Ekşi Duyuru

niye gezilmesin? mesele terörse bu şehirlerde bir sıkıntı yok, hoş olsa da gezmeye mani değil. ben ohal varken hakkari'ye bile gitmiştim gezmeye. gidin görün saydığınız şehirleri

Hatay ve G.antep ne alaka ben anlamadim? Oralarda bir sorun yok. Dogu dedigin yerler de zaten guneydogu.

karmaşa, ışid, pkk, bomba, mülteciler, terör, kaçırılma, gasp edilme, öldürülme. canımızdan olmak istemeyiz.

hatay'a gidecektim geçen haftasonu iptal ettik ordan bomba filan atılıyor diye. keşke etmeseymişiz diyoruz şimdi.

mardini kilisi bilmiyorum ama nisanda antep'e gidiyorum, orası baya büyük şehir zaten, istanbulla pek farkı yok. urfa da öyle. sıkıntı çıkmaz ikisinde büyük ihtimal.

Hatay ve Gaziantep'te yalnizca Suriyeliler var. Hatay'da Kurt zaten cok az. Orada en bastan zaten Araplar bolca vardi. Ikisinde de teror yok. Hatta ikisi de Istanbul'dan Ankara'dan daha guvenli.

birkac gun once oradaydim. gaziantep'te hic abarti denecek kadar suriyeli gormedim. istanbul'da daha cok. cunku oradan direkt goc ediyorlar.

guvenliksiz bir durumu yok bence oralarin. hicbir sey olmaz.

2 hafta önce Hatayı gezdik 5 kişi yedik, içtik, alışveriş yaptık. Bir sorun yok.

sen gezme ulan... istanbul çocuğu.

bir hafta önce antep'e düğüne gidip lastik yanan barikat dolu caddeden geçemediği için arabasını kaldırımlardan falan geçiren arkadaşım var. istersen sözlük nikini vereyim kendin sor.

acelesi yoksa sakin zamanda gezmek daha iyidir. en azından tedirgin olursunuz.

bahsettiğin şehirlerin hepsi güvenli gönül rahatlığıyla gidebilirsin. iş nedeniyle gidip gördüğüm için biliyorum.

oralar film seti veya önceden temizlenmiş, dekorlanmış yerler olduğu için problem olmuyor. Ama sen bence deneme kendi başına. mikrop kapıp hasta olabilirsin.

Bu arada okuman yazman da baya iyi görünüyor, kaç yaşındasın bakayim sen?

dalga mı geçiyorsunuz? gerçek hayatta olması imkansız bir çok şey oluyor filmlerde, bunu mu kafaya taktınız?

kardeş dizi izlediğinin farkındasın di mi?

şey gibi oluyo bu. lost izlerken ya bu kadınların kılı tüyü niye çıkmıyo :// demek ki gibi bişey bu.

ya iyi misiniz arkadaşlar? dizilerde ve filmlerde neden mikrop kapmadıklarını soruyorum.

iyiyiz, şahsen ben iyiyim:) filmin kurgusuna mikrop kapmaları yok demek ki. ne dersiniz olabilir mi?

edit: aa dur, sen yoksa onların gerçekten bok dolu kanalizasyonlara mı girdiğini sanıyorsun?

Dizilerde ve filmlerde insanlar neden WC'ye gitmiyorsa o sebepten.

WC'ye gitmekle, kıl tüy çıkmamasıyla aynı şey değil ki bu. gayet süper kahraman gibi yaşıyorlar.

Çünkü diziler kurgularının gerçekçiliğiyle ön plana çıkmıyorlar. "süper kahraman gibi" omasını talep ediyor tüketici, arz da bu yönde oluyor.

ABD'deki kanalizasyon sistemleri çok büyük, bilgim yok ama tahminen belki sulandırılıyor veya sık sık filtrelendiriliyor olabilir. Ama muhtemelen saçmalıktır.

Dalga geçilecek bir şey yok, gayet mantıklı bir soru sormuş yahu, niye üzerine gittiniz bu kadar? Filmin kurgusunda adam pasta sıçıp onu yese "hmm kurgusu öyle olduğu için olabilir mi? bunu mu takıyorsun?" mu demek lazım.

Neden başrol oyuncuları ölmüyor? Aslında basit detaya inilmiyor, asıl amaçtan şaşmamak için. Hani baĞzı filmlerde "yoohhğğ artık amk" diyoruz ya onun gibi işte.

Düşünsene başrol oyuncusu yürürken birden başına inşaattan tuğla düşüp öldüğünü, normal hayatta oluyor filmde de olsun. Ya da işine giderken oyuncunun olduğu yer patlasın, ölsün? Araba çarpsın karşıdan karşıya geçerken, otobüs ezsin? Bunlar olmuyor çünkü "Film".

Gün gelirde imkan bulursam kanalizasyona indiği için ölen insanın hayatının filmini çekecem. Ya da durakta beklerken DALLAMA bir otobüs şöförünün gelip seni ezmesi gibi. Ya da madende çalışırken patlama yüzünden ölmek. Mitinge gitti için ölen insanlar...

yahu gercekten kanalizasyonda cekildigini mi saniyorsunuz onlarin?

www.youtube.com

edit: soruyu ben boyle anladim, iki turlu anlayan insan tipi de var. bilemedim.

Arkadas galiba dizilerde senaryo geregi neden mikrop kapmadiklarini vs soruyor. Hemen vurmayin.

bence pinkpeony senaryoda neden hastalanmadiklarini sormuyor, kastettigi sey adamlarin film cekimi sirasinda oraya gercekten girdigi ve gercek hayatta neden hastalanmadiklari sanirim???
zaten gercek kanalizasyonda cekilmiyormus.

süper zeki duyurucular yine amacından çıkarmışlar soruyu.

bence film/dizilerdeki aptalca mantık hatalarından yalnızca bir tanesi.

ya nedense insanlarda bi "gerçekçilik" sevdası oluşmaya başladı, kim başlattıysa ben onun ta... Abi dizide filmde en ufak bişeyde hastalanıp ölseler öyle dizi mi olur, o zaman Die Hard'lar Mission Impossible'lar yapılabilir miydi? Bu gerçek dışı halleri çok güzel bence. Ha o dizide boka batıp aynı kıyafetle devam ettilerse evet bi temizlenme sahnesi konulabilirdi. Ama genel olarak sinemada, dizilerde gerçekçilik değil "inandırıcılık" önemli. Bu anlattığınız inandırıcı olmadığı için garip geliyor, yoksa o dünya öyle olsa herkes kanalizasyonda yaşasa hatta orada pizza yeseler(Ninja Kaplumbağalar) kimse çıkıp sorgulamaz.

hatta bu durumu düşünmek okumak araştırmak isteyen arkadaşlar için (bkz: suspension of disbelief) diyip kaçayım.

Arkaplana fotograf koyup uzerine yazi ekleyebildigin/cizim yapabildigin her programla yapabilirsin. Bu uzerindeki yazi predefined bir font gibi durmuyor, yani sanirim tek tek harfler cizilmis.

GIMP
Ink
Illustrator
Paint
Word (kassan excel'de bile yaparsin belki:)
+100lerce daha var olan herhangi bir image processing programi veya icinde image processinge dair bir sey iceren program.
Veya herhangi bir programlama dilinin cizim kutuphanelerini kullanmak...

Neden bu kadar fazla sey saydim, hakkaten bunu hangi program yaparin bir cevabi olmadigini netlestirmek icin.

Eger sadece bu tur seyler yapacagim diyorsan sadece bunu yapmak icin ozellesmis bir program var midir bilmiyorum ve sanmiyorum. Lakin ben GIMP'i(ozgur photoshop bu da bir nevi) tavsiye ederim, hem ucretsiz, hem destegi iyi. Bu tur bir seyi yapmak icin cok kompleks kaliyor(civi cakmak icin insaat firmasi kurmak gibi nerdeyse) ama yine de yapabilir.

Kolay gelsin.

Ekleme: Sanirim fontlar da hazir font. "free font" keywordleriyle cesit cesit binlerce font'a ulasip bu fontlari Photoshop veya Gimp iceriside veya diger programlarda kullanabilirsin.

