünün önüne 4 adet yarım litrelik su şişesini diziyo ve arada bir onlara bakıyo. günün sonunda o 4 şişenin bitmiş olmasına dikkat ediyo. bunun yanında iki bardak yeşil çay, sabah kalkınca biraz su, gece de biraz su içiyor. eğer bu düzeni bozarsa, idrarının rengi hemen kadmiyum sarısına yakın bir renge dönüyo. uğraştığı iş de, bilgisayarın karşısında mal gibi oturmayı gerektiriyo. ter mer yok yani. hatta hafiften üşüme var, burdaki AC manyaklığı sebebinnen.

eklemedir koca konak ekleme: bi kadınla bi söyleşi vardı gazetede. kadın diyaliz cihazına bağlı yaşıyor. sürekli bağlanmak zorunda çünkü kronik böbrek yetmezliği olmuş. soruyolar, nası oldu diye. su içmiyodum diyo.

Ama batan bi tırnak göremiyorum :/

Aynısından sabah şiş parmakla kalktım puffff bende batık sorunu var kestim tırnak yok kestikten 2 gün sonra şişti bi sorun yoktu iltihap yapar mikrop mu kaptı ne

torpuyle baticonlayin. mumkunse tirnak altina dogru yapin.

kara merhem sürerseniz iltihabı toplatır akmasını kolaylaştırır. dolama olmuş sanırım.

Kara merhem (bkz: ihtiyol pomad) sürün.

Bundan sonrası için, ayak başparmaklarınızın tırnaklarının uzamasını bekleyin. Uzadıktan sonra, cetvel gibi dümdüz kesin o tırnakları. Sakın köşelerini uçurmayın! Köşeleri uçurulan ayak tırnakları, derinın içine doğru büyür. Köşeleri uçurulmayan ayak tırnakları ise efendi efendi büyür.

El tırnaklarını ise tam tersi yöntemle keseceksiniz. Köşeleri uçurarak yani.

Götten sallama bilgi değil, damar cerrahisi bilgisi. Hem de efsane damar cerrahının bilgisi. Nûr içinde yatsın!

Pedikür yaptırıp kurtulabilirsiniz de. O pedikür yapanlar bu konuya gayet hakimdir batan yerleri düzenlerler

tırnakla etin arasını elinle açıp ayırmaya çalış açabildiğin kadar. çok can yakar ama büyük ihtimal iltihap sivilce gibi patlayıp çıkacaktır o açtığın yerden. sakın bir alet falan kullanma ama.
eğer dediğimi yapıp ve iltihabı çıkartabilirsen iyice yıkayıp temizle ve bactroban gibi antibiyotik krem sürüp kapat yarabandıyla 1 gece.

köfte yeme, ızgara antrikot, tavuk göğüs ye.

diyetisyene git, o insanlar bu işi yapıyor.

Squat hareketi süper popo şekillendiriyor. Hanım bir insansanız daha da kuvvetle öneririm. Yapmak için kendinizden başka da hiç bir şeye ihtiyaç yok.

Günaydın. İş yerindeyiz, çalışıyoruz.

iş yok ki oturuyoruz

Hem karanlık hem de yağmur yağarken işe gelmenin şoku hala üzerimde, zor vala normal olmak, kasıldım ya la :)

Merhaba, donmakla meşgulüm şahsen. Peteklerle aşk yaşıyoruz adeta.

siktimin sgk borcumu öğrenmeye çalışıyorum ama ısrarla güvenlik kodu hatalı diyor.

Günaydın, iş yerindeyiz, Rock FM Rabarba dinliyoruz...

İşteyim, duyuruya bi bakim dedim.

ofiste tadilat olduğundan bi süre evden çalışmamız gerekebilirmiş, bakalım. düşüncelerinizi bu yönde yoğunlaştırırsanız sevinirim.

edit: evet yarın evden çalışıyoruz eheh.

@sen git ben geliyorum
harfleri büyük yaz.

Eleştiri yazısı yazıyorum, bir yandan da bunu okuyacak olanların aslında önemsemeyeceğini ve sahnede falancayı filancayı görmek dışında bir dertleri olmadığını düşünüp içerleniyorum.

napalım iş yerinde yatış

Gunaydin, otobüs bekliyorum, donuyorum vs. vs.

Yataktan cikmadim. Elimde telefon bos bos uzaniyorum.

İşyerinde pomodoro ile çalışıyoruz. 5 dakika moladayım.

Fransa, Nice'teyim kardeşimizi ziyarete geldim bugün dolasacaz kahvaltı yaptıktan sonra.

Derin araştırmalarım sonucu çaresiz bir illet olduğunu öğrendim ama allahtan ümit kesilmez. İlaçlar ile sadece tekrar etme süresini uzatabiliyorlar.
Mezoterapi veya başka bir çaresni duymadım. Fayda görürsen tamamen iyileşirsen bizede söyle.

Mart ayı gibi gitmeyi düşünüyorum. Sonucu mutlaka söylerim.

madecassol ya da seba-med de deneyebilirsiniz. eczacıya danışın yine de.

Kafa rahatlığı dışında nihai çözümü olmamakla birlikte kendim kullanıp rahat ettiğim, elocon losyon var. Kortizon içerdiğinden az kullanılmalı.
Onun dışında bir de la roche posay in seboreik dermatit tedavi edici şampuanı ve yüz nemlendiricisi mevcut. Üçünü de öneririm.
Mezoterapiyi hiç duymadım ama pek mantıklı gelmedi. Yine de denemeden kesin fikrim yok. Geçmiş olsun :) Mezoterapi ile geçerse bana da bilgi verin lütfen.

1-o çevirme her türlü olur.
2- çeşmedeki sokak partisi dediğimiz hede tüm Alçataı sokaklarının hınca hınç dolması, adım atacak durumda olamama hatta iğne atsan yere düşmeyecek şekilde herkesin öyle mal gibi ayakta durması, şanslı ve para bol arkadaşların sağda solda masalara gayet geçirgen hesapları göze alarak yerleşmeleri şeklinde oluyor.Zaten şimdiden çoğu rezerve olmuştur.Aşırı kalabalık seviyor veya umursamayacak kadar sarhoş olabiliyorsanız eğlenirsiniz.
Yıldızburnu bence bir derece daha mantıklı bir seçim olur.

Bu bileklikler çok elle yapılabilir gibi duruyor.
Tam nasıl inceleyemedim ama kesin vardır bunların DIY sayfası bir yerlerde.

Edit: Fiyattan dolayı hayallerin biraz yıkılabilir ama sayfasını buldum.
kieljamespatrick.com

Dediğim gibi, yapılır buna çok benzer bir şey, internette DIY infinity knot bracelet diye arayabilirsiniz.

bodrum'da falan bulunur bunlar :)

ilk resimde bulunan bileklikte kullanılan bağ, camadan bağı.

bu link'te nasıl yapıldığı var, hatta burada daha birçok güzel bağ bulabilirsin.

www.animatedknots.com

bunun dışında daha şekılli birşeyler arıyorsan

www.paracordist.com

böyle yerler de var.

ha dersen ki yok ben illa bunu istiyorum nereden bulurum valla bilmiyorum

cevaplar için çok teşekkür, ekşi duyurudaki araştırmacı mekanizma fbı'da bile yok yea.

@afush, fiyatlar yüzünden hayallerimin yıkılması konusuna katılıyorum, bu nedir arkadaş.

nasıl bulursun pek bilmem ama bu bileklikler bağlandığı yerden çok kolay çıkıyor bir çözüm bulman gerekicek

bence ilki daha hoş. ve evet giyilir.

giyilir giyilir.

ben ilkinin rengini pek sevmedim ama tamamen kişisel tercih tabii.
model olarak güzel bence ikisi de.

ilki daha güzel, daha estetik geldi bana. tabi zevk, renk filan bunlar..

çibo'daki daha güzel kanımca.

ikincisinde modeller kafamı karıştırdı ama sonradan anladım ki ilki daha güzel.

erkeğim.

decathlon bu işin piri. tchibo da kimmiş? hem modeli de daha güzel decathlonun. şehirde de giyilir. mesela bugün istanbul'da giyebilirsin.

tchibo daha güzel. hem daha ucuz. bi de mont alana sınırsız kahve varsa al gitsin.

