Şunu da ekleyeyim, seyahat ettiğim otobüs firmasında her zaman cep telefonları kapattırılır ama muavin veya şoför bürolarıyla konuşmak için cep telefonlarını kullanır. Bu nasıl iştir?

anons sırasında "fren sistemimizi etkilediği için" diyorlar ama, doğrusunu uzmanlar bilir.

bazıları da fren sistemini değil, klima sistemini etkilediğini söylüyor.

otobüslerde önceden, "fren sistemine zarar verdiği için cep telefonları kapalı tutmalısınız" gibi bir uyarı vardı şimdilerde ise " rahatınız için cep telefonlarını kapalı tutmanız rica olunur" tarzı bir uyarı var. yani öncelerde bir efsaneyle milleti alıştırıyolar, otobüs içinde cep telefonlarıyla konuşmasınlar diye sonra da gerçeği söyler gibi oluyorlar.
fren mekanik bir sisteme dayanmıyor mu bir kere? yoksa manyetik dalgalarla falan mı tekerlekler kilitleniyor da cep telefonlarının kapalı tutulması isteniyor? efsaneden başka bir şey değil otobüsün içindekiler etkiliyor da dışındakiler etkilemiyor mu sanki. neyse çok sinirlendim galiba bu kadar bile açıklama yapmamam gerekirdi:)

bildiğim kadarıyla abs sadece gerektiğinde devreye giren bir sistem. ani fren kızaklaması dışında fren tamamiyle mekanik diye biliyorum ben. ama büyük ihtimalle modelden modele değişen bir şeydir bu da.

bence külliyen yalan, 900 mhz dalga boyundaki bir sinyalden bahsediyoruz. Tutup 100 watt çıkış yapsa neyse de miliwatlar ile konuşuyoruz bir girişimden bahsedebilmek için uzaklığın santim falan olması lazım.

Ayrıca, bilgisayar sistemi dediğimiz en baba alet bilgisayarın kendisi değilmidir. Al işte yıllardır cep telefonum laptop ile yapışık ikiz gibi, sürekli yan yana, mesaj gelir mms gelir çalar eder hatta bilgisayara BT ila baalayıp nete girerim, olsa buna lurdu yahu. Var mı etrafınızda cep telefonu yüzünden bilgisayarı bozulan.

Neymiş aracımız bilgisayar donanımına sahip olduğundan cep telleri kullanılmasın. 403 otobüs şehirlerarası olunca cepten etkileniyo bilkent servisi olunca manyetik kalkanla mı kaplanıyor?

kızdım yahu

klima sistemine zarar verdiğini biliyorum. hatta bunu bizzat bir firma sahibinden duydum.anons sırasında ''klimalarımızızn zarar görmemesi için cep telefonlarınızı kapatınız''deseler insanlar pek de umursamaz sanırım.o yuzden kaza korkusu vererek cep telefonarının kapatılmasını sağlıyorlar sanırım.aksi taktirde otobus kalkmadan önce şiddetle fren sistemine zarar verdiği için telefonların kapatılmasını soyleyip, yolculuk anında şöförler telefonla konuşmazlardı sanırım.

bir başka boyutu daha var.bazı firmalar cep telefonun kullanılmasına birşey demiyorlar.sonuç çok rahatsız edici oluyor.asmalı konak melodili telefonlar bas bas bağırıyor.amcalar teyzeler hiç çekinmeden telefonla konuşup rahatsız edebiliyrlar.

otobüs gibi kısıtlı hacimli metalden yapılma kapalı alanlarda çok sayıda telefon açık olunca manyetik dalgadan mikrodalga fırına döner içerisi. trenlerde durum daha da vahim.

eski model bir setra araçta başıma gelmişliği var aracın ısıtma sistemini rezil ediyor ve yanmıştık kış günü olsa da atletle kalacaktık neredeyse otobüste muavinin söylediğine göre kapatılmayan bir telefon yüzünden.
ama bu aracın bozukluğunu bir sebebe bağlama çabası da olabilir de sonradan yolda düzelmişti birden yani muhtemel birşey cep telefonu yüzünden olması.

(bkz: abs ve cep telefonu)

1. hazır aşılanmış fidan al.
3. eminönünde mısırçarşınısının yanında fidanlar var oraya fiyatlarını sorabilirsin.
yada 4.leventte büyükşehir belediyesinin fidan satan yeri var (zannedersem sarıyer büyükdere de de vardı bir yer, hala açıkmı bilemen)
4. küçük meyve veren limon cinsleri var satın alırken sor yardımcı olurlar.

bir de alırsan eğer, bana aşı için iki-üç dal verirsen çok güzel olur, makbule geçer. zira benim bahçemdeki limon aşısız ve hiç meyve vermiyor:)))

Alara Tarım diye bir firma var. Kendileri saksıda meyve ağaçları yetiştirip satmakta. Nefis oluyor meyvelerde nette bir aratın limon var mıdır bilmiyorum ama elma erik trabzon hurması şeftali bi sürü bişiler yapmışlar.

2. kedi ağacın gövdesini beğenirse tırnak bileme aparatı olarak kullanabilir.

2) kedi kumu beğenirse çişini yapar.

3-samsung

1. imkansız gibi. uydudan gelen sinyaller normal tv kanallarında görüntüye dönüşemez ki

Bizim apartmanda eskiden bir uydu anteni vardı ve yayın aynen dediğin gibi bölünüyordu hem dairelere hem de değişik frekanslara. Ama o zamanlar taş çatlasa 5-6 kanal vardı. Şİmdi 500 kanalla başedebilen birşey var mıdır bilemedim. Şu da var ki digiturk yan odaya digiturk kampanyası yapıyor paketin yarı fiyatına ikinci paketi veriyor bu da dediğin şeyin kolay uygulanabilir olmadığı fikrini verdi bana..

1. bunu otellerde ve sitelerde yaparlar. uydu-tv sistemi dağıtıcı falan gibi bir ismi olması lazım bunu yapan firmalar var. tek başıma yapayım dersen tuzluya patlar onu söyleyeyim ticari sistemdir. parana göre 8 kanaldan başlar 2^n e kadar gider.
2. digiturk öyle dediyse öyledir fazla kurcalama. sorun çıkarsa kendilerine söyler üyeliği iptal edersin gerekirse. hayırlı olsun izlenimlerini sözlükten aktarırsan sevinirim.
3. sony, lg, samsung. çok ucuza istersen metroda kaldıysa 50 inç 2.250 ytl ye sharp mevcut ama yine de full hd bir model almak daha akıllıca olur.

50 inç sharp plazmadır, lcd değildir.

2) çanağınız eutelsat w2 uydusuna, yani digiturk'ün normal yayınlarının yapıldığı uyduya bakıyorsa mpeg-4 yayını da aynı uyduda olacağı için çanağın yeniden hizalanmasına gerek yok. lnb değişikliği de mpeg-4 yayının yapıldığı feed'in özelliğinden dolayı diğer mpeg-2 kanallarından farklı bir frekansta yapılacağı için lnb değişecek. çok farklı bir sistem olmadığı için aynı coax kabloyu kullanabileceksiniz sitedeki.

bana sorarsanız digiturk plus almak için o kadar erken ki. hem çok para hem de lig tv ve birkaç kanal dışında high definition yayın alamayacaksınız. en az 4 sene.

tıslaması alışınca geçer. çişinide yapar çaktırmadan. kakası muallak. yumuşak böyle içine doğru ilerleyip gizleneceği bir yatak yapın. sotalanıp yatmayı seviyor bunlar.ayrıca bir şeyler yedirip içirdikten sonra pamukla karnını hafif hafif okşayın.. böyle daha kolay yapar çişini falan...

kediyi kumunun uzerine birakirsaniz buyuk ihtimalle bir iki koklayip orayi tuvaleti olarak belliyecektir. yabanci ve kapali bir mekana kisilmis olmasindan ve onun icin yabanci oldugunuzdan tislamasi normaldir su an icin, gecer kisa zamanda muhtemelen.

ikiniz icin de uzun soluklu ve keyifli bir beraberlik olmasi dilegiyle.

öncelikle aslansın kaplansın sen :) sokak hayvanlarını sahiplenen herkese helal olsun diyorum. tıslamasi cok normal biraz korkuyodur... ancak işte sevgiye ihtiyaci var alışır. gördüğüm kadariyla kendini kurtarmis 2 aylıga yakın yani 6 haftalık civari. benimki de bu kadar. sütten mamaya gecis dönemi. sana tavsiyem yarın bir pet shop git ve hem bebek kediler icin olan süt tozundan al hem de bebek kedi mamasi. az ondan az ondan ver iki hafta kadar. ben su anda ole yapiyorum. günde 4 öğün 2 süt 2 mama seklinde. ama kuru mama veriyosan ılık su ile ıslayıp papara seklinde ver bi müddetki kabız olmasin. ha bir de kum alıp yemek yedigi yerin biraz uzagina koy icine girebilecegi bişeye koyup. yemek yedikten sonra bi kac kez kendin götürürsen o kendisi bilir sonrasini :) cok zevkli bir iş. hayırlı olsun.

www.sevcil.com

bu da sana yardimci olur.

bitanede labrador var bende 2 aylık.bakalım ne olucak bu işin sonu.hayvan severlik çok güzel bişey de.panter ömer olarakta anılmak istemem :)
ayrıca tüm gece uyutmadı beni.üstümde gezindi gezindi durdu.ben yere indiriyom o çıkıyo ben yere indiriyom o çıkıyo.en sonunda sabahın köründe eeeh deyip kalktım.gitti benim yastığa yattı şimdi uyuyo :D

alah razı olsun. hayatını kurtarmışsınız pisinin =)
uyutmaması normal. benimki de üstümde fink atar, gözüme basardı. suratımda bile yuruyodu hayvanat.yerini yadırgamıstır, kesif turuna çıkıyodur,
yavru daha. bi zaman, oynaklıgı azalır.

yaa @palyacopapi kedinin hayatını kurtardık fakat 2 ay önce benim köpeğe araba çarptı öldü.tabi perişan olduk ailece.gittik hayvan barınağına bitane yavru köpek aldık.hayvanı veterinere götürdük iç parazit aşısını yaptı veteriner amca.haftaya getirin dedi.4 gün sonra bizim ufaklıkta öldü.perişan olduk.hayvana sıvı mamalar.serumlar antibiyotikler.bulantı iğneleri.neler neler yaptık olmadı.kanlı ishal malum.sonra veteriner halimize acıdı bize bi tane labrador hediye etti.o şimdi klinikte.tüm aşıları tamamlanana kadar klinikte kalıcak.köpek 2 aylık.kedide sanırım 2 aylık.bunlar alışır dimi birbirlerine?

her türlü yabancı hayvandan nefret eden kedimizle, zorunlu olarak 15-20 gün bizde kalması gereken bir terrier 15 günde aynı kaptan yemek yer hale geldiler bizim evde. alışırlar. pek de güzel anlaşırlar. kedi ilk bi tıslar, deve gibi hörgücünü çıkarıp tüylerini kabartır falan ama alışırlar zamanla.

6 haftalık zam mamaya geçiş zamanı. Önce yaş mama ile başlayıp azar azar yanına kuru mama ilave etmek suretiye 2 hafta sonra tamamen kuru mamaya geçin. Yaş mama verdiğinizde su, süt içmez kuru mama vermeye başladığınızda yanınad su da bulunduraya başlayın. Mama içinde Royal Canin ve Hill's Science Plan markalarını tercih ederseniz büyü ihtimalle önümüzdeki 12-13 (inşallah daha uzun olur) kafasını okşayabilirsiniz.

Süper bişiymiş minik bu arada. Allah razı olsun hayatını kurtarmışsınız.

kimse yas tahmininde bulunmamis. ama asagi yukari 6-8 haftalik gibi duruyo. bence

indiriğin şey film-müzik vs. falansa beklemene gerek yok aslında. temp klasörüne git, oradaki .temp uzantılı dosyayı kopyala, uzantısını değiştir, 110 kb için sinir krizi geçirme :)

emule için temel kural beklememek çünkü bekledikçe kafayı yiyorsun. atacaksın 10-15 tane dosya onlar indikçe yerine yenilerini koyacaksın. hep en az 10 dosya olacak ki tam hızda kullanabilesin. tek dosyada stabil bir hız için mecburen torrent.

belki de programlayanlar şöyle düşünmüştür:

"kullanıcı hepsini indirirse programı kapatır çeker gider. en iyisi az bir şey kala durdurup süründürelim. program açık kalsın. diğer kullanıcılar da faydalansın."

olur olur yani :)

bu sipa her parçayı ayrı bir kaynaktan indiriyor son part da daha yavaş bir kaynağa denk gelmiş. Dedikleri gibi beklememek lazım aşında (zaten help file da da başında eklersen sinirlenir der). Ben böyle durumlarda restart ediyorum e mule u ama dikkat aynı dosya için 10 dakika içinde 1 den fazla query olursa 20 dakka banlıyor (bu indirdiğin dosyaları etkilemiyor ama yeni query yapamayor ban süresi içinde)

bir sürü kaynak var demek, kaynakların hepsinde indirdiğin dosyanın senin ihtiyacın olan partı bulunduğu manasına gelmiyor.
başında beklememek lazım dendiği gibi, kanser eder ama yine de bir kere yeniden başlatmak bazen işe yarayabiliyor.

kurukafa'ya katılmakla birlikte emule'nun en büyük zaaflarından birinin bu olduğunu düşünüyorum. torrent gibi seed ve leech diye ayırmak yerine ikisini toplayıp gösteriyor, hiç hoş değil.