Online bir alternatif olarak (git: www.canva.com) var.

Fontlar konusu sorun burada, fontlar olduktan sonra söylendiği gibi paintde, powerpointde dahi yaparsın. Eğer yazı el yazısı ise en rahat galaxy note veya ipad pro gibi bir cihazla olur sanırım :D Tabi şu grafik tabletler de olabilir.

allah-ü akbar.

üreme mutasyonuna uğramış canlı. haberde de belirtildiği gibi daha önce farklı hayvanlarda da oluşmuş bir bozulma. henüz insanda karşılaşılmadı böyle bir olayla.

benzer bir durum dişi komodo ejderlerinde de görülüyor. dişi komodo ejderlerinde erkek üreme hücresi oluşturacak bir kısım varmış ve gerektiğinde kendi kendine üreyebiliyorlarmış. ancak bu sayede doğurdukları her yavru erkek oluyormuş.

işte bunlar hep 'asexual reproduction'.

(bkz: Parthenogenesis)
en.wikipedia.org

Gayet de olabilen ve olan bir sey. Ozellikle surungenlerde falan oluyor. Ilk jurassic parki filminde de vardi. Sadece disilerin oldugu alanda dinazor yumurtlayip yavru cikariyordu. Bilim adami da aciklamasini hapiyordu, bilmemne kurbagasinin dna si kullanilarak uretildi bu dinazorlar. O cins kurbaga ortamda erkek yoksa erkege donusebilir falan diye. Doga mutlaka bir yolunu buluyor yani. Erkegin olmadigi bir ortamda bazi hayvanlar erkege donusebiliyorlar veya cinsel organ gelistirebiliyorlar.
Bizim gazetelerin mucize falan dedigine bakma. Normalde zaten yuzyillardir dunyada varolan degisik bir hayvanin fotografini yayinlayip, ne oldugu belirlenemeyen canli bulundu diye baslik atiyorlar. Bizim insanimiz da tobe estagfurullah diye uzayli gormus gibi bakiyor.

film.

ikisi de.

Film

film.

önce film sonra dizi.

Diziyi bilmiyorum ama film çok güzel.

3x07 sanırım.

en.wikipedia.org

full frame ile crop arasındaki farklar var ya 7d ile 6d gibi. ona benzer farklar var 35 ve 120 arasında. aps-c sensörde 35mm'nin verdiği alan aşağı yukarı 35mm full frame makinada 50m'ye denk. aynı şekilde 120mm'de de 85mm'ye mi ne denk (orta format diye de geçer)

bi de tabi büyük olduğu için film baskıda daha iyi sonuçlar çıkar ama a4 baskıda falan fark edilecek şekilde değil çok daha büyük baskılarda.

başka şeyler düşünmeye çalış ve her neye şok olduysan benzeriyle başka insanların da karşılaşabileceğini düşünüp normalleştirmeye çalış kafanda .

Sakin kalmaya ve buna kendini alıştırmaya bak.

uyku ilacı atıp uyuyabilirsin. en basiti unisom

acike git sakinleştirici yapsınlar

kardelenmtsk.com

ben genelde o durumu başkalarına soruyorum internette bakıyorum benim yaşadığım şeyi başkaları da yaşıyorsa sakinleşiyorum kendime can yoldaşı bulmuşum gibi hazmetmem kolaylaşıyor.

merhaba, buraya yazıp fikir istemek aklınıza geldiğine göre başka şey düşünebilmeyi başarmışsınız, aynen devam.

mobi formatında e-kitap indirip ya da elindeki mobi formatında değilse mobi'ye çevirip bilgisayar üzerinden kindle'a atabilirsin.

Kindle .mobi formatını çalıştırır. Calibre tarzı programlarla uzantısını mobiye çevirin.

daha açıklayıcı yazabilir misiniz?

calibre'de mobi formatına nasıl çeviriyorum?
formatı çevirdiğimde, kindle'ı bilgisayara bağladığımda görünen kindle dosyasının içine gelişigüzel mi atıyorum??

Dün vardı böyle bir soru www.eksiduyuru.com

çok zor anlayamadım.

www.eksiduyuru.com

www.dr.com.tr kısmında e-kitap bölümündeki bilgilere göre buradan aldığınız kitapları okuyabilmek için gReeder2, Nook, Kobo, Cybook gibi Adobe DRM uyumlu bir e-kitap okuyucunuzun olması gerekiyor. yani e-kitaplar korumalı, kaldırmak için de özel yazılımlar kullanarak uğraşmanız lazım. mesela burada anlatılmış: www.ebook-converter.com

bence d&r'ın yaptığı saçmalık, bir daha direkt meritokrasi'den faydalanın bari.

Parodontax. Diş taşlarını falan güzel temizliyor. Ama hassasiyet yaratabiliyor.Tadı diğer macunlardan çok farklı, alışmak zaman alabiliyor.

misvak ;)en doğal ve sağlıklısı, ferah koku için, karanfil .

önceden signal colgate vs kullanırdım, misvak kullandıktan sonra onlara bulaşmıyorum

Sensodyne Beyazlatıcı, memnunum. True White olanı çok dandik ama.

ipana pro expert hepsi bir arada. diş doktoru önermişti, memnunum.

amway;in glister
herhalde 6-7 yildir kullaniyorum, aralarda opalescence, rembrandt, paradontax, clinomyn falan denedim ama glister gibisi yok. agizda biraktigi nane ferahligi bile yeter.

dis fircasi olarak curaprox
agiz bakim suyu olarak listerine
ve dis ipi olarak da oral-b dental floss waxed kullanirsan iyi olur.

Beyazlatici haricinde hepsini kullaniyorum ama en sevdigim sensodyne pronamel ve colgate sensitive prorelief

şu sıra ipana pro expert clinical line hassasiyet kalkanı. diş minesindeki incelmelerden oluşan diş kamaşmalarıma iyi geliyor şimdilik. bunun dışında da üzerinde diş hassasiyeti içerikli bir şeyler yazan sensodyneleri falan da sevmekteyim.

Sensodyne tam koruma. Tavsiye ederim. Beyazlaticidab iyi

Ispanya'dan lacer diye bi macun getiriyorum/getirtiyorum.

Ondan once tupte degil de sisemsi seylerde olan colgate kullaniyodum. Bi ara sensodyne kullandim ama disleri ele almanin kiyisindan dondum :/

Sensodyne Onarım ve Koruma

sensodin tam koruma beyazlık gibi bir şey idi. ondan önce ipana pro expert idi. bu ikisi de susatmıyor. diş macunu susatıyordu beni bildiğin.

sensodin f

@angelus kesinlikle her kelimesine katiliyorum.

colgate misvak özlü kullanıyorum şu an,fena değil

colgate'in üçü bir aradasını kullanıyorum. en ucuz diş macunlarından nedeni de bu. memnunum açıkcası, pek ayırt da etmiyorum. bu arada misvak en sağlıklısı falan değildir, 21. yy'da yaşıyoruz, bunun farkına varmak gerek.

çok seyahat ediyorsan cidden mantıklı. bir de meritokrasi diye bişi var ekşiden bak. yatarken okuması da çok kolay. kalkayım ışık kapatayım derdin yok.

kaldığın yeri takip etme tasası yok. yabancı dilde okurken bu kelime neydi derdi yok. ilk anda aklıma bunlar geldi.

aldığım zaman matbu kitap alıyorum, e-kitap benim için meritokrasi demek :D.

E-Kitap almanın bir mantığı yok. Bir kere E-Kitap okudum sadece ve çıkardığım sonuç şu: Telefondan Twitter'a girip bir şeyler okumaktan farksız. Kitap okuma hissi sıfır. Krem Peynir'e katılıyorum; bir kitaplığa sahip olup okuduğun kitapları orada görmenin zevkini birçok şeye değişmem. Ölen babamdan kalan en güzel hatıraların çoğu, o kitaplıktaki ondan bana kalan kitaplar. E-Kitap saçmalık geliyor bana.

Uygun programla kitap içinde arama yapabilmek için, notlar alabilmek ve aldığın notları kolayca bulanilmek için e kitap alırdım. Taşıma ve seyahat olayları da cabası.

