(git: 189839)

(bkz: notos) (eski adı notos öykü)
(bkz: varlık)
(bkz: sözcükler)
(bkz: kitap-lık)
(bkz: sıcak nal)
(bkz: yasakmeyve)
(bkz: underground poetix)

ayrıca kapanmışlar arasından
(bkz: adam öykü)
(bkz: eşik cini)
(bkz: hayalet gemi)

internet üstünden yayın yapanlar içinden niteliklileri
(bkz: altzine)
(bkz: sabit fikir)

kapanmış dergilerden argos var, bulmak zordur ama çok iyi dergidir..

arkadaşla kendi yerimiz falan derken, şube falan mı açacaksınız? diğer işe geçip sonra kendi yerinizi açma şansınız yok mu? ben olsam diğer işe geçerdim.

Yazdıklarından hala o işten keyif alabildiğin anlaşılıyor. Patronuna da anlat bunları, böyle böyle, sizinle çalışmaktan ve burada olmaktan çok keyif alıyorum ama çok bunaldım şu sebeplerden falan derdim ben olsam, siktir git derse ayrılırdım, bakarsın kendini düzeltir.

aynı durumda olan (sevdiği işi, sektörde en iyilerden biri olan bir şirkette, ağır şartlar altında, düşük bir maaşla yapan) diğer bir arkadaşıma söylediğim gibi; huzur iyidir. eğer şu anki stresin getirisinin çok büyük bir şey (yurt dışına açılmaya olanak tanıması, şirkette yükselme etc.) olacağı düşünülmüyorsa, diken üstünde yaşamak şu kısa hayat için çok anlamsız.

sende nasıl olur bilemem ama ben eski stresli ve korkunç iş hayatımı özlemiyorum. dediğin gibi olmasa da daha az stresli ve daha normal rutinlikteki iş yerimde daha memnunum. stres ve sürekli beklenmeyen bir şeyler çıkması özlenen bir şey değil kanımca. rutinden sıkılırsan kendini oyalamak için başka şeyler bulursun kendine işler yarattıkça bu üstlerinin de ilgisini çekebilir (bu tarz bir deneyimi de yaşamışlığım var, gerçekten işe yarıyor).

huzuru seç bence ve arkana da bakma hiç. şimdiye kadar edindiğin deneyimle kendinize ait yerinizi yine açabilirsiniz arkadaşınla. üstelik yeni işinde buna ayıracak bol zamanın olacak gibi duruyor.

ayrıca bu vahşi kapitalist sistemin... küfür edebiliyor muyduk burada?

"3-4 seneye kendi yerimizi açma planlarımız var." sen o işte, o patronla 3-4 sene sonra ne hale gelirsin biliyo musun? ömrün kısalır be!

aklını başına topla ve bir insan evladı bul yanında çalışacak. "huzuru tavan" iş her zaman tercihin olsun. insanın ömrü işinde geçiyor.

Kapitalde adrenalin patron bazlı.İnsanı kendine getirmemek üzere tasarlanmış bir yabancılaşma sendromu kurgusudur..Kendini kalibre edebilme ihtimalin varsa bunu sistemden bir süre çıkarak yapabilirsin.Zaten ihtimaller üzerine yaşadığımız bu kaos ortamında daha çok ihtimal bir süre sonra senide sıkacak ve yıpranma payını arttıracaktır.kontrolsüz güç güç değildir .Eğer güç sende değilse kontrol edemezsin ve yönlenmeler yönlendirmelerden öteye gidemez .Bedenin için ışığa koşacağına gücünün farkında ol

yönetmenin tarzı bu.

niye eş zamanlı şekilde geçiyor diye bişey mi var. bu kötü olma kriteri midir yani. ya da ben de bilirim bidon çekmeyi filan ne demek ki. bir filmin kötü olduğunu göstermez bunlar. ki filmde gayet gelişip sonuca varan bi olay da var. ağır ve sıkıcı gelmiş olabilir ama film mi bu nedir denecek bi durum yok ortada.
ya bir de okuyan sanıkcak ki böyle boş boş şeyleri çekip film diye koymuş. böyle mi geldi gerçekten sana yani.

Filmi çok beğendim. Büyük ihtimalle cinayet nasıl işlendiye odaklandın. Yada gösterilmesini bekledin. Öyle bir beklenti içerisine girmiş olabilir misin?

önce başka filmlerini de izlemeliydin,
mesela uzak, iklimler, kasaba...

@tepedeki psychedelic adameş zamanlı geçmesinden kastım, her detay gözümüze sokuluyor, yani akıcı değil. akıcı olmaması da içine almamasıdır beni. bu da benim için kötü kriteridir yani. evet benim ve salondaki onlarca kişi için öyleydi. sıkıcıydı net olarak bir olay yoktu. acayip basit bir konu hatta benim için konu bile yok. detayları çekerek de zaman doldurmuş filmde. Siz ne anladınız da filmin sahibiymiş gibi savunmayı geçtiniz anlamadım? Neydi tam olarak o bidon sahnesi? Bize ne anlattı o bidon? Ne verdi? Ne hissettirdi?
@tamamtamambuldum yani elbette görecelidir kimi beğenir kimi beğenmez. o konu da kesinlikle hak veriyorum size. o kısım gerçekten kaliteliydi. çünkü gerçekti. gerçekliğini hissettirdi. ama şahsi düşüncem böyle bir sahne daha güzel bir tema içerisinde geçerse daha etkili olabilirdi.

@nemo problemo haliyle giriyor insan, bence film biraz belgesel havasında olmuş. bir cinayet işlendiğinde savcı doktor polis jandarma vs ne yapar bu gibi durumlar işlenmiş. siz neden çok beğendiniz peki?

@kimilolo bilemiyorum 5 yıl sonra tekrar izleme isteği duyabilirsem kesinlikle izlerim ve bugünkü düşüncemle kıyaslarım

@hoot ilk defa filmini izledim, bir de filme girmeden önce hiçbir şey bilmiyodum film hakkında, kimler var konusu ne vs gibi

dalga geçmek veya ayar vermek için sormuyorum;

yaşın kaç? (sinema beğenilerinin yaşla çok ilgili olduğunu düşünüyorum)

sinematografi işte buralardaki olay.

bence yaşa bağlancak bir şey değil 4 kişi gittik. biri 50li biri 40lı biri 20li yaşlardaydı ve hiçbirimiz beğenmedik mesela

bana kalırsa beğenmediysen çok şey kaybedersin gibi bi durum yok yani nihayetinde zevk meselesi ama nuri bilge ceylan filmleri çok normal filmler değil, yani olay konu değil diye düşünüyorum. ben beğendim bu arada.

beğenmemek başka bi olay. ne ki bu, yuvarlanan bidonu ben de çekerim demek başka bi olay. ben filmin sahipliğini üstlenmiş değilim. sadece bahsettiğin şeyler ve bahsetme şeklin büyük bi önyargıya sahip olduğun ve ya adam rüzgarı çekmiş koymuş demeye bahane bulabilmek için izlemeye gittiğin gibi bi düşünce uyandırdı bende. ha öyle olmayabilir tabii ve beğenmemiş de olabilirsin. illa bu beğenilecek nasıl beğenmezsin demiyorum senin nasıl beğendiniz bunu deyişin gibi. ayrıca yuvarlanan bidon da tek başına bi sahne değil sonuçta. film bir bütün ve adam çektiği her dakika için fazladan para/alkış vs. almıyor ki zaman doldurmak gibi bişeyle alakası olsun olayın.

@nabruknabruknabruk evet kesinlikle zevk meselesi, kayıp bazında sadece zaman oldu benim için. evet olay konu değil. peki tam olarak ne? çekimler mi? detaylar mı?

Yukarıda da belirttiğim gibi kesinlikle önyargıyla gitmedim. Film hakkında hiçbir bilgim yoktu. Sadece gideceğim filmin adını biliyordum ve girdim izledim. Benim sormamdaki amacım gerçekten merak etmiş olmam, burda kimseyi yargılamıyorum, kaçırdığım detayları yakalamaya çalışıyorum, filmi anlamaya çalışıyorum. Benim bulamadığım ama genelin bulduğu nedir diye öğrenmeye çabalıyorum. Kişisel düşüncem yukarıda söylediklerim. Sonuçta bidonun yuvarlanması, elmanın düşmesi, yaprakların uçuşması tamam hoş sahneler. Ama bana bir şey katmıyor, bir şey düşündürmüyor. Sadece merak ediyorum size ne hissettirdi bunlar? Size ne düşündürdü?

senin zevklerine çok ters bir yerde bu film. sözlükte en sevdiğin 10 film olarak :

"1.(bkz: the shawshank redemption) (esaretin bedeli)
2.(bkz: pulp fiction) (ucuz roman)
3.(bkz: reservoir dogs) (rezervuar köpekleri)
4.(bkz: inglourious basterds) (soysuzlar çetesi)
5.(bkz: shutter island) (zindan adası)
6.(bkz: star wars) serisi (yıldız savaşları)
7.(bkz: the green mile) (yeşil yol)
8.(bkz: the dark knight) (kara şovalye)
9.(bkz: the prestige) (prestij)
10.(bkz: fight club) (dövüş kulübü)"

bunları yazmışsın. hatta sonra "neden kötülediniz" diye şaşırdığını da belirtmişsin. ne bileyim hem bunları hem de bu filmi beğensen o tuhaf olurdu asıl. zevkler renkler olayı işte salla gitsin. nuri bilge ceylan'a sorsak o da recep ivedik'i star wars'ı sevmez herhalde.

