fazlasıda fena geliyo, sınav zamanı kupada yapıp içtim bi kaçkez ama fena mide ağrıtıyo,azı daha iyi bence. tabi az çok önemli değil bana kendisini hiç sevmem

sabah neskafem yoksa duble yapıyorum kupada. fena falan da yapmıyor.

yunanistan'daki kafelerde duble satılıyor bunlar, gayet de güzel oluyor içimi, hele sabah filan içince zımba gibi yapıyor. ne kadar sağlıklı o konuda bir yorum yapamayacağım tabi.

Her gun mın 1 tanem max 3 ya da 4 tane. Fıncan olcusu ıdeal

kahve kültürü sıfır olan biri olarak soruyorum; espressodan farkı nedir?

valla benim salak kuzenim 2 yıllık lab görevliliğinden geçtiydi taa 100 sene önce o geçtiyse herkes geçer.

dgs'ye güvenerek istemediğin bir yeri kesinlikle yazma.

DGS insanların gözünden kaçan ama sınavdan daha önemli olduğunu düşündüğüm faktör not ortalamasıdır. DGS sınavında dikkatli çalışan herkes bence başarılı olabilir, insanların önüne geçebilmek için not ortalamanızı yüksek tutmanız mümkünse okulda derece yapmanız gerekli. Ki bence o da çok zor değil. Sadece biraz bilinçli olup ona göre davranın, derslerinize dikkat edin yeterli.

DGS'yle yerleşip bitirmiş birisi olarak söyleyebilirim ki sınav kolay ama sakin olmak ve olabildiğince az hata yapmak lazım. Ben meslek lisesi mezunu olduğum için planlı bir şekilde bilgisayar programcılığı yazmıştım alan dışı olduğu halde ve mühendisliği kazandım. Ortalama olayı doğru, ortalamanı yüksek tutman lazım ama bilgisayar, elektrik-elektronik mühendislikleri dışındaki bölümlere girmek bence çok da zor değil. Sınav zamanı yaşadığım stres çok fazlaydı bu yüzden. 4 matematik 7 türkçe yanlışı ve bölüm ortalamasına yakın bir ortalamayla ancak 6. tercihime girebilmiştim.

@nedendir bilinmez işte benim de korktuğum o. 2 yıllıktan istediğim bölüm yok açıkçası. 2. yılımdı. 3. yıl da gözümü korkutuyor artık.

3.de olur. 3'ü dene. Açık öğretim oku bir yandanda.

yurt dışı hangi ülke?
emeklilik için her ülkenin kanunu farklı artı türkiyenin her ülkeyle anlaşması yok.
Türkiye ile anlaşması olan ülkelerde: ülkeden çıkarken ben sizin ülkenizde emekli olmak istemiyorum primlerini ülkeme taşımak istiyorum diyebiliyorsun. Ve SGK'ye taşıyabiliyorsun.

sağlık sigortası işini de poliçeleri iyi okuyarak hallet kadın mısın erkek mi biliyorum ama bin türlü madde var. Misal bazı poliçeler sigorta tarihinde 4 veya üstü aylık hamileysen doğumu karşılamıyor bazısı acil dışında diş tedavisi karşılamıyor. Bazısının (Allah korusun) ölmen halinde cenaze nakil hizmeti oluyor bazısı memlekete tatile gelirsen olabilecek riskleri de üstleniyor.

çalıştığın şirketler le ilgili kontratını alıyorsun sonra pasoport şubeye gidiyorsun yurt dışı çıkışlarını belgeleyip, sigortaya gidiyormuşsun. bu gün aynı soruyu ben sormuştum arkadaşıma bu cevabı verdi.

ülke portekiz, erkeğim. sigorta derken ssk mı? buradan nasıl halledicem?

C++ ogren sirtin yere gelmez.

Oyun sektörünü düşündün mü hiç? Düşünmediysen düşünmeye başla derim.

algo trading istiyorsan, istatistik, matematik öğrenmeye başla, abd de top20 okula phd ye git stats ya da machine learning alanlarında

top20 phd cok zor imkansiz
zaten rudini okuorum su an math subject gre kasmaya bakacam

math subject gre baya zordur, ama onu math phd bölümleri ister. stats bölümleri genelde istemez. math subject gre yerine not ortalamanı yükselt, research yap

nerede geçiyor bir de onu yazsan daha iyi olurdu.

iş şartlarında, çalışma ortamı olarak yazmışlar. büyük oranda lokal seyahat olacağını da belirtmişler. seyahat olacağı için mi sanal, anlamadım ki...

Emin olmamakla birlikte, muhtemelen 'evden çalışılacak' anlamına geliyor. Ofis yok ya da o pozisyon için ofiste yer yok diye tahmin ediyorum.

sirkete gore değişmekle beraber birden çok ofiste çalışabileceğinizi söylemek istemişler. tabi bunu seyahat anlamında da kullanmak istemiş olabilirler.

bence de ofisten çalışmamak anlamına gelir virtual. yani örneğin web sitelerindeki adminler veya içerik yöneticileri gibi.

gundem.milliyet.com.tr

haberde istanbul denmiş ama tüm türkiye'de geçerlidir diye düşünüyorum.

su haberden sikayet edecegin yerlerin bilgisini alabilirsin
www.hurriyet.com.tr

bu duraklar işlerini ciddiye alıyorlar çünkü durak demek para demek şoförler için. zaten muhtemelen arabanın sahibi değildir, maaşla çalışıyordur, telefon edip söylerseniz mutlaka bir cezası olur. ben olsam peşini bırakmazdım.

telefon edince telsizin başındaki cümle kurmayı beceremeyen adam çıkıyor. al onu vur beni ayar eden bu herife. tanıdığım şoförlerden birini görünce zaten gidip konuşucam da ben istiyorum ki hepsi duysun. Hepsini tanıyorum çünkü.

tanıdğınız birine anlatırsanız tabi daha çabuk ulaşabilirsiniz çözüme.

feto ile ters düştükleri için. çoğu fetocu savcının yetkilerini ellerinden alıp görev yerlerini değiştirdiler.

edit: +bu tutukluluk işi önümüzdeki seçimlerde başlarına bela olabilir. keza fetocularla aralarındaki savaş kızışıp ayyuka çıkmaya başladığından beri kendi seçmenlerinin de kafalarında soru işaretleri oluşmaya başladı zannımca veya zaten var olsalardı bile takmıyorlardı, şimdi sorun olabilir dediğim gibi.

ayrıca şöyle son 2 ayı tararsan yüzlerce emniyet amiri ve polis doğuya sürüldü. bunların alayı fetocu. tayyip gücü paylaşmak istemiyor.

çok iyi çok iyi. bu konu hakkında başka şeyler var mı ? ben bilmiyordum doğuya sürülenleri mesela.

feto olayına bende katılıyorum. + birde terör konusunda çözüm için tayyip'i kandırdıklarını düşünüyorum.yani sen şu ergenekoncuları , kck lıları çıkart bizde terörü bitirelim gibisinden.

edit:bilmeyenler için aldığım bir analizi paylaşayım.polislerin yaklaşık %60'ı fetocu , ama bunların çoğunluğu güç değişince hemen dönecek tipler.
(istihbarat üst düzey sayılabilecek bir polis tanıdığımdan)

akp kocaman bir yalan , ne zaman anlamlı birşey yaptı ki ?

portekizce olur mu ?

www.youtube.com

Gönül isterdi ki engin müzik bilgimle size seçkin şarkılar sıralayayım liste liste lâkin benim de her Türk gibi bildiğim iki İspanyol işi şarkı var, biri Bailamos, diğeri Desperado... :)

eğlenceli mi bilemedim ama elimde bu var :
Bebe - Malo --- www.youtube.com

ladino olur mu?

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

kaçıııııııııın

genel itibariyle son zamanlarda çok dinlediklerimden yazıyorum.... yazdığım şarkıcı ve grupların diğer şarkıları da süper eğlenceli ritmik olabilir, ben birer örnek yazıyorum, bakın işte...

(bkz: borriquito), peret
www.youtube.com Mentira Politika, Che Sudaka
www.youtube.com Somos Viento, amparanoia
www.youtube.com pal sur, Canteca de Macao
www.youtube.com La Carencia, Panteón Rococó
www.youtube.com Padre Nuestro, Los Fabulosos Cadillacs
www.youtube.com que pena, ziroq

not: eğlenceli müzik nedir belki bilmiyorumdur... bence asıl budur ama ispanyolca değil:
www.youtube.com


ayrıca Rhythms Del Mundo albümlerini dinleyebilirsiniz.

www.youtube.com

mano negra'dan hemen hemen herşey

manu chao'yu unuttuk
www.youtube.com
yazıym de içimde kalmasın.

portekizce dersen seu jorge deneyebilirsin. hatta mina do comdomino şarkısını dinlersen daha iyi fikir edinebilirsin.

hangi dilde yazıyorsun? vb mi c# mı? yazdığın şey artık asp değil, öncelikle bunu aklından çıkarmaman lazım. vb veya c# syntax'ine bak, artık hangisinde yazıyorsan.

"for i=1 to 10 next" ifadesi gectigine gore, vb.net kullaniyorsun. misal, Default.aspx seklinde bir sayfan var. proje seciliyken, solution explorer'in tepesindeki kucuk butonlardan "Show all files"'a tiklarsan, Default.aspx expand olabilir hale gelecek. actiginda, altinda Default.aspx.vb dosyasini goreceksin. diger alternatif olarak da, design view'dayken sag klik yaptiginda acilan context menu'de "view code" bolumu olmasi lazim.

tabii, vs2008 veya vs2010 kullandigini ve klasik asp.net projesi olusturdugunu varsayiyorum. mvc olayina girdiysen, butun butune farkli bir yapi seni bekliyor olacak.

artik, asp icine kod gommek (elzem durumlar disinda) yok, aspx tarafi tamamen design odakli hazirlanmis, design bittikten sonra kodunu yazmak icin "codebehind" dedigimiz o kisma geliyorsun.

webforms için:
aspx sayfasından f7 ile codebehind'a geçip bir fonksyon yazınız:
public int Dondurucu()
{
for (i=1; i<5; i++)
{

her dönüşte yapılacak şeyler
}
return (bir int);
}

abla bi dokunabilir miyim be abla be ? hadi be ablam be ?
jksaldhlkasjhdlasd asdklasşjdlkasjdlsakjdşsalkjdşsalkd :D

axe filan mı kullanıyorsun ?

şaka bir yana çocuksu geliyorsundur belki millete ondan dokunmak istiyorlardır. Bilemedim resim göster anlayalım :D

hahaa hangi kadına sorsan hoşlanmaz böyle canım cicimlerden.Ama yanyanayken hep böyle davranır sonra duyuru köşeelerindee '' yhaa ama neden beni öpüolar yhaaa'' diye sızlanır.

caps +1

Belki çok güzelsindir dokunanlarda lezdir...

