sinavim olmasa da %2'lik odevi sallamam acikcasi.

zamanin varsa uydur bisiler ver, yoksa uyu tabiki

o yuzde ikiler boy boy geliyor sonra hocam, onunu alamiyoruz. (dersin 20 veya 30 puani odevlerden, her hafta odev var.) neyse dusunduklerimi yazayim da gerisi de kalsin.

simdi lanet var, lanet var. avada kedavra direk oldurur. crucio iskence eder. imperio itaat ettirir. bunlar affedilmiyor falan. degisik. spesifik ol yani sorunda.

bilgisarin varsa pdf seklinde indirip okuyabilirsin. Eger evrim teorisi'nin kendisini ogrenmek istiyorsan, en saglam kaynak wikipedia olacaktir. Sayfa korumali o yuzden bilgiler saglam.

en.wikipedia.org

Bence kör saatçi ile başlayın. Temelden başlıyor çünkü. Öncesinde 1 saat gen nedir, dna, rna nasıl bir şeydir diye araştırma yapmanız yeterli. Tanrı Yangılısı'nı da ihmal etmeyin.

www.tahribat.com
richarddawkins-turkey.blogspot.com

Evrim ağacını unutmayalım.

evrimagaci.org

@latios
hocam okumayı denedim ama ekran gözümün içine ediyor.kitabını alayım diyorum.ayrıca wikipedia dan okuyamıyacağım nickten anlaşılacağı üzere ama türkçesini okuyacağım.Teşekkürler
Ben kör saatçinin pdf sinin ilk 20-30 sayfasını okudum.uslübu hoşuma gitti ve pdf okuyamayınca kitabını almak istedim.

Derdimi yanlış mı anlattım acaba?
teşekküler güzel kaynaklar vermişsiniz ama ben kitabını almak istiyorum.e-siz olanını.ASıl sorumda şu kör saatçiyi aslıhan pasajında bulabilirmiyim?İstanbulun bir ucunda oturuyorum gidiğ gelmek çok zaman alıyor.

@pardonan teşekkürler lise bilgisyle biliyorum geni dnayı.yeterli olur sanırım.

gen bencildir guzel kitap. yalniz biraz fanteziye kaciyor ara ara. ben arkadasim sayesinde okudum.
kor saatci pek herkesin okuyabilecegi kitap degil. cogu kismi sikici.
turlerin kokeni'ne ise hic baslama derim biyolojiyle ileri derecede ilgilenmiyosan.

aralarinda yine en kapsamlisi kor saatci tabii ki. evrim teorisinin ne oldugunu onunla anlayabilirsin.
dnr'dan almistim ben gecen yil.

darwin iyidir, hostur ama ondan baslarsan sikilabilirsin sanki. yani biraz "e ben bunu zaten biliyorum" gibi hissediyorsun cunku adamin fikri zaten okulda, surda burda ogretilmis. onun icin once gen bencildir, genome (matt ridley), evolution in four dimensions (jablonka and lamb), hatta darwin ve sonrasi (s. j. gould) gibi kitaplari okuyup sonra genel kultur niyetine darwin'e donmek daha mantikli bence.

not: nadirkitap.com'da her sey var hocam.

bunların dışında bilimsel düşünceyi daha iyi anlamak ve bakış açınızı genişletmek için ; (bkz: the demon haunted world)

istanbul'daysanız istanbul'daki kitapçılarda (robinson crusoe, pandora, hatta remziler) orijinaline ve hemen her yerde türkçe çevirisine ulaşmak mümkün. bilmem yardımcı olur mu ama?

pdf'ini bulup adope'da sesli okut?

pdf'ini bulup adope'da sesli okut?

garanti bir yöntem mi ilk defa duyuyorum ?

audible.co.uk'den indirebilirsin. bedava indirme hakki veriyorlar uye oldugunda. istedigin kitabi indirebiliyorsun. vardir belki bernieres de.

eger experimental economics olayini neuroeconomics ya da law ile birlestirecekseniz, kevin mccabe iyi bir hoca ama okul kadrosu dediginiz alan icin biraz dar sanki. giraz development economics'e bakiyorlar gibi anladim. marco ve ragan birlikte makale yaziyorlar. hani onlarla birlikte takilirsin onlarin konularina girersen.

ben gecen sene experimental calisan bir hocaya asistanlik yaptim, baya taniyorum yani literaturunu falan. experimental devam etmek istiyorsan george mason fena degil ama tam olarak ne calismak istiyorsun? neuroeconomics dusunuyor musun? uncertainty, game theory, bounded rationality falan? maastricht'te cok genis yelpazeden mikro calisan insanlar var mesela. wirtschaftswissenschaftliche var (kopyaladim evet), zurih'te. baya iyi, baya saglam hocalar var. almanya'da da cok iyi yerler var (bonn mesela). yani amerika israrin yoksa bence buralari da dusun. benim birkac gun biraz yogun ama sonra daha ayrintili bilgi verebilirim spesifik sorularin olursa.

ek: zurih basvuruyu bitirdi.

Şimdilik tam olarak ne çalışacağımı bilmiyorum doğrusu. Experimental çalışan bi hocaya 3 ay asistanlık yaptım ve çok eğlenceli buldum. Game ise ilgimi çekiyor ama teoriyi pek sevmiyorum, matematikle aram o kadar da iyi değil gibi.

Direk lisanstan gideceğim için de ilk yıl derslerini alayım, hocaları ve konularını iyice özümseyip öyle karar vereyim diye düşünüyorum. Şimdilik Dan Houser'ın yaptıkları ilgimi çekiyor, zaten hep onunla iletişim halindeydim.

Şu an amerika ısrarım var gönül işlerinden mütevellit, ama avrupa da aklımda bulunsun:) saydığınız çoğu okulu bilmiyordum, teşekkürler!

Cevaplarınız için çok teşekkürler, belki birkaç küçük soru için rahatsız ederim sizi:)

yok, giremez hiçbirine. geçen sene girdim ben de almanca hazırlık okuyayım diye de, bu puanlarla imkansız yani. sıralamalarla da öyle. ben 150.000 den girmiştim uludağ'a. 200.000 den alıyordu.

www.2013mersin.net

bir de şöyle bir şey var ki, arkeoloji TM-3 ten alıyor :) daha lys'ye girmesi gerek. arkadaşınız yine bir girsin lys'ye de, sonra bakarsınız sıralamalara.

vaay kardesim sonuncu degilim diyordu, dogru soylemis.

sanıyorum ki erasmus öğrencisisiniz, yanılıyorsam düzeltin. o aldığınız vize almanya'ya gidiş için değil orada kalabilmeniz için. yani yeşil pasaportunuz olsa dahi, orada eğitiminizi sadece 3 aya sığdırsanız dahi onu almanız gerekiyordu, öteki türlü kaçak durumuna düşecektiniz. (kısaca eğitim için verilen izin ile turistik gezi için verilen izin farklı şeyler. siz 90 gün kalabiliyorsunuz diye elinizdeki pasaportla, eğitim için o süre içinde kalsanız dahi geçerliliği olmuyor, doğrusunu yapmışsınız zaten.)

bu süreden sonra ise yeşil pasaportunuz geçerli olduğu sürece, o pasaporta vize istemeyen herhangi bir ülkede kalabilirsini 90 günü aşmayacak sürede. ancak statünüz "turist" olarak geçer. buna almanya da dahil.

yanlis olmasin ama yesil pasaportun sagladigi vize alti ay icinde uc ay (veya 180 gun icinde 90 gun) olarak geciyor. yani boyle dusununce sorun cikabilir gibi geldi, siz konsolosluga sorun en temizi.

@sendelemeden;

orada sorun çıkmaz: eksiduyu.ru

ancak şu olabilir, en azından kendi ülkesine bir giriş-çıkış isteyecektir almanya eğitim vizesi dolduktan sonra. yani kesintisiz kalınamayabilir. ancak hem pratik açıdan (başka schengen ülkelerine geçtiinizde pasaport kontrolü yapan, damga vuran falan yok sonuçta) hem de yazıı izinler açısından pek mümkün gözükmüyor. ancak emin olmak için konsolosluğa sormakta fayda var, ona katılıyorum.

susturulamıyorum.

basta biraz susarim, 15-20 dakika oyle gecer. bu surecten sonra bir noktada benim yardirip gidecegim bir konu bir sekilde acilirsa, ondan sonra karsimdakinin vay haline.

iliski konusunda: yep.

Daha çok dinlemeyi severim utandıgımdan ya da uyuzlugumdan değil hakkaten oturup ortada dönen konusmayı dinlemeyi seviyorum ben :D

ikili işlerde de odunumdur uğraşmak istemem, sonuçta bi şekilde boş çıkıyo

bir muhabbete bakarım muhabbet mi diye; bir de konuşanlara bakarım konuşsam mı diye. işte ondan sonra olan olur. konuşkanım, hatta bu konuda eğitim bile verebilirim o kadar yani :)

ben genelde pek konuşmadan sevişmeye geçiyorum.

sakin ve açık havada bana bira verin;geberene kadar dinleyecek kadar tahammül ederim herkese..
şartlar böyle değilse umurumda olmaz

konuşkan ve girişkenimdir. hatta bazen geveze.

