ne kadar yardimci olur bilemem de;ben goztepeye bagliyim,5mbit falan goruyorum en fazla o da nadiren..

2km uzaktayız erenköy telekom'a. 2'nin üzerini göremedik. kabloluya geçtik.

abuse etmezseniz bir şey olmaz.

nasıl suistimal edilir ki bu durum?
ne yapsak,her ihtimale karşı girmeyelim aynı bilgisayardan diyeceğim de,başka pc yok evde.

birbirinizi seri olarak oylamazsanız problem çıkmaz herhalde.

birbirinize oy vermeyin. ne artı ne eksi.
aynı başlıkları cortlatmayın, sırf entry'niz oylansın diye.
nick altını abartmayın.

sorun olmaz herhalde bunları yapmadığınızda.

bununla ilgili bir duyuru vardı geçen sene sanırım. aynı ip'den girenler mesaj atsınlar diye. moderatörlerden birine bilgilendirme mesajı atabilirsiniz.

aunı pc ile aynı modemi kullanmak arasında fark yok . kullanımı suistimal etmedikce bisey demezler.

Bir şey olmaz. Kimseye mesaj atmanıza da gerek yok. bu konuya da değinilmişti bir ara. Suistimal edecek, fake hesapları olan tek bir kişi de moderatörlere mesaj atabileceği için bunun ayrımının yapılması mümkün değil diye. birbirinize oy vermenin de sorun teşkil edeceğini sanmıyorum.

bir problem olmaz. (bkz: #15012016)

kırtasiyelerde mevcut

aktarların çoğunda da olur

taksim'de the marmara'nın yanındaki sokakta bir seramikçi var, adı opera hobi sanırım, orada kil var.

spoiler vermeden notlar düşerek sıralayayım:

- breaking bad (kanser olan bir kimyagerin kötü yollara girmesini anlatıyor)
- lie to me (mimiklerinden, konuşmalarından yalancıları tespit eden bir adamın(ve bu konuda kurduğu şirketteki ekibinin) yarı polisiye hikayeleri)
- spartacus blood and sand & gods of the arena (klasik olmaya aday. seksüel ve kanlı içerik rahatsız etmezse izlenmeli)
- supernatural(iki kardeşin yaratık avlama hikayesi olarak başlasa da ilerleyen sezonlarda kaptırır gider)
- burn notice (bu biraz kafa dağıtmaya yönelik. ajanlı, miami'li, patlamalı çatlamalı)
- the lost room (3 bölümlük, gizemli bir hikaye. her bölüm 1.5 saat)

komedi dalında: seinfeld (anlatılmaz, izlenir)

supernatural ve the lost room kurgudur biraz. ama bilim kurgu değil. onun dışında breaking bad biraz bayabilir, müptela da edebilir.

Kesinlikle Dexter'ı izlemenizi öneririm. Eğer onu izlediyseniz Breaking Bad derim. Bunu da izlediyseniz House M.D. derim.

rome sezar zamanı romasını anlatıyor ilk sezon ama iki asker üzerinden. ama ünlü şahsiyetler de gösteriliyor. yapılmış en iyi dizi.

mad men reklamcıları anlatıyor. 60larda geçiyor. reklamcılardan ziyade bir tanesinin hayatı aslında.

breaking bad kimya profunun parasızlıktan uyuşturucu üretmeye başlamasını anlatıyor.

band of brothers ikinci dünya savaşında amerikan askerleri olan paraşütçü easy bölüğünü anlatıyor. rome'dan sonra en iyi dizi.

breaking bad ve mad men son sezonda çok sıktı. kötüleştiler biraz. o yüzden benin tavsiyem önce band of sonra rome.

Sherlock

kesinlikle 24

eğer komedi isteniliyorsa.
coupling daha izleyipte gülmeyenini göremdim.
bilim kurgu
doctor who(2005) eskisinin altyazısını bulmak biraz sıkıntılı

izlemediyseniz friends yeterde artar bile

aşırı diyalog olmasın diyor adam, house diyosunuz. adam belli düz dizileri seviyo. Spartacus izlesin tam dozunda olur, breaking bad'de sıkılır diye tahmin ettim bi an, dexter olabilir. ezel izlesin olmadı, mis gibi. hapishanede var, sevecektir.

mentalist
criminal minds
psych!

battlestar galactica

( özlemim debreşti, olmadı şimdi) neyse bu sevme garantili bence.

chuck filan sevmiyosa beğenmeyebilir ama nedense bored to death beni çok güldürdü.
stargate universe var ama ful bilim kurgu...

vallahi fringe bilimkurgu ama kyle xy sevdiyseniz fringe de ağzınız açık kalır. Klasik bir senaryosu yok kendini tekrarlamıyor.Olmaz diyosanız lost a başlayın. hadi oda olmadı dexter ya lanet olsun senden gelecek öneriye diyosanız dexter la sonlandırırım bu öneriyi.

how i met your mother
south park
the big bang theory
walking dead(kesinlikle izlenmeli)
family guy
v(visitors'ın yeni versiyonu mutlaka izle pisman olmazsın garanti veriyorum)

how not to live your life(simdi aklıma geldi)

iki pasaportunu da yanında taşımalısın. vizen hala geçerli olduğuna göre vizen için yeşil pasaportu göstereceksin, ama geçerli pasaportun lacivert olduğu için bileti onunla alacaksın. sonuçta girerken damgayı laciverte basacaklar, yeşil iptal edildi artık geçmiyor. girişte sorun yaşamazsın kesinlikle ama bilet konusunda (kendi yazdığım gayet mantıklı geliyor ama teyit almak için) bir seyahat acentesine ya da konsoloslukta bir görevliyi arayıp ona sorabilirsin.

Amerikan konsolosluğu'nun web sitesinde ir iletişim bölümü var, benzer bir soruyu ben sordum (eski laci pasaportumdaki vize yeni çipli pasaportta geçerli mi diye) 6 saat sonra cevap yazdılar (evet, geçerli vizen olduğu pasaportu da yanında taşı, ama mutlaka ara veya email atıp sor)

Kampüs içinde yaşam yerleri güzel aslen, off-campus yaşamak da bir tercih elbet, ancak en son okulun %70 küsürü off-campus yaşamamaktaydı. Undergraduateler için yurtlar var freshmenler ve üst sınıflar için tek oda çift oda olanakları değişerek, graduateler için gene residencelar var. eastgate ve westgate hariç residencelara ve odalarına bakabilirsiniz ki onlar da zaten aileler için ve eşyasız yerler.

Hiç ilişiğim yok uzun zamandır ancak okulda bir turkish student association da vardı, onlardan yardım alabilirsiniz diye düşünmekteyim.

Bir de gereksiniminiz olur mu bilmem ancak ne yakınlarda ve elbette ki eyalette türkiye konsolosluğu yok, işiniz olduğunda dert oluyor, bu aklında olabilir.

Harvard'da okudu abim. MIT'den çok tanıdığımız vardı. Ama biz bize "büyüğüz" tabi :)

MIT'de doktora öğrencileri için housing imkanlarını sorun, web sitesinde bile vardır. Yurtlardan ziyade, yine MIT'nin öğrenciler için işlettiği, iki-üç oda bir salon dairelerde kalan çok arkadaşım oldu. Orada kalmaya başlayıp bir sene sonra kendi evine geçebilir arkadaş filan edindikten sonra.

Gideceği zaman mesaj atarsan hala orada yaşayan arkadaşlarımız çok, bir kısmı da Mass General'da doktor, yardımcı olurlar. Ha bir de sağlık sigortasını genelde okul karşılar ve okulun imkanlarından rahatça yararlanabilir, ama neleri kapsayıp neleri kapsamadığını mutlaka öğrenin gitmeden önce. Yani varolan bir hastalığının ilaçlarını sigortası kapsamazsa zorlanabilir, ama psoriasis (sedef?) bunlardan değildir diye tahmin ediyorum.

Bu hayatta bir kere karşısına çıkacak bir fırsat. Değerlendirmezse, potansiyelinin belki de xde biri kadar bir yere gelecek. Dayına onu anlat bence. Bi de Boston dediğin ne ki, zart diye kalkar gidersin. Batı yakasında olsa daha zor gitmesi CIT filan.

gitmesin. uzatmaya gerek yok. kiz hem hasta hem de saf diyosun, oraya bu kızı tek basına yollamak bence olacak iş değil. hele bi de babası çok düşüyosa üstüne, çok fena. mit ona burs veriyosa burda istediği her okulda asistan olur. türkiye de kalsın, en güzel okulda güzel bi eğitim alsın derim.

belki post-doc için giderse, daha aklı başında şekilde gidebilir.
ama mit ten burs, helal olsun.

stephansdom.
hatta 2-3 euro bi şey verip kulesine çık, viyana ayaklarının altında. değiyor.

belediye binasi, parlamento binasi, hofburg, opera binasi gibi tarihi binalarin üstünde bulundugu caddenin üstünden gecen bir tramvay var -ring tram olmasi lazim adi- ona binsen cok sey görmüs olursun.

ayrica söylenenlere ek olarak hundertwasserhaus var, schönbrunn var. ayrica bu aralar belediye binasi önünde acik havada buz pateni kayma imkani var.

figlmüller'de şinitzel yiyin.(Stephansdom'un arka tarafında faytonların beklediği alanda bir pasaj göreceksiniz. O pasajın içinde bir tane, ve hemen pasajın bitiminde, yol üstünde bir tane olmak üzere 2 adet Figlmüller bulunuyor.Patates salataları da çok lezzetli bu arada...)
Kasekrainer adı verilen özel sosisli sandviçi yiyeceğiniz yeri tarif ediyorum : Opera'dan Karntner Strasse'ye girdiniz, 100 metre kadar ilerlediğiniz, sağda Benetton'un mağazasını göreceksiniz. İşte hemen onun önündeki büfede içinden peynir fışkıran o koca sosisli sandviçi yerseniz, benim kulaklarımı çınlatacak ve bana hayır duaları yollayacaksınız!
hundertwasser evlerini görün mutlaka.
havelka cafe'ye mutlaka gidin. görülmesi ve uzunca oturulması gereken bir cafe.
iyi viyanalar :)

oberlaa'da kardinal snitte yiyin!

turistlik, schonbrunn'u beğenmiştim ben, teknoloji müzesi çok güzel, bir de geçen sene kokoschka sergisi olan galeri müzenin adını hatırlayamadım, ama o da çok şahaneydi. biz çocuklarla takıldığımız için hayvanat bahçesini de çok seviyoruz. şimdi yeni bebek panda ve fil de var.

silaha uzandığını düşünürse, evet, var. zaten orada ehliyetini alırken bile söylerler hep, sınavdan sonra filan, polis arabanı durdurursa arabadan çıkma, ellerini direksiyonun üzerine koy, sadece ehliyetini ve ruhsatını isterse ellerini oradan çek diye. biz türkler için zor oluyor tabi, "neoldu abieaa?" diye arabadan çıkınca bi panik oluveriyo polisler.

bunun dışında, hiçbir polisle konuşmama hakkı var aslında herkesin, sadece polis değil, fbi bile gelse kapına, sessiz kalıp avukat arama hakkı var mesela, vatandaş olsun olmasın. ama bunu genelde "bi suçu var ki konuşmuyor" şeklinde algılayabiliyorlar sanırım. sivil haklar konusunda aslında amerika gayet de muntazam bir yer, bir hakkın çiğnendiğinde karşılığını söke söke alabiliyorsun genelde çünkü.