Kızım 5 haftalık olunca yaş mama vermeye başladım afiyetle zorlanmadan yedi 6. haftada kuru mama da verdim, 2 kere kuru 1 kere yaş mama olarak devam ettim. Şu anda 8. haftada kuru mamayı gayet güzel yiyiyor. Ancak vet lerde (35 ytl olması lazım( küçük granüllü mamalar var ilk başlarda onları vermek lazım. pembe bir paketi var. Şu anda çoğunlukla sıvı beslendiği için kaka yapmıyor olabilir veya cıvık olduğundan çiş gibi görüyor olabilirsin ama 4. 5. haftalarda artık etrafta kum da bulundurmaya başlamakta fayda var. Dışarıya yaparsa kakayı kuma koyun kolayca alışıyor.

Daha çok küçük olduğundan annesini de arıyordur ya yanınızda yatırın ya da (ben denedim işe yaradı gibi) yattığı yere bir saat saklayın tik takları dinlemek hoşuna gittiyor hemen uyuyor.

4 haftaliktan itibaren kendim evde yaş mama hazirlamayi düşünüyordum bende. 2 aylık filan oluncada yavas yavas kuru mamaya gecerim. annesine royal canin in yavru kediler icin olan mamasini veriyordum. iyi bir mamaydi. pembe dediğiniz o olsa gerek. kilosu 30 lira civari. annesini ariyor evet. ve benim yatagimdan baska bir yerde yatmiyor. ben yanında yatamiyorum ama. korkuyorum uyur kalır ezerim die. annesi ile birlikte yattıgı bir havlu vardı. annesinin ölümünden sonra yıkamadım. o havluyu örtüyorum üzerine uyuyor. sanırım kokusunu alıyor annesinin. tuvalet konusundaki tavsiyenize uyucam. tesekkürler.

alakalı değil ama belki ilginizi çeker.hastalanıp veterinerlere giden kedilerin yüzde 90 ı whiskıs kedi maması yiyormuş

biberonla beslenmeyi kabul ettiği için şanslısınız. bazı bebeler anne memesinden sonra biberonu kabullenmiyor. çişini yapması da güzel, çiş yaptımak genellikle daha kolay oluyor. fakat kaka da yapması lazım. karnına ve poposuna parmağınızla biraz masaj yapmayı deneyin. eğer işe yaramıyorsa veterinere göstermekte fayda var. bebelerde kabızlık ölümcül olabiliyor.
ayrıca yıkadınız mı bilmiyorum yıkamaktan korkmayın. vaktiyle epey araştırmıştım, gün aşırı yıkayabilirsiniz. bende annesiz beş bıcırık vardı ve sürekli birbirlerinin üstüne yapıyorlardı uyurken :) normalde annesi yalayıp temizliyor. çok az miktarda hafif bir şampuanla ılık suyla yıkanabilir. fakat mutlaka saç kurutma makinesiyle tamamen kurutmalısınız. tek olduğu için çok kirlenmiyor olmalı. bu durumda bebekler için kullanılan ıslak mendiller de temizlik için yeterli olabilir.
sıcak tutmaya özen göstermelisiniz. gece yattığı kutunun içine havluya sarılı sıcak su dolu bir cam şişe vs koymak işe yarar.
1 aydan sonra zaten ayaklanmaya başlayacaktır. yattığı yerin yakınına kenarı yüksek olmayan bir kap/tepsi vs içine kum koyarsanız gerisini kendisi halleder.
eminim ki tam lokum kıvamında yemelik bir şeydir şimdi fakat tüm sevimliliğine rağmen kendinizi tutup fazla mıncıklanmamasını sağlamalısınız. henüz aşısı vs olmadığı için dikkat etmek lazım. kolaylıkla hastalık kapabilir. dışarıda bir başka kedi/köpek sevmişseniz kıyafetlerinizi değiştirmeden ya da ellerinizi yıkamadan bebenin yanına gitmemelisiniz.
sözlükte "yavru kedi bakımı" başlığı altında yazılanlara ve şu sitelere de bakmanızı öneririm:
www.kittenrescue.org
www.kedimveben.com
kolay gelsin :)

Eve gelip baktım evet Royal Canin miş. Vet ler ya onu ya da science plan diye bişi var onu tavsiye ediyorlar. Royal in taneleri daha küçük olduğundan minikler daha kolay yiyiyorlar.

1,5-2 aylık kadar olunca royal canin baby cat'e geçilebilir.kitten mamalar genelde 3-4 aydan öncesi için uygun değil.
www.royalcanin.com
hep hazır mama yemesin istiyorsanız evde de mama hazırlayabilir ya da kuru mamayla evde hazırlanacak mamayı karıştırıp verebilirsiniz.
bazı sitelerde evde hazırlanacak mama formülleri var.
www.kedimveben.com
www.arkasokak.net

sevgili malloryknox; eğer kertenkeleleriniz iguana yada yavru timsah kıvamında değillerse böcekleri öldüren ilaçların onları da bertaraf edebileceğini düşünüyorum. Ve bahsettiğiniz kertenkeleler böyle evlerde yasayan neredeyse saydama yaklaşan acık renkte olan minnacik olanlardan mi? eger oyleyse dünyanın en zararsız mahluklarından biridir onlar. ancak siz yinede icim rahat etsin diyorsaniz ya bir ilaçlama sirketi ile görüşün yada tarım ilaçları vs. satan bir yer varsa etrafınızda onlara sorun mutlaka vardır bişeyler. kendiniz uygulayabilirsiniz fısfısla. ama yine de öldürmeyin ya yazık :(

kediler yakalar ve yer onları.
kedi problem olunca da köpek alabilirsiniz.

Öldürmeyin onları, kimseye zarar ver(e)mezler ki minnacık şeyler. Hem yazın bol miktarda sivri sinek yiyiyorlar epey faydası oluyor.

evet bence de öldürmeyin, kullanmayı düşündüğünüz böcek, tarım vs. ilaçları bu hayvancıkların verme ihtimali olan zarardan bin kat daha fazla zarar verir size ve çevrenizdekilere. üstte de söylendiği gibi, kertenkeleler, sinek, böcek, sivrisinek vs. gibi zararlıları yediği için birçok ülkede koruma kapsamına alınmışlar, yani bu hayvancıklar çok yararlı, lütfen öldürmeyin, size yaklaşma ihtimalleri hiç yok gibi birşey zaten.

onları ölüdürünce evi böcek basıyor.

Benim kardeşimin çocukluğu, onları kavanozlara koyup beslemek için uğraşmakla geçti. çok sevimlidirler ve asla oranıza buranıza grmezler. sizin sandığınızdan daha çok onlar sizden korkar. hatta yakalamaya çalışın, kuyruklarını bırakır giderler. o kuyrukta bi süre kendince oynamaya devam eder. tecrübelerle sabit. sapık kardeşim bayılırdı kuyruklarını koparmaya!
kardeşim bi de kız!

Arkadaşların masumane öldürme onları yorumu çok güzel ama evde haşere sorunuda hiç hoş değil size proser'in www.haserekontrol.com sitesini öneriyorum ordan profesyonel yardım alabilirsiniz üstelik yaptıkları uygulama kokusuz ve lekesiz olduğundan sizin zehirlenme ihtimaliniz yok

aa gekko çok severim

ornegin otobuslerdede cep telefonunu kapatın dıye uyarılar verılıyo..

bunun nedeni cep telefonun yaydıgı sinyallerin havalandırma sistemine vermiş oldugu zarardır.yok cep telefonu acık oldugu ıcın uçak falan dusmez..kaldıkı yakın gecmıste yasanan bı olay bıze bunu ıspatlamıstır..
ucak kacırma vakasında yolculardan bırısı cep telefonu ile haber bultenıne bıle baglanmıstı o derece..sanırım focus un ucagının kacırılması olayında..

herhangı resmı bı kaynak gostermeden yazdım bunları ancak ailemin otobus işletmecisi oldugu icin yasayarak ogrendıgım bır bılgıdır..

milyondolarlık uçağın, yüzlerce hayatın, ve ardından verilecek yüzmilyonluk tazminatların akıbetinin bi cep telefonuna indirgeneceği saçma. illa ki önlemi alınmıştır. kimsenin insafına güveneceklerini sanmıyorum. bi efsane, bi temkindir belki de. hatta kroluktur.

ve dahi belli mesafeden yüksekte gsm çalışmıyor diye biliyorum.

hem zarar verilecek olsa güvenlik olarak içeri sokmazlardı

yahu hala havalandırma sistemi diyorsunuz amma...

cep telefonunuzu televizyona tuttuğunuzda nasıl görüntü garipleşiyorsa, aynı prensip ile uçağın navaid dediğimiz rotasını bulmada kullandığı çeşitli araçlar size olması gerekenden farklı bilgiler verecektir. airliners.net adresinde bir thy pilotunun başından geçenler çok güzel anlatılmıştı, başka bir duyuruda adresi var.
buyrun: www.airliners.net

kafanızdan uydurmayın. uçakta cep telefonunu kullanmak yanlış, zararlı ve hatta tehlikeli bir harekettir. otobüslerde anlatıldığı gibi havalandırma sistemine zarar vermez, ki bir otobüs bile normal şartlarda cep telefonu sinyallerine dayanabilecek ekipmana sahiptir.

gerçek: cep telefonu yüzünden "henüz" uçak düşmemiştir, ancak düşmeyeceği garantisi de verilemez.

gerçek: cep telefonundan yayılan dalgalara karşı işe yarayan bir önlem halihazırda mevcuttur; uçaklardaki gövde boyunca uzanan hassas iletim kabloları zaten bir yansıtıcı ile kaplanmışlardır, bu kaplama telefonlar düşünülerek değil, atmosferde karşılaşılabilecek manyetik diğer etkenler için yapılmıştır ama telefonlara karşı da işe yaradığı kanıtlanmıştır.

ancak bu kaplama sadece gövde boyunca ilerlyen iletim kablolarının güvenliğini sağlar, kabin bölgesindeki navigasyon sistemlerinin cep telefonu sinyallerinden ne şekilde etkilendiği kesin bilinmemektedir.

gerçek: cep telefonu uçak düşürür mü düşürmez mi kanıtlanmamıştır, bilimsel bir kesinlik yoktur iki durum için de.

bunların dışındaki her şey spekülasyondur. yani "kesin güvenli" veya "kesin güvensiz" değildir cep telefonu. ancak uçak şirketleri cep telefonu "kesin masum" olduğu kanıtlanıncaya kadar bunu yasaklayacaklardır ve bunda da haklıdırlar. cep telefonu sinyallerinin uçak navigasyon sistemlerine etkileri halen araştırılmaktadır ve cep telefonu firmalarına "yakın" gruplarca yapılan araştırmalar cep telefonlarınun uçaklarda kullanılmasının "güvenli" olduğunu işaret ederken, bağımsız araştırma grupları da "güvenilirliği kesin değil" demekteler.

bütün bunlar düşünüldüğünde, uçak şirketlerinin gerek yolcu can güvenliği, gerekse olası bir kazada olası ihmalkarlıklarından ötürü milyar dolarlar ödemek zorunda kalacağı bilgisi, cep telefonlarının "masumiyeti kanıtlanana kadar suçlu" sayılmalarını zorunlu kılmaktadır.

peki uçakta o anda birinin cep telefonu kullanmakta olduğunu nasıl anlıyorlar?

@tom riddle senden rica ediyorum sehirlerarası yolculuk yaparken lutfen telefonunu ac ve konus..ondan sonra sıcaktan bunalma haline gir..
cep telefonunun tv ye verdigi goruntu bozuklugu yanına gelınce oluyo..sen kokpittemi ucuyosun? diye bi soru gelir insanın aklına..

kaldıkı ben kafamdan uyduruyorum yada boyle duydum demedım.yasadıgım seyı anlattım dedım..okumadan yazmayın bence..

sallıyorlar ya tutarsa kesin tutar zaten.

bi ara bi haber okumuştum, pilotlar hava boşluğunda mı ne uçağı kontrolü becerememişler, baya bi sarsılmış, sonra hostoslere cep telefonu açık uçak kontrol edilmiyor diye söylemişler ve cep telefonlarını tek tek kontrol ettirmiş, türkiyede olmuştu daha geçenlerde.

konuyla ilgili olarak geçenlerde cep telefonuyla uçulabilecek diye bir haber vardı. orada da yazıyordu bir şeyler.

(git: 18161)

@efruz, Evet uçakta cep telefonu çekmiyor, zaten kalkış ve inişte çekmeye başladıgı için o zaman ne olacaksa oluyor. anlattıgım bu olay da inerken oldu zaten.

Ayrıca bak söylediklerin hep varsayım, yani kimse b işey bilmiyor sanki bu konuda.

ben inanılmaz korktum o an yolcuların ve hosteslerden birinin panigi bana da bulastı.ciddi ciddi bi daha ucaga binmemeyi düşünüyorum ya. bu kadar kapattırdıklarına göre kesin bişey varmış gibi geliyo ve mal insanlar yüzünden tehlike yasamak istemiyorum

bi yandan da evet düşürme riski olsa, mesela ucaga binerken telefon kontrolu falan yapılır dimi, yani girişte bırakır çıkışta alırsın gibi, insan hayatı bu boru degil ki.

sevgili tom riddle verdigin linke basınca

Sorry, the post you are trying read does not exist (could have been deleted or you followed a faulty link). Click here to return to the forum

diye bi ibare görüyorum, tekrar gönderirmisin acaba

peki cevap gelmemiş madem deminki soruma ekleyeyim: uçakta cep telefonu kullanmak tehlikelidir, arabayla ters şeride girmek kadar büyük bir tehlike oluşturmasa da bir hata "ihtimalini" doğurur.

