Carrefour da bu aralar kedi mamalarında kampanya var bir alana bir bedava 4.99 a konserve mamalar var, sosise verdiğiniz parayla onlardan alıp verebilirsiniz

fırlatılır mı?

Orada kalmış değil di mi hayvan?

Kedi mamasını atmak kolay olmayabilir. Tavuk sakatatı alıp atabilirsin. Ciğer, taşlık vs. Azıcık haşlayıp soğutup atarsan daha iyi.

hayvanın secme sansı var iniş için kapak acık ama inmiyor asagı. apt sakinleri varlığından haberdar erzak bırakıyorlar. asosyal bi birey herhalde.

çikolata kediler için çok zararlı aklınızda bulunsun.

Tavuk ciğeri atabilirsiniz bizim de böyle balkondan aşağı beslediğimiz kediler vardı seviyorlardı.

Orası çok sıcak olmaz mı ya, niye inmiyor üzüldüm.

bu nasıl bir yaşam tarzı? hem kedi için hem senin için soruyorum. kedi zaten başına güneş geçmiş şaşkın şaşkın bakıyor. kedi dediğin dolaşmayı sever bu nası kedi çatıda yaşıyor. sen desen elinde sosis damdan dama fırlatıyosun fsjkgksjdgk nys bence haşlanmış tavuk sakatatı +1

migrosta dostluk maması var. bi paket at o açma kısmını halleder

mamayi buzdolabi posetine koyup at, o her turlu parcalar yer icindekini. torba da ucar, sehrin pisligine karisir gerci. sen de karsiliginda yerden 3 poset toplar cope atarsin.

büyü için lazımsa büyücülere sormakta fayda var.

domuzlardan temin edilir.

Marketlerde bulabileceğinizi sanmıyorum ama domuz ürünleri satan, yoğunlukla yabancı müşterilere hitap eden şarküteriler vardır genellikle lüks semtlerde. Öyle yerlerde bulunabilir.

buyu icin lazimsa aktarlarda yarasa kanadi, fare kuyrugu, yilan kabugu, kablumbaga kani, domuz yagi gibi bilimum materyal mevcuttur. em yakin akatari bulmak icin en yakin camiye gidilip cemaatle hos besten sonra ya aktar lazimdi acaba nerde bulunur dersin. yemek icin lazimsa bu domuz yaglari hijyenik degil kullanma olebilirsin.

macrocenterda normal domuz eti üzerinden istediğiniz üzerine sıyırıp veriyorlar. belki aklı basında insanların arayısına cozum olabileceği için buraya not düşmekte fayda var.

woofer var mı sistemde ?

yok 1+1. laptop için ufak bişe.usb, içinde kendi ses kartı var.

o zaman eq ayarları dışında bir seçenek yok malesef.

ayarları kaydedin,zırt pırt uğraşmanıza gerek kalmaz.

bence iste, ask bana kizil otesi isinlar kadar zarar veriyor, yaralaniyorum vs diyo...bence

günde 3 öğün dövmek lazım, belki o zaman ne dediği anlaşılır. adam yardırıyor biyerlerinden, sen kalkmış bize ne demek istedi diyorsun. serdar ortaç dinleyip, üstelik bundan bir de zevk alıyorsan çözebilmelisin anlamını.

anlaşılmak gibi bir kaygısı olmamış bence. kelimelere bakalım:
aşk kızılötesi yaralı hareket edemem. biraz aşk biraz teknoloji biraz çaresizlik biraz egzantiriklik(müze) katmış. tadı bok gibi olmuş ama her şey var:)

serdar ortaç dinlemem ama şu sözlerden şu anlamı çıkardım.

aşk kızılötesi gibidir birbirinden ayrılınca bi süre sonra aradaki bağlantı kopar.
yaralı müzesi, sevililer ayrılınca biri isyana bağlıyor. yani yaralı müzesi derken sevgilisinden ayrılanı bi gruba ayırmış.
hareket edemem, bu da isyanın son kısmı artık aşk acısı çekmekten hareket edemeyecek hale geliyor.

çıkarılabilecek en iyi sonuç bence bu. dinleyenlerin sözüne baktığını sanmıyorum. dımtıs

kizil ötesi , kimileri gorebiliyor bu isinlari ki
gorenler de yaralanmadan kurtulamiyor, muzelik ornegi cok asktan yaral alan
bi de muzedekiler degerli seyler ya hani
calinma ihtimali falan o denli korunuyor ki bu da o muzeye girse bile hareket edemiyor
malum kizilötesi isinlarla falan korunuyorsa yakalanir,
sonra alarmlar, guvenlik kameralari falan ugrasmaya degmez diyor ustad anlayana tabii

işte serdar ortaç'ın şarkı yazma hususundaki sırrını açıklıyorum;

aklımıza gelen kelime ve kelime gruplarını birer birer kağıtlara yazıp kadife kesemizin içine koyuyoruz. akşam yemeğinden sonra keseyi bir çalkalayıp sırayla kağıt çekmeye başlıyoruz.

büyük ihtimalle "allah benim belamı versin!" demek istemiş.

ötesi müzesi uymuş iste, başka mantık aramaya gerek var mı ? hepsi altı hece. şöyle de olabilirdi.

aşk
bu kızılötesi
serseri töresi
önümü göremem

söyle sıçayım hatta sıvayım bakalım bunu dinleyecek kadar salak olanlar var mı demiştir

serdar ortaç şarkılarında hala anlam mı arıyorsunuz?

kızıl saçlı bi hatunla yaşadığı ilişki sonucu yaralanmış
diyo ki herkes yaralı yapacak bi şey yok ayrıca müze sessiz olur falan ya öyle yani

bunca yıl boşuna yaşamış olduğumu farkettim şu cevapları okuyunca. serdar ortaç şarkısını "şair burada ne demek istemiş" edasıyla çözüyoruz. vay be, lise edebiyat dersim geldi aklıma.

ama ben de yazcam du.

kızılötesi derken benim aklıma aşkın kızıllığı geliyo. kızıl bana burda ihtirası çağrıştırıyo. çok kızıl yani çok ihtiraslı, kızılötesi o manada yani.
yaralı müzesi, çok fazla yaralı insan çıkıyor ortaya aşk yüzünden.
hareket edemem: aşka cesaret edemem diyo burda da. işte hem çok ihtiras var, hem her aşık olanın canı yanıyo, ben aşk istemem diyo.

kızılötesi sözüyle, aşkın görülemeyişi ve birçok kişi tarafından bilince oturtulamayışını eleştirmiş.
yaralı, birey. müze ise onları barındıran, yaşadığımız toplum. bireylerin aşktan uzaklaşıp güvende olmak amacıyla kendilerini müzeye kapatmaları, iletişimden ve hatta bireysellikten kopmaları anlatılmış; dahice bir postmodern toplum eleştirisi.
hareket edememesi ise kendisnin de kafkavari bir şekilde o müzeye kapatıldığını, aşktan ve kendinden soyutlandığını anlatıyor.

siz cahillerin bu yoğunlukta bir dizeyi anlamasını bekleyemezdim zaten.

kızılotesı derken komınizm propagandası yapıyor aslında, yaa ya.

yürürsen 45dk

koşarsan yarım saat

25T Sariyer-Taksim hatti, 00:00'dan sonra iki saatte bir sefer yapmakta. Bu seferler Taksim-Osmanbey-Mecidiyekoy-Gayrettepe-Levent-Maslak-Sariyer seklinde gitmekte.

surada sefer saatleri var:www.iett.gov.tr

(Yesil renkli saatlere bakin.)

Ama bununla ugrasmayin, Mecidiyekoy-Levent taksi ucreti 5 lira yazar. O saatte Mecidiyekoy'den taksi bulmakta zorlanmazsiniz.

yorganı çarşafı atın. ciddiyim.

civa çabuk buharlasır. gazı da gayet zehirleyicidir. bence temkinli olup havalandıormak gerekebilir

meğer ben ne delilik yapmısın cocukken misketten buyuk civalarla oynuyordum elimde baya oynamısımdır sorun cıkmadı sonradan:D

metal zehrilenmesi ciddidir, bobrekler olmak uzere cok cesitli etkileri var. civa zehrilenmesi yaz google a.

31 ekim'e kadar askerlik şubesine gidip 2 senelik daha cillop gibi tecil alma hakkın var. yok ben tecil almayacağım dersen muhtemelen aralık'ta gidersin...

super cevap gonlume su serpildi:D şimdi 31 ekime kadar subeye tecil dierek gidiyoruz değilmi. yoklama baska bişey. yoklama demek beni askere alın demek oluy0 sanırım değilmi?

Diplomanın aslını alarak herhangi bir askerlik şubesinin önünde sabah 7 sularında beklemeye başla. Son yoklaman yapılacak, muayene oldurtacaklar, askerlik kararı çıkartacaklar, sonra da formda "lisans mezunuyum 2 yıllık tecil istiyorum" işaretleyeceksin. 2 yıl tecilin olacak. Bu sırada elindeki belgelerde "Yedek Subay Aday Adayı" yazacak, "ulan hasiktir beni uzun dönem yedek subay mı alıyorlar" diye tırsmana gerek yok. Lisans mezunu olduğun için bu ünvana sahipsin.

Özetin özeti: 2 yıl tecil hakkın var, git yaptır.

Siz isteseniz de istemeseniz de askerlik şubesine gittiğinizde son yoklama yapılıp askerliğiniz 2 yıl tecil edilecek. Eğer hemen askere gitmek isterseniz bi de üstüne tecil bozma işlemleri yaptırmanız gerekir. O yüzden endişe etmeyin direkman almazlar sizi askere...

Bi de her askerlik şubesinde her zaman muayene yapacak doktor bulunmayabilir. Doktor yılda 1-2 kere o şubeye gelir, diğer zamanlarda sizi askeri hastaneye sevk ederler ki bence hastanedeki muayene hem daha rahat hem de daha kısa sürüyor...

okmedanında senyuva diye bi yurt var. ucuz olmadıgı kesin ama bi bakarsın. bide erkek yurdu burası sende yakındıgına gore erkek yurdu arıyosun kesin:)

gittigidiyorda satılmıs muadillerine bi bak derim kaça gitmişler.

ben bronşt çn kullandım b boka yaramadı o laç hatta plasebo oldugundan suphelenmiştim. akşam aldıktan 2 saat sonra sarabımı yanıma alıodum hala hayattayım

paypal ve ebay hesabı alacaksınız. başka birşeye gerek yok.

bir de gözlüğün türkiye'ye gönderimi var mı ona da bakın. varsa kargo kaç dolar?

Kargoya dikkat.

o kart kredi kartı değilde bankamatik kartı ise paypala kaydedemeyebilirsiniz. electronic use only yazıyosa hiç sansı yok

alısveriş merkezleri hariç kırtasiyeden otesi yok benim bildiğim. cevahirde dnr yada profiloda remzi kitabevine bakabilirsin

47 tl hakkında bişey diyemem ama ptt den ucuzunu bulamassın.

ben aşağı yukarı senin bahsettiğin boyutte ve ağırlıktaki bir koliyi brezilyaya 20 lira civarına yolladım 21 liraydı hatta yanlış hatırlamıyorsam. baktığın şey ptt kargo olabilir. air maille yolla

peki air mail nedir? nasıl kullanılır? ptt servisi o da sonucta deil mi?

daha gecen gun "ptt kargo"ya sordum.

