3 aylık rakıyı içmişliğim var. bir problem olmadı. evde etil alkol ile kendim yapıyorum bazen 3-4 ay bekletiyorum.

1 senelik rakıyı içtik bir şey olmamıştı.

Çok yüksek alkol oranlı içkilerde bozulma diye bir şey olmaz.
Kapağı düzgün kapanmışsa (hava filan almadıysa) yıllar boyu dayanır.
En kötü alkolü uçar tadı biraz değişir ama yine de içilir.

tek tekçiyim 70 lik rakı alıyorum bazen 4-5 ay sürüyor bitmesi

belediye başkanlığında isme oy veriyorlar, belediye meclisinde partiye. ayrıca partilerden kopmalar da yaşanabiliyor ve koalisyon ayağına parti değiştirebiliyorlar.

meclis pusulasını tbmm sanıyorlar +1. belediyede isme verip işin bittiğini sanıyorlar.

O iş biraz karışık sadece verdiğimiz oylarla meclis üyeleri seçilmiyor, İşin içine ilçe belediyelerinide verilen oy oranları, nüfusları filan da devreye giriyor.
Ayrıca diğer seçilen ilçe belediye başkanları da direk meclis üyesi oluyor.

a ilçesi: 10 üye
b ilçesi: 3 üye
C ilçesi: 5 üye

B ve C de birinci parti bile olsan eline geçecek üye sayısı 4 olabilir. a da sen azinliktasindir ordan da 2 aldın diyelim. rakip parti de a da çoğunluk oya sahip ama tek ilçeyle bile senden çok meclis üyesi elde etti. ama b ve C nufuslarinin toplamı A dan çok olabilir. nüfusta çok oyu sen aldın ama temsiliyet sistemi gereği meclis üyesi sayısında kaybettin.

www.cumhuriyet.com.tr

Konuyla ilgili haber linki.

7 Haziran 2015 seçimlerinde MHP %16, HDP %13 oy aldı ama iki parti de 80 mv çıkardılar.

Çünkü büyükşehirlerde MHP'nin aldığı oylar mv çıkarmaya yetmedi. istanbul'da atıyorum 90bin oyla bir mv seçilrken, Hakkari'de 40bin oyla seçiliyor.


Belediye seçimlerinde de böyle. İlçelerden gelen meclis üyelerinin çoğu akp'li.

Olmaz mı tabi ki var.
İnsanlar iyice kafayı yemiş durumda. Kötülük sadece asmak kesmek değil. Fırsatını bulunca çeşit çeşit düşmanlık eden var. Ama kim neden yapar anlamak güç çünkü çoğu kez açıktan düşmanlık etmez de arkadan iş çevirirler.

özel hayatımda böyle biri yok ama iş hayatında çokça denk geliyor. insanlar iş hayatında çok kötü bir role bürünüyorlar.

İşyerindeki iki sekreter işlerini yapmadıkları için (benim verdiğim işleri) kovuldular. Çıkarken bıcırık olanı beni iç hattan arayıp “canını yaktığım için acımı yakacağı” tehtidinde bulundu. Bacak kadar boyuyla. :))) Ne yapalım yapması gereken işi yapsaymış o da.

Evin bu kadar yükünü çekeceğinize iş bulun ayrı evde yaşayın tekrar. Bunların parasını almaya da muhtaç olmaya da değmez. Varsın hepsini oğullarına versinler. Ceketinizi alıp çıkın.

Bir daha da görüşmeyin iyinize de kötünüze de çağırmayın. Böyle ailem olsa yeni tanıştığım insanlara ailem yok öldü deyip geçiştiririm o derece. Tamamen hayatınızdan çıkarın hepsini.

Sorunuza cevap: evet orada tehdit var. "İyi geçinirsem arada bir harçlık veriyorlar" cümlesinde de ekonomik şiddet var.

O evden kurtulmaya bakın.

Böyle aile düşman başına. Çok geçmiş olsun.

Baba öldüyse miras kaçırma ile alakalı bi dava vardı onu açarım. İş bulup ayrı eve çıkarım.

Bence bahsettiğiniz tehdit var. Zaten daha önce de yapmış.

Siz de stokholm sendromunda olabilirsiniz. Kurtarın kendinizi oradan.

Ben olsam para için dava açardım. Babanın öyle bir hakkı yok.

gerçekten zor bir durum. umarım bir an önce her şey yoluna girer.

evet düpedüz çok açık tehdit var.
+ruh ve/veya akıl sağlığı hiç yerinde olmayan bir abi var.
+fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddet var.

ve bunların olduğu bir ailenin değişme ihtimali çok ama çok düşük. ya tüm aile terapi alacak ya da ailenin başına çok farklı bir olay gelecek falan.

eğer mümkünse hemen bir işe girip o evden mümkün olan en kısa sürede çıkın.

ama iş ararken bunu söylemeyin bence.
iş bulun, düzeninizi kurun. sonra da çıkın gidin.
yoksa bu pasif agresif saldırganlık ile ona bile engel olabilir gibi geldi abiniz.
atıyorum iş görüşmesine gideceğiniz gün gitmenizi bir şekilde engellemek gibi.

baba vefat mı etti, 2 yıl ayrı yaşadıktan sonra neden döndünüz?

dava +1
sen evlat degil misin? ne demek erkek cocuklara vermek?
hemen bir ise gir ve ayri eve cikmaktan once avukat parasi biriktir etraftan yardimci olacak birini bulamayacaksan.
bir sekilde o davayi ac ama.

soruya cevap: ergence bir cumle yapisi ama evet o cumle hir tehdit.

benim de abim var. bizim de baska sorunlarimiz var. en son beni dolandirdi. evet...
cizdim ustunu. bazen soranlar oluyor, neredeyse tek cocugum diyecekken abim vara donuyorum. o derece unuttum gitti. kardessin diye hayatinda tutmak zorunda degilsin yani. sonradan vicdanim da rahatladim. sen de onu hayatindan cikar.

Ayri evde yasama durumu varsa yine kovsun ve ayri yasayin. çadirda da yasasan bu amelelikten guzeldir ve yasamissin zaten oncesinde de

ekonomik olarak tehdit ettiğinde bütün mal varlığının babanın olduğunu söyle ve kendine çeki düzen vermesse miras davası açacağını söyleyip karşı tehditte bulun. imkanın varsa da aç tabi.

Baban vefat etmeden önce mi bıraktı tüm malları? Aynı evin içerisinde sana dava açarım diye tehdit etmen durumunda sana fiziksel zarar verebilir. Mirastan önce üzerine yürüdüğünde evin kime ait olduğu fark etmeksizin “şikayet ederim 1 ay uzaklaştırırım, yasalar benden yana” diye tehdit etmen seni fiziksel şiddetten bir nebze koruyabilir.

Muhtemelen Anadolu’da bir şehirdesin ama kadın hakları ile ilgilenen bir kuruluşa gidip avukat desteği alabilirsin. Mümkün olduğunca kısa sürede kendine iş bulup kendi hayatını sürdürmelisin, yoksa abin yarın öbür gün evlendiğinde hayatın çok daha kötü olabilir. Belli ki para bitince o evi de satar yine açıkta kalırsın.
Soruna cevap olarak bu psikolojik ve ekonomik şiddet.

Ekonomik özgürlüğü sağlayıp o evden ayrıl + bi avukata aratıp mirasın yarısını vermezse dava yolu ile alacağını söyle, vermezse dava aç

yani ortada bir suç varsa bana göre 5 sene sonra da aynı suç işlenmiş demektir. bu konuda şikayetçi olma süreleri illaki vardır ama bu suçun işlenmediği anlamına gelmez. mesela biri sizin paranızı çaldıysa ve siz şikayetçi olmadıysanız 2 sene sonra paranızı çalmamış sayılmaz. ayrıca bu bahsettiğiniz süreler konudan konuya değişir. her biri devlet memurlar kanununda veya iş kanununda belirtilmiştir.

