sakalların pürüzsüz ve temiz olmak zorunda. + abartalı olarak yüzük, zincir vs gibi aksersuarların varsa görüşmede çıkart derim. görüşmeye gireceğin saatten 15 dk önce orada ol, tamamdır bu iş.

bence eğer üniversite öğrencisi iseniz smart casual gidebilirsiniz.

smart casual gelebilirsiniz diye belirttiler zaten ama bu acaba çok hafif sakalı da kapsayacak kadar geniş midir?

herzaman takım elbise,traşlı bir yüz ve sadelik iş yapar..

smart casual sorun olmaz, zaten beklenen odur. kirli sakaldan emin değilim firma nasıl bir firma bilmek lazım,

çok uluslu mu? %100 türk mü? çalışan kadrosu genç mi? nasıldır.. şirket kurumsal demişsiniz sıfır kestirin bence.

uluslararası bir şirket. of bu cümle jilet diye bağırdı sanki.

aslında bence de gelmez ama zaten beni asıl endişelendiren, "lamba gibi parlarken iyi bir ilk izlenim bırakamayabilirim" düşüncesi.

tedirgin olmayın, kendinizden emin olun ama kibirli de olmayın o zaman parlaklığınızın negatif bir etkisini görmezsiniz. keşke saçlarınızı kestirdiğinizde sakalda kestirseydiniz, şimdiye parlaklık kalmazdı

bordo kazak da olmammış bence.

en basıtınden ne kadar onemsedıgınızı gosterır parlak gıyımınız.

klasik her zaman işe yarar: bit.ly

Kahverengi iyi bir seçim değil. Kıyafet seçiminiz de; ilk görüşme için, biraz fazla spor geldi bana. Çok klasik olmasına gerek yok, takım elbise de olmasın yani. Tek ceket ve pantolon; ayrı renklerde olsun. İçine gömlek. Süveter niye? Soğuk nedeniyle mi? Değilse gerek yok. Gömlek düz renk ve çok spor bir şey olmasın.Yakaları düğmeli değil kesinlikle. Fazla göz alıcı olmayan bir kravat da takın bence. İlk görüşmenin hatırına. Renk seçiminizde kahverengi kesinlikle olmasın. Ayakkabı ve kemerde olabilir. Hayırlı ise olsun.

kahverengi bir universite ogrencisi icin cok yasli gosterir daha cok kodaman isi diyebilirim. sakallari kesmek gerek,bundan birsey kaybetmezsin,girince baktin herkes pipisi yumurtasina denk dolasiyor sende salarsin takim taklavati. ayrica kazak giymek te yanlis olur bence. mumkun mertebe lacivert yada koyu mavi tonlarda dolasmaya calis.pantolon olarak grimsi seyler lacivertle iyi kombinasyon olusturur.

cok konustum farkindayim,sadece basarilar dilemek icin yazayim dedim bu hallere geldi. ya ben ne sacmaliyorum.

basarilar :)

ben geçen sene gtimiştim bir denetim şrketinde mülakata bana aynen casual gelebilirsiniz falan demişleridi.ama ben götümden anlayıp bembeyaz parıldayan spor ayakkabılarımda teşrif etmiştim bende başka herkes de aksine devler dairesine gelir gibi giyinmişti.Ama sonuçta 3 ay stajımı paşa paşa yaptım.
Kıssadan hisse :sonuçta öğrencisin ne giydiğin çok önemli değil bence ne dediğin nasıl dediğin önemli.haydi hayırlısı..

aöf de altta 3 dersiniz varsa üst sınıfa geçemezsiniz, 2 dersiniz kalırsa geçersiniz.

4 ders'in en az ikisini vermen gerekiyor finaller'de gecebilmen icin. bütünlemeler'de en az ikisini veremezsen kalırsın. sadece bir dersi vererek bir üst sınıfa gecebilmen, mümkün degil. en ikisi. yönetmelik bu şekilde..

lisans hazırlık programında okuyorsun sanırım. lisans hazırlık programına acıkögretim bürosu, yani fakülte ek-g yani askerlik durum belgesi vermiyor. sınavların sonucları 15 gün icerisinde acıklanır. inşallah gecersin.

bende senin durumundayım. hukuk'u verdim işletme ve digerlerini veremedim. işletme'ye bugün iyice abandım lakin, bütünleme degil sanki öss sokuyorlar mınakoyimm.. sorular hakikaten zordu. 36 sorunun, 10 tanesini bilgi digerlerini mantıga göre yaptım...
gecemezsem ben birde askere gidiyorum.. isyanları oynuyorum sorma ;)

en az 2 dersini vermen gerek..yani bugün girdiğin 3 dersin birini geçmen lazım..yoksa seneye intibak tekrar..

