www.ilkyardimkursu.org
cprilkyardim.com
tabii öncelikle nerede siniz? fazla pahalı bir eğitim değildir.

acibadem ve medline da sertifikalı kurs veriyor. fiyatları bilemiyorum.

üsküdar --> beşiktaş

valla daha bu sabah 1. köprü anadolu'dan avrupa'ya geçişi kapadılar, tam önümde. üç polis otosu, herkesi 2. köprüye yönlendirdi. 155'i arayıp sorduğumda "yok öyle bi bilgi gelmedi" dediler. o yüzden enn sağlamı motorla üsk - bşk veya deniz oobüsüyle (bostancı'dan kabataşa filan) tavsiye ederim.

açıkcası üsküdar motorundan da emin değilim bi kere öyle çok sorun yaşamıştım sanırım metrobüsü deneyeceğim .))

7.30 dan önce karşıda olmanız lazım. geçen sene 7.30 dan sonra herşeyi kapatmışları. motorlar dahil, metro dahil, metrobüs de dahil olabilir ama geçen sene yoktu karşıdan gelen bir hat... taksime direkt giden her hat 7.30 dan sonra tehlikededir diyorum.

sirke ise yarayabilir. denemedim ama.

şampuan veya saç kremi?

gözlüğe çok para verdiysen git bi gözlükçüye sor. kimyasal madde kullanma bence. sonra o lekeler kalıcı olabilir, hatta kullandığın maddeler de gözlüğe zarar verebilir.

cok ince ince cizilmis ve de bu nedenle buharmis, lekeymis gibi gözüküyor olabilir mi?
benim normal gözlüklerim su an tabir ettigin sekilde de.

camları gerçek cam olmayıp plastik, vs türevi olan gözlüklerde, el kremi gibi şeyler leke yapıyor sanırım. nasıl temizlenir bilemiyorum.

www.youtube.com

fake olabilitesi var. ama bana normal geldi.

bir şey olmaz. garanti veriyorum.

bunu mithbuster'da denemişlerdi, denek hastanelik olmuştu.

olen olmamis simdiye kadar. ama mythbusters'ta sodayla denemislerdi, soda burnundan cikmisti adamin. abartirsan zararli olur, 4-5 mentos alip bikac litre kola icersen miden delinebilir sanirim. hatta hic yapmamak daha iyi.

www.thecoca-colacompany.com

Nemlendiriciyi ameliyat sonrası bana kullandırtmışlardı. Alırken bana söylediklerine göre, çok yakınında uzun süre durursan ciğerlerinde su toplanma ihtimali varmış. Tabii ne kadar doğrudur bilemem.

1. nemlendiriciyi kullanma talimatında söyledikle aralıkların yarısı kadar sürede bir adam gibi temizlemezsen (mesela orada 3 haftada bir temizleyin şu şekilde diyor ya, sen 10 günde bir hatta haftada bir temizle) bakteri üreyebilir. odada küf yapabilir uzun süre çalıştırıp avalandırmazsan.

2. olmaz. son 5 yıldır benim çocukların odalarının arasında bir hava tenizleme makinası, sık sık da nem makinası kullanıyoruz. çok iyi geldi allerjik astımlarına. ama ikisini de her hafta temizliyoruz, temizleme makinasının filtresini o kadar sık deiştiriyoruz ki toptancısından koliyle alıyoruz.

3. var bissürü ama ben türkiye'de görmedim. bizim filtreleri aldığımız yer bu makinaların distribütörü, web adresini yollarım, bu bilgisayarda yok, oraya sorabilirsiniz.

dia'da dondurulmuşlarından görmüştüm. 2 hafta önce heveslenmiş biri olarak hevesinizi kırmak istemem ama öyle normal mısır gibi olmuyorlar; kokusu, suyu falan.

edit: superfresh konservelerinde de oluyorlar.

avmlerde stand kurup satanlardan isteyebilirsin, sorun çıkarmadan veriyorlar. hatta antares avmdeki adam haşlanmamış halde satıyor bile.

ben superfresh'in donmuşlarından alıyorum. sonra bir sos tenceresine koyuyorum 2 bardak kadar. 1/2 bardak da su koyuyorum. kapağını kapatıyorum. öyle haşlıyorum, buharlı gibi oluyor. deneyerek ne zaman piştiğini anlıyorum. sonra azcık tereyağ ve tuz koyup plastik bardaklara koyup çocukları kandırıyoum "dışardan aldım" diye. anlıyolar tabü. ama yiyolar hapır küpür. metro'da 5 kiloluklardan varmış diye duydum. buzluğa sığsa onlardan alıcam.

Allah hayırlı şifalar versin. İçini ferah tut. Eminim ki soğuk algınlığıdır.

su anda ates durumun falan nasil?
annem seneler once bu kene muhabbetleri cikmadan once sanirim oldukca nadir gorulen bir kene tarafindan isirilmisti farkinda olmadan, gecirdigi hastaligin adi da rocky mountain spotted fever idi hatta.ates ve kiriklik ile baslayip ilerleyen gunlerde vucudunda kizamik gibi noktalar cikmaya baslamisti, ve kas agrilari. acile goturduk ikna edip 5-6. gununde ssk'ya, sansa nobette bu konuda uzman bir kadin vardi semptomlardan ne olabilecegini buldu, ona ozel antibiyotigini verdi duzeldi.

sende semptomlar devam ediyor mu? yoksa sadece kan degerlerinde mi bir sorun var?

gecmis olsun

ateş düşürücü aldım şu anda 37.5 a düştü ateş. ağrı kesiciyi alınca baş ağrısı azaldı. ilacı alınca semptomlar azalıyor.

!!doktor değilim, doktora sorunuz!!

kkka teşhisi pcr ve elisa testiyle yapılır. IgG ve IgM antibody değerlerinin kanda çıkması 6 güne kadar sürebilir, bu nedenle doktor bir daha gel ölçelim demiş olabilir. ama bence, !!doktor değilim, doktora sorunuz!! kkka'dan süphelenilen birini "bugün git yarın gel" diye yollamazlar, hemen yatırırlar. sabahtan hemen git derim.

tıp bilgim yok!
hayırlı şifa ne demek çözemesem de, geçmiş olsun. doktorunuzun dediğini uygulamalısınız, güvenemediyseniz de başka bir doktora gidebilirsiniz. kene olmasa bile ağır bir grip geçiriyorsunuz sanırım...
yalnız bildiğim kadarıyla keneler siz onu deriden ayrımadan kendi sizi terketmiyor. yani bu konuda kendinizi ferah tutun ama tekrar edeyim gerekli tetkikleri yaptırın mutlaka...

trombosit değeri herşeye göre farklı çıkabiliyor.hatta ölçüm yapan labaratuarlara göre bile ki iki farklı ölçümde 150-450 dediğiniz oran başka bir labaratuarda 120-500 arasına alınmıştı.babamın başıma geldi ordan biliyorum.yani tekrar bi ölçtürün derim normal bir zamanınızda.bu arada doktor değilim evet.

eğer kene ise, dr. huose'dan öğrendiğimiz kadarıyla, vücudun çok siktir boktan yerinde, yani kıyıda köşede saklanıyor olabilir, kendiniz ve/veya birisiyle vücudunuzda tarama yapabilirsiniz.

bir de bu kene denen şey yaz aylarında ortaya çıkmıyor mu, bu zamada biraz erken gibi?

ayrıca illa kene ile ölcek değilsiniz, arkadaşın dediği gibi ağır grip olabilir, başka bir şey olabilir.

bence, doktor değiştirin, belki maliyetli ama türkiye'de birden fazla doktorun fikrni almak/muayene olmak şart.

geçmiş olsun.

Merhaba,
Her şeyden önce kendinizi rahat ettirmeniz gerek. İçinizi ferah tutun. Sâkin olun. Sonrasında da Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi şüphesiyle hastane kapılarını pek aşındırdığım zamanlardan kalan bilgilerimi sizinle paylaşayım: Doktorun bana söylediği kene ısırması hemen kendini belli etmez. Sizi ısırdıktan sonra kuluçka dönemini geçirir ve kendini öyle belli eder. Bu süre de 1 aya kadar bile uzayabilir ama, aslâ 1-2 günde belli olmaz. Doktor bana "1 haftade belli olur. 1 hafta boyunca kendini dinle!" demişti. Yani kene değildir, dert etmeyin. Kene olsa bile her kene ısıran ölecek diye bir şey yok. Kene vak'alarında ölenler genelde çok ilerlemiş KKKA vak'aları ile yüz yüze kalmış hastalar. Genellikle serumdu, destek tedavisiydi vs. vücuda yardımcı olup metabolizmayı güçlendiriyorlar.
Dediğim gibi, sâkin olmanız her şeyden daha önemli. Şimdi sizden bir isteğim olacak: Hastalığınızla ilgili gelişmeleri bizimle paylaşın. Merakta bırakmayın. Sâkin olun. Geçmiş olsun.

poşetin içinde küçük parçacıklar halinde olan çikolatalar genelde keke filan koymak için bir yanlışınız olmasın? ve onlar genelde çikolata değil de, pralin oluyor.

onun yerine herhangi bir fondüye, istediğiniz sevdiğiniz bir çikolatayı koyun. eğer çok katı olursa azıcık margarin ekleyin. eğer margarinden kaçıyorsanız süt de olur.

ben her türlü çikolatayla yapıyorum. sorun olmuyor.

kahve dünyasinda cikolata fondü tabagi (tepsisi, ya da her ne ise ismi) satiliyordu. (20 tl idi en son) illa ki icine malzeme de satiliyodur, satilmiyosa da calisanlara sorarsaniz yonlendirir diye tahmin ediyorum.

kahve dünyasında vardı sanırım. ayrıca ülker'in de var büyük marketlerde satılıyor.

metro'da 5'er kiloluk satılıyo. çok tehlikeli. bi de eminönü'nde pastacılar var, bi tanesi hamdi'yi hemen geçince. orada bitterleri var çoğunlukla ama en iyisi o sanki.

evet kahve dünyasında satılıyor föndü çikolatası tadı da süper bence. bitter çikolata, beyaz çikolata, sütlü çikolata gibi çeşitleri vardı, biz sütlü olanını alıyoruz hep, diğerlerini denemedim ama o güzel..çok pahalı değildi fiyatı en son hepsinden bi parça alıp en beğendiğinize devam edersiniz isterseniz. bir de la traviata'nın dediği setin yanında da veriyorlar bi parça çikolata ama o set pek bi işe yarıyor diyemem anca bi gelen olduğunda evde fiyakalı kaplarda föndü sunmanıza yarıyor..

@kahvegibi yok kek için değil de, föndü için özel üretilmiş parçalı çikolatalar oluyor, onları demiştim. normal çikolatayla yapınca onun kadar güzel olmuyor.

@inkey setle filan uğraşmıyorum ben de. bizbizeyken ztn gerek yok, yıkaması ayrı dert. benmari usülünü kullanıyorum gayet de güzel oluyor.

kanyon makroda fondü için, isviçre malı bi çikolata var ama almadım, parçacıklı mı filan bilmiyorum ama üzerinde fondü için olduğu yazıyor.

kahve dünyasında parça çikolata olarak satıyorlar. sütlüsünü ve bitterini denedim. bitter daha mükemmel oluyor ama sonuna doğru yanıyor gibi kokuyor. benmari ile yaparsanız sorun olmaz ama ben kahve dünyasının fondü setini kullanıyorum onun altına tealight mum kullanıyorsun mecburen. çok da güzel oluyor açıkçası.

elidor 7 24 var. dalgalı ve boyalı saçlara özel olanı da var.