ölüm sessizliğindeyim.

direkt soru gelirse cevap veririm. onun dışında dinlerim, fikir beyan etmem. çok iyi bildiğim bir konuda insanlar saçma sapan konuşsa bile benim fikrim açıkça sorulmamışsa hiçbir şey söylemem.

darkredanger ile aynı durumdayım ben de.

çok aşırı. bazen insanların başını ağrıtacak kadar

direkt sokuyorum.

rahat hissetmediğim ortamda konuşmam. kaba olsun, ayıp olsun umrumda değil.

atıp tutturma yeteneğime güvenerek atıyorum ; the dawning

www.imdb.com

bu olabilir.

ikisinin de tanitimina bakmistim, onlar degil galiba ya. boyle bir 19. yy veya en azindan erken 20. yy ortami vardi sanki. bir gise gibi bir yere gidiyordu, elinde sahte bir pasaport veya baska bir belge var. bir de sanki elindeki bavulla ilgili bir meseleler var.

yalniz bu izlememis halim.

atış serbestse : The Bounty (1984). Filmin başında ve sonunda üniformayla dolaşıyordu olabilir yani.

bounty degil gibi gelmisti ama simdi tekrar bakinca evet, oluru var. 1790'da basliyormus zaten ben de oyle bir seyler hatirliyorum.

bence uğraşma. zaten filmi hatırlayamamışsın.

"o sehirde bir de bir hatun var, o bu adami gaza getiriyor sanki bir seyler icin. bu karakter de baya onemli biri sanki ama kimligini gizlemesi gerekiyor. devrik lider gibi bir sey miydi bilmiyorum."

"bilmiyorum, sanki, sanırım..." filmin var olduğundan şüphe ettim ben.

boyle devam edin bence, hatalarinizi gorerek duzeltirsiniz.

asagi yukari su tadi aldim: www.karikaturu.com

ama konusmadan da dil ogrenilmez zaten. :)

her seferinde şunu düşünün ilk olarak. acaba bu türkçe cümleyi, başka bir şekilde ifade edebilir miyim?

bu başka o başka örneğini ele alalım. bu cümleyi şöyle de ifade edebiliriz:

"bunlar farklı şeyler", "bunlar bağımsız şeyler" vb. İngilizcesi "different things" olabilir. Bunun gibi düşünüp uygun bir cümle bulacaksınız ingilizce'ye çevirebileceğiniz. "bu başka o başka" gibi kalıpları bu şekilde ingilizce'ye daha kolay çevirebileceğinizi zaman içerisinde fark edeceksiniz.

diğer ile başkayı karıştırmışın.

istanbula gelmeden olmaz tabii ki. onun disinda guneydogu da atlanmamasi gereken bir yer aslinda. karakteristik yerleri gezmeli.

adana-hatay-antep-urfa-mardin'i de gezse, yemek kulturu konusunda ufku acilir.

@sendelemeden: bence de açılabilir ama 12, 13 güne biraz fazla olmaz mı sizce?

ben bi de istanbul'u pek bilmediğimden, istanbulda şunu yap, bunu yap da diyemiyorum.

maceracı genci oynadığım dönemde türkiye'de yaklaşık 40 şehir gezdim, yurtdışında belki bir o kadar daha gezdim, hayatımda mardin kadar hoş bir şehir çok az gördüm.

ilk 5'ime kesinlikle sokarım. pek bilinmez, neden ilgi görmediğine dair hiçbir fikrim yok, ama efsane güzel bir şehir.

@boş adam: tamam mardin de diyim. ben de gezerim bi gün umarım kısmetse.

hatay-antep bir gune sigdirilabilir. adana, urfa ve mardin'e de birer gun ayrilabilir, bence bu tarafa 6 gun ayirsin hatta, 2-3 gun istanbul, birkac gun de ege veya akdeniz sahilleri. bu sefer de karadeniz gume gidiyor gibi (yurticinde otobusle dolasacagini varsayiyorum, ucakla gezecekse karadeniz de yetisir). sunu 20 gun yapsa da hicbirimizi strese sokmasa olmaz miymis, bir sorsaniz? :)

@sendelemeden: ben karadenizi nası unuttum ya. nası bi kendini bilmezlik bu. aslında uçakla gezebilir de, zengin bi insan. ege'de nereyi öneriyim ki o zaman? sanmıyorum ki 20 güne çıkartabilsin :)

yani selcuk efes falan malum, hazir oraya gitmisken sirince de yakin. matematik seven biriyse matematik koyu'nu falan gezer, sevinir. :) kusadasi, milli park'in oralar falan. tekne turu daha baslamamis olur o zaman sanirim ama yine de araba kiralayip gezebilir oralari 1-2 gun icinde. antalya civarina da bir gun ayirabilir. marmaris-icmeler, dalyan falan gibi bir yere de gidebilir. fethiye-oludeniz, kas falan. biliyorsunuz orda bir suru guzel yer var, hangi birine yetecek vakti. :) bilemiyorum ki cok secenek var. :)

@sendelemeden: gerçekten de bir dolu seçenek var. ben de bilemedim şimdi. neyse ben seçenekleri görsellerle sunayım. o da beğendiklerine seçsin- gitsin. çok teşekkür ederim cevaplar için. :) bi de bana dedi ki türkiye'de yalnız başına gezmek güvenli mi? ben de gerçekten tehlikeli olabilir, yanına bi de erkek arkadaş bul dedim. iyi demişim di mi?

ha, kadinsa hakkaten belli olmaz. yani "bizim insanimiz cok yardimseverdir" geyigine artik hicbirimiz inanmiyorsak baskalarini da kandirmamak lazim. :)

kadın evet. kandırmam canım. tatlı da, şirin de bi kız. objektifim gayet. :) şimdi bu arkadaşıyla gitse falan doğu taraflarında ingilizceyle anlaşcak birilerini bulabilir mi ki? tamamen bilmediğimden soruyorum.

urfa'daki ingilizce bilen insan oranini anneme-babama sormam lazim, onlar daha once yurtdisindan gelen bircok grubu gezdirmis oralarda, urfa'da da 10 seneden fazla yasamislar zaten ama ingilizce bilen sayisinin cok yuksek olacagini zannetmiyorum acikcasi. ben bebeklik sonrasi 3-4 sene urfa'dan sonra adana'da buyudum, adana'da cok igrenc aksanli falan da olsa derdini anlatacak birileri bulur herhalde. aslen silifkeli'yim, silifke/mersin civarinda ingilizce bilen var baya ama oyle bazi avrupa ulkelerindeki gibi sokakta her gecenin ingilizce bildigi bir sehir yok yine de, biliyorsun. :)

ben de bu kız napcak oralarda diye dert ettim kendime. hadi bi grupla gitse falan tamam da. tüh. :( çıkmasın o zaman istanbul'dan. :(

yav o zaman da bir seye yaramaz ki. :) yani tamam istanbul cok guzel ama tek bir sehir sonucta. istersen yarin haberleselim, ben simdi yatcam ama belki ona/onlara rehberlik yapabilecek birini bulabilirim. arkadaslara sorarim yani.

tamam haberleşelim. çok teşekkür ederim tekrardan. iyi geceler. :)

ilk istanbul'a gelsin 3,4 gün sonra kapadokya'ya geçsin 2,3 gün. sonra mardin, gaziantep, hatay olabilir. ordanda direk tayland'a geçer (umarım ordan sefer vardır.) yani batıdan başlayıp doğuya gitsin hem evine de yaklaşmış olur :)

edit: kız ise fazla doğuya gitmesin o zaman. o zaman istanbul, izmir ve çevresi, ardında adana olabilir.

@secilmis uye: hehe sanmıyorum ki ordan sefer olsun. :) bi de avrupa tarafına gelcek geri.

ne zormuş ya tavsiye vermek. baskı altındayım resmen. :/

eksik bilgi vermisim. yarin gunduz gidecegim ya, simdi degil. yine de polis mi lazim?

Daha derdini anlatmayı bilmiyorsun.

"simdi bu adam benim hirsiz olmadigimi nerden bilecek ki?" demişsin. Kim o adam?

ben kapiya cilingirle gidecegim, bana soruyu yoldan gecen adam soracak.

polise gerek yok, ben bahcelide arkadasin evine oyle girmek zorunda kalmistim, sadece cilingire git hocam bi el atar misin, 20 lira falan alir fazla fiyat cekmesin.

ya 23.02'de gitmeye kadar verip, 23.30'daki otobuse atlayip sehirdisina cikmis. nereye gittigini de sormadim, depresyonumsu durum sanirsam. evden cikmadan da "içime yine yolculuk mu düştü nedir?" diye entry girmis. (sozlukcu arkadas alert)

pazartesi sabahi donecekmis. :) erken kalkmak icin simdi yatmam lazim gittigimde hayvandan kufur yemeyeyim, zaten azgin bir sey. bir de klozetin kapagi aciksa oraya dalmis olabilir gibi geliyor bana ama bakalim. yarin durumu aktaririm.