reklam politikaları iyi hacı çocuk dünyaya geliyor tv de gördüğü ilk içecek cancanlı reklamıyla kola sonra adam ölcek son göreceği cancanlı reklam kola farklı baktım sanki. bi de tarlada çalıştın mı iyi gidiyo şeker ihtiyacını hızlı karşılıyor bu meret.

popüler olmaması imkansızdı. ilk çıktığı zamanlar tamamen yenilikti ve tadı güzeldi. insanlar da aldı ve içti. sonra bıkma gibi bir alternatif olmadı zaten zira bağımlılık yapıyor ipne, kafein yüzünden midir bilmiyorum..

hım ben çok içmiyorum. ama arada çok canım istiyor. sıcak havalarda hem bir serinlik katıyor içime hem de midemi rahatlatıyor (psikolojik de olabilir). mesela son 2 günde 3 litreye yakın kola içtim, canım istiyor feci.

benim alternatifim gazoz. koladan daha az zararlı olduğunu sanıyorum. hem canımın kola isteğini de azaltıyor. böyle kısır bir döngüye girdim. kola-->gazoz-->su, soda sonra tekrar başa=)

ben 10 yıldır aralıksız iciyorum. lightını agzıma sürmem, oturdugum sofrada kola yoksa olay cıkartırım. sanırım kan şekeri olayıyla ilgili bir mesele benimkisi. coca-cola'nın üzerinede yapan yok tabi. bagımlılık olarak düsünebilirsin.

gerçekten yorgun ve gözlerini açamayacak kadar halsizken; soğuk bir litre pet kolayı açıp yarısına kadar nefes almadan fondiplersen, boğazın yandığı halde gözlerinden akan yaşa rağmen durmayıp, yarıladıktan sonra şişeyi aceleyle ağzından çekip geğirirken bulursun cevabını.

yağlı veya acı yiyceklerin yağı veya biberinin tadı yedikten sonra ağzında kalıyor.yanında kola içince ağzında başka tad kalmıyor.birde ben kahve sevmiyorum.sabahları felan bazen uyanmak için içtiğim oluyor.soğuk duş hesabı iyi geliyor.bore'nin dedikleride var tabi çok güzel anlatmış :)

ben hiç bi türlüsünü içmiyorum kolanın,aslında biraz da yetiştirilirken ailenizin tutumu önemli bu konuda.bizim eve kola girmez biraz garip bi ama öyle(fanta girer kola girmez)
ama bende ice tea bağımlısıyım bir yerden bişi bağımlısı oluyor insan, hayat bu =)

Kola değil ancak, acıyı çok seven bir insan olarak zevk meselesi diyorum. Yoksa insanın zehir gibi acının bir faydası yoktur, zevk işte. Kola ise reklamdan iyi ekmek yiyor diye düşünüyorum. Şahsen çok sevmesem bile arada reklamlarda görünce canım çekiyor alıyorum. Ha bir de aslında meyvesuyunu daha lezzetli bulmama rağmen tatmin edici bulmadığımdan kolayı tercih ediyorum. Yani meyvesuyu bir yudumda gider pek tadını alamazsın. Ancak kola asitli olduğundan, daha yavaş içersin, daha doyurucudur. Yani benim için böyle :)

son 6 ayda toplasan 2 litre kola ve benzeri asitli icecek icmisimdir heralde. alternatifi pek tabiki icetea seftali. su sicak yaz aylarinda gunluk ortalamam 1,5 litre falan heralde. su gibi iciyorum. tevsiye ederim

açıkçası içki içmenin verdiği tatmin duygusunu ancak asitli içecekler verebiliyor. sert olduğu için lıklık içip şişemiyorsun hemen o yüzden içtiğin miktarlar susuzluğu kesiyor hatta karnı doyuruyor.

hay bin kunduz. hangi işkenceden, hangi mazoşizmden bahsediyorsun sen @ermanen?

kola dediğin "hayatın gerçek tadı"dır.

bak yazdım da şimdi canım istedi. bir bardak doldurayım. buz gibi. ooooooh.

keyif verdiğinden kelli bağımlılık yaratıcı kimyasallar, mesela kafein? en basit açıklaması budur herhalde. baloncuk baloncuk boğazda patlamasıyla verdiği yanıltıcı ferahlık da arkadaşların da dediği gibi özellikle yemeklerle iyi gidiyor ve olayın psikolojik yönüne giriyor. adamlar da bunu kullanarak içinde 0 besin maddesi olan dünyanın en "evil" içeceğini bize yutturuyolar.

bağımlılık işte gerek psikolojik gerek kimyasal. fletch in dediği gibi aile yaklaşımıyla da ilgili biz küçükken eve bırak kolayı sütten başka meşrubatımsı girmezdi ben de günde 1 litre süt dikerim bazen öyle bi şey.

ben içmiyorum asitli içecek bazen fast food dışında.

bence ayran, süt ve limonata üçlüsünden uygun olanı, insanoğlunun yapacağı her yemeğin yanına süper gider. yani atıyorum bonfile ile ayran, börek ile limonata, kek ile süt.. gibi.

alternatifi bu üçüdür yani, yerine göre.

duzenli spor yapiniz.

kafanızı dağıtacak hobiler bulun. fotoğraf çekmedir, ermanen'in dediği gibi spordur vs vs..

biran önce kavga etmelisin biriyle. denedim işe yarıyor.

