öncelikle geçmiş olsun. inşallah şifa bulur tez zamanda. en son sanatçı arif sağ gitti küba'ya. döndü. memnun kaldığını söyledi. belki menajeri aracılığıyla iletişim kurabilirsiniz. oğlu tolga sağ var. onunla da iletişim kurulabilir gibi geliyor bana.

tekrar geçmiş olsun.

onkologları bağlantıyı kuracaktır, babam da akciğer kanseri idi onkolog kübaya gitmenin çok faydası olmayacağını ancak istersek kendisinin bağlantı kurabileceğini söylemişti. ayrıca küba konsolosluğu arayın onlar da bağlantı kuruyor

Jose Marti Küba Dostluk Derneği'ne danışmanızı tavsiye ederim.

Bunu sağlık turizm adı altında yapan şirketler var. Tanıdığım olan İstanbul'daki onkologlar ile ortak çalışıyor ve hastalar o şekilde belirli kanser türlerine göre kabul edilip , ücreti karşılığında bütün işlemleri hallediyorlar.

tam guvenemiyorsan benim gibi indi bindi yapabilirsin, 50de girdim 65de ciktim (cikmasam tabii ki daha iyiydi ama garanticilik yapayim dedim).
simdi 73-74e salarsa bir daha giricem 85-90a vurursa cikicam

bitcoinden cok zengin olma, koseyi donme trenini kacirdik bence o yuzden bu sekilde en azindan 3-5 bir seyler kazanmak bana mantikli geliyor.

hee tabii bitcoin 1-2 seneye 500.000 lira olursa cok uzulurum, ama teknik altyapisi vs. dolayisiyla bunun olacagini dusunmuyorum orasi ayri :))

Yarın yeni borsada işlem görmeye başlayacak, riske edebilecek kadar yatırım yapın.
Yarından sonra artış bekliyor herkes.

bitcoin ya da diğer kripto paralarda arz talep dengelenene kadar bu yükselişler devam edecek, hatta piyasadaki tüm para dijital forma dönüşene kadar devam eder, yani nereden baksan 5-10 yıl bayağı ekmek çıkar.

bitcoin'i ilk duydugumda 43 dolar seviyelerindeydi. simdi baktim 2013 ortalari falanmis demek. o zamanlar turkiye'den alamiyorduk, ogrenciyken swift ucretine filan bakinca da bosver dedik. ( alsak da 100 dolar olunca satardik sanirim :) )


sonrasinda turkiye'den de kolay kolay alinabilmeye basladi. bir sure daha girmedim o piyasaya, direndim. sonunda dayanamadim :) ne var ne yok ogrenip arastirabilmek adina 500 lirayla girdim, su anda 350 dolarim var. alt coin'lerle al sat yaparak guzel karlar yapilabiliyor.

block chain teknolojisinin bulunmasi gozumde internetin bulunmasi gibi gibi bir sey. gecenlerde bir yerde 1000 wallet'in piyasadaki bitcoinlerin %50'sini tuttugunu gormustum. bitcoin bir yerde patlayabilir ancak block chain ve crypto currency'nin onunu cok acik goruyorum.

bu "para birimleri"nin asil amaci insanlar al sat yapsin para kazansin degil, dolar gibi euro gibi centralized-governed para birimlerine bagliligi azaltmak. elimdeki dolari abd'ye gondermek istesem swift hem 2-3 gun suruyor hem de tonla ucret kesiliyor. bitcoin'i gondermek istedigimde ise cok kisa surede cok az bir ucretle bunu gonderebiliyorum. (alt coin'lerin bazilari daha ucuza/daha hizli gonderebiliyor, cikma sebepleri de bu zaten :) )

ben uzun sure direndim trene binmemek icin, o zaman direnmeseydim simdiye porsche'ye biniyordum belki de :( pek sanmiyorum gerci, %50-60 kari gorunce cikardim :D simdi de oyle yapiyorum :/

Çevrendekiler bol keseden atıyorlar. Gittiğin yol doğru kulak asma bence.

Spontane, rastgele gerçekleşen aptalca aktiviteleri bazı insanlar anı yaşamak diye değerlendiriyor. Bense o tür durumlarda kendimi dünyadaki varlığımı sorgularken buluyorum. Seninki de böyle bir şey herhalde. Ne güzel kendini de eğlendiriyormuşsun. Bakma başkasının sözüne.

@i ve been mistreated benzer sorgulamayı ben de yapıyorum. hatta şu anda bu saçma muhabbeti etmek yerine şunu yapıyor olabilirdim diye düşünmeye başlıyorum.

ben misal bunu yapmaya çalışan biriyim çünkü sürekli geleceği düşünüyorum, plan yapıyorum vs vs.
benimki fazla, sizinkisi normal. kafanıza takmayın.
ben bundan 1 sene sonrasını düşünen bir adamım :)

Benim için;
anı yaşamak, aklına eseni yapmak, hayduru huyduru yaşamak, sadece hoşuna gideni yapmak demek değil.
Anı yaşamak farkındalıkla ilgili bir durum. Yaşadığın her anın farkına vararak farkında olarak yaşamak demek.
Hayat iyileriyle kötüleriyle, acısıyla tatlısıyla, hoşumuza gideniyle gitmeyeniyle vs bir bütün. Yaşadığın her neyse onu anlayıp kabul ederek yaşamak. Ötelemeden, yok saymadan, inkar etmeden, sıkı sıkıya yapışmadan vs. vs. olduğu o an içinde onu yaşamak.

Senin uygulamanda yanlış görmüyorum. Arkadaşlarınla sık sık birlikte olmak hoşuna gitmiyorsa doğru seçim, hoşuna gittiği halde salt faydacı bakış açısıyla bakıp ileriye dönük fayda için arkadaşlarınla geçireceğin zamanlardan feragat ediyorsan anı değil ileri bir zaman için yaşıyorsun. O ileriyi düşünme hiç bitmezse ( genelde bitmez) totalde anı yani hayatı kaçırmış olursun. Geleceği düşünmek, geleceğe yatırım yapmak elbette çok önemli ama dengeyi kaçırmadan. "Şimdi" bir daha yaşanmayacak. Tadını çıkara çıkara gitmek lazım.

Bir de; hayattan tat almak için ender yaşadığımız şeylerin olmasını beklemek gerekmiyor. Her anın tadını alarak yaşayabiliriz.
Bu konuda About Time filmini tavsiye ederim. Anın farkına vararak yaşamayı son kısmında güzel anlatmış.

Onların anı yaşamaktan anladıkları galiba uyum sağlamak. O anda onlar geyik yapıyorlarsa sen de geyik yapmalısın gibi bir ifade olmuş o. Halbuki mecbur değilsin, kendi vaktini istediğin gibi değerlendirirsin, bu da senin anı yaşayış tarzındır. Yani onlar aslında anı yaşamayı değil onlara uyum sağlamayışını söylüyorlar ama yanlış konuşuyorlar.

Burada çok yanlış yorumlanıyor bence. Anda olmak daha çok farkındalık demek. Her zaman pozitif olmalısın, üzülmemelisin, her şeyi yapabilmelisin, bu çok eğlenceli neden yapmıyorsun ki gibi şeyler canlıyor insanların gözünde. Geleceği düşünebilirsin, geçmişe üzülebilirsin önemli olan duygularını yaşayıp orada bırakmak. Karalar bağlamadığın sürece bir sorun yok. Anda olucam diye sorunlarını halı altına süpürür gibi bilinçaltına gönderiyorlar ama sorun orada duruyor hala. Her duyguyu yaşabilmek önemli.

merhaba,
saray alüminyum sitesinde bazı profilleri inceleyebilirsiniz. tırnaklı yapacaksınız muhtemelen. tırnaklar esneyip geçecek ve çekince çıkmayacak. imalat için mi çalışma için mi yapıyorsunuz?

