olur abi. muhtemelen kısa bir süre sonra önce kabız, sonra basur, sonra da kıç ve bağırsakla alakalı tüm hastalıkları yaşayacaksın. 3-4 senelik uzun vadede ise kilo problemlerinin yanında omurga ve boyun problemleri gelişecek. based on true stories.

olur. yediğin şeyleri karbonhidrat, protein bilmemne diye sınıflanırırsan eğer nerede yanlışın eksiğin olduğunu az çok anlarsın

olum yazık lan o mideye:(
arada otur yemek yap, en azından soslu makarna yap.
tamam biz de oyun falan oynuyoruz zamanımız olmuyor ama ben yemek yaparkenki zamana kayıp yada eğlencesiz diyemem, bence senin de hoşuna gidecek.
öyle işte pratik tariflerle lezzetli az zaman alan yemekler yap ve çeşit yemeye çalış.ucuz sucuk neymiş ıyyy!

arkadaş falan çağır, yalnız yeme. o zaman motivasyon oluyor, üşenmeyip makarna falan yapıyorsun.

kalinbarsak kanseri, pankreas kanseri, diyabet, hipertansiyon gibi illetlerin temelleri boyle boyle atiliyor.

arada bir marketten bir levrek falan al. sadece kapaklı bir tavada 5 dakika tutsan pişiyor. 3-4 lira bir şey.
bunun gibi makul şeyler yap arada.

yorumları okumadım ucuz dediğin üç liraya satılan dilim sucuksa bişey olmaz aylarca yedim at gibiyim ama yeni gelmiş şimdi 2-3 liraydı sanırım kangal şeklinde yeme onu ölürsün aldım iki tane daha birini bitiremeden attım çöpe. ciddiyim zehirlenirsin lan.

uzun vadede kanser olasılığı da artıyor

hastalik ve kanser riski neredeyse her besinde var ondan o büyük bi problem degil.

hazir pizza al dondurulmus cesit olsun ama daha saglikli degil

ben tavuk fileto filan aliyorum gayet ucuz zaten kekik,aci maci bisiler döküyosun afili afili oluyo,saglikli bu.yapimi ise 5-10 dk.

patates kizartmasi deneyebilirsin.sagliksiz.

hazir corba yapabilirsin,bu da cok asglikli degil ama yiyecek dengesi filan falan.

meyveli yogurt yiyebilirsin,saglikli.

bu arada eycof mu kaldi bu devirde.

kanka ben 1 sene lahmacunla yasadim amk.. dogal olarak kilo problemi oluyor

yediğin zaman gözle görülür bir şey olmaz ama kan testlerini takip edersen farkı görürsün.

evde kalıyorsan, en kolay yemek tavuktur ve makarnadır. göreceli olarak pilav çeşitleri ve salata da kolay ama elinin hızlı olması gerek.

bir de buzlukta her şeyi saklayabilirsin. her ay sebze alıp, buzluğa yığarsan zaten çıkarıp çıkarıp pişiriyorsun. benim favorim tavuklu bezelye. 20 dkda oluyor.

ikincisi bir yemeği sülale boyu yapıp öğünlük olarak poşetleyip buzluğa kaldırabilirsin. bu da 5 dklık yemek ısıtma süreci oluyor.

bunları ben yapamam dersen anlaş bir kız arkadaşınla, o yapsın bunları.

sorunun cevabını bilmem de ttnet'te 8 mb limitsizde de adil kullanım kotası var. mağduru olduğumdan iyi biliyorum.

şirket içinse 2. bir hat alıp 2 hattı birleştirseniz olmaz mı ?

biri'de var 16mbit limitsiz

@devilred 109tl ödüyoruz ayda kota yok bu tarifede.
@saiko 2. bi hat alsak yine yetmiyor 200gb yapar bu kez, min 300gb indiriliyor. 3-4 tane almamız gerekirki oda saçmalık.
Ben anlamıyorum, peki bu üniversiteler ne kullanıyor? Onlarca büyük bilişim şirketi filan var hepsi kotalimi yani?

www.ttnet.com.tr

bu var mesela özel çözüm olarak.

büyük şirketlere hizmet veren başka şirketler var, onlar doğrudan omurga üzerinden bağlantı alıp, müşterilerine bölüştürüyor, gerçi yine telekom'dan alıyor ama, farklı bir bağlantıları oluyor.

nadirkitap.com
sahafların birçoğu burada

Aradığın kitapları sahaflarda bulamazsın arkadaşım. O kitapların ikinci eli zaten astarından pahalıya gelir. Gerek yok, git sıfırını al. Çünkü o kitapların alıcısı önceden hazır oluyor, adam gelir gelmez direkt telefon çakıyor özel müşterisine ve veriyor. Bunca yıllık sahafçı geçmişim var, o dediğin kitaplardan adam akıllı görmedim. Kapağı yırtık falan oluyor.

Bir de aradığın kitapların ilk baskıları önemlidir. Sahaflarda arıyorsan en azından bunları ara derim. Diğer baskılarını almaya değmez.

bir kindle al, e-kitap olarak oku.

İzmir'de misin?

nadirkitap.com a bir bak. kargosu kitaptan pahalı olabiliyor lakin bazı sahaflar birbirine yakın olduğu için aynı kargo ile gönderiyor. belirtiliyor zaten birbiriyle anlaşmalı olan sahaflar.

bi de robinbook diye biri var sözlükten. buralara da takılıyor. sahaf kendisi sanırım, bu tarz şeylerle ilgeleniyor. mesaj atabilirsin ona da.

fan kirlenmiş olabilir tozddan.temizletin bence.ısı transferi tam olmadığından soğutma verimsizdir yani.

bende de nc2000 var, iyidir.

asylum

türkçe adı tımarhane diye geçiyor teledünyada

www.cnbce.com

bu filmi hala yayınlıyorlar mı?
en az 50 kez izlemişimdir tv'de:)

ne istedigini tam anlamadim ama;
sadece tablolari alacaksan pdf'in snapshot tool'unu kullan, word e yapistir.
nitro pdf programiyla da pdf uzerinde degisiklik yapabiliyosun.

(bkz: abbyy finereader)
gerçi hem ingilizce hem japonca olursa biraz sıçar muhtemelen ama, tek dilde pek sorun çıkmaması lazım.

ekşi sözlükte ilgili başlıklara uğrasanız keşke yani sanki...

bu kitapları tek bir cümle ile anlatanı bulursan... neyse.
içerdeki kedi veya "top" ile başla bence.

laleli'de falan telefoncular kimlik istemeden avea faturaasız hat satıyorlar. bizzat turist arkadaşıma aldım verdim.

@bigboy76: Çok abartmadın. Az bile. O mail giderken, çıktığı cihazla aynı şehirde bile olmak istemiyoruz diye düşünelim.

Yurtdışında bir ecnebi tanıdığa 256bit kriptolu dosya olarak gönderip onun orada bir internet kafeden yaymasını istemek geldi aklıma.

@ykyt: Laleli'de herhangi bir telefoncuya gidip bunu alabiliyor muyuz? Onların eline bu hatlar nereden geliyor? Bu hattı kim satmış deyip o işyerini bulup işyerinin güvenlik kamerasına erişip bulunur mu diye düşündüm şimdi.

aveadan geliyordur . çünkü paketinde . sadece simkart vermiyor. ama oradaki dükkanların evet güvenlik kameraları vardır. olmayan dükkan pek kalmadı gibi.

ben nasıl yapıldığını bilemiyorum ama birilerinin wireless bağlantısını patlatmak daha iyi fikir.
ayrıca, bir ara şu pringles kutusunda wireless anteni fikirleri uçuşuyordu internette. böylece bağlandığın wireless bağlantının yakınında olman da gerekmez. bir arabada oturup işi halledersin.
mac adresine dikkat etmek iyi fikir.
aslında düşündüm de, hiç de o kadar kasmaya gerek yok, pringles antenle şifresini bildiğin bir starbucks'a bile bağlanabilirsin, o sırada birkaç yüz metre ötede olursun.
bir de bu soruyu sözlük dışında görünmeyecek şekilde açsan biraz daha güvenli olabilirdi:)

bunun üzerinde zamamında düşünmüştüm.

sonuç olarak baya suratı kapatıp varoş bir mahalledeki varoş bir internet kafeye gidip bu işleri halletmenin mantıklı olacağına karar verdim.

hatta bunun üstüne @bigboy67'nin dediklerini uygula o internet kafede, neredeyse imkansıza yakın olur

ankesörlü telefondan arayabilirsiniz kafanizda bi siyah sapka ile.mobese filan da yakalayamaz o sirada hatta unu gece yaparsiniz über olur,üstünüzdekileri de bi sekilde atarsiniz kenara kilik degisirerek ama bunlara bence hic gerek de kalmaz .blog acin bildiklerinizden internette yayilir o bilinirlik,kimlik bilinirligi size dokunulmazlik saglar.

200 tl'ye dandik notebook al, her şeyi hazırla sadece gönderme tuşuna basman gerkesin, arabadan pringles zımbırtısı ile bağlan, hatta bunu mümkünse otoparkta vs yap, sonra bilgisayarı başka yerde çöpe at, hddsini sök.