1- ilgi meselesi.tarzına ve rengine göre değişik kombinasyonlarda kolaylık sağlıyor.başka bişi değil bence.hastalık derecesinde olanlar napıyorlar bilemem.
2- 26 çift.

1- o gun giyinilen giyim tarzina, renklerine gore degistirip giyiyoruz. o yuzden bir suru var.
2- 30 civari olmali.

edit: usenmedim gidip saydim. 27'ymis. terliklerimi saymadim :)

1- Ayakkabı en basit kıyafetin bile havasını değiştirebilir. Vezir de eder, rezil de durumu. Çanta için böyle düşünüyorum. Ben kronolojik sıraya koydum. Bu ay şunları giyeceğim yada bir süre bunları giymeyeyim diye yönlendiriyorum kendimi. O kadar çok alıyorum ki bir süre sonra ne aldığımı bile unutuyorum. Hala hiç giymeye fırsatımın olmadığı 2-3 çift ayakkabım var. Ama bu beni yıldırır mı, tabi ki hayır.

Aynı zamanda ben de takıntı haline geldi. İlk tanıştığım birinin muhakkak ayakkabısına bakar, markasını filan tahmin etmeye çalışırım. Ayakkabının giyim tarzını özetlediğini düşünüyorum.

2- Bu soruya kesin cevap vermem zor. Ama spor ayakkabıları ve abiyeleri de sayarsam 100+

sadece kadınların çok çeşit ayakkabısı yoktur ki, benden çok ayakkabısı olan adamlar tanıyorum, sadece bizim kadar "ayyy vayy" diye beyan etmiyorlar orada burada.

1. giyiyorum valla ben tepe tepe, ama bir kuralım var, yeni bir ayakabı alırsam eskibir tane veririm birine.
2. 24 çift (sandaletler filan dahil).

simdi soyle dusunelim, renkleri siyah-beyaz tonlari-kahve tonlari-gokkusagindan bir renk olarak 4 kategoriye ayiralim. ayakkabilari spor-topuklu ve gunluk-topuksuz ve gunluk-abiye-bot 5 kategoriye ayiralim.

ayirdik mi. 4 le 5 i carpalim kac etti? 20. topuklunun fetisinden +5 diyelim. botlari da spor botlar klasik botlar diye ayiralim, biraz da oradan eklensin. 26 27 az bile :)

1-giyim tarzına ve rengine göre uyumlu giyilmesi taraftarıyım ama bir çok şeyle uyumlu bazı modeller ve klasik renkler alındığı takdirde, yukarıda yazan adetlere ulaşılmasına gerek kalmaz. fazlası gereksiz israftır benim gözümde.

2- üşenmedim gittim saydım hepsi toplam 12 çift.

1) niye kadınların erkeklerden fazla çeşit kıyafeti varsa o yüzden. bir de kadınların kullandıkları renk skalası yüzünden, ortalama bir erkek siyah-kahve-lacivert-bej pantolon giyer en fazla.ya da bir haftayı 3 pantolonla geçiriyosa isterse o üçünün de altına aynı renk ayakkabıyı giyebilir. yani bi yere kadar gerçekten ihtiyaçtır, şık bir eteğin altına spor ayakkabı giyemezsiniz. mini eteğin altına çizme daha iyi olur vs.

2)en fazla 30dur benim de. hatta şöyle olabilir dağılımı : çizme: 5 spor ayakkabı : 4 abiye :5-6 yazlık: 6-7 günlük : 6-7
ayak numaram müsaade etse daha da fazla alırım, bi yerden sonra saplantı oluyo çünkü ayakkabı

2. 2 çift bot ( birisi 5 yıllık), 3 çift ayakkabım var.
1. onlarca çift ayakkabım yok, sipor giyindiğim için ve gereksiz tüketmemeye çalıştığım için bana yetiyor.

1- kadınların giyimi kuşamı erkeklerden çok farklı. erkekler tshirt+jean ya da takım elbise ile her yere uyum sağlayabilir. hadi bir de smokin diyelim abartı olsun. kadınların giyecekleri çok değişir. tek parça elbiseyi ele alalım. günlük elbise var, şık elbise var, ağır elbise var, abiye var, bunların arasında olanlar var ve hepsinin giyildiği yer farklı, hiç biri diğerine uymaz. renkler ve kumaşlar var. üzerine işlemelerden gelen ekler var. var da var. bunun her birine gidecek ayakkabı modeli - rengi - kumaşı farklıdır. erkekler bir yazlık terlik bir spor ayakkabı bir de siyah deri ayakkabı ile hayatını geçirebilir ama bu kadınlar için imkansız. bu sebeple erkeklerin bu ihtiyacı anlayabildiğini sanmıyorum.

ayrıca bir de zevk meselesi bu.

daha yazardım ama muhtemelen yukarıda bile saçmalamaşımdır uykulu halimle. umarım anlatabilmişimdir.

2- bilmiyorum hiç saymadım. sandaletler-abiyeler-günlükler-spor olanlar toplam 20-30 arasındadır. şunu ekliyim ama, klasik bir çift bile düz siyah ayakkabım yok, almam "lazım" :)

1- Onlarca çeşit ayakkabım yok, bir çift adidas -ki işe falan da onları giyiyorum, iki sene her gün giyip haşatları çıkınca yenisini alıyorum-, bir de çok özel düğün toplantı falan olursa diye iki çift.
2- Aha toplam 3 çiftmiş. Demek ki ne yapıyoruz, genellemiyoruz.

1. ayakkabıcılar ve kuaförler olmasaydı psikiyatr/psikologlar şimdikinin en az 10 katı para kazanırdı. ayakkabı almak endorfin salgılamamıza ve mutlu olmamıza yarar, asla bir ihtiyaç değildir.
2. saymıyorum, bereketi kaçmasın diye ama sezon için 100 ün altına düştüğüm olmadı.

ayakkabı alma beni mutlu ediyor. Kıyafetin en önemli parçası belki de..
40 civarı

Ev.

İzmir'i hiç bilmiyorum, ama illa da pahalı bir yer olması gerekli değil bence - rahat, insanın sevgilisiyle muhabbet edebileceği, güzel müzik çalan bir kafe filan olabilir. Yemek olmak zorunda da değil hatta, yürüyüşe filan çıkabilir sonra bir kafeye bara takılabilirsiniz.

Bence bunları düşünmeniz bile süper :)

@yagmursuyunacorba

Yok abi eve gidince sevişiyoruz. Değişik bi şeyler yap kendini özel hissetsin dediler sevgililer gününde.

@zkurmus;

hacım rezervasyon falan gerekir dediler, her yerde gerekir mi? bi de böyle yılbaşı gibi fiyatlar uçuyo mu böyle günlerde acaba?

Fransız kültür'ün içinde le cigale diye bir mekan var, öğrenci işi değil ama çok şık, hoş bir mekan, sangria olmayabilir ama güzel bir şarap eşliğinde fransız yemekleri gayet uygun olabilir sevgililer günü için. Kişi başı 50 lira altı diyorsan uygundur.

bence izmir romatik lokanta filan diye ara. mesela ilk şu çıktı karşıma: la cigale Address: Cumhuriyet Bulvarı No:152 Alsancak Konak / Izmir
Tel : 0232 421 47 80

sonra da telefon edip sor, rezervasyon gerekli mi, fiks menü var mı, fiyatlar nasıl diye.

aradığında hep "merhaba ben (adım, soyadım) nasılsınız?" diye aç telefonu. masayı güzel veriyolar :)

www.eatinizmir.com şöyle de bir yer çıktı romantik filan aratınca.

kendisini ailenle de tanıştırabilirsin.

oğlum götür eve, ama gitmeden önce odayı süsle. şunu yapmıştım baya güzel olmuştu: odanın çeşitli yerlerinde minik mumlar(odaya başka ışık girmemeli), güzel kokulu bi tütsü (afrodizyak etkili bile var), güzel bi şarap(kırmızısından), bi de kendi yaptığın ufak bi kek olsun. bunların karşısında özel hissetmeyecek bir kız varsa bundan sonra sana boş sevgililer günü geçirtmem. aha buraya yazdım.

Beşiktaş'tan otobüse binebilirsin:

40, 40t, 42t, 22, 25e hepisi gidiyormuş, Kuruçeşme durağına daha yakın gibi gözüküyor Google Maps'te. Ama o durağın ne tarafında kalıyor onu numaralara bakarak bulacaksın

Şöyle bir site var: harita.iett.gov.tr oradan detaylara bakabilirsin.

fotoğraf makinası alıcam ben benimkine mesela. annen nasıl bir insan ona da bağlıdır biraz gerçi bu hediye olayları ama genel olarak anneler, parfüm sever, takı sever, tabak-çanak sever.

kati meyve sikacagi.

mutfak aletlerinden eksik olan işine yarayabilcek bişe alabilirsin. kahve mak.,çaycı, blender, mikrodalga fırın vb... ev hanımı olduğu için en çok mutfakta vakit geçiriyodur ona uygun bişe alabilirsiniz. yanında bide saksıda orkide alın:) şimdiden mutlu yıllar annenize.

bütçe nedir bilmiyorum ama şık kaliteli bir saat alırdım ben şahsen. bizimkinin saat tutkusu var.

şanslısınız çünkü şu an her yer indirimde. misal silk&cashmere den güzel bir bluz vb alabilirsiniz.

bence ev aletleri almanız hoşuna gitmez.

sonuçta onun doğumgünü,ona özel bişeyler almalısınız.anneniz sizin doğumgününüzde size koltuk takımı alsa nasıl olurdu:)

dediğim gibi ona özel,kendisi için kullanacağı bir şey olsun bence.parfüm,giyecek,ayakkabı vs. mantıklı gayet...

Size hizmet ederken kullanacağı bir şey almayın. Aklınıza bir şey gelmiyorsa bir haftasonu iki gün yakın bir yere tatile götürün, havası değişsin.

paranız varsa güzel bi yüzük / kolye alin.

@synick - 36 yaşında anne olarak ben de bir tane daha kahve makinası, saç kurutma makinası filan alana uygun bir şekilde iade edeceğim diyerek katılıyorum!