@neoneo yok ya gerçekten tüylerim ürperiyor birileri dokunduğunda. bu kadınlar için değil sadece, gereksiz temaslardan kaçınırım her zaman.

caps +1

fazla mesafeli geliyorsan bilinçsizce o mesafeyi kırmak istiyorlardır temas yoluyla.

capsi geç bir tik at!

@devilred, mesafeli geliyor olabilirim evet. sosyal hayatımda aslında sıcakkanlıyım ama işteyken çok yanaşmam kimseye. bu yeni kızlar bu yüzden sarıyor olabilirler bana.
@capsçiler, caps yok.
@benaaymi, o kadar çoklarsa işimiz var.

tikin falan varsa herkese de yayıldıysa boku yedin demektir..

homofobik erkek potansiyeli görüyorum.

vallahi bir fotoğraf bir caps koyarsan anlarız dokunup dokunulmayacağını :D

şaka bir yana da çoğu insan konuşurken ki özellikle de bizim türkler, karşısındaki insana dokunmadan edemezler.

ben de erkek olarak sevmem mesela ama farkettim ki daha sonra benim biraz gevşek olmamdan herkese yüz vermemden iki muhabbet edip karşımdaki insanın hemen yavşamasından dolayı sorunun da biraz bende olduğunu farkettim.

karşındaki insana dokunmak ona erişmek ulaşmak, kendi seviyesine çekmek, görmek anlamındadır ya da bunun gibi bir sürü anlam içerir. az daha kurumsal yaklaş kankalarına :)

"rica etsem dokunmadan konusabilir misin?" seklinde uyarabilirsin kimse sorun etmez.

kimisine göre büyük ihtiyaç konuşurken falan dokunmak, temas falan..

üniversitede bi kız vardı görünce hayatta bırakmazdı şap diye öperdi sarılırdı, her gün görüyoruz halbuki birbirimizi sahte öpücük yap bari yanağa doğru, şapır şupur nedir. kaçıyorduk biz ondan öpmesin diye. hem kız örneğinin yanında erkek örnekleri de var bunun. konuşurken elini, başkasının koluna eline koymadan konuşamayanlar erkekler de var. yapısal bişi.

niye dokunuyolar anlamadım ve sinir bozucu birşey olduğuna katılıyorum ama bu kadar tiksindirici bir şeymiş gibi anlatıyorsun ya o yüzden bi psikoloğa uğramalısın bence.

en ucuzu yurt dışında, bir tanıdığım varsa bence dışarıdan aldır. ben portekiz'deyim, buradaki fiyatı ahan da bu;

loja.vodafone.pt

Konak vapuruna bin. 15-20 dakkada bir kalkıyo zaten. Sonra Konak Pier'in ordan Fevzi Paşa bulvarına gir. Basmane'ye kadar yürü. Garın karşısından Gaziler caddesine gir. Bi 15 dakka yürüyünce solunda motor meslek lisesini görürsün. Onun karşısında. Ben olsam bunu seçerdim yürümeli falan :D

Ya da, Bostalı'ya git, iskeleden 130'a bin bornova metronun oraya git. metroya bin. hilal'de in. ordan işte bi beş dakka yürürsün. Metro istasyonunun karşı sırasında kalıyo.

üstteki adam haklı.

karşıyaka'dan metroynan gidemem mi?

Hilal metro durağından yürürsün

tamam işte, karşıyaka'dan direkt olarak hilal'e gidiyor mu, gitmiyorsa nereden aktarma yapacağım?

Hep tren dersen, banliyöye bin. Bornova'da aktarma yaparsın metroya.

düz kablo ise(arada dönüştürücü yok ise) bi işe yaramaz.

pek bir işe yarayacağını sanmıyorum. sonuçta ikisinin aktardığı veri miktarı farklı. istediğin kadar hdmi'dan bağla, vga kablosunun izin verdiği kalitede izlersin. zaten hdmi girişi olan televizyonların vga girişi var genelde, direk vga'dan bağla derim.

ilandaki açıklamalar bölümünde yazılmış. "HDMI TO VGA KABLO" diye.

yani hdmi çıkıştan alıp analog girişe veriyor. Senin aradığının tam tersi. Bilgisayarın hdmi çıkışından aldığı görüntüyü tv'nin ya da monitörün analog girişine veriyor.

Gibi geldi bana..

satıcıya bir mesaj at istersen.

o işleri vga box olmadan yapman çok zor

sei2blood+1
HDMI TO VGA o kablo. tersi için dönüştürücü gerek.

bir de, hdmi girişi olan bir tv'nin analog (VGA) girişi olmaması bana çok garip geldi. İlk defa karşılaşıyorum.

analog görüntüyü digitale yalnızca bir kablo ile çeviremezsin.

bildiğimiz kadarıyla berna; behzat ve ceyda'nın öz kızı. bunun dışında bildiğimiz bir şey yok henüz. öz kızı değilse bile bunu biz de bilmiyoruz, behzat da bilmiyor. veya behzat biliyorsa bile biz behzat'ın bildiğini bilmiyoruz. bizim tek bildiğimiz öz kızı olduğu.

şule neyin nesiydi peki?

şule de; behzat'ın babası diyarbakır'da mı ne görevdeyken orada sevgilisi olan mine'den peydahladığı kız.behzat ile mine arasında evlilik yok. hatta behzat'ın çocuktan da haberi yok. yanlış hatırlamıyorsam mine'nin hamile olduğunu öğreniyor, mine de "aldırdım çocuğu" diyor ama aldırmıyor falan. mine sonradan intihar ediyor.

ercü'yle şule kardeş olabilir, ercü şule'nin öz hakiki babası olabilir, ercü ile behzat üvey kardeş olabilir. izleyip görücez bakalım.

Usta soracağına izlesene; ne diye zevkini kaçırtıyorsun?

İlla istiyorsan,

67. bölüm itibarı ile Şule de, Berna da Behzat Ç.'nin öz kızları olarak biliniyorlar. Bahri Bey'in Ceyda'ya dedikleri daha çok kafa karıştırma ve/veya anlatımı kuvvetlendirme amacı taşıyor olabilir. Şule'nin Behzat'ın kızı olduğunu Şule, Behzat, Esra, Şevket, Memduh, Bahri, Ercüment ve Savaş biliyor. Belki Funda da biliyor olabilir... Zaten başka insanlar da biliyor olsa bile Ceyda hastaneden henüz çıktı; bilmiyor yani. Eh, Şule hakkaten de Ceyda'nın kızı olmadığına göre ve Berna Ceyda'nın öz kızı olduğuna göre "onun kızı senin kızını öldürdü" tümcesinde herhangi bir abukluk yok...

Ercüment'in ise Şule, Berna ve Behzat'la olabilecek bağlantısı "şu an" itibarı ile yalnızca izleyici söylentisinden ibaret. Göreceğiz...

vizeyi pasaporta isleyeceklerine gore evet orda kaliyor.

yok reddetmediler, hatta oturma izni verecekler.

paranı çoktan çekmişlerdir hesabından, niye iptal edesin ki?

bence okuyacağın bölüme göre değişir.

hangi bölüm?

iletişim

şehir olarak mı bölüm olarak mı?

ikisi de çok güzel. ama bence izmir bi tık önde.

imza izmirli, eskişehir'de öğrenci.

wartzay ikisinin birleşimi

Ege'nin iletişim bölümü hakkında o kadar bilgim yok ama Anadolu'nun ilitişim bölümünün iyi olduğunu söylüyorlar. Şehir seçimi için de nereli olduğuna göre de değişir diyeyim. Denizi olan bir şehirdensen hiç sana göre değil bence. Bir de çok ufak bir yer hoca 6 ay içinde biter gider! Ama bir o kadar da pahalı. Soğuğu da cabası! Bi' hatırladım yine tiskindim vallahi, boş ver sen İzmir'e git!

eskişehiri bir arastır derim..en iyi iletişim fakültelerinden biridir hele reklamcılık ve halkla ilişkiler okuyacaksan eskişehir derim ben

kıyas yapmayalım. tek başına eskişehiri düşünelim. bence dışardan gayet iyi görünüyo. şehir zaten güzel. anadolu iletişim de dünkü bölüm değil. ha bu iyi olduğunu göstermiyo ama işte dur şimdi..
izmire gelelim. gelelim izmire. izmir..? neyi var izmirin? deniz. büyükşehir. peki gelişmiş mi? yoo. insanı mı süper? büyük şehirlerde insanı süper diye bişey denemez artık unut bunu. boyoz mu çiğ börek mi? boyozu soğuk yedim bi kere niye bu kadar methedildiğini hala anlamış değilim.

ya neyse işte salla izmiri eskişehir iyi.

anadolu'nun iletisim dalinda piyasada da kalitede de ismi var. sehir olarak izmir>eskisehir>diger butun sehirler ban kalirsa.

not: anadolu insaat muh. ogrencisiyim 6 senedir , dogma buyume izmir bornovaliyim.

ege iletişim akar,eğitimi iyi bence;kız arkadaşım o fakültede kendisini nasıl yetiştrdiğini gözlerimle gördüm. sonuçta her ünide olduğu gibi iş sen de biter.

izmir faktörü zaten bambaşka bir olay;)

+ senin için yeni iletişim fakultesi yapıyorlar egeye ayna camlı falan iyisin yine:D

izmir +78656

Kızsan İzmir. Erkeksen git Eskişehir'de oku.

izmir'liyim, eskişehir'de okudum anadolu üniversitesi'nde. iletişim okuyan çok da arkadaşım oldu, hiçbiri gidip süper bir işe girmedi. anadolu iletişim'in olayı daha öncedenmiş. daha önce sadece öss ile değil, öss + mülakat ile giriliyormuş ve buna göre seçiyorlarmış insanları. son senelerde öğrenci kalitesi düştü normal olarak. benim okurken gördüğüm iletişim öğrenci kitlesi genelde caka satmayı seven, özenti tiplerdi ve çoğundan bir bok olacağını düşünmüyorum ki tonla adam tanıdım içlerinden, ev arkadaşlarım vs. oldu.

ha ege hakkında pek bilgim yok, bir kuzenim okuyor, o da mezun olmadı daha. ama şehir farkı dersen, ben de sana eskişehir'in amına koyayım derim. on sene öncesine kadar ortalama bir anadolu kasabasından farkı yoktu, sonradan çok hızlı bir şekilde değişim yaşadı ve ne halkı ne de altyapısı kaldırabildi bunu. caka satmayı çok seven bir belediye başkanı var. saçma sapan yerlere saçma sapan parklar vs. yapıyor ama şehrin merkezinin biraz dışına çıktığında, çok dışına da demiyorum, üniversitelerin çevresinden biraz uzaklaştığında dolaşacağın yerler bakımsız, yatırım yapılmıyor, birçok yer hiç abartmıyorum, köy gibi.

