tekrar belirtelim (söyleyelim)-artık yazının dili nasıl ise-, bu (çocuğun yaptığı çevresini dağıtma davranışı/dürtüsü), herhangi bir negatif sebepten dolayı yapılmaz.

orada vurgu için "again" kullanılmış diye düşünüyorum.

@holy diver saolasın çok yardımı oldu.

bu arada ufak bir şey daha var; "he begins to develop negative associations regarding the learning process." de associations'ı ne diye çevireyim bilemedim.

Aynı şekilde, bu herhangi bir olumsuz sebepten dolayı yapılmamaktadır.

edit: sosyal bilim / gelişim & öğrenme psikolojisi çevirisi yaptığını var sayarak "ilişkilendirme" olarak çevirmeni salık veriyorum.

@yule,

emin olmayarak şöyle çevirirdim;
"öğrenme süreciyle ilgili olarak olumsuz ilişkilendirmeleri geliştirmeye başlar"

tamamiyle katılıyorum.

www.youtube.com

olaya yanlış bakıyorsunuz. yapılan işin çok zor ya da zahmetli bir iş olması o işin beğenilmesi gerektiğini göstermez. biri çıkar aylarını yıllarını harcayarak bir kitap yazar ve ben birkaç saatlik bir okuyuşun sonunda "beğenmedim" diyebilirim. bu kadar basit. benim bunu eleştirmem için o kitabın ya da dublaj çevirisinin yapılırken ne zahmetlere katlanıldığını, nasıl yapıldığını, ne gibi aşamalardan geçtiğini bilmem gerekmez. nasıl kimse size bir yemeği beğenmediğinizde "ben onun için kaç saatimi harcadım. sen o yemeği nasıl yaptığımı biliyor musun da beğenmiyorsun ulan yavşak sen kimsin?" diyemez ise sizin de dublajı beğenmeyen insanlara bu şekilde çıkışmanızı doğru bulmuyorum.

dublaj sanatçıları çok zor şartlarda çalışıyorlarsa bu bizim onların yaptıkları işi eleştiremeyeceğimiz ya da beğenmek zorunda olduğumuz manasına mı geliyor?

orjinali rezalet olup dublajla adam olan filmlerin, dublajla birlikte rezil olan filmlere oranı 1 den büyük olduğunda ancak böyle bir savunma yapabilirsiniz diye düşünüyorum çünkü dublajla rezil olan filmler saymakla bitecek türden değil.

dobloj sonotçoloronon öşönon zor olmaso onları ölöştırömicömöz onlomıno gölmöz.

sen dublajı ne tarafından eleştiriyosun ki süpersonik kardeşim,hayatında bi stüdyoda bulundun ya da bu işin nasıl yapıldığı hakkında bi fikrin var mı? bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak nedir ulan.ha dersin ben senelerin dublajcısıyım senkron nedir? aftak nedir? tonlama nedir yalamış yutmuşum bu işin içindeyim dersin.o zaman ben bu dediklerini anlarım ve derim ki tercih meselesi orjinalini izle.bu senin fikrin eyvallah başım üstüne derim.

ulan 100liraya bi adam bi film konuşuyor,oskarlık bi performansmı bekliosununuz ne kafasındasınız lan.iş çok zor bi iş ve karşılığı verilmiyo.dublajın kötü olmasını eleştireceksen bu yönden eleştir,önüne gelen deublajcı olmuş de böyle eleştir.ama kafadan türkçe dublaj sux yeaaa! dersen,orda ağzına diz atarlar.

trt zamanı dublajlarında bitane film göster bana kötü olan,sizin gibi bu işi değersizleştiren zihniyet,özel sektörün dahada işin içine girmesiyle sokaktan geçen adamın,sesim iyi diye gidip az paraya dublaj yapmasına neden oldu.kötü dublajın olması,genel olarak bu işin kötü yapılmasından değil sizin zihniyetinizin suçu.

ulan yani türkiye diyince yoğurt fındık şiş kebap rakı bide dublaj gelir akla.kendi kendimize bok atmayı ne kadar çok seven bi milletiz.

birincisi, size katılmayıp fikrini medeni bir şekilde söyleyene niye dobloj sonotçusu falan diye atar yapıyorsunuz. sizi saygıya davet ediyorum.

ikincisi, siz de haklısınız, beğenmeyen de haklı. haklısınız, çünkü dublaj zor iştir. dışarıdan tahmin edildiği kadar kolay bir iş değildir. şartlarınız zor ise ve buna isyan ediyorsanız hak veririm.

beğenmeyen de haklı, çünkü mesela ben de filmi orijinalinden seyretmeyi severim. dublaj bir filmi rezil de eder, vezir de eder. çalışma koşullarıyla, işin teknik tarafıyla çok da ilgilenmiyorum. çünkü ben izleyici olarak elime aldığım neticeye bakarım. burada muhatabınız dublajı yaptıranlar kimse o olmalıdır. yani atarlanacaksanız dublajı beğenmeyen seyirciye değil, size bu işi kaşesi 50 liraya göt kadar stüdyoda yaptıran olmalıdır. dublajı beğenmemek seyircinin hakkıdır. kötü yapılmış dublajı "ama 50 lira alıyorlar ancak o kadar olur" diye kabullenmemizi beklemeyin.

ha demiyorum ki "dublaj dene olgu rezalettir, kahrolsun dublaj". yukarıda da dedim, dublaj filmi rezil de eder vezir de. mesela son dönem dublajlarda sesini çokça duyduğumuz umut tabak muhteşem bir sese sahip olmasına rağmen yaptığı dublajları beğenmem. niye, çünkü sesinde ifade yoktur. bir umut tabak polat alemdar'ı da, leonardo di caprio'yu da aynı tonda aynı şekilde konuşur. ekrana bakmadan titanic izlerken kafanızda polat alemdar canlanır. ve bence dublaj bu değildir. veya ekrandaki kadın hüngür hüngür yırtılarak ağlarken sesi ağlama taklidi yapan adam gibi "ühü ühüüü" diye çıkıyorsa bu da kalitesiz bir dublajdır. ben ekranda gördüğümle sesi bağdaştırabilmeliyim. bunu göremiyorsam ve bu benim izleme zevkimi bozuyorsa dublajcının çalışma koşullarından dolayı buna hak vermem mümkün değildir.

benim idolüm sezai aydın'dır. adam bill cosby'i başka konuşur, rocky'yi başka konuşur, fred çakmaktaş'ı başka konuşur. kendi orijinal sesi de hepsinden farklıdır. hiçbirini de kendi normal ifadesiyle konuşmaz. gözler kapalı rocky izlerken taş devri izliyor gibi olmazsınız. sesine görüntüdeki adamın ifadesini verir, ruhlu seslendirir ve ben sezai aydın'ın dublaj yaptığı şeyleri keyifle izlerim, hiç de rahatsız etmez.

e bu bütün sektörlerde böyle. malın alıcısı daha ucuza daha kalitesiz mala razı olmaya başladığı sürece, üretici de niye kaliteli işe fazla para versin. sesim iyi diyen üç beşini toplayıp üç kuruşa seslendirtir. o yüzden soğuduk zaten dublajdan. eskiden altyazılı film mi vardı?

televizyonda film yok ki artık. kimse televizyonda film izlemiyor ki. hal böyle olunca kim niye televizyonda üç kişinin izleyeceği filmin seslendirmesine dünyanın parasını versin. üç kişi izliyor zaten. onun dışında izleyen sinemada izliyor. onun da dublajlısı gayet kaliteli oluyor zaten. yekta kopan sid'i orijinalinden daha iyi seslendiriyor. o pelteklik orijinalinde yokken, yekta kopan'ın peltek dublaj yapması, sid'in şapşal tipine cuk diye oturuyor. bunun önünde saygıyla eğilirim ben.

ama sistem nasıl işliyor bilmiyorum. bir kere dublajlanan filmin o dublajı kalmıyor mu, niye yeniden seslendirme gereği duyuluyor mesela? tv kanalına mı ait o sesler? back to the future'ın star'ın ilk zamanlarındaki, insanların televizyonda film izlediği zamanlardaki dublajı da efsanedir mesela. başrolde yine yekta kopan. ama sonradan gösterimlerin tamamında çeviri de dublaj da farklı. bu niye değişiyor?

kanalların öle bi salak politikası var. sanırım daha ucuza geliyo,filmleri orjinal diliyle satın alıyorlar,sonra kendi dublajlarını kendileri yaptırıyorlar.kendi çevirilerinide kendileri yaptırıyorlar.

muğla-akyaka

Antalya-Kaş

Kamp yerleri önceki senelerde en düşüğü 15'tl'den başlıyordu(Tek çadır fiyatı, içinde kaç kişi kalacak olursa olsun). Şimdi günlük 20'den aşağı değildir diye tahmin ediyorum.

Gökova'yı önerebilirim. Kamp yeri ormanın içinde. Denize çok yakın. Ama Gökova küçük bir yer olduğu için çok fazla bar ve eğlence mekanı yok. Genç nüfus, eh işte, çok fazla değil(Bu dediğim ücretli kamp alanı).

Ücretsiz kamp alanı ise... Gökova'nın hemen ilerisinde, Çınar Plajını biraz geçtikten sonra sahipsiz, deniz kenarında ormanlık bir alan var. Yine orda da çadır kuranlar oluyor. Ama orda hayat sınırlı. Gündüzleri Çınar plajı cıvıl cıvıl olur ama akşamları elektirik dahi bulamazsınız. Ayrıca araba, motor ya da en azından bisikletiniz yoksa ulaşım bir dert.

Gökova'ya giderseniz teknelerde bol limonlu balık-ekmek yemeyi unutmayın. Oyş!

Edit: Gökova'yla Akyaka aynı yerdir(aslında değildir ama Gökova denilince akla Akyaka gelir).

Olimpos

(bkz: kabak koyu )
(bkz: kelebekler vadisi )
(bkz: domuz çukuru)

fiyatlar değişiyor epey. Ortalama 30 TL diyelim.

fethiye kantrancı
fethiye günlüklü

kabatepe orman kampı eceabat çanakkale bide gökova akyaka.ikiside çok güzel.ikincisinde kalmadım sadece gezdim denize girdim sahili yoktu kayaların üzerinden derince bi suya atlamak zorundasın.ama kabatepe harikaydı havası,denizi,sahili,ormanı falan. adalara da gidebilirsiniz buradan gökçeada ve bozcaadaya. 18 martta okuyan ögrencilerde baya geliyor yanlız kalacagınızı sanmam. ama ikisinde de gençler çoğunlukta diyemem zaten genelde kamplarda emekli memur amcalar teyzeler oluyor.

@strangerinhere

Akyaka'da sahil var. Kayalıklardan da denize girilebilir, plajı olan sahilden de.

otonom ben çadır kampından bahsettim. sahilden girmek için kamptan çıkıp az ilerideki plaja gitmek gerekiyor.

şu linkte en iyi kamp alanlarını listelemişler, göz atabilirsin.

(git:www.yoloykuleri.com )

gaziemirde optimum açılmıştı, ben gidemedim ama izmirin bu boşuğunu dolduruyor imiş.