4 kg.lik sozlugu almanyaya 60 milyona gonderiyorlar. hizli kargo ile de 70 küsür milyona.

fikir vermesi acisindan. (biri 15 gune yakin biri de 10 gune yakin surede gidiyor sanirim. aman ne farkli ne farkli : )

sanırım bizi ugrastırmayın yurt dısına koliyle moliyle demeye getiriyorlar. yurt içini hallettikte dısarısı kaldı der gibi:) yada yurdun malı yurtta kalsın mottosuna sahipler gizliden gizliye:D saka bi yana yok sanırım ucuz bi yontem bu işi halletmeye yonelik. işine gelirse hesabı

air mail denilen şey yurt dışına giden postaların uçakla gitmesi işte. bir de shipping olayı var o da gemiyle. artık kaç seneye giderse =). ama sonuçta yine standart posta servisi dediğin gibi. brezilyaya 12 günde gitti bu arada benim postam. ingiltereden royal maille gelen postalarım da oldu bana yine air maille ve sendit.comla o da 14 gün civarında geldi. genelde 2-3 hafta içinde gidiyor yani postan.

2 kiloya kadar Ptt posta ile ucuz. link;
www.ptt.gov.tr (küçük paket sayfası)
Xls dosyasını incele... 13,75 yazıyor. Bir de imza karşılığı istemen durumunda 1 Tl ek ücret alıyorlar ki tavsiye ederim. İmza iyidir..

enteresan. burda hiç ulkeye gore sınıflandırma yapmamıs. 3 tane gruplandırma var bunlarda ne fark ediyor? ulasma suresimi?
buradaki nedir peki
www.ptt.gov.tr
bide gittik diyelim ptt ye adama derdimi nasıl anlatacagım? hangi tarife dogrudur hangisi ne amaca hizmet etmektedir bilmıyorum adam yuksek fiyatlı olana gore beni yonlendirmeside soz konusu yok obur turlu bişey diyerek. bende internette gordum var oyle bisey desem bile nasıl ispat edeceğim?

birde kucuk paket için ayrı koli için ayrı tarife yapmıslar. senin yolladıgın kucuk paket tarifesi benimkisi koli tarifesi. kucuk paket dedikeri sey nasıl bişey oluyor acaba bunların. ne kadar kucuk mesela. bide sekli neye benziyor acaba?:))

Kayıtlı gidecekse daha pahalı oluyor ama yine de çok o fiyat...
Şubeye gidin oradan sorun, web siteleriyle ünlü bir kurum değil PTT.

sahiden git pttye bunu şuraya yollamak istiyorum de hatta gitmeden gönderen ve gönderilen adreslerini bir kağıda çıkart orada yapıştırt adam da uğraşmasın teşekkür ediyorlar valla direk. 20 liradan fazla maliyeti çıkmaz sana. gerçi tahahütlü yollamadım ben o zaman ne kadar fırlat fiyat bilmiyorum.

karttan karta para aktarımı seçeneği var paypal'da. ama sanırım hem banka hem paypal bir miktar komisyon alıyor.

taksit yapılabileceğini sanmıyorum.

taksiti zaten citibanktan para hesaptan dustukten sonra yapacağım

binboa'yı tavsiye ederim.. daha ucuz olsun derseniz de istanblue da iidir.

binboa. eğer ona paran yetmezse borzoi de idare eder. istanblue, tekel votkaya falan hiç bulaşma derim.

kaliteli, çok güzel olacaksa absolut olsun. ama bence gerek yok. binboa oldukça iyidir meyve suyuyla birlikte. ancak daha ucuz olsun diye istanblue alma bence.

bazoka' da iyidir. doğru mu yazdım bilmiyorum ama bazuka sonuçta

istanblue hafiftir haberin olsun.

istanblue disinda hepsi derim ancak siralamam,

1. binboa
2. tekel
3. bazooka

bazooka'dan uzak durmak lazım. kolonyadan hallice bir şey.

istanblue fena değil. binboa daha da iyi. tabii binboa'ya para vermek yerine absolut, smirnoff falan alınabilir. arada çok bir fiyat farkı kalmıyor.

Sakın Borzoi alma.

içiyorsan duzgun bisi ic abi, smirnof ruski standart stolicnaya fln iç.

istanblue alip da gecenizin icine etmeyin. kokusu oldurur adami. binboa iyidir, portakal/elma aromalisi daha da iyidir.

valla şöyle max 37 lira civarına stolichnaya bulabilirsem alırım vururum shotları kaymak gibi meyve suyuna falan gerek kalmadan bulamazsam da binboa alıp meyvesuyuyla içerim artık. diğer seçenekleri iptal ettim.

soruyla alaksı yok ama bu votkaya bişeyler karıtırıp içme işini rusyada sadece kızların yaptıgını demişti rus arkadaslarım. bence sek iç, stolicnaya iç

para konusunda dert etmiyorsan (gerçi çok uçuk değil absolut smirnoff ile aynı fiyat) stolichnaya bir numaradır votka konusunda. hatta varsa stolichnaya raspberry.

votkada kral gilbeys

eğer erkeksen 25 yaşında doluyor bildiğim kadarıyla ssk. çalışsan da çalışmasan da.

bayaannımm

Bildiğim kadarıyla bayanlar evlenene kadar aileden sigortalı durumlarını devam ettirebiliyorlar.

yok o da kalktı 25 yasında bitiyor ogrencilik devam etmıyorsa. cakma master a basvurabilirsin de basvurualr guz donemı icin bitti sanırım.

yeşil kart mı ne varya ondan alabilmen mumkun mu?

gidip sordum sgk'ya aktif gözüküyor dedi..ancak hala neden devlet hastanesinden randevü alamıyorum belirsiz..hala sigortalı gözüküyorum yani..

evlenene ya da sigortalı bir işe girene kadar sigorta devam eder. bayanlar için tabi. yeni kanun kazanılmış hakları geri almıyor.

bence takilin d70 ile. alacaginiz alet full frame olmadiktan sonra d70i degistirmek pek mantikli degil gibi geldi.

pentax k7

D200 çok eskidi. D90 daha iyi.

sokaktan bir kedi al, apartmanın fareli köşesinde güzel şeylerle besle. o zaten açık pencereden çıkar gider. aynı şeyi bir kaç defa yap, alışsın oraya. sonra fareyle güzelce yiyişirler...

@ redlinetheturk
peki eve girmemesi için? nerelerden eve girebilir vs?

havalandırmalara dikkat et, fareler dağcılıkta 10 mahruki gücündedir direk tırmanırlar.

havalandırma falan yok...

giderleri kontrol etmeli bu durumda.. çamaşır bulaşık makinasının.ç..

bi de mutfak dolaplarının içi dışı altı üstü yerlerinde risk olabilecek delikler var mı bakmalıyım... di mi? yamulmuyorum di mi? ha?

mümkün olduğu kadar açıkta gıda maddesi bırakmamaya özen gösterin. şu tarz ürünler de kullanarak uzak tutabilirsiniz www.osman.com.tr . redlinetheturk'un de dediği gibi apartman veya evinizde kedi / köpek beslemenizde faydalı olur.

@kemal sunal

her öğrenci evi gibi benim evimde de açıkta her bir şeyler olabiliyo zaman zaman... bulaşık dahil..

köyde yaşadığımdan biliyorum, bir fare büyük küçük ayırmaksızın gördüğü her delikten girebilir. sanırsam kemiksiz mi neydi bunlar. daracık bir kapı altından bile geçebiliyorlar. çamaşır makinesinin, fırının filan arkasında saklanıyorlar genelde. geçenlerde bi komşuda operasyon vardı da izledim gördüm. hatta makinelerin devrelerini de bozuyor namussuzlar aman dikkat diyim her tarafı, giderleri, delikleri kapalı tutun. bide geceleri apartman boşluğuna bakan pencere varsa mutlaka kapatın. gündüz girmezlermiş pek.

öyle bi pencerem yok allahtan evde.. ama ilk iş, gider deliklerini, tezgahların dolapların altlarını üstlerini, çamaşır ve bulaşık makinasının altlarını giderlerini kontrol etmek olacak..

eger bi yerden gecmek isteyipte gecemezse kemirerek kendi yolunu kendi acabiliyor bu hayvan. yumusak plasrik benzeri birseylerle kapatılmıs bi yerler varsa oralar potansiyel nefise akçelik tuneli olur ilerde

arkadaslar bir yanilgi mi var bilmiyorum,
findik faresi her yerden gecer dogrudur, cunku hayvan findik kadar
ama bildigin nah kolum kadar lagim faresi ,o deliklerden gecemez,
cunku,
hayvanin iskeletini incelerseniz kafatasının oldukca genis oldugunu ve esnemedigini onun haricinde dogrudur balik gibi gelir kuyruga kadar iskeleti...
ama kafa gecmeyince....
ya betonu kemirip bildigin beton yuva yaptigini gordum.ne dis varmis be birader.
boyle kucuk frekans yapan aletler var onlar yararli olabilir ama insan sagligini da bozabiliecekleri mutlak ,bir mikro dalga firin bile 100-300 metre icindeki her yere radyasyon yayiyor calisirken...

kapan kurun diycem , yada yapiskan kagit olabilir , zehir de bir tercih ama ne kapan ne zehir etki etmiyor hayvan kurnaz kokunuzu aliyor...en dogrusu kedi derim.

hacı fare kuyruğunun geçtiği her yerden geçebilir. evet bu gerçekten böyledir. fareler daire kapılarının altından bile sürtüp girebiliyor içeri çoğu zaman. kapı çelik kapıysa sorun olmaz asla. balkondan pencereden de girmez. fare tutupta yerden duvara tırmanıp senin ikinci kattaki evine balkonuna girmez. öyle olsaydı tüm evleri fare basardı zaten.daire kapısından girer çünkü merdivenlerde bi insanla karşılaşınca ilk kısırıktan içeri dalar. o da bilmez oranın ev olduğunu. tesadüfi girer yani. sonra yerleşir o daireye.

bulaşık, çamaşır makinası vs giderlerinden de giremez eve. o kadar kolay değil, oha lan boğulur fare. yine aynı şekilde fareler 50lik boru içinde o kadar ilerleyebilse yine tüm evleri fare basardı. biraz önce de dediğim gibi fare senin evini bilemez. "lan şu eve girim ne rahat ederim" demez, diyemez. merdiven boşluğunda turlarken birini görüp paniklerse daire kapısının altındaki deliğe sığınır. yok bulaşık makinsı gideriymiş, yok tuvaletmiş geyik bunlar. nası tırmanacak borunun içinden, nası nefes alacak orda o hayvan, nası suda boğulmadan duracak, nası atık sus tesisatını çözüp yolunu bulacak.

sen milletin lafına aldırma, paronayaklaşmanın gereği yok. dinle sözümü. sadece apartman kapına dikkat et, fazla açık bırakma. eski tip bi ahşap kapıysa boşluklarına silikon filan çektir. bak bakalım kenarında köşesinde şöyle üst üste konmuş bozukluk iki adet 1 tlnin geçebileceği bi boşluk var mı.

o kocaman farelerinden abuk sabuk ufacık yerlerden geçtiğini gördüm. Düz duvara tırmanabiliyorlar gerçekten ve biraz büyük bir fare ise günümüz kedileri bunlardan korkuyor korkmayıp dalsa bile zararlı olan kedi olabiliyor. Çok karşılaştım bu durumla. Köpek döven kedi de görmedim değil ama böyleyken böyle. Muhtelif yerlere zehir belki çare olur ama lağamlarda yaşadıklarından bazı zehirlere bağışıklık kazanıyomuş diye duymuştum bir yerlerden. En iyisi kendiniz bulup öldürün :D

Biraz abarttıp galiba kendimi kaptırıp ama olabilen seyler bunlar :P

en iyi metod yapışkanlı karton. fakat buna elini sürmemeye dikkat et zira fare elin kokusunu alır ve kartona yaklaşmaz bile kartona yapışkanı sür daha sonra elinin değmediği bir peynir parçasını üstüne koy. bu yapışkanlı kartonu kenarlarından tut ve farenin geçiş güzergahına yerleştir. kendiliğinden yapışır zaten daha sonra kartonu çöpe atarsınız ama en etkili çözüm temizliktir. o arka havalandırma camının etrafını bi güzel temizleyin çatıyı falan herşey yerli yerinde olsun bak bakalım daha gelebiliyor mu fare.