Fakat uçakta birinin cep telefonu kullandığını anlamanın bir yolu (benim bildiğim kdarıyla) yoktur, "biri telefon kullanıyor" diye koşturuyorsa birileri, muhtemelen saçmasapan bir talimat almışlardır.

Gectigimiz hafta icinde Avrupa Birligi 3000 feet üzerinde cep telefonlarının açılabilmesine olanak veren bir bildiri yayınlamış.

Avrupa Birliği'nden onay çıktı, evet. uçaklara baz istasyonu koyacaklarmış, konuşmaya izin veren sistemi de devre dışı bırakabileceklermiş.
iniş, kalkış ve türbülans anında gene yasak olacakmış.

pilotlar uçakta açık cep telefonu varlığını nasıl biliyorlar? tecrübe. aynı uçaklarla yüzlerce ez uçan bu adamlar uçağın verdiği tepkilerin sebeplerini az çok öğreniyorlar haliyle. tom riddle'ın verdiği linkteki yazının sahibi pilot da zaten 10 yıllık TK trahinde MCP panelini etkileyen tek şeyin cep telefonu olduğunu yazmış.

evet bilimsel bir kanıt, doğrudan görülmüş bir bağ olmayabilir fakat uçuş ekibi tecrübeleri açık cep telefonlarının uçaktaki yüzlerce uçuş enstrumanını etkileyebildiğini gösteriyor.

Cuma'ya bağlayan geceye, Cuma gecesi denir hep. Ama inan sebebini bilmiyorum.

Gün güneş battıktan sonra sona eriyor inanca göre, ertesi gün de güneş tekrar doğunca başlıyor ve batınca bitiyor. bu bakımdan güneş battıktan sonraki gece bir sonraki günün gecesi kabul ediliyor.

yani bu durumda güneş batana kadar hala kandil öyle mi? daha doğrusu asıl kandil dün akşam güneşin batışı ile bu akşam güneşin batışı arasında kalan süre mi?

Aynen öyle...

o yüzden ki ramazan 20 martta başlıyorsa 19 mart akşam teravih kılınır. bayram 20 nisandaysa 19 nisan, yani bayramdan bi önceki günün akşamı teravih kılınmaz.

bizde gündüz-gece şeklindeyken, hicri takvimde gece-gündüz şeklinde. yani akşam gün başlar. ertesi akşam güneş batınca biter.

Musevilerde de sebat gunu cumartesidir ama bizim anlayisimizla cuma gecesinden baslar.

dos dan bi komutla duzeliyordu o. vindoz cd sini de istiyor lakin.

fixmbr diyosun!
fixmbr diyorum:
"fixmbr iç ya da dış komut çalıştırılabilir program ya da toplu iş dosyası değil" diyor.
fixboot diyorum:
"fixboot iç ya da dış komut çalıştırılabilir program ya da toplu iş dosyası değil" diyor.
*Tuneup 2008 kurulu bilgisayara! Acaba?

#174677

Benim de öyle bi olayım olmuştu win me yi çoook eskiden xp nin yanına kurmuştum, kaldırdıktan sonra bile boot ekranına geliyordu. Bunu düzeltmek için XP de bilgisayarım sağ tıklayıp properties e giriyoruz, Advanced sekmesindeki startup and recovery nin settingine tıklalıyoruz, açılan pencerede default olarak xp yi seçip "time to display list of operating systems check box unun yanındaki tiki kaldırıyoruz. Bunu yaptıktan sonra pardus olsa da olmasa da xp pardus mardus dinlemeden direkman açılacaktır...

tamam da şimdi ben bu programı nasıl kullanacağım? Eğer grubu ya da boot.ini kaybedersen bilgisayarı açılış cd sinden açamam, format falan intahar olur!

Benim de öyle bi olayım olmuştu win me yi çoook eskiden xp nin yanına kurmuştum, kaldırdıktan sonra bile boot ekranına geliyordu. Bunu düzeltmek için XP de bilgisayarım sağ tıklayıp properties e giriyoruz, Advanced sekmesindeki startup and recovery nin settingine tıklalıyoruz, açılan pencerede default olarak xp yi seçip "time to display list of operating systems check box unun yanındaki tiki kaldırıyoruz. Bunu yaptıktan sonra pardus olsa da olmasa da xp pardus mardus dinlemeden direkman açılacaktır...
-------------------------------------------------------------------------------
selimse! tr kullandığım için :bilgisayarım>sistem özellikleri>gelişmiş>Başlangıç ve kurtarma dedim:
Varsayılan işletim sitemi:
"Microsoft Windows XP Professional" /fastdetect /NoExecute=OptIn /TUTag=WF062E /Kernel=TUKernel.exe
ya da
"Microsoft Windows XP Professional (TuneUp Backup)" /fastdetect /NoExecute=OptIn /TUTag=WF062E-BAK
seçenekleri var ayrıca:
işletim sistemleri listesini görüntileme süresi -kapalı- 0 saniye(tık konmamış)
Gerekirse kurtarma seçenekleri gösterme süresi -tıklı- 30 sn

seçenekleri mevcut(üste ekran görüntüsü koydum)

ben de ubuntu kaldirdiğm zaman deli olduydum ne yapmali diye. Win xp cd den boot ediyosun, recovery moda girip fixmbr yapıyosun düzeliyor...

fixmbr sadece revovery console'da işe yarar canlarım. xp cdsinden başlatın bilgisayarı. girin. bitsin.

boot.ini bozulsa da partition'u formatlamadıktan sonra birşeycik olmaz.

teşekkürler ancak win xp cdsi yok! dizüstü bilgisayar: 2 cd si va 1.yi koyuyorsun next diyorsun vindovsu, yazılımları falan kurup atıyor konsol monsaol yok yani!

anlayacağınız bunu windows üzerinden yapmam, yanlış bir şey yapıp windowsun açılmaması durumunda iyice şapa oturuyorum keza dizüstü bilgisayar her kopya cdyi okumuyor-kurtarma cdsi falan- orijinal-yukarda bahsettiğim 2 cd- ile açarsam direk format atıp yeni sistem kuruyor!

Ben gelen ekranı windows un boot ekranı olduğunu sanmıştım ama ekranda gördüğüm kadarıyla boot da gelen ekran pardus dan kaynaklanıyor. Pardus u daha önce kurmadığım için bu konuda bir şey söyleyemiyorum ama 2 windows olsaydı çözümü kesin böyle idi :D

şurada karayolları haritası var:
eticket.ipektr.com

Ank-Konya-Alanya-... üzerinden yukardan aşağı gidebilirisin herhalde!

Mersin üzerinden gitmekten daha mantıklı mı yani?

Direkt Ankara-Anamur seferi yapan firma var mı çok dandik olmayan? Onlar kaç saatte gider acaba?

alanya yolundan gitmektense
konya silifke ve anamur mut yolu bence daha mantıklı..


silifke yolu efsanevi virajlı olsa da, anamur antala yolu çok daha tehlikeli (uçurumlu)

demlik poset doğru söylüyor hatta mut oradan gülnar aydincik bozyazi anamur. Anamuz zafer ve uludağ gidiyordu onlara bak bi.

Edit: silifkeyi çıkart aradan görmemişim.

Ankara, gölbaşı, konya makas denilen yerden dönerek karaman, mut, gülnar diye gitmek lazım

Yani sonuç şu:

Ankara -> Konya -> Anamur

Metro da gidiyormuş. Günahım kadar sevmem ama bakıcaz artik.

Eğer otobüsle gitmeye karar verdiyseniz Özkaymak veya Anamur Zafer'i tavsiye ederim. Çok yakın bir arkadaşımın orada yazlığı var ve arabayla gitmeyecekse bu iki şirketten birini kullanır. Aradım sordum az önce, hiç bir terslik de yaşamamış...

Bir mersinli olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki ben olsam önce mersin'e gider, ordan anamur'a geçerim. mersin'e mersin vif veya mersin seyahat ten birini tercih edebilirsin gayet kaliteli firmalardır. (istisnalar olabilir tabii ama otobüsler hariç çoğu zaman bir varan kalitesine yaklaşıyor hizmet)

çok sağolun arkadaşlar, o zaman önce şu özkaymak'a falan bi soriyim, olmadi mersin-anamur yapariz.

tekrar teşekkürler.

mersin-anamur yolu otobüsle yaklaşık 4,5-5 saat sürüyor. ankara-anamur yolu yine otobüsle yaklaşık olarak 8,5-9 saat sürüyor.

ilgili otobüs firmaları: metro turizm, özkaymak, güney akdeniz seyahat.

Ankara'dan Anamur'a seferi olan 3 firma var.Metro ,Özkaymak ve Anamur Zafer.Ankaradan Mersine gitmeye gerek yok. Ankara'dan Anamura Karaman ,Mut ,Gülnar ,Aydıncık üzerinden Anamura ulaşılır.

Otobüs firması 4 oldu Kamil Koç Anamur seferlerine başladı.

Gazipaşa Havaalanı'ndan Anadolujet ile çok hızlı bir şekilde Anamur'a ulaşabilirsiniz.

elmasepeti ve yalçınlarda orjinalini (metanın garanti kağıdı çıkıyo içinden) satıyor türkiyede. onun haricinde hele 10$ gibi fiyatsa güvenme. %90 fasondur. ebay diyorsan bi 25$ kargo ücreti ekle. hem ayrıca paypal hesabı açman gerek.. korsan olsun farketmezse gg'de var 15-20 ytl'ye.

alakasız not: ytl demişken 2009'da tekrar tl'ye geçecekmişiz

power sellersa korkmadan alırım ebayden ben. tabii ilandaki tüm detayları okuyarak. okumayıp ağlayanlara da gülerim.

evet mümkündür fiyat farkı. ben usb docking station için mediamarkta 250 küsür ytl istenen şeyi kargo dahil 70 ytlye ebayden alıp 6 günde kapımda bulduydum.

Brand New Sealed Retail Box bu ayrıca. ilandakiler. yani 2. el gibi bişiy.

ebay'de bir satıcının powerseller olduğu, o vatandaşın gerçek/sahte_olmayan/orijinal ürünler sattığını göstermez, dikkat edin lütfen.

An itibariyle CX 300 indragandi de 75 ytl.

sıkıştırılmış dosyalar.

bir zarari yok aslinda;

"klasör secenekleri"nde "görünüm" sekmesine gir, "sifrelenmis ya da sikistirilmis NTFS dosyalarini farkli renkle goster"in basindaki sekmeyi pasif yapip "uygula" sonra "tamam" diyerek cik.

sıkıştırılmış windows un sıkıştırdığı dosyalar heralde yoksa siah ve mavi değişik rar dosyalarım mevcut.

Evet Windows belli süre erişilmeyen dosyaları "nasılsa olsa çok lazım olmuyor" mantığıyla daha az yer tutsunlar diye sıkıştırıyor, yani maviler Windows'un kendi karar verip sıkıştırdığı dosyalar...

yüksek lisanstayken pek çok kesik (ampute) bacakla biyomekanik test yapmıştık. en çömez asistan ben olduğumdan ampute materyali morgdan ben alır ben bırakırdım. bi gün morgdaki imama sordum bunlar noluyo diye. (bu arada bu ampute materyaller alınıp bırakılırken sürekli kaydı tutulur, hasta adı, dosya numarası falan..)
bu ampute materyaller -eğer kullanılmayacaksa- mezarlıklar müdürlüğü tarafından mezarlığa gömülüyormuş. ama hepsini birden mi ayrı ayrı mı, yoksa bilinen biyer mi veya rastgele biyer mi onu söylememişti, napcan boşver demişti.

Patolojiye gider desem yanılır mıyım acaba?
Ufakken hastanede dolaştığım vakitlerde oraya giderdim böyle kavanozlarda uzuvlar filan altıma sıçıp geri dönerdim diye hatırlıyorum.

rahmetli erol taş ın kangren olan bacağı kesildikten sonra önceden hazır olan mezarına gömülmüştü sanırsam. Yani uzuva ne olacağına hastanın karar vermesi lazım sonuç olarak.

Gömerler, hastanelerin bu iş için arazileri oluyor. Özel izinleri falan var. Hatta Güven Hastanesi'nin Sincan taraflarında bir alanı var.

geçenlerde morgda gördüm ampute organlar diye bir dolap vardı.demekki önce oraya gidiyor

vucuttan kesilen herse once patolojiye gider, bir cesit otopsi olduktan sonra, toplu mezara birakilir.

kedimiz bok makinesi sipsi'ye (15 günde 1 kum değiştirmek gerekiyor) daha geçen gün weblebi.com dan sipariş verdik. 3 adet silica kum 12ytldi sanıyorum. 3 adet aldık yani 9 adet 46 ytl kadar bir fiyat verdik bilginiz olsun. sanıyorum aynı paraya denk gelmiş.