Elbette ki zevkler ve renkler tartışılmaz, ben sadece nbc'ı da denemiş oldum, tanıdım en azından. Sonuçta herkes her şeyi beğenecek diye bir kaide yok

ben de konusuyla ilgili bişey bilmeden gittim. bashettiğim önyargı nuri bilge ceylan filmi olmasından kaynaklandığını düşündüğüm bi önyargıydı. yani sadece onun isminin olmasının getirdiği bişey. farketmeden öyle bi düşüncen de olabilir içten içe ama ama yok diyorsan yoktur o zaman, tamam.
ve şu sahnelere takılıp kalmamak lazım daha önce de dediğim gibi. hala bidonun yuvarlanması ne hissettirdi, sana ne kattı diyorsun. bu dark knight'ta batman'in adamları dövmesi sana ne kazandırdı demek gibi bişey. ben de dark knight'ı hiç sevmemiştim mesela. üzüntüden ağlıycaktım nerdeyse insanlar nasıl zevk alıyor bundan diye.

tarz meselesi. sinema tv mezunuyum ve nbc filmlerinin hiçbirini sevmem.

nuri bilge ceylan hakkında da hiçbir şey bilmiyordum filmi izleyene kadar :)
dövmesinden falan değildi yahu film içine alıyodu ne bilim heyecan uyandırıyordu en azından

imdb'deki ilk 250 yi seyredip film işinden anliyorum deyince böyle oluyor. insanin ne bilmedigini bilmesi önemli. film boktan olabilir. ama şaşırmak ve öyle de film mi olur mu demek cehaletin göstergesi.

zaten nbc filmlerinin amacı insan kasvete sürüklemektir ki pek ala sizin üzerinizde de başarıya ulaşmış. uzak iklimler üç maymun kasaba izlediyseniz hepsinde ana karakterlerin iç sıkılması ve bu sıkılmayı yan karaktere ve izleyiciye taşıması vardır.

filmi daha izleyemedim, spoiler olmasın diye de yazılanlara kaçamak kaçamak baktım. yav herkes nuri bilge sevecek diye bir mecburiyet yok. başkası sever sen sevmezsin. bir kubrick sever diğeri lynch, biri fellini sever diğeri herzog vb.. seveyim diye kasarsan hiç sevemezsin. çok film izleyip, filmler üzerine düşünmeye başladıktan sonra bu tip filmleri beğenmeye başlar insan. hızlı ve öfkeli, transporter falan izlyen adamın önüne koyarsan bu filmi adam küfür de eder, söver de ( sizin için demiyorum bunu ) . yani nuri bilgeyi beğenmediyseniz bırakın şimdilik başka yönetmenlerin filmlerini izleyin, öyle öyle renginizi bulun. sonra bir bakmışsınız bir gün nuri bilge filmlerini bayıla bayıla izliyorsunuz :)

bi de şöyle bir anım var, üniversitede de bir arkadaşım vardı sinema muhabbetleri yapardık. n.b'nin iki filmini yarım yamalak izleyip bırakmış sevmemiş, o da hatta " ben de çekerim oğlum konu yok" falan diyordu. bi kaç yıl sonra öyle denk geldik, sohbet falan derken konu n.b'ye geldi. baktım adam n.b'yi övüyor, anlatıyor falan dedim oğlum hani sen sevmezdin, demez mi abi ben şimdi anlıyorum diye. bu süre içersinde tabi bir çok yönetmen, auteur filmlerini izlemiş.. tabi herkes için böyle olacak diye bir şey de yok..

bu arada ben de severim keretanın filmlerini, 3 maymun hariç.. bir de not arada semih kaplanoğlu filmlerine falan denk gelirseniz nuri bilge ceylan filmlerinden sonra izleyin..

@jackofalltrades cehaletle ne alakası var? bir film görüşü yüzünden bir insana cehalet lafını yapıştırmak ne kadar doğru bilemiyorum. film işinden anlıyorum dediğim de yok. ayrıca şaşırmış olabilirim, emin olun salondakilerin hepsi şaşırdı. öyle de film mi olur da diyebilirim? bu benim şahsi görüşüm. ben burda bilgi edinmek için sordum. konuyu açıklayıcı yorum yapmayacaksanız hiç yazmayın.

@mistikla kasvete sürüklenmek filmin olayından değil de işlenişinden, tarzındandı bence tamamen, telefon çaldı morg hazırlanıyor, telefon çaldı morg hazır. hadi morga yürüyelim. sinema sanattır benim için. bir duygu vermeli bana. ve ben bu sahnelerin hiçbirinde bir duygu alamadım

(bkz: zeynep'in sekiz günü)

koyaanisqatsi

(bkz: bin jip)

(bkz: wall-e)

birbirinden alakasiz seyler onerecegim ama hepsinin ortak yani iyi filmler olmasi:

uzak, elephant (daha dun tekrar izledim), 2001 a space odyssey, fanny och alexander (yani aslinda diyalog cok ama film de cok uzun), wall-e, into the wild, bin-jip, battle royale, lilja-4-ever ve semih kaplanoglu filmleri...

edit: bir de vozvrashchenie

persona, stalker filan. bergman ve tarkovski filmlerini de deneyebilirsin.

Essential Killing

www.imdb.com

spring, summer, autumn, winter and spring
lost in translation

Tom ve Jerry :P,

filmin sonuna doğru farketmiştim hiç konuşma yoktu ( belki bi iki tane vardı ) Inside/À l'intérieur

Bad guy (a.k.a; nabbeun namja) kim-ki-duk filmidir. Tavsiye ederim.

eraserhead

charlie chaplin filmleri :)

melancholia

a dangerous method

elena filmekimi.iksv.org

elena, melancholia, shame.

sleeping beauty yaa.

en fazla kafanı yarar öldürmez başı boş gelen mermi.

binaların arasına düşecek kadar dik açıyla gelmiyolar genelde. haliyle ya çatılara ya da binaların dış cephelerine çarpıyolar. o kısımdan sonrası zaten öldürücü değil.

havaya sıkılıp daha sonra yerçekimine yenik düşerek aşağı doğru inmeye başlayan bir merminin ulaşabileceği maksimum hız nedir ki? mermi kadar bir taşı çok hızlı bir mekanizmayla havaya at, aşağı düşerken adamı delecek hıza ulaşabilir mi?

Bir terimi vardı onun; ölü kurşun gibi bir şeydi ve belirli açıyla düşerse gayet öldürücüydü.

yorgun mermi idi, arkadaşlar hatırlattılar sağolsunlar.

duyuruya salça oluyorum peki düğünlerde havaya sıkılan mermiden insanlar nasıl ölüyor? adamlar kocamaaan gökyüzünü ıskalayıp seyircileri mi vuruyor?

mythbuster'da böyle bir bölüm vardı sanki, kadının biri bu şekilde ölmüş mü ne onu araştırıyorlardı yanlış hatırlamıyorsam..

vessago bende senin cevaba salça oluyorum ama galiba o kurşun yükseğe çıkarken eğik açıyla atıldığından insanları vuruyor galiba.

zaten genelde balkondan birini vuruyorlar.ya da ben öyle hatırlıyorum

ya öldürmese bile o kadar yüksekten gelen bi nesne sonuçta bi zarar verir. yani ne biliyim böyle dandik şeylerin haberi yapılır ya niye bununla alakalı bişey duymuyoruz ki. öyle aklıma geldi işte.
düğündeki olay da havaya değil de direk orda bulunanlara denk gelmesi olayıdır. alkol, nümayiş, halay filan oluyodur öyle.

yanilmiyorsam buna 'yorgun mermi' deniliyor. beyoglu'nda genc bir cocugun saibeli olumu haberinde okumustum.

olabilir.

kanıt peşinde adında bir dizi vardı trt1de yayınlanıyordu. ne kadar güvenilir diziye bilmem tabi ama tam da bu konuyu işlemişlerdi. adam evinin bahçesinde sarhoş bi şekilde şişe vurmaca oyarken silahını havaya kaldırıyor eğik açıyla gökyüzüne sıkıyordu. o şekilde havaya giden mermi hiç bir yere çarpmadan aynı açıyla aşağı doğru iniyor ve bir kadının kafasına isabet ediyordu. kurşunun kafadaki açısı ve derinliği ile suçlu bulunuyordu.

asıl sorunun cevabı haberlerde tam olarak bahsedilmemesinden ve medyanın abartmasıyla değişebiliyor tabi. wikipedia makalesinde daha çok Amerika hakkında olmak üzere genel anlamda bahsedilmiş:
en.wikipedia.org

onun dışında havadan düşen kurşun öldürür mü sorusunun cevabı evet. ama dik açıyla ateş edildikten sonra düşen kurşun, eğik açıyla ateş edildikten sonra düşen kurşundan daha az tehlikeli. dik açıyla geri düşenler daha çok hız kaybediyor yani, limit hız olayı yüzünden. eğik açıyla düşenlerin hızları öldürücü olabilir.

mythbusters deneyi de aşağıdaki link'te açıklanmış. olur demişler tabi ama kesin olarak test edememişler. bunu test etmek zor tabi ama dünyada örnekleri var sonuçta.
mythbustersresults.com

şöyle ki 45 derecelik bir açıyla ateş edildiğinde 300 metreye kadar gidebilir 9mm'lik bir mermi ve buda gayet de öldürücü olabilir. csi da bunla ilgili çekilmiş bölümde mevcut hatta, adam evinin bahçesinde atış talimi yaparken komşusu korkutuyo, buda irkilerek havaya ateş ediyo, daha sonra çook blok ötede bahçede oynayan çocuğun kafaya geliyo mermi. sonuç olarak öldürüyo.

ha şuda var 90 derecelik açıyla atılan mermide ölü mermidir, plastik mermi kıvamında sağlam etki yaratır vücudun belirli bölgelerine geldiğinde ama öldürücüc olmaz.

atılan mermi aynen yere dü$müyor ki. sadece çekirdeği dü$er.

diek havaya sıkılan mermi öldürmez.
eğik açı ile sıkılan mermi yani biraz yatay yapılan atış tehlikelidir.

Mermi havada en yuksek noktaya ulasip inise gecince agirlik farkindan dolayi sivri ucu degil duz olan arka kismi asagi dogru gelecek sekilde duser. İdeal ortamda cismin havaya firlatildigi yani namludan ciktigi hizda yere inmesi gereksede hava surtunmesinden dolayi yavaslar. Sonuc olarak kafaya dusup belki birkac dikislik yarik acmaktan daha buyuk bir hasar vermez.

evet, trt'de çizgi dizi idi.

bu japon yapımı tv serisi www.imdb.com
bu da filmi www.imdb.com

cok dövün daha cok dövün sonra yine dövün, en son iyi bir dövüp temiz bir dayak atin.

abi ne biçim insanlar var ya. dövün amk.

adam gibi dayak atmış olsaydınız bence böyle yapmaya devam etmezlerdi. her ne kadar şiddete karşı birisi olsam da,bu durumda en uygun yöntem bu gibi görünüyor.

yabancılar konusunda ben de sana benzer bir durum yaşamıştım. biz de önce uyarmnıştık,sonra bir daha uyarmıştık,sonra sert bir diller uyarmıştık. durum değişmemişti. en sonunda da dayak yediler tabii. dayaktan sonra adam oldular. garip insanlar...

ağızlarını kullanmadan kola içmelerini sağlayın.
her gün akşam birdenbire saldırın.
büyük ihtimal kazaktır onlar.
dayağı çok severler ve başka dilden anlamazlar.

1-Tüm eşyalarını gece vakti toplayıp yakın. Daha iyisi fakire fukaraya dağıtın.
2-Jiletleyin. Ciddiyim. Öldürmeyin tabii. Biraz façalayın yeter. Yüze vurup hapishanelik olmayın tabii. Uyurken çullanıp kol bacak ne varsa doğrayın.
3-Oraların delisi varsa getirin gece siksin bunlardan birini.
4-Paralarını çalıp yiyin afiyetle.
5-Sınavlarından başlamasından önceki gün kolunu kırın. Kırmasanız da sakatlayın. Sınav dönemi kesinlikle uyutmayın, işkence edin.
6-Saçlarını maçlarını sıfıra vurun bebelerin. Daha iyisi tren yolu yapın. Tüm kıyafetlerini makasla kullanılamaz hale getirin.

Bunlar belki vahşice gelecek de ağır dayaktan bile anlamıyorlar diyorsun. Bu tarz bir çözüm en iyisi. Benim favorim jiletlemek.