(bkz: krem 7 24)

eğer bunun gibi bişey aramıyorsanız loreal elseve inkiler iyidir yani

www.google.com.tr

elidorun ince narin minik yapılı bir kremi var uzun zamandır kullandığım en iyi durulanmayan krem diyebilirim.

elseve'in anti-casse diye geçen turuncu şişeli olanları. ama sprey olmayanından alacaksın burası mühim, sıvı sabun gibi olanları güzel. sprey olanları güzel değil.

Kerastase in nutritive serisini önerebilirim, bir kaç tane durulanmayan kremi var birini seçebilirsiniz, benim saçlarım da uzun-boyalı, ense kısmım rastalı gibi dolaşırdı hep, iyi geldi bu seri.

bir de gliss in sıvı saç kremi de iyi ama saç derisini yormayan olanı değil,diğeri.

Efenim Swarzkopf Gliss öneriyorum. Bomba ürünleri var. Ama ne gerek var tabii o kadar para vermeye. Avon'un bi kremi vardı bi de papayalı. Yine yıkamadan kullanılanlardan. Arkadaşlarımdan biri o koca afro kafasını açmayı bırak düzleştiriyordu bile! Dene bence ucuz da hem.

ben her banyodan sonra mavi su diye bişey kullanıyorum. ablamdan gördüm kullanmaya başladım. saçları m ince telli olduğu için çok zor oluyodu açması ama bu mavi sudan biraz sıkıyorum tarak kayıp gidiyo. fena bişey cidden.

body shop'da amlica diye bişi var. banyodan çıktıktan sonra sürüyorum, bezelye kadar minicik kadarı benim omzumla belimin tam arasında uzunluğu olan (tasfir yeteneğimi yitirdim yazarken) dalgalı ama boyasız saçlarımı hemen açıyor, pırıl pırıl yapıyor. reklamcıydım eskiden ebet.

Kerastase Nutritive Serum Nutri-Sculpt

Yıllardır kullanıyorum, son derece memnunum. Saçı asla yağlandırmıyor, ipek gibi yapıyor. Benimki boyalı saç. Diplere sürmeyin.

daha yeni başlamıyor mu onlar yahu? aynı haberi ben de okudum da.. geçen sene orada rafting yaptım balon falan görmedim. görseydim de binemezdim gerçi çocukla zor. köprülü kanyondur ayrıca orası köprüçay diye tabela bulamazsın diye hatırlıyorum :)

bu ayki skylife'da vardı ilgiler diye hatırlıyorum. veya uyduruyorum.

@zkurmus: aynen dediğiniz gibi. bunu öğrenmemi isteyen zat-ı muhterem de skylife'da görmüş. ama sadece fotoğraflara ve başlıklara bakan bir insan olduğu için ayrıntısına vakıf olamamış. ben de buralarda bir şeyler bulabilirim diye düşündüm.

www.thy.com şurada

Merhaba,
Fatura garanti yerine kullanılamaz ki! İçinden garantisi çıkmadıysa ben geri çekerdim sanırım. Ayrıca bu fatura ile Apple garantisi değil, ancak ve ancak "Eagle Electronics" garantisi alabilir. Belki adamlar o faturayı görüp garanti verirlerse bilemem. Hiç sanmıyorum ama...
Kolay gelsin.

edit: ozgur_ozgur_ozgur: Büyük alışveriş merkezlerinde öyle bir yol izlemeleri sanırım normal. Böyle bir şey için garip geldi bana. Yine de "O faturayı görüp garanti verebilirler" belki de, dediğim gibi.

bu tarz alışveriş yapmış kişilerden de cevap gelirse çok sevinirim.
@nuage: aldığın ürünü faturası ile aldığın yere götürürsen garanti yerine geçer.

o fatura muhtemelen ürünün yurtdısından alındığının göstergesi. bende gg den mp3 player sipariş vermiştim buna benzer bir fatura ile ürün elime ulastı. ve fauradaki web sitesine girdiğimde abd deki elektronik mağazası olduğunu gördüm atıyorumki ozamanın fiyatı ile aldığım (gg fiyatı) 200 dolarlık ürün abd deki ve fatura fiyatı 80 dolardı keza türkiyedeki yasal satıs fiyatıda 300 dolar civarındaydı :)

onun için o garanti yerine geçerli olur bence, ki ekstra bilgi tr deki hiç bir ürün için; ithalatçı firma garanti belgesi veya fatura isteme zorunluluğu yoktur. ürünün üstendeki seri numarası yeterlidir. kendim satısını yaptığım için bilmmekteyim. satıcı kıllık olsun diye garanti belgesi veyahut fatura ister yoksa bir kopyası kendisinde vardır acsıın baksın cok merak ediyorsa :)

faturada çakmaymış gibi duruyor sanki ben olsam geri çekerdim.

Kaşe yok. Onay yok. Fatura Seri No yok. Bu faturaya güvenerek almayın. Ama yinede Apple distribütörüne danışın bu faturayla Türkiye de garanti altına alınıyormuymuş. En yetkin açıklamayı onlar verir.

Ha birde dersenizki ben ürünü 3 iş günü kullandım, bu işten anlayan kişilerede gösterdim içim rahat. Faturası olur garantilerde sürünürsünüz, faturası olmaz bir ömür boyu hiçbişey olmadan kullanırsınız. Birazda kısmet. Arkadaşınıza kalmış. İçinize sinme meselesi. Şahsi fikrim, ürün sağlam gibi dursa bile satıcının bu tutumundan dolayı almazdım.

sennheiser kulaklıklarda da garanti belgesi yok bildiğim kadarıyla. bir yerde de şu yazıyordu(ambalajın üzerinde veya internet sitelerinde hatırlamıyorum)bandrollu ambalajı ve ürünün türkiyeden alındığını gösteren fatura garanti belgesi yerine geçer.

en iyi ihtimalle yukarıdaki gibi bir durum vardır ki... o da bir işinize yaramaz sanırım. eğer üründe uluslararası garanti yoksa.

amerika'da faturalr böyle. faturada bir yanlışlık olduğunu hiç sanmıyorum, ben de şirketimde quickbooks'dan ayynı böyle fatura keserdim, bizimkilere (tr'dekilere) benzemiyo. ama bizim şirket türk işi olduğumuzda altına bi de imza çakardım. ayrıca, o ipod touch amerika'dan alınmışşsa garantisi amerika'da geçerlidir, apple'ın sitesinden register ettikten sonra. burada bozulsa da apple türkiye tamir etmez. diye biliyorum.

satıcıyla alakalı yorumlara da baktım ben. adamdan memnun kalmayan iki kişi gördüm o kadar yorum arasında onlar da mesaja geç cevap gelmesi, kargonun geç gitmesi filan gibi şeyler. hatta o eleştirilerin sonunda bile ürün konusunda bir sıkıntı olmadığını belirtmişler hatta.

anladığım kadarıyla bu işler böyle yürüyor. zaten onay verecem filan demişti az önce. vermiştir onayı arkadaşım. nasip kısfmet işleri biraz da bunlar.

apple cihazların uluslararası garantisi var bir yıl. bilkom'da azıcık bastırırsanız her türlü hizmeti verirler, vermek zorundalar.
ayarlarında seri numarası olacak, o numarayı bulun apple.com dan (tam link veririm birazdan) garanti başlama tarihine bakın. (fatura tahminen doğru, ki doğruysa oradaki tarihle uyuşması lazım)
panik yok kandırılmadınız:)
apple'dan garantili ama yasal olan 2 yıl garantisi yok. yurtdışından alınmış. ancak faturayı kargolatsınlar ki garanti sürecinde bilkom fatura ister-isteyebilir.iş aslında seri no üzerinden yürüyor.

bildigim kadari ile faturaya gerek yok garanti icin. seri numarasindan ulasabiliyorlar bu bilgilere. ama eger ki guven sorunu varsa tabii ki geri cekilmesi daha verimli olur.

ipod için teknik servise gittiğimde faturaya bakmamışlardı bile. cihazın arkasındaki seri nodan bakıp garanti var mı yok mu kontrol ediyorlar yurtdışından gelen cihazlar için.

öncelikle faturadaki seri numarasıyla aldığınız ürünün seri numarasını karşılaştırın.
selfsolve.apple.com
adresinden garantinin ne zaman dolduğunu öğrenebilirsiniz. ülke olarak us seçeceksiniz eğer fatura gerçekse.
resimdeki seri numarası ile 25 mart 2010'a kadar garantisi var görünüyor.
1 yıl uluslararası garanti olduğundan bu durum normal.

kostüm partisi olabilir. ama tabii kelli felli adamlar varsa "rezil mi edeceğim kendimi bu yaştan sonra" diyebilir.

dipnot: recep ivedik 2 izledim evet ama sinemada değil korsan çekim pc'de.

burada fikir biraz da o ay partiyi duzenleyen ekip disinda kimsenin son ana kadar ne yapildigini ogenmemesi, cekisme var anlayacaginiz :)

80'ler partisini duzenleyen grup icindeki kelli felli insanlar da gayet 80'ler tarzi giyinmisti, insanlar rahat yani.

bence herkes bir başkası gibi katılsın yarışmaya. mesela siz Ahmet seniz, Mehmet gibi katılın. onun gibi giyinin, onun gibi konuşun. ama kim olduğunuzu söylemeyin. partide herkes karşısındakilerin kim olduğunu bulmaya çalışsın :) ehe süper olur ya :)

farkli konseptleri gelistirebilirsiniz, genelde otellerde animasyon gecelerinde yaparlar ya, turk gecesi, brezilya gecesi gibi ulke konseptleri olur...

ya da mekan konseptleri olabilir, night club partisi, bar partisi, uzay, hayvanat bahcesi :p

ya da olay, durum, eylem, aktivite ilgili bir konsept, tenis turnuvasi, oscar odulleri, eurovision :)

boyle boyle yaratici konseptler cikabilir, illa benim yazdiklarim degil tabi...

cevap olmayacak, hatta alakasız bir soru olacak ama çalıştığınız şirketin/ofisin adını merak ettim.

güzel bir dansöz getirtebilirsiniz. bana hala çok gizemli geliyor. ama daha güzeli üç dansözdür tabii.

1. mayıs ayı boyunca ofistekilerin mümkünse çaktırmadan komik fotoğraflarını çekin. komik ama hani alınmayacakları bir şeyler olsun. sonra onları projeksiyonda döndürün. olaya alengir katmak isterseniz, sonrasında en ilginç foto yu çekmek için insanlara kağıt dağıtıp oylama yapabilirsin. kazanana da bir ödül verilebilir. oylamada karmaşa olmasın diye üzerinde mayıs partisi vs yazılı bir kağıt dağıtılabilir.

2. ortama midye dolmacı çağırın. tepsiyle satın alıp kenara koymak gibi değil de önceden anlaşın en az 2 midyeciyle, tezgah açıp, servis yapsınlar derim.

3. öncesinde de yazıldığı üzre size bir konsept lazım. daha önce yapılanlardan farklı olması açısından türkçe müzik üzerine oynayabilirsiniz. sevmeyenleri de çoktur ama iş eğlenmeye gelince de herkes döktürür üç beş. ne bileyim erken saatlerde eskili yenili tr rock, arada yerli, yabancı ufaktan pop takılarak 45'lik modası rüzgarı estirebilir.

4. müzik tr olsun derseniz yine bu kez sağlam bir fasıl ekibi ayarlayabilirsiniz ya da ne bileyim sulukule gecesi ya da hıdrellez, kakava şenliği tadı yakalamak seçenekler arasında. aslında sahne alırlar mı bilmem ama tr rock, roman hepsini tek grupta yaşatmak isterseniz gayda istanbul bu iş için doğru adamlar. luxus da aynı şekilde coşturmalık babında doğru bir seçim olur ama maliyet kısmını araştırmak lazım, o kısmını bilemedim ama sallamam gerekirse 1.000 tl'ye olur mu sanki ne :s

5. pamuk şekerci çağırın partinin erken saatleri için. bende bir tanesinin telefonu olcak ama sokaktan çevirip bulabilirsiniz de. bir de elma şekeri de alın ve de sağa sola bonbon, horoz şeker vs koyun. ucuz ve renk katan bir ayrıntı olur.

