Ekşi Duyuru

prestij, bilinirlik, tanınırlık vs için. "ben de varım, ben de büyük şirketim" demek zorundalar.

pek yer kalmadı. hattat inşaat bitecek,
eski ntv binasının yanında bir yer var,
onun bir arka kotunda 2 bina var,
eski migrosun orası var.
eski boğaziçi kolejinin olduğu yer ve onun yanındaki yerde inşaat var.
toplamda; yapımına başlanmış 7 bina yeri var.

daha da maslak'ta yer yok.
ha recep abi nrdc-t'yi ve 3.kolordu'yu da taşıtırsa o zaman ali aga oraya bi 10 tane daha bina diker.
bu arada 3.kolordu'nun hemen altında da unia diye bir kültür ve alışveriş merkezi daha inşaa ediliyor.

unia kültür'ün inşaatını görüyorum.

oralar ne güzeldi. yazık değil mi la?

herşeye hayvanlar gibi zam yapmalarını ben böyle bir politika olarak değerlendiriyorum açıkcası.

ne plani, plan ne arar türkiyede?

en basta istanbulun yasami ve olanaklari cok cok yüksek, kümülatif gelisiyo bu da.

mesela siz mecidiyeköyde oturmayi tercih edersiniz neden herseyin ortasinda.ya da okuyosunuz bu olanaklari görüyosunuz daha sonra orduya nasi dönceksiniz?

dediginiz mesela salliyorum eskisehir coook büyük bi teknokent kurdunuz, havaalani yaptiniz uluslarasi, alisveris merkezleri kuruldu, kütüphaneler, cok güzel olanaklar getirildi, ankaraya istanbula hizli trenler düzenlesti öyle olabilir.

ayrica metroya harcanan parayla baska bir sey yapilsa demissin de, metro ile sen sehrin hizini ve dinamizmini arttiriyosun, ulasim sagliyosun, ki 15 milyonluk bi sehir, pareto yapsam simdi tr de illerin %20 si %80 lik nufus olusturuyodur eminim yani:)

soruna tam cevap olmayabilir.

1. tr'de hiçbir şey düzgün planlanmış değil, planlamaya da zahmet etmiyorlar.
2. kişi odaklı politika var. yani her gelen öncekinin yaptığını değiştiriyor. bu sadece belediyelerde değil devletin tüm işleyişinde böyle.
3. imar gibi şeyler belediye tarafından izin veriliyor. ama belediye kendini denetliyor. (ya da bunun gibi bir şeydi.) bu yüzden zaten plansız büyüyen şehirlere ek olarak asla izin almaması gereken projeler izin alıyor.
4. ülkenin gelişmesi için bir politika zaten yok. politikacıların yaptığı tüm icraatlar oy toplamak için.
5. tr'de düşünen insan da çok yok. bu yüzden gelişmiyoruz.
6. düşünenler de ya bürokrasiye takılıyor, ya da parası olmadıığı için icraata geçmiyor.
7. kabul etmek istesek de istemesek de avrupa ülkelerinden çok ama çok gerideyiz.

Bence böyle bir plan olmasın. Herkes özenip İstanbul'a gitsin ki biz de diğer şehirlerde rahat park yeri bulalım, yeşillik alanlarımız olsun, tatil kafasında yaşayabilelim.

Bilakis İstanbul'un içinde yeni bir İstanbul kurma projesi var.Kanal İstanbul sanırım adı..20 milyar dolar gibi bir ranttan söz ediliyor.Ben ilk fırsatta İstanbul'u terk ederek kurtulmayı düşünüyorum.

1940lardan beri istanbul ile ilgili yapılmış bir plan yok,çılgın gibi büyüdüğü yetmediği gibi 3. köprü ile karadeniz kıyıları imara açılıp köprü altı gettolaşacak bir de üstüne kanal istanbul yapılınca kuzey-batısı da talan olacak,kanalın trakya tarafını da düşünürsek koskoca ülkenin 30 milyonu aynı yere toplaşmış olacak malesef.

konyayı doldurmazmış. geçen bir yerde okuduydum.

öncelikle ortalama bir insanın 70 kg olduğunu varsayalım. insan vücudunun da %70'i su ama hepsinin su olduğunu varsaymakta da bir sakınca yok. son olarak 1 litre suyun 1 kg ettiğini varsayalım: bu durumda 7 milyar x 70 litre = 490 milyar litre insan var yeryüzünde. bu da 490 milyon metreküp, diğer bir deyişle 490bin km3 su yapar. büyük okyanus 708milyon km3, van gölü 607 km3'müş. yani yaklaşık 800 van gölü ediyoruz ama bir büyük okyanus etmiyoruz.

www.youtube.com
su videonun basinda bir yerlerde anlatiyor

hacimle alakası yok. alan hesabı yapmak lazım.

dip dibe ayakta durdugumuz zaman 35*35 cm2'lik bir alan işgal ettiğimizi varsayarsak toplam 857500000 m2 buluruz.

şişmanları da düşünerek 45*45 dersek 1417500000 m2 buluruz.

kilis'in yüzölçümü 1427 km2 imiş. kilisi bile doldurmaz yani.

delikanlı bir ülke ondan.

Amerika da zamanında Ekvador da dahil olmak üzere bütün Güney Amerikadaki demokrasileri yıktırıp psikopat cuntacı diktatörleri desteklediği için bir çeşit intikam olabilir.

Avsadayim, onceki senelere gore daha bos. Haftasonu kalabaliklasabilir ama belli olmaz.

zincirlikuyudan taksiye ya da minibus otobus e bin bence.

yürüyeceksin metroya kadar.

fxdomains control panelinde nameserver olarak sanal sunucunun ipsini verin. o da gidip registrar databaseini gunceller. yaklaşık 24 saat sonra tum internet alemi artık sizin domain adınızın nameserverinin 123.123.123.123 oldugunu ogrenir.

Anlatımın biraz değişikmiş ama ben bildiğimi söylüyorum:

Önce Host paneline girip ilgili hostun Name Server'ları neymiş bir bakıver. (Dreamhost için ns1.dreamhost.com, ns2. ... ns3. diye 3 adet NS)

Bunları öğrendikten sonra yine Host panelinize alan adınızı tanımlayın.

Daha sonra Domain paneline girip Name Server'ları Host Panelinden baktığınız gibi yapın. Bir yarım saat, bir saat sonra aktif hale gelir. Tabi Host alanına kayıt yaparken kullanıcı adı, şifre falan da tanımlıyorsunuz. Bunlarla FTP alanına bağlanıp dosya transferi yapacaksınız.

domain panelinde ns girdiğin yerler ve ns tanımladığın iki farklı yer olur.
ns girdiğin yerde alt alta 4-5 tane kutu olur oraya girersin hostinginin ns1.godaddy.com ns2.godaddy.com gibi ama sen kendi sunucuna sahip olduğundan buraya kendi nameserverlarını gireceksin ns1.domain.tld ns2.domain.tld gibi sonra
nameserver tanımladığın kısımı bulup oraya da bu ns1 ns2'nin aslında hangi ipler olduğunu tanımlayacaksın

name server girilen yer: i.imgur.com

name server tanımlanan yer: i.imgur.com

register şirketinin paneline göre değişir bunların yeri ama genel olarak benzerdir

@himmet dayi: Bir yerden host hizmeti almıyorum. Yukarıda da yazdığım gibi kiralık sunucum var. Dolayısıyla host paneli olmadığı gibi, benden önce tanımlanmış, ayarlanmış name server'lar da yok. Soruyu sorma nedenim bu zaten. :)

@ne gerek var ki: domain ile bir şekilde konfigüre edilmiş name serverları ilişkilendirmeyi zaten biliyorum. bu ve başka bir kaç site önceleri bir hosting şirketindeydi. o zaman da kendim ayarlayıp hazır hale getirmiştim.