@seyduna

kazaklarla iyi anlaşırım aslında, kırgızlarla daha doğrusu "dungan" denen milletle pek anlaşamam, geçen yıl onlardan vardı, onlar "sert sözlü uyarı" raddesinde susuyorlardı. şimdiki yabancılar moldovyalı.

son ikazdan sonra bilimum eşek şakasıyla hayattan bezdirebilrsiniz. uyurken elemanların yüzüne diş macunu sürün, hatta yumurta akıyla yapılan şakalar var onları da yapın. odada bol bol yellenin, içeceklerine müshil koyun falan. olmadı topluca dilekçe verin elemanları başka odaya gönderin..

yumurta akı şakası +1 :) uyandıklarında sizi keyif sigarasıyla görsünler bir de tam olur.

sünnet edin çocukları.

türkçe, matematik gibi derslerde muaf olunması lazım sanırım.. en iyisi aöf ofislerine sormak.

şöyle ki,
sadece anadolu üniversitesinden mezunsan o derslerden muaf olabiliyorsun.
eğer değilsen muaf olamıyorsun.
örgün öğretimden mezunum,
aöf de üni de aldığım derslerin aynılarından bir kaç tanesini almaktayım.
sordum olmaz dediler.
ama tam tersi oluyor;
yani aöf den mezun olsan ve sonra örgün kazansan muaf oluyorsun.

tekvando sokak dövüşlerinde daha kullanılabilir bir teknik.

not: kungfu sanatında 70 kiloda ist 3.sü olmuş biriyim.

edit: 24 yaşından sonra yapmanın zararı olmaz ama kendinden bir bruce lee yaratamazsın bu saatten sonra. sana tavsiyem kick box.

3. 30 yaşındayım, çatır çatır ninjutsu'ya gidiyorum valla. 25-30 yaşından sonra başlamış insanlar (disiplinli devam ederlerse) bi 4-5 sene içinde ciddi usta oluyorlar bu konuda. olmuşlarını gördüm kursta ben.

ibb haricinde kurs önerileriniz de olur arkadaşlar

1)karate tekvandoya nazaran felsefesi olan bir spordur. uzun vadede fiziksel ve ruhsal yönden baya bir artıları oluyor. eğer fiziksel yapınız fena değilse ikisi de işinize yarar.

2)ibb kursları pek ciddi olmuyor genelde, hatta bazen bu işi yapan anlaşmalı eğitim kurumlarına öneriyorlar. bir de ibb'de duyduğum kadarıyla genelde küçük yaş grupları oluyor.

3) 40 yaşında başlayan var. ibb'yi bilmiyorum ama diğer yerlerde bir sorun olmaz, zaten genelde dersler yaş gruplarına göre ayrılır.

istanbul'da nerde ikamet ediyorsunuz?

radikal genc yayınlıyor. uye olabilirsin diye biliyorum.

notos'ta vardı böyle bir köşe, ama direk gönderilen yazılar değil de eleştrilerinin yayınlanıyor olması lazım..

yazıdan kasıt deneme yada kısa hikaye tarzında.

Şuradaki yazının size yararlı olacağını tahmin ediyorum:

yazarodasi.blogspot.com

amelie?

yok, amelie kesinlikle degil.

film olduğuna emin misin peki? kitap olabilir mi? duyuruyu okuyunca aylak adam geldi hemen aklıma.

-spoiler diyeyim bari-

adam saat kulesinin önünde kızı özellikle bekletiyordu, bakalım beni ne kadar bekleyecek diye. kız topuğunu tutuyordu. adam da bunu görünce üzülüp iniyordu aşağı. kız ayakkabıyı yeni almamıştı sanırım ama makyaj yapmıştı onun için.

aklına takılan şeyler asla alakasız değildir.

valla alakasız.saçma sapık şeyler ya.

vesvesedir o. eğer durum böyle devam ederse bi psikiyatriste gitmeni öneririm. benzer durumdan ben de muzdaribim.

Tehlikeli sonuçlar doğurabilir ama dış sesleri engelleyen bir kulaklıkla müzik dinleyin çizim yaparken. En uygun fiyatlısı ve fena olmayanı bence PHILIPS SHL5003.

dedim ya, müzik dinlerken sağdan biri çıksın gelsin hep dikkatim dağılıyo.görüş alanıma giren, veya bi yerde duyduğum saçma diyaloglar dikkatimi dağıtıyo.öyle böyle değil ya.

masayı duvara dayıyorsun, duvara dönüp kulaklığını takıp çizimlerine devam ediyorsun. mümkünse enstrumantal parçalar olsun..

daha eğlenceli olsun dersen ingilizce çizgi romanlara da bak derim..

(bkz: ingilizce kelime ezberleme yolları/@compadrito) burada yazdıklarım genel tavsiyeler. ama senin özel durumun için yabancı gazete ağır gelir. daha hafif bi şey bul. bir de kpds kelime toefl kelime gibi test kitapları bulup kastırabilirsin. ama bol bol okumak ve sözlüğe bakmadan okumak işin temeli.

bakırköy'de de var, tren istasyonunun karşı sokağından girince ilerde solda.

kadıköy'de sanatçılar sokağında var, kadıköy tchibo'nun biraz altındaki caminin önünde bi abi var o da yapar. bi de sultanahmet'te alman çeşmesinin ordaki parkta bulabilirsin.

alt-h tuşlarına basın.

gom player mazide kaldı, km playerı deneyin. hd filmler için de splash player var

alt-h'yi hali hazırda denemiştim, bir yararı olmuyor. teşekkürler.

1. ekranınızı kapatın. ikisi aynı anda çalışmasın. zorlanması mümkün ve normal açık olduğu durumda. başka bir şeye gerek yok.
2. contact : www.imdb.com
3. lg'ler piyasadaki en uygun fiyatlı markalı cihazlar. www.teknofiyat.com'dan bi bakın. teknosa'dan daha ucuza eminim bulursunuz orada "kampanya" denmiş olsa da. ama belli olmaz. teknosa'da da bazen chip puan vs gibi indirimlerle güzel şeyler yakalanabiliyor.

blue-ray yıldız savaşları izle..

ekstra olarak eger film izleyeceksen media center denen dalgalardan edinebilirsin

bence film izleme mevzusunu bilgisayardan koparin. yaklasik olarak 200 liraya satin alacaginiz bir media player ile her turlu filmi vesaireyi daha guzel oynatirsiniz. ornek:

www.hepsiburada.com

bunun yaninda asil mevzu, olayin ses kisminda.

"yuuuuuh televizyonum var" seklinde yasadiginiz etkinin yaklasik 4325 katini adam gibi hoparlorlerle yasarsiniz. bence tv'ye 1600 lira vermek yerine tv'ye 1100 lira, ses sistemine de 700 lira vermek cok daha mantikli. evet toplamda cok daha fazla para odemis olacaksiniz ama cok daha fazla yuuuuuuuh diyeceksiniz.

mesela ben 1-2 sene once su asagidaki linkteki sistemi aldim. korku filmlerinde korkarsiniz, aksiyonun en icinde olursunuz.

www.sony.com.tr

E -> €
S -> $
L -> £
Y -> Y 'nin içindeki yatay 2 çizgi

gibi. tabii ki şey mantıklı olacaktır, S 'nin üstten çizgi çizelim insanlar da kolaylıklar yapabilsin. ama belki de başka sebebi vardır? ya bir ya da iki çizgi mutlaka var.

harflerle birim sembolleri arasında karşıtlık oluşturmak için olabilir. mesela L ile £ biraz farklı olsun, şunun göbeğine bi çizik atalım

bunlar logo diye biliyorum harf falan değiller. hatta tl içinde logo yarışması varıdı. orada da içiçe geçmeler falan vardı.

belkide harfle ifade edilenen kısaltmaları gibi olsunlar ama sonradan da değiştirilip yanına bişe eklenmesin diye de ayırt edici olsunlar diye olabilir.. ama hepsini karşılamıyor galiba bu yaklaşım :)

dolar işaretinin asıl anlamı sanırım "piece of eight" idi. bu yüzden $, aslında bölünmüş 8'i temsil ediyordur. diğer işaretlerde de $'dan esinlenme vardır belki..

çoğunda yok aslında, sembolü olmayan para birimleri bile var ama resmi durumlarda genelde harflerden oluşan kodlar kullanılıyor. şu link'e bakabilirsin:
en.wikipedia.org

üzerinde çizgi olanların da tasarım hikayeleri var.

mesela dolar işareti aynı zamanda peso işeti de oluyor. peso p üzeri s olarak yazılıyormuş eskiden sonra onları üst üste getirip evirip çevirip böyle yapmışlar. $

euro işareti de epsilondan geliyor mesela.
en.wikipedia.org

haksızsın, insan her şeyi yaşamak zorunda değil bir yaşa kadar bu 1, 2. ise yaşasan bile iş kendine gelince edinilen tecrübeler falan yalan oluyor çünkü ben de burda yazanlara bik bik ötüyorum ama çok pis dert dökesim ağlayasım falan var, halbuki hemen hemen yazılacakları da biliyorum, duymak istiyorsun çünkü bir destek istiyorsun. hem duyurunun da tadı tuzu bunlar, birilerine azcık bile faydam olursa mutlu olurum.

bazen insanlar dışardan bir kişinin fikrine ihtiyaç duyabiliyorlar. belki bunları konuşup, danışacağı bizden başka kimseleri yoktur, ya da tecrübe edememiş olabilir. 30'na yaklaşan ve ilişki namına pek tecrübesi olamayan bir sürü arkadaşım var. ben abartılmamak kaydıyla mazur görüyorum..

haklisin ama nerde gordun duzeyli iliski
Aileler bile sorun yasar hep

Biz cagdasligi gotumuzle algilayan bir toplumuz
Ve sorunlar baslar

haksızsın, dışardan,objektif fikir almak istiyor insanlar bazen, ya da dertleşmek, ilgi istiyor..

ilişkilerde bazı noktalar var ki -kıskançlık,ilgisizlik,güvensizlik,özgüven eksikliği vs- 17 yaşında da 47 yaşında da olsan

başına gelebiliyor..

senin ilişkilerini merak ettim açıkçası.. insanların yaşadığı problemlere bu kadar şaşırdığına göre..

ekaterina +1

ve bence de haksızsın, 27 yaşında ilk defa sevgiyi tadan insanlar biliyorum o güne kadar hayatı hep günü kurtarma şeklinde geçen fakat gerçekten sevdiğinde insan..

ne mesaj atayım ya da atsam mı, çağrı mı atsam, arasam mı, acaba yanlış mı yaparım gibi.. bu kadar basit bi eylem hakkında bile 1000 tane olasılık geçebiliyor insanın aklından gerçekten önem ve değer veriyorsa karşısında ki kişiye..

sana kolay gelebilir ama onun için günleri zehir edebilecek bi problemde olabiliyor kısacası..

bu kadar basit bi konuda 1000 ihtimali aklında tartmaya çalışan kişi ciddi konularda sence ne kadar doğru karar verebilir?

biz buradan 1 dk'mızı ayırıp düşüncemizi paylaşsak ne kaybederiz?