6. konsept olarak latin gecesi gibi bir şeyler de olabilir. o zaman da dansçı çağırabilirsiniz ama tüm gece latin müzik bayar mı emin olamadım. roman gecesi yaparsanız onda dansöz ve de çiçekci ablalar illa olur zaten.

7. küçük ilüzyonlar yapan palyaço kiralayabilirsiniz.

meksika gecesi yahu. margarita. fajita. tekila. koca şapkalar. pinataya abanan muhasebeci filan. ben gelirdim mesela.

neresi o ofis ya biz de calısalım orda.

playstation gecesi?
tabu gecesi?
sucuk mangal + bira gecesi,
kfc kova + bira gecesi?

arkadaşlar süpersiniz, bütün fikirleri eninde sonunda değerlendirip, belki bir kaçından da yararlanmayı planlıyorum, sonunda tam olarak ne yapılacağına bakacağız. daha da açığım önerilere. her yazdığınız en ufak şey pek mühim.

neresi o ofis diyenler için de; avrupa yakasında danışmanlık hizmeti veren bir şirket diyeyim.

cv göndereyim ?

60lar rock veya 70ler disko zirvesi tadında olabilir.

tahtakale ellerinden oper. bi han var ici sirf parti malzemesi dolu, ordan incik boncuk, top, kaynana dili, balon, duduk, molotof kokteyli, mini tombala, odullu cekilis sehpasi vb. gibi seyler alabilirsiz...

not: 100 kisiye 2000tl mi butce? bence istifa et ne bicim sirket orasi? (islem tamam bryan, atil!)

vampir temalı bir parti de olabilir, piyasayı twilight çılgınlığı sarmışken. erkekler kocakafalı edward gibi giyinsin, kızlar da diğer vampir karakterleri gibi, kırmızı şarap ve punch sular seller gibi aksın, blade deki gibi tekno müzik olsun falan :)

yahu sırf ofis partisi yapılıyor diye süper bir yer değil burası, yanlış anlama olmasın o kadar :))

direk pijama partisi yapın işte. hem samimi olur. gerçi siz ofiscenek çoktan kaynaşmışsınız gibi ama =)

en çok midye dolma fikrini tuttum.

Trio (gıygıycı) çağırın. 300-400 TL

30 tane hazır sıcak şarap alın, büyükçe bir tencerede ısıtın, seramik fincanda servis yapın. 500-600 TL

Arkasından kahve yaptırın, 5 tane falcı bulun, gelsinler konuşsunlar... 300-400 TL.

Meze olarak çiğköfte yaptırın. O da yaklaşık max. 300-400 tutar.

fasıl felan yapın, olmadı sıra gecesi.. çiköfte dansöz saz vesaire. alaturkanın dibine vurun..

ama niçin sabit bu duyuru?

black metal grubu çağırın, herkez kaçsın para size kalsın.

@hikaye mesture: ben moderatör arkadaşlardan rica ettim 1-2 gün üstte durmasını, daha çok kişi görsün, daha çok fikir olsun diye. bu ara kalkar zaten.

@korpse: aslında senin dediğin en güzeli de, namümkün :)

atatürk havalimanı'ndan uçuyorsanız bazı kredi kartlarının "lounge"ları var. garanti'ninkinde bilgisayarlar ve bilardo ve tv var. galiba gold/platin kart yoksa 10 euro. yiyecek içecek de var. sanırım yapı kredi'nin de bi lounge'u var. kocaman koltuklar var, uyuyan çok gördüm ikisinde de. garanti'ninki burada: www.garanti.com.tr bi de www.shopandmiles.com

bu kartlar varsaymış tabü.. yoksa 23 öro yazıyo.

uçuş yeşilköy dense öncelikle;
www.ataturkairport.com

bunlardan biri yoksa check-in e kadar sabit fiyatlı mekanlarda zaman geçirebilirsin. gazete/broşür/dergi okuyabilirsin. check-in den sonrası lunapark zaten sonrasına gerek yok :)

ama eğer ki sabiha gökçen deysen büyük sorun olur, e-10 la kadıköy e gidip gelsen yeridir yani.
www.iett.gov.tr

sonuç olarak; yeşilköy deyse lounge lu kredi kartlarından bi tane edin, değilse bi deste kağıt al, bul bi dayı ordan sabah ezanına kadar pişti atın :)

9 saat beklediğimi biliyorum havaalanında ülkeye giriş iznim olmadığı için, yapılacak çok da bir şey yok gerçekten. Kitap değil de dergi falan alıp balya balya oku desem ağzımı burnumu kırma isteği doğar mı bilmiyorum :]

Çok spesifik belki ama; Shop&Miles kartın varsa üst kattaki lounge'da takılabilirsin en azından, koltukları da rahattı en son, uyunabilinir.

Belki çok dangalakça gelecek ama bende işe yarıyor bekleme zamanlarında; kalem defter alıp etrafımda gördüklerimi yazıyorum, kafamdan da senaryo uyduruyorum zaman zaman. Sonra okuyunca eğlenceli/komik oluyor.

"HSBC Advantage Lounge" varmis, yirttim. Sagolun bilgi icin.

2009 itibariyle Advantage Lounge'a campus, classic ve hatta gold kartlılar bile ücretsiz giremiyor, 50 YTL ücret isteniyor bunu göz önünde tutun.
www.advantage.com.tr

50 ytl'ye deger mi bu arada?

ykb lounge açık ara en iyisidir. ps3 bile var.

yanlış hatırlamıyorsam, yok. zamanında aynı pay checkleri aldığımız hintli, ülkesinin anlaşması olduğu için benden fazla tax return almıştı.

amerika'da öğrenciysen, nonresident alien stüsünde misin önce onu bir öğren.

"the closer connection exception" diye bişi vardı benim zamanımda. sen amerika'da 183 günden fazla kalmış olsan da orada alien statusunu değiştirmeyeceğini, tüm immigration kurallarına uyduğunu, sonradan amerika'da permanent kalmak için başvurmayacağını ve türkiye'ye mali açıdan daha kuvvetli bir bağın olduğunu (vergi vermek vs) ispat edersen o 1040nr formunun yanında br tane daha form dolrudup "benim aslında vergi vermemem lazım" diye beyan ediyorsun. tüm bunları ispatlarsan vermiyosun.

okuldaki foriegn student office'den açıklarlar bunları ya sana. sen yine de araştır, amerika'da bi laf vardır - death and taxes diye. başın belaya girmesin sonra.

aha bak aradım buldum bile:

www.irs.gov

burada residency for tax purposes kısmınında yazıyor.

do your ears hang low

do your ears hang low
do they wobble to and froooo
can you tie 'em in a knot
can you tie 'em in a bow
do your ears hang low
isterim 10 puanımı.

-Biraz bayat ama, bir sınıfla, sınıfları değiştirin. Ya da sınıf tabelalarını(?) değiştirin.
-İki sıkıfıkı arkadaş, boğaz boğaza dövüşsün.
-Kızlardan biri derse gelmesin, "hocam kaydını aldırdı, talibi çıkmış bu yaza evleniyormuş deyin.

iki şaka var yaptığımız bizim tee eski günlerde. tavsiyem birincsidir.

1. yemekhaneden ya da evden pialv ve kurufasulye bir poşete konur yanına da biraz ekmek getirilir. yaklaşık bir yarım saat poşet sıkılır, içindeki yemek cıvık leş bir kıvama getirilir. sonra midesi sağlam kişi en ön sıraya geçer. dersin başında öfler püfler, mümkense hocam hastayım midem bulanıyor diye tuvalete gider. sonra hocanın kendisinin arkasına geçmesi ile öğürmeye başlatıp ceketinin içinden bu fasulye pilav karışımını masaya boca eder. hocam noluyor derken diğer iki ya da üç yandaş ekmekleri banıp, lan olum sen ne yedin süpermiş lan diye ekmekleri yutarlar. biz yaptığımızda 4 kişi biliyorduk sadece sınıfın tüm kızları gitti kustu. hoca disipline falan verdi. dershane ise sorun olmaz.

2- bunu bir arkadaşım kendisi yaptı. sara krizi geçiriyormuşcasına yerlere attı kendini. ağzından salya falan da saçtı. hocaların koşuşturması falan pek bir komik oluyor. yanlız yapan kişi göt altına gelebilir.

bu şaka olayı devam ediyor mu yahu. bence 1 nisan'da şaka yapılması o kadar klişeleşti ki, yaptığınız hiçbir numarayı hocanız yemeyecek. o yüzden şöyle bir şey yapın.

yarın sabahtan hocayla irtibata geçin. onunla bir olup sınıfa komple şaka yapın. o esnada da sınıf, hocaya şaka yaptığını sansın. işte asıl bu beklenmeyen bir şey olurdu.

şaka falan yapmayın ama sürekli şüpheli şüpheli hareketlerde bulunun sınıfta. fısır fısır konuşun. pot kırıyo gibi yapın. biri diğerine durduk yere şşşt falan desin. hoca da "ne yapacaklar acaba, nasıl bi şakayla karşılaşacağım" stresiyle kıvransın.

hocayı dersaneye girmeden kaçırın arabayla.video kaydını falan da alın.kalp krizide geçirebilir ama deneyin bi siz.

benim 8.5 yaşındaki oğlum pencereden bakıp "aaa kar yağıyo" diyecekmiş mesela. ya yaa.

Bu olur mu ?

en.wikipedia.org

valla wiki diyecem ama çoktan bakmışsındır küfür yerim diye önermiyorum. ya da vazgeçtim öneriyorum, hatta o sayfadaki linklerle beraber, baktım dersen siler geçerim. akademik konulardaki en büyük yardımcımız olan kopi peyst sağolsun hemen halledilir ödev sanıyorum. üniversitede çıktı kabul edilmemesi de enteresanmış.

en.wikipedia.org
www.ancientanatolia.com
encyclopedia.jrank.org

www.gencbilim.com

wikiye baktım ya çoktan az daha uzun ingilizce bişeyler bulabilsem çok iyi olur bu arada linkler için teşekkür ederim yine de. inşallah başka yardım edenler olur. bu arada ocanal verdiğin ödev için teşekkür ederim, bi de ingilizce olsaydı süper olcaktı. dediğim gibi hocalarımızın hepsi arıza çıktı istemiyorlar hem çeviri yapıp hem yazmak zor olcak. benim için hayati önem taşıyor dediğim gibi çaresiz yapcam artık :(

mesela şöyle ilginç bişi buldum:
nestorscup.blogspot.com
burada da bir kitabın pdf sayfaları var friglerle ilgili ilk 3 sayfa: dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/14/711/8995.pdf
garance fiedler diye biri sitesini yapmış hatta bissürü şey var içinde bak: phrygians.org
filan

tam anlamadım ama tablo yapıp tablo kenarlıklarını görünmese çevirsen?