üretim olacak seri şekilde. Alüminyum profilin içine konulan ürünler arzalandığında incelenmesi için çıkarılmasıda güç olmamalı yan kapakların

Böyle bir durumda kapak ya plastik olacak ya sac ya da alüminyum vb.

Her ne olursa olsun kapağın alüminyumdan çıkmasını engelleyecek tırnak sistemi olmalı.

* plastikte iş kolay, sıfıra sıfır enjeksiyon kalıbını yaparsın, esnetip tıkarsın yerine.
* diğer türlü yapılacak sac kapağın kalıbı hassas olmalı. u büküm yapıldıktan sonra tırnaklar alüminyum üzerindeki deliklere +- 0,1 mm toleransla oturmalı yoksa bolluktan dolayı yerinden çıkma, sıkılıktan dolayı çıkarmaya çalışırken alüminyuma hasar verme gibi durumlar olabilir. bu kapağın tırnaklar yerine oturduktan sonra u bükümünün iç radyüs kısmında ters açı bulunmalı. oturduktan sonra pot yapmaması için.

neyse daha kahvemi yapmadan mesaiye başladım :p

daha önce plastik kapak kullanıp maliyetten dolayı saca geçmek isteyen bir firma ile çalıştım. sacın progresif kalıbını tasarladım diyim. pek detay veremiyorum ama malum bu işler patente, ar-ge'ye giriyor, hatta patent ödülü aldı geçen ay.

edit: ödül benim değil ürünü çizen elemanların, biz işin görünmeyen kısmındayız :p sorsan ürünün ilk hâliyle kalıptan çıkan hâlinin alâkası yok, her yerini değiştirttim :d

Sunuyor. YouTube Analytics sayfasinda bakabilirsiniz.

telefon mu tablet mi pc mi televizyon mu oyun konsolu mu
android mi ios mu win10 mu 7mi 8mi vs. vs.

Ebesini bile görüyor emin olabilirsin

? www.youtube.com

www.youtube.com

bu mu?

www.youtube.com ?

www.youtube.com

formalar eşe dosta sosyal sorumluluk projelerine falan gidiyodur imzalanarak da, kramponları her maç yeni giydiklerini sanmıyorum. totemleri uğurları bi şeyleri vardır. alışıyorlardır falan diye düşünüyorum

Ne forma ne de kramponlar her maç yenilenmiyor.

Formalar verilmediği sürece yıkanıyor. Ayakkabı ise futbolcuya kalmış durumda.

Sponsoru varsa istediği kadar alıyor yoksa klüp normal mühendise pc verir gibi belirli aralıklarla veriyor.

Shenergy+1

Ayakkabı ise mahrem sayılıyor. 0 ayakkabı giymezler hiç. Paf takımdan gençlere verirler ayak şeklini alsın ayakkabı yumuşasın diye.

Windows 10un mallamasıdır. Yeni güncelleme yaptın mı? Creators club mı ne o patch öldürmüştü oyunları

fullscreen'den borderless'a gecmis de olabilirsin

ooo yeşil gözlü :))

Ahh gözlere bak. Ne kadar da güzel. Dilerim çok güzel bir ömrü olur.

makine ve lens nedir?

Başka Sinema'da güzel filmler var: baskasinema.com

aile arasında

aile arasında baya ortalama
maide hanım korkunçmuş
ayla da çok şişirilmiş bence

yol ayrımı eğer vizyondaysa kesinlikle yol ayrımı

aylaya gidelim ağlayalım kafasında da değilsin yol ayrımı tam sana göre o zaman

Aile Arasında güzel samimi film ya. Ben fragmanını hiç sevmemiştim ama geçen gittim beklemediğim kadar eğlendim. Standart şablon senaryo var (evlilik, aile, Adana vs. Türk işi şeyler) ama Gülse Birsel çok güzel karakterler yaratmış farklılıklar katmış gayet hoş olmuş. Hani annenle babanla da gidersin arkadaşlarınla gitsen de eğlenirsin gibi ara bi film.

Aile arasında

Bence yenir. Ben olsam yerdim.

@ms brownstone yedim.

sonuçlarını hastaneden ya da evimden aktarırım.

Tarih bir tane bile yazsa arkasında son tüketim tarihi üretim tarihinden itibaren bir yıldır gibi bir ibare yazar. Ama içtiysen ve bir şey olmadıysa gözle kendini. O zaman en kötü ihtimalle ishal olursun.

workinton

wearing the inside out.

youtu.be

wearing the inside out / division bell albümünden

siz adamsınız

yalnız fena halde roger hissettim niyeyse şarkıda, hiç ummazdım division bell'de olacağını.

yok, bayağı bayağı rick şarkısı bu. hatta richard wright'ın broken china ve özellikle wet dream albümlerini dinlersen çok daha iyi anlarsın bunu.

roger waters adam değildir. ama severim :/

örnek 1: www.youtube.com

örnek 2: www.youtube.com

eyvallah.
rick'in kendi adıyla çıkardığı albümleri dinlememiştim, hep roger ve gilmour'un gölgesinde kaldığı için çok araştırmadım kendisini. yeteneğini farketmemek mümkün değil zaten ama kendine özgü tarzını division bell'e kadar koruyabilmesine de şaşırdım açıkçası. bu adamlar gerçek bir manyak

neden t+1 zamanda alacağı değeri öngöremeyelim ki? zaman serileri analizi bunun için yok mu zaten? geleceği, geçmişteki verilerle tahmin etmeye çalışmıyor muyuz?

bitkoin ile hiç uğraşmadım açıkçası. bu sanal para birimi ne kadar zamandır var bilmiyorum ve önraporlama yapabilmek için yeterli geçmişe sahip olduğundan emin değilim.

zaman serisi analizi t+1 zamandaki değeri öngörmek için var olabilir fakat iktisadi değerin t+1 zamandaki değerinin normal şartlar altında öngörülemez olması gerekiyor. bkz: efficient markets hypothesis.

EMH bir hipotez zaten ama fiyatın her bilgiyi içerdiği mantığına dayalı. yani herkes elde ne varsa kullanır ve tahmin eder, piyasayı geçemezsin.

iktisadi olarak bile imkansız şartlar lazım: bilgi asimetrisi olmayacak, toplum rasyonel olacak, işlem maliyetleri...

iktisadi faktörler kadar sosyal yönleri de var.
son olarak, correlation =! casuality

bitkoin konjonktürden arındırılıp analizi yapılabilecek ve yeterli geçmiş değere sahip bir şey değil diye düşünüyorum.

geçen izlediğim bir videoda, bitkoinin bir dizide işlendiğini ve ondan sonra ciddi bir fiyat artımına gittiğini söyledi, ondan kısa bir süre sonra da, türkiye için bitkoine vergi uygulamasından falan bahsedildi.

bu basit nedenlerle bile ne analizine ne de kendisine fazla güvenilebilecek bir şey değil.

@acemi, benim söylediğim şeyi benden güzel ifade etmiş.

Bitkoinin zemini çok kaygan.
İlk yatırımcıları ve vurkaç yapabilen şanslı bir azınlıkta başkası kazanamayacak.

En güzeli altın... Temiz...

yarı otomatikse debriyaj balatasından olabilir, olmaya dabilir. ses sürekli varsa danışmak için bi şanzımancıya (tam otomatikse otomatik şanzımancıya) götürmekte fayda var önemli bi mevzu olabilir.

bana göre boiler room performansları içerisinde en iyisi şudur: www.youtube.com

ancak belirttiğiniz tarzda olacaksa şu muhteremin de performansı iyidir:
www.youtube.com

oradaydım diye demiyorum, şu performans da başarılıdır:
www.youtube.com

boiler room'daki dj setler bana yapay geliyor. bu yüzden live setleri tercih etmekte fayda var.

2000 lik kitabi 50 ye satiyorsan cok hak veremeyecegim. prensipleriyle yasayan bir insansan icin rahat etmeyecekse gonder sadece. yoksa kitabin gercek degerini bilmedigini aciklayip vazgecmen bana cok anormal gelmedi.