çevreyolu üstünde selway var selwaypark.com ama mağazalar şimdi sezon sonu indiriminde. her yer outlet :D

karabağlardan gaziemir'e doğru çıkışta sağ tarafta sabri özel, rodi, lcw ve bi kaç markanın daha bir arada olduğu bir yer var.

balçova agora'da da zaman zaman indirim olan mağazalar yok değil outlet olmasalar da.

İzmir aliağa yolu üzeri foçaya dönmeden sakıpağanın totemini görünce dur ahada ora...mükemmel yer cafe tarzı mekanlarıda var alışveriş için muaazam,6-7 bılındık giyim markaları outletleri var tavsiye ederim kesinlikle,,

agora colin's de gördüm bi sürü bisürü. 30-50 tl arası fiyatları.

bizim arkadaşın yeri var Taksimoda bornova'da barlar sokağında.uygun da

mudo ya da bak istersen almmıştım oradan.

yazıyı seç, hemen orada butonlar var zaten

(bkz: )
' '

şeklinde.

görünmez bkz için: ' ' şu işaretin içine önce : koyup boşluk bırakarak yazmak istediğini yazarsan çıkar.
edit: tek başına görünmüyormuş. pardon.

bir şey yaz üzerini mouse'unla tara ve (bkz: ) tuşuna bas. görünmez bakınız için yine aynı yöntem, sadece (bkz: ) butonu yerine " butonuna basacaksın. yıldızlı baknız vermek için yazdığın yazının başına : (ikinokta üstüste)koy aralık bırakmadan. sonra tarayıp " butonuna bas. boş bakınız vermemeni tavsiye ederim. yani bakınıza tıklandığında daha önce olan bir başlığa çıksın. bfik başlığına da bir göz at derim.

tunnel, dns, proxy falan kullanmasan? normal gir işte youtube'a .

Yalnızca Chrome'da açılmıyorsa Firefox'la aç... >:-)

HTML5 oynatıcı candır:

www.youtube.com

erkekler marstan, kadınlar venüsten

aynı gezegenden bile değiliz
www.idefix.com

erkek para kazanır - kadın para harcar
nasıl?
çok itiraz olursa kriz döneminde büyüme gösteren tek sektöre bakmalarını söyleyebilirsin.

soruna cevap olur mu bilmiyorum ama kadınlar erkeklere nazaran sahip olmadıkları veya hoşnut olmadıkları şeyleri yapay yollarla tammalama konusunda çok takıntılılar.

(bkz: kadınlarla erkekler arasındaki farklar)

tamamen toplumsal cinsiyetten soyutlanmış olarak bakmanızı tavsiye ederim konuya. yani erkekler arabalarla kadınlar bebeklerle oynar, tam bir toplumsal cinsiyet oluşumu ve süregelen dayatması. bunun yerine daha net ayrılıklar kullanılabilir. mesela erkek futbol izler - kadın dizi izler ama futbol izlemeyip dizi izleyen erkek de var. ben mesela. bunun gibi şeyler yerine daha somut şeyler. mesela erkekler kadınlardan fiziksel olarak daha kuvvetlidir, bunu gayet genelleyebiliriz, vb.

erkek para kazanir-kadin para harcar onermesi pek dogru degil..

kadin kendi kazandigi parayi harcayabilir pekala.bu durumda para kazanmis olmuyor mu?
ayni sekilde erkekler de hic para harcamiyorlar mi?ya da her erkek kendi parasini mi kazaniyor?

@fraise +1 :)

erkek düşünür, kadın konuşur.
erkek gördüğüne, kadın duyduğuna inanır.

erkekler dışbükey canlılardır, kadınlar içbükey...

kadın hamile kalır erkek kalamaz diyecektim, o da oldu...
evet sanırım pek farkımız yok birbirimizden!

Kadin en aydin toplumda bile erkegin bir altinda yer alir. Erkekler kadinlarin yapabildigi her isi yapar ama o islerin bir degeri oldugu takdirde; ascilar erkektir cunku para alirlar, kadinlar ayni isi evde yapar degersizdir cunku bu. Emegin karsiligi yoktur.

Ayrica kadindan bir cok konuda iyi olmasi beklenir: guzel olmasi iffetli olmasi vs vs ama bir baska ornek daha verecwgim. Evlisiniz ve eviniz daginik. Aa Ahmet evinin hali ne? Denmez. Ayse pis kadin denir. Sizden ayni ansa. Bir cok sey olmanizi ister toplum. Ikiyuzlukuk sadece kadina donuk vardir

(bkz: toplumsal cinsiyet)

ryan air türkiye'de yok diye biliyorum. hatta yabancı şirketlerin çoğunu sırf türk şirketleri korumak, tekellerini bozmamak için türkiye'ye sokmuyorlar diye duymuştum. yamuluyorsam düzeltsin biri.

easyjet
germanwings
crotia airlines (güzel kampanyaları oluyor, tr çıkışı var)
blueair (dönüşlerde işe yarayabilir)
vueling
airasia (adı üstünde asya tarafı)
delta (amerika tarafı)

nereye gideceğinizi de tam bilmiyorum ki şimdi.

ya da birçoğunda arama yapan : skyscanner.net

hastalığın adı izmir mi? Bu başlık ne şimdi anlamadım ben?

başlığı düzelttim; son kısmı unutayazmışım.izmir diye hastalık olsa valla boylesi acı vermez idi. şehir acı vermiyor; kasık sırt ve bacak.

ege üniversitesi hastahanesine git.Orada iyice araştırlar

ege üniv. +1 özellikle ege diyorum bak dokuz eylül demiyorum. saçma sapan şeyler oluyor deu hastanesinde.

ben de bu 2 hastane arasında kalmıştım zaten. yanlız sadece deu değil ege için de sozlukte zehir zemberek yorumlar olunca kalakaldım. Ama saçmasapanlık konusunda deu onde sanırım. pzt gunu saat sabah 5 gibi ege nin dahiliyesinden başlamak gerekicek.. zira daha sonra gelinirse veya netten alınırsa bir işe yaramıyormuş.
herkese sırt ağrılarımın ve belimin selamı var; teşekkür ediyoruz.saolunuz
ps: başkent karşıyaka, ege sağlık konusu hiç açılmadığına göre bunları iptal edebilirim. ama fikir veren olursa hala beklemedeyim, tekrar sonsuz teşekkür.

ps: saat 5 itibarıyla ağrıdan uyuyamayan incident. yürüyüşe cıkar.

köprüaltı'nın adı sanı vardır yıllardır. yaptıran genelde orada yaptırır : www.koprualti.com.tr

ben yaptırmadım, kişisel garanti veremem ama yaptıran arkadaşlar var.

coşkun şakre var bir araştır istersen,futbolcusundan oyuncusuna pek seveni dövdüreni var.yeri kıbrıs şehitleri caddesinde. bir de luba goldina var,o da pek meşhur.

ekle mallara gitsin.

yaptırımı için şikayet etcen işte savcı mavcı.

@jangara;site içi bir yaptırımı olmuyor mu?illa savcıyla mavcıyla mı uğraşıcaz?

modlara bi sor ama karışılmıyor diye biliyorum.

modlara söyle en fazla atılır başka nick alır yine gelir ama.

not: @compumaster karışmıyor diyorsa o zaman yapacak bir şey yok mallara ekle gitsin boşa vakitlerini almayın len modların.

modlar ozel mesaja karismiyor.

sözlükten mi bahsediyorsun duyurudan mı? duyuruyu bilmiyorum da sözlükte yaptırımı falan yok. işte nick altına entry girip caps verip bana küfretti bu ühü ühü bakın bana ne dedi falan diyebiliyorsun. aynı sistemse duyuruda modlar hiçbişi yapmaz, anca savcılık mavcılık uğraşırsın.

@yule internet kullanıcısı ve duyuru sözlük kategorisinde olmadığı için buradan diye düşünüyorum hem bence sözlükte de burada da uygulama aynı zaten.

biri senin duyurunun altında küfürlü cevap verirse onu da sileriz. ama özel mesaja karışamayız. çünkü görmüyoruz özel mesajları.

yalnızlık ne anlamda ? sevgilisizlik mi yoksa asosyallik beraber bir şeyler yapacak insanlar bulamamak mı

İyi davranıp karşılığını göremedim.

haci uzun suredir yalniz yasiyorum. her seyi kendim yaparim. ama 3-4 saattir basim agriyor ve bunu senden baska soyleyebilecegim veya bir masaj isteyebilecegim kimsem yok! bazen basa cikmak zor, bazen de yalnizlik bir yasam bicim halini aldigindan evde fazladan birine tahammul cok guclesebiliyor

Bilmem ne anlamda, ben de onu soruyorum zaten ilk sorum nedir bu yakınılan yalnızlık diye. Ben de yalnız hissediyorum bazen zaman zaman, bazen sık sık.

Belli bir yaşa kadar (16 17 gibi)kimse yalnız olmuyor veya yalnızlık hissetmiyor çünkü o yaşlarda insan bencil olmuyor.Bir süre sonra artık çıkarlar giriyor işin içine.Bunun ortamı sağlam bunla takılırsam daha çok kız düşer tarzında düşünceler zihinlerimize giriyor.Sonuç olarakta yalancı dostluklar oluşuyor yazın tatile girilip millet evlerine dağıldığında kimse kimseyi arayıp sormuyor.Yalnızlığı gidermenin tek yolu ortak zevklere sahip olabildiğin kişileri bulabilmek yoksa milyarlarca kişinin arasında yine yalnız oluyorsun.

Albert Camus'un da dediği gibi: " Birbirine bakanlar değil aynı yöne bakanlar dost olabilirler ".

