Ekşi Duyuru

1. Insert menüsünün altından Footer butonuna basıp en üsttekini seç.
2. Altta açılan Alt Bilgi bölümüne kurum ismini yaz. Buraya kadar kurum ismini ekledin.
3. Alt Bilgi görünümünü kapatmadan yine Insert menüsünden Text Box ekle. Buraya kurum ismini her harften sonra Enter'a basarak ekle. Sonra bu metin kutusunu sayfanın istediğin bölümüne sürükleyerek taşı. Yani sağ tarafına.
4. En üstte Design menüsü olacak. Oraya tıklayıp en sağdaki Close Header and Footer butonuna bas. Eklediğin her sayfada bu görünür.

girişinde bir problem olduğuna eminseniz sizin yapabilecek bir şeyinizin olduğunu sanmıyorum. ucuz yollu bir bluetooth kulaklık derim.

içine toz birikmiş olma ihtimali olduğundan bir kürdanla çok zorlamadan biraz temizlemeyi deneyin, düzelme olmazsa sizin yapabileceğiniz bir şey yok maalesef.

1- Kulaklıkta mute tuşu var mı?
2- Telefonunuzun kulaklık ayarı kısık olabilir mi?
3- Bir kere restart attınız mı?
4- Diğer kulaklıklardan hiç telefona takıp denediniz mi?

Kontrol etmişsinizdir ama ben yine de bir yazayım.

Baktığınız yerde her şey yazmıyor olabilir mi? Çünkü yürütüldüğünü biliyorum.

@pandispanya avrupa birliği'nin erasmus+ projeleri sayfasına bakıyorum. siz nereden biliyorsunuz nereden görebilirim?

Avrupa Birliği'nin birçok fonu var. Baktığınız fon olmayabilir. Çok taraflı projelerin Boğaziçi'nde ortakları da bulunuyor olabilir. Kısacası aramanız yetersiz.

Yine de Türkiye'den çıkan projeler az sayıda. Bunun bir sürü sebebi var. Yüksek öğretim sisteminin temellerinden başlanabilir.

Mesela siz Boğaziçi üniversitesi diye aratmışsınız. Ben bogazici university diye arattım, 5 sonuç çıkıyor. ec.europa.eu&matchAllCountries=false

Üniversitenin yaşamboyu eğitim merkezi var. Bunların Türkçe ve İngilizce kıslatmaları var. Boun, büyem, bullc vs gibi. Belki farklı arama kriterleriyle çıkacaktır ama bir tane, beş tane değil, tonlarca yürütüldüğünü biliyorum. Doğrusuna nasıl ulaşacağınızı bilemiyorum ama bu arama kriteri gerçekçi değil, ona eminim.

Cep telefonundayım, linki düzgün gönderemiyorum kusura bakmayın.

@pandispanya sizinkilerin koordinatörü boğaziçi üniversitesi değil, eksik yazmışım koordinatörü boğaziçi olan projelere bakıyorum.

@evrim evet sadece erasmus plus projelerine bakıyorum ama jean monnet hibesi alan projeler bile çıkıyor burada. sosyal sorumluluk alanıyla ilgilendiğim için erasmus+ yeterli dedim ama başka sosyal sorumluluk programı varsa onlara da bakarım.

sadece üniversitenin kurumsal kimligi ile degil bölüm ve hoca bazında da proje yapiyorsunuz, hocanın yürüttügü proje parasinin yaklaşık %20'si üniversiteye kaliyor. sadece üniversite ismi ile degil hoca ismi ile de aratmaniz gerekiyor. bildigim kadari ile bogazici türkiye'de en cok ve en yüksek miktarda proje yürüten üniversitelerden birisi.

@spivak hoca olarak avrupa birliği'nden hibe alabileceğinizi sanmıyorum, projeyi üniversite yazmış olur ve üniversitenin adı geçer. yanlış mı biliyorum acaba?

boğaziçi'nin sitesine baktım, çok avrupa birliği projesi var ama erasmus+ programında toplam 4 projede bulunmuş ve 1 projenin koordinatörü olmuş sadece.

arastirma.boun.edu.tr

bu da ilginç aslında. tamamen bilimsel projelere odaklanmışlar gibi görünüyor.

Tam olarak neyi ilginç bulduğunuzu anlamadım aslında. Üniversitelerin bilimsel projelere yönelmelerinden daha doğal ne olabilir ki? -bir şey kaçırıyor olabilirim, bütün AB projelerini ve amaçlarını bilmiyorum-

Sizin bahsettiğiniz benim anladığımdan daha farklı bir şey galiba ama hoca olarak AB'den hibe alabilirsiniz. Bilimsel projeleri üniversite değil hocalar yazar. Ama yine de hocaların bağlı bulunduğu kurum belirtilir hibe sayfalarında.

ab projelerinde üniversite adı yazıyor fakat sorumlu hocalar oluyor, ulusal ajans üstünden para geliyor vesaire vesaire...hocada yani. üniversite proje yazıp isteyen gelsin demiyor.

3 ay, 14 günlükten itibaren omurilik soğanına kodlanmaya başlıyor.

Dikkat edersen 3 ay 14 günden önce bebekler müziklere tepki vermezken sonrasında ritme ayak uydurmaya başlıyorlar.

kabaca bakarsak minör / majör notalar farkı

Doğanın bir mucizesi diyelim. Nasıl ki güzel kokular var kötü kokular var bu da öyle. Atıyorum bir kuş cıvıltısı ne hissettiriyorsa major sesler de onu hissettiriyor olabilir. Büyük sallamış olabilirim ama böyle düşünüyorum

Çünkü kalbimiz müziğin ritmiyle senkronize olur. Yüksek ritimli, mutlu şarkılar dinlediğinde beynin çeşitli mutluluk hormonları salgılar bu da seni mutlu hissettirir. Minör notalar da benzer şekilde depresif modu yükseltir.

Tabii ki bu arada ilk 3 ay 14 gün anne sütü de önemlidir diyebiliriz yeri gelmemişken. :p

Özetle biz bilmiyoruz. Kalbimiz ritme uydurup beynimiz de tecrübelerinden yola çıkarak emir veriyor. Biz de mal gibi mutlu oluyor ya da efkarlanıyoruz.

AlsterWasser'ın söylediği epey ilişkili. minör ve majör akor olayını araştırın.

Söylenenler doğru ama ters. Biz müziği öğrenmiyoruz, müzisyenler insan tepkilerine göre şekillendiriyorlar müziği. Majör, ahenk ve coşku olarak karşılık görürken, minör elem ve keder olarak dönüş yapıyor.

Yani şöyle, bir beste var (minör), ağlayan ağlayana. Adam da diyor ki "demek ki minör insanı derbeder yapıyor, iyimiş". Sonra başka bir beste var (majör), millet bu sefer şakkıdı şakkıdı göbek atıyor. Adam bu sefer de "tamam, majör de canlandırıyor" diyor.
Buna göre de kendileri teknik yetenekleriyle duygudan duyguya koşturuyorlar insanları.

edit: Bulursam eklerim kaynağını da.
edit 2: Peki insan nasıl tepki vereceğini nasıl biliyor? O da pandispanya+1. "Kalbimiz ritme uydurup beynimiz de tecrübelerinden yola çıkarak emir veriyor. Biz de mal gibi mutlu oluyor ya da efkarlanıyoruz."

içeriğini bilmediğim ürünleri internetten almadan önce gidip marketten ya da yerinden araştırıyorum. bilinçli tüketici olmakla alakalı bu konu. bir yandan insanlar denemediği gıda ürünlerini zaten alıyorsa orada bir bilinçsizlik vardır. hoş internetten gıda almakta bi acayiplik.

alışveriş sitelerinde ulaşamama konusunda ise bunun bir yasal zorunluluğu olmalı, evet. fakat bunların içeriğini sağlamakta üreticiye yüklenmeli çünkü satıcı tek tek kalem olarak binlerce ürünü girmeye kalksa ayrı bir mesai. haliyle yanaşmıyorlar ve üretici herhangi bir içeriği değiştirse satıcı bunu sürekli kontrol edemez. ek olarak satıcı yanıltıcı içeriği de sorumluluk almak istemez.