Çilingirler genelde anahtarımı evde unuttum deyince kimlik falan sormuyor. Bana sormamışlardı yani. Ama ben kadın olduğum için hırsız potansiyeli görmemiş de olabilirler bilmiyorum.

apartman gurultu yuzunden basimiza toplandi ama kimse de polisi cagirmadi, "sen kimsin lan?" demedi.

sabah burda olacak. ogleden sonra 2 gibi olmasi lazim. biraz homurdandilar, "hastamiz var, yaslimiz var." falan diye, birisi "ya ne is yapiyorsaniz bahcede yapsaniza" dedi. ne icmisti bilmiyorum. onun disinda sorun cikmadi. biri arkadan "kizim" diye seslendi bana (sacim uzun). o biraz koydu. donunce sakali gorunce o da sasirdi tabi.

kartallara niye bastan binmediklerini anlamadim ben de.

--- spoiler ---
muzlar yüzmez, bunu hatırla.
--- spoiler ---

e filmin sonunda kendisi açıklıyor ya her şeyi :D

movies.stackexchange.com

movies.stackexchange.com

kitabını oku. kitabını okuyunca anlarsın. öyle milletin ne kadar muhteşem görüntü olursa olsun sallamadan filmi izleyip herşey filmde dediğine bakma. özellikle sonuyla ilgili kitapta filmde olmayan bir ayrıntı var, "herşeyi açıkladı ya!" diyen film izleyicilerinin heyecanından bu noktanın filmde olmadığını düşünüyorum.

Prof. Dr. Tevfik Güran'ın İktisat Tarihi kitabı iyidir.

Tevfik Güran +1

cameron'in a concise economic history of the world var, oxford'tan yayinlanmis bir kitap. cok hos.

tevfik güran'ı ben de tavsiye ediyorum. dersleri ne kadar sıkıcı olsa da sarı kapaklı tarih kitabı hem öğreticidir hem de akıcıdır. roman niyetine okuyabilirsin.

İktisadın Tarihi - vural savaş: bu alanda önde gelen kaynaklardandır.
türkiye iktisat tarihi- korkut boratav

istanbulda ise anadolu yakasında alkımda gördüm bir kaç gün once.

ikinci elini sahaflar 50 liraya falan satiyor nasil olsa baskisi yok diye. ingilizcesini okuyabilirsen istiklal'deki kitapcilara sorsan bulursun. ankara'da arkadas kitabevi, remzi kitabevi gibi yerlerde bulunuyor.

ankara'da birçok yerde var. arkadaşınız varsa alıp yollasın size.

bende fotokopisi var. istersen verebilirim.

hiç bilmiyorum bu işleri ama, kitabı çevirmeden önce yazarı/yayın evi vb birinden izin almak gerekmiyor mu?

şimdi bu sorumu cevap değil diye silecek sevgili mod, önce cevabı gelsin, sonra silin de öğrenelim bari olur mu :/

yazar 92 yasinda bir adam, harvard'da bir profesor. ona mail atip sorsam "bana ne amina koyayim, yayinevine sor." der. yayinevi de harvard. o yazismalari falan ben yapmak istemiyorum, cok resmi isler. icinde para var falan. zaten bildigim kadariyla cevirmen degil, yayinevi aliyor izni.

öf tanrım öyle olmuyor bu işler!! Büyük, bilinen yayınevinde bir süre çalıştım, böyle şeyler yazıp mail atıp çevirmenliğe başlıyamıyorsun ne yazık ki..
Örnek veriyim aynı ofiste çalıştığım ve çevirmenlik yapan arkadaşım yayınevinin hem sahibi hemde yayınkoordinatörü hemde editörü olan kadının arkadaşının oğluydu :D tamam çocuk bu konuda gerçekten çok iyi ben sadece örnek veriyorum ilgili bölümden mezundu yüksek lisansını tamamlıyordu hal bu falan.

önce kısmi çevirinizi ileri derecede ingilizce bilen / okuyan / çeviren birine gösterin. "olur bu" derse, aynen yayınevi yayınevi dolaşıp yayıncı arayacaksınız.

not ortalaması şartı okula ve bölümlere göre değişiyor.

Geçerli değil. Alırlar.

yanlis bilmiyorsam 2.5 altinda yok'un kurallari geregi isteseler de alamiyorlar ama dandik bir ozel universiteyi arayip sormakta fayda var.

yök'ün kuralı yok.

üniversiteden üniversiteye değişiyor. çoğu özel üniversite 2.5 istemiyor burslu filan okumayacaksa.

eğitim kalitesi iyi olan üniversiteler genelde 2.5 hatta bazı bölümlere özel 3.0 üstü isteyebiliyorlar.

eğitim kalitesi düşük olanlar da en azından 2.0 üstü olsun diyorlar.

tabii bunların hepsi hangi enstitünün hangi bölümüne başvuracağına göre değişen şeyler.

bilkent ve odtü almıyor mesela, ortalamayı karşılamadığınızda değerlendirmeye bile almıyorlar.

göz damlası kullanıyor musunz? veya kulak damlası?

yok şu sıralar hiçbir damla veya ilaç kullanmıyorum.
2 ay önce deviasyon ameliyatı olmuştum, ardından alerjik reaksiyon verdiği için 3 hafta alerji hapı ve bir burun damlası kullandım ama 2 haftadır onları da kullanmıyorum.

söyle bir sey mi?

www.trying-to-conceive-a-baby.com

hayır sıvı değil, pıhtı hatta katı olmaya çok yakın.
ve süt beyazı, yani şeffaf değil.

o dedigini biliyorum, kokusu da kotu hatta? hasta oldugum zaman veya en azindan basim agridiginda goruyorum ben kendisini.

ayda bir okumaya çalışıyorum min. ki az aslında. çok vakit alan bişi değil bu kitap olayı.
daha çok 'kitap' okumak isterdim ama günde belki birkaç kitap kadar yazı okuyorumdur, kısa metinlerden daha çok hoşlanıyorum. konsantre olamıyorum kitaba artık.
o yüzden quora, stumbleupon, takip ettiğim bazı siteler (popsci, verge, wired falan filan) daha çok tatmin ediyo. internet olmasaydı hayatımda günde bir kitap net okurdum öğrenci halimle. zira aldığım kitabı maksimum 3 günde bitiriyorum.

1-10-15
2. 6-7
3. Hayir

1.zevk için okunuyorsa 25 ideal bence.

2.50 civarı

3.memnunum

55 tane okumuşum bu sene. 2. kez okuduklarım hariç, onlardan da bir 5-6 tane çıkabilir.

eskiden işim gereği (yayınevinde çalışmaktaydım) bir ay içinde 5-6 kitap okuduğum oluyordu. bir yılda 60 kitap civarı bir şey yapıyor. ayrıca iş icabı olmadan okuduklarımı da eklersek 80 civarı kitap okuduğum 3-5 yıl oldu.

işten ayrıldıktan sonra aynı tempoda devam etmedi elbette ancak ayda 2-3 kitap okuyorum düzenli olarak.
yeni çıkanlar / eskiler arasında da dengeyi tutturmak için 1 yeni çıkan okuyorsam 2 daha önceden basılmış bir şeyler okumaya gayret ediyorum.

yeterli mi? fena değil işte. sonuçta akademisyen değilim, bir konu hakkında her şeyi okumam gerekmiyor, genellikle edebiyat zaten okuduklarım.

bence haftada bir kitap iyidir. benimkisi de bu civarda. memnun da degilim aslinda ama full-time ogrenciyim, yapacak bir sey yok. zaman kisitli.

6-8 okuyorum. onlar da hep yaz aylarında okuduklarım. yoksa daha fazla okumak gerek. 15 güzel bir rakam bence.

çok düzenli kitap okurum.haftada 1-2 kitap bitiriyorum.daha çok okumalıyım,yeterli bulmuyorum.türkiyede yılda 1 kitap bile okunuyosa güzel bence :)

1. min 12, ideal 48-52. (ortalama bir insan için.)
2. eskiden 15-20 idi, üniye başladığımdan beri 3-5 anca.
3. hayır memnun değilim, ama hem zaman ayıramıyorum, hem de içimden gelmiyor. mezun olunca üzerimdeki bu durgunluk geçer de yeniden okumaya başlarım diye diye umuyorum.

1) haftada 1 kitap okusan, yılda 48 tane eder zaten. okumamak için hiç bi neden yok.
2) 40-50 civarı
3) memnunum. haftanın 6 günü çalışmama rağmen okumaya bu kadar vakit ayırabilmem gayet memnun edici bence.

edit: konusma ben konusuyorum daha bitirmedim'in hatırlattığı üzere yılda 52 hafta olduğundan haftada 1 kitap okunduğu vakit yılda 48 değil 52 kitap oluyor. o kadar okuyoz amk şunu bile öğrenememişiz daha. neyse işte siz okuyun yine de .)