Yalnız yaşıyorum 2buçuk sene oldu. Evde televizyondan başka ses yok, kimse yok. tüm haftasonunu evden çıkmadan geçirdim cuma akşamı dahil. facebooktan 1-2 kişi ya yazar ya yazmaz. kız arkadaşım da şehir dışında şu anda. sıkıntı bastı.

yalnızlık bir tercih olduğu zamanlarda son derece keyif vericidir. lakin bununda hafif trans bir durumu var. içine girdin mi çıkasın gelmiyor. gittikçe daha çok keyif alıyorsun.

diğer türlü ağlak yalnızlık bana göre sadece tembellerin ve bahane insanlarının yarattığı bir durum. hiç arkadaşım yok böggghhkk, sevgilim yok ühühüü, sosyal ortamım sıfır öleyim ben vesaire cümleleri duyduğumda, koşarak uzaklaşıyorum o kişilerden. zira bu tutumlarının sonu gelmiyor ve sizinde enerjinizi düşürüyorlar.

en son böyle bir arkadaşım vardı, yakındık üstelik ve sürekli şikayetleniyordu. hadi bak bizim şu arkadaş grubuyla kahvaltıya gideceğiz, gel sende diyorsun, ben uyanır uyanmaz kahvaltı edemiyorum, o saate kahvaltı mı olur mıy mıy mıy. eve kapanmaktan bunaldım demiştin bak trecking gezisi var kalk diyorsun, eee sabah 7 de servis mi olurmuş, kendi arabanla gidemedikten, bağımsız hareket edemedikten sonra ne anlamı varmış. bak ücretsiz film gösterimi ( zira sigarası ve içkisi eksik olmaz ama parasızlıktanda yakınıyor ) var, hem kaçırdığımız güzel bir film diyorsun, aman ya ücretsizse şöyle olur böyle olur, kalabalık olur, nasıl görcez çimlere oturunca diye bık bıklanmaya başlıyor. her girdiği işyeri ona haksızlık ediyor, hep piyasa kötü, işverenler zalim falan filan, mis gibi iş buluyorsun, çok erken başlama saati , cumartesi yarım gün çalışılır mı ya diye mız mızlanıyor.

amma velakin her buluştuğumuzda da iç karartan şekilde koyu yalnızlıktan, asosyal olmaktan, izole olmaktan, işsizlikten falan şikayetçi. uzaklaştım oldu bitti.

sevişince geciyorsa o yalnizlik olmuyor. yalnizlik bir tercih ve her tercih gibi getirisi var götürüsü var. ama "herkes yalnizken herkes niye yalniz" geyigine girenler, sadece şikayetten hoşlanan dayaklik ergenler benim gözümde.

yalniz kalmak istemiyorum, eşim dostum olsun diyorsan, insanlarin kiymetini bileceksin ki o insanlarin arasindan senin de kiymetini bilen birileri cikabilsin.

canhavli doğru demiş. welcome to the real life.

insan depresyona kendi kendini sokar. gücünü topla, daha yolun başındasın. nice üniversite mezunu iş bulamıyor. hayat malesef polyanna'nın gördüğü gibi değil ama koyvermeye de gelmez. depresyon ilacı falan son çaren olsun. arkadaşlarınla vakit geçirmeye çalış, sevdiğin tarzdaki müzikleri daha fazla dinle.

daha temmuz ayındayız. yeni mezun olduysan iş yok demek için çok erken. biraz daha iş ara. iş bulunca paran da olur. o zaman gidersin yurtdışına falan.

hemen kimse sana iş vermez, çünkü deneyimin yok. Benim gibi alan dışı iş yapacaksan her işe başvuracaksın (seveceğini düşündüğün) ve maaş beklentini düşük tutacaksın (eğer süper bir bölüm mezunu değilsen). Bir iş bulduktan sonra da eğer o işi sevdiysen, ya da yaparken zevk alıyorsan bir sonraki işini de aynı alanda seçeceksin bu böyle gidecek.

Yaz mevsimindeyiz, iş bulmak zordur bu dönemde. İş arayan tanıdığım var 50 yaşında, başvuracak ilan bulamıyor 30 sene tecrübesi olduğu halde, yaz bitsin ondan sonra düzgün iş ilanları çıkar.

Bu kadar çabuk pes etme, kariyer.net gibi sitelerden ilan bakarak kafanda bir iş belirleyebilirsin ama kariyerden başvurduğun ilana bir sürü kişi başvuruyor o yüzden hemen olmuyor diye üzülme.

Askerlik durumun varsa bir an önce yap onu aradan çıkar, ilerde engel olur

Avrupa Gönüllülük Hizmeti'ne başvur. git karın tokluğuna çalış orada, kalacak yer veriyorlar. yemek veriyorlar biraz da cep harçlığı... sivil toplum kuruluşlarında, avrupa projelerinde falan çalışıyorsun. 3 aydan 15 aya kadar falan değişiyor.

ingilizce olursa, Joe Navarro'nun "What Every Body Is Saying" diye bir kitabı var, benim şimdiye kadar en begendiklerimden biri oldu. Kendisinin bu alanda başka kitapları da var bildiğim kadarıyla.

Bir de muhtemelen yüz kişiden falan "ahmet şerif izgören- dikkat vücudunuz konusuyor" tavsiyesi gelecektir. Daha once hicbir kaynak okumadıysanız eglenceli olabilir.

arada bir de lie to me dizisine bak.

iletişim becerileri- ayşen temel eğinli( bir yazarı daha vardı hatırlayamadığım)

şu kitabı okumuştum.
www.baltas-eksen.com
basit ve güzel anlatımları vardı. hem türk bir yazar daha iyi olur beden dili için. çünkü beden dili kültürden kültüre farklılık gösterebilir bazı hareketlerde.

www.imdb.com

haci aksiyon diyorsan serbuan maut (the raid)'i izle. www.imdb.com
bilinmedik degil ama yeni biliniyor diyelim.

ajeossi iyidir yine.

bunun disinda aksiyon icin:
- rough cut (2008)
- day watch ve night watch

komikli hollywood isi:
- 21 jump street

eskilerden ama cok iyilerden:
- tropa de elite 1 ve 2

bilinmedik değil elbet de şimdi indirip tekrar izleyeceğim ben de, güzel bir filmdi; goodbye lenin

panın labirenti

@sui izledim. saol yine de :)

the fall
stardust
big fish
arizona dream
edward makaseller (inglizcesi zor geldi şimdi )
black swan
ameile

1)ticketmaster a mail at

bileti sat.

hiç birşey yapma. hehe. yok bence de mail at. adamlar hediyemiz olsun falan diyecekler muhtemelen sana. o zaman satarsın

Gutierrez normal bi abimizse, "nerde uleynnnn benim bilet?" diye ciyaklayacaktir. Ticketmaster da "sakin ol sampiyon, aha bi daha yolluyoz senin bileti" diyecektir.

Ozet: Hic bi sey yapma. Boyle seyleri dert etme. Uzun yasa, rock n roll yapmaya devam et.

yolla panpa

bence ticketmaster'a mail at, cevap vermezlerse de satma bence. Ne bileyim bir hatadan böyle nemalanmak hoş değil gibi benim açımdan.

satabiliyorsan sat. net. hatadan da nemalan bol bol. nedir yani...

Gutierrez benim hacı .tesadüfen gördüm burayı. bana geri yollar mısın.
adresi vereyim dur.

CESD Talent Agency
(Talent Agency)
10635 Santa Monica Blvd.
Suite 130/135
Los Angeles, CA 90025
USA
Phone: (310) 475-2111
Fax: (310) 475-1929

p.s.:yersen

Ohoh bomba gibi hazırsın.

boşver işe yaramicak. kızlar böyle son gece sabahlayanarı büütn filmleri crash edenleri hemen farkediyor, harbici marvel sevenlerini öpüyolar hep.

fragmanda bi de kız vardı taklalar atan falan o neciydi?

taklalar atan kız için iron man'i komple izlemek yeterli. black widow diye geçer.

bir de bunları izlediniz ama bunların film bittikten jenerik aktıktan sonra çıkan videolarını izlediniz değil mi? her seferinde bir sonraki filmin spoilerı veriliyor burdan, mesela thor'un sonunda <spoiler>loki'nin sınırsız güç aletini bulması</spoiler> mevcut. hepsi için: www.youtube.com . bunlar da çok tatlı.
avengers'ın filminin temelinin iron manle atıldığını bilmek bile heyecanlandırıyo beni.

fransız bir filozof der ki; deizm ateizm'den bir önceki otobüs durağıdır. sonun yakın dostum.

Lisede fizik kimya biyoloji falan gördükçe insanların da atomlardan filan oluştuğunu gördüm, yani cansız maddelerden çok farkı olmadığını, sadece daha iyi bir kombinasyon olduklarını. Sonra evrimin de farkına varınca teizm söz konusu değildi artık. Elbet açıklayamadığım şeyler var ama bunun için bir tanrı olgusu yaratıp tüm sorumluluğu ona atmak mantıklı gelmedi/gereksiz geldi.

Not: Ben dahil kendisine ateist diyenlerin çoğu da 'ateist'e çok yakın birer 'agnostik'tirler. Yani emin değiliz elbette. Yaratıp bırakan, olaylara karışmayan bir tanrı olması (deizm) ile hiç tanrı olmaması (ateizm) çok uzak senaryolar değil.

Ben tanri/allah'in olup olmamasiyla ilgilenmiyorum. Dinlerin yalan oldugunu dusunuyorum ama tanri hakkinda bir fikrim yok. Ne oyle ne boyle. Bana ne deniyor bilmiyorum ama ateist olarak adlandirilmaktan da rahatsizim esasen.

bana kalırsa ateizmi de deizmi de kanıtlayamazsın, kanıtlayabileceğin tek şey varsa o da agnostizmdir. Tanrı yok diyecek birşeyle karşılaşman imkansız, ama var denecek birşeyle karşılaşabilirsin belki.

edit : @spankenstein, kutsal kitaplara inanmıyorsan sadece din yoktur diyebilirsin ama tanrı yok diye bir çıkarım yapamazsın.

"kutsal" kitapları açın bir okuyun, anlarsınız :)

"Neden teistsin?" sorusuyla aynı temelden gelmemiştir bu soru. İddiayı ortaya atan teisttir. Ateistin bir iddiası yoktur. Çünkü teistin bir kanıtı yoktur. Ateist zaten ortada olmayan bir şey için fikir beyan edip zaman kaybetmiyor o kadar. Ama bence deist de pek farklı sayılmaz teistten. Mantığınla hareket edeceksen ve bir tanrının varlığı veya yokluğu arasında net bir bilgin yoksa agnostisizm biraz daha ağır basıyor. Ha yok kardeşim ben varlığına kesin eminim ama dinleri pek sevemedim gitti dersen deizm sana uygun.

agnostik olmak ateist olmaktan iyidir sanırım ama agnostizmi savunan birinin yokluğa kayması daha muhtemel geliyor bana. arada olmak hep aklı kurcular ve rahatsız edicidir gerçekten hala sorguluyorum bazen tamam var diyorum bazen yok diyememekle beraber cevabı olmayan soruları soruyorum kendime, başka birine sorduğumda dolaylı olarak kitaptan örneklerle cevabı bu sorunun diyor ama inandığı için onun için cevap o agnostizmi savunan biri için inandırıcı değil. karışık işler yahu ...

allaha inanmamayı anlamıyorum ak. ulan böyle bir sistem böyle bir düzen var. şu dnanın yapısına fln genlere fln bir bakın. böyle birşey olabilir mi. duygular var. böyle bir sistem kendiliğinden oluşabilir mi? bunu ancak sonsuz bi varlık yapabilir. o da allahtır. bu kesindir.

yavaş gel selimisik, sakinleş.

"Evrim teorisinin gerçeklerle yeterince desteklenmediğini düşüncesizce savunanlar, kendi inanışlarının hiçbir gerçekle desteklenmediğini unutmuş görünüyorlar."

demişler, çok da güzel demişler.

@selimisik bak senin tüm sorularının cevabı aslında bir alttaki duyurunun başlığında gizli: sevgilini sevmediğin halde "seni seviyorum" demek
anladın mı?
anlamadın tabi.
anlasan da işine gelmediğinden reddedersin bu gerçeği.
hangi gerçeği?
mükemmel bir sistemin olmadığı gerçeğini.
eğer o dediğin duygular (ki kendileri henüz anne karnında ike çıkarlar doğrultusunda edinilen tepkiler bütünüdür ve daha sonrasında alışkanlık haline gelirler ve ortaya çıkan her yeni ihtiyaçla gelişerek çoğalırlar) mükemmel bir sistemin ürünü olsalardı gerçekten; bu arkadaş böyle bir duyuru açma ihtiyacı hissetmezdi.

tam tersine mükemmel bişi olduğu için bu arkadaş bu duyuruyu açtı. ya bırakın bu işleri.

feminizm kocayı bulana kadar, kominizm parayı bulana kadar, ateizmde uçak sallanana kadarmış.