özetle üreticiye ilgili içeriğin satıcıya belirtilmesi zorunluluğu getirilmeli.

nacizane olması gerekeni salladım.

ben de icindekilere bakmadan almiyorum yiyecekleri. digerlerinde o kadar onem vermiyorum ama ozellikle dikkat etmek gereken seyler varsa bakayim ben de.

daha once almadigim bir sey aliyorsam ve aldigim yerde yazmiyorsa internette ariyorum icinde ne var diye, bulamazsam ve suphelendigim bir urunse almiyorum. iyi, kaliteli duruyorsa bazen aliyorum bir seferlik, icinde zararli veya kotu bir sey varsa bir daha almiyorum.

migros sanal markette bircok urunun icindekiler yaziyor, market urunlerini oradan aliyorum genelde. getir, banabi falan yazmiyor, onlara gicik oluyorum bu yuzden ama kolay olduklari icin cok kullaniyorum ve guvendigim, bildigim urunleri aliyorum cogunlukla.

içindekiler listesini okuman, gerçekten içindekinin ne olduğunu bilmen anlamına gelmiyor da ondan. adam yazıyor üstüne şekersiz diye, bi bakıyorsun üretimde şeker karıştırmış. bunu inceleyecek bir mekanizma var ama düzgün çalışmıyor. son tüketici olarak ne yapacaksın? sallıyor insanlar da işte.

içindeki bakterilerin adını vr miktarını bilmiyorum.
fakat ikisi de mayalı içeceklerdir, yüzlerce yıldır bu topraklarda yapılır ve tüketilir.

fermente bir ürün olması nedeniyle şalgam suyu içerdiği laktik asit bakterileri patojenlere karşı direnci arttırarak bağırsak florasını düzenliyor ve böylece bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

şalgam ile ilgili detaylı bir çalışma şurada mevcut: dergipark.org.tr

boza ve şalgam yüzlerce yıllık içecekler. özellikle şalgam muhteşemdir. ben bozadan çabuk sıkılıyorum, ayrıca karbonhidrat oranı bozada çok yüksek. şalgam mı boza mı ikilemine düşerseniz kararı ihtiyacınız versin, "“daha çok probiyotik” diyorsanız bozaya, “bana probiyotikle birlikte antioksidan da lazım” diyorsanız şalgama öncelik verin." *

* Osman Müftüoğlu

google'da "[yaşadığınız şehir] içme suyu analizi raporu" yazınca belediyenin raporu çıkar. mesela benim yaşadığım şehrin raporunda ilçelere göre ölçülen Magnezyum(mg/L) 8-11 arasında.

@star su firmasının raporunda magnezyım, kalsiyum değerleri yazmıyor. Demir, klor falan var ve hepsi de neredeyse sıfır. Dediğin gibi sıfır veya sıfıra yakındır magnezyum ama bu kadar kireç nasıl oluşuyor merak ettim.

9gag. Ben de bir de shameless çok severim ortak mı bilemedim ama. Ya bir de ekşi sözlük. O zamanlar gerçekten severdim.

Benim ikilim de isketch+Facebook. 2009-12 arası oyun oynayıp Facebook’ta ekleşirdik :’(

The office geliyor aklıma 2011 yılları.

2007 08 de güzeldi. Facebooktan rakı ve dansöz gönderme vardı ahahah

last.fmde güzel ortam vardı o dönemler. formspring.me yeni çıkmıştı herkes birbirine anonim soru soruyordu. connected2.me yeni çıkmıştı. 0.facebook.com vardı ve herkes yeni yeni mobil internet kullanmaya başlamıştı, 30 liraya 1 gb paket veriyordu operatörler.

Geçen yılın başlarında proje yazma işleriyle uğraşmıştım biraz. Önceden de EVS'ye başvurmak istemiştim ama sonra vazgeçtim projeyi. Proje elbette yazılıyor, genellikle ev sahibi kuruluşlar yazıyor, bazen de danışmanlık ajansları yazıyor ama internette pek bulunabilecek şeyler değiller. Çünkü başka kurumlar tarafından alıp kopyalanabilecekleri için umuma açık şekilde paylaşacaklarını düşünmüyorum. Hem üstelik çok para dönüyor. İlgili ülkenin ulusal ajansı onay için gelen projeleri gözden geçirirken ince eleyip sık dokuyor. Yani onlar da öyle bir şeye izin vermez. Ama yine de internette çok olmasa da bazı proje dosyalarına ulaşabilirsiniz. Bu elbette kullanacağınız anahtar kelimelere bağlı.

Çok yüksek ihtimalle ulaşamazsınız. Proje yazma eğitimi veren yerler var sırf bunun için. Şu aralar belki online eğitim veren vardır, Google'larsanız bulursunuz bir şeyler.

Proje yazan akpli arkadaşlarım var. Bütün projeleri onaylanıyor.

www.ua.gov.tr

Gönüllülük projesinde yer almak için bireysel olarak bir proje mi yazmalıyım?
Hayır. Yurtdışında/ yurtiçinde gönüllülük faaliyetine katılmak isteyen gençler ilgili sayfada yer alan kurum ve kuruluşlara ait hali hazırda devam eden projelerde yer alabilirler.

Ulusal Ajans'ta portal üzerinden başvuru yapılacağı söyleniyor. www.ua.gov.tr

Üniversite mezunu ya da master yapan birinden başvuru metninizi gözden geçirmesini isteyebilirsiniz. Önemli olan kendinizi iyi anlatmak.

Bundan bağımsız genel bilgi olarak AB'ye bireysel olarak başvurabileceğiniz projeler (gönüllülük değil) derneklerin ve büyük organizasyonların projeleri gibi olmuyor. Yani "AB Projesi Yazma" gibi bir durumunuz olmuyor. Sadece belli kişilerin kazandığına ilişkin bilgi de yok ve kulaktan dolma bana kalırsa.

yazıp sildiği şeyi görmediyseniz bir şey diyemiz.

belki de yanlış tuşlara bastı ya da başka mesajı size attı.

hiçbir şey çıkmaz bu bilgilerle.

"ne mesaj atıp rahatsız ediyorsun dingil" demek isteyip de pişman olup silmiş olabileceğinden şüpheleniyorum. öğrencilere karşı hata yapacak asla bir insan değil. taktım ben buna ya.

Hatasız kul olmaz.

Benim danışman (y.l.) hocam (kadın) ok aşkım yazmıştı.

Yanlışlıklar yapılabiliyor.

"ne mesaj atıp rahatsız ediyorsun dingil" demiş de olabilir. Niye takılıyorsunuz. Sonuçta görmediniz. İnsanlar içinden neler geçirip söylemiyor.

Kesin typo yapıp bi şeyleri yanlış yazmıştır, ondan silmiştir. "Ohahhah kocaman dekan yardımcısı, daha yazdığını okumadan yolluyo nihohoha" denmesin diyedir bence :)

Bu silme işi kimilerin elinde oyuncağa dönüştü. Uç boyutta olayını geçen benden yaşça küçük biriyle konuşurken yaşadım. İkimiz de çevrimiçi olarak konuşurken sildi ya. Görmeme ihtimalim yok:) Bana karşı fazla samimi bir hitapta bulundu. Silme sebebi o. İnsanoğlu garip. Şunu farkettim; bu silen tipler bağımlı gibi sürekli yapıyorlar bunu. Bence 2 msjı da sildiyse yazım hatası değil. Ama senin için olumlu olabilir. İlk başta ne yazdıysa sonra eyvallaha çevirmiş. Yazdığını saçma, gereksiz bulmuş olabilir. Veya bir şeyler sorup vazgeçmiştir. Ama en büyük tahminim şu; uzatmamak istemiştir. Çünkü dilimizdeki en kısa ve güçlü kelimedir 'eyvallah'.

bence typo yapmıştır. çok görüyorum öyle hatta ilk yazdığı mesaj "etvallah" idi bence. bahse girerim.

mesaj silme işinin boku çıktı bence de. online iken mesaj sileni ben de çok görmeye başladım.

İngilizce = İngiliz dili.

"İngilizce dili" yanlış. Türkçe ve Türk dili gibi yani :)

Fakülte isimlerinde "İngiliz dili ve edebiyatı" diye geçtiği için İngiliz dili diyorum ben

şu mantıkta düşünürseniz karışıklık olmaz bence.

ingilizce = dil

ingilizce dili = dil dili (saçma oluyor)

yani doğrusu ingiliz dili ya da yalnızca ingilizce.

İngilizce dili = Michael Jackson şarkıcısı

Elma meyvesi

Tochi sen akşamları dış ticaret kursuna mı gidiyorsun?gece oldu mu bir tane banko sorun var.

