yazılı olarak itiraz edin, hemen yazınızı yazın. sürenin 45 yahut 60 gün gibi olması lazım ama siz bayram ertesinde itiraz edin hemen.

ödemek zorunda kalmıyorsunuz tabii, incelemenin uzun sürmesi bir şeyi değiştirmez. siz borcunuzu 30 lira eksik ödersiniz ve bunu da yazınızda belirtirsiniz. harcamayı geçici olarak iptal etmeleri lazım. inceleme bitince sonuca göre hareket edersiniz. tahminim lehinize sonuçlanacağı, ama aleyhinize olursa da tüketici mahkemesine gidersiniz.

ekleme yapayim, karti yanindan ayirmamaniz kopyalanamaz anlamina gelmiyor malesef. siz surekli kartin takildigi makinayi gordunuz mu kart ile odeme yaparken her alisveriste? yoksa arada bir kasiyerin sizden karti alip tezgahin arkasindaki makinaya takip odediginiz oldu mu?

benim de kartim kopyalanmisti yurt disinda ama 1-2 ay sonra banka supheli islem diye kendi karti bloke edip beni aramisti, sonradan ogrendim ki o alisveris merkezindeki kasiyerler yapiyormus bunu pos cihazinin yaninda baska bir alet ile, karti bir defa cekmesi yetiyor bilgilerin alinmasi icin demislerdi, sifreyi de siz girerken gorebiliyor nasilsa yapmak isterse. artik her nerede olursa olsun kart cekilirken bakiyorum pos cihazini gorebilecek sekilde ne yaptigina odemeyi alan kisinin.

@2pac
ta öğrenciliğim sırasında almıştım bu kartı çok uzun zamandır kullanıyorum. kesin olmuştur senin söylediğin tarzda bir şeyler. bundan sonra dikkat ederim o olaya da. ama burdaki durum kart sahteciliğinden daha çok bankanın yaptığı bir yanlış gibi gelmeye başladı bana. çünkü mağaza benim kartımın o gün orada kullanılmadığını söylüyor.

şöle durumlarda olabiliyo: adam alıyo trabzondaki posu getiriyo istanbul da ikinci açtığı işyerinde kullanıyo. örnekse beşiktaştaki künefis denen yerde yedikten sonra özetimde, "billur düğün salonu ..hatay" yazmıştı. sen o aradığın yeri ara sor istanbul da faaliyet gösteren şubemsi fln bi yerleri var mı diye

@ bunchof'un önerisiyle ilgili: eğer istanbuldaysanız; ekstredeki işletmenin adı ile ticari unvanı aynı ise tabii, ito.org.tr'den araştırabilirsiniz. bilgi bankasına girip ticari unvana göre arama yaparsanız merkez ve şube bilgilerini görürsünüz, tabii ticaret siciline tescil edilmişse. diğer yerlerdeki ticaret odalarının net üzerinden bilgi verip vermediğini bilmiyorum.

mahkemeye gitmeden önce il tüketici hakem heyetine de başvurulabilir gibi geldi bana.

benim de başıma şöyle bişey geldi, bir biletix şubesinden bilet aldım, hem de ankarada çok bilindik bir yer olan dost kitabevi'nin alt katındaki yerden. ama kredi kartı ekstremde hem aldığım bilet, hem de fb-gs maçına bir bilet vardı. o zamanlar daha şifre işlemleri yoktu, imza ile alışveriş yapıyoduk ve ben imzalamadığıma emindim. hemen bankayı arayıp itiraz ettim. bankalar bu konuda çok hassas davranıyomuş, şirketten imzalı slipi istiyomuş, böyle bişey tespit edilirse pos cihazını da hemen iptal ediyomuş. o zaman çok ilgilenmişlerdi ve parayı hemen bana iade etmişlerdi. ama şifre işi olunca nasıl olur bilmiyorum, kartı kopyalayan kişi belli ki şifresini de kopyalamış, o yüzden daha uzun bir süreç olabilir ama sonunda siz haklı çıkarsınız.

bahçeşehir'de o kadar paraya ev var mı?

bir de büyükçekmece'ye bakın derim.

130k-150k arası bahçeşehir'de bulamazsınız. yakınında bulunan esenket ve esenyurt'a yapılan yeni projelerde 1+1, 2+1 belki. 200.000 i zorlamanız lazım.

bahçeşehir de o paraya çok zor. beylikdüzü'nde de yeni biten ve toplu taşımaya uzak kısımlardan anca. kurtköy ü tavsiye etmem oraya gidene kadar tuzla dan bakın daha iyi

130bin 150bine 1+1 2+1 yazdığın 3 yerde de bulursun, araştırırsan projeleri göreceksin.işim nereye yakınsa orayı seçerdim.

gzüel soru..bende 2lemde kaldım şimdi ama kurtköy derim.

bahçeşehir, ıspartakule

beylikdüzü

kararını beylikdüzü diye vereceksen 10 dk daha batıya gidip büyükçekmece sahilden bu fiyata her türlü güzel bir ev alırsın.deniz kıyısında up uzun bi sahil rahat bir yer.ne gerek var beylikdüzünden almaya..illa üç seçenekten biri olsun diyorsan o paraya bahçeşehirde ev varsa bahçeşehir derim.

bilet bulamayabilir..

işle alakalı bişeler olabilir..

@kveldulv bilet işini biz de düşündük ama yarım saatte bir araba var pek inandırıcı gelmiyor.

kendisi hastalanıp yatağa düşsün bence... bu kadar ısrarcı sülale netten bilet bulur yahu. hatta arkadaşını da ziyaret ettikten sonra yola çıkmasını önerir.

yurtdışından gelecek bir misafiri (kuzenin üniversite okuyorsa proflardan birinin misafiri akademisyen biri olabilir) karşılamak zorunda. adam yabancı olduğu için de bizim bayramları vs takmıyordur, ya da takıp sırf bayramda profu görmeye geliyordur davetli olarak. Senin kuzende almaya mecbur dersten çakmamak için, prof a söz vermiş önceden çünkü.

yakın bir arkadaşı intihara teşebbüs etmiş, ailesi de yıllar önce vefat ettiği için kimsesi yok. eh herhalde bu durumda onu yalnız bırakamaz.

aylık vade dolmadan bozarsanız kaybınız olması lazım. dolduktan sonra ise yeni hesap açmak için masraf alınacağını hiç sanmam; sonuçta o parayı alıp gidebilirdiniz de, ama bankada tutmaya devam edecekseniz.

aylık vade dolalı cok zaman oldu. merak ettigim turk lirasını döviz yaparken bir işlem ücreti alıyorlarmı?

işlem ücreti alınmaz ama hangi kurdan dolara döneceğiniz önemli. bankaya giderken büfeden dolar satış kuruna bakın. bankadaki kura bakın. çok farklıysa; parayı çekip büfeden çevirip tekrar bankaya vadeli yatırın.

hocam 30.000 üstümüzde taşımak mantıklımı nasıl olacak?

ziraatin internet bankacılıgı bu is yeterlimi ve yeterince guvenlimidir sence?

bankanız nezdindeki tl hesabımdaki 30 bin türk lirasının yeni açılacak döviz hesabıma dolar olarak yatırılmasını rica ederim. bunun gibi bir yazı yazıcaksın bankada kendi el yazınla imzalayıp vericeksin. sonra bireysel pazarlamadaki arkadaş işlemi beş on dakika içinde halledicek. masraf falanda alınmaz bu işlemden vade bozmadığın sürece. ama benkanın kuru dövizciden 0,3- 0,5 kadar daha pahalıdır. kur içinde pazarlık yapabilirsin bunu unutma. hatta vereceğin talimatta 30 bin türk liramın 1,490000 kur oranıyla dolara çevrilmesi diye yazarsın.

internet bankaciligindan yapabilirsin ne ugrasican bankaya git gel. bariz kur farki varsa sube ve internet arasinda orasini bilemem tabi.

cevapsız kalmış 30,000 lira üstünde taşımak için çok büyük bi para değil.

bişiy olmaması lazım. geçen ay çıkarken ben de yaptırmamıştım. haa, kendiniz olmasını istiyorsanız sabah erkenden bir sigorta şirketinin çağrı merkezine danışın.

olurda yurt dışında hastalanırsan tedavi masraflarını sen karşılarsın. ama sigortayı yaptırırsan ölüm durumu olsa bile cenazen en azından ülkene getirilir. sağlık masrafların karşılanır. sigortayı yaptırabilmek içinde sabahtan herhangi bir sigorta şirketini ara ve en ucuzundan bir sigorta poliçesini seç, telefonda kredi kartınla öde ve poliçeni kestir. kesilen sigorta poliçenide e-posta olarak iste ve yazdır sonra üçgen şeklinde katla muskanın içinde boynunda taşı o senin garantin.

hiç yaptırma gereği yok. sigorta yaptırsan bile çokta bir işe yaramıyor. en fazla ölürsen cenazeni uçakla getiriyolar falan. boşuna paranı harcama sigortaya. gideceğin yer italya ise bir çok ab üyesi ülke gibi sigortan bi işe yaramaz zaten haberin olsun.

yeşil pasaportta devlet güvencesinde olduğunuz için sigorta yaptırmanıza gerek yok

gerçi aklına gelmiştir ama;
dershaneler,
yurtlar,
dernekler,
gibi gibi ,

turizm taşımacılık şirketleri olabilir

bankalar,marketler

dil kursları

organizasyon, produksiyon ve film şirketleri yogun olarak iletişim halinde olurlar genelde.

cebe gelenleri düşününce:

hastaneler, giyim mağazaları, hatta kamu kurumları.

bu arac yetkili saticilari da kullaniyor cok peugeot, citroen vs..x% indirim var bakim ve serviste veya su model araclarda diye yollayip duruyorlar eger bir defa servise gittiysen onlara. bu mimar muhendis odalari da olabilir..bir dolu duyuru yapiyorlar sms ile.

bir de tabi (bkz: tebrikler hediye kol saati kazandınız )

beşiktaş migros'un karşısında var bi tane. akciğer filmi çekip rapor veriyorlar.

Şişli Verem Savaş:

Avukat Cd. Çobanoğlu Sk.No: 44 FERİKÖY Şişli İstanbul
Telefon : 0212 240 60 37

ben sağlık raporunu avcılar sağlık ocağından 5 dk da aldım. git film çektir demediler.para da istemediler.
Sabıka kaydını da şişli adliyesinden 5 TL ye 10 dk içinde aldım. Ne amaçla istendiğini belirten bir dilekçeyle başvuruluyor ancak uyanık esnaf 50 kuruşa hazır dilekçeleri sattığı için dilekçe yazmanıza gerek yok.

www.forvo.com

maçlarda spikerler hep, okser diye okuyordu.

fr ise okser/okseğ

oğser

futbol takımını soruyosan okser

Muhtemelen bulunduğunuz bölgedeki şebeke suları fazla kireçli. Calgon benzeri kireç önleyici ve parlatıcı ürünler kullanırsanız sorun kalmayacaktır.

birkaç kez üstüste olunca, bir süredir tuz kullanmadığımı hatırlayıp tuz takviye etmiş ve parlatıcı da koymuştum, bir kez daha kötü oldu ve sonra düzeldi.