Kırkta bir çok fahiş bir oran, bunun etikle ya da prensiple ilgisi yok. Hatta işin komiği, biraz üstelersen kanuna göre ahlaksız olarak bile yorumlayabilirsin. Burada olduğu gibi fiyatlandırmada hata olduğunu belirtip makul fiyatı alıcıya iletirsin. Gerçekten samimi bir alıcıysa zaten kitabın ederini biliyordur. Ölücüyse zaten ortada etik dışı iş yapan bir başkası var demektir.

okuduğumu ben de başkasına veriyorum okusun diye. kütüphane olayı kütüphanede olmalı bence. evde tutmak bana gösteriş gibi geliyor. aynı şekilde düşünen kuzenlerim, arkadaşlarımla sürekli kitap değiştiriyoruz kendi aramızda.

2000'lik kitabı 50 liraya satmak biraz sıkıntı olmuş ama, alıcı ile görüşüp fiyatı yanlış verdiğini söylemelisin bence. hepsiburada bile yanlış fiyat verince göndermiyor ürünü. :)

çok değerli bir kitapsa vazgeçebilirsin bence, böyle bir durumda ben olsam kitaplarımdan bir tanesini hediye ederdim.

o kitabı alan adam ederine satacak muhtemelen.

bu arada sattın kitabı de mi? içini rahatlatmak istiyorsun sanki :D

40ta biri yerine bağış düşünülebilir. Kitaplar para etmiyor. Yalnız benim elden çıkarıp sonra özlediğim kitaplarım oldu. Aklınızda bulunsun.

Bence cayabilirsin.
Alan kisi muhtemelen ederine satacak cunku.

Alan kişinin kimlik bilgilerini görüyor musun? Satmak için mi aldı sence? Para ödemediyse csyma hakkın var.

bitcoin sizin cuzdaninizda degilse sahibi siz degilsiniz zaten. yapabileceginiz hicbir sey yok.

yapabilecek hiçbir şey yok da bu kadar paranoyaklık fazla bence :/

Bir sey yapilamaz.

Ayrica online cuzdanda tutuyorsaniz o da risk, online cuzdan sitesi de hack'lenebilir.

Kendi bilgisayarinizda ya da daha guvenli olmasi adina cold storage'larda tutabilirsiniz.

Kotor 1 iyi oyundu rpg olarak ama yil olmus 2017 o yuzden hicbirini tavsiye etmem tabii cok eski bilgisayarin varsa ve yeni oyunlari oynayamiyorsan baska.

Eskiden bu sehirin merkezi Turkiye'nin ender Avrupali sehirlerinden biriydi. Istiklal Caddesi, Besiktas, Gumussuyu insaniyle mimarisiyle Avrupa'dan farkli degildi. Simdi Istanbul'un bir anlami kalmadi cunku her yerini Orta Dogululastirdilar.

tek kelimeyle ozetlemek gerekirse, comaristan

iş kapısı

1- Memleket. Seviyor muyum? Hayır. Çünkü max. 15 senedir burada olan insanlar Bizans döneminden beri buradaymış tavırlarına büründü.

"Sen değil... Baban, deden, onun babası..." diyene terlikle girerim. Adem'e kadar varak istiyorsanız ayrı.

2- Samimiyetsizlik. Anadolu yakasındaki birkaç mahalle dışında komşuluk geleneğini sürdüren pek yer kalmadı. Üst katında oturan aileyi aylar sonra görünce içten içe "Bu kim lan?" triplerine girip dışından güler yüz ile hal hatır soran, arkasını dönünce de hakkında bildiği tek şey üst katında oturması olan insanın arkasından desteksizce atıp tutan varlıklar türedi. Yahu sen kimsin?

3- Düzensizlik. Her yer her yerde.

4- Kıyamet simülasyonu. Yoğun saatlerde bir yerden bir yere gitmeye çalışmak yeterli. İster özel araç ile ister toplu taşıma ile. Her türlü afakanlar basıyor.

5- İhanet. Devlet büyükleri şehre ihanet ettiklerini itiraf ediyor ama asıl ihanet şehrin sakinlerinden geliyor. Çevre vergisi veriyorum bir işe yarasın kafasında olup yere çöpünü atanlar, çevre düzenlemesinden sonra kaldırımlara montelenmiş babaları söküp aracını kaldırıma park edenler, iş işten geçtikten sonra sesini çıkartanlar, yapılanı bozup daha sonra bizle kimse ilgilenmiyor diye zırlamalar...

6- Benim için en önemlisi ve sonuncusu ise NEFESSİZLİK. Nefes alamıyorum. Hala kömür yakan var, bitmek bilmeyen egzoz dumanı var, sanayi var, havalimanları var... Meteorolojik etkiler yüzünden yükselemeyen kirleticiler her sabah, öğlen, akşam ciğerlerimize doluyor. Canını seven gelmesin, imkanı olan da gitsin. Bu nefessizliği 5. maddeye de tutuşturabiliriz. İnsan eliyle yapıldı her şey.

Tüm bu yağmalamalara, zararlara rağmen hala çıkıp da İstanbul'un şurası güzel, burası tarih kokuyor, orası böyle şeker, şöyle tatlı diyen varsa sağır ve kördür. Ya da zengindir, bilemiyorum. Tarih koklamak istiyorsanız metro inşaatlarını ziyaret edin. En çok tarih oralardan fışkırıyor artık.

evim, mahallem.

canım şehir. Çok seviyorum.

ömrümün 6 senesini geçirdiğim ancak bugün yanından geçmeyeceğim şehir.
gerek güvenlik kaygıları gerekse aşırı inşaatlaşma. 2002-2008 yılları arasında istanbul'daydım. istanbul'un can çekiştiği ancak yine de direndiği dönemdi. bugün bakıyorum da çoktan meftah olmuş.

"memleket" değil ama "ev" .

içindeki her şeyini trafiğini, pisliğini, insanlarını bile seviyorum. başka yerde yaşayabilirim ama yaşamak istemiyorum.

içinde istediğim her şeye erişim imkanı var, bu erişim imkanı için de ödenmesi gereken bedeller var. trafik, pahalı hayat, daha küçük evde yaşamak vs..

istanbulda yaşamak bir hesap işi, ne alıp ne verdiğini biliyorsan ve senin için güzel bir alışveriş oluyorsa burada yaşamak güzel.

istanbula bok atıp atıp hala burada kalan insanları anlamıyorum. (mecburi kalanlar hariç)

ilk gittiğimde açık hava müzesi demiştim,mest olmuştum gezerken. en son geçtiğimiz yaz gittim,koşarak döndüm. hala büyüleyici bir şehir ama aynı zamanda kaotik.

Doğduğum günden beri maalesef içinde yaşadığım iğrenç şehir. Nefret ediyorum her köşesinden, sağdan soldan gelip de burasını babasının ahırı gibi kullanandan, herkeste olan "istanbulluyuz yhaa .s" tribinden ve istanbul romantizminden. Burayı seven adamın 3 gram aklı yoktur. Karmaşası, kirliliği, kültür mozaiği dedikleri şeyin kültür kusmuğu olmasından başka bir şeyi olmaması. Her yönüyle çok fazla çirkin. El mecbur katlanıyorum ama beni de ruhumu da çok yoruyor. Türkiye için de farklı düşünmüyorum gerçi ama istanbul daha bir kötü. Bir gün kurtulacağım umarım temelli <3

18-22 yaş arasını geçirdiğim için bende yeri ayrıdır, şüphesiz çok güzel şeyler de yaşadım orada ama ne yazık ki daima aşırı kalabalık ve pis, insan yaşamına uygun olmayan lanet bir bok çukuru olarak hatırlayacağım genel anlamda. spesifik anılar dışında istanbul'a dair hiçbir düşüncem olumlu değil.

ben "ankara'yı çok sevdim" diye bas bas bağırınca insanlar şaşırıyor biraz haklı olarak. "lan ne pis hayatın varmış, iyi ki bi taşındın aq susmak bilmiyosun" diyorlar. ama bu basit değişikliğin beni mental olarak ne kadar etkilediğini (olumlu anlamda) kelimelerle anlatamam.