"1980" adlı yazara sor o silikalı bilmemneli kumları çok araştırmıştı. hatta bana özel mesaj at kendisinin e-mailini vereyim.

migroslarda "carli" diye bir marka var ayrica "miril" var. 7.5 kilo olani cok ekonomik aylardir aliyorum tavsiye ederim.

öncelikle herkes gibi ben de silica kumu tavsiye ediyorum diğer kumlara göre daha iyi olduğu kanaatindeyim. Online nerden alabileceğini yazmışlar ama bunun dışında hemen hemen bütün büyük marketlerde (migros tansaş) bulabilirsin.

www.zureyfa.com Yıllardır alışverişimi burdan yapıyorum. Belli bir meblağ üstü kargo ücretsiz.

Mümkündür. Hatta program canavarı olmaya da gerek yoktur. Resimlerin tümünü seçersin ve rename (yeniden adlandır) dersinbeşiktaş yazarsın 1 2 3 diye gider.

benim bildiğim "istanbul bebek" isimli klasöründeki bütün resimleri seçip bir tanesinin adını "istanbul bebek" yazarsan diğerlerini sırasıyla "istanbul bebek 1", "istanbul bebek 2" .... "istanbul bebek (n)". diye adlandıracaktır. bilmiyorum yada ben senin istediğin şeyi yanlış anladım :s

bildiğim kadarıyla sakarya üniversitesinde e-MBA programı var, dersler internet üzerinden, sadece sınavlara gidilmesi gerekiyor, genelde haftasonları oluyor demişlerdi, fiyat olarak da diğer MBA lere göre daha uygun.

Öncelikle tezsiz olacaksa tez kredisi kadar ders alman gerekir bu da o derslere girmeni gerektirdiğinden süreyi uzatır.

Esnek zamanlı İşletme Yüksek Lisans programlarına genellikle E MBA executive MBA falan gibi isimler veriyorlar. Bilkent i biliyorum o yüzden örnek olarak onu söyleyeceğim. Emba kapsamında 16 aya sıkıştırabiliyorsun programı. Bilkent ile ilgili tek ama tek olumsuz şey Ankara'da olması. (sen Ankara'da değilsen tabi)

Nerede oturuyorsun, nerede okumak istiyorsun bunu belirtirsen ona göre bir öneride bulunabiliriz....

tübitak'ın yüksek lisans ve doktora öğrencilerine burs imkanı da var, ales'ten 80 küsur almalısın bi de ortalama şartı var ama değişiyo o. çalışan yüksek lisans öğrencilerine 300 ytl, çalışmayanlara 1250 ytl karşılıksız burs verebiliyo, mutlaka göz önünde bulundur, şansını zorla derim
www.tubitak.gov.tr

½ düzeltme değil aslında tek bir karakter olarak tanımlı bir değer. aynı şekilde ⅓ de tanımlı bir değer (alt+2153) eğer değiştirme tablosuna eklersen (araçlar->otomatik düzeltme seçenekleri) problemin hallolacaktır.

teşekkürler. ama sanırım sadece belirli kesirler tanımlanmış. Aynı şekilde 3/7 yazmak istersem de olacak?

o zaman auto correct'i geride bırakıp microsoft equation editor kullanman gerekecek. Add/object/M.soft Eq. Editor 3.0 gibi bişiydi.

önce 1. sonra 2. oyunu oyna. gerisi hikaye.

nma dışında duckandcover diye bi site vardı. hala var mı bilmiyorum. 1 ve 2yi sırasıylan indirip 5er kere oynayınız. fallout tactics i oynayabilirsiniz ya da boşverebilirsiniz. çok bir kayıp değil.

ikiyi oynadiysan 1 de bazi seyler insani deli ediyo, dolaptan vs den kendi inv. e teker teker almak gibi 2 yi oyna bi de ben xp de calıştıramadım bi oluru var midir? 98 de cd den yükleyhip oynuyodum crack falan yoktu.

sol ustteki "--" olan yeri "64"(ki en ust seviye sanıyorum) e kadar çekip tekrar deneyin derim. aklıma bu geldi nedense =/

ses kartin ne? Creative live değildir umarim.

realtek hd audio

Royaltek ler genelde çok satılır iyidir. Ben satmıyorum ama BT GPS kullananların çoğunda royaltek gördüm. Alırken dikkat edilmesi gerekn kanal sayısı ve chipseti dir. Piyasada şu anda 40-50 kanallı modeller de mevcut ayrıca chipset olarak da SIRF III setler yaygın.

AGPS'li olan modeller varsa onları alma, onlar uydu pozisyonlarını indirmeden bağlanmaya çalışırsan 15 dakika sürer bağlanması. SIRF 3 çipsetini ben de tavsiye ederim.

Amfi ve efekt simulasyonudur. Gitarı bilgisayara bağlarsın (ses kartına göre değişir ama genelde preamp veya Hi Z lazım gelri) istediğin amfiyi ve efekti real time simüle eder. Burada birşey sormadan önce sözlükte araştırmanı tavsiye ederim.

Zaten sözlükte yazanları anlamadığım için buradan sordum.

guitar rig aslında pedal ile satılan bir efekt/amfi simülatörüdür. iyi bir ses kartıyla kullanılması gerekir. ben elimdeki sound blaster audigy 2 zs platinum pro ile iyi bir gecikme süresi alabiliyorum ASIO sürücülerinden dolayı. sanırım internetten indirip sonra sidewinder direksiyonun pedalını efekt pedalı olarak kullanabiliyormuşsun..öyle birşeyler duymuştum. tabi paran varsa 500 doları bastırıp orijinal ve pedallısını da alabilirsin :P

ben de sound blaster live! 5.1 ile kullandım kablolardan dolayı ses pek iyi değildi ama iş görüyordu. kalın jacki ince jack e(isimleri vardı sanki bunların) çeviricek bi aparat var onu bulursan bu dediğimi yapabilirsin.

moderator'e not: omer460 buraya yazdigi cevaplardan dolayi ucacak.

guitar rig çok aşmış bi ses kartı olmadan da * sayesinde çalmanı engellemeyecek, güzel bi gecikme süresiyle kullanılabiliyor. yapman gereken şey gitarı line-in e bağlayıp ses ayarlarında "kaydederken" kısmında line-in seçmek. bu eşzamanlı çalmak için tabi. bir de cubase vst plug-in olarak kullanılabiliyor ki çok iyi bi ses kartı olmadan da amatör kayıtlarda kaydettiğin gitarın tonunu değiştirme konusunda bayaa işe yarıyor.

1. www.hepsiburada.com

2. Bunu yapan firmaların çoğu pazardan pay kapmak istedikleri için çift sim kart desteği sunuyorlar. Büyük firmaların çoğu sunmuyor çünkü bu telefonlardan bir tane daha aldığınızda ikincisini de alacaksınız ve bu da büyük ihtimalle aynı marka olacak. Size 2 telefon satabilecekken neden 1 tane satsın?

3. Ben bilmem beyim bilir.

Bİr haberde okuduğu kadarıyla tüm büyük firmalar Samsung'u izleyip çift kartlı telefon üreteceklermiş. Ama zaman belli değil elbette...

bu dediğiniz markalardan biri general mobile. bu işte ne kadar ciddi olduğu reklamlarının amatörlüğünden zaten belli. cebit'te de kullanıcıya hitap etme konusunda başarısızdılar. kendini kanıtlamamış markayı kullanmak bahis oynamaya benzer ama elinize güvenmiyorsanız bahis oynamanız yanlış olur.

ikinci sorunuzun cevabı aslında arz talep ilişkisinde yatıyor, çünkü ülkemiz dışında çift hat kullanan insanların bu kadar yoğun olduğu bir ülke yok, sebebi de operatörlerin dış tarifeleri.

son soruyu da az önceki cevabımla birleştirip, eğer insanlar talep etmeye başlarsa elbette diğer firmalar da kayıtsız kalamaz diyeceğim.

Ayrıca çoğu ülkede insanların ikinci bir hatta ihtiyaçları da olmuyor. Yok annemi aramak için aveayi arkadaşları aramak için tcelli kız arkadaşım vodafone kullanıyo tipi sorunlar da etken tabi ama avrupa da operatörler daha uygun fiyatlı alternatifler sunuyorlar. Ayrıca numara taşınabilirliği de bu duruma etki edecek gelecekte.

1, bence güven olmaz o markalara, servisleri vs muamma, ama gerekli aynı zamanda bu teknoloji bize.

2, diğer arkadaşların dediklerine katılıyorum. uzun yıllar yurt dışında yaşadım, son 2 senedir türkiye'deyim ve 2 yıldır harcadığım fatura tutarını ömrümde ödemedim.

misal bu tarife konusunda sanırım en iyilerden biri avusturya. heme hepsi yakın avantajlar sunuyor, örnek vereyim.
x hattını alınca, ülke içinde ev ve diğer operatörlere her ay 300 dakika bedava konuşma süresi, 1000(bin) sms, üstüne cep tel veriyor, ayda 20 euro istiyor (başlangıç ücretler 40 euro, cep tel modele göre değişir). şimdi böyle bir imkanı olan adam neden çift hat alsın ? öyle bir mantık, düşünce fantazi bile yok.

türkiyede kazık bu işler, ama telefon üreticilerinde işine geliyor bence.

benzin, elektrik derken bu cep tarifelerinde de en üstlerdeyiz sanırım.

satılık e-mu 1616m ses kartı var :P

platinum kullanan arkadaşım çok memnun haber edeyim dedim.

e-mu kalsin tesekkurler. karti aldim sayilir artik. karar degistirmek istemiyorum.

Kararın Creative den yana gibi görünüyor ama kayıt yapmayı düşünüyorsan creative den uzak dur.

kayitla isim yok. uyari icin tesekkurler.

bence creative almakla hata yaptın
tamam e-mu da m-audio da creative de aynı firma çatısı altında fakat e-mu da (creative professional) diye bir ibare var.fiyatlarıda çok farklı değil.yanlız e-mu biraz daha profesyonel amaçlar için hazırlanmış.

aleti logitech z-5500 le takilsin diye aldim.benim amacim muzigi kaliteli dinlemek ve oyunlarda eax destegi almakti. e-mu felan sanirim daha cok profesyonel olarak muzikle ugrasanlar icin. beni asar o kartlar.

oyun icin platinium pro falan da cok bence. gerci piyasayi bilmiyorum, belki sadece platinium yapiyodur artik creative ama bende duz audigy 2 zs var 2005 sonunda almistim, inspire t7700 ile supper isliyor. ama tabi paran varsa fazla kalite goz cikarmaz.

Valla on paneli esas bana lazim olan kisim.audigy alacagima x-fi alirim dedim.

Bir düzeltme yapmak istiyorum omer460 m-audio ile creative in aynı çatı altında olduğundan bahsetmiş ama alakaları yoktur. M-Audio ürünleri Digidesign (doğal olarak protools) un da sahibi olan Avid technologies tarafından üretilmektedir. E-MU'nun da M-Audio'dan daha iyi olduğunu idda etmek tartışılabilecek bir konudur.

bu güne kadar m-audio dan prokeys 88 , bx8a kullandım.bir çok m-audio ses kartı kullanıcısı ile tanıştım çoğu memnun değildi açıkçası

Near Field nedir ki?

Hangi bütçe seviyesinde aradığına göre değişir. En ucuz çizgide m-audio bx5 lar baya canavardır, profesyonel monitör sayılmazlar belki ama multimedia speakerdan da baya uzaklardır, işi bilen ses çıkarır yani.

bir üst seviyede krk rp seviyesi, rp5 veya rp6...

ama buraya fiyat performans canavarı teki 3000$'lık monitörler de yazılabilir. :) Bütçe ve seviyeye bağlı.

merhaba ben m-audio bx8a kullanıyorum.hatta ikinci el aldım bu ürünü.m-audio markasını normalde hiç sevmiyorum sorun üstüne sorun çıkartan bir marka fakat monitörleri çok iyi.bx8a tavsiye ederim.bunu tavsiye etmemin sebebi yarın öbürgün gidip bx10 sub bass alırsın falan bx5a lar yetersiz kalır falan.

açılın çok pis atmasyon yapacağım:
@compumaster
Hocam hani konserlerde yerde müzisyenlere dönük hoparlörler var, şarkıcılar üzerine çıkıp atlıyor falan, galiba onların adı. Chicken translate yapınca onu çağrıştırdı bana...

rp5 onerisini okuyunca sevindim cunku aklimda o var. ama tascam (vl-x5) ve tapco'nun (s5) muadil modelleri de cezbediyor. gelin gorun ki bunları kullanmış birilerini bulamıyorum. yalnızca bir-iki review.

bir de benim bunları kullanacağım alan 10-12m2 ya vardir ya yoktur. "5inch'lik woofer bu tur kucuk hacimlerde yeterlidir, fazlasına gerek yoktur," gibi bişeyler okudum. o yüzden bütçeyi biraz esnetip rp6 ya da bx8 almanın çok büyük ekstra getirisi olmaz gibi geliyor bana. yanlış mıyım? (woofer'dan başka faktörlerin de olduğunun farkındayım tabii; alt frekanslar daha tatmin edici olacaktır örneğin rp6'da. ama amatör/naif kullanım söz konusu olduğunda cebimden çıkacak ilave nakde değecek mi, kuşkuluyum).