İnternet ortamında geriye dönük her türlü takip edilebilir sanırım.
Kimliksiz alınan bir telefon hattıyla da sinyalin zamanına göre yerini tespit edip mobese kameralarıyla yine ihbarı yapana ulaşılabilir bence. Kameraların olmadığı bir yere gitmek istesen bile son girdiğin kamera görüntüsünden yola çıkarak senin orda bulunduğuna kanaat getirilebilir. Kaldı ki hattı satan kişiye de satılan hattın numarasından ulaşabilir. Sonuçta hangi hattın kime verildiği ve daha sonra o kişinin kime verdiği ya da sattığı bilinebilecek birşey.

Ama atıyorum 200 ülkeden 400 sunucu kiralayıp hepsini birbirine yönlendirir ve en sonuncusundan çıkış yaptırırsan kimliğini bulmaları yıllar alır. Aslında bu sunuculardan birinin hard diski kullanılamaz hale gelirse o zaman bir sonraki adıma geçemezler ve sana ulaşmaları da imkansızlaşır. Tabi başka bir yerde daha tutulmuyorsa bu loglar.

Bence en mantıklısı ufak bir trojan yazıp aynı maili binlerce farklı bilgisayardan aynı anda göndertmek. Sonuçta o trojan o bilgisayarlara internet üzerinden de gelmiş olabilir, usb bellekle de. Hatta korsan cd satan biriyle anlaşıp en çok satılan film, oyun cdlerinin yerine bu trojan'i yükleyip sattırabilirsin. Hatta sokakta bilerek düşürürsün ve bunu bulan gider bilgisayarına takar.

çok güvendiğin bir gazeteciye mail at ayrıntılı bir şekilde. bırak o halletsin. senin internette yazacağın bir yazının ciddiye alınabilirliği yok denecek kadar az.

Süper bilgiler var lan bu thread'de. not etmek lazım bir yere.

Bir fikir de benden. ucuz bir wireless lı telefon alırsın. ama sim kart olmayacak. sim kartsızda açılıyorlar nasıl olsa. sonra dandik bir mail sallayabilirsin.

daha sonra alışveriş merkezi gibi biyerde public free wi-fi spot bulursun. bağlantıyı sağlarsın. maili hazırlayıp parmağın gönder tuşunun üstünde, telefonda cebindeyken orda gönderirsin maili. tabi normal eli cebinde dolaşıyormuş gibi görünerek elbette. sonra telefonu parmak izinden arındırıp (yakarak, asit dökerek vs.) denize falan bir yere atarsın.

@arnatuile, ama bu telefonun da bir mac adresi olacak. Bu adresten de kime satıldığı tespit edilebilir.

arnatuile'nin dediği mantıklı ama daha önce oraya gidip ayarlaması lazım telefonu, dikkat çekmeden.

sokak satıcıları var bir sürü, onlardan alır telefonu..

Okuduğum kadarıyla öneriler birkaç ana yola ayrılıyor:

1- Public WiFi'a Olabildiğince Uzaktan Bağlanmak:
Fake MAC ID'si olan bir cihazla veya tezgahtan alınmış cep telefonu ile veya laptop ile uzun mesafeli antenle uzaktaki bir açık network'e bağlanmak.

Riskler: 100-150metre de olsa mailin gönderileceği yere yaklaşmak gerekiyor. Bunu araba ile yapmak daha da riskli. Plaka kabak gibi götümüzde dolaşıyoruz. Geriye dönük güvenlik kamerası kayıtlarından bulunabilir. Ayrıca Pringles kutusu ile yapılan range extender'lar karşı taraf da uzun mesafe için konfigüre edilmişse performanslı oluyor diye biliyorum.

2- Internet Kafe:

Riskler: Bunun kesinlikle güvensiz olduğuna karar verdim. Hepsinde güvenlik kamerası var. Bilgisayarlarda çoğu zaman kendi salak zevkleri için log tutuyorlardır.

3- WEP 'li WiFi Patlatmak:

Güvenlik kamerası vs olmayan bir muhite gidip yapılabilir.

Riskler: Alasız bir insanın canı sıkılabilir. Kullanılan cihazın MAC ID'sli fake olmalı. Yine o muhite giriş çıkışlara dair mobese kameraları vs...

4- Kiralık Sunucular

Özellikle yurt dışında olan birden fazla sunucuyu kullanmak izleyenleri uğraştırabilir.

Riskler: İzlenmesi yine de çok kolay. Kullandığımız bilgisayarla ilk sunucunun bağlantısı izlenebildiği sürece güvensiz. İlk maddelerdeki metodlara ek bir güvenlik olarak kullanılabilir.


-Güvenilir gazeteciye mail atmak: Babamıza bile güvenmiyoruz. O gazetecinin internet trafiğine hiç güvenmiyoruz.


Not: Böyle bir mail göndermeyeceğim ama sürekli teoriler üretip üzerine kafa yorduğum bir mevzu olduğu için sizlere sormak istedim.

o degilde büyük bi olay patlasa ben direk nop yapti diye ispiklerim.sözlük hesabindan da bulurlar,gecmis olsun dostum

valla kaydettim bunu ona göre...

heheh, kendimi bir an fbi hazırlık 101 dersinde hissettim. çok eğlenceli olmuş bu duyuru.

ben kamuoyuna anonim ihbarda bulunmak için kamerasız ve log tutmadığına emin olunacak derecede dandik bir internet kafede mircte bi sohbet odasına girer, bir sürü abazaya bunu facebook'unda paylaş çok önemli diye yollardım.

Evet rumuz A ile başlamalı ki sohbet odasında listenin başında olup daha çok abaza avlanabilsin. :D

ha bir de aklıma şu geldi:
Türk kullanıcıların girdiğine emin olunan porno sitelerde videoların altına anonim yorum olarak yapıştırılabilir. kim bilecek de bulacak yazanı?

Siteyle irtibata geçip alırlar mı ip, vs bilgisini bilmiyorum. (leşlik forever)

parmak izi, saç kılı vs. gibi detaylara dikkat etmek üzere mektup yazabilirsiniz.

mektup daha da riskli. gönderildiği postanenin güvenlik kameraları, dna testleri...

kesinlikle tutmaz.

bir kere trollüğe fazla göz yumulmayan demenden ben keyfime göre moderasyon uygularım gibi bir sonuç çıkarıyorum. o iş öyle olmaz. açık ve net kuralların olmalı, kurallar dışında serbest bırakmalısın.
trollere de ihtiyacın olduğunu unutma, hatta bu projenin tutması için dengizik gibi ikna etmelisin. ama bu adamlar twitter'da zaten istediklerini yapıyorlar şu anda. senin projende yer almak için bir nedenleri olmalı.
trollerin ardından, sözlüğü bırakıp giden veya hala devam eden uzun vadede çok entry yazan adamları bir şekilde ikna etmelisin.
yani, entry sayısını çok göstermek için, bir çok sözlüğün yaptığı gibi, onkaimeon gibi adamlar da değil de, düzenli olarak sözlükte bulunan, sürekli yazan adamları/kadınları.
ikna etmek derken, para ver demiyorum, içeriğinle ikna etmeyi başarmalısın.
ayrıca, yazarların kişisel gizlilikleri konusundaki, internet özgürlüğü konusundaki politikan açık olmalı. yazarlara hukuki destek sağlayıp sağlamayacağın, sağlarsan ne şekilde sağlayacağın.
sadece bu nedenle tercih edebilecek, önemli bir yazar potansiyeli var.
bunun gibi şeyler.

@yalnux
çok uzun süredir bir çok sözlükte oluşan akımları takip ettim. herkesin küfür ettiği zamanlarda, dengizik ile özelden konuşup, başarılı bulduğumu ifade ettim.
bunun dışında "trolller" ile ilgili söylemim, yönetimden ziyade, yazarların toplamının diyelim %70 i tarafından troll olarak işaretlenen kişinin otomatik uçurulması gibi vs. yani kontrolün tamamen bu konuda yazarlara kalması gibi.. belki bunda da kötüye kullanımlar olacaktır. bilemiyorum. tek görebildiğim şey ciddi bir heyecan eksikliği olduğu.. klişe tabirle ekşi çok bozdudan ziyade, sözlüğü hareketlendiren kişilerin ortadan kayboluşu..

ah bruker ah diyesim geldi :)

sözlük olayını geç bence artık, gerçekten farklı bir şeyler düşünmeye çalış, yapıldı onlarca defa ve yüzlerce farklı türü var.
çıkarın şu at gözlüklerini :P

@siradisi00
tamam :)

siradisi00 +1
bence de sözlükten farklı olarak insanların ilgisini farklı yöne doğru kaydırabilecek bir şey olmalı. Hani sözlükler yine gündemde kalır tabii ama en önemli olan fikirlerin birleşimi. Birazcıkta sermaye olduğu zaman yan yatıp keyfine bakıcan. Belki de o zaman ego tatmininden daha ileriye de gidebilir :)

abi yazarların %80'i bile dengizik gibileri troll olarak işaretleyebilir.
bunun yerine, örneğin nefret söylemine izin vermiyoruz de, bunun kurallarını da açıkça oturt, gerisine karışma, mesele burada. insanların şiddeti ve nefreti övmedikleri sürece özgür olmaları gerekiyor. insanların talep ettiği şey de bu.
kaybolan önemli yazarların büyük kısmı bu tür konularda kısıtlandıkları için çekip gittiler. evlenenler ve çoluk çocuğa karışanlar dışında:)

çok geç sözlük için. domain çok güzelse satabilirsin?

@dark horse

domain gerçekten çok sağlam. yani en azından belirli bir kitle tarafından garipsenmeden, çabuk bir şekilde sahiplenilebilir. ancak anladığım kadarıyla ego için, şu aşamada yapılacak bir iş gibi görünmüyor.