Mevzu hizmet puanı mevzusu. 2010 dan sonra atanan kişilere tanınan haktan 2010 dan öncekiler faydalanamıyor. Buna itiraz dilekçesi yazdım. Red cevabı geldi, ama henüz dava açmadım. Bunun bir süresi var mı diye sormuştum?
Bir de idare mahkemesine dava açanlar kazanmış ve emsal karar var.

%100 bir şey demek zor bu konuda, yerleşik bir içtihat yok.

şu an yapılacak tek şey tekrar dilekçe verip 30 günü beklemek, ya açık ya zımnen reddedecekler. ret işlemine karşı dava açacaksınız. idare büyük olasılıkla önceki dilekçeye verilmiş yanıtı dosyaya sunacak ve "dava açma süresi kaçtı" diyecek. danıştayın genel içtihadı geçmiş dava süresi yeniden dilekçe ile ihya edilemez. ancak bunun önemli istisnaları var özellikle bir temel hak ve özgürlüğün kullanımı söz konusuysa. örneğin pasaport başvurunuz reddedildi, 60 gün içinde dava açmadınız, ömür boyu pasaport alamayacak mısınız? böyle durumlarda her başvuru ve her ret üzerine yeni dava açma süresi doğar. sizin durumda da kamu hizmetine girme hakkı ya da maaşı etkiliyorsa bir ihtimal mülkiyet hakkından falan gitmek lazım idarenin itirazını boşa çıkarmak için.

2577 sayılı yasanın 10ve11. Maddesini oku, sorunun cevabı orda. Açıklamalı kanun maddeleri de var nette.

Kesinlikle koçak

tereddutsuz kocak

Koçak'tan söyledim. Memnun kaldık.

Koçak'a +12345

ozel kuru ile kuru baklava arasindaki fark nedir peki ?

bir de ne soyleyelim illa ?

şimdi koçak denmiş, çok popüler herkes bunu duyuyor biliyor. çelebioğulları'nı tavsiye ediyorum ben. antep'in en ünlü ailelerinden biriyle akrabalığımız var onlar sayesinde öğrendim. pişman olmazsınız.

@oscar normal baklavada fistik atilmadan once kaymak surulur, kuru baklavada kaymak olmaz.

Mail

linkedin. mail'e dönmek nedense bazıları için zul geliyor.

%50 seyirci
Bilet yok sadece passalig
Maçta kimse sizi umursamaz

1- Evet (Sadece ev sahibi takım taraftarı girebilir)
2- Pasolig şart başka yol yok.
3a- Erkekler çoğunlukta.
3b- Tribunlerde bazı taraftar grupları olur onların olmadığı bölümlerde rahat rahat maç seyredebilir, kimse rahatsız etmez.

1-maçlar %50 seyirci kapasitesiyle oynanıyor.
2-pasolig dışında bilet alamazsın. ayrıca stada girebilmen için şartlar var: *korona geçirdiysen üzerinden 180 gün geçmemiş olması lazım. *korona geçirdiysen ve 180 gün geçtiyse en az 1 doz aşı olman lazım. *korona geçirmediysen 2 doz aşı olman lazım.
3-stadların %90 belki daha fazlası erkektir ama genelde taraftar grupları kale arkalarında olur. maraton trübününden veya kapalı trübünden bilet alırsan rahat izleyebilirsin. bu arada şehirden şehire de kadına bakış açısı değişir tabi. ben mersin, adana, antep, kayseri, konya, istanbul, ankara ve antalya'da maçlara gittim. hiçbir kadına rahatsızlık verildiğini görmedim. aksine erkekler daha da centilmen davranıyorlar.

www.reddit.com
Şurası ilham verebilir.

Bir de, bir seferde 3-4 gün aynı şeyi yemek yerine yaptığınız her yemeği (buzlukta saklanabilecek olanları) fazla fazla yapıp buzluğa 2-3 porsiyon atma alışkanlığı edinmek güzel oluyor. Çıkarıp mikrodalgada çözdürmek ya da bir gece önceden/sabahtan buzdolabına alıp akşam çözülmüşken ısıtmak kolay. Çorbalar, patatessiz sebze yemeklerinin çoğu, barbunya nohut yemeği vs, bazı mezeler buzluğa girmeye gayet uygun. Böyle şeylerin yanına taze bir pilav ya da bir salata yapınca çok hızlı hazır oluyor her şey.

bu işin anahtarı tupperware.

başka kilitli ve vakumlu kaplar da işe yarıyor tabii ama tupperware performansı farklı gerçekten.

refika'nın kavanozlar halinde hazırladığı yemekler vardı mesela ama dediğiniz gibi, bir yerden sonra aynısı oluyor maalesef.

biraz yaratıcı düşüneceksiniz.
zevkinize göre cacık bile yapıp 3-4 gün muhafaza edebilirsiniz bu şekilde.
yani birkaç side dish ya da meze, zeytinyağlı vb. yapıp, kavanozlara da çeşitli sebzeli sote edilebilecek et hazırlayıp, arada bir de et alternatifini değiştirmek gibi şeyler yapabilirsiniz.

ama sonuçta protein/karb/yeşillik dengesini tutturmaya çalışıyorlar.

ben de bir süre yaptım ama üşenip bıraktım artık. pazar günleri bulaşığıyla beraber 5-6 saat boyunca 1-2 haftalık yemek yapardım. bir dolu köfte, fırında kanat, brokoli, rezene, bir tencere dolusu chili con carne falan derken bir sürü uğraşırdım.

yani protein olarak et, mercimek, fasülye, yumurta; karb olarak makarna, pirinç, bulgur, kinoa; yanına da yoğurt veya mısırlı, pancarlı, nohutlu, rokalı bir salata.

bir şekilde hep aynı şeyler ama değiştirmek de mümkün.

hakan peker - illaki
aşkın nur yengi - yabani
deniz seki - aşkıma ait

Tarkan - Simarik
Demet Sagiroglu - Arnavut Kaldirimi
Burak Kut - Benimle Oynama

alla beni pulla beni :'(
cingenem

barış manço - mahkum - www.youtube.com
sezen aksu - haydi gel benimle ol - www.youtube.com
ebru gündeş - tanrı misafiri - www.youtube.com
bonus: zeki müren - alkışlarla yaşıyorum - www.youtube.com

evdeki kasetler bunlardı, döndürür döndürür dinlerdim mecbur. bu isimlerin ikisinden nefret ederim şu an gerçi, bil bakalım hangileri hehe.

Onun arabasi var
Yonca evcimik aboneyim
Candan ercetin in de kapima dayanma sakin dedigi sarkisi

All That She Wants - Ace of Base
Şeytan Azapta - Tarkan
Abone - Yonca Evcimik

Moğollar - Bişey Yapmalı
Grup Yorum - Eftelya
Tarkan - Kuzu Kuzu

Süper Baba - Yeni Türkü
Coşkun Sabah - Anılar
Çelik - Ateşteyim Ateşte
Şarkı değil ama mansiyon kategorisinden sıralamaya girsin Bizimkiler Jenerik Müziği

Düşler Sokağı +1 ama Ezginin Günlüğü
Abone +1
Daddy Cool (hiç sormayın...)

Bonus: Kıl Oldum kafamda yankılanmaya başladı, onu da eklemek isterim.

Kayahan sarı şekerim
Nilüfer şov yapma
Fatih erkoç doktorum nerde

O-zone- Dragostea din tei
Aşkın Nur Yengi- Yabani
Gökhan Özen- Civciv

Emel Sayın - Yağdır Mevlam Su
İbrahim Tatlıses -. Tren gelir hoş gelir
Nilüfer - Mor Menekşe

özay gönlüm - tepside tepsi fındıklar
barış manço- kol düğmeleri
direc-t - hasret

Barbaros Hayrettin-Ben sizin babanızım
Shaggy-Boombastic
Cartel bir numara en bü'ük cehennemden çıkan çılgın Tüüürk

Şaka şaka, onları dinlemedigim için goturmuyorlar. Bunları dinliyorum, aha -->

Emel-Hovarda
Sibel Alaş-Adam
Nazan Öncel-Erkekler de yanar

Sibel alaş-adam
Hem şarkıyı beğenmiş hem de klibini çok ilgi çekici bulmuştum, o yaşta tuhaf geldiğini çok iyi hatırlıyorum. Bu şarkıyı duyunca direkt o dönemki dünyayı yeni keşfetme hissini anımsıyorum.