@bayermuhen
şimdi evimize çamaşır makinesinin hortumunu kemirerek bir farenin girdiğini farkettik arkadaşım,bu hayvanlar insanla dalga geçiyor artık,gauss gibi zeka var adamlarda resmen!
olmaz olmaz deme,olmaz olmaz...

bir gün
one day
ein tag
.
.

bir gün, bir gün.

ben de biliyorum.

ulaşmaz.ptt de itina ile kaybolur o mektup

en geç çarşamba öğlen ulaşmış olması lazım. ulaşmadıysa tekrar yazmanız gerekebilir.

ben istanbul avrupa yakası içinde seyahati 10 gün süreni görmüştüm. fazla güvenmeyiniz.

Yılbaşında Anadolu Yakası'ndan elcegizimle postaya verdigim kartpostal, Mecidiyeköy'e 22-yazıyla yirmi iki- gün sonra ulaşmıştı.

google aramalarında ilk sayfada çıktığı için buraya not düşeyim. 2016 şubat ayı itibariyle mecidiyeköy'den postaneye(posta kutusu falan değil) verilen mektup Beşiktaş'a 15 günde gitmiştir.
Gönderilen adresle postane arası yürüyerek 35 dakika sürmektedir.

ustunde son kullanma tarihi yazmiyorsa olmaz diye dusunuyorum, daha once denemedim ama sahsen denerdim.. tabi bir sey olursa da kizmayin bana :)

içinde kurt bocek yoksa yada kuflenmedi ise yada kurumadı ise bişey olmaz

suyu da aşağı çökmüş

hiç bişi olmaz. şerbeti o aşağı çöken dökün tütünün üstüne hamur gibi yoğurun yavaş yavaş. oldu bitti. yoklukta her türlü gideri olur rahat olun :D

iş kurmak mı düşünceniz yatırım yapmak mı? iş kurmak için bi şey diyemem ama yatırım yapacaksanız faizler bu seviyelerdeyken faize vereceğinize eğer imkanınız var ise biraz daha borçlarının gayrimenkul'e yatırım yapın. düşük faiz alacağınıza düşük faiz ödeyip borç alın. borçlanamıyorsanız arsa alın 40.000 lira kadar ama iyi araştırmak lazım...

hiç olmadı yatırın devlet tahviline gitsin...

@gkhncnzdgn; o paraya dükkan nerde var?

şu alışveriş merkezlerinde mısırdır kumpirdir dondurmadır çikolatadır satan adamlardan biri olabilirsiniz.franchising veren şirketleri araştırırsanız baya var böyle.40 bin yeter gibi duruyor başlamak için.iyi idare edilirse gayet karlı bunlar.

Aslında isteğimiz, ya bize aylık 500-1000 lira gibi bir getirisi olsun ya da bikaç yıl sonra sattığımızda güzel bir kar bıraksın şeklinde.

@gkhncnzdgn; Ankara'da yaşıyoruz. Ancak ben Zonguldak'ta okuyorum. Dükkan alınca başında duracak birisi olmadığı için pek sıcak bakmıyoruz. Ama güzel kira getirisi olacak bir dükkan da fena fikir değil hani.

duyuruya cevap veren ilk 10 sözlük yazarıyla paylaşın. mesela

bilardo salonu açın. salona artı olarak 1 adet masa tenisi, 2 adet langırt, 1 adet dart koyun.

masa konfigrasyonları : ikinci el platin masa, ahşabı temiz ise 2 bin tl. deli gibi masa satıyor insanlar, ama iyi bir yer açacağız biz. artemis 75 bant, ivan simonis çuha koyacağız. 1500 tl. masanın tanesini 3500 bilemedim 4 bin tl ye aldık. 4 adet üçbant, 2 adet amerikan koyarsanız, peşin para yüzü suyu hürmetine 20 bin tl yapar. bunu pazarlıkla indirmeniz olası. inmesinler ama.

scoreboard- salon ıstakaları- ıstakalıklar- kiralık ıstaka dolabı- toplar : 4 bin tl.

masa tenisi- dart- langırt : 4 bin tl toplam.

çay ocağı, tost ocağı, büro tipi buzdolabı : 2.000 tl.

televizyon/ dvd : (bilardo maçları izletmek için) 1000 tl.

sandalyeler/ sehpalar/ dekorasyon : 8 bin tl.

açılış kokteyli/davetiyeler : 1000 tl , maksat para bitsin.
--------------------------------------------------------------------------
getirisi : bir salon saat 10:00 da açılır, 00:00 a kadar işler. bir masa günde 8 saat işlesin. saati 5 tl olsun. bir masa 40 tl/ 6 masa 240 tl.

dart/langırt/masa tenisi : 30 tl.

tost, çay, içecek satışı : 130 tl. orta ölçekli bir bilardo salonu günde en az 150 bardak çay satıyor, açıkçası parayı da buradan kazanıyor.

total getiri : 400 diyelim, aylık 12 bin tl.
-------------------------------------------------------------------------------------

giderler : kira : 5 bin tl olsun, içecekler vs gibi mutfak masrafları 1000 tl, elektrik faturası 750 tl.

masaların 4 ayda bir çuhası değişir, bir masa 500 tl, yıllık 1500 tl. 6 masa 9000 tl. aylığa vurursak 750 tl.

toplam gider : 7500 tl.
---------------------------------------------------------------------------------------
kalan : 4500 tl düşsün,işler kötü gitsin 3000 tl olsun. 4 masalı salonda türkiye şampiyonası düzenleniyor, arada turnuva yaparsınız yerel olarak her turnuvadan 1000 tl kalır en az.

buraya bir tek ruhsat giderlerini yazmadım, onu da bilmediğimden.

geçenlerde tuzla'da bir halısaha ihalesi vardı, 4500 liraya aylık. sadece haftasonları 10ar saat maç yapılsa 80 saat yapar, 80 liraya kiralasanız 6400lira yapar. elektrik- su- vergi cart cut hepsini bu giderlere sayarsanız hafta içi de 10 maç yapılsa ayda 3600lira net gelir olur.
ya da şu sıralar benim de aklımda olan, balıkesir-küçükkuyu taraflarından bir arsa kapatıp 3-5 sene ölü yatırım olarak elinizde tutmanız. sonrasında 2 katından çok daha yüksek fiyata satabileceğinizden eminim. ya da en son, abimin arabasını satalım size. ben de 1000 lira komisyon isterim:D

hizmet sektöründe tecrübeniz yoksa, gözünüzü kırpmadan güvenebileceğiniz genç ve sabırlı akrabalarınız yoksa hiiiç bu işlere bulaşmayın. babanız belli ki emekli oluyor, bu yaştan sonra böyle stresler yaşatmayın adamcağıza.

hazır fiyatları dibe vurmuşken yapılacak en akıllıca iş gayrimenkul almak. bu paraya ev veya iyi bir dükkan gelmeyeceğine göre tek seçenek arsa almak.

ankara'da gölbaşı ve bala yolu çevresi şu sıralar revaçta. 30-40 bin ytl civarına sürüyle arsa gidiyor. kriz bittikten sonra birkaç katı fiyata okutulabilir. evdekilere haber verin bir araştırsınlar.

3. kopru yolu uzerinden arsa almaya bakın

çok yardımcı olmıcak ama sitesinde retail locater diye bişe vardı ordan gozukuyordu. hatta kıyamadım hadi dur..

lomographic embassy st. petersburg
105 nevsky prospect
st. petersburg 193036
[email protected]

burasıymış

biliyordum zaten o adresi. onun dışında eski üretim lomolardan bahsediyorum.

ya da şöyle sorayım, rusyaya gidip de lomo almış olan birisi var mı :/

"lomo lca+" şu ibareden uzak dur da ne yaparsan yap. yani lca'nın sonunda artı işareti olmasın. "yeni lomo bu, sıfır" diyenden de koşarak kaç.
çinliler birkaç yıldır lomo lca'nın birebir aynısını(replika) yapmaktadırlar. lens olarak ise yine çin malı hali hazırda kullanılmaktadır.

edineceğin orijinal lomo'da "made in ussr" ibaresi, lens koruyucu kapağı üzerinde geçmeli ve "minitar 1" yazmalı yine o ufak kapağın üstünde.
lomography.ru ve lomography.com da satılan ürünlerin hepsi çin malı replika ürünlerdir. belirteyim.

evet. işte o yüzden rusya'dan aldırmak istiyorum. ama işte acaba nereden edinebilrim onu feci merak ediyorum. hiç yok mu yae rusya'ya gidip lomo almış bir arkadaş? :(((

moskovada vernisaj die bi pazar alanı vardı orda bulurdun ama sen moskovaya gitmiyorsun. ama illaki beneri bi hıl hısır pazarı vardır petersburgda da. sorup ogrenmek gerek

carrefour, real gibi hipermarketlerde sık sık görüyorum. oralarda yoksa nezih kitabevi'nde de vardır kesin.

cagaloglunda sakallıların kırtasiyesi var ya hani valiliğin karsısında buyuk bi yer. adını unuttum her neyse orda olabilir

o baska bişe olmasın benim bildiğim radyo 1900 lerin basında icat edildi hani???

olamaz.ilk radyo denemeleri 1890 yılında yapılmış.

versiyonlar 2008den önce pek bi farklılık göstermiyo hepsi birbirine yakın sayılır ama 2009da menülerde büyük bir değişiklik var öğreniceksen 2009dan öğrenmen senin içn daha iyi olur gerçi şahsi fikrimi sorcak olursan 2009 haricindekilerde daha kolay öğrenebilirsin

2007-2008 le başla bence.ilk olarak 2009 la başlarsan zor gelebilir.ama eski versiyonlarla öğrenirsen sonradan 2009 a adapte olabilirsin.

2007 ile başla bence. hem bosuna bilgisayarı aglatmazsın.

2008 iyidir rahattır. 2007den pek bir farkı yok ama o ufak tefek farklar bazen çok işe yarıyor. 2009un civil engineering versiyonunu kurdum laptopu zorladı biraz arayüzü de beni zorladı sevemedim bir türlü.

döndürürken dikmeyi deneyin. bir taraftan indirin diğer taraftan kaldırın efektif boyu azalacaktır geçer muhtemelen.

onu denedik hatta dik bir şekilde 3. merdivene kadar çıkarıp oradan yatırmayı denedik ama nafile. merdivenlerde öyle bir nokta varki akıllara zarar. herşeyi kilitliyor.