çok basit olarak, policy uygulanan herhangi bir politika, polity yönetim şekli, politic de politik olan (herhangi bir şey).

nokia 5230 um vardı tam bu tarife uyan, 2. el bulabilirsiniz.

www.nokia.com.tr

şuradan baktım fazla özellikli bu benim için. fiyatı yenisinin 430 tl yazıyor başka bir sitede. ikinci el istemiyorum açıkçası batarya sorunundan dolayı.

nokia e63 istediğiniz özellikleri karşılıyor.

dediğiniz telefonların fiyatları 400-500 arası ve fazla büyük. ben daha mütavazi(belki bunlar da öyledir bilmiyorum) küçük yine 6151 boyutlarında belki biraz daha büyük bir telefon arıyorum. fiyatı da 300'ü aşmasa iyi olur.

şu nokia'lara bir göz atabilirsin.

1800
www.gsmarena.com

www.hepsiburada.com

1616
www.gsmarena.com

www.hepsiburada.com

x1-00
www.hepsiburada.com

evet böyle şeyler arıyorum. teşekkürler hubaku.

(bkz: sony ericsson spiro)

haftasonu mediamarktta 230 tl idi.

e72 im var şarj konusunda baya iyi. araştır. ikinci el alırsın

açık sanırım...
ayakkabını çıkarıp giriyorsun, fotoğraf çekebilirsin.
servisle şehir merkezine gel, merkezde zaten.
edirne ciğeri ye, onların en iyisi de merkezdekiler.
sonra karaağaç civarına yürüyebilir ve meriç kıyısında bir iki bira içebilirsin.
edirne'de olsam derdim, artık edirne'de değilim:)

ciğer konusunda fayfim'e katılıyorum, aydın daha iyidir:)

edirnede 6 sene kaldım. edirne ciğerini mutlaka aydın tava ciğerde ye. çarşıda kime sorsan gösterirler. selimiyeye de yakın sayılır. kapısında her zaman sıra olur ama o sırayı bekle ve orada ye. diğerleri pek iyi yapamıyor.

selimiye dışında gezecek fazla bir yer yok aslında. gidebilirsen meriç, karaağaçtaki rektörlük ve lozan anıtı, beyazıt külliyesi ve şükrü paşa görülesi yerler. günübirlik geziyse hepsini birden gezemezsin tabi.

gezdirme olarak yalnux gibiyim ben de. edirnede olsaydım yardımcı olma şansım olurdu ama malesef:)

eğer tarih ve mimariden hoşlanıyorsan edirne'yi gezmek için 1 gün yetmeyebilir. olmazsa olmazlar şöyle:

- selimiye cami ve arastası
- eski cami
- ali paşa çarşısı
- üç şerefeli cami
- bayezit külliyesi ki bence burayı es geçme, sağlık müzesi çok ilginç
- eski edirne sarayının bulunduğu alan, adalet kasrı kalıntısı
- karaağaç

edirne'nin meşhur tava ciğeri, badem ezmesi var. sonra yine köfteci osman meşhur. ha bir de meyve şeklinde sabunlar satılıyor çarşılarında.

zeke güzel özetlemiş aslında. yalnız sağlık müzesi'in olduğu yer yıldırım bayezit değil II.bayezit külliyesi olacak :)

Beyaz ve erkek olsa durum degisecek miydi? Bence gereksiz hassasiyet insanlarin eglence anlayisina artik iyice tecavuz ediyor. Ben zerre kadar rahatsiz olmadim, ayrica siyahlara gunumuzde afrika disinda diger insanlara yapildigindan daha fazla zulum edilmiyor, Afrika'da da bu zulmu yapanlar siyah zaten.

Gereksiz hassasiyete karsi gereksiz hassasim galiba. Sadece kisisel gorusum tabi.

Ek: The events that unfolded at the party stand in stark contrast to Lena Adelsohn Liljeroth’s official political posititions. Publicly she advocates a strict hard-line approach against racism.

Simdi bu habere gore bu etkinlikte bulundugu icin artik fasist ve irkci oldu bu zat. En azindan bu habere gore.

talihsiz olmuş bence. partinin tam olarak hangi amaçla yapıldığını çözemedim yazıdan, niye siyah bir kadını seçmişler yani pasta yapmak için? sanırım clitoridectomy denen klitoris'i cerrahi yöntemle alma operasyonunu canlandırmaya çalışmışlar ama kadının siyah seçilmesi talihsiz. belki de bağıran elemanın ten rengi farklı/pastanın rengi farklı olmasın diye komple siyaha boyayayım demiş bile olabilirler düzenleyenler, ama yine de, talihsiz.

1) niye böyle bişey yapmış horspu çocukları adam can çekişiyo orda ben olsam yemezdim o pastayı,Adam beyaz olsaydı üzülmezdim komik gelirdi.

3)aç olduğumun farkına vardım.

bir kere seviyesiz bir espri.
üstüne ırkçı ve cinsiyetçi.
hiç de komiklik diyerek geçilebilecek bir durum da değil.

eğlenceli geldi bana. hem pozitif olarak düşündürücü de bence. illa negatif anlam yüklemeye gerek yok.

1- Evet etti.

2- Masadakinin kadın olduğuna dair biz izlenime kapılmadım, "siyahi" olduğunu da zannetmiyorum. Bu bildiğin "siyah". Yani simsiyah.
Bende zenci bir kadından çok, ayakkabı boyasıyla (sim)siyaha boyanmış, yatırılmış bir Buda heykeli intibası uyandırdı.

Rahatsızdan çok "gıcık" etti aslında. Pastayı bağırttırarak, canlı bir heykel yahut bir insanın apış arasından bir şeyler koparılarak yiyiliyor imajı midemi kaldırdı (Az evvel gece yemeğini çok fazlaya kaçırdığımı da ekleyeyim burada). Heykelin de bağırmaktan çok böğürmesinden, tabiri caizse kıçı yırtmasından "uyuz kaptım".

Bir de insanların pastaya hücumu.. Oruç Baba'da sirke toplayan kadınlar gibi, pastadan almazsa ölecek derdinde gibiler. Bir yandan da "aman pastacık fazla bağırmasın" der gibi bir telaşları var sanki. Bir de pastanın üstündeki o siyah kaplama şeker hamuru olsa gerek ve anladığım kadarıyla epeyce kıvamlı ve de kalın yapmışlar. Pastadan bir dilim kesildiğinde hamur kopmuyor ve geride kalıyor fark ettiyseniz. Sanki derde deva imiş gibi hamurlarını da almaya çalışmaları, "lan çekil şurdan!" hissiyatı uyandırdı bende. Yenmez ki o, sırf şeker, nişasta, boya.. Böyk! Ne pis boğaz insanlarmış anlamadım ben..

3- Metni okumadım. Eserden kastınız videoysa, videodan ırkçı bir izlenim edinmedim. Yahut herhangi başka bir konuda da bir farkındalık yaratmadı.

Rica ediyorum. Yirim böyle anketi..

laponlara yaptıkları orospu çocukluklarından sonra ne beklersin ki ipnelerden gece gece sinirlerim zıpladı şerefsizim

beyaz adamın kendini üstün ırk görmesi artık tiksindirici bir hal aldı. devran dönünce çok acı olacak bütün bunların geri dönüşü...
beyaz ve erkek olsa da rahatsız edecekti, halloween değilse, çünkü baya bağırsakları deşilmiş insan yer gibiler, yamyamlıktan çok farklı bir görüntü değil böyk.

her çatal alışında kadın çığlık atıyomuş yaa bu komiklikten, espriden biraz çıkmış artık.

Haberi okumadan söyleyebilriim ki çok rahatsız edici. Pasta beyaz olsaydı bu yönden bu kadar rahatsız etmezdi. Bilerek, isteyerek yapılmış.

hasta bu insanlar...

evet rahatsız edici.

sanki siyahi bir figürün canını yakıyor olmak olayın teması gibi görünüyor..

edit: haber Milliyette şöyle yer bulmuş. dunya.milliyet.com.tr

güya sünnet ettirilen kadınlara dikkat çekmek içinmiş ki çok itici bi yöntem olmuş..

canım pasta çekti.

(bkz: #19096232)
önce bu cümlelerin gerçekten edilgen çatıda kurulması gerekip gerekmediğini düşünmek de gerekiyor.
It is to be discussed (We'll discuss it)
X is visited (We'll visit x)
gibi gibi..

yalnux un dediği gibi passive cümlelerden genelde kaçınılır, pek kullanılmaz günlük konuşmada.
ama mesela this can be discussed denebilir bir toplantıda ve we can discuss this ten farklı bir etkisi olacaktır. cümlede neyin vurgulandığı ile de ilgili biraz.
kalıpı da işte be fiili ile yüklemin üçüncü zamanda çekilmiş haliyle oluşturulur örneklerden belli olduğu gibi. i will do, it will be done.

bağlama bağlı olarak farklı şekillerde edilgen yapabiliriz. daha doğrusu özneyi şahıslardan arındırabiliriz. latin dillerinde bunun için üçüncü tekil impersonal kullanılıyor, fransızcada da öyle belli ki :)
ingilizcede resmi bi toplantıda görüşmek söz konusuysa "this will be discussed"
örn. buraya şu yoldan gidilir, günlük konuşmadaysa "you can go x..." matbu bi metinde yapılacak şeyler tarif edilirkense farklı bir yol izlenebilir; örn. "the way to go x is ..." filan gibi.

yani it impersonal olarak, cümleye refer ederek kullanılabiliyor. şahıs öznesini düşürecekseniz de you ya da yine bağlama göre "one" kullanabilirsiniz. as in: one cannot simply walk into mordor.

evden çıkmadan önce şarjörü boşaltsan?

küçük çapraz çanta:)

Aklına aile fertlerinden biri gelsin.Hala devam ediyorsa ürünle birlikte psikologa gitmekte fayda vardır.

ne güzel işte sağlıklısınız. kız arkadaşınız neyden çekiniyor?

bişey değil o, telefon telefon

ya hocam şöyle, sanki kız yaklaşınca öpünce falan oluyormuş gibi bir ambiyans oluşuyor.

kamburu doğal yollardan buldum sanırım çözüm olarak :) ama yetmiyor.

her sabah her sabah çekemem 10-15 dakika zaten çok zor uyanıyorum. :) üşenirim.

zaten kız arkadaşının hoşuna gitmeyip "yanlış" anlıyorsa bunda bir sorun var demektir. kızla takıl bikaç gece, öyle sekiz saat felan değil sadece sabahları olur bu durum..