Kim söylüyor bilmiyorum ama hey barmen bana bir bira. Bu direkt bir anıyla bağlantılı bir şarkı hatta.

Hakan peker- hey corç
Ablamlar evde bunu söyleyip duruyorlardı, muhtemelen ezberlediğim ilk şarkı budur.

Bu 3ü okul öncesi döneme tekabül eden, direkt ufaklık anımsatıcıları.
Kendi müziğimi kendim seçmeye başladığım 10. Yaşımdan itibaren olan şarkılar daha bi çocukluk ve gençliğe geçiş hatırlatıcısı. Metro fm'de ne çaldıysa onlar denebilir.

hey sexy lady
craig david-seven days
santana-smooth
shaina twain-im gonna getcha good

www.altexsoft.com

termal kamera koyarsan hangi pası attığında nabzı kaçtı onları bile ölçersin

%90 Yapay zeka, %10 Bilek gücü

Tam Hint mutfağı değil ama Cinatı'nın yanındaki Varuna Gezgin'de Tikka Masala'yı baya güzel yapıyolardı son yediğimde. Tam değil diyorum çünkü teknik olarak İngiltere'deki hintlilerin keşfettiği bi yemek Tikka Masala :)

Babanıza ek karantina girilmiyor. Bizde de öyle olmuştu. Tam ben iyileşmiştim, karantina süremiz bitiyordu ki 2 gün kala eşim pozitif oldu. Ama sistemde benim karantinam bitince ek bir süre başlatmadılar. Giriş kabul etmiyormuş. Sormuştum bunu. Ama yine de evden çıkmadım ben.

Dediğin hastalıklarla aşının etkileşimini yalnızca alanında uzman bir doktora danışmalısın.

Tek doz aşı nerdeyse hiç bir işe yaramıyor. Bu aklınızda olsun sadece. Doktorlar komplikasyon oluşmaz aşı ile teyzenize derse 2’yi düşünün hocam

Soruya cevap verecek ilgili bolumlerden Dr. burada denk gelir mi bilemedim. Teoride eger asi yapilamaz kategorisinde degilse teyzeniz, herhangi bir doz asinin (kabul edilemez) risk olusturmadigini varsaymamiz gerekiyor. Tabi insan yakinlari icin hemen boyle kestirip atamiyor kafasinda.

Herkes sevdikleri icin dogal olarak endiselenip her sese kulak vermek istiyor ama lutfen kendi cevresinden, akrabalarindan referans vererek sizi yonlendirecek yurdum insanlarindan uzak durun, gercek uzmanlardan gorus alin.

Teşekkür edrerim arkadaşlar bi doktorunun görmesi daha iyi okur tabii ona göre hareket edeceğiz.

Covidi ne zaman geçirdi? Covid geçirdikten sonra 3 ay içinde aşı olduysa tek doz yeter diyen çalışmalar vardı ama bence en iyisi iki dozu da olması. Saydığınız hastalıklarla aşının yapabileceği olası bi yan etki, hastalığın yapabileceğinin yanında devede kulak muhtemelen. Hele astımı da varsa olabildiğince korunması onun faydasına diye düşünüyorum

Ocak ayında covid oldu ilk doz aşıyı da geçen ay oldu. Çok fazla kronik hastalığı olduğu için biraz çekindik bu arada yoksa aşı karşıtı değiliz. :)

İnşaat mühendisiyim. Hç bulaşmasın. İtüden mezunu bile düşük ücretlere çalışacak gibi duruyor

birkaç gün önce de benzer bir duyuruya yazdım; artık tıp ve iyi okulların iyi mühendislikleri dışındaki bölümler işsizlik/asgari ücret/asgarinin bir tık üstüne mahkum.

ne okuyacaksa iyi okulda okuması ve okurken de kendini geliştirebildiği kadar geliştirmiş olması lazım. okul bitmeden iyi seviyede yabancı dil, program bilgisi vs. lazım. çünkü her alanda inanılmaz mezun sayısı ve inanılmaz bir rekabet var.

sakın, 2005 çıkışlı mimarım, bir dönem iyiydi ama artık autocad 3dmax aşırı yaygınlaştı. yeni mezunlar bu programları kullanan birer operatör haline geldi. eğer zengin çevresi yoksa zenginlerle arkadaşlık etmeyi kendini pazarlamayı bilmiyorsa sadece tasarım seviyorsa hiç bulaşmasın, gerçekten hiç bulaşmasın sürünür. en son duyduğum 3 bin lira maaş veriyolardı yeni mezunlara. durum çok çok kötü ve ilerde de düzelecek gibi değil aşırı çok mezun var. sen yapmazsan başkası yapar.

İyi maaşlı pozisyonlar var elbette ama piyasada aşırı miktarda mimarlık mezunu var. Öne çıkmak çok zor. Bu konuda tutkulu ise yapılmayacak bir şey değil ama amacı iyi para kazanacağı bir meslek bulmak ise çok daha kolay meslekler var tercih edilebilecek.

Cevaplaması zor bir soru.
Türkiye'de moda, mimarlık, reklamcılık, medya vb gibi kreatif mesleklerde iyi yerlere gelmek için çevre, maddi güç ve kişisel olarak çok donanımlı bir insan olmak gerekiyor. En azından bunlardan ikisine sahip olmak çok fark yaratıyor.

Bunun iki yolu var. Ya aileden gelir ki bu kolayı. Ya da birey kendi kendine bu varlığı inşa eder adım adım. Önce çevresini oluşturur, sonra maddi olarak güçlenir, bunları yaparken de kendini geliştirir. Ama bu elbette çok meşakkatli bir süreç.

Gelelim sektör gerçeklerine. Mimar değilim, ama yukarda saydığım sektörlerden birindeyim. Haliyle epey mimar tanıdığım da var. Bazıları orta halli ailelerden geliyorlar. Onlardan duyduklarım aslında kendi sektörümdeki hikayelere de benziyor.

Öncelikle ülkemizdeki arz talep durumlarındaki dengesizlik burada da geçerli. Sektör dar, ama mimar sayısı fazla. Her yıl yeni mezunlar da ekleniyor buna.
Haliyle işverenler için mimar bulmak oldukça kolay. Türkiye'deki binalara şöyle bir baktığınız zaman da mimarın ne kadar nitelikli olduğuyla kimsenin ilgilenmediği belli oluyor. Önemli olan inşaat şirketindeki mimar pozisyonu işi ortalama şekilde götürecek biriyle dolu olsun. Bu durum ücretlere de yansıyor. Eğer yeni mezunun maddi gücü yoksa, pazarlık şansı da olmuyor. Oldukça düşük ücretlere evet demek zorunda kalıyor. Çünkü tecrübeye de ihtiyacı var.

Tabii ücretlerdeki sorun, işe girdikten sonra iş yüküne de yansıyor. Uykusuz geceler, stresli sunumlar, bitmek bilmeyen revizyonlar... Milyonluk bütçeleriyle hata kaldırmayacak projeler... Aşırı stres yaşıyorlar.

Günün sonunda inşaat sektöründe çalışıyor her mimar. Haliyle ne kadar sanat tarihi soslu bir eğitim ve meslek hayatı olsa da, günün sonunda inşaat sektörünün tüm sertliği işin her evresine sirayet ediyor. O şantiyeye gidiliyor yani:)

Sektörde tecrübe kazandı, patronlardan bıktı. Kendi ofisini açmak istedi. Bunu yapan çok insan var. Butik ofisler açanlar var. Ama burada da bir çevre gerekiyor iş sürekliliği için.

Türkiye'de şartlar böyle. Eğer eğitim hayatını yurtdışında sürdürebilir ve yabancı bir şirkete adım atabilirse çok daha farklı bir kariyer planı yapabilir.

Bu arada ben duyduğum en kötü şartları sıraladım. Elbette bunları yaşamayan insanlar da var. Ya da farklı kariyer rotaları da var. İç mimarlık yapabilir vs.