@neyleyim, renk bana da muhteşem gelmedi ama alışırım diye düşündüm.
@eseksıpası, istanbul'da bir iki gün giyilir, bizde daha istikrarlısı var: Ankara kışı!
@all, teşekkürler fikirleriniz için, şimdilik decathlon önde gidiyor. Başka yorum ve önerilere de açığım elbette.

çibodakini sevdim ben de. Daha güzel

ikincisi daha şık görünüyor ama bunun nedeni ilkinin model üzerinde gösterilmemiş olması olabilir. ilki de kötü değil zaten, o da hoş durabilir.

mağazaya gidip ikisini de deneyin bence. 200 300 lira vereceksiniz az değil. bence burada söylenen yorumlar etkilemesin kararınızı.

--
ikisi de şehirde giyilebilir bana göre. decathlon'un soğuğa dayanıklı olduğundan eminim, tchibo'dan emin değilim.

eğer almadıysan mutlaka bakmanı öneririm. daha yeni mont aldım buradan.

(bkz: sportsdirect.com)

gül sokak ile sevgi yolu arasındaki iki dukkan. ayrıca kervan Pasajı.

macrocenterlarda oluyor ama. sadece çeşmede varmış galiba :)

Del mundo ya bir sorun isterseniz. Varsa orda vardır anca

teşekkürler arkadaşlar. Del Mundo'da Çek Budweiser'ı var maalesef. Gül Sokaktaki dükkana ve kervan pasajına bakacağım. Teşekkürler tekrardan.

Alaçatıya gidip o karmaşaya katılabilirsiniz

görünen o ki izmir bitmiş arkadaşlar..

He amk bitti. Bu kentte hiç deli dolu kop kop mekanı olmadı. Ne yapacağını bilmeyen tayfayı katarlayacak organizasyonlar hiç yapılmadı. Ne bitti amk? Başlayan neydi? Gidin İstanbul'da kınanızı yakın. Magazinden özenip boka püsüre bulaştırmayın buraları.

Oha, ne gaza geldim! Moderasyon, üstte kalsın lütfen. :D

Bir çok mekan var, hepsinde yılbaşı programı var işte. Katılın birine. Tabi normalde olan itelere yılbaşı gecesinde had safhada olacaktır. Unutmayın onu da:)

Bizde geçtik o yollardan..

Sabah erken kalk(bu önemli) ve banyonu yap.
Okuldaki gruplar mutlaka vardır, zevkine gore olan birine hatta ikisine katıl.
Vizelere 1 ay önceden çalışmaya başla, çalışmak için kütüphaneyi seç, birlikte çaışabileceğin bir kız arkadaş, yoksa, normal arkadaşlar bul.

olayın özü bu.

Ha birde, bölümün ne bilmiyorum ama bir işe girmeye bak.

okulun spor salonu vardır ve ucuzdur muhtemelen. ilk olarak yarın gidip salona üye ol ve git birazcık koşu bandında vs. takıl. sonra bir program yap kendince. çok da sıkmasın seni. hatta çok hafif bir program yap. -programdan kastım dersleri de içeriyor- bir hafta uygula ve diğer hafta hafiften artır. 2 ay sonra ne kadar yoğunlaştığının farkında bile olmazsın. bir de hobi şart. sinema olsun, müzik olsun bir şeye de zaman ayır.

hayatında seni down yapan (şekilli konuştum) ya işte enerjini alan böyle vasfiye teyze tipli insanlardan uzak dur.
yaşın kaç bilemiyorum fakat 18den fazlaysan kendi paranı kazanmaya çalış. (yani her ay 2 kitap parası bile kazansan çalış)
her şey bir anda düzelmeyecek öyle bir sabah uyanıp bambaşka olmayacaksın önce bunu oturt. küçük küçük başla. hatta çok küçük adımlarla başla.
tiyatroya git
yeni arkadaşlar edin
couchsurfing'ten falan buluşmalara, etkinliklere git.

Bence kesinlikle spora başlamalısınız. Spor salonuna başlamanıza gerek yok, her gün 1 saat bile yürürseniz/koşsanız iyi bir başlangıç olur.
Kardiyo egzersizler yüksek oranda seratonin(mutluluk hormonu) salgılatır. Hem fitleşir, hem sağlık kazanır hem daha mutlu hissedersiniz. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak özgüveniniz yükselir, bu yükselme " hiç bir konuda iyi hissetmiyorum" hissini de düzeltmeye başlar, daha güleryüzü ve olumlu olursunuz. Çevre yapmanız daha müsait olur. Hobi edinin. Tiyatro olur müzik olur.. Yeni ortam ufkunuzu açar, modunuzu düzeltir.
Akademik olarak... Ders çalışın, derslere gidin :) asistanlarla hocalarla öğrencilerle muhabbet kurun. Kesin bir şey var ki kişisel olarak muhabbeti olan öğrencilere asistan ve hocalar daha iyi puanlama yapma, sınav sorularını çıtlatma vs eğilimindedir. Öğrencilerle iyi olmak hem notlar bakımından iyi hem de çevre olur ne güzel işte :)

spor spor spor spor. nerde nasıl yaparsan yap ama spor yap. çok üşeniyorsan oturduğun yerde 1 mekik çek. 1 evet. sonra 1 şınav çek. sonra 2 tane çek. hiç yapmamış olmaktan daha iyi olduğunu göreceksin. just do it.

gelen yolcu salonunun önü sakin oluyor genelde izmir'de, 5 dakka park etmeye de polis bişi demez zaten. bazen arızaları üstlerinde oluyor herkese çek çek diyorlar, öyle bir durum olursa da havaalanının içinde turlarsın. bişi olmaz.

Gelen yolcunun önünde beklendiğinde sorgusuz sualsiz Ceza yazıldığını duydum, zaten girişte de bir levha var, havaalanı içinde park etmek yasaktır kamera ile otomatik tespit edilir yazıyordu. Bence siz girişin uzağında bekleyin telefon eder alacağınız kişi, çıkarsınız

Uzakta park edin. Salonun ilerisi veya gerisi. Yürüyerek alır gelirsiniz arabaya.

yahu 1 muskattan 5 kek çıkar.
rendeliyorsun. hindistan cevizi ile zencefil arası değişik bir aroma veriyor.

yok yev işin şakasıydı, muskat ın kek dışındaki kullanımlarını kastetmiştim.

ben patates püresine bir miktar rendeliyorum, çok güzel oluyor.

Biz çeşit çeşit sebze yemeğine, ezogelin ve tarhana türevi uydurduğumuz çorbalara ve sabah kahvaltıda yemelik salçalı baharatlı karışımımıza bol bol koyuyoruz ve pek seviyoruz.
İyidir muskat, önerilir

balkabağı çorbasıyla gider.

bence gitmeyin. Paraya kıyacağınız yerler kanlı (ortası güzel bir pembelikte, ya da sevene güzel tabii) yapacaktır, hoşunuza gitmez büyük ihtimalle. Etlerle ilgili değil, pişirmeyle ilgili. Çoğu yer (steakhouse) bifteği iyi pişmiş yapmaz, en fazla orta-iyi yaparlar.
Ya da menüde varsa ince dilimlenmiş etler oluyor. Onları deneyebilirsiniz. Onlar iyi pişmiş oluyor genelde. Ya da köfte tabii.

edit: mesela şu adreste www.beevesteak.com dry aged meats menüsünü açın, orada etlerin hangi pişimlerde servis edildiği yazıyor. İnce dilimlenmiş et dediğim de mesela burada lokum olarak geçiyor, o hoşunuza gidecektir. Burada iyi pişmiş olarak geçenlerin bile içinde pembelik olur genelde.

belki sorunuza cevap olmayacak ama ben ansiklopedik bilgi vereceğim.

biftek ve steak (aslında beef steak) aynı şey. biri türkçe biri ingilizce.

biftek, hayvanın bir bölümü, bir parçası değildir. bir et işleme şeklidir. makineden çekilmiş ete kıyma, küp küp doğranmış ete kuşbaşı dendiği gibi dilim dilim hazırlanmış ete de biftek denir. yani düz tabakta gelen ve bıçakla kesip lokma lokma yenilen etlerin hepsi biftektir.

bonfile ise hayvanın bir parçasıdır. sırtın iç tarafından elde edilir ve dananın en güzel, en yumuşak yeridir. new york steak denen bifteği hayvanın neresinden yapıyorlar bilmiyorum, hiç öyle lokantaya gitmedim ama bonfile o kadar sert olmaz.

ayrıca iyi pişmiş, içi pembe kalmamış et seviyorsanız steak house denen lokantalara gitmeyin. iyi pişmiş bile deseniz içi hafif pembe gelecektir. anam babam usulü et lokantasına gidin. steakhouse'larda etler özel olarak dinlendirilip isteğe göre az, orta, iyi pişiriliyor. raconu öyle.