@selimisik mükemmel olsaydı, uçağın sallanmasına gerek kalmazdı...

ya ne dandik bi bakış açısı bu. mükemmeliyet, senin şu anda dünyayı 100 gramlık beyninle algılayabilio olmadan meydana geliyo. newton bile allahın varlığını yüzde 100 kabul ediyor. bununla ilgili bir sürü kaynak var.

@selimisik,

Newton kabul ediyorsa bizim de etmemiz mi gerekiyor? Bu nasıl bir mantık anlayamadım ben.

nemtersis +1

başka sebep yok.

En basit tanımla : Kendi yarattığı şeye ne şekilde ve ne amaçla olursa olsun acı çektiren, işkence eden bir tanrı imajını kabul etmiyorum. Bunu sen hakettin ama! diyenlere de hiç bir bilinç hiçbir şekilde yaptıklarından dolayı ya da değil işkenceyi haketmez cevabını verebilirim.

Ama böyle bir tanrı olabilir mi? Varsa da olmaz olsun kendi yarattığı bir bilince acı çektiren güç.

NOT : Ateist değil agnostikim. Deistlikle Ateistlik arasında.

"Duygular var" diye Tanrı'yı kanıtlamaya çalışan insan var desem yeterli olur herhalde.

tanrı kavramı 2000 yıl önce değil 200.000 yıl önce mağarada yaşayan insanlar tarafından yaratıldı, avcı ve toplayıcı toplumdan toprak süren hayvan yetiştiren üretici topluma geçince ona göre güneş toprak yağmur tanrıları olarak şekillendi. 2500 yıl önce anadolu ve yunanistan'da dionysos'un kanı diye bağbozumu şenliklerinde şarap içilir, toprağın nimetleri kutsanıp yenirdi. 2000 yıl önce o şarap isa'nın kanına dönüşürken; ekin hasatının simgesi ekmek ise isa'nın eti olarak rituellerde kullanılır oldu. her din ve rituel birbiriyle etkileşerek bugüne geldi.
dinler tarihi ansiklopedisi ve tiyatro tarihi[evet dinler tarihi ile tiyatro tarihi arasında muazzam bir bağ var;) ] kitaplarına bakabilirsin. fakat bu iş bir iki kitaplık bir içeriğe sığmaz. din doğanın en vahşi canlısını dizginlemek ve kolay yönetilmesini sağlamak için uzunca bir zamandır kullanılıyor fakat 100 yıllık bir ömrü kaldı diyolla.

varlığına dair bir kanıt olmadığı için. arşivlerimizde yer almıyorsa, yok sayarız onu biz.

mümkün mertebe günlük almaya çalışın.

pirinç, makarna, sıvı yağ gibi bozulmayacak şeylerden çok alabilirsiniz, ama sebze meyveler çabuk bozulduğu için küçük miktarlarda alın.

bir de alışverişe tok karnına çıkın aç gitmeyin.

arada balık, tavuk al at buzluğa gerçi av yasağı geldi ama. yanına makarna patlatıp götürürsün tavuğu mesela, balık her türlü gider zaten

ölçü bardağı al. zamanla deneyerek pilav vb konusunda sana uygun ölçünü bulursun. tek kişilik etli nohut yapılmaz diye düşünme. iki günlük yap ertesi gün de ısıt ye.

ekmek alırken beyaz ekmek alma. unolardan al. alırken son kullanma tarihine bak. unolar bayatlasa da kötü olmuyor. ekmeği telef etmeyin, nolursunuz. hatta yemekleri de.

Hazır yemekler var porsiyonluk, kuru fasülyesinden nohutuna, sulu yemekler etli tavuklu vb. 4-7 tl olarak mevcut kullanıyorum. en pratik yemek elbette makarnadır, bol bol ondan alabilirsin. dondurulmuş ürünler son kullanma tarihleri yaklaştıkça marketlerde bol bol indirime girer. 6-7 tl'lik ürünler 2-3 tl'ye düşebilir takip etmek gerek. kahvaltı vb. için ekmek biraz daha pahalı olsa da paketli uno'lardan falan almak gerek. günde 3-4 dilim ekmek yiyen biri olarak daha uzun ömürlü olduğu için daha hesaplıdır. sonra büyük ekmek alınca fırından çeyreğini yiyip atak zorunda kalıyorum 3 gün sonra. ya da bayatını fırında kızartıp tatsız tutsuz bi ekmek oluyor.

kesinlikle milföy hamuru al buzluğa at. çok pratik.

yediklerine dikkat edememenin nedeni hayat düzeniyse bir işe yaramaz.
eğer iraden yüzünden dikkat edemiyorsan, biriyle işbirliği yapmak motivasyon sağlayabilir.

@blatta hiberna hocam diyetisyenler boya kiloya göre mi liste veriyor?

istanbul'da bildiğiniz iyi, güvenilir bir diyetisyen var mı?

23 yaşında 1,72 boyunda 87 kg bi herifim. bana da yardım edin ulen! :D

diyetisyene vereceğin parayla spora başla derim. 10 kilo bir şey değil yol yakınken önlemini al.

koyu mavi - lacivert renkli tabaklar, masa örtüleri vs. kullan. garanti iştah kapatıyo...

zannetmiyorum.

hiç ilgisi yok.

hmm girmemesi lazım tabi başbakan değil miydi (bkz: ben giriyorum siz de girin) diyen. (xhamster için demedi tabi :p)

sansürü aşmaya çalışmak yasadışı gibi bir şey duymuştum, doğru mu bilmiyorum.

kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele şube müdürlüğü bilişim suçları büro amirliği departmanı der ki: devletümüzün yasakladığı bir platforma, yurt dışı ip alarak, proxy zıplatman ve yahut türlü yöntemlerle girmen; bir gün kapına gelip, hesabını ver dediğimizde cevaplayabileceğiniz girişimler değildir. eh bunu öğretmek de pek hoş görülür değil diyorlar. yeni biten internet haftası kaynaşmaları sebebiyle hayli üzücü bilgilere hasıl olduk. bilgilendirenler mâlum departmandan yakışıklı, kibar abilerinizdendi :)

kurtuluşun yok hocam..

peki bu adamlar bunca zaman neden kesmemis olabilirler benden?

benden de kestiler bugün. ne iş çözemedim

her ay kesiliyor zaten de bazı aylar haber bile verme gereği duymuyorlar :D Bu olayla ilgili şöyle bişi başıma gelmişti; dışarıda arkadaşı arayacaktım, kontör yok. gittim 10 tl aldım yükledim. daha önce iptal ettiğim ama belli ki iptal olmamış olan internet paketi kontörü yükler yüklemez otomatik yenilenerek 9 tl kesti tak diye. İyi dedim bari çaldıracak kadar kontör kaldı. aradan 20 saniye geçti bir mesaj geldi telsiz kullanım ücretinden devlet haraç kesmiştir diye. biraz önce 10 tl olan bakiyem 1 dakika içinde oldu 0 tl. çaldıramadım tabi, uzun uzun bakıştık telefonla. sonra küfredip yoluma devam ettim.

Benden 5 aydır kesiliyor siz yine iyisiniz.

Benden de kestiler ilk kez bu gece. Saat 4'te mesaj göndermek nedir yahu?

benden 1 senedir her ay kesiyorlar, hatta artık mesaj bile atmıyorlar vergi kestik diye o derece artık.

Cevirmenler bile cok deneyimli degillerse pek is bulamiyorlar. Bir de Ingilizce'yi iyi bilmek ceviri yapabilmek icin yeterli degil. Gene de denemek icin ceviri ofislerine gidebilirsiniz, size deneme metinleri verirler.

hayatımda ki en önemli eksik sende var. buna rağmen iş bulabilir miyim? Sorusunu gördükçe sinirlerim zıplıyor.

@secretcode anlamadım abi gerçekten.

şunu diyorum sevgili dostum ben çok iyi derecede ingilizce bilmeyi üniversite mezuniyetine tercih ederdim. 8 yıldır kurumsal bir çok firmada çalışıyorum eğer senin gibi çok iyi ingilizce bilen birisi olsaydım hayatım değişirdi. Şu anda şu yetkinliğinizi nasıl kullanamıyorsunuz şaşıyorum. 500 tane iş alternatifi bulabilirdim senin yerinde olsaydım.

yalnız ben hala öğrenciyim çeviriyi part-time yapabileceğim için seçtim yoksa zamanı gelince layığıyla kullanmak niyetindeyim bunu :)

benim arkadaş toefl'dan 104 aldı. bir şey de bildiği yok :)

lise ülkenin en iyi anadolu liselerinden üniversite ülkenin en iyi ingilizce mühendisliklerinden, işyerinde yabancılarla konuşuyordu toelf'dan da 2 kez üst üste 103-104 aldı bana kalsa listeningi ehh iyi, readingi orta veya orta kötü.

kendisi de diyor yani "ehh işte" diye.

yani durum bu...

yani insan bu puanı alan insanın natioanl geographic'i yakıp, new york times'ı yırtıp, bbc focus'u parçalayıp, scientific american'ı darmadağan edeceğini sanıyor ama değil. normal - normaltı bir kitapta bile bilmediği milyon kelime var.

bit.ly

dil demek sadece kelime demek değil muhabbetlerine girmeyiz umarım.

yani "çeviri işine dalıcam para kazanıcam" cesareti için bence çok çok çok daha iyi olmak lazım.

lan bu kadar adam bi cevap yazamamış şu soruya. sayfa başı 5-8 tl civarı kazanılıyor. çeviri bürolarına gidip konuşuyorsun, onlar sana internetten atıyor çeviriyi. kabul ediyorsanız şu zamana kadar çevirmeniz gerekecek diyor. daha sonra kaç sayfa çevirebileceğinize göre işi alıyorsunuz. tek bürodan genelde haftada 1 falan iş düşüyor. para kazanmak performansa ve şansa bağlı. 20 sayfalık çeviri de gelebilir, 2 sayfalık da, 200 sayfalık da. ne kadar çeviri bürosuna cv/mail adresi telefon bırakırsanız o kadar şansınız artar.

Ayrıca toefl'dan 97 aldıysan gayet de çevirirsin. bizim arkadaşlar falan çevirip kazanıyor paralarını öğrenci halleriyle. toefl'ları falan da yok öyle. Sonuçta açacaksın önüne tureng'i çevireceksin baka baka takıldığın yerlerde. simultane çeviri yaptıracak halleri yok heralde. iyi değilsindir yapma çeviri diyenler hangi kafada acaba ya...

bu kadar adam cevap yazamamış çünkü çeviri öyle pek ne iş olsa yaparım abi tarzı bi sektör değil. insanların sağda solda kullanacağı, iş görecek, gerekirse resmi mecralara akacak belgeler geçiyor elinizden. ingilizce bilmek kadar türkçeyi güzel kullanmak, doğru cümle kurabilmek de gerek. tercüme büroları da her ingilizce bilenin üzerine balıklama atlamıyor.
kimseye haybeye hayal kurdurmayın.