10-15 metre ise gayet guzel çekilir.biz buzdolabı çekimiştik oyle. ama her alt katın balkonuna bi adam dikmek gerekebilir. saga sola carpmasın die.

bizim giriş merdivenlerinde de öyle sakat bir nokta var. bazayı çıkartmamıştık biz de. alt kattaki komşunun balkonuna kadar ip bağlayıp yukarı çektiler, sonra bizim eve getirdiler. olabiliyor yani de. bunu yapacak babayiğit bulmanız lazım.

aslında şöyle bi durum var, ilk balkon bizimki ama dediğim gibi biraz yüksek normal ilk balkonlara göre (normal ilk balkon ne ola ki?)

sorun aslında burada, o babayiğitleri bulmak mesele. ev kızların evi..

nakliyecilerde makara falan oluyor bazen o adamlar halleder gibi geldi bana

benim evim ikinci katta ve yüksek giriş. yani komşuların evi normalde 2. kat oluyor. bizim nakliyeciler yaptılar bu işi.

balkondan çekmek çok da zor değil

yukarıdan değil aşağıdan iple kontrol etmek gerekiyor, bir de kılavuz hattı gerekiyor sağa sola çarpmasın diye.

olası bir aksaklıkta alt katın camlarının inme ihtimali + ev sahibinin kafasının ciddi anlamda kırık olması sebebiyle bazayı spotçuya veriyorum. ikea dan baza-karyola karışımı bir ürün alıp paketi güzel güzel eve çıkarıyorum.

herkese teşekkürler

itü.

itü endüstri.

mühendislik itüde okunur. :) odtülü ya da bogaziçili arkadaşlar kızar belki ama benim şahsi görüşüm bu.

neden endüstri mesela? ders yükünden haberli mi? kampüsün yeterli egitim olanaklarından haberli mi? hem gs hem itüyü gezme imkanı var. yakınlar bir yerlerde. gezip görsün, arada bulursa ögrencilere sorsun birşeyler, itüde soranlar zorluklarından bahsedeceklerdir ama severek yaptıgı sürece gözüne gelmez.

ayrıca

23 Temmuz 2009 - 24 Temmuz 2009 tarihler arasında itü tanıtım günleri düzenliyor. bir geliniz bir görünüz derim ben.

İki bölüme de gittim, ikisinden de mezun arkadaşlarım var. Bence cevap hiçbiri :) İşletme fakültesinde olmasına rağmen İTÜ'deki eğitim çok daha makine mühendisliği temelli. Hayatında belki de hiç kullanmayacağın makine elemanları filan gibi dersler alıyorsun ve 1. yılın sonunda makine atölyesinde staj yapıyorsun. Bu arada derslerde multimedya kullanımı çok az en fazla tepegöz filan kullanılıyor, çoğu dersin müfredatı da eski.

GSÜ de ise bi kere GS Liseli olmadığın için eziksin, fransızca öğrenmen güzel fekat iş etüdü gibi bazı temel dersleri almıyorsun ayrıca bütün mühendislik-mimarlık fakültesi topu topu 1 kat yani çok küçük hem imkanlar olarak hem akademik kadro olarak.

Aslında ikisi de istanbul da ve iki üniversitenin de bir ünü var o yüzden çok bi şey farketmez. İki üniversiteden mezun ie kolaylıkla iş bulur, ama eğer otomotiv filan istiyorsa fransızca dan dolayı gsü biraz daha öne çıkar, elektronik de ve mekanik üretim sektörlerinde de itü mezunları daha fazladır. Seçim yapan kişi gelecekte hangi sektörde çalışmak istediğini de göz önüne alırsa daha iyi bir karar verebilir..

Not: Bu gözlemler 2002-2006 yılları arasında mezun olmuş kişilere istinaden yazılmıştır yok artık biz böyle değiliz derseniz doğru olabilir, onlar yakın zamanda değişmiştir...

:)
eyvallah..tesekkürler

kizsa, uzerinde su anda dunyanin en guzel seyine bakiyorsun yazili kendi odasinda kullanacagi bir ayna. (ego-ittiren)

erkekse, ve iliski -gercekten ciddiyse- genital bolgeye yakin veya yuzuk parmaginda yuzugun tam denk geldigi yere yaptirilicak icinde onun ismi olan bir dovme.

Cumle kurmayi bilen, soru sorabilen bir sevgili mesela.

@wpi; noktalama işareti de kullansın tam olsun:)

hediye olarak da ; " Bir daha yazdığım şeylere çok ama çok dikkat edeceğim." yazılı bir A4 dosya kağıdı.

bana tornavida takımı alsa çok mutlu olurum. ne tur bir sevgili mesela?

şimdiye kadar aldığım en güzel hediye, manitamın kendi elleriyle yaptığı taşlı bir kutuydu.
elleriylen kesmiş incecik tahtayı, yapıştırmış, kutu haline getirmiş. sonra kutuyu kumaş ve ipliklerlen kaplamış, üstünü de taşlarlan bezemişti.
belki bu size bir fikir verebilir, el emeği göz nuru bir hediye yapabilirsiniz.
tabi hediyeyi alacak olanın tutumu da önemli. paragöz biriyse hiç tereddüt etmeden tek taşlara bakın (bütçeniz uygunsa).

hürriyet emlak?

sahibinden

bjk'nin serencebey, abbasaga gibi semtlerinde 2+1 arıyorsanız, 1200 civarına gayetle güzel evler bulursunuz.

mecidiyekoy- gulbagda tutun daha uygun olur besiktasa gore

daha uygun diye kasmayın 3 kuruş fazla verin beşitaş'ta oturun bence. böylece:
taksimden yürüyerek bile eve gitme şansınız olur, son paranıza kadar içki içebilirsiniz
gecenin kör vakti bile (3-4 gibi) sokakta insan görürsünüz, tecavüze uğrama ve soyulma riskinizi azaltırsınız mecidiyeköy taraflarına oranla.
hatta hala oralardaysa şair nedim caddesindeki abiden köfte ekmek alıp yiyebilirsiniz, alkolün üzerine iyi gider.
hasılı, eğer sosyal bir hayat sürmek niyetinde iseniz üniversite yıllarınızda, ve bu sosyalleşmeyi taksim civarında yaşayıp alkol eşliğinde sürdürecekseniz en uygun yer beşitaş olacaktır, kadıköy fikrini de çöpe atabilirsiniz.
ayrıca olmaz ya sabah 8'deki derse gideceğiniz tuttu o gün ve kadıköy iskelesine gittiğinizde sis yüzünden vapur seferlerinin yapılamadığını öğrendiniz, onca hevesiniz de boşa gider, bu nedenle en iyisi yıldız teknik + beşiktaş ikilisidir :)

yıldız teknik te okuyacaksanız davutpasa kampusunude hesaba katın. besiktastan ananız aglar.

800e 1+1 bulursunuz iki hafta içinde.
ağustos ayında zam biner, söyliyeyim.

fazla çalışan elektrik aletleri haliyle doğru orantılı olaraktan fazla enerji tüketir.

ha şu vardır, elektrik/elektronik aletlerde ısınma problemi varsa şayet ısınan cihazlar normalden daha fazla enerji tüketir. (elektrik enerjisinin ısı enerjisine dönüşüp güç kaybına neden olmasından dolayı)

ikisini çalıştırırken git bir bak bakayim saatin dönüş hızına. Daha sonra da kapali iken kontrol et. Eger fark varsa arkadasin hakli olabilir

klima cok enerji harcar. gerci simdilerde toshiba'nin falan dusuk enerji isteyen modelleri cikti ama sizinki eski bir modelse cok elektrik harcayabilir.

laptop icinse bir sorun olacagini sanmiyorum, benim laptop devamli acik.

walla bencede fazla enerji harcamıyordur yaa...ama yinede sormak istedim işte cevap veren arkadaşlara tekrar teşekür ederim

yok dogru değildir. e heralde dogrudur yahu :) özellikle klima aman aman. zaten laptopu o kadar cok acık tutmak onun dogasına aykırı, pili mili hemen ölür.

klima çok elektrik harcar , bu sebeple klima reklamları en az elektrik harcayan klima bizimkisi filan şeklinde olur , laptop olayına gelince , taşınabilir pille 3-4 saat çalışan bir şeyin çok elektrik harcaması bana pek mantıklı gelmedi.

laptopta yuvarlak hesap 50 wattlık bi adaptor oldugunu varsayarak yuvarlak hesap bu size 1 gunde 1 kilowattsaat lik fatura olarak geri doner. tabii o laptop beklemede olmayacak surekli bişeyler yapıyor olacak işlemcisi gurul gurul çalışıyor olacak.

laptop o kadar fazla harcamaz.klima sömürür.

klima ortalama çalışırken laptopın full performans çalıştığı halin 10 katı falan harcar.

ebay'den alacağınızın sahte olacağını sanmıyorum. zaten öyle bir durum olursa şikayet talebinde bulunursunuz. paypal kullanın tabii. ama ben böyle durumlarda gittigidiyor'a güvenemiyorum. çok sahte eşya satılıyor oralarda.

astarı yüzünden pahalıya gelmezse yurtdışından almak mantıklı tabi. ama kargosudur hatta bazen vergisidir derken göte girebiliyor.

çinden alınıp satılıyor. arada orjinal olanlar var mı bilmem ben daha görmedim. gittigidiyor neyse ebay de aynı. sadece dha kuralcılar.

70 dolara buldum ebay de ama bilmiyorum almak mantıklımı...

ben gecen hafta aldım kardeşim için 99.90 a adidas superstar gg den.i love tokyo yazanı orjinaldi. adam çinden kargoladı die kıllanmıstım ama endonezya uretimiydi. anlaşmıs herhalde bi çekik gozluyle çindeki elaman senin adrese yolluyor. kargo 10 gunde gelmişti bide.

iyi de büyük şirketlerin hepsi üretimi çin/endonezya/malezya/tayvan dörtlüsünde yapıyor zaten. çin malı olacak tabii. çin'de sahtesi de üretiliyordur, onu bilemem.

gittigidiyor'daki adidasların %90 ı sahte. özellikle teslimat süresini 7-11 gün belirleyenler. çinden 10 dolara sipariş verip 120 milyona satıyorlar. acaip kötü kailtesi ve koku yapıyor.

ebay'de sahte olacağını sanmıyorum.
Geçen gün buna benzer bir modeli, bir outlet mağzasında 10 dolara gördüm ABD'de. varın siz düşünün..

elbette görebilirdik.

ses için de geçerli aslında aynı şey, duyma eşiği başlığına bakarsanız belki bir analoji kurulabilir.

Işık skalasındaki görünebilir ışık dışındaki dalga boylarındaki ışıklar bir renk ifade etmezler (cümleye gel). Yani kızılötesi ve morötesi vs gibi dalga boylarındaki ışıklar renk ifade etmezler. Çünkü aydınlatma şiddeti vs dışındalar.

Sonuçta renk bir duyu, bir duyumsama. Duyumsamalar için yoktan yorum yapmak çok zor. Köre renk anlatmak bizim yaptığımız :) Ama sana verilen renk skalasından istediğin rengi elde edebilirsin. Ötesi yok gibi.

@divit böceğin renk olarak görebileceğini sanmıyorum. Belki dalga olarak görüyordur.

selam;
duyurundan sonra düşününce görebileceğimize inandım sanki.
elektromanyetik spektrumun görünür bölge dışındaki kısımlarının da ışıma yaptıkları geniş bir dalga boyu aralığı olduğunu düşününce, bu alanda sanki gördüğümüz renklerin farklı bir kombinasyonunu değil de yepyeni, süper renkler görebiliriz gibi geldi. ama sanırım bunun için gözün görebildiği dalga boyunun yanında bir de dünya üzerindeki yüzeylerin yansıtma kapasitelerini de hesaba katmak gerekir. sadece beyaz ışığın frekanslarını yansıtabilen yüzeylerle "hede" rengini görmek pek mümkün olmayabilir:)

cevap veriyorum: bilemeyiz.

hocaların haklı. bu sorunun cevabı ya felsefiktir, ya da kişisel tahmindir. bilimi kurgulayabilmek için felsefe yapmak gerekli zaten :)

edit: ben yazana kadar ataturkiye demiş zaten. onun haricinde cevap yazanlar fizikçi mi astrofizikçi mi bilemiyorum ama, ikimizin cevabıma sonuna kadar güvenebilirsiniz. ikimiz de kontenjanı dolduruyoruz çünkü :)

Cevap veren herkese teşekkürler. : )

@ataturkiye ve deckard

Dalga boyu doğrudan renk ifade etmiyor ama gözümüzün yapısı belli dalga boyu aralıklarına duyusal olarak belli renkler tanımlıyor zihnimizde.
Eğer gözümüz ve beynimiz tanımlanmış renk aralıklarından daha geniş yerlere bakabilseydi oralara ne koyacaktı? En yakın rengin daha parlak ya da daha sönük halleri olmayacağı kesin. Öyle bir şey olsa görebileceğimiz tek renk Güneş'in dalga boyunda tanımlanan "sarı"nın daha açık ve daha sönüğü olurdu. Demek ki bir noktadan sonra yeni bir renk giriyor işin içine.