Güzel bir ceket olabilir, Boyner'de 70TL'ye çok güzel yün bir ceket aldım kendime, süslü biraz.

Paranozo birleşitirip Sevil parfümeriden filan hediye çeki alabilirsiniz, sonra da hepiniz özel bir şey olsun diye bir kart mektup filan yazabilirsiniz.

Yani bir kendi hoşlanacağı şey olsun. Bir de "yavrıııım" diye bakıp sizi anacağı şey (el yapımı olursa ayrıca şukela!)

www.abercrombiekent.com

vip turizmin var. set yerler dışında "ben şöyle bir şey istşyorum" diyince onu da ayarlıyorlar. ilgilenirsen msg at, email adresini vereyim. bir de yeni bir yer açılmış, sacred 7 diye. en son mardin turu yapmışlar bir tane, fena durmuyor, ama yurt dışıyla ilgili neleri var bilmiyorum.

www.jetset.com.tr

bookinturkey.com

pamuk yüzdesi ne kadar iyiyse o kadar iyidir. aynı zamanda kumaşın elinizde bıraktığı his de hoş olmalıdır. ne pürüzlü olmalı ne de plastik gibi kaymamalı

crispino,sarar,koton.

Koton'u salla. Erkek gömlekleri beş para etmez. Babama göre kumaşa dokununca dokumasından anlarsınız, mesela Lacoste gömleklerin dokuması sık ve serttir. Seni terletmez, yapışmaz üzerine ama düzgün durur. Lacoste biraz ütopya tabi fiyat olarak.
U. S. Polo'yu bayan gömlekte tek geçiyorum. Erkek modelleri de hoş, slim fit olanları. Çok çok uçuk değil fiyatları. Hem şık, tarz duruyor. Bir de kumaşı kalın, yakaları - kol ağzı enli; bu yüzden yamulmuyor ağzı yüzü. İstersen en uyguna bulabileceğin outlet adresini yazarım özelden. Zira şu an sezon sonu ve kış sezonunun yanına, geçen yazdan kalma yaz sezonu gömleklerini de asıyorlar. 2011 yazı için de geçen yazın renklerini, düğmelerinin sayısını değiştirip yeni sezon yapıyorlar :)

%100 koton gömlekler cok saglıklı olmakla birlikte ütü işini inanılmaz zorlaştırır ve asla asla ilk günkü gibi olmaz.İçinde az da olsa sentetik bulunan ürünler ütüye daha iyi gelir.Dikişi de önemli tabii..iyi markaların etiketlerine bakarak alırsanız istediginiz görüntüyü elde edersiniz.

ne kadar polyester o kadar güzel ütü.

dufy nin gömlekleri ne kadar kaliteli de olsa kesinlikle ütü düşmanı. kazaksız giyilmiyor. sadece yakasi gözüküyor. yani Dufy alma :)

debenhams'dan aldigim ingiliz mali ama cok da pahali olmayan gomlekler vardi. kesimi de cok güzel. markasini hatirlayamadim ancak hakikaten hem cok kolay ütüleniyor hem de ütüsü bozulmuyor kolay kolay. bir de us polo ütü konusunda iyidir ama cabuk eskiyor.

marketlerde zeta marka ütü spreyi satılıyor, lacivert kutulu. en ütü tutmayan gömleği bile haşı huşur sert yapmadan jilet gibi yapıyor.

tekin gömlek - mahmutpaşa

Mahmutpaþa Cad. No: 213 Mahmutpaþa/ÝSTANBUL

güzel ihraç fazlası gömlekleri var. ben yıllardır alırım. hem güzel ütü tutarlar hem de kesimleri iyidir.

www.gauche.com.tr

kiğılı'da ''non-iron'' adlı bir ürün var. Fena değil.

bence las vegas civarına bak dil okulu için. Gidenlerden biliyorum herşey çok ucuz. rahat edersin. PAram var diyosanda bence los angelas california civarına bak. Ama kar amacı güden dil okullarına gitme kolejlerin devlet üniversitelerinin dil okulları daha sağlam oluyormuş.6 ay kadar gittiğin taktirde Olayın tamamını çözersin.

üniversitelerin yaz okulları en iyidir.
nyc iyi bir seçim.
vize konusunda çok bilgim yok. sanmıyorum ucuz pahalı farkedecğini ama.
şimdiden başla işlemlere.
mümkün, ama zor. gmar gre filan nasıl alacaksın? onları da planla. benim eşim dil kursuna giip (fransizca eğitimi vardı) sonra msf'e başvurdu, aldılar. gmat çok iyiydi ama. bu 17 yıl öncesinin hikayesi ama.
hesap istiyorlar mutlaka. aynen, sabit maaş olursa daha da iyi.
ayrı oda tutmak lojistik olaral zor olabilir, hele nyc'de. benim tavsiyem bir dönem okulda kal, ikinci dönem için kararını verirsin.
zaman kalır. akşamları garsonluk filan.
ev tutacaksan 5bin az olur. genelde nyc'da kiralarken ilk ayın ve son ayın kirasını zart diye alıyorlar, üzerine de depozito. varsa 10. yoksa 8.
danışmanlık şirketlerinden biltur iyidir, diğerleri hakkında hemen hepsinden kötü hikayeler duydum.
iyi şanslar.

times square'in orda hard rock cafe'nin sokaginda spanish american institute diye bir yer var ben toefl kursuna oraya gittim. hem gayet ucuz, hemde baya anlayisliydilar. egitimi de fena degil. sonucta okulun kalitesi nek adar iyi olursa olsun, sana kalmis calisip kendini gelisitirmen. tam adresini hatirlayamiyorum kusura bakma.

dil okulu 1 sene surmemesi lazim, ben 6 ayda falan bitirdim. yalniz butun islemlere erkenden baslaman lazim. deadline'lar var, eger zamaninda butun dokumanlari vermezen obur somestr'a kadar beklemen gerekiyor cogu okulda. gelir gelmez arastir bunlari ve son gune birakma herseyi. toefl alinca toefl'in sonuclarini da beklemen gerek tabi.

sabit maasa gerek yok, okumaya gidiyorsun sonucta

dil okullarinin yurdu yok, dil okullari universite degilki, dershane gibi bir sey.

okuyup calismak bir cok insan icin secenek degil, gereklilik. ben 5 seneden beri okul/is ikisini bereber goturuyorum new york'ta. tabi kendine pek zamanin olmayacak dogal olarak, ama dil okulu icin yapman gereken pek sey yok zaten. eger toefl icin gidiyorsan, longman'in ibt kitaplarina calis, o kadar. okulda speaking'ini pratik yapsan gecersin.

ny'de oturan bir tanidigin varsa onunla konusup ev bulana kadar yaninda kalmayi onerebilirsin(para verebilirsin mesela) ortalama bir oda kirasinin 600-700 dolar oldugunu dusunursen(genelde 1 ay deposit de isteniyor) 5000 az 2-3 ay icin. o 2-3 ay icerisinde is bulman gerek kesin.

sakin danismanlik sirketine falan gitme. dil okulundaki diger turklerle konus, onlar sana yardim ederler buyuk olcude.

iyi sanslar.

bitki çaylarından ne bulursan iç bütün gün. kokusuna, tadına aldırmadan bal ekle hepsine öyle iç.
bol su iç. sigara kullanıyorsan içme tabiki.

aslında üşütmüştüm. bir haftadır sıkıntısını çekiyorum. boğazım bir haftadır var ama bugün çok arttı. hiç böyle olmamıştım. sık hastalanan birisi de olmadığım için garip geliyor bana, çok rahatsız ediyor. teşekkür ederim.

etrafta boğaz enfeksiyonu salgını var. doktora git tabii.

gidinceye kadar pastil kullan (stretefen ve bepanthene pastiller yutkunurken acıma olayına yardımcı oluyor, yumuşatıyor boğazı). ne olduğunu bilmeden antibiyotik alma ama, etrafta iki çeşidi var sanırım, bir tanesi beta gibi olduğu için antibiyotik veriyorlar, bir tanesi antibiyotiksiz geçiyor. çok sıcak veya çok soğuk şeyler içme, bol c vitamini ama portakal gibi turunçgiller daha çok tahriş edebilieceğinden fazla yeme derim. geçen ay iki oğluma ayrı ayrı olduğu için yakınen biliyorum, eziyet gerçekten. geçmiş olsun.

tekrar, doktora git..

çok teşekkür ederim. doktor demeyin dememin sebebi şu: ben ingiltere'de yaşıyorum. burada antibiyotik vermiyorlar. doktor işleri uzun sürüyor ve kolay kolay herhangi bir ilaç vermiyorlar. bu yüzden bu tür üşütme, grip, boğaz ağrıları gibi şeylerde insanlar doktora gitmek istemiyorlar. strepsil alıyorum. biraz faydası oluyor ama yeterli değil. grip de olunca ben de kaç gündür mandalina portakal yiyordum. tekrar teşekkürler.

sigara içiyorsan balgam sökücü geçici olarak iyi gelebilir. OTC olarak marketten asetilsistein içeren ürünlerden alıp kullanabilirsin. daha sonra da doktora gidersin. eğer soğuk algınlığına meyilli isen nurofen cold&flu alabilirsin

gecmis olsun, geniz akintisi kaynakli bir iltihap da olabilir. doktor degilim, konusmak istemiyorum aslinda ama ben ayni sorunla karsilastigimda burun spreyi vermisti doktor bir de pastil kullanmayi yasaklamisti, daha cok oksurtur, zorlar bogazini diye ama tekrarliyorum doktor degilim.

bir bardak suya 3 tatlı kaşığı tuz koy karıştır ve boğaz için gargara yap. sabah, öğlen ve akşam yap, yarına birşeyin kalmaz.

bol bol bal ye.boğazı 3 ay şiş kalıp bademcikleri alınan biriyim.bir de ayakları sıcak tut

d3vit ampülü oralarda varsa 100.000 veya 300.000 iu bir seferde iç veya varsa
5000 iu d3 vitaminlerinden 2-3 gün günde 5 tane al.
eczanelerden çinko desteği al.
günde 5-6 gram c vitamini al.
kefir iç.

o zaman oscillicium veya aconitum al boots'dan filan... homeopatik şeyler bizim çocuklarda işe yarıyor.. geçmiş olsun tekrar!

oncelikle o kutuphaneler vardir, hatta anlattigimdan fazlasi vardir da ozet gecilmiş.