şimdi bunu sıfırdan kendi sunucum üzerinde yapmak istiyorum. name server'ımı düzgün çalışır hale getirebilsem olacak diye düşünmüştüm.

@akiskan, senin dediğin gibi server IP'mi nameserver olarak domain panelinden girdim ancak:

birincisi, fxdomains paneli benden iki adet nameserver istiyor.
ikisine de 123.123.123.123 yazdığımda, "duplicate" hatası verdi. ikincisini bana ait olmadığı halde 123.123.123.124 yaptım.
bu sefer de her iki adres için de: "Invalid TLD" hatası verdi.

Buraya illa .net .com'lu bir adres mi girmek gerekli?

anladıgım kadarı ile kendi nameserverlarını, kendi serverında ve domaininde kullanmak istiyorsunuz.

bunun için serverda iki IP olması gerekir. tek IP'niz varsa custom nameserver kullanamazsınız. ilgili registrar için fxdomains custom nameserver diyerek google da bir aratın bence.

bir de o VPS nasıl bir kontrol paneli kullanıyor. Cpanel yada Direct Admin varsa oradan da ayarlamalar yapmak gerekecektir. yoksa direkt SSH dan bakmak lazım.

önce vps'e bir dns sunucusu kurup, domain'in ns'sini buna yönlendirmeniz gerekiyor (ns1.domain.com ns2.domain.com gibi)

aslında basit bir iş ama konudan biraz anlamak gerekiyor.

bu arada gmail'in webmail'i türkiye'de bir beş senedir engelli (bkz: google apps)

ha bu arada, ns yerine a kaydı kullanmayı deneyin, o zaman iş biraz basitleşir. uzun vadede çok mantıklı bir çözüm değil ama işinizi görecektir.

domain'in ns kayıtlarıyla uğraşmayıp a kaydını direkt sunucunun ip adresine yönlendirin.

a kaydına dair bir şey bilmiyorum malesef.

virtual server'da iis kuruluydu. konfigure edip siteyi host etmesini sagladim ama bunun disinda ne yapmam gerektigini bilmiyorum.

@fluorescein: google apps engelli. gmail'in mail servisini kullanabiliyorsun. sallamayalım efem.

bence şöyle yapın şirketin domainini www.cloudflare.com üzerinden yönetin ayrıca bir dns sunucu kurmanıza gerek kalmaz, birkaç tıklamayla mx kayıtlarını gmail'e yönlendirip mail kullanabilirsiniz. a record ekleyerek ip görünmeden yönlendirme yapabilirsiniz. hem belirli aralıklarla sitenize ping atarak eğer down ise kendine aldığı yedeği gösteriyor. biraz kurcalayın inanın çok seversiniz iis'i çözdüyseniz bunu hayli hayli çözersiniz.

kısaca: güzel hizmet, beleş. kendim kullanıyorum arada sorun çıkarsa da memnunum

Pera Müzesi'nde Goya sergisi var.

Taksim'de Borusan'a git. tertemiz LSD kafan olur.

ayni paranoya bende de var. nasil guveniyorlar? mecburlar. baska careleri yok.

bu sadece kiralik ev odalarinda degil 5 yildizli otelde bile gerceklesebilecek bir sey.

valla kendimi otelcinin yerine koyuyorum, şayet amaç kötüyse bütün odalara kamera koymak masraflı ve riskli. böyle bi durumda, ben tek gidip de oda istediğimde adamın bana kameralı oda vermesi mantıksız. napsın adam benim görüntümü. o yüzden yalnızken ve özellikle dandirik otellerde içim daha rahat.

çift gidecek olursam da artık çarşaf altında falan takılırız komple ne bilim:S veya kör bi nokta tespit ederiz kamera olsa da görünmeyecek.

ha bak bi anım geldi şimdi aklıma: 5 sene önce falan kız arkadaşımın yanına gitmiştim, otelde kalmıştım ev olmadığı için. neyse, çıkış günü gelince o da geldi otele, lobide ve danışmada kimse olmayınca(oteli gözüm tutmamıştı pek) "gel odaya beraber çıkalım, bavul hazır, alır çıkarız" dedim. odaya girdik, ben bavulu aldım, son bi odayı kontrol ettim, tak telefon çaldı: "odaya misafir çıkarmak yasak" diye.

hala emin değilim, biz çıkarken son anda gördüler de mi aradılar, yoksa başka bi iş mi var işin içinde...

eminönünde her türlü bulursun

tahtakale'ye git.

eminönü tahtakale civarlarında kesin vardır. yalnız pazarlık etmeden sakın alma. ilk başta dedikleri rakamdan aşağı düşmeleri epeyce muhtemel.

gittigidiyor'da bile 1.9TL/adet ile var. Bunun içinde GG komisyonu, adamın kargo zahmeti vs de var. O yüzden yerinden adetli olarak 40-50 kuruşa bulmayı umuyorum.

www.istanbulsguide.net

selamimi soylersin

gözleri hafif şaşı ve büyük gözlü. ondan sebepli olabilir. duymadım ama bana anormal gelmedi. olabilir yani. bende google earthden korkuyorum,boğuluyor gibi oluyorum.

Duymadım, normal hayat sürmekteyiz..

korkmuyorum ama neden korktuğunu çok iyi anlıyorum. içten içe bir ürkütücülüğü bence de var.

ben de küçükken Levent Kırcadan korkardım :) gözlerini pörtlete pörtlete baktığı zamanlar..büyüdüm geçti.

hala gülüyorum. gözümden yaş geldi.
arada bana da oluyor öyle. göksele çok bakmam dikkatlice. ben de hayko cepkin den korkuyorum mesela.
ya izlemeden dinliyorum ya da şu acayip hikayelere falan bakıyorsam ışığı açıyorum.

ben de Megadeth'den korkuyorum evet korkuyorum.

aynı şekilde şarkıcı ceylan'dan korkan birini tanıyorum. bence gayet normal.

ben de yildiz tilbeden cok korkuyorum :(

siz vaktiyle beter böcekteki geena davis'in etkisinde kalmışsınız. göksel filmdeki halini çağrıştırıyordur çaktırmadan:) goo.gl

piramit duvarında bulunmuş firavun resmi gibi bakıyo ondandır.

Gülriz Sururi çok korkuturdu beni çocukken, benzer yönden. O ne gözdü öyle!

two door cinema club mıdır?

ya da metronomy

@uc vakte kadar dort:

evet ya! ne muradın varsa artık.

Amazon göndermiyor. Benzer ürünler satan bir Ebay satıcısından rica edebilirsiniz.

avm bayisi artı kirayı koymuştur üstüne.. geçenlerde evkurda çamaşır + bulaşık maiknesi ve buzdolabına 3400 fiyat çektiler üstelik samsung marka.. biraz pahalı geldi bana..