Geçen sene aldığım en iyi elektronik şey e-kitap okuyucuydu.. O güne kadar da düzenli bir kitap okuyucusuydum ve çoğu insan gibi 'abi kağıt kokusu hiçbir şeye benzemez' diyordum, tamamen yanılıyormuşum. Bu konular sübjektif olsa da, -buradaki arkadaşları tenzih ediyorum ama- lütfen 'abi bir kitaplığın tadını verir mi hiç?' diyenlere aldanma.

Çünkü bunu diyen 10 kişiden 8'inin zaten bir kitaplığı bile yok. Bazen bir kitapçının önünden geçiyor ve sevdiği bir kitap olursa onu da pahalı diye almıyor.

E-kitap her zaman ucuz, kitap okumaya teşvik edici ve kolaylaştırıcı bir alettir. Baktın ki gerçekten tat alamıyorsun, satarsın ve dönersin eski sisteme.

fiyatlar aynı ekitap daha ucuz değil.

normal kitapçıyım ve öyle de kalacağım. e-pub formatında indirdiğim kitaplardaki dil yanlışları fecaat boyutunda. -de'ler, -ki'ler birleşik, r ile n harfi yan yana geldiğinde m harfi gibi basılıyor, yok efendim satırbaşları yamuk yumuk... e haliyle bunlar da kitaptan buz gibi soğutan şeyler.

orijinal olmadıktan sonra kalkıp da e-kitap okumam. meritokraside kitaplara da baktım, onlarda da hep böyle yanlışlar mevcut.

dolayısıyla, papaz kitap her zaman en iyisi.

280 metrekarelik bir evden 80 metrekarelik eve çıkınca 3 parça kitabı bile nereye sokuşturacağımı şaşırdım, gittim reader aldım kafam rahat etti. ayrıca meritokrasi sağolsun uzun zamandır kitaba para vermiyorum. arada çerez niyetine okumak istediğim popüler kitaplar oluyordu mesela, "buna bu para verilir mi" diye geçiyordum. şimdi ne bulsam okuyorum. ayrıca ben meritokrasiden şimdiye kadar 40 kitap indirdiysem bunun sadece 1-2 tanesinde yazım hatası ve kötü dizgiye denk geldim. bu da gayet kabul edilebilir bir oran.

not: "hiçbir şey mürekkebin, kağıt kokusunun yerini tutamaz"cılardandım bir zamanlar...

çok uzun zamandır kitap almıyorum. evde de toplam 5-6 kitabım var diğerlerini taşınırken yanıma almadım bile. artık normal kitap okuyamıyorum sadece e book okuyabiliyorum diğer kitabı okumak hamallık gibi geliyor. taşıması, sayfalarını değiştirmesi falan ne biliyim bir ebookun yerini tutmuyor.

e kitap okuyanları karaktersiz insanlar sınıfına koyuyorum , şimdi birileri henry ford örneği verecek yada bilgisayar tv örneği verecek ama olsun , kitap kitaptır amk okumak isteyen istediği zaman istediği şekil okur,iş ve eğitimi gereği 500 tane kitapla muhattap olan biriyseniz anlarım ama yılda 3-4 kitap okuyan adam burda ya ışığı gözü yormuyor , seyahat için birebir , aynı anda 100lerce kitabı barındırıyor falan gibi gerizekalı edebiyatı yapmasın

Bir de ben bu "Seyehat ederken çok rahat oluyor" diyenleri anlamıyorum. Bunları gören de zannediyor ki çok uluslu bir şirkette yönetici olarak çalışıyor da yılda 150 defa çeşitli ülkelere yolculuk yapıyorlar. Kabul edelim ki buradakilerin çoğu evden işe işten eve giden ortalama tipler, seyahat dedikleri de işe giderken kullandıkları servis. Yani o kadar abartacak bir durum yok. Çantana bir tane kitap koymaya üşenecek tipte biriysen zaten kitap okuma amk boşuna yaşıyorsun demektir bu tembellikle.

hayır tam anlamıyla birbirleriyle örtüşmezler.

tr.wikipedia.org

kalıtım annenden sana mavi göz renginin geçmesi
bilim olarak kalıtım, bunun neyle nasıl olduğunun araştırılması
genom ise; mavi gözlü olmanı sağlayan taşıdığın gen
(tabi ben sadece mavi göz dedim de, bu aslında topyeküm tüm özellikerini içeriyor)

onu ben de takipteyim de bir daha ses çıkmadı sanırım hala inceleme sürüyor

Normal şartlarda stres altında salgılanıyor. Salgılandığında da Kortizol salgılanmasına neden oluyor. Stresten bağımsız olarak bir şekilde salgılanıyorsa eğer (Misal akciğer tümürü nedeniyle) Cushing Sendromuna; hipofiz bezi problemi nedeniyle salgılanıyorsa Cushing hastalığına neden oluyor.

new york'a gitmedim o yüzden londra diyorum.

paris'e de gitmediğim için new york'a gitseydim de paris değil de londra diyeceğimi düşünüyorum. eğer sadece parise gitmemiş olsaydım yine paris demezdim. ama hem paris'e gitmediğim hem de londraya gittiğim için new york asla diyemem.

Londra'ya gitmedim o yüzden Paris demiyorum.
Londra demek istiyorum. Gezip görülecek daha çok yer olduğunu düşünüyorum.

yaşamak içinse londra, gezmek içinse new york..

new york'a gittim, o yüzden new york diyorum. paris bu aralar karışık zaten. gerçi ne zaman gidileceğine de bağlı bu söylediğim. londra'ya karşı şimdilik gidene kadar nötrüm.

Hiçbirine gitmeeim ama aöıkarq paris

new York ile londra karsilastirilir da Paris ne alaka. arada 20 boy fark var diğer ikisiyle.

üçüne de gittim, paris. çünkü paris dünyada en çok sevdiğim şehir. onun yerinde başka bir avrupa şehri olsa new york derdim, ki mesleğim açısından imkanları hep cezbetmiştir. londra da güzel ama bu iki şehrin yanında sönük kalıyor biraz benim için.

birkaç seneliğine yaşayacak olsam new york, hayatım boyunca olsa paris derdim.

çalışmak için new york
gezmek için paris
çok zenginsen yaşamak için londra

Ben de hepsine gittim. Yerlesmeli yasam icin londra diyorum.

Hepsinde bulundum. Londra ve new york arasinda kalip son karar olarak londra derdim.

Paris iiyi guzel ama overrated.

redeath +1

londra'ya gittim diğerlerine gitmedim. alaska diyorum :) ciddiyim ya büyük şehirler bana göre değil

hepsine gittim kesinlikle new york diyorum otesi yok.

Paris cunku hem diger ikisine gore daha ucuz hem de cok guzel bir sehir. Tabi ne yapmak istediginle alakali da cevaplanabilir.

@diable, bunca zaman sonra bu duyuruyu nereden buldun

amaç ne?
ona göre cevap verelim

yaşamak ve gezi olarak birlikte @basond

hiçbirine gitmedim ama imkanım olsa londra'yı tercih ederdim. new york'u görmeye dair en ufak bir isteğim yok, hiçbir zaman da olmadı. chicago'ya gitmeyi çok isterdim mesela ama ny zerre ilgimi çekmiyor. fransa'nın da sadece provence dedikleri kısmını ilgi çekici buluyorum. benim gözümde nice > paris. londra iyi bence. hiçbi şey yapmazsam yumurtalı sosisli sandviç yiyip i'll bash yer fookin head deyip premier lig maçı falan izlerim, dalarım pub'a let's go fuckin mental deyu zıp zıp zıplarım. evropa > amariga,

hiçbirine gitmedim. new york ya da paris. new york pahalı da olsa amerika'da alım gücü yüksek. ingilizleri sevmiyorum.

tam da şu an dinlediğim şarkı: www.youtube.com

arkadaşım, devir açık vermeme devri, arkadaşın bug'ını bulmuslar. sende onların bug'ını bulup karsı taarruza gececeksın.

Gülün Adı. Fakat ben olsam Yüzüklerin Efendisi'ni okurdum, aynı hissi veriyor.

baudolino

robin hood

kürk mantolu madonna amk

:(

Aci cevap. O saclar gidecek. Malum hormonlar falan.

