fatih belediyesinde var böyle birşey. ama onlar gönüllüydü sanırım ücret almıyorlar

tur firmalarında şansını dene istersen.

tur firmalarında çalışamayabilirsin, çünkü yasal olarak rehberlik yapmak için bunun eğitimini alıp belgen olması falan gerekiyor.

En temizi meydanda takılmak

kültür ve turizm bakanlığının her sene sınavları ve eğitimleri oluyor. önce bunlara başvuruyorsunuz, program sonunda kokart belgenizi alıp yasal olarak rehberlik yapabilirsiniz. tabi öğrencilik sırasında bu programlara katılmak zor olabilir. kaçak olarak çalışayım derseniz de çok fazla ücret vermezler. diğer rehberlerden daha fazla çalışır, daha az kazanırsınız. bir de bu şekilde çalışarak kaliteli turistlere rehberlik yapmak zor, muhtemelen arapları falan gezdirirsiniz.. bence çevreniz varsa otellerle falan konuşun. resepsiyon işleri, gelen müşterileri karşılama gibi işleri yapın.

(bkz: rosetta stone)

yanına da "tell me more"

Rosetta vb sistemler cok mucizevi geliyor bana. Daha kitali falan bir sey yok mu?
Bir de bu CD'li set'ler MAc ortaminda calisiyor mu?
TTNETPROG hakkinda bilginiz var mi acaba? Oradaki Tell Me More hepten turist Almancasi sistemi gibi geldi bana. Normali de boyle mi acaba? www.ttnetprog.com.tr

Rosetta indirdim, bakiyorum.

lisede almanca görmüştüm, 6-7 sene falan oldu almanca konuşmayalı.. ben de rosetta stone yüklemiştim ama bi süre sonra yetersiz geldi. sonra tell me more'u yükledim pc'ye epey toparladım. gramer kısımları falan da var açıklayıcı. rosetta stone'u da sildim gitti. tell me more daha iyi bence..

:)) ilk defa duydum ama gerçekten kendisi böyle bir tavra sahip bi insan.ama gerçekten kalmak istediği için çalışacağını düşünüyorum.ama nerde işte?
otel desek yine türkçe lazım belki turist rehberliği falan desek,napmak lazım bu konuda ?

hostellerde iş bulabilir belki.

benim ukraynalı arkadaşlarım vardı güneyde çalışan, istanbulda zor olabilir eğer türkçesi yoksa..

aklıma geldi hemen geçen gün görmüştüm.

www.kariyer.net

bu ilandan bağımsız call centerlar bu tip insanlar arıyor.

ajan olsun

Camel timberland polo kullandım hiç biri de kayma yapmadı o açıdan tecrübelerime dayanaraktan tavsiye edebilirim.

vibram tabanlı botları tercih etmelisiniz. outdoor mağazalarda bulabilirsiniz, normal botlara göre birazcık daha pahalı olabilirler ama..

indirimdeyken hi-tec marka bi bot almıştım üniversitenin ilk yıllarında. bizim kampüs bilidiğin kayak merkezi kıvamındaydı. kar, tipi, kışları felaket.. aldığım botlardan sonra ayaklarım bir kere bile ıslanmadı, karda kayıp hiç düşmedim. kaç sene oldu hala taş gibi..

volverine tavsiye ederim.

ben dr martens kullanıyorum ve memnunum. bence kaymıyor. tamam bir ugg kadar ısıtmıyor ama yün çorap kombosuyla gayet nefis.

adidas'ın botlarından da almıştım fakat normal bir ayakkabıdan 5 kat daha fazla kayıyor adidas botlar. cat de mahvetti ayaklarımı, onu hiç tavsiye edemem.

Flo'dan geçen sezon kar botu aldım, hala orada satılıyordur sanırım. Altında çivileri falan var, yoğun kar yağışı olduğu zaman açıyo'sun o çivili kısmı, hiç kaymıyor. Bu özelliği dışında sıcak tutuyor, ağır değil, kaba değil, üstelik fiyatı da uygun. (100 tl civarında idi.)

aksine vibram taban alma derim zira vibram taban denen bot yagmurda buz pateni gibi kayar @kayranın kedisinin bahsettigi sorunda bndan kaynaklanıyor. eğer bol yagmur yagan yerse önermem.

@exodia, ben de hiç öyle bir sorun olmamıştı ama.

her kış uludagdaki herhangi bir tırmanıştan dönerken bursa teleferikten kayarak inmeme sebep olmuş bir cinstir.

Vibram in tek cesidi yok yahu, buz ve kar icin olanlari var vibram in.

harleyin klasik (topuksuz olanı) modelini tavsiye ederim.

ben belleville diyorum.

istanbul'da da sanki bu aralar nüfusları arttı. ekmek parası, saat vesaire satarak para kazanmaya çalışıyorlar.. bostancıdan ne zaman trene binsem mutlaka bi iki tanesine denk geliyorum.

çoğunun göçmen mülteci filan olması lazım.

fethullahın öğrencileri

Erasmus öğrencileri de bu gruba bir alternatif oluşturuyor.

kenya vb. gibi ülkelerden cemaat aracılığı ile türkiyeye getirilen öğrenciler hep. sırf eskişehir değil istanbulda da çok sayıdalar. tamamen fethullahçıların getirdiği öğrenciler.

en doğru cevapları neden işaretlemiyorsun anlamadım ?

chopin'in bütün nocturnleri..

www.youtube.com

en sevdiklerimden. verdi'nin mevsimler de güzel ki.

Korsakov - Scheherazade
eric satie - gymnopedie

tüm shine albümü.

özellikle açıp dinlediğim yok ama
samuel barber - adagio for strings iyidir.
rob dougan - instrumental ayrıca

ravel - bolero
çaykovski - 1812 uvertürü
verdi - nabucco
rachmaninoff - her bi şey
vs

gustav mahler - senfoni no. 1
hatta onun da 3. bölümü.

bach derim.org için yazdığı eserler,misallar ( BWV 237-242 Missa favorim) ve kantatları çok güzeldir.ayırmak zor ama bouree in e minor benim en favorimdir.alır valla direk bi bucuk dk lığına barok döneme götürür seni

beethowen'in "9. Senfonisi". en güzel kaydı da "Beethowen'ın Yazıcısı" filmindeki kaydı olmalı. www.youtube.com
ve eric satie www.youtube.com

john cage'i unuttuk. pardon. www.youtube.com

g. verdi tabi ki.

vivaldi four seasons'tan spring ve smetena die moldau

ikisi de mutluluk salgılatıyor, stresli anımda sakinleştiriyor.

hayat burdaymış.

hadi sömürelim

ışın atarız.

vay beee! amma su varmış ha.

hesaplayan adam mode on olur bir de hacmini hesaplamaya kalkardım..

ulan dünya sen mi büyüksün ben mi, mnakycm..

amk gidecen şuradan arsa alıcan ileride acaip degerlenir burası.
şaka şaka ne işimiz var lan bu yerde derim.

güzelim gezegeni ne hale getirmişler ulen.

allah neler neler yaratıyo derdim ben. :P

bulaşmasak mı?!

+ ilk yarım milyon yıl dalmak yok demeseydim keşke.

bak uzayda yalnız değiliz !

"oha dünyaya bak!"

"io daha güzeldi."

meraba dünya biz dostuz.

www.scribd.com

kendime ve topluma aramaya inanarak faydalı olabilirmişim aslında.

eğer makalenin genişletilmiş hali ve yorumlamasına ihtiyaç duyarsan;
www.idefix.com
www.idefix.com

aile hekimi raporlarının da geçerli olması lazım, ama genelde askeri hastanelere gönderiyorlar..

her koşulda askeri hastaneye gönderirler yada şubede muayene ederler.

tamamdır, o zaman ben önceden hazır sağlık raporum var yeaaa tribine girmiyim hiç.

ne olursa olsun askeri tabipler raporunu imzalıyorlar çürük yada sağlam diye.

%99 şubede kendileri yapacaklar.

zeynep

defne
nergis

www.anneyeozel.com

dora.

ben de bahar diyorum.

duru olabilir.

maya
masal
zeynep (zeynebim)
umay (@beetlejuice + 1)

yeşim.

lalin.

ılgın

olcay

burçe

leyla.

Ada
Eda

nolur zeynep koymayın..

türkiyede bulunan en çok kız isminin zeynep olduğunu biliyor muydunuz?

ladin.

Evet Zeynep koymayın, çünkü benim kızımın ismi (Zeynep Neva) :)

çakıl

Nilüfer

mahmut, hacı osman, kerkenez

irem;güliz;aylin; ( neşe arzuhan türkan ) < Türk para piyasaının en önemlileri dermişim :)))

peren

asya
gece

peren de ceren de olmasın.

ilkokul olmasa bile ortaokul lisede çok dalga geçerler.
(bkz: veren)

nazenin.

Damla, Çakıl veya Yaprak.