Bence odanın büyüklüğü ve bütçe de çok önemli bir de yukarıda sayılan monitörler gayet sağlam monitörler. Bana kalırsa sevdiğin tanıdığın şarkıların olduğu bir cd ile dinelemeye git. Sanırım monitör satan bütün yerler bu isteğini kabul eder. En olmadı Compel veya BL müzik'e gidip deneyebilirsin. Hem oradakiler de sana yardımcı olurlar. Bir de kulağın da alışıyor giderek monitöre ve nesinin zayıf nesinin güçlü olduğunu bilerek mix yapıyorsun bir süre sonra. Şahsen Genelec 8020A kullanıyorum çoook seviyorum. Küçük bir odada yapıyorum kayıt ve mixleri.

Monitörler ile ilgili müzkitek in forumlarından da yardım alabilirsin. www.müziktek.com

şahsen bx8a ları çok geniş amaçlı kullanıyorum.bass gitardan tut klavye ve gitara kadar bir çok esntrumanı bağlayıp çalmışlığım vardır.hiç yarı yolda bırakmadı beni.ayrıca ben bu aletleri evde müzik dinlemek,film izlemek ve aynı zamanda enstruman çalışmak için kullanıyorum.ileri doğru amerikadan bir adet bx10 almayı düşünüyorum bence birazda senin amacına bağlı nasıl bir monitör alınacağı.

yeniköy'de bir spor kulübünün lokali var. denize sıfır. adını tam hatırlayamadım şimdi. yine yeniköy'de emek kafe var. onun da menemeni ve beyaz peynirli tostu çok güzel.

siz yeniköy'e bir gidin. orada deniz kenarında bir dolu kahvaltı mekanı var. biri olmazsa öbürü olur.

dolmabahçe çay bahçesi derim denize sipsifir
(bkz: dolmabahçe çay bahçesi)

bunun dışında tarabya bebek taraflarında da güzel yerler var tabi ama oralarda kahvaltı yapılan yerle deniz arasınad cadde giriyor bunun dışınd asarıyere de bakabilirsin. bi ton yer var ya şimdi düşününce....

(bkz: cengelkoy cinaralti aile cay bahcesi )

balta limanındaki oba cafe, denize nazır ve caddenin deniz tarafında.

www.obaparkcafe.com

hisarın orda "kale" tek geçer...

hisarın orda "kale" tek geçer... diyen chewy i tek geçiyorum ama bi şartla o küçük sıkış tepis olan kale. o kale diğer kaleleri tek gecer hatta

cevab vermekte geç kalmışım ama, olsun, kayıtlara geçsin. beşiktaş'ta denizi karşımız aldığımızda beşiktaş vapur iskelesi'nin hemen solunda belediyenin işlettiği bir kafe vardır; beltaş. kahvaltı tabağıdır, omletidir, böreğidir, portakal suyudur falan gayet güzel ve makuldur. deniz ile aranızda da küçük bir yol vardır sadece.

Firma yöneticilerinin garip talepleri ve mühendislik işlerindeki patlamadan ötürü satış mühendisi bulunmamaya başladı da o yüzdendir o ilanlar. yeni mezunlar satıcı başlarken artık düzgün firmalarda işe başlayabiliyorlar. bu birdevinimdir tabi adam satıştan sahaya kayar ordan ofise kayar ya da tam tersi. şahsen 10 yıl tecrübeli insanlara müdürlükten aşağı bir teklif götürülmesini aklım pek almıyor. 10 sene işini iyi yapan biri için çok fazla bir süre. ha işini iyi yapamayan ve sonsuza dek eleman kalacak olanlar yok mudur? vardır tabi.

kapımıza gelen diş beyazlatıcısı satan elemandan farkı şudur. şimdi satış mühendisi dediğin adam teknik bir malzeme satıyordur. alıcı olarak şunu düşünün mesela bir klima santrali alacaksınız. projede değişiklik oldu diyelim. şatıs mühendisi size bu konuda hemen destek verebilir abi sana şimdi sana satacağımız hede modelini hödö ile değiştirelim daha iyi olur diye ama bunu normal pazarlamacı bir adam ne derece yapar tartışılır. yani sözün özü aralarındaki fark teknik bilgi ve teknik eleman yaklaşımıdır. bugün ilanlara bakın danfoss(pompa firması), areva (türbin) vs bir çok firma bu yüzden satış mühendisi arıyor.

Kapına gelen diş beyazlatıcısı satan adam pazarlamacı değil satış temsilcisidir. Amerkian Pazarlama Derneğine göre; pazarlama, kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı sağlayabilecek mübadeleleri gerçekleştirmek üzere malların, hizmetlerin ve fikirlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin planlama ve uygulama sürecidir. Buna göre de pazarlamacı kapı kapı dolaşıp mal satan adam değildir. Satş ile pazarlama farkını ısrarla öğrenmeyenler Türkiye'yi karanlık yarınlara sürüklemektedir.
edit: o diş beyazlatıcıyı satan kimya mühendisiyse satmaya çalıştığı adam da dişçiyse, satıcıya satış mühendisi de denilebilir pekala.

Aslında olay satıcı pozisyonunda bir mühendis çalıştırmak isteyen firmaların başının altından çıktı. Bu mühendisler için satış mühendisliği diye bi şey çıktı sonra mühendis olan olmayan herkes satış mühendisi oldu. Bu da türkiye deki standart ota boka mühendis ünvanını ekleme furyasından başka bi şey değil...

skipperin yazdığını herkesin tekrar tekrar okumasını dilerim.

Bizim yardimci olabilecegimiz kismi kendin cozup, yardimci olamayacagimiz kismi bize sormussun. Biraz zorlanip zorlanmak istemeyecegine, bunun 15 ytl'ye degip degmeyecegine sadece sen karar verebilirsin.

bence peşin ödemek en iyisi. eğer o parayı döndürmüyor, çalıştırmıyorsanız zaten taksit yaptığınızda her türlü fazla ödeyeceksiniz, bir kârınız olmayacak. çok zorlamayacaksa peşin derim ben.

tabi şöyle de bi şey var. deli gibi alacağım var müşterilerimden. şimdi taksitle alırsam da herif bu hafta içinde borcunu öderse peşin almadığıma üzülürüm. ama borcunu öder diye peşin alırsam da borcunu da ödemezse iyot gibi parasız kalırım bu sefer de. başka ödemelerimi yapamam. bu yüzden de kararsızım. en iyisi 4 taksit alayım ben :) teşekkürler.

6x40ytl.

Finans gözlüğü ile olaya bakmak gerekirse(finansçı değilim). Taksitle aldığını varsayalım, 225 lira paranı ürünü aldığın gün faize yatırdığını varsayalım ve taksit ödeme günleri de taksit miktarını çekip kalanını tekrar faize yatırdığını varsayalım eğer 12 ay sonunda fazi gelirin (veya taksit dönemi sonunda) pozitif bir bakiye varsa taksitle almak pozitif bakiye kadar daha avantajlı olacaktır. Tersi durumda da peşin daha uygun olcaktır. (Kısaca faize yatırdığında net olarak eline vade farkından daha fazla para geçmesi lazım.)

fazla taksit her zaman iyidir, istersen erken de ödeyebilirsin. 6 ytl farka değer.

finansci gozuyle bakayim, hatta dur yahu ben finansciyim kendi gozumle bakayim heheh.

skipper'in mantigi dogru. biraz gelistirmek gerekirse:
burdan itibaren editliyorum kafadan hesaplamaya calisirken sacmalimisim.

adamlar sana 4 taksite 240 liraya verdiklerinde yaklasik %2.63 (aylik) vade farki uyguluyorlar. bankaya gidip tuketici kredisi ceksen de max bu kadar odersin. eger pesin odemek likidite riski yaratacaksa, alabilirsin ama finansal acidan yuksek bir faiz.

patlamismisir vade farklarinin olusturdugu net farka bakarak "fazla taksit her zaman iyidir" demis. vade farkina uygulanan faizi bulmadan bu genellemeye asla kanmayin. bankacilar (biz) bu mantiga getirdigimiz adamlardan guzel para kazaniyoruz.(bkz: apr)

Bu gruplamayı yaparken genel yöntem şudur: Önce kaç tane sınıf olacak ona karar vereceksiniz. Yani histogramda kaç bar olacak? 50'den az veri için 5-7 sınıf ideal kabul edilir. 50-100 veri için 6-10 sınıf, 100-250 veri için 7-12, 250 üzeri veri için 10-20 sınıf uygundur.

Kaç sınıf yapacağınıza karar verdikten sonra her bir sınıfın genişliğini hesaplayacaksınız. Bu da (en büyük veri-en küçük veri)/karar verdiğiniz sınıf sayısı şeklinde hesaplanır.

Diyelim ki 5 sınıf yapmaya karar verdiniz. Minimum veriniz 50, Maksimum veriniz 150.

(150-50)/5=20

Yani 50-70 | 70-90 | 90-110 | 110-130 | 130-150 şeklinde olacak.

Genel uygulama budur. İlla böyle olacak diye bir şey değildir tabii.

Fazla istatisk bilmeyen biri olarak ben zorda kalinca asiri sayida (10-30) aralik kullanir, cikan grafige bakarak mantikli bir aralik sayisi bulmaya calisirdim. Asil sui'nin yontemini kullanman lazim tabi, ama bu da aklinda olsun.

En uygun yöntem sanırım, excel de data analysis kurmak (araçlar/elentiler/toolba çözümleyiciler) kurduktan sonra araçlar menüsünde veri çözümleme (data analysis) çıkacak oradan historgram seçip denem yanılma işi epey kolaylaşıyor. Bin değerlerini de değiştirebiliyorsun.

windows xp cd'si ile boot et once.
yukleme ekranina gelince "recovery console"'a gec.
once chkdsk dene. bu cozuyor genelde, ki 3-4 kez bu $ekilde kurtardim.
yine de nolur nolmaz chkdsk'dan sonra fixmbr komutunu da cali$tir. daha sonra reboot et ve normal acmaya cali$.

teşekkür ediyorum, deniycem sırayla bakalım, çözeriz inşallah.

Ben genellikle usb flash disk i takılı unuttuğumda böyle bir uyarı alıyorum. Usb de bişiler varsa söküp boot etmeyi deneyebilirsin.

evet bu problem masaüstü pc lerde de oluyor. genellikle elektrikler kesildikten sonra veya bilgisayar normal şekilde kapatılmadığında olur.
çözümü ise basit. formatlamaya gerek yok.
şöyle yapacaksın: (bu anlatacaklarım windows Xp için)

sana bir windows xp cd si lazım. laptop olduğuna göre zaten veriyorlar. geçtik bunu.
1)bilgisayarı cd den başlat.(bios ayarlarını yapıcan)
2)kurma aşamasına geldiğinde R ye basıcan. otomatik sistem kurtarma.
2) menüler akıcak falan seni siyah dos penceresi gibi bir pencereye düşürecek.
3)orada CHKDSK komutunu kullanacaksın. chkdsk c: şeklinde
bu aşamada bozuk klasör yapısı yeniden düzenlenecektir. işlem bittikten sonra bilgiayarını yeniden başlat.cd yi çıkar. büyük ihtimalle bilgisayarın hiçbirşey olmamış gibi çalışacaktır.


not: mesuliyet sana aittir. ama sorunun, harddisk dizin yapısı bozulduğu için ortaya çıkıyor. windows açılış bilgilerinin nerede olduğunu bulamıyor dizin yapısı bozulduğu için. bu nedenle unmountable disk uyarısı alıyorsun.

ilk link microsoftun kendi sitesinden. xp kurtarma konsolunda bulunan komutların kullanımı falan.chkdsk komutunun kullanmı ile ilgili.
support.microsoft.com
ikinci link bir forumdan. burayı oku ve neler yapacağını iyice kavra. yanlış olmasın. zaten iyice açıklamışlar.
www.ozmena.com

bu sorun bende de olmuştu. ben formatlamadan chkdsk c: ile dizin yapısını onarıp hijbişey olmamış gibi devam etmiştim.
kolay gelsin.

herkese tekrar teşekkür ederim. recovery console-chkdsk ile halloldu sorun. çok çok sağolun.

belediyenin kurtuluş parkı içinde bir yeri var.
www.ankara.bel.tr

veterinerlik fakültesine gitmek için kızılaydan aydınlık'a giden herhangi bir vasıtayı seçebilirsin.

peki bu fakültenin tam yeri neredir?

dışkapı'da bir hastane var. ssk sanırım. onu geçtikten sonraki durakta inersen önünde inersin 227'ler kesin duruyor, 413 de duruyor sanırım. tam karşısında inersin. dönüş için gerekli durak da yine veterinerlik fakültesinin kapısından çıkınca azıcık ileride.

her türlü 413 ve 227 ler geçer. 317lerde geçer. onun dışında sıhhıyeden geçen pursaklar, solfasol ve benzeri otobusler de geçer. şöföre sorarsanız tam yerinde indirir, indiğiniz yerden karşıya geçince görürsünüz zaten. ssk durağından sonra ki durak. alt geçide girmeden ineceksiniz...

6 aylık kediye hormon iğnesi yaptırmak kedi için sakıncalı olabilir. Kusura bakmayın ama kedi sever birisi olarak bir kaç gün bu miyavlamalara dayanabilirsiniz gibi geliyor bana.

Miyavlama kesinlikle sorun değil fakat kedimin sıkıntı çekiyor olması sebebiyle hormon iğnesi yaptırmak istedim. Eğer bir zararı olursa tabii ki yaptırmam.