"Ben kömür gibi olmayacak şartıyla iyi pişmiş, kanlı olmasın ama yumuşak olsun istiyorum" demişsiniz. Bunu size nasıl pişsin diye soran garsona iletebilirsiniz.
Bence paraya kıyıp gittiğiniz yere sorun bu soruyu, steak i böyle yapamıyorsanız ne önerirsiniz diye de sorun. İyi bir yerse zaten sizi yönlendirebileceklerdir.
Bir de daha önce gittiğiniz yerde dışı lastik gibi içi kanlı pişmişti dediğiniz kulağa güzel gelmiyor, sanırım düzgün pişirilememiş bu. Gitmeden önce gidilecke yerin yorumlarına foursquare üzerinden bakmakta iyi fikir olabilir.

NY Steak'in içi zaten az pişmiş, dolayısıyla hafif kanlı olur. Bunun usulü böyle yani. Amerikalıların biftek anlayışı ile bizimki çok farklı.

Sipariş etmeden önce 'hacı bunu iyicene pişirin, içini dışını az pişmiş kanlı falan bırakmayın' demen lazım.

upload.wikimedia.org

tendor loin denen kısım: bonfile
short loin denen kısım: new york steak denen nanenin yapıldığı yer.
kırmızı ile boyalı kısım: lokum diye geçendir, fileminyon
rib: antrikot veya pirzola buradan yapılır.
sirloinden de bonfile çıkarılır ama pek tavsiye edilmez. short loine göre yağsız bir bölgedir.

biftek ve antrikot daha sert ve ince etlerdir. bonfile daha top gibi ve dolu dolu bir ettir. etin her şekilde makbulü içi az pişmiş ve kanlı olandır, iyi pişmiş ya da çok pişmiş dediğiniz ette su kalmaz ve odun gibi olur. bu damak gelişimiyle alakalı birşey, bu yolda ilerlediğiniz sürece varacağınız kaçınılmaz nokta bu olacak, bence hazır yol yakınken şimdiden güzel olanın tadını çıkarmaya bakın. eğer olmuyorsa da hiç bu tip et yemeyin boşuna sindiriminize yüklenirsiniz. çünkü et en uzun sindirilen gıdadır yanında şarap içilmesinin asıl amacı da sindirim sebeplidir.

ha yine de kanlı olmasın yumuşak olsun derseniz tavsiyem: orta pişmiş bonfile. bonfile en pahalı ettir, onu da baştan belirteyim de...

ya hazır biftek konusu açılmışken ben de bir şey sorayım, bu www.beevesteak.com iyiymiş de, bu kadar orantısız pahalı olmayan bir yer var mı anadolu yakasında kadıköy civarlarında. 90 lira verirsem tuvalete çelenkle gitmekten korkuyorum.

Afiyet diye bi yer var basaksehirde.

Tavsiye ederim.

Steakhouselarda etler kalın dilimlendiği için NY steak gibi etleri iyi pişmiş isterseniz yiyeceğiniz şey kayış gibi olacaktır adamlar içini pişirene kadar dışını mundar ederler. az pişmiş ete alışın orta pişmişten başlayıp orta-az'a kadar inin etin keyfi orada. veya et mühürlendikten sonra fırına verilip orada pişirilebilinir o da kurtarır ama ızgarada çok zor yumuşak iyi pişmiş. ete hakaret zaten

Benim de sacim asirii dokuluyordu, sampuanima biraz cam terebentin yagi koydum baya iyi geldi

(bkz: nelly)

bu serumu kullandım düzenli olarak harbi çok iyi gelmişti. ama sonra bulamadım bir daha. bioxin falan bir işe yaramamıştı.

Saç dökülmesini kesmek içib biotin hapı almak iyi fikirdir

biotin kullanmadım ama cidden içerden beslemek daha iyi.
abim minoxdil gibi birşey kullanıyordu . pek bir farklılık gözlemlemedim.
ben kafamı papaz gibi yapan kuförden sonra l'oreal argigine saç derisi ürünü alcam ondan ümitliyim.

Var. Noterden yapılıyor ama yazıyorsun nerelerde hangi bankalarda, hangi devlet dairelerinde vs vs vs izin verdiğini.

why not?

avukatlik yapma haricinde, her seyi yapabilir.

tabi ki var. vekaletnameyi bulundugunuz yerdeki konsolosluktan da verebilirsiniz. yalniz bankalar vekaletnameleri 1 senelik kabul ediyorlar. o yuzden konsolosluk dedim, her yil yenileme manasinda. diger olaylar icin suresiz, ancak tapu biraz karisik, hem suresiz kabul edilmesi hem de tapu dairelerinin 10 yil gecmis vekaletnameleri kabul etmeme hakki falan gibi degisik yargitay kararlari var. cumleyi kuramadim tam hukukcular aciklar belki birazdan.

Vermek istediğiniz yetkilerin tümünü açıkça tereddüte yer bırakmayacak şekilde sıralayın vekaletnamede. Ayrıca bir de hukuki takipleriniz için gerekiyorsa avukatla anlaşabilme yetkisi verin tamamdır.

Böyle bir genel vekaletname çıkarılabilir ama siz yine de herşeyi yaptırabilir diye düşünmeyin çünkü bazı özel kurumlar bu konuda çok kıldır. Bir tanıdığım eşine böyle bir vekaletname vermişti, kadın da bu vekaletle gidip bir banka hesabını kapatmak istedi, bin dereden su getirdiler, vekalette banka ismi yazılmamış vs. diyerek hesabı kapatmadılar. Aynı şekilde Turkcell de hat kapatmak için kendi adının yazdığı bir vekaletnameyi benden talep etmişti oysa ki bana verilen vekalet gayet kapsamlıydı, adamın ayağındaki donu bile alabilecekken Turkcell kendini fasulye gibi nimetten sanıp ayrı vekalet istemişti.

genel vekaletname diye birşey yok. olabilecek tüm ihtimalleri geniş kapsamlı
örn: türkiye sınırları içindeki tüm gsm operatorlerinden hat açma kapama devir vsvs hepsini yazın.

üsttekilerin de dediği gibi her ihtimale karşı tereddüte mahal vermeyecek şekilde olsun.

türkiyede noterlerde şablonlar var ama yurtdışında konsoloslukta nasıl olur bilemiyorum. büyük ihtimalle siz yazacaksınız onlar onaylayacak. bu yüzden internet üzerinden araştırın örnek vekaletnameleri.

bir de vekaletnamede yazanları kapsamak kaydıyla anneniz de başkasına vekaleti devredebiliyor. yani avukata vereceğiniz yetkileri annenize verin. o buradan avukata vekaleten vekalet versin.

sahne kıyafeti gibi geldi bana ama kadınların fikrini almak lazım tabii. bir de genç adamda o kadar abartı durmaz belki.

zara'da çalışan bir arkadaşım Yılbaşından sonraki perşembe hep indirim oluyor bizim burada diyordu. bir araştırın, bekleyin bence.

arkadaşımda vardı aynısı, kadın kendileri. söyleyeceklerim bu kadar :)

Zaranın indirimlerini çok bekleyen oluyor.
İzmir Alsancak Zara'da kapının önünde saat 9'da açılmasını bekleyen, kapalı kapının önünde toplaşanlar anımsıyorum. Yılbaşına bile kalmayabilir, erkek arkadaşım yine Zara'da bu tarz bir şey beğendiğinde pahalı bulup kaçırmıştık, adamın gözünde değere binince de ben Bursa'da bir Zara'dan bulup ayırttırıp bir tanıdığımı yollayıp aldırmıştım falan bir ton gereksiz iş. Ha bu arada ne yazık ki başka Zara'ların stoklarını göremiyorlar ve sen başka mağazada bulsan ve söylesen bile istediğin mağazaya onu çekemiyorlar.
Bayıldıysan, üzerine süper olduysa al, yarın gitsen bitmiş olsa en fazla 1 gün aklında kalacaksa salla bence.

ya denedim hani 1.81 boyum 77 kilom falan ölçülerim largei baya iyi oturdu üstüme hani baya sevdim mont hastasıyımdır genelde tişörte pantolona falan çok az para veririm mecburiyetten ama mont palto sıralarım dolaba, bursada öğrenciyim burdaki magazalarda kalma ihtimali varmıdır sizce beklemeyimmi yada

fazla düğme bulundurması sebebiyle biraz feminen olmuş.

nıye cocuksu olsun ki.2 ayrı kart alın oyle alısverıs yapın.en guzelı o. kime ne.
he ben pek ıcmıyorum ordan. ne zaman içsem mıdem kötüleşiyor.