Office 2003 için:
Önce sayfayı 2 sütun olarak ayarlayın. Daha sonra ilk sütunun sonunda aşağıdaki yolu izleyin.
Ekle - Kesme - Sütun Sonu

Office 2007 için:
Öncelikle sayfayı 2 sütun olarak ayarlayın. Daha sonra sayfa düzeni sekmesinde (ki sütun ayarı da bu sekmede yapılıyor zaten) Kesmeler - sütun yolunnu izleyin. Artık iki sütunu ayrı ayrı değerlendirebilirsiniz.

ben ne istediğini tam anlayamadım ama word'de otomatik var bu:
office.microsoft.com

online işlem şifreniz varsa turkcell'in internet sitesinden puk kodunuzu öğrenebilirsiniz.

o şifre için de 2222 ye sifre yaz gönder sonra online işlemlerden bulabilirsin.

hm. şöyle söyliyeyim, bizim akvaryumda nedensiz midye tuttuğumuzda öldüklerini bile farkedemedik. ölünce de sudaki amonnia seviyelerini inanılmaz artırıp son kalan iki karidesimizin ölümüne yol açtığını tahmin ediyoruz. yani neymiş, alacaksan da midyeler hayatta mı diye kontrol et. kapaklarını açmıyolarsa ölmüşlerdir. uyumuyorlarmış. yaa. yaa. bambuyu bilmiyorum.

su değişimi bile tek başına normal şartlarda yeterliolacaktır.

not.: son ölen balığımız, bildiğimiz japon, 5 yaşında öldü. hani kes ye, o kadar büyümüştü. şimdi iki tane karaktersiz balığımız var bizi görünce hiç tınmıyolar. halbuki ketçap öyle miydi? sinek verirdik, taklalar atardı. ya dalmaçyalı? 4 buçuk yıl yaşadı. parmağımızı takip ederdi. aah. ah.

refugium kullanabilirsin, dogal canlilar koyuyorsun sonucta, caulerpa ve xenia gibi fosfat ve nitrat tuketen bitkiler kullaniliyor:
www.hayvanlar.us
www.akvaryumklubu.com
herseyimnet.blogcu.com

bunun disinda su mercimegi de ise yariyormus.

ermanen,

Evsel ve Endüstriyel Atıksulardan Lemna sp. (Su Mercimeği) ile Azot ve Fosfor Gideriminin Araştırılması

üzerine bir çalışma yapılmış Uludağ üniversitesinde. Şimdi o çalışmanın detaylarına ulaşmaya çalışıyorum. Eğer elde edebilirsem isterseniz sizinle de paylaşabilirim.

kombine biletiyle uefa finali'ne -kendi takımınız finalde oynasa dahi- gidemezsiniz. kampanyanın da ayrıntılarını bilmiyorum ama türkiye futbol federasyonu'na ayrılmış biletlerin bir kısmının kulüplere ya da finalin oynanacağı sahanın kulübüne verilmiş olma ihtimali var. ya da uefa direkt kendisi de fenerbahçe kulübü'ne bu biletleri vermiş olabilir. dolayısıyla da kulüp elindeki biletlerin bir kısmını herhangi bir yolla vereceğini duyurmuştur. öyle patlayacak bir nokta göremedim ben.

ahahahhahaaaahahhahahaahahaha derdim o arkadasina once. olur mu len ole sey?
mesela premier lig de hemen hemen butun takimlarin stadlarinin kombinesinin yuzde 90 i satilir her sene. ingiltere de duzenlenen bir finale sadece yuzde 10 mu bilet satilacak.
ayrica stada kombine alinmiyor fenerbahce kulubunun kendi sahasinda oynayacagi maclara kombine aliniyor. yani saracoglunda ki bir milli maca gidebilir misin kombinem var diye?

Kombineler geçersiz olacak, bunu dünya alem tüm fenerliler biliyor.

ve peşinden şu düzeltmeyi yapayım, kampanya fenerbahce.org un değil, antu.com un. o kampanyada da aslında çok ince bir dokundurma var. kampanya, maç için kombineyi alan gsliler(alacaklarını sanmıyorum zaten) bi şoku da stadın kapısından içeri alınmayarak yaşasınlar diye yapıldı.

gitsin kapıda kalsın o zaman siz söylemeyin :)

@ready: fenerbahce.org'un anasayfasına koymuşlar yahu. ince dokundurma değil o bence ya neyse.

sarar'da da var güzel kol düğmeleri

beymen'de çok çeşit bulabilirsin
fiyatları da 150-200 arası olmalı.

milimetric e de bak bence.

bilstore'larda çok güzel, orijinal (indirimde) ucuz bulunabiliyor. so chic'de bir alana 2. %40 indirimi vardı bi de, orada da bakır renkli güzel bişiler görmüştüm.

servisciler çalışanlar için orada, 10 dakkadan fazla kalmazlar zaten, srun neden servisciler oluyor da size park yeri sunmayan plaza olmuyor ? veya ben yanlış anladım..

ben defalarca kez polise (155) sikayet etmis biri olarak soyluyorum, hicbir ise yaramiyor. gonderiyoruz cekiciyi diyorlar, nerde cekici diye arayinca yolda diyorlar fakat tamamen oyalama. yalniz gecen bir arkadasim polisi aradiginda ben yuzbasi x diye kendini tanitinca bir ekip gelip ceza yazdi. ilginc, denemeye acik.

işte sorun şu ki, bu plazanın içinde bir sürü iş yeri var.o işyerlerinden birinin servislerin hareket saati 6:30. oysa biz 6:00'da hatta bazen trafiğe kalmamak için 5:45'te çıkıyoruz. adam o saatte gelip önümüze park etmiş oluyor.

Plaza bize park yeri sunamıyor. çünkü yer yok.

serviscilik yapan biri olarak olay şöyle;

arabaların bağlı oldugu firma polise aylık para verir, büyük sorun olmadıkca polis dokunmaz onlara, ki normalide bu çünkü iş yerleri servis firmaları ile anlaşıyor ama onlara iş çıkışı için yer söylemiyor...

neyse, size şunu söylim, orda servis araçlarının şoförlerine değilde, bağlı oldukları firmanın yetkilisi olur nerdeyse hergün gelir, o kişi ile konuşursanız sorununuza çözüm bulur muhakkak, mesela siz şuraya park edin biz buraya, şu saatten sonra arabaların gelmesini sağlarız gibi mekana göre çözüm üretirler.

ancak emekçi insanlar servisciler, kabahat onlarda değil temel olarak.

alchemisst'e katılıyorum, servis sorumlusu kimse ona söyleyin, bunların hepsi genelde taşerondur, bir servis şirketine bağlıdır. oranın sorumlusuyla çözemezseniz durumu, bir üstüne, o da olmadı genel müdüre iletin durumu. fotoğraf çekin, saati ve tarihiyle olsun. elinizde kanıt olsun ki bir gün gelip "biz bi kere parkettirdik oraya" diye karşınıza çıkmasınlar.

veya servislerin park etmediği bir sokakta (iki sokak arkada, ileride vs) bırakın arabayı derim. yoksa başka çaresi yok, değnekçilerden bi yardım beklemek anlamsız, servis sürücüleri de iş yerine en yakın yere parketme durumunda.

digiturk 65. kanalda var. çocuk paketi var 9 lira mı ne. onda çıkıyo.

ingilizce istersen internetten izleyebilirsin onun disinda en mantiklisi digiturk olarak gozukuyo

dsmart için 300 verdikten sonra
nickelodeon+bazı dsamrt kanalları ve yerel kanallar+ galatasarayın uefadaki deplasman maçlarını izlemek için ekstra para vermene gerek yok.


o 150tl lik paket paralı sinema kanallanrı, bazı konulu filimlerin olduğu kanalları içeren bir paket
almak zorunda değilsin.

€xpolerer, su adreste nickelodeon kanali aile paketi icerisinde gorunuyor, anlamadim?
www.dsmartbasvuru.com

www.hediyepaketleme.com

www.kolici.com

harika siteler bunlar. teşekkür ederim.

ek kart alabilirsin.

öğrenciye vermiyorlar, verselerde pek bir yerde geçmeyen bir kart için 50$ kart parası vermek saçmalık olur. Ben denemiştim son adımda kart bedelini görünce vazgeçtim :D

türkiye şartlarını pek bilmiyorum, ama bende amerika'dan aldığım var. yine türkiye'deki şartlarını bilmiyorum, ama ben ilk alıdğımda (siz doğmamıştınız herhalde :) her ay ne kadar para harcadıysan onu ödemek zorundaydın, şimdi değişmiş. diğer kredi kartlarından farkı, o zaman, oydu.. şu anda en sevdiğim özelliği, kayıtsız şartsız müşteri memnuniyetidir. ekstrede "bana ait değil" dediğin anda borcunu düşen başka kredi kartı şirketi bilmiyorum. araştırıp, hep de "evet haklısınız" diye dönerler, tüm internet alışverişini oradan yaparım ben. diğer kartlara göre yıllık ücreti gerçekten fazla (75 dolar), ama sanırım türkiye'de bir "prestij" markası olarak lanse ediliyor.

hiçbir yerde geçmiyor demiş @lifeframe ama, ben sadece yurtdışından almış olduğum amex (çipsiz, basbaya imzalı, eski model :) ve bir garanti kredi kartıyla 7 senedir türkiye'de yaşıyorum, benim kullanmak isteyip de kullanamadığım yer olmadı henüz. köşedeki kunduracı almıyo amaa, adamlar da uğraşmıyo zaten heryerde geçsin diye. tüm restoranlarda %5 indirimi var sanırım.. yazdığım gibi, iş adamı/kadını değilsen, "benim amexim var" diye prestij yapmak neah diyorsan boşver derim.

mesela biz şatomdaki (oha) partilere özel yapay eller yaptırdık. bunları uşaklarımıza limon ve tuza bulattırıp tırnaktan bileğe yalamayı tercih ediyoruz. ardından da tekila fıçımızın musluğuna ağzımızı dayıyoruz. tavsiye ederim, mutlaka deneyin.

bardağın çevresini ıslatıp tuzla kaplamak da bir çözümdür.
çok beyazsanız zaten tekila içmezsiniz o da ayrı.

tuzu göğüslerden limonu ağızdan almak suretiyle de içilir. ben uzun süredir şatomda yalnız başıma oturduğum için tekilaya hasretim bu sebeple. author'a ulaşamayan bayanlar bana mesaj atabilirler.

etrafı tuza banılmış bardakla çevirerekten içerler işte.

beyaz türkler viski içer, tekika mekila amele işi, biz bizim malikanede çalışanlara bile tekila içirmiyoruz. :)

gençkenee üstüne tanımazdım: (bkz: tequila rapido)

zenginlikle beyaz türklükle alakasını bilemiycem ama ben 2. de kafayı bulur, 5. sonrasını hala hatırlamıyorum.

adap dedik diye şeyettim ben ama şöyle şeyler de var (bkz: tekila kokteylleri)

(bkz: tequila sunrise)

yahu ben bu zengin beyaz türk olayını anlamıyorum. herkes bardaktan su içiyor, herkes tekilayı aynı şekilde tüketiyor. (kokteyl olayı dışında) ha, şu zengin dediğiniz adamlar, tekila içmezler zaten estetiği yüzünden belki de. sonuçta sen babanı düşün, 50-60 yaşında adam, eline tuz döküp limon yalayıp içki içer mi? hayır sanırım. o da aynı muhabbet. zengin dediğin adam da pahalı alkolünü içiyor, viskisini yudumluyor tekila yerine.

tekila (genelde diyeyim) genç içkisi. tekile içen fakir ile tekila içen zengin arasındaki tek fark ise maddi durum farkıdır herhalde.

bardagin agiz kismi cok ince olacak sekilde once suya batirilir daha sonra tuza inceden dil atarsin.

limonun uzerine tuz dokulur bu sekildede tuketilebilir.

ayrica tarcin ve portakallada tuketilir olmeca nin yeni icadi, portakalin uzerine tarcin dokulur shot yapilir daha sonra tarcinli limon tuketilir.

Tekilanin cikis yeri Meksika. Meksikalilar limon ve tuz ile icmiyorlar, sangrita ile iciyorlar. O bir.

Meksikali olmasan bile limon ve tuzlu icmek zorunda degilsin. Tekila tek basina shot olarak da guzeldir. Kokteylin icinde de guzeldi.