@2 bulaşık makinesinden çıkan bardaklardaki inanılmaz mantık hatası.

makinanın tuzunu ve parlatıcısı kontrol edin, ikisi de var ise parlatıcı ayarınızı kontrol edin...

hangi şehirde olduğunuza göre değişen bir durum eğer ankarada iseniz suyunuz sıfır kireçli olabilir ve koyduğunuz tuz suyun içinde nötrleyecek kireç bulamadığından bardakları çizer.

edit: makinenin sol üst köşesinde su sertliği ayarı olur oradan bir kontrol et. mesela 1 deyse 3 e al faln gibi.

bulaşık makinesinin filtresini ayda bir falan temizlemek lazım.
eğer bunu yapmıyorsan orda biriken tortular tekrar dolaşıma girer
ve yeni yıkadığın şeylere yapışır. (Filtre makinenin alt çekmecesini dışarı çıkarınca zeminde sağda yarım daire şeklinde süzgeç dokulu bir parça. bir sapı olacak. onu tutarak çek çıkar yarım daireyi. onun da içinde içiçe iki küçük silindir var. içtekini çıkar. -mavi kabloyu kes yani:)- bunların hepsini akan suyun altında süngerle yıka. çıkan çere çöpe hayret edeceksin)

Tarihsel Bunalım ve İnsan - Ortega y Gasset
İnsan Doğası - İktidara Karşı Adalet - Noam Chomsky ile Michel Foucault Tartışıyor
Tüketim Toplumu - Jean Baudrillard
Simülakrlar ve Simülasyon - Jean Baudrillard

Sakinleşmeye yardımcı olma açısından değil, aydınlatma bakımından ilk anda bunlar geldi aklıma, gece uyumadığımdan... İsterseniz mesaj atarak hatırlatın, ekleme yapabilirim. Aslında çok geniş bir literatür tabii bahsetiğiniz mevzu.

b traven'den kanli oyun kitap.antoloji.com

budur herhalde.

Madde 8 - Kart çıkaran kuruluşlar, talepte bulunmayan veya sözleşme imzalamayan kişiler adına hiçbir şekil ve surette kart veremezler. Bu kuruluşlarca genel müdürlük veya şube haricinde kredi kartı talebi toplanabilecek yerler Kurumun uygun görüşü alınarak Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği tarafından müştereken belirlenir.

www.mevzuat.adalet.gov.tr

şube dışında sokakta pazarlama yapılabiliyor mu benim tam olarak öğrenmek istediğim buydu. ama burdan anladığım kadarıyla pazarlama yapılabiliyor fakat talep alınamıyor.

aksine bu madde TBB'den izin alınarak her yerde talep alınabilir diyor. pazarlama için bir sınır olmasa gerek.

evet, metinden anlaşılan, talep alınabiliyor belirtilen koşulla...

Viyanadan cevap veriyorum türk bankasıysa seninki evet çekerler.

Para çektiğiniz ATM'nin sahibi olan banka ne kadar komisyon alıyor? Bunu belirten bazı bankalar oluyor, mesela geçen gün ben çekmedim %5 komisyon uyarısı işlemden önce çıktığından. Ama diğer bankalardan çektiğim paralardan %2 civarında kesilmiş hesap hareketlerimden anladığım kadarıyla. Burada komisyonla birlikte, bankanızın kur şeysi de önemli.

yurt disinda dolayli olarak komisyon alinir. bunun baska bie ismi de doviz kuru.

yani o anki euro/tl atiyorum 1.93'se banka 2.05 gibi bisey kullanir. hatta ulkesine gore 2.50 bile kullanabilir. yani evet dolayli olarak 55 euro komisyon uygulanabilir.

(nakit cekiminde kur genelde alisverise gore daha pahali olur)

bir de; gunluk islem siniri falan belirlemis olabilirsiniz, buna dikkat ettiniz mi?

Belesci

en güzeli alman usulüdür veyahut ilişkinizde artık sen ödedin ben ödedim eşiğini aşmışsanız eğer sırayla ödemektir. kahveleri o öder yemeği sen gibi mesela.

bazıları da çok ısrarcı oluyor o da iyi değil mesela. yok valla olmaz, aa yok hayır, lütfen diyorum, hayır kesinlikle derken orda bi psikolojik savaş yaşanıyor. böyle iyi olmuş boşver.

ilk buluşma ise ok, değilse olmamış. insan nezaketen bişeyler der, yapar.

ilk buluşmaysa davet eden kişi öder.

kendi iliskimde ne sekilde yuruyor isler? eger kallavi bir restoranda yemek yediysek gelen hesaba bakariz; mesela hesap 90 lira diyelim, birimiz 50'lik verir birimiz 20+20 verir ve az odeyen kisi bahsisi de birakir. tabii bozugu yoksa oteki taraf birakir dogal olarak. normal bir restoranda yediysek o gun hangimiz bonkorse o oder, digerimiz de kahveleri tatlilari ismarlar. bence olmasi gereken de bu ama soyle de bir olay var, kendi kiz kardesim -ayni miktarda harclik aliyoruz, hatta o benden 200 lira fazla aliyor kredisiyle- sevgilisiyle bulusurken bazen cuzdanini bile almaz, "erkek tarafi o degil mi, tabii ki odeyecek" diyor.

bence eger iliskiye devam etmek istiyorsan bulusmadan once. carsamba gunu bana pizza ismarlamak ister misin? gibi bir talepte bulunmali ve yavas yavas hesap odemeye alistirmalisin, ya da yemekten sonra "ee kahveleri de sen ismarlarsin artik." gibi bir sey diyebilirsin.

ikisinde de niyetlenmediyse cok normal bir durum degil. parasi yoksa sorun degil ama cimrilikten yapiyorsa hos degil. bir dahaki bulusma aybasina tekabul eder ve bu tavrini surdururse, mesaji almakta fayda var.

nezaketen de olsa elini cüzdanına atmıyorsa çok özür dileyerek ben ona arsız derim.

aslında sorunun içine iliştirecektim ama cevaplar doyurucu olsun diye yazmadım. Kalktık gidiyoruz. Birisinin ilişkisindeki bir hesap ödeme durumundan bahsetti. "hani hesabi erkek öder ya..." dedi.

Bu son görüşmemiz oldu:)

ya erkeklerin böyle şeylerin peşine düşmesi bana garip geliyo, formalite icabı cüzdan çıkarsa seni rahatlatmış mı olacaktın o zmn para mı saçacaktın? zaten ilişki ilerledikçe vur abalıya yapmaz yani insan olan insan yeri gelince hesap ödemeyi de bilir uslubunca bilmeli ya da. ama başlarda bunun hesabı yapılıosa olmaz yani

tatsız diyeyim... ilk defada ödemekte sorun olmayabilir, ama ödemesi gerekmediğini düşünüyor ve eklediğiniz gibi "hesabı erkek tarafı öder ya hani" filan diyorsa bir tuhaflık var. tuhaflık görüleceğini tahmin etmiş ki, bir de açıklama yapmış. mesajını vermiş, katılıp katılmamak size bağlı.

@ outlander mermaid, burada hesabı yapan bence erkek diyil kadın. hem de bu hesabı nasıl yaptığını izah etmiş. "bundan sonra da ödemeyeceksen almayayım" demeye getirmiş.

not: erkek diyilim.

herkes hemen hemen aynı şeyleri düşünüyor galiba. Bu soruyu okuyan kalmışsa birkaç şey yazayım.

Açıkçası ben bu yaşıma kadar hiç böyle bir kişiyle karşılaşmamıştım. Yani bana denk gelmedi. Hesabı erkek öder mevzusu artık tarihe gömülmüş bir türk geleneğidir. Nasıl gelenekse:) kadınının çalışma hayatına katılmadığı, ev kızı formatında flört etmeye çalıştığı zamanlarda hesabı -çalışan biri olarak- erkeğin ödemesi bir memorandumdu. Mutlak doğruydu. Ne zaman en son 20 sene önce filan işte. artık böyle bir hareketi çoğunuzun dediği gibi paragöz kızlar yapıyor. ben para kazanan, kaliteli bir kıza yakıştıramıyorum şahsen. hala var böyle kızlar. Mesele onu uyarmak değil. 25 yaşına gelmiş bir insan bunu öğrenememiş olamaz. Bak biliyor farkında zaten. Arkadaşımızın dediği gibi aklınca bana ayar çekiyor "hesabı ödeyeceksin" diye. Tabi bunu ben anladım. Kızı sevmemiştim. Tarz olarak. Ama hala bu konulara kafaı takan, "hesabı ben öderim abi" diyen yiğitler varsa, söylemek isterim ki "yok öyle bir şey":) haa paraya ihtiyacın yoktur belki. Ama yine de hoş değil. Erkek, kızın niyetinin iyi olduğunu bisin. Sonra erkeğin parası vardır, bir mutabakata varıırlar. "sen ödeme" der kıza. Apayrı bir olay.

Kafama taktığım bir şey değildi. Fakat cevaplayan herkesin makul düşünmesi gerçekten güzel

rahatlıkla şutlayabilirsin.

bryan fury +1

Beyler kız cimri!

Hala daha erkeklerin tüm hesapları ödeyeceğine inanlar kalmış demek ki.

Eğer sen davet ettiysen ödemen çok normal fakat en azından kibarlık gereği ödemeyeceğini bilseniz de elini çantasına doğru götürmesi gerekir ve seninde "hop hatun ne oluyo lan ben davet ettim ben ısmarlarım" demen gerekirdi. Ya da buna yakın birşey.
Ama bu senin bu hatunu şutlayacağın anlamına gelmez.. Belki parası yoktur ve seninle görüşmek istiyordur. Belki hesap 100 lira gelmiştir ve yanında 75 lira falan vardır çıkarım 75 lirayı bırakmaya utanıyordur. Hemen tiz kellesi kesile etmeyin. Bırakın herşey sponten gelişsin.

Ha baktım bir iki kere daha görüştün yine aynı şeyler oluyor geçersin karşısına "nasıl iyi süt veriyor muyum?" diye sorarsın. Ha anlamadım diye bir cevap verirse damızlığım ya dersin iyi süt veriyor muyum sağ bakalım sağ nereye kadar diye şutlayabilirsin

ama erkenden böyle beleşçi beni yiyen diye düşünürsen kaybedersin.

edit: dişi kişiliğim o ye!