çifte pasaport her zaman sorun yaratır. ki yarın bir gün gri pasaportsuz kalmaman için . anlaşılan hazır görev halindeyken tayvandan hemen dönmeyip diğer ülkeleri turlayıp normal pasaportla sonra tr ye girişte griyle girip gezmediğini göstereceksin ama emin ol değmez . sonuçta yurt dışında yerleşik olmadığın sürece kullanmamalısın . bordoyu kullanırken sorun yaşama ihtimalin griden olmaya değmez.

aklıma gelen diğer şeyler

Akü şarj-takviye kablosu
Lastik şişirmek için kompresör

cep telefonu için araç-şarj kiti

acil durumlar için:
duck teyp bant, lastik tamir spreyi, plastik cırt kelepçe, sağlam çeki halatı,arabanızda kullanılan vida vs. uygun tornavida,pense, tam teşekkül ilkyardım çantası, reflektör, + şeklinde bijon anahtarı,takoz(sağlam olandan),fener,araçtaki tüm lambaların birer yedekleri, aracın kullanma kılavuzu,reflektörlü yelek,yedek 5lt su ve 5lt yakıt,motor yağı,fren hidroliği,

konfor için:
buzdolabı, kettle, 12-220 konvertör, ufak bi yastık,battaniye,kas gevşetici,ağrı kesici,çakmak soketi çoğaltıcı,telefon vs şarj cihazları,uyku gözlüğü,güneş gözlüğü haricinde turuncu camlı gözlük(gece sürüşleri için)

aklıma ilk gelenler. yani en azından sürekli uzun yol yapan biri olarak benim arabada bunlar var ve mutlaka lazım olduğu oluyor hepsinin.

cep telefonu şarj aparatı ve iki çakmak gözü var zaten.

ayrıca aracın kendisinde 120Watt 220Volt'luk bir de inverter var. Buzdolabını belki ona takarım.

navigasyon cihazı da zaten var, gideceğim ülkelerin haritalarını yükleyip denedim. sorun yok.

@icemanr:

yedek lambalar iyi fikir.
ayrıca yunanistan geçişi için bir bidon motorin bulunduracağım.

fren hidroliğini değiştirmem gerekiyorsa zaten kaçak ciddidir, aracı çektirmem gerekir diye düşündüm.


turuncu camlı gözlüğün olayı nedir?

kendini koruma amaçlı haydar olur, bıçak olur bir şey al yanına. nolur nolmaz.

turuncu camlı gözlük gece sürüşü için karşıdan gelen en kuvvetli farın bile ışığını kırar ve gözünü almasına engel olur.
asla 10liradan fazla para verme bu gözlük için, iş güvenliği malzemeleri satan dükkanlardan temin edebilirsin.

fren hidroliği, duct teyp bant gibi malzemeler kritik, bir çukura girersin, fren hortumu pıt diye yerinden çıkar(başıma geldi) hortumu yerine takarsın, duck teyple tamirci bulana kadar sağlamlaştırırsın, sonra eksilen hidroliği tamamlar yoluna devam edersiniz.
her türlü riski düşünerek önlem almakta fayda var.

2 ay falan sürecek en az 30 haziran'da sınavı var yetişebilir misin bilmiyorum.
sonra temmuzda da direksiyon

bu dönem kayıtları geçti, sonraki sınavlar eylül civarı olması lazım.

edit: benim sorduğum kursta sürüş dersi vardı, zaten kursun amacı ders verilmesi, eğer ders vermiyorlarsa oraya yazılmayın hatta şikayet edin.

otomobil ehliyet sinavlari ile ayni donemlerde oluyor sinavlari, yani 2 aydan daha fazla bir sure olabilir.

kursta pratik yapma imkani olmuyor genelde, hic duymadim.

içi su dolu 3 lt.lik luk pet şişeler dambıl olarak kullanılabilir.
pilatesçilerin kullandığı bir lastik var (sizin dediğiniz bu olabilir) çok iş görür.

Otelin yakınlarında bir salon bul 10 gün takıl. Bazı otellerin fitness salonları da oluyor, gittiğin/gideceğin otelde olurmu imkanın varsa sor. Olsada pahalı olur gibi geliyor... Otelin yeri güzelse çıkar koşarsın tabi, iyi de olur.

squat www.youtube.com

pilates for dummies diye bir video var. indirin onunla takılın derim.

bulabilirsen eğer
www.bodylastics.com
başkada birşeye ihtiyacın olmaz..

o senin kullandığın şey ağızda bali tadı yapıyor diye kullanmıyorum ben
nasıl bi kimyasal varsa artık içinde
içinde florür olanlar en pahalı olanlar oluyor genellikle
demek ki daha pahalıya imal ediyorlar

şimdi diş macunu dediğimiz şeyin zaten bileşenleri belli. fakat kullanılan hammadeden farz-ı misasl 1 tonluk üretim de yapabilirsin, 250kg'lik üretimde. yani şampuanı sulandırıp kullanmak gibi, malzemeden kısmazsan daha pahalıya gelir. ayrıca alınan hammaddenin yerlisi var ithali var, ucuzu var pahalısı var. üretime girdiğinde kullandığın kazan, makine bile maliyeti etkiler. fasona mı üretim yaptırıyorlar yoksa kendi üretim merkezleri mi var. bunlar hep etkiler. benim bildiğim bunlar başka etkenler de olabilir tabi ki.

heyecandan olabilir. uçakta uyursun geçer inşallah. iyi yolculuklar...

mide neden bulanır bilemiyorum ama tuzlu şeyler kraker, zeytin, peynir, ekmek tarzı yiyeceklerin mide bulantısına iyi geldiğini biliyorum.

emedur isimli ilaçtan satın alın. oldukça başarılıdır bu konuda.
bir de ben tuvalet koklayınca geçiyor ama benden başka kimseyi görmedim bu meselede.

hamilelikte bulanir mesela.

zencefil iyi gelir.

hastalık belirtisi olabilir. reflü,ülser vb. doktora görünmekte fayda var.

Ucaga surekli biniyorum.heyecan degil.dun karin agrim vardi.gece mide bulantisi ile uyanip cikardim.simdi havaalanindayim.yavas yavas ictigim mini sutu de cikardim.su bile icemiyorum basim agrimaya basladi artik.herhangi bir sey midemde durmayacakmis
gibi.kesin bir kisayol caresi yok mu

metpamid diye de bi ilaç var, yan etkisi yok gibi, hatta doktorlar yolculukta midesi bulananlar için tavsiye ediyorlar, hem de çok ucuz bişey, ama yok ben ilaç içmem diyorsan naneli bişeyler iç, yemek olarak haşlanmış patates ye, aromalı şeylerden ve mentol dışındaki kokulardan uzak dur, bi de şekerli bişey yeme, içme derim ben, mentol kokusu da iyi gelebilir. geçmiş olsun

biraz ekmek de dahil olmak üzere yemek ye. ama az ye. aç durman mideni daha kötü yapar.sakın kola,maden suyu falan içme.

eee, neymis? doktora gitmedin mi yoksa?

@compadrito:

uçağa binmeden önce içtiğim iki yudum ılık sütü de çıkarıp işkence gibi bir yolculuk yaptım. gittiğim yere gecenin bir vakti kalıp, mutfakta bulduğum bir adamdan bir patates haşlamasını istedim. onu yiyip yattım. gece sancıdan bir kaç kez uyandım ama midem bulanmadı. ertesi sabahtan itibaren normal iyiyp içebilmeye başladım. hala tuhaf bir his var hafiften ama sistemler çalışıyor.

doktora başladığı gün gitmiştim. adam "allah allah... ne olabilir acaba" moduna girince çok da sallamadım...

tadelle'nin migros diyabetik reyonlarında bir çikolatası var. 80 civarı kalorisi var şekersiz, tatlandırıcılı.

kilo alma/verme konularında artık kalori hesabının ortadan kalktığı konuşuluyor. başka şeylerden kıllanın bence kaloriden ziyade. rafine şeker, glukoz şurubu, transyağ. boş ve toksik karbonhidrat

pikolata diye bor ürün varıdı. iste o dediğin

ben her gittiğim yerden bir tane hat alıyorum. türkiyeyi aramak, internete girmek felan buradan bile ucuza geliyor.

Bana iban'ını gönder, elime para geçince hemen ödeyeyim şu senin 250'yi. Cennette yerim garanti olur. hakkatten büyük travma :)

Anlık çözüm değil ama gidilen yerden bir hat alınabilir belki, üstüne konuşursun da. Olmaz mı?

