entry'ler formata aykırı değil, sol frame'in ebesi yalan oluyor zaten çoğunlukla. bu sefer dolu bir şey yüzünden yalan oluyor. aslında yaptığı hoş bi şi ben destekliyorum klsjfdsklf uçarsa da isyan ederim sdkljfsd

saygısızca bir hareket. ama formata uygun..

sözlüğün bilgi kaynağı olması mantığına uygun, bulunsun böyle şeyler güzel. ama prime time bi zamanda yapması kötü gerçekten, sol frame fln.. direk copy paste yapıyor, kaynak belirtmeden alıntı nedeniyle gider mi bilmiyorum, ansiklopedik bilgiler için gerek yoktu sanırım buna. yeni geldim baktım pek de vakıf değilim konuya şimdilik ama..

edit: judagor haklısın o zaman tabi. konuya vakıf değilim dediğim o. (judagor kaynağa gerek yok yazmıştı)

uçurulma ağır olur hatta bence çaylaklık bile ağır olur. birçok kişiye "lan ben zaman yaratılış diye arama yaptım" dedirtmiştir bu arada:)

orada şahane düğmeler var. rastgele- 2008- dün - badi -son vs gibi. kullanın tavsiye ediyorum.

Sol frame'in bu görüntüsü benim hoşuma gitmiyor açıkcası.
Clark Kent modu diye bir şey var sonuçta. Kullanılmalı.

Copy paste yazarını ünlü yaptılar... 230 entyr girilmiş hakkında...yazık.
(bkz: olan biten/#12511735)

sazan düşüyor. birisi açacağı başlığı önceden açarak. "nonserviamm'ın birazdan entry gireceği başlık" bile yazdı. : ))))

ps: sonradan editleyerek bkz'lı bir şey yapmış.

bir yazar olayım bütün kitapları sayfa sayfa copy paste yapmazsam :)
bununki bilgi vermek değil entry gireyim de ne olursa olsun anlayışı.herşeyi bi gecede girecem diye yırtınmasından belli.

nonserviamm adına itü ve uludağ sözlükte bile başlıklar açılmış.meşhur olmak bu kadar kolay işte.

legal olmadığını düşünmüyorum, ama o zaman repins niye uçtu?
gerçi repins geri gelmiş de, çaylak olmasına neden olan entry'leri uçmuş...

geçen hafta soru başlığa bkzlı entry girdim diye çaylak olmuştum. aynı naneyi yiyen bazı arkadaşlara da dokunulmamıştı.

legal bi halt yerken çaylak olabiliyorsam bu arkadaş da çaylak olmalı. bildiğin internet kastı lan.

bir de onu frame diye telaffuz ederseniz söylemesi zor.

freym diyin bakın, o zaman frame'ye tecavüz etmez, etse etse frame'e tecavüz eder.

entry'ler legal ama tam olarak iyi niyetli denemez.
bolumler icin ayri ayri baslic acacagina, bunlari ayri entry'ler olarak girebilirdi.

mesela ye$eya diye baslik acardi ve altina 66 bolum icin 66 entry girebilirdi. ama o zaman bu kadar dikkat cekmezdi tabii.

bunun yaninda diger yazarlarin tepki icin actigi basliklar sozluge daha cok zarar veriyorlar. yine de uzun zamandir sozluk okurken bu kadar gulmemistim. eglenceli oldu.

topam entrysinin yarısını bugun girmiş, şu yeşeya kaç sezon kaç bölüm merak ediyorum
çaylak yapılmasına gerek yok aslinda bana herşey legal görünüyor
kendini bir amaca adamış belli ki
bu amaç yeşeya da olabilir entry sayısını hunharca artırmak da olabilir

@cedilla: türkçe'ye uygun olan yazımı "frame'ye" şeklindedir. siz okurken o "y" harfini görmezden gelebilirsiniz.

sayesinde bu akşam sözlük okuyamıyoruz, eksik olmasın. darısı kendi ebesinin başına.

kimi'nin olan bitende yazdığı clark kent modu ile ilgili bilgide şöyle diyor ;

"...yaptığınız tematiğin sözlüğün sol frame'ini meşgul etmesini istemiyorsanız, çözüm bir tık kadar yakınınızda."

yani burada isteğe bağlılık var. istiyorsanız formata uygun şekilde istediğiniz gibi yazarsınız diyor.

bu çığırtkanlık yapanları anlamıyorum. ne olmuş arkadaş yani adam yazmış, yazıyor. ne olmuş? yaşama sevincinizi mi elinizden aldı? elektriğinizi suyunuzu mu kesti? babanızı mı öldürdü nedir yani olay? her gün gerçekleşen bir şey değil bu, ayda yılda bir defa böyle bir olay olmuş vay efendim sözlük elden gitti, vay efendim sözlük okuma hakkımız elimizden alındı vay sözlük de vay sözlük... sol frame imiş, sözlük etiğiymiş bilmem ne... sana ne arkadaş?? author'un damarlısını gözümüzde canlandırdık yıllarca amk, elinlik genç kızlarımızın rüyalarını süsledi, allah a dine imana sataşıldı, inanç özgürlüğü diye ironi adı altında taşak geçildi v.s kimse bu kadar tepki göstermedi? sözlüğün kızlığını bozmadı ki arkadaş bu adam, "bi kere de ben geçiyim üstünden" dedi. bi gün lan. az idare edin adam işini görsün. ve üstelik kurallara uygun olmayan bir şey de yok!!!

4 saatte 15 sayfa birşeyler yazılmış hakkında vay bee...

@gochebe:

frame diye bir kelime yok ki Türkçe'de..

"sartre'yi okurum beğenirim, camus'u pek severim, cannes'e de gittim dolaştım" deyin bakalım, nereleriyle gülerler..

amaç bilgi paylaşımı ise bunda bi sorun yok ki. saygısızlık falan değil, bu şekilde düşünenler yanılıyor bana göre.

bilgi paylaşımı yapmaksa amaç diğer insanların gündem takip etme hakkına müdahale edilmeden de yapılabilirdi. ama dikkat çekmek için böyle bir yol izlenmesi düpedüz saygısızlıktır.

10 entry'i tamamlama süresine göre sıralanacağın ve 10 entry'i tekrar girmek zorunda olduğun için maalesef ki sondan..

anlayamadığım mevzu şu; madem bu sıraya tekrar sondan dahil olacağım neden " aynı kullanıcı adı ve e-mail adresi ile kayıt olabilirsiniz " gibi bir ibare mevcut? nihayetinde sözlüğe kayıt olmak üç bilinmeyenli denklem çözmek gibi değil. altı çizile çizile " aynı kullanıcı adı ve e-mail adresi ile kayıt olabilirsiniz " gibi bir ifade kullanıldıktan sonra bu saçma olmaz mı ?

normalde aynı kullanıcı adı ile tekrar kayıt olamıyorsunuz da ondan belirtmişler öyle. yani uçmuş hesap muamelesi görmüyor tam olarak.

büyük lütuf, teşekkürler ssg.

teşekkürler yalnux.

tr.wikipedia.org

bazı kaynakları görmek isterdik.

evet orjinal kaynakta böyle bir bilgi yok.

en.wikipedia.org

svastika çok eski bir sembol ve ingilizceden de eski olduğunu düşünürsek, love life bilmemne diye gitmesi mümkün değil.

cık abi, şehir efsanesi bile sayılmaz.

degil! gamali hac cok oncelerden beri olum ve yeniden dogusu simgeliyor...

svastika aslında aslında 3 l bir f harfinden oluşur ve light-life-love ve tahmin ettiğiniz kelimeyi temsil eder diye de devam edebilirdi:)

www.youtube.com

linkini verdiğim filmde, 1:06 'da Hitlerin bu sembolü bir kitapdan alıp uyarladığı gözüküyor. 5:17 'de de Hitler anlamını açıklıyor: "unconquerable" , fethedilemez demekmiş. Bayrağa bakınca fethedilemeyeceği açık ve net, çünkü bayrakta fethedilecek bi nokta yok:D

500t. buna binebileceğiniz bir yere gidin, binin, sonra da saatlerce yolculuk edin:)
p.s.: örneğin çapa'dan geçiyor, aksaray'dan da:)

küçükçekmece'den cevizlibağ öğrenci yurdu durağına

cevizlibağ'dan 500t'ye, tuzla köprüsü'nde inin.

tuzla köprüsü'ne çıkıp yüzünüzü gebze tarafına verdiğinizde sağa doğru yürüyorsunuz yol boyunca 7~ dk.

sol taraftadır girişi.

teşekkürler yapmam gereken metrobüsle cevizlibağ ordan da 500T ile tuzla köprüsü sanırım..başka alternatiflerde var ama bunla yetinmemde kafi sanırım..

harem'den esenler'e giden bir adet şehirler arası otobüse binseniz?

not: istanbul'lu değilim.

geciyor. eminou'nden tramvaya binin, aksaray'da inip metro'ya binin.

metro'nun otogar-esenler diye duragi var.

söylediğiniz şekilde yapabilirsiniz. eminönü'nde indikten sonra sol taraftaki tramvay durağından binin, yusufpaşa durağında inin (aksaray diye geçen durakta değil), oradan metroya geçin. metro doğrudan esenler'e gidiyor.
bir de e5 üzerinde iseniz, 500es doğrudan esenler garının önünden geçiyor.

bir şekilde taksim'e gidebilirsen de 91o kalkıyordu sanırım esenler otogar'a giden..

bide şöyle bişey var: harita.iett.gov.tr
bilmem işine yarar mı..

ekteki resim açılmıyor:( link verebilir misin?

yandaki dalgayı açamıyoruz ama bence senin dermanın deamon tools programını kullanmak. sanal bir sürücü oluşturuyor ve bilgisayarına dvd takmış gibi bütün menüleri görürsün bu programla.kullanımı da basittir.

buyrun link:
img40.imageshack.us

bu arada deamon tools u yükledim ama sanırım win7 kullandığımdan dolayı hata verdi.

hee patladı benim teori. zaten saçmalamışım gece gece.

dvd player programları oluyor denemedin mi hiç?

@esmer
patlamadı aslında :) buraya yazmadan önce araştırdığımda sizin yöntemin önerildiğini görmüştüm. bu arada denedim ama olmadı :/

gönderdiğin resimdeki dosyalar arasında muhtemelen VTS_01_0 kök dizini dvd'nin, bu dosyayı veya benzer diğer dosyaları dvd oynatabilen herhangi bir programdan (media player bile olabilir) açmayı denedin mi?

çözüm bulamadıysanız şununla mesut olabilirsiniz; www.gezginler.net

@yalnux
denedim tabi:) kendileri oynatıyor sağolsun ama ses ve altyazı seçimi yapamıyorum, dvd menüsünü kullanamıyorum.

@kayip ruh
teşekkür ederim ama denedim çalıştırmadı vicdansız menüyü.

öncelikle "the kmplayer" kurun, gom mom yalan hep. sonra "sağ tık>Aç...>DVD dosyası aç..." yolunu izlerseniz olur, gibi geliyor bana.
deneme fırsatım yok ama olur o olur...

ya da herhangi bir şekilde oynatmaya başlayın, sonra sağ tık ile dvd menü gibi bir seçeneği var, ana menüye döndüren... altyazıdır, akış seçmedir her türlü yapar ya kmplayer...

Bak bu kadar övdüm, açmalı artık;)

@late viper
muhteşemsin! gom, powerdvd, mediaplayer da denedim ama aradığım kmplayer mış :) çok teşekkür ederim.

Dalga mı geçiyorsun? Sen kurs eğitimiyle bile bu metni çeviremezsin. Bu konusunun ehli olan bir profesyonelin çevireceği bir metindir. Demek ki sen staj yaptığın konuda ehil değilmişsin, üzgünüm.

merhaba, sadece terimlerin karşılıkları gerekiyorsa yazayım, gerçi onları örneğin tureng.com'dan ve normal bir google araştırması ile de çıkarabilirsin.
ama tüm metnin çevirisi gerekiyorsa, bunu profesyonel olarak yapan insanlar var biliyorsun, bu metin kabaca bir çevirmenin 1,5-2 saatini alacaktır. yaklaşık 20-30 milyon civarında bir ücrete çevirtebilirsin, bir çeviri bürosuna değil de, doğrudan bir çevirmene verirsen.
aslında şu sıralar boş olsam ben eğlencesine çevirirdim, ama ne yazık ki hiç zamanım yok:(

buradan ,insanlara, bir seyler sorarken onlardan ozur dilemene gerek yok. bu guzel site zaten bunun icin var. ben konusunun ehli olan bir profesyonel degilim. ama biray da olsa cevirmeyi denedim. simdi ise gitmem lazim. aksam gelince yorgun da olmazsam kaldigim yerden devam ederim. kolay gelsin. cevirideki 9 lar parantez isareti, ve yaptigim diger imůla hatalari da buna yorula: kullandigim bilgisayarin tus takimi simdilik biraz degisik.

Autarky : A policy of self-reliance, avoiding or minimizing trade and trying to produce everything one needs (or the most vital things) by oneself.

Bagimsiz ekonomi politikasi, Otarsi: Bir ozguven-kendi kendine yeterlilik- politikasi icinde cekingen ya da kucuk olcekli ticaretle butun ihtiyaclari –ya da en elzem olanlari- bir kalemde kendi kendine uretme cabasi.


Balance of trade : The value of a state’s exports relative to its imports.

Ticaret Dengesi: Bir ulkenin cikti degerlerinin girdilere iliskisi.


Cartel : An association of producers or consumers (or both) of a certain product, formed for the purpose of manipulating its price on the world market.

Tekel: Belli bir urun uzerinde dunya piyasalari uzerindeki fiyatlari kurgulama- manipule etme- amaciyla sekillenmis bir uretici ya da musteri birligi- ya da her ikisi-


Centrally planned economy : An economy in which political authorities set prices and decide on quotas for production and consumption of each commodity according to a long-term plan.