2 kart alip ayri ayri fis kestirin ?

Sallayın bucksı, Nero var, o 10 içeceğe veriyor. Ayrıca çok daha güzel içecekleri de var.
Hatta kasiyerlerle muhabbet kurunca fazla fazla işaretliyorlar :)

Biz çoğunlukla tek kartı iki kişi kullanıyoruz. Ayrı ayrı çekmelerini rica ediyoruz. Yapmazlarsa (ki yasak olduğunu söyleyenler var) sıraya ayrı ayrı girip tek kartı kullanıyoruz.

Afush +1

Atka arkaya siraya girip aybi karti vermek en mantiklisi bence :)
Ayrica Tchibo'da da 3 damgaya 1 kahve ucretsiz.

kaka starbucks!
hala gidiyorsunuz ya vay emenike

ayrıca cafe nero onu 9 defada yapıyor. yani, 9 tane herhangi bir şey içince 1 tane bedava veriyorlar.

zaten enparayla belirli çeşitlerde 1 alana 1 bedava neroda.

Merhaba, lidyana dan bir kaç kere alışverişim oldu.
Hiç bir sıkıntım olmadı, gayet memnunum, hep bir çok ambalajın içinde hatta bazen zarar gelmesin diye aşırı derece sarılı şekilde teslim aldım. 5 günü geçirmediler.
Yalnız hiç geri iade etmedim o yüzden bu konuda kendilerine sorsanız daha iyi olur kanaatindeyim.

Nana'yı oldukça sevmiştim. Tarzı farklı ama denenebilir.

nefes egzersizi yapabilirsin en basitinden. Gözlerini kapat, bir çiçeği koklar gibi burnundan derin derin nefes al, sonra da kaşıktaki çorbayı üfler gibi yavaşça nefes ver, (az 4 er saniye sürsün) nefes alış ve verişlerin e Bunu 20 kez tekrarla acele etmeden.

Kundalini yoganın meditasyonları var. Satanama en ünlüsüdür, Amerikalı bir doktor da beyin için çok iyi olduğunu spect taramasıyla tespit edebilmiş.
Her gün yatmadan önce 11dk yapılıyor, google/Youtube da ara bulursun.

meditasyondan ne bekledigine bagli. elbette yaparsın. odanın sekli semali onemli degil.

kıvırcık sarı saç, mavi göz, dolgun dudak. scarlett johansson mı yoksa?

Hayır, o kadar ünlü değil. Onun yanakları da poğaça değil, daha tombul yanaklı ve elma gibi yuvarlak suratlı benim dediğim. Renee Zellweger de değil ama yanaklar biraz onunkine benziyor.
Portia de Rossi ile Drea de Matteo'ya daha yakın bir tip.
galeri7.uludagsozluk.com
images2.fanpop.com
ama yanak daha kocaman, göz küçük ve mavi, dudak daha dolgun. belki de normalde saçı sarı da olmayabilir ama benim gördüğüm öyle idi.

Anna Faris diye bir abla vardı aptal sarışın rolünde oynayan. Film de the house bunny idi.O mu acaba?

maalesef o da değil :(
ama teşekkürler

Galiba buldum. Anne Dudek'in Friends'deki halini görmüşüm. Galiba diyorum, çünkü rüyamda gördüğüm kişi daha dolgun yanaklı ve dudaklı idi. Bu bir yaklaşık sonuç olabilir.
images2.wikia.nocookie.net

IP adresinden bakabiliyorlar bildigim kadariyla...

sözlük çat diye veriyor ip'leri, oradan da adresin bulunuyor. Uluslararası siteler vermiyor sanırım şimdilik, yani aşırı ciddi cinayet falan yoksa vermiyorlar sanırım.

sadece ip ile ispat olmaz, o esnada bizzat sizin işlem yaptığınızı da ispatlaması lazım.

Twitter vermez, diğerleri veriyor.
VPN kullan kafa rahat olsun.

Başka tarayıcıda deneyin.

kimsenin umurunda olmayacak. dert etme. tam olarak o kadar uzattım, kimsenin umurunda olmadı. ben de dahil.

ek: yarım dönemden kastının yarım sene, yani bir dönem olduğunu düşünerek cevap verdim tabii soruya. yoksa yarım dönem istesen de uzatamazsın zaten.

Not ortalaman vs de kimsenin pek umurumda olmayacak. Yaptigin ise degil de okuluna vs takilan sirketle calisma zaten.

ben de çok endişeleniyordum ancak bunun pek önemi olmuyormuş ileride.

şirketler için: okuduğun süre içerisinde katıldığın sektörel etkinlikler, sertifikaların, karakter yapın vs. kısacası kendini ne kadar geliştirebildiğin önemli.
akademik kariyer için: not ortalaman.

kısacası bak, okulun süresi hiçbir yerde geçerli değil. ha sen dört yıllık bölümü yedi yılda bitirirsen de işveren haliyle düşünür "ulan bu adam gerizekalı mı da üç yıl uzatmış okulunu?" diye.

abartmadan uzatınız.

Şirketine göre sanırım. Çünkü ben işe alınırken neden o üniversiteyi, neden o bölümü seçtiğimi dahi sordular. Not ortalamasına da ayrıca önem veriyorlardı ki şirkette herkesin mezuniyet ortalaması yüksekti zaten.

boy boy sıra sıra kazıklar.

burda yazarsam ayıp olur.

edit: neyse ikincisi wasabi benim de. ilk defa suşi restoranına gittiğimde löp diye yemiştim o yeşil şeyi.

www.kirmizidoner.com.tr
şunu bitirdim ama hiç döner tadı alamadım, dil pert oldu.

wasabi!!!

avakado sos zannedip oldukça büyük parçayı yemek gafletinde bulunmuştum.

şimdi kararında tüketiyorum.

hiç unutmam, bir paket çarliston biberi almıştım bi keresinde. alırken de sordum adama, "çok acı değildir dimi" diye. yok dedi. bir tencere makarnaya bir tanesini doğradım sadece. makarnadan bir kaşık aldım. sonraki 15 dakikayı dilim musluğun altında geçirdim. bu da böyle bir anımdır.

www.kuzinedekizaranekmek.com

hollandalıların şeker diye tanıttıkları dünyanın en rezil şeyi drop (yazımı bu mudur emin değilim)

kazık.
uzun zaman unutmycam hem de.

momofuku chilled spicy noodles (midemi delecegim diye korktum, dilimi/dudaklarimi uyusturdu bitiremedim zaten)

www.hotsauce.com

Yukaridaki sosu ilk denedigimde biraz fazla (bir cay kasigi) kadar atmistim. Oyle dans ettirecek kadar yakmadi ama epey bir bes on dakika rahatsiz ettiydi. Artik kurdanla yiyorum. Isin tuhafi bu zimbirti scoville olceginde oyle cok ustlerde falan da degil yani. Artik ghost chiliyi falan tahmin etmek istemiyorum.