Dökülme maalesef tamamen engellenmesi çok zor bir sorun. Ancak bir dermatoloğa gidilirse en azından yavaşlaması ya da minimum dökülmenin sağlanması için ne yapılabileceği hakkında bilgi alabilirsiniz.

üzülmeyin kalan sağlar sizindir.

sıfıra vursun. dökülmeye faydası olmaz ama dazlaklığa alışır, göze çarpmaz kelliği

Biraz daha sabretsin, otuzu geçtikten sonra dökülme olmuyor pek. Onun dışında bir çözüm yok.

belirginse saç ekimi olabilir, artık sistem çok değişti. neredeyse fark edilmeyecek derece iyi yapıyorlar insanlar işlerini. bir arkadaşım yaptırdı çok başarılı ve doğal buldum, bir o kadar da tuzlu tabi.

Belki cinko eksikligi falan vardir karalar baglamadan once bi doktora gorunmek lazim.

Doktora gidin ama hiçbi şey beklemeyin genetik der, vitamin eksikliği der salar başından. Çünkü dermatologların saç dökülmesi hakkında senden benden çok şey bilmediğini düşünüyorum. Ha içim rahat etsin diyorsan dediğim gibi... Şimdi ben sana çözümü söylüyorum "sığır iliği kürü"... Bunu google'dan araştırabilirsiniz. İnan bana yabancı kaynaklara kadar çok araştırdım tek yol bu ve gerçekten işe yarıyor. Dökülmeyi durdururken 2 ayın sonunda dökülen saçlar da yeniden çıkmaya başlıyor. Sora dua edersiniz bana geşmiş olsun :)

elbette çaresi vardır, iyi araştırın.
bir de bildiğim kadarıyla kellik geni anne tarafından geliyor?

Sac ekimi disinda bir cozum yok henuz dunyada, o da asama asama seanslarla hallediliyor, zor is, dogal da durmuyor pek kisa tutuyorsa saclarini. Ozel sampuana vs.ye para verip cok az bir fayda saglamak hic akil kari degil.

Bunu dert eden daha cok sensin sanirim. Ozguvenini sarsma adamin, alninin acilan yerlerinden op, gittikce daha yakisikli oluyosun de.

O da senin burnunun kemerini falan opsun. Sarin iste yaralarinizi karsilikli.

Bak adamin ozguvenini sarsarsan seni bulurum, saclarini yolarim :)

crescendo kel ve göbekli olsa bile en sevdiğim olur. üzüldüğünü gördükçe benim canım yanıyor.

sıradanbirigibi troll olmadığını varsayarak deneyeceğim teşekkürler.

En geç kasım sonu gibi kurulmaya başlanır.

kasım başı başlar. cadılar bayramı biter o başlar işte hep döngü bunlar :)

www.milliyet.com.tr

bu haberleri ben de buluyom. pişirme önerileri istedim.

Lahana,
Ispanak,
Karnıbahar,
Brokoli,
Pırasa,
Pazı,
Bezelye.

edit: ıspanak ya da pazıyı yumarta ile kavurursanız mükemmel olur.
ayrıca brokoli ve karnıbaharı suda haşlayıp, üzerine sarımsaklı yoğurt favorilerimdendir.

Yemek tarifi değil pişirmelik sebzeler neler diye sormuşsun. Sebzesine göre bir sürü tarif bulabilirsin. Mesela;

Kıymalı Ispanak,
Kabak Dolma,
Kabaklı Sandal Köfte,
Lahana Dolması,
Havuçlu kabaklı salatalar,
Pırasalı Graten
Bonus olarak şu siteyi öneriyorum güzel tarifler çıkıyor. umutsepetim.com

İki tane seçenekle de ben geleyim gerçi biri söylenmiş;

Zeytinyağlı pırasa şart öncelikle. Bol bol yapıp cam kaba oradan dolaba atıp, gidip gelip limonu boca edip yemek lazım.

Bir diğeri de kesinlikle ıspanak yumurta. Eyyyvah. Ispanağı tavadan taşacak kadar çok koy çok küçülüyor pişince. Karabiber, pul biberi avuçla dök. Yoğurtla da felaket oluyor.

Nasıl canım çekti?

yulaf ezmesi/lapası, oatmeal

edit: porridge pişmişine deniyor. yani yemeğe verilen isim. ürünün ismi oatmeal. porridge derseniz aval aval bakabilirler. :)

ülker kelloks kokopops diye biliyorum ben?

Porridge.
Mikrodalga varsa cok kolay olandir. Bir kaseye yulaf kepegi ve sudu koy. Yaklasik 90 sn isit. Cikart, kariatir, bir tatli kasigi bal ekle. Bali da karistir, ilidigi icin kolay erir. Sonra 60-90 sn daha cevir mikrodalgada. Cikart, istegine gote en ideali muz ve veya yaban mersini (blueberry - donmus da olur) koy. Tarcin ek. Varsa cekirdek ici de koysan guzel olur.
Uzun sure tok kalmak istiyorsan yaninda bir bardak da su ic, yulaf iyice siser.

Eger duzenli, planlayan bir adamsa overnight oat da yapanilitain. Ben pratikliginden dolayi porridge yaptigimdan ona hic bulasmam.

www.google.de

almanlar bunu yiyor ismi müsli

torrent diye bişi varmış hiç kullanmadım siz de kullanmayın ama oraya kaplan toefl ibt, longman toefl ibt yazınca virüslü falan toefl denemeleri çıkıyormuş. birebir aynısıymış ama kredi kartı şifrelerinizi çalıyormuş. :)

(bkz: notefull)

ediyorum ama içlerinden bazıları biribiryle aynı renkte

sondan 2. ve 3. aynı görüyorum diğerleri farklı görünüyor.

böyle bakinca fark var da dudakta fark eder miyim bilmem.

ediyorum.

Evet. En güzeli de soldan 7.

kaptan maydanoz +1

SOldan ilk 3 tanesi birbirine cok yakin olsada farkediyorum.

fark etim

4-5 e kırmızı (aynı değil ve sağdaki daha koyu gibi), sonuncuya mor derim geri kalan hepsi pembe tonları. aralarında fark var ama ton olarak tabii.

evet. hepsinin de tonu baya farklı

Evet, hepsi de farklı. Kalibrasyonu yapılmış iyi bir ekranda görme bozukluğu olmayan herkes fark edebilir.

Aynı olan yok hepsi farklı.

evet. soldan 7 çok güzelmiş ya.

ona elektrikli battaniye alın kaloriferi(ya da her neyse) sana uygun olacak seviyeye kısın.
not: çarpılırsa karışmam (swh)

onun problemi kalın giyerek çözülür, sizin öyle bi lüksünüz olmadığı için biraz duyarlı olması lazım. baktınız umrunda değil aç camı sonuna kadar uyurken. benzerini ben de yaşadım çocuk güneş tepemizdeyken montla geziyordu o derece sıcak manyağı ben de soğuğu çok seviyorum. durumu kendisine montla uyumasını söyleyerek çözdük :d

Kus.

acile git

kus ve bol su iç.

çok parası varsa ve ben de 40 yaşındaysam: evet.

HAYIR

eğer o kişi tüm sosyal baskıya rağmen değerse evet ama hayatında boyunca bir hmmss olacaktır.

ilki hadi düşük bi ihtimal olsa da belki ama ikincisine teyze derim ne evlencem.

ben 19-20 yaşındaysam uyar.
tamamdır.

HAYIR

şu an düşünmesi biraz saçma geliyor evet, ama sevgiye bakar. aşık olursam neden evlenmeyeyim?

parası yok fakir, siz ona bakıcaksınız

evet, mümkün.

HAYIR yazanlar neden büyük harfle yazıyor bu arada???

HAYIR. Hayir'i vurgulamak icin buyuk yazdim.
Edit: Sorun kadinin yasi degil, buyuk cocugu olmasi. Yoksa kadin benden 15 yas da buyuk olabilir, sorun degil.

Yas kavramina takilan biri degilimdir hicbir konuda ancak cocuk varsa imkansiz diyebilirim.

1- çok çok düşük ihtimal.