@apismellifica

yaprak'da tehlikeli.. tek harfle anlam kayması bütünüyle olmakta...

i.e.t.t otobüslerindeki kapıya dayanmayınıza döndü haklıda adam tek harf bile değil büyük harfte sadece bir çizgi :S

yasemin
nazan ( tersten de okunsa aynı )

aklı bel altında olanla arkadaşlık kurmaz, iyi olur.

herkese teşekkürler, listeyi ilgilisine iletiyorum :)

yaşından dolayıdır o.

zamanında kendi kendisine taktı bu süperstar adını, çoğu kişi hatırlamaz. ben türkiye'nin süperstarıyım demişti. o günden beri süperstar aşağı,süperstar yukarı.

onun en ünlü olduğu dönemlerde onun gibi takılan başka bi kadın yoktu ortalıkta. madonna da aynı, hiç farkı yok, hatta sesi de yok, o da dünya starı. ben ajda 90 albümünü severim çok mesela. ama o benim tuhaflığım tabi..
www.youtube.com
yok ama bu ses tonu çok ayrı bişi ya bence çok kaliteli sesi var. ayrıca tekniği de çok iyi.

yaşın küçük anlaşılan. taş plak ve hemen sonrası (ilk kasetler)dönemlerini biraz araştırırsan nedenini görürsün

ne süperstarı ya. bizim millet yüceltmeye ve yermeye bayılır bilmez misin. ortası yok. kadının daha kendi yazdığı şarkısı bile yok. neymiş? yorumcuymuş. hade lan.

medya patronları, toşaklı gazeteciler falan bunun dostları. o yüzden böyle abartılması.

@lancelot du lac
nedenini anlayabileceğim bi kaç şarkısını yazar mısın dostum.
neymiş bu kadını hüperstar yapan.

www.youtube.com
o zamanın kafası ne ayrıymış
ne kadar pesten ne kadar tize çıktığını duymuyo musun hakikaten? :)

şu an o kadar popüler olmasa da bir zamanlar türkiyenin starı konumundaymış. lancelot du lac'ın da dediği gibi, gidin plak satan bir dükkana mutlaka bi kaç ajda albümüne rastlarsınız. bi de ajda deyince fikret kızılok'uk şu şarkısı geldi aklıma www.youtube.com

ajda pekkan 60'ların sonlarından başlayarak hakim müziğe ve yorumculuğa batı atmosferini getirmiştir. yorumculuktan başka güzellik, bestekarlık vb. hiçbir iddiası olmamıştır. 40 yıldan fazladır şarkı söylemektedir ve kendinden sonra gelen pek çok pop sanatçısının çocukluk idolüdür. bunlardan biri de sezen aksu'dur. ilk kayıtları dinlendiğinde sezen aksu'nun da ajda'yı kendine örnek alarak yorumculuğa başladığını görmek mümkündür. sanatçının ilk 45'liğine bakıldığında bugün halen dinlenen ve çalınan şarkıları 40 yıl önce söylediğini görürüz. bir ajda fan'ı olmasam ve "french" tarzını zaman zaman beğenmesem de diskografisinin iyi bir takipçisiyim. geçen ayki canlı performansını da dinlemiş biri olarak, çağdaşları içinde bu sıfatı en çok hak edenlerden biri olduğunu söyleyebilirim.

dinleyene göre öyledir, toplumun genelleme sevdasının güzel bir örneği işte. bana göre ajdar kadar hiperstardır. sana göre john lennon kadar, mj kadar efsanedir.

mesela türkiye'de peşpeşe rekorlar kıran taş plakları

iki yabancı
dünya dönüyor
saklanbaç
üç kalp

atina'da apolonia festivalinde (o zamanların müzik oscarı) iki sene üst üste dünya dördüncüsü olmuştur.
phillips firmasının albüm çıkardığı ilk türk müzisyendir
70lerin dünya starı enrico macias'la birlikte tüm dünyada turneler yaptı.
avrupa'da en çok satılan türk müzisyendir


@microfiction
süperstar lakabını takan erol simavi.dir. ajda kendi kendisine falan takmamıştır.

ek bilgi vereyim, sezen aksu'yu o keşfedip çıkarmış adam gibi piyasaya. beyaz show'da anlatmıştı o zamanları önceki sene.

O takma ad "Süperstar" isimli plaktan sonra geliyor diye biliyorum ama tüm zamanların en büyük Ajdaseveri Naim Dilmener'e sormak lazım :)

Diğerlerinden ne farkı var derseniz herkes aynıyken o farklıydı diyebilirim. Televizyona çıktığında filan değişik havası hissedilirdi. Türk popunun her safhasında göz önündeydi, bu da pop müzik türü için büyük bir başarı sayılabilir.

terazi burcu erkeği çok mu iyi? ben terazi burcu biriyle beraberim de neresi iyi.. bence garip değil bir aslan olsun miyav desin ne bileyim
terazi insanı biraz dengeleri elinde tutmak isteyen dengesiz cinslerden. bende burcum gereği dengesiz olunca nasıl da tatlı oluyoruz tadımızdan yenmiyor.
rezzan kiraz gibi burç bilgini modunda konuştum ama pek anlamam.

ilginç değillerdir belki de. dikkat çekmiyolardır

burç denen şey gerçekten var mı peki?

Kişinin huylarını ve davranışlarını genetik olarak aldığını varsayarsak, yengeç burcu erkeği parçalar, ya da yatakta mükemmeldir tarzı ile, 150 kiloluk bir yengeç erkeği de bu kapsama sokulabilir mi? bence sokulamaz.

Bence garip değil cevap olarak, herkesin zevki ayrı

terazi burcu erkeği gibi mükemelle yakın erkekler dururken kızların diğer burç erkekleriyle oyalanması zaman kaybetmesi çok saçma değil mi ? sonuçta herkes en iyiyi ister, ve kadınların muhakkak ki bi terazi burcu erkeğiyle beraber olucaklar neden zaman kaybediyorlar çok saçma gerçekten.

dağılabilirsiniz ASLAN burcu geldi.

aslan kaç paraparapom.
aslan en dengesiz ve küstah burç bence. terazi daha iyi olabilir o bakımdan.

aslan burcu erkeği geldi konusunda +1 diyorum, olduk 2 aslan burcu erkeği.

cevap : neden bu kadar takıntılısınız bu konuda o da garip bence

allahım nasıl da kıskanıyorlar =)))))

terazi burcu erkeği gibi doğuştan çekici ve entel aplikeyşınlara sahip olan bir varlığın, daha dorusu erkeklerin en üst modelinin aslan burcuyla kıyası bile aşağılayıcı bence.

aslında herkes balık ama cevaplar siliniyor :)

bence de, terazi dururken

garip değil. oğlak rulez.

yengeç burcu varken cıx cıx cıx...

terazi erkeği iyidir güzeldir romantiktir amaaaa, biraz fazla çapkın oluyor ondan kaybediyor ;)

filmlerin bazıları tam olarak bağımsız olmasa da seversin diye düşünüyorum;
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

bu yönetmenlerin filmleri de iyidir;
www.imdb.com
www.imdb.com

dönem olarak 90'larda geçmeyen ama yine güzel iki film;
www.imdb.com
www.imdb.com

bi de bağımsız tadında dizi;
www.imdb.com

üşenmedim yazdım..

üsküdar-çinili hamam.

@dutturudunya, fiyatlar nasıldır acaba, bir bilgin var mı?

aziziye hamamı kadıköy. www.aziziyehamami.tk

olmadı fikirtepe de havuzlu mavuzlu bir yer var temiz ama otantik değil 20 lira civarı bahşişle beraber.

üsküdar-çinili hamam. +1
bayan tarafı en son kes+masaj+peştemal falan 30-40 arasıydı

'Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğu zaman, cumhurbaşkanının genel sekreteri olan Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur, “Kurulan bu partinin doktrini ne olsun?” diye sorduğunda, Atatürk “Doktrin istemem, donar kalırız. Biz yürüyüş halindeyiz.” demiştir.'

kaynak:www.isteataturk.com

kemalistlere kızanlar atatürk'e mi kızıyor ki?

"ben manevi miras olarak hiç bir ayet, hiç bir dogma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.
benim manevi mirasim ilim ve akıldır.
benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi , akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir.
zaman süratle ilerliyor; milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
böyle bir dünyada , asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur.
benim türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde aklın ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar."
mustafa kemal atatürk

"Bana göre Atatürkçülük şudur: Atatürk'ün yaşadığı dönemde, içinde bulunan koşullara en akılcı yoldan çözümler getiren uygulamalar toplamıdır."
aziz nesin

kemalizm ve kemalist tanımlamaları atatürk'ün yaşadığı dönemde de vardı diye biliyorum. ancak günümüzde atatürkçü'lerin, kemalistiz biz !!!11 diyerek övündüğü şekilde değil de türkleri ve atatürk'ü aşağılamak amaçlı yani kötü anlamda kullanılırdı kemalist kelimesi. (çok emin olmamakla birlikte)

yukarıda yazdığım sözler cevap için yeterlidir ama kemalizmin/atatürkçülüğün tarihsel gelişimi için ayrıyetten iki farklı uçtan (ulusalcı ve muhafazakar) örnek vereyim:

Hulki Cevizoğlu ve Atilla İlhan arasında geçen konuşmalar.Ceviz Kabuğu programından alıntı. Bugünkü Atatürkçülük anlayışının temelini İnönü attı diyorlar kısaca.