"Eğer gözümüz ve beynimiz tanımlanmış renk aralıklarından daha geniş yerlere bakabilseydi oralara ne koyacaktı?"

bunu demeye çalışıyorum. "eğer" ve "olsaydı" ikilisi ile sorulan bu soruya fiziksel bir cevap verilebilmesi imkansız. illa ki işin içine tahmin girecek.

evrende var olan tüm renkler görülebilir bölgede tanımlanmış zaten. bugün gama ışın patlamaları gözlemleri yapılırken, görülebilir bölgenin dışında gözlem yapılıyor, ve sonuçlar görülebilir bölgedeki renklere transpoze ediliyor. zira mor ötesinde gözlem yaptığınızda gördüğünüz şey yeni bir renk değil.

bu arada "daha geniş bir dalga boyu skalasında gözlem yapabilseydik" cümlesine de cevap vermiş oldum (atlamışım onu). zira astrofizikte görülebilir bölgede gözlem yapılmaz :) görülebilir bölgede yapılan gözleme astronomi bilimi denir diyebiliriz.

gözümüz daha geniş bir dalgaboyunu görseydi, (farkındaysan yine "olsaydı"lara girdik. yani işin içine felsefe ve tahmin girmek "zorunda") iki opsiyondan biri olurdu.

1. spektrumdaki her bölge eş değerde mi genişleyecek?
2. sadece görülebilir bölge mi genişleyecek?

kuracağımız felsefe ya da ortaya atacağımız tahmin, bu ikisinden birine göre farklı olurdu elbette ki.

@Deckard

Gök gözlemleri sadece görsel bölgede yapılmıyor. Eğer öyle yapılsaydı son 100 yıldır hiç bir ilerleme gösteremezdi insanoğlu. Görebildiğimiz daga boyunun sınırlarının dışında da gözlemleri gerçekleştirebiliyoruz. Görsel bölgeye indirme gereği duymadan hem de. Yeni bir şey değil bu. Uzun yıllardır böyleydi.

"evrende var olan tüm renkler görülebilir bölgede tanımlanmış zaten. bugün gama ışın patlamaları gözlemleri yapılırken, görülebilir bölgenin dışında gözlem yapılıyor, ve sonuçlar görülebilir bölgedeki renklere transpoze ediliyor. zira mor ötesinde gözlem yaptığınızda gördüğünüz şey yeni bir renk değil."

Gama ışını merkezli gözlemler yapılırken görülebilir alana indirgenmesine hiç gerek yok. Zaten genelde yapılmıyor da. Neticede orada sayısal değerler önemli, gözümüze indirgememize ne gerek var. Gözlem hakkınag gerekli ve önemli olan grafiksel sıçramalar zaten gözlemin sayısal değerleri için bulunuyor. Mor ötesi gözlemin sonuçlarının renk olmaması onun yapısından kaynaklanmıyor, bizim zihnimizde "renk" olarak tanımladığımız sınırların dışında olmasından dolayı. Yoksa sınırlar içindeki her alan insanın evrimi(tercihe göre yaratılışı) içinde zihinde bir duygu(renk) olarak tanım bulmuşsa o sınırlar genişlediğinde yeni tanımların oluşabilirliği daha mümkün geliyor bana.(Yine kişisel tahmin oldu eheh).

Bu arada konudan bağımsız ek olarak diyebilirim ki astronomi "görülebilen bölgede yapılan gözlem" ile sınırlı değildir.

Sıraladığın ihtimallere göre;

1. Görebildiğimiz renk skalası eşit değerlerde dağılmıyor. Hatta insanın evrimi(ya da yaratışı) ile alakalı olmak üzere çevresindeki etmenlere göre şekilleniyor. Görsel skalamızın merkezinin ışık kaynağımız olan Güneş ile eşit olması şaşırtıcı değil mesela.
2. Soru ztaen görsel bölgenin genişlemesi. İşte burada bir sıkıntı daha çıkıyor. Sarı güneşin rengi, yeşil ağacın, kahverengi toprağın, mavi suyun, kırmızı kanın falan filan.

Uzar gider. Görebildiğimiz ama maddesel olarak karşılığı olmayan renk yok. Bu "önemli" maddeler mi renkleri oluşturduğu yoksa biz(tercihe göre yaradan) onlara renk biçtik orasını bilemiyorum.
Hatta soruyu genişletelim. Bir anda mutasyona(tercihe göre yaradanın takdirine) uğrayıp daha geniş görsel skalaya ulaştık. Kçr bir insanın gözlerinin açılması gibi "aha osman rengi varmış meğerse" mi deriz yoksa ne olduğunu anlamayıp zamanla önemini anlayıp diğer renklerden ayrıştırabilir miyiz?

"Gök gözlemleri sadece görsel bölgede yapılmıyor"

ben farklı bişey mi dedim? :)

kızılotesini gorebilsek farklı bi renk çıkmazdı belki ama geceleri buyuk kolaylık olurdu, yada giysiler bu ozelliğimize gore uretilirdi mesela. hem sony nin kıyafetin altını gosteren kameralarından bulucaz die ugrasmazdı inanlar bi vakit evvel:D

sana motor lazımsa ve vcd'ler için adamın motora istediği rakam üç aşağı beş yukarı iyiyse al geç. yok vcd'leri 1000 liraya okuturum diyorsan 1000 liraya daha sağlam makine bulursun bence. 340 vcd kaç para eder bilemediğim için böyle konuştum. o motor için fiyat fena değil gibi.

1000 liraya çok zor müşteri bulmam çünkü yok hiç yeni piyasada ilgilenen işte tek düşündüren motorun farları arızalı onun fiyatı sizce 200 liraya hallolur mu?

adama bir yetkili serviste buluşmayı teklif et, motorla gelsin. orada beraberce görüşün servisle kaça hallolacağını öğrenin ona göre pazarlığınızı yapın.

Bence araç alırken, "farı kırık ama yaptırırsınız, şurası bozuk ama dert diil beş dakkalık iş vs..." gibi detaylar varsa pek yanaşmamak lazım. Çünkü bu tür arızası olan araçlar büyük ihtimal bir süredir kullanılmıyor,yatıyordur. Yani alınca çok masraf çıkarabilir.

sanirim cin mali motor... bence uzak dur alinmaz cinlinin motoru

birkaç forumda araştırma yaptım motor için oldukça iyi diyorlar
www.motosiklet.net

Alınma ama vcd için oldukça iyi bi anlaşma gibi geliyor bana.Vcdler zaten görüntü kalitesi belli ürünler.Bu devirde vcd'ye 100 lira bile vermezdim ben açıkçası.Kendi görüşüm kötü düşünme sakın.

motoru almadan önce servise gösterebilirseniz johan sebastian'ın sözünü ettiği konu da aradan çıkmış olur.

o kadar cok vcd yi pat die alacak adam ancak ayda yılda yuzyılda bir çıkar. ben olsam alırdım motoru. nakit lazımsa da satardım sonra. motor satmak vcd satmaktan daha kolay ne de olsa

@blackdog: evet servisten almak en iyisi sanırım
@layer26: bende öyle düşünüyorum sonuçta bu vcdler öyle kenarda yatıyor uzun süredir satılmıyor da en azından böyle birşey alayım en kötü bende satarım

bu motor zaten alinmaz da, sahibinin abuk subuk yazisindan sonra iyice alinmaz diyorum. benim hic gozum tutmadi yani.

farinin ve sinyalinin ayni anda kirik olmasi kaza ihtimalini kuvvetlendiriyor, onden kazaliysa gidon mili egilmis olabilir, astari yuzunden pahaliya gelir, ugrasmaya degmez.

belcikaya gidecekseniz oradan almanizi oneririm. ben hollandadan 460 euroya aldim makinemi. burada etiket fiyati 900 euro civariydi. (sony a 350)

Daha ucuz bir bütçeyle lensle falan uğraşmadan giriş yapayım diyorsanız kendi makinamı da öneririm fiyatı bayağı düşmüş bu aralar. Fuji s5700. Makro modu inanılmaz sonuçlar veriyor.

anlergl.deviantart.com

Özellikle yusufçuk fotoğraflarıma bakın ;)

pentax k200d

@kmrr: Zaten öncelikli amacım şu işleri bana öğretecek bir model almak aslında. Okul bitince daha ileri bir seviye şeyler alabilirim sanırım. 1-2 sene idare etse, öğretici olsa yeterlidir. Çok da profesyonel olması gerekmiyor :) s5700 de aklımda, fotoğraflar güzelmiş gerçekten.

Ben de dslr almadan önce manul ayarları diyaframı enstantaneyi öğrenmek için almıştım. Maddi durumlardan sonra slr alamadım ama yine de severek çekiyorum. Az ışıkta performansı çok iyi değil yüksek isoda kumlanma yapıyor ama iyi ışıkta çok net fotoğraflar alabilirsiniz.

selamlar,

öğrenebilecek bir şeyden bahsediyorsak eğer, slr-like'ı kategori dışında tutuyoruz.. slr makinelerin karakteristiğiyle farklı yapılara sahiptirler, bu yüzden d-slr'a geçtiğinizde bazı şeylerin farklı olduğunu görüp onları tekrar öğrenmek durumunda kalabiliriniz..
nedir peki bunlar;
değişebilir objektif mevzusu ilk fark; slr-like bu açıdan kısıtlı kaldığından genelde objektifleri 25-250 gibi aralarında fazlaca fark olan odak aralığına sahiptir. bu da optik kalitesine göre değişken, ortalama fotoğraf kalitesi demektir.
ikinci fark, odak uzaklığı dediğimiz şey..
slr-like'da, odak uzaklığı 15mm olan bir fotoğrafla d-slr'da odak uzaklığı 15mm olan iki fotoğraf arasında çok fark vardır. slr-like'da çekilen fotoğraf normal görünürken, d-slr'da çekilen fotoğraf geniş açı etkisi nedeniyle yuvarlak hatlara sahip olacaktır..
upload.wikimedia.org
şurada görüldüğü gibi, özellikle karenin kenarında olanlar daha yuvarlak görünüp "distort" olacaklardır.
bu açıdan, dslr ile başlamak en iyisi.

öğretmesi açısından ise, açıkçası 300d de öğretir, 400d de. aralarındaki farklar çok değildir. ama şunu unutmamak lazımdır, öğrenmek istediğimiz şey fotoğrafın temelleri midir? eğer evetse, 300d alınabilir.
ama, bir üst modele ya da tam profosyonel bir modele geçince öğrenmemiz gereken daha fazla şey illa ki olacaktır. bu yüzden başlarken küçük düşünmek en güzeli. bu açıdan tavsiyem, en ucuz d-slr'ı almak. yani canon 300d iyi bir seçimdir.

tabi burada ekonomik tercihleri de göz önüne almak lazım;
eos 300d diyelim ki 500 liralık bir makine olsun; eos 400d ise 750 lira olsun. 250 lira daha verip daha iyisiyle başlamak, ekonomik olarak daha iyi bir tercih olacaksa, bu tamamiyle sizin bileceğiniz bir iş. parasal anlamda tavsiye vermem pek sağlıklı olmayacaktır. ha belki şunu söyleyebilirim; (çok klasiktir bu, bol bol duyacaksınız)
eğer ilerde yine canon kullanacaksanız, makineyle beraber verilen 18-55 objektifi (kit lens oluyor bu) almayın. zaten fiyatı çok pahalı değildir, 50 ya da 100 lira farkettirecektir. diyelim ki 300d aldınız, üstüne biraz daha para ekleyip sigma ya da tamron gibi daha güzel lensler almanız sağlıklı olacaktır (sigma'nın 17-70, tamron'un da 17-50 gibi güzel lensleri var).

pentax, nikon, sony alpha serisi de tercih edilebilir markalar bu arada. öğrenmek açısından yaklaşınca yine, nikon d40 modeli tercih edilebilir (yanlış biliyorsam düzeltin, en ucuz nikon dslr o idi)
pentax ve sony için ufak araştırmalar yapılabilir.
sirkeci- hayyam pasajına gittiğinizde, makine almayacak olsanız bile babataş'a uğrayın mutlaka.. bu yazdıklarınızı oradaki arkadaşlara (yılmaz veya şener abi) anlatın, yerinde tavsiyeler alırsınız..