Kapagi bir yayinevine atmaya bakin. İyi ceviri yapiyorsaniz duzenli bir sekilde kitap gonderirler. Ama bazilari aylarca paranizi vermez, surundurur. Piyasaya girince ogrenirsiniz az cok kimin odeyip odemedigini.

türkiye'deki çeviri büroları yukarıdaki arkadaşın dediği gibi 5-8 tl arası ödüyorlar 1000 karakter başına, hiç kasma bu bildiğin amelelik.

freelance istiyorsan bireysel network elde etmek için yabancı freelance sitelerinde kendini düzgün olarak takdim edip nitelikli çeviri işlerini bu fiyattan daha yukarıda almaya çalış.

ya da uluslararası çalışan şirketlerin uluslararası ilişkiler gibi departmanlarında çalışabilirsin hem de fonksiyonel deneyim kazanırsın.

ben tercüme yapmıyorum ancak makale yazarlığı yapıyorum, türkiye'de piyasası makale başına 5-10 tl, yurtdışı networkü sayesinde makale başı 30 dolar aldığım oldu tahmin et artık aradaki uçurumu. emeğine saygı istiyorsan her zaman yurt dışı müşteri bağlantıları kur linkedin, diğer sosyal medya araçları vs yardır.

yani türklerle çalışma da ne yaparsan yap :)

gayet iyi kafadayım.

"yani "çeviri işine dalıcam para kazanıcam" cesareti için bence çok çok çok daha iyi olmak lazım."

dedim.

----------
yani adam elbette ingilizce biliyor. ama ingilizce bilen herkes de bilir ki yeri gelir bir tane salak kelime adamın saatlerini alır.

---

"Sonuçta açacaksın önüne tureng'i çevireceksin baka baka takıldığın yerlerde. "

tureng'in yanında ayrıca eksiduyuru var google translate (!) var. İLLA Kİ çevirirsin ama sonuçta 5lira kazanacağın çeviri senin ne kadar zamanını alıcak sorun orada işte.

haksız mıyım?

Ayar vermeye kasanlar olmuş madem bir kaç kelam daha edeyim...

Soruyu soran arkadaş ingilizcesinin profesyonel olmadığını ama ingilizceyle haşır neşir olan öğrenci bir kardeşimiz olduğunu belirtmiş. Zaten daha profesyonel çevirmenler niteliklerine göre 5-8 tl değil 10-30 tl arasında kazanabiliyor sayfa başına. Benim dediğim 5-8 tl arası çalışan gruba daha önce ben de çok uzun bir süre olmasa da dahil oldum, çevremdeki arkadaşlar da çalıştılar. "Hata istemiyorlar!" yanılgısı bu 5-8 tl alan grup için kısmen geçerli. Çünkü bu grup zaten çoğunluk öğrencilerden oluşuyor ve çevirilerini çeviri bürosuna gönderdikten sonra daha nitelikli bir çevirmen tarafından tekrar gözden geçirilerek düzeltmesi yapılıyor. yeri geldiğinde sizle iletişime geçerek hatalarınızı gösteriyorlar, hatta msn, facebook gibi platformlarda çoğunlukla online oluyorlar ve çeviriniz yaparken çok takıldığınız yerlerde sorma şansınız bulunuyor bu elinizdeki çeviriden sorumlu nitelikli çevirmene. Genelde sizin seviyenizin bir kaç çeviriden sonra farkına varıyorlar ve ona göre çeviri gönderiyorlar. Elbette hazırlık öğrencisi gibi çevirecek kadar ingilizcenizle, nitelikli çevirmene danıştığınız halde sayfa başına 4-5 hatadan fazla hata yapacak biriyseniz bu işe kalkışmayın. Ayrıca Tureng'i google translate'le bir tutmak da hakkatten ayrı bir kafa. Bilen de konuşuyor bilmeyen de konuşuyor sonra ayar vermeye kalkıyor, ilginç.

ayar vermek - kasmak - kafa - ilginç - bilen konuşur bilmeyen de.. bir sokak ağzı bir ağır abi tripleri bir ben bilirim komiklikleri.. neyse:

sonuç: 97 almışsan kimse sana ingilizcen yok diyecek değil. ELBETTE çevirirsin. ama bunun EKONOMİK DEĞERİ olur mu? 5liralık çeviri ne kadar süreni alır? kaldı ki toefl ayrı çeviri yine ayrı. alakaları yok.

al buyur başla madem. sen de gör, ben de, biz de.

arada gözler arasında değişiklik yapmakla beraber genelde insanın kaşlarına baktığımı farkettim düşününce. bigün belki birine aniden gözünün üstünde kaşım var derim diye belki.

kaşların arasına

ikisine bakılmaz zaten şaşı gibi gözükürsün. ya sağa bak ya sola, o da olmazsa gözlerinin arasına bak, göze bakmış gibi görünür(aynada da deneyebilirsin).

kaşların karasına

gözlere bakarım, arada bir kaç saniye başka yere bakarım alakasız sonra tekrar gözlere bakarım.

goguslerine ama hic farkinda olmuyorum sonra nereye bakiyorum diye farkedince yuzum kizariyor.

Karşımdaki uzun konuşunca dikkatimi kaybediyorum, hareketli olduğu için dudaklarına, ağzına falan bakarken buluyorum kendimi.

dudaklarına bakıyorum ben. bazısını öpmek istiyorum filan hatta. sapık olabilirim.

göğüslerine bakıyorum

Siktir et pampa muhabbete odaklan.

gözlere ve memelere.

bunları 1 öğünde yiyorum desem? hacim olarak...

sanırım bu bir beslenme programı ve yeni başladın. alışana kadar çekeceksin açlık..

2 tane çift adana döner vb. dürüm yemeden doymayan bir insanım. yazdıklarının hepsini sabah kahvaltısında yer yine doymam. senin mideni bilmiyorum ama benim midemi doldurmayacağı kesin. kilo :87

aslında o kadar da az yememişsin. çay sayısını artırırsan (aşırı da yapma tabi) tokluk hissi eklenebilir. alışana kadar devam. moralini yüksek tut. kendi kendine aç değilim de

yediklerini aklında tutabilecek kadar az şey yemişin. çok normal :)

bir de çok çay kahve de mideyi kazındırabilir, o da açlık hissi yaratır. çok düşünmemeye çalışın yemeği, bol su için. aralarda bir iki ceviz kuru kayısı da hem tok tutar, hem yararlı olur.

dikili fazla sakin bir yer. emeklilik kafası.

foça daha iyidir, çarşısı olarak, sahil boyu olarak, mekanlar olarak tam bir yazlık mekan marmaris gibi bodrum gibi. aynen dikili de emekli kafası... hatta deniz kıyısında olmasa tatil yeri değil dersiniz.

Bu yazın bir kısmını Dikili'de geçirmiş biri olarak diyebilirim ki ve heceleyebilirim ki: ya- şan- maz.
Sakin ve güzel mi, kesinlikle evet. Fazlasıyla.
Benim de aradığım tam olarak buydu; evimin önünde ağaç ve sebze yetiştirmek, ekmek kırıntılarını bahçeye atıp kuşları toplamak, denizde yıkanmak, modern zamanların metropol yorgunluğundan falan da filan öf, anladınız değil mi.
Bu yüzden gittim, gördüm, dayanamadım.
Dikili'ye gelen (bazen de gelmeyen) tek ulaşım aracı bir minibüs. O da kafasına göre takılıyor, saatte bir geçmesi lazım ama efendime diyeyim şoförün brunch yapası geldi, ulaşım yok. (Evet minibüsü hep aynı kişi kullanıyor.)
Ha bir de Dalyan Koyu'ndan Dikili'ye 70 lira yazan taksiler var, neyse.
Gece olunca dışarıda ışık ve ses hak getire. Cin gibi oturuyorsun evinde. Kitap kültürünü geliştiriyorsun.
Derkeeen neymiş: hayatının baharı Dikili'de solar gidermiş.

@shnhkn Kavak Yelleri'nin ilk kısımları urla/çeşme altında çekildi, daha sonra Seferihisar'a geçildi. Ama foça'yı her ikisine de tercih ederim.

kesinlikle foça

tamam ikna oldum...foçada yaşamaya devam edeceğim..

1 arada öyle sandığın kadar büyük bir fark yok

2 sen ingiliz olanını alsan bile amerikan gibi konuşucaksın izlediğin filmlerden dolayı

ben yıllardır ingiliz ingilizcesi okuyorum, hiçbir amerikan filminde ya da herhangi bi şeysinde sıkıntı yaşamadım... hatta doğrusunu istersen ikisinin arasındaki ufak tefek kelime farklılıkları haricindeki olayı hala anlamadım.

ben olsam ingiliz ingilizcesini tercih ederdim. ama dersen ki ben amerikan sporlarını takip eden, amerikan dizileri izleyen adamım, öyle profesyonel bi amaç için öğrenmiyorum, amerikan ingilizcesi daha iyi olur.

ya zaten ikisi de aynı işte aman, istediğini öğren. :p

amerikan ve tabiki zenci ingilizcesi.. yo check it out :)

öyle bir yazmışsınız ki sanki ingilizlerle amerikalılar birbirlerini anlayamıyor.

çok fark etmez. anca aksanda fark olurdu, ama aksan da bilinçli bir çabayla yapılabilecek bir şey değil. yardır gitsin.

amerikan ingilizcesi ile ingiliz ingilizcesi arasındaki en temel fark telaffuz ve "slang" yani argodaki kullanımlardır. bir de bazı kelime yazılışları fark eder. grammer yapıları arasında önemli bir fark yoktur. ama zaten sana temel ingilizce eğitiminde argo öğretmeyeceklerini varsayarsak, çok da bir fark olmaz.

34534534 tane british english diye kurs var ama hiç amerikan english diye kurs yok
bu da bi mantık sonuçta.

öğrenirken bir fark ettirmeyecek. o yüzden en doğru kullanım ingilizlerde olduğu için ingiliz ingilizcesi seti al.

ingiliz ingilizcesi. hic tartisilmaz bile...

bu cevabı dikkate almanı tavsiye ederim;

tecrübelerime göre ingilizler amerikan ingilizcesini küçümsüyor ve amerikalılar ingiliz ingilizcesine hayranlık duyuyor, dolayısıyla her iki durumda da avantajlı olan british ingilizcesi.

ingiliz ingilizcesi öğren. daha sonra amerikan ingilizcesine geçmek istersen 3 ay arka sokaklarda kalırsın, ağzın yüzün konuşman yamulur.

ama amerikan ingilizcesi öğrenip ingiltere'ye gidersen 1 yılda düzeltemezsin.

İngiliz paketi alsan bile onun aksanını kapamıycaksın..konuşma şeklindede pek bi fark göremedim ben..ama sen yinede amerikan al..