2- kesinlikle hayır.

businessclass var sözlükte bi sor naapmış.

İlk seçenekle belki.

İkinci seçenekle hayır.

Benden 10 yaş büyük bir kadınla ilişkimin olmuş olduğunu mümkün olsa evlenebileceğimi ona da belirttiğimi söylemek isterim.

Para mara umrumda değil bana yetecek kadar param var zaten sevdikten sonra sorun değil.

İkinci seçeneğe hayır dememin sebebi de yaş değil çocuk sayısı. Hadi 1 tane olsa neyse de 3 tane de fazla :)

farzedelim 20 yaşındayım
çocuk 28 yaşında olsun.
kadın da çocuğunu 20 yaşında doğurmuş olsun ki şuan neredeyse 50.

20 yaş ile 50 yaş. hayır, evlenmem.
aramızda neredeyse 30 yaş fark olacak her halükarda. pek makul değil.

kadının cate blanchett olup olmamasına göre cevap değişir.

yaş farkı konusunda en iyi olasılıkları hesaplayalım; siz 18 yaşındasınız. 23-28 yaş aralığında çocuğu olan bir kadın ile evlenme durumunuz var. eskiden reşit olmadan evlilikler çok yaygındı. bu sebeple çocuk gelin oldu diyelim. 15-18 yaş aralığında olsun evlendiğinde. 16-19 yaş aralığında da çocuğu oldu diyelim. bu durumda 39-47 yaş aralığında bir kadından söz ediyoruz. bu da en olası ihtimal. eğer para için olursa olur. kimse kimseyi kandırmasın. parasız ise kadın olasılık dışı bir durum.

heralde iki seçenek var ikiside büyük evli ve çocuklu. şayet böyle bir olay varsa ve bunu buraya taşıdıysa kişi demekki sevgisinden emin değil. bence evlenmesin.

Ikisi ile de evlenmem ama ilişki yaşamak için can atıyorum. Kesinlikle çekiciler; fakat ne kadar uzun soluklu olur bilinmez.

cevap : ikisi de cocuklarin yasina bagli..

mesela cocuklar yetiskin bireylerse iki soruya da evet derdim,

ama cocuklar hala cocuk yastaysa, o zaman 1.soruya belki evet, 2.soruya kesinlikle hayir derdim..

delirme

öyle çok büyük aşk, sevgi gibi bir durum olasılığını bir kenara koyarsak eğer; mantık çerçevesinde açıklanabilecek bir izahat olması gerek. başka türlüsü akla yatmıyor pek...

evet

Hiç olmamış. Lacivert üstü beyaz tonlu gömlek giy. Ayakkabı da benzer tonlarda olsun. kızla buluşmucaksak siktiret.

üst giyimi açık renk yap, kahverengi kıyafet-ayakkabı kullananlara karşı değilim ama tercih etmem, siyah ayakkabı olmaz diyenleri fazla takma, bal gibi olur, tercih senin sonuçta.

Doğru lacivert tonu ile doğru kahve tonu birleştiğinde mükemmel uyuma ulaşır. Baştan aşağı lacivert yapma, çok yüksek ihtimal lacivertlerin tonu da tutmayacaktır zaten.
Lacivert ile siyah olur ama pantolon ayakkabı olarak dip dibe daha risklidir çok az kombinasyonda tutturulur.

Prag-Viyana-Budapeşte üçlüsü. Zaten çok yakınlar.

lim5, tek bir şehir olacak.

Amsterdam secin derdim ama oraya gitmissiniz. Bir de kac gun oldugu onemli. Ornegin 4 gun ise 4 gun Amsterdam'a fazla. Prag-Viyana-Budapeşte mantikli bence de. Prag ve Viyana cok ahim sahim yerler degil ama 3 ulke 3 farkli sehir, sikilmazsiniz hic.
Edit: Neden tek sehir?

viyana prag arası otobüs seferleri var
viyana buda peşte arası tren var
viyanadan bratislavaya geçebilirsin (ama çok küçük bi şehir olduğu için pek görülecek bi yeri yok)
yani prag-viyana-budapeşte sıralamasıyla gezebilirsin. 3üde güzel şehirlerdir:)

Prag, Viyana ve Budapeşte çok güzel şehirler ben olsam hepsini bir gezide harcamazdım.

Bence güzellik sıralaması şöyle: Prag>Amsterdam>Viyana

Seçeneklerde Budapeşte olsaymış en başa gelirdi.

hepsini gördüm turistik anlamda prag>viyana>amsterdam şeklinde sıralarım.

sıkıcı değil. delirium bar tek başına yeterli.

(bkz: brüksel/@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu)

gece hayatını yok sayıyoruz @futbolcu

entry'i okursan orada gece hayatından başka şeylerden de bahsettim.

1 gün kaldım amsterdam'a geçerken onda da en güzel yerlerini gezdim. bir başkent havası var tabii ki ama bence sıkıcı değil aksine güzel bir şehirdi. grand place etkileyici ve en çok turist çeken yer sanırım. işeyen çocuk heykeli var meşhur ama öyle ahım şahım bir heykel beklemeyin. müzeler var ben müzik enstrümanları müzesine gittim hoştu. parkları güzel.

başka seçenekleriniz varsa brüksel sıkıcı kalabilir ama bilemedim.

bi mevzusu yok bira tadimlik barlar disinda. ustune bir de gocmen dolu, tarrak kurek bir sehir. 1 gun gor ve kac.

Meydandaki şehir müzesi güzel. Birkaç güzel park meydan var. Bolca kafe ve birahane var. Keşfetmeyi seviyorsanız iki gün dolu dolu geçer ama üçüncüyü bilemem.

bizi oranın yerlisi gezdirdi, 3 gün boyunca tek an sıkıldığımı hatırlamıyorum. 10 numara şehirdi.

sıkıcı şehir demem ben gördüğüme pişman olmadım.
Ha ama bi prag değil.

Bruksele git dolan brugge git orada kal

metro 12.00 de kapanıyor. gerisini sen düşün artık.

valla bana itici gelmedi. bi ceşit sahiplenme gibi. benim gogsüme elini koysa bişi demem.

Kadınların ellerini koyabilecekleri başka bir yer yok, o yüzden yapıyorlar. Biz erkekler elimizi cebimize falan sokabiliyoruz, ya da kadının omzuna koyup beline sarılabiliyoruz. Seçeneğimiz çok. Kadınlar böyle bir şey yapamadıkları için içgüdüsel olarak böyle bir şey yapılıyorlar. Ben şahsen rahatsız olmam. Ha abartıp kolunu omzuma falan atmaya kalkarsa o zaman işler değişir.

Nesi itici yahu, böyle her harekete kulp bula bula insanları bir rahat bırakmıyorsunuz :D. İnsan sevdiğine sarılır, öper, sırnaşır, dokunur, elini koyar, başını koyar, hiçbirisi de itici değil.

en itici kadın davranışlarından biri. güya "bu erkek benim, anladınız mı; benim!" demeye çalışıyor vücut diliyle.

kızlar/kadınlar, bunu sevgilisinin/kocasının dostlarının yanında özellikle siz sevgilisi veya eşiyle şakalaştığınızda yapıyor. bu ne kıskançlıktır yarabbim? sanki erkek olarak, erkek arkadaşıyla yatacağım da benden sakınıyor eşini.

bu vücut dilinde sahiplik göstermek, belirtmek için yapılan bir harekettir.
www.milliyet.com.tr

mesela süleyman demirel ve turgut özal köşkte vatandaşlarla fotoğraf çektirdiği zaman hep elleri masada olurdu buranın sahibi benim der gibisinden ve vatandaşın elleri yanda veya arkasında olurdu.

bu bağlamda erkek üzerinde dışarı karşı olan sahiplik algısını pekiştirmek istiyorsan kesinlikle böyle bir fotoğraf çektirebilirsin, hatta çektirmelisin.

Fotolarda erkek tarafının da kolunu öylece sallamadığını, kadının belini, omzunu tuttuğunu görebilirsin.Bu kadınlar bu hareketin bilinçsizce doğal karşılığını veriyor.
Kadın ne yapacak, o da arkadan atsa halay ekibi gibi görünür, ön taraftan konunu uzatıp sarılsa muhtemelen yetişmez, yetişse de acayip bir poz olur. Estetik görünmez.
En mantıklısı önden elini koymak.