Tamam da neden çakal coyote gülüşü var sorunun sonunda..
Şuan ki hükümet sağolmasın, tadı kaçtı acılaştı. Ben böyle bir şey görmedim.

bugün süs biberi yedim o yüzden çünkü :) (bak bida) istemsiz bir şey o

Misafir olduğum bir evde hayatımda ilk defa süs biberi görmüştüm.
Çocuk halimle parlak kırmızı rengi ve minik haline aldandım bir tanesini ağzıma atıp çiğnedim. Yapmaz olaydım. Bir de çaktırmayayım diye gayet dümdüz bir suratla yutup mutfaktan dışarı çıkmıştım.
İçim öldü resmen.

dior-higher energy

terre d'hermes

azzaro chrome

Givenchy- Ultra marine

paco rabanne invictus

Aqua di gio. <3

aloe vera bitkisini kes yapraklarının özünü yüzüne sür. dünyada bundan daha iyi gelen hiçbirşey yok cilde. ben sana diyim.

geçmekte olan sivilce izleri için bi maske önereyim :

3 aspirini bir damla suyla eritin, 1 tatlı kaşığı balla karıştırıp yüzünüzde bekletin.. 15 dakika sonra ılık suyla masaj yaparak yıkayın.. ben haftada 1, arada ara vererek 15 günde bir yapıyorum..

bunu yaptıktan sonra güneş olsun olmasın, koruma faktörlü krem kullanın..



gözenekler için de pek çok krem,serum kullandım ama pek sonuç verenini görmedim.. ama türk kahvesi ve zeytinyağı karışımı kan dolaşımını arttıracaktır.. bunu da haftada 1 yapabilirsiniz..

Doğal bir yöntem olmasa da, her sabah ve akşam Clinique'in pore serum'u.
Uzun vadede daha gözeneksiz bir görüntüye kavuşuyorsunuz. Ayrıca tabi ki cilt temizliğine dikkat etme, sigara alkolü kullanmama.
Aloe Vera da mükemmel olur. Bunun yanı sıra contractubex diye bir şeffaf renk merhem var,eczaneden alınabilir, yara izinin üzerine azıcık sürüyorsun. İyileşmeyi hızlandırıyor. İçinde soğan özü var, allantoin var.
İkisini de kullanıyorum, öneririm.

Barcelino Yağı = 10 TL

Biotin hapı.
Her gün kullanıyorsun, saçlar ve tırnaklar hızla çıkıyor :)

Mükemmel olmuş. Lana Del Rey halt etsin.

güzel olmuş.

www.youtube.com lana del rey'in canlı performasını 1000e katlar

@mosquera katılmamak elde değil.

güzel ya, dün dinledim beğenmiştim.. bu kızın sesi güzel zaten millet hareketlerine uyuz oluyor.

@xenophobe bence de, wrecking ball u da beğeniyorum ben ama kimseye diyemiyordum :D

sevmedım lana daha guzel söylüyo

Parcayi berbat etmis bence lana cok daha iyi.

Normalde bir çok şarkının kendisinden kat kat güzel coverı çıkar ama bu cover onlardan biri değil.

Bence gitaristler, back vocal ve piyanist işi güzelleştirmiş.

Ya da Lana'yı sevdik, toz konduramıyoruz. Bilemedim.

E al işte bunu?

bedenim l

Camper'in yeni serisi çıkmış. Daha kibar ve şık.
Para derdi yoksa onlara bir bak derim.

New balance

yeni gelen lumberjacklere bi bak istersen

camel ve camper a bak. her mağazada her model olmuyor, kafana göre bir şey çıkar camper'dan.

clarks

melisa çayı içebilirsiniz. diğer herşey için doktora gitmeniz gerekiyor. eczaneye değil.

ilaç değil de, relax çaylar. papatya vs.
bir de lavanta esansını küçük su dolu kaba koyarsanız 5-6 damla sakinleştirir.

gerginlik ve stress.sporu yürüyüşü,seksi dene ilaç son çare

İlaç değil ama stresli sınav (ve mühendislik son sene) zamanlarımda doktor tavsiyesiyle(akraba doktor) aldığım olan St. John's Wort. Günde 3-4 tane kadar alabilirsin, bu da Solgar, GNC gibi vitamin ve besin destekleri satan yerlede satılıyor.. Dışarıda her gün yürüyüş yapmaya çalış,tercihen temiz havada ve park vb. yerlerde. Uyumadan önce relax çay iç, onlar da süpermarketlerde var.
Gayet iyi olur.

Sarı kantoron alırken başka ilaç almamasınız. Etkileşime giriyor. Bir de passifloraya bakabilirsiniz.

Nivea gibi geldi bana ama kaynak kçım.

ikisi de iyi bence ama pepsico daha iyi sanki.

algi olarak hangisi iyi dersen NIVEA

diger sorun icin pepsico

Cream british short hair diye arat bir de.

kan bağışı yapabilecek durumdaydasınız ilik bankasına müracaat ederek bir tüp kan veriyorsunuz. kanınız bir hasta ile uyumlu gözüktüğü zaman sizi daha ileri tetkikler için hastahaneye çağırıyorlar ki 1 günlük bir iş bu. ilik verme kısmı da oldukça zahmetsiz, kan vermekten çok fazla bir farkı yok. ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz
(git:www.istanbul.edu.tr )

10-15 dkdan fazla sürmüyor müracaat etmek ve kan vermek. Ben yaptım, öneririm. Önce kan veriyorsunuz, eşleşme olana kadar başka bir aksiyon yok. Kimse size ulaşmıyor. Gerekli uyum sağlanırsa size ulaşılıyor ve tekrar soruluyor. Vazgeçebilirsiniz ama tabi psikolojik karşılığı sizde ne olur bilemem.
Küçük bir ihtimal ama ola ki bir gün benim kanım biriyle eşleşirse gerçekten mutlu olarak iliğimi bağışlayacağıma eminim.

sorunuza kaynak yapmış olacağım kusura bakmayın.
x için ilik kampanyası düzenleniyor mesela, ve bazen bu kampanyalar büyük boyutlara ulaşabiliyor. alınan bu veriler diğer ihtiyaç duyan hastalar için de değerlendiriliyor mu? x için bağışta bulunmak istemiştim ben, ona uymuyorsa y için ulaşılmasını istemiyorum gibi bir seçenek mi var?

donör olmak çok kolay. ist.da çapada var. 10 dakika bile sürmüyor.
bir tüp kan alıyorlar.form dolduruyorsun. bilgilerin tamamen gizli kalıyor. eğer günün birinde ihtiyacı olan biriyle eşleşirse arayıp tekrar soruyorlar.
iğneyle leğen kemiğinden alıyorlar. (kan alır gibi)
sana bir etkisi yok. neden? çünkü normal insan ilik üretebilir. kanserliler üretemez.

ayrıca şahsen, hemen arasalar diyorum. birilerinin hayatını -hem de bu kadar kolay şekilde- kurtarma fırsatım olduğu için çok mutlu ve heyecanlıyım.

@ete summer Genel bir veritabanına kaydedilmiş oluyorsunuz. Herkes için gidip teker teker örnek kan vermenize gerek yok. Dünyanın başka bir ucundaki adam bile çıkabilir iliğinize ihtiyacı olabilecek kişi.

hsyatınızda ömrünüzün geri kalanını birlikte geçirmek istediğiniz bir insan yoksa evlilik fikri saçma. evlenmiş olmak için evlenmek. bundan şu kadar sene sonra evlenmiş çocuklu görüyorum kendimi vs demek..
ama eğer o insanla karşılaşırsanız evlilik ufak bir teferruat olarak kalıcaktır.

kadın, bekar, aday adayı bile yok.

erkek. bekar.

açıkçası evliliği oldukça gereksiz buluyorum. bence evlilik öncesinde de tıpkı evlilikten sonra olduğu gibi taraflar birbirlerine saygı çerçevesinde yaklaşabilmeli ve güven duygusunu hissettirmeli. eğer evlenirsem bunun nedeni çok büyük ihtimalle ileride çocuğum saçmasalak formaliteler yüzünden gayrimeşru olarak görülmesin devlet nazarında diye olurdu, onun dışında bence atılan bir imza getirecese o ilişkiye bir ciddiyet, zaten ortada problem var demektir bence.

bu dediklerim tabii güzel ülkemde sıkmıyor pek, bu kafayla düşünen bir kadın bulmak oldukça zor (e tabii onlar da haklılar, etraftaki erkeklere baktıkça böyle nasıl güvensinler karşı tarafa?).

evlilik = buyuk sorumluluk gerekli ama zamani gelince gerekli..hani evlenmek icin evlenilmemeli diye dusunuyorum...

erkek bekar..en az bir 10 yil daha bekar hedef 2023 :)

Hafta içi en büyük aktivitesi yemek yerken dizi-film izlemek olmayan bir adam bulursam düşünürüm. Bana sırf evlendiğim için köşeye sıkışmışım gibi hissettirmeyecek, gereksiz pek çok sorumluluk yüklemeyecek ve boğmayacak biriyle olabilir. Bunun dışında büyük konuşmamak gerekiyor ama istemem naçizane olarak.