ben mühendislik fakültesinde okudum, bizim kampüs biraz şehir dışında kalıyor ki kazanıp gidersen eskişehir'e, sen de hazırlığı o kampüste okuyacağın için göreceksin dediğim şeyleri.

ayrıca eskişehir'in insanı sanıldığı gibi modern ve hoşgörülü vs. değil. yerel seçimlerde büyükerşen sayesinde dsp-chp artık neyse o parti kazanıyor ama genel seçimlere bak, hep akp 1. parti. şehir hayatına alışabilmiş değiller, sürekli bir birbirini ezme durumu var göt kadar şehirde, kimsenin birbirine saygısı yok. hele öğrenciysen kimsenin sana saygısı yok.

bütün bunları düşün derim, nerelisin bilmiyorum ama ben izmir'de doğup büyüdükten sonra burada geçirdiğim altı sene sonunda bıktım. izmir candır, başka yere benzemez. ama ege iletişim konusunda bir şey diyemeyeceğim.

ha bu arada esnafı vs. de öğrenciyi sikmeye çalışıyor, onu da bil.

parası olan alıyor bildiğim kadarıyla. bu işle ilgilenen aracılar var. ciddi düşünüyorsan telefonunu veririm.

para olduktan sonra kolay avukat ve emlakçı tarafından hallediliyor her şey

ev sahibi olmakla oturma izninin olması farklı şeyler. biri çok kolay. diğeri uzun prosedür işlemler istiyor

oturum sahibi olmayan biriyseniz, neden sahiplenmek istiyorsunuz

ben meraktan soruyorum sadece, sahibinden.com'da yaklaşık 30 tane emlak ilanı var amerika'dan ve fiyat olarak da ucuz en azından burasıyla karşılaştırınca. eğer kiralar da ilandaki gibiyse uygun bir yatırım gibi gözüküyor oturulmasa bile.

paran varsa ev almak sikinti degil alabilirsin, bu sekilde ailesinin aldigi evde kalan ogrenci arkadaslarim var. ekstra bir islem yapmadilar, amerikan bankalarindan kredi falan cekmeden tak diye aldilar evi, butun isleri muhasebeciler ve avukatlar hallediyor zaten. bi de su an gizli kriz gibi bir sey var sanirim, her yerde satilik evler var ve ev fiyatlari da acayip dusmus durumda. yalniz evlerin vergileri cok yuksek, onu da hatirlatayim..

20. levelda bitiyormuş starter.

kenara koyuyosun kutuyu kalıyo hacı ya. bilemedim, belki de dünyanın en malca ikilemindeyim ama resmen kararsızım. bi el atalım bi fikir verelim.

55 yuroydu en son.

59.99

Eğer alırsan 1-2 saatle olmaz o kendini kaptırırsın. Finaller patlar benden söylemesi.

30 lira fazla, kutusuz ve finaller sırasında işler sarpa sarar. Bir sürü eksisi var bence şu an online almanın.

kutulu al.

illa ki kutulu al derim ben.

wow'dan yıllar evvel çıkmış bir oyundan bahsediyorsun farkındasın umarım?

ben bilmem diablo falan ama sırf o etkinlikte bulunduğum için bir oynama isteği geldi bana da :D

@bodom tabi ki wow'dan yıllar önce çıktı da ilk diablo çıktığında 6, ikincisi çıktığında 10 yaşındaydım. wow'a yetişebildim.

@celeron 23 yaşındayım insaf.

troll'lük filan yapmıyorum cidden anlamadım yani. laf sokmaktansa birisi çıkıp "hikayesi güzel, hack n slash kavramını getirdi, şöyle, böyle" bi şey dese de anlasam.

Ben şahsen en çok item açlığımı bastırdığı için seviyorum. Garip mi bence evet çok garip :)

ona bakarsan ben hala açıp aoe oynuyorum, starcraft oynuyorum, sanitarium oynuyorum, hadi onları da geçtim cadillac and dinasours oynuyorum. senin bu mantığınla bunları da at çöpe gitsin.

bazı oyunlar var. kişinin çocukluk ya da ergenlik dönemine damgasını vuruyor. eskiden bu kadar tüketmiyorduk. bir oyunu sevdik mi bokunu çıkarır, 2 sene durmadan o oyunu oynardık. diablo da o tarz bir oyun işte. henüz rpg nedir, quest nedir bilmezken bize bu türü sevdirdi. o yüzden değerli. o yüzden millet hala açıp diablo II oynuyor. ama şu ana kadar oynamadıysan, bu saatten sonra oynayıp sevmen zor diğer tüm eski oyunlar gibi.

@sir gawain çöpe atmak ne alaka öyle bir şey demedim ki ben. çocukluğumda oynadığım bir çok oyunu bulup ben de oynadım aynen, diablo'yu o zaman hiç oynamamıştım, şu anda da sarmadı belki o yüzden, bilemiyorum.

dediğim gibi.

diablo'yla alakalı değil bu

aoe'yi şu ana dek hiç görmediğini, oynamadığını düşün. şu anda önüne koysalar mario gibi gelir. bu ne lan der silersin. diablo 2 de öyle işte.

hacı ilvl kastın wow oynadıysan.

ilvl olayının ana temellerini diablo attı işte. tbc'deki ashes of a'lar mıydı öyle bi binek vardı, onun gibi bir sürü item var diablo'da düşme şansı binde 1 olan. onları düşürmek için insanlar kasıyor, sonra beraber online giriyor oynuyor falan.

bu tarz tüm oyunlar quest al önüne geleni kes modunda zaten. sarmadıysa strateji falan oyna ne biliyim.

o değil de 2d oyunlar birkaç cnc3'e kadar grafik olarak 3d olanlardan iyiyci kanımca. düşük poligonlu sikko modeller yerine 2d düzgün çizimler görüyorduk en azından.

(bkz: caesar 3)
(bkz: red alert 2)

diablo 2 de öyle. çözünürlüğü düşük biraz malum eski oyun ama grafik olarak warcraft 3'ten daha güzel duruyor kanımca.

oh yazdım rahatladım.

ben 30 yaşındayım ve bizim nesil lisede diablo, starcraft, sanitarium, half life, counter strike vs. oynayarak büyüdü. hatta online oynanabilen ve kitlesel olarak oyuncu barındıran neredeyse sadece starcraft ve counter strike vardı. sen diyorsun ya quest alıp adam kesiyorsun, wow da aynı şey, ben wow'a da başlayıp sıkılıp bırakmış bir starcraftçıyım ve bu oyunu da yaklaşık 15 senedir oynuyorum.

durum şu ki sen wow'la gözünü açmışsın. wow'un babası diablo'dur ve inan diablo ile büyüyen insanlara wow'un ya da herhangi başka bir mmorpg'nin daha güzel olduğunu anlatamazsın. bir kere o dönemde oyunlar şu zamandakinden çok farklıydı. oyun oynayan kişiyi düşünmeden oynamaya iten şimdiki oyunların aksine oyunların önceliği sürükleyici bir konu bulup bunun üstüne yapabildiği kadar grafik olarak iyi bir oyun yapmaktı, bunun nedeni de grafik teknolojisinin c64 ve özellikle amiga zamanında çok geride olması nedeniyle oyunlara insanları oyunun konusuyla bağlamaktı. zaten bilgisayar oyunları tarihine bakarsan özellikle 80'lerin sonu, doksanların başındaki oyunların en iddialı olanlarının genelde adventure oyunları olduğunu görürsün.

yani demeye çalıştığım biz nesil olarak hikayesi saran oyunlarla büyüdük, hayal gücümüz ve oyun zevkimiz buna göre gelişti. diablo da bu konuda zamanında çığır açmış ve o neslin gönlünde kalıcı bir yer etmişti. inan şimdi bunu anlaman zor.

zaten şu an blizzard'ın şu anki başarısının sırrı da starcraft ve diablo gibi iki oyunu doksanlı yılların son yarısında yaratıp piyasaya çıkarmış olmalarıdır. bu iki oyunun kazandırdığı para ve bunları yaparken edindikleri tecrübenin verdiği altyapıyla senin oynadığın wow ve benzeri oyunları çıkarabildi blizzard. ilk warcraft'ı ve nasıl bir oyun olduğunu, oyunun değiştirilerek nasıl starcraft haline geldiğini ve warcraft'ı nasıl en azından isim olarak rpg türüne çevirdiklerini vs. bir araştır derim.

özet olarak diablo wow'un dedesidir, saygı duymak lazım.

ayrıca online oynanabilecek diablo 3 wow'un bir kenara atılmasını sağlayacaktır, bundan emin olabilirsin.

diablo kültür gibi bir şey. seni sarmadıysa bırak gitsin. ben diablo, diablo hellfire, diablo 2 ve diablo 2 lod'u defalarca bitirdim ve abartmıyorum 98'den beri diablo dünyasının içindeyim bi şekilde. en yakın arkadaşlarım ise diablo'ya saramadı bir türlü. hepsi starcraft manyağı. starcraft da beni açmıyor mesela. bu işler böyle.

ben geçen sene kullandım. bok gibi bişey. devamlı uykun var uyuyamıyon. cinsel yönden de sıkıntı çıkıyo. kalkması gerektiğinde zor kalkıyo. uygunsuz zamanlarda sebepsiz yere şahlanıyo. kullanma la. prozac kullandıydım ben.

ismi lazım değil x li mx li bişey kullanmıştım. Pek de bir şey hissetmiyorlar desek yeridir. Biraz leyla böyle. Liseli aşık gibi. Dünya sikime minare götüme misali.. Dünya yansa umrunda değil. Nasıl tarif edeyim ki, hiçbir olay önemli değil senin için. Tınn... Kasımpaşa..

@lazor zaten ben normalde öyle biriyim ama çok fazlaca düşüncelere dalarım. o da uçuyor mu?

hiç bir şey hissetmiyorsun, cinsellik sıfır

Şu sıralarda Wellbutrin kullanıyorum. Bir ay kadar 150 mg kullandım, şimdi 300mg'a geçtim.

Bir olay yok, ilk kullandığın zamanlarda duygusal yoğunluk yaşıyorsun bir de zamansız uykun geliyor. Sonraları alışıyorsun ve hayatını düzene sokmaya başlıyorsun. Doktor 6 aylık bir süreç olduğunu söylemişti, ufak tefek gelişmeler görüyorum ben yine de kendimde.

hangi grubu aldığınıza göre değişkenlik gösterir durum. antidepresan adı altında 1 tane etken madde yok. öyle bile olsa yine de kişiden kişiye değişiklik gösterirdi etkiler.. o yüzden bu veriler size çözüm olmayabilir belirtmek istedim. zaten bir ilacın prospektüsünde o ilacın yapabileceği, o güne kadar yaptığı tüm yan etkileri/beklenmeyen etkileri görebilirsiniz.

hayattan keyif aldığım nadir anları antidepresan kullanırken yaşadım diyebilirim. evet başta bir mallık, uyku hali olabiliyor ama 1-2 ay daha kullanmaya devam edersen beynindeki kimyasal dengesizlik bir şekilde düzeliyor. her ne kadar vücuttaki sorunların kimyasal maddelerle giderilmesine karşı çıkan bir olsam da antidepresan kullanırken ciddi anlamda düzelmiş olduğum gerçeğini inkar edemem.

bir de bırakınca çok kötü oluyorsun, uyuşturucuyu bırakmak gibi birşey diyebiliriz. "cold turkey" uygulamak gerekebiliyor.