İkisi bambaşka şeyler ama lojistiğin içinde tedarik var kafanı karıştıran kısım bu.tedarik senin ürünümoluşturana kadar yaptığın tüm işlemleri içeriyor.lojistik ise bu detayların bitip ürünün depoya girmesiyle başlıyor.iç nakliye,gümrükleme,dış nakliye şeklinde gidiyor.

Burada senin nihai ürünün bir başkasının tedariğide olabilir,nihai kullanıcı ürünüde ama lojistik bu boyutuna bakmaz.ürünün fonksiyonel biçimde teslimini içerir.

Lojistik, tedarik zincirinin bir parçası değil mi? Tedarik zinciri ürünün taaa ar-ge sürecinden üretimine, dağıtımına kadar uzanan dev zincirin adı, lojistik de bu dağıtım/nakliye kısmı.

Ben böyle biliyorum. Yine de birbiri yerine çok kullanılıyor, sanırım lojistiğin kapsamının genişlemesiyle birbirine yakınsar oldular.

influx +1

Tedarik zinciri > lojistik

Lojistik urunun tasinma kismi ile ilgilenir.

Tedarik zinciri ise urunu olustururken kullandigin ham maddelerin tedarik edilmesi,saklanmasi, ihtiyac oldugunda ulasilabilir olmasini ve aliciya ulastirilmasini saglayan sureclerin adidir.

Lojistik tedarik zincirinde genelde ilk ve son asamalarda kullanilmakta.

Introduction to logistics dersine tekrar girmis gibi oldum soruyla.
Kaynak neresi bilmiyorum ama ingilizce bu soruya kaynak cok.
Bu konuda en iyi üniversitelerden olan michigan state göre;
www.michiganstateuniversityonline.com

"Tedarik Zinciri Yönetim Uzmanları Konseyi, lojistiği “menşe noktası ile tüketim noktası arasındaki malların, hizmetlerin ve ilgili bilgilerin müşterinin gereksinimlerini karsilamak için verimli, etkili bir şekilde ilerlemesini planlayan, uygulayan ve kontrol eden tedarik zinciri sürecinin bir parçası olarak tanımlar. "
Kısacası influx+1.

microsoft, .edu hesabı ile ücretsiz.
libreoffice, açık kaynak kodlu ücretsiz.

Microsoft. İlaçlı.

Microsoft, beleş hakkım olmasına rağmen activatorlü.

Microsoft Office 2010 ev ve öğrenci sürümü. Kutulu, yasal, lisanslı.

ana bilgisayarımda libreoffice
günlük taşıdığımda kmsli
başka yerde iş yapmam gerekirse edu mail sağolsun 365 var

edu mail sayesinde Office 365

Edu ile kullanıyordum, sonra o hesabı aileme bıraktım.

Android'den abone olunca ucuza geliyordu şu an Onedrive'lı falan Office 365'im var aylık 15 tl veriyorum sanırım.

zamanında (bkz: microsoft hup) ile aldığım orjinalini kullanıyorum

mobilde microsoft, aylık abonelik.

bilgisayarda hem microsoft, hem de libre.

wps office
www.wps.com

Microsoft Office 2003. Sonrasını kafam kaldırmıyor.

kendiniz iyi anlaştığınız bir iki hocayla, imkan varsa bölüm başkanıyla hevesli olduğunuzu gösteren tarzda kısaca konuşun. bulacağınız referanslar bölüm hocalarına ters düşen birileriyse daha kötü olur. hiçbirşey demeden mülakata girerseniz de öylesine başvurduğunuzu düşünebilirler. ön görüşme yapmakta fayda var.

ben olsam araya kimseyi sokmazdım, öyle bir imajım olsun istemem. bu benim fikrim tabi karar sizin, diğer asistanlara da bir sorun her bölümün dinamiği kendine özel. başarılar.

evanka +0,75

sınavdan önce mutlaka gidip ya da mail atıp asistanlarla, hocalarla, özellikle bölüm başkanı ile tanışın. Artık bu torpil işi o kadar can sıkmaya başladı ki hala adam gibi bir iki bölüm başkanı kaldıysa, inadına torpilli olan yerine skorları daha iyi olanı alıyorlar.

torpilli alınacaksa da belki insaf ederler de boşa gelme derler.

keşke başvurmadan önce sorsaydınız da referans mektubu alıp başvuru dosyanıza koyun deseydik. başvurular devam ediyorsa hala şansınız var.

@halanne okuduğum okulda giryorum hocaların yeni gelen ikisi hariç hepsi tanıdık ve istediğimi biliyorlar. Bu durumda ne önerirsiniz? Soru isteme işini bir hocaya "neye çalışayım sizce?" diye sorarak halletmeyi düşünüyorum. Diğerlerine de mi aynısını yapsam? Bu ortamda odaya girip tanışalım hocam hoş geldiniz demek de ters tepebilir diye düşündüm.

kendi okulunuzsa işiniz daha kolay, açık açık sorabilirsiniz her şeyi. yalnız sıkıntı şu ki, hocaları okulda yakalamak baya zor şu dönemde malum hem covid, hem de bir çok okulda dönem tatili başladı. mail atıp randevu almak lazım, ona da vakit kaldı mı? okulda değillerse de mail üzerinden görüşün, ama mailde o sıcaklığı ya da samimiyeti hissettirmek biraz zor tabi.

bence en iyisi kartları açık oynamak. o yüzden alınacak biri var mı diye de sorun, neye çalışayım diye de sorun, hatta jüride kimlerin olduğunu öğrenmeye çalışın. sonra jüridekilerin son zamanlarda yaptığı çalışmaları bulup onları okuyun. hangi abd'ye alınacaksa o alanın güncel olaylarını takip edin.

sorun şu, artık arş.gör sınavlarında mülakat olmuyor. yani yazılı sınavda nokta atışı yapmanız lazım, mülakat olsa konuyu kendi bildiğiniz yere çekmek biraz daha kolay olurdu sizin için. o yüzden yazılı sınavda işi koparacak şekilde her şeye hazırlıklı olmanız lazım. o yüzden o abd'nin temel bilgilerinin üzerinde detaylı bilgi sahibi olmanız lazım. bu noktada da jüride görevli hocaları biliyor ve tanıyor olmanız sizin için avantaj olacak. hangi konuya ilgililer, ne çalışıyorlar biliyorsunuz, ya da araştırıp öğrenin.

eğer torpilli biri varsa da allah belasını versin ne diyelim. sizin hocadan bulacağınız torpil, o kimbilir nereden torpilli babişko asumanı alt etmeye yetmez büyük ihtimalle ama arkanız da sağlam olsun tabi. ha torpil varsa da siz gene de inadına gidin sınava, listede birinci sıradaysanız onu öne almak için size yazılıda çok düşük ona çok yüksek puan vermeleri lazım. eğer sınav sonunda kağıdınızdan eminseniz idari yargıdan söke söke alırsınız o kadroyu.

@halanne yazılı sınav çıkışı sözlü sınav yapacaklarmış, yüksek lisansa girişte de aynısını yapıyorlar. torpil olmama veya torpili umursamama ihtimallerini etkiler mi bu sizce?

önceki araştırma görevlisi de kendi öğrencileriydi, hocanın biri "her yerden bizim tanıdığı araştırmna görevlisi yapın dediler ama hakeden kazandı." demişti derste. sözlü benim için çok iyi çünkü yapmak istediğim projelerden bahsedeceğim. ben umutluyum ama gidip ağızlarını yoklasam iyi olacak dediğiniz gibi.

Siz önce konuşup niyetinizi belli edin sonra da sınavda elinizden gelenin en iyisini yapın.

Torpil var diye millet çekindikçe artık iş ayyuka çıktı artık.

Bırakmayın piyasayı millete ki rahat rahat at koşturamasınlar. Kağıt iyi olunca okuyanlara dert olur.

Bildiğim kadarıyla vücudun melatonin salgılamadığı için geceyi atlatıp gündüze geçince tekrar geceye kadar uyumakta zorlanıyorsun.

uluslararası ilişkiler bölümü mezunuyum, bilimsel araştırma teknikleri adında bir dersimiz vardı ve ilgili dersle alakalı bir kaynak bulursan içeriğinde istediğin bilgiyi bulabileceğini düşünüyorum.

bu tip özet bilgi ders notlarında olur, hızlıca baktım ama liste halinde veren türkçe kaynak bulamadım.

wikipedia'da şöyle bir liste var:

en.wikipedia.org

selam,

2 başlık altında dediğiniz gibi nitel ve nicel yöntemler olarak ayrılır. eğer sorunuz nitel araştırma yöntemi için ne gibi veri toplama yöntemlerinin olduğu ise;
nitel araştırma yöntemi için; gözlem,görüşme,mülakat,roportaj,vaka analizi gibi alt başlık olan veri toplama yöntemleri kullanılabilir.

nicel araştırma yöntemi için; deney,anket,nedensel araştırma gibi yöntemler kullanılabilir.

aslında elde edilen verinin nasıl işlendiği önemlidir. elde ettiğiniz veriyi duygularla,sezilerle, psikoloji&sosyoloji&antropoloji çerçevesinde değerlendirip bir sonuca ulaşmayı istiyorsanız araştırmanız nitel, eğer sayısal veriler ile araştırmanızı açıklayıp gerçeklik oluşturmak istiyorsanız nicel araştırma denebilir.