E gazetelerin Güzin abla köşeleri varken oralara çoluk çocuk mu yazıyordu? Yoo, yine eşşek kadar insanlar yazıyordu. Bir şey değişmedi. Değişmeyecek de.

bazen insan derdini kendisini hic tanimayan bilmeyen birilerine anlatip onlara fikir danismak ister.

bundan bagimsiz olarak, ornegin fikir danismasi olmayan duyurular icin (ilanlar, bilgisayar tavsiyesi, ev arkadasi vb.) de kolaylikla "koskoca adam olmusun. buraya yazacagina ilan bastirip as suraya buraya" da diyelim...

herkesin gercekligi farkli. herseyi tecrube etmemis olabilir, arkadaslarina sorsa salak muamelesi goreceginden cekiniyordur o yuzden anonim olarak burda sormayi tercih etmistir...

tek derdimiz bu olsun.

Tecrübeli sayılırım (kime göre neye göre), gene de işler boka sardığında dışarıdan bakan birilerinin yorumlarına ihtiyacım oldu ve kendi nickimle olmasa da sorular sordum, çok da işime yaradılar.

Arada "basit" soru ve sorunlar geliyor ama insan olayların içinde kalınca gözünün önünde olan cevabı bulamayabiliyor.

Haklisin. 17-22 yas arasi yazarsa hadi neyse de 27 yasindaki insan olunca mallik olarak degerlendirilmeli.

@durdenist, ekşi duyru'da karma yok artık, eksilere düşme derdine saçmalayan mallığıyla kalıyor.

bazen öyle şeyler oluyor ki:
1) insanın olaya 3. bir göz aracılığıyla bakması gerekiyor
2) ayrıntıları en yakınlarına anlatmak istemiyor.

böyle olunca da yaş 45 de olsa ekşi duyuru ahalisi yardıma koşuyor. bunda garip ne var bilemedim.

askere şimdi git:) önünde sürekli engel çıkaracak. aklının bir köşesinde canını sıkacak. ne kadar erken o kadar iyi bence.

sırf ingilizce için yurtdışında 1-1,5 sene bence fazla, ayrıca masraflı,
madem yurt dışına gidecen burslu bi yüksek lisansa kas dışarıda
para çok kursa gidecem dersen okey.

ne mezunusun neden özel sektörü düşünmüyorsun.
özel sektör uzun vadede çok daha kazançlı değil mi benim mi yanlışım var ?

@g7mor, doğru söylüyorsun ama dediğim gibi, biraz korkutmuyor desem yalan olur..

@technicalte, bi yandan çalışarak ( kaçak olacak tabi ) okul masraflarını kendim karşılamayı düşünüyorum. %100 burslu bir yüksek lisans imkanı benim durumumda pek mümkün gözük müyor, %100 burs olmasa bile yüksek lisans ücretleri çok yüksek. siyaset bilimi ve kamu yönetimi mezunuyum belirtmiştim, bölümüm kamu için daha uygun. özel sektör kazançlı olabilir ama bana göre fazla rekabet içeren bir ortam. ayrıca özel sektörde iş hukuku devletteki kadar net değil, çalışanların çoğu kez hakları ihlal ediliyor.

pardon bölümün gözden kaçmış. mühendis sandım bi an.
doğru söylüyosun devlet daha uygun senin için haliyle.

odaklanman gereken iki şey kpss ve ingilizce

yerinde olsam 1 sene ingilizceye kasar 1 senede kpss , kpss bitince askere giderdim

@merry shelly, eğer yurtdışına çıkarsam dönüşte dersane aracılığyla hazırlanıcam mecbur çünkü disiplinli olarak başka türlü çalışamam. bilgi tazeliği açısından pek bi sorun yok zaten eğitim sistemimiz sağolsun şimdiden büyük bir kısmı uçmaya başladı ama tekrar yapsam toparlarım, sıkıntı olmaz o yönden. uzamanlıkta dil konusunu halledersin demişsin, bildiğim kadarıyla devlet artık memurları dil eğitimi için yurtdışına göndermiyor. bi de zaten bu kadroların büyük bir kısmı yabancı dil şartı arıyor..

@tchnicalte, mühendis bir havam mı var :) kpss bittikten sonra askere gitsem mülaktlara gidip gelmek zor olacak askerdeyken, o yüzden askerliği kpss den önce yapmayı düşünmüştüm.

bazı belediyelerin ve halk eğitimlerin de ücretsiz ispanyolca kursları oluyor. başlangıç için onları da düşünebilirsin.

kadıköy hem kursları iyi oluyor diye duydum. bir bak istersen netten.

kadiköy demişsin ama ispanyol kültüre git gerçekten iyi bir yer arıyosan

freelance çalış hocam. Şu an başımı kaşıyacak vaktim yok işler yüzünden. Kurdum kendi şirketimi de 2007'den peri proje yapıyoruz. 1 projeden en az 600-700 alsan ayda 3 iş. e iyiiii :)

nasıl yapabilirim. para, proje transferi? iş nerden gelcek ?

imam'ın dediği gibi freelance dışında çok da şansın yok. freelance işler için de referans lazım. webmaster forumlarında dolaşıp 3'e 5'e bakmadan iş kovalayacaksın artık. hemen para kazanmaya başlaman pek mümkün değil.

önce kendi çevrenizden başlayın. bir süre tanıdıklarla falan iş yapıp kendinizi geliştirdikten sonra gerisi gelir zaten..

emrag'ın dediği gibi başladım ben de. 3-5'e bakmadan referans topladım. Sonra bi baktıkm ki çevremden zaten bizim imam bu işi yapar diye sürekli beni arar olmuşlar. E ben de bu işi kurumsala dökeyim bari dedim kurdum kendi şirketimi devam ettim.

Ha bir de ekliyeyim, bir tane yancı bul yanına yakın arkadaşlarından bir grafiker vs. Sen kodlamayla vs uğraşırken o css ve grafiklerle uğrasın. Hem etkili çevren genişler hem de projler çok daha çabuk biter.

Bence çok güzel, yayınevlerine, yazarlara mail at. Yani ben olsam öyle yapardım, yoksa bildiğimden değil..

Umarım istediğin gibi bişi bulursun. Başarılar..

şöle bişi buldum: www.boyalikus.com

bir de çocuk kitabı illüstratörü olarak geçiyor iş ilanlarında.

cocuk kitaplari icin uygun fiyata, sevimli hayvan karakterlerini cizecek arkadaşlar ariyoruz, ilgilenenler benimle bağlantiya gecebilir mi [email protected]
tesekkurler

şöyle bi ilan var ama geçen seneye ait, yine de belik fikir alabilirsin mail atıp. samimi olursan cevap verirler diye düşünüyorum. ilan şuradaydı: www.grafikerler.org

sektör tarzınızı beğenir ancak dijital ortamda çizim yapmanızı isteyeceklerdir, renk vb. değişiklikleri tekrardan düzenlemek daha rahat oluyor çünkü, çizdiğinizi silemezsiniz ve scan edip kullanmak işlerine gelmez.

@mahnita linkleri inceliyorum, çok teşekkürler..

@9kuruklukedi, çok doğru söylüyorsun. djital çizim yapmak şu an büyük eksiklik benim için bunun farkındayım. daha önce ki başvurularımda da benden çizimleri dijital olarak yapmam istenmişti, yakın gelecekte bunu geliştirmeye çalışıcam.

çocuk kitapları dışında sizin aklınıza gelen başka işler var mıdır peki? bir de bu alanda hiçbir eğitim almamış olmamın başvurularda bir eksisi olur mu?

eğitim almadım demezsiniz, dijital ortamda biraz kendinizi geliştirdikten sonra ki sanırım değişik elektronik cihazlar edinmeniz gerekiyor, ünv değil de asla sorgulanamayacak bir kurumun adı verip orada ders aldım dersiniz olur biter :)

www.ikarus.com.tr

eskisehir inonu & izmir selcuk

üniversitelerin havacılık kulüpleri var, bazıları dışardan alım yapıyor. thk'nin ücretsiz kursları var. bunlara her sene devam edersen sertifika falan da veriyor sanırım. ama askerden önce gidersen senden habersiz paraşüt bildiğini tsk'ya bildiriyorlar..

THK bu işi yapabileceğin en uygun fiyatlı yer.

eger ozellikle bir tetkik istemedilerse herhangi bir saglik ocagindan ucretsiz alabilirsin.

aile hekiminizden ücretsiz olarak alabilirsiniz..

ben de bir sağlık ocağından bedava almak istediydim, biz vermiyoruz demişlerdi...belki de o sağlık ocağına özeldi. ben de demek ki sağlık ocakları vermiyor kanısıyla kızılay dan 30 kağıda aldım...
ayrıca hemen alıyorsun her yerde. zaten bir şeyin var mı diyorlar, yok diyorsun. iki üç mühür tamamdır...
özel hastanelere sordum 140 falan demislerdi...:)

boyner de vardı..

evrenin sizi sınama şekli.. sabır diyip geçiceksin.

Haksızsın.

öküzün birine denk gelmişsiniz. tamam koltuğunu yatırabilir ama arkadan rica geldiyse en azından birazcık düzeltebilirdi. genel hal tavırdan da yüzsüz bir şey olduğu anlaşılıyor.

sinir bozucu bir durum evet ama para verilen koltuğun bütün nimetlerinden yararlanmak kişinin hakkıdır. arka koltukta yaşlılar olduğu için koltuğunuzu yatırmamak sizin tercihinizdir. aynı şekilde öndekilerin koltuklarını yatırmaları da kendi tercihleri.
koltuğunuzu yatırmadığınız ve yatırılan koltuktan rahatsızlık duymanız sizin sorununuz oluyor maalesef ki :/

şayet servis/ikram sırasında aynı tutumu sergileselerdi siz haklı konuma geçerdiniz.

aynısı bana ankaraya giderken olmuştu. 1. kez uyardım iplemedi. 2. kez uyardım iplemedi. en sonunda seni 3. kez uyarmıcam dedim koltuğu kaldırdı. tehdit etseydiniz işe yarardı.

Haklısınız. Öndekilerin öküzlüğü. O koltuğun o kadar yatırılabilecek biçimde üretilmiş olması demek saygısızca davranabilecekleri anlamına gelmiyor. Öndeki para verdiyse arkadaki de verdi. Öndeki para verdi diye bir başka yolcunun hakkına tecavüz edebileceği anlamına gelmez.

Bu arada ona bakılırsa bir otomobilin gidebileceği azami hız da şehiriçi sınırlarının çok çok üstünde. Millet şimdi "Bu otomobil bu hızda gidebiliyorsa, ben de giderim arkadaş!" mı diyecek yani? Öndekilerin terbiyesizliği, muavinin basiretsizliği. Sinir bozucu bir durum.

otobüsü yapan mühendis suçlu..

Aslında o koltuk aralıkları standartlara uymuyor ama muavinin patronları standartlara uymayan koltukları herkes yarım yatıracak kimse rahatsız olmayacak der mi? demez. Çünkü standartlara uymayan bi hizmet vermek marka imajını zedeler:)

haksızsın. ben olsam ikram servisini bekleyip koltuğu mecbur kaldırmalarını beklerdim. sonra 2 taktik var ya içeceğini koyup içmeden bekleyeceksin ya da dizi dayayacaksın öne yatıramayacak koltuğu.