abd gitmeden, yasamadan ogrenilemeyecek bir ulke,
abd ye bir haftalığına turistik seyahat yapmış en mukellef otelde kalmış en iyi yemegi yemis onbin dolarlar harcamış bir kişiye sorarsanız :
abd den cennet ulke yoktur.
fakat abd vatandasina sorsaniz kacip baska bir yerlere gitmek icin fırsat kolluyordur.
velhasil, bugune degin duydugun hersey yanlis demek dogru olmaz ama orada uzun sure yasamadan kendi deneyim ,tecrubenin temelini atmadan kim ne derse desin inanma derim.
cok fazla basligim yok ama amerika ile ilgili olanlara bir bakmani rica ederim.
evet abd cok verir ama cok da alir hatta zaman gelir verdiginden fazlasini da ister.
yesil kartlı, multeci ve gocmenlerle ilgili sunu diyebilirim : savastan, abartı olacak soykırımdan kabile savaslari vs denilebilir, toprakları istila edildigi icin filistin mesela, aclik sinirinda yasadiklarindan adini bilmedigim afrika ulkesi yok sanardım, burma gibi diktadan ve daha pek cok sebepten artik ne dersen de abd ye gelen insanlar zorunluluktan gelmiştir ve bu insanlar hic mutlu olamazlar demiyorum az birazi mutlu da olur adamina kalmis AMA hepsi bir gun geri donmeyi hayal eder yada ulkesini ozler oyleki afrikanin en yoksul, colden baska bir seyi olmayan afrikali bile bir gun der hem zaten eskisi gibi firsatlar ulkesi degil burasi.

yok ben gidecem dersen oncelikle mutlaka yeşil kart almalisin o olmaksizin sana web in kapisindan baktirmazlar aslinda cinli olsan mumkun bildigim bir hatun vardi cinli, gazeteden bir is buldu tasarimci ve vatandasligi yok ama onlar cinli son sayimda kac milyon nufuzlari cikti adim basi cinli , yine de onyillar calismayacak belki iki yil filan sonra donecek ,kazandigi para ancak gecinmesine gidiyor ,hic bir sosyal guvence yok ,arkadasimi hastaneye kaldirdik gecenlerde bir kac saat hastanede kaldi bir morfin agrikesici yani, bir serumun maliyeti 3800 dolar.
o sebeple nitelikli diyorsan once vatandaslik almalisin ikincisi C1 ile gidebilirsin saniyorum bu sana uyar.

saglicakla kal.

Not: evvelsi gece hic uyumadim kafam corba gibi sacmalamis olabilirim ozelden sorun var ise cevaplamaktan memnuniyet duyarim.

NOT :"bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur."
meali : yazar X savaşta on milyon asker oldu diye yazabilir fakat X savasinda yuz milyon asker olmustur, fakat sozluk eglenmek icin icat olmustur ,sozluk ansiklopedi degildir, O sebeple yazilanlari pek de ciddiye almamali.

Ben yaklaşık 7 yıl NYPL'nin yanında yaşadım. Dedikleri kadar şahane, resmen ilk oğlumu orada büyüttüm... Ha bir de sanırım 14 yıl Amerika'da yaşayıp vatandaşlık veya oturma izni filan almayan bir ben varımdır. hep öğrenci ve çalışma izniyle kaldım.

Neyse.. Nitelikli göç için şartlara bakın, her yıl belirli kotalarda kişilere bu imkanları tanıyorlar, ama işinin ehli olmak gerekiyor, abidik gubidik iş tanımları ve isimleri var (mermer ustası, marangoz, über akademisyen vs). Bunu state.gov'dan araştırın.

Zaten alışveriş yaparken ödeme aşamasına geldiğinizde, sizin bulunduğunuz bölgeye gönderim yapmıyoruz tarzı bir uyarı verecektir. amazon.com daha uluslararası çalışıyor gibi.

birisi ingiltere digeri amarika uzerinden geliyor. ikisnden de alisveris yapabilirsiniz fark yok. ingilterenin tedarik deposu avrupada o yuzden belki biraz daha hizli elinize ulasacak olabilir.

ürüne göre değişiyor. her ürünü getirmiyorlar buraya. amazon.co.uk'de listesi vardı hangi kategorileri getiip getirmediklerinin.

ebay.com ikisinde de alışveriş yapamazsın türkiyedeysen

@madworld tedarik deposu avrupa demişsiniz ama amazon un deposu falan kendi stokları yok amazon un siparişe göre temin ediyolar.

ben amazon.com'dan sık sık alışveriş yapıyorum. kitapları hep gönderiyorlar, ama kıyafet filan olunca bazen bulunduğunuz bölgeye gönderemiyoruz diye çıkıyor zaten shipping aşamasında.

çok yakın bir arkadaşımın eşi hamile evlerinde 3 kedi var ve doktorları kediler ile ilgili olumsuz bir yorum yapmadı.

bunu mutlaka doktorunuza sorun. ben doktor değilim. ama:

hem hamileliğin kaçıncı haftasında olduğu, hem igg seviyesinin çok değişken sonuçlara yol açabileceği bir durum bu.

kediden bulaşmamış olma ihtimali de daha yüksek ayrıca, çiğ etten daha çok bulaşır.

başında sormadım, ama toxoplasma testi pozitif derken sizin immune olduğunuzu mu gösteriyor yoksa bu enfeksiyonun yerleşmiş olduğunu mu? bunu da sorun.

Doktorlar nedense aşıları yapılmış kedi köpeklere hiç olumsuz yaklaşmıyorlar ama 40 yaşında akciğer kanseri olan birine fütursuzca "kedi köpek tüyünden kaynaklanıyor" diyebiliyorlar.

Ben kedi ve köpeklerin hijyenik olabileceğine inanmıyorum. Tamam çok tatlı olabilirler, seviyorum ben de onları ama ben hamile eşimin ve yeni doğmuş bebeğimin nefesine kedi köpek tüyü veya kiri-tozu katmam arkadaş. Varsın onlardan gelecek arkadaşlık duygusundan mahrum kalsın bebeğim.

Tekrarlıyorum. Kedi köpek düşmanı değilim. Bazı nedenlerden dolayı çok da severim ama bu başka bir şey.

annem hamileyken evde kedimiz varmış. hala da kedimiz var hep kedilerle büyüdük. abim de ben de 30 a merdiven dayadık. domuz gibiyiz maşallah.

güvendiğiniz bir veteriner varsa durumu bir de ona sorun. kardeşimin gebeliğinde doktoru kedileri atın evden dediğinde, bir veterinere danışmıştım. 3 sene olcak çok net hatırlamıyorum ama genel olarak; kedilere de test yapılabileceğini ve sonucuna göre onların da tedavi edilebileceğini söylemişti. aşıları tam ve düzenliyse testi yaptırıp sorunun onlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığından emin olabilirsiniz.
toksoplazmanın oluşturduğu risk gebeliğin ilk 3 ayı için geçerli demişlerdi bir de.

sonuç olaraktan: aşıları pek düzenli yapılmayan 4 kedili evde bir sorun yaşamadı.

benimde pozitif çıkmıştı ama eskiden geçirmişsin bu hastalığı demişti doktor, çocukken de kedi manyağıydım, yolda gördüğümü yalardım neredeyse, kızım sağlıklı. bir de bir arkadaşımın pozitif çıkmıştı, hamileyken bir yerden bulaşmış, kızı şimdi 7 yaşında ve sağlıklı, bir şey olmadı yani.

ailen yüzünden ayrıldıysan 5 yıllık sevgilinden

kusura bakma ama git atla harbdien bi yerden.

sen de bulacaksın birini. ondan da ayrıldığın zaman bir nebze daha iyi hissedeceksin. denemedim ama etraftan defalarca gördüğüm budur.

kaldı ki 5 yıllık sevgilisinden böyle kötü bir şekilde(aile yüzünden yani, anlaşmazlıktan sevgisizlikten falan değil) ayrılıp da 6 ayda yeni sevgili bulan kız için, kızma ama üzülünmez.

lan yok atlama hiçbir yerden. o acıyı çekeceksin çünkü hata yapmışsın. ama yemeden içmeden kesilip kendini kaybedecek lüksün yok. yaşayacaksın olm sike sike. zamanla dinecek acısı.
ondan sonra da tamamen kendi kararlarınla yaşamayı öğreneceksin. ailen değil sen yaşa hayatını.

kız senden daha mı az seviyordu da 6 ayda yeni bi ilişkiye başladı? o atlattıysa sen de atlatırsın.

kıza yüklenmeyin, seni unutacağını düşünerek bi ilişkiye başlamış olabilir. bence kızlar yapar böle şeyler, başkasını sevse bile ona ilgi gösterecek birini yanında isteyebilir, belki biraz unutturur dierek..ailenin hayatına bu kadar müdahale etmesine bundan sonra o kadar da izin verme derim bi tavsiye olarak. kendini zorla biraz içinden gelmese bile arkadaşlarınla görüş sıksık hatta çok sık. dans et, spor yap, endorfin salgıla işte..

bu izdirabi cekeceksin ya da icerki odaya gidip ailene durumunu burda oldugu gibi anlatacaksin.kiz ne yapacak ki baska.onun yasadigi daha garip bir durum.bes yil vermis sonra ailevi sebebten bitmis.kendi yolunu cizmek zorunda.6 ay gayet uzun bir sure 5 yil daha bekleyecek hali yok kizin.kotu bir deneyim ama hayatin ta kendisi.gecmisler olsun.

kıza laf etmeyin. 6 ay epey bir süre ve senin ailen yüzünden ayrılmışsanız olabilir bence.

iyi de yapmış. 5 sene seni beklemiş de ne olmuş? (eğri oturup doğru konuşalım.)

unutmak öyle kolay değil, hele ki ailen yüzünden olmuşsa ve suçluluk hissediyorsan. ciddi bir şekilde hobi bul kendine, spora başla. yararı olacaktır.

6 ay da bu kızcağız ( ailen yüzünden terkettiğin için) üzüldü.otur eşekliğini yan

atma kendini bir yerden, ailen uzulur.

spor falan zor... gunde 7 gun, hergun 10 saat çalışıyorum... yaptığım iş de yuksek riskli bir iş... kafa gidiyor arada düşünürken... ya kolu ya bacağı bir makinaya kaptırıcam gibi bu gidişle

böyle bir duyuruyu ben yazsaydım benim kullanacağım kelimeler 15-16 kilo verdim değil, 15-20 kilo aldım olurdu. herkesin yaşantısı, şartları, karakteri kendine göre.

burda hemen hiçbir ayrıntı bilmiyoruz. sadece çok uzaktan bakıyoruz. ben seni yermek için yazmadım @levrek. artık olan olmuşsa geri dönüş yoksa kendine bakacaksın. kız da kendisine bakacak, sen de kendine bakacaksın. yıllar geçip de geriye bakınca insanın içini ince bir sızı kaplıyor. geçti gitti ama nasıl gitti diyor.

o yüzden senin yaşadıkların sana özel ve bizim söylediklerimiz boş gelecek sana.

ancak gerçekten evden çıkman, bir hobi, bir uğraş bulman, bir miktar spora başlaman yavaş yavaş kafanı dağıtacaktır. bunun dışında bir şey söylememiz boş.

bir de gerçekten kızı düşünme artık, kader de. kabul et. ama biraz da birşeyler öğren hayattan. ailen ile ilişkilerini gözden geçir bence.