Prozac, Selectra (25, 50, 100 mg hepsini kullandım), Lustral (100 mg) farklı dönemlerde 6 yıllık süreçte hepsinden kullandım. Doğrusu kullanırken pek bir fark hissetmiyordum. Ara ara böyle olmadık şeylere gülme ve rahatlık olduğunu sonradan farkediyordum. Şahsen çok işe yaradıklarını düşünmedim.

hiçbirşey hissetmeme durumu yaşanmaması lazım sanki. hatalı tedavi olabilir. benim tedavim prozac, cymbalta, desyrel ve gyrex dörtlüsüyle başlamıştı. ilk başta ufak bir mallama olabiliyor evet (sürekli uykulu olma, hiçbişeyi siklememe vb.) ama ikinci ayda falan düzeliyor. ben de antidepresan kullanımına uyuz olan bir kişiydim ama şu an ilaç tedavisine daha erken başlamadığıma pişmanım. düzgün bir psikiyatrist bulun ve bir an önce hayatınızın normal akışına dönmesinin keyfini çıkarın.
cinsel problemlerde doz ayarlanması, alternatif ilaç kullanımı gibi düzenlemelerle üstesinden gelinebiliyor. dediğim gibi iyi bir doktor bulursanız en az yan etki ile en doğru ilaçları kullanır ve yaşamaya devam edersiniz.
p.s: wellbutrinin a.ına koyayım afedersin. hayatımda böyle bir baş ağrısı çekmemiştim. ama arkadaşın tedavisinde faydalı olmuş mesela.

Ben şu anda cipram kullanıyorum başlayalı 8 gün oldu ilk gün ölüm gibiydi, çenem kilitlendi resmen, sürekli bir esneme ve uyuşukluk vardı, neredeyse yürüyen ölü gibiydim ertesi gün de aynı etkiyi gösterdi şu anda biraz azaldı bu etki ama sersemlik devam ediyor.

uzun süre cipralex kullandım, uzun süreli kullanımda ilk başlarda mide bulantısı, çene kasılması, uyku gibi sorunları oluyor ama bir süre sonra anksiyete sorunlarına kökten çözüm oluyor. endişe duygusunu ortadan kaldırıyor neredeyse, takmıyorsun sorunları, gerilmiyorsun ve hayatın daha kolay hale geliyor fakat şöyle bir sıkıntısı daha var, yaratıcılığını biraz törpülüyor insanın. çok düz düşünmeye başlıyorsun çünkü amacı bu zaten. ben yine de tavsiye ediyorum çünkü benim anksiyete ile ilişkim eksama, migren hatta ishal gibi ikincil rahatsızlıklara yol açacak seviyeye gelebiliyor bazen.

pal alacaksın.

kırılır kırılmaz diye bir şey yok sanırım. bugün kırılmaz yarın kırılır.

bence en güzeli hiç kırdırmamak. alırsın ikinci elden 2 tane oyun onları takaslaya takaslaya oynarsın en baba oyunları.

senede bir tane de orijinal oyun alırsın eğer para biriktirebiliyorsan.

en güzeli online oynayacaksın. o yüzden hiç kırdırma mırdırma uğraşma derim.
al gitsin. zaten yanında oyun falan hediye ediyorlar. sen de güzel bir oyun alırsın o sana 1-2 ay yeter. sonra gider 2 elden yeni bir oyun alırsın ya da elindekiyle takas edersin bıdı bıdı.

kırdırma bence.

orijinal oyun konusunda kalpteki delik'e katılmama ve kendim de özellikle online oyun oynayabilme açısından orijinal kullanmama rağmen bildiğim kadarıyla yazılımı 3.55'ten önceki versiyonlardan biri olan makinelere jailbreak veya diğer kırma yöntemleri uygulanabiliyordu en son. ama tabi ki çok takip etmediğimden emin değilim, donanımhaber forumlarından takip edebilirsin.

whatsapp yuklu dimi telefonda? Onun yuzunden veriyor bu hafiza dolu zimbirtisini.

whatsappla fln hiç bi alakası yok.benim telefon hafızasında 50 MB boş yer var.gene de hafıza dolu uyarısı veriyo internette gezinirken.boşuna format attım telefona.adobe de silindi para istiyo benden şimdi.tamamen telefonun dandikliğinden kaynaklanıyo.bende 5 ay önce aldım C5-03 ü.en az 1 sene daha kullanmak zorundayım.bu hafıza dolu hatası vs araştırdım,hiç bi çözümü yok,alışmak zorundasın ha olurda bi mucize bulursan yöntemini beni de unutma ;)

sonuç olarak 1500 TL ver S II al demekten başka bişey diyesim yok.

diğer nokia'larda aynı sorun var mı bilmiyorum ama bende de c5-01 var ve o da aynı sorunu verip deli ediyor. bilgisayar mühendisiyim ve anlayabildiğim kadarıyla bir süre sonra aletin ram'i veya ram gibi kullandığı hafızası doluyor, ondan sonra dahili hafızayı sanal ram olarak kullanmaya çalıştığı için hata verip duruyor. önceleri telefonda ne kadar mesaj, mail falan varsa silip geçiştirmeye çalışıyordum, bir süre sonra onu da yememeye başladı ve fark ettim ki aleti kapatıp açınca sorun çözülüyor. bu da dediğim gibi ram problemi olduğunu gösteriyor. kuvvetle muhtemel yazılımında bir sorun var.

whatsapp dedim çünkü bende de c6-00 var. ve whatsapp yüklü iken bu hafıza dolu şeysini alıyorum sürekli. bırak internette dolaşmayı. fotoğraflarıma bile giremiyorum. whatsapp ı kaldırıyorum birkaç gün. hiç demiyor hafıza dolu diye. yüklüyorum 10 dk sonra yine başlıyor. dolu da dolu.

bende whatsappla ilgisi yok dedim çünkü bende hiç bi uygulama yüklü bile değil telefona format attım 50 MB boş yerim var üstelik ve internete giriyorum 2 dk sonra hafıza dolu hatası alıyorum.nedeni NOKIA DANDİK bu kadar....siz telefonda arama yapabildiğinize falan şükredin nokiada.arada da reset atar benden söylemesi.keyfimizden nokia kullanmıyoruz bizde yani,fakirliğin gözü çıksın.400 TL lik telefondan daha ne beklersin.tabi ben yılbaşı kampanyasından 385 TL ye aldım o ayrı tabi.nokia lumia 800 fln alınabilir.ki onlarda daha türkiyeye gelmedi.gelse bile fiyatı 1500 TL civarı olcak.niye o kadar para verim ki nokiaya gider S III alırım.wi-fi ile şarj olması,göz tanıma,kullanıcıyı algıması vs nokianın 50 Kilometre ötesindeler.

Bütün mesajları, e-mailleri, internet geçmişini, kullanmadığım kartvizitleri sildim. resimleri ve videoları bilgisayara kopyaladım. telefonda 4-5 mb daha yer açmayı başardım ama yine hafıza dolu uyarısı veriyor. Onu geçtim bari içinden program silebilsek. quickoffice'yi silmeme de izin vermiyor. Bilmiyorum ne yapacağım bu telefonla

beyaz pastane, atatürk bulvarı, ben orada yerim :)

eskişehir'de en iyi muzlu rulo pastayı hemşin'de yemiştim. yalnız normal pasta boyutlarında değil, küçük tek atımlık pastalar şeklindeydi, tadı on numaraydı hakikaten. yerini tarif etmek gerekirse, çarşının arka paralelinde, şair fuzulinin üzerinde ufak tefek bir yer.

eskişehir de pastane önerebilirim. heykel e bak.

atatürk bulvarındaki dr. beyaz'a +1
çok güzel yapıyorlar

Benim istediğim ev yapımıydı aslında.
Atatürk bulvarı eski Hasan Polatkan değil mi? Migros'a göre nerede kalıyor beyaz pastane ?

evet h.polatkan. ogü'ye doğru giderken migros'u geçin, camiye gelmeden önce, sağ tarafta görürsünüz

aslında üşenmiyorsan kendin yapmayı deneyebilirsin uygun bir mutfağın varsa. internette tarifler var, biz bir kere yapmıştık internetteki tariflere bakarak, çok zor bir şey değil.

bende o beceri yok maalesef.

kobuzchu kızın anlattığı yerde, cami ile migros arası diyelim.

pasta yiyeceksen de şehrin pastacısını dene, aynı yer

yok bence $ortu biraz daha kisaltin. ustune de bir atlet, standardi bu.

ismail abi gibi gidersen vize garanti.

parmak arası terliği unutmayın

olur.

anlamıyorum bu işi de ha. hayır adam şortla gitse ne olacak? portekiz'e saygısızlık mı bu, nedir yani? "bu bizim memlekette şort giyicek, saygısız herif" deyip vize mi vermeyecekler, nedir ki?

taytla git bence.

onlar giyimine değil banka hesabına bakıyorlar dostum.

portekiz'in zaten vize gorusmesini yapacak memuru da sortludur merak etme :)

hava durumuna da bakın yağmur yağabilir, ıslanmış bacaklarla arzı endam etmeyin haha :)

abi portekizin ortamına uygundur bence, şortla git. mesela ben brezilya vizesi alacak olsam karnaval elbisesiyle, iran vizesi alacak olsam molla takkesiyle, ingiltere vizesi alacak olsam monokl'la giderdim elçiliğe.

verdiğiniz fikirler sayesinde, kararımı verdim, böyle gidiyorum;

www.fugly.com

herkese teşekkür.

şık olur

sevgili duyuru sahibi, sizin memnuniyetiniz, bizim memnuniyetimizdir. umarim vizenizi almi$ sokaklarda eglene eglene yuruyorsunuzdur, daha nice vizelere

lottery'de ilk sıraları kapmak kura ile olduğu için garantisi yok bu yüzden herkes aa zaten ligin dibindeyiz artık hep kaybedelim demiyor.

kura ile oluyor ama kurada eşitlik yok, kötü takımın şansı daha çok. yani ne kadar kötü olursa şansı o kadar artar. bu noktada benim de kafamda aynı soru var? neden böyle yapıyorlar?