özet: öndeki haklı

---boş vakti olanlar için benzer bi hikayeyle ilgili anı---

aynısı başıma geldi. ama senin yerinde değil, öndeki eleman yerindeydim.
aynen inatlaşma oldu arkamda oturan 100 kiloluk kadınla. atar yaptı kadın. ben de ters yapmasına kızıp daha beter atar yaptım. bi süre arkadan dizleriyle sırtımı tepeledi taciz olarak. sonra söylene söylene söylene kalkıp gitti, arkalarda boş bi yere oturdu...

gece otoban kenarında arıza yaptı otobüs. elektrik sistemi kitlenmiş. 20 dakka durduk. sonra (karanlık ya) bi patlama sesiyle savaş alanına döndü içersi. hepimiz yerlere savrulduk. dumanlar bastı ortamı. çığlıklar...
otobüse arkadan kamyon girmiş meğer. uyudu heralde kamyon şöförü yolda... zaten sabaha karşıydı. zaten de bi süre çok kötü can çekişip, sanırım sonra sıkıştığı kabinde öldü inleyerek o kamyon şöförü.
arkaya giden kadın yaralandı sanırım. çok emin değilim.

ben de hıyarım gerçekten di mi?

bi de benden dinle;
o otobüse bindiğimde, hayat memat meselesi diyebileceğim bir proje yüzünden yaklaşık 6 gündür (evet hiçbir abartı yok, tamı tamına 6 gün!) uykusuzdum. uykusuzluktan ölmek diye bişey varsa, işte o başıma gelmek üzereydi.
aslında işin bitmesine 1 günlük süre vardı. ama o akşam, geceye doğru bir telefon aldım. telefondaki ses annemdi. hastaneye kaldırıldığını ve sabah ameliyat olması gerektiğini söyledi. acil bi durum işte, ona da doktorlar söylemiş.

tek çocuğum ben. bizimkiler ayrı. üstelik teyzem, dayım, bişeyim de yok.
bir komşu gitmiş refakate o gece için. annemin benden başka kimsesi yok gerçekten...
velhasıl otobüse bindiğimde, 6 gündür uykusuzdum, annem sabah ciddi ve riskli bir ameliyat olmak üzere hastaneye kaldırılmıştı, ve benim tüm gün hastane/ameliyat prosedürlerine koşturabilmek için -en azından- birkaç saat boyunca (mümkün olan en rahat pozisyonda) uyumam gerekiyordu...

böyle şeyler her zaman olmaz. ama bazen oluyor işte.
her biri parmağım kalınlığında, kocaman altın bileziklerini, kolyelerini şıkırdatarak, çene altındaki yağlı gıdıyı tavuk gibi şişirip şişirip bırakarak, üstten üstten, buyruk verircesine konuşan bu arkamdaki kadına çok uyuz olmuştum. (o anda onu böyle görüyordum)

belki de çok iyi biriydi, bilemem... bilemiyoruz...

---boş vakti olanlar için benzer bi hikayeyle ilgili anı---

bildiğim tek şey şu ki; o koltuğun o kadar yatış payı varsa, arkadakinin bir miktar kıyak alan talep etmesi için birazcık kibar ve tatlı dille ricacı olması lazım...

@mrtksn, olayı mümkün olduğunca kısa anlatmaya çalıştım. yerime ilk geçerken zaten normal bir şekilde rica ettim, iplemediler. sonra da normal bir ses tonuyla koltuğunu kaldırır mısın dedim elemanlara. ben başka bir şey demeden adam bana direk başka koltuğa geç diyor. muhabbet uzayınca zaten arkada yaşlı çift var, ben de onların üzerine mi yatırayım koltuğu falan dedim muavin gelmeden, ister yatır ister yatırma dedi bebeler.

burda muavinin de suçu var sanırım, istese orta yol bulurdu direk kestirip attı. ilk defa başka bir firmayı tercih ettim onda da böyle bir durumla karşılaştım.

@delfina, senin yine gerekçen varmış. adamların ki tamamamen keyfi, zaten 2. uyarımdan sonra bi daha uyumadılar, yol boyunca ayakları öndeki koltukta tv izlediler. önümdeki eleman 1,60 civarı bir boydaydı düşünün artık.

ha bi de şöyle bir şey var, başka bir koltuğa geçmiş olsaydım herhangi bir kaza durumunda sigorta kapsamı dışında olacaktım..

tatilden böyle bi zamanda döndüğün için haksızsın hacım millet unu eledi eleği astı okullar başladı , sen yeni tatilden dönüyon

@delfina, kadinin sisman ve altin takiyor olmasi nasil bir etkendi? yani manken gibi ve sade giyimli, hos bir kadin olsa yapmayacak miydin?

bence herkesin koltugu istedigi kadar indirme hakkı var. ama konuya saygı ve rica gibi durumlar da giriyor tabi. bos koltuk varsa oraya gecilebilir bir de.

konu kisilerin nasıl biri oldugu degil illa yani. delfina'nın hikayesi de dogruluyor.

ben olsam ben de koltugumu indirirdim veya bos bir yere gecerdim. arkadaki yasli cifte de söylerdim durumu, onların da indirmesini söyleyebilirdin.

Firma hangisi merak ettim?

bence de ondeki hakli. en dogru davranis otobuste "ananizi skiim otobus muhendisleriiii" diye haykirmaktir.

öndeki iki tip teknik olarak haklı. ama ben onların aldığı eğitimi ve terbiyeyi ailelerinin ve öğretmenlerinin bir tarafına sokayım. nasıl insanlar lan bunlar.

@zekicalik, metroydu..

@anorexic,
insan psikolojisi işte. x, y, z sebeplerden tahammülsüzsen o anda, ne olursa olsun sana itici gelecek bi yan buluyosun şu durumda...

yani tip etken değildi. ruh halimi anlatmak için verdim o örneği... arka koltuktan atar yapan o teyze değil de, manken gibi, hoş, güzel bi kadın olsaydı, o anda "çiroz, sosyetik" olarak görecektim muhtemelen.

olayı anlatırken "o anda onu böyle görüyordum" dememin sebebi bu zaten. normalde insanlara asla böyle etiketler yapıştırmam, yapıştırılmasını tasvip etmem...

ama bak işte, durum ne hale getirmiş yani beni :)

@toshiro, haklısın. bu açıdan hiç düşünmemiştim. sigorta konusu yani...

yillardir otobusle seyahat ederim, bu sorunun cevabi "sagduyu ve hosgoru" olmasi gerekiyor.

seneler once benzer bir durum benim basima gelmisti. ondeki gerizekali adam (75-80 yaslarinda her zaman hakli oldugunu zanneden amcalardan), muavin ikramlari dagitirken koltugunu okuz gibi yatirmis, benim ikramlari onumdeki koltugun arkasindaki tepsiye/masaya koymami imkansiz hale getirmisti. koltugu diklestirmesini istedigim de, "bu koltuklarin yatma ozelligi olduguna gore istedigim kadar yatiririm" demisti. muavini cagirdim, o da en azindan ikram suresince diklestirmesini istedi ama adam kabul etmedi. muavin de bana yerimi degistirebilecegimi soyledi, sansa bakin ki amcanin hemen onundeki koltuk bostu. o koltuga oturdum ve tum gucumle koltugu olabildigine hizli geriye yatirdim. gerizekali amcanin yeni oturdugum koltugun arkasindaki masada/tepside yer alan sicak cayi uzerine dokuldu. sinirlendi ve bana bagirmaya basladi. ben de sakin bir sekilde koltuklarin yatma ozelligi oldugu icin istedigim kadar yatirabilecegimi soyledim. muavin geldi, "kaza olmus" falan dedi gitti, hic ilgilenmedi. muavin daha sonra mola yerinde sigara icerken yanima geldi, "abi iyi ki yaptin, bende gicik oluyorum bu tiplere" dedi.

Normal yatırmaya kimse bir şey diyemez ama sizin sorununuzdaki şey bir hıyar ve yatırırken kullanılan bölge onun olduğu kadar sizin de bölgeniz. Hatta onun koltuğunun arkası da sizin her şeyiyle. Sonuna kadar kullanıp yatırdığına bin pişman edebilirsiniz. Bacak dayayıp sallamak, tutamaçları çekip çekip bırakmak, ekran varsa düğmelere ayı gibi basmak, öndekini zıplatmak, gazeteyi kafasına değdirmek. Hepsi tarafımdan denenmiş, hıyarları doğru yola sevketmiştir.

ben de önce kişiden rica ediyorum, azıcık indirse neyse ama 180 derece kucağımda sırf keyfinden elin adamının yatması ayrı bir şey, ki ben romatizmalı, vb. teyzelerin ayağı kucağımda yol gittiğimi bilirim, hastalık neticesinde.

otobüsten otobüse değişiyor bu olay da. mesela a firmasında muavin benim yapacağım bir şey yok diyorsa, tüm yol zamanımı öndekini taciz etmekle geçiriyorum (koltuğa alttan vurma, dizlerle arkadan dayanma, çoğunda böyle tutunmalık bir yer oluyor onu tutup sallama, perdesini kendinime alıp onu güneşte bırakma vb.)

ama b firmasında muavin öndeki yolcuyu uyarmıştı. öküz de, e bu bu kadar yatabiliyorsa yatırırım ben de demişti. muavin de beyefendi (adam mcbur beyefendi demek zorunda kalıyor büyükbaşa) eğer arkanızda hiç kimse yok ise bu derece yatırabilirsiniz, ama arkanızda bir yolcu var ise şu kadar indirebilirsiniz falan demişti. öküze ben de arkadan çemkirince mecburen kaldırmak zorunda kalmıştı. sonra da firmaya teşekkür maili yollamıştım, şu şu muavininizin tavrından dolayı, onlar da bana teşekkür ettiklerini ama zaten muavinin yapması gerekinin bu olduğunu, başka yolculuklarınızda başınıza gelirse bu şekilde isteğimi yinelemekte haklı olduğumu yazmışlardı.

koltuğunu yatıran haklı.
benzer bir durumda ışığını açıp gece kitabını okuyan da haklı.
adamın aldığı bilet yatan koltuk bileti. "arkada oturanın kalbi kırılmayacaksa yatırılabilir koltuklu seyahat" değil.

Sırasıyla:
1-Muavin haksız,
2-Öndekiler de haksız.
3-Burada "öndeki maalesef haklı" diyenler de haksız.
4- Metro turizm de haksız.
kim haklı:
siz haklısınız. (konuşma üslubunuzun öndekiler tarafından nasıl algılanmış olabileceğine bağlı olmak koşuluyla.

@delfina anladim, ben de de oluyor bu :p

Haklısınız. Öndekiler haksız. En haksız olan da yatabilen koltuk diye bişey yapan mühendis. Şezlong mu bu allasen?

Yıllardır sürekli otobüsle yolculuk yaparım. Daha bir kez keyfimden koltuğumu yatırmış değilim. Bir iki yolculukta böbrek rahatsızlığımdan kaynaklanan aşırı bir sancım vardı biraz dinmesi için dönüp arkamdaki kişiden izin isteyerek sadece bir iki derece yatırdım koltuğu.