Bir kızla ilk iki kere buluşmanda sen öde ama üçüncüde kızın ödemesine izin ver. Eğer kız renk vermezse bir şeyler eksiktir.

aylin hanım,

""Kalktık gidiyoruz. Birisinin ilişkisindeki bir hesap ödeme durumundan bahsetti. "hani hesabi erkek öder ya..." dedi.""

kabak gibi bi ifade var burda ozet gecmıs direk mantaliteyi.

ahah efsane olmuş soru:))

@.aylin.

ilk yerde hesap çok tutmadı. 10 lira mı öyle bir şey. ama bence sen sorulara cevap yazarken biraz dikkatli okumalısın. alta ne yazdım ben. kız ne diyor. ordan kopmuş zaten olay bryan'ın dediği gibi. korttan tanıyorum bu kızı. bir gün gelmiş maaşım iyi filan deid laf arasında. iyiymiş maaşi aylin bak:) bendeki hataya bak. içince insan bazen ne yaptığını bilmiyor işte. yarın napıyorsun diye mesaj atmışım o kafayla. neyse bize de polemik çıktı işte:)

kadın gözü ile: en azından ortak olması gerekir. ya da 2. turu onun ödemesi gerekirdi.

ben bu versiyonların sonraki durumunu da gördüm: adamın kız kardeşiyle, "gelin" alışverişine giden gelin adayı. annesi telefonda akıl veriyor. kına gecesi için de ayrıca gecelik, terlik, bilmemne aldırmadan eve gelirsen, içeri almam diye..

aman diyim. eğer beraber bir yola çıkmışsanız, ki bu tatil de olabilir, mecazi bir yol da olabilir, uzun ya da kısa süreli ilişki gibi, para, en son düşünülecek şey olmalıdır. aksini düşünen, iyi bir yol arkadaşı değildir. diğer birçok sıkıntının da başlangıcı anlamına gelir. hem gezip tozacak, hem sırtını adama yaslayacak her halukarda, olmaz öyle şey. ("hem pipim olsun, hem donuma değmesin" insanlarından bucak bucak kaçmanızı tavsiye ederim).

pardon kalktık gidiyoruz hesabı erkek öder muhabbetini görmedim...
gönder gitsin
hesabını ödeyecek ve karşılığını da verecek birisini bulur elbet
koy götüne gitsin

aylin hanım,

boyle ilkeli, edepli, kisiligi oturmus bir hanımefendı olarak; bu aksam birlikte yemege cıkalım mı ?

@ bryan fury

Aylin Hanım, broker'mış. Bence Borsa Lokantası'na gidelim mi de.

@@bryan fury : sen davet ettin sen ödersin ama :))

ya biz saatlerdir neden bahsediyoruz. yine hesabı erkeğe yıktın aylin. oldu mu şimdi bu :D

@ atmosphere
Ama o davet etti.
Eğer sen de kızı davet ettiysen kızın alınmaması normal. Yani hiç tepki vermemesi de anormal ama senin ödemene izin vermesi normal.

Egosunu hesap ödeyerek tatmin eden erkek vardır, şimdi hesabı ben ödemeliyim diyen erkek vardır. İnce çizgi, ne ben kimsenin egosunu tatmin ettirim ne de kimseye hesap ödettiririm. Bu işler erkek egomanyasında değildir.

egomanya güzel bir "ironi" olmuş, ama kasıtlı değil galiba.

hegemonya?

serbest çağrışım, tabii ki kasıtlı :)

gece uyku tutmazsa yine böyle bir soru sorucam. az daha yeni bir ilişki başlayacaktı. ramazanda sevap kazanıyım:))

aylin hanım,
hesap kitap ne alaka simdi adab ı muaseret ten bihaber degılız elbette.

yurume mesafesi diyince arka sokaklara cok gitmemek gerekiyor. merkezi yerlerde, bomonti, sisli civari 2+1 900, bin lira civari. kurtulus ana cadde ve oraya paralel bir kac sokak iyidir. oralarda 800 civari istediginiz gibi bir sey bulmaniz daha olasi.
en guzeli bir hafta sonu sokaklari dolasirken, emlakcilara bakinmak.
ben de oralarda ev bakiyorum ama oturdugum yerden, netten. boyle pek olmuyor, haftasonu yuruyuse cikcam artik.

kesinlikle gezerek bakmak lazım. netten/gasteden filan diyil. halaskargazi-kurtuluş caddeleri arası sokaklarda muhakkak çıkar, çok acele edilmiyorsa.

halide edip adıvar mahalelsi...bakınz:)

içinde biraz da olsa var aşk ama kesinlikle okunmalı ; hayatın kaynağı - ayn rand.

bukowski tüm eserleri:)

ölümün kimyası

tom robbins - dur bir mola ver

bulantı

(bkz: when nietzsche wept) kesinlikle okumalısın.

veba - a. camus
anayurt oteli - y. atılgan
öyküler - y. atılgan
vüs'at o. bener, sait faik, ferit edgü'den ne bulursan (okudukların göz önünde bulundurulduğunda güven bana)
tutunamayanlar - oğuz atay
cafe esperanza - ali teoman
özgürlüğün yolları üçlemesi - j.p. sartre
sineklerin tanrısı - william golding
1984 - g. orwell
fahrenheit 451 - ray bradbury

ya allah aşkına bir goodbyecruelworld'ün yazdıkları kitaplara bakın bir tanesinin dijital kale'yle ilgisi var mı?

edit: silinmiş söz konusu yanıt. :)

yüzyıllık yalnızlık
bilumum ihsan oktay anar kitapları

(bkz: beyaz zambaklar ülkesinde)

samuel beckett - tümü
emil michel cioran - çürümenin kitabı başta, çevrilen ne varsa
robert musil - niteliksiz adam
oğuz atay - korkuyu beklerken haricindekilerin tümü
dostoyevski - tümü
kafka - dava, şato, dönüşüm
vüs'at o. bener - bay muannit sahtegi’nin notları, buzul çağı virüsü
m.ş. esendal - mendil altında
a. h. tanpınar - saatleri ayarlama enstitüsü, huzur
füruzan - parasız yatılı
bilge karasu - hemen hemen tümü
ayla kutlu - sen de gitme triyandafilis

yoruldum... inceleyip karar verirsiniz. ilginizi çekenler olursa daha da önerebilirim.

güncel dersen steig larsson - ejderha dövmeli kız , ateşle oynayan kız.

sa sonuçta onun anlamında değil mi? yani onun hayatını yaşa gibi oluyor sanki olmaz gibi geldi. vivre ta vie olsa neyse belki. ama vivre la vie diyince la'yla birlikte hayatı vurguluyormuşsun gibi. ordaki la the gibi düşünülebilir. bence vivre la vie daha uygun sonuç olarak.

vivre la vie hayati yasamak icin daha uygun ama emir kipinde degil de mastar halinde.

aralarindaki fark ise birinde iyelik durumu olmasi.

ilkinde his-her life anlami var, ikincisinde ise the life anlami var.

hayatını yaşamak

hayatı yaşamak

bence çok da fark yok. (uzman diyilim kaynak dilde, çeviri olduğu için hedef dile yönelik yorumladım.) türkçede birincisi daha manidar olabilir, amma fransızca'da belki ikincisidir o.

türkçe düşünüp mot a mot fransızcaya çeviriyorsunuz bence, ikisi de pek anlamsız geliyor fransızca bana. önerin nedir dersen önerim yok.

onerim var benim: vive le jour

bu direkt ceviride gunu yasa gibi bir anlama sahip ama sanirim boyle bir kullanim var. vivre fiilinin emir kipindeki cekimini unuttum ama le jour olarak kullanildigini animsar gibiyim.

Vive ta vie (Hayatını yaşa)
Vivez votre vie (Hayatınızı yaşayın)

(içiniz: mojito)

bir dans egitmeni olarak bulundugun sehirdeki kaliteli bir dans okuluna gitmeni tavsiye ederim latin danslarını ögrenmeyi dene discoda filanda onun verdigi özgüven ve ritm duygusuyla rahatça dans edersin ;)

club disco bar ortamlarında, o yanıp sönen ışık varken istediğin apaçiliği yapsın dans ediyor görünüyo insan..o anları bekleyebilirsin :) böyle danslar içten hortlayan bişey izleyerek öğrenilecek tarzdan değil zannımca

içten gelmiyorsa zorlamaya gerek yok. mesele "doğru" figürler olmayıp doğallıkla yapılmasıdır. bence...

nüfus cüzdanı ile gidilip imza atılıyor. 30 lira civarında olmalı (net hatırlamıyorum).

gidiyorsun notere ben imza beyannamesi istiyorum diyorsun 24 liraydı ben geçen hafta aldım. bi kağıda 3 kere imzanı attırıyorlar sonra aynı kağıda ismini yazıp o kağıdın bir kopyasını alıyorsun. bu kadar.

çok teşekkür ederim.

Arkadaşım şunu söyliyeyim. Zeki birisisin, ÖSS'yi zorlukla kazanmamış, çalıştığında anlayabilen ve nasıl çalışılabileceğini çok iyi bilen tiplerdensin ki en iyi tıp okullarından birisine girmişsin helal olsun. benim tavsiyem kendin de yapabileceğini bildiğin için girdin mi öss ye "çaat" diye girersin boğaziçi endüstriye. düşünsene olm ileride istemediğin bi işi yapmak ne kadar kötü lan? her sabah lanet ederek uyanmak kadar kötü bişey yok yani.

3 senen daha var diyelim tıpı bitirmene. bu sene çalışsan kazanabilir misin tam istediğin bölümü? eğer kazanırsan ve 4 senede bitirebilirsen sadece 2 sene kaybetmiş olacaksın ama büyük ihtimalle de istediğini yapabilecek durumda olacaksın.

girersem kazanırım ama beni endişelendiren bu değil. önemli olan boğaziçini kazanıp hazırlığı atlasam bile 22+4 yaşında yeni lisans mezunu olmuş oluyorum. aileye de açamıyorum kafam kazan oldu.

26 yaş mezuniyet için hiç geç diyil. endüstri mühendisliğinden soğumayacağınızdan eminseniz ve de hekimlerin de yönetici olabileceği gerçeği çok da önemli gelmiyorsa sınava hazırlanmaya başlayın. aileye anlatmanın yolunu da siz bulacaksınız. tıbba istemeye istemeye devam edip bunun sonucunda sündürüp de bitirmemenin daha mantıksız olacağını açıklarsınız bir şekilde, onları nasıl ikna edeceğinize biraz kafa yorun tabii.

22+4 yıl sonra gerçekten ne yapmak istediğini düşün. ailen en fazla 1 yıl trip atar, ortalama 65 yıl yaşadığımız düşünürsek geri kalan zamanını istediğin yerde istediğin departmanda çalışarak geçireceksin. aileyi düşünme bence. zaten yukarda da demişsin, tercih yaparken başkalarının etkisinde kaldığını. ne verdiler sana. şu an bunları düşünmek zorunda bıraktılar seni. o yüzden tıka kulaklarını herkese. bu senin hayatın, daha ötesi yok.

ah keşke tekrar 21 olabilsem falan filan.

ne olcak olm! alt tarafı 26 da üniversiteyi bitiereceksin. hadi 27 de bitirdin, ne fark edicek?

cesaret edemememin bi nedeni de milletin 3-4. sınıfta değil genelde 1-2. sınıfta okulu bırakması. yalnız hissediyorum bu yüzden biraz. çevrenizde örnekler var mı benim gibi? gaz verecek örnekler mesela...

Ben bu normal halimle 25'te mezun oluyorum zaten. Hehe. Pişman olmazsın hacı. Ama öss'ye gir bakalım neler olacak.

al sana el cevap bir yakinim 31 yasindan sonra 10 senedir para kazandigi meslegi birakti varini yogunu pilotluk kursuna yatirdi bilen bilir ole ucuz isler degil bunlar arabasini satti evini kapatim ailesinin yanina tasindi falan, 2 sene egitim gordu asla vazgecmedi simdi iyi bir havayolunda pilot....

buda gaz vermediyse baska bise demicem ben sana...