"İş Ahlakı" + "Marka değeri" >> "Kurada %3-5 daha iyi şansa sahip olma"

Drafttan gelecek bir lebron'a sahip olmak için çocuğunu keser takım sahipleri. hangi iş ahlaki, marka değeri?

aslında lottery'ye oynamak gibi bir durum pek söz konusu değil. bobcats'ten bahsediyorsan adamlar sürekli sakatlıklarla boğuştu zaten berbat bir kadroları olmasının yanında, cleveland keza öyle. geriye kalan takımlarda da genelde en az bir tane takımda kalması istenen yıldız seviyesinde oyuncu var nets'te olduğu gibi, bunları memnun etmek lazım. bir de theherbaliser'ın da dediği gibi bu işin garantisi yok. derrick rose'un seçildiği sene bulls değil, miami en fazla topa sahipti lottery'de ama bir şekilde stern ayarlamasını yaptı, miami'nin wade'i olduğu için rose'u chicago'ya bıraktı, miami'ye de michael beasley denen işe yaramaz kaldı. lottery'nin de sadece şans olmadığı genelde bilinen bir şey.

gibson al derim pampa. custom shop usa.

Bende bir tane Cort g260 var. Gerçi köprü manyetiğini Epiphone humbucker ile değiştirdim, köprüye de piezolu Fisman bridge taktım. Bu nedenle ton epey değişti şu an gayet memnunum, ama bu modifikasyonlar olmadan da güzel bir gitar, tavsiye edebilirim.
Ağacı çok kuru olmadığından ve boyasız, cilasız bir gövdesi olduğundan tonlar pek parlak değil bu nedenle belki bir blues gitarı diyemeyiz ama dolu bir gövdesi olduğundan bass sesleri güzel tınlıyor, sustaini gayet güzel.

ibanez rg serisine bak derim.

cort alma.

cort alma. fender destekli bir squier al, amerikan olanindan. tam blues gitari bendeki mesala.

viva gold.

cort la olmaz o işler

ben de yatıramadım iki gündür.

finansbankta problem var, bahis sitelerine para yatırmayı engelledi diye duymuştum.

sonradan öğrendim ki çoğu banka ''kendi kendine'' aldığı kararlarla engellemişler para yatırmayı.sağolsunlar..

ilk önce garanti, ardından yapı kredi, sonra işbank sonra hepsi şeklinde bloke ettiler para yatırma işlemlerini. tavsiyem neteller hesabı açmanız, para yatırma metodu: neteller'in türkiye'deki normal banka hesabına havale; netellerden bets10'a çekim şeklinde.

Neteller bu konuda çok avantaj sağlıyor, 45 tl para çekebilirsiniz, istediğiniz bankamatikten paranızı nakit ya da alışverişlerde kullanabilirsiniz. Yıllık üyelik ücreti yok, döviz dönüştürme ücreti var. Kartın+pin'in posta yoluyla elinize ulaşması ~20 gün.

the road var, kardan dağı bayırı seçebilirsen

eat pray love
the bucket list
diarios de motocicleta
que tan lejos
im juli
last stop for paul
127 hours

The Way Back (2010). İhtiyacın olan bu.

grizzly man var, into the wild'ın romantik olmayanı. adam kendi kamerasıyla çekiyor. werner herzog'da bu adamın görüntülerini buluyor ve bundan bir film/belgesel çıkarıyor.

abi 127 hours çok iç bunaltıcı bir film, tavsiye etmiyorum.

bende izledim 127 hours u o ilk başlarda dağ bayır havası veriyor ama asıl mesaj orda insan ölümüne yaklaştıkça neyi düşünür pişmanlıklar psikolojik bir tat var

sarhoş atlar zamanı

(bkz: one week)

çiple olmuyor, bir yazılım yükletiyorsun flash disk'e, o flash disk'i takınca kopya oyunları çalıştırıyor, tabi bir de hdd lazım harici. wiidewii forumları veya donanimhaber forumlarına bakabilirsin.

Wii soft mode yapiliyor artik. Forumlarda bununla ilgili bilgiler bulabilirsin. Ben kendim yaptim sahsen cillop gibi. Usb den ya da dvd den oyun oynayabiliyorsun

Ben de ps2 haric hepsini yaptim zaten ona da cip takmak gerekiyordu yazilimla yapiliyorsa cok iyi hem giren cikan olmaz

www.konsolsoftmod.com

ben bu arkadaşa yaptırdım. güvenilir ve işini çok iyi bilen birisi.

stadın oradaki yoğurtçu parkında potalar var

Moda sahilinden devam edince adını bilmediğim bi dereye geliniyor, orada var. Sanırım yoğurtçu parkı orası. neira nın dediği gibi.

oynayan oluyor mu?

ttnet - 1 mbit e düşmüş. Bende neden yavaş diyordum lan...

var kanka. benim de bu ay ilk defa 2 gun once dustu. biri adsl. genel birsey , butun saglayicilar artik dusurme karari aldi heralde. smile biri ttnet farketmiyor. kotayi gecince dusuruyorlar. sozlukte de bir suredir epey muhabbeti yapiliyor zaten (bkz: adil kullanim kotasi) basligi hakkinda. ordan daha detayli bilgi alabilirsin

(bkz: adil kullanim siniri)

bu adil kullanım zımbırtısını telekom uygulamıyordu ama sanırım kanuni zorunlulukları var. superonline başından beri kullandığı için dava açmış ve kazanmış. bu yüzden bu 8 mb'lik hatlar artık 1mb'ye düşecek. sonuçta smile ve diğerleri de telekomun alt yapısını kullandığı için onlar da sınırlanacak.

masaüstü, mobil ve web uygulamaları için c# derim :D

masaüstü, mobil ve web uygulamaları için php.... yok lan olmadı..

oyun için c++
geri kalan herşey için java.

günlük hayatta kullanılabilecekten kastın gui'si olan programlarsa evet fakat günlük yaşamda kullandığın bankamatik, cep telefonu, uydu cihazı, yol bilgisayarı, internet altyapısını sağlayan neredeyse her şey c++ ile yazılıyor. yani core programlama için c++ en iyi seçenek. java biraz daha üst katman programlama dili, c# gibi. ben oyun programcısıyım, çoğu oyun c++ ile yazılıyor çünkü makine diline yakın ve daha zor olsa da yapılabilecek şeyler daha fazla.

tek otobüsle gitme şansın yok. bostanlıdan yunusların oraya gideceksin girne caddesinin girişindeki ilk durakta bekle, gelen otobüslerden çiğli ve menemen tarafına gidenlerin hepsi hastanenin önünden geçer. bunun dışında şemikler otobüsü de geçer. ama yunusların oradaki durakta bekleme, girne cadddesinin üzerindeki ilk durakta bekle çünkü çiğli tarafına karşıyakadan bazı otobüsler bostanlı üzerinden gidiyor, dudayev bulvarından, mavişehir, kipa tarafından gidiyorlar, garantiye alırsın girne bulvarından binersen.

müzik dinlemeyi seviyorsa şöyle güzel kaliteli bir kulaklık olabilir.

vallaha bence efes pilsen'in bu seneki forması çok şık. ben olsam onu isterdim ya da çok güzel boston celtics sweatshirt'leri var, adidas satan mağazalarda bulabilirsiniz. daha orijinal fikir istiyorsanız yanında bir de 5 mayısta istanbul'daki harlem globetrotters gösteri maçına bilet alabilirsiniz.

@fotrsapka muzik dınler ama öyle ustune dusmedıgı ıcın cok kullanmaz.
@uckac kendisi mersinde istanbula gelme durumu yaza kadar yok.

valla bnce 150yi sadece bi formya falan yatırma ben o yaştayken hep güzel kıyafetlerim olmasını isterdim mersindeymiş zaten güzel bir şort üstünede uyumlu bir tshirt ve gömlek aldın mı tamamdır hem kıyafet derdi kalmaz hem de şık gezer..ama yine de ağzını ara bakalım öle istediği özel bişi var mı?

@andlee ya özel bisi istiyormusun diye sormak istemiyorum sorsam da zaten almayayım diye söylemez. netten araştırıcam ama hediyelik eşyalarla ilgili site önerilerinize de açıgım

rte diyorsa yalandır.

rte diyorsa doğrudur.


@bunlarolma noldu şimdi cevap mı yazmış oldun sen?

Evlerden kitapların,kasetlerin toplatıldığı dönem çok eski değil ama gerisini bilmiyorum.

chp döneminde de anap döneminde de ve bizzat akp döneminde de bu ülkede cami sayısı ve diyanetin bütçesi bu ülkenin eğitime ve sağlığa harcadığından fazla olmuştur. okul sayımız cami sayımızın yanında bir hiç, doktor sayımız imam sayımızın yanında çok komiktir.

akp döneminde bir atımda binlerce imam alınırken öğretmenlerin ataması yapılmamış, ilaç ve eczacılık, özel hastane vs. gibi alanlar rant kapısı yapılmıştır.

kısacası bunun chp'si akp'si yok. vatandaşımız sene 2012 olmuş halen önceliklerini belirleyememiş, birey olmanın ne demek olduğunu benimseyememiştir. bunda hepsinin suçu var. hepimizin suçu var.

öncelikle söyleyeceğim şey, bunu buraya sormak yerine tarih üzerine yazılmış kitaplardan okusanız çok daha güvenilir bilgilerle donanırsınız.

chp, tek parti, atatürk, milli şef, diktatörlük, ya da ne derseniz deyin işte iktidarı (1920-1946) oldukça radikal değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdi. bunların çoğunu emreden de atatürk'ten (ya da mustafa kemal, ne derseniz artık) başkası değildi. popülist, nabza göre şerbet veren, kürt'le kürt, türk'le türk, müslüman'la müslüman, alevi ile alevi olan ama ankara'dayken bildiğini okuyan sevgili başbakanımız atatürk'e laf edemediği için chp'yi, inönü'yü falan suçluyor. edecekse etsin zaten bana göre hava hoş sorun değil de, yaptığı şey tam bir saptırma, tam bir kaypaklık. bir kere chp aynı chp değil ki. her ne kadar chp'de "i <3 1930s" tişörtüyle dolaşacak bir sürü insan bulunsa da parti çok değişti, o zihniyet tasfiye halinde. allah korusun da muammer ince parti başına gelmesin, yoksa başbakan'ın dediği kadar olacak gerçekten.

neyse bence başbakan'ın dedikleri kısmen doğru falan da, bunları bugün sırf chp'ye vurmak için bu şekilde söylemenin manası yok ki. kuran öğrenmenin yeraltına indiği geyikleri çok yapılır. doğruluk payı olduğuna inanıyorum. cuma hariç namaz kılmayıp içki içen ama sorsan "elhamdülillah müslümanız" diyen halkımızın tepeden gelen emirleri isyan falan etmeden harfiyen uygulamak konusunda ne kadar koyun olduğu da o dönemden anlaşılıyor. faşist zihniyeti eleştirse anlarım ama başbakan'ın yaptığı aynen "deli ibrahim deliydi, o zaman bütün osmanlı padişahları delidir o zaman osmanlı boktandır" demeye benziyor. yani osmanlı bence de boktandır ama bu sebepten değil. kitapların meydanlarda yakılıp yakılmadığı konusunda fikrim yok. bunlar türkiye'de tabudur, hala gizli saklı konuşulur. eminim birileri araştırıp kitabını yazmıştır ama yazan kimdir, ne zaman bastırmıştır kitabını, bunu bilemiyorum.

not: anarşist agnostiğim.

bu ülkede cami kapatılsa ne olur? ortada ne chp kalır ne chp'li kimse cesaret edemez. bu arada chp'nin bu ülkede herhangi bir şey yapacak gücü en son nuh nebi zamanıydı.