25 civarında kalmışım, kesat geçti sene.

normal pasaport 2 ay önce aldım 450 küsür lira, on senelik

yesil 60 falandir, ben 50 kusur vermistim birkac sene once. suresi de verebildikleri kadar uzun oluyor. 10 yil kullanabileceksen 10, degilse kullanabilecegin son gune kadar.

tam rakami ogrenmek dururken niye asagi yukari fiyat ariyorsun?

www.epasaport.gov.tr

access :)

aklıma gelmedi değil ancak üşendim. alan oluştur, form yap vs. şu an txt formatında saklıyorum zaten. her bir dvd/cd için bir kenarına kayıt tarihini yılaygünsaatdakika olarak yazıp aynı isimde oluşturduğum txt içine de dvd/cd içeriğini dir /s marifetiyle atıyorum.

Piyasada çok program var. Mesela:

www.antp.be
www.emdb.tk
www.collectorz.com

benimki daha vahimmiş ;
45.437 kez

o sayilar yanlis. :) ben daha firefox'u bir gundur kullaniyorken bakmistim, 1000 kusur diyordu, bu da demek oluyor ki girme sayisi degil, tiklama sayisi o. kac gun gecti, simdi tekrar baktim 3000 kusur diyor. benim aktivitemde bir azalma da olmadi. yanlis bir seyler var demek ki. :)

facebook ile iletişim kurulan her durum (mesela her sayfada bir fb like butonu var, sayfa açıldığında fb ile iletişim kurup butonu gösteriyor) bu sayının içine giriyor olabilir mi peki?

benimki harika; 6

o da birisi bişey linki vermiştir falan..

2 hafta önce format attığım için 1k şu an

2,040

56.622

menuden, gecmis - tum gecmisi goster deyip arama kutusuna facebook yazarak ziyaret sayisi sutunundan sayfaya gore bakilabilir.

"Have I visited this website before? Yes, once"


kesin yanlışlıkla bir video linkine filan tıklamışımdır. uzun süre hosts dosyasından engelliydi zaten.

17bin208 kez facebook ve ona ait domainler.
4bin97kez de duyuru.

yalnız benimki firefox değil, chrome. history trends adlı bi eklenti ile görülebiliyor. (eklentiyi kurunca biraz beklemeniz gerekiyor grafikleri çıkarmak için)

5 senedir kullanıyorum, daha 15.659.

sanki sosyal-demokrat bi tınısı var gibi, ama cok 80ler sonrası tatta.

şu anki okur kitlesi hakkında bir bilgim yok, ama 90larda ve hatta 2000lerin başında belki, daha sosyal demokrat, hürriyet okurundan daha ciddi, nispeten magazine uzak duruşu olan ama bir cumhuriyet okuru da olmayan bir okur imajı canlanıyor bende.

haberlerin altındaki eksileme artılamadan bakabilirsin. başbakan haberini öven yorum girilmiş ve bolca eksilenmişse site muhalif. ha tabii site editörüne de bağlı olabiliyor. öven yorumları yayınlamayabiliyorlar.

eskiden biz alıyorduk. sosyal bir tespit yapabilecekseniz, buyrun:

80'lerin sonundan 96-97'ye kadar milliyet ve zaman alıyorduk. milliyet'in abonelik sistemi var mıydı hatırlamıyorum ama hergün düzenli olarak eve alınıyordu. 97'de türkiye gazetesi'nin bisiklet kampanyası nedeniyle milliyet'i bıraktık, türkiye'ye geçtik. türkiye eve geliyordu ama okunmuyordu. zaman ve türkiye ile bir süre devam ettik, zaman'ı bıraktık yeni şafak'a geçtik, türkiye'yi bıraktık hürriyet'e geçtik. sonra yeni şafak'ı bıraktık, hürriyet, sabah ve habertürk olarak devam ediyor.
lise'de, arkadaşları tarafından "abdülhamit" diye çağrılan, yine lise yıllığında "abdülhamit'e hayrandır" yazan, lozan'da hukuk doktorası yapmış, doktora sırasında liberalizmi benimseyen, üniversitelerde liberalizm ve insan hakları dersi veren, 5 vakit namazında bir baba; hıfzı veldet velidedeoğlu'nun asistanlığını yapmış, zamanında ihtilale destek vermiş, sonra nedamet getirmiş, son 20 yıldır ultra liberal, 6 yaşından beri 5 vakit namaz kılan hukukçu bir anne.

basta belirtmeyi unutmusum ama ben aslinda daha cok 90 oncesi, hatta mumkunse 70'lerle ilgileniyorum. var mi bu konuda bilgisi olan?

bu arada yazdiklariniz simdiden cok isime yaradi.

kesinlikle barcelona.eğlence ve tarih iç içe optimum.
romada daha fazla tarih daha az eğlence amsterdam da tam tersi; venedik sevgiliyle gidilmeyecekse(sevgiliyle bile bence gerkesiz bi şehir)milano da fazla snob.

iclerinden sadece amsterdam'i gordum ama bence amsterdam'a gitme. yani git tabi de simdi degil. turkiye'den tatile gidilen donemlerde amsterdam'da sokakta yurumekle istiklal'de yurumek arasinda hic fark yok. secenekler bunlarsa ben roma'ya giderdim ama kendim seciyor olsam prag veya viyana'ya giderim.

berlin seçeneğini de ekle bence.

1 ve 4'e gittim, ikisi de pek güzel, ama tek kişi ve fotoğraf açılarından 4 daha güzel. Zaten Şubat'ta olduğu için olabildiğince güneyde olsun. Barselona'ya Ocak sonu, Amsterdam'a Mart ortasında gitmiştim.

İçlerinden Roma hariç hepsini görmüş biri olarak önerim Barcelona olacak. Şubat ayında Amsterdam çok soğuk olur ve gezi çileye dönebilir. Ben Ocak başı gitmiştim ve öyle bir soğuk hatırlamıyorum. Ama Amsterdam'a gidersen 1 gününü Brugge'e ayırmanı da şiddetle öneririm.

yanlış hatırlamıyorsam şubaata venedikte festival var, maskeli falan. ama soğuk olur.

Hafta içi iki gün. Hafta sonları değişiyor, ayda 2-3 kere de haftasonları görüşüyoruz. Gözden ırak gönülden ırak neticede.

Erkek değilim ama her gün görüşmek sıkıyor bence de biraz.

bi ara aynı evde kalıyorken her gün görüşüyorduk :D
daha sonra ailem gelince yanına taşınmak durumunda kaldım, o zaman da haftasonları ve hafta içi de 1-2 gün.
şimdi haftaiçi kursa gidiyorum sadece hafta sonları kaldı. ama bazen hafta sonları da görüşemediğimiz oluyor. nadiren ama.

İdeal olanı haftada 2, en fazla 3 olmalı. İstisnalar hariç.

Her gün. Belki 1-2 gün kaçıyor arada, mesai uzaması, yorgunluk vs gibi sebeplerden.

sevgilisine gore degisiyor. hem kulturu, hem zevki ile bana uyan biriyse vaktim olan her gun gorusurum, hatta firsatim varsa birlikte eve cikarim. degilse haftada bir falan. tabi onlar hep cabuk biten seyler oluyor.

Her gun.

joelskellington +1

benim her gün gelmek istiyo var bi tane adı da ellooweeth.

olur mu arkadaşlar böyle iş bi yol gösterin geçen çarşamba geldi, pazar öğlen gönderdim. pazartesi akşamı geldi gitti, salı geldi çarşamba sabahı gitti, şimdi de beni kandırmaya çalışıyor yarın akşam geleyim cumartesi senle işe giderken çıkarım diye, hep yalancılık hep yalancılık.

ilişkinin başlarında daha sık görüşülür ama normal seyre dönünce 2-3 ideal.

cumadan pazara birlikte kalıyoruz yetiyor ile yetmiyor arası bir şey.

sıklık kişiye göre değişir, kimi az görüşülen, kendi başına birşeyler de yapabileceği bir ilişki ister.
kimi de her gün yanında olsun ister.
karşıdaki erkeğe soracaksın bunu, ya da bırakacaksın o ayarlayacak. çünkü ilerde problem yaratır bu tür sorunlar, üzülürsünüz.

öyle hergün olur gibi geliyo da aslında olmuyor ya ayrı vakitlere de ihtiyaç var herkesin bi hayatı var neticede. erkek değilim.

2 iyidir. insanız yoruluyoruz birader, sevgimizi bispat etmek için illa ebemiz mi sikilsin, trafikte zaten can burnumuza geliyor. istanbul için konuşuyorum.

haftada 2-3 den fazlası zarar, spora da gitcez, erkek arkadaslarımızla da takılacaz, alilemizle de vakit gecirecez, bunaltmayın bızım de bıraz ozel hayatımız olsun.

her gün görüşüyoruz. yeri geldiğinde ben yeri geldiğinde o bazı şeylerden fedakarlık yapıyor görüşebilmek için. 4 aydır görüşmediğimiz 2-3 gündür

her gün ne ya çok sıkıcı olur bi süre sonra. biz hafta içi 1 ve hafta sonu 1 defa kesin görüşüyoruz. bu minumum sayı, maximum da 4 falandır. kadınım.

ilk defa denedim oldu.
hücreye sağ tuş yapıp aralığı adlandır diyin.
metin şu şekilde çıkacak: xxxxx_yyyyy_zzzzz gibi bunu başka bir hücreye kopyalayıp metni sütunlara dönüştür,sınırlandırılmış, diğer bölümüne de _ yapın.
daha kolay yöntemi vardır umarım.

edit: ikinci denememde text to columns'a gerek kalmadan ayırdı. ilginç.

enter'i ctrl+f yapamiyoruz degil mi? :D yapabiliyor olsak sonra onu replace edip, sonra replace ettigimiz seyi ayirici yapardik. bu replace mantigini kullanarak yapabilecegin bir sey yok mu?

text to columns'u seç ordan other'ı seç,

Alt tuşuna bas; basılı tutarken 010 yaz olur.