2-3 senenden vazgecemiyosun ya kaybetmekten korkuyosun ama tedirginligin pahasina onundeki ortalama 40-50 senelik hayati bir cirpida yakabilmeyi goze aliyosun...pehhhh

o zaman gaz da vereyim:

bir arkadaşım yüksekokul öğrencisiydi ve oraya da biraz geç girmişti. bizim gibi 21'inde mezun olanlar iş hayatına atılmışken (zaten neredeyse ömür boyu çalışacağımız halde ne demeye bir an önce iş hayatına atılmak gerekiyorsa!), bizden de büyük olan bu arkadaş gayetle kasarak o saatten sonra dersaneye falan giderek sanırım 25'inden sonra (yani sizin mezun olacağınız yaşta) falan odtü'ye girdi. hazırlığı atlamadı ama kalan 4 yılı 2,5 yılda bitirdi. evet, hem insan için yapmak imkansız -gayet sıkı okumalı, ödevli bir ortam-, hem de arada kaynayıp fazladan ders almak da görülmüş şey diyil; en azından diplomayı alacağı zaman herkes çok şaşırmış. mezun olduğunda sanırım 30'unu da devirmek üzereydi.

ayrıca, böyle bişiy istemem koşuluyla: ben olsam ben de yapardım.

yapman gereken okuluna devam edip sınava hazırlanman ve eğer öss de boğaziçi endüstriyi kazanacak puan alırsan durumunu ailene açıklaman. ve işte o zaman onlara danışabilirsin.
ayrıca hayalim hep yönetici olmaktı diyorsun.
endüstri mühendisiliğinin yönetici yetiştirdiğini nereden duydun? veya doktor dan yönetici olamayacağını?
sonuçta yöneticilik teknik bir bilgi gerektirmeyen pozisyon. dolayısıyla bu beceriyi sana hiç bir bölüm veya okul veremez. yani ben bu beceriyi endüstri müh. liginde alırım diyorsan yanılıyorsun. ayrıca kafasını duvarlara en çok vuran kişiler end. mühendisleridir bu arada.
şahsi fikrim bir doktordan da çok ala bir yönetici olabileceği şeklinde. ayrıca bir araştırsan şirketlerin ceo larının yöneticilierinin vs. arasında bir çok tıp mezunu vardır.

haa yaş mevzuuda kafaya hiç takılmayacak bir durum. istersen 30 yaşında mezun ol ama sevdiğin işi yap...

tıp okumaya devam etsen daha geç mezun olucaksın. öyle düşün bi de.

dostum 27 yasinda istedigim bolumun lisansina basliyorum bu sene, gerisini sen hesap et. hayat senin, sevmedigin bir iste calismak, 1-2 haftalik tatil icin tum sene calismak demek. yazik, degmez.

bence şöyle birşeyde var tıp okusan tıp bitince sadece üniversiteyle yetinemeyip TUS'a da girmen gerekecek ki buda +5 yıl eder. daha nerden baksan 8-9 senen var tam bir doktor olabilmen için gerisi sana kalmış.

hayatta onemli olan yanlis yonde hizli ilerlemek degil ki, mutlu olmak. hele ki doktorluk gibi bence sevmeden yapilmamasi gereken bir meslekte mutsuz olup hem kendinize hem hastalara hayati zindan edeceginize istediginizi yapin, o iki uc seneyi de kendinizi bulmak icin kullandiginizi dusunun, insan omrunde 2-3 sene nedir ki?

Tip okumaya devam edip ozel hastane acsan? ya da polikinik falan? al sana yonetici... cunku sen muhendis olmak istemiyorsun ki, yoneticiolmak istiyorsun. her sekilde olursun be ya...

lule;
özel hastane aç derken ciddi değilsindir umarım ki ciddi olsan bile 50den önce açabileceğimi sanmıyorum. yönetici-mühendis konusunda haklısın, mühendis olmaktan ziyade yöneticilik için ölüyorum diyebilirim ama yöneticilik için en kısa yol mühendislikten geçiyor(malum sayısalcıyım) yine de iyi niyetli tavsiyen için minnettarım
diğer arkadaşlar,
tavsiyeleriniz için teşekkürler. valla acayip moral oldu. ben bu gazla sınava girerim sanırsam. yan taraftaki tik işaretinin mantığı şukuyu andırıyor. o yüzden hepinize şukunuzu verdim. bayramdan sonra kayıt dondurup bi dersaneye kayıt yaptırıcam. hayırlısı olur umarım. tekrar teşşekürler

yavv manyak mısın? tıpta kal. endüttürü mühendisliği davulcu osuruğu. bence önce mezunlarla konuş kendini yakma. farz et okudun bitirdin.
kariyer.net e girip iş ilanlarına bakacan. adam sana 1,5 - 2 milyar verecek beğenmicen yükselip ceo olman için bilmem kaç sene gerekecek ve o seneler hayatının en güzel yılları olacak.üstelik işletme ekonomi mezunlarıda senin rakibi olacak.sonuçta onlardan da yönetici çıkıyor. hülasa i kelam ben endüstri mühendisiyim hemen şirket yönetmek istiyorum diye birşey gerçek hayatt yok. çoğu şirketlerde planlamacı olaran anca iş buluyor.

sen tıbbı sevmiyorsan daha rahat bir opsiyon olarak psikiyatri yi seçersin. temiz iş. kan yok ameliyat yok. bir de özel hastaneye girdin mi masa başında hikaye dinleyip paranın dibine vurursun.

bende halimi yazayım o zaman.

yaşım 23. bu sene sınava girdim ve kazandım. ilk tercihime de büyük ihtimalle yerleşeceğim. okulum bittiğinde 28 yaşında olacağım.

senin durumun kafaya takılıp dert edilecek bir durum değil. ne halde olanlar var. aksine aklı başında bir adamsın,ne istediğini biliyorsun. nasıl mutlu olacaksan,öyle yap.

2005'te odtü elektrik-elektroniğe girmiş ve 2009'da orayı bırakıp boğaziçi işletme'ye geçmiş biriyim. öncelikle ben de bir yandan okuluna devam edip bir yandan öss çalışmanı öneririm ama kaliteli bir tıp fakültesindeyim diyosun, ne kadar vakit ayırabilirsin öss'ye bilemiyorum.
endüstri ve işletme arasında kesin bir tercih yapıp yapmadığını bilmiyorum ama boğaziçi işletme hem öss çalışma döneminde hem de okula girdikten sonraki dönemde çok daha rahat bir bölüm olacaktır senin için ve yöneticilik hedefine ulaşma açısından da gayet doğru bir tercihtir derim.
yaş meselesini de kafana takma, gayet normal bir yaştasın. hatta boğaziçi işletme zaten hep ordan burdan yarım bırakıp gelen elemanlarla dolu, normal mezuniyet yaşı 24-25:) kaldı ki çok dert edersen 3 senede bitmeyecek bir bölüm de değil, ben bitiricem inşallah 3 senede. o açıdan da elinde seçeneklerin olur. dediğim gibi ille de endüstri demiyosan, işletme de işimi görür diyosan boğaziçi işletme on numaradır. ders seçimi, program ayarlama gibi konularda da her türlü yardıma hazırım:)

Hekim olmak istemiyorsanız tıptan koşarak kaçın, durmayın. Yaşınız çok genç, hiç geç değil. Bu azminiz sürer ve kendinizi iyi bir şekilde geliştirirseniz Boğaziçi Endüstri size hayal ettiğiniz hayatı sağlar.

Dayan, tıp fakültesini bitir, sonra bir ilaç firmasına ürüm müdürü olarak gir ve yüksel. Aynı şeyi boğaziçi endüstri'yi bitirince de yapabilirsin ama gerek yok. Sen beni dinle

ben de herkesin bildiği bir gazetenin holdinginde 1 ay staj yaptım, skk maaş filan yoktu. yani kısaca diyor ki, bu markayı cv'nde pazarlayacaksın, başka da bişey yok sana, hıh.

bir de zorunlu staj olmadığından da yatırmıyorlar skk.

üniversite stajlarında sigorta yapmıyorlar,e.m.l liselerinde 8 ay staj yapanların sigortasını yapıyorlar ve bildiğim kadarıyla bu sigorta sadece sağlık için geçerli prim gününden sayılmıyor.

ya abilerim ablalarım s.kerim üni stajını afedersiniz, benim kaydımı yaptırmadan bu kadar büyük biyerde nasıl çalıştırabilirler beni ya?

ben başvurumu yaptım beğendiler aldılar beni usta öle okul zorunluluğu falan da diil yani..

yani normal bir çalışandan farkınız yok anlaşılan? çalıştığınıza ve sanırım ücret de aldığınıza göre sigortalı olmanız lazım diye düşünüyorum. alo 170 kayıtdışı istihdam hattını arayın, danışın.

arz fazlası

ayrıca bakınız: economics.emu.edu.tr/.../unite%203%20ve%205%20calisma%20sorulari%20cevaplari.doc -

Arz fazlası - Tüketici rantı

hizmet için de yine arz fazlası mı denir?

hizmet için de arz fazlası denir. hizmet sektörü de hizmet üretir, talep edilenden fazla hizmet arz edersen arz fazlası olur.

hizmet de bir üründür fark etmez. gereğinden fazla otel açarsanız konaklama hizmetinde arz fazlası yaratırsınız. normal mallardan farklı olarak, malları stoklayabilirken, fazla olan hizmeti stoklama şansınız olmaz, yani "eh bu gece odayı veremedik, bu geceki hizmeti yarına stoklayalım" deme durumu yoktur, o gece odada kimse kalmazsa ürün sonsuza kadar yok olur.

hastanede yazılan reçeteyle gitmeniz yeterli.

detay:

ben de ilk defa sgk gözlüğü (!) aldım. gözüm belirlenen sınırdan (sanırım 6 derece)ileri numaraya sahip olduğu için inceltilmiş organik cam için ekstra ödemedim. ama 2 numara miyop olsaydım cam için fark ödeyecektim. sanırım asıl fark çerçevede ortaya çıkıyor. nadiren kullanacağım için, yüzüme uygun bir çerçeve seçtim, yani başka ekstra nitelik aramadım, çok küçük bir miktar (20 liradan az) ödedim çerçeve için. ama sürekli kullanacak olup da daha pahalı bişiy seçilirse ödenecek fark değişir tabii.

bir şeyden emin olmak etken
bir şeyden emin olmak edilgendir..

taraftan - tarafından
ama burada kullanım biçimi pasif halde tek yöne doğrultulu olduğu için tdk ikisinin de doğru olduğunu kabul edebilir gibime geliyor

oyumu "-den emin olmak"tan yana kullanıyorum. pasif kullanımı emin olunmak filandır bence.

ek: azıcık bakındım, radikal'de dil yâresi kısmında hakkı devrim cevap vermiş benzer soruya:

www.radikal.com.tr

bunun doğru olduğuna eminim.
bunun doğruluğundan eminim.

