öncelikle şunu belirteyim, "küresel yansıma" diye bir şey olamaz. yani buradan bir ayna tutup, fransa'da tutulduğu gibi görünmesini beklemek ne kadar imkansızsa, bu tür siyasal dönüşümlerin de aynısının olduğu gibi görünmesi imkansızdır. askeri vesayetin çözülüyor olması, son dönemde tartışılan "asker moral düşüklüğü" meselesi, türkiye'nin nato'nun en büyük ikinci ordusu olması durumlarıyla alakalı. nato'nun nasıl bir örgüt olduğunu, nasıl güdümlendiğini ve kimler tarafından, hangi amaçlar için araçlaştırıldığını yazmaya gerek yok. bölgesel, konjonkturel ve küresel kavramlarını kullanan, ilgilenen birileri illaki biliyordur. tıpkı @jimjim 'in bilip de bilmemezlikten geldiği bir durum söz konusuysa aksi geçerli olabilir. sorarsa da anlatırım. keza ben @jimjim 'in meseleyi etnik ve ideolojik gruplara bağlamasını bölünme paranoyasına ve güncel siyasal paradigmaya (40 yıldır, veyahut 130 yıldır geçerli olan) borçlu olduğunu düşünüyorum. devlet aygıtı gözü önünde onca gerçekler varken, göz göre göre "etnik ve ideolojik bölünme" çabasında olanlara fırsat verir miydi sanıyorsunuz? tam tersinden okuyalım: madem askeri vesayetin çözülmesini emperyal odaklara bağlıyoruz, o zaman nerede kaldı birlik-bütünlük? böyle bir bağımlılık ilişkisi mevcutsa, hangi petrol rezervlerimizden, hangi piyasa ekonomimizden, hangi bölgesel gücümüzden bahsedebiliriz? o zaman bunun adı açıkça sömürgeleşme olur. bu coğrafyada etnik ve ideolojik meseleler 500 yılı aşkın süredir var. var olmaya da devam ediyor. ideolojik gruplar da on yıldır değil, 500 yılı aşkın süredir varlar. bugün türkiye cumhuriyeti adında bir ulus devlet varsa, onun oluşumunu da ideolojik grup olan jön türkler sağladı. yani iş o kadar geriye gider ki, ne söylediğimizi unutur, farklı bir tartışmaya gireriz. ve son olarak 27 mayıs'ın neden ve nasıl olduğunu, 12 mart'ın neden ve nasıl olduğunu, 12 eylül'ü, 24 ocak kararlarını, 28 şubat'ı okumadan, sorgulamadan bu meseleyi de pek anlamlı tartışamayız diye düşünüyorum.
0