@Era elimdeki tablo çok çok büyük, yaklaşık 3000 tane hücre var böyle. yapmam imkansız.
@sendelemeden ctrl+f ile bayağı bir numara denedim ama yemedi
@gkn alt+010 işe yaradı! teşekkürler!

onlar direkt cennete akıyorlar diye biliyorum ben. ufakken sormuştum bi hocaya.

Belki de onlarin dini daha kutsal, ve direkt cennete gidecekler. Onlarin dini inanci ne diyor ona bakmak lazim, nedense herkes kendi dininin en kutsal en ileri en sahane oldugunu zannediyor.

ben eskiden musluman sayilirdim, simdi tanri oldum. iki tarafin argumanlarini da biliyorum.

dini kaynaklar genel olarak "onlara gelen din bir sekilde korunmustur, isteseler bulurlar, dusunerek de anlasilabilir zaten, bakin doga ne kadar guzel, kendiliginden olmus olabilir mi?" seklinde argumanlar siraliyorlar. en son iyice koseye sikisinca da da iste "akli olan insan bunlarin kendiliginden olamayacagini fark eder. yaraticiya inanir. ona ibadet eder, nasil yaptigi onemli degil. dusunsel kapasitesi buna yetmiyorsa o zaman zaten cennetliktir." diyorlar.

Allah peygamber göndermedikçe bir kavme azap etmeyiz diyor. o yüzden bunlara azap edilmeyecektir.

ister medeniyetten uzak kabileler
ister akıl hastaları
ister buluğ çağına ermeden önce çocuklar vs vs uzayıp giden bir liste var "e bu insanlar müslüman olacak imkan bulamadılar ki"
cennetin tek bir yer olarak anlatılmadığını biliyorsunuzdur hani farklı insanlar için farklı cennetler var
bu tam olarak nedir gerçekten cennet kat kat bir yer midir yoksa cennet tek bi cennettir de insanların onu algılayışı farklıdır da o yüzden mi herkesin cenneti farklı :) bu kısım sanırım net değil ancak öyle ya da böyle elbette müslüman olma şansı olmamış insanlar için bu nedenle azap yoktur, onlar hakkında hüküm verecek olan tabi Allah'tır ama bildiğim kadarıyla cenette yerleri vardır.
aklederek Allah'a ulaşmak ancak Hz. İbrahim'in başardığı bir mertebe olup Allah normal bir kuldan kendisini akıl yoluyla bulmasını beklemiyor. Beklemiyor ki kitap var peygamber var :)

tebligat yapilmayan kisiler sorumlu olmaz ama tebligat yapilan islami bilenler uymazsa sonu kesinlikle cehennemliktir ben hristiyanim hakdindeyim ama musluman deiim demek kurtarmaz kesinlikle cunku o dinler yok artik islam geldi void oldular

islami bug.

güncelleme de gelmiyor. tıkandı sistem...

insanlar akıllandıkça mucize de gerçekleişmiyor...

ilginç tabi neticede.

ibrahim örnegi veriliyor bu durumlar icin, ibrahim tanri'yi buluncaya kadar tapilacak ne varsa hepsine tapiyor, bunlarin hicbirisi olamaz ooolum, tanri var ama nerede diye ararken buluyor gercegi. onlar da arasin, onlar da bulsun deniyor.

araf

herseyi bilen ve herseyi yapmaya gücün yeten bir tanrının yolladıgı dinde boyle bir bug kabul edilemez..


ne yani tanrı tüm insanlıgı yarattı ama bazılarına peygamber gitmediği için sınavları gecersız sayılıp cennete mi gidecekler ?

o zaman diger insanlarla onlar arasında ki fark ne ? yarısı sınava tabi tutuluyor yarısı dogrudan cennete giriyor.. asdsfa boyle bir sacmalık olamaz.. kendisi ile çelişiyor..

ayrıca akıl hastalarının muaf olması da ayrı bır gariplik. adamın aklı melekesi yok ama bunu bu sekılde yaratan da tanrı olduguna ınanılıyor.. herseye gucu yeten hersei bilen kisi sistemi yaratmadan once bu bugı bilmiyor muydu ? bozuk seyı nıye ve neye gore yarattı ? e sınava gırmemıs kısı hıc varolmamıstır kı ? ne ile cennette oldugunu algılayacak ? dunyada varolmadı kı bu kısı ? benlıgıne sahıp olamadı .. varoldugunun dahı farkında olmadan cennete mı gıdecek ? gıtse bunu farkedebılecek mı ?



neyse nerden tutarsanız tutun , herseyı bılen herseye gucu yeten ve mutlak ılım sahıbı bır tanırı ıle yaratılıs teorsı kendı kendıne celısen ve bınlerce acıgı olan bır kuramdır. nerden tutsanız elınızde kalır. en son varacagı nokta ınanc sorgulanmaz , ınanırsın yada ınanmazsına gelır.. tum argumanlar bıttıgınde elınde bu kalır ınanc sahıbı kısılerın..



not ; eskıden bes vakıt namazında nıyazında uzun sure cemaat ıcerısınde kalmıs mevcut kaynakların buyuk kısmını (kuran , mealler , risalei nur kulliyatı ve hoca efendının kıtaplarının buyuk kısmını okumus bırıyım. bunların harıcınde farklı kaynakların da bırcok kıtabını okudum. )

teori destekli degil pampa.. kendi varsayımları ıle çelişmekte. hem de bircok konuda.


mevcut insan zihni ile , gercek oldugunu iddia eden 2 peygamber arasında hangısının ilahi ruha hizmet ettiginin ayırt edilmesi imkansız. neye inanırsan senin icin mutlak dogru bu.. bu 5000 yıl once de boyleydı 3000 yıl once de 1000 yıl once de bugun de aynı..

islam da diger tum bolgesel inanıslar gibi bir inanıs. ortaya cıkarken ne mıkronezya dusunulmus ne kutuplar ne amerıka ne avusturalya..

ortadoguya cuk oturur gerisinde eksik kalır , tamamlanamaz.

çoğunluğun kötüye yönelimi olarak tanımlanabilir mi bilmem ama, kırık cam teorisi okumuştum. karar mekanizması olarak belli bi teori var mıdır yok mudur bilmiyorum. sosyal psikolojiden anlayan birilerine sormak lazım.

queue ile ilgili bir sey olabilir. tam adini ben de hatirlamiyorum. sey var, insanlar bir sira gorunce o dukkanin iyi oldugunu dusunup onlar da siraya giriyor, bu yuzden sira uzuyor, daha cok insan gorup geliyor falan. halbuki hepsi en bastaki adamin ordan bir sey denemeyi dusunmesiyle basladi ve belki o sira uzamaya devam ederke adam coktan pisman olmustu. formal adini hatirlamiyorum.

çoğunluğun evet dediği şeyin doğru olarak kabul görmesi var subjektif objektivite deniyor. yanlış olabilir ama o toplulukta doğrudur.

herkesin kötü yapması gibi bir teori saçma geldi bana. yani o kadar genel bir şey ki ortada bir fikir yok gibi. hani bir koşul olsa veya bireysel bir sendrom olsa mesela anlarım da. neyse belki de vardır bilmiyorum.

aklıma game theory'i getirdi ama cevap değil.

@nathan: game theory'yi hic karistirma ya, pareto efficiency acisindan baktin sanirim sen ama mesele oyle degil. zaten o temel olarak gozleme dayali bir teori degil, aksiyomatik bir sey.

milyonlarca sinek yanılıyor olamaz. buna uygun sanırım.

@inanmazsan inanma: yok degil. tam tersi benim istedigim.

anomie var bi de toplumsal yapının kuralları ile kültürel yapı kuralları birbiri ile çatışmaya başlamasıyla ortaya çıkan duruma deniyor.

Nietzsche: Koyun teorisi :)

dindar insanları kastediyorsun galiba. evet. haklısın.

beyler herif troll :)))

ben de kutsal kitaplarin kapagini actiktan sonra hala inananlari anlamiyorum. bu ne okudugunu anlamamaktir.

@i ve been mistreated
@sendelemeden

+1000

Doğru diyosun bunların hepsini inceleyip karar vermemiz lazım aslında.