Tüm dünya paketi de iyi fikirmiş.

bizde yurtdisina cikan adam zaten cok az oldugu icin (*) bizim operatorler adami yoluyor, paket alsan da o paketlerin fiyatlari ve kotalari cok sacma. bosa gidecegini bile bile bol keseden "prepaid" (kontorlu) hat aliyorum gittigim yerlerde, 250mb-1gb arasi internet pakedi alip koyuyorum. bikac ay once 700mb kotayi ic ettim, yine de ucuza geldi. (konusma + internet icin at&t'ye 50 dolar odemistim (25'i internet).. rakip sirket tmobile daha ucuzmus sonradan cikti meydana)

* ocak ayindan bir demec: ”Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sadece 4,5 milyonunun pasaportu var, bu oran ülke nüfusunun yüzde 6′sına tekabül ediyor”

Arkadaşımın fransadan getirdiği fransız hatlı iphone ile internette dolaştım. 60 MB kadar veri transferi olmuş. Sonuç 600€. Oyhhş.

çeşmi cihanda balık tavsiye edebilirim:)

kuşna pansiyona bir bakın isterseniz.

otel: küçük liman'da seymen otel veya ışıkaltın otel.
yemek: canlı balık.

amastris hotel

timur otel

niden?

tam ayrıntıları hatırlamıyorum ama o yeşil kısmında sentezlenen bir madde çok yenirse zehirleyebiliyordu galiba.

e kuru soğanın bu uzayan cücüğünü bırakırsak taze soğan elde ederiz. bence onu da gayet yiyebiliriz. ben de hayır diyenlerin nedenlerini merak ettim. soğan çimlenmeye başlayınca besin değer biraz azalıyor diğer taraflarının ancak veganlar filan o çimlenen kısma bayılıyomuş protein değerinden ötürü.

patatesin falan yeşillenen o kısımları da aynı durumdan dolayı yenmemeli mesela. taze soğanın yeşil kısmıyla soğanın cücüğündeki yeşil kısım aynı dokular değildi sanki..

patatesin çimlenmiş kısımları zehirlidir, onu da kesip yine kullanabilirsin geri tarafını. soğanda öyle bi durum yok.
www.mlive.com

evet ben yanlış hatırlamışım soğan yeşilinde bir şey yokmuş.

yanlış

laleli'de falan telefoncular kimlik istemeden avea faturaasız hat satıyorlar. bizzat turist arkadaşıma aldım verdim.

@bigboy76: Çok abartmadın. Az bile. O mail giderken, çıktığı cihazla aynı şehirde bile olmak istemiyoruz diye düşünelim.

Yurtdışında bir ecnebi tanıdığa 256bit kriptolu dosya olarak gönderip onun orada bir internet kafeden yaymasını istemek geldi aklıma.

@ykyt: Laleli'de herhangi bir telefoncuya gidip bunu alabiliyor muyuz? Onların eline bu hatlar nereden geliyor? Bu hattı kim satmış deyip o işyerini bulup işyerinin güvenlik kamerasına erişip bulunur mu diye düşündüm şimdi.

aveadan geliyordur . çünkü paketinde . sadece simkart vermiyor. ama oradaki dükkanların evet güvenlik kameraları vardır. olmayan dükkan pek kalmadı gibi.

ben nasıl yapıldığını bilemiyorum ama birilerinin wireless bağlantısını patlatmak daha iyi fikir.
ayrıca, bir ara şu pringles kutusunda wireless anteni fikirleri uçuşuyordu internette. böylece bağlandığın wireless bağlantının yakınında olman da gerekmez. bir arabada oturup işi halledersin.
mac adresine dikkat etmek iyi fikir.
aslında düşündüm de, hiç de o kadar kasmaya gerek yok, pringles antenle şifresini bildiğin bir starbucks'a bile bağlanabilirsin, o sırada birkaç yüz metre ötede olursun.
bir de bu soruyu sözlük dışında görünmeyecek şekilde açsan biraz daha güvenli olabilirdi:)

bunun üzerinde zamamında düşünmüştüm.

sonuç olarak baya suratı kapatıp varoş bir mahalledeki varoş bir internet kafeye gidip bu işleri halletmenin mantıklı olacağına karar verdim.

hatta bunun üstüne @bigboy67'nin dediklerini uygula o internet kafede, neredeyse imkansıza yakın olur

ankesörlü telefondan arayabilirsiniz kafanizda bi siyah sapka ile.mobese filan da yakalayamaz o sirada hatta unu gece yaparsiniz über olur,üstünüzdekileri de bi sekilde atarsiniz kenara kilik degisirerek ama bunlara bence hic gerek de kalmaz .blog acin bildiklerinizden internette yayilir o bilinirlik,kimlik bilinirligi size dokunulmazlik saglar.

200 tl'ye dandik notebook al, her şeyi hazırla sadece gönderme tuşuna basman gerkesin, arabadan pringles zımbırtısı ile bağlan, hatta bunu mümkünse otoparkta vs yap, sonra bilgisayarı başka yerde çöpe at, hddsini sök.

İnternet ortamında geriye dönük her türlü takip edilebilir sanırım.
Kimliksiz alınan bir telefon hattıyla da sinyalin zamanına göre yerini tespit edip mobese kameralarıyla yine ihbarı yapana ulaşılabilir bence. Kameraların olmadığı bir yere gitmek istesen bile son girdiğin kamera görüntüsünden yola çıkarak senin orda bulunduğuna kanaat getirilebilir. Kaldı ki hattı satan kişiye de satılan hattın numarasından ulaşabilir. Sonuçta hangi hattın kime verildiği ve daha sonra o kişinin kime verdiği ya da sattığı bilinebilecek birşey.

Ama atıyorum 200 ülkeden 400 sunucu kiralayıp hepsini birbirine yönlendirir ve en sonuncusundan çıkış yaptırırsan kimliğini bulmaları yıllar alır. Aslında bu sunuculardan birinin hard diski kullanılamaz hale gelirse o zaman bir sonraki adıma geçemezler ve sana ulaşmaları da imkansızlaşır. Tabi başka bir yerde daha tutulmuyorsa bu loglar.

Bence en mantıklısı ufak bir trojan yazıp aynı maili binlerce farklı bilgisayardan aynı anda göndertmek. Sonuçta o trojan o bilgisayarlara internet üzerinden de gelmiş olabilir, usb bellekle de. Hatta korsan cd satan biriyle anlaşıp en çok satılan film, oyun cdlerinin yerine bu trojan'i yükleyip sattırabilirsin. Hatta sokakta bilerek düşürürsün ve bunu bulan gider bilgisayarına takar.

çok güvendiğin bir gazeteciye mail at ayrıntılı bir şekilde. bırak o halletsin. senin internette yazacağın bir yazının ciddiye alınabilirliği yok denecek kadar az.

Süper bilgiler var lan bu thread'de. not etmek lazım bir yere.

Bir fikir de benden. ucuz bir wireless lı telefon alırsın. ama sim kart olmayacak. sim kartsızda açılıyorlar nasıl olsa. sonra dandik bir mail sallayabilirsin.

daha sonra alışveriş merkezi gibi biyerde public free wi-fi spot bulursun. bağlantıyı sağlarsın. maili hazırlayıp parmağın gönder tuşunun üstünde, telefonda cebindeyken orda gönderirsin maili. tabi normal eli cebinde dolaşıyormuş gibi görünerek elbette. sonra telefonu parmak izinden arındırıp (yakarak, asit dökerek vs.) denize falan bir yere atarsın.