Eller cepte...

@Adramelekh,

hocam tam taş gibi olmasından bahsetmiyoruz tabi ki de. :) hani uzun ereksiyon sonrası yumuşak bi büyüklük olur ya tam anlatamadım. erkeksen anlamışsındır demek istediğimi. onlar da dahil bi 8-10 saat ayakta geziyor alet.

@rishone, otururken napcaz panpa :)

@hosein, tam anlamadım hocam açar mısın biraz.

soguk su tut

elde mont taşıma en iyi çözüm dışarıda..

aslında benim asıl derdim otururken falan.. bi tişört var üstümüzde, o da bi boka yaramıyor.

e sevişmeye davet işte. hem kızlarda da sabah ereksiyonu var ama bizimki gibi belli olmaz tabii :)

sözlük içinde bir yaptırımı yok istersen dava aç.

savcılık

İstersen önce bir özür dileme imkanı tanı. Kabul etmezse veya istemiyorsan ikamet ettiğin ilçedeki savcılığa şikayet dilekçeni yazacaksın. (Örnek dilekçeyi internette bulabilirsin sanırım)

Polis bilgisayarlarını toplayıp, ifade aldıktan sonra akılları başlarına geliyor da özür diliyorlar. Kabul edip etmemek sana kalmış bir şey.

Burada, "ota boka dava mı açılır, iyice Avrupai oldunuz, sanki hiç küfür etmiyorsunuz" tarzı şeyler söyleyenler olabilir. Onlara küfredilirse kendileri öyle davranmakta serbestler. Kimse sana hakaret edemez. Şikayetçi olmak da hakkındır.

Zaten dava açıldıktan sonra (bazı durumlarda savcı gerek görmüyor, "açılırsa" diyeyim o zaman) şikayetçi taraf olarak, mahkemeye gitmen bile gerekmiyor. Uğraşır durur..

Kolay gelsin..

Not: Sözlük içinde soruyorsan, söylendiği gibi sözlük umursamıyor özel mesaj olayını. Şİkayetçi olmak istemiyorsan da "mallar"a ekle kendisini.

nası ya ?
bi saniye. savcılık falan uğraşmam. yuh.
ben zannediyodum ki şikayet edicez admin abilere. onlar girip bakıcaklar sonra karşı tarafı çaylak yapcaklar vs.

savcılık falan yok abi. ehe. ne işim olur.

adminlere şikayet olayı kalkalı seneler oldu, belki 4-5 sene belki daha fazla.

ikili tartışmalarda, argo ile küfürün sınırında, küfür etme hakkının başladığı noktada hakem olmaktan sıkıldık daha da NE OLURSA OLSUN özel mesaj işine karışmıyoruz

mealinde bir duyuru olacaktı olan bitende.

yani hiçbir ön diyalog vs vs olmasa, adam durduk yere size 120 satır küfür yazsa, sözlük yine de ilgilenmiyor.

küfrediyorsa, mesajlarını yazabiliyorsunuz. nick altında çemkirebilirsiniz en fazla sözlük sınırları içinde.

budur:

(bkz: #9952540)

6.5 sene olmuş. yoo 5.5 mu? neyse artık seneler olmuş.

"nasıl olsa savcılıkla falan uğraşmazlar" diyerek nick kullanılan herhangi bir sanal ortamda, özel mesajlarla veya açık ortamda her türlü küfür, iftira veya yalan söyleyen kişiler, sözlük ortamında da fazlasıyla mevcut.

ben, bulunmadığı bir zirve ortamı için, giden kişilere, yapılan aktiviteye (tiyatro izlemeydi) hatta zirvenin ismine bile alenen küfür edip, iftira atan birine hiç de üşenmeyerek savcılığa 3,5 sayfalık bir dilekçe ile şikayet ettim.

yapacağın tek şey, olayı düzgün bir şekilde (çünkü sözlük'ü dışardan herkes bilmiyor, bilmeyen birisine çok dikkatli ve eksiksiz anlatmak gerekiyor) anlatarak, dilekçeyi bulunduğun yerdeki savcılığa götüreceksin.

bu kadar. bu kadar basit bir şey için bile "uğraşamam" diyorsan, sus ve küfür/iftira/yalan,vs yemeye devam et.

sanal ortamda nick'lerle yazabilmek demek, her önüne gelene istediğin gibi hakaret, küfür, saygısızlık, vs yapabilirsin anlamına gelmiyor. bunu anlamayan mankafaları da savcılığa davet etmek vatandaşlık görevi olmalı.

burada önemli nokta; sözlük ortamını ve yaşananları çok doğru şekilde ifade edilmesi. çünkü o dilekçeye göre savcı dava açmaya ya da açmamaya karar veriyor..

evet taratıp yükleyebilirsin

(bkz: kindle keyboard)

reeder fln alma sakın. kindle, nook ve sony reader'dan birini seç. e-ink kalitesi olsun, ekran kalitesi olsun, özellik olsun daha üstün. hem de reeder fln gereksiz pahalı satılıyor.
gittigidiyorda düzgün bir satıcı bulup ondan alabilirsin. ben kindle touch aldım bu şekilde, ve gayet memnunum.

pdf için çok başarılı değiller yalnız henüz, makale türü şeyler için alıyorsan bi daha düşün derim. ama kitap içinse calibre kullanıp istediğin formata çevirebiliyorsun zaten, sıkıntı olmuyor.

kindle touchtan memnunum dedim ama, kindle keyboardun daha iyi olduğu söyleniyor. ben dokunmatik sevdamdan dolayı tercih ettim :)

kindle touch düşünüyorum ben de. istanbul bilişimden almak daha uygun göründü bana. bi de insan almadan önce bi eline alıp denemek, bi gün kullanmak istiyor ama pek mümkün değil gibi :)

işin makale yönü de benim için önemli. aynı şekilde çeviremiyor muyuz onları da calibre ile?

ben keyboard ve touch kullandım. keyboard'da okumak çok daha rahat.

calibre ile çevirebilirsin makalelerini de.

burda bi arkadaş satıyoru

www.eksiduyuru.com

ben gördüm aleti çok temiz, sıfır. irtibata geç istersen

ne tür makaleler için istiyorsun? grafik falan içeriyorsa, touch'la zor o işler... doğrudan kindle dx'e bak derim.
pdf değil de, mobi üzerinden okumak daha mantıklı 7" kindle'larda, "düzgün yapılmış" pdf'sini bulursan dönüştürmek 1 dakika almayan bir iş.
ama pdf düzgün değilse, abbyy finereader gibi bir OCR ile metni düzenlemen gerekebilir, daha fazla zaman alıyor, ama önemli gördüğün metinler için uğraşmaya değer sonuçta...

dilciyim ben. resimli makalelerle pek işim olmuyor. daha çok yazıya yönelik. kütüphaneden kitap alarak onları kendim taratmayı düşünüyorum. bu şekilde kaliteli bir okuma performansı sağlayabilir miyim?

bir şekilde finereader'dan geçirmen gerekecek yani zaten, 400 dpi'da, düzgün taranmış olmasına dikkat et metinlerin, bana kalırsa finereader'da dönüştürme işini de kendin yap, kısa sürede sana gerekli olanı kaparsın zaten.
böylece düzgün bir pdf elde ettikten sonra, mobi'ye dönüştürmek ve kindle'da okumak işin kolay kısmı:)
touch biraz parlıyor diyorlar, ışık kaynağının doğrudan önünde olmadığın sürece o kadar rahatsız edici bir şey değil, bu dert olacaksa keyboard al, yoksa touch iyidir...

peki finereader ne derece yazıya çeviriyor tarattığım kaynağı? o programla bazı deneyimlerim olmuştu ve ortaya anlaşılmayan şeyler çıkmıştı. rn yi m, rı yı n olarak falan okuyordu .d

işte onun için metinlerin de düzgün taranmış olması gerekiyor. ayrıca tarattığınız metinlerin üzerinde çizikler, damlalar v.s. bozulmalar olmasa daha iyi olur.

hmm muhtemelen olacak. kütüphane altı çizili kitaplarla dolu. yine de iyi kopyalarını buldum mu arşivleyeyim o zaman ben. çok teşekkür ediyorum tüm yardımlar için. son olarak kindle modellerini elime alarak inceleyebileceğim bi teknoloji marketi var mı bildiğiniz? izmir içi mümkünse.

taksitlendirmeyi dene, yaparlar muhtemelen.
bazı yavşak bankaların kartları da belli bir miktarında üzerinde taksit yapabiliyorlar ufak bir miktar geçirerek...

bunlar gizli bilgiler. açıklama yapamıyoruz ne yazık ki bu konuda. gg oluyor:)

saka ile kanarya çiftleştirilerek saka piçi diye tabir edilen bir tür alınabiliyor.