şehir değiştirmek insana bu kadar mı iyi gelir, her şeyi kökünden bu kadar mı hızlı zamanda çat diye değiştirir? ankaramın gözünü seveyim be heheyt.

benim için ayrıca bir anlamı yok, mevcut hayat standardımı ve hayat tarzımı en rahat şekilde yaşayabileceğim ülkedeki tek şehir olduğu için "uğff iğrençç" triplerine girmeden yaşayabiliyorum. 8 senedir buradayım, bana istediklerimi veriyor. metropol hayatı isteyen biri olarak, dünyanın diğer megakentlerinde de benzer sorunlar olduğunu da bildiğimden, hem her şey önümde olsun hem de sakin sessiz über medeni olsun gibi beklentilerim yok.

gittikçe bozulan şehir.

en son 4 yıl önce, konser için gittim. onun dışında bir konser bir de abimin askerlik mevzuları için uğramıştım. hayatımın hiçbir kısmında istanbul'a gitmeyi ya da orada yaşamayı düşünmüyorum. benim için fazlasıyla kalabalık, pahalı bir yer.

istanbul cok guzel ya. cok seviyorum sehri, trafigine ragmen, insanlarina ragmen, santiyelerine ragmen cok seviyorum. uzak kalabilme surem 15 gun, 15gunun sonunda delicesine ozluyorum, burnum sizliyor. bir sureligine tatile gitsem de ayni, birkac ayligina yurtdisina gitsem de ayni.

cok fazla aliskanligim var istanbul'a dair. ozellikle bunlari gerceklestirmeyi cok seviyorum. ornegin aliskanliklarimdan biri eminonunde dolanip bir seyler yaptiktan sonra en son sadirvanlardan birinde su icmekti. o sadirvanin kaldirildigini gordugumde gozlerim dolmustu, gozum kapali gitmistim halbuki oraya. kafami kaldirip baktigimda yerinde yeller estigini gordugumde aglayacak hale gelmistim. not: sonraki gidisimde yerine koymuslardi :)

calisma hayatina basladiktan sonra hafif uzaklastim istanbul'dan. eskiden her hafta yaptigim rituellerimi artik ayda bir anca yapabiliyorum ama o ayda bir o kadar guzel geliyor ki. dunyanin en mutlu insani oluyorum.

trafikte cok sinirleniyorum, disarda insanlara sinirleniyorum, santiye gordukce tepem atiyor ama artilariyla eksilerini yan yana yazinca artilar hala cok onde.

bir sonra yasamak istedigim sehir olarak biraz daha az nufuslu, daha rahat bir yer bakiyorum :) bir de onu deneyimleyebilmek icin.

Bir anlamı yok. Diğer şehirlerden farkı da yok. Aile büyükleri burada diye burdayım. Zaten bir süre sonra da olmam.

Trafik, gürültü, kirlilik, güven sorunu vb. şeyler yeterince kötü olan bir yer olduğu için artık 10-15 sene önceki halinden de eser kalmadı.

Ankara'da 11 yıl yaşadım. İstanbul'da sadece 3 aydır yaşıyorum. Ankara'da ailemin evi de güzel bir muhitteydi, İstanbul'da kendi evim de (bana göre) güzel bir yerde. Çalışmak, iş kurmak, okumak, gezmek, eğlenmek için İstanbul daha hoş bir yer. Çok kalabalık, hafta sonu oturacak yer bulamıyorum dışarı çıkınca. O kısmı kötü tabii de İstanbul'da ortalama üstü bir yerde yaşayan birinin buraya bok çukuru, pis it köpek şehir filan demesi garip. Nesi pahalı bir de anlamıyorum. Toplu taşıma, taksi, gece hayatı filan Ankara'dan iyi durumda öncelikle. Kiralar pahalı ama, evet. Geri kalan her şeyin her gelire sahip adama göre ayrı versiyonu sunulabiliyor zaten. Gayet güzel bence. Gereksiz İstanbul romantikleri olduğu gibi gereksiz anti-İstanbulcular da var. Ailem de burada olsa Türkiye'de yaşayacak daha iyi bir yer aramam açıkçası. Sabit maaşlı bir yerde çalışmam gerekmeyecek kadar zengin olursam bir gün belki Bodrum.

Benim icin anlami tr'de yasayabilecegim tek sehir olmasi. Etraf keko dolu, trafik var falan filan ama yasayabilecgim en iyi yer yine burasi ulkede.
Ne bugun ne de bundan sonra baska bir sehre tasinmayi dusunmuyorum.
@bruce benim yerime tam olarak ozetlemis aslinda. Aynisi diyorum.

Ruhuma iyi gelmeyen ama içinde yaşarken bile çok özlediğim şehir. Sürekli kendimi sinirlenmiş ve İstanbul nefreti kusarken buluyorum ama bi yandan da korunabilmiş, eskisi gibi kalabilmiş yerlerini çok beğeniyorum ve çok seviyorum.

Herkesin yazdığı gibi trafiği, pisliği, kalabalığı, içinde yaşayan medeniyetten uzak insanları hiç çekilmiyor ama vapurla karşıya geçerken Galata Kulesi'ni, Ayasofya'yı ve Sultanahmet Camii'ni her gördüğümde kendimi çok şanslı hissediyorum, böyle mükemmel bir manzaraya bu kadar kolay ulaşabildiğim için ama kafamı çevirip de pavyon ışıkları ile boğaz köprüsünü ya da Mecdiyeköy'de yükselmiş çirkin binaları görünce ruhum daralıyor.

Sanırım hem romantik hem de antiistanbulcu denilen kitleye dahil oluyorum ama ruhuma gerçekten iyi gelmiyor bu şehir ve en kısa zamanda buradan kurtulabilmeyi diliyorum kendi adıma.

Gezmeyi çok seviyorum İstanbul'u

Trafik ve kalabalık problemleri yüzünden yaşanacak şehir değil ama gezilecek, keşfedilecek rüya gibi bir şehir.

@acemi, araba kullanmayı bırakırsan saydığın dertlerden kurtulursun. öyle top mop semtlerde oturmaya da gerek yok, şişli-beşiktaş'ın merkezinde oturunca istanbul'un kaydadeğer yerlerine çoğu yerine 1 saat içinde, en uzağa 2 saatte ulaşabiliyorsun, haliyle arabaya gerek kalmıyor. uzağa gidecekem araba kiralıyorum, parkmış trafik çilesiymiş çekmiyorum. herkes dediğim gibi yaparsa trafik çilesi de kalmayacak ortada zaten...
metronun nimetlerini kullanın mesela, toplu taşıma deyince akla metrobüs gelmesine gerek yok.

sürekli dışarıda yemezsen o pahalılık da etkilemez seni ayrıca.

gitmek istediğimde gidemediğim, kalmak istediğimde de kalamayacağımı düşündüğüm bir değişik şehir. burada doğdum büyüdüm, başka herhangi bir şehirde (bir tanesi hariç) bir ay bile kalmışlığım yok belki, o yüzden buradan başka bir yerde nasıl yaşanır onu da bilmiyorum. ama buradaki de yaşamak mı onu da bilmiyorum. trafik sorununu azalttığım için eskisine göre çok daha mutluyum, biraz daha seviyorum. gün içinde minik minik seviyorum da ömrümü böyle mi geçirmek istiyorum bilmiyorum.
img.discogs.com:strip_icc():format(jpeg):mode_rgb():quality(90)/discogs-images/R-4482467-1366131679-8967.png.jpg

Benim için anlamı; hayat. Hangi ülkeye, şehire, tatile gitsem ne kadar mutlu olursam olayım en fazla 15 gün sonra özlüyorum. Ömrüm bu şehirde geçti ama halâ Köprüden geçerken hayranlıkla bakıyorum, gecesi ayrı güzel, gündüzü ayrı. Ben şanslılardanım, 15 yaşıma kadar Küçükyalı'da yaşadım, tüm mahallenin birbirini tanıdığı, tüm çocukların arkadaş olduğu, kötü insanların azınlıkta olduğu bir semtti. sonra da İstanbul’un un bir ucuna merkeze göre daha sakin bir semtine geldim. İşim olduğunda şehir içine gidiyorum ve zamanları ayarladığım için metrobüsle de trafikte kalmıyorum. Oldu ki istanbul'dan başka yerde yaşamak zorunda kalırsam o zaman bile hiç olmazsa bir mevsimi istanbulda geçirmek isterim. Sevmeyenler giderse çok mutlu olacağız bu arada, zulmetiniz basıyor, asık yüzleriniz.