Uyuşuk, domestik ve kadına aşırı yüklenen bir erkekle olsun istemem. Aksini bulursam fazla uzatmadan evlenirim. Yıllarca ilişki yaşanmasını doğru bulmuyorum.

evlilik, inanç meselesini dışarıda bırakırsak tuhaf, hatta komik. evlilik olmadan cinsellik olmayacağına inananlar dışındakiler neden evlenirler, yaş 35'i geçti, anlayamadım, anlayamayacağım. (zenginlerin, miras vs. muhabbeti için evlenmesi ayrı tabii, ona bir şey diyemem)

Evlilik bence gerekli bir kurum, kiminle evli olduğuna bağlı diyorum. Kaçınılacak bir durum değil.

Mutluyum, nasıl anladığımın "şu oldu da anladım" diye bir cevabı yok ben her şeyini her hareketini sevdim, eşimle beraberken mutlu hissediyorum kendimi,
Erkek yaşım 30 eşim 28 yaşında 2,5 yıllık evliyiz.

Önceleri gayet gereksiz bulurdum ama hayatini gecirebilecegin birini bulduktan sonra o kadar sacma bir durum da değil zira işin içine diplomatik şeyler giriyor. Evet sevdiğim adamla birlikte de yasayabilirim ama günün birinde hastaneye yatsa, acil bir durum olsa yasalar önünde hicbir bagimiz yok; o durumda elim kolum bagli oturmak en son isteyecegimsey olur.

Bu yuzden cok seviyorsam, yaninda olmak istiyorsam bir imza da atarim gozuyle bakiyorum artik.

evlenene kadar evliliğin gercekten beraber yaşamaktan farklı olduğunu bilmiyordum. zaman içerisinde anladım, tecrübe ettim ki, sadece mutlu bir evlilik değil, aynı zamanda mutlu bir boşanma da yaşayabileceğin insanı bulmak gerek, aile ilişkileri minimumda ( bağımlılığı olmayan) biri olması gerek. Duygusal ve cinsel açıdan çekilen açlık, "nasılsa seviyorum" la idare edilebilir birşey değil. Yemek zevkin tamamen uyumsuzsa olmuyor, cunku bir ömür birlikte geçecek, ben 33 eşim 38 yaşındayız, en buyuk problemleri hep onun herseye burnunu sokan ailesi yüzünden yasadık ( bir de avrupalı sözüm ona) ama bir an geldi, ayrıldık, o kadar guzel ayrıldık, o kadar guzel arkadas kaldık ki, şimdi bebek bekliyoruz.
evlilik, hiçbir duygundan ve halinden utanmayacağın insanla güzel. evlilik asla acaba ? diye sordurmayan insanla güzel.
bir an gelip, "ben onu seviyoruuuum" dediğin ile değil,
"ulan.! herşeyimi kabul ediyor" dediğinle güzel.

çevremde evlenip de gerçekten mutlu olan çift o kadar az ki bu beni evlilik fikrinden gittikçe soğutuyor.

mutlu gibi görünen ama esasında çok mutsuz olanlar var bir de. bence elzem değil. hele çocuk sahibi olmak gibi bir özlem yoksa ortada hiç gereği yok.

merhaba. bu konu 2-3 senedir benim de kafamı epey kurcalıyor. yaşım 24, erkeğim.

ben açıkçası evliliğin toplumun geneli için gerekli/gereksiz şeklinde genelleştirilebileceğini düşünmüyorum. kimi bireyler için gerekli, kimileri için gereksiz olabilir. neticede, bir kişi ile -boşanma olmadığını varsayarsak- hayatın geri kalanını bir kişiyle önemli ölçüde paylaşmak, kimilerine cazip gelebildiği gibi kimilerine itici/korkutucu gelebilir.

genel olarak evliliğin çok basit bir kavrama indirgendiğini görüyorum. 'belli bir yaşa geldiysen evlenmek durumundasın' gibi genel bir algı var. hayatın geri kalanını veya birkaç senesini birlikte geçirilecek kişi ile paylaşırken, hele hele ortada bu kritere uygun bir sevgili yokken 'evlenmek' amaçlı birilerini bulmaya çalışmak çabasını çok tehlikeli buluyorum. uzunca bir süre aynı yatağı paylaşacağım kişiyle 'gelişigüzel, herhangi birini ararken denk gelmek' fikri hoşuma gitmiyor.

bu açıdan, evlenmeyi aslında şanslı bir popülasyonun elde ettiği bir ayrıcalık olarak görüyorum diyebilirim. aşkın, duyulan heyecanların bir ömrü olduğunu ve bu heyecanların, kalp atışlarının zamanla geçeceğini biliyorum. ancak bunlar geçtiğinde dahi, kendisiyle birlikte zaman geçirmekten çok hoşlanacağım bir hayat arkadaşı ile birlikte yaşamak fikri bana açıkçası oldukça sevimli görünüyor. ama bu, 'ne olursa olsun evlenmek zorundayım.' gibi bir düşünceyi elbette beraberinde getirmiyor. genel olarak; benimle tamamen kafa dengi bir kişi ile rastlaşmak, onunla birliktelik kurmak ve sonra evlenmeyi isterim. ancak, böyle bir durumun yaşanmaması gibi bir ihtimalin de olduğunu kanıksadım. bu anlamda, 28-30 yaşına gelmiş, sevgilisi olmayan birisi olursam, 'evlenmek' amaçlı olarak birisini arayacağımı düşünmüyorum.

içgüdülerimin etkisinden midir bilinmez, çocuğun da yer aldığı ve tarafların birbirlerinin hayatlarını zorlaştırmayıp, aksine güzelleştirdiği keyifli bir evliliğim olmasını isterim. bugün benim için nasıl ki aile bireylerimin önemi benim için çok yüksek bir seviyedeyse, benzer şekilde, kendisinin önemi benim için çok yüksek seviyede olacak bir kimse ile uzun vadeli bir birliktelik ve aile kurmak benim için keyifli olur diye düşünüyorum.

evlilikle ilgili kaygıların önemli ölçüde, insanların birbirlerini kısıtlama hastalığından kaynaklandığını düşünüyorum. neticede bireyler sırf evliler diye, birbirleri üzerinde kısıtlama yapma haklarına sahip değiller.

insan doğasının tek eşli mi çok eşli mi olduğu sorusu zaman zaman kafa kurcalatabiliyor. muhtemelen doğamız tek eşli değil. ancak, kafa dengi bir kimse ile oluşturulacak birlikteliğin/evliliğin keyfinin, sık sık başka kimselerle birliktelik kurmanın getireceği hazdan baskın olacağını düşünüyorum.

bazen; her ikisi de 55-60 yaşına gelmiş turistleri el ele gezerken görüyorum ve içten içe, kendilerinin sahip olduğu gibi bir birlikteliğe sahip olmak isterdim, diye geçirmeden edemiyorum.

kafamı kurcalayan bir konu olmasından dolayı, görebileceğiniz gibi uzun bir cevap oldu. ben yazarken keyif aldım, dilerim siz de okurken (okursanız) keyif alırsınız.

@The Pleasure of Pain "bir an gelip, "ben onu seviyoruuuum" dediğin ile değil,
"ulan.! herşeyimi kabul ediyor" dediğinle güzel." Bu ksıım üzerinde düşünmeye değer gerçekten. Teşekkürler. Yalnız, o kadar güzel ayrıldık ki şimdi bebek bekliyoruz kısmını anlayamadım :) Ayrıldıktan sonra mı bebek yapmaya karar verdiniz?