- sigara kullanıyorsan bırak,
- düzenli spor yap, (günde en az bir saat randımanlı olarak koş )
- yaşınında etkisi var tabi, o yaşlarda bende öyleydim.
- hap falan kullanma, vücüdunu ilaca bagımlama.
- bol su iç,

saydıklarımın faydasını göremezsen ki, görmemen icin bir neden bulamıyorum ben. uzman bir hekime görün derim.

Enerjiinizi herhangi bir şekilde boşaltın, ben çalışmaya başlayınca melek gibi olmuştum, yoksa gayet çekilmezim :)
Ayrıca bunun sebebi doğru zamanda doğru kişiye sinirlenmemeden ötürü, farklı kişilere yüklenmek olabilir mi? Yani ben de diğer insanlara yeterince tepki gösteremeyip ailemin üzerine fazla gidebiliyorum, belki benzerdir? Aile deyince kendimle özdeşleştirdim de... Bir de ben boks falan yapmak istemişimdir, bu şekilde sanki agresiflik daha iyi atılır. Boks yapmadım ama yumruk atmak rahatlatıcı.

Bir konuda içinde barındırdığınız olduramamışlık, konduramamışlık sizi etkiliyor olabilir. Bu duruma eziklik diyenler çıkabiliyor ama sanırım sizin sinirliliğinizin kaynağı başka. Belki evde nazınız geçtiği için öylesinizdir.

Bir yerlere bir şeyler karalayın. İçinizi bildiğiniz bütün kelimelerle dökün. Bana teşekkür edeceksiniz. Mesela ekşi sözlük benim anı defterim gibidir. Bazı entry'ler aklıma geçmişte yaşadıklarımı getirir.

Mutlu günler geçirmeniz dileğiyle...

en olmadık kişiye bağırıp temiz bir dayak attırın kendinize, farkedeceksiniz ki o dayaktan sonra bir daha kızarken iki kere düşünmeye başlayacaksınız.

önceden olan bir şey değilse ve ciddi sebeplerden dolayı kızmıyorsan yada başka nedenlerden dolayı gergin değilsen şizofreni başlangıcı olabilir.yok öyle değilse arkadaşlarn dediği gibi oyalancak bişiler bul birde aile içi değilde arkadaşlarına karşı böyle yaparsan sıkıldıkça seni gaza getirip kavga çıkartabilirler.eskiden bende öyleydim.(çabuk gaza gelirdim yani şizofrenik değildim:D )

duzenli seks.

çabuk sinirlenme aslında bazı hastalıkların ya da bileşen eksikliklerinin habercisi olabilir. mesela magnezyum eksikliğinin çok çeşitli sinirsel bozuklukları tetikleyebildiğini okumuştum bir yerde.

aileden uzak üniversitedir bu işlerin tek çözümü.
Ailene bagırıp çagırıyorsun birşey demiyor kimse

dışarda çakarlar agzına 2 tane oturursun götünün üstüne
alamadan gidersin

öyle öyle adam olursun.

seks ve sporla ilgili cevaplara katılıyorum ve arttırıyorum empati kurun. karşınızda size öyle delice bağıran birini hayal edin. derin nefes alıp ona kadar sayarken dev bir evrenin içindeki dönüp duran bir kaya parçasının üstünde bulunduğunuzu anımsayın.
buda demiş ki öfke elinde tuttuğun köz gibidir. içi de dışı da seni yakar yani.

ayrıca durum gerçekten yalnızca psikolojik olmayabilir. araştırın derim.

sanırım ikizler erkeği ile aslan kadını. :I

ben basak burcuyum :) en iyisi basaktir. mükemmelliğe bu kadar önem veren baska insan göremezsin.

en geçimsiz terazidir(kadını). allah onların serrinden korusun.amin.

bu durum sahip olduğun burca göre değişir.mesela sen hava grubuysan o gruptakilerle iyi anlaşırsın.yinede kendimce şöyle bir genelleme yapabilirim.

terazi kadınından,ikizler erkeğinden uzak dur :))

boğalar inatçı,içe dönük,depresyona girdiklerinde ulaşılmaz olurlar.dışardan müdahele istemezler.bazen bayarlar ama genelde karakterli,düzgün isanlardır.

oğlaklar;çok inatçıdırlar.inatlaşmazsan iyi insanlardır,geçinilebilir.

akrepler;bu benim burcum oluyor...damarlarına basmassan melektirler,damar müdahelesinde intikamcı olurlar.mesela ben lafın latında pek kalmam,kalınca hazımsızlık yapıyor.ne verirsen onu alırsın bu burçtan seversen sevilir,itersen itilirsin.