Deden nenen hayatta ise kendilerine sor. "Ahıra çevrilmiş camiler" muhabbetini bilmem de toplatılan Kuranları, yasaklanan ezanları bilirim, anlatsınlar. Kuran kursları falan zaten ancak şimdilerde rahata eriyor gibi bir şey. Yıllar yılı yasaklı/tehlikeli kurumlar idi bunlar.

CHP'den kastettiği ise Atatürk ve İnönü dönemleri tabii. Onu göz önünde bulundurmak lazım. Yani mlky lvn'in dediği gibi CHP'nin ilk ve son güçlü dönemleri.

Bir de yıllar yılı kendi çocuğun gibi gördüğün askerin, jandarmanın sana silah doğrulttuğunu görünce, cami kapansa da ses edemezsin, Kuran yakılsa da. Devletin "devlet" olduğu zamanlar tabii. Jandarma erinin, polis memurunun karşısında esas duruşa geçilen zamanlar..

dünyanın her yerinde cahil insanı etkilemek din ve milliyetçilikten geçer. sağ partilerin başındakilerin yaptıkları da budur genelde. bu bağlamda akp ve tayyip erdoğan'ın söylemleriyle nasyonal sosyalist parti ve adolf hitler'in söylemleri arasında benim nazarımda hiçbir fark yok.

bu ülkede 30 dönemi dahil hiçbir dönemde insanların inançlarını, ibadetlerini yerine getirmelerine engel olmaya çalışılmadı. yapılmaya çalışan şey, tarihte tonla örneğini gördüğümüz yobazların nefret tohumları atmasını önlemek için bu işi devlet denetimine almak oldu ki bunda yanlış bir şey yok. ha sen gidip kimse inancını yerine getirmene engel olmadığı halde istediğin gibi insanları yönlendirmek ve kine sevk etmek istiyorsan tabi ki istemezsin bu kuran kurslarının vs. denetimde olmasını. üstte yazan lazor gibi tiplerin asıl amacı da bu.

bir insan aptal değilse dine körü körüne bağlanmaz. inançlı insanlara lafım yok, inançlı olmak farklı bir şey. fakat bu inanmak dediğim şey ne olursa olsun buna körü körüne bağlanmak, mücahit haline gelmek, el değdirmemek, laf ettirmemek düpedüz andavallık. zaten bu tipleri dindarlardan ayırmak için kullanılan dinci kavramına akılları sıra kemalist diye bir karşılık buldular ve mustafa kemal'i, kemalizm'i toptan kötülemeye çalışıyorlar. bu andavallık sadece din konusunda da yok. bir insan gerektiği kadar geri zekalıysa hiç düşünmeden dinin, komünizmin, kürt milliyetçiliğinin, scientology'nin ya da herhangi başka bir şeyin -evet atatürkçülüğün de- peşine takılabilir ve her şeyi hiç sorgulamadan yapabilir.

işte bu tip insanlar ne yazık ki dünya üzerinde çok. insanoğlu aslında tek tanrılı dinler aksini iddia etse de halen hayvan ve dünya üzerindeki insanların çoğu bunu inkar edip hayvanlığın dibine vuruyorlar-ben hayvan olduğumuzu kabul edenlerdenim, şimdi çıkıp bir aklı evvel "sensin hayvan" demesin, evet, hayvanım-. işte bu tür insanlar bahsettiğim kolay manipule edilip sürünün bir parçası olduğunu hissettiği sürece güvende hissedenler. işte bu tip insanlar tarihin her döneminde tayyip gibi insanlar tarafından yönlendirilip kullanıldı. adı üstünde "hükumet"! adalet ve ahlak duygularından yoksun insanların hükmetmek, yönetme gücünü elde etmek için yapmayacakları şey yok. örnek mi? al sana;

en basitinden yalan söylemek, yukarıda sözünü ettiğim manipülasyon günah değil midir islamda? müslüman, başbakanın olduğunu iddia ettiği gibi dindar bir adam yalan söyleyerek milleti kine sevk eder mi? hem de oy için?

başbakan her fırsatta atatürk'e sallıyor dolaylı olarak. direk atatürk'e laf söyleyemediği için chp ve inönü diyor. insanların inançlarını yaşamasına engel olunduğunu, kuran kurslarının kapatıldığını söylüyor ama örneğin iktidara gelirken ağzından düşürmediği imam hatip liselerini chp'nin, inönü'nün açtığını söylemiyor. bu ülkeye bir çok değerli insan, öğretmen yetiştirmiş köy enstitülerini kendi türünden olan adnan menderes'in kapattığını söylemiyor. söylemediği tonla şey var aslında.

geçtiğimiz hafta sanıkları zaman aşımından beraat edince "ülkemiz için hayırlı olsun" dediği sivas katliamında kendisi gibi yobaz dincilerin sadece fikirlerini savunan insanları nasıl yaktığını, bu insanların gönüllü olarak avukatlığını yapanların neredeyse tamamının kendi partisinde halen görev yaptığını veya geçmişte yapmış olduğunu söylemiyor.

sağ benim gözümde yobazlık, ahlaksızlık, yalancılık, dalavere, rüşvet, zimmet, siyasi olarak kötü olan her şeyle aynı yerde. ha chp ve 30 dönemiyle ilgili görüşlerim ayrı ve onlara da söyleyeceğim şeyler var ama ikisi tamamen farklı şeyler ve 30 dönemi de farklı bir dönem.

özet olarak başbakan'ın söylediklerinin çoğu doğru değil. ya yalan ya da insanları yönlendirmek için gerçeğin bir kısmının söylendiği, hakkında konuştuğu şeyin tamamını yansıtmayan sözler. zaten böyle olmasa seçimlerden önce kemal kılıçdaroğlu'nun düello restinden kaçmazdı. -kemal kılıçdaroğlunu da yetersiz buluyorum orası ayrı-

bunlar kadar bir kişiinin niçin iktidar peşinde koştuğu, o iktidarı elinde tutmak için neler yapabileceği, geçmişte neler yapıldığı, kişi ve kurumlardan bağımsız olarak düşünülmelidir.

böyle şeyler kursla, işletmeyle öğrenilecek şeyler değil ne yazık ki.

bilge adam genelde "kime ne kadara giydirebilirsek" fiyat politikasını benimsiyor.
arkadaşım 8 bin liraya yazılmıştı, ben 5 bin diye fiyat aldım aynı kursa ama gitmedim.

aynen arkadasım 5000 tlye kadar indirdi.sıkı pazarlıkla 5bine gidersin.

oraya giden arkadaşım çok pişman. 5bin verilmez yani aynı eğitimi ben 400 liraya aldım şampiyon kurslarından

Evde öğrenilir böyle şeyler. İnternet gibi koskaca derya var. Bilge adamın tek faydası "ulan 5.000 verdim bari çalışayım" olur.

oraya gideceğine internette çalış, biraz iş yapabileceğini düşündüğünde git dandik de olsa bir ajansa, "para almadan çalışacağım, yetiştirin beni" de, biri mutlaka alır. bilge adam gibi yerlere para vermenin manası yok zannımca. programlama için de aynı şey geçerli.

orwellengine.blogspot.com

5.1.1.0 değil, 4.0 stable lazım.

sourceforge.net

arada bir bunun aynısı bana da oluyor ama hiçbir fikrim yok ne olduğu konusunda. ben de merak ediyorum cevabı.

tabi ki sinüzit yani sanırım herhalde kesin. tuzlu su çek burnuna bol bol boşalt. saçını ıslak bırakma kafanı soğuktan koru. alnından yanlara doğu masaj yap sinüsleri sıkıştır. sinüslerin dolmuş bence

beynin sümük dolmuş :) şaka değil sinüziti ihmal edersen iltihap beyne yürür. sende öyle ciddi bir şey yoktur ama doktora git, verdiği ilaçları kullan ve sana bazı şeyler söylecek, onları yap.

gözlerin birbirinden ayrılması gibi bir bulgu da olabilir. evet sinüzit olma ihtimali çok yüksek, ama durumun neydi? bir kulak burun boğaz uzmanına veya hiç olmazsa bir sağlık ocağına filan gitme imkânın yok mu? şu anda tedavi edilmezse, kronikleşir. tedavisi güç olur. kronikleşince, bazen ameliyat bile gerekebiliyor.

tedaviden önceki fotoğraf



www.sinusitis-solutions.com

tedaviden sonraki fotoğraf

www.sinusitis-solutions.com

işin ilginç yanı burnum falan da akmıyor, sadece genzim akıyor masaj yapınca alnıma. onun dışında mesleğim gereği bilgisayar başında çalıştığım ve migrenim olduğu için hafif baş ağrısı hissetsem bile önemsemiyorum artık. sinüzit sadece kanalların dolmasıyla mı oluyor? başka ne gibi belirtiler olması lazım?

www.kbbhastanesi.com

uefa cup = CL Yarı final bence

kesinlikle uefa kupasi. birinde yari finalde elin bos evine dönüyorsun. kimse senin yari final oynadigini hatirlamayacak ilerde. digerinde sampiyon oldugunda avrupa'nin en önemli 2. organizasyonunun kupasiyla dönüyorsun. bilmem kac yilinin uefa kupasi sahibi oluyorsun. ayrica süper kupa finalinde cl sampiyonunu yenersen dünyanin en büyük kulübü olma sansina sahipsin. cl'de yari finalde elendiginde var mi böyle bir sansin?

o dönemler için uefa kupası. ama şu an bence şl yarı finali uefa kupası'ndan maddi manevi çok daha fazla prestijli.

o halde $öyle diyelim. gectigimiz sezon uefa kupasini kim aldi desem porto diyecek 165343 kisi bulabilirim. ama cl yari finalini hangi takimlar oynamisti desem acaba kac kisi bulurum muamma.