- Şimdi Gazi'nin prensibi bu. Mustafa Kemal'de "Batılılaşmak" lâfı yok, Batılılaşmak lâfı Tanzimat'ta var.

- Peki, bugün çok tartışılıyor, Avrupa Birliği tartışmaları içinde yer alıyor, Mustafa Kemal'in muasır medeniyet dediğini Türkiye'de kim nasıl anlıyor ve niye öyle anlıyor? Bilmediğinden mi, yoksa onu yönlendirmek istediğinden mi öyle anlamak istiyor?

- Şimdi bu şeyden itibaren değişti, yani Mustafa Kemal Paşa'nın diyalektik bir medeniyet anlayışı var. Yani, çağdaş medeniyet seviyesi dediği zaman çok diyalektik koyuyor meseleyi. Neden derseniz, çağdaş medeniyet bugün Batı'da olur yarın Doğu'da olur.

-Yani sabit bir nokta Batı değil Atatürk'ün gözünde.

- Öyle bir şey yok. O zaman Batı ileride gibi görünüyordu; işte şimdi bile Batı o çok ileride değil, görüyoruz, biliyoruz. Yavaş yavaş Doğu'ya doğru kayıyor bu mesele: bu da görünüyor. Buna mukabil İsmet Paşa'nın bakışı Batfdır, çok net bir şekilde Batı'dır. Bu haritada da görünüyor.

- "Medeniyet eşittir Batı" diye almış İsmet Paşa diyorsunuz ama, Atatürk onu söylemiyor; doğuda da olabilir medeniyet, kuzeyde de, güneyde de.

- Öyle bakıyor. Hayır,. Batı'da da olabilir, hangisi olursa olsun biz onun seviyesinde en az olmalıyız, onu geçmeliyiz. Onun tezi bu. Şimdi İsmet Paşa'nın yaptığı nedir? Mustafa Kemal Paşa'dan sonra Cumhurbaşkanı olur. Cumhurbaşkanı olduktan sonra, bakıyorsunuz -daha geçen gün yayınladım, o da bir belge, Glasnik'in kitabında var- Ruslar o zamanki Sovyet Dışişleri Müsteşarı durumundaki bir zatı, Potemkin adında bir zatı Türkiye'ye gönderiyorlar, "yardım da yaparız, her şey de yaparız, dostluğumuz devam etsin" diyorlar. Orada oyalanıyor, doğru dürüst bir cevap alamıyor. Buna mukabil İsmet Paşa çok kısa bir süre sonra gidiyor, Fransa ve İngiltere ile ittifak yapıyor.

Şimdi bakın, Mustafa Kemal Paşa Fransa ve İngiltere'yle savaş yapıyor, ittifak yapmıyor; biz gidip derhal onlarla ittifak yapıyoruz.

Şimdi o ittifaktan sonrasına baktığın zaman, asıl o zaman çok ilginç şeyler görüyorsunuz. Ne görüyorsunuz? Birdenbire eğitim sistemi değişiyor. Eğitim sistemi o zamana kadar memleket kültürü, memleket edebiyatı, Anadolu sanatı diye gelirken, birden Yunan-Latin hikâyesi çıkıyor ortaya; bir Yunan'dır, bir Latin'dir gitmeye başlıyor. Yunan-Latin demek ne demek, kimse bunun üstünde durmuyor. Yunan-Latin demek Roma Germen İmparatorluğu demek.Yani sen kendi elinde, kendi kültüründen kendini soyup Hıristiyan kültürüne angaje ediyorsun kendini, böyle bir yere doğru götürüyorsun memleketi. Bu Batılılık işte, Batılılaşmanın başlangıcı ve bu Türkiye'de çok uzun süre hâkim olmuştur. Burada belki şöyle bir varsayım bile ortaya atılabilir: Türkiye'de sonradan kendini şiddetle hissettiren İslâmî hareketlerin gerisindeki yatan sebep de budur, bir tepkidir.

- Yani Hıristiyan kültürüne karşı ona angaje olmamak için...

- Bir tepkidir. O tepki Atatürk'te yoktu. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, çok dikkat ettim ve dikkatle okudum, herkes de okusun; Mustafa Kemal Paşa gerici lâfını, ki o mürteci diye kullanıyor, mürteci lâfını kime kullanmıştır bakılsın. Mustafa Kemal Paşa'nın mürteci diye tavsif ettiği herkes, aslında doğrudan doğruya yabancılar tarafından tahrik edilmiş birtakım hareketlerin gerisindekilerdir. Yani Şeyh Sait'e mürteci der, Kubilay'ı kesenlere mürteci der. Onların dibini kurcaladığın zaman arkasında İngiltere'yi buluyorsunuz zaten; onlara mürteci diyor.


Mahir Kaynak ve Selman Kayabaşı'nın ''Sistemi Yeniden Kurgulamak/Geçmişi Tersten Okumak'' adında ortak yazdıkları bir kitap var. Tanıtımını vermem yeterli olacaktır sanırım.

Her ne kadar Cumhuriyetimizin Atatürk'ün eseri olduğunu iddia etsek de Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet yapılanması ve yönetimi, tamamen Tek Parti döneminin izlerini taşımaktadır. Devletimizin Atatürk'ten ziyade İsmet İnönü'nün yolunu takip ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. -Abdullah Gül-

'Atatürk ile İnönü'nün birlikteliği özdeşlik olarak algılanır. Hâlbuki aralarındaki ilişki bir ittifak bile değil, sadece koalisyondur. Atatürk bu koalisyona mecburdu. Lozan'dan sonra verdiğimiz tavizleri bir gün geri alabileceğimizi düşünüyordu ve mutlu değildi. İnönü ise tamamen Avrupacı bir siyaset izliyor, bizi tarihi mirasımızdan uzaklaştırıyordu.'

'Atatürk, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı, devleti ele geçiren İnönü'ye karşı kurdurmuştur. Bu bir demokrasi denemesi değil İnönü'nün karşısında Atatürk'ün tekrar güç kazanma isteğidir. Fakat ilk hamleyi İnönü kazanmış, partiyi kapatmıştır. Daha sonra Atatürk, İnönü'yü başbakanlıktan azletmiştir.'

'27 Mayıs 1960 askeri darbesi, Atatürkçülük adına Atatürk'e karşı yapılmış bir darbedir. Askerler darbeyi yapanlardır, darbeyi planlayan ise CHP ve İsmet Paşa'dır.'

'Avrupa'nın Türkiye'deki etkisini kırmak için İnönü'yü tasfiye etmek istediler. Bülent Ecevit bu operasyonda başarılı oldu. Avrupa intikamını almakta gecikmedi. Turgut Özal'ı tasfiye etmek için bu kez ANAP'ta Mesut Yılmaz iktidar oldu, Özal misyonunu tarihten sildi.'

(Tanıtım Bülteninden)

İşgalcilere ve İstanbul hükümetine karşı olup, Mustafa Kemal önderliğinde Anadolu'da yayılan mücadeleyi destekleyenlere "Kemalist" deniliyordu. Atatürk yaşarken...

milli mücadele döneminde kemalizm/ kemalist terimi kullanılıyor muydu tam hatırlayamadım ama kemalizmin ziya gökalp korporazimiyle ile ilgisi vardı. yanlış hatırlamıyorsam kemalizm tam anlamıyla recep peker döneminde oluşturuluyor.

Milli Mücadele döneminde henüz "izm" olmamıştı. Sadece "Kemal'le birlikte hareket edenler/Kemalci" anlamında "Kemalist" deniliyordu.