akrep kızları orijinaldirler ama arada sidik yarışına girebiliteleri vardı,
yay kızlarının ne idüğü belirsiz, iki dakikada bir havaları değişir, adamı ambale ederler.

boğa erkeği ise candır, süper inanılmazdır.

sığ yorumlarıma burada son verir, kozmoza selam ederim.

ikizler kadınından kaç da, kime gidersen git.

burçlarla çok ilgilenmedim ama en geçimsiz burç ikizler bence. erkeği geçimsiz, kadını dedikoducu artı geçimsiz.
sözüm meclisten dışarı :)

ikizler kendini fazla beğenmiş olur. terazi kadını da çok politiktir.

Aslan burcu genelde hiç çekilmez; çünkü kendinden başkasını çok düşünmezler, fazlasıyla bencildirler, ukaladırlar vb... Erkeklerinde bu özellikleri daha baskın gördüğümü söyleyebilirim.

İkizler kadını gördüğümde browning'ime sarılıyorum artık.

yay kadını.. sırtından sopayı eksik etmiyceksin abicim.. vurucaksın, vurucaksın !.. o bagırıcak sen vurucaksın, bagırdıkca vurucaksın !...

kendi burcum olduğundan biliyorum akrep - ikizler ve akrep - yay kesinlikle anlaşamıyor.

Metroya biniyorsun, atatürk havalimanının içinde iniyorsun. Bilet 1 lira 30 kuruş, seyahat; metro bekleme dahil 19 dakika.

bazı firmaların servisleri de oluyor ayrıca

servisi sittir et, metro en iyisi.

hemen otogarın ıcınde metro var aksaray-ataturk havalımanı arası. metroya bın ve ataturk havalımanında ın. bu kadar basıt tahmını 20 dkını alır

bavulunuz çoksa atatürk havalimanında metrodan indikten sonra bir miktar yürüyorsunuz içeriden. bilginiz olsun.

çok teşekkür ederim, aydınlandım pırıl pırıl oldum sayenizde..

yabancı şube sizin bağlı olmadığınız diğer askerlik şubelerini ifade eder. yani atıyorum kütüğünüz manisada ise istanbul bakırköy askerlik şubesi sizin için yabancı şubedir. size en yakın şubeyi öğrenip telefonla bilgi alabilrisiniz www.asal.msb.gov.tr

dört yıllık mezunu isen, kısa dönem 6 ay, uzun dönem 12 ay yedek subay ( astegmen ) olarak yaparsın. mayısda git sen, beni dinle. devre kaybı olarak gidersen ortama ısınana kadar azıcık sorun yasarsın. tertiplerinle git. daha rahat olur senin işin. yok abi ben giderim, karışma diorsan, çarşama sabahı 08.00'de oturdugun yere en yakın şubenin önünde ol. kapıdaki nöbetçi senin şuben burası degil, başka yere git derse, ''ben daha öncede işlemimi burda yaptırdım, benm şubem burası de, içeri gir'' pasif olma. muaynen falan var, soyacak seni muz gibi :) yanında fotograf götür vesikalık. adetini tam olarak bilmiyorum ama. diplomanı yanına al. ikametgah, nüfüs cüzdan sureti falan flan. biraz atik ve fırlama olursan işini cabucak halledersin..tamam.. :)

arkadasım oncelikle diplomanın aslını ve 4 tane fotokopisini, 4 tane kimlik fotokopisini, 8 tane de vesikalık fotoyu hazır edip oturdugun yerdeki as. sb.ne gidiosun.. diosun ki ben agustosta askere gitmek istiyorum o yuzden karar aldırcam daha sonra onlar seni gerektigi yonlendirip işlemini yapıolar.. oyle soymak falan yok artık bi askeri hastaneye gonderip saglık muayenesinden geciceksin o da 5 dakklık bi sey.. biri de demiş ki mayısta git.. yedek subay adayları icin mayıs celbi die bi sey yok en yakın agustosta gidersin.. devre kaybı falan da bunlar erler icin seninle alakası yok..

sanırım bahsettiğin ani su ısıtıcısı. ben yıllardır onu kullanıyorum. hiçbir sorunum olmadı. sadece gerekli olan şey, debiyi iyi ayarlaman. içindeki su, ne kadar hızlı akarsa o kadar az sıcak oluyor. ama kesinlikle ip gibi aktığında ancak ısınıyor diye düşünme, 3. kademesinde normal üstü debide, elini suya tutamazsın. elini yakar.

belli bir marka var mıdır tavsiye edilen.. sinbo iyi gibi ama..

evet haklısın kışın sorun yaratabiliyor sıcaklık konusunda özellikle elektrik voltajı düşük ise ama bu mevsimde 3.kademeye bile gerek kalmadan rahatlıkla iş görür.demirdöküm fiyat kalite oranını tutturmuş gibi

ani su ısıtıcısı. 3 yıldır beko'nun bi modelini kullanıyorum memnunum. tavsiye ederim.

ihlas'ınkini senelerce kullandım, problem yok. ısıtması da güzel. ha, başta sigorta atıyordu, 32'lik siemens tak düzelir dediler. taktım, düzeldi. saygılar.

o su isiticilari saatte 7000 watt elektik harciyor. su ancak ip gibi aktiginda isitiyor olmasi imkansiz. ihlas'inkini kullandim ben de bir donem. 3. kademede kaynar geldigini hatirlarim.