Merkezi Plan Ekonomisi: Uretim ve her ticari mal uzerindeki tuketim miktari ve fiyatlarinin gorevlilerce uzun donem bir plana gore belirledigi ekonomi.


Comparative advantage : The principle that says states should specialize in trading goods that they produce with the greatest relative efficiency and at the lowest relative cost (relative, that is, to other goods produced by same state).

KArsilastirmali ustunluk: Ulkelerin, olabilecek en buyuk etkinlikteki uretim ve en dusuk maliyet verimlilik ilskisini saglayacak ticari mallar konusunda uzmanlasmalarini dile getiren teoridir.9iliskiden kasit ayni ulkede uretilen mallardir9

Doha Round : A series of negotiations under the World Trade Organization that began in Doha, Qatar, in 2001. It followed the Uruguay Round and focused on agricultural subsidies, intellectual property, and other issues.

Doha Gorusmeleri: Dunya ticaret organizasyonu catisi altinda yapilan 1991 yilinda Katar sehri Doha da baslamis olan gorusmeler serisidir. Bunu, tarim alanindaki destek kredilerine akli servet ve diger konulara yogunlasmis olan uruguay ayagi takip etmistir. 9akli serveti cok pis sallamis da olabilirim9

Dumping : The sale of products in foreign markets at prices below the minimum level necessary to make a profit (or below cost).

Indirim: Yabanci piyasalarda satilan urunlerin fiyatlarinin kar getirebilecek en dusuk seviyeye cekilmesi 9ya da maliyetin de altina9

Free trade : The follow of goods and services across national boundaries unimpeded by tariffs or other restrictions; in principle (if not always in practice), free trade was a key aspect of Britain’s policy after 1846 and of U.S. policy after 1945.

Serbest Ticaret: Ulusal sinirlar boyunca tarifeler ve diger sinirlandirmalarla engellenmemis mallar ve hiymetler dizini, prensip olarak 9uygulamada her zaman boyle olmayabilir9 serbest ticaret, bu konuda Ingiltere nin 1846 dan amerikanin 1945 yilindan sonraki anahtar yaklasimiydi.

General Agreement on Tariffs and Trade (GATT) : A world organizations established in 1947 to work for freer trade on a multilateral basis; the GAAT was more of a negotiating framewordk than an administrative institution. It became the World Trade Organization (WTO) in 1995.

Ticaret ve Tarifeler uzerindeki Genel Mukavele: 1947 de ticaretin daha da serbestlesmesi adina kurulan GATT cok uluslu ilkelere dayanan, bir yonetim enstutisinden daha fazla bir tartisma platformudur. 1995 yilinda Dunya TIcaret Organizasyonu 9DTO9 adini almistir.

Generalized System of Prefences (GSP) : A mechanism b which some industrialized states began in the 1970s to give tariff concessions to third world states on certain imports; an exception to the most-favored nation (MFN) principle.

Genellestirilmis Sistem Tercihleri- TErcihlerin Genellestirilmis Sistemi: en iyi ulke prensibinin bir istisnasi olan bu mekanizma 1970 lerde ucucnu dunya ulkelerine belli ithal mallarinda imtiyazlar vermeye baslayan sanayilesmis ulkelerde gorulmektedir. 9cumlenin aslinda hata var9


Industrial policy : The strategies by which a goverment works actively with industries to promote their growth and tailor trade policy to their needs.

Endustri Politikasi: Kendi buyumesini tesvik etmek amaciyla sanayi ile udice olan ve ticari politiklari ihtiyaclarina gore sekillendiren hukumet stratejileridir.


Industrialization : The use of fossil-fuel energy to drive machinery and the accumulation of such machinery along with the products created by it.

Sanayilesme: Makinalarin ve bunlar tarafindan uretilen urunler boyunca fosil-yakit enerjisi kullanimi.

Intellectual property rights : The legal protection of the origin works of inventors, authors, creators, and performers under patent, copyright, and trademark law. Such rights became a conentious area of trade negotiations in the 1990s.

Dusunsel Mulkiyet Hakki: Yaraticilarin, yazarlarin, mucitlerin, kayitli eserlerini sergileyenlerin, kisisel eserlerinin telif hakki, ve tecil yasalari ile korunmasi. Bu yasalar 1990 li larda ticari muzakerelerde oldukca tartismali bir alan haline gelmistir.

Interdependence : A political and economic situation in which two states are simultaneously dependent on each other for their well-being. The degree of interdependence is sometimes designated in terms of “sensitivity” or “vulnerability”.

Karsilikli-Baglilik: Gelisimleri icin anlik olarak iki ulkenin birbirlerine bagli oldugu ekonomik ve politik durumdur. Bagliligin derecesi bazen “hassaslik“ ya da “kirilganlik“ terimleri nazarinda belirlenir.


Liberalism : In the context of IPE, an approach that generally shares assumption of anarchy (the lack of a world goverment) but does not see this condition as precluding extensive cooperation to realize common gains from economic exchanges. It emphasizes absolute over relative gains and, in practice, a commitment to free trade, free capital flows, and an “open” world economy.

Ozgurlukculuk: IPE nin icerigine gore, anarsi ilkesinin 9dunya hukumetlerinin yoklugu9 ayni yaklasimi paylasan ekonomik degistokuslardan kar elde etmek icin genis olcekli ortakligi onleyerek bunu gormezden gelen bir yaklasimdir. Pratikte serbest ticaret taahhudu, serbest sermaye akisi, tam-serbest dunya ticareti ve goreceli kazanimlar uzerinde oldukca durur.

Mercantilism : An economic theory and a political ideology opposed to free trade; it shares with realism the belief that each state must protect its own interests without seeking mutual gains through international organizations.

Merkantalizm: Serbest ticaretin tersi bir gorusu savunan politik bir ideoloji ve ekonomik teoridir: uluslararasi iliskiler suresince bagli kazanclara bakilmaksizin her ulkenin kendi ilgi alanini korumasi gerektigini savunan gercekcilikle ayni zemini paylasir.

Mixed economies : Economies such as those in the industrialized West that contain both some government control and some private ownership.

Karma ekonomiler: Ozel mulkiyet ve hukumet kontrolunu ayni anda icerisinde bulunduran sanayilesmis ulke ekonomileri gibi ekonomilerdir.


Most-favored nation (MFN) : A principle by which one state, by granting another state MFN status, promises to give it the same treatment given to the first state’s most-favored trading partner.

En iyi ulke: Bir ulkeden bir diger ulkeye en iyi ticaret ortagina sagladigi kosullari ona da saglayacaginin sozunun verilerek en iyi ulke kosulunu bagislamasidir.

Nontariff barriers : Forms of restricting imports other than tariffs, such as quotas (ceilings on how many goods of a certain kind can be imported).

Tarifesiz Sinirlar: kisitlayici ithalatin tarifelerin disinda bir seklidir, kotalar gibi 9belli bir urunden ne kadar ithal edilebilecegi uzerine sinirlandirmalar gibi9

North American Free Trade Agreement (NAFTA) : A free-trade zone encompassing the United States, Canada, and Mexico since 1994.

Kuyey amerika serbest ticaret antlasmasi: ABD, Kanada ve Meksikayi icine alan 1994 de imzalanmis bir serbest ticaret alan sozlesmesidir.


Organization of Petroleum Exporting Countries (OPEC) : The most prominent cartel in the international economy; its members control about half the world’s total oil experts, enough to significantly affect the world price of oil.

Petrol ihrac eden ulkeler Birligi: Uluslarasi ekonomide en goye carpan tekel: uyeleri neredeyse dunya petrol uretiminin yarisini ellerinde bulundururlar, bu da dunya petrol fiyatlarini etkilemek icin oldukca yeterlidir.

Protectionism : The protection of domestic industries against international competition, by trade tariffs and other means.

Korumacilik: Yerel sanayilerin tarifeler ve diger yollar ile uluslararasi rekabete karsi korunmasi.

Service sector : The part of an economy that concerns services (as opposed to the production of tangible goods); the key focus in the international trade negotiations is on banking, insurance, and related financial services.

Hizmet Sektoru: Ekonominin hiymet alaniyla ilgilenen sektordur 9elle tutulabilir mal uretiminin karsitidir9 :uluslararasi ticarette odaklanilan temel konu bankacilik, sigorta, ve iliskili finansal hizmetlerdir.

State-owned industries : Industries such as oil-production companies and airlines that are owned wholly or partly by state because they are thought to be vital to the national economy.

Devlet Kontrolundeki sanayiler: Petrol ureten firmalari ve havayolu sirketleri bu alanlar ulusal ekonomi icin yasamsal degere sahip oldugu dusunuldugunden bu gibi sanayiler tamamen ya da kismen hukumet kontrolundedir.

Tariff : A duty or tax levied on certain types of imports (usually as a percentage of their value) as they enter a country.

Tarife: Belli bir urunlerin ulkeye girislerinde uzerlerinden alinan dolayli vergi ya da gumruk vergisi 9genellikle fiyatlari uzerinden alinan bir yuzde seklindedir9

Transitional economies : Countries in Russia and Eastern Europe that are trying to convert from communism to capitalism, with various degrees of success.

Gecisli Ekonomiler: Rusya ve Dogu Avrupadaki komunizmden kapitalizme cesitli basari dereceleri ile evrilmeye calisan ulkelerdir.


Uruguay Round : A series of negotiations under the General Agreement on Tariffs and Trade (GATT) that began in Uruguay in 1986 and concluded in 1944 with agreement to create the World Trade Organization. The Uruguay Round followed earlier GATT negotiations such as the Kennedy Round and the Tokyo Round.

Uruguay Gorusmeleri: Tarifeler ve Ticaret Uzerindeki Genel Kabul basligi altinda yapilan 1986 da Uruguay da baslayip 1994 de Dunya Ticaret Orgutu ile nihai olan gorusmeler butunur. Uruguay Gorusmeleri Kennedy ve Tokyo erken T.T.G.K gorusmelerini takip etmistir.

World Trade Organization : An organization begun in 1995 that expanded the GATT’s traditional focus on manufactured goods and created monitoring and enforcement mechanisms.

Dunya Ticaret Orgutu: 1995 de baslayip T.T.G.K 9GATT9 seklinde genisleyen, uretilmis mallara geleneksel bakis, yaratim surecinin izlenmesi ve destek mekanizmalari.

nasıl teşekkür edeceğim konusunda herhangi bir fikrim yok, bana çok büyük faydanız dokundu, size çok minnettarım. çok çok çok teşekkür ederim.

çarşıya çıkıyorsa zaten önemli bir ihtiyacının olacağını düşünmüyorum. en azından kendisi bu tür ihtiyaçlarını karşılayacaktır.

geçen sene askerdeyken arkadaşım süpriz yapıp ziyaretime geldiğinde 1kg ye yakın kazandibi getirmişti sağolsun. hiç unutamam tadını.

herhangi bir elektronik eşya götüremezsin, kitap v.s. de zor, kontrol edicez ayağına epey bekletebilirler. çarşıya çıktığında temel ihtiyaçlarını gideriyorsa, onlara da gerek yok.
ama bir askere götüreceğin, o sıralar erişemeyeceği her türlü yiyecek, meyvenin tadı bambaşka olacaktır.
bir de mesai bittikten sonra giyebileceği, fazla dikkat çekici olmayan giysiler, tişört v.s. işine yarayabilir. hem arkadaşlarına hava atabilmesi, hem de sorun yaşamadan giyebilmesi bakımından tuttuğu takımın forması hoş olabilir mesela, böyle şeyleri seviyorsa.

süpriz düşünmedim ama şey aklıma geldi.sen şimdi gitsen mesela adamın nerden geliyorsan ordan çok istediği bişey olsa dese ki ya gelirken haber verseydin isteseydim dese..yazık olur.evdekilerden isteyemeyeceği özel bişey de olabilir.bi düşünün derim öle bi bakış açısı..

annesine söyleyin en sevdiği yemekleri yapsın (börek çörek vs.) h.sonu gidersen muhtemelen birlikte çarşı izni'ne birlikte çıkmanıza izin verirler. akşama kadar yemekleri yer birlikte takılırsınız. götüreceğiniz haki renk don atletten çok daha mutlu eder...

bi tanıdık iki sayfa bulmaca bulsam gözümü kırpmadan 50tl veririm demişti.sizin tanıdık sever mi bilmem ama söyliyim dedim.

entry olarak yazdım ama burda da belirtiyim. benim gibi bağış yapmak isteyip bankaya havale yapamayan çok sayıda insan olduğunu düşünüyorum. kredi kartı başta olmak üzere başka bağış yöntemlerinin hayata geçmesi umuduyla.

evet eft veya havale ucreti baya can sıkıcı gorunuyor:
(bkz: #16657105 )

iş bankası internet şubesi'nden daha önce kontör yükleme dışında bir işlem yapmayan biri için, neneye anlatır gibi anlatabilir mi biri nasıl yollanacağını? masrafı ile birlikte tabi, şimdiden teşekkür ederim.

@ABTASH(abtash)

İŞ BANKASI int. şubesine giriş yaptıktan sonra yukarıdaki sekmelerden sırasıyla

para aktarma>

eft>

eft hesabı ekleme 'yi seçiyorsun..

EFT banka kodu'na 15

Eft şube kodu'na 310 yazıyorsun..

Alıcı Adı: TEMA VAKFI

EFT türü: HESABA

Hesap No: 2014324

yazıyorsun ve GÖNDER diyorsun..

daha sonra kayıtlı cep telefonuna bir mobil onay kodu geliyor.

karşına çıkan ekranda bilgileri kontrol ettikten sonra gelen mobil onay kodunu gerekli yere girip, şifreni de girdikten sonra GÖNDER'e basıyorsun. eft hesabı eklenmiş olmalı..

ardından yukarıdaki sekmelerden sırasıyla

para aktarma>

EFT>

EFT' yi seçiyorsun.

Paranın Çekileceği Hesabınız: kısmına istediğin hesabını

Paranın Aktarılacağı Hesap: kısmına T.VAKIFLAR BANKASI T.A.O.(0015).... diye gideni seçiyorsun.