@akalmor kızlara atıp tutmayalım, genelleme yapmayalım. misal ben de erkeklerin sinirlerini ve duygularını aldırmış canlılar olduklarını düşünüyorum. ama buraya yazmamıştım değil mi? eğer kız gerçekten kendini koruma duygusu ile hareket etmişse onu alkışlarım. çünkü ben bu yaşıma kadar bunu yapamadım. insan bunu yapabilmeli.

maden muhendisiyim

valla geçecek. kendimden biliyorum, hatta bir zaman sonra "eah amma üzülmüşüm" diye kendine kızacaksın. geçinceye kadar süründürecek, ondan emin ol. ama geçeceğini bile bile sürünmek, "geçmeyecek" korkusuyla sürünmekten iyidir.

bak "abla" olarak söylüyorum, sen bana güven, geçecek.

başkalarının dediklerine de takma, o "aileye rağmen evlendiler süper hayatları var" hikayeleri filmlerde oluyor, bir kaç istisna hariç. aileyi bavul gibi yanında taşıyorsun. onların yüzündense, seni üzdükleri için hakkaten çok ayıp, ama hayat bu. Gençsin, süpersin aslansın kaplansın, geçecek.. Valla geçecek.

bir yandan da dusunuyorum; hakettin aq diye... çekeceksin bu acıyı... bu acı geçene kadar katlanacaksın... geçtikten sonra da sonra da kafana sıkacaksın kimseye haber vermeden diye dusunuyorum artık....

@zkurmus'un dediği gibi evlilik olayı çok başka. aileleri soyutlayarak olmuyor bu iş. o yüzden çok derinlere dalma.

evlilik işine girişeceksen mantıklı olacaksın. aşk-meşk bir tarafa iki aile bir ömür akraba olacak. bunu değerlendirceksin. aileler denk olacak.

bir dahaki sefere bu tecrübelerini kullanacaksın. bu şekilde tongaya basmayacaksın.

ne olursa olsun ilerleyen yıllarda o kızın evlilik, hamilelik haberlerini aldığında ailene karşı sevdiğin kızın yanında duramadığın için için sızlayacak.
benim anlayamadığım şeyse nasıl bir ailen var ki 5 sene bir şey demiyorlar, 5 senenin sonunda ayrılın diyorlar. üstelik senin 15-16 kilo verdiğini görüp de bir şey yapmıyorlar.

70 + %30 = 91

Bundan ben de muzdaribim, 174'le yakalanmışım radara, Tem'de 120'ymiş sınır. İtiraz ettiğimde (ben bu kadar hızlı gitmem pek) fotoğraflı filan açıklama yolladılar adresime.

Kamerali radar kaydi oluyor sonucta, o yuzden itirazinizin ise yarayacagini dusunmuyorum. Olayin da sehir disi oldugunu belirtmediginiz icin zaten en fazla 70 olabilir sehir sinirlari icinde hiz limiti, %30dan fazla asmissiniz.

bir de sayin zkurmus, umarim "tem'de 120ymis sinir" derken yeni ogrenmis oldugunuz anlaminda soylemediniz.

@tom riddle - valla 90 sanıyordum!

hazal iyi de asya ne lan.

yegenimin adi asya, guzel isimdir.

kız asya +1
erkek ege
biraz coğrafik oldu ama

değerli dostum, çocuklara isim koyma konusunda tek başına davranmanız pek mümkün değil bence.. birden fazla olursa ikisine de sizin ad vermeniz pek mümkün değil.. evliliğin kuralları.. ad verme modadır. moda da o zaman değişir. şimdiden böyle şeyleri düşünmeyin. hayırlı evlilik temennisiyle..

(bkz: en güzel kız isimleri)
(bkz: en güzel erkek isimleri)

erkek: hüseyin

kız: emine

abuzer - kezban

serkan & duygu

@sivrisinek kızım ve şu an evlilikle hatta ilişkiyle bile uzaktan yakından alakam yok. sadece hayal ettim o kadar :)

zeynep ismi de klasik isimlerden beğendiğim tek isimdir, onu da es geçmememk gerek :)

yarmagül&kudbettin

arda ile tunca! (ben çocuklarımın isimlerini çok beğeniyorum)

kızım olsaydı meriç, yeşilırmak, kızılırmak filan deba ederdik :) şaka bir yana, ikinci çocuğum kız olsaydı meriç düşünüyordum.

hep mihriban ismini de beğenmişimdir, eski ama her tanıdığım mihriban çok şahane insanlardır.

kiz mevhibe erkek yagiz diyeyim

dora ve bora

herkes neden converse giyiyo aynı terane güzel arkadaş güzel yani globelleşmekten ölücez ama güzel

Kesinlikle fan boyu falan değilim ama sağlam ürünler yaptıklarını düşünüyorum. Öyleki hala 2. jenerasyon ipod nano kullanan arkadaşım var lisede aldığı aleti hala hergün kullanıyor üniversite son sınıfa geçicek. Bunun dışında kendimde ipodumdan çok memnunum sorunsuz bi alet 3 tane minton philips falan bozup yenisini alacağıma kullanıyorum taş gibi. Böylesi bana daha mantıklı ve kolay geliyor. Bununla birlikte bütün ürünleri deneme fırsatım olmadığı için basit bi seçim aslında örneğin creative mp3 playerlara oldukça iyi derler ama bildiğim güvendiğim ipod dururken almayı tercih etmiyorum buda marka değeriyle ilgili olsa gerek. Ama belkide creative gerçekten iyidir ipoddan sadece benim tercihim yüzünden haberim yoktur bu ihtimalde mümkün.

1. nesil ipod shuffle'ım var, rahat bir 5 senedir kullanıyorum, hala çalışıyor. bir adet 2. nesil ipod touch'ım var, yeni oyunlarda grafik sorunları dışında bir sorunu yok. apple'ın yaptığı aletlerde donanım sorunu çok az oluyor bildiğim kadarıyla.

ben ilk iphone'u görünce başladım apple hayranlığına. sonra imac'lerin şekline şemaline hasta oldum falan fişmekan. apple'ın kötü yönleri yok mu? var tabii ki.

98 falandı sanırım, o zamanlara göre iyi konfigürasyonlu bir pc kullanıyorum işletim sistemi win98. billboard tasarım çalışmam gerekiyor 3,5'a 2m gibi bir ölçü.

-pc bu çalışma için boş dökümanı 10dakikaya yakın bi sürede açar
-açtıktan sonra defalarca her mouse hareketi için bekletir
-win98 hata vermesin diye sürekli save etmek gerekir ki bu da nerden baksan en az 10dk
böyle karın ağrıları çekerken bi arkadaş(allahrazıolsun) mac diye bir sistem var ne donuyor ne yavaşlıyor bi bak dedi. baktım denedim aldım hala da bırakmadım

10 küsür senedir hiç tamamen donmadı, çok nadir donuyor ve öyle kalmıyor kendine geliyor, hiç bi iş ortada patlamadı, hiç hata vermedi, hiç virüs girmedi vs vs

bununda 2 sırrı var, ilki mac os x. ikinciside biçok kişiye göre steve jobs u manyak durumuna düşüren 'ben bu bilgisayarı böyle yaptım bu kasa açılmaz değiştirilemez, yükseltilemez' tribi 'idi'. mac'ler açılamazdı, ama artık öyle değil işlemcileri intel üretiyor ve her mac açılıp upgrade yapılıyor bundan olsa gerek artık mac ler de patlıyor.

edit: 10 sene önceki mac i hala hiç bi upgrade etmeden biçok işte kullanabiliyorum

2006'da alınma nanom var. daha bu güne kadar teklemedi. param olsa iphone da alırım mac de. bir kere tarzı çok güzel aletlerin ve sorun çıkarımıyorlar hiç. arıza için aynısı toshiba içinde geçerli mesela. 5. senesini doldurmuş laptop'um var sadece ram'i arttırdım tıkır tıkır işliyor. toshiba harici var sayısız kez bir metreden yere düştü daha ne kafa attı ne içi açılmadı. bazı markalar var marka olmanın hakkını veriyor. apple da bunlardan biri.

1.nesil nano var hala daha taş gibi değiştirirsem bir tek 5.nesil nano ile değiştiririm çünkü çok güzelleştirmişler. 1 adet macbook um var aldığım günden beri hakkını verdim resmen aletin hala daha sorunsuzca çalışabiliyor.

Onun dışında genel olarak harikulade tasarımları var,kullanıcı dostu,virüs derdi yok ki bence en önemli özelliklerinden birisi bu,kullanmaya başladığın andan itibaren aranda bir bağ oluşuyor ki bu bana çok saçma geliyordu ama başıma geline anladım,açılış ve kapanış hızları inanılmaz yüksek bunun dışında windowsta ki gibi aptal aptal donma takılma vb. sorunları yok. 5 senedir 1 kere dahi çökmedi sistemi ya da herhangi bi programı kullanırken yüzüstü bırakmadı.

Açıkçası bundan sonra da apple ile devam etmeyi düşünüyorum geri kalan hayatıma, hele bir de Bilkom aradan çekilirse tadından yenmeyecek.

zamaninda abim ipod classic 30 gb almisti hediye olarak.. cok severek kullandim..

sonra iphone cikti.. 3gs yeni ciktiginda 2. el bi 3g 16gb aldim.. halen cok severek kullaniyorum.. olur da degistirmek istersem yine bi iphone'la degistiririm muhtemelen..

bilgisayarim bozulmustu gecenlerde.. bu yaz bilgisayar alayim diyordum.. abimin macbook'unu kullandim birkac gun.. dedim iyiymis bana da alalim bi tane.. 13" macbook pro aldim..

bunlarin hepsini de turkiye'deki fahis fiyatlardan degil gayet uygun fiyatlara aldim.. soyle ki:
ipod'u 200 dolar civarina almisti abim yanlis hatirlamiyorsam..
iphone'u yine 200 dolara aldim..
macbook pro'yu 1050 dolara aldim..

emsallerine gore yuksek degildi fiyatlari yani.. oyle işte..