(bkz: ihlas ani su ısıtıcısı * )

fena eleştiri almış..

İnsanlar iyi anlaşabildikleriyle iyi ilişkiler kurabilirler. Politika dilinde iyi anlaşma: iyi kullanma ;)

Berlusconi karakeri geregi sert, otoriter olmayıp esprili ve sıcak kanlı biri. almanya eski başbakanı hakkında bisiy diyemecegim. başbakan'da kime, nerde ve nasıl davranması gerektigini bilen, empatiye dayalı bir sistem icerisinde yöntem uygulayan biri. psikoloji egtimi aldıgından şüphelenmekteyim :) ayrıca çok zeki ve siyaseti çok ama çok iyi biliyor. mesut yılmaz hakkında yorum yok, kuru fasulye o. onu hic sevmiyorum :)

Çıkar, kullanma tamamda,ama bu adam eski başbakan.Aynı zamanda köln deki (sanırsam) konuşmasıda almanlar Tayyip Erdoğan'a tilt olmuşlardı. Entegrasyon asimilasyon olmasın anlamında bir şey söylemişti. Ki Almanya yıllardır entegre olun, entegre olun diye yırtınırken bunu baltalayacak konuşma baya yankı uyandırmıştı (diye hatırlıyorum)

Berlusconi Italya'da Erdogan'in muadili. Yabanci dil bilmediginden ve bazi davranislarindan oturu (Merkel'i telefonda bekletmesi, yine Merkel'leydi sanirim saklambac oynamasi, Obama icin "mukemmel bi suntanned yapmis" demesi -harika guneslenmis diye cevirmek olmuyor turkceye)entellektuel kesim ile gencler sevmiyor.

Daha gecen Merkel'i bekletti diye corriere della sera'daki haber yorumlarina bakarsaniz gorursunuz. Hurriyet'teki yorumlardan hic bir farki yok.

Sozun ozu, Erdogan ile Berlusconi anlasamayacak da kim anlasacak? Birbirlerinin halinden anliyorlar, diplomasi bilmiyorlar v.s..

Schroder konusunu bilemeyecegim lakin Berlusconi hususunda durum boyle.

Kapali kapilar ardinda enseye saplak seklinde bile takiliyor olabilirler. O potansiyel her ikisinde de var.

yakında almanyada yapılacak olan seçimlerle bağlantılı bir şeylerde olabilir, politika bunun adın zemin kaypak insanlar kaypak ama emin olunabilecek tek şey var, bu işin tayyiple alakası yok, zihinlerdeki binlerce tilki ve almanyada yaşayan milyonlarca türkün bu davete etkisi olması ihtimali daha büyük.

sömürge valileri aralarında iyi anlaşırlar.

Bu doğum günü partisine putin'in de katılacağını tv'ler geçince aklıma ister istemez aydın doğan'ın (günahım kadar sevmem)açıklamaları geldi. Sanırım sizin sorunuzla da ilgilidir;

''rte: sen benden hilton arazisi icin rant istedin mi, istemedin mi; belediye başkanımla yemek de yediniz hatta.. açıkla, açıklamazsan ben açıklayacam!
aydin dogan: başbakan karıştırıyor, ben hilton için değil, ceyhan için rant istedim, o da olmaz çalık grubuna söz verdim dedi. arada putin var, berlusconi var dedi.''

C559B PH 7 N ellerinde yoksa, senin ellindeki cihazın anakartının en yakın eşdegeri transistörü vermistir. kullanabilirsin.

büyük ihtimal benziyordur fakat emin olmak için datasheetlerini karşılaştırabilirsin

internetten data sheetini indirip mudadil transistör listesinden bakabilirsin. birde zaten ne zaman transistör arasam 2N ile başlayan muadilleri vermişlerdi ben lisedeyken :))

benim başıma geldi.. asker kaçağı görünüyormuşum diye haber aldım. Hemen telefon ettim ilgili askerlik şubesine, kaydını sildir gel dediler. Dedim bi yanlışlık olmasın aman! - yok yok olmaz.. dediler. Kalktım ansızın giresun a gittim. Tabii öncesinde aöf bürosundan kaydımı sildirmiştim. Yolda sürekli olayın mantıksızlıgı üzerine kafa yorup, apartopar askere alınacagımı düşündüm ancak sabah oraya ulasınca bi muayene yaptılar bazı testisler falan işte bilirsiniz klasik muayene olayları.. sonra ilgili kişiye tekrar sınava girmek istediğimi ve tecil ettirmek istediğimi söyledim. Onay verdi sonra uçarak çıktım gittim..

maxpainn:
tecil i ne kadar uzatabildin

@ maxpain : başka bölüme nasıl geciyorsunuz? artı, gectigin diyelim benim blidigim acık ögretim lisans hazılık okuyanlara tecil belgesi ( ek-c2) vermiyor. başka bölüme gectiginde kacıncı sınıftan okumaya başlıyorsun ?