Hadi önümde oturan kişiden belki o kadar hassas olmasını bekleyemem. Belki hastadır, yaşlıdır, hamiledir yani cidden sorunu vardır. Yatırabildiği kadar yatırsın, helali hoş olsun. Ama dönsün en azında bak yatırıyorum diye haber versin. Biraz eğilmiş kitap okuyorum, küt diye birşey iniyor kafama. Bilgisayar kullanıyorum ekrana öldürücü darbe iniyor.

Default turk erkegi
O degilde kamilkoc ise muavin hakkinda direk tutanak tutturabilirdin.

Sorduğum sorunun cevabının Metro olduğunu tahmin etmiştim Metro turizim dedikten sonra başka bir şey demeye gerek bile yok...

gh

yarış oyunları ve tekken dışında denk gelmedim. Tekken'e hastalar, tuşlara rasgele basarak da oynanabildiği için sanırım.

@kimlanbu: çok güldüm :D

castlevania: curse of darkness

gh. gitarı verin ellerine ayrılamazlar başından.

crash serisi vardı, onu baya seviyorlar..

final fantasy x-2

left 4 dead

her yerde var paella, kirinti, midpoint ve bu ayarda yerler de bile.

Ben de bu yemekten yedim hayatımda yediğim en güzel şeydi Barcelona'da yedim. Burada da yiyenler varmış ama pek güzel değilmiş diye duydum. Sonra aklıma Beşiktaş'ın ispanyon ya da portekizli futbolcuları geldi aklıma, bir şekilde onlara ulaşmayı kafaya koydum. Simao, Guti falan hastasıymış bu şeyin...

paella'nın ne olduğunu bilmiyorum ama galata'da que tal diye ispanyol yemekleri yapan bir mekan var, orda vardır belki.

eminönü'nde tam istediğiniz gibi bir dükkan vardı. ben de tesadüfen bir blogda denk gelmiştim, sahibi aynı zamanda şairdi bir de sanırım. eminönü'nden başlayabilirsiniz aramaya..

Diploma, fotoğraf, kimlik, varsa ehliyet bunların 5'er tane fotokopisini al öyle git. Başka bir şeye gerek yok. Diploma veya mezuniyet belgesinin aslını götür, ona bakıyorlar.

küçük bir ihtimal de olsa kısa dönemin garantisi olmuyor, onu da belirteyim. bi arkadaşım istemediği halde askerliğini astek olarak uzun dönem yapıyor.

verem taramasi istemiyorlar mi? bi minik soruda ben soriyim. astek olmak isteyen ya da kısa donem olmak isteyenlerden farkli bir belge istemiolar mi?

Askerlik şubesinden sizi sağlık ocağına veya hastaneye yönlendiriyorlar. Astek veya kısa dönem için farklı belge istenmiyor. Orada 3-4 tane dolduracağınız form var. Orada işaretliyorsunuz kısa dönem veya astek olarak askerliğimi yapmak istiyorum diye.

Olmaz , pasaport kontrolde öyle yaşın geçmiş durumu yok, kullanabildiğin kadar kullan, rahat ol...

yeşil pasaport çıkarma yaşı erkek çocuklar için en son 24. ama halihazırda çıkmış yeşil pasaportu kullanmak için 24 yaş sınırı olduğunu sanmıyorum.

önemli nokta öğrenciliğimin bitmiş olması.

fazla bilgi sahibi olmamama rağmen üniversiteden mezun olup olmamanın konuyla alakası olduğunu sanmıyorum.sadece öğrenciler yeşil pasaport alabilir diye bişey yok.Eğer bir işte çalışmaya başlarsan yani sigortan yatmaya başlarsa işte o zaman yeşil pasaport hakkını kaybediyorsun.bildiğim kadarıyla böyle

peki bu havaalında pasaport kontrolünde belli olur mu?

öğrenci olup olmaman sorun değil, 25 yaşını aşınca/ evlenince/ ya da çalışmaya başlayıp kendi sigortan başlayınca pasaportun iptal

not: bunca bilgi kirliliğine sebep nedir acep?

ogrenci olman tabi ki bir mevzu. mezun olduğun belirlenirse pasaportun zayi cıkar. emniyetin de sana bunu bildirme yükümlülüğü olmadığından elinde uçak biletinle havaalanında kalırsın.

sans meselesi.

ben de geçen sene yeşil aldım. mezun olduktan sonra kullanma fırsatı bulamadaım b.ka gitti güzelim yeşil. bu şekilde kullanırsan hemen farkedilmezsin ama yakalınırsan cezası var. açıköğretime kaydolup hakkını uzatman mümkün, genelde mezun olanlar öyle yapıyor. tabi sigortalı bir işe de girmemen lazım..

babandan gelen bu hakkın sen öğrenci olduğun için değil, 25 yaşından küçük/sigortası olmayan ve bekar olduğun için var. ben de lisans ve y.lisans arası öğrenci olmadığım dönemde rahatça sorunsuz bir şekilde kullandım ama 25 yaşını aşmadan işe girip sigortam başladığı için pasaportumu iade edip bordo pasaport aldım.

alamazsın.

~bi ye$illi olarak sevinçli bir göt olu$ ya$adım.

sigorta başlangıcı olunca hakkın yanıyor. işten çıkıp sigorta sisteminden tekrar çıktıktan sonra hala öğrenciysen alabilirsin..

alırsın.aldım ordan biliyorum.

zırtapoz ara emniyeti sor alla$kına, yoksa kıracağım bu duyuruyu!

Bana emniyette "alırsın ama sigortanın yattığı anlaşılırsa hakkında işlem yapılır" gibisinden bi şeyler söylemişti memur.

gençler malım ben ya kusura bakmayın emniyeti arayacagım yarın.

şöyle ki; sigortalı işe girdiğinde yeşil pasaportunu teslim etmen gerekiyordu, işlem yapılacaksa bu yüzden yapılır.

koşulları; öğrenci olmak (eğer ailenle ikamet etmiyorsan) , sigortalı olmamak (olup iptal edilmiş olması önemli değil, çıkaracağında sigortalı olmamak kaydı var), ve erkek-kız 25 yaşını geçmemek. son durum bu.

ben aldım cevabımı ustalar. sagolun varolun, işten cıkar cıkmaz yeşili çıkartabiliyorum, bunu öğrenmiş olduk.

witcher 2 gibi strateji savaş.ama rpg de var.dan dun giremezsin çok zevklidir.

company of heroes

medieval total war 2
rome total war 2 grafikleri o kadar iyi değil.
empire total war

r.u.s.e

@tamamtamambuldum,@retarded,@gozyakansakiz,@baldur,@hjarteblod söylediklerinizi incelemeye aldım teker teker bakıyorum ama indirmeden anlamak güç heralde istediğim gibi birşey mi..
teşekkür ederim dostlar.

başka önerisi olan arkadaş yok mu?

savaş demek için nerden baktığına bağlı ama deli gibi zeka isteyen şunlar var:
limbo
braid
machinarium

bu aralar hep bunları öneriyorum ben de

@ermanen ya istiyorum ki böyle zibilyon tane silah çeşidi olsun,ben plan yapayım yeri gelsin çıkış yolu bulamayayım gizemli ossun başrolde benim yönettiğim eleman olsun,yani öyle bi ordu yönetmek değil amacım.ha bi de tek adam olmuyorsa o eski commandos oyunundaki gibi 4-5 kişilik elemanları da tek tek yönetebilirim.ne bileyim azcuk atraksiyon,gerçekmiş gibi bi görüntü yürüyen bi adam elinde silah olsun hacı:)

hmm commandos gibi mesela şunlar var:

Robin Hood: The Legend of Sherwood
Desperados

Deus Ex Human Revolution'a da bakabilirsin, silah da çeşitli adama yapabileceğin geliştirme de, ayrıca takıldığın içinden çıkamadığın yerler de oluyo. Ayrıca Fallout New Vegas'ı da tavsiye ederim, hem istediğin gibi silah çok, hem de silahtan çok bulmaca ve konuşmaya dayalı, bazı durumlarda verdiğin kararlar oyunun dünyasını etkileyebiliyo.

tam istediğin gibi değil belki ama bunlar da strateji gerektiren oyunlardır; splinter cell ve metal gear solid.

new vegas çok sıkıcı fallout 3 iyidir.eline bi minigun al süper olur gezersin dağ bayır.

internetten çıktı olarak alınabiliyor, yeşil pasaport alırken öyle almıştım ben..

evet sensin. herkes pop müzik seviyor.

Yalnızsın usta herkes pop müzik manyağı bu ortamlarda. Yalnız pis cazcı seni.

herkesin beğendiği kendine diyim öncelikle. aslında kimseyi ilgilendirmez ne tür müzikten hoşlandığın. ismail yk dinlesen de tom jones dinlesen de kimseye dert değil ve unutma ki hepsinin bir alıcısı, beğeneni var.

soruya cevap; bir çoğu kolay yoldan para kazanma derdinde, bunlar da zamanla ortaya çıkıyor kolaylıkla zaten. kimisi güzel işler yapıp yıllar sonra adı hep anılır, şarkıları hala dinlenirken kimisi de cebini doldurduklarını güzel yönetmişse onun sefasını sürüyor ya da tam tersi hepsini çarçur edip sefil oluyor, bir de üstüne psikolojisi bozuluyor.

özet geç lan piç özeti; pop müzik sevmeyen biri olabilirsin ama bu kendini kötü hissettirmesin.

8 gblik muzik arsivim var ve arkadas cevremde tarzimi begenen kimse yok. Sinan Akcili bile daha cok dinleyen var. O derece yani. Anlamsiz cistak cistak muzikler daha cok tutuluyor.

müzik kültürü yok bizde takma kafana gerekirse bitir arkadaşlığını ben de sevmem öyle serdar ortaçvari müziği işte topu topu 7 nota var adamları onlar

@vexations, arkadaşlarımın yaptığı şeyi yaptın :)
@in vino veritas, evet müzik te para artık araç değil amaç olmuş durumda
@lim5, benim de aynı durumda olduğum söylenebilir
@uykusuz her gece, arkadaşlık bitirtecek bir konu değil yav :)

ne tür müzik dinlersin sorusuyla karşılaştığım durumlarda caz diye cevap vermem hiç. nasıl yer etmişse caz dinleyenlere hep elitist gözüyle bakılıyor güzel ülkemde. bu tip yaftalara kurban gitmemek için caz dinlediğimi pek kimse bilmez, hiç bir ortamda " siz caz dinlemiyor musunuz, cahiller sizi " vb söylemlerim ve tavırlarım da olmadı. böyle yukardan bakan, elit biri olduğum falan zannedilmesin :)

1 tb'tan fazla olan müzik arşivimde 1 mb. bile pop müzik yok, 1 mb. bile arabesk yok. Olmasın da... Bende '70 dönemi İngiliz rock hastalığı var, sende jazz. Ne millet senin dinlediğini sevmek zorunda, ne sen milletin. Sıkıntı yok. 78 Gb.'lık The Beatles arşivim millet için çok gereksizdir (Basın toplantıları bile var); fakat benim için çok değerli. Popüler müziğe ise radyoda bile tahammülüm yok. Sırf popüler çalıyor diye yıllardır radyo dinlemiyorum. Yeniyi sevmiyorum. Sadece müzikte değil, edebiyatta da böyle bende. Popüler iş beğenmiyorum. Böyle iyi müdür, sıkma canını...

uykusuz poster kitap düzenli olarak veriyor bunları tekrar başa sarıp. mesela 3 ay önceki fırat anahtarlıklarını bu ay tekrar veriyordu.

bide imza günlerini takip ederseniz, oralarda kurulan standlarında da satılıyor.