Afrika Geleneksel Dini
Ana Yerli İnançlar
Bahailik
Budizm
Cao Dai
Çin Geleneksel Dini
Hıristiyanlık
Hinduizm
İslamiyet
Jainizm
Konfüçyüsçülük
Mormonluk
Musevilik/Yahudilik
Neopaganizm
Rastafaryanizm
Sihizm
Şinto
Taoizm
Tengricilik
Tenrikyo
Tinselcilik
Üniteryan Üniversalizm
Yehova'nın Şahitleri
Zerdüştlük

bende kutsal kitaplarının kapağını açtıktan sonra nasıl oluyor da din hakkında bu kadar farklı yorum çıkabiliyor onu anlamıyorum.

misal arabastandaki herif 4.kadın caiz diyorken bizim diyanet değil diyebiliyor.
yada recm cezası varken bizimkiler nasıl yok diyor.

yatsı namazımın duasını eda ederken sizleride duama ekliyeceğim. umarım doğru yolda olanlardan olursunuz.

aksi takdirde yatacak yeriniz yok.

biz türküz kardeşim.

bu şekilde konuşmana rağmen eminim ki doğru dürüst bilmediğin şeyler hakkında ahkam kestiğin olmuştur.

ben de mesela şunu anlamıyorum: İlahi kliplerinde neden hep şelaler çiçekler oluyor. Mesela İzzet Altınmeşe'yi, Hakkı Bulut'u da koysunlar. Onları da da Allah yaratmadı mı?

trollük sizin gibi ebu cehillere mahsustur. islam hak dinidir.

ukala demeye dilim varmayan güzel kardeşlerim bu konuda çok bilmişliğinizi bana saklayın özelden mesaj atın konuşalım sonra kimin kimin bilgisi daha üstun karar veririz.

bozulmus bir yemegin bozulmus oldugunu anlamak icin illa o yemegi yemek mi gerekir? pekala goruntusunden ve kokusundan anlayamaz miyiz? isbu cumle hakaret degil analoji amaci tasimaktadir.

-> |||||||||||||........ %20
İbret Alınıyor..

işte git merhaba de, adını söyle, onu nerden tanıdığını söyle, bi bahaneyle bişey sor falan, tanışmak istedim de.. ?

allah mıyız oğlum biz ?

tanışıyoruz zaten.

tarzan-jane esprisi yap.

ortak arkadaş falan varsa öyle tanış önce sonra açıl..ama fazla açılma

ben o konusmayi uzatmayi hic sevmiyorum. onun icin soylemeye karar verdigim gun bulustuktan sonra bir sure muhabbet edip ortami isitip sonra cat diye soyluyorum.

bir kıza açılma faslı en sikik aşamadır kız konusunda.kolay gelsin

bir yere davet et konuşmalarını vücut dilini takip et ona göre ileriki randevuların çıkıp çıkmayacağı belli olur zaten illa bir şey söylemene gerek yok. ben seni seviyorum diyince genelde aldığın cevap ben seni arkadaş olarak görüyorum oluyor çünkü. onun kafasındaki buzları kırman lazım seni tanımasını sağlaman lazım

çocuğun en belirgin özelliği taklit etmesi ve doğrudan ondan istenen şeylere kimi yaşlarda direnç göstermeye meyilli olması, özellikle anne-babaya, aileye filan, yabancılara yapmayabilir. yani kitap okusun mu istiyosunuz, oturun kitap okuyun. köpek eğitmeni bir adam çocuklarını da aynı yöntemle eğittiğini anlatıyor bir videoda. istediği şeyleri yapınca onaylamak, istemediği şeyleri yapınca aşağılamadan, üzmeden hayır, bunu yapmanı istemiyorum demek-miş. çocuk yetiştirmedim bilmiyorum bunlar da sağda solda bbc nin little angels programında vs öğrendiğim şeyler.
psikolojik konuları aşamadıkça dengeli de beslendiremezsin, balık yağı da yutturamazsın, kendimden çok iyi biliyorum.

dengeli beslenme. balık yağı.

ikinci, ucuncu dil ogretmek. hatta mumkunse daha erken baslatmak.

Uzun uzun cevap vereceğim bu konuya. Şu an meşgulüm. Buraya edit gelecek. Reserved.

almanların bir steiner metodu varmış, ismi değişik olabilir bir araştır, berlinde kreşte çalışan bir arkadaşımdan dinledim, etkiliymiş. en azından baskı ve sinir harbinden çok yeğdir. bir de şu belgeseli şiddetle tavsiye ediyorum: children full of life. ikinci cevaplarım görünür olsun diye ayrı yazarım ekstra tik istemem :)

uygun model olma +1
uygun öğrenme ortamları yaratma ve yaşantı zenginliği. şöyle ki, ancak maruz kaldığımız şeyi öğreniriz ve bir şeyler öğrendikçe beyindeki sinaptik bağlar artar. mesela, sinema, tiyatro, müze, maç, akvaryuma götürmek, farklı şehirlere ören yerlerine götürmek..
çeşitli yeteneklerini sınama fırsatı. yani ilgisine göre kurlara yazdırmak (bale, tenis, yüzme...)
ve bir de bu tarz kitaplar var çok fazla. onları da araştırıp bir kitapçıda, eğlenerek kafasını çalıştırabileceği şeyler bulabilirsiniz.

herkes desteğe örnek vermiş ben de kösteğe örnek vereyim madem. çocuğun kafasına pata küte vurun zekası körelir. ayrıca okul çağına geldiğinde ders çalışmasına izin vermeyin.

ben de bununla alkaalı bir araştırma okumuştum, mutlu bir ailede yetişen bebekler ileride daha zeki oluyormuş, mutsuzluk ve gerginlik zekayı köreltiyormuş.

onun dışında anne babanın yapabileceği en iyi şey çocuğuna doğru örnek olmak, yani anne kitap okuyorsa çocuk da okur, baba gazete okuyorsa çocuk okuma bilmese bile özenir, oturup sayfaları çevirir, eve dergi giriyorsa ne varsa okunur, vesaire.

iş konusunda da aynı şekilde. balıkçı babanın oğlu en azından olta tutmaya meraklıdır, gibi düşün.

sen kaynak olarak neleri kullandıysan onları göstericeksin kaynakçanda. ha, kaynakça nasıl gösterilir diyorsan halil seyidoğlu'nun bu konuda yazılmış bir kitabı olması lazım. bilimsel yayınlarda izlenen yollarla alakalı güzel, bilgi veren bi kitap

hangi style?

wiki.answers.com

vazgeçtim o linklerden :D
cevap verilmiş 19,063,412,609

ben de hesapladım bu çıktı 1805080066.54

henn
o zaman en büyük hisse sahiplerine morningstar.comdan bakabilin. DIS koduynan.

@kediebesi

kac hissesi var demiyor, kac hissedari var diyor. 19 milyar insan yok ki o kadar hissedar olsun. :D

Doğru planlıyorsun.

düzgün olan kısım ağza gelecek. saçaklı taraf yakılacak evet.

saçaklı kısmı yakıyorsun ve çakmağı/kibriti dokundurup çekme. bekle, iyice yansın. şöyle bi alev çıksın ucundan iyice. sigara mantığıyla yaklaşırsan yakamazsın puroyu, duman gelmez istediğin gibi.

sen yenisin galiba diyerek senin sormadigin iki seyi aciklayayim. cakmakla yakarsan gaz tadi gelir, kibritle yakmak lazim bence puroyu da, pipoyu da. (ozel bir cakmak olmadigi surece ama o olsa bile kibritin kokusunu seviyorum ben.) uzun sure (1.5-2 dk.) cekmezsen soner.

backwoods honey berry alaydın daha iyiydi :)

tam tersten bak olaya. comsumer spending azalmis, saving artmis, investment artmis, lr growth artmis. makroiktisat kadar sikik bir sey yok. neyi nasil yorumlarsan destekleyecek teori bulabilirsin. diyelim bulamadin, yenisini kurarsin.

Öyle bir teori çok doğru değil. Harcamaların artması demek gdp de artacak demek değilki. İthal ürün kullanmayan kapalı bir ekonomi olsa belki. Amerika'nın gdp'sinin sürekli artması gerekir böyle bir mantıkla.

ilginç bir şey buldum yalnız. geçtiğimiz 60 yılda amerika'da da böyle negatif bir korelasyon var..

en.wikipedia.org

Sendelemeden IS/LM deki IS kismini anlatmis.
Teorin "Keynesian Consumption Function"'a benzer bisey ama causality de iceriyor.
Oncelikle zaman araligin nedir?
Ayrica bunu soyleyebilmen icin, cointegration veya causality testlerine basvurman gerekir, bunlari yaptin mi? Yoksa grafige bakarak mi gordun bu dedigini?

GDP illa tüketim harcamalarıyla artar diye bir şey yok. Milli geliri ne arttırır? Yatırım arttırır, ihracat arttırır. Demek ki bu adamlar tasarruf yapmışlar. Yatırım harcamaları ve dış ticaret gelirleri artmış.