önce sıraya girip hangi şubeye gideceğini öğreniyorsun. daha sonra 4 adet form doldurup imzalatıp falan muayene sırasına giriyorsun. muayene 10.30 da falan başladı ben gittiğimde, çok erken gitmenin bir manası yok o yüzden. kütüğünün nerde olduğu önemli değil, onlar yönlendiriyorlar seni herhangi bir şubeye.

sabah erken gidersen 11.30 gibi biter işin. "belki sevişirim donu"nu giyebilirsin, 100 civarı adamla çıplak bir şekilde sıraya gireceksin. muayene için içeri aldıklarında herhangi bir direktif beklemeden direk soyun, en ön sıraya geç. işin çabuk bitsin.

en güzeli metrobüsle gidip, halıcıoğlunda inip yürümek. oldukça yakın.

taksim otobuslerine binip osmanbeyde iniyorsun orada karsiya gecip yesil minibuslere biniyorsun 3-4 dk sonra askerlik subesini gorursun zaten nobet tutan askerler kalabalik vs

trasini ol apaci gibi giyinme yeter

hehe, bugün halıcıoğlundaydım yerli şubem olmasına rağmen ebem m.kildi.. tam emin olmamakla beraber sizin şubeniz fatih askerlik şubesi, ama emin değilim dediğim gibi. fatih'teki askeri şubede sistem arızası olduğu için burdaki işlemleri halıcıoğluna yönlendirmişler bi kaç gündür.

bence sabah 8.30'da orda ol, evraklarında eksik olmasın boşuna uğraşırsın. 4-5 adet resim olsun, yoksa da şube içersinde şipşak çekiyorlar. kimlik fotokopilerinden falan da 4-5 tane olsun. fotokopisi olan evraklarının orjinallerini götürmeyi unutma. kasımpaşa askeri hastanesine sevk edecekler muayene için. yanına şemsiye al, içerde beklemeye izin vermiyorlar. yağmur altında beklemek zorundasınız. çok erken gitmeme, yerli şubem olmasına rağmen benim işlemler yetişmedi, sizinki de yetişmeyebilir hafta ortasında falan gidin mümkünse, daha sakin olur.

sen onu hamama yolla...

maltepeden küçükyalıya giderken tren istasyonuna gelmeden bi yol ayrımı var. işte tam ayrımın ortasında üçgen şeklindeki binanın alt katında eski bir berber var, işinizi görür. tatbak falan var oralar. kadıköy'de rexx'e çıkarken yine eski bir berber var, yanında kaykay malzemeleri satan dükkanlar falan var, zaten görürsün direk. daha iyi bi yer olsun dersen beşiktaş aynalı fırının orda eski bir berber var, dükkan mavi boyalı. sahibi yaşlıydı epey, yaşıyorsa orası iyidir.

Desperado

dip

kafe ün
kafe üni
unicafe

Canlı Kantin

Sabah sabah çıkmıyor işte...

jancanlı ahksdjlfgh

@sarper361

duyuru bana ait değil ama ben çok beğendim. böyle dibe vuralım, dibimize gidelim tarzı muhabbetlere konu olur, çabuk benimsenir gibime geliyor.

dip +1

sütlükahve

yan taraf

ortam

Cafe Milanbu

cafe erasmus. tutmazsa gel beni döv.

dip+1

dip +1

heheh soruyu okuyunca dip geçmişti içimden, yazılmış zaten. bence çok güzel.

bu arada dip bayağı iyiymiş. süper logosu olur d ve p'nin benzerliğinden. yabancı için dip bandırmak anlamına gelir. türk için arkadaşların dediği gibi dibine vurmak olayı var. sarper361'e ömür boyu bedava kahve promosyon versen yeri.

dip güzel de tavern ya da inn gibi birşey yaparsan yabancı özentisi para harcamaya meraklı insanlar da gelebilir. hertürlü kazık fiyatı çakabilirsin.

ama sarpere bir kahve ısmarla bence de.

biz de dip dedik niye sadece sarpere kahve, ben de isterim eheh

telve
houze
port
pilaki

kampüs kafe

dip güzel hoş da, gözünüzü seveyim birileri çıkıp onu deep falan yapmaya kalkmasın :)

Babylon
Herbalist
Stash
Spliff
Slash
Splash
Sprunk!
Tuff
Quid
bOWL


falan.

kuytu köşe

kafa sikmesin yerini gördükten sonra senin ilacını buldum.
Boogie Balagan - Ride On Ride On

(bkz: mumford & sons)
hatta direkt:
www.youtube.com

nedensen bu geldi ilk anda aklıma:
www.youtube.com

www.youtube.com benden de bu çıkar.

kafa mikmesin dersen, bossa nova ve gypsy jazz türlerine bakmanı tavsiye ederim..

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

bence biraz blues rock iyi gelir, gunun grubu the black keys

çürük olunca bi daha kontrol yok demi.?

bi arkadaşımın sevgilisinin eni boyu birdi, bu şekilde çürük sayıldı. fakat zayıfsanız sırf bu yüzden kilo almayın.

arkadaşın kuzeni 2 yıldır bu şekilde yırtıyor..

yapan biliyorum. bizim burada bir doktor vardı. adam hafif toplu ve boyu da kısa idi. yaşıda 30'u falan geçince her gün fast food kola falan dadandı 130'u geçti sanırım. sonra askerden yırttı. ama birden fazla kez kontrole falan alıyorlar diye biliyorum.

arkadaşım üniversitedeyken muayeneye gitti, tek seferde aşırı kilodan askerden muaf oldu.

belirli bir oran var ve bu oranı geçersen "git zayıfla gel" demeden askerlikten men ediyorlar.

evet var, kimsenin insiyatifindede degil ustelik, boy ve kilo bilgilerini bilgisayara girdiklerinde sistem reddediyor direkt olarak. +-30 kilo baz aliniyor. Boyun 160 cm ise 90 kilo ve uzeri olanlar erteleme aliyorlar, 3 ila 5 yil arasinda da muafiyet karari veriliyor. Ama almak o kadar kolay degil , askeri hastanede bekleme, heyet onune cikma uzun bir surec yasatiyormus her yil

Bence sağlığını bozduğuna değmez. Git, takıl, gel. Ne kadar dert edersen o kadar zorlaşıyor, baştan söyleyeyim.

birhelkedolusubilgi.blogspot.com ve birhelkedolusubilgi.blogspot.com bunlari okuyarak bir fikir edinebilirsiniz. ha kilo fazlalagi ha azligi, ayni prosedur isliyor.

sağlığından önemli mi aq.

ben zayıflıktan yırtan biliyorum. 3 sene üstüste kontrol ediyorlar galiba.

kelimeyle birlikte öğren mutlaka. sanki okunuşu oymuş kelimenin, tüm kelimeler die der veya das ile başlıyomuş gibi takıl. bi noktadan sonra alışkanlık olacak. sesli olarak hatırlamak daha iyidir yalnız yazılı yani görsel olarak hatırlamaktan. tabi seni hafızan nasıl çalışır bilemem. ama mesela sesli olarak kaydedip arada bi dinleyebilirsin.

bazı kelimeler için kurallar var, mesela sonu "ung" ile bitenlerin artikeli die gibi.. kuralsız artikeli olan kelimeleri ise mecbur ezberleyeceksiniz. pc için hazır programlar var, kelime falan soruyor böyle. ezberlerken kullanmaya da çalışını bir yandan, mega hafıza tekniklerini kullanın :)

Almanca bilmiyorum ama bir Alman standupçının videosunu izlemiştim, bunların dişil erkil artikelleri her kelimede kurala uymuyor, sanatçı da bunlarla dalga geçiyordu niye ingilizcedeki "the" gibi tek bir tane yok diye.

bankacılık düşünmez mi ki hiç? lan bölümümü kabul etseler de bankacı olsaydım diye kafamı duvarlara çok vurmuşluğum var..

istatistik sertifikası ya da yüksek lisansı ya da benzeri bir şeyi yapıp özel sektöre atılabilir.

özel sektörde, şirketlerde vb. çalışan bir sürü matematik mezunu var. önleri de oldukça açık.

kpss memurluğu ya da özel ders derim ben.

devlet planlama teşkilatı, maliye ve disk'te matematik mezunlarının başvurabileceği kadrolar var.. ingilizcesi falan da sağlamsa iyi kadrolara yerleşir.

siktiret

olduğun gibi ol. senin öyle olmanın bi nedeni, faydası var etrafına ki öylesin. ben de teyze gibi örgü örüyorum bu ne diye kendime kızıyorum ama hiç gerek yok yani.
tugaydoganın dediği için en güzel yollardan biri stumbleupon. bugün sıtambılda gördüğüm şeylerle ilgili saatlerce konuşabilirim. ben de öyle sıkıyorum insanları :P

film, müzik ya da tarihle ilgili ilginç, şaçma, gereksiz bilgiler edin. mesela "şişme kadını tarihte hitler bulmuştur." gibi. çok mükemmel muhabbetler olmaz ama ordan belki başka konular falan açılıp sohbet uzayabilir.

biraz alkol al, acilirsin belki.

sevgili bul kendine.

eğlenceli olmaya uğraşma. eğlen. ama eğlenmek için de uğraşma. yapma böyle şeyler. takıl.