Kaliteli, guzel bir tekila shot olarak degil, yudum yudum da icilebilir.

bir shot tekilayi (5cl falan i$te) ellilik biraya boca ediyorsun ve afiyetle iciyorsun. 3-4 biradan sonra edep de kalmiyor zaten adab da (:

bence en güzel tekila içme şekli geçtiğimiz big bang theory bölümünde (2x15) penny-leonard arasındakidir. izleyiniz:

www.youtube.com

six feet under'ın bir bölümünde maggie( sanırım adı buydu) adlı karakter, bir keresinde bir içme adabı gösterdiydi, meksikalının tekinden öğrenmiş. shot bardağını yukarı kaldırır, aşağı indirir ve yine yukarı kaldırırdı dikey bir doğru üzerinde. ve bu 3 aşamanın her birinde bir şeyler derdi. biri bunu hatırlıyorsa ayrıntılı açıklasın ve herkes kurtulsun.

canakkale savaşı veya çanakkale savaşı resimleri yazıp google da hem sayfalardan hem görsellerden ara en iyi arşiv işte. en üstte çıkan linklerden biri:

www.canakkale.gen.tr

Google aramalarinda cikan sonuclardan bazilari:

www.dersimiz.com
www.canakkalezaferi.com

frm.ekshi.net

www.edebiyatogretmeni.net

kısaca www.google.com.tr

hastane değil de veni vidi'den emrullah taşındı beni kör olmaktan kurtarmış muhterem bir doktordur. ondan randevu alması uzun sürebilir, aynı yerde gülay çelebi erenus da süperdir. tel: (216) 411 20 50 bağdat caddesi caddebostan'dan göztepe'ye giderken sağda. ssk bağkur filan da anlaşmalı.

güneş gözlüğü takacak kadar kötüyse ağrın, migren için de bir muayene olmanda fayda var.

göz hastanesi maltepe iyiydi yav? 6-7 senedir oraya gidiyorum ben.

bence nöroloji birimine de bir görün. gözle ilgili bu tip problemlerin bir çoğu nörolojik problemlerin baslangici olabiliyor.

bagdat caddesinde anadolu saglik merkezi var. burberrynin hemen arkasinda. amerikanın en iyi john hopkins hastanesi ile birlikte calsiyor. oldukca saglam yani .numarasi:4444276. benim de doktorum olan türker şahiner'i şiddetle tavsiye ederim.

degil.

mektup yaz=/

bir bayan olarak söylüyorum lazım değil
ama çok ufak bir çiçek yüzünün daha da gülümsemesine yarayabilir
bahçeden çalın ufak bişey para vermenize gerek yok hehe

çiçek

simdi bazi bayanlar zorunlu bazi baymayanlar zorunlu degil demis olabilir, ama risk etme bence bu kadar zahmete giriyorsun mukemmel olsun olay. kafasinda olusturdugu sevgililer gunu hayalinden bir tek sey bile eksik olursa 2 yil sonra bu sana "o kadar gelmistin ama bir hediye almamistin" seklinde geri donebilir. yani mutlaka bir hediye almani oneririm.

kurye gibi gidip elden mektup vermek olmaz, cicek de cok klise. soyle anlamli bir kucuk hediye bulabiliyor isen yazil, paketle, ama simdi onun kafasindaki "anlamli" hediyeyi bulamayabilirsin, o risk de var.

bu durumda ben sen olsa idim direk bir tiffany's yapip bir kolye alirdim mesela. (minimum 150 dolar)

eger tiffany's ya da 150 dolar yok ise, bu isin oluru bir kutu godiva karisik cikolatadir, hatta godiva her durumda isi cozer.

sevdiğini, onunla ilgilendiğini gösterecek küçük bir hediye almalısın bence.. hediye almamak risktir. hem arkadaşınız arkadaşları ne aldı diye sorduğunda mahçup olmasına izin vermeyin. kadınlar için arkadaşlarının görüşleri bazen kendilerininkinden bile önemlidir..

kalıcı bir hediye al!misal kolye.yüzük işleri için durumunuzu bilemiyorum.evlenme teklifi edebilecek durumdaysan daha doğrusu evet cevabını aldıktan sonra o zaman bigün evleniriz elbet demeyeceksen yüzük işine gir.
ancak şu an için evlenme teklifi durumu söz konusu değil ise kolye al.hem de çok abartılı birşey olmasın.sürekli takabileceği türden birşey olsun.taktıkça o günü,o gün için çabalarını filan hatırlar vs.

tabi bir buket de çiçek yaptırmayı unutma!

benim şimdiki kocam ilk tanıştığımız yıl (15 yıl önce!) bana çiçek göndermiş, çiçekçi "yetişmeyecek bu akşama" dediğinde de atlayıp arabaya 300 km yol gelmişti. bişi getirmemişti. ben evlendim o adamla. çok çok "elim boş gitmeyeyim" diyorsan, yaz bi mektup.

bunlar bence ortalama fiyatları bulunmayan şeyler. gittiğiniz dokturun ününe hatta muhitine göre değişiklik gösterir. internetten bulavağınız rakamlar da pazarlık payı olabileceği için tam aradığınız değerleri yansıtmaz bence.

bir de fiyatları araştırıp en ucuz olanları yaptırmayacaksınız değil mi daha ulvi bir neden için arıyorsunuz?

"Önemli bir iş" nedir, ben de onu merak ettim şimdi...

merdiven altı doktor mevzuu değidlir umarım bu "önemli bir iş" :)))

Bir arkadaşım bu estetiklerden bazılarını, bir başka arkadaşım diğerlerini yaptırmayı düşünüyor. fiyatları konusunda az çok fikir sahibi olurlarsa ona göre para biriktirecekler vs.

sakın ama sakın bu estetiklerin gereksizliği bilmemnesi üzerinde konuşulmasın.. estetik yapımı bazı psikolojik durumlar için de geçerlidir. cinsiyet değiştirilmesinden filan da bahsediyoruz.

teşekkürler yine.

zaten net fiyatlar değil istenenler, misal;
yüz germe: 2 ile 2,5 arası gibi.

bunları gay veya travesti forumlarından birinde sorarsanız net cevaplar da alabilirsiniz.

valla sırf erkek doğana kadın görüntüsü vermek için değil erkek olarak kalanlar ya da kadın olmayı sürdürenler için de işe yarayabilir. bilen varsa ben de merak ediyorum şahsen.

burun estetiği 2.000 - 10.000 YTL arasında değişiyor diye biliyorum, tabii ki hastanın durumuna göre mi, doktoruna göre mi değişiyor bilmiyorum.

göğüs ucu için de 1.500 ytl .
meme küçültme de 1.500ytl.

bildiğim.

o kadar çok iş varsa grup indirimi alırsınız yahu, beraber gidin hakkaten. artık yurt dışından grupla geliyolar, 2 haftalıpına kalıp her yerlerini yaptırıp dönüyorlar, ve hakkaten tek tek gitmekten ucuza geliyo.

Ben Novita Estetik'de Nazım Durak'a burun estetiği oldum 6 ay önce 9bin verdim. Fakat benimki revizyon operasyonuydu önceki doktorum 2 kere ameliyat olmama rağmen burnumun
içine etti etti, parayamı yanayım çektiğim eziyetemi bilemedim sonra Nazım Durak 'a gittim çok iyi iş çıkardı. Diğerlerini bilmiyorum

"yani siz beşiktaş deniz tarafındaki kaledeymiş gibi kafanızda canlandırırken ya aslında tam tersiyse?"

kime göre neye göre tam tersi? tv'ye göre dersen, ben de karşı tribüne göre düz derim.

"gerçekte beşiktaş kara tarafındaki kaledeyken siz deniz tarafındaymış gibi kafanızda canlandırmışsanız."

işte ben de bunu demeye çalışıyorum. sağ kanat kime göre sağ?

taraf farketmez ki, kale kaledir. diyelim ki sağ kanattan atağa kalkıyor fenerbahçe, oradan atağa kalkan ya deivid, ya da gökhan gönül'dür. kalenin ne tarafta olduğu önemli değil.

önemli olan fenerbahçem yensin tüm takımları. olay o. ben radyo olmadan da kafamda canlandırırım maçı :p

Benim kafamda yalnızca pes modeli canlanıyor, deniz kenarı, xxxx stadı hiçbirisinin görüntüsü dahi aklıma gelmiyor.

ben beşiktaş maçlarında kale arkasında otururum, radyoda dinlerken de kendimi denize bakar gibi düşünürüm, ama bu sık sık maça gittiğimden.

gitmeseydim, herhalde otomatik olarak benim takımımın kalesinin olduğu tarafın sağ kanadından diye düşünürdüm herhalde. spiker de öyle anlatıyordur zaten.

bi de ne gerek var canım böyle şeyler yüzünden kavga etmeye. gidin maça bakın negzel :)

işbu cevap iki çocuklu bir kadın tarafından yazılmıştır.

iyi de... oradaki mantık şu, bir takımın sağ kanadında sol kanadında az çok kimler oynuyor bellidir. oradan yapılan bindirmeyi ona göre kafanızda canlandırmanız için öyle söylenir.

yani "galatasaray'ın sağ kanadından bindirme yapılıyor" dendiğinde benim aklıma sabri gelir top gitti derim, sol kanatta arda var kewell var ona göre bir başka heyecan duyarım ataktan.

futbol sahası simetrik bir yapıya sahip olduğu için, kale deniz kenarında olmuş, arka bahçeye bakıyormuş hiç bir şey farketmez.

atağa kalkanın sağı, atak yapılan kalecinin sol tarafı olarak anlıyorum ben.

@godless killing machine
belediye çalışıyor diyorlar?

ya susannah sağdan mı soldan mı nereden biliyorsunuz derken oyuncuları demiyor. yani sabri dendiğinde sağ kanat tamam. ama kafamızda sağdaki kaleye atak yaptığımızı canlandırıyorsak sabri bize yakın tarafta, soldaki kaleye atak yaptığımızı canlandırıyorsak da bizden uzakta olan tarafta olur. işte çoğunluk hangi yönde canlandırır diye soruyor. sabriyle, gökhan gönül'le alakası yok işin.

ben sağ canlandırırım. muhtemelen çoğunluk da öyle yapıyordur.

valla ben kosan adammisim (veya kale arkasindan ceken kamera falan) gibi canlandiriyorum, onumde sadece kale kaleci defans oyuncusu vesaire. hicbisey farketmiyor o açidan protokolden izliyormus gibi düsünmüyorum kendimi yani, sanirim problem ordan kaynaklaniyor.

arkamdan püfür püfür denizden gelen yel vesaire de hayal etmiyorum belirteyim..

kendi kalem solda gibi düşünüyorum ben hep. sağ kanat bana yakın olcak şekilde. neden bilmem ama öyle...

ben tv.den izliyormuş gibi düşünüyorum. ne öyle kuş bakışı, kale arkası filan. hiç gerek yok öyle şeylere. hem dediği gibi stadı bilmeyenler için farketmiyor nerden nereye atak oluduğu. zaten maç başlarken genellikle sunan abimiz önce kalaleri belirliyor şu taraftaki kalede şu takım bu taraftaki kalede diğer takım diye. stadı bilenler ona göre canlandırıyor kafasında. bilemeyenler ise karambole. zaten birşey de farketmiyor. örneğin fenerbahçe sağ kanattan atak yapıyorsa (tv.den izliyormuş gibi düşünerek) fb eğer ekranın solundaki kalede ise ekranın alt kısmından atağa kalkıyor. sağdaysa eğer üst taraftan atağa kalkıyor. ben dinlerken bazen ters taraftan düşünüyorum güzel oluyor. sanki sterio kulaklık gibi sterio ekran ilişkisi kuruyorum. stadın hertarafında dolaşıyorum. güzel oluyor. ama soru sahibinin dediği gibi stadı bilmeyenler için bir anlam ifade etmiyor gibi görünüyor sağdan ya da soldan atak yapması ama sağdan atak yapması standart. takım olarak bütün olduğu için ha öyle düşünmüşün ha böyle birşey farketmiyor. sağdan atak yapması belirli kişilerle oluyor o. ordan bir karmaşa yok yani. paradoksumsu bir durum yok yani. sadece anlatması zor.