@lionel

o kadarda muamma değil. çok düz bir mantıkla geçen sezon CL finalistleri aynı zamanda yarı finalistleri de olduğuna göre 4 takımdan 2sini bilebilirler en azından.

benim için uefa kupası ŞL çeyrek finaline anca denk düşer. Başarıdan bahsediyorsak durum bu, bilinirlik farklı bir konu, çok değişkeni var.

final maçını kazanan daima hatırlanırken kaybeden unutulur.

uefa kupası büyük bi başarıdır , sadece gs açısından değil türk futbolu açısından. daha doğrusunu türk futbolunu pazarlayabilmek açısından ve dünya futbol pazarında söz sahibi olur bi yere getirmek açısından.

fekat , bu başarı başladığı gibi sonlanmış bi başarıdır bence. çünkü bizim takımlarımız istikrarsız.bütün elemeleri geçsek 5 takımımızında avrupa da oynama hakkı oluyor bildiğiniz gibi. 1. direk şampiyonlar ligine , 2. ön eleme oynayarak şampiyonlar ligine 3 ve 4. elemeler oynayarak uefa ya ve son olarak türkiye kupasını kazanan takım eleme oynayarak uefa kupasına gider.

gel gör ki bizim memlekette bu eleme maçlarında patır patır dökülüyoruz birader.işi sonuna kadar götüremiyoruz.bu sene uefa kupasına katılan tırto takımlardan birkaç örnek ; shamrock , vorskla poltava , rapid bükreş , legia varşova , hapoel tel aviv ,zürih , vaslui ,salzburg , slovan bratislava ,malmö , austria vienna , maribor ,aek larnaca , steau bükreş , maccai haifa ,odense , wisla krakow ,sturm graz , aek atina.

şu yazdığım takımların içinde ben bursaspor ve gaziantepspor u da görmek isterdim. yani özetle , başarı arıyorsak ilk önce istikrarlı bir şekilde maksimum sayıda takımla katılabilmeliyiz bu kupalara.bu istikrarı yakaladıktan sonra zaten " türk futbolunu avrupa pazarına tanıtabiliriz." ve istikrarı yakaladıktan sonra başarıyı da yakalarız.

he bu arada şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynamak bir başarı değil bence hele ki gs gibi köklü ve büyük bir klüp için. (ama başarısızlık da değil)
başarı kıstası arıyorsan , şampiyonlar liginde çeyrek final oynama hakkı apel nicosia için bir başarıdır.

saygılar.

not : bu arada kayserisporluyum.

bence şu anki cl çeyrek finali bile uefa şampiyonluğundan daha büyük bir başarı. ben şahsen son beş senenin uefa şampiyonlarını say deseler zorlanırım. ayrıca prestij ve zorluk bakımından da çok fark var cl ve uefa kupası arasında.

kupa=kupa :)

Dünya'nın en güzel kafası, hayal dünyasında yaşayanların kafasıdır. Futbolda 2 gram ilerleyemememizin en büyük sebeplerinden biri budur. Kendimizi hep iyi, hep büyük, hep favori görüyoruz. Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış..

Öyle bir ülkedeyiz ki sanki her sene uefa finali/kupası, CL yarı finali (aralarda finaller) gören bir ülkeyiz. Avrupa'da 1 tane kupamız var o da 12 sene önce alınmış bir uefa kupası.

CL Kupası>CL Finali>Uefa Kupası>CL Yarı final...

Bence o dönem Galatasaray'ın kupayı hiç yenilgi almadan kazanması en büyük başarıdır.

sanki bilet satma olayı yasak gibi bir şey olmuştu yakınlarda tam emin olamadım.

heh buldum kural da şuymuş dikkat etmeniz gerekenler başlığı altında:
"Bilet satışlarında (Tiyatro, konser, maç vb.) biletin gişe fiyatı ve satmak istediğiniz fiyat belirtilmemişse, karaborsa olabileceği için"

satacağın biletin gişe fiyatının yazılı olduğu bi site linki vermen lazım
ama bence saçma yani istediğin fiyata sat hayret bir şey

bılet fıyatını belırttım ama bu kombıne ayrıyetten karaborsa dıgılkı aldıgım bıletı satmıyorum kendı hakkımı devredıyorum aslında bu gozlede bakılabılır.

hersey bellı ama ılan kalktı ....

derbi için kombineni kiralıyorsun anladığım kadarıyla?

o etkinlik için, düzenleyiciler tarafından belirlenmiş fiyatlarla satılan biletler haricinde, kendi belirlediğin bir fiyatla hakkını kiralaman/satman da kara borsaya giriyor.

derbi için x liraya aldığın bileti maksimum x liraya satıyor ve bunu da örneğin bir biletix linkiyle kanıtlıyor olsaydın kara borsa olmazdı.

arkadaşım, sen nerede yaşıyorsun veya nasıl bir insansın? istediğin fiyata sat ne demek? biletin değerinin üstüne satarsan bu karaborsacılığa girer ve suç. bir bilet alıp maça, konsere veya herhangi bir etkinliğe gitmek herkesin hakkı. sen gitmeyeceğin maça bilet alıp satarsan hem insanların haklarına saygısızlık etmiş oluyorsun hem de bu bileti satan insan veya kurum her neyse ona zarar veriyorsun.

isteyen istediği fiyata satsın mantığıyla zaten kara borsacılar gelip gişelere abanıyor, araya adam sokuyor, gişede sıraya kaynıyor, ses çıkardığında zaten orada çoğunluk oldukları ve hali hazırda şerefsiz insanlar olduğu için orada seni darp ediyorlar ve 10 liraya alman gereken bileti zorbalıkla sana 100 liraya satıyorlar. böyle olacaksa versin kulüpler biletleri karaborsacılara onlar da istediklerine istedikleri fiyata satsınlar, yetmesin, siksinler hepimizi. sinirlendiriyorsunuz adamı.

yemin ediyorum işim gücüm olmasa bu karaborsacı orospu çocuklarına tek tek pusu kurup bunları polise yakalatasım geliyor.

dostum bu cevabı sen banamı verdın bılmıyorum ama ben kendı hakkım olan paramla aldıgım kombıne bıletımı kıralıyorum ben kımsenın hakkını yemıyorum kendı hakkımdan feragat edıyorum.

sana demiyorum. maçın biletiyle aynı fiyata kiralayacaksan lafım yok. benim lafım istediğin fiyattan satarsın mantığına.

Çin de diyor ki biz istediğimiz kalitede ürün yapma kapasitesine sahibiz, siz ucuz ve kalitesiz ürün istiyorsunuz, dünyaya söylüyor bunu.

dünyadaki üretimin tamamına yakına çinde yapılıyor, aklına teknoloji denince gelen ilk firmalar dahil. yani "çin malı kötüdür" diye bir şey yok artık.
işin zihinsel kısmı avrupa-amerika da halloluyor, üretimi çinde yapılıyor, fabrika işi angarya artık batı için. iyi kontroller ve parçalarla de büyük firmalar kalitesini korumaya çalışıyor.

volvo alımı oyle bi hamle degil, volvo nun patentli uretımı sahibi oldugu patentler vs için. vaktinde ford da aynı sebeple almıstı. know-how transferi bu.

cin, evet her kalitede uretim yapıyor. isportadaki urunde cin malı, apple da cin malı uretim.

dünya elektronik üretiminin yanlış hatırlamıyorsam yüzde kırkı çin'de yapılıyor. apple dahil bir çok büyük şirket çin'de fason imal ediyor ürünlerini. foxconn diye bir firma var, aşağıdaki linkten bakabilirsin.

en.wikipedia.org

çin de türkiyedekinden daha kaliteli üretim yapan yedek parça firmaları da var. talep neyse onu üretiyor adamlar.

Apple da cinde uretmiyor mu? Design in california, made in china, yanlis yazms olabilirim.

1- yok aynı donanım. performans farkı yok.

2- dvd den buyuk 10-20gb genelde. hdd yi degistireibliyorsun kendın 500g tak istersen.

3- sony eurasia sony nın tr distrubutoru, tamır servis agı ıyı. buyuk marketler zaten sony eurasıa olarak satıyor.

merhaba,
bildiğim kadarı ile cevap vermeye çalışayım
1. bu dediğinizi duymuştum, slim modeller biraz daha performanslı diye, ondan tam emin değilim ancak daha az elektrik tüketiyor slim modeller onu biliyorum. bir de şurayı buldum forum.donanimhaber.com
2. oyunlar ortalama 10gb gibi ancak ps3' e yüklenen kısım bunun tamamı değil 7-8 gb, bazılarında 4gb gibi. bende 320 gb var, oyun için değil de depo olarak kullanıyorum. kırmadan kullanacaksanız gerek yok bence, pişmanım yani.
3. bendeki sony eurasia garantili. başıma şöyle bir olay geldi, arada cd okurken ziyuvv vizz gibi ve arada tık diye bir ses yapıyordu, telefon ettim, reset atmayı anlattılar, yapın çözülmezse getirin, tamir edemiyoruz yenisini verelim dediler. gerçi reset arınca düzeldi ancak daha büyük sorun yaşanırsa önemli bir ayrıntı.
4. bir gt5 oynayın, grafiklerin geri kalmadığını göreceksiniz. ps4 e daha var sony' nin açıklamasına göre, ancak xbox grafikleri bana biraz daha yumuşak göründü ps3' ten. ama dediğim gibi sırf gt5 bile ps3 almaya değer.
selamlar.

1- eskilerde sarı ışık problemi oluyor, fat kasa zaten ancak ikinci el bulursun, riske girmeye gerek yok, başıma geldiğinden biliyorum.

2- oyunlar 7 gb civarı yanılmıyorsam en az.

3- mutlaka ama mutlaka garantili al, indirimleri takip et ama 500 liraya da alma. esepet.com en ucuz fiyata satıyor benim bildiklerim arasında.

4- daha ona çok var.

bilgiler için teşekkürler.
@ohtararan xbox da çok güzel bir alet hem de çip olayına da gelebiliyor, onu istemememin nedeni ise heavy rain, god of war, uncharted gibi ps3 exclusive oyunlar. Ayrıca ps3'deki oyunlar genelde daha sıklıkla 1080p oluyor diye biliyorum.

Bu arada eski ps3'ten çıkarılmasına en üzüldüğüm özellik sacd okuma oldu. Ayrıca üzerine linux kurulabilmesi de güzeldi.

Bu arada bir-iki ekstra sorum da var:
a) Oyunları nereden temin etmek iyidir? 2. el oyunlar nereden takip edilir, sıfır oyun nereden alınır?
b) Normal ps3'lerden bir adet controller (sixaxis miydi adı?) çıkıyor sanırım. bu iyi midir yoksa daha iyisi, şudur diyebileceğiniz bir alternatifi var mıdır? (Kablosuz isterim)

a- sıfır oyun ıcın shopto, ikinci el için, konsoldunyası

b- herhangi bir sony urun ıcın en iyi yan urun yine sony marka olanıdır.

:) evet ben de ps3 kullanıyorum, gerçi özel oyunlardan bir gt5 oynuyorum. ps3 oyunları genellikle 720p, 1080 olan benim oynadığım oyunu nadir. sanırım yalnızca tdu2 idi. xbox genellikle 1080p yapıyor diye biliyorum.

oyun için sayın bryan' ın da dediği gibi shop.to ve bir iki adet daha yabancı site var ama hiçbirinden alışveriş yapmadım. markafoni kampanyasını takib ediyorum ben. bir de gittigidiyordan ucuz alıyorum.

sixaxis bence gamepad' de şu aniçin en iyi tercih. içinden bir tane çıkıyor, ben mediamarkttan bir de orijinal mavisinden aldım. ancak ikinci aldığınızın içinden şarj kablosu çıkmıyor.