"Ah benim karmaşıklığı-huzursuzluğu içinde kendine has güveni ve onca çirkinliğin içinde sonsuz güzelliği olan canım İstanbulum; tüm deliliğine rağmen her şeyiyle sevilen, bir türlü vazgeçilemeyen sevgili gibisin."

İstanbul bundan 7-8 yıl önceye kadar bile güzel sayılabilecek bir şehirdi. Bana göre bu şehrin batmasının en büyük nedeni inşaat sektörü. Ülkedeki mimarlar o kadar vizyonsuz ki, Osmanlının kaç yüz yıl önce yaptığı sarayları örnek almak yerine hiçbir sıfatı ve anlamı bulunmayan binaların şehrin ortasında büyümesine izin veriyorlar. Şehrin bir standardı olsa kalabalık da sorun oluşturmaz ama gerek alt yapı gerek üst yapı olarak İstanbul kesinlikle bir Avrupa şehri değil. O potansiyel vardı ama o potansiyeli yok ettiler. Zaten gelecek depremde kendi kıyametini yaşayacak. Ben seviyorum bu şehri. İleride güzel bir ilçesine taşınma fikrim de var.

deprem!

Ha evet, @dissendium gibi düşünüyorum onu unutmuşum. Mimari konusunda berbatız, nasıl o muhteşem eserlerden bu sıradanlığa dönüştüler ve böyle de kabul ettirdiler anlamak mümkün değil. Estetik yok, hayâl gücü yok, sadece oldu bittiye getirmek ve düz duvar var.

İstanbul'da restorana 100 mü vermek! Vov. İyi paraymış. Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlerde restoranlar 20 lira üstündeki harcamaları ücretlendirmiyor çünkü. Meh.. Fuzuli konuştum ironi yapayım derken. Kısaca Türkiye'deki tüm büyük şehirler farksız bu konuda. Doğma büyüme İstanbullular öbür şehirlerden daha farklı beklenti içinde olabilir tabii ama yanılıyorlar açıkçası. Mesela restoran, yemek, alkol vs. Ankara Tunalı'da neyse, Beşiktaş'ta da o. Arjantin neyse, Nişantaşı o. Bütçene göre bir yere gidebilmen için yeterince alternatif sunuyor İstanbul en azından. İstanbul'un güzelliği kaliteli yer oranının öbür şehirlerden yüksek oluşu sanki. Ankara Oran, Bilkent, ODTÜ, Çayyolu vesaire çıkar aradan, gayet standart bir Anadolu şehri olarak kalıyor geriye. İstanbul'da çok fazla sayıda kurtarılmış bölge var öbür şehirlere kıyasla. Bir de "bana göre" güzel şu yüzden dedim.. İşe 15 dakikada gidiyor, eve 20 dakikada dönüyorum. Evden spora 5 dakikada gidiyorum. Tarabya, Beşiktaş gibi zaman geçirmekten keyif aldığım yerlere yarım saatin altında ulaşıyorum. Tüm arkadaşlarım da bana yakın yerlerde oturuyor. Misafir edip ziyaret edebiliyorum sık sık. Araba kullanmayı zaten sevmediğim için toplu taşıma büyük rahatlık sunuyor bana. Stüdyo daireye Ankara'da ortalama bir yerdeki 4+1'e verilen kirayı vermek zorunda kalıyorum ama bu zaten kabul ettiğim bir kazıktı gelmeden önce. Kira cidden üzücü derecede pahalı Türkiye'nin geri kalanına göre. Ama değer mi? Kimine göre değmez, bana göre değiyor.

Ömür törpüsü.

Evden çıktığında yürüyerek Sahile, Boğaza inemiyorsanız İstanbul'da yaşamıyorsunuz bana göre.

Ya da şöyle düzelteyim, "bu şehir sadece yürüyerek Sahile, Boğaza inebiliyorsanız çekilmeye değer".

kargaşa, kaos, arap, iç anadolu ve kürtlerin doldurduğu kültürsüz türbanlı ordusu.

sal gelsin qnqa

Lazanya. Sonra da beni çağırın.

Makarnaya bolonez sos. Kıymalı salçalı olan işte. Yani apartmana dağıtırım dersen... :/

Kapuska veya karnabahar.

hamur açma kabiliyetin varsa lahvacun veya pide.

Eger aliden alacaksaniz gumruge takilma ihtimali buyuk.

Ben revenger aldim tr. Den, sanirim ben beceremedim pek bu isi her hafta coil degistirmek pahali geldi once rdt aldim, hazir sarili tel ve pamuk falan baya iyi oldu oyle, eger ugrasabilirim dersen boylesini tavsiyee

Al. Ama girer mi ülkeye?

Esigaram.us bu siteyi inveleyin. Joytech aio baslangic önerimdir

hemen alır bırakırım sigarayı diyorsanız tr'den alın. gelmesi 1 ay sürer o da tabii gümrükten sorunsuz geçerse. smok v8 stick'ler var 170 liraya falan satılıyor onlardan tavsiye ederim.

bu tiplerle başlarsan nefret edersin

90 günlük hava durumu ne ya? daha 2 gün sonrasını bile tutturamıyorlar.

çok ünlü bir meteorolog 5 günden daha uzun tahminlerin gerçeği yansıtmayacağını söylemişti. ki geçen yıl 2-3 hafta sonrası için çok kar var derken yağmadı, bulutlar dağıldı, beklenmedik bi anda başka zaman bulutlar geldi..

90 günlük modelleri ciddiye almayın

Konya’dayim ve hava 15 derece. Bu kis benim kisim olacak sanirim. Ilik gecen kis mevsimi basimizin tacidir.

İstanbul'da yaşayan ve çalışan biri için bu maaşla ancak hayatta kalınır. Ben, yaşım ilerlemesine rağmen, hala lisanstayım ve başlangıç maaşımın 3000 TL'nin altında olacağı gerçeğinden çok çekiniyorum. Meslek hayatına girince yaşam standartlarımı düşürecek olmak (aslında standart demeyelim de beklentileri karşılamayacak diyelim) çok kötü bir şey.

Özetle, bence İstanbul'da lisans mezunu birinin 2500 lira altında çalışması büyük bir haksızlık.

avanta ye

o pozisyonun araligi nasildir bilmiyorum ama ilk paragraftaki ozelliklerine gore bence az aliyorsun

Bir işe girince en az 2 yıl orada çalışmanız tavsiye ediliyor. Diğer türlü sonraki is basvurularinizda olumsuz bir referans oluyormus.

maaş düşük ama kurumsal bir yerse ve bu maaş sizi çok zorlamıyorsa biraz daha deneyim edinip sabredin. orada yeteri kadar öğrendikten sonra iş aramaya başlarsınız, bulunca çıkarsınız.

Normal.

bakış açını "maaşım işimi görüyor mu" şeklinde değiştirmen gerekir.
iş bulamasaydın muhtemelen ya birilerine yük olacaktın ya da içeri girecektin. üstelik iş hayatından uzak kaldıkça iş bulma olasılığın da düşecekti.
sen mantıklı olanı yapmışsın. yaşın da 30'un altında anladığım kadarı ile, biraz dişini sık.