Telsiz efekti derken ne kastediyorun? Polis telsizlerindeki kuyruk sesi mi? Eğer ses telsizden geliyormuş gibi olsun dersen sesi düşük kaliteyle kaydet, veya elindeki programa göre compressor ve limiterlerle oynayıp, biraz dip gürültüsü ekleyip benzer bi ses elde edebilirsin. Bunu realtime yapan bi program var mı onu bilmiyorum ama.

Şurda Nuendo'da nasıl yapıldığı anlatılmış:

www.recordingengineers.org


Şu sitelerde işe yarar belki (daha kolay çözümler var):

www.newgrounds.com
www.futureproducers.com

skipper, o kadar ugrasmaya degmez, keyfi eglence icin istiyorum..ermanen bunlar bile bir ton islem istiyor, soyle basitinden hazir bir program bulsam super olurdu.yine de saol.

eymir gölü diyeceğim ama illa ki araba gerektiriyor. araba varsa aslında her yer sıcak ama yine de...
eymir gölüne trt binası tarafından giderken yukarda manzaralı bir yer var, süperdir. ayrıca göl çevresinde restoran-seyyar büfe arası yerler var, genelde soba yaktıkları da olur, oturana kimse bişey demez, fiyatlarda gayet uygundur ama araba olmadan ulaşım zor.

eymir gölüne araba olmadan ulaşım zor olduğu gibi, odtü mensubu (öğrenci/akademik) değilseniz giriş de zor.

cinsiyete bagli olarak bizim ev var, hem sicak hem ucretsiz. bayan arkadaslara selam ederim ehe mehe...

odtu 100.yil kapisindaki otopark var, sehir manzarali. zaten her aksam icen birileri mutlaka olur orda, biraz asagidaki naz gida'dan nevalenizi aldiktan sonra istediginiz gibi takilabilirsiniz.

daha merkezi olarak da sakaryada eskiden havuz olan ama simdi ustunu kapatip merdivenimsi biseler yaptiklari yerde icilebiliyor.

biz bu tarz aktiviteler için meclis parkını kullanırdık zamanında. şimdiki gençler nasıldır giderler mi oraya bilmem.

herkesin atladığı bir mevzu var ki sıcak bi yer arıyoruz:))

bu şeylerin pilleri bitebiliyordu hatırladığım kadarıyla.

kaçış işinde köprüden geçerken doğru 3 ytl alınıyor da otobanda falan en yüksek mesafeyi düşerler hiç acımadan. yani ogs nin okuyup okumaması otoban gişelerinde daha önemlidir.

renault clio marka arabamda aynanın altında değil ama ön camın en altında ortada bir çerçeve gibi cam renginden daha açık renk bir pencere var. ankaralı olduğumdan ve ogs gibi şeylere yabancı olduğumdan anlam veremediydim başta ama sonradan anladım ki ön cam güneş korumalı filtreli bilmemne olduğundan o çerçeve ogs tipi şeyler için yapılmış. yani ön camdaki bir güneş koruma vs. filtresi ogs sinyaline engel oluyor olabilir. ele alıp oynayınca bir noktadan görüp çalışıyor olabilir. geçerken camdan çıkarıp dışarıda tutmayı deneyin. her seferinde çalışıyorsa problem ön camdadır.

yuksek olasilikla aracinin on cami "atermik"...
atermik cam nedir: forum.donanimhaber.com

yani dikiz aynasinin sag ve sol tarafinda nokta nokta siyah benekleri bulunan kisim vardir. ogs yi bu noktalara takarsaniz calisir. yok eger dikiz aynasinin altinda bu siyah beneklerin olmadigi yere takarsaniz basiniza da geldigi gibi kizilotesi isinlar atermik cam tarafindan yansitilacak ve ogs cihazi calismayacaktir.

ogs yi dogru yere takin: www.autoshow.com.tr

Dediğim gibi takılışında bir problem yok çünkü 6 aydır bir problem yaşamaksızın kullanabiliyordum. Sanırım sorun Hardware ile ilgili ama bunu OGS'ye bakan amcalara anlatamıyorum. Bu RF hikayesinin sıcaklıkla bir alakası var mıdır?

priz kullanıyorsan pirzden sonraki kabloları bi kontrol et, sorun yoksa duvar içi tesisatta vardır büyük ihtimalle. elleme cız.

hay $!

Bağlı bulunduğun telekom müdürlüğünü arayabilirsin. Benim hattımda topraklama olup olmadığını oradan ölçebiliyorlardı. Varsa iş emirlerini oradan çıkartıyorlardı 121 ile uğraşmadan. Topraklama (bana alnatılan) tellerin başka bir iletkene veya birbirlerine değmesi ile oluşan bir problemmiş.

bir benzeri bende şu şekilde olmuştu, internet vardı ama telefon yoktu. arıza kaydı bıraktım. önce internet gitti sorna ikisi birden geldi (bir nevi reset attılar heralde)

Hazine bonosu finans piyasalarında risk free yani risksiz yatırım aracı olarak kabul edilir. Risk ne kadar azsa getiri de o kadar az olur. Mantıklı yatırım imkanları senin riske nasıl baktığına göre değişir. Burada sana borsaya yatır hatta tamamına migros al da denilebilir ama bu riskli bir yatırım olur ve hatta negatif getirisi bile olabilir. Bu gün 16yla 14 arasında basit faizli bonolar mevcut getirisini aşağı yukarı hesaplayabilirsin.

Piyasaları fazla takip etmiyorsan sana önerim gidip bi bankada vadeli mevduat hesabı açtırman sabit bir orandan yatırıyosun sonra faizler düşmüş yükselmilş umrunda olmuyor. En azından 6 ay süre içinde faizlerde bir düşme trendi olacağı varsayılıyor. O bakımdan relatif olarak yüksek bir faiz oranından bağlamış olursun. Bi banka bayağı yüksek bir fazi oranı da veiyormuş hatta.

eğer elindeki miktar 20.000 altında ise hazine bonosu işini görecektir.
Eğer fazla ise vadeliye ver. bu gün itibari ile 89 günlük HB 15,15 vermekte olup vergisi ise %10 dur. (vadelide %15) 90 günlük vadeli ile karşılaştırırsan 15-20 ytl fazla verebilir.

bonoyu tercih edecek olursan; eylule en yakin tarihte vadesi dolacak bonoyu sec.

(likit diye gidip gosterge tahvili alirsin, o zamana kadar piyasa faizleri yukselir, senin elindeki bononun fiyati duser; alman gerekenden dusuk faiz alirsin anapara azalisindan dolayi.)

kulaktan dolmadır.
sadece kol olarak düşünürsen olmaz. sadece vücudun üst tarafı desen daha makul ama o da dengesiz.

öncelikle kasa dönüşebilecek yağ olması gerekiyor. bol ye yağlan.
ısınma hareketleri olmadan pata küte girişme.
azdan çoğa doğru yavaş yavaş tempoyu artır her gün.

---
ek: ulem demişiz en başta "kulaktan dolma"dır diye. desteksiz atması mı kalmış :)
ayrıca dolma malzemesi de e.duyurudan alınmıştı.

Bak burada bayagi kol hareketi var, hem de nasil yapilacagini guzelce gosteriyor linklere basinca:

exrx.net

Anasayfasina gidip bastan okursan (ingilizce) agirlik calisma hakkinda cok saglam bilgilere sahip olursun. Fazla uzun da degil yazilar, on bes dakikada cogunu anlarsin.

Sayfanin linki gozukmuyor nedense burada. Ana sayfa exrx.net , oraya gidip oradan egzersiz haritasina gidebilirsin. Ya da genel olarak karistir iste, cok yararli.

ya pardon ama, yağ nasıl kasa dönüşüyor allahaşkına? Lütfen desteksiz atmayalım.

www.intense-workout.com
www.suite101.com
www.bodybuilding.com

İngilizce bilmeyenler için özet: Yağların kasa dönüşmesi fizyolojik olarak mümkün değil. İnsan sağlığını ilgilendiren konularda görüş bildirirken biraz daha dikkatli olmak lazım.

öncelikle "bol ye ve yaglan" tamamen yanlis bir bilgi. sadece spora basladiginda eger gercekten genislemek istiyorsan bol proteinli beslenmen, gerekirse protein takviyesi alman gerekiyor. yag baska bir dokudur kas baska. yaglar eriyip kasa donusmezler (ayni kaslarin sporu birakinca eriyip yaga donusmemeleri gibi) "sporu biraktim cok kilo aldim sekerim" yakarislari ise spor ile hizlanan ve fazla gidaya ihtiyac duyan bünyenin, siz sporu kesip metabolizma hiziniz yavasladiginda da ayni yemegi istemesinden kaynaklanir. (ayrica kolesterol kebap yedikten sonra icilecek bir iki sise soda ile halledilebilecek bir seydir- aklima geldi birden)

once "kas yapmak" nedir ona bakalim.
eger soba borusu gibi kollarin olsun istiyorsan, yani genisletmek istiyorsan kaslarini once onlari yirtmalisin. hani kaldirabileceginden fazla bir agirlik ile bir süre egzersiz yapinca olusan yanma var ya, iste o yanmanin sebebi zorladigin kas grubundaki liflerin ufak ufak yirtilmasidir. sonra sen protein alirsin ve aralari kas ile doldurur vücut. (biliyorum cok bilimsel anlatmiyorum, ama izleyicilerimiz silikmasinlar diye inan ki)

yani ne yaptik. zorladik kasi. yirttik lifleri. doldurduk proteini. ve kasimizin hacmi büyüdü. kizlar tiksindi bizden.

ama ben brad pitt kasi istiyorum diyorsan (hani su "yapisik kas". bruce lee gibi. hatta ilyas salman gibi) o zaman ayri durum.
fazla zorlamayacaksin. mesela 5 kg senin icin ortalama bir agirlik ise senin icin, "dur ben bunu 7.5 yapayim, sonra da 10 yapayim" demeyeceksin. 5 kg calismaya devam edeceksin. ne olacak? kaslar sismeyecek ama güclenecek. hacmi degil kütlesi artacak. (tabii brat pitt vücudu icin cok düzgün bir beslenme plani ve kardiyo egzersizi gerekli. ben örnek olarak seyettim)

3 x 12'lik setler halinde triseps, biseps ve omuz calis. bir gün egzersiz bir gün dinlenme. her gün abanma. unutma ki kaslar dinlenme sürecinde gelisir, calisirken degil.

setleri uygularken aceleci olma. yavastan al ve hareketleri asla tam olarak sonlandirma. yani dambil ile calisirken kolunu tam olarak (180 derece) acma. aci cekmeye baslayacaksin bir süre sonra. ne güzel. cek acini tatli tatli.

kolay gelsin. anlatirken yoruldum ben, sen yorulma calisirken. unutma aci yok. calisirken gözünün önüne ucan bir kartal falan gelsin. filmlerde ise yariyor. :)

Anlatılanların bazıları bilimsel bazıları atmasyon olmakla beraber ciddi bi planlamayı hatta bir miktar mali gücü gerektiriyor. En doğrusu tabi bir eğitmen eşliğinde antreman yapman. Evde ciddi sıkıntı doğurmayacağını düşündüğüm üst kas grubuna yönelik en güzel ve en masrafsız şeyler şınav ve barfiks. 15-20 milyona kapıya takabileceğin bir bar ve üzerinde durabileceğin zemin. düzenli çalışırsan epey faydasını görürsün.

en güzeli şınav çekmektir, sade kolla olmaz bu işler. 5 dakika makas yaptıktan sonra 5-6 set soğumadan hafif aç karnına her akşam çekersen hem kanat hem gögüs hem omuz hem sırt hem treeceps yaparsın. hemde bedava!!! üstünede duş aldın mı tamamdır.

Tüm cevapları okudum sağolun var olun efenim.
Vucutcu.com da baya işime yarayacak gibi.

gün gelir de süper bi vücuda sahip olursan bize bi bira ısmarlarsın artık eheheh

bir türkçe forum sitesi de ben vereyim. oldukça etkin ve faydalı bir site.
www.bodyforumtr.com
Yeni başlayanlar bölümünü araştır biraz ve sadece kol diye düşünme. Temel reis gibi görünmek istemezsin.

itunes art importer diye küçük bir program vardı o gayet güzel indiriyordu.

konu burada ayrintili olarak islenmis,bi bakiver :
forum.donanimhaber.com

ben cover olayini wmp ile hallediyorum. gayet hizli, agrisiz, sizisiz. surukle-birak tamam.

itunes hesabına gerek yok aslında. yapılması gerekenler şunlar; google görsellerden albüm kapağı bulunur, ipod itunes'a tanıtılır, ipod-müzik ayarlarından ''display album artwork on your ipod'' seçeneği onaylanır ve library'de bulunan mp3lere sağ tıklayıp get info yaptıktan sonra artwork kısmından istenilen resim eklenir. bu işlemlerden sonra ipod'ta albüm kapakları görünecektir.