(ek: sigma 17-70'e güzel demişim ama canon'un kit lensi 18-55'den güzeldir, aman diğer tercihleri göz ardı etmeyin)

400 D yada D60 önerırım 2. el rahatlıkla bulabılırsın hayyam paşajında

eger slr like alacaksan bir arkadasim olympus sp550 uz sini satiyor, ben de kullandim teknik hiç bir aksakligi yok ama body deki plastiklerinden bi kac yeri kalkmis, tekrar yapistirmis vs... www.letsgodigital.org
guzelligi danalar kadar zoom a sahip olması. 300 istiyor.

orijinal oyunu almanı tavsiye ederim server bulmakla uğraşacağına. en fazla 10 tl oluyor eski oyunlar.

tamam aldık dielim ve o keyin banlı olmadıgını falan varsayalım oynayacagız dielim. e peki temz server? punk buster bile şe yaramıyor bazen. yokmu adam gibi birilerinin takıldıgı yozlaşmamıs bi yer

pentax k10d

şu sıralar için canon eos 40'd'yi öneririm. hayyamda 800 dolara kapatabilirsiniz "0" spotunu.

kit lens beni idare eder diyorsanız nikon d80, gerçi fiyat-performans olarak pentax k10d daha iyidir ama insan fotoğrafları denilince nikon tarafım daha ağır bastı :)

canon 450d

öncelıkle hangi şehirde oldugunu öğrenebılırsem yardımcı olurum
sana giriş seviyesi alınabılır
750 $ a 450 D alabılırsın kit objektif ile ama insan fotoları için nikon D80 önerebılırım yaklasık 2sınınde fıyatları aynı neredeyse

fiyat performans için canon eos 400d veya nikon d80
gerçi nikon d80 bulmak çok zor şu sıralar..

daha 1 hafta önce kız arkadaşımın cep telefonu çamaşır makinesinde yıkandı.

çatır çatır çalışıyor.

edit: deterjanlı su doğal olarak.

elektronik eşyaları sıvıyla temas ettirdikten sonra saç kurutma makinesiyle uğraşmak yerine (aleti kapatmak için bile uğraşmayın, direk pilini çıkarın, fişten çekin) ayırabildiğiniz kadar çok parçaya ayırıp 1-2 gün kapalı olarak bekletin. sizinki de muhtemelen düzelir.

denize düştüyse açıp temizlenmesi gerekiyor ve kurtarılma ihtimali düşük. Tatlı suya düşürdüysen dedikleri gibi pilini çıkar ve ayırabildiğin kadar çok parçaya ayır ve kurut.

arkadaşın telefonu denize düştü adam edemediler.

Tuzlu suya düştüyse pilini çıkartıp varsa contact cleaner ile, yoksa musluk suyu ile yıkayın, doğal yollar ile kurumasını bekleyin, sonrasında içi silica jel veyahut pirinç dolu bir kavanozun içine koyup 1-2 gün bekletin.

deniz suyu değildi :)

parçalara ayırdım ve kurumasını bekliyorum. en azından bir umut var artık. pirince yatırmak da ilginçmiş ama yapacağım.
herkese çok teşekkür ederim. günümü aydınlattınız :)

ama şarj girişi falan oksitlenebilir(paslanabilir). eğer öyle bir durum olursa telefonu şarja falan taktığınızda şarj olmayacaktır. bir fırçayla şarj girişini paslar sökülene fırçalayın.

tabi önce telefonun çalışması lazım :) çalışsa bile pil ömrü kısalabilir sanırım.

diyelim ki çalışmıyor, servise falan yollayın. anakart çok fazla oksitlenmediyse tamir edilir.

Ben mayomun cebinde nokia 3310 varken havuza atıldım. Hemen çıkıp telefonun pilini çıkardım. Güneşte falan beklettim. İlk birkaç gün tuş takımı saçmaladı. Ama sonunda eskisi gibi çalışmaya başladı. BU olay 1 yıl önce oldu. Hala çalışıyor kerata.

Amaaaaa yeni bir blackberry'e elim azcık ıslakken dokundum. Telefon follofoş oldu. Birkaç günde ancak kendine geldi. Yani bence telefonun markasına modeline bakar.

benim 3310 tuvalete dusmustu bi zmanlar. sonra ben onu alıp( boyle kolumu soktum deliğe elimle bi karıstırdım buldum sonra teli) en kucuk parcasına kadar sokup uzerine cif dokulmus bulaşık sungeri ile iyi bi çitiledim baskı devre olan yerde dahil. sonra pencere kenarında bi gun kurruttuktan sonra eskisinden daha bi hijyenik olarak kullanmaya devam etmiştim

madem markası önemli, bizim emektar 6300/ nokia.
ayrıca pirince yatırdım telefonu, bekliyorum. yarın da güneş banyosu yaptıracağım.
bu kadar bakımı bana yapsalar daha iyi çalışırdım kesinlikle :)
telefon çalışacak sanırım, hobareeeey!

dış etmenlerden etkilenmesin pek. güneş, saç kurutma makinesi gibi. erimiş büzüşmüş bir halde bulabilirsiniz sonra.

temelde zamanlamaya bakar bu iş. birde shutter speed denilen örtücü hızını yüksek tutmak gerekir. ama şimşek ve yıldırım vs. fotoğrafları ile özellikle ilgilenen insanlar var. buralarda da vardır sanırım, size yardımcı olacaklardır.

fotoğraf makinası ise bu iş için özel değildir tahminimce, sıradan bi dslr makina bile geniş açı ve çok açık diyaframlı bir objektif ile (tercihen min. f/2.8 sabit) işinizi görebilmeli.

enstantane süresi bulb veya 8-10 saniyeden uzun olan her makine işini görür.

şimşek yakalamanın en kolay yolu için öncelikle çok karanlık bir yerde olmalısın, göz gözü görmemeli. sonra basarsın deklanşöre, öyle açık durur. şimşek çaktıktan hemen sonra deklanşörden elini çekersin. bi bakarsın çok güzel bi şimşek fotosu yakalamışsın. diyafram ayarını deneyerek çözebilirsin. çekilen şimşek fotoğrafları bu yöntemin varyasyonlarıdır.

eğer bunun neden işe yaradığını anlamıyorsan, öncelikle bir fotoğraf kursuna gitmeyi ya da temel fotoğrafçılıkta kendini geliştirmeyi deneyebilirsin.

iki yolu vardır. ikisi de şansla ilgilidir.

1. hızlı seri çekimi olan bir makine, yüksek enstantane hızı, tripod ve eşşek şansı lazımdır. yıldırımın düşme yeri aşağı yukarı tespit edilir ve makine oraya kadrajlanır. düşme periyodu (meela 30 saniyede bir) tepsitedilir 30. saniye yaklaşırken makine seri çekime alınıp deklanşöre basılır. makine 100 tane fotoğrafı seri halde çekerken yıldırım çakarsa ve iki çekim arasına değil de tam çekim anlarından birine denk geldiyse çekilir. çok zordur böyle.

2. karanlık ortam, çok düşük (15 saniyeden yavaş, hatta bulb) perde hızı, kesinlikle tripod. bunda da yukarıda anlatılmış. yine düşme yerine kadrajlanır, diyafram kısılır (ne kadar karanlık ortam da olsa şehir ışığı ay ışığı vs. girer. o yüzden ne kadar düşük perde hızı, o kadar kısık diyafram), bulb modunda veya düşük perde hızında çekime başlanır ve o sırada yıldırım düşmesi için dua edilir.

sese yada ısıga duyarlı sensorler var fotoculuk için. genelde onlarla

latişya kasta mı oynuyodu? amerikalı bi adam bebegi evlat ediniodu demi. hatırladım filmi. ama adı gelmedi aklıma:D

letişya'yı hatırlamıyorum ama evlatlık gibi bir şeyler vardı, evet...
iyi de, Bosna filminde letişya ne arıyor? :S

sence?

SOĞUKALGINLUĞU VE GRİP : İnsanlar yoluyla bu viral enfeksiyonlarhamsterlara geebilir. Soğukalgınlığı hamsterları hızlıca zaatüreyedönüştürüp ölümüne neden olabilir. Semptomları hapşurma, nemli burun vebazen gözlerde sululukla birlikte yüsek ateştir ki bu uyuşlukla açığaçıkar. Veteriner tarafından verilmiş yan etiye neden olmyanantibiyotikler tedavi olarak kullanılır. Erişemeyeceği kadar uzakta vefakat soluyacağı kadar yakında tutulan Vicks nefes almasına yardımcıolacaktır ve tıkanıklığı azaltacaktır. Bunun yanında böyle bir sorunlakarşılaşıldığında onu sıcak tutmanızda fayda var.

diyor internette

bence??? ben biliyorum vete goturmeyi ama basit bi soguk algınlıgı falandır muhakkak ve su aralar hiç vet tarafından duduklenmek istemıorum. daha onceden tecrube etmiş su ilaçı verdim gecti dien kullanıcı arıorum. yani daha oncden vete gitmiş cozumu bilen. sorun zaten ortada malum

yaz nezlesi olmuş o..nane limon kaynatın..viks vardır muhtemelen, tüylerine sürmeden yağlayın onu. veya bir tava içine bir limon bir fincan sirke bir aspirin atın, ısıtıp çözelti haline getirip yağlayın, terlesin sonra sıcak duş alsın, birşeyi kalmaz.

aslında sana da şaşırana da hak veriyorum bu ülkede.
götürmen elbette şart, ama bunca yıllık veteriner deneyimimle, parmak kadar hamster-a enine boyuna muayene yapılmayacağını da biliyorum.
koskoca kediye/köpeğe bile röntgen çekecek yer bulmak için bin takla atıyoruz.
sağdan soldan duyduğun ilacı kullanmamanı diliyorum ama "götürme,geçer" de diyemiyorum. ağzı var dili yok, anlatabilse acısını belki koşarak götürürsün.

sen iyisi mi gidip tatlı dille rica et, çoğu zaman muayene ücreti almadan da tavsiyede bulunuyorlar. en azından kafana değil, uzmana göre yaparsın tedaviyi, canın yanmamış olur.

( ve ne olur "bozuldu" deme bir -can- için, -kıymetli- için.. )

pilini değiştirin.

antibiyotik gerekiyorsa mutlaka veteriner hekimin doz ayarı yapması lazım. hamsterlarla ilgili doğru dürüst bir şey bilmiyor kimse ve ilgilenmiyorlar ve imkanlar yetersiz vs. çaresi veteriner hekimdeyse sevinmen lazım.

kusura bakma. terslik olsun diye yazmadım, samimiydim yazarken. bir kere hamster baktım hayatımda. kendisi sanırım yediği bi$ilerden ötürü rahatsızlanmı$tı (çünkü annem hala hayır ben basmadım üstüne diyo) bağırsakları götünden çıktı spaghetti gibi. 1 gün öncesinden rahatsızlanmı$tı. Yani sikleyip veterinere götürsem kurtarabilirdik belki. belki de kurtaramazdık öyle i$te. sence? diye sorduğumda bencesini söyledim yani. babay ya$ıyodur in$.

gülme efekti gibi birşey bu.