@arnatuile, ama bu telefonun da bir mac adresi olacak. Bu adresten de kime satıldığı tespit edilebilir.

arnatuile'nin dediği mantıklı ama daha önce oraya gidip ayarlaması lazım telefonu, dikkat çekmeden.

sokak satıcıları var bir sürü, onlardan alır telefonu..

Okuduğum kadarıyla öneriler birkaç ana yola ayrılıyor:

1- Public WiFi'a Olabildiğince Uzaktan Bağlanmak:
Fake MAC ID'si olan bir cihazla veya tezgahtan alınmış cep telefonu ile veya laptop ile uzun mesafeli antenle uzaktaki bir açık network'e bağlanmak.

Riskler: 100-150metre de olsa mailin gönderileceği yere yaklaşmak gerekiyor. Bunu araba ile yapmak daha da riskli. Plaka kabak gibi götümüzde dolaşıyoruz. Geriye dönük güvenlik kamerası kayıtlarından bulunabilir. Ayrıca Pringles kutusu ile yapılan range extender'lar karşı taraf da uzun mesafe için konfigüre edilmişse performanslı oluyor diye biliyorum.

2- Internet Kafe:

Riskler: Bunun kesinlikle güvensiz olduğuna karar verdim. Hepsinde güvenlik kamerası var. Bilgisayarlarda çoğu zaman kendi salak zevkleri için log tutuyorlardır.

3- WEP 'li WiFi Patlatmak:

Güvenlik kamerası vs olmayan bir muhite gidip yapılabilir.

Riskler: Alasız bir insanın canı sıkılabilir. Kullanılan cihazın MAC ID'sli fake olmalı. Yine o muhite giriş çıkışlara dair mobese kameraları vs...

4- Kiralık Sunucular

Özellikle yurt dışında olan birden fazla sunucuyu kullanmak izleyenleri uğraştırabilir.

Riskler: İzlenmesi yine de çok kolay. Kullandığımız bilgisayarla ilk sunucunun bağlantısı izlenebildiği sürece güvensiz. İlk maddelerdeki metodlara ek bir güvenlik olarak kullanılabilir.


-Güvenilir gazeteciye mail atmak: Babamıza bile güvenmiyoruz. O gazetecinin internet trafiğine hiç güvenmiyoruz.


Not: Böyle bir mail göndermeyeceğim ama sürekli teoriler üretip üzerine kafa yorduğum bir mevzu olduğu için sizlere sormak istedim.

o degilde büyük bi olay patlasa ben direk nop yapti diye ispiklerim.sözlük hesabindan da bulurlar,gecmis olsun dostum

valla kaydettim bunu ona göre...

heheh, kendimi bir an fbi hazırlık 101 dersinde hissettim. çok eğlenceli olmuş bu duyuru.

ben kamuoyuna anonim ihbarda bulunmak için kamerasız ve log tutmadığına emin olunacak derecede dandik bir internet kafede mircte bi sohbet odasına girer, bir sürü abazaya bunu facebook'unda paylaş çok önemli diye yollardım.

Evet rumuz A ile başlamalı ki sohbet odasında listenin başında olup daha çok abaza avlanabilsin. :D

ha bir de aklıma şu geldi:
Türk kullanıcıların girdiğine emin olunan porno sitelerde videoların altına anonim yorum olarak yapıştırılabilir. kim bilecek de bulacak yazanı?

Siteyle irtibata geçip alırlar mı ip, vs bilgisini bilmiyorum. (leşlik forever)

parmak izi, saç kılı vs. gibi detaylara dikkat etmek üzere mektup yazabilirsiniz.

mektup daha da riskli. gönderildiği postanenin güvenlik kameraları, dna testleri...

bu devirde hala laf atan öküzler kaldımı ya

hayat size güzel ne demek ya hahaha bir tek sana değil etrafında gördüğü tüm insanlara aynı şeyi demesi gerekir o zaman. otostop sırasında arabasına bindiğimiz adamın utanmıyor musunuz otostop çekmeye demesi ve bu kisinin bir öğretmen çıkması dışında böyle tuhaf bir sey yaşamadım.

mevsimsel değil, yanlış yerde dolanıyor olabilirsin. çogacayip insanlarla yaşıyoruz. ben bunu tahtakalede çalışırken öğrendim. öyle bizim için normal olan yerlerde göremiyoruz bunları çok fazla ama. en fazla yolda falan. bu tip insanlar istediği şeyi yapabilir, söyleyebilir. sorgulayamaz, eleştiremezsin. neden yaptığını sorsan bile terslenebilirsin. her türlü haksız sensin. aynı senin ilk örnekteki gibi; adamlar gelip seni sıkıştırmış, uzatmışlar, bir de durup itişmeye başlamışlar. arkandan okkalı bir küfür de yemişsindir kesin. ama onlara sorsan olaydaki orospu çocuğu sensindir. nedeni belli değil. öyle. yaşamayı öğrenmeli bunlarla. yapacak bir şey yok. arabadan gayet kibarca "hayrola bir problem mi var?" desen bile, var "var amınakoyim! sana var problem! napıcan?!" diye üzerine yürür, belki yok yere dayak yersin veya karakolluk olursun. öyle. genelde bu tiplerin kaybedecek bir şeyi olmadığı için üzerlerine fazla gitmemek gerekir. boşuna sinir stres.

mutsuz insanlar, etraflarında mutlu insan görmeye dayanamıyorlar.

brkylmz hakli. turkiye'yi terk et huzur bul derim sana. maalesef yanlis yerlerde dolaniyorsun.

bir yıl içinde zaten gitmem gerekiyor.

ama aşağı yukarı her yerde var bu tür insanlar.

bu tur insanlara ben turkiye'deyken adim basi rastliyordum. yurtdisina ciktiktan sonra bir kez bile boyle bir olaya ne sahit oldum ne de sahit olana rastladim. kimse kimseye saygisizlik yapmiyor; kimse kimsenin hayatina karismiyor. kiz arkadasinla butun muhitlerde ozgurce dolasabiliyorsun. turkiye'nin bu noktaya gelmesi icin bir yuzyil daha gecmesi lazim ki o yuzyilda heralde zaten batili milletler baska bir gezegene filan tasinmis olurlar :) maalesef dusuncem bu.

ne kadar güzel sorun yaşadınızmı terkedin ülkeyi böyle bir mantıkmı olur ya. ülkeyi terkederek bu şerefsizleremi bırakacaksınız meydanı. terketmek yerine değiştirmek için çaba sarfetmek daha mantıklı değilmi sizcede

aynı sorunlar zaman zaman benimde başıma geliyor, ülkeyi terk etmek çözümmüdür ? gittiğiniz yerdede başınıza bu tarz olaylar gelmesi muhtemel , ben çağreyi yanıma kesici, delici alet taşımakla bulacağımı düşünüyorum.