Bu halde mutluysan önemseme.Ama birileriyle konuşacak şeylerin olsun istiyorsan kitap oku.

sihirbazlık ve ilizyon numaraları öğren, kahkaha attıracak fıkralar ezberle..

yalnız benim eğlendirmek istediğim insanlar, öyle okuduğum bi kitap üzerine sohbet edebileceğim entel insanlar değil, normal halk.

ben ilgilendiğim şeylerle ilgili kitap okuyorum, ilgimi çeken filmleri izliyorum zaten. mesele, benim ilgi alanlarım onlarınkiyle kesişmiyor ve benim ilgi alanlarım eğlenceli değil.

o öteki fıkra, şaklabanlık vs. için de bahsettiğim insanlar fazla büyükler zaten.

alkolü deneyecem. sevgiliyi de artık denk getirebilirsem.

ek: aslında şu yazdıklarımdan bile farkemiş olmalısınız. ben cidden çok sıkıcı bir insanım. insanlar bu yüzden benden bıkıp kaçıyorlar bir süre sonra. onlara hak veriyorum. hatta bi gün biri çıkıp beni bir güzel dövse "sen çok sıkıcısın" diye davacı olmam yani. adam haklı derim. ama ben kendimden çok memnunum. tek başımayken yaptığım şeylerden acayip zevk alıyorum. ama insanlar benden zevk almıyor.

ben de sıkıcıyım.

Şu halinle mutluysan başkalarını mutlu emek senin niye derdin oluyor.İnsanlar farklı yollardan mutlu olur senin yolun birçok insan gibi kendi kendinle mutlu olmak olabiir(çok aşırıya kaçmamak kaydıyla).

Mesela bana bulunduğum birçok ortamda başroldeki adamın konuşması sıkıcı gelir.Ve susarım.Herkes sıkıcı bulabilir bu durumu aslında ben o ortamı sıkıcı bulduğum için sıkıcıyımdır.Derdini anlatabileceğin 2 kişi olsun gerisi figüran zaten

kölelik döneminde kırbaçlanmaktan böyle olmuş.

Birincisi zenci ve nigga kelimelerini kullanmiyoruz.
Ikincisi, resimdeki vatandasin kirbaclandigini dusunuyorum.

kırbaçlanmış..

noter onayı gerekiyor diye biliyorum ben. daha önceki benzer duyurulardan öyle kalmış aklımda. arama yap bi istersen belki detaylı bir seyler bulursun.

bu işi online olarak ve daha ucuza yapan firmalar vardı sanırım. uzman tv'de denk gelmiştim ama bulamadım şimdi..

1- bu bir buluş olmadığı için patent alamazsınız.
2- noter çok pahalıdır, daha ucuz yolları var. kitabınızın her sayfasını tek tek onaylatmanız gerekir.
3- bu ucuz yollar çevrimiçi olarak yapan tasdix vb. siteler değildir!
4- peki nedir? yapacağınız şey basit. alacaksınız, kitabınız yazdıktan sonra kendi kendinize taahhütlü olarak postalayacaksınız. sonra da zarfı açmayacaksınız. tabii kendi kendinize e-posta olarak da gönderebilirsiniz.
5- peki bunun mantığı ne? mantığı şu. noterden de tasdikletseniz, bu işi çevrimiçi yapan yerlerden de, bunların hiçbiri kesin delil niteliğini taşımaz. yalnızca tasdik ettirdiğiniz tarihte eserin sizin elinizde bulunduğunu kanıtlar. e bunu posta veya e-posta yoluyla da yapabilirsiniz. mesele bundan ibarettir.

Posta yoluyla yollamanın hukuksal dayanağı var mı? Bana kanıt kabul edilemez gibi geliyor?

evet, var. yarın bir gün birisi eserinizi çalmaya kalktığında delil olarak kullanabilirsiniz. ama zarfı açmamanız gerekiyor. burada noterden tasdik edilmesi veya tasdix'ten onaylatmak da bir şey değiştirmez. postayla göndermeyle aynı etkidedir. aslında hiçbiri kesin delili niteliğinde değildir, takdirî delil niteliğindedir. önemli olan eserin ne zaman sizin elinizde olduğunu ispatlıyor olmasıdır. tasdix de bunu yapar, gönderdiğiniz belge üstüne elektronik damga yoluyla tarihini kaydeder. noterin de tasdik ettiği yalnızca eserin hangi tarihte sizin elinizde olduğunu gösterir. dolayısıyla siz bir eseri noterden onaylatmış olsanız bile birisi çıkıp da aynı eserin daha önce kendi elinde olduğunu ispat ederse onun iddiası kabul görür. burada kültür bakanlığının uyguladığı yöntem de işe yaramaz. çünkü kültür bakanlığı da içerik denetimi yapmıyor. dolayısıyla aksi her zaman iddia edilebilir.

özet: yapmanız gereken bir eserin, eseri sizden çalandan önce elinizde bulunduğunu ispat etmeniz. posta bunu yapmanızı sağlıyor ve ispat gücü olarak noterden veya çevrimiçi yöntemlerden bir farkı yok.

bostancı köprüsünün orda bir diş merkezi var ama haftasonları kapalı olması lazım. sigortam yok, tek diş dolgu için 23 tl almışlardı benden.

hafta sonu acik bir muayenehane bulsaniz bile kanal tedavisi ve dolgu bir haftalik bir sure icerisine yayilacaktir.dis hekiminin kaliteli bir dolgu kullaniyor olmasi cok onemli.siyah dolgular daha saglam olarak biliyorum ancak goruntu olarak hos degil.ozel muayeneler icin ortalama fiyatlar dolgu:50-80 tl kanal tedavisi:80-150 tl

tdb asgari kanal ted. 200 dür altına yapan yer devletin değilse güvenmeyin

benim arkadaşım pendik'te diş hekimi, muayenehanesi mevcut ve cumartesi günleri çalışıyor. fiyatları da makuldür. ilgilenirsen özelden mesaj atabilirsin.

en az 20 yıllık tekstil markası. gençsiniz sanırım. eskiden çok daha popülerdi.

önceden iyiydi ama şimdi biraz ürün kalitesi bozuldu gibi geliyor bana..

Tırt bi marka bence.Babam bi pantolon aldı diz yerlerinde renk değişimi oldu.Geri götürdük.İade aldılar tabi..

lcw ayarında

dava hakkında bilgi almak için gidip dosya kopyasını almanız gerek. veya iskenderun'dan bir avukata vekalet verip incelenmesini sağlayabilirsiniz. ancak şunu söyleyeyim, isim benzerliği bile olsa "ben değilim" durumu için bile işiniz var. umarım uydu alıcı (dream box) ve server konularına bulaşmamışsınızdır (kullanıcı olarak bile olsa ceza alırsınız)

Dosyanı takip et.İcra dairesini ara ve dosya numarasıyla sor.Zira babalara gelebilirsin.

bilişim suçlarıyla ilgili bir durum mu acaba..

@toshiro bilişim suçu olduğunu sanmıyorum, anlamadığım gibi icra dosyası yazıyor.

@ben smyrna öğrenci adamım yahu avukata vekalet verip inceletmek biraz masraflı olur benim için. uydu alıcı veya server konularına bulaşmadım, dediğim gibi anlamam. sadece 2008de digitürk'e 1 seneliğine üye olmuştum onun borcu fln da yok kartı teslim ettim zaten. lebanon'un dediği gibi arayıp dosya numarasıyla bilgi almak doğru olucak.

@lebanon ben eskişehirdeyim, burdaki adliyede dosya numarasını vererek bilgi alabilir miyim? yoksa illa iskenderundan mı almam gerekiyor?

İcra dairesi ile falan uğraşma, orda icra bilgilerinin oldugu yerde dosya ve yıl bilgisi var. Onları not et avukatın adını al, baronun web sitesinde tüm avukatların iletişim bilgileri var. Direk sana davayı açan avukata ulaş sor, nediir ne değildir

dava değil icra takibi bu. borçlu görünüyorsunuz yani. mauro eterna nın dediği gayet mantıklı. digiturk borcu olabilir gibi geldi bana.

sorunu sor istersen

Arkadaş var olmaz mı?

sorayım o zaman, yurtdışı eğitimlerinde konsolosluğa gösterilmesi gereken teminat için bazı bankalar yardımcı oluyormuş. arkadaş anlattı, yurtdışına çıkan bir arkadaşı banka ile anlaşmış, elemanın hesabında belli bir miktar para göstermişler. eleman da sözleşme gibi bir şeye parayı çekmeyeceğine dair imza atmış, sonra hesap dekontunu konolosluğa göstermiş ve vizesini almış. bu nasıl oluyor? yasal mı bu? eğer böyle bir şey varsa hangi bankalar yapıyor bunu?

belli bir komisyon vermişler sanırım. peki kredi çeksem aynı şekilde, vizeyi aldıktan sonra bankaya parayı olduğu gibi geri yatırsam. olur mu acaba böyle?

p90 veya p90x adlı programlara bir bakın..

uzman tv de var bakabilirsin

Su guzelmis: www.uzmantv.com

do-smai adlı firmaya bakın. cevizli ve eminönünde şubeleri var..

(bkz: decathlon)

dec +1

www.barcin.com

@fenerliyim boks ile alakalı bir şey yok.

oralar oyunda ilerledikçe açılacak..

açılcak oralar görevleri yapınca.

şöyle bişey de var. ne kadar doğru bilmiyorum diğer benim baktığım saatler genelde doğru oluyordu ama günde bi tane sefer yok tabii.

www.istanbul.net.tr

mavi marmara var sık sık.

bostancıdan motorlar kalkıyor, saat başı veya yarım saatte bir olması lazım..