ikisi de kullanılabilir, bir yanlıs yok gibi.

ortak ve mutlak bir düşünceye ulaşmak düşününen adamın tıkandığı noktadır. çok okursan tıkanmazsın.(bence)

@sndnzr, katilmiyorum sana. Tabiki de eger mutlak bir dogru varsa buna okunarak ulasilmalidir. Bilim bu cikarimi destekliyor bence. Yeterli iterasyon, orneklem sayisiyla ve bu iterasyonu uygularken kullanilan bir filtre, fitness fonksiyonu - bu insanlarda olmasini umdugumuz akil, vicdan gibi ortak bir kavramdir bu durumda, iterasyonun ise 5000 yildir birikmis, yazili eserler ornekleminin uzerinde yapildigini varsayalim - bilimde hedefe ulasiliyor. Uygun ortam ve araclar var. 5000 yil da bayagi uzun bir suredir. Kisaca, kitaplari akil ve vicdan ya da baska bir kavram sucgecinden geciren insanlarin ortak bulgusu nedir ? Bu noktaya ulasmak icin surekli kitap okumak cok sacma geliyor bana. Bizden oncekiler bulmus iste soyleyin de biz de ogrenelim :)

farklı fikirlerden (edebiyat dışı okumalar) veya farklı dünyalardan (edebi okumalar) haberdar oluyoruz.

okuduğumuz fikirler bize yeni düşünceler için esin verebiliyor. hele ki sosyal bilimlerde mutlak doğrudan söz etmek herhalde imkansız sayılır. asgari müşterekler olabilir belki.

okuduğumuz dünyalar, kendi kısıtlı dünyamızın dışına çıkmamızı sağlıyor.

ortak bi fikir olarak, kız alırsan mugladan al hacım.

bir gün toptan sultanahmet bölgesine gider zaten, sabah girin saray, sonra yerebatan, sultanahmet camii vs.

diğer bir gün tohanede istanbul modern, sonrasında nargile akşamına da taksim yapabilrisiniz.

bir başka gün bebeğe gidip emirgana kadar boğaz kıyısından yürüyebilir, sonra sabancı müzesine gidebilirsiniz.

sonra bir gün de bağdat caddesinde yürüyüş yapıp caddebostan'da adalara karşı içebilirsiniz.

tabii adalara gitmek de bir gün etkinliği olabilir rahatça. yemek olarak çok seçenek var ama özellikle vejetaryense kesinlikle kadıköy'deki çiya'yı tavsiye ederim.

eyüp'te piyerloti'ye gidilip kahve içebilirsiniz. balat ve fener ilgisini çekebilir belki. eyüp'e giderken bir kilise ve bir patrikhane göreceksiniz. eyüpsultan camii ve ünlülerimizin de mezarlarının bulunduğu mezarlık (ilgisini çekerse). yemek saatiyse ensar lokantası fena diyildir.

taksim'de hacı abdullah'da yemek yenebilir. saint antoine kilisesi görülebilir. cihangir leyla bar'a gidilebilir. boğaz'da emirgan korusu vb. dolanılıp akşam rakı-balık yapılabilir. kuruçeşme'de mavi yeşil (mavi balık) düşünülebilir.

samatya meyhanelerine takılınabilir.

meyhane veya türk mutfağı lokantalarında vejetaryen olarak aç kalmaz sanırım, ama beyoğlu'nda nature&peace var vejetaryenler için.

(bkz: istanbul arkeoloji müzesi)

illa türk işi kebabımsı bir şeyler yemek istiyorum derse istiklalde küçük parmakkapıda medi ocakbaşı var kime sorsan gösterir orda yiyeceğini başka yerde yiyemezsin...

şöyle bir haber var. konsoloslukla filan uğraşmaya gerek yok yani:

"Gümrük kapılarında oy verme işlemi, 3 Ağustos Salı günü başlayacak ve halk oylamasının yapılacağı 12 Eylül Pazar günü saat 24.00'da sona erecek.

Vatandaşlar, Gürbulak, Sarp, Kapıkule, İpsala, Hamzabeyli, Esendere, Cilvegözü, Yayladağı, Dilucu, Dereköy, Öncüpınar, Nusaybin, Akçakale, Habur kara yolları ile Şakirpaşa, Esenboğa, Antalya, Gaziantep, Atatürk, Sabiha Gökçen, Adnan Menderes, Erkilet, Bodrum, Dalaman havalimanları ve Taşucu Deniz Limanı gümrük kapılarında, tatil günleri dahil, 24 saat süreyle oy verebilecek.

Oy verme işlemi, Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna sahip yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı vatandaşlar, ''sadece pasaportlarıyla'' ve ''sadece gümrükten giriş-çıkış yaparken'' oy kullanabilecek."

"yurtdışı seçmen kütüğüne kayıtlı" ile "turistik geziye çıkmış" vatandaşlar aynı kefede diyil sanırım. ha, birinci kısma dahilseniz mesele yok.

dondurulmuş olarak satılıyordu sanırsam.

taze iç baklayı sebzeyi ayıklayarak satan manavlarda bulabilirsin. ilkbaharda oluyor bildiğim kadarıyla.

kuru iç baklayı ise marketlerde bulabilirsin.

tazesi bu mevsimde olmaz. nisan-mayıs falan. olgun baklaları ayıklayarak da elde edilebilir ayıklanmış bulunamazsa.

evet beyazıt kampüsünde. kampüste yurt yok. en yakın sultanahmet'te bir devlet yurdu var

hukuk okumak istiyorsa uygun. istanbul'da zaten ya istanbul ya marmara olsun.

iü beyazıt kampüsü öyle kompleks bir kampüs değil. kız yurdu çemberlitaş'ta, yürüyerek maksimum 10 dk.

süleymaniye'de adalat myo'nun karşısında ve çemberlitaş'ta kız yurtları var, okula yakın olarak. süleymaniye'de ayrıca cemaat kız yurdu da var. en yakın kız yurtları bunlar olmalı.

edit: benzer sorulara daha önce verdiğim cevap belki yardımcı olur; (git: 162843)

vezneciler kız yurdu var okulun aşağısında.
ayrıca özel yurt olarak da yakın fındıkzadede özel istanbul kız yurdu var, en düzgünü odur.

alırsınız.

içinde,uçağa alınmayacak bişeyler bulunmadığı sürece alabilirsin, neden almayasın.

ağırlığı da önemli tabi

biraz gittiğin yerle ilgili. 8 kg üstü el bagajına check-in istiyorlar.. bazen de istemiyorlar.
ama alırsın niye almayasın. el bagajı için ayrı etiket istemeyi unutma.

5kg

8 kg.ye kadar alabilirsiniz.
x-ray'de sorun çıkarsa kilonun uygunluğuna bakılmaz tabi, firmanın bu konudaki uyarılarını okuyun.

ergenlik, doğal.

dönemsel olabilir belki..
bizimki de sevmeye başlayınca şaka olsun diye ısırmaya başlıyordu, oyunu bırakıyordun ısırmaya devam ediyordu ve ciddi ısırır gibiydi. geçti sonraları, nası geçti, hangi ara geçti bilmiyorum..

ele ayağa saldırdıkları oluyor bizimkilerin, ama yüze atak yapmıyorlar. sizinki en hareketli dönemlerinde, abarttığı zaman ilgilenmemeniz yeterli, biraz da azarlarsınız artık. zamanla azalır, ara ara yapabilir tabii.

diyelim ki hesap kesim tarihiniz 10 agustos
siz 10 agustosa kadar 100 tl lik harcama yaptiniz. 10 agustosta hesap kesildi.
agustos 10dan itibaren son odeme tarihine kadar (17 ag misal) bu 100 tl yi geri yatirmaniz veya asgarisi olan bi miktari (misal 30 tl) yatirmaniz beklenir.

10undan itibaren yeni aya girmis olursunuz ve 10undan itibaren aldiginiz her sey, bir sonraki ayin 10unda (10 eylul) hesabi kesilir.

10 agustostan itibaren siz 100 tl yatirirsaniz, yatirdiginiz andan itibaren limitiniz yine 500 tl olarak devam eder ve siz istediginiz zaman atiyorum taksitle veya kredi kartina pesin olmak uzre 500 tl lik alisveris yapabilirsiniz.

ama diyelim sadece asgarisini odediniz 30 tl olarak, o odemeden sonra 430 tl'lik bisey alabilirsiniz maksimum artik kartinizla. 500 luk kart limitiniz olur ama "kullanilabilir limitiniz" 430 devam eder diger ay.

"kullanilabilir limit", sizin yaptiginiz odeme ile dogru orantilidir. o yuzden telefon bankaciliginda kart liminitiniz 500 tl, kullanilabilir limitiniz 430 tl'dir x bey/hanim der otomatik olarak.

ha su var, eger urunu ayin 9 unda degil de, 10undan sonra alsaydiniz, odemesi bir sonraki aya kalcakti kullanilabilir limiti dusurseniz bile. (yani 10 agustostan itibaren bisi alirsaniz, odemesi 10 eylulku kesime kalir) o yuzden hesap kesim tarih gununu bekler insanlar eger az gun kaldiysa, oteki aya kalsin odemesi diye.


--

not: borcun asgarisini odemek, faiz bindirir ilerki aylarda o ayki borcun tamamini odemediginiz icin. tavsiye edilmez genelde.

---
kredi kartlari (bankamatik degil ama) eve geliyor benim bildigim kurye ile. hem sozlesmeyi imzaliyosunuz hem de elden teslim aliyosunuz.

1- sanırım o limit aylık. çünkü yapıkredi de son ödeme tarihi ayın 8'i olmasına rağmen o bir önceki ay bitmeden ödemezsem gitmiş olan limit gidiyor. Yani 100 lira borcum var 400 lira limitim var diyelim. son ödeme tarihi de şubatın 5'i olsun, hesap da ocağın 28'inde kesilsin. ben ocak ayı bitmeden ödersem gelecek ay temiz temiz 400 lira limitim oluyor; fakat son ödeme tarihini göz önüne alıp 3'ü-4'ü gibi ödeyince şubata 300 lira limitim kalıyor. ya benim kartta bir sorun var ya da sistem böyle yapıkredide.

1) limitin açılması, ödeme yapınca gerçekleşir. hesap kesimi ayın 10'u ise ödeme tarihi muhtemelen 20'sidir ve bu tarihte tüm borcu öderseniz (örneğin 400 lira borcunuz varsa)limitin eksilen tutarı eski haline döner (limitiniz 100 liraya düşmüşken tekrar 500 lira olur). asgari tutarı yatırırsanız (örneğin 80 lira) limitiniz ödemediğiniz tutar (320 lira) kadar eksik olur, kullanmadığınız 100 lira+ödediğiniz 80 lira kadar olur limit.

2) güvenlik açısından şifre ve kart aynı anda gönderilmez, muhtemelen adresinize gelecektir. bir hafta içinde gelmezse çağrı merkezine sorun.

1)kart limitinin zamanla bir ilişkisi yoktur. bu limit sizin kart bazında bankadaki kredi limitinizdir. kart ile alışveriş yaptıkça limit azalır, borcunuzu ödedikçe ödediğiniz kadar artar. işte bu borcunuzun hesaplanması için hesap kesim tarihi vardır.