@ortabahce turkiyede sadece sosyal yonden gerilik yok. hukuk alaninda, siyasette kisacasi her yerde eyyam, her yerde torpil... hukukun gucu yerine guclunun hukukunun oldugu yerde ne isimiz var? konu degisecek belki ama aslinda konuyla alakali bir mevzu oldugu icin rahat yaziyorum. sadece su turk futbolundaki sike olayinda yapilan eyyamlar, emre belozoglu`nun irkciliktan ceza almamasi bile yeterli ornekler degil mi? ustune sosyal alanda da akp ya da chp-mhp olarak iki kutuba ayristirildigimiz ve bunlardan birine dahil degilsen -ki bana gore ikisinin gorusu de birbirinden geri ve cahilce- adam yerine konmadigin, farkli goruslere saygi duyulmayan bir yerdeyken ve konuda belirtildigi uzere insanlarimizda "mutluluk kompleksi" de oldugu asikarken neden inatla o ulkede duralim? sadece belki arkadaslarimiz, cevremiz ve ailemiz icin. sirf bunlar icin aci cekmeyi goze aliyorsaniz bilemem ama ben su kisa omrumde haftasonlari param az olsa da cok parasi olanla ayni yerde eglenebilmeyi ya da kiz arkadasimla rahat yuruyebilmeyi veya avrupa vatandasligi alip rahatca ulkeleri gezebilmeyi tercih ettim. size de tavsiyem bu. tabii ki artik (italik) hosunuza gidiyorsa (/italik) bilemem :)

ornege bakin: yaninda kesici alet tasimak zorunda kaldigin bir yerde, dedesini yasatamadi diye bicaklanip oldurulen doktorlarin oldugu bir ulkedesin @disfircasiyimben.

diyecek soz yok.

başka bir ülkeye taşınacak olmamın bu sorunlarla bir ilgisi yok. aylar önce ortaya çıkmış bir durum.

yılda bir iki kez böyle şeyler başıma zaten geliyor. ancak son zamanlarda dikkat etmeme rağmen giderek artıyor. sarıyer sahilde saat 21'den sonra bir tur atınca bile neler yaşıyor insan. ne kadar mesafeli durursanız durun etkileşime girmemek çok zor. dediğim gibi ne bisiklette tayt giyiyorum, ne uzun saçlıyım, ne top sakalım var. cüsse olarak da kolay lokma değilim. bunlar kötü dedim diye anlaşılmasın. sadece bu tarz mevzularda karşı tarafın ilkel duygularına bahane oluyorlar hepimizin malumu.

bu tarz insanlar başkalarının yaşamına kolayca müdahale etme hakkını kendilerinde görüp, taciz edip bir şekilde tatmin oluyorlar.

böyle anlarda keşke polat alemdar modeli, kaybedecek bir şeyi olmayan tiplere denk gelseler de bi temiz sopa yeseler diye geçiriyorum içimden.

www.youtube.com

dab?

no. yıllar önce TRT denemişti.

yok.

DAB=digital audio broadcasting

creative a220 var. iyidir baya

Calisiyor
Son guncelleme / Samsung S2

1) Xbox 360 ile son jenerasyon slim arasinda, tasarim, depolama ve teknoloji farki var. Ozellikle 3 kirmizi olayini son kasa da cozduler. Ayrica, kinect kullanmak icin Xbox 360 S de kinect ready muhabbeti var. Kinect icin ayri bir adaptor kullanmaniz gerekmez. Slim kasalarda hem FW oluyor hem RGH hem de ODDE kullanabiliyorsunuz.

2) FW'li demek, ilgili konsolun DVD surucusunun firmware'ine mudahale edildigini belirtir soyleki; orjinal olmayan imzasiz kopya (backup) oyunlari calistirabilmesini saglar.

3) O is hikaye, Xbox 360 Slim kasalarda boyle bir sorun yok. Bir gun de oda sicakligi 28- 29 olan bir odada 14 saat boyunca araliksiz (neredeyse) oyun oynadim tik demedi.

4) TR'de alicaksan fiyatlar 800 ila 950 lira arasinda degisiyor. FW'li veya RGH'li oldukca da artabiliyor. Bu araliklar iyidir 900 - 950'den fazla etmemeli.

5) Konsolun, eğer live kullanacaksaniz (bkz: Xbox Live) ban yemedigine emin olmalisiniz. İcinin acilmadigina herhangi bir parcasinin degismedigini de sorgularsaniz iyi olur.

airties'lar güzel oluyor

7 sene önce 4 portlu aldığım airties modemi hala kullanıyorum. gayet güzel bence.

airties iyidir. ha başka güzel modemlerde var ama , sonuçta teknik servisleri falan iyi airties'ın.

yadigar'ın dediği gibi, linksys üst düzey modemler üretir.

şimdi keşke us roboticsler olaydı da ne güzel olaydı ortam.

linksys her durumda ayarı verir hele ki wag320n süper bi modem, para mühim değilse git al derim.

hatta öyle ki ben de wag120n 25 mbit ile bağlanıyorum şu an full hızda indirirken bi kasılma etme hiç bişey olmuyor. wireless performansı da gayet yerinde.

ne alırsan al ikinci el al derim ben de. nedense ikince elde modem fiyatları çok düşüyor, 30-40 liraya taş gibi modemler var (100 küsür liralık sıfır cisco linksys'ten 40 liralık cisco öncesi linksys'e downgrade olan ve bu modemden daha memnun kalan biri olarak şey ettim)

faydası olacağını düşünüyorum , ilk fırsatta tepelerler. polis kendine benzeyeni sevmez.

ben de böyle bir şey buldum, birine cevap olarak yazmışlar:

www.otobil.net

Şikayet et etmesinede ettigin kısı ya gercekten polis savcı nebiliyim tasakli biri çıktımı ne olacak sonra sana bana sarmasın adamlar

Eger gri veya siyah renkliyse onlar escort araclari ozellikle gri renkli fordlar ama herhangi bir makama escortluk yapmadigi surece gecis ustunlugu yok diye biliyorum. Zaten basbakanlik koruma aracini polise sikayet etsen ne olur ki

her yerde rastlanmaz diye önerim www.youtube.com budur. bence çok eğlenceli :)

bunlardanistiyorum.com
buldumbuldum.com

marigold.com.tr

Cevap veriyorum: Yok.

Efes Pilsen bile malt şekeri yerine fruktoz şekeri kullanıyor. Var düşün gerisini..

bizim bakkaldan bu bilinçte üretilen püskevit alana kadar herbiyanımız hidrojenize olacak.

hidrojenize değil hidrojene yağ.
*hydrogenise
bazı cipslerde trans yağ içermez yazıyor, bitkisel yağ kullanılarak üretilen ürünleri seçebilirsiniz etiket okuyarak.

sarelle'nin fındıklı çikolatası bir ihtimal böyle olabilir.

en sağlıklı tereyağı veya sızma zeytinyağı ile bile yapılsa kurabiye bisküvi tarzı besinler faydalı değil bilakis zararlı un ve şeker içerikleri nedeniyle.
çok az yerseniz bişi olmaz ama genelde kuruyemişleri tercih edin bunların yerine.

www.porselensepeti.com

şöle bişi var...

ikea da bikaç tane öksüzdoyuran cinsi kupa var.

şöyle bir ekleme yapayım. çorba kasesi gibi yayvan değil de kule gibi yüksek benim bahsettiğim kupalar.

www.hepsiburada.com

böyle bişeymi? bira kupası gibi

bide şöyle bişi var www.antikashop.com

bira kupası değil.

misal şöyle bir şey:
www.ebay.com

tuna nehri 8 ülke 3 başkentten geçiyor. nehir boyuncu sürekli tarihi yerler (şatolar vs.) görmek mümkün. üstelik kaybolmazsınız da ve bu rotayı izleyen bisikletli gezginler de mevcut.

ben küçükken mahalle aralarında bisiklete bindim. en fazla bostancı sahile inmişimdir. bu rotayı nerden biliyorsun diye sorarsan inan ben de bilmiyorum.

fransa bisiklet turu hattında bir kesitte sür derim, gayet görülesi yerler olduğunu tvde izliyoruz her yıl.

cicekdiyari.com

combo breaker.

www.cinarcicekligi.com gayet iyi ve muhteşem servisleri var ben beğendim tavsiye ederim hocam.