Avrupa'da ortak ingilizce olarak ingiliz ingilizcesine daha yakın bir ingilizce kullanılıyor. Özellikle pronunciation olarak. İngiliz ingilizcesi olarak başla, bol bol dr. who izle :))

"there is no such thing as American English. There is English, and there are mistakes" demiş Queen'in Twitter'daki kopyası. Doğru da demiş. ingilizce öğrenmeye başladığımdan beri Oxford'la yatıp Oxford'la kalktım, üniversitede İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum, daha Amerikanları anlamada güçlük çektiğim bir an olmadı. Biraz İngiliz, İskoç, İrlandalı falan da dinleyince, Amerikanlar "basitleştirilmiş" şekilde konuşuyor gibi geliyor insana. herkes "gilmore girls'te ne kadar hızlı konuşuyorlaaar?" derken, sen "ne var ki gayet anlaşılır konuşuyorlar" diyebilirsin.

Ayrıca not: insanlar ingiliz aksanı duyunca konuşan kişinin zeki olduğu izlenimine kapılıyor. neden bilemedim.

pasaport.iem.gov.tr

malesef alamaz. sigortalı bi işte çalışmasa da evli olmasa da 25 yaşından sonra yeşil pasaport hakkı gidiyor. dediğiniz gibi öncesinde aldıysa da bitene kadar kullanabilir ama sorun çıkmayacak diye bir garanti yok.

hayir--> zaten 25 yasini doldurana kadar verirlerdi pasaportu.

alamazsin,almis olsan bile 25 sonrasi gecersiz olur.

25'i geçtiğin anda yeşil pasaport olayı bitiyor.

okuduğun şehre ve senin tutumuna göre değişir. ben şehir dışında okumuyorum ama arkadaşlarım arasından 1.000tl harcayan da var, 500 tl'de.

600tl.

eskiden kredim varken 500 aliyordum , 240 da kredi geliyordu yetiyordu. simdi uzatma ogrencisiyim , babam 600 yolluyor ve yetmiyor ama ona yetiyor diyorum cunku kisiligim , hayat gorusum oyle diyelim.

sehir , eskisehir , kira masrafim 1+1 bana dusen 200 tl. ev arkadasim var bir tane.

kaldığım yerin kirası 500 tl babam da harcamam için 400 tl gönderiyor toplam 900tl. birde ekstradan kredi alıyorum kyk dan.

izmir de okuyorum.

eskişehirdeyim ben de. aylık ortalama olarak 300 ile 500 arası civarı alıyorum ailemden. kyk kredisi de alıyorum 260 lira yani 500 - 600 ile yaşanabilyor. daha minimalist yaşayan arkadaşlarım da var.

tek seferde olmasa da ayda 2000 civarına geliyor, +benzini babamın ek kartından alıyorum, onu da o ödüyor..

zamanında eve para yollardık biz, bırak para almayı. şimdiki nesil armut piş ağzıma düş. baba yüreği tabii, ceketini satar yine okutur evladını. ama çocukta da biraz utanma olmalı. yaş 18'i geçtiyse bu işte bir terslik var demektir kısaca.

yaşadığın şehre göre değişir. ben değil ama iki kuzenim var. biri odtüde mimarlık okuyor, mimarlık malzemeler falan pahalı. iki kız arkadaş bi evde kalıyolar kira kişi başı 300. ailesi 300+ 1000 gönderiyor.

diğeri akdeniz üniversitesinde tıp okuyor, üç kişi kalıyorlar, kira 180 tl kişi başı. ailesi 600 gönderiyor. bir de kredi alıyor üstüne

bu arada ne demek babanızdan para almak? aileden para alınır. ne cinsiyetçilik bu?

evin babası dururken kadın kısmına düşmez para yollamak. hanımın geliri var ise mutfak ve banyo alışverişine harcasın yeter.

bir öğretmen arkadaşım izmir'de okuyan kızının 1000 tl'den fazla masrafı olduğunu söyledi her ay. yazık günah. kız çocuğunu sırf okusun diye izmir'e yollamaya değer mi, o da ayrı konu tabii.

izmirdeyim 500 tl ile geçiniyorum

izmir'deyim.

kira : 350
faturalar : 200 civarı (ısınma içinde)
nakit harçlık : 400
babadan ek kredi kartı : ev masrafı(temizlik malzemesidir, ufak tefek mutfak ihtiyacıdır + kontör masrafı vb. için) : 200
kyk kredisi : 260

TOTAL : 1.410 TL güzel paraymış lan şimdi hesaplayınca.

izmirdeyim. 2 kişi kalıyoruz. kira+faturalar+mutfak= 400 (ortalama yaz-kış bana düşen pay)
ailem 1000 yolluyor kyk var bir de. ona rağmen ucu ucuna yetişiyor. daha önce ailem 700 yolluyordu o zaman da ucu ucuna yetişiyordu. yani parayı harcayacak yer her zaman var.

oha ne biçim ögrencisiniz lan.
hacı dayı geçen sene izmirde peder beyden 400tl alırdım 240 da kyk geliyordu en son 640 tl yetiyordu.

Son soru ortaçağ'da kilise tarafından şeytanın cisme bürünmüş hali olarak ilan edilip yasaklanan nesne nedir? gibi bişidi. cevap :ruj bunu bilerek 125.000 tl almıştı (ben de biliodum lan :D )

Ondan önceki soru; birinin irlanda veya iskoç kökenli olduğunu belirten mc ekinin anlamı nedir? cevap : oğlu burada çift cevap joker kullandı, ilkinde doğru cevabı buldu.

ondan önceki soruyu hatırlamıyorum.

diş minesi, en sert madde ve sesli soruda once upon a time america sorularını sordular.

ilk başlarda da çok hızlı olan olayı(kaşla göz arası) ve sürekli takılan yere ( 2.adres) onlar vardı.

kulaklığını takıp çık boş boş gez hava güzel bugün.

hatta cüzdandan 3-5 bişey çıkarsa git deniz kenarına, al bi paket çekirdek/çiğdem, çitle çitle dur. valla canım çekti, benim yapasım geldi:/

bilgisayar ve internetin varsa diziye gömül.

Kordon boyu yürü,kulağında kulaklık ile..Yanına ekmek al biraz kuşlara,balıklara filan atarsın

neresindesin?

@jangara deniz kıyısı-çekirdek ikilisini pek sevmem. hem yalnız yalnız garip.

@estruda hiç diziyle falan uğraşamam zaten haftanın bir kaç günü dizi izliyorum

@yule bornova'dayım

bisiklet yok mu bisiklet?
tam havasıdır şimdi.

Garanti bankasına git sıra numarası al. 3 saat geçiyor.

@homo statbıdıbıdı ne arasın bisiklet bazarda

@alidemi1 o kadar mazoşist değilim

Adil kullanım kotası'nı aşmışsınızdır. İlk kez uyguladılar.

@dampire benim de aklıma geldi ama 1mbps'den de aşağı düştü hız. Bu durumda başka insanlar da var mı acaba yoksa sizin başınıza geldiği için mi biliyorsunuz?

evet 2-3 aydır bendede öyle. internetten birşey izlenmiyor. ttnetten kaynaklanıyor bence. altyapı çalışmasından diye düşünüyorum.

bende de aynı bağlantı türü, aynı durum var.

ben çok uzun süre kastım ama pati ver i bile öğretemedim.

kedilerimden bir tanesi çalışma odasından yatak odasına geçerken yanına yaklaşıp "hadi yavrum" dediğimde yatak odasına koşuyor.

başka da bişi öğretemedim. 9 sene oldu :)) öğreten varsa bana da anlatsın.

@mea maxima culpa:

bence o sizi görünce korkup kaçıyor olmasın? başka odalara gitme imkanı var da seçici olarak mı yapıyor bunu ?

benimkiyle epey anlaşıyorduk biz ya, şansıma çok zeki ve iyi huylu bir hayvanmış (bunu daha sonra bir arkadaşımın kedisine bir ay kadar bakmak zorunda çok iyi anladım). hatta diğer evcilim olan husky'den daha çok eğitim alabildi diyebilirim. ancak sürü hayvanı olmadıkları hiçin hiçbir zaman tamamen evcil olamazlar (benimki salam görünce tüm komutlar geçersiz bir işlem yürütüyordu mesela).

@deneme:

yani öğrenmek - kavramak maymunlara özgü bir şey ?

veya maymunlardan itibaren başlıyor.

bu arada, kuşların kafası kedilerden çok çalışıyor sanki? ona da ayrı duyuru açmak lazım.

kediler bu konuda sağlam hakkaten, zerre öğrenemiyorlar, bu kadar çabayı papatyaya göstersem profesör olurdu, benim apo hayla pati vermiyo' :)

kediler iplemiyorlar o yüzden öğrenme biraz canları isteyince oluyor.
13 sene kedi beslemiş biri olarak saklambaç oynamayı öğrenmiş ama tuvalet eğitimini bile sinirlenince bozabilen varlıklar bunlar tam olarak zeki ama hayta diyebileceğimiz karakterdeler o yüzden öğrenselerde uygulama kısmı keyiflerine kalıyor.

var ama istekli olmalı. hali hazırda istediği bişeyi pekiştirebiliyosun. mesela benim pisi istediğim yere zıplıyor, çağırınca kucağıma geliyor. ama ben ona uygun komut veriyorum, isteği doğrultusunda. kediler pozitif şartlanmaya köpekler negatif şartlanmaya alışkın.

@truvaatı akşamları yatak odasına çekiliyoruz iki kedim ve ben. akşam saatlerinde haydi kızım deyince hemen koşuyor öbür odaya.

biz ailecek birbirimizden ayrılmıyoruz :))

yahu kediler öğrenemiyor değil de şu moddalar sanırsam : www.abduko.com

abi bizim bir kedimiz vardı rahmetli sokakta beslerdik. annem "sen şimdi saksıya çık yemek getiricem" diyince saksıya çıkıp onu bekliyordu, geceleri yürüyüşe çıkınca artlarından gidip 3-4 kilmoetre onlarla yürüyordu. köpek yaradılışlıydı yavrum titrek. yazın ezdiler yavruyu:'(

kedileri egitmek kopekler gibi olmuyor. yani terlikeri getir, pati ver, tutssssststst falan anlamaz. mesela benim kedi elimde birsey varsa pisipisi dedigim an yemek kabina kosuyor. cunku kabi disinda baska yerde yemek yemeye alismasin diye her seferinde bunu yaptim ve alisti velet. ya da kendini sevdirmek icin koltuk tepelerine ziplamayi ogrendi elimi koltugun ustunde tuttugumda hemen geliyor.

boyle kendi isine gelen seyleri ogrenebiliyor.

bir de soyle birsey var. bir yerde okumustum, mesela kedinin cikmasini istemediginiz bir yere su dolu plastik bardaklar koyuyorsunuz. her zipladiginda o sular uzerine dokuluyor ve zamanla oraya cikmamasi gerektigini ogreniyor. ben bunu evde kedilerde denedim ve ise yaradi. her yere ziplayan evi oyun parkina cevirmis kediler var. mesela mutfak tezgahinda bunu yaptim ise yaradi.

bu tarz seyler ise yarayabiliyor ama dedigim gibi kopekler gibi kesinlikle degiller.