benim takımım el yazısı gibi oynadığından -eğer maçın başında bilgi almamışsam yönler hakkında- hep televizyon açısında sağa doğru gider. ama ikinci devre olunca değiştiriyorum bence çok mantıklı oluyor.

bu biraz da bütün stadların tv'den görünümünü bilmekle ilgili gerçi. örneğin olimpiakos/fenerbahçe maçı ise, ve ben radyoyu sonradan açmışsam, ve "fenerbahçe sol kanattan ilerliyor"sa, ve ben o sahayı hiç bilmiyorsam; bilgisayar oyunları gibi düşünüp yine fener'i santra atışında ben ekrandan bakarken sol tarafta toplanmış ve galibiyet yemini etmiş maçın başında gibi düşünürüm.

not: tarsus idman yurduluyum.

ben maçı kendi tuttuğum takım tarafından dinlediğim için hayalimde kısa kenarı kerteriz alıyorum. bizim kale kısa kenarın ortasında. bende bizim kalenin hemen arkasında yukardayım, tüm sahayı görüyorum. sağdan atağa kalkınca kalecinin sağını anlıyorum. uzun kenardan hiç hayal kurmadım kafamda.

tabi bu öğrencilikte maçları daima kale arkasından seyretmenin etkisi de olabilir.

evet pek sallamıyoruz hangi sağ, hangi soldan atak yapılmış diye. önemli olan goldür erkekler için joelskellington'ın dediği gibi.

spilerler aksini belirtmedikçe (beşiktaşın sol kanadına gelen atak gibi) daima atak yapan takımın sağını ve solunu belirtirler radyoda.

@joelskellington diğer kadınları bilmiyorum ama benim biraz tuhaf bir düşünüş yapım var diye düşündüm:)) başka kadınlara da soracağı ama merak ettim şimdi.

gördüğüm kadarıyla bu konuda da farklı canlandırmalar var ama genel olarak "sağın solun ne önemi var benim takım gol atsın yeter" bakış açısı mevcut:)) benim burdan çıkardığım sonuç, sanırım rıdvan dilmen de tek kale hayal ediyordur, çünkü senelerce kaleye doğru koşturduktan sonra maçı TV'den izliyormuş gibi kafasında canlandıramaz.

spikerler numaralı tribünün oradan sunar maçı. mesela inönü'de deniz tarafındaki kale onların sağında klaır. biliyorum soru bu değil ama radyodan dinlerken veya maçın ana kameradan (numaralı tarafında) izlerken akılda bulunması gereken bir ek bilgi olabilir bu.

Buyuk mıgroslarda fılan bulabılırsın. gercı ben for you'da da gormustum. Watsons dıye bır magaza da var, Cehavır'de mesela. Yakınsa, oraya da bakabılırsın.

body shop, watsons

biraz komik gelecek ama koçtaşta vardı :)
ayrıca istanbulda hediyelik eşya satan pek çok yerde, bir kova içinde tahta tarak, doğal sabun ve sünger olarak trio halde satılıyorlar.

eczanelerde de bulunuyor bunlardan.

organik deniz sungeri de oluyor eczane ya da bebek malzemesi satan yerlerde.

mesela:

www.english-test.net

veya

www.grammar-monster.com gibi mi?

www.englishpage.com

çok hoş bak burası

bu konuda film vb izletilip dogaclama canlşandirmalari gibi bir sey olabilir.

örneğin bir hititlinin günlük kıyafetleri hazırlanabilir. ayrıca, hititte günlük yaşamla ilgili bir resim yapabilirler. bu resmin içine de herkes müzede gördüğü eserlerden en az üç tane eser dahil eder. böylelikle o eserleri hatırlayabilirler.

hititli bir çocuğa mektup yazabilirler.

viyana'daki zoom kindermuseum şu anda megagrech diye bir etkinlik sunuyor çocuklara. bizimkiler bayıldı. web sitesinde detaylar yazıyor ama en beğendiğimiz yerler:
değişik "istasyonlar" var, bir tanesinde ahşap küplerin 3 yüzüne latin alfabesiyle yazılmış harfler, 1 yüzünde o harfin yunan alfabesiyle yazılmış kabartması var. çocuklar önce hafrleri yan yana dizerek isimlerini yazıyorlar sonra da kağıdın üstüne kurşun kalemle kabartmasını "etch" ediyorlar.
kahvegibi'nin dediği gibi, köleler, zenginler vb kıyafetleri çocuklar rahatça giyebiliyorlar, etrafta onlarla dolaşıyorlar.
bir gemi var benim binesim gelldi.
olimpiyatlar var, kim en uzağa zıplayacak yarışması filan yapılıyor.
sünger küp gibi şekillerden yunan mimarisi örneklerine göre bişiyler inşa edebiliyorlar, cornerstone olayını öğreniyorlar
hm başka ne vardı
ha seramik filan demişsin, günümüzde kullanılan alet/edevatla o zamandan kalma kap kacak süs eşyaları filan yan yana konulmuş
yunan demokrasi olaylarına girmişler ama almanca anlayamadık pek biz, anlattılar uzun uzun çocuklar arasında seçimler filan yaptılar.
ölçüm aletleri var, ipler, düğümler ama onları da almanca anlattılar pek anlamadım ben.
neyse böyle iki üç salon büyüklüğümnde bir yerde oradan oraya koşarak öğrendiler pek bişi.

uygun malzeme bulunursa (islak kil/oyun hamurumsu bir sey ile uzerine basacak ve kolay islenecek muhur yapmaya uygun madde) muhur basmaca, kil tablet yazmaca, hiyeroglif ogrenmece, hitit mitolojisinden karakter canlandirmaca vs aklima ilk gelenler.

kendi anahtarı diye almıştır dalgınlıkla. buyutulucek bır sey degıl bence, kasıt aramamak lazım:) ama bundan sonra kendisine bir sey sordugunuzda cevabından emın olmak ıcın bırkac kere daha yoklayın bence.

@cevaps: komik olma.
@ermanen: çok fazla telaş edilecek bir mevzu olmadığını düşünüyorum ben. ama sen yine her ihtimale karşı kapı kilidini değiştirebilirsin. bir anahtarın kopyasını çıkarmak ise en fazla 5 dakika sürer bir anahtarcıda.

10 dakka bilemedin 15 dakkada çıkıyor anahtar kopyası, işbilir ustaysa çaktırmadan kendine bile çıkarabiliyor bi kopyasını hatıra diye 5 dakkada

bence de tamamen dalgınlıktır, anahtarınızda maymuncuk olmasının bir önemi yok ki, elinde oynarken ne oldugunu bile farketmeden cebine atmış olabilir.

bu arada bir anahtarın kopyası 5-10 dakika içinde çıkıyor.

bir de güvenmiyorsanız karşınızdakine gidin kilidi değiştirin, çok zor bişey değil.

şahsen bu tarz şapşallıkları sıkça yaptığım için sıradan bir durum olabilir telaş etmeyin, hele de arkadaşınız azcık unutkan ve umursamaz biriyse. :)
ama yine de çok tanımıyorsanız, önlem almakta fayda var. bence de kilidi değiştirin çünkü Kale'nin manyak kilitlerinden (hani şu özel kartı olan, kopyalanamayan) değilse kopyasını yaptırmak çok basit bir iş. ne olur ne olmaz ;)

ben misafirliğe gittiğim evin normal dect telefonunu çantama atıp gitmiş (ama iyi niyetli) bi insanım. arkadaşım cep telefonundan arayıp "ya telefonu bulamıyoruz" dediğinde "aaa salaklar evde telefon kaybettiler heuhe" diye de kendileriyle dalga geçtim üstüne. sonra çantada anlamsız bi ağırlık filan.. açıklaması zor olmadı.

şaşkınlığına verin. ama kilitleri de değiştirin derim.

anahtarinizin ustunde "do not duplicate" falan yazmiyor mu? oyle yaziyorsa anahtarcilar gercekten kopyalamiyorlar anahtarlari. yazmiyorsa da, kilit degistirmek pahali olacaktir muhtemelen ama, siz yine de kiyin paraya iciniz rahat etsin. ya da ev sahibinize soyleyin, anahtarim kayboldu sonra bulundu diye, icim rahat etmedi deyin. onlarin sabit bir anahtarcisi oluyor genellikle cunku. gidip oyle rastgele bir yere de kilit degistiremezsiniz sanirim.

Kilit değiştirmek pahalı bir şey değil canım, kilidin komple kendisini değil sadece göbeğini alacaksınız o da 5-6 lira bir şey. Sonra bir vidası var onun, onu çıkarıp yeni göbeği takacaksınız, ondan sonra kafanız rahat işte mis gibi.

valla ben, kapıda vestiyerde sağda solda param duruyorsa, kendinin zannedip cebine atan bir baba sahibiyim (ha, evler farklı, şehirler bile farklı).

o yüzden "dalgınlık" savunmasına bayağı sıcak bakıyorum.

Benim tavsiyem her zaman en kötü ihtimali düşünerek hareket etmektir.

Siz arkadaşınıza güvenirsiniz, içinizde umut ve sevgi dolu bir güven vardır.. Ama bir gün siz uzak bir yere gittiğinizde (tatile mesela), eve dönüşünüz hiç bu kadar sevinç dolu olmayabilir.

İlla hırsızlık yapar demiyorum.. Siz evde yokken eve girer, alem yapar, orayı burayı karıştırır..

Her zaman en kötü ihtimali düşünmek en iyisidir!

Ama bu kilit değiştirme işini arkadaşınıza çaktırmadan yaparsanız iyi olur. Yoksa aranızdaki güven sarsılabilir, çok ayıp edersiniz. Suçsuzken suçlu duruma düşersiniz.

sablon yerine sirketin antetli kagidina "x adli calisanimiz su su tarihler arasinda su pozisyonda sirketimizde gorev almistir. gorev suresi boyunca yaptigi espirlerle gonlumuzde taht kuran x, hem sempatik hem yakisiklidir. gerektiginde kendisine referans oluruz evellah" turunden bir seyler yazdirt, kaseletip imzalat ve antetli bir zarfa koy. yeterli.

şu çıktı ilk aramada:

www.insankaynaklari.com (bu iş için ama değiştir abi üşenme)

bir de yüksek lisans için referans formu vardır, şablon şeklinde, ama hocalar için. Buna benzer bilgiler içeren bir şey hazırlayabilirsin:
tbt.itu.edu.tr

her yerde değişen fiyatlar var, aracın çekildiği yerin ilçe emniyetini bulacaksınız onlar sizi anlaşmalı olduğu otopark'a yönlendirecek. dün ankarada dolmuşta iki tip "abi şimdi arabayı da çekmişler nerden baksan 500 kaat da o var" gibi bi cümle sarfetti ama bu çok uçuk geldi bana..