5 yıllık deneyim için düşükmüş.

Biraz sabırla çalışmaya devam et. Madem kurumsal ve sana referans olabilecek bir firma, bu senin için avantaj. Çalışabildiğin kadar çalıştıktan sonra cv'ne yazar ve çalışırken farlı yerlere başvurursun. Sana bilgi düzeyine, işini ne kadar iyi bildiğine göre daha iyi maaşlar verecek firmalar muhakkak olacak. Bu işler bu şekilde oluyor. Bir de maaş konusu çalıştığın sürece hep olacak ve hep bu kıyaslama ile yaşayacaksın. Bundan kurtul ama ömür boyu da razı olma. Ailenin yanında yaşıyorsan normal, seni götürür yani.

Maaş düşük işten ayrılmadan başka işler bakın, ingilizceniz varsa eğer rahatlıkla iş bulabileceğinizi düşünüyorum

Burada çalışırken iş aramaya devam et,işe ilk başlanılan maaş çok önemli,yapılacak zamlar o maaşa göre artacak.5 yıllık bir tecrübeye de çok az veriyorlar gerçekten,kurumsallığa da bence takılma.Başka yer bulup gitmeden önce de müdürüne maaşının yetmediğini,biraz iyileştirme istediğini söyle,eğer kabul ederse aynı yerde devam da edebilirsin.

Ee tabii ki de az, o maaşla deneyim var diyerek çalışmak saçmalıktan başka birşey değil. Nasıl üzülüpmeyipte çalışmaya devam ediyorsunuz hayret. Garson olsan, mavi jean'de falan çalışsan ekstra primlerle daha fazla kazanırsın. Birkaç yıl dayanırsam demişsin de,birkaç yıla sıkıntıdan saçlarında beyazlar çoğalacak ya da dökülmeler artacak.

senin mezun olduğun bölüm mezunları benzer yıl deneyiminde ne kadar maaş alıyorlar? onlar 3000 alıyor da sen 2000 alıyorsan maaşın düşüktür. ona göre düşünmek lazım herhalde

Çok düşük bence. Asgari ücretten az biraz fazla

ben şu an yurtdışında çalışıyorum, maaşım iyi (saatlik ücret aldığımdan fazla mesai vs çok artıyor) ama işten hiç hoşlanmıyorum, beni sıkıyor ve 2 sene sonra yapmak istediğim bir iş değil. 3 aydır çalışıyorum ve siz de olduğu gibi müdürüm çok memnun, sürekli övüyor, daha sorumluluklu işler vermek istediğini söylüyor vs.
ama bunlar beni doyurmuyor, çünkü yapmak istediğim ve beni mutlu eden şey bu değil. haliyle salı günü sözleşmemi uzatmamak istediğimi söyleyeceğim.

sizinle aynı sebepten olmasa da cvnizde kötü durur vs gibi işleri düşünmeyin, 5 yıllık deneyimli birisiniz, yeni mezun değil. eğer bir sebebiniz varsa hiçbir firma neden bıraktın ettin demez. ek olarak performans vs olaylarında da, müdürünüz istese yarın sizi kovabilir, firma masanıza ekmek koymuyor, sizden emeğinizi ucuza satın alıyor.

iş bakın ve yeni iş bulun.ben sizinle benzer pozisyonda (planlama), izmir'de yeni mezun 2250tlye çalışıyordum 2016'da. istanbulda bu para "ölme ama yaşama da. hayatta kal" demek.

ps.çalıştığım firma fortune, forbes top 50 firmalardan. bana da "bari en az 1 sene çalış" diyenler oluyor. mutlu olmadığınız işte çalışmak bırakın 1 sene 2 ay bile fazla. türkiye olduğu için işi bırakın diyemeyeceğim ama iş arayın kesinlikle.

teşekkürler cevaplar için, bu arada belirtmeyi unutmuşum özel sağlık sigortası, indirimli uçak bileti, servis ve yemek gibi temel ve yan haklar var. arada firmalardan gelen hediyeler de oluyor. müdürümüz çok iyi birisi, iş yoğun değil. stres sıfır ve haftasonu çalışmıyoruz.

Ileride yukselir mi bilmem ama dusuk maas. Ama genel olarak degerlendirirsek calismaya devam ederdim yerinde olsam.

maaştan hangi özel havayolu firması olduğunu tahmin edebiliyorum, iibf mezunu musunuz bilmiyorum ama mühendislik mezunları için de aynı maaşı öneriyorlar. ben bu tahmin ettiğim yerde staj yaptım, o zaman da bu kadar veriyorlardı, pek de bir artış da olmuyor.

sizin içinse; başlangıç için de düşük ne yazık ki.

esasen maaştan ziyade "hayatta kalabilmen için ne kadar lazım" sorusu çok kötü yahu.

yaratıcınick+1

kuru ekmek soğan 3 öğün yesen kaç para istersin?

ne kadar ayıp şeyler bunlar. sonra zorlu gibi adamlar da "çalışacak adam (köle) bulamıyoruz ühüh :(" diye dolaşıyor

Ne yazik ki o firmada daha sonra da degismeyecek bu durum. Ben olsam is bakarim ve 1 yili doldurunca kacarim.

maaş düşük ama stressiz ve iyi yöneticilerle çalışıyorsan devam et, bu süreçte iş bak. tecrüben var, dilin de var, muhakkak daha iyi maaşlara iş bulursun.

ooo tekir :)) uysal gibi :)

Arada çıldırsa da gördüğüm en oyuncu en sıcak kanlı en uysal kedi diyebilirim kendisi için :)

Kuyruğunun havalılığı. <3

tekir candır aslandır yaa ^_^ pek yakışıklı maşallah

disney kendi stream platformunu olusturacak yakinda. bir de netflix var biliyorsunuzdur.
şimdi diyelim tum amerika'da tek bir internet saglayici var ve disney ile anlasti.
siz netflix e baglanmak istiyorsunuz uff leş gibi internet yavaş çile çektiriyor. disney'in sitesi ise akiyor.
bunu internet service provider yapiyor. piyasayi manipule ediyor. bunu da sizin nereye neye nasil ne zaman baglanmak istediginizi takip ederek yapiyor.
yeni yasa bunu getiriyor.

YouTube paketi almazsan YouTube'a yavaş gireceksin mesela. İnternet bağlantın var ama her siteye erişimin yok.

jointhefastlane.com

www.theopeninter.net

Bu konuyla ilgili daha önce yazmış olduğum dev metin blokları var, buluyorum şimdi.

Özet geç dersen aşağıda:

Tarafları yazıyorum:

IP Transit şirketi: Bunlar internet kargocusu. Okyanusa, yerin altına vb kıtalararası kablo döşeyen, milyonlarca dolar yatırım yapan adamlar bunlar.

IXP : İnternet değişim noktası. Her ülkede bir veya birden fazla var, bunlar genelde kar amacı gütmeyen yerel kuruluşlar oluyor. Diğer tüm tarafların yerel trafik değişim noktası bunlar. IP Transit, ISP, içerik üreticileri burada bedavaya trafik değişimi yapabiliyor. Tabi herkesin kuralları var, öyle kafana göre millete bedavaya bağlanamıyorsun.

ISP : Bunlar yerel bazda hizmet veren şirketler (birçoğu uluslararası varlık gösteriyor gerçi), son kullanıcıya internet veriyorlar : Türk Telekom, SuperOnline, vb.

Tüketici :Sen, ben.

İçerik üretici-dağıtıcı : Netflix, Google, YouTube, hatta sen ben.

Ağ tarafsızlığı ortadan kaldırılırsa ISP'nin birisi Netflix'e gidip "kanka bana ayda 10 milyon dolar ödeyin yoksa sizin müşteriler dizileri izlerken biraz donabilir" diyebiliyor.