Sonuç:Hayır itici değil bence. Çünkü kadın gereksiz sahiplenme yapmıyor. Karşılıklı ve eşit bir fiziksel anlaşma söz konusu.

Şöyle bir baktım da kendi fotograflarimiza 5 fotografimizdan ucunde ben de o sekilde koymusum elimi :)
Ve hatta onlar en sevdigim pozlar. Bana da sahiplenmeyi cagristiriyor. Aksine sempatik.

angelus+1 Kolumuzu koyacak yerimizin olmadığı oluyor ve şık olduğunu düşünüyoruz.

Peki olayı neden diğer açıdan da değerlendirmiyorsunuz?
Eli kadının beline koyarak fotoğraf çektirmek?
Bu da sahiplenme belirtisidir eğer olayı sahipleme belirtisi olarak görürsek, öyle değil mi?

Benim gözlemlediğim ve deneyimlediğim şu:

1-Fotoğraf çekilirken erkek arkadaşın/eşin/flörtün/baban/danan kimse, elini senin beline veya omzuna koyunca -BİR TEMAS YARATINCA- sen de otomatikman temas yaratıyorsun.
2-Fotoğrafta yanda sallanan el garip duruyor, kadın elini kolunu nereye koyacağını bilmiyor.
3- Zaten bu tarz fotoğraflar genelde çift olarak katılınan etkinliklerde çekildiğinden, çift olduğunu belirten samimiyette oluyorsun ki bundan doğal bir şey yok.
4- Özellikle ünlü isen veya bir arkadaşının düğününde fotoğrafçı burnuna girdiyse karşıdan ''Sarılın, yanaşın, poz verin'' diye seslendiğinde, düşünmeden yapıveriyorsun.

Bence çok sevimli ve hoş. Bence hepimiz yapalım.

Arkadaşsızlıkla internette popüler olmanın, takipçi fazlalığının ne alakası var allah aşkına. Bence çevreni değiştirmeye çalış eğer bulunduğun ortamda arkadaş edinemiyorsan.

cep telefonuyla başladı herşey. orta okuldayken arkadaşları arasında en son telefon sahibi olan bendim. o zamanlar telefonu olmayan eziliyordu, şimdi akıllı telefonu olmayan eziliyor diyeceğim de olmayan kalmadı heralde benden başka.

telefondan sonra internetle aldı başını gitti işte. kültürel evrimimizde çok kötü bir dönüm noktası bu. çocuklar için internette var olmak gerçek hayatta var olmaktan daha önemli. çoğunluğu büyüyünce saçmalığı fark ediyor, bi kısmı da internet bağımlısı olarak, takipçi kasarak yaşayıp gidiyor.

sürüden ayrı duranı sevmiyor insanlar, ya sürüye uyacaksın ya da sonucuna katlanacaksın. bir de o gördüklerinin çoğu gerçek değil, bize de ekmek çıkar belki diye beğeniyor ediyor insanlar genelde. o popüler olarak nitelendirdiğin kişilerin de çok arkadaşı olduğunu sanmıyorum ben açıkçası.

İnternetten arkadaş edinilmiyor ki, instagramdan, twitterdan vs. çok kişiyle tanıştım ama hepsinin amacı ya sevgili olmak ya da tek gecelik ilişki, hiçbir kızla tanışmayı beceremedim belki o da benim ayıbımdır. Erkekler için istersen dene, kafan çok uysun biriyle dehşet geyik yap falan sonra bu aralar çok kilo aldım vermem lazım 80 e çıktım de bak bi daha msj atıyor mu :D . Sevgililer bile kalıcı değil daha harcanabilir ilişkiler kuruluyor internetten.

Ama diyorsan ki benim canım sıkılıyor amacım sevgili bulmak o zaman biraz fotoğraflara etiket falan ekle, evde oturma gez hep checkin yap vs.

popüler oldugun icin arkadasin olacaksa, olmasin. benim mottom bu.

mesela ortak film zevkinden surdan burdan bir sürü insanla tanisip bir sürü arkadas ediniliyor. ben bu araclari kullanmiyorum, arkadasim olmayacak mi diye bir sey yok. sen ben ve bu kafadakiler baska sekilde tanisiyor, bulusuyor, muhabbet ediyor.

arkadasinin olmamasi ya da secemiyor olman senin sorunun. bu tiplerin giderek artip bunun norm olarak kabul edilmesi ise dünyanin sorunu.

aile kavraminin, sevgi saygi iliski su bu, yozlasmasina az kaldi, türkiyede birkac nesil sonra geleneksel birlikte vakit geciren, paylasan, kollayan aile kavrami yok olacak. demedi demeyin.

wiillii sosyal sorumlulugunu bugün icin de tamamladi.

Kusura bakma editi:

başlığa bakarak yorum yapmışım anlaşılan. Aynı şeyi bende yaşadım ve yaşıyorum.

anti-sosyalmedya biri olarak ne facebook ne de twitter'ı ismim ile kullanıyorum. aslen facebook hesabım var ama yaklaşık 6 sene önce arkadaşlarımın dışarda olduklarından farklı veya olmadıkları biriymiş gibi, farklı biriymiş gibi davrandıklarını fark ettiğimde midem yavaş yavaş bulanmaya başladı ve sonunda bıraktım. hem insanın kendini kötü hissetmesine yol açıyordu hem de bu kadar da olmaz deyip arkadaşlarımla sebepsiz küsmelere yol açıyordu. ve açtı da şu an o eski, yıllarca beraber olduğum arkadaşlarımdan hiç biri ile bir iletişimim yok.

Sonuç olarak 2009 dan beri facebook kullanmıyorum ve twitter'ım da anonim bir hesap, tanıdığım kimse yok.

Şu an kendimi o zamanlara göre daha iyi hissediyorum. salak saçma güncellemeleri görmektense yalnız olurum daha iyi ve hiç bir pişmanlığım yok bu konuda. başkalarının hesabında gördüğüm, yalancı ağızla söylenen "selam kardeşim", "sizi çok seviyorum" laflarını görmek bile benim midemi bulandırıyor.

ekaterina'yı tiklememişsin ama bence çok haklı. "arkadaşım yok, popüler olmadığım için arkadaş edinemiyorum" şeklinde bir düşüncen varsa, bunu doğuran sebepleri bulup ortadan kaldırman şart. öyle bir dünya yok. bir de ne istediğin önemli... herkesin tanıdığı, "favladığı", konuşmak için can atacağı tanınan biri olmak mı amacın; yoksa oturup iki çift sohbet edebileceğin, dışarı çıkmak istediğinde sana katılmak isteyebilecek birilerini bulmak mı? eğer ilkiyse, evet "fenomen" dediğimiz dangalaklardan olman gerekiyor. yok ikincisiyse, bu kolay bir şey değil "arkadaşım yok" diyen biri için ama daha fazla insan tanıyıp sosyalleşerek oluyor o da.

adetim olduğu üzere kendimden örnek vereyim. kendimi kesinlikle fenomen olarak falan görmüyorum ama sözlük ve duyuruda takılan çok fazla kişi, habire yazdığım için hakkımda bir çok şeyi biliyor. ne bileyim borç istesem güvenip verecek, buluşalım dediğimde "böbrek paket mi olsun" diye sormayacak insanlar var. buna karşılık, bugün dışarı çıkalım desem gelecek bir tane arkadaşım yok sanırım. toplamda iki yakın arakdaşım var, biri yurtdışında zaten jsfhsjk. kaldı ki bu fenomen dediğin tipler de sanal dışında çoğunlukla leş. ben bir tane adam görmedim ki sanatıyla, zekasıyla, yaptığı işle "fenomen" olmuş olsun. twitter'da, facebook'ta aforizma kasan adamın fenomenliğinden ne olur.

neyse. kafa yapını değiştir bence, böyle çok üzülürsün. ne yazık ki onaylanma ve pohpohlanma ihtiyacının feci şekilde arttığı boktan bir çağda yaşıyoruz. bundan kurtulabilirsek daha mutlu oluruz bence.

selam gunumuzde deger algilari farkli olarak degerlendirildigi icin "populerlik" basliginin tam bir tanimi yok. yani var aslinda, bizim bildigimiz populerlik sanatci, muzisyen, artist vs.

periscope'u ozellikle ilk ciktigi zamandan beri kullaniyorum mesela millet en cok kalp ve seyirci onlarda olunca kendilerini unl saniyorlar.

kafamda soru isareti var simdi :D biz o kadar sanatciyla, sporcu, artistle gorusuyoruz. biz o zaman baska yerlerdeyiz :))

milletin derdi bu ulkede "ilgi" gormek olmus. aslinda ne kadar da uzucu. birbirine deger vermeyen toplumda boyle seylerin olmasi normal. facebook'da paylastigim fotonun like almasi veya almamasi zerre umrumda degil zaten asabim bozulmasin diye bakmiyorum. iste bu yuzden insanlar birbirlerini asagiladigi icin degerler degisti.

gercek hayatin keyfine bak kardes, facebook'u ve diger aglari amerikan hukumeti kapatsa bak nasil depresyona girecek millet :)) o yuzden gercek hayatta deger verin, sanalda degil.