Lütfen tutarı belirtiniz: kısmına göndermek istediğin tutarı,

İşlem Tipi:'ne diğer'i,

Lütfen Açıklama giriniz: kısmına EKŞİ SÖZLÜK - ADINI SOYADINI

yazıp DEVAM diyorsun.

yatırdığın tutara göre değişen ve ufak miktarlarda 1 tl olan bi ücret hesabından kesilecek.

şifreni girip devam diyeceksin.

ileri tarihte gerçekleşecek falan diyorsa sen bi tarih yazmadığın için ilk iş gününde gerçekleşir.

umarım açıklayıcı olmuştur, zor bir şey değil..

Merhaba,

Bahçelievler'deki Vakıfbank'tan havale yapacağım (Levent'e gitme şansım yok). Atıyorum, 20 lira yolladım diyelim. Benden kaç lira havale parası alacaklar?

Daha önce başka bir bankadan bir arkadaşıma 50 lira havale etmek istediğimde 30 lira ek ücret istemişlerdi de..

Nasıl olacak bu iş?

NOT: Internet'ten işlem yapma şansım yok.

Havale yaparken bankamatik kartın varsa onu kullanmanı öneririm, gişeden havaleye oranla çok daha düşük bir işlem ücreti kesiliyor.

@critical mass, öyle bir imkanım da yok. Bankalarla pek muhattap değilim. Kredi kartı kullanmıyorum. Keza bankamatik de.. Neyse, böyle giderse bankamatiği olan birinden rica edeceğim..

Blogda, facebook'ta, tweeter ve messenger'da duyurarak görevimizi yerine getirdik şimdilik.

kredi kartı kullanmayan ve banka hesabı olmayan ayrıca levent şubesine birkaç şehir uzakta bulunan biri olarak vakıflar bankasından yapılacak 20 liralık bir gönderi için ne kadar ek ücret isterler merak etmekteyim. ayrıca birileri ek ücret ödemeden bu işi yapabileceğimiz bir yol bulabilir mi?! şimdiden teşekkürler.

tema bir yardım kuruluşu olduğu için, onlara yapılacak bağışlardan masraf alınmaz diye düşünüyorum. bankaya bir telefon edip sorabilirsiniz.

iş bankası benden eft ücreti almadı mesela.

kimlik bilgilerimi vermek istemiyorum ben mesela. sallasam bir şey olur mu? kimliğimi ne yapacaklar hem?

aynen, ben de kimligimi vermek istemiyorum, nasil olacak bu isler?

şimdi kontrol ettim de, garanti haşırt diye 2.5 lira eft ücreti sokmuş bana. kampanya başlar başlamaz heyecanla eft'ye koştuğumdan gözümden kaçmış. dikkat etmek lazım, her iki eft bir fidan yapıyor çünkü.

Arkadaşlar,
eğer gerçek isimlerinizin görünmesini istemiyorsanız açıklama kısmına sadece "Ekşi Sözlük" yazın... bir sorun olmayacaktır.

Bu arada yarın tema vakfı yetkilileri ile "ücret ödemeden havale ve eft imkanı var mı?" konusunu konuşacağım, sonuçlarını bildireceğim

şu entrydeki fikir çok mantıklı gelmekte bana da; (bkz: #16659759) yok mudur oluru?

eft ve havale masrafı için;

arkadaşlar yapı kredi'de hesabı ve daha önemlisi internet bankacılığı imkanı olanlar için söylüyorum; yapı kredi eft ve havalelerde hiç bir ücret almıyor. ister yapı kredi'ye ister başka bankaya hiç farketmez. ama önemli olan internet bankacılığı vasıtasıyla eft işlemini gerçekleştirmek.

@aphetai,
yapı kredi internet bankacılığı ile işlem gerçekleştirmemize rağmen, eft için 2,5lira, başka şubeye havale için de 0,95 lira alıyor, sadece aynı şubedeki başka hesaba havalelerde almıyor, onu da almasın zaten.
sizde ne gibi bir farklılık var da sizden alınmıyor acaba?

bir 50 lira da ben gömdüm. eft'ye de 2,50 lira bayıldım ama olacak. ben eft'yi yapı kredi internet şubesinden yaptım, sanırım tüm bankalarda eft bedeli aynı.

onu bunu geçtim olay ışığı niye yanmıyor bu konuyla ilgili, sözlüğün bir günlük reklam geliri bağışlansın önerisi de gelmişti, biraz sinirlenir gibiyim bu konuda.

@aphetai: yapı kredi eft ücreti almıyor demişsin ancak bildiğim kadarıyla o "benim param" hesabı tarzında hesabı olanlar için geçerli.

@911 turbo
@libera

valla bende de öyle özel bir hesap yok. yaklaşık 3 yıldır yapı kredi'nin internet bankacılığını kullanıyorum ve şimdiye kadar defalarca para gönderdim eft ile ancak hiç bir zaman işlem ücreti vs. tarzı bir ücret almadı. sizde neden işlem ücreti alıyor onu ben de anlayamadım inanın. yani benim hesabım da sıradan bir tl hesabı başka bir özelliği yok.

ARKADAŞLAR MERHABA :)
bizim taleplerimiz ve bunun sonucunda tema yetkililerinin verdiği bilgilere göre, yakın bir zamanda (kısa bir süre içinde) webden, yani tema vakfının sitesindeki fidan bağışı bölümünden ekşi sözlük ormanı seçeneği seçilerek kredi kartı ile de bağış yapılabilecek ormandır... ormanımızdır....

not: önce tema gönüllüsü formu doldurmak ve sisteme kayıt olmak gerekiyor...

bu mevzu icin bir sure ( son gun olayi) var mi? onumuz acik mi yoksa? butce babinda gelcek aya atmaya calisiyorum da, hatta cevremdekileri de buna dahil edebilirim, +1 hesabi.
not: entry'de yazdiysaniz hepsini okumadim, sorayim dedim.

O değil de ben aradım mamafih bulamadım. Bu orman nerede olacak peki?

@hanioluryabazen: daha kesin değil o. sourtimes'ın uğraşması gereken en büyük olay da o zaten..

yurtdisindan nasil havale yapacagiz? bir bilgisi olan paylassin lütfen.

yani illa özel arazi mi tahsis ediliyor bu durumlarda? seferihisar'da yanan 700 hektarın yerine dikilse mesela olmuyor mu? illa belli özel bir araziye mi olması gerekiyor?

@hikayedeki mal: direk tema'nın sitesinden kredi kartınızla ödeme yapınca kabul etmiyor mu?

(bkz: #16669667)

YURTDIŞIndan bağış yapmak isteyecek yazarlarımız, okurlarımız, çaylaklarımız ve gönüllülerimiz için verebileceğimiz hesap numaraları da şu şekilde :

VAKIFLAR BANKASI

ŞUBE.................: LEVENT ŞUBESİ

ŞUBE KODU..........: 310

HESAP NO...........: 2014324

IBAN NO.............: TR190001500158007286743196

SWIFT NO...........: TVBATR2A

WEB ÜZERİNDEN BAĞIŞ YAPMAK

TEMA'nın web sitesinden en az 5 fidan tutarı bağışlamak şartı ile kredi kartı ile bağış yapmanın yolu da açılmıştır.

nasıl yapacağız :
1- www.tema.org.tr adresine gireceğiz
2- sol üst köşede az aşağıda göreceğiniz "fidan bağışı" butonuna tıklayacağız
3- üye değilsek 2 dakika içinde üye olacağız
4- fidan bağış kısmına gireceğiz
5- "fidanın dikileceği bölge" altındaki seçeneklerden ekşi sözlük ormanını seçeceğiz. (işin en önemli kısmı bu)
6- formu doldurup kaç fidan bağışladığımızı da ekleyip (en az 5 fidan ekleyebiliyoruz buradan) sertifika kısmını boş bırakacağız,sonraki sayfaya geçeceğiz.
7- işleme devam edip kredi kartı bilgilerimizi gireceğiz
işlem tamam.....

"sertifika istemiyorum" u işaretlemek zorunda mıyız? ben istiyorum sertifika.

Çok faydalı bir çaba, uğraşınızı takdir ediyorum.

Ayrıca taleplere, önerilere bu kadar hızlı yanıt vererek tema üzerinden bağışı da mümkün kılarak bizi eft-havale zırvasından bu derece hızla kurtardığınız için ayrıca teşekkür ediyorum.

Maaşımı almamla ben de size destek olacağım. Yalnız bir ricam olacak, bu orman gerçekten oluştuğu zaman takipçisi olmalı, oraya gidip pikniğimizi de yapmalıyız. Bu tür şeylerin takibini de yaparsınız artık di mi?

herkesin destek vermesi gereken bir kampanya olduğuna inanıyorum. bu vesileyle'de emeği geçen herkesi tebrik ederm. bizde elimizden geldiğince yardımda bulunduk.
ekşi sözlük duyarlı ve bilinçli insanlardan oluşan bir oluşum. öyle tahmin ediyorum ki bu kampanyamız diğer interaktif oluşumlara'da örnek olur ve onlarda bu tarz bir kampanyanın içine girerler.
saygılar.

@kibritsuyu - yani illa özel arazi mi tahsis ediliyor bu durumlarda? seferihisar'da yanan 700 hektarın yerine dikilse mesela olmuyor mu? illa belli özel bir araziye mi olması gerekiyor? - demissin...

onceki fidan bagislarindan animsadigm kadariyla sadece tema'nin belirledigi bolgeleri secebiliyoruz. bir de yangin sonrasi topragin normale donup yeni dikimlere hazir olabilmesi icin asgari bir sure varmis, hemen akabinde dikim yapilamazmis -- diye duymustum.

tabii ki, {ozellikle bolge konusunda seninle hemfikirim zira her sene -malumumuz- deli gibi orman yakiyorlar. muhakkak agaclandirilmaya uygun baska alternatifler de olmali*} tema ile konusup, sinirlari genisletmenin yollarini ve neler yapabilecegimizi daha net takip edebiliriz.)

* hizimi alamadim: yanginlarin "cogunun" amaci zaten basindan belli. o amac pesinde olanlar, bolgelerin tekrar agaclandirilmamasi icin de yeteri kadar onlem almislardir diye dusunmeden edemiyorum. tamam kabul paranoya mode on diyebilirsiniz; sinir basti birden :)

yapılan bağış miktarını bilirsek, daha fazla fidana abanıp hayal kırıklığına uğramayız sanki. ayrıca başlığı sol framede tutmak amacıyla herkes yaptığı bağışı yazarsa süper olur.

şu sertifika olayına açıklık getirebilir miyiz? ben de istiyorum sertifika. illa "istemiyorum" mu dememiz lazım? belki ağaçlarımı fiziken hiç göremeyeceğim ama 40 sene sonra da sertifikama bakıp hatırlamak istiyorum diktiğim ağaçları.

sertifika isterim seçeneği için en az beş fidan bağışlamak gerekiyor sanırım, beş fidanla deneyince oluyor.

suallerim var, bigbrother ya da diğer anlayan arkadaşlara...

1- kredi kartı ile siteden ödeme yaptım (yoksa asla bağış yapmazdım bankaya git uğraş falan zor işler) ve önceki ödemelerime tıkladığımda banka olarak işbank yazıyor halbuse ben bir islamicbank ile ödedim, bu yanlışlık mı? sonra benden 25 lira harici bir para almasınlar ?

2- sertifika istedim... ama bir yere adres girmedik ? ben bunu farkedince üyelik bilgilerimi güncelle dedim, adres madres girdim... sonra kontrol için bakınca boş forum geri geldi yani doldurma işlemi başa sarıyor ve adres kayıdı durmuyor....

3- kendi adımı soyadımı verdim, tema bu bilgileri sizlerle ya da ekşi sözlükle paylaşıyor mu?

4- kredi kartı sayfası çok dandikti, ssl gibi güvenlik sertifikalarını göremedim, bir sakatlık çıkar mı? kredi kartımı sistemlerine falan kaydememişlerdir değil mi?

pinpiriklik değil ama sorularım çoğu farkındaysanız sitedeki bilgi eksikliğinden ve sitenin hiç profesyonel görünmemesinden kaynaklanıyor. teşekkürler.


soruma yanıt aldım, teşekkürler bigbrother, merak edenelr olur diye

1- posları işbanktan, yani sorun olmazmış, bence de olmaz, saçma bir soru bu:)

2- ekşi sözlük hatıra ormanına sertifika verilmicekmiş, ama o kutucugu işaretlerken yanda adres yazma yeri var benim mallığım gçrmemişim orayı

3- bu soru da saçmaymış valla, yok öyle bişi, olsada nolcak ? :)

4- ilk sorunun cevabı ile alakalı... işbank sanal pos kullanılıyor güvenliymiş yani.

thanks

İşbankası'nda öğrenci hesabı sahibiyim. Eft yaparsam ücret alınıyor mu? Ona göre tedarikli gideceğim de

Ayrıca, bu fidan dikme şansını bize sunan herkese teşekkür ediyorum ^^

eksi duyuru adina 100ytllik agac diktirecegim olusumdur, duyrulur.

keşke sertifika verselermiş ben doldurdum sertifak kısmını. amacım da dükkanımın kapısına asıp gelen geçenin görmesini sağlamak bir kişi bile olsa bağışda bulunmasına vesile olmak amacı gütmüşdüm. olmadı bi tane örnek sertifika yapıp fotoşapda rakam olarak da yazayım oraya 5.000 tl.... oh missss.. rakamı bu kadar yüksek yapmamdaki amaç ise birisi bağış yapmaya kalkarsa ulan herif 5000 tl bağışlamış ben şimdi 5-10 tl değilde bi 50 tl bağışlıyım desin. veya ben çok hayalperestim.

bu kampanyanın bir son tarihi var mı? şimdi benim akrabalarımın, arkadaşlarımın da desteklerini almak gibi bir düşüncem var. belli bir son tarih varsa bileyim ona göre hareket edeyim.