Bostancı'dan kalkan motorların kış tarifesi.

www.mavimarmara.net

Kütük Tokat
Uzun Dönem
Acemilik İstanbul
Usta Kocaeli (Bunu ben çektim kuradan)

Kütüğün etkisi yok, uzun veya kısa yapmanız da TSK'nın mesleğinizdeki adama ihtiyacıyla orantılı.

Yaşlanıp vücudu oturmaya alıştırdıkça, hayatı düzene sokmaya başladıkça askerlik zor geliyor. Erken yaşta bitirmek bence daha iyi olur ama bazı işlerde araya askerlik girerse geldiğinizde bıraktığınız yerden başlayamayabilirsiniz. Karar sizin.

aslında benim amacım dil eğitimi için bir müddet yurtdışına çıkmak, burs falan ya da uygun bir imkan çıkarsa yüksek lisansa devam etmek. olmazsa da dil eğitimini alıp ülkeye dönmek, sınavlara hazırlanmak falan şimdiki planım.. askerlik tecili de 2 sene şimdi, dil okulları falan tecili de uzattırmıyor. geçen üniversiteden hocamla konuştum askerliği bir an önce yap yurtdışına çıkarsan falan uğraşma bi daha bu işlerle dedi. düşünüyorum düşünüyorum bir türlü karar veremiyorum..

Akademisyen olmak için yüksek lisans yapacaksanız araya askerliği sokmayın derim. Bir yüksek lisans diploması bulunsun, daha iyi iş bulurum gibi bir düşünceniz varsa askerliğin pek zararı olmaz.

İstanbul'da oturuyorum, Karadenizliyim. Bizi önce Kastamonu da topladılar, tamamızı doğu illerine dağıttılar. Genel olarak Ankara, İstanbul olmak üzere her coğrafyadan vardı gelen. Mevki olarak üst düzey yönetici, mühendis, öğretmen, avukat, işletme mezunu, bilkent, odtü, y.dışı yüksek lisanslı, dumlupınar, açıköğretim, sütçü imam, fırat, kocaeli, sakarya, akademisyen, vs. hepsi vardı. Hepimiz doğudaki illere dağıtıldık.

Kısa dönem olarak Van'da, sınır ilçede yaptım ben. Gittiğim yerdeki askerlerin çoğu doğuluydu. Van, Iğdır, Hakkari, Şırnak, Diyarbakır vs.

Kütüğün, okuduğun bölümün, ikametin önemi yok bence.

tamamen şans meselesi illa doğuya gidiceksin diye bir şey yok. kardeşimin kütük tekirdağ istanbulda askerlik yaptı. arkadaşımın kütük istanbul edirnede askerlik yaptı. bir de batı iyi olacak diye bir şey de yok ben malatyada çok rahat askerlik yaparken. edirnede askerlik yapan arkadaşım içicek su bulamadıklarını ifade ediyordu. yani rahatlığı şehire göre değil gideceğin birliğe göre şekillenir.

yap gitsin.
kütük istanbul. acemi burdur usta ankara.

kütüğü yozgat, ikamet istanbul olan bir arkadaşım, istanbulda askerlik yaptı. kütüğünle aynı yerde yapamıyorsun askerlik bildiğim kadarıyla. ama cidden. yap gitsin. 23 yaşındayım. yaşıtlarımın ve üstünün birçoğ tiril tiril kafaya takarken ben kuş kadar hafif hissediyorum kendimi. (tabi askerliğin etkileri, yan etkileri işin başka bir boyutu)

kütüğün kütük kadar etkisi yok, takma kafanı, benim istanbul, gökçeadada da yaptım, dua et de uzun dönem çıksın..

bosluk filan olabilir.

ben de böyle olmuştum. mezun oldum , yurt dışına gittim. döndüğümde resmen hayata küstüm. boş oturmaktan depresyona girdim.
sonra baktım herkes işe giriyo, sınavlara çalışıyo vs. bende de 5 kuruş kalmadı. istemeye utanıyorum, iyice sefil oldum. iş aramaya başladım. gerisi geldi zaten. harekete geçince hayatım düzeldi. ya hemen harekete geç, ya da iyice dibe vurmayı bekle.

normaldir,
her mezun buna benzer şeyler yaşar.
zira bir devir bitip yeni bir devir başlamaktadır.
iş hayatına falan karışınca o tempoya alışınca her şey düzene girmeye başlıyor.
depresyon falan yok yani gayet normalsin.
iş hayatına başladığında depresyonik durumları yakınen göreceksindir sanırsam.

@inspired, iyice dibe vurmayı beklemesin bence. sonra o dip alışkanlık yapar, örnek ben.(evet dip mip önemli değil artık benim için, zaten batmışım)

soruya kaynak yapayım :) askerlik işini ne yaptınız peki bu süreçte? hemen mi gittiniz, erteleyebildiğiniz kadar ertelediniz mi?

Ben bu durumun tamamen psikolojik olduğunu düşünüyorum. Yeni mezunlarda genelde şöyle bir psikoloji oluyor, gireceği iş hakkında deneyime sahip olmadığı ve okuldaki bilgilerinin de bir işe yaramayacağını düşünmediği için kişi üzerinde bir korku oluşuyor. yapamayacağını başaramayacağını düşünüyor. bence bir bismillah diyip bu işe başlamak lazım, çünkü zaten çalışılacak iş yeri sizi işe alırken tecrübeniz olmadığını bilerek işe alıyor. gerisi size kalmış, normal şartlar altında 3 ay gibi bir sürede işe epey hakim bir hale gelebilirsiniz.

aynı durumdayım. askerliğimi de aradan çıkarttım geldim ve şu an bommmboş öyle evden bile çıkmak istemiyorum. nasıl nereden ne zaman başlanır açıkçası benim de fikrim yok :S

üşenmeyip sebat ile iş aramalı ve işe girmelisiniz. sonra zaten yıllar geçiyor...

apartmanın hidroforu arıza yapmış olabilir.

bizde de vardı, belediyeyi aradık bizim su sayacının oralarda boru soküp temizlediler içini, kum falan dolmuş

tesisat vanalarını kontrol ettiniz mi. vanaları biraz daha açmayı deneyin. eğer sorun hala devam ediyorsa tıkanıklık, sızdırma gibi durumlar olabilir. usta çağırsanız tamiri yapar ama bu işlerden hiç anlamaz gözükürseniz yolar biraz. tesisattan dolayı makinelerden tam verim alınamaması mümkündür..

her insanın kendine özgü kokusu vardır, vajina da buna dahildir ama burun direği sızlatacak kadar değildir, normalin çok dışında ise çok büyük olasılıkla hastalık sebebidir, araştırılmalı.

iltihaptır uzak durunuz durdurunuz :)

koklama.

hos bi koku degilse, en basit/hafif bi kotu kokuda bile sepetle hatunu ya da sevisme hacı. pasaklı zilliler. ne tur mıkroplar tasıdıklarını bıle bilmiyorlar.

regl dönemlerinde bazı hatunlarda oluyor öyle, ama her zaman kokuyorsa onu bilemiycem..

koku 2 hafta gitmediyse muhtemelen senden geliyordur.

görmek lazım.

o 2 hafta biraz fazla olmuş. canlı mıydı diye sormak istedim bi' an.

termal kamerayı nerden bulursunuz bilmem ama eğer gerçekten bir fare varsa ve dışarıya çıkmak istiyorsa kartonpiyeri gayet deler geçer..

birincisi o nasıl bir duvar öyle. sadece yüzeyindeki alçı sıvadan bahsediyor olabilir miyiz acaba? ayrıca fare yaşıyorsa içinde, oraya girebileceği bir delik falan olması lazım.
dış cephe duvarıysa boru falan pek olmaz, hatta kesin yoktur.
dediğiniz ''ayak sesleri''ne sebep olabilecek her türlü olasılığı düşündünüz mü?
belki rüzgar da sallanan bir parça falandır. termal kamera işe yarar mı emin değilim, araştırmak lazım.

duvarın nasıl bir duvar olduğunu anlamak için kalınca bir matkap ucuyla delik açmayı ve araştırmayı deneyin. böylece içinin boş olup olmadığını da anlarsınız. kapatması pek sorun olmaz. ha baktınız duvarda farelerin yaşayabileceği kadar bir boşluk var bence bir fare, haşerat yok edici firmasıyla görüşün. anca onlar halleder gibi geliyor bana. duvarı delin ama, bakın bi neymiş...

o yumruk atınca göçmenin sebebi izolasyon malzemesi. duvar+izolasyon malzemesi+alçı+boya var yani.

hintlerin süper kılıçları var. ama keskinlik olarak japonlarınki bir nomero sanırsam. ama o hint kılıçlarına da bir bak , felaket..