özellikle donanimhaber forumlarından ikinci el oyunları takip edebilirsin.

www.roseindia.net

Maalesef bu aradığım şey değil. Benim aradığım tam tersi. Yani verdiğiniz örnekteki, next page classından pass data classına ulaşmak.

sanmiyorum ama oraya giden gemilerde tanidiginiz varsa gidebilirsiniz ücretsiz.

yoksa gemi ile yolculuk artik,eglence ve tatil amaci disinda uzun mesafeli yerlere pek yok.

yolcu gemileri pek fazla yok. ancak dediğinzi gibi olanlar genelde araç da taşıyor ve yunanistan ve italyaya gidenleri var. roro gemileri deniyor. genelde gurbetçiler kullanıyor. mesela almanyadan italyaya inip doğrudan izmir'e istanbul'a giriş yapıyorlar. bu gemilerin pulman veya kabinleri varsa (ki bilmiyorum aam pulman mutlaka vardır) siz de yolculuk edebilirsiniz. ancak sanmam ki ucuz bir uçak biletinden daha ucuz olsun. ve konforu da hiç iyi olmaz (kabin değil de pulman olursa)
çünkü uzun sürer ve gemi içinde boş boş dolaşıp vakit ve para harcamak zorunda kalırsınız.

cruise dışında yolcu taşımacılığı yoktur sanırım bahsettiğin gibi uzun mesafeler arasında. astarından pahalıya gelir çünkü, düşük talep de bir diğer unsur olur.

yük gemileri yolcu taşıması yapmıyorsa o iş yaş.

goo.gl görünüşe göre yolcu taşıyanı bulmak zor olacak ama :)

Ro-ro'ları biliyorum ama ona aracın yoksa binmek mümkün değil sanırsam. Görünüşe göre yok kolay bir yol.

evreka

yani bisiler olabilirmis sanirsam.

matadornetwork.com

işte pullmanları varsa araçsız da binebiliyor olabilirsin. ido'lara araçsız biniliyor mesela, yenikapı bandırma arasında..

yolcu gemilerinde murettebat haricinde 12 kisiye kadar yolcu bulunabilir. gidip bir acenta ile gorusurseniz ayarlama yapabilirler. ama gemide bos kamara olmasi gerekiyor, yoksa bile hastane olarak dizayn edilen kamarada yolcukluk edebilirsiniz.

yunanistan'dan italya'ya vardı bu tip bir gemi.

2 ile 3 aynı şey aslında. farklı gösterimler.

bu örnek pointer ın kullanımıyla ilgili,pointer ların amacını göstermiyor.

en basitinden bir fonksiyon sadece bir değer/değişken return edebilir. pointer ler sayesinde bu kısıtlamadan kurtuluyoruz.

*p'de bir fiziksel adres yazar. zaten direkt *p'nin printini almaya kalktığında sana bir fiziksel adres döndürür hexadecimal olarak, *p'de tutulan fiziksel adreste belirtilen yerde ne varsa ona ulaşır. sen p'ye bir şey atamaya kalktığında o adrese gidip o istediğin şeyi yazar.

direkt olarak *p'ye bir şey yazmaya kalktığında sadece adres yazabilirsin. ama p-> üzerinden kullanmaya kalktığında o strcut'ın o adresteki node'una yazarsın istediğini, adreslemeyle alakan olmaz. p'yi pers *p değil, kisi'de olduğu gibi pers p olarak tanımlasaydın örneğin p = kişi; desen aynı yapıdaki kisi'yi p'ye kopyalardı.

şimdi diyeceksin ki neden adreslerle uğraşıyorum? öğrencisin herhalde, biraz sabırlı ol, ileride daha karmaşık veri yapılarını gördüğünde neden kullanıldığını anlayacaksın. çünkü c ve c++ kullandığında linked list'lere bir şekilde bulaşacaksın ve bu dallanıp budaklanacak. o linked listler içinde dört bir yana hareket etmek isteyeceksin, bunları bilmeden ve anlamadan da onu yapamazsın.

pek değil

benim için hiç yok hatta tecrübeli olması önemli. tabi sen kendin bakirsen, buna inanıyorsan buna da saygım var ama erkeğin bekaretinin önemli olmayıp kadının olmaması zaten karşındakine saygısızlık. bunu düşünüyorsan zaten hayatını birleştireceğin insan kim olursa olsun onun varlığına baştan değer vermediğini gösterir.

baban sana iphone almış. tamam mı? 4s almış. piyasada daha üstün telefon yok. senin çok mutlu olacağın bir şey falan, her neyse. hediye bu sana şimdi. ama paket yaptırmamış. sana direk vermiş. açmış, denemiş belki. şimdi sen o paketi açamadığın için bu telefonun sana vereceği hazzı, mutluluğu yaşamayacak mısın? kullanmayacak mısın? sadece bir kere olabilecek bir şey değil mi o paket? ee?

not: bunu böyle ifade ettiğim için de duyuru kadınlarından özür dilerim fakat bekaret muhabbeti hiç bitmez, çok sıkar... i ile de olabilir...

KıS daha önce birilerine güvenip, mutlu bir gelecek görüp Vermiştir, pardon birlikte olmuştur. Ama oğlan hayırsız çıkmıştır, genç kıSımızı sallamamıştır vs. KıSımız böyle kötü olaylar yaşamıştır, Sonra ki süreçte bunu atlatıp, dert etmemeyi öğrenip seninle olan birlikteliğinde hayal ürünü yerine daha gerçekçi ve düzgün adımlar atmıştır. >> Hah işte böyle bir kıSla kesinlikle evlenilebilir.
kıS önüne gelene veriyorsa, pardon birlikte oluyorsa>> Asla evlenilmez denir mi ? denmez tabi, belki evlenilir, seninle olduğu süreçte ki yaşantısı önemlidir.
KıS kimseye vermemiş, dırdırcı, vajinası ile sana herşeyini verdiğini düşünen, Iq oranı düşükse >> Hah işte onunla evlenme!

Ütopik olaraktan: Benim için sadece bekaret önemli değil. Ben sevgilimin benden önce birisini sevmiş olmasını da istemem onunla bir şeyler yaşamasını da, kıskanırım :) cinsiyet kesinlikle önemli değil, tam tersi olsa yine aynısı olurdu. Yani tabii o yaşa kadar kimseyi sevmemiş nasıl olsun vs vs o da benim problemim.

ellenlandreth.files.wordpress.com

sen bunu soruyorsun çünkü takılıyorsun.. bu şekil evlenme... kendinide başkasını da için için kemirme..ama benim fikrim senin için önemliyse evlenilir ...erkeklerle evleniliyor ya

ben bakir isem onun da olmasını isterim. değilsem o da değilse sevgiye bakılır

bakireyse evlenmem.

önemserim.

önemserim.
bakire olmamasını,
daha önce sikişmiş olmasını isterim.

Önemserim. Fakat sadece kızlık zarının zarar görüp görmemiş olduğunu değil. Sözlükte muhabbeti çok döndüğü üzere, bu açıdan "bakire" olup da diğer yollardan yapacağından geri durmamış yahut başka bir erkekle sarılıp uyumuş(prrpp yersenn) biriyle de hayatımı birleştirmek, çocuk sahibi olmak istemem. (Şu an böyle düşünüyorum, karşıma başka biri çıkar bir şey olur, büyük konuşmak da istemiyorum)

Haa ama mesela dul kalmış (evlenmiş de kocası ölmüş) bir kadın için de böyle mi düşünürüm? Hayır.

Böyle bakınca, meselenin (en azından benim açımdan) bekaret meselesi değil de ahlaki bir mesele olduğu çıkıyor ortaya. Evlenmeden biriyle birlikte olmuş biri "ahlaksız"dır nazarımda. Yani bekaret, ahlaka işaret etmesi yönüyle önemlidir daha çok.

Kendisiyle birlikte çocuk sahibi olacağım ve bir anne olarak çocuklarımı yetiştirecek insanın (benim normlarıma göre) ahlak sahibi olmasını istemem de gayet normaldir.

İmza: 17sinde kendi bekaretini yitirmiş, yaygın söylemle "milli" olmuş, çifte standartçı, iki yüzlü, ahlaksız bir erkek.

(Benim karşımdaki insandan beklediğimi benden beklemek onun da "hak"kıdır. Bekliyorsa "bakir değilim ama benim olacaksınn niahahhahaa!!" diyecek değiliz nihayetinde. Buradan laf sokmayı deneyecek olan olursa; yahut evlilik dışı ilişkiye bakışımı, kendi sapık fikirleriyle bezeyip, "öyle konuşurlar ama böyle böyle böyle böyle yaparlar" diye fantezi kuracak olanlar zahmet buyurmasınlar. O tarz ezik muhabbetleri sözlükte çok dinliyoruz sağ olsunlar..)

Uckac a kısmen katılıyorum ama şunu söylemeliyim işte ben bu konuda biraz dini ve saygı çerçevesinden bakıyorum.ben evleneceğim kişinin temiz ve sağlam bir kişiliği olması durumunu göz önünde bulundururum.BEn bugün evlilik dışında ilişkiye girmeyeceğimi düşünüyorum çünkü evleneceğim insanın saygı değecek kadar değerli olduğunu ve sorumluluk sahibi olduğumu düşünüyorum yıl istersen 3012 olsun kendini biliosan ve karakterli birisiysen emin ol bu türden düşünceksindir. şunu da söylemeliyim evleneceğim kişiyi ben temiz olarak istiyorsam evleneceğim kişinin de beni temiz olarak görmek istemesi çok doğaldır.bir kaç şeyle bitiriim:
'' Bir Eş isterim cana can oLan, yaraya merhem oLan, canı ben yarası ben oLan, bana MEVLAYI anLatan ve hatırLatan...''
''nasılsanız öyle idare edilirsiniz'' (inancı olmayan okumasın)

Yiğit Özşener?

çağla kubat
mirkelam

murat kosova

umut sarıkaya.

Süleyman Demirel

metin uca

nuri bilge ceylan

ssg

ssg mühendislik okumuş muydu ki?

@uckac

müh. olmamis birakmis uni. yi. Ama egitimini almis.

ozlem savas bogazici bilg mezunuymus

bir de windows 7 varsa neredeyse hiç oyun oynanmaz.

xp var. yok mu açabileceğim oyun?

red alert 2

birçok oyun çalışır da takılmalar olur.

need for speed serisinden nfs pro street'e kadar olanları oynanabilir. quake 3 olur vb. (90ların sonu 2000in başlangıcı gibi)

starcraft broodwar, half life, diablo, fallout.