@coldnick; 2 sene uzattım.. hala devam ediyor aslında.. ama ben sınava girip yine aöfli oldum.. bağımlılık yaptı bildigin..

@scp; açıkcası tam olarak bilmiyorum dedigim gibi ben tekrar sınava girip basladım.. ama ilk 2 sene farklı bölümler olsa da matematik su bu aynı içerikle gidiyor sanırım.. o yuzden nerde kaldıysan ordan devam etmen olası gibi ama dediğim gibi pek saglıklı bilgi değil bu..

ne güzel direnç o :)

giriş sinüzoidal varsayalım.
pozitif alternans için diyot iletimde
a) ideal diyot ise, çıkış = sıfır
b) diyot ideal değilse, çıkış = diyot iletim gerilimi ( örn:0.6 Volt)

Negatif alternans için diyot kesimde.:
çıkış = giriş.

tamamdır bunu anladım.teşekkürler.

peki hocam bu diyotun tam altına örnegin 5 V'luk bir kaynak koyduğumuzda diyot iletimdeyken neden çıkış=0 olmuyor da çıkış=5 oluyor.

dogru anladıysam, kaynak eklendiğinde, kaynağın alt ucu ile diyotun üst ucundan çıkış alınacak. Bu durumda ıkış, diyot gerilimi ile kaynak geriliminin toplamı oluyor.

Elektronik simulasyon programları yardımıyla, böyle devreleri 2 dakikada kurup deneyebilir, sonuçları değerlendirebilirsiniz.

proteus'u kurun deneyin hocam hem daha güzel olur böyle görsel görsel.

ben senin hocan olsaydım ki degilim, elektronik ön lisans mezunuyum, lisans tamamlıyorum, sen bu dersden sittin sene gecemezdin. öyle direnc mi olur, sen hangi devre şemasında öyle bir direnc gördün. ayıp yahu !...

yav niye üstüme geliyorsunuz ne yapayım oldum olası sevmem bu elektrik işini öyle paintte soruyu daha rahat anlatmak için çizdim sadece.

@ocanal : üzerine gelmek degil. elektronik ve elektrigin şakası olmaz. bilhassa elektrigin. çarpıldın mı bitti. çizim ve meslek işlerinde'de devre genellikle şema üzerinden calıstırılır. şemayı oyun olsun diye cizmiyoruz biz anlatabildin mi? ne okuyorsun üniv/lise bilmiyorum ama, yarın birgün, senden ast olarak calısan bir adama bu devreyi cizip al bu işi yap dedigin zaman, sana küfür eder, okul bitirmiş, daha direncin nasıl cizelecegini bilmiyor diye. ben apartman şeması ciziyordum, zil, aydınlatma ne ararsan. bi mınakyodumun dairesinde sigorta kutusu koymadım diye, 50 puanıma kaydı 7 sene önce lisedeki hocam, kendisine allah razı olsun, iyikide puanımı kırmıs diyorum şimdi. bilgisaradan falanda çizmiyorum, elde ciziyorum hepsini :)

gece 4e kadar çalışıyor dolmuşlar ama gece tarifesi var 5küsür lira mı ne alıyorlar

edit: evet o saatte başka çare yok malesef

sarı dolmusu gece saat 02.30'da rahat bulursun. taksimde ciceklerin 150 metre asagasından kalkıyor. bir hızlılar, taksiden'de hızlı gidiyor namussuzlar :)

01:30'a kadar belediye otobüsü çalışır.

kirada oturman bisiyi degistirmez, soncuta kontrantın var dogrumudur? apartman görevlisinin, apartmanın güvenligininde sorumlu olmak gibi bir anlasması iş akdinde varsa, apartmanda toplantı yapılır, zabıt tutulur, imza toplanır attırabilirsiniz. lakin iş akdinde böyle bir ''güvenlik'' anlasması yoksa, zor biraz. polisin bilgisi varsa,ki üc eve girilmis, olay yeri inceleme parmak izi alması gerekir. hırsız bir sekilde yakalanır. ama tavsiyem, kapıcının kulagını cekip biraz daha duyarlı olmasını saglamanız. uyarı falan, maaşından kesinti yolu gibi yaptırıma gidebilir. ekmegiyle oynamamanızı tavsiye ederim. gecmis olsun.

bizim apartmanda aidatı vermeyen birine dava açılmıştı bir ara yanlış hatırlamıyorsam ama apartmanın beleş çalıştırabileceği bir avukat vardı apartmanda, eğer ciddi ve kalabalık bir sitede oturuyorsanız ki öyle görünüyor, sizden o parayı mutlaka almaya çalışacaklardır.