10 fidan bağış yaptım işbank internet şubesinden eft ile. fakat açıklamayı yazarken "açıklamaya isim soyisim ekle" deki tik i kaldırmayı unutmuşum. açıklama "soyisim isim eksi sözlük isim soyisim" şeklinde oldu. yerine ulaşır mı?

hiç bulaşmayın derim en baştan.
bu uyarıyı yaptıktan sonra, önünüzde iki yol var. biri yayınevleri ile çalışmak, diğeri de bürolarla çalışmak.
iyi bir yayınevi ile çalışacak kadar şanslı değilseniz, paranızı alamamak, sözleşme şartlarının uygulanmamasına her seferinde şaşırmak, emeğiniz karşılığında çok düşük ücret almak gibi şeylere hazırlıklı olmanız gerekir.
bürolara çeviri yapacaksanız, trados, dejavu gibi CAT araçlarını öğrenmeniz gerekir, zor bir şey değildir, maksimum 2 saatte öğrenirsiniz. yayınevleri ile ilgili sorunlar bürolarda da karşınıza çıkabilir. görece daha fazla para kazanabilirsiniz.
öyle arada takılıcam, tez falan çeviririm arada diyorsanız, gidin daha kolay bir iş bulun bence.
bu arada insanlar muhtemelen anlamayacaklardır ama, çeviri zihinsel olarak da, fiziksel olarak çok yorucu bir iştir, bilumum yerleriniz ağrıyacak, gün sonunda kolunuzu kıpırdatamayacak hale geleceksiniz, hazırlıklı olun.
bu arada, her aşaması ile ilgili sorularınızı cevaplayabilirim.
bir de şunu sormak gerekiyor, yabancı diliniz değil de, türkçenizin yeterince iyi olduğundan emin misiniz?

üniversite öğrencisi olarak üniversite öğrencilerinin çevirilerini yapabilirsiniz ben özel üniversite de okuyup ingilizcesi yeterli olmadığı için ödevlerini projelerini çevirten çok da dolgun ücretler veren insanlar tanıyorum

bürolar ve yayınevlerinin haricinde eş-dost-tanıdık üçgeninden çekilebilecek işler vardır. sağda solda "mubuto87 çeviri yapıyormuş" denilirse iş kapabilirsiniz. unutmayın, mesele ilk işinizi alabilmekte. sonrası gelir zaten.

ayrıca eğer bu işte adımı duyurmak istiyorum diyorsanız [eş-dost çevresinde]:
- fiyatınız belli olsun, taviz vermeyin. özel indirimin cıvığı çıkınca karşınızdaki kişi sizin amatör olduğunuzu düşünür.
- işi verilen gününde saati saatine yetiştirin.
- imla hatası kesinlikle yapmayın, özenli çalışın.
- diğer çevirmenleri kötülemeyin.

dişleyen kedinin götünü de doktora göstermelisiniz bence. yara olabilir.

kanama olmamış ki zaten? havadan nem kapmayın yahu. kan toplanmış ama herhangi bir açılma yok. kuduz bulaşma ihtimali de yok?

ulen biz bebeyken sokakta itlerle dalaşır kedilere tekme atardık. şimdi parmağım ağzına girdi diye hastanelere diziliyor millet.

kanamadi da saglik bilgim sifir. acaba kanadi da kucuk oldugu icin gozden mi kacirdim diye iskilleniyorum.

iç kanama olacak hali yok, dert etmeyin, evham yapmayın.

kedinin ısırması değil de, tırmalaması daha tehlikeli olabilirdi. kedilerin tükürüklerinden mikrop kapma olasılığınız pek azdır, öyle kanatacak şekilde diş geçirmeleri de zordur, bana oldu, ama herifin tüylerini kesicez diye, veterinerde herifin canını çıkarmıştık falan.
tırnaklarında mikrop olma olasılığı daha fazla, deri altına girdiğinde zor iyileşiyor.
sizin yanınızda olduğuna ve gözlemleme şansınız olduğuna göre kuduzdan korkmanıza da pek gerek yok.

kuduz olunması için derin yaralar lazımdır. Tabii her şey gibi bunun da istisnaları vardır. Bence kuduz açısından çok kıllanma, kediyi bahçede izlemeye devam et.Kudurursa doktora git. Kuduz virusu merkezi sinir sistemine ne kadar yakınsa o kadar hızlı semptom verir. Parmağının ucuysa ıssırılır gibi yapılan yer, sadece kediyi izle, senden önce ölür eğer kuduzsa.

kanamadıktan sonra bir sorun yaratacağını sanmıyorum, ama içim rahat etsin diyorsan her ihtimale karşı kediyi 10 gün boyunca gözden kaybetmemekte fayda var,geçmiş olsun

sayın arkadaşlar, kuduz kan yoluyla bulaşmaz. "kanamadı, oh, kurtulduk" diye bir olay yok. lütfen kesin emin olmadığınız ciddi konularda eminmiş gibi konuşmayın.

@passion rules the game: sizin durumunuz yukarıdaki paragrafla ilintili değil, onu genel bir uyarı olarak yazdım. normalde o yaşlardaki bir yavruda kuduz olması beklenmez, yani babanız mantıklı konuşmuş. gelgelelim geçen sene aynı şekilde bir kedi tarafından tırmalandığımda [ki kanamamıştı] derhal aşı olmuştum. hiçbir infeksiyon uzmanı size "aşıya gerek yok" demez. seçim sizin.

6 ay ömür biçiyorum. kalan günlerinizde hayatın tadını çıkarmaya bakın.

yavru bir kedide kuduz olması, sizde kuduz olmasından daha düşük bir ihtimal.

abicim neden bu şekilde sallama ihtiyacı duyuyorsunuz anlamıyorum, üstelik bu geri dönüşsüz bir şey.. bir defa kedinin ısırığı tırmığından daha tehlikelidir, virüs önce sinirlere sonra tükürük bezlerine geçer ve çoğalır, oksijen ve uv ye dayanıksızdır, o nedenle tırnakta barınması zordur.

kediyi 10 gün dikkatlice gözlemeniz lazım, kaybolur hastalanır veya ölürse aşı ihtiyacı doğacaktır. kanatmış olsaydı o zamandirekt başlanırdı.

hangi bölgede oturduğunuzu, o bölgedeki kuduz sıklığını vb bilmiyorum, bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı ile konuşun.

aşıdan zarar görme ihtimaliniz ile aşısızlıktan zarar görme ihtimaliniz karşılaştırıldığında ben kendim olsam aşıyı olurdum. 10 gün sonunda da bırakırdım.

sürekli sokaktaki kedilere bulaşırım. defalarca ısırıldım. bi kere yaralı bi kediyi veterinere götürürken fena şekilde ısırıldım. oluk oluk kan aktı yani can havliyle ısırdı hayvan. veterinere danıştım, "istersen yaptır aşı ama benim bile kuduz aşım yok, her gün ısırılıyorum. istanbul şehiriçinde kuduz kedi olduğunu inanmam" dedi. tabi bunu başkası sorsa en doğrusu gidip aşı olmak derim, samimi olduğumuzdan sana böyle konuşmakta sakınca görmüyorum diye de ekledi. ben her hafta barınaklara gidiyorum yıllardır, bi kere kuduz kedi görmedim.
kaldı ki tanıdığınız bi kediden bahsediyosunuz, kuduz olduğunu sanmıyorum ama aşı olmayın diye demiyorum bunu. ben defalarca kuduz aşısı oldum çünkü benim için mesele değil, iğneden filan korkmam ama duyuruda daha önce, öleceğim diye panik yaptığı halde aşı olmayıp kedinin sağlık durumundan emin olmaya çalışan insanlar gördüm. aşı olmak bunların hepsinden daha kolay ama neden bilmiyorum boy yere aşı olmuş olmayayım diye tercih edilmiyor. yani endişeleniyorsanız en kolayı aşı olun ama bahçenizdeki kedinin kuduz olma ihtimalini soruyorsanız çok düşük derim.

9. silikon taban (mümkünse 1 numara büyük, kayıyor çünkü.)
10. pudra
11. tuvalet kağıdı
12. kulak tıkacı (atışta kulaklar çok fena çınlıyor. kulak zarlarım hassas diye ayak çekip onları tak. öyle ateş et/pamuk da olabilir)

bonus: askere giden her pıtırcık gibi ilk hafta siz ishal olacaksınız. bunu çok iyi değerlendirin. başım dönüyor. ayakta duramıyorum diyerek koşar adımlarla revire gidin. karnınızı yoklar. gurultu yoksa vermez. bir daha gidin. duygu sömürüsü yapın. 3-4 gün terlik iznini koparın:)))

13. vatka (botun vurmaması için)

1 - gidilecek yere göre değişir. En güzeli yerler belli olduktan sonra ayarlamak. Olur da ekimde kasımda soğuk olursa çarşı izninde halledersiniz.

2 - 1'le aynı. belirttiğiniz gibi izin meselesi de önemli.

3 - Bolca haki renkte edinin. Yazları kamuflajın üstü çıkarılıp sadece kısa kol bisiklet yaka atletle dolaşılır. Bu mecburidir. Bizim orda (Malkara) kantindekiler çok dandikti. Giderken götürdüklerimle idare ettim. Çorap olarak bot çorabı tabir edilen kalın siyah çoraplardan bolca alın. Yıkarken de sadece su kullanın. Her akşam çıkardığınızı yıkayıp ranzada kurutun.

4 - Orda da verirler ancak ayakkabı kalitesi olur. Rahat edemezsiniz. Eşofman da aldırdılar, benim götürdüğümden daha güzeldi (benim götürdüğümün düşük kaliteli olmasıyla yakından ilgili tabi), hala kullanıyorum arada sırada. Pijama olarak şort atlet kullanabilirsiniz. Ya da verilen eşofmanı kullanırsınız.

5 - Mavi renk banyo ve yüz havlunuzu götüürün. Kaliteli olsun. Orda verilen ya da satılanlar havlu değil de yer bezi niyetine kullanılacak kadar havluluktan uzaklar. BEn gece yatarken de bir havluyu yastığın üzerine örterdim. HEm yumuşak olur, hem yastığın olumsuz etkilerini azaltır. Nevresimlerinizi de koğuştakilerle birlik olarak her hafta değiştirebilirsiniz. HEr bölüğün bir yıkama günü vardır. O günde nevresimlerinizi toplayarak çamaşırhaneye gönderebilir, temizlerini alabilir ve kirlileri yıkatabilirsiniz.

6 - Alın, iyi olur. Orda da bulabilirsiniz.

7 - Bize vermediler ama herkesin aynı olacak diye kantinden sattılar. Ben götürmüştüm, tesadüf aynı modeli mecbur tuttular. Siyah renkli, üstünde mavi bant olan klasik terlik alıp götürün.

8 - ilaçlarımı almadılar. REvirden alırsın dediler ama bir daha görmedim. Arada nevofam türü ilaç kullanıyordum. Çarşı izninde alarak gizlice kullandım. Ancak herhangi bir askerin eline geçip intihar aracı olarak kullanılabilmesi nedeniyle ilaç sokmanızı tavsiye etmem. Kremde sorun çıkmaz.

9 - alın, hatta vatka da alın.

10 - Pudra.

11 - Yeteri kadar para.

12 - Bele bağlanan (bunu tavsiye ederim) ya da boyna asılan cüzdan

Daha önceki bir duyuruya cevap olarak yazmıştım ama bu vesileyle naçizane bir tavsiye de benden gelsin:

Askerde en çok yer değiştiren (sivilde çalınan diyoruz) şey botlardır. İşte bu can sıkıcı durumu bertaraf etmek için en ufağından bir asma kilit götürün ve her gece yatarken bağcık deliklerinden botlarınızı birbirine bağlayın.

Bot alırken normal giydiğiniz numaranın bir büyüğünü isteyin, aksi halde fena halde ayağınızı ve canınızı sıkar.

Bir de, kafanıza göre ilaç falan götürmeyin, girişte alabilirler, raporlu sürekli kullandığınız ilaç varsa raporla beraber az bir miktar götürün, ihtiyaç olursa revire yazdırırsınız.

Gidecek herkese sabır ve kolaylıklar diliyoruz...

ben de kalabalik yapmama adina 2 komik sorumu buraya sormak isterim

a- alyans takabiliyor muyuz askerde?

b- kulaktaki deligin kapanmamasi icin ne yapilabilir (gece yatarken ip gecirmek vs olabilir mi ahaha) siz ne yaptiniz askerdeyken bu konuda?

(kapanmis olursa dondugunde tekrar deldirirsin'i cevap olarak kabul edemeyecegim)



evet ben de bunlari merak ettim. ne yapalim : (

değerli tavsiyeleriniz için teşekkürler arkaşalar. not ediyorum hepsini

kimse yazmamış, ekleyeyim. bazı bölgelerde banyo sıkıntısı olabiliyor, bu sebeple en azından giderken büyük bir paket ıslak mendil almanızda fayda olabilir. Ayrıca ben kendi titizliğimden bir de anti-perispant roll on götürmüştüm. Temiz ve düzenli bir şahıs olmayabilirsiniz ama temiz ve düzenli birasker olmanın bana ciddi avantajları olmuştu. Talihsiz kısa dönem askerliğimde geçirdiğim 4 (yazıyla dört) ciddi denetlemede; tatbikatlar esnasında komuta merkezinde yer almamı sağlamıştı ki tatbikatlarda komuta merkezi çöllerdeki vahalar gibidir:]

bu arada silikon taban kesinlikle unutulmaması gereken bişeydir. bot yine vurur ama seviyesi azalır. Zira askeir botlar, ayağınızın botun şeklini alması prensibine göre retilmişlerdir.

şimdi benimde kafamda birkaç soru oluştu sürekli askerlik başlığı gördüğüm için ve yeni başlık açıpta ekşiduyuruyu kirletmek istemediğim için buradan soruyorum

1. 4 senelik üniversite okuyorum(mekatronik mühendisliği) okul bittikten sonra kısa dönem askerlik yapma şansım nedir veya askerliği kesin kısa dönem mi yaparım ?