(bkz: random harflerle gulme egilimi)

gülmekten yere düştüm demek.

(bkz: rastgele harflerle gülmek)

burada da defalarca soruldu bu.

stephen hawking tarzı gülme efekti

hoş birşey bence. samimi geliyor bana sdşlfkşsdk. eğer yapmak isterseniz asdf ile klş kombinasyonu yapın. başkaları güzel olmuyor çünkü.
örnek: tçöymutyçöum. oldu mu? olmadı.
bu şekil yapılırsa misler gibi oluyor: asdlfkşadsfk

10 milyara harika bir araba alamazsın evet ama düzgün bir araba alabilirsin. ben de öğrenciyim yaklaşık yarım yıl boyunca siena kullandım ve hiç sorun çıkartmadı. hatta 9bine satmıştık. Siena'yı düşünebilirsin. Tabii temiz bulmalısın.

Sakın 10bine buldum diye lüks ama çok eski arabaları alayım deme. 6-8 yaş arası iyi bi araba bulabilirsin.

ya fiat ya honda ya da toyota derim. eski honda civicler bile olabilir.

Madem acemisin (bir önceki duyuruda yazmışsın) honda toyota falan girme derim.Neden dersen parçası pahalıdır işçiliğide tabi neye göre fiat veya renault(bu çok ayrı bi olay zaten parçayı anlarımda adam honda tamir ettim diye daha çok para istiyo enteresan).Neyse sonuç olarak ben olsam renodan şaşmam fiat tercih etmiyorum.Bişey olursada parçası ucuz her yerde de yaparlar bakarkar renoya.Bi clio bul seni paklar bence.

bu duyuru çok işime yarayacak,lüx de filan gözüm yok ama kalkıp teneke gibi görünen tipo uno falan da almak istemem,hep palio düşünmüştüm.

ama şimdi citröen saxo,suzuki maruti ya da alto bunları da düşünmeye başladım.yardımınız için teşekkürler.derdim yedek parçası ucuz olan,vergisi vs isiyle faala beni kasmayan bir bayan arabası olması :))


teşekkürler.

avantaj falan bilmem, tamamen kendi keyfime göre konuşuyorum. Lada Niva güzel bi aletdir.

ben olsam eski kasa bi clio alırım

eski klimalı clio ya da corsa sizi paklar, mutlu eder. eski honda civic ya da mazda da düşünebilirsiniz.

Benim size tavsiyem , Hyundai Accent admire modeli olacaktır. Neden diye sorarsanız ; klimalı, 1.6 motoru sayesinde düşük devirde 20krş benzin yakarsın ,yine 1.6 motoru ve yüksek beygiri sayesinde nice toyota ların , opellerin eline verirsiniz. Parçası ucuzdur örnek vermek gerekirse ,far 30 tl . Bunun dışında elektrikli ve ısıtmalı aynalar, air bag , sis farları ,4 kapı oto. camlar gibi güzel ayrıntılarda var.

tam fiyatlarını bilmiyorum şu ana renault twingo'suna aşık olan ve değiştirmeye niyetlenmeyen bir kuzenim var, rahat bir araba ama güvenlik konusundan emin değilim. fiyatları uygun sanırım

bugünkü mesajlar doğrultusunda opel corsa,reno clio,fiat pailo ,suzuki alto alternatifleri beni net bir sonuca götürmekte.ilgilenen ve tavsiyede bulunanlara teşekkürler.

diger arkadaslarında dediği gibi corsa.hem az yakar.

rahatlama olabilir, belki de müzikten başka hiç bir şey duymama isteği.

insanı havaya sokması.yükses sesli bir bara girdiğinizde einiz ayağınız oynamaya başlar.rock ise kafa salanmaya :)
en önemlisi de hatun kısmının müziği duyunca hobaaa konumuna gelip ortamı ve de seni coşturması.rakıların biraların bilumum içeceğin tepsi tepsi gidip gelmesi ortamın sahibinin bir köşede ellerini ovuşturması vs vs...

ama insan karşısındakiyle konuşamıyo ki, nasıl konuşuyosunuz hatunla falan o gürültüde?
işte ben de şunu anlamıyorum, hem insanın elini ayağını kıpırdatacak hem de karşısındakini duymasına izin verecek desibeller var gördüm ben onlardan. Hem ortamın sahibi de daha az elektrik parası öder. Neden ille de kimsenin konuşamayacağı kadar yüksek ses?

bildiğim kadarıyla yuksek ses adrenalin salgılanmasına sebep oluyor

amaç zaten karşındakiyle çok fazla diyalog kurdurmamak. ne kadar az konuşma o kadar çok içki, o kadar çok para demektir mekan sahibi adına.

adrenalin salgısını yükselten ama uzun vadede duyma sorunlarına yol açan şey bi bitki ya da ilaç olsa hemen zararlı uyuşturucu ilan edilirdi.

yüksek müzik alkol gibi hafif zihin bulanıklığı etkisi yapıyor. ve alkol kullanımını da artırıyor. kişi kısık müzikli bir yerde, yüksek müzikli yerde içtiğinden daha az içki içer. kluplerin filan düzeni bu. kişiler arası diyalogu engelleme amaçlı yapıyorlar zaten. insanlar kendi aralarında, kendi sohbetleriyle eğlenemesin, diyalog yaşanmasın ve konuşulamadığı için paso içilsin. zaten mantığı bu.

bu, bir stratejidir.

canlı renkler ve yüksek sesli müzik insandaki adrenalini artırır. kişi yiyeceğini yiyip içeceğini içip bir an önce gitme isteği duyar. böylece müşteri sirkülasyonu olur. işletme kara geçer.

öte yandan, genelde alışveriş merkezlerinde hafif bir müzik çalar. burada amaç müşteriyi mayıştırıp olabildiğince uzun süre orada tutmak, tüm vitrinlere bakıp tüm mağazalara bir uğramasını sağlamaktır. ki, alışveriş merkezleri insanları rahatlattığına inanılan gri, krem rengi tonlarında dizayn edilir.

yani, insanın yemek yiyip gitmesini istiyorsak canlı renk ve yüksek sesli müzik kullanırken, zaman harcamasını istiyorsak hafif müzik ve açık renk kullanırız. bu söylediğim dans edilen yerlerde de tam anlamıyla olmasa da geçerlidir.

yazılanlardan şu anlamı çıkarıyorum
1. Yüksek sesli müzik müşterinin değil işletmecinin çıkarına hizmet eder
2. Yüksek sesli müziğin müşterinin çıkarına hizmet ettiği durumlar sıradışı ve hatta patetik durumlardır.

Yani aslında çok az insan seviyomuş bu kadar yüksek sesle müzik dinlemeyi. Buna sevindim.

evde çıkan böcek ne yazık ki ilaçla çözülemez. ilaç sadece sayısını azaltır. @elxa'nın da dediği gibi böcek evde yapısal problemler olduğuna işarettir. (duvarlarda çatlak/delik veya sıhhı tesisatta hasar vs.)

Zaten sorunlu ev ama tadilat işi zor

yok zaten banyo civarında popülasyonu fazla. mutfakta görmedim ama olmadığı anlamına gelmez tabi

oturduğunuz yer eğer apartmansa muhtemelen aynı dertten herkes muzdariptir. o yüzden sadece dairenizin ilaçlanması işe yaramaz. aynı şey birkaç sene önce bizim de başımızdaydı. apartman ve tüm daireler baştan aşağı ilaçlandı. sorun çözüldü. dediğim gibi eğer apartmanca böyle bir sorun varsa, insanları ilaçlama konusunda ikna etmeniz gerekir. yoksa diğer tüm çözümler havada kalacaktır.

Sirkeci'de alt geçitteki bir dükkanda (Adını unuttum) bir ilaç var. Yaklaşık olarak ufak bir enjektör boyutunda. Böceklerin dolandığı yerlere bu ilacın bir damla kadarını koyuyorsun. İlaç zaten çok koyu kıvamlı birşey. 1 hafta içinde ciddi anlamda sonuç veriyor. Eğer yanlış hatırlamıyorsam Alman malı ve bir tüpü 30 TL civarında.

Kedi köpek olunca yardım kampanyaları düzenlemeler felan, böcek olunca hemen öldürmeler. Hamamboceklerinin canı yok mu? Neredesiniz ey hayvan severler?

hicbir ilac cözümlemez. eve girdikleri yeri bulun. kapı altı veya acık pencere köşesi heryeri tıkamazsanız kurtulamazsınız.

@pichoscosama, kim hayvansever olduğunu iddia etti? etse bile ben hayvanseverim demiştir, haşeresever değil.

haşeresever cemiyetinden geldip evi basıcaklar korkuyorum:P

bizdede çoktu hamam boceği akrep falan ddt ile ilaçlattırınca sadece azalmıstı. detan maxi sayesinde 5 yıldır gordugum tek bocek yok evde. yalnız detan maxiyi zaten boceğin uzerine sıksan bile oracıkta olmuyor bocek. ilacın çalışma prensibine aykırı. biraz sabırla beklemek gerek

eve girme olasılıklarının olduğu yerlere naftalin tableti koymayı dene..
bol bol çamaşır suyuyla sil her yeri.çamaşır suyu kokusundan rahatsız olup gelmiolar pek.pencerelerde tel falan var mı?özellikle WC ve banyo camı işlektir haşereler için.
bi de allah sabır versin.irrite oldum okuyunca bile...

haşlanmış patates ve borik asitten toplar yapılıyor ama bilen birinin yapmasında fayda var, şeytan doldurur.

şöyle ki, thy uçaklarında birden fazla hayvan taşınabiliyor, lakin uçağın kabinine tek hayvan alınıyor, dolayısıyla rezervasyonu ilk yapan hayvanını sokar, bir de boyut ve kilo sınırı var, diğer hayvanlar bagaja veriliyor...

işte benim merak ettiğim o rezervasyon netten nasıl oluyor? oluyorsa tabi

benim bildiğim netten olmuyor, satış ofisine gitmeniz gerekiyor ama belki netten oluyordur sordunuz mu?

internetten yapıldığını hiç duymadım ama şu bilgiler mevcut:

www.thy.com

ben olsam 20tlye kıyardım. yanımda gitsin diye.

sordum yapılıyor dedi telefondaki ses. yada onun da haberi yok oluyomu olmuyomu bilmıyor. olmadı ister istemez kıyacağız bi yesile

seninkiler daha güzel arkadaşınınkilerden benim önerim kamil.tabi kamil adlı bi yakının varsa hoş olmayabilir bnm yok öle bi yakınım köpek alırsam kamil koyarım

delikanlı bi alman kurduna "olmaz" ismi çok yakışır. olmaz ne ya pürrt şeklindeki tepkilerle uğraşmam derseniz, solmaz da olabilir.

zek

saddam

ismin kısa , ahenkli ve köpeğin kolay anlayıp öğreneceği bir şey olması gerek. benim favorilerim :
dehşet
Zalım
baron
zeplin

cesur

adolf
ruth
hans

aslında köpek aktif bir köpek, toygar vs gibi isimlerle çağırmak abes gibi. golden retriever gibi davranmayın hayvancağıza:) diğerleri de çok sıradan evet. bence zippo, durex falan koyun.

raphael olsun

kubar

osman.

osman olsun.

bulunuk süpermiş

bu köpekler çok zekii hayvanlardır, tabi yine de kolay anlayacağı bir isim verilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.
misal filipince'de siyah, "itim" şeklinde yazılıyor : ) (nası okunduğunu bilemem tabiy) eğlenceli bir isim olsa gerek eheh.

kıtmir

kamil,osman ve kıtmir'e katılıyorum. ayrıyeten bizimkinin adı yamuk. seviyoruz biz. değişink hem.

lamba, tencere, cezve gibin şeyler de olabilir bence. =)

tristan

tristan harbi guzel, benim kuzen kabul etse keske:)

hans bence 10 numara olur

co olsun

duman oldu

yapcak bişi yok bununla yaşamaya alışcaksınız. aynı sorun benim eski makinemde vardı. en temizi şarjlı foto makineleri.

bende de hp nin bir modeli var.
bir kere düşürdüm, o da aynı durumda şu an. düşme ile alakası var mı, tesadüf mü bilemiyorum ama düştükten sonra başladı olay.

atatürkiye, sorması ayıp şarj cihazınız 2700 mAh pili şarj etmeye uygun mudur?