2001-2011 arasını inceliyorum. GDP ve consumer spending'deki rakamlara göre konuşuyorum. ama dediğinizde haklısınız tabi. diğer bileşenlerde artış var muhtemelen. grup çalışması yapıyoruz da benim konum sadece consumer spending idi. rakamları öyle görünce celallendim hemen. şimdi incelediğimde ihracatın ve yatırımın arttığını gördüm. teknikte tamam da, pratikte yine pek olmuyor sanki dostlar. çünkü öyle bir ilişki var ki, gdp ne zaman artsa C azalıyor, gdp ne zaman azalsa C artıyor, niye artıyor?

neyse sanırım bu tarz cevaplamak için uzunca inceleme yapmak gerek. yorulmanızı istemiyorum gençler. sağolun aydınlattığınız için.

tam tersi olmuş dediginiz dönemler, %50'yi bulmuyor:

2.bp.blogspot.com

direkt nedensellik de yok. gdp'yi, dış talep büyütüyor. iç talebi büyütecek faktörler (artan maaş ve istihdam, düşen vergiler, artan nüfus), bu ülkede pek sık rastlanmayan şeyler son yıllarda. ihracatın sürekli artan gücünün içeriye gecikmeli ve belli dönemlerde pozitif etkisi görülüyor. ancak azalan nüfus ve reel olarak artamayan maaşlar, iç tüketimi hep durduruyor.

Oncelikle, 2007'ye direk "structural break" koyman lazim. Krizden dolayi makroekonomik serilerde ciddi bir kayma oldu. Yani, iki seriyi "ceteris paribus" olarak gormen icin, institutional durumlarin (ekonomik, politik, kulturel,vs..) stabil olmasi gerek (yani diger herseyin ayni kaldigini iddia ediyoruz ki bir iliskiden bahsedebilelim).
Yani, 2007 oncesi ve 2007 sonrasina ayri ayri bakabilirsen daha iyi olur sanki.
Not: Turkce terimleri bilmiyorum, O yuzden boyle Anglo-Turkish oldu kusura bakma :)

Cumlede eylemden etkilenen nesne varsa akkusativ yapiyorum (daha cok yonelme)(ismin e hali )(wohin?)

O etkilenen nesne ozne konumundaysa dativ yapiyorum (daha cok bi yerde sabit bulunma falan)(wo)( ismin i hali)

Ps: ben de cok basindayim :)

Präposition'ları bildikten sonra pek bir şeyi kalmıyor.

dativ'de yonelme, ayrilma, amac belirtme gibi bir durum var. akkusativ'de pasif tamamen. ali ayse'ye cicek verdi. cicek burda akkusativ.

not: pek almanca bilmiyorum ama baska bir dilde boyle. almanca'da da boyledir herhalde. :D

Hakkaten boş iş ya sen boşver fazla kafanı yorma.

küçük yatırımcı sikici

www.youtube.com bane üsdat söylüyor burada.

Şirketlerin halka satın alması için ayrılan hisseleri. Sen gidip bu şirket hisselerini satın alıyorsun. ve şirketin karına veya zararına ortak oluyorsun.
siyasete, vergilere, diğer rakip şirketlerin yaptıklarına, yeni ürün çıkarıp çıkarmamaya göre, krize, kaynakların fiyatlarının değişmesine göre değişiyor hisseler işte.

kaynakların fiyatlarına örnek: diyelimki sen istikbal mobilya nın borsayla hisselerini aldın, 1000 Tl lik aldın. mobilyanın kaynağı ne? tahta işte tahta fiyatlarının yükselip alçalması, istikbal mobilyanın hisselerini oynatır yani karını zararını etkiler. bundanda sen etkilenmiş olursun.

daha kolay nasıl anlatabilirim bilmiyorum

olay su: "herkes satacak, fiyat dusecek, ben de satayim." diye herkes satiyor. sahiden fiyat dusuyor. "herkes alacak, fiyat yukselecek, ben de alayim." diye herkes aliyor. sahiden fiyat yukseliyor.

ha bunu neye gore soyluyorlar? iste o sirkete bir dava acilirsa bu kotu bir sey. fiyati dusebilir hisselerinin. ama kimse satmasa dusmeyebilir aslinda. ama satiliyorlar. veya bir ulkenin basbakani sikik bir sey yapiyor, o ulkeden kaciyor tum yatirimcilar. borsa dibi goruyor. suru psikolojisi biraz.

(bkz: at yarrağı borsası)

imkb dersen onlar manipulatif hareketler bir suru yatirimci ozenip borsaya giriyor ve paralari hupletiliyor.

gercek borsa sudur senin bir miktar paran var ve iyi is yaoan bir firma var mesela google diyelim surekli kar eden bir sirket sen buna az bi parayla ortak oluyorsun sirket kar ediyor buyuyor seninde hissenin degeri falan artiyor kendin google acmaktansa ve yuz milyar dolar harcamaktnsa kara ortaksin.

google ilk kuruldugunda cayci kadina maasinin birazini hisse olarak odemisler sonradan o kadinin serveti 100 milyon dolar olmus hisseler yuzunden.

turkiyede borsa yok keriz silkeleme var hic bulasma ve imkb ye girme bu kafayla ne turk sirketleri kalkinir ne de sermaye bulurlar

ilk defa duydum ama mantıksız gelmedi.

bana da mantıksız gelmiyor.

bana da mantıksız gelmiyor.

"i myself" özneli cümleler de var. aynı mantık bence.

Gramer olarak first, second, third of all falan diye kullanimi dogru ama düşününce biraz değişik geliyor bana da.

Bana saçma geliyor.

Kendi dudağına çilek reçeli sürüp ona ekmek banarak yemek gibi.

Kaldı ki, reçele ekmek banmak...

in addition/what is more falan dersen ilkine ekliyormussun gibi durur. second of all basta bana da garip gelmisti ama alistim, simdi ben de kullaniyorum. eskiden secondly veya another bilmem ne is bilmem gibi seyler yaziyordum da second of all temiz.

böyle bir kullanım yok ingilizcede. daha değişik bağlaçlar var buna benzer. onları kullanabilirsiniz. çünkü "herşeyden önce" der fakat "herşeyden ikincisi" diyemezsiniz.

@lesmiserables

bu kullanımı native speaker denen şahsiyetlerden birkaç kere duydum. gramer olarak doğru mudur değil midir bilmiyorum ama böyle bir kullanım var yani. demek istediğimi de tam özetlemişsin. "her şeyden ikincisi" oluyor ve bana saçma gelen de bu.

"Second of all" hiç duymadığım gibi hiç kullanmadım da...
Sadece "Second" yazman yeterli olur..

@rebio

biz de türkçe'de olmaması gereken, kullanımı mümkün olmayan şeyleri kullanıyoruz. aslında ingilizce'de kullanamayacağınız kalıp yoktur, cümlelerle ve kelimlerle çok güzel oynayabilirsiniz, fakat kullanım alanları farklıdır. bu ibare günlük konuşmada dilinde konuşulmaz mesela, native speakerlar kullanıyorsa da dili düzgün kullanmadıklarındandır (ya da tam belirttiğim gibi kelime yapılarıyla kasten oynadıklarından).

fakat çok rahat bir şiirde veya bir romanda, bir dil oyunu yaparken kullanabilirsiniz. normal, sıradan konuşmadaki kullanımına hiç rastlamadım, keza mantıklı da gelmiyor.

edit: bunun yerine "secondly" kalıbı var. first of all, secondly, thirdly olarak gider.

sivi meselesi tamami icin gecerli.

kabine koymayacagin bagajda istersen litrelerce raki tasi, kimse bir sey demiyor.

8 kiloyu gecmeyecek sekilde ayarlayabilirsin, bir haftaymis zaten. fakat genelde ben donuste bir seyler alarak geldigim icin canta 15'e kadar cikiyor. (45 lt. o da ama ben biraz dar kullaniyorum, 42 falandir herhalde o haliyle.)

erkeksen (challange gibi oldu bu da :) ) 3-4 tshirt, birer ekstra kazak/gomlek, pantolon, yeterli iccamasiri ve corabi 20-25 litrelik bir cantaya sigdirabilirsin, bence oyle yap para vermek istemiyorsan. 25 litreye laptop ve adaptoru, 1 dslr fotograf makinesi, 3-4 kitap, 1 haftalik camasir ihtiyacim, birkac defter sigdirmisligim var. :)

30-35 lik (tam hatirlamiyrum) bir sirt cantam var ve hic agir degil. cantaniz bosken nasil 1 kilo geliyor?