(bkz: lovemark)

@buzzlightyear; nası ki, sözlükte de okudum tr fiyatlarını protesto eden bir blog da vardı. orda abd ve tr fiyatları arasındaki uçurum da gözüküyordu hatta. yani fiyatları fahiş değil derken yalnızca o ürünler mi, genelde mi? yoksa yakın zamanda büyük bir indirim filan bir şeyler mi döndü?

edit: bilkomprotesto.blogspot.com imişti.

turkiyedeki fiyatlara gore amerika'da baya ucuz.. ayrica apple, calisanlarina %10 civari bi indirim yapiyor.. abimin bi arkadasina aldirmistim ben macbook pro'yu.. 1199+tax idi yani fiyat.. indirimle 1050 civarina gelmisti..

intel tabanlı bilgisayara mac os x yukleyince basladı...tabi maddi sıkıntılar burada dur dedi..daha ilersi yok..ama mac os x sistem yani macbook lar, gerek kendi çakma macbook umda gerek denediğim diğerlerinde, gayet hoş, şık, stabil, guvenilir calışıyor..windows gibi şişmiyor...
eh tabiki marka şişirmesi söz konusu ama bir cok şeyi de hakkıyla yapıyor...
tabi bence fiyata değmez...
orta düşük sosyoekonomideniz bircogumuz...

Kullanımlarını bir kenara bırakırsak bence apple ürünlerinin en güzel yanı hem sağlam hem de çok ince detaylara özen gösteren mühendisliklerinin olması.

Şöyle düşünün, onlarca milyar para verdiğiniz bir arabanın 3 liralık bir marş dinamosu kömürü yüzünden çalışmaması ya da arıza çıkarması insanı deliye döndürür. Mac-Win karşılaştırmasında bu ayrım çok bariz ortaya çıkıyor. Windows yüklü pcnizi ne kadar stabil tutmaya özen gösterseniz de sürekli ufak tefek ama can sıkan sorunlarla karşılaşıyorsunuz. Macde bu böyle değil, kullanıcının keyfini kaçıracak pek birşey olmuyor.

Bir de şöyle birşey var. Amerikadan aldığım bir macbook pro kullanıyorum. O fiyata çok daha yüksek ramli yahut daha iyi işlemcili -mesela i7li-bir laptop alabilirdim,. Ama geçen gün kapağı açık halde sandalyeye bıraktığım macbook pronun üzerine oturduğum gibi o laptopun üzerine otursaydım anında mefta olmuştu. Yahut ayağım takıldığında magnetli şarj soketinin ayrılmasıyla aleti düşmekten kurtaran bir mekanizma laptoplarda olmadığından bu gibi durumlarda laptop mefta olacaktı. Bunlar gerçekten çok ince düşünülmüş detaylar.

(şimdi yaşım ortaya çıkabilir ama)
91 yılından beri mac kullanıyorum ben. o kutu gibi bej macintosh'lardan (mac plus'tı galiba adı) olan bir eve değişim öğrencisi olarak gitmiştim. 20 yıl olmuş. o zaman internet yoktu!! o kadar eski yani. çevremde benimle zamanında dalga geçmiş olan herkesin elinde birer ipod, imac, macbook filan gördüğümde de kıllık yapmıyorum, onların adına seviniyorum.

şöyle ki, lise 1'den 3e kadar o mac plus'ı kullandım, üniversite 1'den 4'e mac classic, mezun olunca bir arkadaşıma satıp, çalıştığım ajansta power mac kullandım, viewsonic ekran ve lexmark yazıcıyla (sırf ekranı 3,000 dolardı!!, makinanın fiyatını bilmiyorum, ajansta çalışan herkese bundan veriyolardı özellikle grafik çalışanlara), sonra yeni evliyken kocam bana bir doğum günü hediyesi powerbook getirdi, siyah, klavyesi bakır renkli, sonra macbook aldım londra'dan, ilk oğlum 1 yaşındayken, sonra türkiye'den şimdi kullandığım imac'i.

işin komiği, bütün bu saydığım makinalar hala çalışıyor, o bej mac plus bile hala o ailenin evinde garajda duruyor ve fişe takınca system 7 mıydı neydi, o açılıyor.

işte o yüzden mac.

okumadim cevaplari hic, kusura bakilmaya. benim icin: uzun sure baska teknolojilerle vakit kaybettikten sonra sunduklari tecrubeyi gordugumde kaybettigim senelere acidim. malesef bir apple urunun yasattigi "tecrube" (experience)'in emsali yok, ne kadar para verirseniz verin. yani mp3 calan daha ucuz cihaz bunun bir emsali olmuyor. veya hayvan islemcili windows laptop, mac os calistiran bir macbook pro'nun emsali olmuyor. hatta bunu uzun sure pc laptop'ta mac os x kullanmis biri olarak soyluyorum.

her neyse, soyle bir kac ay bahsettigin urunlerden birini kullanmadan ne dedigimin tam olarak anlasilmasi kolay degil sanirim.

he ben apple urunlerini cok severim, emsallerinin piyasada olmadigini da bilirim, ancak neyden bahsettigini bilmeden "aynisini su kadara aliyom haci daha ucuz, sonucta ayni isi yapiyor" diyenlere de uzun uzadiya izahat vermem. bunu cogu kisi yapar, cunku apple'in pazarlama stratejisi ve psikolojik yonlendirmesi evangelizm'e dayanir. insanlari kutuplastirip arada cikan arbededen reklamini yapma meselesi yani. guy kawasaki arastirilasi bir isim bu konuda, apple'in ilk macintosh zamanlarindan marketing kararlarini alan adam, konu hakkinda da kitaplari vardir. en.wikipedia.org

bu carka apple fanboyu dedigin kisiler kadar apple haterlar da esit derecede hizmet ederler. oyleyken oyle iste.

unutulmuş sanırım ; user interface i deli olan alet, kullanımınızı kolaylaştırmak için 36 takla atar . tüm apple ürünleri genelde öyledir . severek takip ediyoruz

üniden hocalar bahsederdi eskiden bi mac almak için insanlar arabasını satardı diye, artık öyle abartı durumlarda yok. ben 17"macbookpro mu geçen sene yanında bir ipodnano ile birlikte 1060ytl verip almıştım. bilkom garaj sale yapmıştı, 12 saat geçen senenin kar yağışlı bi aralığında sokakta beklemiştim.

privacy seceneklerinde boyle bir sey mevcut degil.

çok acaip bir şey bu.. mesela benim yazdığım her şey oğlumda çıkıyor, newsfeed'de, ama onunkiler, başkalarınkiler filan bende çıkmıyor. kendi newsfeedimi değil de başkalarının yazdıklarını bana gösterme tarzı bir şey yapmış olabilirim zamanında.

eskileri 2014 e kadar uzatabiliyorsun

bildiğim kadarıyla yok. eğer giriş tarihinde pasaportun geçerliyse, gittiğin ülkede de uzatabiliyorsun süresini.

yok - pasaportun geçerliyse girebiliyorsun, ama 14 haziran'dan sonra kalmak istersen uzatman gerekiyor, yani girerken "ne kadar kalacaksın" diye sorduklarında "haziran'a kadar" demediğim sürece bir sorun çıkmaz. ben 27 gün sonra bitecek pasaportla italya'ya gitmiştim, 3 günlüğüne.

-tarayıcı değiştirerek deneyin.
-direk telefondan girmeyi deneyebilirsiniz.

benimki de aynı sorunu yaşıyor. telefondan gir.

gore tex diye bakcan.

outdoor magazaları.

traktör lastiği bile alırsın o paraya.

duygusal pehlivan +1 :)

duygusal pehlivan'a benden de + :)

250'ye süfer solomon'lar bulabilirsin, hele dudullu'daki outlet'da numaranı bulursan yarısına bile alabilirsin.

tavsiyem colombia.

nergis (daffodils) gibi sanki ama degil gibi...

@thunder; nergis değil sanırım.
kır çiçeği veya kolza olabilir diye düşünmüştüm ama emin olamadım.

hardal sanırım.

yellow campanula, çan çiçeği, bellflower. bence. üzeri yağlı gibidir petallerin azcık.

sarı kantaron olabilir

bilmiyorum ama cok guzeller yuvarlanmak istedim o tarlada

bakar bakmaz kolza dedim.
nergis degil. çan çiçeği hiç değil. sarı kantaronun yaprakları daha açık ve uzun oluyor.
kolza bence de.

sarı gelincik

kanola tarlası bu.

Bunlar Türkiyede de yetiştirilen kanola bitkisi Diğer adıyla rapiska.Biodizel üretiminde kullanılıyor.Marketlerde ev tüketimi için yağlar da raflarda yerini almaya başladı bile...Kuş yemi olarak da kullanılır.

önceden yazdıkların ücretsiz, sonradan eklediklerin ücretli diye biliyorum.

Ayrica bazi okullar kendileri girip senin puanini dogrulayabiliyorlar. Bu durumda fotokopi dahi yeterli olabiliyor.

sümela manastırından çıkana 1 saat playstation yazdır afişe. çocuktan alaman önünü...

tipografi nedir bilmem, şuradaki resmin üzerine
fotografligezirehberi.com

şunu monte ederseniz
www.cocuklarbizim.com


bütün çocuklar sever.

sümela manastırını bilinçli sevmeleri için öncelikle manastır kelimesinin anlamını öğrenmeleri gerekir. ama öğrenirlerse de korkup kaçabilirler bilemedim. o yüzden göz boyayacak şekilde sevdirmeniz gerekir. en kötü ihtimal karadeniz yaylalarında deli gibi sağa sola koşturabilecekleri fikrini aşılayabilirsiniz ki bu gerçekten kötü bir fikir yapmayın.

@mormormorius dediği yöntem riskli ama mantıklı. Güzel bir örneği :

www.gtfo.ro

Eserler üzerinde photoshop yardımı ile çocukların sevdiği popüler karakterlerin montajı da oldukça başarılı olur bence.

Son olarak böyle ödev mi olur, el kadar bebe ne yapsın manastırda...

çocuklar resimli romanlara çok sarmış durumda bu günlerde, özellikle benim oğlanlar. ntv yayınlarının bir çok kitabını normal kitap şeklinde okumak yerine böyle okuyorlar. kapakları filan da çok ilgi çekici. bir macera hikayesi kapağı gibi tasarlıyabilirsiniz, benim çocukların kesin ilgisini çekerdi, tipografiyi de çizgi roman karelerine yer verdiğiniz yerlerde ve başliğinda kullanabilirsiniz, "sümela macerası" filan gibi..

"büyülü dünyaların sadece masal kitaplarında mı olduğunu sanıyorsunuz?"

yazarsan her çocuk hebele diye çıkar manastıra. (okuma yazma biliyorsa tabii)

"sümelada kızlar teklif ediyomuş"

eminönü'nde mısır çarşısı'nın arka taraflarında oyuncakçılar vardır. hamdi'nin sokağının yanındaki pasta malzemeleri satan dükknın oradan yukarı doğru çıkın, sanırım 2. 4yol ağzında 2. katta bir model arabacı vardır. yokyok orada. kime sorsanız gösterirler. fyatları da gyet makuldur.

rüsvet.
nasil yaparim dersen en basit yolu "makbuzsuz halletsek?" demek. +30 kiloyu 25 dolara götürdügümü bilirim.

aynı uçakta bulunan hafif bagajlı bir türke rica et,bagajın bir kısmı o'nun gibi işlem yaptırsın.tabi bunun için havaalanında birini bulup önce kafaya alman lazım...
ben birkaç kez yaptım, yaşlılar yufka yürekli oluyorlar.

ekstra valize 50 dolar aliyolardi..yalniz sadece kitalararasi ucuslarda olan bisi de olabilir bu guzellik..