@alchoburn Valla fizik doç'u amcam uygun iyidir dedi ama anlamanın yolu nedir?

aynı makinede bende de var fe 250 ama ben anaokulunda kullanıyorum. bu zamana kadar rahat 5 bin foto çekilmiştir.ve şu an 5. pilini kullanıyorum diğerleri çöpte.servisin cevabıdaa aynı şekilde belli bir kullanım ömrü olduğu yönünde.

kötüymüş, geçmiş olsun. benim fuji s5800 1 set pille (4 kalem pil işte) 900+ fotoğraf çekiyor. değiştirmeyi düşünürseniz tavsiye ederim :)

piller 2700 değil 12700mah olsa bile her sarj cihazı ile sarj edilir. bundan on yıl once uretilenlerde yada pazarda 3-5 tl ye satılan atabalarlada. tek fark 1000 mah saat için atıorum 20 saat bekliyorsanız 3000 için yuvarlak hesap 60 saat bekliyormusunuz.( pil dolum eğrisi lineer kabul edildi) (her ne kadar olmasada)

O kadar bekliyoruz valla zapake, dolu pillerle de aynı muamele.

googled it olmasa da en azından duyuruda arayabilirdiniz. zilyon tane bu şekilde soru var zira.
www.eksiduyuru.com

başlangıç düzeyinde en çok tavsiye edilen makine canon eos 450d. 12mp, lcd ekranı güzel, livepreview özelliği var. fiyatı da 1200-1300 lira civarında. stok lensinin iyi olduğu söyleniyor genellikle ama son zamanlarda genel kanı lenslerle oynama maksatlı fotoğrafçıların nikon kullanması gerektiği yönünde.

pentax k10d

Canon EOS 400D veya Nikon D60 başlangıç olarak fiyat/performans açısından işini fazlasıyla görecek Digital SLR makinelerdir. Ama lens kiti önemlidir diyorsan uyumluluk açısından sony tercih etmeni tavsiye ederim. Alpha 300'den istediğini alırsın. Konica Minolta ve kendi stok objektifiyle tamamen uyumlu çalışır. Lens kiti performansını da Nikon'da çok rahat alırsın. Tercih senin. Alternatifler bunlar.

canon 450d kullanıcısı olarak kitlensinin son derece yetersiz olduğunu belertmek isterim.

hic durmadan yaklasik 40 saat. dinlenmeleri de kendin hesaba katarsin.

bir insan ortalama saatte 20-25 kilometre yürüse (ki aslında ortalama 32km'dir, fakat dinlenmeydi şuydu buydu aradan çıkardım), 2 gün içinde yürür. gibime geliyor benim. uzun dinlenmeler, uyuma ihtiyacı, diğer ihtiyaçlar ve ağustos sıcağı ile birlikte hadi 4 gün olsun.

kabaca 2 adım 1.5 metre yapar. saniyede 2 adım atttığımızı varsayarsak dakikada yaklaşık 100 metre. saatte de ortalama 5-6km eder. 200km de 35-40 saat arası yapar. dinlenmedir şudur, budur derken en az 3 gün. hatta 4.

edit: ki etrafta yerleşim birimi ya da içme suyu bulunabilecek bir yer yoksa ağustos sıcağında yanına litrelerce su alman gerekir. bu da küçük çantayı yalan eder.

en.wikipedia.org
ortalama 6-7 diyor atletik birisi olsa saatte 8km desek 25 saat yürüyüş gerekir başa sıcak geçmezse ve antremanlıysa kişi günde 8 saat yürüyebilir gibi geliyor. 3 günden biraz uzun sürer. (teorik olarak)
ben bütün en iyi ihtimallere uygun olsam bile bu süreyi 2 ile çarpardım.

6-9 km gidersiniz saatte ortalama durmadan...
düzse ne bileyim yavaşlatan bir şey yoksa 9-11 bile olabilir... dinlenme şeylerinizi de siz ayarlayın artık

tam sırt çantası ile (kamp +7 günlük yiyecek,içecek) 30 km asfalt + arazi 7-8 saat sürüyor.
arazi yapısına da bakar ama yazın daha zor yürünür güneş geldiğinde gölgede olmak gerek. tabi gündüzler uzun olduğundan daha uzun süre yürünüyor.

boş küme...

insan bir saatte 3-4 km yürür. ona göre hesapla.

açılın spordan yeni geldim :))

şimdi arkadaşım sana şöyle söyleyeyim; haftada 2 kere en az 2 saat spor yapan biriyim. misal bu gün koşu bandında 90dk boyunca ortalama 6km/sa ile yürüdüm & koştum(ara ara 12km/sa hıza kadar çıktım). totalde 8,5 km yol yaptım ve 570 kalori yaktım ayrıca ortam serin olmasına rağmen 1 lt'den fazla su içmek durumunda kaldım. sırtımda ne çanta ne de ağustos sıcağı vardı.

artık sen tahmin et, 200km'nin ne kadar zor bi şey olduğunu. ama illa süre vermek gerekirse; bir insan ortalama 4-5km/sa ile yürür. bu kişi ne kadar atletik olursa olsun her 3-4 saat min 20-30dk ara vermek zorunda. ayrıca bir günde de 8 saat uyuması gerekir.

yol üzerinde her yerde yemek ve su bulabileceğini varsayıp, min. 7-8 gün diye düşünüyorum ama gittiği yerde bi hafta yatar.

@deckard
yok artık lebron james :)

dip not: askerde hiç durmadan kilometrelerce(30-40 bazen daha fazla, hatta sırtta 30 kg yük dağ bayır ortamda) yapılan intikaller var ama oradaki psikolojik atmosfer bambaşka olduğu için onu kıstas olarak görmemek gerekir.

Tabiki rotanıza ve yükünüze göre değişim gösterir. Normal şartlar altında insan saatte 4-6 km arası yürür. Günde kaç saat yürüyebileceğiniz ise yük, yol ve hava durumuna göre değişir. Eğer kalabalık bir grupsanız ortalama hızınız da daha düşük olacaktır. Ayrıca seyahat boyunca yorgunluğunuzun artacağını da hesaba katın, eğer doğa ortamında yürüyorsanız moraliniz de çok etkilidir, zorlu ortamlarda geçen süre uzadıkça moraliniz azalabilir. Sırtta küçük çanta demenizden gereken yiyeceğinizin tümünü sırtınızda taşımayacağınız sonucunu çıkarıyorum, yani gün geçtikçe çantanız hafiflemeyeceği gibi bir de yemek ve yatma gibi ihtiyaçlarınız için de rotanızdan sapma yapmanız gerekebilir. Özetle kesin bir cevap yoktur, herşey şartlara göre değişir :)

deckard: saatte 32 kilometreyi yao ming koşarak zor alır. hiç denemediğini ve üzerinde de düşünmediğini tahmin ediyorum.

bizim arkadas sahil seridini izleyerek samsundan sinopa 6 gunde varmıstı

Yoldaki eğim çok önemli.
Sabah erken saatlerinde ve öğleden sonra yürüyebilineceğini hesaba katarsak ve ana amaç gezmek değil yürümek olursa minimum 5.
Ben 5 günde sırtımda ağır çanta ve eğimli patika yolda (bir kısmı dağa tırmanmalı) 80 km civarı yürümüştüm ağustos sıcağında likya yolunda geze geze.

hiç kasma, evdeki malzemelerle yapamazsın. bin tane ürettirmekten daha pahalıya gelir.
güzel bi teknik resim hazırla, toleransları standartlara uyan cinsinden. elbet üretecek bir yer bulursun.

firma aramaya inan, freze yapmaya değil.

hadi mekaniği kurdun, kontrolü nasıl yapacaksın?
elektronikçi misin?

mesela adamlar soyle bişe yapmıs;
urun.gittigidiyor.com

biz neden yapamayalım adam akıllı plan olduktan sonra???

elektrik muhendisiyim. hallederiz;)

amacının ahşap bir parça üretmek olduğunu varsayarak yukardaki cevabı verdim. yoksa tabii ki hobi olarak uğraşıldığında yapılabilir. mühendissen ve zaman kısıtın yoksa zaten bi şekilde halledersin.

ama şöyle düşün, bu cnc nin parçalarını ürettirmek için de sanayiye gideceksin, yine 1000 tane ürettirmeni isteyecekler :)

ayrıca lineer rulman, kaplamalı paslanmaz çelik mil, eğik bilyalı rulman falan, pahalı ürünler. bütünlemesi için de baya teknik bilgi gerekiyor.

planı dışardan bulduğun sürece tezgahın gerekli sağlamlığı yakalayamayacaktır. küçük ahşap kesim işleri dışında kullanamayacaksın.

elinle oy daha hızlı ve kolay olur

birincide olmazsa (ki olmaz ) ikincide, olmadı üçüncü denemede bu iş hallolacak bi şekilde. linkteki satıcı mdf kullanmıs mesela kasa için, dekupajla hallederiz onu:) mekanik aksamda adı gecen parcaların çogu standart değilmidir? onları bulmak sorun olmasa gerek gibime gelıyor, ozel yaptırmaya gerek varmı? mekanik aksam engel teskil etmedikçe yeterli hassasiyeti yakalabilirsem surucusuyle kontroluyle ve uygun motorlarıyla daha zibilyon işte kullanıcam ben bu aleti. eger adam bunu yuvarlak hesap 600e satıyorsa 300 e halledilebilir kanımca. tabi plan bulunursa

ilkdefa
hata toleransım çok dusuk elle yada dremelle falan ugrasacak kadar sabıra sahip değilim:)

divit
3 eksende hareket edebilen bişeyin uygun adım motor, kontrol ve yazılımla daha fazlasına haiz olması gerek sanki. iş mili motoru yerine kalem koysak bile fazlasını yapması gerekmezmi? o planları nette bulmak mumkun olurmu? hatırladıgın anahtar bi kelime varmı:) google manyagı olacağım yakında

hep bir ağızdan seni vazgeçirmeye çalışıyoruz :)

hocam hata payın düşükse zaten hiç girme bu işe. gövde parçalarını mdf den yaparsan iş miline kesici takımı bağlayıp parçaya daldığında zaten zangır zangır titreyecektir sistem. mdf nin üstüne çelik boru bağlarsan alet durduğu yerde bile sallanır.

o parçalar standarttır ama pahalıdır. lineer rulmanın tanesini 80-100 ytl ye bulursun.

titreme olayına sunacak hiç bi antitezim yok ama lineer rulman dedigin sey eger şu ise adam satıyor 7 liraya:)
şu: urun.gittigidiyor.com
eger piyasa fiyatının çok altında bi fiyata satıyorsa bu adam alayım ben bundan bi kaç tane bulunsun kenarda kosede, yada doviz yerine lineer rulmana yatırım yapayım:)

ha bide dersenki çelik mil var işin içinde o da var:)
urun.gittigidiyor.com
buda 32 lira ikisi etti yuvarlak 40 lira 3 set lazım olsa (henuz hiç bir fikrim yok kaç tane lazım olacak) 120 lira yuvarlak hesap:) geriye bana proje lazım su divitin dediği projeyi kim hazırlamıs adı neymiş falan bi bilseydim:)