yatağan daha ölümcül bir aerodinamiğe sahipmiş, daha az kuvvetle daha etkili bir darbe indirmek mümkünmüş diye okuduydum..

www.youtube.com

bu videoyu izleyip katana derim ben. ayrıntılı bilgi sahibi değilim ama.

kullanım yerine göre değişir bu. Yani at üstünde iken, ya da zırh delmesi amacı ile farklı şekillerde dizayn edilmiş kılıçlar var.
At üstünde kullanım için şekli ve dengesi bakımından en iyi kılıç yatağan diye biliyorum. Yani Türk kılıcı.

bence katana. katana ile hem kesme hem de saplama hareketleri oldukça etkili oluyor.

discovery channel'da bir programda diğer kılıçlarla yapılan karşılaştırmalarda, verilen puanlamalarda totalde katana birinci olmuştu. ancak katana yapılan denemelerde feodal avrupa zırhları karşısında çok etkili olamıyordu. uzun avrupa kılıçları bu metal zırhlar üzerinde daha çok hasara neden oluyordu. katana kadar keskin olmamaları ve çok çok daha fazla ağır olmaları bu zırhlarda daha fazla hasara neden oluyordu. katananın kullanıldığı coğrafyada ise avrupadaki gibi ağır zırhlar pek kullanılmıyordu. katana ideal kılıçtı yani. bildiğim kadarıyla başka bir tür japon kılıcı yok. uzunluk olarak katananın farklı olan versiyonları var, onlarında isimleri farklı ama tasarım olarak hepsi aşağı yukarı aynı prensipte üretilmiş. bir de japonya'nın feodal döneminda katanalar kutsal birer obje gibi, hayatın çok içinde. bu şekilde kullanımı da katanayı zamanla efsaneleştirmiş olabilir.

yatağan da dönemine göre bir süre savaş alanlarında osmanlıya ciddi avantaj sağlamış bir kılıç. yatağan iyi bir kılıç olmasına rağmen katana gibi bütün coğrafyaya hakim tek tip kılıç olmadığı için pek isim yapamamış olabilir.

bi de her kılıcın farklı bir tekniği oluyor tasarımı itibariyle. katana kesme ve saplama kılıcıdır. hilal kılıçlarda saplamalrdan çok kesme ve biçme öne çıkar. yatağanda hilal kılıçların olumlu yönleri alınmış buna bir de saplama eklenmiştir.

hocam kılıç var kılıç var. duruma ve kullanana göre değişir. eğer roma lejyonları gibi savaşıyorsan katanalar hiçbir halta yaramaz. 2 metrelik öküz gibi bir adamın elinde de türk kılıcı komik durur. ona longsword lazım ki bam güm sallasın.

national geographic veya discovery channel'de bi programda hepsini karşılaştırıyorlardı sanırım. ama ben roma kılıcı derdim. kısa hızlı ve keskin

bir de bir düzeltmede bulunayım: yatağan ile türk kılıcı (gâvurların kilic/kilij dedikleri) teknik olarak aynı şey değildir.

kılıç (türk kılıcı) şudur: www.cebehane.com
yatağan ise şu: www.cebehane.com

teknolojinin kaynagi bilim, su anda bilim ureten en buyuk iki merkez mit ve cern bildigim kadariyla.
teknoloji dersen en cok silikon vadisindeki sirketlerde gelistirildigini tahmin ediyorum.
bir de general electric var, edison ile falan alakasi olan bir sirket, cokadi bir sirket (edison da dandik bir adam zaten) ama bolca teknoloji gelistirmis olabilir diye tahmin ediyorum.

Aynen bende intel falan diyecektim de sorunun da pek tabani yok
neye gore kime gore en cok teknoloji gelistiren firma?
Biri led ampul bulur
biri evrenin en hizli islemcisini uretir
ayni kefede tartamazsn bunlari

Ya da ne bileyim bir insanin heryanindan highend telefon pad falan cikar ama k.kartinin uzerindeki son kullanma tarihine bakarak bankada ki hesabinin o tarhte sonlandirilacagini dusunur. Neyse boyle beyni corak insanlarda var

velhasil konuyu biyere baglayamadim.
Iyi geceler

kurum olarak ibm.

@bryan kiloyla mi tarttin?

nikola tesla nereye gitse oraya gitmiş aslında

ibm en çok patente sahip oaln şirketmiş..

ee ibm dedık ıste, yıllardır en cok patent basvurusu yapan sırket, digerlerinin toplamı bileibm etmıyor o derece. ellerındeki patentlerın sayısı da akıllara zarar. kimin patent derdı olsa ilk ibm e gider patenti alır, huzura erer.

apple ın bıle kritik pek cok patenti ibm e aittir.

(bkz: alan mathison turing )

zehirli elmayı ısırıp intihar eden alan turing'i simgeliyor..

Apple'ın ilk logosu elma ağacı altında oturan isaac newton sembolü idi:
upload.wikimedia.org

Daha sonra rob janoff'un yarattığı sağdan ısırılmış elma sembolü kullanılmış. adamın aklına, logo tasarımı, marketten aldığı elmaları kestikten sonra gelmiş. ilk olarak siyah yapmak istemişler, daha az masraf olsun diye ama rob janoff renkli olmasını istemiş:
upload.wikimedia.org

daha sonra tekrar siyaha dönmüşler ve günümüzde de farklı versioynları da var artık.

alan turing'in elma yiyerek intihar etme göndermesi uydurmaymış bu arada. hem şirket hem de logo tasarımcısı bunu doğrulamıyor.

edit: bir de anlamını sormuşsun tabi. simgedeki renkli şeritler biraz hipi kültürüyle alakalı imiş. ama en çok renkli ekranı simgeliyormuş çünkü o zaman çıkan apple II, ilk renkli ekran imiş. elma şekli ve ısırık tamamen tesadüf. ama doğallık (insanlık) ile teknolkojiyi bir araya getirmeye çalıştığını da söylüyor. bir de ısırık koymasının amacı diğer meyvelerle karıştırılmasın diye imiş :)

şurda tasarımcıyla olan röportajı okuyabilirsin:
creativebits.org

Anlaşılan baya basit oluşturulmuş ama derin anlamlara bürünmüş bir simge

illuminati ile ilgili de bi hikayesi vardı sanırım..

adem ile havva nın ısırdığı ilk elma bile olabilir, bilgi ağacından yemişlerdir çünkü.

aslinda bircok seye gonderme yapar. bildigim kadariyla macintosh san francisco yakinlarinda yetisen unlu bir elma cesidi.hatta mekanin adi bile olabilir. bizdeki amasya elmasi gibi :) ayrica kediebesinin dedigi gibi ademle havvanin isirdigi elmadir. 'tanri bilgisine' , 'bilgi'ye ulasmak icin isirilmistir. orda kucuk baska bir ayrinti da bite ve byte sozcuklerinin yapilan kelime oyunu olabilir.

www.icimdekiler.com

1- bildiğim kadarıyla tamamen şans eseri seçiliyor. kura yöntemi olabilir. sınavla seçtiklerini düşünmüyorum.
2-bilmiyorum
3-olmaz. eminim. yaşadım biliyorum. babamın devresi önemli bir konumdaki canciğer korgeneral'in bile etkisi olmadı. hatta konuştuğumda söz veremem falan demişti. olmadı, kısa dönem yaptım.
4-6 ay kısa dönem 12 ay astek
5-hayır. ancak senin teskere döneminde subaylığa geçiş sınavları açılırsa sınavlara girerek teskere bırakır teğmen olarak göreve devam edersin. ister astek yap ister kısa dönem bu hakkın var. ama astekliğe geçiş diye bir şey yok

sorunun kısa dönem kısmını eksik bırakmışım. kısa dönem ve astek olarak yapılan askerliği + ve - yönleri ile karşılaştırabilen olursa süper olur. eminim bu konudaki tecrübeleriniz, anılarınız epey faydalı olacaktır..

@vennus, çok doğru dedin. böyle bir yerde görev yapma durumu da var, bunu unutmuştum..

Askerliğimi yedek subay (ys) olarak yaptım.

1. İhtiyaca göre belirlenir. Tecil edilenin yerine yenisi geldiğinden mezunlarınızdan soruşturun, bakalım hangi dönemlerde daha çok ys çıkmış.
2. Bilmiyorum. Halen komando ys alındığını biliyorum.
3. Her türden adam geliyor ys'liğe. Bizde bir kurmay albay çocuğu vardı. Acemilikte hiçbir ayrıcalık tanınmadı, sonra da en kötü kuralardan birini çekti. Yani babanız etkisiz eleman. Babası çok uğraşsa bir şey yapabilir miydi bilemem.
4. 12 ay ama izin kullanmazsanız 11 ay (biraz daha az) gibi bir şeye düşüyor.
5. Değil.

Belli olsun, diğer şeyleri de konuşuruz.

@cosmicstring, teşekkürler bilgiler için.. bir de söylemeyi unuttum hem düz tabanım hem de astigmat var ben de. bunlar ys'ye seçilmede bir engel mi? bu sağlık durumlarının askerlik sürecine nasıl bir etkisi olur?