Kedileri egitenlerde var. Bunu nasil yapiyorlar bilmiyorum ama Isvecli emekli olmus yasli kadinlarin bu konuda deneyimleri cok. Kendi gözlerimle gördum. Posta deliginden yere atilan mektuplari agizlarina alip sahibine getiriyorlar, ayrica komut alinca yere yatip dönuyorlar ayni köpekler gibi. yaziya girerken emekli yasli kadinlar demisim ama bazi yasi genc ailelerde bile gördum kedisini egitebilen.

youtube'da klozete tuvaletlerini yapmak için eğitilen kedilerin videoları var. süperler. onları seyredin :)

demezler canım, demezler... niye desinler.

rengi çok kötü. yoksa niye desinler.

yok, bence gayet de hos olur.

biraz hakan akkaya kaçacak ama bu ayakkabı etek ayakkabısı değil

demezler

o programı ben çok izliyorum :) ama kot etekle çok şeker oldu yoksa almazdım. :)

@ok by gözleriyle yemeleri ayakkabının renginden dolayı değil, eteğin boyundan dolayıdır.

caps yok mu? :$

Keske altindaki pembe degil de somon olsaymis. Bir sey diyeceklerini sanmiyorum ama pembesi cok dikkat cekiyor gibi.

gazetelerin geyigi.yok öyle bi saptama yani.arada bir bikac ünlü uluslarasi yazar dergi bisiler der iste bizimkiler "oooaaooo" filan hemen literatüre gecerler.

var öyle bir saptama.

yalanına sokuyucumculara gelsin;
www.zehn.de
www.spox.com
www.blick.ch
www.moonsault.de

yabancı basın da çok geyikçi. hayvan seviciler.

Valla taraftar holiganlığı olarak değerlendiriliyorsa FB-GS derbisindense KSK-Göztepe derbisi yeğdir.

derecesi falan yok biz kendi kendimizi öyle büyütüyoruz.bizimki daha çok lokal bir derbi

dünya televizyonlarının oo gs-fb maçı var yayınlayalım reyting yapalım dediği gün olur öyle şeyler.

Yok öyle bişey.
Hiç bir dünya televizyonunda yayınlanmıyor.Ne özeti ne de canlı olarak.
En son Güiza'nın ilk geldiği sene bi İspanyol kanalı sadece derbileri yayınlama hakkını almıştı.(150 ülkeyi bırakın 1 tane ülkede bile yok)
O zamandan ne önce ne de sonraki dönemlerde yabancı bi kanalın verdiğini hatırlamıyorum.
Yerel seviyede en büyük tabi ama uluslararası alanda öyle ilk 3'e ilk 5'e falan giremez.

gayet büyük bir derbi tabii ki. illa 150 ülkede canlı yayımlanmasına gerek yok.

bunu dünya futbol camiası da kabul ediyor.

bunu hangi ülkede sorduğuna bağlı burada sorarsan en büyük 3. derbi tüm dünya biliyor olm denilir aynı soruyu Olympiakos - Panathinaikos maçları öncesi yunan forumlarında sorarsan schwarzfahrer ın verdiği linki bi taraftar verip www.moonsault.de bizde en büyük 4. derbiyiz der onlar için dünya çapında büyük derbilerden biri ama gerçek şu ki bizde ve dünyanın geri kalanınında sadece bahissver arkadaşlar o gün öyle bir maç olduğundan haberdar olur türk futbolunun dünya bazında çapı itibarı ve ne kadar ciddiye alındığı malum zaten

olur öyle.

kesinlikle durumunuz murphy lik.

babadan oğula nesil bunlar hacı takma sen. sırf ibnelikten yapıyorlar.

şu an çalıştığın yer fake olarak yapıyormuş meğersem... bakalım satacak mı diye. vay vay vay babom!

(bkz: iş işte eş eşte bulunur)

Böyle bi laf var efendim :)

e haberleşme sistemi var hususi. her eleman alan giriyor adını soyadını; onun cv'si neredeyse yapıştırıyor olumlu cevabı. bakalım çalışan sadık mı, ilk teklife atlayacak mı diye?

Model/maket uçak olabilir.
urun.gittigidiyor.com
urun.gittigidiyor.com
urun.gittigidiyor.com

Çok basit değil mi? Zaten uçakla ilgili başka ne olur dediğinizi duyar gibiyim ama haklısın sen de.

ahan da marjinal bir hediye o zaman. uçak mı uçak :D

paraşütle atlama kursu :

www.thk.org.tr

Yahu o da bedava. Nasıl hediye edilir ki :D

@beetle: Kask değil de gözlük alabilirim belki sağol.

Bedava ama tut kolundan götür, bi plan hazırla tatille karışık. hem belki haberi yoktur öyle bir olaydan öğretirsin.

O tarz bir şey yapabileceğim bir durumda değilim malesef.

Müdür para varsa ya bi tane savas ucagi pilotlarinin kullandigi kasktan satin alip hediye et ya da THY NİNfalan baya kaliteli ve buyuk maket ucaklari var ondan alip hediye et.

Hmm. Savaş pilotu kaskını biraz baktım da bulamadım. Bir yol gösterin. Fazla tuzlu olmazsa denkleştiririm sorun olmaz. Biraz havacılık forumlarına felan bakayım olmazsa oralara da sorayım. Savaş pilotu kaskı kafama yattı gibi.

Ee yok mu başka önerisi olan? Halloldu sanmayın yani ondan yazıyorum.

Bütçe nedir?
Araba varsa, hezarfen havaalanına git. Orada TOP AIR var, 150 mi 170 liraya mı ne 15 dakika tek motorlu eğitim uçağı kullandırıyorlardı. Baya baya kullandım ben, iniş hariç her şeyi yapıyorsun.

ne tarz uçaklar seviyor, sadece uzaktan izlemesini mi yoksa yolculuk etmeyimi seviyor veya pilotluk hayali mi var?
pilotluk sevdası varsa Microsoft Flight Simulator X isimli simülator ve yanında güzel bi uçuş joystiği güzel olabilir.
Sadece yolculuk etmek istiyorsa İstanbul İzmir aynı güne iki tane gidiş dönüş bileti alıp izmir de romantik bi gün geçirip akşamına geri dönebilirsiniz :)

Şu ilizyonist kolyesi çok güzel evet ama yapabileceğimi hiç sanmıyorum. Hiç elle yapılabilecek gibi durmuyor. Diğer arkadaşlara: Kız hoşlandığımı değil sırıl sıklam aşık olduğumu biliyor. Gerçi ne kadar inanıyor bilmiyorum ama biliyor işte. Ve malesef karşılıklı bir durum değil bu. O yüzden şuraya buraya götürmek olanak dışı.

Pilot hayali var ama bir oyun ve joystik insanı ne kadar mutlu edebilir ki? Ben de oyun severim ama bana alınsa bu ne derim doğum günümde.

Bu arada o ilizyonist kolyeyi öneren arkadaş yapmışsa bir yardım etse süper olur. Yapabileceğim bir şeyse yaparım mutlaka. Resmini de yapmayı düşünüyorum içime sinerse onu da veririm. Böyle saçma sapan bir durumdayım işte. En azından bunları planlarken en basitinden kafam biraz rahatlıyor.

simülasyon oyun değildir. Gerçekten uçak seven birisi uçak simülasyonu için yapılmış bi joysticke "bu ne?" demez. Bu kafada olduğun sürece friendzone'da olmana şaşırmamak lazım.

Ya bana saçma sapan ayaklar çekme. Kızı tanıyorum. Simülasyon ne demek biliyorum. Kızın bundan etkilenmeyeceğini de biliyorum en azından benim istediğim şekilde. Ben şurada özel bir hediye bulmaya çalışıyorum. Kız 18 yaşında. Ygsye hazırlanıyor. Evine gidip joystik kurup oyun mu oynayacak? Boş boş konuşma benimle nasıl bir neden-sonuç algın var bilmiyorum ama...

Şu kolyeyi yapacağım sanırım. Hoşlanacağına eminim. Biraz araştırayım en iyisi teşekkürler herkese. Gerçi aklında bir şey olan varsa yazsın lütfen.

www.youtube.com

Bu bulduklarımın en mükemmeli ama galiba 300 dolara satılanlardan. Kolyeyi yapmak için gereken malzemeler felan beni aşıyor. Etraftaki esnafa biraz sorayım yapabilecekler mi diye. Olmazsa yine de bir denerim.

baslat'i ve bilgisayari kapat'i tiklatin.

yeniden baslat'i secin ve tamam'i tiklatin.

belirtildiginde devamli olarak menu gelene kadar f8 tusuna basin.

guvenli mod yerine ag destegi ile guvenli mod'da baslatin.

sistem acilinca sirayla asagidakileri uygulayin.

www.f-secure.com
www.kaspersky.com

antivirüs programlarının siteleri bile açılmıyor inan.
verdiğin iki linki ya da kaspersky com u bile açamıyorum.

ag destegi ile guvenli mod'da mi?

deneyeyim

ağ desteği ile güvenli mod un kendisi bile açılmadı.

nasil yani. biraz bekleyeceksin. ne oldu reset mi atti.

artik boot cd yaparsin.

www.ubcd4win.com

ne güzel virüs yazmış adamlar. ne virüs programı kurdurtuyor ne herhangi bi virüs programının sitesi açılıyor. bravo.

Doctus.org a git orada sor bi.

başlat-çalıştır-msconfig yazıp oradan açılan sayfada başlangıç programlarını iptal et. hepsini değil tabi virüs olabilecek olanı. eğer virüs başlangıçta arka planda çalışan bir türse yeniden başlattığında yürütülmeyecektir. sonra anti virüsleri kurmayı denersin.

ihtimal çok düşük ama jumanji olabilir mi?

www.imdb.com

bu olabilir mi?

hayır, jumanji değil ne yazık ki :(

bi ben mi böyle düşünüyordum diyordum. şarkılar arası geçişte bazen takılıyor. tam açıyorsun bi sanatçı, sıradan çalsın diye takılıyor kalıyor site. başka birini aratıyorsun bari o çalsın diye naz yapıyor 15 dakika sonra belki açıyor. playlistten çalayım diyorsun yine takılıyor bir şarkıda. ee abicim o şarkıyı çalamıyorsan atla onu sıradaki şarkıyı çal di mi?

turkcell aldı bozdu, eskisi daha güzeldi.

Bugün kullanırken aynı şeyi düşündüm. Eskiden çatır çatır istediğin parçayı dinler, listelerine kolayca ulaşırdın. Bugün ne tık diye şarkı çalıyor ne de listem neredeymiş diye aramaktan sıkılıyorum. Kendine çeki düzen vermeli yoksa kullanıcılarını kaybetmeye başlıcak...

database'de bir küçülmüş mü ne olmuş.
eskiden bulduğum grupları, şarkıları hiç bulamıyorum şimdi.
estetik tamam güzel; ama altyapı nanay.

aynen ben de yeni halini sevmedim.kullanışsız, yavaş, kötü..

assassin's creed

parasızlıktan fifa 12 ve battlefield 3. GT 5 ten çok sıkıldım bir de yüzüne bakmıyorum artık.
param olsa skyrim ve assasin's creed revelation i alabilerdim belki.

rocksmith

uncharted serisi , fifa serisi , red dead redemption.

bunlar ömrünü yer adamın zaten.

gta eflc online hava alanı akar.

red dead
blur
bad company 2

battlefield 3
infamous

:D :D kimse dememiş kıro gözükmemek için heralde. tabiki PES.
not : tamam PES çok bozdu evet. bozdu bozdu bozdu daha bozmaz dedik gene bozdu...

gt5

yeni bilgisayar topladım, toplayalı ps'3 dokunmaz oldum; satmayı düşünüyorum.
ondan önce, paso fight night champion oynardım online olarak.

yok.
1-2-3 diye gidersen tadını alırsın.

felsefe taşı panpa.

kitaplarından başla derdim ama içime doğdu direk filmlerden dalayım diyorsun. elbette 1'den başla, diğer türlü hep anlamadığın eksik kalan bir şeyler olacak izlediğin filmde. bütün seri birbirine bağlı aslında. 1inci kitaptaki ayrıntı 6'da çıkıyor, 4'teki ufak bir ayrıntı karşına 7. kitapta çok önemli bir olayla bağlantılı çıkıyor vb. unutmadan ekleyeyim; hiç bir gerçek hp fanı filmlerden hoşlanmaz fazla. her filmde sinemadan bu ne aq diye çıkmıştır ama defalarca da izlemiştir bütün filmlerini sırf hp evrenine ait, orada geçen bir şey diye. tahminim de kitaplarını okumadan sadece filmleri izleyen biri eninde sonunda bu ne aq tepkisini verecektir.