Bunları haricen alabileceğim bir web sitesi falan yok mu?

istanbul'daysan dergiye git rica et belki verirler.

tüyap kitap fuarında satarlar muhtemelen. güzel standları oluyor orada, okul saatlerinde gidilmesi makbuldür tabii kalabalıktan bir nebze olsun kurtulabilmek için. (bkz: 30. istanbul kitap fuarı)

Maalesef istanbulda değilim

penguenin internet sitesinde penguene ait olanlar satılıyor, kesin uykusuzunkinde de vardır diye düşünmüştüm ama internet sitesi geçici olarak içine kapanmışmış, açılınca ordan bir bak derim ben.

o zaman istanbul'dan bir yakınından kargoyla göndermesini rica edebilirsin. artık yakının falan da yoksa dergiye mektup gönderip durumunu anlatabilirsin, nasıl karşılarlar bilemem ama bir ortak yol bulunur herhalde.

hayır. gözlemlerime ve tecrübelerime dayanarak da diyebilirim ki fiziksel görüntü onlar için de çok önemli değil.

en azından çevremdeki kızlar için dünya görüşü, anlaşabilme, kültür yakınlığı çok daha önemli faktörler. sizin tabirinizle 8 lik çok yakın arkadaşım taş çatlasa 3 lük bir erkekle beraber.

ben de aşağı yukarı aynı düşüncedeyim. bir odada 10 kız ve 10 erkek varsa kızların hepsi aynı erkeği, erkeklerin hepsi bütün kızları kesiyordur.

bunu da götümden uydurduğum bir evrimsel hipotezle açıklıyorum. erkekler her gün onlarca kızı dölleyebilir, ama kadınlar hamile kaldıktan sonra 9-10 ay başka birini doğuramaz. bu yüzden çocukların genetik olarak güçlü olması için kadınların çok daha seçici olması gerekir.

Atladığın bir nokta var; kadınlar mükemmel erkeği ya da aşkı ararken hep ceplerinde başka erkekler taşırlar. Hiçbir kadın yalnız değildir, hele Türkiye'de. Mutlaka peşinde birileri vardır. Bu da onları daha seçici olmaya iter...

@wingless: senin hipotez schopenhauer'in hipotezi aynı zamanda. tebrik ve takdir ettim eğer onu okumadan bu hipotezi kendi kendine bulduysan. :)

bbc'nin cinsiyetin sırları diye bi belgesel serisi var onu izleminizi tavsiye ederim. kadınların erkekleri nasıl seçtiğini minimum hata payıyla bilimsel olarak gösteriyor adamlar.

@juninho77, schopenhauer'in söyledikleri az çok bilinen şeyler. hatta bi arkadaşım kitabı okumadığı halde a.s'nin söylediği bir çok şeyi bize yıllardır söylerdi, daha sonra schopen diye çağırmaya başladık adamı :)

şurda yazılanları kadınlar erkekler için erkeklerde kadınlar için düşünüyo suçlu kim kim doğru kim yanlış karışdırdım valla

ben bu durumun daha çok toplumların cinsiyetçilik ve gerikalmışlık eğrisiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. avrupa'da böyle değil aslına bakarsan.
çevremde de ekstra parametreye sahip olmayan tüm erkekler (örn: zengin olmak) kendilerinden daha alt klasman kadınlarla birlikteler ve itiraz etme lüksüne de pek sahip değiller.
bir de artık aşk, sevgi gibi kavramlara inanmıyor insanlar, daha maddeci ve kapitalist düşünmek zorundalar.

yannışlardasın:)

omen karşim, ben de tam tersini tespit ettim. 5lik kadınla beraber olan 7lik erkekler nerdeymiş acep? denk geldiklerim hep, güzel kadın-tipsiz erkek beraberlikleri. erkekler daha şekilci değil miydi yahu? enteresan.

@juninjo77 hayır okumadım... sanırım aşkın metafiziği'nde söylüyor, aklımda bulunsun da okuyayım.

@peren,
bizim kültürde sadece fiziksel görünüş ve para değil aynı zamanda maçoluk, kadının hayatındaki her şeye karışmak, "söz geçirmek" de çok önemli. o yüzden bizim millet için o numaralandırmayı yapmak biraz daha zor. amerika için daha kolay mesela.

Kadinlar icin dis gorunus sandiginiz kadar onemli degil. Erkekler ambalaja kadinlardan cok daha fazla deger veriyorlar. Erkekler 5lik kizi reddetmez mesela ama cogu kadin 9 luk ronaldoyu ciddi bir iliski durumunda reddeder. Cunku her sey tip degil, para da degil. Karakter diye bir sey var. En azindan ben ve arkadaslarim icin durum bu.

erkekler guzel kadinlara asik olur, kadinlaraysa asik olduklari adam guzel gelir.

yani iddia ettiginin tam tersi olur genelde.

sen erkeğin dış görünüşünü sadece dış görünüş olarak değerlendiriyorsun. bir kadın ise o dış görünüşün üzerine adamın diğer niteliklerini de ekliyor. örenğin ne kadar baskın bir karakter olduğu beden dili ile ne kadar özgüven sergilediği gibi.

erkeğin eş seçim süreci kadına kıyasla çok daha basit.

thy personeli olmak için gereken yegane şey en sağlamından torpildir, geri kalanlar teferruattır.

tamam onu biliyorum da hani boy kilo durumları falan oluyor ya onun gibi şeyleri merak ediyorum daha çok. yalnızca ingilizce yeterli mi bir de, 2. bir yabancı dil avantaj mıdır?

Kilon, boyun, dövmen olup olmaması, Türkçe ve İngilizce konuşma düzeyin şeklin bunlar önemli.

Bir arkadaşım yabancı bir havayoluna hostluk için başvurdu, 4 adımdan 3ünü geçmiş, son adımda sebep yokken, teşekkür ederiz diyip göndermişler.

thy'de boy kilo şartı nedir acaba, nasıl öğrenebiliriz?

www.ucuyorum.com

buradan konuyla ilgili istemedigin kadar bilgi bulabilirsin.

ak parti gençlik kollarında isen ingilzice bilmemene rağman alabiliyorlar.

emin olmamakla birlikte be kind rewind olabilir mi

be kind rewind :)

Dokunduğu filmin içi boşalıyorsa nasıl yenisini çekiyorlar ki, onların içi boşalmıyor mu:)

evet be kind rewind www.imdb.com puanının düşük olduğuna bakmayın çok eğlenceli ve güzel bir filmdir..

tecil aşamasında çok çaktırmamakta fayda var. ben gözüm bozuk dedim diye göz doktorunu bekledim 1 gün.

diyelimki çaktırmadık, sonra asl muayenede adam demez mi tecil de sağlammışsın diye. hadi göz neyse de bu düz tabanlık mevzusunu merak ediyorum. ha bi de unutmadan bi kaç arkadaşıma yükseklik, karanlık korkun falan var mı denmiş. bu tip soruların cevaplarını önemsiyorlar mı hakkaten?

gataya gönderecekleri kesin. diğer durumlar ise seni gören doktora kalmış.

Yani bazen öyle tuhaf cevaplar görüyorum ki söylemeden edemiyorum. Ben tecil yaptırırken muayenede binbir türlü hastalığı olan insan vardı. Buna renk körü, belinden ameliyatlı olan, bir bacağı kısa, psikolojik sorunlu, aşırı zayıf insan tipleri dahildi (Allah belamı versin kendimi Yaban romanında Ahmet Celal gibi hissettim bunu yazarken). Benimse bizzat gözlerim bozuktu. Kimseye ne doktor beklettiler ne bir şey yaptılar. (Psikolojik sorunu olanı yan odaya gönderdiler, o ayrı)

Düz taban içinse bir şey diyemem. Hastalığın varsa doğrudan söylemen ileride başının ağrımaması açısından iyi olur.

erenköyden adapazarı ekspresine bin, izmitte in. ordan minibüslerle düzceye geçebilirsin..

Harem+ Düzcegüven otobüsleriyle direk düzcede olursn. Ada expresine binme yolun baya uzar, + fazladan araç kullanmak zorunda kalırsın

izmit gardan düzceye direk minübüs yok zaten. Gardan izmt otogara geçmelisinz, 30 dk sürer en az, ordan düzce güvenin arabasına binceksnz 1.45 saat sürer oda. ve büyük otobüs değil ordan kalkan düzce güven arabaları. Haremden eskiden kalkıyordu direk düzceye arabalar, hala öleyse diğer seçeneği düşünmeyn bile.

yenisahra e5 den düzce güven e binebilirsin.

Harem'den düzcegüven ile otobüs, yol 3 saat sürüyomuş, fiyatı 20 tl imiş, her saatbaşı varmış. Başkası da öğrenmiş olsun merak eden olur bişey olur. Teşekkürler.

izmit tren garında indikten sonra, halkevi denen yerden sürekli düzce münübüsleri geçmiyor mu? tren garı ve halkevi arası yürüyerek 10 dakika. bunun için otogara gitmeye gerek yok. erenköy izmit 1 saat 40 dakika falan sürüyor. halkevinden düzceye gitmek te 30-40 dakika bi şey sürer sanırım.