örnek olarak; eğer ben siz veya sizin gibi bir örneklem grubunun (Yüksek lisansa hazırlanan bireyler) sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri adı altında bir sorunun cevabına neden ulaşamadığını,buna neyin engel olduğunu, bu soruya neden sosyal bir mecrada cevap arandığını araştırırsam ve verileri yorumlarsam nitel;

yine aynı örneklem grubu için (yüksek lisansa hazırlanan bireyler) bu soruya kaç kişinin cevap bulamadığını, kimlerin bulduğunu, bunların yaş,cinsiyet vs gibi değişkenler için nasıl sınıflandırıldığını, nicel verileri ölçen programlar (SPSS gibi) sayesinde değerlendirip bir realite sunmam nicel araştırma olacaktır.

bicagin sivriligine ve saplama gucune gore degisir. sana lazim olan sey chainmail.

bir capon filminde görmüştüm, adam göğsüne karnına dergileri bantlayıp aksiyona öyle çıkıyordu, mantıklı bence.

soruya gelince kumaş delici kesici durdurmaz hocam.

(bkz: kevlar)

Çelik tulum

youtu.be

1) tapu kimin üstüne? Ipoteki kim onayladı?
2) kredi yenilemeden kasıt yeni kredi mi? Yoksa kredi vade uzatma mi?
3) kredi mi kredi sozlesmesi mi? Ticari mi bireysel mi?

@ifo 1. Babamın, babam.
2. Yeni kredi.
3. Bireysel kredi.

Babam süresiz vekalet verdi onunla yeniliyor. Vekalet iptal edilebilir mi?

Tabii vekalet iptal edilebilir ama bu yeterli degil.ipoteki kaldirmak icin noterden bankaya yazi gonderin

Vekalet her zaman vekaletten azil ile iptal edilebilir. Tesis edilmiş bir ipotek karşılığında banka tarafından abinize ödenmiş bir meblağ var ise bu borcu kapatmadan ipoteği fekkedemezsiniz.

Evin üstüne yatabilir mi kısmı ise hukuku kötüniyetli olarak kullanırsa evet.

lütfen bana kızma ama benim bakış açımla şöyle:

anne kazık kadar üç (+bir de küçük) çocuk annesi kadın, böyle şeylere ağlamasın da s.ktir çeksin abine.

sen kazık kadar insansın, gelirin varsa ayrı eve çık (konudan bağımsız).

anne-kız arasında olur böyle kavgalar, kardeşin yaşı ilerledikçe tolere etmeye başlayacak ve kavgalar azalacak. o da ekonomik özgürlük elde eder etmez evden ayrılsın. aynı evde yaşadıkça o tolerans gelişmez, kavgalar artarak devam eder. de ki kardeşine, madem anne bu kadar kötü, okulunu bitir işe gir, ayrı ev tut git evden.

abinin karısıyla arasına girme. abine sadece de ki kardeşinle annenin arasına girmesin. şerefsiz olduğunu düşünüyorsan da görüşmezsin olur biter, abin diye görüşmek zorunda değilsin. yenge daha anlaşılabilir biriyse aldatma konusuna girmeden yengeye anlat, böyle yapınca anne üzülüyor diye, o konuşsun abinle.

babanın olaydaki rolünü anlamadım ama annenin arkasında dursun o da, annen yapamıyorsa baban s.ktir çeksin abine.

Zamanında yapılmayan doğru bir şeyi, sonradan yapmaya çalışırsanız yanlışlara yol açar. Bundan sonrasında annenizle sizin aranız da bozulabilir. Çünkü kendisi acı çekse bile evladını affetmeye meyillidir. Fakat sonucunda yine üzülebilir. Siz de bu duruma tahammül edemeyebilirsiniz.
Bence kız kardeşinle iyi bir iletişim kurarak sorunları çözmeyi denemelisin ve unutmadan bazı kötü şeylerin olması gerekiyorsa olur engel olamazsın.

su an abinin onceki hatalariyla herhangi bir alaka yok. ama sirf annenizi gelip ustune yurudugu icin annenize soyleyin bu adamin derdi ne gidip konuscam. konus abine de sen cok mu muhtesemsin gelip burda evin huzurunu bozuyorsun? veya ne soylemek istiyorsan "tamamen bu durumla alakali" ne istiyorsaniz konusun bence. ve aninda tepki verseydiniz daha iyiydi. onlar bagrisirken siz odada dinlediniz simdi anne susmayinca mi sinirleniyosunuz anlamadim acikcasi. ama arayin konusun diger kotulukler su an konusulmasina gerek yok. konusmak istemeseniz dahi gerek yok

Kardeşiniz satmış sizi. Aile içinde olan şeyler aile içinde kalır bence. Abiniz artık evlendiğine göre o başka bir aile. Kardeşinizin gidip de aileniz içindeki şeyleri abinize anlatması doğru değil. Bence önce kız kardeşinizle bu konuyu konuşun. Sövmek, kavga etmek yakışmaz.

Bence de sorun kardeşte, abinize boşuna yüklenmeyin, yaptığı yanlış da kardeşiniz doldurmuş.

Anneniz de unutur zaten merak etmeyin, siz kardeşi ikna edin

kız kardeşine annemle sorunun varsa annemle çöz anneme karşı da saygısızlık yapma abim gidince evde ben varım ona göre diye de göz dağı ver bence. tartışma konusuna hakimsen hele de kız kardeşin haksızsa biraz fazla yüklen ama korkutma uzaklaşmasın senden dışarda teselli bulacak şekilde güvensiz olmasın yani.

abine de yengemin yanında bir şey demek istemedim ama tekrarı olursa gözünün yaşına bakmam annemi mal kardeşim dedikleri ile karınla ezmenize göz yumacak değilim de. yüklenirse de yaptığını yengene söylemekle tehdit et. yengene de hatta olay büyümesin diye bir şey demedim yenge ama annem ile konuşurken konuşmana dediklerine dikkat et de.

annene takmamasını düzeleceğini ama bu kavgaları azaltalım huzurumuz bouluyor anne bir yol yöntem bulalım de. anneni ikna edecek şekilde güzel bir şeyler söyle işte. anne bende kutsaldır dostum ama annelerde az da olsa haksız olabilir ama asla ezilmezine göz yumamam.

En basit örnekle açıklıyorum döviz büfesi.

Eskiden bankaların camında yazardı kambiyo,change,exchange diye.bizimkiler change terimini almayıp cambio,cambiar,cambiare üzerinden gidip kambiyo kelimesini oluşturmuşlar.en basit anlamı change,değiştirmek.

Resmi anlamda kambiyo ,32 sayılı karara dayanır.bu türk parasının değerini koruma kanunudur.dış ticaretten elde ettiğin ve ya dış ticaret için harcadığın dövizin kaydını içerir.

Misal ihracatı yaptın,kambiyo sana der ki bu dövizi şu güne kadar resmi yoldan ülkeye getireceksin,getirmezsen şunlar olur,getirdiğinde tl ye çevirirsen belgesini alır muhasebene işlersin.aynı şekilde ithalat yapıyorsan gidip paranla döviz alırsın bunun karşılığında döviz alım belgeni alıp vergini ödersin.bununla ithalatını yaparsın.

Bu kadar.

Alt terimlerinden kastın nedir anlamadım.terimleri yazarsan neler olduğunu yazabilirim.

Normalde göze bir şey kaçtığında yıkanmaz, gözler kırpıştırılır, o kendiliğinden çıkar. Sabundan kaynaklanıyorsa sabunu gözüne sürmemeyi bi denesen belli olur.

Kuruluktan da olabilir o his, kirpik olmayabilir. Bi göz damlası alıp deneyin bence, duşta sıcaktan, buhardan hassaslaşıyodur gözünüz.