-spoiler-

dumbledore gaymiş ya lan.

-spoiler-

en güzel film 7 volume 1 ama sikme konuyu sırayla izle.

sırayla gitmezsen pek de anlamlı gelmez bence. 1'den başlayabilirsin.

Filmleri aldığı ödülleri, hasılatı felan hak edecek düzeyde değil. Hitap ettiği kesimden, konusundan kazanıyor. Bir de benim gibi ilk şu kadar filmi izledik gerisini de izleyelimciler gidiyor. Bir de sinema kültürü yılda bir harry pottera gitmek olanlar gidiyor. Öyle işte.

kanka simdi duygulan s.ktiri boktan bir adam gibi konusmak istemem acikcasi , ama olayin romantik bi yeri de var. harry potter'i cocuk iken "okuyarak" tanimis bir insan olsaydin. o ruh hali bambaska. hani cocukken dogaustu , enteresan olaylara daha acik oluyoruz ya o bakimdan. simdi yas kac bilmiyorum ama o helecani vermeyebilir seri.

ha tabiki olabilir , hala cocuk ruhlu(bu hic de kotu bisi degil super bisi) bir insan olabilirsin. o zaman benim sana verecegim ilk tavsiye kitaplarini oku kanka. filmler kitaplarin yaninda cok degersiz seyler kalir. asil bu isin buyusu kitaplarda. zaten ilk kitap cok da kalin degil. inan sararsan bir gunde bile bitirirsin ki ben 11 yasindaki cocuk halimle ilk gunde ilk kitabi bitirip ikinci kitaba baslamistim. ben tekrarliyorum kitabi oku , valla cok istoyorum okumani:):)

neyse senina sil sordugun soruya cevap vereyim ben. filmler olayi anlatiyor ama belki her sey kafanda tam oturmayabilir kitapta oldugu gibi. sen yine en iyisi felsefe tasindan basla illa film ile baslicam diyorsan. cunku olay bir kurgu icinde , hikaye butunsel. bastan 1. kitap/film'den baslayim son kitap/filmde son buluyor. her film/kitap harry'nin okuldaki tam bir okul yilini anlatiyor (agustos-haziran arasi) yani mantik bu. mesela 3. filmi izler/kitabi okursan harry'nin 3. sinifta neler yaptigini okuyorsun/izliyorsun. o yuzden ilk kitap/filmden baslayip bitirmek en mantiklisi cunku calculus 1 , calculus 2'yi bagliyormus diyo ust siniflar der , sozlerimi tamamlarim. eger aklina harry potter ile ilgili soracak birsey takilirsa sormaktan cekinme der ve kacarim.

1den başla. madem bugüne kadar da bekledin hepsinin extendedını bul öyle seyret. hadi hayırlı olsun :)

azkaban tutsağı açık ara film olarak.

kitabını oku diycem ama ilk kitapların anlatım da çocuk kitabı hissiyatı verebilir. şöyle yap ilk 3 ün filmini izle sonra kitaplarla devam et. ya da salla filmleri. filmler bok gibi ühühühü :(

benim için 7.1 ve 7.2 tabi ki filmlerin içinde en iyileri. karamsar havasına ve mümkün olduğunca az değiştirerek aktarılan senaryo falan.. ikiye bölündüğü için de kitaplardan slayt gösterisi izliyormuş hissine kapılmadan takip edilebiliyor konu ama konuyu bilmiyorsun sıkabilir sanırım. sen yine felsefe taşından başla.

konuyu bilmeyenlerin bile anlayabileceği film belki azkaban tutsağı dır.

tavsiyem önce kitabı okuyup sonra filmi izlemek. tabi bir kitap bir film sırası gözeterek. 1. kitap, 1. film, 2. kitap, 2. film...gibi..

baştan başta hepsini izle panpa çok güzel oluyor. ben de harry potter'la ilgili hiçbir şey okumamış izlememiş biriydim birkaç hafta önce ilk filmden son filme kadar izledim. baya da sevdim. çok güzeldi.

bence baştan başla, çünkü başta bize çok önemsiz gibi görünen bi ayrıntı ilerde o kadar büyük bişeye sebep oluyo ki, vay anasını diyosun rowling sen bunu nasıl hesap ettin ince ince kurdun diyosun, kadına hayran oluyosun.

sırasız izlersen hiç bir zevk alamazsın.
\mm/ harry potter \mm/

ilk önce kitapları oku kesinlikle. filmler birçok şeyi eksik bırakıyor. bazı filmlerde kurguyla baya oynamışlar. hele son filmin finalinin kitapla alakası yokt. kitaplar çok sürükleyici akıp gidiyor. üşeniyosan üşenme oku derim. üşenmiyosan zaten oku derim.

selulozla temas edince boyle oluyo panpa.

soğuklehim var

son versiyon kristallerde var o sorun düşük numaralı zımbarayla parlaklaşana kadar zımparala pampa

force'u kullan.

batarya pili bitmiş olabilir panpa

tükana getir bi bakayım.

seviyosan git konuş bence.

Kardeş bak aynısı kuzenimin başına geldi. Tamir ettik şimdi canavar gibi çalışıyor.

Önce lightsaberı kapat.
Emniyetini aç.
İçini aç.

Parçaların sabit kaldığı muhafazayı, kütle çekim merkezine 45 derecelik eğim yapacak şekilde tut:

Doğru açıyı aldığında, kristalin altındaki tüp şeklindeki parçanın üstünden bir çentik çıkacak, o çentiğin alt kısmından açıyı bozmadan kaldır.

Tık sesini duyunca kristali tutan mekanizmayı hareket ettirmeden tüpü alt ucundan tutarak çıkar.

Tüpün yan taraflarında iki sürgülü düğme göreceksin, ikisini de itip aç.

Tüpün alt ve üst kısımlarından tutup çekerek muhafazayı çıkar.

O gördüğün foton kanalizörü.

Kanalizörün alt kısmında, 2-3 santimlik, 5 tane saydam çubuk ve ortalarında diğerlerinden daha kalın 6. bir çubuk görüceksin.

Eğer açarken hasar vermediysen, o beş çubuk sürekli çerenkov ışıması yapacaktır. Şimdi ortadaki büyük çubuğa bak. Ortadaki çubuğun ışıması aynı lightsaberının yaptığı gibi titrek titrek olmalı.
Eğer öyle ise sorun belli. Kanalizör meme yapmış. Onu iyice bi zımparala. Evde varsa tırnak cilası, olmadı tahta cilası sür. (opak şeyler sürme, ısınma yapıyor.)

Adımları sondan başa doğru takip ederek parçaları birleştir.
Bu kadar kardeş. Takıldığın yer olursa msnimi ekle yardımcı olmaya çalışırım.
[email protected]

c/p değil alın teri. teraziyi unutmayalım beyler.

kardeş nerdeyse unutuyodum. şu siteye bi bak ilerde lazım olabilir:

en.wikipedia.org

ekmekler güzel kızarıyodur ohh çıtır çıtır. sen bi vurdur onu yokuş aşağı.

kristali tozlanmıştır. aynısı benimkine de olmuştu. çarpmanın etkisiyle içindeki tozlardan bir parça kopup kristalin önüne gelmiştir. tozlar oynadıkça işığı etkiliyor. garantisi bitti mi aletin? markasına göre 4-6 yıl falan oluyo garantileri. bittiyse aç gitsin korkma. ama bitmediyse ve açtıysan garantisini yakmışsındır aletin. serviste yaparlardı. ama en az bir ay sürüyo gitmesi gelmesi servise. değmez. garantisi bittiyse evde de açıp yapabilirsin, çok kolay. google'da aratırsan videosunu falan bulursun kesin.

en sağdaki

demir kordonlu takamadığımdan en soldaki.

ya o kadar numaralandırdım nie sag/sol diosnuz.

en sagdaki+1 ama ben spor giyimde metal kayis sevmeyen biri oldugum icin takim elbise falan giyme durumunda olmayan biri olarak plastik kayislisini secerdim. resmi ya da takim giyenlerde en sagdaki muthis.

(en guzeli sari isikli asker casio'su)

tabiki sağdaki

bir güzel

1 ile 3 arasındaki tek fark kayışlar daha spor kullanıcam dersen 1i al
3ü tshırtle fln giymen pek olası değil

ya bnde 2 adet kaucuk kayıslı saat 1 adette celik var o yüzden celige biras daha talibim

3 numara güzel. tag heuer carrera değil mi, altın kaplama olanları baya pahalıydı da bunlar ne kadarmış?

6 bin civari.

valla 3 çok güzel bence fiyat da bu saate göre iyiymiş ben olsam alırdım.

6 binlik fiyati duyunca fikrimi degistirdim. 4. bir secenek eklemek istiyorum , 1500 lira karsiliginda ben 7/24 her 5 dakikada bir saatin kac oldugunu soyleyebilirim. ilgileniyorsan pm at , fiyat son teklifim ciddi alicilar arasin.

ortadaki panpa, günleri de gösteriyor.

1

1 ile 2 yi birleştirmişler 3 olmuş.
3'ü al.

ortadakinin sağındaki.

hepsi güzel ama 1 daha cazip kordondan dolayı alüminyumlar kararıyor.

3

1. olan oyuncak gibi duruyor en güzeli sağdaki

2 ve 3 de kararsızım

2 numara diyorum ben...

2.ci kesinlikle

ben en alttakini kullanıyorum ama gri de olabilir.

mocca

kirmizi olsun 5 euro fazla olsun

kırmızı hariç herhangi biri, bence mocca.

Daha önce de biri sormuş; ona da hep mocca denmiş(o erkekmiş). Neden mocca? Rahat kullanılabilecek bir renk olduğundan mı mesela?

bence turuncu en guzeli ama senin yazdiklarin arasindan indigo diyorum..

bence kadın erkek farketmez. bi kadın olarak moccayı alırdım. daha tatlı daha yumuşak bi rengi var bence

sıralamak gerekirse:


mocca
gri
indigo
kırmızı

ikinci. gri

bence kesinlikle mocca yahut indigo olmalı.