(git: 112133)
(git: 349831)

evrim teorisine göre insan maymunu dölleyebilir o zaman? stalin'in de böyle bir planı varmış sanırım.

fil ile mamutu birleştirmişlerdi sonuç ne oldu bilmiyorum. tabi dna yöntemi ile mamut diye bişey mi bıraktı bu hükümet amk.

aslan ile kaplanın çiftleşmesiyle liger diye anormal büyüklükte bi canlı oluyordu.Bir de sanırım tavşanla domuzun çiftleşmesinden oluşan bir canlı vardı.

(git: 385689)

ben açmıştım...

aslan kaplan olayında:

lion - tiger: liger

tiger - lion: tiglon...

en.wikipedia.org

en.wikipedia.org

outlook evde çalışmaz paralı yaptılar onu.
ofiste server üzerinden bağlanıyorsun.

outlook hesap ayarlarında mailleri serverda bırak (mailleri silme) seçeneği vardır, onu işaretlemezseniz okuduğunuz mail o okuduğunuz bilgisayar indirilir ve serverdan silinir. iki outlook'ta da o ayarı etkinleştirin.

microsoft exchange kullanmıyorsunuz anladığım kadariyla. Bu durumda loveinaflipbook un dediğini yapabilirsin. Ayrıca server üzerinde tutulan mailleri görmek için web arayüzleri oluyor. Bunuda sistem yöneticine bir danış istersen.

gmail'i veya yandex'i outlook üzerinde kullanıyorsanız, onların da okunan mailleri sürekli olarak server'da tutma seçenekleri var. ayarlarından yapmanız gerekiyor.

evet

kullandığınız proxy https protokolünü desteklemiyor belli ki. login fazında ekşisözlük https'e redirect ediyor sanıyorum.

ilk sezondaydı o.

ben de farketmedim öyle bişey. olsa görürdük herhalde ..

kitabı okuyan biri olarak

____________spoiler_________

ikinci kitapta yok öyle bir şey :) ilerde de olduğunu sanmıyorum.

__________spoiler sonu_______

cüce ile halvet olduktan sonra oyun olsun diye ellerini mumun üzerinde tutuyorlar ya orda geçiyo bi tek.

ben şunu kullanıyorum:
www.ucuzu.com
büyük samsung tv'mle kumandaları ve menüleri bile aynı, monitör ve tv olarak kullanabiliryorsun.
daha ucuzları da vardır elbet.

google'da arayınca bu çıkıyor:
www.file.net

evrim konusunu güzelce bilmen gerekiyor önce. O yüzden bu soruyu sorarken Adem ve Havva olayının tamamen farklı ve dinsel birşey olduğunu göreceksin.

Siyah tenin olması evrim ve adaptosyonla ilgili. Afrika'nın sıcak ve güneşli iklimine karşı oluşan bir koruyucu mekanizma. Bu da evrimin insan türünde kılları azaltmasıyla ortaya çıkan birşey. sonra iklim ve coğrafyalara göre farklı ten renkleri oluşmuş işte.

adem ve havva diye birileri olsaydı (ya da şöyle diyelim adem ve havva olarak adlandırabileceğimiz ilk insanlar) zaten siyahi olurdu.
beyaz adam sonradan.

insanlığın afrikada evrimleşip, oradaki iklim değişikliği sebebiyle (bir ara homo sapienslerin sayısı 2 bine kadar düşüyor) oradan kuzeye yani ortadoğuya geçtiği biliniyor.

Yani ilk insan siyahtı.

Adem-Havva'yı sembolik olarak al diyeyim.

İlk insanın siyah oldgunu düşünüp ilk beyazın nasıl olduğunu sormakta olabilir.
Edit:evrimciler bastı burayı,ilahiyatçılar nerdesiniz:)

Adem ve Havva tarafından -yani dini eksende- bakıyorsanız siyah insanlar Nuh tufanından sonra Hz. Nuh'un oğlu Ham'ım soyundan gelen insanlar. Sanırım dini metinlerde buraya kadar biliniyor.

'ilk siyah insan' diye bir şey yok. 'ilk insan' diye bir şey de yok. ilk hücre dersen renk pigmenti var mıydı bilemem pek tabii.

Olaya Adem ve Havva'dan girersen siyaha-beyaza gelene kadar bir suru genetik problem var. Ensesti var, bu kadar cesitli gen nereden geldi sorusu var, ohoo...

adem ve havvayı "var"sayarsak insan ırkının birkaç jenerasyondan öte devam etmiş olma ihtimali yok zaten.

adem havva olayında ismini hatırlayamadığım(hızır tezkeresiyle ilgili ilginç bir kitabı vardı neyse) bir yazarın/araştımacının şöyle bir görüşü var;
yeryüzünüe onları indirdik/gönderdik/sürdük her neyse işte bu temalı ayette onları eki arapçaya göre ikiden fazla kişiyi ifade etmekte(arapçada tekil ikil ve çoğul durumu var) ve buna göre adem ve havva yaratılan ilk insanlar ama tek değiller adem ve havva'dan sonra da insanlar yaratıldı cennet safhasında ve bu sürgün sırasında onlarda dünyaya gönderildi. şimdi bu bakış açısına göre her ırk mümkün ki zaten cennet safhasında beden bildiğimiz anlamda beden değilse rastgele dünyaya serpilmiş yüzlerce insan+evrim teorisi(adaptasyon) ile de açıklanabilir bir durum.
kısaca adem havva ile açıklamaya çalışılırsa benim bugüne kadar rastladığım hem ırklar hem de ensest ile ilgili en mantıklı açıklama budur.

www.youtube.com

ilk insanların siyah olduğunu düşünüyorum.

adem ve havva varsa onlar da siyahtı bence.

Made in prc(cin halk cumhuriyeti) People's Republic of China

asap: as soon as posible
fyi: for your information
a.k.a: also know as

ntv: nergis tv

fermuarlarda ykk:Yoshida Kogyo Kabushikikaisha

kitaplarda geçen;
age (adı geçen eser) agy (adı geçen yayın) en (editörün notu) çn (çevirenin notu)

ekşi sözlük katkılarıyla:

-denyo: DENge YOksunu
-JEEP: GP(General Purpose kısaltması okuna okuna o hale gelmiş)
-perpa: PERşembe PAzarı
-tır: Transit International Routier
-never: Not EVER
-modem: MOdulator/DEModulator
-köy: Kalkınmada Öncelikli Yöreler

ekşi sözlük sundu..

vakko: v karısının isminin baş harfi, akko'da soyadının devamı(hakko).
opet: osman petrol diye duymuştum.

edit: aklıma geldikçe yazarım.

Sunta: Suni Tahta

haşema: hakiki şeriat mayosu

öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler başlığnda bayağı var bunlardan.

rodi: ramazanoğulları dikiş işletmeleri

ASPAVA (Allah Sağlık Para Afiyet Versin Amin) aklımda böyle kalmış :) Ankaralılar daha iyi bilir.

kombi de combined - hem suyu hem evi ısıtıyo diye.

www.acronymfinder.com ingilizce tüm kısaltmalar için.

bim: bütün ihtiyaç malzemeleri

gt: grand touring (arabalarda) motoru kuvvetli ve konforlu uzun yol arabası.

Bim vardı Birleşik İslami Marketler diye ama şehir efsanesiydi sanırım.

bolçi: bolu çikolatası (thank you captain obvious)

atv ilk açıldığı zamanlar aktif tv olarak başladı yayın hayatına, sonra sadece atv olarak kaldı.

binek araç olarak atv ise "all-terrain vehicle" yani "tüm yol şartlarına uygun araç" anlamına gelen bir kısaltma.

ft. featuring (eşlik eden)
v. versus (-e karşı)
az mı biliniyor bunlar?

son olarak kısaltma değil ama bana ilginç gelen 2 şeyi söyleyeyim;

1- direksiyon fransizca ve ingilizcedeki direction yani yön kelimesinden geliyor.

2- defransiyel differential kelimesinden geliyor. virajlarda sağ ve sol tekerlekler arasında olan hız farkı (dıştan dönen daha hızlı dönmek zorunda, iç taraftaki tekerler daha yavaş) yüzünden, yani ingilizce difference of speed i ayarladıkları için differential olarak isimlendirilmişler. bana çok enteressan gelmişti.

@blackmail
vakko, vitali hakko'dan gelmiyor muydu? benim aklımda öyle kalmış da...