Uçağın boşluğuyla bağlantılı olarak toleranslı olabiliyorlarmış.

o toleransi turkiye'de gosteriyo diyolar ama bilemiyorum.
kilo icin degil bagaj icin ucret aliyolarsa yine iyi ama degisiyor onlar ulkeye gore. ben bi arastirayim onu.

aynı durumdaydım ve fazlalık kitapların hepsini 20 kiloluk bir koliye doldurup singapore post'a verdim havaalanında. 1,5 ay sonra geldi türkiyeye. 20 lira gibi bir şey tutmuştu. yani uluslararası kargo değil normal kayıtlı postaya verebilirsiniz.

amerika'dan kitapları m bag ile yollayabiliyordun, 20 dolardı, resmen çuvala koyup bir ayda eline geçecek şekilde yoluyolardı postaneden. eminim başka ülkelerde de vardır böyle uygulamalar.

havaalanında birini kafalamak konusunda, ben olsam yapmazdım, her zaman bavulun senin mi, sen mi topladın filan diye soruyorlar ya, kıllanan biri seni şikayet edebilir. ben ederdim mesela :)

makbuzsuz halletsek olayı en makul ve sıcak olan cözümdür. havayolu hariç herkes karlı çıkar.

makbuzsuz mevzusu ne kadar yaygin bilemiyorum ki... o yuzden deneyebilecegimi zannetmiyorum.

twitter'dan birolguven e sorabilirsin.

tesekkür ederim

doktorun yazdığı şey mi? oysa benim oğlumdan kalma bir tane var, 2003 tarihli. bi şekilde fakslarım? scanner yok ama.

böyle dedim, ama evlilik cüzdanımın içinde o form, evlilik cüzdanımı da bulamadım. teah. aramaya devam ederim, ama hastanelere sorarsanız onlar size bir nüsha yollarlar.

breitling

(bkz: breitling)

Spor, klasik? Kordon seçimi? Analog, dijital?

longines
seiko
tag heuer

longines'ten şaşılır mı?

www.timeway.eu (2 bin civarı diye hatırlıyorum bu saati)

baume mercier!

tissot t-touch

1500-2000'e breitling nerde satılıyormuş çok merak ediyorum?

saat gibi saat alacaksan bu fiyat aralığında bulabileceğin saat markaları

raymond weil
maurice lacroix
tag heuer

bu markaların 8-10 bine de modelleri var tabi. ama 2000 civarına da bulabilirsiniz.
ek olarak aşağıdaki markaların da çok güzel saatleri vardır.

mont blanc
hamilton (öneririm)

@murdock
o fiyat aralığında olmayınca iyi saat olmuyor mu? markaların illa o aralıkta mı olması gerek?

@jai ho

breitling'e laf etmek mi? haşaa :)
ama ilk cevap olarak o verilince, o fiyat aralığı için önerilmiş gibi duruyor.
maksadım hani bilmeyen birisi gidip sorsa saatçiye fiyatları duyunca saydırmasın :)

eğer bir bölüm falan yakalamışsa ve dünyadan çok habersizse desperate housewives'ı soruyor olabilir. lynette'in kanser olduğu sezon.

the big c? bi kadın, ve yasadışı değil de hayatı dibine kadar yaşamak şeklinde?

desperado ..... (çaresiz ev kadınlar)
her bölümü farklı farklı olabilir.

kiminde pudra daha iyi geliyor kimine krem hatta zeytinyagi
da kullanilabilinir ama sebebiyet vermemek icin ıslak mendil
yerine pamuk ve temiz ilik su kullanilmali bi de unibaby nin
ozel bir urunu var
gecmıs olsun

Pisigi gecirmek icin en etkili yol Bayerin Bepanthen isimli kremini kullanmak, yanliz dikkat edin bunun birde zannediyorum merhem olani var pek bir faydasi olmadi onun, "KREM" olanini isteyin eczacidan !! ayrica johnsons baby'nin tam turkcesini bilemeyecegim ama hani bu bez degistirirken poposunun, pipisinin kremlendigi bir urunu var, internette Johnson's baby diaper rash krem diye aratirsaniz zannediyorum bulursunuz. Gecmis olsun !! Saglikla buyutun !!

bepanthen krem tavsiye ederim. bir de altını yıkamıyorsanız eğer uni baby yenidoğan ıslak mendil kullanın. 13 aydır hiç ciddi bir pişik vakası yaşamadık bu sayede.

edit: pudra kesinlikle tavsiye edilmiyor.

hametan diye bi krem vardı hala var mı bilemem. çok etkiliydi.

desitin. creamy olanından. istanbul'da kokoş eczanelerde satılıyor.

yegenimin bebekliginden kalan izlenim ile: nivea'yi tavsiye ederim.
(biz buyukler de, gunes yaniklarimiz icin medet ummustuk!:) )

rastgele buldugum link:
www.farmasaglik.com

ne çok işledi ingilizce:/

türkçe de şöyle hissediyorum şu an çok üzgünüm filan denmez. zaten yüzden hareketlerden belli edilir o. "şu an çok üzgünüm" çok yapmacık.

üzgün hissediyorum doğrusudur illa bu kalıp kullanılacaksa eğer.. sözlükte üzgünce* diye arama yaptım sonuç çıkmadı:) kötü hissediyorum veya üzgünüm daha doğru ve daha çok kullanılanları.

üzgün kelimesi zaten "üzülmüş, üzülen" anlamında olduğu için "üzgün hissetmek" doğru bi kullanım değil.

"nasil hissediyorsun?" denmez ki. "nasilsin?" denir. "kendini nasil hissediyorsun?" denir.
"kendini nasil hissediyorsun?"un cevabi "uzgunum" olabilir. "uzgunceyim" olabilir. "uzgunce" olamaz.

(bkz: ben yaptım oldu )

çok üzgün değil de, az üzgün hissediyorum demek istiyorsan olur.

Çok zor bir soru değil.

Soru: ne hissediyorsun?
Cevap: İyi, kötü, çirkin, üzgün, üzgünce. (Olmaz) Acı, zevk, sıcaklık vs (Olur)

Soru: nasıl hissediyorsun?
Cevap: İyi, kötü, çirkin, üzgün, üzgünce. (Olur)

Soru: kendini nasıl hissediyorsun?
("nasıl hissediyorsun", gizli olarak içinde "kendini"'yi barındırır. "Pipini nasıl hissediyorsun" veya "Altılıda hangi atın geleceğini nasıl hissediyorsun" anlamı çıkmaz. O yüzden cevap aynıdır.)

Soru: nasılsın?
Cevap:
-İyi, Kötü, çirkin, üzgün, üzgünce, mutluca olur (özne gerekli görülmemiş), iyiyim, kötüyüm, çirkinim, üzgünüm, üzgünceyim, mutlucayım da olur.

iyice: iyiye yakın
tdkterim.gov.tr

üzgünce: üzgüne yakın

Ha güzel olur mu? O okuyana göre değişir. Ben sevdim ama sanırım benden başka herkese garip gelmiş.

bebekler için anason var. böyle kaşık kaşık veriştirin ağzına. beyaz peynir bide öhöm şey peynir başka bi kombinasyonda.

çarşafın iki ucundan iki kişi tutup sallayacaksınız. yoksa gebertsen susmaz.

@unnown doctor, o bebecik o çarşafa bi alışırsa 15 yaşına kadar çarşafta uyumak ister. çarşaf olayına sakın ola girmeyin.

lavanta yağını öneririm. bebekler için birebir. bu yağ ile biraz ovun, uyumazsa ben gelir uyuturum :)

Rezene çayı bebeği rahatlatır.

24 saat içinde toplam 1-2 saat uyuyorsa bir rahatsızlığı olabilir, doktora götürün.O yaştaki çocuğun günde minimum 14-15 saat uyuması gerekir.

uykusuzdur bazı çocuklar, bazı çocuklar da az uyudukları için tekrar uyumakta zorluk çekerler. sallama olayına filan gelince, şöyle bir şey okuduydum, akşam yatarken kendinizi bi düüşünün. pijamanızı giymişsiniz, yastığa kafanızı koyuyorsunuz, üstünüzü örtüyorsunuz, uyuyorsunuz, sonra gecenin bir saati herhangi bir nedenden dolayı (uyku cycle larının arasında hafif uykuda uyanmak çok normal) uyanıyorsunuz, bi bakıyorsunuz, yastık yok! pijamanız gitmiş! örtü tavanda! garipsersiniz di mi? yani hangi ortamda uykuya dalarsa bebekler, aynı ortamda uyumaya devam etmek istemeler, gayet normal.

weissbluth'un yazdığı, "sağlıklı uyku alışkanlıkları mutlu çocuklar" diye bir kitap var. benim hayatımı kurtarmıştı. ilk oğlum günde 2-3 kere 20 dklık uyur, gece de saatbaşı uyanırdı. o kitaptaki bazı yöntemleri biraz modifiye ederek en azından gündüz bir kaç saat, gece de 2 kere kalkmaya razı olduk.

bir de karakter meselesi olabiliyor. ikinci oğlum 2 aylıkken tüm gece uyur, gündüz de 3-4 saatlik uykulara dalardı.

bir arkadaşımın bebeğinde de böle sorun vardı. doktor gazlı bebek falan dedi ama sonra bir sürü sorunu çıktı. bence bir sıkıntısı vardır. uyutmaya değil sorununu bulmaya çalışın.

burs isi pek olmaz gibi. master ogrencileri bile zar zor burs (burs dedigim de asistanlik falan) buluyor.

neden olmasın burs işi? notlar iyi, referanslar iyi, satler iyiyse gayet olabilir. teknik okullara bakın wpi rpi gibi, başvurmaktan bir zarar çıkmaz. transfer öğrenci sayısı azdır her okulda, 1. sınıftan başvuranlardan daha bile çok sansın olur bence, ama ucla burs vermez yabancılara.

undergraduate'de burs icin ekstra ozelliklerin olmasi lazim. sadece cgpa yetmez anlayacagin. tabi hicbir sey kesin degil, seni vazgecirmek icin yazmiyorum. ama ozellikle gecen yilki krizden krizden sonra amerikada universteler butcelerini baya bir kisma yoluna gitti. yani okula kabul edilmen bir sorun olmaz herhalde ama parani da alirlar. universite isi ciddiye binerse bana bir mesaj at, bir ihtimal en azindan sorularini cevaplayabilirim.