2. Askerdeyken ev tutupta geceleri ve hafta sonları evimde yatsam olur mu ?

yazılmış olanlara göre yanıt vereyim.
1,2,3. hepsini kantinden satın alabilirsiniz. dışarı ile pek fiyat farkı olmaz. iç donu da veriyorlar zaten gittiğiniz yere göre.
4. orada verecekler, ama pek sağlam bir şey değil verdikleri. kendiniz götürebilirsiniz, ama askerde en hızlı yürüyen şeylerden biri spor ayakkabı, doğası gereği.
5. kendi nevresiminizi kullanamazsınız. gittiğiniz yere izin verilen renk dışındaki havluları kullanamayabilirsiniz. dolabınızda tutmanıza bile izin verilmeyebilir. bir süre sonra bu konudaki endişelerinizden uzaklaşıyorsunuz zaten. bir ara koğuşa uğradığınızda, yatağınızda birilerinin yattığını görebilirsiniz, yıkandıktan sonra nevresim seçmece, yastık kapmaca en büyük asker eğlencelerinden biridir. koğuşçuyla ve çamaşırcıyla aranızı iyi tutun, arada bir kola ısmarlayın.
7. tamamen plastik olan, önü de kapalı terliklerden bulursanız alın. daha az mikrop tutuyorlar ve rahat oluyorlar. duruma göre baskın yediğinizde terlikle mevziye koşmak zorunda kalabilirsiniz.
8. ilaç alamazsınız, revirdeydim ben, aspirin bile alamazsınız, sadece elinizde reçetesi bulunan ve almak zorunda olduğunuz ilaçları revire teslim ederseniz, oradan günde 3 defa belirli saatlerde alabilirsiniz, tek tek tabi. güneş yanıklarına karşı, birkaç gün sonra çarşıya çıkanlardan silverdin isterseniz iyi olur. pek bir şey demezler onu dolabınızda tutmaya.
silikon taban ve ıslak mendil hayat kurtarıcı şeyler. ıslak mendili büyük paketlerde alın, ne kadar çok işe yaradığına inanamayacaksınız.
yanınıza para kadar, telefon kartı da alın. ilk günler başka telefon olanaklarına ulaşmanız zor olur. sonrasında zaten kendinize özel telefonunuz olur:)
bu arada götürdüğünüz her şeyin yürüyebileceğini bilin, kullanılmış çorap bile yürüyebilir yani. boyna asılan cüzdan iyidir. acemilik için 250-300 lira arası yeterli olur. sonra gideceğiniz yere göre evci izninde çekersiniz.
alyansa kimse bir şey demez, ama kulağınızın delik olduğunu pek herkese söylemeyin derim:)
bu arada ayıyogi, asteğmen olmadığın sürece evi bırak, çarşıya bile çıkamayabilirsin. asteğmen olduğunda da bulunduğun yere göre değişir. doğudaki asteğmenler bulundukları karakolun dışına çıkamıyorlar.

Bence sakin kendi yastık kılıfınızı filan götürmeye kalkmayın daha ilk günden göze batarsınız ve bunun sebebini anlatamazsınız, askerde bence fazla göze batmayın.
Ek olarak 1 tane kumaş üzerine yazı yazabilcek kalzwm süper olur ( cd kalemi gibi ) bununla kamuflajınızın içine adınızı yazabilirsiniz , bu baya önemli bir husus bence. Son tavsiyem yanınıza basit bir poşet alın, bakkal poşeti gibi yani, banyo yaparken cüzdan veya diğer yanınızda bulundurmak isteyeceğiniz değerli eşlaraı buna koyup yanınıza alıp banyo yapabilirsiniz düşerse de ıslanmaz hem aklınız eşyalarınızda kalmaz. Tabi heryer aynı değil ben gittiğim yere göre yazdım bunları. Islak mendil , selpak ( tuvalet kağıdı yoktur oralarda ) not defteri, kalem ( siyah tükenmez ) her zaman lazım olabilir. Hayırlı tekereler Allaha emanet olun.

@la traviata:
Ben alyans, gümüş nişan yüzüğü ve gümüş-taşlı yüzük takıyordum. Bir keresinde nöbetteyken nöbetçi asteğmenin dikkatini çekmiş ve kızmıştı. BAşka da birşey olmadı ama size olmayacak anlamına gelmez. Alyans dışındakiler sorun çıkarabilir.

@ayı yogi:
Kısa dönem tamamen tesadüftür. Büyük ihtimal kısa dönem olur ama uzun dönem de olabilir. O algoritmayı çözen olduğunu sanmıyorum.

(bkz: asker çantası)

pişik kremi şart bu havalarda.

ayrıca;

sınav sonuçları için biri script hazırlamış, sınav sonuç sayfasını refresh ediyor ve sonuçlar açıklandığında bir şarkı çalıyor.

firefox greasemonkey eklentisi ile beraber;
userscripts.org

script ile oynayıp şarkıyı değiştirebilirsiniz zira şarkı mustafa yıldızdoğandan. beybi beybi uuuu diye bir şarkı var neydi o, onu yapın:)

@Ayiyogi ben mekatronik müh.yim. bize yüksek çıkma ihtimali çok zayıf zira askeriyenin öyle bir kontenjanı yok. bizim bölümden bihaberler. ama gene de her 4 yıl okuyana vurabilen yedek subaylık bizlere de vurabilir. tamamen şans.

şu anda askerliğini yapan birisi olarak tavsilerim ; gece yatmak için t-shirt - penye capri ikilisinden vazgeçmeyin, acemi birliğine giderken mutlaka yanınıza don - atlet çorap alın mümkünse çok alın yıkamakla uğraşmayın direkt çöpe atın,2 tane bot verecekler yazlık olanın kullanın vurma riski yok denecek kadar az ayrıca bir numara büyük alın botu, pişik olacaksınız pudrayı falan boşverin eczaneden pişik kremi alın, terlik verecekler ama daha ilk gün kaybolacak o yüzden farklı renkte bir terlik alın bulmanız kolay olur, kimseye borç para vermeyin, çantalarınızı kilitleyin, gideceğiniz yerde banyo veya su problei olabilir ecaneden pürel alın. aklıma gelenler bu kadar ha bu arada malatyaya düşerseniz beni bulun

@baschar

işte öyle kontenjanı olmayan bölümden adamları piyade asteğmen yapıyolar :) bizim bölükte vardı bi tane mekatronik mühendisi.önce eğirdir oradan refüze tuzla piyade okuluna :)

@hareket saa....
hımm o sensin sanırım...
hala var mı ki acaba komandoluk bu arada?
komando asteğmen kalktı diye düşünüyorduk biz...

Komando asteğmenlik Aralık'ta kalkıyor. Komando birimlerinin profesyonelliğe tam geçişi bu Aralık'ta olacak.

Antibakteriyel pudra. Botun içine ve ayağa sürmek için. Ben götürdüm çok rahat ettim. Botu çıkarınca ayağın kokmazsa yıkayıp yıkamamak sana kalmış, öbür türlü her akşam yıkayacaksın hava soğuk, sıra var dinlemeden. Veya bu iş için spesifik ürünler de varmış, bir arkadaş yanında Sitil'in (bildiğimiz ayakkabı boyası markası olan) bir ürününü getirmişti mesela.

Eczaneden silikon kulak tıkacı almıştım, horlayan olur diye. Uyku bastırınca zaten uyuyordum, bizim koğuşta horlama hem pek yoktu hem uykum ağırdır ama atış yaparken izin alıp taktım. Direk takabilir miyim dersen izin vermeyebilirler, ben hassasiyet var, operasyon geçirdim küçükken dedim (ki doğru, yalan değil), izin veriyorlar.

Yastık kılıfı iyi fikir. Standart yastık kılıfını yıkarım desen bile biri temiz görüp kendininkiyle değiştirebilir. Düz renk bir şey al, yatarken askeriyeninkinin üzerine takar, sabah alıp dolabına koyarsın. Gündüz ortada bırakmazsan kimsenin gözüne batmaz.

Terlik almıştım, keşke almasaymışım dedim, bir çift de oradan verdiler çünkü. Olduğu gibi geri geldi. Her yerde verirler mi bilemem tabii.

Silikon tabana katılıyorum. Keçe için erken ordan bulursun kışa doğru. Mesela ben Kars'ta yaptım, kış yaklaşınca ordan aldım oranın şartlarına en uygunundan.

Botunu 1 numara büyük bot seç.

@hareket saati gecmis otobus kaptanı

ahahah bizim ihsan o. türkiyenin ilk ve tek mekatronik müh. yedek subayı. görürsen selam et ona, başar dersin := )

Askerde tuvalet kağıdı yok mu demek istiyorsunuz? O yüzden mi herkes ıslak mendil diyor.
Askerde sabah kalkıp kamuflajları giydikten sonra paranızı kimliğinizi nereye koyuyorsunuz peki?

Bot kilidi takılmış botları da alıp götürebilirler değil mi:)

Bot çorabı, silikon altlık, yeşil don ve fanila, tırnak makası...

bu kadarı yeterli, fazla zorlamayın kendinizi..böyle basit şeylerle yıpratmayın kendinizi.. gücünüzü tüketmeyin..

bir dost..
(327 Asteğmen)

ya çevremde yedek subaylık, erlikten yüz kat iyi bir şeymiş gibi anlatılıyor şans işi olsa da herkes yedek subay olmak istediğini söylüyor.
Yok maaş veriyorlarmış, 12 ay olsada toplam çalıştıgın süre tatillerle 8 aya kadar iniyormuş, akşamları ve haftasonları serbestsin, er gibi ezilmiyorsun, rahatsın falan. Gerçekten bu kadar olağanüstü, er olmakla arasında kat kat fark olan bir şey mi?

büyük çengelli iğne yatak yaparken hayat kurtarıyormuş, unutmamak lazım.

@makineto, zannımca en iyi askerlik kısa olandır, gecenin ilerleyen saatlerinde sonuçlara göre tekrar değerlendiririz, ama yedek subay olursam polyanna tribine de girebilirim.

circumstances are respectfully submitted as a contentment.

bunu beğeneceğini düşünüyorum al bakalım gibisinden

ya bir bilirkişi raporunda, raporu mahkemeye sunma cümlesi bu. ben 'Respectfully submitted as our opinion' gibi bir şey uydurdum da, keyfiyet ne alaka cidden anlamadım?

askere gitmeyi istemek mi?
hakkımı sana veririm seve seve git yap gel benim yerime =)

eminim adına askerlik yapmanı isteyecek 1 milyon kişi bulabilirim. hatta bir kaç milyon :D

benim yerime de gidebilirsin.

bence değilsin normal :)

senin canın sıkılmış bence sadece...

böyle milliyetçi bir kardeşimiz olmadığını varsayarak söylüyorum, sadece "gitmek" gibi derdin sanki?

lakin askerlik öyle hava değişimi şeklinde bişi diil, bilesin...

çok var bu psikolojide insanlar emin olunuz. ama bu tarz kişileri ekşisözlükte ve ekşiduyuruda bulamazsınız genellikle o ayrı :) Bu arada gayet normalsiniz.

okul bitmeden askere gidip de uzun dönem mi olmak istiyorsun?

(bkz: içimdeki vatan sevgisini öldürdüler amına koyum)

yok okul bitmeden degil tabi de sunun surasinda 6 ay falan kaldi aslinda bitmesine.

Askere gitmek istenir mi yaa :)

askerlik kimin için, militarizm nedir ve asker neyi koruyor isimli bir araştırmaya ihtiyacın olduğunu gösteriyor.

hayır.

@rygard: farkindaysan askere gidip de vatanimi korumak istiyorum, dusmana silah sikmak istiyorum gibi sovenist bir ifade kullanmadim.

ya ben senin soruyu nerenden anladigimi anlamadim, ya da sen her turk erkegin sike sike askerlik yapmak zorunda oldugunu bilmiyorsun.

askerlik hayal ettiğin gibi bir yer değil.

gayet normalsin, korkma. hatta okul biter bitmez aldır askerlik kararını gecikmeden. kariyerin bölünmesin. şunun şurası altı ay. kafan tazelenir.

normalsin.
hatta gidip üstüne askerden dönmek istemeyen adamlar biliyorum. vatan millet sevdasından değil, ortamı çok sevmişler.

Eczaneye git, derdini anlat...
Sana uygun sprey yada krem vereceklerdir.
Flamisprey diye bir gunes yanigi spreyi vardi. 12 saat kadar aciyi azaltiyordu. Tekrar suruyodun bi 12 saat daha zaten 1-2 gun aci olur sonradan biseyin kalmaz...
Gecmis olsun!

silverdin krem, ucuz da bir şeydir zaten. nereden biliyorsun dersen, askerde güneşten yara olan kulaklarımıza ve boyunlarımıza bunu sürüyorduk. çok ciddi şekilde de rahatlatıyordu.

kesme tabi de çok da ümitli de olma. hesap dursun işte 2-3 ayda bir gir bak bakalım ne olmuş.

şimdilik kontrol etmenize gerek yok. zira bu sıranın normal şartlar gelmesi aylar, yıllar alır. ama arada login olun, login olanlara öncelik verebiliyorlar bildiğiniz gibi.

(bkz: 21 aralık)
bu arada kendi hesabınızla oturum açtığınızda sadece çaylak olsanız bile, kullanabileceğiniz bir sürü ayar var. hesabınızla oturum açın.

benim bildiğim kadarıyla elemanın sahip olduğu her şey size geçer, ama şu kadar alacaktım diye kasadan tahsil edemezsiniz. sahip olduğu tüm semtler, caddeleri alırsınız, ki bu oldukça avantajlı bir şeydir, ama hiçbir şeyi yoksa, olası kârınız, elemanın elinde bulunan kartlar olabilir.

default gelen kural: elemanı batırırsın, elindeki her şeyi alırsın, kasadan bir şey alamazsın. zaten 4 kişiyle oynanan bir oyun olduğu için 1 kişinin elindekileri almak oyunun büyük ihtimalle hakimi konumuna getirir.

ama isterseniz kuralları değiştirip, oyunun başında belirtirsiniz, fakat bu kuralı eklemek o kadar da zevkli olmayacaktır kanımca.