Bu arada hangi mesleği seçerse seçsin, genel olarak buna yakın şeyler yaşayacak. Eminim yazılımcılar da bunu söyler.
Pazarlamacılar da...

O yüzden sevdiği bir işi seçsin ki, en azından bu yaşayacaklarını tolere etmesi daha kolay olur.

Düşük maaşla başlansa da sonradan geliri yükseltecek pozisyona gelmek kişinin kendi elinde. Yurtdışı kapısı da var, Mimar Sinan mimarlık mezunu olup Almanya'da Dubai'de İngiltere'de çalışan da var, Hollanda'da Delft'te doktora yapan da (bizzat arkadaşlarım hepsi, kulaktan dolma değil). Ülkenin genel şartları gibi çalışma şartları da zorlaştı elbette ama her zamanki gibi kişiye bakıyor kendini geliştirmek. Bölümü okuması çok zor, orası doğru.

yukarıda yazılanlara katılıyorum çok mezun var, maddi imkanlar (masraflı bölüm) ve çevre önemli. tabii ki sevdiğin işi yapmak da önemli ve mimarlık insana çok şey katan bir bölüm ama bölüme girmeden sevip sevmeyeceğini anlayabileceğini düşünmüyorum. 1-2 sene deneyip sonra sevmezse geçiş yapmayı düşünebilir eğer ÇOK istiyorsa. ailesini çok zora sokmayacaksa. ama risk almaya değer mi? işsizlik yıpratıcı ve bölüm de zor. eğer varsa öyle bölümler, sektörde talebin daha yüksek olduğu bölümleri tercih etmesi daha mantıklı olur.

ya da tam tersi daha mantıklı bir bölüme gidip mimarlık bölümünden ders almayı deneyebilir sevip sevmeyeceğini anlaması için. her durumda bu bölümü okumaya kesin karar vermeden bu mesleğin ve ona alternatif mesleğin sektör ve çalışma şartlarını iyice araştırsın.

edit: bu arada ben daha iş hayatına atılamadım. "işsizlik zor" lafına takılmayın. sektör şartlarının zor ve rekabetin fazla olduğunu biliyorum yalnızca, yıldız ya da mimar sinandan mezun olanlar işsiz kalmıyordur belki de onu bilmiyorum.

itü son sınıftayım, seçmesin. tünelin ucunda ışık yok. sektör zaten batık. inşaat altın dönemi de bitti. ayrıca mimarlık 3.dünya ülkelerine göre bir meslek değil.

soruyla alakali degil ama ulkedeki mimarlarin bu durumda oldugunu bilmiyordum. cidden uzuldum

okuması zor, çalışması daha zor. özel bir alanda uzmanlaşmazsanız (atıyorum restorasyon) piyasadaki mimar enflasyonundan dolayı maddi getirisi de düşük olacak. ancak çevreniz ve maddi gücünüz var ise, ortaokuldan beri mimar olma hayali kuruyorsanız vs. girin okuyun.

Vefat edenlerin asilanma durumunu bilmiyoruz. Virus bir sene oncesine gore daha bulasici durumda. Yani yanlis degerlendiriyorsunuz. Ek olarak asilanmanin yuksek oldugu ulkelere bakarsaniz vefat edenlerin ve hastanede olanlarin cogunlugu asi olmayan insanlar.

türkiye istatistiklerini ciddiye almayın lütfen. vefat sayısı asla doğru değildi. belki daha yeni doğrusunu yayınlamaya başladılar. vaka sayısı aynı şekilde. tamamen güvenilmez durumda bu konuda. çin rusya türkiye gibi ülkelerin istatistikleri ciddiye alınmamalı. avrupaya bakın orayla karşılaştırın derim.

ben istatistikleri takip etmiyorum, o sebeple net bşr cevabım yok ancak sorularım var.

bu sene vefat edenlerin aşılı olup olmadığını biliyor muyuz? ve aralık 2020'ye göre insanların tedbir anlamında daha rahat olduğunu söyleyebilir miyiz?

Ustteki arkadasin dedigi gibi dogru duzgun veri aciklamiyorlar. Vefatlarin, yogun bakimdakilerin, asi durumlarini vs. bilmiyoruz, bilsek de guvenemiyoruz. Bilgi saklayarak, verilerle oynayarak salgin yonetmeye calisiyorlar, haliyle normalde saglik otoritelerine inanacak guvenecek insanlar bile supheye dusuyor.

Asi karsitlariyla mucadele etmek icin de yapilabilecek en berbat seyi yapiyorlar tabi bu arada.

Geçen yıl bu zamanlarda kapanmalar vardı diye hatırlıyorum, kapanma yok herkes iç içe ve sayılar geçen yılla benzer. Aşı işe yarıyor gibi.

sayılar hiçbir zaman doğru değil. geçen sene de doğru değildi bu sene de. azalırken de yanlış artarken de.

Evet bunu ben de farkettim. Hatta daha ilginci geçen sene Ağustos'ta ölüm sayısının 20-30 civarıyken şu an 200 olması.

Yani geçen sene Ağustos'ta da kapanma yoktu, bugün de yok. Kapanmanın bir işe yarayıp yaramadığı zaten belli değil de, işe yarıyor olsa bile şu anki artışı açıklayamıyor.

Dolayısıyla iki ihtimal var, ya artık millet bıktığı, yeni kapanmaya kolay kolay ikna edemeyecekleri için yüksekten rakam sallıyorlar, ya da aşı bir işe yaramıyor.

Şu an "vefat edenlerin aşılı olup olamaması" alakalı bir konu değil, çünkü geçen sene kimse aşılı değildi, ona rağmen ölüm daha azdı.

bu işler global değil mi ya.

tamam bizim ülke açıklamıyor da diğer ülkeler bu verileri paylaşıyor mu? bilen varsa söylesin.

ilk zamanlarda her ülke biz iyiyiz imajı vermek için rakamlarla oynamıyor muydu?

geçen seneye kıyasla virüsün varyantlarının çıkması, etkisinin artması gibi faktörler de var.

deepfake teknolojisini kullanıyor arkadaş.

Hakim olmadığım için bilmiyorum, faturayı isimsiz paylaşmanin nasıl bir illegalite durumu var? Eğer öyleyse aracı olmak istemem

tavsiye etmem.

Bla bla car

@musmus annem de geleceği için pek sıcak bakmıyorum ona

vodafone'un enuygun sitesi için uçak bileti indirimi vardı, onun gibi bir kampanya bulmaya çalışabilirsiniz.

Aranızda şöför varsa, araç kiralamak daha mantıklı olabilir.hatta şöför yoksa şöförlü araç kirası bile kurtarabilir. 1500 nedir ya?

Chromium tabanlı yazılımlar ile anlık maili dinleyip linki açıp işi alabilirler yazılımcı isen bunu sen de yazabilirsin.
soruna gelince bunu yapan birine karşı daha hızlıısnı yapman gerekir sanırım

Mailler sırayla gönderiliyorsa (ki öyledir), bazılarına sizden önce gidiyor ve sizden önce alıyor olabilirler. Bot kullansalar da kullanmasalar da mail üzerinden haberdar olarak bunun önüne geçmek mümkün değil.

Bence ruh kavramına inanıyorsunuz. Ruh diye bir şey yoksa neden olmasın ki? Bir insan üreyip sincap doğuracak hali yok. O insanın yavrusu olarak doğup bilinç kazandın sadece

Bir seye inanmiyorum. Soru soruyorum.

Tamam iste, neden sincabin yavrusu olmadik da bir insanin yavrusu olduk?

Soru mantıklı değil, bu soruyu sorman için bir nedensellik olmalı. Buna bağlanan tek gerekçe ruh kavramıdır. Mesela reenkarne olan senin özbenliğin yani ruhundur. Bir hayatta sincap diğer hayatta insan olduğun düşüncesini aktarırlar. Bu dinsel düşüncelerin ürettiği kendi içinde tutarlı, bilimsel olarak saçma bir soru.