öncelikle hediye ticketlerı var onları aratırsanız onları kullanarak nasıl itunes hesabı alnıabileceğini öğrenirsiniz. ticket code ile. sonralıkla da albümün kapağı gugıldan bulunur sonra itunes içinden parçanın art workünün olduğu sol alttaki pencereye ya da mp3 özellikleri içindeki art work penceresine sürüklenir. 4 saniye alır

kızılötesi dalgalar ile ses verisi iletilebilir. www.amazon.com bu model neredeyse 5 yıldır satılıyor daha da eskileri var ir headphones diye aratabilirsin.

sanırım kablosuz iletim için kızılötesi arabirimini kullanan sistemlere deniyor. yani ses ile alakası yok aslında, ses digitale çevrilip kızılötesi ile iletilip kulağa erişeceği noktada decode ediliyor.

denizli'de garanti bankasi'nda cali$an bir tanidigim var.
ona da sormu$tum ben ayni $eyi..
ya bu elma olayi, hesaptaki para ile otomatik fon almak ya, para cekecegin zaman satiyorsun fonu, faizi bozulmadan hesaba donuyor ve cekiyorsun. banka da bu i$lemden komisyon aliyor. manuel yapsan da ayni komisyon olayi oluyor.

edit: komisyon olayini yanli$ hatirliyormu$um.

kanuna gore menkul sermaye iratlarından belli bir oranda stopaj yapılır. bu durumda menkul sermaye iradı elma hesabının otomatik aldığı fonlardan doğan değer artış kazancıdır ve kazandığın miktarın %10 u (%15 de olabilir) stopaj olarak kaynakta kesilme zorunluluğu vardır. Kazıklanma değil banka parayı doğrudan vergi sorumlusu olarak devlete senin adına yatırmaktadır. Bu durum sadece elma hesabı değil tüm repo, vadeli mevduat, bir seneden daha kısa zamanda alıp sattığın hisse senedi, hazine bonosu gibi her türlü menkul sermaye kazancına uygulanmaktadır. Diyelim bu gün 100 liranı repoya yatırdın yarın 110 lira olarak geri döndü dönen bu fazladan 10 liranın %10 u stopaj olarak kesilir sen 9 lira kazanmış olursun. Tekrar söylemek istiyorum stopaj doğrudan devlete gider komisyonla ilgisi yoktur. Bankalar yatırım fonlarından komisyon almazlar fon getirisinin bir bölümünden fon yönetim gideri keserler.

Tahmin ettiğim gibi ise, bu bankadan ziyade devletin aldığı bir para.

Elma hesabı vb. hesaplar hesabındaki parayı otomatik olarak b tipi likit fona çevirip ödemelerin geldikçe fon bozduğu için, her fon bozdurduğunda o fonlardan kazandığın paranın %10'u stopaj olarak düşülüyor.

100 ytl'ye aldığın likit fon'u 101 ytl'ye satarsan; 0.1 ytl'si stopaj, 0.9 ytl'si de senin net karın oluyor.

Aşağıda hsbc'nin zamanında yaptığı duyuru'yu paste ediyorum.

27/06/2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile 01.10.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yatırım fonu vergilendirme yapısında değişikliğe gidilerek, fon katılma belgelerinden elde edilen kazançlar stopaja tabi hale getirilmiştir.

01.01.2006 tarihinden itibaren Hazine Bonosu, Devlet Tahvili ve Hisse Senedi işlemlerinde uygulanmaya başlanan, işlem bazında stopaj kesintisi, bu kapsamda, 01.10.2006 tarihinden itibaren, yatırım fonu işlemlerinden elde edilen gelirler için de uygulanmaya başlanarak, işlem bazında %10 stopaja tabi olmuştur.

ps: çok şükür bankacı değilim :)

edit: skipper hızlı davranmış...

kredi kartında bir sorun olabilir, başka bir kart ile deneyince geçecektir.

ama "with a credit card" diyor "with this credit card" demiyor ki.. ben daha cok "at this time" kismina takildim.

bankan bir defada 500$ çekilmesine provizyon vermiyor olabilir. Daha önce çok daha ufak meblağlar için kullandıysan böyle bir güvenlik limiti koyar bankalar. Bankan ile bir görüş istersen.

o konuda da problem yok. problem baska birsey bence. baska fikri olan?

kredi kartınız internet kullanımına kapalı olabilir
zaman zaman aynı uyarıyı kredi kartımı (bonus) internet kullanımına acmayı unutup islem yapmayı denedigimde alıyorum

evet hızlı okuyunca böyle oluyor ben de şimdi farkettim with a credit card dediğini. demek ki satıcı zaman zaman kredi kartı kabul etmiyor :) Cidden belki belli zamanlarda bazı yerler provizyonları kapatıyordur belli süreliğine? Bir de USA da bazı siteler yurtdışı kredi kartlarını kabul etmiyorlar belki buna benzer bir problem olabilir.

resımdekı sey ile benım bıldıgım sey arasında fark oldugunu dusunuyorum..18731 numarı duyuru ya sılınmıs yada es kullanıcılarına acık sadece ben goremedım..

fingerboard : bıldıgımız skate board yanı kaykayın kucuk olanı dıye bılıyorum.ve bununlada ılgılı sunları buldum.
istanbulda alınabılecek yerler : Kunteper, Redrum, AkMerkez Nezihler ve www.freedomsports.net diyorlar..fiyat olarak 20-30 ytl cıvarındaymıs..

daha genıs bılgı icin www.fingerboardtr.com adresıne bi bak istersen..

umarım dogru seyı anlamısımdır cunku resımdekı seyı buna benzetemedım..


ayrıca su adresde yazan bılgıyı oku bence bır fıyatına 4 adet alınabılıyomus ebay den.. www.fingerboardtr.com

şimdi anladım sanırım aynı seyden bahsetmıyoruz :)

cok merak ettim ben de nedir bu?

fotoğraftaki garip şey,kaya tırmanışı yapan kişilerin, tendonlarını çalıştırmak için kullandıkları bir antreman aracıdır. parmak tahtası denmesinin nedeni de budur...
sanırım bu gidişle bi marangoza "abi parmaklarımı sokabileceğim yampir yumpir bi şey yap bana" diyeceğim:)

kandi uretiyor diye duydum. turkiyede baska yok sanirim ama internetten bulabilirsin.

www.boulderhane.com

bi skateboardın küçüğü olan var bir de gitar saplarına deniyor sanırsam. zamanında ebayden aratınca gitar sapları da çıkıyordu ordan esti.

pes 2008'in ps2 versiyonu var.
gta: san andreas güzeldir. yarış olarak need for speed ve burnout hoş.

Kendiniz icin:
Silent Hill The Room
Manhunt 1,2
Max Payne 1,2
Resident Evil 4

Oglunuz icin:
Need for Speed Pro Street
Gran Turismo 4
Eye Toy Ekipmanı ve Oyunları

İkiniz icin:
Guitar Hero 3:Legends of Rock (Siddetle tavsiye edilir)

9 yasindaysa artik canavardir o gercekten ve zorlayabilir sizi her oyunda.
once allah bagislasin diyoruz ve ardindan,

god of war 2'yi sizin icin oncelikli tavsiye ediyoruz, muhtesem.
pro ev. 2008 "passion.."un da dedigi gibi gayet ikinizi de mutlu edecektir.

eye toy oyunlari (bunun icin eye toy kamerasi da almaniz gerekiyor) ailecek sizleri cok eglendirebilir, bilirsiniz kamera karsisinda vucut hareketleriniz ile oynuyorsunuz. hem cocugu sabit oturtmaktan kurtarir hem de action.

bunun disinda ninja kaplumbagalarin eski ve yeni oyunlari var ps2 icin, oglunuza.

korku turunden oyunlari seviyorsaniz resident evil 4 ' un yaninda, obscure 1 ve obscure 2'yi de alabilirsiniz.

bunlar disinda benim oynadiklarim,

transformers the game(gercekten guzel yapilmis)

fight night 2 round 3 (boks severlere)

the lord of the rings (two towers da guzel, the return of the king de. beraber de oynayabilirsiniz ama tabi cocuk icin biraz zorlayici olabilir)

savaslari seviyorsaniz, medal of honor serileri isinizi gorur. black de tavsiye edilir.

guilty gear dı sanırım adı..

atari salonların vazgecılmez oyunu..

tekken 5. tekken'siz play station olmaz!

tüm dostlara teşekkürler. klavyenize sağlık. değerlendirme yapılacaktır.

Gran Turismo oynanmayan bi ps2 sistem tam anlamıyla ps2 olmamış demektir bence. Minumum şiddet maksimum gaz işte ben hala oynarım

mgs

lord of the rings almayın bence adamı delirtiyor diyorlar

ico, okami, shadow of the colossus, devil may cry 1 ve 3, onimusha demon siege, onimusha dawn of dreams, silent hill 2, metal slug anthology mutlaka arşivde olması gereken oyunlar. ayrıca oğlunuz için de the simpsons game, ratchet and clank eğlenceli olabilir. ama bence simpsons'u filan oynamasın, şimdiden metal gear, devil may cry oynasın solid snake'le, dante'yle tanışsın:)

iyi eğlenceler.

Dur itunes açılsın hemen söyliycem. Hah Parça adı Woke up this morning (Chosen One) Sanatçi various diye geçiyor bende. Emule den indirmiştim bulamazsan gçnderebilirim.

şarkı ismi işimi gördü. gerisini limewire'la aramızda hallettik biz. yardımın için çok teşekkür ederim.

various görünmesi kötü olmuş; leonard cohen kendisi :)

Benzetmiştim ama leonard cohen böyle şeylere prim vermez diye düşünmüştüm...

a3 diye de geçiyor. leonard cohenin grubu gibi bir şey de olabilir(tamamen götümden sallıyorum).

İstinye Park DnR da Yamaha marka bir tane görmüştüm... Ama usb miydi bilmiyorum

Futur Island satıyo bunlardan ama sanırsam USB deil.

Şunlara bakın: www.weblebi.com

tıpkı görseldeki tasarımlara sahip saatler istinye park'taki bir mağazada var. zaten mağaza tasarım konseptine sahip. hatta hastası olduğum bir duvar saati var fakat 800 ytl diye alamıyorum.

(bkz: ucan alarmli saat) vardi bi de, ben acmistim basligi. duruyosa : ) pervaneli falan

www.hiptechblog.com
www.techeblog.com
www.bspcn.com

bunlar işinizi görür heralde. yaşasın google : )

stediğin türde saatleri tam oregon scientific yapıyor. etrafta görmüşündür buralarda ferrari temalı falan çok var ama değişik tasarımlarını da bulabilirsin. www.oregonscientific.com

problem olma ihtimali var. en iyi ihtimalle vize aliminda karsiniza cikar bu konu ve ziyaretiniz hakkinda soru sorarlar. bu konuda gereginden fazla hassaslar maalesef.

eskiden suriiye israil e giriş yapmışlara vize vermiyordu bu yüzden israil istendiği takdirde pasaporta basmadan vize verebiliyordu belki aynı şey suriye için de geçerlidir.

bir de suriye ye gittikten sonra urada pasaportunu değiştirebilirsin. ABD vizeni yeniletmen gerekir ama.

@ Durden: 6 ay kadar önce pasaport uzatmaya gidince eski fotom benzemiyor diye zorla yenilediler. Eskisini bana geri verdiler ama üzerine iptal yazıp, delikli zımbayla da deldiler tüm sayfalarını :s Arkadaşlarının 2 pasaport kullanabilmesi tuhaf geldi bana biraz bu yüzden.
Not: Benzer bir sorun İran / Amerika şeklinde var bende. Pasaporta değil de ayrı bir kağıda vize ve giriş/ çıkış bastırma uygulaması var mı onu araştıracağım. Başka bir çözüm bulursam buraya yazarım.
@jkulakwalker: Suriye entry'lerini okuyup, gitmiş izlenimi veren yazarlara mesaj atmayı deneyebilirsin. O şekilde soru mesajlarıma genelde yardımcı olacak nitelikte cevaplar almışlığım var.

bildigim kadariyla vize basvurularinda yeni pasaportunuzun yani sira tum eski pasaportlarinizi da buyukelcilik gorevlisine sunmaniz gerekmektedir. ayrica vize formunda son 10 yilda giris yaptiginiz ulkeleri, zamanlari ile birlikte eksiksiz doldurmaniz isteniyor. dolayisiyla gizlemek pek iyi bir fikir degil.

amerika vizesi alirken eski pasaportunuzu gostermeniz gerekmez. suriye vizesi olan pasaportu "kaybedip" amerika vizesi icin yeni bir pasaportla basvurmanin en mantikli hareket olarak gozukuyor. cok mu safim bilmiyorum ama ben gene de suriye vizeniz oldugu icin bir sorun cikaracaklarini sanmiyorum. belki mulakatta soru sorarlar, turistik amacli gittiginizi soylersiniz.

Bağlı olduğunuz emniyet müdürlüğüne başvurmanız halinde eğer Suriye vizesi sorun teşkil ediyorsa size yeni pasaport verilecek eskisi de muhafaza altına alınacaktır. Biraz masraflı olsa da usulüne uygun şekilde yapmanızı tavsiye ederim.

Emniyet müdürlüklerince şu şekilde açıklanmış:

"6-Pasaportlarında değişik ülkelerden vize alıp da bir başka ülkenin vizeyi kabul etmemesi durumunda: (İsrail vizesini- Arap Ülkeleri kabul etmiyor) durumunda pasaport muhafaza edilip yeni pasaport verilir, dönüşünde eski pasaportu tekrar alıp kullanabilirler. İstenilen belgeler, Dilekçe, 4 fotoğraf, nüfus cüzdanı aslı ve fotokopisi ile birlikte Pasaport Şube Müdürlüğü'ne müracaat edilmelidir."

bodrum.pol.tr

Önceki geziyi turistik amaçla yapsanız bile vize başvurusunda büyük bir sorun olabiliyor. Açıklandığı üzere pasaportu emniyette muhafazaya aldırıp yeni pasaport edinebilirsiniz.
İran için ise dert edilecek bir durum yok çünkü zaten Türklerden vize istemiyorlar. Girişte damga da basmıyorlar.

herkese verdikleri cevaplardan dolayı çok teşekkür ederim.
en mantıklısı işi sakata atmayıp emniyetten geçici pasaport çıkarmak olacaktır anladığım kadarıyla.
neredeyse vazgeçmiştim suriye ye gitmekten, artık tekrar gözlerim parlamaya başladı.