Bendeki düşünce de tam tersi. Bir insan popüler ise, yığınla kalitesiz sanal arkadaşı/takipçisi varsa, her saniye check-in yapıp, apır sapır sözler, fotoğraflar paylaşıyorsa g.tüm g.tüm kaçıyorum o kişiden. Bana çok içi boş işlerle ilgilenen düşük zekalı insanlar gibi görünüyorlar çünkü. Kim bilir öyle değillerdir belki ama bende bıraktıkları izlenim bu.

Neyse ki hayatımdaki mevcut kişiler sosyal ağlara marazi derecede düşkün olmayan ve elit bir profil çizen olgun kişilerden oluşuyor. Ufak ve kaliteli çevre her zaman tercihimdir.

cevapları okumadım
popüler olmak doğuştan gelen bir yetenek genelde ilk dış görünüş sonra konuşman esprilerin hareketlerin buna sebep oluyor.
Popüler değilsen hep öyle kalacaksın üzülme dünyanın %95 i popüler değil.

arkadaş edinmenin popülerlikle alakası yok, güzel dostlar edinebilirsin sadece doğru kişilerle karşılaşmamışsındır.

Güzel olmasalardı o kadar popüler olmazlardı merak etme. Memesini açmadan da popüler olanlar var. Olayları tamamen güzellikle alakalı. Reel hayatta olduğu gibi.

Tek başına gidebilecek durumda mısın?

ne olduki

yaparlar.

okumadım ama popüler kültüre karşı bir kitap serisinin son kitabı diye biliyorum

Fİ-Çİ-Pİ

fi yi okudum. kişisel gelişim falan değil ya bildiğin roman. anlatım dili çok basit çok kolay okunan bi tarzı var. 2-3 günde bitirmiştim.

eminönünde sırf ahşap ve hasır işi yapan sokak ve hanlar var. eskitme bavul ise biraz niş kaçıyor, bulsan bile fiyatı yüksek olabilir.

sırayla oku. zaten serinin en can alıcı kitabı ilk iki kitap bence.

Kuzey li + 1000 cevabı ben yazmısim sanki ha :)

İlk iki kitap en iyisi. Sonra gittikçe okuma zevki azalıyor. Rizzoli&isles olmayan seri dışı kitaplar ise kötü baya.

Bu işle ilgilenmiyorum.
Ama zamaninda bir pc dergisinde vardı öğretimi.
Önce kağıda çizim sonra bilgisayara aktarım (gerekli düzenlemeler vs.)
Hoş belki simdi grafik tabletlerde oluyordur bu iş.

ikisi de yapılabilir fakat günümüzde grafik tablet kullanımı daha yaygın.

Direkt tabletle bilgisayarda çizim. Bu işin raconu artık böyledir.

Terminalden silmeyi deneyebilirsin.

Bilgisayarı yeniden başlattın mı hiç?

hacılaklak terminale nasıl gireceğim?

himmet dayı başlattım tabi.

silmek istedigin sey arkaplanda bir islem mi calistiriyor.
activity monitor'den bir kontrol etsene

terminal'e girmek için: Cmd + Space tuşlarına bas, Spotlight aramasına terminal yaz. Ancak terminal kodlarını bilmen lazım. Silme komutu için google'da bi arama yap istersen.

powerfm'in listeleri felan var öyle

ben olsam şüphelenirdim. dün hopi'nin son günüydü keşke dün alsaydınız da 25 lira ucuza almış olurdunuz. ama illaki başka kampanyalar olur gidip mağazadan alın bence.

denge sağlıyorlar onlarla, dengesi bozulur yere falan düşer.

(bkz: bak çok kötü düşen)

Kesilmemesi öneriliyor. Kediler onları yön bulmak, etrafını gözlemek için kullanıyormuş.

çirkin oluyorlar vesselam :D

Kedilerin bıyıklarında sinir sonlanmaları var su bile değse irkiliyorlar, çok hassaslar böylece çevreden gelen titreşimleri algılayabilirler, ayrıca hayvan ciddi rahatsız olur ve dengesi bozulur.Dar bir mama ve su kabında sürekli kafalarını titretmelerinin sebebi bıyıkların kaba değip sürekli refleks tepki vermeleri ve rahatsız olmaları.Kafalarının ve vücutlarının geçebileceği mesafeyi bıyıklarına göre hesaplayabiliyorlar.
Kısacası işkence.

bizim de biyigimiz olaydi. ne guzelmis.

benim var cengizhan gibi ama yön bulmuyor

NO !
KEsme.

kafes içinde olması ve sakinleştirilmesi kaydıyla business class olmasa da izin veriliyor. Tabi yavru ya da küçük ırk olması lazım, anadolujet, pegasus vs hepsinin sitesinde ayrıntılı olarak ebat/kilo yazıyor. aşılar tam olcak, karnesi ile 24 saat önceden haber vermek kaydıyla evcil hayvanlar taşınabiliyor.

belli boyut ve agirliga kadar evcil hayvanlar kabinde seyahat edebiliyor.

business class icin farkli bir uygulama yoktur muhtemelen.

havayolu firmasini arayip boyle boyle benim hayvanim var diyip rezervasyon yaptiriyorsun.
ama kabinde bir hayvana izin veriliyor sanirim.

sahibinden bilgi: firmadan bağımsız her tür uçuş₺a 8 kg.a kadar evcil hayvan kabin içinde kutusuyla taşınabilir. kutusu dahil 8 kg. olacak max. yırtıcı taşınamaz ne kadar ufak olursa olsun.

8 kg.ı geçiyorsa bagaja veriliyor o da önceden yer ayırtıp parasını vererek...

10+ kg kabin içi taşıyabilen varsa el sallasın yöntemini öğrenmek isterim.

Uc dort gunde bir iciyorum.

yapmaz. Onu yeme bunu yeme? ne yiyeceksin?.

Çok abarttılar son senelerde, yok doğal şekeri yok meyve yeme vs vs.

Ne kadar yiyosan ona göre hareket edeceksin, temel prensip bu.

Her düzenli yarım saat yürüsen hiç bir şey olmaz.

doğal şeker kilo yapmıyor muymuş?

yapmaz kilo. dogal sekerden bir sey olmaz. cikolata, kola, kek, mek abur cubur bunlar kilo aldirir.

Yapar. Normalde 10 portakal yiyemezsin ama 10 portakalin kalorisini o şekilde alabilirsin. Lifleri de önemli. Onları çöpe atmamak gerekiyor.

Doğal şeker yapay şeker diye bişey yok. Glukoz var fruktoz var. Ikisi de kilo yapar. Farklı şekilde yapar ama yapar. @angelus'u dinle.