444cicek.com
2 kez kullandım bi yamukları olmadı.

akademik bir toplantı falan değilse direk ana fikiri düşünüp cümleye patır kütür başlıyorum :)

ben becerip konusamıyorum, konusurken dusunmeye calısıyorum olmuyor.

nasıl yürüyecem gibi birşey oluyor o. adımı nasıl atıcam kaç derece açı vericem, kaç cm ileri atıcam falan vs diye düşünürsen yürüyemezsin. o koordinasyonu beyin yapıyor yeterince iyi bir şekilde. direk cümleye başlamak daha iyi. ben öyle yapıyorum. önemli bir yerdeysem cümlemi toparlıyorum kafamda, ama o zaman da yanlışlar yapabiliyorum. direk akışına bırakınca daha iyi.

akademik bir toplantı değilse ya da üst düzey görevlilere brifing vermiyorsam veya çok uluslu şirketlerin ceo'larıyla bir yemekte değilsem genelde içimden geldiği gibi konuşurum. şaka la şaka çevremde en saygı duyduğum adam büfeci hayri abidir, onun da yanında iki kere düşünüp bi defa konuşmak lazım. sinirli bir tip. onun dışında ben sanmıyorum ki kimse konuşmadan önce düşünsün, toparlasın muhakeme etsin. çok enderdir ya ayrılma konuşması yapacağın zaman ya istifa edeceğin zaman falan düşünürsün bence. kalanında zaten beynin senin üslubunu karakterini bildiği için aklına kullanabileceğin kelimeleri getirir.

düşünerek konuştuğum zaman yersiz ve can sıkıcı duraksamalar yaşadığımdan dolayıdır ki bir zamandan beri tamamen doğaçlama yolunu tercih etmeye başladım, bu cümle de bu şekilde kurulmuş bir cümledir.

eğer uzun bir konuşma yapacaksam 5 dk ve üstü konuşacağım şeyleri unutmamak ve dağıtmamak için kafamda parçalara ayırıyorum, bunu da başlarken önce şuna sonra şuna değineceğim şeklinde açıklıyorum. Yani konuşmayı bir yolculuk gibi düşünürsek başlangıç noktam, ara duraklarım ve hedefim belli oluyor, yolda başıma neler geleceğini ise elbette bilmiyorum.

konuştuğum cümlenin bir cümle, iki cümle ve üç cümle sonrasını aynı anda düşünüyorum. dolayısıyla üç cümle sonrasını söyleyene kadar üç kere düşünmüş oluyorum.

başlangıçta ana fikri düşünüp konuşuyorum. sonra ara ara düşünerek konuşuyorum, o ciddi duraklamalar oluyor -ki kötü bişi değil bu olmalı zaten-, sonra eğer çok uzarsa muhabbet bi yerden sonra düşünmeden konuşmaya başlıyorum. dolayısıyla insanlara tavsiyem, birinin ağzından laf almak veya onu hataya zorlamak istiyorsanız önce iyi bi kafasını sikin.

hipnoz gibi değil de, beynin gerekli bölgesini uyarak olabilir mesela bence ama nasıl bilemiyorum. akupunktur?
mesela eli olmayan bi adam elini sıktığını hissediyor, yumruğunu açamıyormuş gibi geliyomuş ona. diğer elinin yanına bi ayna koyuyolar. beyin aynadaki görüntüyü olmayan el gibi algılıyor ve adam sağlam elini açıp da aynadaki el de açılınca beyin vücuda 'el gevşek' sinyalini yollayabiliyor.
bu tip terapiler vardır belki.

hem yıkama hem de kurutma özelliği olan bir makina yerine ayrı ayrı makinalar almanızı tavsiye ederim.
ikili fonksiyonlu makinalarda hem kurutma esnasında yıkadığınız çamaşırın tamamını kurutamıyorsunuz hem de kısa sürede arıza yapabiliyorlar.

naçizane tavsiyem iki ayrı makina almanız. gerekirse üst üste kurulum yapılabiliyor. benim kurutma makinam buharlaştırdığı suyu kendi çekmecesine depoladığı için ayrıca gidere ihtiyaç duymuyordu, yani elektrik prizinin bulunduğu herhangi bir yere kurulabiliyordu.

sıkma işleminden sonra bir de ısı vererek kurutuyor filan işte. çok narin şeylerde kullanmamak lazım ama kışın çok iyi oluyor. en azından sırılsıklamlığını alıyor çamaşırın.

bizim bir arkadaşta en eski modellerinden vardı. o bile iyiydi baya.. şahsen ben olsam kurutuculu alırdım.

Tamam enerji sınıfı A, A+++ vs olacak tamam da kurutma mevzusuna ne diyorsunuz?

8.kg olan ideal battaniye falan yıkaman gerekince mal gibi kalmazsın ben 6.kg olanından aldım sağolsun büyüklerimizde hiç bişi demediler. A++ al kurutmada bir sıkıntı görmedim.

yıkama ve kurutma bir arada olanlar zaten a sınıfı olamıyor...

zaman ayarı ve ekonomik yıkama seçenekleri olsun.

A'sını B'sini bilmem. Ben elektronik diye tabir edilen yeni nesil makinelerden almıştım termostatında mı ne bir sorun varmış elimde kaldı 1 ay kullanamadım. Sonra gittim ikinci elciden plakalı caaart caart ötenlerden aldım bir tane. Canavar gibi.
İlk aldım makineyi de iade ettim. Makinemden memnunum.

iki kardeşim de evlenirken bosch aldılar çamaşır makinesini, diğer beyaz eşyaları da bosch aldıklarından azcık indirimli olsun diye. deneyeyim diye birkaç kere perde filan attım onların makinesine, pek memnun kalmadım (harikalar yaratmıyor). e onların yıkadıklarını da görüyorum, çok da süper değil bence. bulaşık makinemiz bosch ondan memnunuz ama.

size tavsiyem, bir marka hangi üründe ön plana çıktıysa (fırın arçelik'ten, küçük ev eşyaları braun'dan... gibi) onu gözetin, bir marka bir şeyde iyiyse diğerinde iyi olmayabiliyor. diğer konularda bir şey diyemiyorum.

@kirkinin da kulpu kirik kup: ben buzdolabımı bosch'tan almıştım. siyah, a space odyssey'deki siyah abide gibi bir şey. memnunum. çamaşır makinesinde ön plana çıkan marka nedir memlekette?

tarihi bir arçelik makinemiz vardı. defalarca tamir görmesine rağmen 1994'ten 2008'e kadar filan kullandık. sonra bi türlü evlenmeyen abimin çeyizi için alınıp kutusunda yıllarca açılmadan duran ariston'u kullanmaya başladık. yenileri nasıldır bilemem ama ariston'dan nefret ediyorum, elde yıkasam daha temiz olur. arçelik iyidir gibime geliyor. diğer abiminki de arçelik ve 1997'de evlendiğinden beri kullanıyorlar.

@kırk küp: kötü deneyimlerimden ötürü evime vestel, arçelik, beko gibi markaları sokmuyorum.

kurutması olanlar ne kadar kurutuyor? herhangi ortalama bir makineden çok farklı mı?

www.cimri.com

şu makineyi aldım. pişman değilim.

efendim canım.

soyle hayatim

30 olmama 5 sene kaldı, şimdiden cevap verebilir miyim?
buyur canım:P

sag yap gel.

buyur canım?

olgun seviyorsun ha ? anasını satayım bizim üniversitedki kızların yarısı senin gibi.

nasil yardimci olurum?

ahah. mevzu nereye gitmiş. adamım ben de. heteroseksüelliğin kalın duvarları arkasından derin bir şeyler soracaktım oysa ki.

sor.

evet benım arada sıkıntılar oluyor ilaki ama evet bu benim

30+ ama raya yaklaşamadım bile :( gene de cevap vermek istiyorum. soru nedir?

%10 fazlasıyla bile var.