ABS: Anti-lock Braking System (Kilitlenmeyen fren sistemi)
EBD: Electronic Brakeforce Distribution ( Elektronik fren gücü dağıtıcısı)

dyo: durmuş yaşar ve oğulları

VIP: very important person

@hasanli,

kimse dememiş ama ben onu public republic of china diye biliyordum ?

ben öğrenciyken opet'te çalışmıştım, öztürkler petroldür o.

rodi: ramazanogullari dikim işletmeciliği.

sim karttaki sim: subscriber identity module.

pin : personel identification number (pin kodu)

renault mais'in maisi: motorlu araçlar imal ve satiş a.ş

ykm: yeni karamürsel mağazaları

tansaş tanzim satış mağazası o zaman

tofaş: türk otomobil fabrikaları anonim şirketi (kalmadı artık gerçi, hep fiat diye çıkıyor otomobiller)

EGO: Elektrik, Gaz, Otobüs (Ankaralı'lar bilir, ama 'Erken Gelen Oturur' da derler)

İGS'nin bizim gençliğimizdeki açılımı farklıydı:)

cok talep olmayinda yapmiyorlar.

evet talep yok. fakat diğer taraftan talebin oluşmasını da engelliyorlar. birçok yerde e-kitaplar basılı kitaplardan abartı daha pahalı.

bununla ilgili bir haber vardı geçen:


"kitabın masrafının yüzde 90u dizgi, hazırlama, telif hakkı vs vs'dir, kağıdı nakliyesi çok az tutar o nedenle basılı ile digitali hemen hemen aynı fiyattır" gibisinden.

artık ne derece doğrudur, bilemiyorum.

yani "dijital kitap çok ucuz olmayacak boşa umutlanmayın" mesajı veriyor.

Teknoloji gelişti, kitap gelişti her şey gelişti gazete bile gelişti ama kitap ı-ıh. Olmuyor. Kitap kokusu denen bir güzellik var. Tutmadı bizde.

kitap kokusu geyigine girmeyelim burda.

daktilonunda sesi var,ama son fabrikasida dünyada gecen aylarda kapandi.

e kitaplarin okuma verimi cok yüksek ama su anda kagit degil,yani ben bir sey ögrenirken yanina not alirken ciddi zor ve verimsiz.

ama roman okurken ki olay e kitap cok cok üstün.

bir de şu mevzu var: (bkz: e-ink)

türkiye'de e-kitap = pdf gibi bir anlayış var. halbuki e-kitap dediğimiz şey e-ink olmalıdır. evet türkiye'de e-ink destekli e-reader'lar var ama çok popüler değiller.

kitabın satış fiyatının %50'sini dağıtım oluşturur, o yüzden masrafları kurtarmıyor geyiği yalandır.
teknoloji desteğini sağlayabilirseniz, e-kitapların yaygınlaşmasını sağlayacak bir fikrim var:)

"İlgili çift böbrek ön ızgara olmadan Sport Line ve Urban Line paketleriyle birlikte"

Muhtemelen bahsettiği şey BMW'nin bu iki donanım paketinde varmış, ama ön ızgara yokmuş.

ilgili çift böbrekli ızgara tasarımı olmadan Spor Serisi ve Kent Serisi ile birlikte.

çocukluğumuzda "tost makinası" denirdi, bir makina olmasa da:)

evet çocuklukta, babaanne evlerinde tost makinası derdik ama bir makina olmadığı gerçek :]

plaka, döküm, sac, bakır, basma gibi anahtar kelimelere sahip bir şey olmalı.

bit.ly

google görsellerde aratınca:

ocak üstü tost makinesi.

bit.ly

(bkz: ocak üstü tost makinesi)

cok pratik bi tostlama aleti. bizde de vardi. belki hala pazarlarda filan bulmak mumkundur.

biz direk "izgara" derdik. izgarayi versene, aa izgara da kirliymis yau, nerde bu izgara... gibi.

onun tostlarının tadı süperdir.. anneannem de vardı ..şimdi kayboldu (atmış sanırsan) bulsam alacam

çok da beğenilmemiş demek ki.

milyon puanın olsa ne fark eder birader? takmamak lazım böyle şeylere, oluru olsun.

Çok da beğenilmemiş +1
11. nesil olup 4000 entry'yi ne ara girdin yahu?

Edit: Şimdi baktım da 1 günde 172 entry girmişssin.

Çok da beğenilmemiş hipotezini destekliyor bu da.

ortalamayı alıyolar karma olayında. entri sayısı artarken toplam oy sayısı fazla yükselmedikçe karma düşer.

çıkan sonuç şu.;

4000 entryi bir sınıra kadar silsem karma puanım yükselir.

aslında taktığımdan değil öyle laf olsun diye sordum.

(bkz: dünyada man ahirette iman)

benim istisnasız bütün entrylerim şukelalı ama bir karmam bile yok, takmamak lazım, taktığın zaman benim gibi anoreksiya olma ihtimalin var.

bir iki gün entry girme, yükseldiğini göreceksin:)

vista loader cak.

microsoft destek hattını ara, orijinalse onlar etkinleştirir.

sktret uğraşma, sil vistayı windows 7 kur, kafan rahat olsun. vista kullanan kaldı mı ya şaka maka?

LordofDrinkzz+lostandloser+1

kafana göre testesteron almadan önce seviyesine baktırman lazım. tabi sadece testesteronda da bitmiyor bu iş. endokrinolog yolu gözüktü sana

ps: yaşın da erken değil, 24e kadar yolu yok

genetiktir en byük etken traş ol temiz temiz gez, az bişey çıkıyo bari bunlar dursun deme

ne güzel işte tıraş derdin yok, hanımların yüzünü tahriş etme derdin yok.
yaşa bence böyle, bela aramak boşa.

Caps yok mu?
Namaza başla der gibi olucak ama Traşa başla, her gun tras ol. istediğin ormana kavuşursun.

bizim köyde güvercin boku sürerlermiş çok çıksın diye.

hatta teoriyi destekleyecek bir iddia; küba devrimden sonra ilaç ve kozmetik sanayiine sattığı güvercin bokuyla ekonomiyi toparlıyor.

testesteron alırsan sadece sakal'a etki etmez sanki. çok dertli iş kıl tüy işi, hiç bulaşma bana sorarsan. yerinde olmak isterdim niye uğraşıyosun.

teselli:

harbiden bunu bu kadar psikoz durumlarına getirmeye gerek yok, kirli sakalın olunca kenan, kıvanç olmicaksın + eğer bir yöntemi de varsa, doğal akışına müdahale etmek her daim gudik anormallikler doğuracaktır, yol yakınken dön bebeğim. ayrıca bioxin placebo diyenlerdenim

cevap:
güncel yöntemlerin hiçbirinden gram haberim yok, lakin, hiçbir yöntemin de kısa sürede (1sene) yüzünü sakala kaplatacağına ihtimal vermiyorum..

fazla testesteronun erkeklerde kelliğe yol açtığı bilinmekte. sakala sahip olayım derken saçtan olma! ayrıca yaşın genç ilerde çıkar biraz daha tabi genetik etkenlerde önemli, babada, dedede yoğun sakal varsa merak etme sende de yakında çıkmaya başlar. çıkmazsa da canın sağolsun. kılda keramet olsa g*tte çıkmazmış...

sarmısak sür.

her sabah jilet vur üşenmezsen. 2-3 ayda serseri kirli sakalını yaparsın sonra ortamlara yılan gibi akarsın. valla bak, benim de öyleydi, denizcilik okuyorum yani üniforma falan var ilk girdiğimde çok az çıkardı sakalım e her sabah jilet vurmak zorunlu oldugu için 3 4 ayda hayvani gelişme gördüm. kaçırma ama düzenli yap.

Kafana göre testosteron almak yapacağın en büyük hata olur.

neredeyse iki katın yaşındayım, benim de sakallar ancak 3 ayda çıkıyor, ama bir sıkıntısı yok bence:)
askerde de çok işe yarıyor, millet sabah traş olup, öğleyin içtimada papara yerken, ben 2 günde bir traş oluyordum:)

ne yaparsan yap, sarımsak sürme... saçına sürenler de sürmesinler... SArımsak kıl kökünü yakıyor.. hepten kel kalırsınız.

kaç adet basacağınıza ve ne basacağınıza göre değişir.
kitabın hakları birkaç yüz dolardan başlayıp binlerce dolara çıkabilir.
çeviri yaklaşık %7-8
editör %2-3
tasarımcı %1-2
matbaa ve kağıt ne kadar basacağınıza bağlı, 1500-2000'in üzerine çıktığınızda diğer masrafların yanında görece küçülür.
asıl gözden kaçırdığınız dağıtımcı, %50'ye ulaşabiliyor. bundan kaçınmak için kitabevi kurup, diğer yayınevi/kitabevleriyle takas v.s. muhabbetleri var.

4 hdmi olması şart mı?
3 hdmi 1 dvi olsa falan?

çoooook araştırdım piyasada bu şekilde profesyonel ürün adı altında satılan kartlar dışında bir kart yok. Prof. ürünlerde lcd wall gibi ürünlerde kullanılan kartlar ve çoğunlukla dvi çıkışları var üstlerinde.

hdmi çoklayıcı ile çözmüştüm ben arayışımı.

aynı şekilde bende lcd wall ürürününde kullanacağım fakat illede 4 hdmi çıkışı istiyorlar böyle bir ekran kartı bulamadım ben o yüzden sordum gerçekten varmı acaba diye?

o şekilde kesinlikle kabul etmiyolar.4 hdmi diye tutturdular :)

işte güzel iş kaçırmak istemiyorum ama böyle giderse yapamıyacağım galiba.

ses çıkışı da 4 ayrı yerden alınmayacaksa 3 hdmi 1 dvi da aynı şey, dijital sonuçta. veya belki sli ya da crossfire ile halledilebilir ama bilemedim 2 hdmi çıkışlı ati veya nvidia kartlar var mı.

google aramasında şöyle bir splitter geliyor:
www.nextag.com

www.multi-monitors.com

burdan bakabilirsin ürünlere.

ama dediğim gibi profesyonel ürünler olduğu için biraz fiyatlı:)

idare hukuku: sabirlarini sinamak okutulan ders (icin'i unutmussun kanka)

onun haricinde bana kalirsa cok iyi olmus. sorun goremedim ben.

sanirim hukuk okuyorsun bi de , ya benim su sirt bolgesinde bir agri var nedendir acaba??

sorun yok, aldım seni:)

conan o'brien'ın kendi programında yaptığı chuck norris şakalarından esinlenilerek, 2005'in başlarında oluşturulmuş.

en.wikipedia.org

bir zamanlar oynadığı meşhur dizisindeki üstün karakteriyle tabii ki.
www.imdb.com

ama "Late Night with Conan O'Brien" şovundaki şakalarla bu fenomenin temelleri atılmış. şurda bahsediyor:
en.wikipedia.org

bunun gibi "macgyver" ve "bruce lee" var mesela.

edit: bir kısmına geç kalmışım :)

valla 2005 ve conan o brien kişisini bilemeyeceğim, ama asıl popüler yapan uncyclopedia.com'du sanırım. yani ben orada keşfetmiştim. şimdi kapandı tabi. yok lan kapanmamış, kapanan hangi siteydi peki?