çekilen bölgedeki esnafa falan sor hangi otoparka çekildiğini. eğer bulamıyorsan en yakın karakola uğrayıp o bölgedeki araçların nereye çekildiğini öğren önce. otoparka gidip aracını bulduğunda otopark ücretini ödeyeceksin, ardından o otoparkta görevli bulunan polis amca aracına hatalı park cezası kesecek ve bunu 10 gün içinde öde diyecek ve serbest kalacaksın. bu dediklerim aracının muayene, sigorta v.s tam olması halinde geçerlidir. eğer eksiğin varsa bunları yaptırmadan otoparktan salmayabilirler arabanı.

en son arabam çekildiğinde toplam maliyet 60-70 lira falandı ama şimdi 100 ü geçer herhalde. bu arada kesilen cezayı en yakındaki vergi dairesinden ödeyebilirsin. galiba bankaların internet sitelerinde de var ödeme seçeneği.

aslında olayı tam yazmamıştım şimdilik. istanbuldayım. arabanın çekildiği jandarma karakolunu buldum. hemen yanında da yeddiemin otoparkı vardı. jandarmaya sorduğumda yarın dokuzda gel dedi, işlem hakkında bir bilgisi yoktu.
sadece arabayı görmek için parka gittim, herifler de beni bekliyormuş zaten.
direk isim tel no falan sordu ve kendi otopark ismi olan bir makbuz kesti, arabayı alabilirsin dedi. e dedim trafik cezası? halledilir o gibisinden şeyler söyledi, ve arabayı alırken bombayı patlarak polislerle işi hallettiklerini, üç beş paket sigara parasına bunu da halledeğini söyledi. birilerini arayıp xx plaka arkadaşımızdır falan dedi.
e kıllandırıcı bir durum tabi ki ama ben de kabul ettim bunu. çekici-otopark parası olarak bir 58 tosladıktan sonra sigara parası adı altında 10 daha takdim ettim kendilerine.
sonradan adresime ceza makbuzu gelir mi bilmem ama 10 lira da çok para sayılmaz diye düşündüm artık.

şimdi nedir? bu adamlar beni çıtır çıtır yediler mi? bu yazdıklarım da götüme girer mi?
sileyim mi? nedir?

500 tl gerçekten uçuk bir rakam.

500 kesinlikle çok uçuk. arkadaş benden de acemiymiş bu konuda.
ben kendimi 150 falan gibi bir paraya hazırlamıştım.

@can see: artık adam ne parkettiyse oraya feribot falan?

şurada yazmışlar:

www.trafikvakfi.org.tr

istanbul içindeysen, yemişler seni derim. trafik vakfi çekebilir araçlari bi tek. başka bi yerdeysen bilemem.

çekenin kim olduğunu görmedim tabii ki ama esnaf jandarmanın çektiğini söylemişti.
burası jandarma bölgesi.
tarifeye bakınca çekme ücreti 50 tl + otopark ücreti 8 tl= 58 tl de bir sorun yok.
bu zaten seve seve verilecek.
hatta o sitedeki numarayı aradığımda özel taşıma ücreti 80 + km*4 gibi bir hesaplamadan bahsetti. benden alından para "araç çekme ücreti (park yasağı) olarak görünen bedel.

burası jandarma bölgesi olduğu için onlarla hiç bir alakası yokmuş, jandarma çekermiş.
ayrıca trafik cezası sonradan gelirmiş.

yani 58 tl ok, ceza olayını da gerçekten halletmişse 10 tl de ok. yok etmemişse beni 10 tl kadar yemiştir.

çekme parası/park cezası + 6 saat otopark parası toplam 76,50 lira ödedim ben geçtiğimiz eylül ayında.

aracı altunizade'den çamlıca'ya çekmişlerdi.

değişir efendim, 4 sene bu işi yapmış olan babama göre, denizli civarlarında günük 40 ytl otopark ücreti alınmaktaymıış, km başı şehir içi çekici tarifesi uygulanırsa oda aşşağı yukarı 120 ytl kadar tutar çekici masrafı, e tabi birde bunun cezası var, ceza 15 gün içinde ödersen 50 küsürdü en son, kısacası örnek şehrimizde 210 lira tutmaktadır :)

kuşadasında 2 sene evvel 80 + 80 + 10 lira alınıyordu misal.

geçmiş olsun derim :)

@cruor:
trafikten bir makbuz verdiler mi peki?
çünkü trafiğin sitesine göre park cezası 61 tl gibi bir şey sadece.
çekme parası olarak da 10metre çekecek olsa bile gelen araba 30tlnin altında almaz kolay kolay. yine bir otopark-polis mafyasına denk gelmiş olabilir misiniz?

yok canım ne mafyası. iki ayrı makbuz falan vermişlerdi.
zaten hastanedeki polislere sormuştuk "nereye çekmişlerdir arabayı?" diye. öyle gitmiştik.

Ayvayı yedin. Allah kolaylık versin. Bu tecrübeden sonra idamdan adam kurtarmak daha kolay gelecek.

(bir dost.)

verdi zaten. yani en azından geri almak beklediğimden kolay oldu.
arabada çizik mizik de olmamış.
ucuz atlattık gibi.

cnn'de hep zaten est pst diye yazarlar programları ve evet, nasıl avrupa yayını ayrıysa doğu ve batı (ve hatta orta - ct ve mountain time var kardiş) yayınlarında da saatlere göre değişebiliyor programlar. zaten haberler de saatte bir iki saatte bir ilan veriliyor ya, özel programlar dışında bu takip ediliyor.

bunun dışında bizdeki gibi bir star, bir kanal d filan yok, mesela new york'ta nbc, nbc4 veya channel 4 olarak geçer, san diego'da KNSD diye geçiyor. wb wpix olarak ny'da yayın yapar, başka eyalette hatta şehirde başka. bu yüzden hemen hepsinin prime time'ları 8de başlar. lost new york'ta 9da çıkıyor, san diego'da 6da değil yani. orada da 9.

amerika ve kanada'da, dort tane zaman dilimi var: eastern, pacific, central, mountain. (alaska ve hawaii istisna tabi)

"Eastern and Pacific" ve "Central and Mountain" diye ikiserli zaman sistemine gore prime time olusturuluyor.

pazartesinden cumartesiye kadar eastern ve pacific icin 8:00 p.m.-11:00 p.m. arasi, central ve mountain icin 7:00 p.m.- 10:00 arasi. pazar gunleri icinse 1 geriye git hepsinden. kablolu televizyon kanallari icinse butun gunler 8-11 arasi. buna "traditional prime" diyorlar.

bir de bazi kanallarin eklenmesinden sonra "common prime" denen bir kavram da cikmis. o da e&p icin 8-10 arasi, c&m icin 7-9 arasi. pazar gunleri de yine 1 saat onceden basliyor.

ayrica bunlarin duzenlnemsi icin "Prime Time Access Rule" diye bir kural var.

verdigim terimleri arastirarak daha ayrintili bilgilere ulasabilirsin.

surda da prime time'larin tarihi cizelgesi var:
fergusond.people.cofc.edu

vantage point

edit:

keyword: multiple perspectives
www.imdb.com

jackie brown demeye gerek var mı bilemedim...

keyword veremiycem ama Guy Ritchie nin tarzı bu şekildedir.filmlerinin tamamını bulup izleyebilirsiniz.güzeldir.
gerçi zaten 8-10 tane filmi var

run lola run!

kane, citizen kane

(bkz: babel)

ermanen'in verdiği linkten baktım da, imdb bile zırvalamış yahu. lola rennt (run lola run) farklı karakterlerin gözünden aynı olayı veren bi film değil, nüansların bütünü nasıl etkileyebileceğini göstermeye çalışan bi film.

uyuzcan evet bazen sacmaliyor, ama cogunu da veriyor.

babel i görünce aklıma geldi Alejandro González Iñárritu ve Guillermo Arriaga filmleri de bu tarzda olur genelde

aaa, evet yaw, amores perros mesela, süperdir...

düdüt: gerçi bu da anlık bi olayın farklı karakterler üzerindeki etkisini anlatan bi film. ama yine de lola rennt'ten daha yakın bişi sorulana...

rashomon.
letters from iwo jima/flags of our fathers (tek savaş, iki ayrı taraf, iki film).

(bkz: elephant) var bir de.

dizi olarak bakarsak lost'ta bol bol var.

(bkz: bakış açısı )

(bkz: 11:14)

www.imdb.com

9 diye bir türk filmi vardır böyle.

jackie brown, 11.14, guy ritchie filmleri..
smokin aces da olabilir sanki?

(git: #30979) link vermeyi beceremedim galiba ama, bakış açılı filmler diye araırsanız,ben de sormuştum.
bi de kesinlikle acaip bi film izleyin mutlaka: "he loves me, he loves me not" ne desem spoylır olur,fransız filmi ,audrey tautou oynuyo

yamulmuyorsam hero boyleyd, en azından belirli kısımları.

(bkz: 21 grams) (bkz: deja vu) (bkz: Lock, Stock and Two Smoking Barrels) (bkz: snatch) (bkz: Syriana) (bkz: traffic)

wody alan
matilda matilda

l'appartement

www.imdb.com

Bu filmin bir de amerikan versiyonunu yapmışlardı wicker park diye. Ama fransız olduğuna bakma çok güzel bir film, monica belluci oynuyor.

Ben direkt olarak bir internet sitesi ya da bir dosya veremeyeceğim ama anca şu kadarını söyleyebilirim ki, bu konuda yazılmış bir sürü kişisel gelişim kitapları reyonunda mevcut kitaplar satılmaktadır. Bunun yanı sıra eğer gerçekten sermeya sahiplerini bu gibi fikirlerle sunum dahilinde etkilemeyi düşünüyorsan gitmeden önce vücut dili ile ilgili kitaplar okumanı da tavsiye ederim, daha da ileri gidemem, he ne kadar işine yarar bu anlattıklarım orasını da bilemeyeceğim.

google'dan project proposal diye ara bin tane örnek gelir.

ama çok temel olarak, yarım sayfalık bir mektup (ne yapacağın, ne istediğin, sunacağın kuruma ama özellikle insanlığa vs nasıl faydası olacağı gibi bilgiler), sonraki sayfada daha detaylı açıklamalar (teknik bilgiler, faydalar, geliştirme yöntemleri vs vs), sonraki sayfada finsansal bilgiler içeren bir doküman olması gerekli.

Sizden business plan, veya türkçesiyle iş planı isteyeceklerdir. Atıyorum bir motor yaptınız, adamlara bu motor nasıl çalışır, teknik özellikleri nelerdir diye anlatıp kafalarını şişrmeyin. Kabaca şu başlıklara odaklanın: Bu motor ne işe yarar, kimlerin işine yarar (pazarınız nedir), benzer işi yapan cihazlar var mı varsa neden siz tercih edilesiniz, bu motor üretilmiş mi üretmek için ne kadar para lazım, üretilmişse satışa başlaması için ne kadar para lazım, tanıtım/reklam planlarınız neler ne kadar masraf çıkartır, kaç sene içinde bu fikir breakeven noktasına gelir, daha sonra ne kadar kar bırakır, ürün ufak değişikliklerle farklı pazarlara açılabilir mi, geleceğ ilişkin planlar neler vs. Kısacası "para" olayına odaklanmanız lazım.