Aidatı vermeme gibi bir yola başvuramazsınız. Hukuki olarak bu mümkün değil. Ancak başka ve sizi daha fazla tatmin edebilecek yollar var. Örnekse tazminat davası açmak. Görevlinin işten çıkarılmasını sağlamak. Yalnız mutlaka kapıcı veya güvenliğin ihmali bulunduğunu tespit ettirin. Kontrol yapmadığının ispatlanması yeterlidir. Eğer o kişi işini hakkıyla yapmadıysa bu yüzden siz veya diğer kişiler öldürülebilirlerdi de. O yüzden "ekmeğiyle oynamayın" ifadesi yanlış.

aidat vermenin, kapıcıyı beğenmemekle veya kirada oturmakla bir ilgisi yok. ödemezseniz hukuki yollarla ve masraflar (avukat, noter, mahkeme, yasal faiz vb) eklenerek alırlar. şu an oturduğum apartmandan, 2 yıl önce, 1 yıllık aidat takıp taşınan kiracı taksitlerle ödüyor borcunu.

ayrıca kapıcı için özel bir iş akdi imzalanmamış (yani piyasada satılan sözleşme imzalanmışsa) güvenliği sağlama veya kontrol gibi bir görevi yok. 8 saatlik iş günü var ve bu süre sonunda mesaisi biter. bu 8 saatlik mesai de gün içine yayılır. sözün özü hırsızın girdiği saatler için adam mesaim değildi diyebilir.

Aynı şey bizim de başımıza geldi ama inanın uğraşılmıyor. Kapıcının ekmek dağıtma saatinde soydular iki daireyi hem de 2 gün arayla. kapıcı belki de görüyor ama post pahalı. adamlarda bıçak falan oluyor kolay değil öyle. hemen polisi aramaları lazım ama kapıcının yeri yurdu belli. polisi arasa adamı yakalasalar ne olacak? sonra çıkıp akşamı kapıcıyı deşecek.

paldür küldür askere alırlar mi bilemem ama açık ögretimde okuyorsa kendisin takip etmesi lazım a.ö.f ilgilenmio bu işlerle kendisi takip edecekti zaten acik ogretimde okuyanlarin cogu askerden kaçmak için okuduklarindan askere alinabilir.

nasıl yapılacak birşey yok denir ki? offical olarak öğrenciyse biraz zor alırlar gibi geliyor bana. bu sene için geçerli bir öğrenci belgesi işi fazlasıyla çözecektir.

öyle kimseyi askere alamazlar. öğrenci kimliğini bile gösterince serbest bırakıyorlar. bunda başka bir durum var. lisans okumaya hele devam ederken alamazlar askere. gerçi onun belli bir yaş sınırı var. birde aöf fakültesinde kendin tecil ettiriyorsun.

Bakaya olduysa her türlü alırlar, ve evet kendisine öyle bildirildiyse yapabileceği herhangi bir şey yok. Bu açıköğretim olmasından kaynaklanıyor olabilir.

Yüksek ögretim kurulu Başkanlıgının 08.02.2000 tarih ve 8.oturum ve 2000.8.308 yürütme kurulu kararı gerei lisansa ögrenime hazırlık programında ögrenciler '' askerlik işlemlerinde ögrencilik haklarından yararlanamazlar'' gibi siktiri boktan aklı mantıga uymayan bir kararları var. lisansa ögrenime hazırlık okuduysa tecil yada teslim tarihi gecmisse götürürler. yani Acık ögretim ( Ek-C2 ) vermiyor. banada vermediler. şubat 2010'da tecil tarihim son. kitap veriyor, harc parası alıyor ögrenc kimlik kartı veriyor, paso veriyor, iş ögrencilik oldugunda ''ben karışmam'' zihniyeti. istanbul idare mahkemesinde dava acıcam, itiraz edicem bu karara yakın bir zamanda. benimde yakın bir tarihte haberim oldu. dua edin'de kazanalım bozduralım bu kararı. başka aliler veliler yanmasın !...

ustuste 3 sene ayni sinifta kaldiysa aliyorlar askere.

bir de lisans 28 yaşına kadar erteleniyor diye biliyorum

@all girls dream : sen nerden biliyorsun arkadaşım, askerden gitmemek isteyenlerin acık ögretim fakültesi okuduklarını, senin vasfın ve yetkin ne ki? insanlara bu şekilde hüküm verme cürretini gösterebiliyorsun? kimsin sen?

bizim okulda bu isler mahkemeyle falan degil dekanliga verilen bir dilekceyle oluyordu. daha sonra olusturulan bir kurul ile kagit tekrar okunuyor ve ona gore degerlendirme yapiliyordu. mahkeme falan garip geldi bana ama bilemedim.