Soğanla gözü yaşartınca çıkabilir.

aynı his için 2 ay önce göz doktoruna gittim. 15 olması gereken (birimin ismini hatırlayamadım) gözyaşı seviyem bir gözümde 4 diğerinde 5 çıktı. hatta kadın fırçaladı neden bu kadar beklediniz diye. zibilyon tane damla, jel vesaire kullanıyorum şimdi. ihmal etmeyiniz bence.

Evet uzun süre devam ediyorsa göz kuruluğu da verir bu hissi. Lens kullananlar iyi bilir

bazen ozellikle kisin eldiven, atki turu seylerin beyaz/seffaf renkli tuyleri de kacabiliyor. kirpige takilip goze giriveriyor. bi keresinde oyle olmus fark etmemisim. gozumu cikaracaktim neredeyse batma hissi yuzunden. sonra o incecik tuyun ucunu gordum aynada, cekmemle 3 parmak tuy cikmisti gozumden. belki oyle bir seydir?

alt ya da üst göz kapağında, gözün içine değen bir yağ bezesi çıkmış olabilir, öyle bir şey görünüyor mu bir bakın. bende çok sık oluyordu, his tam tarif ettiğiniz gibi. eğer bulursanız öyle bir butoncuk kulak pamuğu ya da temiz bir mendilin ucu ile hafif bastırınca patlıyor içindeki yağ pamuğa ya mendile geliyor, temizlenmiş de oluyor.

edit: çok minik değilse kendiniz ellemeyin tabi, gerçi büyük olsaydı şimdiye fark ederdiniz.

Doktora gorunmekte fayda var...

artık GİB üzerinden ödeniyor, e-devlete girin kyk borç ödeme yazın sayfaya yönlendirir.

veya; intvrg.gib.gov.tr

Neden bilmiyorum ama artık ziraat'dan ödenemiyor. E devlet'te kredi geri ödeme diye bir sekme var oradan internet vergi dairesine yönlendiriyor, oradan ödeyebilirsiniz. Bu arada ödemediğiniz günlerde faiz binmiştir :(

İvd.gib'ye e-devlet şifresi ile giriş yapın. Borunuza öde tuşuna basınca, taksitle öde seçeneği çıkıyor. Oradan istediğiniz taksidi seçin.

teb banka kartımla ödeyemiyorum şaka mı bu? devlet bankası diyor benim sadece teb hesabım var, ne yapacağım şimdi?

banka kartından ödeme almıyor, kredi kartı olması lazım.

@tochinoshin

birisine para yollayın. o kişi kredi kartı ile ödesin.

Evet ya yarım saattir başlıklara girmeye çalışıyorum. Açılmıyor şu dakikalarda.

çok sık oluyor. hem de yoğunluktan olmayacak alakasız saatlerde, atıyorum gece 12- 3- sabah 5

her seferinde internetim mi gitti acaba diyorum, açıyorum 3 4 tane site anında açılıyor.

bu vakadan vakaya değişkenlik gösterebilir.

ben 21 yaşındayken ameliyat olmuştum. dış menisküs ve çapraz bağ ameliyatıydı. 4 hafta sonra değnek attım. 4 ay kadar fizik tedavi gördüm. koşmaya ne zaman başladığımı hatırlamıyorum.

çapraz bağınızda bir yırtık varsa, ve yine de baştan bağ yapacaklarsa bir şey değişeceğini sanmıyorum. yine de bir amatörüm, doktorun demesi lazım.

maliyet konuları hk fikrim yok.

2006 yılında oldum. kadavradan bağ geldi ve ayağıma vida ile monte ettiler. o zaman hacettepe ortapedi bölüm başkanı yaptı, burnundan kıl aldırmayan biri olduğu için prof olmasına rağmen beni denek olarak kullanmış ve para kazanmaya çalıştır. kemiğimin içine vidalama suretiyle ameliyatı yaptı. her spor yaptığımda ağrı çekiyorum. yıllar sonra izmirde levent kösdem'e gittim. artık bu tekniğin uygulanmadığını, kemiğimin fazla delindiğini ve bunu çekeceğimi söyledi. travmatik sporları yasakladı, yani futbol basketbol vb. basketbol oynarsam sadece şut çekiyorum, futbolu temelli bıraktım. oynadığımda yıllar geçmesine rağmen ayağım şişiyor.

demek istediğim teknik ve dr çok önemli.
1.yürümeye hemen başlarsın. önemli olan fizik tedavi bana hacettepedeki dr yaptırtmadı yürümem aksak gibi görünüyor bu sebepten.
2.koşmam 3 6 ay aralığında başlar.
3.benimkisi o zaman 2006da pahalıya mal oldu. çünkü ben sporcu olarak girdim ameliyata. bilgim yok.
4.bilgim yok.

gene de iyi bilen birine sormak lazım. benim ameliyat 15 sene önceydi.

hametol kullandim hicbir faydasini gormedim. cok yikamaktan tahris olan ellerimin ustune surdugumde o kizarikliklari daha da yakiyordu hatta. bepanthol ise iyi geldi. hametol daha ince, oburu gibi yogun degil.

Bepanthol daha etkili, gözlemime göre.

Değişir. Bizde 3 jürinin her biri bir soru soruyor. Cevapları 3 kişi de bağımsız puanlıyor. Sonra ortalaması alınıyor. Başka yerde herkesin kendi sorusunu puanlayıp sonra puanları topladıklarını da görmüştüm.

Biz şöyle yapıyoruz.
Y.lisans- bir ogr üyesi eşliğinde bir iki arş gör okuyoruz(herkes bir veya iki soruya odaklanıyor)
Doktora-abd başkanı okuyor ve aday hemen sözlü mülakata alınıyor.

Ar gör-abd başkanı okuyoruz genelde.

Sinav soruları için arşive başvuruluyor. Abd başkanı bu olsun diyor.

Yuksek lisans ve doktora kabuli icin 3 kisilik 2 juri olusturuluyor bolumdeki hocalardan, sansina hangi juriye dusersen artik. Her hocanin kendi usulu var, kimi soru kagitlariyla gelip random seciyor kimi konusulanlar uzerinden soru soruyor. Herkes degerlendirmesini yapiyor, en son kumuletif olarak degerlendirilip komite kabul ediyor.
Argor sinavi icin yazili olarak kac soru sorulacak, kimler soracak belirleniyor. Herkes kendi sorusunu puanlandiriyor, en son ilgili hocaya teslim ediliyor kagitlar. O sadece topluyor

kirecini temizleyince düzeliyor genelde. 1 paket limon tuzu at içine. suyu doldur ve çalıştır. kireci çözülsün

Aklımızdan çıkıyor mu ki aklımıza gelsin

Not after all this time though.
Bir müddet sonra geçiyor.

bir süre sonra bu olay geçiyor. (denendi, onaylandı)

Evet maalesef

always

ukte kalır ama unutulur

Yok

Rossmann'da saç için satılan makaslar kaliteli ve kullanışlı. Aynı markanın sakal için makası var, iyidir diye düşünüyorum.

www.rossmann.com.tr

www.rossmann.com.tr

sadece makas yetmez. tarak da lazim.

sunu aldim. beklentim dusuktu ama cok iyi cikti.
www.amazon.com.tr

Tuhafiye vb. el işi malzemeleri satan yerlerde olabilir.

Koyun var Migros'ta. Belki senin gittiğinde yoktur. Keçi de eti çok süper bir varlık olmadığı için pek satılmıyor sanırım.

Kuzu eti yazdığından böyle düşünüyor olabilir misin?

Taleple alakalı olabilir.

@duptıs koyun=kuzu mu bunlara göre? kuzu alıyorum ama koyun daha ağır sanki, farkederdim bence.

Koyun hayvanın adı.
Erkek olanına koç,dişi olanına marya yavrusuna kuzu denir.yaşlara gore detaylı isimlendirilir.ticari açıdan satılan,marya ya da koçta olsa kuzu denir,muhtemelen farkedemezsin.

Keci eti yoresel bir et, akdeniz’de filan cok tuketiliyor. O yuzden istanbul’da kolay bulunacak sekilde yoktur diye dusunuyorum.(istanbuldaysaniz tabi) Ama bu eti satan kasap elbet vardir. (Iyi yapilmis bir keci eti harika olur)

Koyun etinin olmadigini hic gormemistim ben bu arada, koyun eti kokar bu arada tabi, kuzu kokmuyor. Kokudan dolayi talep olmayabiliyor.
Iyi bir kasap bulup market yerine kasaptan et alabilirsiniz bence.

piyasada kuzu eti bulamazsınız. onların hepsi koyun. kuzu ekonomik değeri yüksek olduğu için pahalıya geleceği için büyüyünce koyun olunca kesilir.