@afush o kadar türbülansı birbirimizden nefret etmeden atlatıp, arkadas olarak yine harika vakit geçirmeye başlayınca birlikte bebek sahibi olmak istediğimiz kişinin birbirimiz olduguna karar verdik. Dışarıdan , kaosun dışından bakınca dogru adam / dogru kadın senmişsin ayılması yani.

@The Pleasure of Pain İlginç bir yaklaşım ama demek ki işe yarıyor. Umarım mutluluğunuz hep devam eder. :) Allah analı babalı büyütsün diyorum.

teşekkürler darısı başınıza ;)

Son sınıfta evlendik. Harika bir yasam tarzı. Hayat kurmak ve merdivenin basamaklarini gore gore çıkmak cok zevkli. Oglumu öpmek cok guzel. Gülüşünü izlemek cok guzel. Benim notum sudur: evlenip de cesareti kalmayan basireti kesilen inanci zayiflayan bir maasa bakan kisiler mutsuz olurlar. Evlilik beni kamciladi ve bekarken hayal edemedigim basarilara götürüyor. Bunu esim ve oglumla yapmak da cok ayri bir haz veriyor.

bana göre gerekli ya da gereksiz olarak değerlendirmek doğru olmaz. sevdiğiniz ve gerçekten aşık olduğunuz doğru kişiyi bulma lütfuna erişti iseniz eğer, o zaman evlenirsiniz (gereklidir şıkkı burası için geçerlidir). şayet böyle birşey yok ise, tam tersi bir durum var ise, o zaman da böyle birşeyin düşünülmesi mantıksız, saçmadır. (burda da gereksiz geçerlidir.)hepimiz ilk sıradaki şanslı kişiler olmak isteriz tabi. olmadığımız zaman da bu evlilik konusu hep böyle kafamızı kurcalar durur. ben de bu kişilere dahil.

erkek, bekar, 26

bundan bir yıl önce bu soruyu sormuş olsanız "gerek yok" şeklinde ahkam kesebilirdim önce onu belirteyim.

evlilik, gerekli olduğu için yapılmamalı bana kalırsa. benim kırılma noktam "doğru insan" ı bulmamla başladı. birlikte güzel vakit geçirmekten (çok önemli ancak bence ancak 3. hatta 4. sırada filan gelir) daha fazla, güven duygusuyla beraber bir karar aşamasına geldik herhalde.

o kişiyle evlenmek istediğimi anladığım bir çok nokta oldu. birkaç anektod aktarmam gerekli bunu anlatabilmek için. mesela, onun evinde ilk kaldığım gecenin sabahı, sabah 7 de işe gitmeden önce kahvaltımı hazırlamış, tostuma kadar yapıp tost makinesinin yanına koymuş, bana sadece makinenin içine koyması kalmış... mesela, ben sedef hastasıyım, kafamda vücudumda bir sürü yaralarım var, ilaç sürmeyi aksattığım zaman eline kremi alıp "ihmaall ediyorsun! aç sırtını şu ilacını süreyim" demesi, en çok lezyon olan zamanlarımda bile dokunmaktan hiç çekinmemesi... ilacı sürekli kullanmamın zararlı olduğunu öğrendiği zaman "kullanma hayatım sen her halinle güzelsin, sürme boşuna o kremleri" demesi... mesela babamla tanışırken sakin görünüp şakaklarından damla damla ter süzülmesi, yemekte bıldırcın olması, babamın "ye kemiğiyle bişey olmaz?!" argümanına gık demeden uyup çatır çatır kemikli bıldırcın yemesi...

inanın ki o karşıma çıkmadan önce "ne evliliği yaa adam kahrı mı çekicem" düşüncesindeydim, şimdi ise onun olmadığı hayatı düşünemiyorum. Biliyorum ki birkaç yıl içinde aşk bitecek. Ama önemli değil, biz hem sevgiliyiz hem de çok iyi dostuz. Biliyorum ki bu adam bana bir şey olmasın diye üzerime titreyecek. Biliyorum ki ben onun için ömrüm boyunca çok şey feda ederim ki şimdiden ediyorum da. Biliyorum ki onun da benden yana hiç şüphesi yok. Biliyorum ki bana ne kadar sinirlense de beni dövmez. Biliyorum ki hasta olsam, yatalak olsam, karnım burnumda hamile, sonrasında obez olsam benim yine de yanımda olacak.

işte böyle bir güvenle evlenmeye karar verdik biz de. Allah utandırmasın.

26 yaş, kadın, nişanlı.

erkek. bence olması gereken bu saydıkların. sandalye geri çekme dışında hepsini yaparım

Kadınım, kibar bir davranış olduğunu düşünüyorum fakat bana yapılmasından hoşlanmam.. Sevmiyorum böyle kibar erkek, bu yüzden belki..

Not: Adamın kim olduğuyla da alakalı olarak dönem dönem "yapay" gelebiliyor.. Bazısına kibarlık hiç yakışmıyor hakikatten, önceden planladığı o kadar belli oluyor ki..

bana da hiç samimi gelmiyor, yapay geliyo. erkek.

aşağıayıcı görmüyorum, ama yapabileceğim birşey için başkasına ihtiyaç yok diye düşünüyorum.

lakin zamanla anladım ki erkeğin böyle davranması her zaman kadının yapamıyacağından ihtiyacı olduğundan değil, kadının erkeğe bunları yapmak için müsade etmesiyle alakalı..erkek kendini işe yarar hissetmek istiyor, kadından da bunun için imkan bekliyor..

eğer içten gelen davranışlarsa sorun yok ama belli kalıplardan dolayı bu böyle olması gerekiyor diye bir durum varsa itici.

kadın

erkeğim. ben de saçma buluyorum açıkçası. kapı açmak, sandalye çekmek niye "centilmenlik" oluyor anlamıyorum. kadın bu, bebek değil ki. yani arkamdadır kapıyı açar buyur ederim, "kadınlar kapıyı kendisi açsın!!!" demiyorum ama bu tarz saçmasapan işlere girişmeyi de anlamsız buluyorum işin açığı.

ama taksi-otobüse binmesi için durağa yürümek iyidir, hele ki türkiye gibi ipsizin sapsızın bol olduğu bir yerde. kadına kapıyı "nezaketen" açmak "sen gerizekalısın açamazsın" demekmiş gibi geliyor bana ama durağa kadar eşlik etmek öyle değil. onu yabarım.

bir kadın olarak bunları gereksiz buluyorum. ama ne yazık ki toplumsal yaşamda oldukça yerleşmiş davranışlar olduğu için değiştirmek pek mümkün değil. bazı durumlarda sinir bozucu bile olabiliyor benim için. mesela trekking yaparken yüksekçe bir yere çıkacağız, adam çıkıyor hoop bana elini uzatıyor. ya kardeşim benim senden neyim eksik ki? tabii ben o eli kibarca geri çeviriyorum. ama bazen de göz yummak gerekebiliyor. örneğin lüks bir restorana gidildiğinde saydıklarını geri çevirmek biraz saçma olur. ama dediğim gibi bence çoğu zaman gereksiz.

lokantaya girerken erkek onden girer kapiyi ardina kadar acar ama lokantaya once erkek girer.

sandalyeyi hafifce tutup kadini buyur etmek asagilamak degil, yontulmusluk gostergesidir. ama baglam ve aradaki iliski cok onemli. bayaa resmi bi hareket cunku.

taksiye once erkek biner ki, kadin soforun arkasina dogru ilerleme zahmetine katlanmasin. kendimden baska bunu yapana da rastlamadim. ama bacak dikiz mevzuuna karsi tedbirse o baska.

kadina duraga kadar eslik etmek de yontulmusluk gostergesi.

soz konusu kadinin hardcore feminist ogreti ile enfekte olmadigini varsayiyoruz.

Bana göre 2 ay sonra göremeyeceğin her tavır yapaydır ve güzel değildir.
Adam 2 ay sonra tüm bu saydıklarının büyük bir çoğunluğunu yapmayacağına ve kalan bir kısmı da unutacağına göre hiç gereği yok bu tür şovların.

Sırf benzin aldı diye özür dileyen erkek gördüm. İlerleyen zamanlarda aynı erkekten gördüğüm eşşeklikleri duymak bile istemezsiniz, geçelim yani bunları.