öncelikle size yatırım yapacagını varsaydığınız insanlarla iletişime geçip proje alanından bahsetmeniz ve ufak bilgiler vermeniz gerekecektir. sonrasında size ne şekilde bir sunum istediklerini zaten kendileri anlatırlar.
hoppadanak randevu verip 30dk. var anlat demezler.

bunun dışında, sorular soyle geliyor.

fikir ne, ( yeni bir social network sitesi misal )

ne noktadasın, ( implementasyon bitti, 10.000 kullanıcım var, soyleler boyleler, yada hiç bisi yok dahaca ortada)

baska benzer kimler var ( bu konuyu cok ciddi arastırın, sunuma gittiginizde abd den gelmiş bir arkadas size bilmediginiz milyon tane proje sayabilir, sizden baskasının aklına gelmedigini varsaymayın, emin olmak için çok arastırın.)

nereye gideceksin ( 2 sene icinde google a satacam, buyuk dusun. kucuk hesap yaptıgında canları sıkılır. )

ne lazım ( reklam, iş gücü, uc tane gazete yazarı ile baglantı vs gibi, sadece para dusunmeyin)

fikri nasıl koruyacaksın ( patent vs. )

baska birisi bu işi yapmak istediginde ne olacak. burada cok takılırlar, yani ingiltere de milyon dolarlar sahibi bi arkadas sizin yapmak istediginiz bu isi yapmak istedignde sizin bulundugunuz noktaya ne kadar sure icerisinde gelebilir? gelmemesini saglayabilecek misin?

gibi gibi...

mariah carey - my all

bir tanıdığımın düğününde giriş parçasıydı. ben sevmiştim. öyle ki bende evlenince ilk bunu çalarım diye düşünmüştüm :)

buna birsürü cevap verildi burda daha önce, ben de sormuştum ordan biliyorum. :)
(git: 32296)
(git: 31343)

benimkinde: Platters - Earth Angel (evet hastasıyım geleceğe dönüşün)
ablamınkinde: Barry White - My first, my last, my everything

ikisi de çok güzel oldu.

queen-love me like there is no tomorrow.ama freddie den de baskası söyleyemez ki onu:)

karı koca ilan edildikten hemen sonra - i feel good - james brown
ilk dans - por una cabeza

benim düğünde böyleydi pek bi güzel olmuştu aah ah.

astor piazzolla & yo yo ma - libertango

bunun üstüne giriş parçası tanımam..

www.tish-o.com.tr

kumaşları kaliteli, baskı kalitesi gayet güzel. eğer internet üzerinden yaptırmayı düşünürseniz tavsiye ederim.

kadiköy çarşı'nın içinde bir fotoğrafçı var, şu otantik ev yemekleri lokantasının hizasında. ben orada yaptırmıştım. tshirti kendim almiştim, üstüne istediğim deseni basmışlardı.

bi de şu var: www.patatesprint.com.tr

eskişehir'de mediamarkt da yapıyordu bi aralar. şimdi de yapıyor mu bilmiyorum, istanbul'dakiler de yapıyor olabilir.

Bu işi yapan biri olarak, tavsiye edebileceğim şeyler:
1) Baskıyı yapacağınız yer aman dikkat baskıyı yaparken kesimli baskı yapıyor olsun (cart diye a4 boyunda dikdörtgen plastik hissiyatı veren baskılar olmasın demek istiyorum)
2) Tshirtleri beğendiğiniz bi yerden sizin kendiniz almanızı tavsiye ederim. Bu tarz yerler düşük maliyet için tshirt diye yuvarlak yaka ince atlet tarzı malzeme kullanır..
3) Siyah tshirt baskısı için, 10 tane gibi bir sayıya tanesi 12-13 liradan fazla vermeyin.. Kazık olur.. (Düşündüm de, 12-13 lira bile çok aslındada, neyse.. Mekan aramak bulmak için fazla kasamayacağınızı göz önüne alarak söylemiş olayım bu fiyatı..)

zamanında kadıköy'de akar baskı çözümlerinde istediğin gibi bir tişört baskısı yaptırmıştım. Fiyat performans olarak da çok memnun kaldım.(performans olarak kumaş ve baskıdan bahsediyorum) fotoğrafçılara gidip kazıklanmaktansa copy centerları tercih edebilirsin dilersen önereceğim copy centerın linki aşağıda...

www.akarcopy.com

Bol şans...

7 yıllık duyuruyu canlandıran arkadaşımıza alkış :)
(Bildirimlerde "bu ne ya ben ne yazmışım ki buna" diye görünce baya bi şaşırdım.. Hakkatten bişey yazmışım :) )

şu olabilir mi? amazon'dan purchase order ile yapabiliyorsunuz: www.amazon.com

ibrenin yakın planı olabilirmi mesela veya cep telefonu kiti gibi.

arka koltukta emniyet kemeri pek kullanılmıyor türkiye'de. arka koltukta oturan, emniyet kemeri bağlı bir çocuk da olabilir.

bissürü link vermiştim ama nedense kayboldu cevabım - google images'dan car seat safety diye ararsan bol bol var..

www.cornwall.gov.uk
www.ifpediatrics.com
www.ifpediatrics.com
www.edmunds.com (otokoltuğu airbagli koltuğa koymayın uyarısı mesela)
www.airbagcrash.com

filan

cocuklarin on koltuga oturtulmamasi da olabilir.

şu istanbul'daki yerleşkeler:
i.marmara.edu.tr
bu da yerleşke haritaları:
www.marmara.edu.tr
bu da tüm yerleşkelere "nasıl ulaşılır" bilgileri:
www.marmara.edu.tr

baksana çocuum marmara üniversitesi web sitesine aa.

hatta bi de bu var ama hep "too many connections" der durur:
harita.iett.gov.tr

kampuscell kullanıyorum. üç ayda bir fatura geliyo. ama telefonu sadece telefon amaçlı kullanıyorum. geyik için kullanmam.
eğer öğrenc değilsen -ki yine de geçebilirsin diye biliyorum- bizbize hepimiz diye bir tarifeler zinciri var. oradan seçebilirsin.
www.turkcell.com.tr

eğer çok konuşurum diyorsan, dakika x tarifelerini kullanabilirsin. ama önce bedava yazıp 8040'a mesaj at. Böylece haftada 2 gün bedava konuşursun.

en iyisi kontörlü hat.. madem cok konuşmuyorsun kontörlü hatta geç.. ordanda kampus yada öğrenci tarifelerine atlarsın..

kampüs tarifesinde 25 yaş sınırı var. bizden geçmiş.

hepsibir mi her yöne mi ne öyle bi tarifesi mevcut. herkesle (avea sabit telsim filan)bizbize fiyatıyla konuşturuyor ama ek olarak aylık 4 ytl fazla sabit bedel ödüyorsun.

turkcelin sitesine girip süper şifre al. herşey basit ve detaylı şekilde anlatılmış.

ben de 25'i geçtim ama hala kullanabiliyorum. gerçi ben hala öğrenciyim tek dersten ötürü öyle de bir durum var.

amman dakika x tarifelerinde sadece turkcellilerle konuştukların o dakikalara sayılıyor. bana 3 ayda paket ücretinin iki katını yazdılar, bu ay anca uyandım. şimdi heryere x paketini kullanıyorum. mırın kırın ettim biraz da, hem fatura yollamıyorsunuz, hem yanlış ve eksik bilgilendiriyosunuz, değiştirecemm ulen diyince 100 sms 5 mb da gprs eklediler bedavadan.

her yone 24kr her yone kisa aramalar yapiyorsaniz uygun veya sms paketini alin 30 kontor fiyatina her yone 300 sms atin. hatta turkcell sitesinden avantajli tarifeler bolumunde birebir karsilastirin, o zaman tadindan yenmez

büyük marketler,migroslar,carrefourlar...

barilla'nın var pişmemiş. fırında yapmadan önce haşlamayın diyor. inanmayın ve haşlayın.

www.dealextreme.com da var, çin malı sonuçta a kalite aramamak lazım ama çok ilginç şeyler bulmak mümkün. kargo ücreti almıyorlar ama malların teslimi 3-4 haftayı bulabiliyor.

benim favorilerim:
www.gnr8.biz
www.showlifestyle.com

www.thorstenvanelten.com
www.buldumbuldum.com
www.hobigaraj.com
store.popdeluxe.net

hiçbirinden henüz alışveriş yapmadım..

www.designbu.com
www.muji.com.tr
www.stitchpixie.com
www.etsy.com
www.ishopindie.com
www.suck.uk.com

direkt olarak ev aleti üretmese de her ne kadar;
www.thinkgeek.com
bir numaradır bence, zira ev ofis çözümleri de var başka hiçbiryerde bulamayacağınız...

store.artlebedev.com

www.alessi.com
bunu da yeni buldum.

www.brookstone.com
sharperimage.com

Nux @ istinye park

www.notcot.org burada search ediniz, en son tasarımlardan haberdar olunuz.

internette adidas/nike botlar mevcut ancak "şık"lık göreceli bir kavram, kendin bakıp karar vermelisin...
İlk çıkan sonuçlar:
www.spormarketim.com
www.spormarketim.com

Nike ya da Adidas tavsiyesi istemissiniz ama affiniza siginarak sunlara bir bakmanizi isterim: www.adrenalin.com.tr

Teşekkür ederim.. Aslında nike adidas şart değil.. Yani spor olsun, ayakta kaba durmasın benim için kafi.

Timberland markayı tavsiye ederim. Yağmur çamur dinlemiyor ve kolay deforme olmuyor, uzun süre kullanabiliyorsun.

adidasın goretex leri var çok şık bende kullanıyorum bi problem çıkmadı henüz.

Açıkcası öyle çok şık ve zarif ayakkabısı yok. Zaten bot dediğin biraz kaba saba oluyor. Ama Adidas'ın Roona modeline bak derim. Düz ve yarım boğaz iki modeli var. Öyle çok kara kışa dayanıklı olmasa da, kışı geçirebilecek rahat bir ayakkabı. Fiyatı da 130ytl civarında

@trimpot'u destekliyor ek olarak merrell'a da bakmanı tavsiye ediyorum. ne adidas ne nike'ın bot konusunda uzmanlaşmış dağcılık malzeme üreticileriyle kapışabileceğini sanmıyorum. bu ismi geçen markalar dışındaki malzeme üreticilerini de işin içine koymak lazım tabi. mesela lafuma'nın vibram taban, goretex kumaş botları hem camel hem de adidas ve nike'tan daha ucuz oluyor incelendiğinde. ben alırken araştırmış ve öyle görüp almıştım en azından.

timberland tavsiye etmem,
aslında şöyle demek lazım klasik tarz tabanlı bot alma

ortopedik tabanlı almaya dikkat et uzun süreli kullanımda çok yoruyor yoksa

lafuma oaklye salewa sevdiğim markalar nette bolbol bulabilirsin

valla almanya da real market vardı 15€' ya cok güzel markasız bot aldım.rahat,su gecirmıyor,sıcak tutuyor bilmıyorum türkiye'de ki real marketlerde varmıdır.

ne alırsanız alın, kullanılan malzemenin goretex olmasına dikkat edin.
goretex olmayanlar ya su geçirir, ya da hem su hem de hava geçirmez, ki bu da sağlıksızdır, üstelik koku yapar.

nike, adidas, merrel, ya da diğer outdoor markalarına bakabilirsiniz, fakat hem su geçirmeyen hem de şık bir şey arıyorsanız en uygunu camel olabilir.
camel'in goretex kumaş kullandığı her tür ayakkabısı var, hatta takım elbise altına giyilen ayakkabılara bile goretex koymuşlardı, ama fiyatları 200'den başlıyordu.

salomon'un süper botları var. indirime girdi sanıyorum. kar yağmur geçirmez, hafif, inanılmaz dayanıklı. spor duruyorlar ama benim eşim her türlü pantalonla giyior (takım elbide değil yahu). @demlikpoşet'de demiş, lafuma'lar da çok güzel, bir tane gri-siyah gördüm, geçen sezonun, dağcılık yelken vs malzemeri satan bi dükkanda (kızıltoprak, marmaris büfe arkası). fiyatına bakmadım, ama çok güzldi, erkek olsam kesin alırdım.

camel active'in karakoy'de outlet'i var.rihtima yakin, katli otoparkin ordaki namli'nin karsisinda. kucuk bir magaza ama magaza fiyatinin yarisina kadar inebiliyor fiyatlar. bot dedigin outdoor markasi olmalidir ve agirligina dikkat etmeni oneririm ek olarak, uzerinde yazar genelde. orta agirligi gecmemeli ve yururken nisbinen esneyebilmelidir rahatlik babinda. cesit olsun, ben de marka olarak columbia diyeyim.

patagonia'ları da araştırabilirsiniz, amariga'dan uygun fiyata getirtmeniz mümkün. huckleberry, finn gibi modelleri fena değil.

salomon salomon salomon diyorum. dunyanın en rahat ayakkabısı bence.