Koyunun cinsleri vardır. Koku, et mevzusunda en makul olanı “kıvırcık” olanıdır.

Ben olsam hosuma giden bir sivitsort bulurdum, onu fermuarli. Yaz kis, her daim gideri var.

İhtiyacınız varsa güvenilir bir satıcıdan maske alabilirsiniz, genelde yazılan markayı göndermedikleri için dikkatli olmanız lazım.

lokum atölyesinden manda kaymaklı lokum.

Keyfine göre kahve al.

www.trendyol.com

şımart kendini :)

buhurdanlık + kekik yağı corona günlerinde yerinde bir harcama bence.

Swetshirt, corap

Lambader
www.trendyol.com

Şu ana göre elbette artar fakat bir noktada limite takılırsınız ve daha da hızlı koşmak için kilo vermeniz gerekir.

@bagcivan bu limiti ne belirleyebilir? vücut koşullara adapte olmak için yükünü azaltmak zorunda değil mi?

yemeği biraz da mecburen azalttım aslında, çok su içiyorum ve pek iştahım kalmıyor. böyle mi daha fazla yememi engeller acaba?

1- artar, kas kutlen artmaya devam edecegi icin.

2- surekli yiyip antrenman yapsan da performansin artabilir. bundan bir sure sonra performansin daha da artip, cok yemegin sabit kalinca kilo vermeye baslayabilirsin de. yarim saat+ orta tempo, bes dakika tempolu gibi surelere ciktiginda tabii.

son sorun icin: kesin kilo vermen gerekli. ustteki sorularin icin kesin vermesen de oluyor.

boyunun 2.5 metre olmadigini varsayiyorum. oyleyse o kilolar kosu icin ideal.

Koşu süresi ve performansı ters u şeklinde bir grafik izler. Zira vücudun bir de iskelet sistemi ve ortopedisi var ve 108 kilo birisi için sürekli koşmak pek de iyi bir fikir olmayabilir. Basketçiler falan o kilolarda ve sürekli koşuyor diyebilirsin ama onların zaten vücutlarının birçok yerlerinde deformasyon henüz 20 yaşına gelmeden oluşuyor. Bir profesyonel basketbolcunun ellerini, ayaklarını görmek istemezsin.

Performansın artabilir ama bir süre, zira o kilo ile koşarsan eklemlerine ve kaslarına bayağı ciddi yük bindiriyor olacaksın.
Kilo vermenin formülü basit, harcadığından az yemek yiyeceksin. Belirttiğin süreler oldukça az kalori yakar. Yani yemeğini arttırma mümkünse azalt ve bir an önce kilo vererek sporunu arttır.
Pek çoğumuz benzer yollardan geçiyor, hareket etmek iyidir, kalori yakmasının yanında insana bir motivasyon da verir. Ama o kilolarda vücudun geri kalanına verdiğin zararları da düşünmen gerekiyor.

artar ama ben senin yerinde olsa şimdi hız değil mesafe/süreye göre kendimi geliştirmeye çalışırım. koşuya yeni başlayınca ve zorlayınca sakatlık riski çok fazla. ayrıca zorlu koşular sürekliliği olmuyor. zihninde spordan zevk yerine, angarya gibi bir his oluşuyor, ya bugün çıkmayayım diyorsun. o yüzden yavaş yavaş ama uzun mesafe koş. boy kaç bilmiyorum ama hadi 1.90sın diyelim bu sayede 90 altına kadar inersin veya kendine öyle hedef koy. sonra da işte eğer vücusunun elverdiği ölçüde pace kasarsın falan.

Muslugun agzina ici sirke dolu poset baglayabilirsiniz belki, bi gece dursun ertesi gune cozulmus olur.

sıcak sirke anında çözüyor :)

sıcak sirke buharını içinize çekmemeye çalışın. toksik değil ama tahriş edici.

mokapot, makinenin basıncına erişemediği için tadı aynı olmaz tabi hatta espresso bile denemez ona ama değer mi değer

Bence manuel demlemede en yakın tadı veren aeropress. Mokapotta yanık bir tat geliyor. Tabi şahsi görüşüm.

yağ, kas, ve enerji birbirinden farklı şeyler. çok kısaca anlatayım:

uzun mesafe koşucuları aerobik sisteme dayalı çalışırlar. enerji üretmek için oksijen kullanırlar yani. eğer maksimumunuzun altında bir eforu uzun bir süre sarfetmeniz gerekiyorsa, oksijenle yağ yakmak verimli bir çözüm. ama burada şöyle hassas bir denge var, daha fazla yağ sahibiyseniz o yağı hareket ettirmek için daha çok efora ihtiyaç duyarsınız (ağır yük taşımak daha zordur kısaca), bunu yapabilmek için de daha çok kaslanmanız gerekir. ama bu da uzun mesafe koşmak için vücudun çok daha fazla çalışması gerektiği anlamına gelir, o yüzden verimsizdir.

sprinterlar için gereken enerji anaerobik süreçlerle elde edilir. anaerobik kelimesi "oksijen kullanmadan" anlamına gelir. oksijen kullanmadığımız için yağ da yakmayız. glikoliz denen süreç kaslara kısa süreli çok yüksek enerji sağlar. ama bunu otuz saniye bile sürdürmek inanılmaz güç bir iştir vücut için. zira anareobik egzersizler sonucunda oluşan laktik asit kasların hareketini zorlaştırır.

2 saatlik koşunun ardından harcadığım kalori 3000 kcal ve bir kilo yağ 7000 kcal enerji barındırıyor.

yani sadece bir kilo yağım olsa uzun mesafe koşmama yeter.

çok kaslı yapılı birisi olsam 90 95 arası olurum, tüm yağlarımı verdiğimde 76 79 arası oluyorum. siz düşünün. uzun mesafe koşusunda ekstra 10 15 kilo taşımam mantıklı mı?

Vücut gayet efektif bir makine. Az bir yakıtla çok fazla yol gidebilirsin. Bunun üstüne koyacağın her şey ekstra yük. Uzun mesafe kas gücünden çok oksijeni verimli kullanmaya bakar.

enfeksiyonla ilgili bir durum yoksa yara veya başka bir deformasyon, gereksiz yere cildinizin florasını bozmayın antibiyotik kremle. nemlendirin, besleyici kremler kullanın yeterli olur. genelde e vitamini katkılılar tavsiye edilir.

Bahsettiğiniz kremlerin neredeyse hepsi tedavi amaçlı kremler. Nemlendirici yeterli olur. İlla saydıklarınızdan biri olacaksa bepantol olabilir.

bepantol olabilir. aloe veralı herhangi bir krem varsa biraz yakar gibi olur ama işe yarar.

Renkli cam yapılabiliyor çerçeveye ama mevcut camı boyayabilirler mi bilmiyorum. Üstündeki kaplamalar yapılmadan önce boyanması gerekiyordur belki.

8 kat fark olmasada optikçiler cüzi bir kar marjıyla çalışmaz.gözlük alacaksan biraz öpülmeyi baştan kabul etmen gerek.beğendiğin gözlük modelinin kodunu internetten ararsan yurt dışındaki satış fiyatları çıkar.burdan aşağı yukarı bir fikir edinebilirsin. kazıklanmamak için en temiz yöntemse ya tanıdık gözlükçü yada zincir optik mağzalardan biri.

valla hocam ben 4-5 sene once ilk kez paraya kiyip ray ban alacagim zaman baya fiyat sormustum farkli farkli yerlere; dogubank falan da dahil. en son dogubankin iki bina yaninda -tramvay tarafina dogru- inci optik'ten aldim. aldiktan sonra da ray-ban'dan burasi yetkili satici diye dogrulatmistim; fiyati da cok uygundu. sonradan 1-2 arkadas da aldi ordan ray ban ya da farkli markalar hepsi de memnun kaldi, aklinda olsun. ozellikle sezon sonu nakit alirsan guzel fiyatlar veriyorlar.

Elden fatura kaç kişi kaldı.

Gündüz marketlere gitmek ve/veya getir gibi uygulamalar serbest değil mi zaten ?

Karttan çekilir öncesinde erzak almak için.

Limit kalmadıysa bir şey diyemem.

1 Ocak resmi tatil değil mi zaten?

Son günü resmi tatile denk gelen süreler, ilk iş gününe uzar.