2)Muhtemelen şubede, kuryede de takılmış olabilir. çağrı merkezini arayın söylerler.

Gizli şeker diye bir şey yoktur.
Bozulmuş açlık glikozu ve bozulmuş glikoz toleransı vardır. Bir sorun doktorunuza, ona göre.

bkz. şikayetsiz şeker. şeker hastalığı sayılmaz, potansiyel vardır; kişi diyabet belirtileri göstermez, tesadüfen tespit edilir. şekere tahammülün azalması deniyor. gizli şeker demekte bence mahsur yok, hekimler bile kullanıyor neticede. ayrıca hekim diyiliz. şeker de dememek lazım o zaman ille de diyabet demek lazım.

oyalıyorlarsa hepsini hazırlayıp verin. kimlik fotokopinizi, ikametgah belgenizi, sağlık raporunu. asgari geçim indirimi (maaşınızdan kesilecek gelir verginizden yapılacak indirim) için aile durum belgesi gibi bişiy vardı, onu da doldurun, yapılacak indirim medeni duruma, evliyseniz eşinizin çalışıp çalışmadığına, çocuklara falan göre değişiyor, ama bekarsanız da bir indirim var, o yüzden bu formu da eklersiniz. bakın şu sayfada, altta ekler kısmında linki var formun:

www.muhasebetr.com

ayrıca deneme süresi sigorta kanununu ilgilendirmez. iş kanunu ile ilgilidir. neticede ücretli olarak çalışıyorsanız, sigortalı olmak zorundasınız. hastalansanız veya ayağınız kayıp düşüp bir yerinizi kırsanız ne yapacaklar? bunlar olmasa da yapmaları zorunlu sonuçta. iyice uzatırlarsa sizin kuruma bilgi vermeniz uygun olur. çalışmaya başlamanızdan önce bildirmeleri gerekirdi. işveren için cezai yaptırımı olan bir durum sözkonusu.

TC Kimlik no ile adresin sigorta için yeterlidir, Zaten artık online olarak verildiği için herhangi bir belgeye gerek yok.
Sigorta çalışmaya başladığın gün başlar, en az bir gün önce bildirilir.

sanırım ücretli öğretmenlik daha yaygın. kadro alamayan öğretmenleri ücretli çalıştırıyorlar. vekil öğretmenlerde ise öğretmenlik mezuniyeti aranmıyor herhalde. başvuru okula veya il/ilçe milli eğitime yapılıyor. bakınız dilekçe:

www.istanbul.gov.tr

çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirdiği veya iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün %60'ını yitirdiği rapor ve raporun dayanağı belgelerle tespit edilecek, ilk defa çalışmaya başladığında bu rahatsızlığının olmadığı veya bu düzeyde olmadığı, o zaman alınmış raporlarla ispatlanabilir olacak, vb. imiş. 85'ten beri çalışıyorsa normal yoldan emekli olamıyor mu ki?

506 sayılı kanun
BEŞİNCİ BÖLÜM

Malüllük Sigortası

Sağlanan yardım:

Madde 52-

Malüllük sigortasından sağlanan yardım, malüllük aylığı bağlanmasıdır.

Kimlerin malül sayılacağı:

Madde 53- (Değişik : 29.07.2003 - 4958 / 33 md. Y.T. 06.08.2003)

A) 1-a) Kurum hastanelerince düzenlenecek usulüne uygun sağlık kurulu raporları ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu çalışma gücünün en az 2/3’ ünü yitirdiği,

b) 34 üncü madde gereğince yapılan tedavi sonunda Kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca düzenlenecek usulüne uygun rapor ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu çalışma gücünün en az 2/3’ ünü yitirdiği,

c) İş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını yitirdiği,
Kurumca tespit edilen sigortalı malullük sigortası bakımından malul sayılır.

2- Meslek hastalığı sonucu, meslekte kazanma gücü azalma oranının tespiti Kurumun meslek hastalıkları hastanelerince yapılır.

B) Bu Kanun kapsamında ilk defa çalışmaya başladıkları tarihte mevcut hastalık ve arızası bulunanlar bu hastalık veya arızasının malul sayılmayı gerektirecek düzeyde olmadığını Kurum veya Kurum dışındaki hastanelerden işe girmeden önce alınmış, usulüne uygun sağlık raporu ve dayanağı tıbbi belgelerle kanıtlamakla yükümlüdürler. Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte, malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızalarının bulunduğu önceden veya sonradan tespit edilen sigortalılar bu hastalık veya arızaları nedeni ile malullük sigortası yardımlarından yararlanamazlar.

Bu gibi sigortalılara malullük sigortasından evvelce ödenmiş bulunan aylıklar geri alınır.

C) Bu maddenin uygulama hükümleri çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir.
Malüllük aylığından yararlanma şartları :

Madde 54- (Değişik: 06/03/1981-2422/4 md.)

Sigortalının, malüllük aylığından yararlanabilmesi için :

a) 53 üncü maddeye göre malül sayılması,

b) Toplam olarak 1800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması,
şarttır.


Malüllük aylığının hesaplanması:

Madde 55- (Değişik : 25.08.1999 - 4447 / 5 md. - 01.01.2000)

Malüllük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının %60'ının 1/12'si oranında malüllük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda ise bu oran %70'e çıkarılır. Buna göre hesaplanan malüllük aylığı 61inci maddenin son fıkrası hükümlerine göre artırılır.

istanbul modern e ek olarak bir de güllüoğlu'na göre tarif ederseniz ben de memnun olurum.

hemen nargilecilerin yanında girişi. nargileciler sağınızda olarak yürüyün son nargileciyi müteakip göreceksiniz zaten.

istanbul modern'in orası zaten. aynı araç girişinden giriliyor, soldaki bina.

güllüoğlunda kabataşa doğru yürü baba yol kıvrılarak tramvayın olduğu ana caddeye çıkıyor nargilecilerin önüne yani, kaldırımdan düz devam ist modern tabelalarını takip et istanbul moderne gidecem diye düşün kendini koşulla aaa bi de ne görücen badi wörld. budur..

asosyal demek toplumla geçinemeyen sorunlu kişilik demek bana göre.

"çok yalnızım" diyecek birini bulamıyorsan asosyalsin bence.

asosyalliğini insanlarla iletişimin belirlemez fakat sen gün boyu bilgisayar başında oturuyorum diyorsun… çık bir dışarıya bak hayat dışarıda ne bileyim gez toz kızlara/erkeklere bak.. çalışan adamlara bak bir yerden bir yere yetişmeye çalışanlara bak… oturma bilgisayarın başında kendine yazık edersin… insanların sana asosyal demesine kızarsın üzülürsün, değilsen bile kızarsın… boşver şimdi nerdesin git bi çekirdek al bakkaldan otur kapının önünde çekirdek ye lan

@.aylin. sorun orda işte ne zaman biriyle dışarı çıksam(ki en sonuncusu çok çok önce oldu) konuşacak birşey olmuyor. aptal aptal oturuyorsun. sinemaya gideyim desem yanımda biri varken konsantre olamıyorum sürekli dönüp birşeyler anlatmaya çalışıyorum film mundar oluyor. okulda durum farklı tabi ama o da zorunluluktan, akşamı edebilmek için yapmadığımız şey kalmıyor etrafımdakilerle ama sırf akşam olsun bir an önce evime gidebileyim diye.

nasıl keyif alıyorsan öyle yaşa. yok asosyalmiş yok bilmemneymiş herkesi bir kalıba sokmaya çalışıyorlar. bazıları yalnız kalmaktan hoşlanır. ben de mesela pek insanları seven biri değilim 3-5 arkadaşım var onlarla takılırım ara sıra.

@wampex hah ya tamam işte.

bende boyleyim.
hafta sonları cıkıyorum genelde.ama hafta içi birisi bişi yapmak istese yok mok işim var su bu diyorum.çünkü istemiyorum cıkmak gayet mutluyum evimde bilgisayarımın basında televizyonumla.oyle bi yerlere gidim geziyim istemiyorumi wampexin dedigi gibi 3 5 kişi var ara ara onlarla cıkmayı sevıyorum, oyle kalabalık 50000000 kişi istemiyorum, hoşlanmıyorum gayette mutluyum.

bunlar zaten kendi tercihinse, bu durumdan rahatsız olmak paradokstur. değişiklik istiyorsan fakat olmuyorsa sıkıntı duyabilirsin. ama wampex'in de dediği gibi kendin nasıl istiyorsan bırak öyle olsun.

fazla abartmamak şartıyla güzel işte. insanların dırdırını istediğin zaman çekiyosun istediğin zaman çekmiyosun. düz adam mantığıyla paran da cebinde kalır. mis..

alkol kullanmıyorsan acil kullanmaya başla. 2-3 tane buz gibi bira çak mesela hemen şimdi. kendine geliceksin ;)

hayır. çevredekiler kendilerine benzemeyince hafiften başlar yaftalamaya. kulak asmamak lazım.

online oyun oynuyorsanız mesela(bilgisayarda sizi çok çeken bir şey olarak örnek) insanda hemen eve gideyim hissiyatı doğabiliyor. öyle bir şey mi?

böyle mutluysan devam et ya. ben de sadece ihtiyacım olduğunda falan çıkıyorum. dışarıya ne gerek var burda her şey ayağımın altında :P

burda bunu soruyosan asosyalin kralısın

@baldur rehatsız değilim ben bu durumdan aksine çok memnunum.
@orange coffee zaten bende o durumdan bıktım arkadaşıma diyorum mesela sen bi arka sandalyeye geç ben buraya ayağımı uzatayım diye, sanki siktir git yanımdan demişim gibi davranıyor. insanların bunun gibi ufacık şeyleri büyütmelerinden bıktım.
@natnan aynen öyle.

yunanistana vize alabiliteniz varsa durmayın

yunanistanla kandıramayız gibi sanki.
şu var ;
www.otelturtatil.com

nasıl? ekstra ne masraflar çıkar sizce bu fiyata ek olarak?

vizeye gerek yok hırvatistan a gidin

o tura ikibin filan vereceksiniz, ekstra gezi/gece filana iki kez katılsanız dört yüz daha eklenir. dışarıda yemek, az çok alışveriş filan derken rahat üç bin lira gider dört günde.

hırvatistan olabilir bence de, dubrovnik'le kandırabilirsiniz ve hem vize masrafları, hem de ekstra tur masraflarından yırtarsınız. biz tertemiz deniz manzaralı motelimsi bir yerde uygun fiyata kalmıştık, kalmak da pahalıya gelmez sanırım.

pegasusa girin, en ucuz avrupa biletlerine bakın. ordan booking.com a girin, 2-3 yıldızlı bir otelden yer ayırtın. gideceğiniz şehrin offical sitesine girin, transportation-müzeleri bedavaya getiren kartları muhakkak vardır, ondan alın.

ben bu şekilde tur fiyatının yarısıyla çok daha fazla gün amsterdan'da kaldım.

biz amsterdam dedik bayramda. öyle tur falan hikaye. kendin araştır en ucuz uçak biletlerini otelleri falan...

haklısınız sanırım ama dediğiniz gibi serbest takılmak için de vize almak lazım. şimdi iş güç arasında kalk git, bin türlü tırıvırı evrak ayarlayıp vize al. daha önce schengen almadım hiç, biraz uğraşmak gerekicek. mısıra 2 fotoyla vize veriyolarmış sanırım..

sıcak olabilir o tarihlerde mısır. bence ona da dikkat et. o zaman en mantıklısı dubrovnik gibi duruyor.

italya varken prag hikaye bence, italya'ya ucuz uçak bileti bulursunuz sabiha gökçen'den, 2 gün roma 1 gün venedik 1 gün floransa fln gayet güzel olur bence.

bir de 25 yaşından itibaren okuyacaklara sınavsız lisans imkanı verilmesi planlanıyor. sizin dediğinizi de buna yakın bir konu gibi gördüm. geçenlerde tv'de konuşan bir yetkili, vakıf üniversitelerinin öğrenci sayısını arttırmak amacını da belirtti. her iki proje de özel üniversitelere müşteri yaratma maksatlı diye düşünüyorum.

ilk akla gelen iş cafe açmaktır, çok özgün olmadıkça tutmaz. özgün olmak içinde o kadar para harcamak saçma.