Vallahi esas kurali yazmis arkadaslar ama biz ailecek de oynarken arkadaslarla da oynarken kapitalizme teslim olup butun borcumuzu bankadan tahsil ediyorduk ki otel sahibi magdur olmasin. Ama dogrusu ne var ne yok elindeki her seyi (kodesten cikma karti dahil) alip arkasindan beyaz mendil sallamak :)

anladım.. teşekkürler cevaplar için, adam çulsuzun tekiydi zaten bişe alamadan kaldım :))

askerliğimi rdm olarak yapmıştım, bizim taburda ciddi oranda epilepsi rahatsızlığı bulunan, bu durum gata'dan falan raporlarla belirlenen ve askerlik yapamayacak durumda olduğu belli olan bir elemanın, neredeyse tüm askerliği hastanede geçmesine karşın (ben kendisini 2 kere görebilmiştim sanırım, gelir gelmez tekrar sevk ediyorduk), askerlik yapamaz raporu alması aylar sürmüştü. sana tavsiyem hem yoklama sırasında hem de eğer gönderilirsen askere giderken tüm raporlarının, rahatsızlıklarınla ilgili tüm belgelerin en azından kopyalarını yanında götürmen. ne yazık ki askerlik yapamaz raporu vermemek için epey uğraşıyorlar, umarım şanslı olursun.

epilepsi hastası bir akrabam yapmadı askerlik.

babam %30 dereceli epilepsi hastasıyken askerlik yapmamış. belki hastalık derecesinin etkisi olabilir.

eşim MS. 2 sene "erteleme" aldı, 3. muayenede askerliğe elverişli olmadığına dair rapor verdiler. durumu öyle kötü değil. eli kolu tutuyor yani. ve zırt pırt atak geçirmiyor.

nietzsche okumaya baslamadan once, irvin yalom un nietzsche agladiginda sini okumak iyi olur, daha sonra boyle buyurdu zerdust e baslayabilirsin.
not: bu konuda pek bi bilgim yok ama ben oyle yapmistim.

(git: 78715)

nietzsche ağladığında'nın filminden kitaptan aldığım hazzı alamadım ben.

nietzsche ağladığında'nın nietzsche ile ne alakası var? serdar ortaç'ın şarkı sözlerini okuyun daha iyi.

önce gidin ikincil kaynak okuyun. ingilizceniz varsa harika, yoksa biraz daha uğraşın, niçe "hakkında" eser okuyun. hatta wikipedia ile başlayın. nedir? hangi dönem? hangi atmosfer? amaç? etkilenimler? gelenekteki yeri? gibi sorulara dair ipuçları bulun ufak ufak. sonra eserlerine dair değerlendirmeler okuyun, "bu eserin derdi budur, şu tip bir akıl yürütme/örneklendirme ile ilerlemiştir" gibi kanaatlerini de biriktirin.

ondan sonra iyi bir çeviriden (mustafa tüzel bu işin üstadıdır - sanırım ithaki epeyce bastı) bu inceleme sürecinde ilginizi çekmiş olan bir esere yapışın. bitirip pek bir şey anlamadıktan sonra yine ikincil kaynaklara başvurup o eserin derdinin ne olduğunu anlamaya çalışın ve tespit edebildiğiniz kadarıyla -e karşı yazıldığı diğer eserlere ve dönemin kafa yapısına dair üçüncü kaynakları okuyun.

ondan sonra foucault'ya kadar yolunuz var, basamak basamak gelin.

yok uğraşmayacaksanız, hiç vakit harcamayın. niçe ağladığında filminin torrentini bulup indirin. sonra bira içerken "niçe manyak adam yaa" diyecek kadar malzemeniz olur zaten.

nietzsche ağladığında konusunda dehri'den daha güzel ifademem söyleceklerimi.
nietzsche'nin nelerden bahsettiğini merak ediyorsanız, önce bir şu kitaba bakın:
www.idefix.com
buradan en azından kaba hatlarıyla konunun ne olduğunu görebilirsiniz. sonra nietzsche'nin eserlerine geçebilirsiniz, ama zerdüşt'ü ilk kitap olarak önermem. Yunanların Trajik Çağında Felsefe, Ahlakın Soykütüğü Üzerine, İyinin ve Kötünün Ötesinde daha iyi başlangıçlar olabilir, bunları bir şekilde aşabilirseniz, zaten diğerlerini de okursunuz, aşamazsanız da Zerdüşt'ten alıntı yapan çakma bir entel olmaktan uzak kalmış olursunuz.

nietzsche agladıgında okuma nietzsche çizgiromanı vardı felsefesini anlatan o daha güzeldir.
bence
putların alacakaranlığı
şen bilim
iyinin ve kötünün ötesinde
ahlakın soykütüğü
ecce homo
böyle buyurdu zerdüşt oku.
ilk 2 istediğin sırayla 3-4 istediğin sırayla
zerdüşt son
+ foucault direk nietzsche üzerine kitabı yok deleuze unki gibi ama bence foucault'nun tüm felsefi projesi nietzche'nin temaları üzerinedir foucault da okuyabilirsin.

(git: 39418)

utorrent tavsiye ederim önce. sonra da; herhangi bi torrent sitesi bulmak lazım. mesela mininova.

mininova'ya girip istediğiniz şeyi aratacaksınız. gelen sonuçlardan birine tıkladığınızda size .torrent uzantılı bi dosya verecek, o dosyayı utorrent otomatik olarak açar zaten, indirmeye başlar.

mininova bedava tabii, üyelik isteyen bi site olduğunu varsayalım şimdi de: indirdiğiniz dosyaları (genelde ~15 mb civarında rar dosyaları olurlar) arşivden çıkarsanız bile silmeyeceksiniz ve yerini değiştirmeyeceksiniz, torrent programınız (utorrent) upload edecek. (torrent'te bu upload işlemine seed etmek denir) yani sömürmeyeceksiniz, paylaşmış da olacaksınız. upload / download oranınız bulunacak, belirli bi oranın (genelde 0.4) üstünde tutmanız gerekecek. ona göre takip edeceksiniz indirdiklerinizi. ya da parayı bastırcaksınız. zor bi şey deil. kafanıza takılan olursa msj atın ve de şuraya bakın: torrent kullanım kılavuzu.

Ben olsam utorrent kurar, sonra isohunt'a girer, kutuya aradığım filmi/diziyi yazdıktan sonra search'e basar, çıkan sonuçlardan istediğim dosyadan S ve L değeri en yüksek olanına girer, yüklenen sayfadan Download.torrent linkini utorrent'in açmasına izin verirdim.

nasıl olsa yakında bunu da soracaksın, şimdiden yönlendirelim:)
(bkz: adsl modemlerde port açmak)

acronyms.thefreedictionary.com ?

edit: bir de soyle bir sey buldum.

time: UTC time in nnnn form

doğum saati kanımca

dogdugunda kac gram oldugun. n ise number oluyor.

www.firebirdsql.org

@nooneatall- verdiğin link doğru açıklamayı içeriyor sanırsam fakat, ben anlayamadım.. neden bunda HH, NN, ve SS'yi atlayıp direk "nnnn" ye geçmiş eğer saniyenin onbinde biriyse bu gerçekten?

www.kkn.net
buradali linke bakarsan, nnnn ifadesinin birden fazla şey için kullanıldığını görebilirsin, ama benim anladığım kadarıyla senin sorduğun haliyle saat ve dakikayı ifade etmek için kullanılıyor, kolay gelsin.

maalesef aynı sıkıntıyı ben de çekmekteyim. işin ilginç yanı bu konuda uzman olanlar bile aynı sıkıntıyı çekiyor ve sonunda yaygın kullanıma göre karar veriyor.

www.dildernegi.org.tr

çıksa bile takması zordur onların, servis yakınlardaysa atlayın dolmuşa fln gidin yaptırın.

yeni dedigim bir yil oluyor

kırılmamıştır çıkmıştır o. benim de başıma gelmişti. kırıldı sanmıştım. öyle oynarken çıt diye yerine girmişti. ara sıra çıkıyor aynı tuş yine. böyle sağlı sollu bastrınca giriyo yerine.

çıkardım taktım gene. tam ortaya getirip bastırınca çıt diye diye giriyor benimki valla. dene istersen bi.

iki yıldır garanti. hem bittiyse bile kırık(eğer gerçekten kırıksa) tuşa yapabileceğin bişey yok. götür servise.

yok tusun arkasında dort cıkıntı olması lazım, 3 tane var. kırık yanı. sokmaya calıstım yamuk duruyor parmagıma takılıp elıme gelıyor fılan. gotureyım.

kac para ısterler sızce

standart şekilde kendi servisine götürürsen 100 liradan aşağı olmaz da hangi marka? burada ismini vermek istemediğim bir marka ise yardımcı olabilirim ücretsiz. ana servise götür rica et. klavye gibi "ucuz" parçalar garanti dahilinde değiştirildiğinde kargoya tamire değmediği için yurt dışına yollanmıyor. direkt değiştirilip eskisinin sadece tuşları kullanılır. tr distribütörüne bişi girmediği için servisler görmezden gelebiliyor. olmadı bir tuş da takılabilir. makineyi servise bırakıp çıkma mümkünse, rica et ufak bi iş hemen yapılabilir yani. klavye değiştirilmez de o tuş takılır falan. neyse çok uzattım.

servisle falan hiç uğraşma. istanbuldaysan mecidiyeköyde, izmirdeysen çankayada, ankara'daysan bilmiyorum nerde laptop tamircilerinin yan yana sıralandıkları yerlere git, "çıkma laptop tuşu" sor. mecidiyeköy'de tanesini 3-5 ytl'den veriyorlar hurda makinelerden söküp.

ankaradayım. markası asus.

ben gıdıp ya durduk yere oldu bılmıyorum yarın da gıdıyorum cok magdur oldum fılan demeyı dusunuyorum asuscuya. 100 lıra ısterse vermem ama tek tus ıcın. japonla yapıstırır otururum o ne ya cok paraymıs

japon falan dokundurtma klavyeye, garanti dışı kalır yok yere. ya çıkma tuş al, ya servise götür ya da öyle kalsın, yazık olmasın garantine.

kedim klavyeyi tırmaladığında ve epey bir tuşu söktüğünde servis tonla para istemişti, kırık yerine dikkatlice japon sürersen oluyor. tuşu yerine takmak epey bir dert, beni çok uğraştırmıştı, ama oluyor, sakin ol ve dikkatli çalış:)

ağızlarına sıçar giderim bi güzel

haklı oldugumu düşünüyor olursam ugrunda gerekirse kavga ederim. çekip gitmenin senin hakkının geri verilmesinde yararı oldugunu mu düşünüyorsun?

ayrıca kastettigin ortam sözlük ise benim naçizane fikrim yapmaman yönünde gelişir.

sözlükten bana ulaşın.

kavga çıkarmak isterim ama içimden bir ses lan sakin ol der. gerek yok yahu çünkü, normal hayatta görsek yüzüne bakmayacağımız insanlarla tartışmaya..

olay çıkartırım.

olayı bir de fransız kalanlar için açsak ?

cevabım: kavga çıkarır giderim. insana en çok koyan şey içinde kalmasıdır bence, dövmek rahatlatır ayrıca.

haksizligin, hakkina duseni sindirememek oldugundan emin olman lazim bence. yani objektif bir bicimde haksizliga ugrayip ugramadigini degerlendirmen zor tabi... seni ne rahatlatacaksa onu yap yine de.

haksızlığa uğradığınızı tek düşünen siz değilseniz, sizin dışınızda da gözden kaçmayan bir popülasyon ortada haksızlık olduğunu düşünüyorsa, galadnikov'un bahsettiği haksızlıktan emin olmak ve kurukafa'nın bahsettiği objektiflik birazcık geçersiz oluyor..

genellikle sevdiklerimizle, onları sevdiğimiz için kavga ederiz. bana sorarsan, kavganı et, ama gitme. ha sevmiyorsan, zaten kavga etmene de gerek yoktur, boş yere kendini üzmüş olursun sadece kavga edersen, tası tarağı toplayıp gidersin o zaman.

dambil, gozden kacmayan populasyon kimlerden olusuyor? "hakkini yediler" diye gaz veren arkadaslardan mi? yoksa anket mi yapiyoruz rastgele kisilere?

herkes hayatinda donem donem haksizliga ugradigini dusunur, cogu zaman ugrar da, fakat bazi zamanlarda ego devreye girer, kor eder gozu, acgozluluk yaptigini anlayamaz, surtunme kuvvetinin durumunun bununla alakasi olmayabilir ama bahsettigin gozen kacmayacak kadar buyuk populasyonun da oyle veya boyle senle baglantisi olacagi icin (dedigim gibi sokaktan insanlari rastgele cevirip anket yapmiyorsan) fikri gecerli ve dahi sana karsi samimi olmayabilir (sen hakkimi yediler diye aglanirken arkadasin "yok abi ne alakasi var" demek istemeyebilir). veya kisi haksizliga ugradigindan o kadar emindir ki "kime sorsam ayni seyi soyler" gibi bir inanca da burunebilir, burada da en basta dedigim seye gelmis oluyoruz.

ancak gercekten haksizliga ugradigimizi dusunuyorsak, objektivitemizden bagimsiz olarak yapabilecegimiz bir kac sey var tabii, ama bu da durumun boyutuna gore degisir. kucuk hesaplar pesinde kosan birinin oyununa geldiysem hayatta ugrasmam, ders olarak yazarim haneme, daha fazla vakit kaybetmem. hayatimi etkileyecek bir sey ise soz konusu hayatimi ortaya koyarim, yani neyle kari karsiya olduguna gore degisir.