burs işi cidden zor sanırım da, en azından kısmi burs ya da karşılık burs falan alabilsem çok iyi olurdu. tuition'lar ailemin bütçesini aşacak seviyede. kendilerine bu niyetimi söylediğimde olumlu yaklaşmışlardı ama artık adamakıllı ciddi ciddi bir konuşmam gerekiyor. bundan sonra soracaklarım o konuşmaya bağlı olacak muhtemelen =)

son 3 senede 8 öğrenciyi amerika'daki düzgün üniversitelere burslu yerleştirmiş biri olarak, ayrıca bir üniversitenin türkiye'deki mülakatlarını yapan da biri olarak tekrar diyorum ki, iyi bir ortalama, iyi referanslar, kendini diğer başvuran binlerce kişiden ayıran güzel essaylerle gayet de rahat kabul de burs da alınır. türkiye'den başvuran öğrencilerin %90'ı öyle "ekstra özellikli" gençler değil. bu işi yaptığımdan biliyorum.

burada ekstra özellik derken, "unique, exceptional ve committed" gençlerden bahsediyorum. yoksa bir başvuru formunda çok özellikli görünmek çook kolay ama kabul bölümündeki insanlar da sırf forma bilmem kaç tane klüp, bilmem kaç tane müzik aleti yarış sınav vs yazdın diye hiç kimseyi "ekstra özellikli" kabul etmezler. bariz anlaşılıyor atınca netekim.

haa, 17 yaşında bir kitap yazmışsındır, orta doğu barış projesiyle filistinli israilli gençlerin diyalogunu arttırıp gazetelere haber olmuşsundur, bilmem kaç konser verip türkiye'nin iftiharı olan bir müzisyensindir, zaten o zaman buraya yazmana gerek olmaz. harvard'a başvur, need blind'dır middlebury dışında, diğer her okul need based veya need aware'dir. hemen hemen her okulun yabancı öğrencilere sunduğu international loan vardır, okurken ödemezsin, okumanbitince installmentlar halinde ödersin, hatta ülkene geri dönersen kendi ülkende kaldığın her yıl için belirli bir oranı silerler.

tekrar diyorum, başvurmanın ne gibi bir zararı olabilir ki, başvuru başına vereceğin para dışında. hem başvur hem de burs iste (16 okula başvurup 15'nden red, harvard'dan ful burs alan örnekler var hayatta yaa).

tog.org.tr

www.netpakambalaj.com

Daha önce çalıştım, memnun kaldım.

singer dikiş makineleri vardı eskiden. bir ömür boyu garantisi vardı. anneannemin çeyizinden kalma var bir tane, hala çalışan.. falan filan..

bizim evdeki arçelik çamaşır makinesi de hala (nazar değmesin) sorunsuz çalışır. ama yeni nesiller bu kadar dayanır mı kim bilir?

AEG buzdolapları yaklaşık 30 senedir çalışıyordu bizimkisi, yenisini alınca birine verdik hala çalışıyodur atmadıysa sıkılıp.

-tek kapılı AEG buz dolabı min 25 yıl (çalışıyor)
-arçelik çamaşır makinesi min 20 yıl (çalışıyor)
-sansui müzik seti 18 yıl (çalışıyor)
-panasonic şarjlı piller 600mah 15 yıl(öldü)
-atari 2000 [şaka değil] 20 yıl (çalışıyor)
-çevirmeli telefon min 30 yıl (çalışıyor)
-demirdöküm gazlı şohben 25 yıl (çalışıyor)

çalışıyor dediysem tamirci usta yüzü görmeden

kingston ram, ömür boyu garantili.

frigidaire diye bir marka vardı bir zamanlar. annemlerde çamaşır makinesi var 20 sene sorunsuz çalıştı yakın zamanlarda borusunun eskimesi gibi sorunları oldu ama olsun o kdr da. bir araştırın yine de ama.

(bkz: arçelik leydi 170 ) bulaşık makinası 20 senedir bizde bi kere bile servis çağırmadık hala tıkır tıkır çalışıyor. buzdolabı da öyle modelini bilmiyorum ama arçelik yine 15 senelik.
aynı şekilde kurutma makinası ve çamaşır makinası tıkır tıkır çalışıyor. hatta çok tıkırdadığı için çamaşır makinasını değiştirdik 20 sene sonra. kısaca arçelik'in eski ürünleri kolay kolay bozulmuyor. yeni olarak sessiz çalışan çamaşır makinası var bakalım 6 sene olmuş alalı sadece sesi çoğaldı diye servis geldi garantiden değiştirdi.

mercedes. valla 60-70 yıllık olup hala çalışanları var. :)

commodore 64 (20 yil)
amiga 500 (17 yil)
facit ntk model hesap makinesi (55 yil)
capkin komsu dede (70 yasinda var)

saydiklarim calismaya devam ediyor. ama dede biter yakinda..

Camel Trophy Adventure serisi gore tex botlar 13 yıl boyunca ne su ne de kar geçirdi :)
Parçalanınca yeni bir çift almak istedim. O kadar da rahattılar ki anlatamam.
Malesef gelmiyor o seri. Camel Active diye bir seri getirdiler.

arzum narenciye sıkıcağı. en az bi 20 senesi var.
caterpillar bot. bu sene 11. senesi

hp deskjet 960c. 99'dan beri bana mısın demedi. sonradan aldığım tüm inkjet, lazer printerler şu veya bu şekilde bozuldu. o bozulmadı.
çocuğun olursa maclaren (bizdeki vvogue idi) puset. 10. yıl ve 4. çocukta şu anda, sadece bir kere gölgeliği yamulduydu uçakta, bir hafta içinde eve yenisi postaladılardı.
kayınvalidemlerdeki 1981 modem miele çamaşır makinası benim 2001 model makinamdan daha iyi yıkıyor.

raks vantilator 25 yıl

arm patcher diye bi program var, bazılarını onunla "patch" edip çalıştırabiliyorsun. bazıları çalışmıyor.

r4 diye google'da aratınca bir forum çıkıyordu. orada firmwarei modlamışlardı falan.

ya da YSMenu diye bir firmware var. o güncelleniyo ve iyi çalışıyor.

blackberry'de olan seyler bunlar. format atmayi dene ?

format? soft reset iş görür mü?

hosting.intermedia.net

format dedigim bu. ama soft reset de olabilir.

bır de herhangi bir güncelleştirme, cihaz icin yeni bir yazilim var mi onu kontrol edin. eger varsa onlari yukleyin.

version güncellemeleri düzeltir genelde böle hataları

temalara göre de böyle bişiler olabiliyo - ben son beğendiğim temayı, ekranda hep son arayanı çıkardığı için uninstall ettim.

turkcellin dangalak sürümünden gücelleştirmeler düzeltiyor.

bence genel müdürlüğe başvurun. peşini bırakmayın bence.

servis; samsun opel reis

Bu adam Opel Turkiye'nin genel muduru.

Ona buradan ulas ve bize anlattigin gibi anlat hikayeni.

tr.linkedin.com

ama 4. maddeyi yazma.

Dogrudan genel muduru rahatsiz etmeyeyim, normal kanallardan isim yurusun diyosan da,

buna takil:

www.opel.com.tr

opel'i bilmem.. ama satıl alındıktan sonra 2 sene içinde aynı arızayı 6 kere yaşatan peugeot'a yazıp, çizip, kavga ettikten yaklaşık 4 ay sonra yenisiyle değiştirdiler. genel müdürlükten halledilmesi en uygunudur.

mudo mu vardı arka sırada, onun otoparkı var yanda, bi de biraz ilerisinde bi otopark daha var ancak ucretlerını bilmiyorum.

mudo maslakta park plazanin arkasi degil miydi yoksa tasindi mi?

giz plazada yurtiçi kargo güvenlik elemanlarını kafala oraya bırak.

polo galba.

bi de pol plaza mı ne vardı oranın da altında otopark var.

evet polatin alti (harmancinin karsisi) otoparki abonman olarak ucuzdu da kanyonda da yokmuydu abonelik yahu?

kanyon'da vale 10 lira? zaman limiti de yok. bir ara sor derim.

Kanyon aylik uyelik kart parasi dahil 155 YTL imis ben de oraya uye oldum.

acil ama ^^

mail adresi yazarsan benim oglumun 4. sınıf ödevlerinden bir kç tane yollarım.

yaz bi tane kısacık, iki dakkalık iş aslında?

Uyduruyorm acilen:

Visit to the Zoo
Ayse and Ali are at the zoo. They see many animals. The lion has a big mane. The lion roars. The zebra has stripes. They are black and white. Ayse likes the zebra. Ali likes the lion. The elephant has very big ears. The animals are sleeping. Ali and Ayse are hungry. They eat bananas. The monkeys eat bananas, too. The monkey also like nuts. Ali does not like nuts. He likes ice cream. There is no ice cream at the zoo. It is a sunny day. A perfect day to visit the zoo!

filan

bi kaç tane de google verdi:
www.scribd.com
web2.uvcs.uvic.ca

spot.pcc.edu bunu alıp kendindolduruğ sorularını da hazırlayabilirsin.

o sosun içinde aslında kekik, pul biber vs tarzı baharatlar vardı evde kolayca hazırlanabilir kanaatimce çünkü onlar baya once kalktı piyasadan

cipside farklıydı. onu nasıl ayarlıycz?

Evet piyasada yok ama sana benzer tarifini yazayım.

Yoğurt, varsa bir miktar krem peynir, pul biber, nane, kekik, tuz, çok hafif karabiber, iyice dövülmüş sarımsak. Hepicini birden karıştırıyorsun mis gibi oluyor.

cipsi baharatsız sade mısır cipsiydi.
bulabileceğini sanmıyorum, en hafif doritos çeşidini bulun onu kullanın, şu sıralar baya bi çeşidi var yok haydari bilmemne, yoğurtlu bir çeşitle yakışır diye düşünüyorum.

ben de cipsini arıyorum. sadesinden. siyah pakette satıyolardı.

tortilla chips diye geçiyo adı. üşenmesem oturup yapacam. bi de beceriksizim o konuda. yapacak birisi olursa parasını virir alırım. guacamole ile süper olur.

ama o patates hamuru cipsi, mısır cipsi lazım arkadaşa sanırım.

ya bi boka benzemiyordu o dippas soslar plastik gibiydi. ondan kalktı piyasadan zaten. evde kendin hazırla en güzeli.

madem tuzlayı kaçırmışsın tuzla'dan 5-6 km ilerde istanbul sınırına 1 km uzaklıkla böyle siteler var.

www.cagdaskent.com

kurtköy'de bin tane var, atlas, orhanlı filan diye aratırsan hürriyet emlak'da bulursun.