Kadınların dili diye bir geyik vardır.

Anadili Türkçe olan biri için, Latin alfabesi kullanmayan bir dildir en zor dil. Gramer yapısının benzerliğinden dolayı Japonca'yı da eleyerek, Çince diyorum. Konuğumuz olan bir Çinli, dillerini kendilerinin bile tam olarak öğrenemediğini söylemişti.

çince

fince çince yunanca die bi sıralama vardı sanki.

çince ve yunancaya katılmakla beraber arnavutçanın da çok zor olduğunu duymuştum ama bilmiyorum çok pis yemiş olabilirler beni.
diğer bi taraftan türkçe desem?öğrenmeye çalışıp çuvallayan çok gördüm, harf düşmesi ve sondan eklemelerin çok zor olduğunu söylerler hep.

yakın zamanda yapılan bir araştırmada en zor dilin fince olduğunu biliyorum. kaynak gösteremeyeceğim ne yazık ki.

Bir de şöyle bir araştırma var mıdır hiç:

Şu anadile sahip kişi için şu dilin öğrenilmesi daha zor şeklinde bir liste, ya da dillerin karşılaştırılması gibi...

ben fince, çince, arapça, rusça sıralamasını hatırlıyorum ama sanırım bu ingilizce konuşanlar için hazırlanmış sıralama.

bu son sorduğun soruda dilin akrabalık derecesinin ve farklı ailelerden dillerin o dile olan etkisinin önemi var sanırım. örneğin, ari dillerinden birisi ana dili olan birisi, ötekilerini çok zorlanmadan öğrenebiliyor. biz de kendimizi sıksak tatar türkçesi gibi dilleri bir latince'ye göre daha rahat öğrenebiliriz. yine arapça'nın da dilimize olan etkilerini düşünürsek arapça'yı da o kadar zorlanmadan öğrenebiliriz sanırım.

ama bunu istatistiksel olarak elde etmek biraz zor olur sanırım, çünkü dilin kullanımı olsun, tam olarak kaç tane dil olduğunu bilmeyişimiz olsun (bunu salladım, arada kaybolan diller de var çünkü) böyle bir araştırmayı kolay yapmaz. yine bu araştırmayı anlamak için dünyadaki türkçe dışında her dil konusunda bir fikir sahibi olmak gerek -ki bana çok zor bir ihtimal gibi geliyor. sallamak gerekirse, ben paramı zulu diline ve sümerce'ye koyarım

fince'ye katilmiyorum. en azindan turkler icin, ayni dil ailesindeyiz sonucta. ural-altay.

az önce dediğime göre, evet biraz daha yakın olması gerekir, ama fince ile türkçe, ural altay dil ailesi içinde iki ucu temsil ediyor. biz altayların en doğusundaydık, onlar ise uralların en batısında. yani çok da büyük bir kolaylık bekleme, zira duyduğuma göre 12'den fazla farklı zaman varmış (sallıyor da olabilirim)

tabii ki i$itme ve görme engelli (ikisi bir arada olacak, evet.) ki$ilerin konu$tuğu dil. nasıl konu$abildikleri hakkında hiçbir fikrim yok.

@arı maya: mayına basıp hem kör, hem sağır hem de dilsiz kalmış bir astsubay vardı, zamanın gn.kur.başkanı ziyaretine gitmişti. avcuna yazarak iletişim kuruluyordu kendisiyle, mors alfabesi gibi bir şey.

farsca bilen her dili ögrenir diye biliyorum ben de...ama dilin tabi söyle bir tuhafligi var, cok yönlü yani okumasi, yazmasi, konu$masi ve konu$ulanin anlanmasi olarak...eger bunlara göre bakilirsa her dilin zorluk derecesi degisir...örnegin ben yunanca konu$uyorum ama yaz desen micarim öyle yani

Allah Allah, kimse Fransızca dememiş? Küçükken hep Fransızca da aşırı zor diye bilir, beller idik. Bilmiyorum değişti mi ya da bizi mi yiyorlardı. Fransızca'nın da bisrü zorlukları varmış ama.

çerkesce diye duymuştum..

@cashkopat: o doğu$tan değil ama onunla anla$makta ne var. doğu$tan görme ve duyma dolayısıyla konu$ma engelli birinden bahsediyorum.

hangisi olduğunu bilemiyorum ama çince ile ilgili bişeyler okumuştum zamanında. bir çinli çocuğun normal bir gazeteyi okuyup anlayabilmesi için 12 yaşına gelmesi gerekiyormuş. japonca için bu 10 yaş civarına denk gelmekte imiş.

ermenice

En basit çözüm makro güvenlik seviyesini en düşük konuma getirmek bunun için araçlar/makro/güvenlik (tools/macro/security) kısmından güvenlik seviyesini en düşüğe getirmen yetiyor. ama bildiğim kadarıyla makro uyarısı her word açışında değil makro içeren bir dosya açarken gelir yani başka bir problem de olabilir. bence programı uninstall et ben pdf online kullanıyorum ve tavsiye ederim, herhangi bir spam durumu ile de karşılaşmadım şimdiye kadar. www.pdfonline.com

Ben zamanında aramıştım, bunu yaptığını iddia eden pek çok program denemiştim ama edindiğim sonuç şu: içlerinde en iyisi bile ancak tek enstrümanlı bir parçayı kabul edilebilecek kadar iyi çevirebiliyor. Zaten kanal ayırma diye bir şey yoktu, yani bırakın 16 kanal, 5-6 kanallı bir midi dosyası bile elde etmeniz imkansız gibi bir şey. Eğer bulursanız haber verin bari :)

Benzer içerikli her soruya yazıyorum buna da yazmazsam ayıp olur.
Öyle bir teknoloji henüz mevcut değil. "Enstruman sesini diğerinden ayırmak" gizemleri tam anlamıyla çözülememiş insani bir eylem.

Ancak solo ve monofonik enstruman performanslarında yani aynı anda 1 den fazla nota çalmayan tek enstruman performanslarında çok güzel bir şekilde yapılabiliyor. Tabi ki burada temiz bir kayıt ve notaların güzel bir şekilde artiküle edilmiş olması esas. Ve son sonucu editlemek gerekiyor.

Bunun dışında güzel kaydedilmiş "solo" bir piyano kaydını bile(müziğin polifonik bir dokusu olduğunu varsayıyorum) ayrıştırmak günümüz teknolojisi ile mümkün değil. Şimdi hangi üniversite olduğunu hatırlamıyorum fakat 2-3 ay önce bir vatandaşın son araştırmasının paper'ı ve uygulamasına denk geldim. Tek ve polifonik enstrumanları ayrıştırabilmek için mümkün olabilecek bir teknikten bahsediyordu. Fakat uygulama pek iç açıcı değildi. Yine de bazı mesafeler katediliyor.

Bu işi yaptığını iddia eden programların erişilebilen çoğu örneğini zamanında tek tek denemiş, ve bu meseleler ile yatıp kalkan biri olarak yineleyeyim: olmaz o iş. :)

elimde orijinaline o kadar yakın midiler var ki introyu dinleyince orijinali mi, midi mi anlaşılamıyor. yani adamlar enstrümanların bendlerini bile orijinaliyle birebir aynı yapmış. yani o kadar olur. yeniden oturmuş da kanal kanal yazılmış gibi değiller sanki. bu kadar aynısını oturup baştan midi olarak yazmaları mümkün değil gibime geliyor. bu kadar gerçekçi midi nasıl oluyor peki?

MIDI denilen şey'in ses ile bir ilgisi yoktur bir ses sinayi değildir. Bir MIDI datası 3 unsurdan oluşur, on, off ve velocity. Sequencer adı verilen ve bu datayı diyelim ki yorumlamaya yarayan programlar verilen enstrüman bilgisine göre bu datayı işleyerek sese dönüştürürler. Midi bir kez yazıldı mı, diyelim ki klavye ile bir parça kaydettiniz bu on, off ve velocity değerleri ile istenildiği gibi oynanabilir. Ancak sequencer bu datayı ses sinyaline çevirdiğinde bu data özelliğini kaybetmiş olur ve tamamen audio sinyaline döner.

Bu bakımdan mp3 ü midi ye çevirmek tamamen imkansızdır. Ha elinizde ekipman mevcuttur mp3 ü siz çalar ve kaydedersiniz olur ama ne gerek var..Aslında tamamen imkansız demek saçma oldu düşündüm de sonuçta her şey 1 ve 0 lardan oluşuyor. Ama bu mantıkla bir word dosyasını da mp3 e çevirebiliriz ama sonuç çok anlamlı olmaz.

Son olarak, makale gibi olacak ama, bir şark mixlenmeden önce demiş olduğun gibi tracklerden oluşur ve mix esnasında bütün bu trackler 1 tane stereo track e indirgenir. Bis mp3 dosyasını açtığında mantık olarak her enstrümanın varklı bir frekans aralığı olduğundan ayrılmaları kolay olarak düşünülebilir ancak, örnek olarak bass ve kick drum frekans aralıkları bazı noktalarda kesişir ve birbirlerinin üzerine binmesin diye bu frekanslar traşlanaır mix esnasında (high pass filter, loww pass filter). bu bakımdan dediğin şey neredeyse bir mp3 ü alıp mixlenmeden önceki haline getirmek gibi bir şey düşününce çok zor geliyor bana...

yaparsan köşeyi dönersin :) zamanında ben daha düşük bir beklentiyle aynı şey üzerinde araştırma yapmıştım.

zamanında telefonların çoğu mp3 çalamıyordu, onun yerine midi çalabiliyorlardı. paralı melodi siteleri de size midi melodiyi mp3 haline getirip dinletiyordu, indirseniz de bir işe yaramıyordu.

ben de zaten bunun mididen farkı yok, kesin vardır çevirici programlar dedim ve google da çıkan sonuçların çoğunu denedim. hepsi fiyasko. taş devrinin tek kanallı melodisini bile midiye adam gibi çeviremediler.

@kibritsuyu: "elimde orijinaline o kadar yakın midiler var ki introyu dinleyince orijinali mi, midi mi anlaşılamıyor." demişsin ama bu garip bir şey değil aslında. Eğer kaliteliden de öte profesyonel bir ses kartın veya müzik istasyonu (music workstation) olarak da anılan profesyonel bir klavyen (korg, kurzweil, technics vs) varsa neredeyse akustiğe birebir uyan midi sesleri elde edebilirsin. Sonuçta midi denilen arayüz sadece "4. vuruşta a11 kodlu piyanonun 3. oktavdaki la sesini çeyrek ölçü boyunca seslendir" gibi bilgiler tutar, eğer bu komutu alan seslendirici kaliteli ise orjinali ile aynı sesler elde edersin. Midi'yi oluşturan kişi de klavyeye ve bilgisayar hakimse midi'yi sadece cep telefonlarından veya girilen web sitelerinin introlarında çalan şarkılarından duyan kişi o sesin midi olduğunu pek anlayamaz. Sonuçta midi mp3 gibi bir "ses" dosyası değil "seslendirme" dosyasıdır demek doğru olur sanırım. Aynı midi dosyası farklı cihazlarda farklı kalitede seslere dönüşür...

skipper'ın söylediklerine katılıyorum ancak mix esnasındaki frekans tıraşlaması genelde "birbirlerini ellemesinler" tarzında sert tıraşlamalar olmaz, hemen hemen bir miksteki bütün kanalların birbiri üzerine sarkan bölümleri olur.

kibritsuyu, anladığım kadarıyla sorduğun soru "hangi manyak bir midi dosyası için bu kadar ince çalışıp her ayrıntıyı elle tek tek yazmaya kasıyor, olabilir mi böyle bir şey?" diye soruyorsun.

evet var böyle insanlar, aslında böyle bir scene var. mesela parçaların orijinalleri yerine midilerini dinleyen birine denk gelmiştim. anlayamadığımdan motivasyonunu "orijinal kaydı-prodüksiyonu kanlı canlısı dururken neden midisini açıp dinliyorsun? mantığı nedir?" diye sorduğumda midiyi yazmaya kasan adamın ayrıntılara verdiği önem ve transkripsiyondaki ustalığından en az bir orijinal bir kayıttaki müzisyenlik kadar etkilendiğini söylemişti.

yani cidden parçaların transkripsiyonunu yapıp en ufak ayrıntısına kadar midi dosyasına çevirmeye çalışan bunu hobi edinmiş insanlar ve komüniteleri var. Ve dinleyicileri var. ben şaşırtıcı buluyorum ama öyle. :)

mp3 dosyalarında sadece salt piyano performanslarında berbat çıtasının biraz üzerinde sonuç elde edenlerini gördüm. ha eser qbase ile yapılmışsa ve sende kaynakları varsa o zaman elbette vokali açar kısar, gitarı geri çeker bateriye efekt verir dilediğini yaparsın, notaya bile tek dokunuşla dökersin :)

program gibi adamlar var diyelim.