Göz kusurunun ve düztabanlığın derecesi sizi muaf saydırabileceği gibi yedek subay olmanıza engel olabilir. Sırf astigmatın bir sebep olacağını sanmam ama düztabanlığı incelerler büyük ihtimalle.

(bkz: kısa dönem askerlik yapacaklara öğütler/@pozzecco)

burada detaylı yazmıştım, bakabilirsiniz.

kitabı okumadım ama michail sikkofield onun son çektiği film hakkında baya iyi saptamalar yapmış.

ilgili tespitler michaelsikkofield.blogspot.com

symena, zenit ve vilia bence iyi makineler. zaten yine popüler oldular lomo ile birlikte. kullandığınız filme de bağlı olarak çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. son linkteki gibi de uzun pozlama yaparak çekebilirsiniz.

@eli eli lema sevaktani, herhangi bir fotoğrafçılık kursu ile bu mekineye hakim bir şekilde fotoğraf çekebilir miyim peki? ismek kursları falan nasıldır?

bir de sürekli resimleri tab ettirmek için fotoğrafçıya gitmek istemiyorum, eve küçük bir karanlık oda kurmanın maliyeti ne olur? gidilen kurslarda karanlık oda ile ilgili de eğitim veriyorlardır sanırım.

kurs tabi ki faydalı olur. öncelikle temel kuralları okuyup makinenizle uygulayabilirsiniz de. örneğin şu linke bir göz atabilirsiniz.
www.trakus.org

amatörler için bence zor bir iş karanlık oda. her filme uygun kimyasalı bulmak seçmek tecrübe ister gibi geliyor bana. filmleriniz ziyan olmasın. bunun için kurs şarttır bence. ya da bilen birinden yardım alabilirsiniz. kimyasallar sanırım 20-60 civarıdır. karanlık oda da malzemelerin kalitesine göre 200-600 aralığındadır.

edit: yazdığımı tekrar okuyunca amatörler için kısmından rahatsız oldum. sanki ben çok matah bişeymişim gibi olmuş. kusura bakmayın.

uzaylılar var bence, yani olmalılar, ama böyle aman dünyalılara gizli mesaj verelim tadında tarlalara filan şekil çizmekle uğraşacaklarını sanmıyorum.

land art o aslında.

o değil de şu çok fena be: www.youtube.com

adamlar(?) bildiğin ööyle bakıyor tepeden..

hepsi düzmece. amerikan uzay üssü silah kurmak için holywood tadında alıştırmalar yapıyorlar. ufak ama işlevi büyük fikirler bunlar.

ufolar aslında şunlar: yenisafak.com.tr

edit: (bkz: haunebu)

Onun sonradan yapıldığı ortaya çıktı bildiğim kadarıyla

insan yapımı onlar ya. zor bir iş değil. şöyle düşün, uzaylılar gelse neden surat çizsin? veya galaksileri tarlalara resim çizmek için mi aşıyorlar?

bir de carl sagan'ın adını ağızlarına destursuz almışlar, sinirlendim. eğer bu konuları merak ediyorsan ve kendini bilgilendirmek istiyorsan carl sagan'ın the demon haunted world adlı kitabını tavsiye ederim.

cevap halihazırda videonun içinde gizli..

"...eğer tüm bunlar, bazı insanlar tarafından hazırlanmış çok akıllıca bir oyun değilse..."

zira tüm bu safsatalara (tarlalara resimle çizmek ve sonra ortadan kaybolmak vs) mesai harcayacak uzaylılar hayal edemiyorum.. bu tarz gizemci saçmalıklarla ancak insanlar uğraşır..

bir de, sevgili stephen hawking'in de ısrarla üstünde durduğu gibi; bizden medeniyet ve teknolojik açıdan çok daha gelişmiş uzaylılarla karşılaşmak için can atmamız pek makul bir istek değil.. amerika kıtası yerlilerinin gemilerle gelen adamlar neticesinde yaşadıklarını düşünmek, sevgili uzaylılarla karşılaştığımızda neler yaşayabileceğimiz konusunda net bir fikir verecektir sanıyorum..

bu tür şeyler hiç kanıtlanamadı çünkü, uzakta gördüğün saçmasapan cismin gelişmiş uzaylı olduğunu nasıl kanıtlayacaksın ki? adı üstünde UFO. tanımlanamayan uçan cisim. dünyadan veya sanal birşey olma olasılığı daha fazla, bir sürü teknoloji var günümüzde.

tabi bunları demekle birlikte; kanıtlanamadığı olmadığı anlamına gelmiyor. houston we have a problem

national geographic tv'de is it real? diye bir program var. uzaylılarla ilgili olan bölümde bunların nasıl yapıldığı detaylı olarak anlatılıyor..

uzaylı muhakkak var da o uzaylı kafası falan komik olmuş. derin bir mizah anlayışları yoksa ki bilindiği kadarıyla duygusal zekaya sahip değiller, birileri çok feci yetenekli bu işlerde.

zannetmiyorum..

olabilitesi var

arthur asilikten hiç hazzetmezdi.

şu haliyle dinlemezdi; çünkü black metal özünde çok kıymetli bir tür iken, corpsepaint, çivili bileklik, scream vokal, ormanlı klip gibi tekdüzelikler yüzünden gerçek manada hakettiği yerlere ulaşamadı. halbusi müzikal olarak dissection, tiyatral olarak king diamond, efendilik olarak darkthrone'u örnek alan onlarca grup barındırsaydı david lynch, tim burton gibi adamlar da dinlerdi.

sanmam. progressive rock-technical death metal-post rock falan dinlerdi en sert

Bence de progressive rock dinlerdi.

bence çok hafif müzikler dinlerdi.

blidirimin sağ üst köşesinde bi çarpı var ona tıklayın. istemiyorum hiç bişeyini görmek bunun kısmını işaretleyin.

anlamaz değil mi bildirimlerinin engellendiğini

hayır, anlamaz.

arkadaş olarak ekleyin, ve unsubscribe edin

necati cumalı... Ay büyürken uyuyamam

alberto moravia'nın "ben ve o" bir de "bakma sevdalısı" kitaplarında vardı uygun dozajda..

paul auster'ın birçok romanında dediğinizi bulabilirsiniz. hadi bi tane de isim vereyim, son romanı sunset park.

sudaki iz vardır yasaklı. çocukken okumuştum o_O

ahmet altan- en uzun gece

yusuf atılgan - canistan

seksli kitap deyince aklima direkt bu geldi: veronica pompa istiyor

Michel Houellebecq, temel parcaciklar.

@buzzlightyear
biliyorum onu ama isminden kaybediyor.

Vedat Türkali - Bir Gün Tek Başına.

çatı serisi

anais nin - venüs üçgeni.

@ats
çatı serisi de nedir, kimindir bi yazsaydın.

google'da hemen çıkar diye düşünüp yazmayı unutmuşum. (bkz: v.c andrews)

adam thirlwell - politika

adını tam bilmiyorum ama adam sandler oynuyordu, adı da zohan gibi bişeydi, çok gülmüştüm...

(bkz: four lions)
(bkz: monty python and the holy grail)
(bkz: team america world police)

due date olur, ama mütemadi gülüş bekliyorsanız Louis CK - Hilarious öneririm. (stand up gösteridir)

You Don't Mess with the Zohan diyor arkadaş.
şimdi böyle bi anda sorunca aklına gelmiyor insanın hakkaten neye güldük biz??

hangover



evet sonunda ben de birine tavsiye ettim.

me myself and irene

harold and kumar. iki filmi de şahanedir.

erkek grubuyla izlenirse, "superbad".

bu filmde çok gülmüştüm ben.
www.imdb.com

ben de 4 yıldır imdb'de listeye alıyorum izlediklerimi. 457 etmiş.

son bir ayda iki film izlemişim. nasıl izliyorsunuz anlamıyorum. bu alışkanlığı kazandırın bana :)

toplasan 15-20 etmez. :)

bende watchlisti izliceğim filmler için kullanıyorum rahat oluyor, ama şuana kadar çok film indirdim hatta gerçekten çok inanılmaz çok ama izleyemiyorum , evde teksem pizzayla falan izlenicek film kategorim var en son bad teacherı izledim işte ama parlak hollywood yapımlarını izleyemiyorum bilgisayarda sıkılıyorum , güzel bağımsız gelirse önüme izliyorum ondan çok azaldı izlediğim film sayısı aylık ( sinema da değil, evde )

ben 1 2 gun oturdum heves ettim zibilyon tane sayfadan sadece 100-200 arası baktım ve 300 film etti. düşün bu işi düzenli olarak her gün 1 saat yapsam, 1 ay sonra 1 milyon tane film edecek:) 10 filden ünü en az 1den fazla izlmişsindir zaten. ohhoo o liste uzar üzülme sen cok izlemişsindir :P