şimdi bi dalga daha var, bu chuck norris justin bieber'ın doğum gününü mü ne kutlamış güya, 9gag'ciler baya kızmış, bruce lee üzerinden ayar veriyorlar :)

kara murat, battalgazi cünyet arkın'ın internasyonel modeli.

işveren o olduğu için sen yanlış anlamışsındır, yani öyle olman gerekirdi ama olmamış.

Bence aradığında " Siz düşündünüz. Biraz da ben düşüneyim " deyin ve 1-2 gün aramayın. Yapın bunu.

Yüzsüzlük, pişkinlik ve çalışanını kullanma sezdim ben. Tabi bu sizin bize aktardığınız şekliyle...

aşağılık kompleksi olan bir işveren. yol yakınken dön diyeceğim ama bekara karı boşamak kolay.

patronlar gerizekalı. Köprü ayı dayı ilişkisi, yarın 2000 verirsen burayı bırakmam çünkü para herşey değil, iş ortamı vs demeniz lazım. Daha sonra normal maaş verme olayı da ayrı bir olay.

Uğraşma hiç zaten, daha iş görüşmesinde öyle götlük yapıyorsa işe girince başın daha da ağrır

hoş geldin orospu çocukları diyarı kapitalizme.

bence işe gir, iki ay sonra 2000 veren olursa çık:)

@franz kafka valla aynen böyle oldu ne bir eksik ne bir fazla, bi ara hatta dedi hep böyle ciddi misin niye hiç gülmüyorsun dedi napayım yani kahkaha mı atayım, ben çok para kazanmak istiyorum bu sezon açılışında dedi bi ara çok çalışacağız çok koşturacağız olur mu dedi, yani hepsi tamam da şu son yaptığına delirdim ya.

iş görüşmesinde, çok çalışacağız, çok coşturacağız diyorsa, oradan uçarak kaçın. Bu lafları duyup da mutlu olan görmedim. Onun meali, sen çok çalışacan, firma çok kazanacak, sen az kazanacan

@wide yok elimdeki işten olmak istemediğimden değil arasa da gitmicem zaten ama ambale oldum ben daha son sözümü söylemedim deyince ne diyeceğimi şaşırdım, çıktım gittim zaten 2 dk. sonra da.

Ben zerre dusunmez adimi ordan iceri atmazdim ama bana soylemesi kolay tabi,ama eger kabul etmezseniz sirket ismini cismini yazin gidecekler bilsin neyin nooldunu

haa bi de 3 de gelin dedi, gittim 3 te yokmuş ne zaman gelir dedim 3 buçuktan sonra dedi sekreter, sonra da 4 te gittim ben çok meşgul bi insanım bu masaya oturmam kolay değil sizi bekliyorum burda dedi, orda bi tuhaf oldum zaten de seslenmedim işte.

öncelikle bekara karı boşaması kolay kısmını aklımda tutaraktan son gittiğim iş görüşmesinde herifin yüzüne sövmediğim kalmıştı demek istiyorum

sabah demlenip gidiyor onun gibiler işe. babamın oğlumusun da yarın fazla veren olursa gitmeyeceğim. salak yarın dar boğaza girsen batmamak için küçülme politikası gereği cart diye koyarsın kapının önüne ama o ne oluyor?

bunları özel saçmalamaları için yetiştiriyorlar sen niye haber veriyorsun ben tamam dedim mi lafa bak lafa? dümbük ordaki teknikeri zevk için mi tanıştırdın kara kaşımı kara gözümü çok mu beğenmişde hadi tanışın dedin? burda çalışmayacaksam nerde ne anlamda destek olacağım elin herifine?

ez cümle bi halt beceremeyen eziklik psikolojisinden şekil değiştirmiş aptal saptal bi insan.

bu arada 20 günde 9 iş görüşmesi yapan sen miydin?

@cecilia yok o ben değilim, 20 günde 5. görüşmemdi bu, hepsi ayrı bi kafaydı da bu bambaşkaydı.

elmaksan a mı gittin kardes :)

yok elmaksan değil :) küçük bi ofis ya izmitte.

evet pdf ve yasadışı indirdiğiniz kitapları okuyailiyorsunuz.
kindle alın. dünyada üretilmiş en kral alet.

eğer teknik çizimler içeren v.s. pdfler okumayacaksanız dert değil, metin içerikli pdfleri birkaç saniye içinde kindle'a uygun formatlara dönüştürüp kindle'a atabilirsiniz. (bkz: calibre)

genelde salt metinden oluşan pdf'leri okumak amacım. metin tabanlı pdf'lerde sorun çıkmıyorsa güzel. aslında bi denemek gerek birinin kindle'ında.

bir kere ekran kartı işlemci üzerinde ve sistem belleğini paylaşıyor.

öncelikle macbook'u karıştırma bence, orada donanım+yazılım birlikteliğinden doğan bir akıcılık var :)

@yalnux ekran kartı işlemci üzerinde (anakart üzerinde demek istemiş sanırım) derken doğru bir noktaya değinmiş ancak oyun ya da 3d işlem gerektiren şeyler dışında pek bir etki yapmaz o. program açılıp kapanma süreleri işlemci, ram hızı ve hdd hızı ile ilgili olmalı, ki senin donanımına göre ekstra bir yavaşlık olmaması lazım. ilk aldığından beri mi yavaş? ne zaman başladı yavaşlık?
.

(bkz: user access control)
sağ tıklayıp yönetici olarak çalıştır diyebilirsin veya
veya denetim masasında kullanıcı hesaplarından kapatabilirsin.

tnet'te fiberoptik yok.kendilerinin sadece "fiber" dedikleri vdsl var. o da bildiğim kadarı ile gayet pahalı. fiber optik sanıyorum şimdilik 2 firmada, biri superonline.
adil kullanımı pek dert etmeyecekse sol, edecekse ttnet.

Adil kullanım nedir tam olarak?

@ben smyrna fiber geldi ttnete de. apartmanda var bizim de uğraşmadım. tarifeleri incelersen görebilirsin.

eğer sınırsız superonline alacaksa onu alsın, adil kullanım ile alacaksa hiç almasın daha iyi.

superonline adil kullanım olayını ciddi olarak uyguluyor. 20 mbit sınırlı fiberdense 8 mbite kadar sınırsız adsl tercih ederim, ettim.

Kalite açısından bakarsak peki TTNET mi SOL mu?
Kalite deyince her şey dahil: servis, hattın efektif olması vs.

açıkçası bu şans işi biraz. ttnet'ten sıtkım sıyrılmıştı. şu anda uydunet kullanıyorum, buraya hat yeni geldiği için ttnet'e göre çok daha iyi. arada bir, bir iki saat kesiliyor, arıza kaydı alıyorlar, sabah onlar gelmeden hat düzeliyor.
hız konusunda sorun yok, adil kullanım sınırı yok, ama istanbul'da bezdirebiliyor anladığım kadarıyla...

ben superonline adsl kullanıyorum :)
hizmet kalitesi güzel, bağlantı güzel (maşallah deyin lan)
ayrıca buna da superonline fiberden geçtim. yıllık taahhütüm olmasına rağmen taşındığım yerde fiber olmadığı için adsl'e geçirdiler direk

3 güne yazar 4 güne ssg olursun bence.. ..var mı artıran?

"misiniz" ayrı!

kısaltmayı ilk on entry için düşünme bence. şu haliyle bir kondüktör onay verecektir muhtemelen...

olmuş bence.

format falan tamam da bence olay biraz daha kişisel entrylere bakıyor. yani ben de yeni yazar oldum sayılır ama başka örnekler de var gördüğüm.

o değil de, arada çarşafları yıkamasalar iyiymiş.

ona ben de takıldım aslında, hani uzunca bir süre kirlendiler hatta paçalar kapkara oldu falan,o ara dedim bu da absürt bi hareket sanırım ama, o kadar anlamsız hareket arasında yıkanmış olmaları kaynadı gitti benim için..

part dosyası galiba bunlar, 001'i seçip extract veya çıkar dediğinde olması lazım

ilk dosyayı, 001 olanı, sağ tıklayıp birlikte aç diyerek winrar ile aç

touch'ta ekran 3 ve 4'teki gibi kitap okumaya çok uygun değil. üzerindeki dokunmatik panel nedeniyle amacından sapmış oluyor. bu durumda touch yerine fire almak daha mantıklı.

asıl amacı kitap okumak olanlar (ki alıcıların çoğu bu gruba giriyor) ise dokunmatik olmayanı tercih ediyor.

neden kitap okumaya uygun değil? Sonuçta e-ink değil mi ikisi de?

aynı paraya değil ki? amazonda kindle 4 79 dolares, touch 99 dolares?
bende touch var, okumayı zorlaştırdığı söylenemez ekranın, ya da ben zorlanmıyorum en azından.
touch'ın olumsuz görülebilecek bir özelliği landscape modunun olmaması, bu da pdf okumakta dezavantaj yaratıyor gibi görünüyor.
ama bana sorarsanız, dönüştürmeden pdf okumakta ısrarcıysanız kindle dx alın, kindle 4'te de aradığınızı bulabileceğinizi sanmam landscape olsa da.