Bu niye sıkıntılı bir durum dersen şöyle bir şey var, yukarıdaki şirketlerden bazıları hem IP transit şirketine ortak, hem kendi dizi platformu var, hem ISP, hem de içeriği kendisi üretiyor. Sence böyle bir durumda rakibine ne kadar iyi davranır?

** Bu arada ABD'de ve birçok ülkede bu zaten üzeri kapalı olarak yıllardır yapılan bir şeydi (İçerik sağlayıcıların müşterilerine daha hızlı bağlantı sunmak için IP transit yerine ISP'ye para ödemesi olayı), şimdi tamamen yasal hale geldi.

bu durumun en ürkütücü yanı almak istediğin hizmetler için para ödemeye razısın, spotify falan gibi, birde o hizmetleri alabilmek için extra para ödeyeceksin (vergi gibi) buna da razısın diyelim ama servis sağlayıcıları bu yasaya dayanarak hangi müşterisi hangi sitelere giriyor teker teker kayıt altına alabilecek, analiz yapabilecek "kişiye özel teklifler" de bulunabilecek olması.

ağ hem tarafsızlığını hemde anonimliğini kaybedecek.

mesela ttnet akn'siz kotasız 100mbit'i 50 liraya satacak. ama diyecek ki youtube, netflix vs. kullanırken hızını 3mbit'e sabitlerim. 150 lira verirsen youtube, netflix vs. kullanırken 100mbit internet kullanacaksın. gibi...

Korkum o ki, bununla birlikte "Batı'nın Ahlaksızlığı'nı" almayı seven ISP'ler paketlerde zam yapacaklar. Sonra bir de nimetmiş gibi "Sosyal Medya Paketi: Twitter, Facebook, Netflix şu kadar lira, hiç düşmeyen şu kadar hız" diye nimet gibi başka siteler için düşük, belirli siteler için yüksek hızda internet sağlayacaklar. İşin kötüsü interneti sadece Facebook ve Youtube'dan ibaret kullanan bir kesim de "Oo her siteye 16Mbit hızda100 lira vereceğime sadece Facebook ve Youtube'a 50 lira veririm daha iyi." diyerek bunu seçer, eminim.

Muhalifliğe vurulan bir ket olması ve bireysel kampanya sunulması adı altında bilgilerin depolanması (sonraısnda 3. kurum ve kişilerle paylaşılması) muz cumhuriyetlerinde çok korkunç bir faşist baskı unsuru oluşturacaktır.

Umalım ki okyanus ötesinden buraya gelmesin. Bu yöntem ABD'liyi 1 kısıtlarsa bizdeki uygulaması bizi 5 kısıtlar. Hamuduyla götürmeye alışık olunduğundan, öldürürler artık milleti.

internet televizyona benzeyecek, öncelikliler daha bi öncelikli olacak. atıyorum türkiye'de türk telekom netflix'e rakip bi streaming platormu çıkaracak ve bağlantı hızı netflixin 4 katı olacak ve türk telekomu ikna edemediği sürece bu iş böyle devam edecek.

yapıştır.

icilir bence.

Viski ve türevi içkiler camda muhafaza edilmeli. Ben olsam içmezdim.

Son cevap kafalari karistirdi

www.quora.com

Evet içilir fakat plastiğin türüne göre de değişir. Kalitesiz bir plastik şişedeyse içmemeye özen gösterin diyür.

@vatandas su sisesi

ooo kapışma var :)) hard diski kurtarayım,ilerleyen zamanlarda tekrar gelicem :)
uyuyan eleman 1 scottish fold mu ? :))

tamam tamam sizler de çok güzelsiniz. :))

@karamaleksey ok o zaman yarışması herkes kazandı :)
@passion rules the game sonuca fit miyiz ? :)

Sevimli kardeşler :)

hepsi aşırı tatlış maşallah diyelim ^_^ sabah akşam mıncırmalık

misafirliğe gelmelik tam.

uyuyan scottish evet :)

İlk fotoda arkada papağan da var dikkatlerden kaçtıysa :P

Herkes güzel herkes iyi diyelim :)

ayyyy onlarin sapsal agizlarini dove dove kopartir yerim!

Özel üniversitede araştırma görevlisi maaşları değişkendir açıkçası, üniversitenin karar verebileceği bir durum. Devlette alabileceğinin yarısı civarında diyebilirim yanlış bilmiyorsam.

Fakat, üniversite veya çalışma şartlarından ziyade şunu söylemek istiyorum: Eğer herhangi bir şekilde ekarte edilemeyecek kadar iyi derecede ALES ve dil puanı ile not ortalaması mevcutsa başvursun kız arkadaşınız. Şayet, "Diğerleri fena değil ama ben bilim sınavı ile öne geçerim." şeklinde bir düşünce var ise, hayal kırıklığı yaşar kendisi.

Çünkü muhtemelen atanacak kişi, çoktan hazırlıklarını yapmaya başlamıştır bile. Sınav sorularını ona yönelik sorarlar, mülakatta diğer adayları elerler; üniversitenin adına kadro açtığı kişi hariç pek fazla şansı yok diğer adayların maalesef.

Ya burslu öğrenci yapıp sigorta ödemezler ya da 1700 2000 verip suyunu çıkarırlar.

Eninde sonunda gider dostum, merak etme. Benim transferim tam üç gün sürdü. Bu aralar sıkıntılı.

Sehir?

Yazmayı unutmuşum şehir İstanbul :/

up

Yuvalandı çok şükür: )

yaaa ne kadar tatlı eşşek. oğlan mı kız mı ^_^

standart bir kedi ama en beğendiğim ifşa bu
gerçi hepsi standart, sevince güzel oluyorlar

oyuncuya benziyor.yaman olacak gibi :)

bir hanımefendi kendisi. şimdiden pek yaman ilerisini düşünemiyoruz. :)

Yirim onu ben!!!! 8D

@karamaleksay ağzınını burnunu ısırasım geldi sıpanın çok tatlı, benim de oğluşum var çok yakışıklı tanıştıralım mı ^_^

@karamaleksey
hem hanımefendi hem de yaman :) ileride çok canlar yakacak:)
talipleri çıkmaya başladı :)

Patilerini minik minik opesim var! Pek tatli, tu tu tuu nazar degmesin kucuk surat uzun kulaga :)

bütün mesajlarınızı ilettim pek bi mutlu oldu:)) teşekkür ederiz.
@pushing up the daisies size de diyor ki azıcık büyüyünce teklif geçerli olursa hala düşünürmüş ^^

Sevimli bir bebek :)

teşekkürler, sayende blephaclean'in ne olduğunu öğrendim.

zeytinburnu hatboyu kazlıçeşme tarafına bir git istersen kesin yapan vardır oralarda.

Selam,

Zeytinburnu Gökalp otobüs durağının karşı sokağında gizem deri var.
Sahibi Birol usta, işinin ehli adamdır. Çok eskiden beri deri ceketlerimi ona diktiririm.
Kesinlikle tavsiye edebilirim, memnun kalırsınız.

Eyvallah

işlem yaparken kitleniyor bazen fiyatlar yanlış oluyor zarar eden arkadaşım çok oldu

o işi yapan arkadaşım var da senin bilgisayarınla uğraşır mı bilmem. kendi istediği parçalar olsun istiyor. öteki türlüsü zulüm. ya da parayı basıp yine de yaptırabilirsin. ama iyi para ister.