Ona rağmen maaş 1'inde yatıyorsa, zaten alışveriş yapmaya çıktığında çekebilirsin, markete neyin gitmeye izin var.

1inde çekmezsen paran yanmıyor 2sinde çekersin
normal zamanda da ayın 1'i haftasonuna denk gelirse napıyorsan onu yapıyorsun.
faturaların bir kesilme bir de son ödeme tarihleri vardır, araları da en az 10 gündür.

1 Ocak resmi tatil, resmi tatilde ne devlet ne de özel sektör maaş yatırmaz/yatıramaz, sonraki ilk iş günü halledilir.

Kafaya bak amk

8 bucuk, citizen kane

The Prestige

The Shawshank Redemption

The Godfather I

Braveheart ve The Shawshank Redemption arasında gidip gelirim.

Once Upon a Time in America

schindler's list

1 numaram hep Gladyatör oldu

Rumble Fish.

The Godfather

The Godfather

interstellar

goodfellas sanki

Buz Devri 3

bu soruya dogville, kingdom of heaven ve lord of the rings derdim. ucunden 1'ini soylerdim ne zaman sorulsam.

The departed

The Matrix

the godfather

Lord of the rings, interstellar, intouchables

Life is beatiful ve
yeşil rehber(İngilizcesi unuttum)

The Matrix

Heat

Gazap Ateşi

soru bence hatalı, zira et ağırlıklı vs. bitki ağırlıklıdan ziyade verilen örnek "et ağırlıklı vs. basit karbonhidrat ağırlıklı" olmuş.

basit karbonhidratın olabildiğince az tüketilmesi gerektiğine dönük gayet yaygın bir uzlaşı var her türlü beslenme ekolünde. öte yandan, hayvansal vs. bitkisel de sonsuz ve gittikçe de derinleşen bir tartışma.

uzatmayayım: mesele çok büyük ölçüde makro besinleri (protein, karbonhidrat ve yağ) ne kadar dengeli/yeterli aldığın. en katı vegan beslendiğim dönemde geçirdiğim check-up'ta doktor "çok mu et yiyorsun?" demişti. "aman proteinsiz kalıcam" diye üç öğün bakliyata verdiğimden sebep "gut olursun, yavaş ye" demişti. trigliseritim çok yüksekti, onu da fazla karbonhidrat tüketimine verdi, ki haklıydı.

nihayetinde karbonhidrattan biraz daha life ve sebzeye dönünce yağ kaybetmeye başladım. kişisel deneyimim açısından, hayvansal ürünleri tükettiğim vs. tüketmediğim dönemde bedensel olarak çok fark hissetmedim. her ikisinin de içerisinde daha düzgün beslendiğim ve b.k gibi beslendiğim zamanlarda net yağ kütlesi/hacmi farkı oldu ama.

tam olarak soruna cevap vermese ve biraz abartılı bir vegan propagandası gibi görünse de game changers (netflix) ilgini çekebilir. en azından "bitkisel beslenen kastan yana dezavantajlı mı olur?" gibi bir soruya yanıt verebilir.

forks over knives adlı belgeseli izlemeni öneririm. tam bu konu.

Yüksek protein ile beslenen kişiler az protein ile beslenene oranla yag ya da kas olarak daha iyi durumda olurdu.

examine.com

Bahsettigin bilgisel beslenme değil, basit karbonhidrat.

Bu arada game changers izleyeceksen şunları aklinda tut;
Yapimcisi jameson cameron'un vegan supplement sirketinde 140 milyon dolarlik yatirimi var.
filmde bahsedilen strongman kendi kilosunda, amatörde rekor sahibidir. kendisi profesyonel sampiyonaya çağrılmış ama gitmemiştir. çünkü o rekorlar orada bir hiç. kendisi malesef en kötü profesyonel strongmanden bile kötü. bu benim kendi açımdan yapacağım tek yorum.
Onun dışında bu belgesel denilen şeyle ilgili diğer sıkıntılar;
chriskresser.com
carnivoremd.com
tacticmethod.com

Texas et fabrikasi sahibinin et yemek ne güzel belgeseli yapması ile veganliktan para kazanan insanların bunu yapmasi arasinda benim acimdan fark yok.

Laptopun kargoda bile çalınabilir. Kac kez rezalet başlığı açıldı.

guvenilir garantili sekilde hizmet veren bir yer bulursan ve kargoda sigorta yaptirirsan herhangi bir sorun yasamazsin.

Bilgisayarin marka modeli nedir? belki tavsiye verilebilir

Kardeşim bu şekilde istanbula göndermişti laptopunu. O kadar sıkı sıkıya sarmasına rağmen yolda kırıldı. Bence en son alternatif olarak düşünün.

2 saat önce geldim koşudan, 1 dereceydi hava. Boğazı veya ciğerleri zora sokacak bir hava yoktu. Azıcık burnum aktı o kadar. Ama daha soğuklarda düşük tempo koşmak mantıklı olabilir.

eğer burun solunumu yapmıyorsan soğuk hava direkt ciğerlere gider ama önemli olan burun solunumu yapabilmek. ayrıca kat kat giyinmek doğru bir hamle değil.

maske veya buff tarzı bişey takarsanız hava içinizi üşütmez

Buff yazmaya gelmiştim ben de. Biraz kesiyor.

@kırmızı neden? hem üşümüyorum hem terliyorum iyi oluyor bence.

eğer formdaysanız ve yavaş koşuyorsanız burun solunumu yeterli olabilir ama diğer türlü zaten imkansız. Kırmızının dediğine paralel bir cevap verdim bende. Aşırı soğuklarda direkt ciğere çekmek bence de sağlıklı olmayabilir. Ama bu havalar değil eksi dereceler ve nemli havalar vb.

çoğu insanın üşümesinin sebebi terin vücutta kalıyor olması. teri dışarı atan teknolojik ürünler var. ayrıca üşüme koşu başlamadan önce olur, koşarken üşüyeceğinizi düşünmüyorum. benim koşu kitim, bir tane kaliteli dri fit üst içlik, bir tane tayt ve ince rüzgarlık. koşu sırasında ergonomik olarak hem rahat hem tempo düşürecek kadar ağırlık yapmıyor.
eğer koşu temponuz yüksek değilse son kısım sizi çok bozmayacaktır. koşu bittiği anda yürümeniz gereken bir mesafe varsa terliyken bu sizin için risk oluşturacaktır.

Koşu bittiği gibi üstünü değiştir. Koşarken ısındığın için kolay kolay bir şey olmuyor.

Sizin itiraz etme hakkınız var, direkt mahkemeye verebilirsiniz yönetimi.
Tanıdık avukat vs. varsa o daha iyi bilir süreci. Ama siz her türlü mahkemeye verebiliyorsunuz.

Eğer yönetici ile aranız bozuksa, denetçi vardır ona danışın ve alınan teklifleri, faturaları göstersin.

Ben de yöneticilik yaptım. Toplantıya gelmedikleri için az imza ile karar alındı diye bir şey olmaz. 1. toplantı yapılır eğer çoğunluk yoksa ertelenir ve 2. toplantı çoğunluk aranmadan yapılır. Eğer yönetim planında aksi bir madde yoksa, 2 kişi ile bile karar alabilir yönetici.

Yapabileceğiniz şey, eğer bu toplantı size gündemi ile birlikte tebliğ edilmediyse ve diğer toplantıya katılmamış çoğunluğa da tebliğ edilmediyse, siz haklısınız. Hukuki olarak ne yapabilirsiniz bilemem ama yönetici, falan dava mı edersiniz ne yaparsınız.

Fakat, herkese düzgün bir şekilde tebliğ edilmiş ama kat malikleri katılmamış veya vekil de göndermemiş veya atamamışlarsa yapabileceğiniz bir şey yok. O toplantıda yönetici size aldığı teklifleri veya çıkarttığı maliyetleri sunacaktı büyük ihtimalle.

Yöneticinin de kusura bakmayın ama işi zor, en üst kattakiler tavanımız küfleniyor diye ensesinde boza pişirecekler, yönetici bunu yaptırmak için toplantı konularına ekleyecek ama kimse gelemeyecek. Yönetici ne yapsın? Sonra arkasında küfür ediyorlar bir de çalışmıyor diye...