Meyve şekeri fruktoz tabanlı bir şekerdir, yani vücut tarafından kullanılmaz. O nedenle direkt karaciğere gönderilip yağ dokusu oluşturur. Onun dışında bağırsak florasını bozduğu için ishal gibi şişkinlik gibi problemlere neden olur. Ayrıca, meyve suyu glisemik indeksi yüksek bir ürün olduğu için hızla insülin salınımına, o da mevcut yağ yakım protokolünü durdurup yağlanmaya neden olmaktadır. Bununla birlikte, sonrasında düşen kan şekeriyle birlikte reaktif hipoglisemiye neden olur ki bu da daha çok yemek yeme hissinin oluşmasına yol açar. Vücudun kullandığı karbonhidrat yapılı şeker kaynağı glikozdur. Vücut her zaman glikozu tercih eder. Fruktozun vücutta yaptığı tahribat alkolün yaptığı ile aynıdır. Ayrıca doğal şeker diye bir şeker de yoktur şeker şekerdir.

meyvesuyunu bırakalı 2 sene falan oluyor benim. meyvesuyu yararlı birşey değil. onu içeceğine meyveyi ye ondan bir tık daha iyi. tabi abartmamak şartıyla.

Ekleme: Fruktoz insülin direncini tetikliyor, bunu biliyoruz. Kilo getireceği bir gerçek.

Bunun dışında insulin direnci için değil ama yüksek tansiyon şöyle bir makale var. Burada meyve şekeri ve yüksek fruktozlu mısır şurubu ile de deney yapmışlar. Sonuçta yüksek fruktoz içeren şurup tansiyonu yukseltirken meyve yukseltmemis. Yüksek denmesi miktardan değil, % olarak. Sonuçta fruktoza rağmen meyvelerin etkilememesinin sebebini glukoz/fruktoz oranı olduğuna karar vermişler. Vücutta her şeyin o da aynı molekül bu da aynı molekül diye işlemediği zamanlar var. m.openheart.bmj.com

yapar ama hayvan gibi yersen. ölçüsünde kalmak şartıyla yağ, şeker alınması lazım. vücut istiyor. ayrıca portakal suyunu çok içersen miden maffolur, mahfolur, mahfi eğilmez.

ozdoganci ölçüsünde kalınması şartıyla yağ şeker alınması gerekiyor demiş de evet yağ alınması şart ama şeker alınmasına gerek yok.

ya merak ediyorum burdaki bazi tipler, siz ne yiyosunuz?
meyve suyunu 2 sene once birakmis, sanki sigarayi birakti ovune ovune anlatiyor. sorsam eczane eczane gezip vitamin drajesi topluyodur eksigi kapatmak için. ama meyve suyu içmez çünkü şekerli :// şeker kilo yapar hem de sağlıksız :// süt kemikleri eritiyor içme :// et yeme hayvanlar ölüyor :// tereyağ mı ıyy kolesterol :///

sağlıklı beslenme taraftarıyım, cips yemem, aburcubur yemem, fast food yemem ama meyve, et sut yumurta vs vs gibi temel besin kaynaklari icin boyle "ay çok zararlııı bn ymyrm" diye ortalıkta gezenlere acayip uyuzum. yeni turediler bi de.

şeker şeker diye öldünüz, kimse çıkıp duble kaymakli kadayif yiym mi demiyor, meyve diyor meyve. yaşınız genç, şeker hastası değilseniz 4 tane portakalın şekerini hesaplayana kadar kıçınızı kaldırıp iki adım yürüseniz ya.

@littlejack Meyve ile meyve suyu farklı şeyler. Meyve dengeli ve yeterli beslenmek için olmazsa olmazlardan birisi. İçinde bir sürü ise yarar madde var, sadece şeker ve vitamin de değil. Bahsedilen meyve suyu.

littlejack sen o küçük beynini yorma boşver. allam ya yok eczane eczane gezip vitamin alıyormuşum da yok bilmem neymiş de.
hiç öyle şeylere ihtiyacım yok bütün vitaminlerim herşeyim son derece normal. et de yiyorum tereyağ da yiyorum süt de içiyorum çünkü dediklerin sağlıklı şeyler. ama meyvesuyunun sağlıklı bir tarafı yok. meyveyle meyvesuyunu karıştırma aç oku öğren azcık da sonra gel bik bik konuş.

sta, haklısın bro. vücut kendi şekerini üretiyor, dışarıdan aldığımz her şeker fazlasan. ama zıpır bi çocuk düşün ne kadar enerjiye aç, takviye için gerekiyo bazen

ya adam belki yuzde yuz meyve suyu icecek? littlejack arti 1. yiyecek bir sey kalmadi anasini satayim.

baldur2 zaten dediğimiz yüzde yüz meyvesuyu olanlar. kutu meyvesularından bahsetmiyoruz bile

alt tarafı usb belleği fat32ye dönüştüreceksiniz. windows kullanıyorsanız flash diski takınca bilgisayarımda beliriyor bellek sağ tuşla basıp biçimlendir diyorsunuz ve üstteki listeden fat32 i seçip onaylıyorsunuz. başka bi işlem istemiyor

ilk defa duyuyorum.. ben usb bellekleri ekstra bir sey yapmadan windows ve mac'de portlara takip takip kullaniyorum. su ana kadar bir ariza cikarmadi.

mac'te windows kullanmıyorum? kendi sürümünü kullanıyorum os x olmalı.

windows kullanmıyorsam nasıl yapacağım masa penisi?

disk utility'den fat32 ya da exfat olarak formatla.

aynen disk utility var applications/utilities klasöründe

FAT32 kullanırsanız 4 GB'dan büyük dosyaları kullanamazsınız. Bunun için exFAT kullanmanız gerekiyor.

Ancak yeniden biçimlendirmektense en basit işlem mac'e Tuxera NTFS programını kurmanız, böylece biçimlendirmeye falan gerek kalmadan hem windows hem mac sorunsuz dosya yazıp okuyabilirsiniz. Googleladığınızda ücretli olduğunu göreceksiniz, malum yerlerde bulabilirsiniz Tuxera NTFS'i.

disk utility ne diyordum ki,,
wdc.custhelp.com

neyse disk utility'i açabildim ama nerden fat32 ya da exfat yapıyorum onu göremedim??

hm tyler dordin, senin dediğini yapacağım şimdi. umarım işe yarar.

tyler dordin, kurdum oldu.

yanıtlayan herkese çok çok teşekkür ederim.

sil / erase var tepede disk utility'de onunla formatlayabilirsin. tuxera ntfs veya paragon ntfs de yazıldığı gibi işini görür. ama hdd'yi falan tuxera ile kullanırsan time machine yedekleri alamazsın illa ki mac os x journaled olması lazım time machine kullanacağın diskin.

time machine yedekleri ne? şu an atabiliyorum mac'ten flash diske?

time machine sürekli yedek alan bir sistem. olur da ilerde harici disk alırsın ntfs olarak kullanmaya çalışırsın diye söyledim.

Flashbellek dedigim harici disk zaten.

bilalh.github.io
bunu indirin

masa penisi@, "kimliği belirsiz bir geliştiriciden geldiği için açılamıyor" uyarısı veriyor. nasıl açacağım? güvenilir mi?


bunun dışında uygulamalar'a taşıdıktan sonra otomatik olarak itunes'ta düzenleyebilecek miyim? yoksa başka bi şeyler daha yapmam gerekiyor mu?

Mp3lerin olduğu klasörü seçtiğinizde listelenecek bütün müzikler tıkladığınızda attığım linkte reismler var uygulamaya ait ordaki gibi sağ taraftan düzenleyeceksiniz. itunes kullanmadığım için o konuda bi bilgim yok mp3leri bi klasörde tutuyorsa onda da çalışır

verdiği uyarı için çözüm ise, uygulama ikonuna sağ tuşla basıp açılan menüdeki Aç seçeneğine tıklayın.

hallettim, çooook teşekkür ederim.

benim dediğim şekilde mi hallettiniz, bileyim bari ilerde lazım olur.

evet, önerdiğiniz eklentiyi indirdim. uygulamalara taşıyıp sistem tercihlerinden açılmasını onayladım. daha sonra değiştirmek istediğim şarkıyı bularak etiketleri değiştirdim. topluca da yapılabiliyor ama ben tek tek düzenlemeyi tercih ettim, hala düzenliyorum :)

en son 7. sezon 18. bölümü izlemişsin.

Böyle şeyler için episodecalendar.com iyi oluyor.