Bu noktada en mantıklı iş bir franchise açmaktır.İş bilmiyorsunuz sonuçta.İş bilmeden PS cafe açsan bile batma ihtimalin yüksek.Sizi bu konuda danışman firmalara yönlendirebilirim.İlgilenirseniz mesaj atın.

o ps cafeyle 3 ev doyurrabilecekmisin sen bunu düşün bence önce


1- gaza gelmeyin
2-sakin olun ve araştırın
3-ithalat kasın
4-olmadı bi franchise'ye dayayın kendinizi

Yeme içme olayına yönelin.Güzel iş yaparsanız batmayacak bir sektör.

200 binle ps cafe acarsaniz millet gtuyle guler. bi tane tiki cafesi acabilirsiniz ama onada bu para yetmez diyim.

yanılmıyorsam o parayla bi dominos şubesi için franchise alabilirsiniz. hatta şimdi baktım da 200 bin usd gibi bir maliyet belirlemişler. kendinizi biraz daha kasma ya da kredi alma imkanınız falan varsa direkt dalın derim. her zaman her yerde iş yapar dominos. garanti gelirdir.

www.dominos.com.tr

cafe acmıyorsun abicigim. gecende ankarada bir arkadasımın akrabası actı 90bine, 40bine devretti. hem paran gider, hem de ozel hayatın kalmaz. ingilizce de oper ellerinden gider.

o paraya aklıma bisey gelirse yazıcam tekrar. cafe acma, cigkofteci zinciri satın alma, kısa omurlu degil, uzun omurlu bisey yap.

Findik ihracati nasil fikir?

bu kafayla işletmeye girişirseniz uçar o para.

vadeye yatırın. ayda 1500 lira getirir. 3 kişiye asgari ücret işte daha ne istiyonuz.

Aceleci davranmayın bence de, tam iş güç kurarsınız biriniz askerlik derdi çıkar, o tip engelleri hallettikten sonra başlayın hayata, çünkü tam para kazanırken birinizin askere vb... gitmesi tüm düzeni altüst eder...

burger king açın yerini çok doğru seçebilmişseniz 1 sene içinde yatırımı çıkarıp kara geçersiniz.

dia açılabilir sadece 2.500 yuro giriş parası verilip. kar payı vermek, taşıma bedeli ödemek yokmuş. bence bir göz atın şuna:

www.diasa.com.tr

diaya asla bulaşmayın. çok istiyorsanız özelden "gerçek bilgiler" verebilirim.
google'da falan da çıkar umarım bu yazdığım;

dia (diasa a.ş) bayilik (franchising) işine asla bulaşmayın!
dia (diasa a.ş) bayilik (franchising) işine asla bulaşmayın!
dia (diasa a.ş) bayilik (franchising) işine asla bulaşmayın!

hiç bir iş kurmayın. paranın bir kısmını kişisel gelişiminize harcayın kalanını da faize yatırın artık ne geldiyse. Sonra da profesyonel kariyerinize bakın.Karın tokluğuna lüks plazalarda çalışırsınız ne güzel işte. kendi işini kurarsan neler olur bak
1)3 eleman kesin papaz olursunuz hiç şüphen olmasın.
2)piyasada çakal çok o parayı havada kaparlar size de kardan üçün birini verirler
3)dolandırıcı çok piyasada herkese açmayın bu konuyu götürürler parayı anlamazsın
4)toysunuz arkadaş siz iyice kolaçan etmeden bir iş kurup batırmış kişilerle konuşmadan gaza gelmeyin.
5)elinizdeki para iyi para 3 e bölün herkes yoluna gitsin bence en güzeli.

Bir işletme sermayesine dönüştürüp , orayı kotarabilmek için çok erken gibi görünüyor.Bence o para olmasaydı ne yapardım diye düşünüp bir kaç sene yatırım fonlarında , yada risk getiri oranı daha düşük piyasalarda değerlendirip , sonra sen de hazır olduğunda yani kafanda bir iş planı oluştuğunda parayı yatırmalısın diye düşünüyorum...Önce piyasa tecrübesi derim ben..Bir diğer yolda , kısa zamanda tecrübe ve piyasa bilgisi edinebileceğin yerlerde çalışman ..Mesela piyasa ve pazar araştırma firmalarında çalışmak gibi( bence güdülenmen 1 sene içerisinde yatırım yapmak yönünde olduğunda çok şey kapılır , eğer girebilirsen ki istersen olur bence )..Hızlı karar verebilmen için yeterli tecrüben yok gibi gözüküyor , dolayısıyla piyasa tecrübesi ve çalışmaya inan..Bir deadline belirle ve iş planlarını dök bir kenara .. her yerden fikir edin , onları detaylandır.Bu anlamda proje yönetimi gibi gör durumu..

konu fake gibi görünüyor. 3 kişinin elinde nası 200 bin lira oluyor, herkes eşit mi koydu falan.

konunun fake olmadığını kabul edelim. bu para işi öyle boktan bir iştir ki, bırak kardeşi, baba oğulu bile birbirine küstürür. bu işe girdiğinde çıkış şansın yok, onu bilerek giriceksin.

o yüzden öle 3 kişi 5 kişi akraba, dost iş yapılmaz. çok istiyorsan kendi payın ne kadarsa onu al onunla bir iş kur, herkes kendi yoluna gitsin. bu birlikte iş yapıp jakuzide 3 hatun elde purolar hayalleri fena ergen kalıyo.

diasa sorularını cevapladım sanırım, bir de @cemek ne yazdıysa altına imzamı atıyorum.

konuyu genel hatlarıyla da olsa belirtseniz? belki sendikacı yoktur ama fikri, bilgisi olan vardır.

IS-LM eğrilerini iyi öğren.

grafikler üzerinde anlamaya çalış herşeyi. okumakla ezberlemekle değil, grafik yorumlayarak;)

Pek taktik yok, sorulacak kavramların tanımlarını bilip grafikle göstermeniz ve gösterimi açıklamanız yeter. Keynesyen istihdam teorisi ve likidite tuzağı grafiği, Keynes'de emek piyasası, hızlandıran etkisi/ilkesi, maliyet enflasyonu, miktar teorisi, Say Yasası, üretim olanakları eğrisi, kayıtsızlık eğrisi gibi konular geldi aklıma uzuuun (öyle 5-10 yıl diyil ha, gerçekten uzun) yıllar öncesinden.

Kolay gelsin,

bunu soruyorsanız ya mühendis ekonomisi alıyorsunuz ya da introduction alıyorsunuz. intro aldığınızı düşünüp cevaplayacağım supply demand curverlerin sağa sola shift edilmesi sonucu ortaya çıkacakları öğrenin. money demand-supply işlerini öğrenin ıs-lm curve ve etkilerini öğrenin. zaten ilk sınav gdp gnp üzerine olur genel olarak. gdp gnpye neler dahildri gdp/gnpden hangi kalemleri çıkarırsak nelere ulaşırız falan filan.

www.haberpan.com

buraya göre evet, ama ne kadar bilimseldir tartışılır tabi.

Ailenin işi dışında ücret alanları kastetmediğinize göre, sanırım ücretsiz aile işçisi sayılıyor.

Kuruluş diğer şirketlerdeki gibi yasalarda belirli bir şekle bağlanmamış. Genel hatlarıyla: Bir sözleşme hazırlanıyor, vergi dairesi ve sosyal güvenlik kurumu ile muhatap olmanız gerekecektir. İmza beyanlarınız, nüfus suretleriniz, ikametgah belgeleriniz ve işe başlama formu ile vergi dairesine, bunlara ek olarak vergi levhası ve sözleşme ile sigortaya gitmeniz gerekecek sanırım. Bir mali müşavire hem detayları, hem maliyeti danışabilirsiniz, kuruluşu herhalde 2-3 günü geçmez.

SSK için yalnızca işçi çalıştırıyorsanız bildirim yapmanız lazım. Her şirket işçi çalıştırmak zorunda değildir, işçi çalıştırmayan anonim şirketler gördüğüm için bunu söylüyorum.
SSK'ya İşyeri açılışı için gerekli belgeler;
1-İşyeri Bildirgesi(İşyerinin olduğu ilçeye bakan sosyal güvenlik merkezine başvurup oradan alacaksınız, gerekli alanlar falan var onları dolduruyorsunuz)
2-İşyerinin adresini gösterir yerleşim belgesi
3-Ortakların imza sirküleri(Ortaklardan biri üniteye başvurup kimliğini beyan edip imzasını verirse imza sirküleri istenmez ama siz genede bunu verin)
4-Noter onaylı ortaklık sözleşmesi(Adi ortaklık olduğu için)
5-Ortakların kimlik fotokopileri, muhtardan alınan ikametgahlar
6-Vergi Levhası
İşyeri bildirgesi ve diğer belgeleri en geç sigortalı çalıştırmaya başladığınız gün vermeniz gerek yoksa ceza yersiniz, Bildirim beyan usulü olduğu için(Eğer vergi yoklama memurları ya da SSK müfettişleri işçi çalıştırırken sizi yakalamamışsa) istediğiniz tarihi sigortalı çalıştırılmaya başlanan tari h olarak yazabilirsiniz. İşçileri bildirmek için de 1 aylık süre var. Yani 5 Ağustosta işçi çalıştıracaksan 5 ağustos'a kadar işyeri bildirgesini vermen ve 5 Eylüle kadar 1 ay içindeki tüm işçileri bildirmen gerek. İadeli taahhütlü ya da aps ile işyeri bildirgesini gönderirsen postaya verdiğin tarih bildirim tarihidir Adi posta ise kurum evrak kaydına girdiği tarih bildirim tarihidir.

Ortakların prim ödemesi gerekeceğini düşündüm ben. Ne dersiniz nik1?