Dinsel dusunceyle ne alakasi var anlamadim.

Diyorum ki dunyada milyarlarca tur var. Bir sincabin da yavrusu olabilirdim, bir kedinin de yavrusu olabilirdim ama milyarlarca turun iclerinden en bilincli olan insanin yavrusu oldum. Piyango vurmus gibi hepimize.

random işte. belki başka galaksilerde başka gezegenlerde çok daha şanslılar var?

@hlot
“ Bir sincabin da yavrusu olabilirdim”
Yahu olamazdın. Başta söylediğin bilinci sonradan kazandın. Özetle anne olan kişinin seni var ettiği madde ve nesnelerin bir birleşimisin. Bir tavuğun budu, bir elmanın vitamini, bir mercimek tarlasındaki 1 avuç mercimek proteini, bir su havzasındaki 1 litre su. Her neyse işte. Seni oluşturan unsurlar bunlar. Tabi anne babanın dnaları.

Evlatları olmasaydın seni oluşturan atomların bazıları bir meyve kurdunda, bazıları bir keçinin midesinde falan olurdu.

Direkt bunların başka ve tam bir bedende toplanması ruh kavramıyla oluyor. Neyini anlamadığınızı anlamadım ben de

anladığım kadarıyla "ereksellik" denilen mantık hatasını yapıyorsunuz. insan olmamızın nedeni gezegenleri inceleyebilmek değil, insan olduğumuz için gezegenleri inceleyebiliyoruz. insan olmamızın nedeni de evrim.

@arkadakiadam: kimse beni anlamiyor galiba. Ben nerede "gezegenleri inceleyebilmek icin insan olduk", "sunu bunu yapmak icin insan olduk", "insan olduk, cunku cok yuce bir amacimiz var" demisim? Yazdiklarimin bunlarla uzaktan yakindan ilgisi yok.

@hlot o halde cevap sadece evrim :)

Bu biraz babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi tarzı bir soru olmuş.

Neden olmasın? Çok fazla sayıda tür canlı var, bize daha yakın olanlar da var aralarında örneğin bizim gibi diğer iri maymun türleri olan şempanze, orangutan ve goriller.

Nedense insanlık kendisini mucizevi bir tür olarak görmeye çok eğilimli. Gerçekteyse bizim temel olarak en büyük farkımız kapsam bir dil geliştirebilmiş olmamız. İnsanlar ne kadar zeki olursa olsun, eğer her doğan insan ateşi kendi başına yeniden keşfedecek olsaydı yukarda saydığım türlerden çok da bir farkımız olmazdı yaşayış olarak.

Yani evet, insan bir canlı olarak diğerlerine göre daha avantajlı bir yola sahip olmuş, ancak bu hiç de belgesel dillerindeki gibi "göz kamaştırıcı, akıl almaz" falan bir durum değil. Gaza getirmeyin bence kendinizi.

Nihayetinde yaşayıp ölüyoruz hepimiz. Bilgi sahibi olup bir şeylerin farkında olmanızın doğanın kendisi için çok bir önemi yok. Bunlar sadece insan olarak sizin içinizi hoş eden şeyler, çünkü malum, siz kendiniz insansınız.

Bu çok farklıyım hissi gerçekten hayrete düşürüyor beni. Örneğin canlılığın geri kalanı olmadan insan tek başına bir canlı olarak yaşayabilir miydi? Eğer güçten ve hakimiyetten bahsedeceksek bunlara olumlu cevap verebilmeliyiz. Ancak ne yazık ki hayır. Ortada bir ekosistem var ve biz de yaşamı bu ekosisteme bağlı olan bir parçayız. Bugün işler bizim lehimize diye yarın değişmeyeceğinin bir garantisi yok.

Hal böyleyken insan olmanız sizce neden bu kadar önemli? Hayatınız boyunca hiç iktidarda olan bir partiyi desteklemediniz sanırım :) Ondan yabancı geliyor size bu his.

Benden önce yazıldıysa kusura bakmasınlar okumadan yazacağım.

Bunun cevabı bizi diğer canlılardan ayıran bir özellikte gizli; o da beynimiz. Beynimizin fazlaca hatta doğa tarafından desteklenmeyecek kadar gelişmiş olması her şeyi açıklıyor. Peki neden doğada böylesine enerjimizin neredeyse büyük bir kısmını kullanan bir organa sahip olduk? Cevabı tamamen homo sapiensin bulunduğu şartlarda gizli.

Bunu basitçe beş maddeye indirirsek; karşıt baş parmaklar, içinde bulunduğumuz doğal çevrenin değişmesi, iki ayak üzerinde durmamız, et tüketmeye başlamamız ve ateşi kullanmamız.

Bu yollardan geçtiğimiz için bugün devasa bir şekilde her şeyi yönetebiliyoruz.

Edit: yav bir soruyu nasıl bu kadar yanlış anlayabilirim hayret ettim. Şemayla başlığı görünce atlamışım hemen.

Neyse olaya şöyle de bakılabilir, belki de insan sandığımız kadar “en üst” akıl/canlı değildir. Swh

Mikla benzeri Neolokal var. Bir de Nicole vardı ama açık mı emin değilim.

Merhaba,
1-Mühendislik branşınız nedir?
branşınıza göre uygulama üretmek hem zevkli olabilir hem de hızlı üretim sağlayabilir.
2-İngilizceniz nasıl (okuma/yazma/konuşma)
okumanız iyi ise yazılımları öğrenme hızınız iyi olur.
konuşma/yazma iyi ise yurtdışına açılma şansı verir

bence en önemlisi yazılımı sever misiniz. sevmeden ne kadar yapılabilir bilemem

Şu anda ülke öyle bir halde ki, kendine donanım olarak yeni ne eklesen kendin kârlı çıkarsın. Ölçü yaptığı işi iyi yapmaktır, zaten yazılım denen hadise de hatalı işi affedebilen bir alan değil, yani istemesen bile yaptığın işi iyi yapmak zorundasın, bence giriş. Yaşın ve imkanın müsaitse hiç affetme giriş o işe. Başladığında tutunabileceksen, peşini bırakmayabileceksen yap.

@
1- branşım inşaat. Branşıma yönelik genel geçer çokça yazılım var, bu firmalarda çalışmak isterim ama istihdamın düşük olduğunu düşünüyorum. İnşaat olması şart da değil zaten.
2- b1 seviye.
3- yazılımı seviyorum. Zaten bu yüzden ybs bölümü okuyorum.

Kursa işi bırakmadan gidemiyor musun? Ben olsam kursa güvenmezdim. Sonuçta iş ilanlarında bilgisayar mühendisi tercih edebilirler. Kursun ne kursu olduğunu belirtmemişsiniz. C programlama kursu falansa bence işi bırakmayın.

bence işten ayrılmana gerek yok, en azından başlangıç olarak.
önce yazılım konusunda bir yol çizmende fayda var
tercihin/önceliğin hangi kulvar olacak
web?/masaüstü?/mobil?
tavsiyem c++ ve html/css/js öğrenerek sağlam bir temel at
sonra da flutter/dart incele

@
İşkur destekli olduğu için sigortasız olman ve haftaiçi gündüz eğitimlerine katılman gerekiyor. Çünkü günlük harcırah veriyorlar. Özetle kursa gideceksen çalışamıyorsun.

Kurs şu: www.wissenakademie.com
Kurs içeriği:
. C# ile Programlamaya Giriş ve OOP
. Windows Desktop Uygulama Geliştirme
. Microsoft Sql Server ile Veritabanı Yönetimi
- ORM Kullanımı ve Linq Sorguları
. HTML5, JavaScript ve CSS3
. Microsoft Visual Studio ile Web Uygulama Geliştirme
. .Net Core ile ASP.Net MVC Uygulamaları Geliştirme
. .Net Core ile ASP.Net Web API Uygulamaları Geliştirme
- Cross Platform Mobil Uygulama Geliştrime
. Kariyer Eğitimi
. Proje Yönetimi

Kursa git, ben de niyetlenmiştim sonra kendi işimi kurduğum için kaldı. 1 yıl ne ki, ben de elektrik mühendisiyim, anlıyorum seni.