Şimdiye dek hayatım kısa veya uzun vadeli, önemli veya önemsiz hedeflerin peşinde geçti. Peşinde demek yanlış oldu. Ama neticede olup bitmesini beklediğim bir şeyler vardı hep. Hedef demeyelim de, mihenk taşları. Lise bitsin, üniversite bitsin, master bitsin, askerlik bitsin. Doktora bitsin vs.

Şimdi böyle bir amaç/hedef/beklenti yok önümde. Fena yaşamıyorum. Memnunum halimden. Ama bir boşluk hissi var bir yandan da.

Size de oluyor mu?

olmuyo canım benım.

hımm, bana asla olmaz bu. yeni hedef bulurum dakikasında!

Tam varıyorum ki hedefe bir yenisi başlıyor

hedef ve hayal biter mi hiç?

hayallerim tabi ki bitmiyor. sürekli dalıp gidiyorum da beni zorlayacak veya uğrunda çabalayacağim bir mevzu yok önümde.

rahat batmasıdır belki.

çocuk yoksa sorumluluk azalmasından dolayı bir rahatlık durumu var. kariyer filan da tehlikede değilse bir salma oluyor evet. orta yaş bunalımı vs hemen yakında, bırak biraz keyfini sürelim.

bekar bir üyesi olarak ben.

35 yaşıdayım hiç işey olund değil

(bkz: islamabad ) bi oku belki fikir verir.kimse bi yanıt vermemiş sana burdan çünkü.

(bkz: pakistan )

Galata'dan Karaköy'e inerken Yüksekkaldırım'da bu tip tabelalar yapan dükkanlar var..

bir tanemi yaptıracaksın yoksa toplu mu istiyorsun?

tek bir tane

o zaman karaköy eminönü tek seçeneğin :)

2. köprüye yakın Küçükarmutlu'da Dükkan; dukkanistanbul.com
Etiler'de Nusr-et nusr-etsteakhouse.com

aynısını yaşadım , anlıyorum halini. ben yutkunamıyordum bile enfeksiyon kapmıştım.

şimdi eğer evde varsa elektrikli battaniyeyi bir güzel sar altına ve çalıştır. üstünü olabildiğince kalın giyin atlet üstüne tişört uzun kollu bir şeyler ama teri çekecek cinsten şeyler. yatağa girdiğinde hemen üstünde yünlü bir battaniye olsun, eğer yünlü yoksa naylon olmayan bir battaniye de olabilir. onun üzerine de yorgan battaniye ne varsa attır epeyce kalın olsun üstün.

olabildiğince çok terleyeceksin. terledim deyip öyle hemen çıkmak yok. o kalın kalın giyindiğin elbiselerinden ter dışarıya çıkacak.

eğer varsa evde terleme yardımcı sıvılar iç. sıvı al bolca yatağa girmeden önce. çişim geldi diye çıkmayacak kadar çok yani.

artık kıçından akan ter çarşafını ıslattığında yataktan çıkıp koşa koşa duşa gir. burası önemli kısım sakın oyalanma ve terin üzerinde hiç bir şekilde kurumasın.

banyodan sonra da kendini sıcak tut, üşüme, mümkünse uyu. sabah uyandığında çok çok iyi olacaksın.

hadi geçmiş ola.

@ftdmr şimdi hastaneye gidiyorum. oara ikna olmazsam deneyeceğim dediğini

Bi ara aynı şeyi yaşamıştım, 1 hafta boyunca can çekiştim resmen. Sonra küçük özel bi poliklinikte bana şöyle bir şey yapmışlardı. Bi serum, 4-5 tane farklı iğne şeysini (adını bilemiyorum, iğne yapılmak üzere enjektörün içine alınan tüpler var ya) serumun içine koymuşlardı. Bunlardan biri vitamin, biri ağrı kesici vs. gibi. Bu "kombo"yu aldıktan sonra 2 gün de ilaçlara devam edince mis gibi oldum. Acıbadem'e falan gitsen yapabilirler bence. Sadece serum bile olsa, kombosuz yani, faydası olur.

ateşi düşürmek için iyice terleyin derler ya, battaniyeleri kat kat kat ört üstüne, terleyip ateşi atarmışsın, sabaha bişeyin kalmaz-mış. geçmiş olsun.

hocam bi nane limon kaynatıp için. sonra da diğer arkadaşların dediği gibi üst üste kat kat giyinip yatın. diğer gün de akşam duş alın :)

hastaneden geldim. bir sürü kan aldılar. serum verdiler. viral bir şeymiş. domuz gribinin yeni versiyonunu yüklemişler bana bir yerden. ateş düşürücü filan verdi. umarım düşürür de bu gece uyurum biraz.

teşekkürler cevap veren herkese

geçmiş olsun tekrar..

merhaba,
roket çarptığı yerde patlıyor, arkasına ancak ikinci bir roket geçebilir, delici özelliği olan bir roket hatırlamıyorm şahsen, yapmıştır ama bu amerikalılar :)
selamlar.

Atılan rokete bağlı :) Çarptığı yerde bödöf patlayan bir şey delemez yeterince güçlü bir materyalden kat kat yaparsan. Ama dümdüz patlayan değil tankların SABOT mermilerine benzer çalışan roketler deler gider.

en.wikipedia.org/wiki/File:Sabot_separating.gif

geçemez ama bahsettiğiniz telin bir kafes gibi karakolu kaplaması lazım , zaten atılan roketler yuksek noktalardan genelde yukardan aşağıya dogru atılır. bu yüzden proje ölü doğmuş olur faydası olmaz . kimse yer hizasından roketatar atmaz. baskınlar genelde yuksek bi mevkiden roket atar , bixi vb seylerle yukardan acılan ateşin yanı sıra ters istikametten yapılan sızmalarla olur. bu noktada sızmayı engellemek için zaten dikenli teller , mayınlı bolgeler filan yapılır karakollara.

tomahawk lar (tamam roketatarla atilan bisi diil ama teknoloji hakkinda fikir vermek icin yaziyorum) yer altindaki siginaklari bile oraya ulasana kadar her turlu duvari binayi delip gecebiliyor. Hatta kamera kontrolu falan var diye hatrliorum

Tomahawklar füze yalnız bir de öyle bir şey var. Teknolojileri oldukça farklı. Onların güdümlüsü,ısıya duyarlısı,hedefi takip edeni boku püsürü bir sürü çeşidi var. Ama RPG tarzı olanlar dokunduğu an patlar.

nerede yaşıyorsunuz? bunları ofsetler falan yapar yada fotoğrafcılar magnet gibi şeylere baskı yapıyorlar oraları deneyebilirsiniz istanbulda sirkecinin orda bi sürü baskıcı matbaacı var oralarda yapan birisi mutlaka çıkar.

matbaalar tek adetlik bir şeyle uğraşmıyor, yok kalıp masrafı yok şu yok bu. daha pratik bir yol var mı? gerekirse magneti ben bulup yapıştırırım. sert ve parlakça bir malzemeye kaliteli bir baskı olsun istiyorum sadece.

magnet yaptırmak çok kolay. bu resmi ozalitçide ya da fotoğrafçıda güzel bi kağıda bastırıp daha sonra mıknatısa yapıştırabilirsin. mıknatıs nerede satılıyor bilmiorum ama :P internette görmüstüm kendi magnetini yap falan diye

tşört baskıcıları ek olarak bu tip işler de yapıyor bazen.

www.printshop-tr.com

bu kupaya baskı nanesi var ya. evlenenler filan yaptırıyor fotoğraflarını... benim gördüklerimin baskı kaliteleri hep çok dandikti. bunu adetsiz olarak jilet gibi yapan bir yer var mı?

edit: fotoğraf değil, resimdeki gibi monokrom bir figür bastırmak istiyorum