Şirket ortağı olduğu için otomatik olarak 4/b'li(bağ-kur) yani mecbur ödeyecek.
Ayrıca çalıştırdığı işçilerin de prim ödeme yükümlüsü.

günde 30 telse az bile. normal yani no problem..

yahu 4-5 tel dediğin nedir ki
olur o kadar. bence.

(bkz: çam terebentin)

bioblast diye bi şampuan var. işit ondan kullanıcaksın, bi yan etkisi yok kafa dışında bir yerde kıl çıkarma gibi. benimde saçlarım dökülüyordu, kullanmaya başladım durdu dökülmesi, hatta sertleşti saçlarım, gürleşti bile diyebilirim o derece. 10 numara şampuan. en azından saçları dayanıklı hale getiriyo. 1 senedir kullanıyorum, 2 - 3 günde bir yıkarım saçları, yetiyor. yıkıyorum evde, sürüyorum kafaya, fiyatı da 8.90 bu aralar, bildigin şampuan işte kullanıcan abi, saçından değerlimi.

50-100 tel dökülmesi normalmiş. Ama bu cevap diyil sanırım. Şerbetçiotu kozalağı, devetabanı karışımının durdurduğu söyleniyor:

2 kaşık devetabanı yaprakları, 2 kaşık meşe kabuğu, 2 kaşık şerbetçi otu kozalağı, 1 kaşık nane üzerine 2 litre kaynar su ekleyin, üzerini kapatıp 2 saat demlendirin. Saçlarınızı bu karışımla yıkayın ve kendi halinde kurumaya bırakın.

her gün yıkamamalısınız bu bir. lavanta yağı ile dökülme durma aşamasına geliyor. güçlendirmek içinse üşenmezseniz haftada bir zeytinyağı+badem karışımında 2-3 saat bekletmek gerek. naısl güçlü kuvvetli oluyor belli değil.

kim diyor yahu italya vizede kastırıyor diye? ben o ülkeden başka bir de belçika kolay veriyor diye biliyorum. fransadan almadım hiç. ama italya ve belçikadan çok rahat vize alıyorsun.

fransa çok rahat ilk şengen vizemde bile görüşme için çağırmadılar.

italya'dan cok rahat aldim simdiye kadar.
Bir de italya bir vermeye cat diye 6 ay vize verebiliyor.

Fransa'dan ilk sengeni olmamasina ragmen mulakata cagrilan arkadasim var

Almanya, cok kastirir, hic ugrasma

Ispanya, orta halli, adamin keyfine gore degisir.

en kolay açık ara fransa ve italya'dır. ilk schengen vizemi fransa'dan aldım, görüşmeye bile gitmedim ve de 6 aylık multi aldım. şu anda da italya öyle. bu ikisinden şaşmayın. uzak durun diyebileceklerim yunanistan, almanya ve hollanda.

vizesiz gemi turları filan da var düşünür müsün? ben bu yazın başında gittim mesela 8 gün dalmaçya kıyıları..aşırı keyifliydi.tavsiye ederim.

@vosvos'a katılıyorum =) hırvatistan türkiyeden vize istemiyor git dolaş hocam al pasaportunu yanına =)

cevaplar çok yardımcı oldu. teşekkürler arkadaşlar. başka görüşü olanlar da paylaşırsa sevinirim.

daha önce başka avrupa ülkelerinden vizelerim olmasına rağmen italya vermemişti, fransa'dan aldığım şengen'le gtmiştim italya'ya. hırvatistan/dubrovnik olabilir evet, çek cumhuriyeti/prag olabilir; çizdiğiniz çerçeveye uymasa da vizesiz gürcistan/batum ve kolay vizeyle rusya/tercih edeceğiniz şehir(ler) düşünülebilir.

Deniz, kum demiyorsanız Japonya.

Maliye...

(bkz: alo maliye)

eğitimle ilgili değil yeşilliklerle ilgili bi sorun hocam bu. olmadı, bulunulan ilçenin vergi dairesi.

telefonla, emaille, bizzat şikayet mümkün. bakınız:

www.maliye.gov.tr

yanılmıyorsam şikayet edenin bilgilerini gizlemiyorlar üstelik şikayet edilene veriyorlar yazılı başvuru yaparsanız böyle bir saçmalık vardı bir zamanlar. aman dikkat. göte gelmeyn

sikat edilecek ilk merci bagli olduklari milli egitim bakanligidir. benim de zamaninda benzer bir olay basimdan gecmisti, uzerinde 1 milyon yazan kagit icin benden 50 milyon gibi bir ucret talep etmislerdi, "neye gore aliyorsunuz bu parayi benden orda 1 milyon yazarken, hukuki dayanak goreyim?" dememle, aman efendim sizi mi kiricaz, tamam almayiz ayaklarina yatmislardi.

bir boyle dene, olmuyorsa bagli oldugu ilce milli egitim mudurlugune git, durumu anlat, seni yonlendirirler.

paradoksta kalmak? sanmıyorum.

kontrpiyede kalmak var, ama deyim denemez sanırım.

arafta kalmak?

dilemma?

katakulliye getirmek

sürüncemede kalmak

yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal

muallakta kalmak

şimdi o şöyle oluyo benim bildiğim.

mesela köpek ehlileştirirken bir çift köpek alırsın, yavrulardan en akıllı, sakin olanları seçer yavrulatırsın, bi kaç nesil sonra da isteğine uygun bir köpek yaratmış olursun.
yani biraz daha farklı bir yaklaşım seninkine göre ama ikisi de doğru sayılır tabi. sonuçta elde edeceğin köpeğin özellikleri senin isteğin doğrultusunda olacağından mesela en kolay eğitilebilenleri seçersin, böylece çabuk öğrenirler filan. yani köpeğin herşeyi biliyomuş gibi gelir sana.

mendel'in fasulyelerini araştırabilirsin temeline inmek istersen. konu hakkında ne biliyorsun bilmediğim için en temelini şeyettim ben.

öğrenilen olaylar genetik ile depolanmaz ki. annesi falan öğretmiştir. öyle olsaydı şu an doğan insanların her konuda bilgisi olması gerekmezmiydi_?

genetik hafıza
@ayiadam o öyle değil. genetik hafızada karekök nedir darwin kim gibi şeyler depolanmaz tabiki. bildiğim kadarıyla ağaca tırmanmak, yılandan korkmak v.b genetik hafıza olarak geçiyor.
tabi genetik hafıza ve içgüdü çok kolay birbirine karışıyor bilemedim.

gerçi anahtar sözcük arama filan denmiş soru olarak emmee şöyle ki
olay aslında adaptasyon ile ilgili. ortak bilincin dna ile aktarımından bahsediyosun ama bunun bilimsel dayanaklarını buldular mı orasını bilemiyorum. tekamül kelimesini ruhsal/bilgisel evrim olarak kullanıyoruz ama sonuçta evrim demek. tekamül ve genetik aktarımın elele gittiğini düşünen çevreler mevcut fekat akademik olup olmadıklarından şüpheliyim.
www.associatedcontent.com
bu makalede de "pseudoscientist" olarak adlandırılmışlar zaten.
jung işin başını çeker diyor hatta.

genetic mnemonics diye bir kavram da var ama detayını araştırmadım.
bu abi ünlüymüş misila
en.wikipedia.org

uzuuun zamandır ağaçta tünemediğimiz halde, uykuya dalıştan bir süre sonra çoğumuz daldan düşecekmişçesine sarsılabiliyor, bazan bundan dolayı uyanabiliyor. (istisna da diyil bu durum, sadece kendimden veya bir arkadaştan dolayı bilip söz ediyor diyilim.)

kedi yavrusu, annesinden gereken eğitimi daha almadan tuvaletini gereken/hazırlanan yere yapabiliyor. (bunu da bir yahut iki kez görmüş/duymuş diyilim. kedinin tuvalet eğitiminin verildiğini vurgulayan ilanlara da bu yüzden ısınamıyorum. istisnalar ve özel durum ve sorunlar haricinde kediye tuvalet eğitimi için zaman ve emek harcanmaz.)

sorunuza cevap olmasa da, cevapların bazılarına cevap olarak değerlendirme yapmanıza katkısı olur umuduyla yazdım.

edit: kanıt konusunda bilimperest diyilim, ama bilimperest görünerek dayanaklar da bulabilirim, ve fakat buna gerek olmadığı kanaatindeyim. bilginin görgü ile ilgili olduğunu, insan hayvanı için her zaman kabul ederim. öte yandan, cevaba cevap yanlış anlaşılmış/muhatabı yerine başkalarınca dikkate alınmış olabilir.

uyuklayankediye zıt gitmek istemem ancak gece uykudaki vücut sarsılmaları kaslardaki elektriksel birikimler nedeniyle oluyor bence. eşime bi sefer atladıydı da oradan biliyorum hehe


kedilerle ilgili durum da kedi, kedi olalı aynı. yani herhangi bir yeni öğrenme durumu söz konusu olmadığından genetik hafızayı kanıtlayacak bir delilimiz yok. her canlı şartlara adapte olma yeteneğini nesilden nesle aktarır. çoğu zaman da taklitle işliyor bu olay. genetik anlamda adaptasyona uygun beyin kapasitesi ile doğuyoruz ve şartlar elverişli ise ilk bebeklik döneminde sünger gibi bilgi emiyoruz ve taklitle hayata başlıyoruz.

imzalafebesitikistemez

kolektif bilinç/bilinçaltı olabilir mi dediğin şey?

yok öyle bir şey. içgüdüler, refleksler ve geçici davranışlar (hastalık, sarhoşluk v.s) haricinde sonradan öğrenilen hiçbir şey bir sonraki nesile aktarılamaz.

lmgtfy.com

(bkz: aramaya üşenmek)

---alıntıdır---
Fatura yapılan alışverişlerde malı alan kişiye verilen belgedir. Ticarette resmi evrak belgesidir ayrıca. Fatura ticarethanelerin aldığı ve sattığı ve yaptığı işin kayıt altına alınmasını ve maliyenin takibini kolaylaştıran önemli bir belgedir. İrsaliye satılan malın taşınırken yanında bulunması gereken resmi evraktır. Satılan malın sevk işlemi sırasında ürünün kalitesini, markasını ve özelliğini içinde barındıran önemli bir resmi evraktır. İrsaliye edilmiş ürünler mutlaka fatura edilmelidir.
---alıntıdır---

@vito andolini,

peki hocam fiyatı ve tutarı diye iki ayrı ibare var google dan baktığım fatura örneklerinde? örneğin tanesi 10 lira olan x malından 5 tane sattık, fiyatında 10 tutarında 50 mi yazacak bunun? ya da nedir olayı?

fiyat: malın birim fiyatı
tutar: birim fiyat ile mal miktarının çarpımı

sözgelimi, iki bilgisayar aldınız, bilgisayar bin liradır, tutar ikibin liradır, toplam ikibin lira olup kdv 360 ve genel toplam da 2.360 liradır.

fatura eğer irsaliyeli fatura değilse, irsaliye ayrıca düzenlenir. gönderilenlerin listesini içeren gönderim belgesidir. irsaliyeli fatura gönderimi de kapsar, irsaliyeli değilse gönderildiği irsaliye ile belgelenmiş (tevsik edilmiş - vesikalanmış) olur.