bişi olamamış gibi davranırım.
bana bir haksızlık yapmış kişi büyük ihtimalle daha büyüklerini de yapacak güçtedir.
bu arada dövmek rahatlatır evet, bu yüzden yine d seçeneği, çünkü bana bir haksızlık yapmış kişiyi bir de rahatlatmak istemem.

borç yüzünden falan kesildiğinde, borcu ödediğiniz zaman kendiniz de açabilirsiniz diyorlardı, çok kızmıyorlardı yani. muhtemelen siz şimdi kırsanız, sonra açtırılsa, kimse olayı fark etmeyecektir. ama tutup da işgüzar birine rastlarsanız, kök söktürebilir. risk size ait yani.

para cezası gelir ve sen oturdugun içn sana gelir ceza. ama mühür kıran çok insan oluyor, es geçirtme durumu da olabilir.
bir çok defa kiracılar bu mühür kırmayı yaptı hiç de ceza almadılar hatta bir tanesi 2 sene fatura ödemeden elektrik kullandı mühirleride kırmıştı, nasıl hallediyorlarsa artık...

yaa kir gitsin, bi sey olmaz. zaten cikip gidecen evden. eski ve yeni ev sahibinden biraz kufur yersin. sen de onlara kufur et olsun bitsin.

kanuna gore para cezasi blah blah.... gercek hayatta hicbir sey olmuyor. ben cok kirdim. yeter ki saat calissin ;)

bulunduğun bölgedeki görevlilere göre de değişiyor bu ya. misal şehrin uzağında bi yerlerde oturan arkadaşlarımın elektriği 3 aylık borçtan sonra kesilirken, benim evinki ilk aydan son ödeme tarihini 1 gün geçirince kesiliyor. zannediyorum mühür kırma durumundaki risk de buna göre değişir.

ne tür bir servis kullanırsan kullan, sonuçta 10'u sabahı kendini sonuçların açıklandığı adresi rifreş ederken bulacaksın, ama biletlerin hızla tükenme eğilimi gösterdiği doğru. ben ktm'ye gireyim mi, hangi havayolu derken, biletler 120 milyonlardan 200 milyonlara çıkmıştı. sonunda oeeh deyip 225 milyona bileti almıştım. hızlı davran yani.
bir de ipucu: ktm'ye falan girmene gerek yok. git birliğine teslim ol, nasıl oluyorsan. 11'de teslim olursan, muhtemelen ilk giden sen olacağından, törende kütüğe sen çakarsın. bizde kütüğe çakan eleman ayın 12'sine bilet bulamadığı için 11'inde gelen ve otelde takılacağıma gidip alışayım diyen bir çocuktu.

9'u sabaha karşı açıklanırsa 10'unda fazla refresh etmene gerek kalmaz, bir kerede alırsın sonucu, ama biletler ya gitmiş ya uçmuş olur. Zaten refresh'e başlarsan o psikolojinin ne pis bir şey olduğunu görür, akıl sağlığım bozulacağına bir sms'le uyandırılayım, son sivil günlerimi huzurlu geçireyim diyeceksin. (Başlamak değil, saatler, geceler, günler boyunca sürdürmek biraz sancılı.)

yükleyişte arıza çıkarmaz fakat windows'un bir update'i sadece bu korsan programları anlamak üzerine yapılmış. o update'i yaptığınızda windows'u bloke oluyordu galiba. update'in adını hatırlayamadım şu an..

hay allah ben de tam böyle tahmin etmiştim zaten:(

başlarda duruma bozulur. ama herhangi bir şekilde korsan office yüklediğin için windowsunu kullanmanı engelleyemez. duruma içerlediğiyle kalır.

ilgili update "orjinal ürün bildirim avantajı" gibi birşeydi sanırım ama sadece windows için geçerli diye biliyorum. o yüzdendir ki office update ayrı windows update ayrı.

@prodeq yani office kurulsa(ki update mapdeyt önemli değil 2003'deki gibi kalsa da olur) windows'u update ederken "aha yakaladım" demez diyorsun yani?

ben tüm updateleri yapıyorum yaptım demedi :) evdeki bilgisayarda da demedi notebook için de demedi. yani office update kapatıldığı sürece ki kapatmasanız bile sadece office gider, hiçbirşey olmaz bence.

Office orijinal ürün avantaj bildirimleri (KB949810) tr
bu güncellemeyi yüklememeyi tercih edebilirsiniz, ben mesela 6 aydır falan yüklememeyi tercih ediyorum

asus da dell de değil ama en çok satanlardan biri hepsiburadanın ama samsung nasıldır bilemiyorum çok tecrübe edilmiş bir marka değil daha notebook piyasasında. ekran kartına göre falan fiyatı çok uygun gibi özellikle.

www.hepsiburada.com

#15792318

sözlükte yazlnız da değilim diyeyim.
örgütümüze katılmak istersen asus al.

walla süperinden asus kullanıyorum. daha önce ibm lenovo kullanıyordu. korka korka asus aldım ama çok memnunum. hiç problem çıkarmadı. ibm in pili felan ölmüştü 3 hafta pil beklemiştik te korelerden...

www.vatanbilgisayar.com

www.mavibilgisayar.com

gayet şahane. vista 3gbramden fazlasını desteklemez derler ama seneye vista yok bunu unutmamak lazım.

asus olsun taştan olsun. vatandan asus n 50 vn almıştım gayet memnunum. (ilk asusum değil)

www.vatanbilgisayar.com
abtash ın ki aha da bu gayet de süper. ben de asus kullanıyorum gözü kapalı tavsiye ederim.

kapağını kapatırken ekranla gövdenin birleştiği yerden kırılan bir makineyi sadece bir kez gördüğüm ve bu bir asus modelinde olduğu için, madem makul bir para vereceksin git toshiba al, sony al, makul bir şeyler al derim, bilgisayarda yaşayacağın deneyim sadece işlemci hızı vs'ye bağlı değildir, saat hızı daha yavaş olsa, seni sinir küpü etmeyecek bir alet daha şükeladır...

sony vgn-ns21z
guzel bimakine.netten arastırıp ozelliklerini biinceleyin

çoğunlukla asus notebooklar kullandım. hep de memnun kaldım. fekat bir delilik edip şirket için dayanamayıp hp dv5-1255et aldım. inanılmaz mutluyum.

www.teknosa.com

ay bu varsa bizim evdeki kediden her ay 4-5 yastık çıkar, sizin kediye rakip çıkmak gibi olmasın ama :)

ilk defa duyuyorum. ilginç olsa gerek ama kılıfın en ufak bir açıgında dagılır ve gercekten cok zararlı bu tür şeyler. bilemedim
ama ilginç.. 2 kediden ayda 3er yastık çıkarsa 1 senede yırtarım.

iki kediyi bütün olarak koysanız bile yastık doldurmaz ki.
bir kedinin ömrü boyunca döktüğü tüyleri toplasanız anca 1 yastık eder.

evdeki 2 köpekten çıkanlarla ben her gün kedi yaparım bir tane.

işe yarıyorsa ben de bileyim...

tüy miktarı sorun değil de, benim de sorduğum zaten nasıl bir kılıf, kumaş kullanılması gerektiği gibi bir şeydi. epey sık dokunmuş falan olmalı herhalde. google'ladım, ama işe yarar bir şey bulamadım, bulan haber versin:)

yastığı bilemem de..şurda bir video var izlemelisiniz :D
kedi tüyünden çanta yapmış direk

www.treehugger.com

ilginç :D

veterinere gidip kedinin türlerini traşlatırsınız ordan da terziye götürürsünüz ama tabi bu işi yapan bi terzi var mıdır bilmiyorum. video da kadın "spinning wheel" kullanıyordu. türkçesini bilmiyorum:)

kardeşimin çinçilasını traş ettirdikten sonra 4 yıldır biriktirdikleri tüyünden yastık yaptırcaklar. sanırım bu ay içinde olacak işlem.
şimdiye kadar hiç tamamen kırpılmamıştı, makasla kesilen yumakları biriktirdiler. bu traşla yastık, kıvamına gelir artık.

alamazsın o paraya hele ki toshiba gbi normalde pahalı olan bi markadan bahsediyorsak. ayrıca asus toshiba nın fiyat performans olarak eline verir. o paraya gayet güzel senelerce kullanabileceğin bi asus alırsın.
dediklerine en yakın toşiba benm ilk bakşta gözüme çarpan şu;
www.hepsiburada.com

sony vaio vgn ns21z
ilk alındıgında sen ittirirsin gitmesi için. ama sonra hızına yetişemezsin.kdv indiriminden dolayı 1900lere duşmuştu

nasıl bu kadar ucuz bilmiyorum ama şöyle bir şey var: (asus)
www.vatanbilgisayar.com

lg firmasının modellerine de bakmanızda fayda var
yüksek ramli ucuz laptoplar üretiyorlar multimedya performansı iyi internette de iş görür sadece oyun oynamak isterseniz grafik kartları pek iyi değil.

getir.net

dün kız arkadaşımın asus'unun kapağının elinde kaldığını gördükten sonra asus'u bedavaya verseler tavsiye etmem. toshiba'ların fiyat farkının malzeme kalitesinden kaynaklanıyor olabileceğini de düşünün.

zaten doğru yolu bulmuşsun da yine de yanılıp asus alma aman.
aldığıma köpek gibi pişmanım.
detaylı bilgi iin : başucu eserlerim.

www.vatanbilgisayar.com
bunu alıcam sanırım

ns21z'den bende de var açıkcası söylediğin konularda hiç bi sorun yaşamadım, ısınma problemi de pek yok ki benim torente bırakıp 3-4 gün kapatmadığım oluyor. ama onun dışında oyunlarda biraz sorun var sanırım ekran kartı yüzünden. need for speed oynamıştım arada ekran bi saniye falan donuyordu böyle. oyun pek sevmediğim için benim için problem olmuyor bu konu. onun dışında tavsiye ederim yani.

filmleri herhalde 3-4 media playerı aynı anda açıp izliyor, internete de 4-5 farklı browseri aynı anda açıp giriyor insanlar galiba. yahu bunlar işlemden sayılmıyor artık. kafanda soru işareti yaratan markaları alma. 2000tlye yukarıdaki kullanım amaçlarına göre aşırı güçlü bir laptop alabilirsin.

benim tavsiyelerim: sony, dell, toshiba. tavsiye etmediklerim: casper, datron, asus, acer, hp, packard. ram 3gb tan düşük olmasın, işlemcisi de dual core'dan aşağı olmasın, her işini görür o laptop, 1500tl'ye kadar halletmen bile olası.

program değil de önerebileceğim tuş var. printscreen tuşu, candır.

amacınızı söylerseniz daha iyi olur.
yoksa hiç bir şey yüklemeden; print screen tuşuna basıp, sonra paint açıp "ctrl+v(yapıştır)" deyince de yapılır.
Önemli olan, araçtan önce amacı belirlemek.

yoksa irfanview de candır...

FastStone Capture var, çoook memnunum kendisinden, ekranı geçtim ekranın alamadığı yerlerin bile görüntüsünü alıyor :)

3 "screenshot"

"Gadwin PrintScreen" az yer kaplar, kullanımı kolay.

www.gadwin.com

Gadwin PrintScreen

tek tuşla ekran görüntüsünü alıp otomatik olarak jpg formatında kaydeder.

windows vista'nin tablet pc seylerini de acarsan snipping tool diye bir sey bulacaksin. harikadir, pek kullanislidir.

snipping tool'un türkçe vista'daki adı ekran alıntısı aracı. donatılar altında bulabilirsin.

birde sidebar için bir gadget var screensnapperdı galba ismi istersen sadece açık olan bir pencereyi veya senin belirlediğin bir alanı da kaydedebiliyorsun. aha da linki:
www.gadgetsforvista.net

vista'nın içinde gelen bir özelliği zaten bu..
ekstra bir programa gerek yok..

ayrıca imageshack'ın toolbar'ı screenshot'u çekiyor, bi de imageshack'e upload ediyor anında..

ikisini de göstereyim..
aha da bunlar;

img301.imageshack.us

printkey kullanıyorum çok uzun zamandir. 575 kb sadece. başlangıca oturttuğunuzda her printscreene bastığınızda geliyor kendiliğinden. hem populer hem moduler.

www.webtree.ca

gigabyte marka tavsiye ederim.
www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

aynı dertten muzrarip olaraktan a4tech in mouse larını tavsiye ederim.

rentts'in linkini verdiği mouse fiyatına göre süper bir alet. uzun süre kullandım. ben de tavsiye ederim.

a4 tech

www.hepsiburada.com
uzun zaman kullandım, hiçbir zorluk çıkarmadı. fiyatı da gayet makul.
a4 wop 49z

logitech wireless, küçük gri bişey, ucuz da.

www.hepsiburada.com

bunu kullanıyorum gayet güzel.derectus'un kastettiğide bu galiba.

bu sorunu çözmenin bir yolu var.
mouse'u açtığında kapağının altında, devredeki butona basan bir tırnakçık var. bu tırnakçığın aşındığını görebilirsin. aşınan kısımı japon yapıştırıcısı ve kül kullanarak (ben daksil kullanarak yapmıştım.)eski haline getirdiğinde sorun ortadan kalkmakacaktır.

mouseumuz budur sanırım ?
www.xbitlabs.com

ben de layer26'ın linkini verdiği fareyi kullanıyorum, gayet güzel, çok pil de harcamıyor.

resimde gördüğün yapışkan ayakları kaldırdığında vidaların orada olduğunu göreceksin.
mouseun içini açtığın zaman aşınan tırnakçığı göreceksin.
başarılar!:)

img15.imageshack.us

amerikada bazı niversitelerin yaz kurslarında var. benim de zamanımda araştırdığıma göre istanbul'da firenze'de özel ders veriliyor.

istanbul üniversitesi edebiyat fakültesinde hocalardan rica edersen derslere girebilirsin. gerçi önce edebiyat fakültesinden içeri girmen lazım ama:)
bir de zor bir dil, ilk üç dönem lay lay lomdu benim için, dördüncü dönem ağzıma sıçmıştı. özel ders almak istersen, bölümde asistan bir arkadaş var, onunla görüşebilirsin falan.

tell me more dil öğrenim setinin latince için de cdleri var, bir iki seviyeyi öğrenip sonrasında bıraktığımdan biliyorum. internetten böyle şeyleri indirme konusunda tavrınız nedir onu bilmiyorum ama en azından bir öneri benimkide. (okuma, yazma, dinleme, konuşma alıştırmalarıyla hem de)

sonuç olarak konuşulmadığı için setlerle öğrenme daha kolay olabilir.

ankara ve istanbul üniversitelerinde bölümleri var, rica edince derse alabilirler.
yine tömer'de latince olması lazım, bi beş sene önce vardı.

torrent linki bilmem, ama balans ve manevra kaçmaz.

linki bulan olursa versin aslında.

www.ripci.com
burada ikisi de vardı sanırım, daha pek çok kötü türk filmi de var, iyileri de var elbette.