8 kiloyu cok cok gecmedikce sorun olmaz. ha olurda tarttirirlarsa check-in esnasinda o zaman kabine almayabilirler.

yurtici-disi ya da havayolu farketmiyor artik sivi tasima konusunda. 100ml yi geciyorsa kabine alamiyorsunuz. 1 hafta ise seyahatiniz gratis-watson gibi yerlerde seyahat siseleri oluyor. onlardan alin sampuan, dus jeli ivir ziviri onlarda tasiyin hem yer kaplamaz, hem de kabine almada sorun yasamazsiniz.
giderken degilde gelirken problem yasayabilirsiniz kilo siniri konusunda :)
eger kesin ben donerken aldiklarimla falan asarim bu siniri diyorsaniz. bir kabin boyu el valizi alin mumkun oldugunca bos yer birakin icinde. cantanizi da icine tikin. aldiklarinizi o valize yerlestirin en azindan sadece donerken odersiniz excess bagaji.

vay amk, o kadar latince gordum, bundan bir bok anlamiyorum. sanirim cok yakin donem diliyle yazilmis.

sunu anlatiyormus, tridentinum'un ozel isim oldugunu dusunmedigim icin cozememisim:

en.wikipedia.org

çok benzer bir kitabın ön sözü şu:

Sacrosanctum concilium tridentinum, additis declarationibus cardinalium concilii interpretum, ex ultima recognitione Joannis Gallemart, et citationibus Joannis Sotealli theologi, et Horatii Lucii, J. C. nec non remissionibus D. Augustini Barbosae, quibus recens accesserunt utilissimae additiones Balthasaris Andreae, J. C. Caesar-Augustani, cum decisionibus variis Rotae Romanae eodem Spectantibus, e Bibliotheca D. Prosperi Farinacii, J. C. Editio reformata et supra omnes superiores Gallicas & Belgicas locupletata, non modò sexcentis circiter Declaratonibus; sed etiam innumeris ferè Remissionibus, permultis item Pontificum ad varia Concilii Capita infertis Constitutionibus, ac nominatim Clementis VIII. Pauli V. & Urbani VIII.


-cum indice'den sonrası yok. yukarıdaki metini de translateten halledersiniz.

ne ise yariyor, onu yazarsaniz belki biliriz?

skew ya da skewness (edit: skew imiş)

hacı gelmişin kaç yaşına nelerle uğraşıyon allasen. bi yerde dur de o kadar ileri gitme. hayatın sillerinden yorulmuş bir halde o kadar kasma derim ve burdan incir receline bağlarım.

ben yaptım, oluyor. ama senden küçük olup da doktorada olanları ya da senden sadece birkaç yaş büyük olup da doktorasını oldukça uzatmış olanları görmek biraz iç burkuyor.

eger üniversite adin iyise, odtü, bilkent, bogazici gibi. devam et, yoksa bir cok acidan dezavantaj yasayabilirsin.

he illa akademik yapicam dersen cidden yapabileceksen devam et, ama gene üniversite adi iyi olmazsa istedigin kalibrede olmayabilir akademik hayatta.

akademik düsünen birinin söyle acikögretim okumasi ya da bunu belirtmesi de yanlis.

kisaca istersen olmayacak sey yok.

sadece bu planından bahsetmişsin. b, c, d planın var mı? hop diye atlayabileceğin bir kariyer trenin var mı önünde?

tek bunu sunduğun için ancak güzel düşünmüşsün, hoş demekle yetinebilir insanlar.

git hocam tabi ki.stay hungry stay foolish :P

yahu benim tanidigim bir profesor var, ki kendisi estetik cerrahi profesoru, calissa maddi acidan deli para kazanacak birisi, su an meslegini birakti ve tarih master'i yapiyor, cunku onu seviyormus. 26 ne ki?

Büyük bir kimya firmasında teknik föy editörü olarak çalıştım dönemsel olarak. Birkaç tane ürün grubu ve bu grupların da yöneticileri vardı, 5 tanesinden 2'si aynı zamanda yüksek lisans yapıyorlardı İTÜ'de. Genç çocuklardı, hem yönetici hem öğrencilerdi. Parlak bir öğrenciysen/çalışansan ve belli bir düzen sağlayacaksan sorun olmuyor.

Öyp var, bir araştır istersen.

genelde beyin 50 ye kadar iyi calisir 26 yas hicbirsey insanlar avrupada 30 yasinda bile lisans egitmine basliyorlar bizim toplum gibi herkes universite mezunu olacak diye birsey yok. ancak akademik kariyerden sonra is bulma sansin olmayabilir oyp gibi garantili bir programa kapak atmaya bak.

seni en cok etkileyecek olan yasin degil vaktinde o sevmeyip begenmedigin ne alakasi var la bunlarin benle degin dersler bir bir onune dizilecek ve sen arastirma yapamak yerine geri donup birsuru catch up yapmak zorunda kalacaksin. sana tavsiyem dusuk notla gectigin temel dersleri hatmetmen

yök'te şunlar varmış;

Kötülük problemi ve özgür irade savunması [The problem of evil and the free will defense] / Özcan Akdağ
Augustinus'ta irade özgürlüğü problemi [The problem of free will in Augustine] / Hale Gülser Erbağcı
Gazalî'de irade özgürlüğü [Free will in Gazalî] / Hüsnü Öztürk

surda onlarca makale var. icinden isinize yarayacaklara bir bakin:

www.ozgurtoplumundegerleri.com

Videolu örnekli linkler:

www.apastyle.org

owl.english.purdue.edu

flash1r.apa.org

ornek yeterli olmaz, icinde sizin vereceginiz tarz referans yoksa kalirsiniz ortada. surdan arastirin.

citationmachine.net

işin kolayına kaçmak için ise şu siteyi kullanabilirsiniz.

citationmachine.net

onlar övdüklerinin adını bilmiyorlar. necmi rıza ahıskan'dan bahsediyorlar. münir nurettin bu türküyü plağa okumamıştır.

emin misiniz peki? ona gore aramayi sonlandiracagim. :)

aklima bu secenek de geldi zaten, gercekten ahiskan'dan dinledigimi bilmesem o zannederdim ben de.

eminim.

genele de, lokale de etkisi var anladigim kadariyla. bir turlu uyusmuyorum. (dis hekimlerinin genel cerrahlardan cok farkli bir madde kullanmadigini varsayiyorum.)

alkolik olmanın etkisi var, bi önceki gece bi kaç tane içmenin etkisi yok.

carpinti yapar

lokal ile kabaca anlatırsak belli bi bölgeyi uyuşturup bunun yayılmasını engelleyecek ilaçlar veriyorsun hastaya.
alkol alırsan lokal tutar ama etkisi kan akımı hızlanmasına bağlı olarak kısa sürer;)

kutuphaneye ait yok.. cevreleyen sokaklara da park edemezsiniz.. bahceli 7 ye park edebilirsiniz ya da buz pateni sarayina..

hemen arkasında var(dı) sene 2008'de. ama google maps'den baktım ve olması gereken yerde hiç araç göremedim.

bigman'in önerdiği gibi buz pateni salonuna park edebilirsiniz ancak. ya da yer bulabilirseniz 4.cadde ile 7. cadde arasında sokaklara.

icerde cok araba oluyor ama kapisi kapali hep. bence personel icin var sadece.

yedek subay olarak.

yedek subay olarak. ayni halti yasamis tanidigim var, kesin bilgi.

o anki rütbesi er isler olarak eger komutana karsi suçu varsa rütbesi ne olursa olsun ere indirilir asteğmen eğitimi ve rütbesi almadığı icin yedek subay olarak yargilandigi şehir efsanesi dir.

yahu ben araştırıyorum yedek subay şehir efsanesi diyorlar. erbaş olarak gitti bu çocuk ve asteğmen eğitimi almadığı için erbaş olarak yargılanır diyorlar. şu anda da erbaş yani kendisi.

arkadasimin kuzeni kisa donem askerlikte komutana kafa atmisti. subay olarak yargilanmis ve birkac haftalik bir ceza almis. hapis de oyle cok kati bir hapis degilmis zaten.

kafa atmalık bir durum olsa herhalde kafa attım diye mesaj atardı. tartıştık belki mahkemeye verebilir demiş. netten kanunlara baktığım kadarıyla erbaş statüsünde yargılanıyor?

o zaman bu elemani belki resmi olarak yargilamayip disiplin kurulu cezasi vermislerdir diyecegim ama ben cok iyi hatirliyorum "subay olarak yargilandigimdan..." diye anlattigini.

@sendelemeden

pampa eleman kesmiş yav muhtemelen , kım gotu boklu cavusu eri subay olarak yargılar..

ben astegmen olarka hem okul komutanlıgında hem egıtım alay komutanlıgında bulundum daha hıc subay olarak yargılanmıs cavus yada erbasa rastlamadım.

belkı bana denk gelmedı bılmıyorum ama bıldıgın er gıbı degerlendırılıyor. he yemın etmedıyse hıcbırseyle yargılamazlar. merak etmesın.

norvec'e ozel bir ilgin mi var? ona gore sey etcem.

oraya kadar gitmisken finlandiyayi es gecmemelisin.

Rotan mükemmel. Bence sen de mükemmel bir insansın. Sadece bunları söylemeye geldim.

yanarım yanarım da sen bunu yazın yapacaksın ve ta oraya kadar gitmişken kuzey ışıklarını göremeyeceksin ona yanarım.

www.youtube.com

nutella kontenjanından;
athena-rüya

link; www.youtube.com

progressive rock kontenjanından gireyim ben de.

youtu.be
youtu.be

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

dinliyorum şu an.

sen de dinle de gör denklemi.

www.youtube.com

www.youtube.com

kontenjan yok al dinle.

kıyamadım: "adı bilinmeyen taş gibi şarkılar" olsun kontenjanı.