@kilroy
ikisi de e-ink ama e-paper'ın üzerine yerleştirimiş olan touch panel yansıma falan yapıyor.

bende kindle 3 var. bir arkadaşımın satmaya çalıştığı touch'ı denedim bir kaç gün ama tatmin etmedi beni.

ha kötü değil ama yine de kitap okumak için çok iyi dğeil bence

Kurgucu filmin anlamını değiştirebilen bir göreve sahiptir. Bunu örnekle açıklamak en doğrusu;
Şöyle bir senaryo olsun: adam yataktan bir anda fırlar, giyinmiş halde sokağa çıkar, fırına giderken kaldırımda bir kişi gelip bunu bıçaklar, adamımız yere düşüp ölür.

Bu senaryoda virgülle ayırdığım 4 ayrı plan var. Bu sırayla çekilirse izleyiciye "masum bir adam ekmek almaya giderken kötü adamlar tarafından bıçakladı ve oracıkta öldü" imajı ve anlamı aktarılır. Şimdi de aynı senaryoyu kurgucu farklı sıralamayla birleştirsin;

giyinmiş halde sokağa çıkan bir adam, fırına doğru giderken bir kişi gelip adamı bıçaklar, adam yere düşer ve ölür, sonra adam yataktan bir anda fırlar.
Sanki adam rüyasında bıcaklanmış, ama gerçek hayatta hala yaşıyor imajı ve anlamı verilmiş oldu.

Sadece yataktan fırlama sahnesini en baştan en sona aldık, ama filmin anlamı tamamen değişti. Kurgu bu nedenle aşırı derecede onemlidir.

Görüntü yönetmenliği ise; anlatılmak istenilen hikayenin ve duygunun, film karesi içine en iyi şekilde yerleştirme görevidir. Işık ve objeler burada çok önemlidir. Ayrıca kameranın hangi acıdan çekeceğini belirlemek de en onemlisidir. Bunu da bir örnekle açıklayayım;

Bir adamın sadece yüzünü gördüğümüz bir kare var. Ama sadece yüzünü görüyoruz çeneden, alna kadar. Bu adamın yüzünde mutlu bir tebessüm var ve gözleri kapalı. İzleyiciye "mutlu bir adam hayal kuruyor, belki de sevgilisini düşünüyor" anlamı verilmiş olur.
Ama aynı kare bir de; kamera zoom out yapmış halde adamın tüm bedenini uzaktan görecek sekilde çekilmiş olsaydı. Daha cok detay verilebilirdi. Belki de bu adam boynunda bir bağ ile dar ağacında sallanıyor durumda da olabilir. Ve yüzünde bir gülücükle idam edilmiş de olabilir.

Bu kareyi hangi açıdan, ne kadar mesafeden, kamerayı ne yone doğru hareket ettirerek... çekilmesi gerektiğine görüntü yönetmeni karar verir. Doğru çekim ile ancak filmin konusu aktarılabilir

Hani bazen "ya bir film izledim, konusu pek iyi degildi ama cok hoşuma gitti. Neyi hoşuma gitti anlayamadım" dediğiniz filmlerde genellikle görüntü yönetmenini beğenmiş olursunuz :)

2. sorun için verilen harika ekşisözlük cevabı ve bok gibi rurouni cevabına ek olarak; yönetmenler oyuncuyu görüntü yönetmenleri görüntüyü yönetir diye bir şey yok, yapılabilecek en saçma tanım budur herhalde.

yönetmen tüm projeyi yönetir, hikaye anlatıcısıdır. film bir anlatı sanatıdır ve bir filmin anlatıcısı da yönetmendir, zira bir filmin her alanında görüntüden ışığa, sesten kurguya en azından temel bir bilgi sahibidir ve kararları alan kişi yönetmendir. çoğu yönetmenin görüntü yönetmenliği-asistanlığı yapmış olduğu gerçeğini de ele alırsak ışık bilmemeleri gibi bir durum söz konusu değil. ancak türkiye'deki klip, dizi yönetmenleri vb. derseniz eyvallah derim, ama bunlar arasında ışık bilmeyen alksjdlskad görüntü yönetmeni bile var.

görüntü yönetmeni, yönetmenin görmek istediğini görsel olarak meydana getiren kişidir, zaten ana sorumluluğu da budur. aynı zamanda yönetmen oyuncuyla daha çok çekim öncesi haşır neşir olur, çekim esnasında oyuncular daha çok görüntü yönetmenlerinden yön direktifleri alırlar, çekime geldiklerinde zaten rolleri için hazır olmaları gerekir.

çok kaba bir örnek, ama kurguyu bir yapbozun parçalarını birleştirmek gibi düşünebilirsin. parçalar ancak belirli şekilde birbiriyle oturur, bunu sezmek de zor bir iştir, kurgucu bunu yapar.
yani iki sahnenin arka arkaya gelmesi yönetmenin kararıdır, ama arka arkaya getire(bile)n kurgucudur.

kurgu sahnelerin kolajıdır. kimisi dışarda kalır. kimisi kesilir biçilir. sonuçta sahneler tek tek birleşir ve film ortaya çıkar. mesela memento'yu bir başyapıt yapan en önemli öğesi kurgusur. keza amores perros da kurgusu ile gönüllere takt kurmuştur.

bilgisayarinin Control panel'inde orada da regional settings'te (belki bolgesel ayarlardir senin bilgisayarinda, bilemiyorum) ondalik kesir ayracini virgulden noktaya cevir diyo

yani sen on bucuk yazmak istediginde, senin bilgisayarin 10,5 yaziyomus. oyle yazmasin da, 10.5 yazsin diyo. onu da control panel/regional settings veya denetim masasi/bolgesel ayarlardan yapabilirsin diyo.

ondalık birimler için virgül yerine nokta kullanılması gerekiyormuş, denetim masasında bölgesel özelliklerden ayarla diyor.

program ondalık kısımlar için (.) kullanıyormuş sistemin ise (,), o yüzden sorun var, kontrol panelinde bölgesel ayarlardan düzeltebilirsin
gibi bişey anladım ben.

nayngeg

çin sitesi olduğu için yazıldığı gibi okuyoruz.
9 gaag.

Gag İngilizce bir kelime oldugu icin nayngeg diye okuman daha doğrudur. Ama dokuzgag desen de yanlış sayılmaz. Misal bmw'yi bemeve diye okuyoruz ama aslında biemdabılyu diye okumalıyız. Fakat bemeve okunuşuna herkes alıştığı için sırıtmaz.

nayngag diyorum ben

inanır mısınız daha önce de soruldu bu soru.

dokuzgag, sigerim ingilizceyi.

9gag.com bunlarla kıyaslarsak bence de nayngeg en iyisi.

ben dokuz gag diye okuyorum. o kadar kasmaya gerek yok.

not: bmw'yi sakın öyle okuma. seninle dalga geçerler. bmw almanca'da beemve diye telaffuz edilir.

Nayngeg diyorum ben de. Biri yanımda dokuz gag dese çok fena kopar, sandalye üstündeysem aşağı düşerim.

@dark horse: seni görürsem sandalyeden düşme diye nayngeg derim ben. üzülme:)

nayn geg +1

@darkhorse a ek olarak MSN kullanıldığı zamanlarda emesen demeyip MESENE diyenler vardı buna onlarda çok fenaydı ama allahtan kalmadı çok azalarak bittiler ya da ben çok yalnızım!

hiç bulunmadığın her yerdeyim, hiç olmadığın kadar iyiyim.(iyilikten kasıt duygudurum değil, senden iyiyim diyor).

senin hiç gitmediğin her yerdeyim ve senin hiç olmadığın kadar iyiyim (senin şimdiye kadar en iyi olduğundan daha iyiyim) gibi bişiy

özet olarak:
sen giderken ben geliyordum bebeyim:)

Belki nefret söyleminden. Sen olduğun direk belli değilse o kelimelere bi yaptırım yok bildiğim kadarıyla.

direkt benim yazdığım şey üzerine aptal diyor ama ben yine de bi şikayet şansımı kullanayım diyorum. Bir moderatör bulup ona mı mesaj atmalı acaba? kime atmalı?

"böyle böyle düşünenler aptaldır" derse bir şey olmaz, doğrudan "bgraydin aptaldır" demesi gerekir.
sadece kendine yönelik hakaretleri şikayet edebilirsin. sözlük yazarı olduğuna göre ispiyon aparatından "gg" olarak ispiyonlayabilirsin.

ispiyon aparatı sadece gammazda var diye biliyorum ama..?

sonradan alındığı için diğer yazarlardan karıştırıyorum, o zaman iletişimi kullanman gerekecek, hızlandırmak için praetorlardan birine mesaj atabilirsin sanırım...