Malheiros'un belirttiği gibi, eğer yönetici kafası çalışan bi tipse iki kez davet edildiğine dair gerekli kanıtları sunar, son toplantıda olan çoğunlukla karar aldık, gelmeyenler de kabul etmiş sayıldı der geçer. Bu tarz olaylarda tavsiyem böyle şeyler olmadan önce de yönetimde aktif olmanız. Çatı akıyorsa tüm apartmanın sorunudur sonuçta.

ukraynada akşamüstü mutasyona uğramış yeni tip tespit edildi. uçuşlar iptal edilmesi gündemde. şu ara gelmenizi tavsiye etmem. mekanlar kapalı.
yok biz evde parti yaparız derseniz de uçuşunuzdan en fazla 48 saat yapılmış ingilizce covid 19 testi ile gelmeniz gerekiyor.

göt dondurucu bir dönemde gitmek çok akıl karı değil hele ki bu covid döneminde... bence baharı bekleyin zaten uçak fiyatları da çok uçuk şu sıralar.

Soğuk havayı dert etmeyin. Geçen yıl şubatta gitmiştim, içlik ve kalın kıyafetler ile gayet güzel geziliyor. Covid nedeniyle barlar, kafeler kapalı olabilir ama yine de gezmeye değer yerler bulursunuz. Asıl sormanız gereken şu; yeni mutasyon sebebiyle uçuşlar aniden kapatılırsa b planınız var mı? Bur durumda farklı bir ülkeden uçmanız gerekebilir maddi imkanlar ve schengen durumu önem arz ediyor.

www.youtube.com
bu arkadaş gelenler karantinaya girecek diyordu, ona bir bakın da

baştan söyleyim bavula ps5 doldurup getirmeyi falan denemeyin gümrükçüler şimdiden avuçlarını ovuşturuyor ps5 leri yakalamak için. ukraynada dağıtım tarihine kadar takipteler. elektronik sigaralara bile fena takmış durumdalar.

ukrayna havalimanları da eskisi gibi rahat değil. zelensky geldiğinden beri gümrükte yeri değişmeyen memur kalmadı. kara ve deniz gümrükleri daha rahat özellikle deniz. bence burada asıl sorun ukraynadan malları çıkarmak değil türkiyeye sokmaktır.

biz yasal ihracat-ithalat yaptığımız halde gümrükler çok sıkı durumda. tavsiye etmem. edeceğiniz karın kat kat fazlasını kaybedebilirsiniz.

@ada 2 kişi gidip kişi başı bir tane ps5 getirsek nasıl bir sorun olabilir? yasak mı? sınırı nasıl öğrenebiliriz?

yapma. yaparsanda rüşvetçilerini iyi ayarla :-)

özellikle yeni havaalanında inanılmazlar. eskiden atatürk havaalanı'nda 1 kere bile çevrilmiyordum. istanbul havaalanına iki senede 7-8 kere geldim ve %95 çevirdiler. gerçekten dikkat etmek gerekiyor gelirken özellikle yeni havaalanında.

@elektr10 neye dikkat etmek gerekiyor? çevirince ne yaptılar?

büyük bavulun varsa bir kere kesin çeviriyorlar. hele el arabasıyla filansan kesin çeviriyorlar. x-ray'e koyduruyorlar bavulunu. bende birkaç şişe alkol vardı. kaç tane var diye soruyorlar genelde. 5'ten fazlaysa sıkıntı oluyor. allahtan oradaki gümrük polisleri genç ve goygoycu. ağzın laf yapıyorsa ve burnun havada değilse tamam gidebilirsin diyorlar.

ama elektronik üründe aynı kibarlığı göstermeyebilirler.

ps5 kişi başı bir tane getirebilirsiniz. sorun olmaz ama onda da kutuları ile sıfır gibi getirmemeniz. kullanılmış bir ürün gibi sokun. ayrıca kişi başı şahsi eşya hediyelik eşyalarda 430 euro sınırı var. ukraynada ps5 fiyatı bunu aşıyor.

Alabileceğim en kötü haber e-posta adresimin kapatılması/çalınması olurdu sanırım.

Anam babam, kardeşim, sevgilimin ağır hasta olması veya ölmesi. Allah gecinden versin.

Borç kötüdür ama ölüm ve hastalıkla sınanmak kötü. Her şeyin çözümü var yeter ki sağlıklı olalım.

alabileceğim en kötü iki haberi aldım zaten. en sevdiğim üç kişiden ikisinin ölüm haberiydi. ikinciyi bekliyorduk ama ilki çok ani ve beklenmedikti. şimdi son kalanın da ölüm veya ölümden beter bir hastalık haberini alırsam mahvolurum. evet en kötüsü bu olur.
@Hallegadola'ya katılıyorum, sağ ve sağlıklı olalım hepimiz, herkes... gerisi bir şekilde yoluna girer.

Başımdan eksik olmasın hanımla ilgili alacağım her kötü haber , en kötü haberdir. Geri kalan her şey için dünya yansa umurumda olmaz. Ömrüne bereket olsun , ben onun kötü haberini almaya dayanamam.

işimi kaybetmem olurdu.

tam olarak geçen sene bugün öyle bir haberle mahvolmuşluğum var, çok yakın ve çok sevdiğim bir arkadaşımı ani olarak kaybettim. o zaman anladım ki bundan daha mahvedici bir haber alamazsın. yani ölüm, çok sevilen birinin ölümünün haberi alınabilecek en kötü haber bence.

sevdiklerimden birinin hastalanması ve çaresi olmaması, çile çekecek olması vb.

Bir gün evi süpürürken annemin ölüm haberini aldım. Beklenmedikti, aniydi. Buna eşit haber alabilirim, daha beterini alamam. Bunu atlattıysam onları da atlatırım.

Aile bağları çok kuvvetli olan biri değilimdir ama aile bireylerimden birinin ölmesinden daha kötü bir haber düşünemiyorum. Borç, işsizlik falan hepsi çok basit kalıyor gözümde.

yegenime birsey olursa mahvolurum. bazen aklima kotu seyler geliyo durduk yere uykularim kaciyo

dermaroller'ı dezenfekte edeceksiniz.
benimkinin yanında gelen dezenfektan bir sprey vardı, ben onu kullanıyorum mesela.
sonra da cildinizde kullanacaksınız.
ardından cildinize krem veya yağ (artık ne kullanıyorsanız) süreceksiniz.

sadece iğneleri dezenfekte etmek nasıl olacak anlamadım.

Dezenfektan spreyin yoksa dermarollerini kaynar suya batırıp çıkarabilirsin. Bunu kulllanmadan önce ve kullandiktan sonra yapar, kutusuna koyup buzdolabına kaldırırsın. İlgili yere de serum/Vitamin/krem vs sürersin. Ellerini yıkayıp surersin olası mikrop kapmalari önlemek için.

Deriye antibiyotik krem sürmek ne alaka? İlk kez duyuyorum.

@amaranta fusidik asit falan enfeksiyonu önlemez mi? önce ve sonra kaynar su mantıklı, buzdolabına neden kaldırıyoruz?

işlemden sonra deriye sürdüğüm kremin içeriği nasıl olmalı?

@Tochinoshin
İstersen buzdolabına kaldırmayabilirsin ama olası bakteri, virüs üremesini önlemek için daha sağlam bir yol olur.

Dermaroller'ın olayı ciltte iğnelerle açılan deliklerin, çok çok minik yaraların iyileşme sürecini hızlandırarak, cildi onarmak. İşlemden sonra hyalüronik asit içeren serumlar kullanılıyor. Bu serumlar hücre yenilenmesini hızlandırıyor. Yine dermaroller esnasında ya da hemen sonrasında değil de sonraki günlerde c vitamini kullanılıyor. Cilde iyi geldiği söyleniyor.

Kural olsa ne yapacaksınız zabıta çağırıp ceza mı yazdıracaksınız? Koşarken çarpın düşürün geçemedim yolu kapamışsınız dersiniz.

Ters koşana da uygun şekilde çarp.

Kaba kuvvet kullanmadan hiçbir şey elde edemezsiniz. Ancak buraya gelip soru sorarsınız işte.

@cath ne bileyim belki koşmak için yapılmamıştır o parkur dedim. şuan hafif çarparak aradan geçiyorum ama sinirli anıma denk gelirlerse hızımı hiç kesmeyip kavga çıkarabilecek potansiyelim var. ters koşan için de aynı şekilde.

abi kavga çıkarsa topuk :) yer epdm zemin ise koşmak içindir yani neden öyle bir fark olsun ki. Asıl volta atmak isteyen başka yere gitsin. Bu cahil tiplere ben de sinir oluyorum. Anlattığın yere gelip çarpmak istedim o derece.

Seslen her geçişte. Zamanla anlarlar.