ödenmez bankaya elden yatırman gerekiyor. Ancak kredi kartından nakit avans vs çekip yapabilirsin ama onda da faiz biraz tuzlu olur

magic wand'ın "contiguous" diye bir seçeneği var, işaretliyken sadece birbirine komşu pikselleri seçer, işaretsizken sorudaki gibi tüm canvas'ı seçer.

daha iyisi için önerim menüden select -> color range

yukarıdaki select menüsünden rahatça yapabiliyorsun.

magic wand ile istediğin rengi seçtikten sonra sağ tuşa basıp "Similar"a basmak işini çözecektir.
Tolerance değeri similar'ları seçerken etkilidir, istersen artır veya düşür,

amazona verilen paralar helaldir.

içinde sınırsız müzik, film vs var. netflix gibi... ayrıca ücretsiz inebilen kitaplar da var. ve bedava kargo.

ara iptal ettir farkında değildim de geri yüklettir kartına bizim ülke için değmez avantajları

Türkiyedeyseniz değmez, yazarsanız iade ediyorlarz

Bulantı kusma terleme soğuk ter dökme ishal gibi şeyler varsa zehirlenmişsindir, acile git. Yok sadece bu şekilde ise evveliyatında üşütmüş veya mikrobik hastalık kapmış olabilirsin, bi nane kaynat üstüne limon sık iç bakalım.

Psikolojin pek iyi gibi gelmedi bana gerçi, konuşmak istersen mesajlaşalım.

su içip kendini kustur, miden temizlenir en azından. rennie ya da talcid falan da deneyebilirsin, belki asitlendiği için ağrıyordur

dün biradan sonra midem bulanmıştı keşke kussaydım. hala etkisi devam ediyor. midemde gurul gurul bir şeyler oluyor sürekli.


ishal başladı. sabah nane limon içtim tam iki limon sıktım. sonra tost yedim ve mercimek çorbası içtim. daha iyi gibiyim ama benim gibi adam bir biraya nasıl yumuldu onu anlamadım.

nike flyknit airmax olabilir.

Araban varsa gezilir. Yoksa öyle güzel bir ulaşım ağı yok. Müzekart çoğu yerde geçiyor.

Kira+aidat+faturaları halletsinler ve aylık da 5000TL versinler, her sene de bence gerçek enflasyon değeri olan %20 kadar da zam yapsınlar, bu şekilde gelir garantilendiği an itibariyle işten güçten elimi eteğimi çekerim. Hiç de sıkılmam, gider farklı şeylerle uğraşırım.

Hiç borcum/uz olmasa halimden gayet memnunum aslında.

Bunun parayla alakasi yok. Yalnizca daha rahat calisirdim ve bircok insan sevdigi isi yapardi.

Kendime ait ev + arabam + onların giderleri haricinde sorgusuz sualsiz elime geçen 1500 dolarım olsa sadece entelektüel anlamda gelişmek için çalışırdım.

Ne kadar kazancım olursa olsun çalışırım ama daha fazla kazanmak için kendimi yıpratmam.

Benim anne tarafında dededen kalan baya şey var. Dayılarım çalışmadı zamanında. Sonsuza kadar geçiniriz falan dediler ama pratikte öyle işlemiyor. O malların yarısı yok artık :) hazıra dağ dayanmaz kendime ait gelirimin olması lazım.

Ölene kadar çalışmayı düşünüyorum.

1 evim ve 10.000 tl gelirim olsa çalışmazdım herhalde. gerçi tl değil dolar desem daha mantıklı olacak herhalde.

1 ev ve 3000 dolar gelir :)

hayal kurmak bedava

hazıra dağ dayanır, akıllıca yatırım yaptığınız müddetçe. ayda 5 bin yeter, hayatta çalışmam. çalışmayı neden bu kadar süper bi şey olarak gördüğünüzü anlamıyorum. evimde kitap okumak varken neden işe gitmek isteyeyim?

Arkadaşlar 3000 dolarlar, 5000 liralar havalarda uçuşmuş ama şu anda ne kadar kazanıyorsunuz da o zaman bu paralara ihtiyaç duyacaksınız ? İş güç derdiniz yoksa, kendinize vakit ayırıyorsanız, keyfi olarak çalışıyorsanız bu miktarlar çok değil mi ?
Yani elbette istendikten sonra harcanacak bir yerler bulunur ama sizce daha az miktarlar sizi tatmin etmez miydi ?

@burka sizi ne kadar tatmin eder dememiş, ne kadarınız olsa çalışmamayı düşünürdünüz demiş.

@üğpoıuy, adımızı çıkarma ya. bizle birlikte ifşalayan o kadar kişi oldu, bak onlar da paylaşıyor hala :)

burnu kırık anadolu'nun yağız delikanlısısın:)

dudak altı gidince daha iyi olmuş.

yağlı olup olmaması önemli değil o kadar. sonuçta kendisi tamamen karbonhidrat ve tuz.

Alt kısımlarında tepsi izi var. Bence fırınlanıyor. Ama hamuru zararlı işte..

Hayır, fırınlanıyor.

kuzey avrupa'da (isveç, finlandiya, danimarka) ayda 5 bin euro'ya oldukça mutlu bir hayat yaşarım.

15 binim garanti olsa yeter.

15 bin garanti +1
20 bin de olur.

Minimum 5 bin.

benim de aklıma ilk 15 geldi.

borç yok. ailemden ihtiyacı olan yok, hepsinin işi gücü evi falan ve benim de aynı şekilde; 10-15 bin olsun o zaman. hepsinin tek yiyecek değiliz tabii ki, o kadar insan var ihtiyacı olan.

realist oluyorsak şu sıralar 10 bin kazanmak istiyorum.

Valla 4 bin yeterdi bana

Ek: 15-20 dedim ama deli gibi borcum olduğu için dedim. Yoksa şu anda kazandığım para -ne kadar ülke şartlarında emeğimin karşılığı olmasa da- beni geçindirir. Ama çok borç var sürekli içerdeyim lan bi çıkış olmalı.

minimum ve kemiksiz 10bin

$3000 yeter. hem rahat edersin, hem de götün başın oynamaz.

Sektörün işçi dahil ortalaması 32000 sek.

Ben mühendisim 50 bin istiyorum, 50 altı olursa vergiden düşecek gene az kalacak elimde. Evet 50 bin. Stockholm'de olacaksa 75, 40'ı kiraya gider zaten.

10.000+ 20.000- aralığında bir şey yeterli bana, şimdide kazandığım o civara yakın sadece azcık bi iteklenyeme ihtiyacım var o kadar.

10 bin-20 bin arası. İleride çocuğum olursa 2 katı.

20bin
Ve hakikaten hayvan ve barınak konusundaki hayalimi ancak bu şekilde gerçekleştirebileceğim için (hesaplanmış hazır rakam bu..)

aylık 3 bin euro (net) ve ekstralar.
şu an 1800 euroya iki kişi mis gibi yaşıyorum, 3bin'e takla atarım.

Sinirim yok, ne kadar olursa olsun daha fazlasini isterim.

50bin tl civarı isterdim.
(gerçekten)

20-40 bin.

5 kazanıyorum. 4 de eşim. Şükür.

Noktayi acikcasi bilmiyorum. Heceleri ayirmak icin kullanilmis olabilir. Kesme isareti ise vurgunun oldugu heceden once kullanilir. Verdiginiz ornekte vurgu "sʌb" hecesinde yani.

Vayy okuldaşım. Zor zamanlardı umuttepe falan hey gidi :))

Yeter ama :(

bitti bitti, valla bitti. çok sıkılıyordum...

okul bitti

o güzel kızlar o güzel kepleri fırlatıp gittiler...

jiletin körüne, suratın kılına tüyüne kaldık...

yıllar önce bir ara kendini ersin karabulut olarak tanıtan biri vardı kızlarla takılmak için o sen misin?

3'lü fotodaki hallerin bence en iyisi

edit : )

@idexo teşekkür ederim

hayır o ben değilim

min 8A'lik bir kontrol devresi yeterli olur. Temel mantık motorundan düşük olmasın güç değerleri.

aynen esc seçerken motorun çektiği max akımdan fazla kapasiteli bir esc seçersin.mantık bu.

Tabii ki söyler. Sesini diğerleri gibi hor kullanmıyor gördüğüm kadarıyla.

daha güzel söyler bence. üzerine koyan bir adam.