Hocam kurs iyi güzel de kursa gidiyorum diye salma, yani kursun okulun üstüne günlük bi kaç saat de sen çalışabileceksen yardır. Eğer yapmazsan 1 seneni boşuna harcamış olursun. Yani bu "geçeyim mi" sorusu tamamen sana, ne kadar çalışmaya gönüllü olduğuna bağlı.

Yazılım güzel ve keyifli bir alan, işi parası falan da iyi, ama aşırı yorucu ve çok çalıştırma gerektiriyor. Yani belki cahil cahil konuşuyorum ama inşaattaki gibi öğrendiğin bi bilgi seni 10-20 yıl götürmüyor, ben 10 yıldır kod yazıyorum, hala her gün (şaka değil) en az 1 saatimi "ders" çalışmaya ayırıyorum. İleride kalmak için mecburi, yapacak başka bir şey yok.

Bir de yazılım alanında da özellikle başlangıç için rekabet çok. Ben şu an küçük bi yazılım firmasında yöneticiyim, linkedin'den sürekli birileri yazıyor, makine mühendisi, inşaat mühendisi vs. işte geleyim staj yapayım, para vermeseniz de olur tecrübe arıyorum diye. Bunların arasında odtü mezunu falan da var. Ve aslında "bedava işgücü" olmasına rağmen kabul edemiyorum, çünkü hiç vaktim yok. Kabul edecek büyük şirket vardır illa ki, ama orada da öğrenme biraz daha yavaş oluyor tabi.

@pluton
Yok hocam salma gibi bir durum olmaz çünkü işi reddedip buraya girersem geriye dönüp iş bulma sürecim yine sancılı olacak.
İnşaat konusunda haklısınız, bilgiler pek değişmez ama iş alanında özellikle fiziksel ve fazla maddi sorumluluklar (işin maliyeti çok yüksek olduğu için bir hata binlerce liraya dönüşebiliyor) yükleniyor. Bir de mesai kavramı yok inşaat müh saha kısmında. Bazıları çok alıyor gözükse dahi saatlik ücrete vurunca memur maaşına denk gelir öyle söyleyeyim.

Ybs bölümüne başladığımda itü ve saü bilg müh derslerine tek tek çalıştım. 8 dönemlik derslerin %60-70ini tamamladım. Ders çalışmaktan yüksünmek gibi bir durumum yok aksine severim.
Bu arada kurs sonrası nasıl bir yol izlemeliyim onu da tam bilmiyorum ama bakalım

www.turkiye.gov.tr

iban tanımla hesaba yatsın yoksa pttden çekersin.

İş yerine raporunu gönder. Başka bişey yapmana gerek yok.

2-3 gün ama ne kadar erken tüketirseniz o kadar iyi

2-3 gün +1
Tabi alt kısım iyi soğutuyorsa

Maksimum iki gün bekletiyorum, 2 gün içinde yapamayacaksam da hemen kavurup soğuyunca tekrar buzluğa atıyorum. Kıymalı makarna, yemeklere falan katıyorum sonrasında.

Ben üstlerine yağ sökücü sıkıyorum. Hızları kesiliyor. Bir kere görünce takibi bırakmamak lazım. Siz kaçırmışsınız. Tekrar görürseniz takip edin.

Sıfır bina, giriş üstü oturdupum dairenin duşakabin teknesinin altından çıkmış olacak ki oraya geri dönen koca bir hamam böceği görmüştüm. Belki 1 sene sonra 1-2 defa daha gördüm. Son 3 senedir hiç görmedim. Bi uprayıp gitmişti. Ev yeniyse ve ortalıkta beslenebileceği bir şeyler yoksa çok endişe etmenize gerek yok. Ben bu konuda hiç problem yaşamadım yakalayıp öldürmediğim halde.

en basitinden bir tane hamamböceği ilacı alıp banyonun dip köşelerine sıkın bekleyin. Tekrarlamazsa problem yok, tekrarlarsa daha etkin ilaçlarla bütün evi ilaçlarsınız. Açıkta bir şey bırakmayın.

şırınga şeklinde bir ilaç var, kesin çözüm internette aratın her yerde var.

bayer'in bi ilacı var, ondan al.
şırınga şeklinde.. az bir şey sıkıyorsun, hallediyor.

bayer +1

bu markanın bazı ürünleri tam bu işler için

se tabii ki. 2 nesil yeni bir telefon. zaten se'nin olayı iphone 8'in gövdesinde iphone 11'in işlemcisinin olması.


edit:
www.gsmarena.com

Işlemci ve kamera konusunda se 2020 daha iyi elbette ama o kadar küçük bir ekran ve pille kendinize eziyet etmeyin derim. Temiz, mümkünse garantili 8 plus diyorum her türlü.

se

Baraj kapağının açılacağı halka önceden haber verilmemiş. Baraj çok dolmuş patlayacakmış mış. Çok fazla karışık bilgi var hangisi doğru belli değil. Ama şu da var, oradaki çayın yayılma alanı 400 metre iken 15 metreye sıkıştırıp çevresine yerleşim yeri kurmuşlar, bol bol toki binası gördüm görüntülerde. Asıl mesele baraj kapağı ve yerleşim yeri yani.

www.sozcu.com.tr

Baraj ya da küçük bir hes, artık orada ne varsa doluluk oranı artınca eğer su bu yapının üst kotunu aşarsa bu yapıda hasar oluşuyor. Bu yüzden kapakların açılması gerekiyor. Bu kapalı kapakların kuruttuğu çay havzasına apartman inşa edersen su da bu yolu kullanarak yoluna devam eder. Olayın özeti bu

Hayret Sözcü ilk defa doğru haber yapmış :) baraj okumayı bekliyordum halbuki. Baraj falan yok zaten orda, her boku baraja, yola hastaneye bağlayan muhalif? gazetecilere inanmak lazım öncelikle. Dere yatağına kurulan evler ve aşırı gelen bir yağış var bu kadar.

Baraj iddiasını görür görmez ilk yaptığım şey hes'in uydu görüntüsüne bakmak olmuştu. Görüntü net değildi, parsel sorgu sisteminden net görüntüye ulaşmıştım. Su toplayan türde bir hes olmadığını çok küçük bir çaba ile siz de görebilirsiniz. Derenin akıntı hızı ile enerji üreten bir sistem var orda. Twitter medyadan beter. Medya patronunun ilişkilerini bilirseniz haberi yorumlayabilirsiniz. Sosyal medyada kimin ne olduğunu bilmeden yönlendiriliyoruz.

Nedenlere gelelim; ilki elbette aşırı yağış. İkincisi bu aşırı yağışın çok kısa bir zaman aralığında yağması. Üçüncü neden yapılaşma. Döndüncü neden tomruklar ve köprüler. Bozkurt'a en sert darbeyi bunlar indirmiş. Tomruk depoları çoğu ilde olduğu gibi burada da nehir kenarında. Sel ile sürükleniyorlar, engellere çarpmasalar denize kadar gidecekler. Köprüleri yıkıyorlar, yıkamadıkları yerde diğer çer çöp ile köprü tıkanıyor. Su denize ulaşamadan taşıp bina ve sokaklara doğru yöneliyor. Sonrasını izledik zaten.

Karadeniz'deki alan azlığı ve dere yatağı olmayan yerlerin çoğunun heyelan alanı olmasından sanırım, dere yatağına bina dikmek zamanla normalleşmiş. Ülkeye hakim laz müteahhit ekolü Marmara gibi yerleşim alanı geniş bölgelerde bile dere yatağına bina dikiyor. İzin nasıl veriliyor derseniz, halkından belediyecisine kadar herkes çıkarını kovalar. Partilerin (hepsinin) belediye meclisi ve encümen adaylarını inceleyin, çoğu müteaahittir.

Anadolu

www.anadolu.edu.tr

yalnız anadoluya şimdi baktım iktisat yokmuş. ilgilenen olursa ev idaresi ve yaşlı bakımı gibi fantastik bölümler var ama.

olmaz olur mu?
www.anadolu.edu.tr

çok teşekkürler yanlış bakmışım. anadoluda ingilizce iktisat da varmış iü'de türkçe olmalı. anadoluya +1 puan. sophie's choice.