@toshiro geçmiyor. adapazarına giden minübüsler var sadece

o zaman bi 10 dakika daha yürüyerek ncity'nin ordan binilebilir. adapazarı minibüsleri direk köprü altından geçer, düzce arabaları da yolun sahil taraından geçer.

askeri okulun istediği sağlık koşulları farklı, normal er için istenilen sağlık koşulları farklı. mesela göz için 2'şer miyobun olsa bile er olabilirsin ama askeri okullara kesinlikle giremezsin.

iyide babacım ben askeri okullardan çıkıp asker olmayacak mıyım?
er olunca da asker olmayacak mıyım?
görevleri ne kadar farklı olabilir ki?

tamam da asker var asker var. askeri okullarda verilen eğitim ile bir uzmanlaşma söz konusu. burdan mezun olanlar er değil, belli uzmanlığı olan rütbeli personel. bu insanların yetiştirilmesi için fiziki ve psikolojik yeterlilik isteniyor. er olarak yapılan askerlik ile bu eğitimlerdeki süreç ve fiziksel koşullar farklı.

hocam o kağıtta benim bildiğim ''subay olmaya uygun değildir'' yazıyor. o kağıt bende de var, şansımı deneyeceğim yine de tabi gitmemek için :D

ben dikkat edersen fizikten veya psikolojiden değil sağlıktan elendim. bu sağlığın eri veya subayı mı olur arkadaşım. benim bildiğim sağlık normal er ler için daha önemli gibi geliyo mantıklı olarak.

fiziki ve psikolojik yeterlilik denince benim aklıma sağlık geliyor. sizin aklınıza ne geliyor? bi de ailenizde veya çevrenizde askeri bir personel varsa ona da danışmanızı tavsiye ederim. subay bu işi meslek olarak yıllarca yapıyor, er ise bir dönem yapıp tekrar memleketine dönüyor. bu durumda subay için daha önemli olması lazım mantıken. ayrıca askeri eğitimler dediğim gibi erlere verilen eğitimden daha zor ve daha uzun sürüyor..

ben hiç bi subayın şırnakta pkk lılar ile hakkaride çakallar ile çatıştığını görmedim açıkcası. genelde karşılarında sadece garibim erler oluyor benim bildiğim. ben psikolojik sağlıktan değil fiziki sorunum varmış onlara göre ondan elendim.
şimdi bu sorunlu adam nasıl askerlik yapıp doğuya gitme ihtimalide olduğuna göre böyle bi sorumluluğu üstüne alabilir ki bu devlet.

arkadaşım göstericeksin belgeni, zaten komando falan yapmazlar seni. yazıcı olursun, şoför olursun sütçü olursun. subaylığa elverişli olmaman askerlik görevini yerine getiremeyeceğimiz anlamına gelmiyor. gerekirse çim yolarsın 15 ay yine askerlik yaptırırlar. kalbi delikleri bile alıyolar patır patır.

tatilde de yapabiliyorsun sanırım, erkek arkadaşım ptesi günü marmaris'te tecil ettirebildi.

valla aralık için ben yeni başvurdm son başvuru tarihi 31ekim miş. tecilini o zaman kadar yapabilirsin bence. tecil bittikten hemen sonra gelmiyorlar zaten.

31 ekim 2011

@kayranin kedisi, okul şehir dışında eğer tecil ettirmem gerekirse diplomayı almaya gitmem gerekicek..

@liriamer, kesin 31 ekim değil mi?

diploma ya da mezuniyet belgesi ile en yakın askerlik şubesine başvurup halledebilirsin.

eminönünde var 5-7 tl civarı, ama sahtesi galiba.. anadolu yakasında, maltepe sahildeki migrosun ordaki büfede var.

7tlden ucuza bulamazsın bulursan zaten sahtedir.

@toshiro; orada ne kadar peki?

8tl'ydi galiba en son..

7 liraya -şaşırtıcı olacak ama- nişantaşında var. bi pasaj gibi bir yerin önüydü tam hatırlamıyorum arkadaş aldı, adam zaten oraya paketi koymuş anlarsın yani.

o fiyatlara bulunuyor ama bariz kalite farkı oluyor bazen, dikkat etmek lazım..

anadolu yakasında oturdugunu farzederek 2 yer soyleyecegim:

1. kadıkoy dersane sokaklarının orda tam girişte final fatih yada fen bilimleriydi tam hatırlamıyorum f'yle başıyordu oranın karşısında bi bufe var tekel vs oraya sor dj black istiyorum diye cıkarıp veriyo fiyatlar tuzludur ocakta en son aldım 12ydi

2. toshiro soylemiş bide ilerde kartal sahilde tansaşın oldugu yerlerde bowling zımbırtı yeri var işte ordan 5 dk gerisinde tren istasyonuna gidilen yerde (cevizli istasyonu)hemen o yolda bi tekel var orda djarumun butun çeşitlerini bulabilirsin şahsen ordan ben alıyorum. fiyatlar uygun 8 civarı.

sigara öldürür :D

maltepe sahilde burger king'in önündeki büfede var.Birde maltepede minibüs yolundaki shellin önündeki tekelde satılıyo

valla seyisler 2 bira içersen 5 dk.da öğrenirsin diyorlardı.ben onların yalancısıyım.

pardon unutmusum 11111111111hehehehehhe

sportif olup olmamana bağlı 1 yıl 2 yıl arasında dörtnalada atı kontrol edecek duruma gelirsin.
ama daha genç ve sporla ilgilenen biri 6 ay 1 yıl arasında aynı seviyeye ulaşır.

@goldentitan: sportif sayılırım, göbek möbek saldı gitti durumu yok. spor yapıyorum ara ara zaman ayıramasam da. peki bu 1 yıl derken haftada kaç saat zaman ayırmam lazım?

rezonans olması ve atın da uyum sağlaması için ata da enaz 3 şişe vermek gerekiyormuş.

hayatımda ılk kez ata bındıgımde 20km yolu dort nala gıtmıstım. Motor surmek fln hıkaye super zevklı. Olay tamamen atla uyumu saglamanda bence. He dustum mu dustum ama eger at esek degılse duserken bıle senı koruyormus bunu ogrendım.

6 ay, 1yıl filan? biraz abartı olmuş.

at binmek de kolaydır aslında ilk bir kaç denemeden sonra. zor olan at dostu durdurmak ve söz geçirmek. o da kendinize hakimseniz ve hayvanlarla bağ kurabiliyorsanız kolay. bir de sesiniz hükmedebilir olmalı. ilk binişimden sonra düzenli binmeye başlayalı 3 yıl oluyor, ilk binişimde bile 2 saat kadar yaldır yaldır atı koşturduğumu hatırlıyorum durdurken düştüğümü bi de :P.

1-2 yıl mı? küçükken köyde yazları arada eşşekle gezerdim öyle, sonra komşunun atına binmeye başladım ve çok ta zorlanmadım. hobi amaçlı bence en fazla 1 hafta.. 2 günde 4 nala olmasa da orta hızda koşturuyordum ben. tabi uzmandan eğitim almak daha iyi olur, çünkü köyde attan düşüp kolunu bacağını kıran arkadaşlar olmuştu.

haftada 1 saat üzerinden ve 30 yaşı baz alarak 1 yıl civarı dedim. süratli koşmak 1-2 ayda öğreniliyor zaten. asıl olay dörtnal ve her türlü atı kontrol etmek. kapalı manejde çok rahat bindiğin bir atı açık manejde kontrol edemedikten sonra ata binmeyi biliyorum diyemezsin, başıma geldi ordan biliyorum. yoksa at koşturmak zor bir şey değil.

o sizin başarısızlığınız olmuş o zaman :).

atına göre değişir.

mezun olduktan sonra iki ay içinde o işi halletmeniz gerek. yani ne zaman mezun olduğunuza bağlı

son askerlık tecılı dıye bısey yok.herkesın kendı son tecıl tarıhı vardır sana verılen kagıtta.ıstedıgın zaman tecıl ettırebılırsın askerlıgı.

temmuz ayında mezun oldum ben. diploma daha yeni çıktı, önümüzdeki haftalarda diplomayı alıp ekim ayında da tecil işlemlerini yapacaktım. yalan mı oluyor şimdi?

toshıro temmuzda mezunsan gıt dıplomanı al ve heemn tecıl yap.okul sınavların acıklandıgı ve senın mezun oldugun gun hemen askerıyeye mezundur artık dıyor zaten. ekımı bekleme tecıl ıcın fazla gec kalırsan aralıkta banko asker olursun.

ye$ilini de (bu az alkollüydü) siyahını da (bu prag absinthe'i, %89.9'du) içtim; bi bok görmedim. ha bu demek değildir ki kimse göremez, gören görür; bakı$ açısı diyorum eyyorlamam bu kadar.

bildiğim kadarıyla halüsinasyon gördüren absinthe şu an üretilmiyor. şu an piyasada olanların orjinaliyle alakası olmadığı söyleniyor..

eskiden thujone oranı yüksekti şimdi galiba ab standardı 35 mg/kg limitlerle üretiyorlar.

Ben yine anlamıyorum madem bir etkisi yok neden konuluyormuş, niye "yav madem koymayalım" demiyorlar da dozaj limitli de olsa kasıp koyuyorlar. Niye bir üretici de malını anlatmak için web sitesine "koyduk ama bi sorun neden" diye yazmıyor. Nerede bu devlet!

sanırım yalan. 2,5 yaşımdan beri absinthe içiyorum hala bi bok görmedim.

bi gece diğer içtiğim kokteyl ve shotlar harici 1 şişe absinth içtim %68 di sanırım polski olanı. kafam jet gibi oldu ama halü falan yoktu.

yeşil periler gördürmedi ama fena halde mala çevirdi beni. sanırım o periler verilen paranın tribi. b en görüyorum siz nasıl göremezsiniz diye artistlik yapıyolla.:p

belki size anlatmadığı ailevi veya dönemsel sorunları vardır.. çok bezgin, sıkılmış duruyorsa şakayla karışık bir sorun bakalım derdi neymiş.

belki sizin yanınızda değilken de böyledir, belki başka bir derdi, sıkıntısı vardır, hiç sormayı denediniz mi senin canın neye sıkkın diye. belki sizi kıskanmıyordur yani, bilemezsiniz.

yok dostlar adamın aile sıkıntısı yok. işletme okuyo.kamu y. filan seçtiydi değiştirmişti sonradan. kıskanma olayı olmasada morali bozuk. başka bi derdi olduğunu sanmıyorum hissediyoruz.

bağınızı kesinlikle koparmayın ama biraz zaman tanıyın arkadaşınıza. belki toparlanmaya ya da yapmak istedikleri için motivasyona, kendine zaman ayırmaya ihtiyacı vardır.

paşam arkadaşısınız, yanında konuştuklarınıza biraz daha dikkat edin, herşeyden alınabilir.

dediğim gibi, arkadaşısınız, bu çok önemli.

ösym denkliği var mı onu bi araştırın önce..

denklik var, ama türkiyede veya rusyada özel sektör için denklik var mı :D yani mimar almak için önemserler mi

Bakü üniversitesinden mezun olan bir arkadaşım var. Hala iş arıyor. Pek geçerliliği yok Türkiye'de. Zaten derslerin çoğunu da parayla geçiyordu. Hatta staj yapacak yer bulamayıp stajı da para vererek yaptı göstertmişti.

ben bu şekilde başlayan fakat daha sonra bırakan çok kişi gördüm (azerbaycanda okuyan)

örneğin amcaoğlum 2. senesinde bıraktı ve türkiyede bir yeri kazanmak için sınava girdi.

eğer aile şirketin varsa oku. ama güvendiğin birşey yoksa okuma. zira türk üni.nde okuyan adamlar bile zor iş buluyor

senelik birkaç bin dolar vererek derslere gitmeden, sınavlara girmeden sınıf geçebiliyorsun. bunu da inşaat sektörü biliyor. burada mimarlık - mühendislik okuyan türklerin büyük bölümü halihazırda azerbaycan da çalışan insanlar.

doğru düzgün okur, rusça'yı öğrenir, ingilizce'yi yalayıp yutarsan, mezun olduktan sonra birkaç sene azerbaycan, türk cumhuriyetleri,rusya da iş yapan türk firmalarda iş bulup, çalışabilirsin. daha sonra tecrübe sahibi bir eleman olarak türkiye'de de çalışabilirsin. bence neden olmasın? ama şansın varsa direk rusya' ya git tabin.