şimdi filmi izleyince anladım neden torrent'inin olmadığını. kim bilgisayarında 700mb yi böyle bir işe ayırır lan!?.
yarın da balans ve manevra var. sonra 2000ler m.ali erbil serisine gircem. oh oh kayıp kuşak...

ben görene kadar geç oldu, ama başka bir zaman ihtiyacın olduğunda ben profesyonel olarak çeviri yapıyorum, istersen bir not al:)

ucaksavar verelim ?? :) bildigim kadariyla bu tip silahlarin, daha dogrusu genel anlamda sivillere satilan silahlarin belli standartlar icerisinde olmasi gerekiyor. hani m16 almak istiyorsaniz, gidip amerikan deniz piyadelerinin ya da idf nin kullandigi modernize m16 yi alamiyorsunuz. dragunov dedigimizde kac tane seri giriyor isin icine :) hayirdir operation blackbriar a falan mi katildiniz jason bourne misali??

www.apachearms.us

hani belki fikir için aldığın yerde kullanmak için :)

Yok hocam , beni ayar eden bir iki arkadaş var onlara suikast düzenleyecem :) Şaka bir yana hani arada dağa çıksam , güvenliği aldıktan sonra 1km öteden şişe filan vursam..500-1000 Tl arası olsa gözümü karartır alırım belki.Ama arkadaşın verdiği sitede 3000$ diyor.Artı olarak satın alınabilicek bir yer yok sanırım , google de bile çıkmadığına göre..

disaridan bu tip siparislerde onun gumrukten gecme ihtimalini dusunmek, prosedurleri de arastirmakta fayda var :) aramasinlar sonra, "beyefendi adiniza 1 adet dragunov alinmak uzere burada bekliyor"

alamazsınız çünkü suikast silahıdır. zaten m16, keleş filan da alamazsınız çünkü bunları alan adam büyük bi şeyin peşinde derler ağlatırlar adamı. ama yok ben illede dürbünlü tüfekle atış yapıcam derseniz dürbünlü, yivli av tüfekleri var. ama dediğiniz gibi bir paraya alabileceğinizi hiç sanmıyorum. o paraya normal bir tabanca almak bile zordur.

askere git. özellikle doğuda veya güneydoğuda bir yere, kanas, mg3 ne istersen ellersin.

35.000$ gibi bir fiyata m16 satildigini gormustum :)

1)el altindan getirtebilirsin
2)500tl ye su fiskirtan silah var onu verelim
3)gerekli yerlerde gerekli kisileri taniyorsan ruhsat cikartabilirsin!!!

kuyumcu, insaat vb. (riski yuksek isler) ve ya yaninda 10 kisiden fazla adam calistiriyorsan bulundurma ruhsatli silah alabilirsin. (yasalar degismediyse)

not: bir oneri counter strike oynamayi birak

Amerikaya yerleşip redneck olacaksın, istediğin silahı alabilirsin. Dragunov eski, ar-50 verelim :

www.ozarkguns.com

ikea ürünü gibi bu.

gülümseyin, hepimiz fişlendik.

kanasla bile 1km oteden sise vurabilecek nitelikte bir nisanciysaniz zaten siz bence ozel kuvvetlerde filan calisin derim ben:)

Askerliği yapalı yıllar oluyor , o bahsettiğiniz oyunu da hiç oynamadım.Dediğim gibi sadece meraktı , fiyat dahil hiç bilgim yoktu.Bir arkadaş yasal yolla alamayacağımı söylemiş gerisinin önemi yok.Teşekkür ediyorum cevap verenlere.

peşinden alper canıgüz sırala. iyi gider..bütün eserlerini oku bence..mustafa kutlu oku. öyküleri muhteşemdir.

tutunamayanlar oğuz atay olabilir. mülksüzlerolabilir...

gözün öyküsü, georges bataille, sıkmaz, kısa bir şey zaten

Paul Auster'ın herhangi bir kitabını eline alıp su gibi okuyabilirsin, beğenmemek çok zordur

Tavsiyem ise New York Üçlemesi yada Son Şeyler Ülkesinde

neil gaiman da iyi bir seçim olabilir

kitap okuyasiniz kactiginda, tekrardan kendinizi gaza getirmek icin Jack London'in Martin Eden kitabini da okuyabilirsiniz.

(bkz: tol), (bkz: har)

murathan mungan okuyun efem. kadından kentler olabilir, paranın cinleri olabilir ya da cenk hikayeleri ile lal masallar olabilir.

dublörün dilemmasını beğendiysen, chuck palahniuk oku, onnu da seversin. chuck palahniuku bitirdikten sonra da ayrıntı yayınlarının, yeraltı edebiyatı dizisi var oradan da al oku. bunların dışında ihsan oktay anar da okuyabilirsin, dili biraz eski türkçedir ama ağır değildir çok da eğlencelidir (ihsan oktay anar okuyacaksan, suskunlar ile başla sonra da diğerlerini oku, kitabül hiyeli de sona bırak)

filmini izlemediyseniz patrick süskind in "koku" adlı romanı.

Eğer fantastik şeyler okumam gibi bir düşüncen yoksa, kara elf üçlemesini dene. Ne çok ağırdır, ne de sıkıcı.
Ha okunması gereken kitaplardan mı dersen. Kesinlikle. 3 kere, 5 kere oku hatta.

efendim çok şey istiyorsunuz. hem sürükleyici hem boş olmayan hem ağır hem hafif falan filan deyince aklıma ursula k. le guin gelir nedense. mülksüzler'i okuyuyarak başlayınız efendim.

(bkz: invisible monsters) görünmez canavarlar.

yazarı (bkz: fight club) 'ın da yazarı olan (bkz: chuck palahniuk).

şu anda okumakta olduğum jack london'ın ademden önce kitabını önerebilirim.

fatih ilçesinde nereye gitsem bu tip insanlar ve resimde ki gibi mahalleler var.(kendi çekimim)
www.imagebam.com

metro istasyonunun fatihe çıktığı bir cadde var. ulaşım da güzel olur, fevzi çakmaktaki kadar gürültülü de olmaz. caddenin adını hatırlayamadım da, bir ucunda metro, diğer ucunda mavi file diye bir market var.

bir de şu var, görmek istemediğini söylediklerin bir cemaatin üyeleri. fatih camisinin arkasında, çarşamba tarafında çokca toplanıyorlar. caddenin diğer tarafı bu anlamda daha sakin.

fatih derken? fatih çok büyük bir ilçe, mesela kocamustafapaşa/samatya falan da fatih'e bağlıdır.
samatya'da sabahları çan sesleri ile bile uyanabilirsiniz:)

peki, klasörün içinde yok mu .iso dosyası?

.iso olmayan ama daemon ile açılması gereken dosyanın uzantısı ne peki ?

virüs vardır bilgisayarında..

"folder2iso" isimli freeware ufak program ile, download ettiğiniz o klasörü "iso" haline getirebilirsiniz.
bu işlemden sonra yarattığınız iso'yu daemon tools ile tanıtırsınız olur biter..
ps: benim başımada gelmişti.. adamlar klasörü koymuş rar'a.. iso diye yollamışlar.. iso lazım oldu bu şekilde hallettim..

gitmiş makina format lazım.

rar dosyası olarak gozuken dosyayı acaba extract mı yaptın? ve ondan sonrasını mı anlatıyorsun?

eğer oyleyse deamonla direk bu rar dosyasını mount et sorunun hallolur gibi. isolar bazen rar dosyası şeklinde görünüyor.

deamon'la açmak için sağ tık birlikte aç menüsü kullanılmıyor. ilk kez deamon kullanıyorsanız o konuda sıkıntı yaşamış olabilirsiniz belki?

bence pspnizle bir japon oyuncak pazarına gidin. orda misler gibi versiyon, program falan kuruyorlar. ustelik te 5 ytl alıyorlar. sonra zaten sen indirebiliyorsun istediğini. o kurulan programla iso klasorunun içine direk extractladığını koyduğunda çalışıyor.

isobuster kullanın, ücretsiz versiyonu da olsa her tür isoyu açar. extract ettikten sonra, normal şekilde kurarsınız.

deamon tools a iso dosyasını göstereceğin zaman sadece .iso değil, tüm dosyaları göster de. o zaman görecektir.

poweriso programını dene daemon u kurarken .iso seçeneği seçili olmuyor o yüzden çalıştırmıyor olabilir.

gom player sorun cikartiyor olabilir.

bilgisayarim > araclar > klasor secenekleri > dosya turleri.

buradan asx uzantisini bulup, degistir diyin. winamp veya caniniz neyi istiyorsa onu tanimlayin. muhtemelen sorununuz duzelecektir.

düzelmedi. değiştirdim opens with wmp yazıyor mesela ama yine listen now yapınca gom'la açmaya çalışıyor. kaç defa baktım, tekrar seçtim, bilgisayarı kapatıp açtım sonra o bölüme baktım yine orda wmp görünüyor ama yine gom'la açmaya çalışıyor. aslında olması lazım görünüşe göre ama anlamadım.

asx dosyalarını açmak için media player de kullanabilirsiniz. ama sourberry'de olduğu gibi orban plugin gerekiyor.
www.orban.com
sonra tabi uzantıyı açması için media player'ı seçmeniz lazım

gom'u sildim bi daha yüklerken de hiçbi dosya türü için default oynatıcı olmasın dedim. o zaman oldu. yoksa değiştirsen de işe yaramıyor. sağolun cevaplar için.

sanarsın doğrusu ve kabul edilmişi. ama sanırsın şekline de dönüşmüştür halk dilinde öyle kullanıla kullanıla. hatta "sanırım" bu şekilde türemiştir büyük ihtimalle

alarsın da aynı şekilde işte alarsın derken ağzı daha çok açmak gerekiyor ya, zamanla "alırsın" a dönüşmüş en azından konuşma dilinde. çünkü daha pratik, hızlı ve kolay alarsın yerine alırsın demek. yoksa türkçe'de geniş zaman ekleri -ar ve -er'dir.

düzeltme: baktım da tdk'dan sanırsın olarak kabul edilmiş doğrusu.

Sanırsın şeklinde olacak... Her dilde istisnalar, sebepsiz kurallar vardır elbet, bu kadar kafaya takılacak bir şey yok bence... matematik değil ki bu formül ispat eder gibi, ispat edelim...

(bkz: türkçenin düzensizlikleri/#11125073)

bu konuda kesın bir yargıya varmak güç. Türkçe'de de pek çok dilde olduğu gibi düzensizlikler söz konusu. Bu eklere "aorist" (-ar,er,ir,ır,ür,ur) deniliyor ve hangi fiile nasıl getirilicekleri de kesinlik kazanmış değil. İngilizceyi düşünün, "irregular verbs" diye bir konu başlı başına. Niye went diyoruz da goed demiyoruz mesela değil mi? Türkçe'de de böyle düzensizlikler var. Bunun için en iyi gözlemi de çocuklarda yapmak mümkün. Onlar "gelerim" de diyebiliyorlar yeni öğrendikleri kalıpları kullanırlarken. Sonrasında ise etraftan eklerin öyle her fiilde aynı şekilde kullanılmadığını görüyorlar ve böylelikle genel kullanımları öğreniyorlar. Kısaca, kati kurallar yok diyelim, bilimsel bazı makaleler var ama yine de hepsinin ucu açık.

Pratik açıdan başka bir izahi yok sadece pratiklik söylemesi daha kolay dene sadece,
hece düşmeleri, kısaltmalarda olduğu gibi yaşayabilmesi için değişmesi gerekiyor kaskatı kalamıyor.
yoksa kendini göğüsünü,ayağını falan derken düşünebiliyor musun hemen kolayını buluyor göğsünü diyorsun bu bir istina ile kurallaşıyor senin örneğin biraz yalnız kalıp kurallaşamıyor ve eğer sana sanarsın daha kolay geliyorsa onu kullanırsın.

duyuru hortlatmaca.

şimdi bu alırım örneği dolayısıyla, san-mak ve san-ırım da istisna kabul edilebilir gibi. ama "sanırım"ı bir yüklem olarak düşünemiyorum ben.

mesela,

"sanırım(galiba) yarın gelmeyecek" diyoruz,

ama bunu şu şekle çevirdiğimizde->

"eğer sesini çıkarmadıysa yarın gelmeyeceğini sanarım(düşünürüm)"

demek kulağa daha uygun gibi geliyor. yani,

"yarın gelmeyeceğini sanırım" kulak tırmalamıyor mu?

bence "sanırım" kalıplaşmış olabilir ama diğerlerini kurala uygun devam ettirmeliyiz. sanarsın o kadar da kulağa batmıyor ve doğru gibi.

bu durumun en kesin çözümü sanma eylemini geniş zamanda yapmaktan vazgeçiyoruz, şimdiki zamanda yapıyoruz, sanıyorum deyip geçiyoruz:)
cidden ben sıkıntı kaldığımda böyle kaçıyorum:)