Kesinlikle Anadolu.
Şu an hem anadolu da hem de i.ü. (Auzef) okuyorum.Ders materyalleri,canlı dersler,video dersler,öğretim üyesi kalitesi,sınav soruları,mobil uygulama açısından Anadolu lehine dağlar kadar fark var.

Qnadplu universitesi bu sistemi turkiyeye getiren okul. Yillarin tecrubesi var haliyle materyaller daha iyi

İü sınavları çok kazık. Açıköğretim diplomasında iü etiketini önemsemiyorsanız anadolu+1

krem surmek gibi dusunun o kadar da katmanli bi sey degil. ozel gunlerde yapilan porselen makyaj renk tonlari, parlaklik vs ile cok bir sey varmis gibi gozukse de az urunle renk koyu vs olunca cokmus gibi his veriyo. makyaj tutoriallardaki gibi makyajla gezmiyoruz her gun. ve evet herkes rahat etmez makyajla. ama cildin nefes aliyor oyle maske takmak gibi bi sey dgeil. bi sure sonra uçuyor bile. en huylandirici urun rimel bence kirpige surulen jöle gibi sonradan sertlesip kirpigi kivrik gosterir. o bazen gozun kasininca kötu olabiliyo ama yuzunu yikamak istersen yikarsin, silersin allahin emri degil hicbiri

Yazın böyle bir makyajla dışarı çıkmak benim için aşırı rahatsız edici, dışarının kiri, pası da cildime nüfuz edince dayanılmaz bir hal alıyor. Ancak kışın, böyle bir makyaj sandığınız kadar rahatsız edici olmuyor, ben elimi yüzüme hiç sürmüyorum mesela, ki makyaj yapmasam da ellerimi yıkamadan kolay kolay dokunmam yüzüme. Kişiye göre değişen bir cevabı var aslında.

34 saat ne yav. 34 saatte akışkanlar mekaniği kitabı anlatılır. Ben 4 ya da 5 gün birer saat eğitim gördüm online olarak. Zaten kitapçık veriyorlar. Her şey yazıyor. Sınav çok basit. Lise bitirdiysen çalışmadan da yaparsın. Ben internette 2, 3 tane deneme sınavı çözüp girdim. 80, 90 arası bir şey aldım.

Direksiyon dersleri çok önemli. 10 saat üstü iyidir. Ne kadar kullanırsan o kadar iyi.

Yasal süre 34 saat olması lazım evet ama bizim kurs da 34 saat teorik ders vermedi. Bir hafta günde, iki saat gibi kalmış aklımda. Yine yasal olarak derslere katılım zorunlu, denetim vs oluyormuş. Biz online yapıyorduk, ekran görüntüsü alıyordu kurs. Ama bi şekilde idare eden bir sürü kurs var. Sizi kayılmışlar gibi gösterecek ya da online ders verecek başka bir kurs bakabilirsiniz.

Kitabı bir kere okuyup birkaç online test ile kolay geçersiniz. Sınav basit zaten.

14 saat yine yasal olarak vermeleri gereken ders saati. Bunun üstünü isterseniz ücretli olur. Daha azını veremezler. 14 saat ders alıp ilk sefer de geçen de var tabi ki. Yani normal şartlarda yeterli ama kendinizi yetersiz görürseniz ek ders alın. Ben üçüncü de geçtim :D

10 yıl önce ehliyet kursunda simülasyon makineleri vardı, ona biniyordu insanlar. Ben hiç binmediğim için hiç bilmiyorum ama bence işe yarıyor olmalı. Direksiyon derslerine geçmeden önce eğer varsa o makineyi olabildiğince çok kullanmaya çalış. Muhakkak anlamanı sağlayacaktır, insan anlamadığı şeyin hareket etmesinden korkar çünkü. Bu sadece simülasyon olduğu için güvende hissedersin, korkmadan anlarsın, çok daha rahat olursun. Bi sor bakalım var mı. Yoksa da özel hoca tut veya bilen biriyle daha çok pratik yap ki alışkanlık oluşsun.

tanıttıkları bir ürün veya hizmeti sahiden alıyorlar mı? almak için bir çabaları oluyor mu? çalışmak/para biriktirmek/aileyi darlamak gibi...

Ben youtube dan gitar çalmayı öğrendim, marty schwartz ve justinguitar videoları sayesinde, müzik teorisi başlangıç konusunda öğrenme açısından bana çok katkıları oldu, kurslar çok pahalı ve müzik konusunda kısır bir şehirde yaşıyordum, hayatıma müzik girdi

Z kuşağı değilim tabi

Ben z kuşağı değilim, amatör olta balıkçılığına merak salmıştım. Youtuberlar olmasa bu işi en başında bırakırdım.

Geçen telefonumun ekranı kırıldı. Tamir için 500 lira para istediler. 230 liraya ekranı kendim aldım ve youtubedan izleyerek kendim tamir ettim.

Aklıma ankete ekleyecek bir soru gelmedi.

İçerik üretinlerin takipçi sayısına etki söz konusu sanırım Z kuşağı üzerinde ki bu kuşak için içerik ya da bilgiden çok o ana hitap eden anlık ihtiyaç ve alışkanlıkların yanı sıra görsellik daha ön planda. Tarih gibi temel bilgiye sahip olmadıklarından youtuber abi ya da ablalar tarafından yönlendirilmeleri de kolay oluyor. Konular arası muhakemede de sınıfta kalma söz konusu. Gelenekten çok trend hususlar kendileri için daha önemli.

Bölgesel ya da dünya gündemi yorumları ile gelecekte yapılması planan ama tüm dünyaya etki edecek hususları anlatanlar sayesinde hayatta olan bitenlere tv haberlerine biraz daha mesafe ekledim diyebilirim .

Algı.. algı.. tam bir algı mühendisliği söz konusu hemen her alanda .
En büyük düşman ise karşıda savaştığımız değil dost görünüp bizce benimsediklerimiz olabiliyor.

Cok etkisi var. Yotuberlarin tv sunucularindan programcilarindan farki yok aslinda.

Tanittiklari urunler etkili oluyor.
Hayat tarzlari etkiliyor.
Ya da bir konuda detayli icerik uretenler var, spor, beslenme, hobi, seyahat vb. Bunlar da insanlarin aliskanliklarini etkiler

youtube'la 2006-2007 civarlarında tanıştım. ne öğrendiysem youtube'dan öğrendim diyebilirim açıkçası. kaynak yapmak, tamirat tadilat, her türlü DIY olayı, örgü örmek; örnekleri sayamam bile.

varlığından haberim olmayan şeyleri bile öğrendim. genel olarak ufuk açmaya yarıyor işte youtube.

patates süper oluyor. yağlı kağıt üzerinde yapabilrsin. istersen tuz, biber falan da ekleyebilirsin. ben yağ koyarak yapıyordum. yağsız deneyince daha güzel geldi. çıtır çıtır.

Neden patatesi birkaç dakikada doğrayıp taze yapmak varken hazır patatesi firinliyorsun? Belki tercih belki zorunluluk tabi.

Soruna gelince: büyük marketlerden taze balik alıp, temizletip hiçbir işlem yapmadan fırına atabilirsin. Tuzlayip azıcık yağlaman yeter. Dondurulmuş somonlar var onu da deneyebilirsin. Yanına sosla ve patateslerle falan güzel olur.

ekran kartı bulabilecek misin? bu daha önemli bir sorun değil mi?

rtx 3060lar var hepsiburada ve amazonda. 8k civari

neyi nasil kazacaginiza ve ne kadar yatirim yapmayi planladiginiza bagli. 3060'lar lite hash rate olarak piyasada artik. ethereum'da ciddi limitleme var, belirli yontemlerle %60 - %70 unlock ediliyor ancak kendi parasini cikarmasi suanki degerleme ile 1 yildan fazla. kaldi ki ethereum 2.0 ile mining olayi da en azindan ethereum icin kalmayacak.

alternatif coin kazarim diyorsaniz, bu mumkun. ama unutmayin ki ayi piyasasi geldiginde bu alternatif coinler yuzunden elektrigini bile cikarmayacak.

bu soruya net cevap verebilecek kimsenin oldugunu sanmiyorum. verirse de varsayimsal olarak.

bilmiyorum değişti mi ama oturum izni dahi olan birinin 150tl gibi bir meblağ vermesi gerekmişti mart ayında.