Erkeğin bir kadına gösterebileceği en büyük nezaket istikrardır. Erkekte olması gereken en önemli iki özellik: Tutarlılık ve istikrardır.

saydıklarının hepsini yaparım, daha kötü karşılayanını görmedim hatta oldukça da beğenilir yani bu hareketlerim.
sandalye çekme olayını tabii cheesy bir hareket olduğunu bilerek ve onlara da belli ederek komik bir şekilde yapıyorum. öbür türlü yapılanı değişik ve fazla resmi geliyor hatta yapmacık bile diyebilirim.

Bayanım. Kadın bayan diye bir ayrım veya bayan dersen kaba olursun/aşağılarsın gibi bir yaklaşımım yok.
Sandalye çekme, kapı açma, bineceği taksiye vs. kadar birlikte yürüme, arabasıyla eve bırakma/alma gibi hareketleri onore edici buluyorum. Yalnız bunlar çok abartılmadan yapılmalı. Yapaysa değeri yok, gerçekse çok + puandır benim (ve tanıdığım diğer bayan arkadaşların) gözünde.

genel görgü / kadının yapısı / samimiyet üçgeninde düşünmek lazım bunu. şimdi kusura bakmayın da yani 15 yıllık arkadaşım var gidip kapısını tutsam gülmekten kopar.

benzer şekilde bir iş arkadaşım, biraz "centilmen" bir arkadaş yüzünden biraz kasılmak zorunda kaldığını söylemişti. sizin yanınızda daha rahatım demişti. yani adam hep asansörde öncelik veriyor, kapıyı tutuyor vs, tam hardcore beyefendi. ama bu durumda kız da hani fazla "hanım" davranmak zorunda hissediyor benim anladığım.

kişiye, birlikte geçirilen zamana göre değişken diyebilirim buradan hareketle. eyyorlamam bu kadar.

ha bu arada "başında neyse öyle olsun" olayının mümkün olduğunu düşünmüyorum. ilişki dinamik bir kavram "heh sevgili olduk" anından sonra yıllarca her şeyin aynı kalacağını düşünmek çocukluk olur. yeni tanıştığın, daha elini bile tutmadığın bir kadına karşı elbet kibar olacaksın - olman gerekir. bir süre sonra doğallaşması normal, yani 1 haftadır tanıdığın adamın dişinde kalan maydanoz ile sevgilinin maydanozu aynı izlenimi bırakmıyor doğru konuşalım.

erkeğim bu arada.

bir erkek olarak çoğu arkadaşıma saydığınız şeylerin çoğunu yapıyorum. arkadaşlarımın yüzde %70 kadınlardan oluşuyor ama saydıklarınızı sadece kadın arkadaşlarıma yapmıyorum. şimdiye kadar hiç kimsenin oturması için sandalyesini çekmedim ama neredeyse her zaman kapıyı açıp önce onların geçmesine, saat fark etmeksizin durakta otobüse binmesini beklemişimdir. hatta bazen dalgınlığıma gelir, kapıyı açıp önce ben çıkarım. daha sonra özür dilerim.

ama mesela otobüste otururken benle yaşıt bir kadın ayaktaysa ona yer vermem. çünkü herhangi bir sorunu yoksa ben nasıl ayakta kalabiliyorsam o da kalabilir. kadınların herhangi doğuştan gelen bir eksikliğe sahip olduğunu düşünmüyorum. ama önceki paragrafta saydıklarımın hepsini bir nezaket örneği olarak görüyorum. ben böyle yetiştirildim ve bir gün bir çocuk sahibi olursam çocuklarıma da nezaketli olmayı öğreteceğim.

üstümdeki cevaplardan birinde "Bana göre 2 ay sonra göremeyeceğin her tavır yapaydır ve güzel değildir." denilmiş ve bugün duyduğum en güzel cümle bu galiba. ben 6 yıllık arkadaşıma şimdiye kadar nezakette kusur ettiğimi düşünmüyorum mesela ve onu hiçbir şekilde aşağıladığımı düşünmüyorum.

ataerkil toplum yapısı diyeceksiniz belki ama insanlar toplayıcılık-avcılık dönemini geçtiğinden beri anaerkillik etkisini kaybetmiştir. ataerkil olmak, anaerkil olmaktan daha az/daha fazla zararlı ya da yararlı değildir, normal koşullarda. o yüzden saydığınız hareketleri aşağılama olarak görmeyi gereksiz bir feminist hareketi olarak değerlendiriyorum, affınıza sığınarak.

ve bu yazdıklarımın hepsinin altına eşcinsel bir erkek olarak imzamı atıyorum. yani şimdiye kadar yaptığım bu davranışları herhangi bir kadını elde etmek amacıyla yapmadığımı söylüyorum ve herhangi bir heteroseksüel erkeğin de bu tür davranışları sadece nezaket gereği yapabileceğini düşünüyorum.

@empati Teşekkür ederim :)

bayanım, kadın bayan vs denilmesine de karşı değilim.
öncelikle elbette nezaket gösterilecek ama aşırı abartı davranışlara geçilmeyecek. o zaman yapay olur, kadının aşağılanması konusunda da hemfikir değilim. böyle bir ülke de elbette durağa/taksiye bırakacaksın, yanında doğru düzgün konuşacaksın yanında askerlik arkadaşın, dostun kankan vs varmış gibi hitaplarda bulunmayacaksın samimi olacağım diye. kapıyı da açacaksın, sonuç olarak dikkat edilmeli.

bir kadın olarak gereksiz buluyorum. nezaketen cinsiyetine bakmadan kimle olursam olayım kapıyı açarım, önce o geçsin diye beklerim vs; karşımdaki de öyleyse iyi peki ama kadınım diye böyle şeyler yapılmasını beklemem, o sebeple yapılmasından da hoşlanmam.

aşağılayıcı demek çok modernist bir bakış olur. safça diyebiliriz belki. bir de bu hareketler, eğer bir işlevi varsa yapılmalı. misal, kadın daha önce binsin gitsin de başına bir şey gelmediğinden emin olalım. ya da kadınların bazen kıyafetlerinden dolayı frikik vermemek için vesaire böyle ihtiyaçları olabiliyor, yardımcı olmak lazım.

O olmazsa ya da o bunları yapmazsa sanki yaşayamayacakmışım, sanki porselen bebekmişim gibi değil de, doğal akış içinde, kendinden fiziksel olarak daha narin bir varlığğa nezaket gösterme amacıylaysa hiçbir aşağılayıcılığı yoktur; gayet de güzeldir.

Sandalye mevzusu öyle her yerde yapılmaz, daha resmi bi iştir, günlük hayatta devamlı yapılırsa berbat hissettirir.

Taksi için; erkek ön tarafa binmeyecekse önce kendisinin binmesi gerekiyor taksiye ama bunu bilen pek yok.

Merdivende önce erkek iner, (sevgililik mevzu bahisse) sonra erkek çıkar.

Durağa/taksiye yürümek filan bunu ben bile başka kadın arkadaşlarıma yapıyorum, kendimi kendisinden daha güçlü görüyosam valla.

Öyle işte yani, güzel şeyler bunlar.

eger yakin bir arkadasiniz/tanidiginiz bu hareketleri her girip ciktiginiz mekanda gunde 10 kere yapiyorsa biraz garip kacmaya basliyor. boyle bir arkadasim var, grup projesi yaparken tum gun takilmamiz gerekiyor, gittigimiz her yerde, gectigimiz her kapida bu hareketleri tekrarliyor biraz utaniyorum acikcasi. bence belli bir samimiyet kurulduktan sonra gerek yok. diger turlusunu kibar buluyorum. ben de insanlara kapi acarim, yol veririm bunda bir sorun yok.

kadinim

sandalyemin çekilmesi falan bana yapay gelir. mesela sevgilim sandalyemi çekmez ama her zaman kapıyı açar ve önce beni geçirir, merdivende belli belirsiz dirseğimi tutar tökezlersem yakalayabilsin diye. hep böyle, gayet doğal bir şekilde düşünmeden yapıyor. o yüzden rahatsız olmak bir yana memnun oluyorum. karşımdaki erkeğin beni etkilemek için yapay hareket ettiği izlenimi edinirsem o zaman soğurum. ayrıca kimsenin beni gündüz vakti durağa kadar götürmesini istemem, gece geç saat olursa kendi içi rahat etsin diye yapabilir.