Suriyeli değilse parasını alırlar evet.

eğer çok hasta değilse, yani hastanede tedavi ihtiyacı yoksa test olmayın bence. hastaneler çok fena şu sıralar. suriyeliden kızamık, afgandan bilmemne kapan bir sürü insan var.

Pembe kullanıyorum. Bazen kelebekli bazen kalpli bazen çiçekli oluyor ama desenlerin açık pembemüzerine koyu pembe ve mor olmasına dikkat ediyorum. Tenime öyle gidiyor çünkü. Maskelerimi kendim yapıyorum, müslin veya poplin kullanıyorum kumaş olarak.

b good kullanıyorum, ortada meltbown katmanı var çünkü. renk takıntım yok, b good mavi olduğu için mavi takıyorum hep yani. nette satılıyor. renkten ziyade ortada meltbown katmanı var mı yok mu ona dikkat edelim :)

1/2- Benim şu ara en rahat ettiğim maske Saytekmed, çok kalın değil ama güvenlik testlerini geçmiş, 3 katlı, meltblown da var ve kulakları rahatsız etmiyor, önerebilirim. Internetten sipariş ediyorum.
3-Hangi renk denk gelirse onu takıyorum aslında, mesela Bgood ile rahat ettiğim zamanlarda mavi kullanıyordum ama şimdi kullandığım maskenin renk seçenekleri var, pembe ve yeşili seviyorum en çok. Tarzımdan çok moduma uygun renk seçiyorum denebilir. Pembe ayakkabı giydiysem mesela hadi maskem de pembe olsun diyorum:)

1-2 evony
3- maske bir süs eşyası değil ki tarzı olsun.

Evony kullanıyorum. Renkli, desenli maske sevmiyorum düz renk kullanıyorum.

are kullanıyorum normal zamanda, kısa süreli bir şeyse ve çok kalabalık yoksa evony, kabalık ve uzun sürede yine are'ın ffp2'si.

insanlar siyah renk takınca sanki biraz daha uzak duruyor o yüzden daha cazip fdsgfdg

@suicides underground, maskeler artık aksesuar olarak görülüyor. Birçok ünlü marka kendi maskesini çıkarttı.

@candide +1 Ağırlıkla bende de durum o. Arada iş yerinde verilen ve şu an yanımda kalmadığı için adını hatırlamadığım beyaz bir tane var onu kullanıyorum.

@suicides underground renk ve desen gibi konularda seçeneklerin olması ve maskenin bir aksesuar gibi olması/düşünülmesi taraftarıyım. En azından maske hakkında Facebook yorumları yapanlar ya da onlardan etkilenenler bile maske takmaya biraz daha sıcak bakar böylece.

@dissendium ve @nawar moda sektöründe aksesuar tasarımcısıyım biz de maske yapıyoruz ben de maske deseni tasarlıyorum mecburen ancak benim için hala bir aksesuar değil:))

Evony kullaniyorum. 50'li kutu aliyorum. Migros'ta indirime denk gelirsem orada muhakkak sepete atiyorum. Diger turlu hepsiburada veya trendyol'dan 3-4 paket (yine 50'li) aliyorum.

Renk icin de evony'nin uzun sure turkuazlarini kullandiktan sonra simdi siyah rengi cikmis. Degisiklik olsun diye bi suredir siyah takiyorum. Kiyafetime uyup uymamasina pek dikkat etmedim. Ama giydigim kiyafete siyah maske yakisinca aynada cok hosuma gidiyor :D

Evonynin hatunlar için desenli olanlarını kullanıyorum bazen de yeşil evony
Kumaş maskeye güvenmiyorum

clarks, rockport, ecco, geox

bu markalara bakınız.

D'lites

yeni isin avantaji ne anlamadim. yurtdisina gidisini nasil kolaylastiriyor? 4000 lira maasinin kacta kaci?

4 bin lira az maaş verilen yere gitmek için aklı kaçırmak gerekiyor bence. Değerlendirme bile söz konusu olmaz.

ankara yaşam koşulları olarak istanbul'dan öyle aman aman daha iyi bir yer değil. (gider olarak)

o yüzden 4bin tl daha az paraya gidiyor olmak için cidden en az 20k falan kazanıyor olmanız lazım. 15 bile kazanırken gidip 11'e düşünüyorsanız bu işi kabul etmek mantıklı değil.

isin yurtdisi piyasasini sen bilirsin, eger sansii arttiracaksa 22 -> 18 cok buyuk dert degil bence tecrube icin.

Ameliyat sonrası pansuman ise ilki doktor kontrolünde ücretsiz olur ama sonra acilde ücretle yaparlar. Enjektöre 30 lira alıyorlardı en son bedava selamını bile almazlar.

istiyorum da tinercisi boyacisi falan eksik olmuyor, cok nadir

Sürekli

Çok nadir oturuyorum ama sık sık yürüyüş yapıyorum tek başıma.

Sürekli ama genelde sokak köpekleri eşlik ediyorlar bana:)

bunu yapsam ya biri tecavüz eder ya öldürür ama mutlaka başıma bir şey gelir. hayır.

Evet yaz kış tek çıkıyorum. Sırt çantasına sığan sandalye aldım oturuyorum da uzun süre.

Portatif sandalyem hep bagajdadır, yürüyüş yapmadığım zamanlar oturur kitabımı okur, kahvemi yudumlarım.

Yaz, kis.

Keşke sahil olsa da yapsam :)

Kızılay ilk yardım eski sertifikalı biri olarak cevap vereyim:

Nefes almıyor kalbi atmıyorsa kalp masajı yapmanız gerekir, ne kadar süre ile: yapabildiğiniz kadar uzun, ilk yardım ekini gelene kadar. Durmak yok.
Kan kaybediyorsa, uzuvlardaysa turnike, gövdedeyse baskı uygulayarak.
Baygın yatıyorsa, yan yatırmanız gerekir ki kusarsa akabilsin. Yan yatırma tekniği var, kolunu başının altına koyuyorsunuz vs.
Elektrik çarptıysa kişi bilinci açıksa dahi kesinlikle hareket etmemeli.
Kriz geçiriyorsa kendine zarar vermeyecek şekilde yeri ayarlanmalı, kafasını vurmamalı vs.

Bu arada az bilinen bir şey: dil yutma diye bir şey yok, kafasını göğe bakar gibi kaldırırsanız boynuna referansla, solunum yolu açık olur. Bazen elle dil çıkarmaya falan çalışıyorlar.

Ayakları yukarı kaldırmanın zararı olduğunh sanmıyorum, pıhtı olcaksa olur zaten. Tansiyon düştüyse yardımcı olur kalbe, bacaklarda ciddi miktarda kan var, beyine gitmesine yardımcı olur ayakları kaldırmak. Hareketsiz yatan gözleri açık olan insanın teşhisini sıradan vatandaş pek koyamaz zaten, yapabileceğiniz pek de bişey yok bunları yapmaktan ve sağlık ekiplerini beklemekten başka.

Ek bilgi, zehirli hayvan ısırığında, hayvan sıcak bölge hayvanıysa akrep vs, soğuk pres uygulanır, soğuk bölge hayvanıysa vatos vs sıcak pres uygulanır.

bayılma olsa ve başka bir şey yoksa şok pozisyonu (düz zemine yatır + ayakları 30cm kaldır) doğru.

bunun dışında şüphelenilen bir durum yoksa ve nefes varsa (kanama vs yok diye kabul ediyorum) koma pozisyonu verip acil servisin gelmesini beklemek ve hastanın başında durmak, kontrol etmek yeterli olabilir.

www.youtube.com