Önce dekanlığa başvurulur, kurul kağıdı tekrar okur; eğer sonuç alınamıyorsa mahkemeye gidilir. Nasıl buradaki mahkemeden sonuç alamadan aihm'ye gidemiyorsan aynı durum.

Bence tek derse gitsin hocasına yalvarsın. Tek ders yüzünden çok kıl değilse hoca okulu uzattırmaz. Yok olmadıysa artık çoğu ünv'te de tek ders sınavı var; ona girsin.

Çözümler bitmez yani. Mahkemeye gidip hocayla papaz olunursa o okul daha çok uzar gibime geliyor.

ataturkiye haklı. mahkeme en son cozum. hocanın burnundan girip, agzından cıkıp güzellikle estetik bir sekilde halletmeye calısın. acık ögretim fakültesi olsa neyse. adam size gıcık gider ki, bir adem oglu olarak gidicektir. ne güzel bir ögrencisin beni mahkemeye vermissin aferim sana diyecek hali yok. empati yapın biraz. olumlu yonden halletmeye calısın. psikoloji yapın biraz, herkesin bir zayıf yonu vardır. ordan vurmaya çalışın.. hic bir aternatif bırakmaz ise, dekanlık daha sonrada yök gibi kademeleriyle bu işi cözme girişiminiz olabilir, müsterih olunuz..

ben davayı açmasamda böle bi durumla karşılaştım.eger gerçekten çok eminse bence hakkını aramalı.ayrıca bu tür davalarda bana söylenen ögrenciler hep haklı çıkıyomuş.mesela ögrenciye notundan düşük sözlü notu verilmesi yasak.bilmem anlatabiliyor muyum?eger böle bi durumda söz konusuysa ögrenciye bi kastı olabilir hocanın.ama ortada somut bişe yoksada açmayın derim ben.tanık bulmak falan zor olabilir.bi de zaten böle bi durumda dava açmak yerine ilk olarak milli egitme dilekçe yazıp daha sonra müfettiş gönderiliyo ve kagıtlar kontrol ediliyo.

öncelikle, biz zaten hocayla konustuk, adam kıl bir herif, sonuc doğru olmasına rağmen puan falan kırıyor bir şekilde... bunun dışında dekanlığa itirazımızı da yaptık, ama sonuç alamadık, zaten dekanlığa itiraz işini halletmeden önce dava açılamıyor.
@ alan shearer ve ataturkiye:siz hangi okuldasınız yahu, bizim okulda ve bildiğim diğer okullarda itirazdan sonra kurul falan toplanmaz, kağıt tekrar okunmaz sadece not hesaplanırken maddi hata var mı diye bakılır. yani diyelim ki; hoca ilk soruya 25 puan verir, 2. soruya 15 puan verir ve 3. soruya da 10 puan.. ve notu verirken öğrenciye verdiği puanları toplar 25+15+10=50 biz okula itiraz ettiğimizde 25 15 ve 10u toplarken yanlışlık olmuş mu diye bakılıyor, cevap kağıdının tekrar okunması, sorulara yeniden not verilmesi sözkonusu değil yani. kıskandım valla sizin okulu.
@vomitandscream: dediklerini ben de sağdan soldan duyuyorum ama hep arkadaşımın-arkadaşımın arkadaşının vs. başına gelmiş oluyor, ben bugüne kadar benim başıma geldi diyeni duymadım.
bundan başka sözlü vs. olaayı doğru, ayrıca lisede okuyo olsaydı da işimiz kolaydı ama bizim davada kağıdı buyuk ihtimalle ist. üniden bir hoca okur, biz de marmaradayız. diyeceğim şudur ki, istanbul ünideki hoca bizim hocanın tanıdığı olur, bu durumda bilirkişiye falan güvenemiyoruz bana bu konuda hukuki yardım lazım.
tekrar@vomitandscream: malesef milli eğitime dilekçe falan gönderilmiyor, müfettiş falan yok, üniversiteden bahsediyoruz, koskoca profesorun verdiği nota müfettiş mi yanlış diyecek, o müfettiş okuduğu kağıt hakkında ne biliyor ki. ayrıca şahitt falan buluruz ama idare mahkemesinde şahit mahit gösteremeyiz, dava dosya üzerinden yürüyecek, duruşma bile olmayacak, hakimle konuşup durumu izah edemeyeceğiz, bu yüzden de dilekçemizin sağlam olması gerekiyor
bu işin tek yolu, okulu taraf göstererek idare mahkemesinde dava açmak ve bana bu konuda yardım lazım. yani biraz hukuki desteğe ihtiyacım var..
not: verilen cevaplar pek işime yaramadı, ama zahmet edip de cevap yazdığınız için çok teşekkür ederim

@divit: biliyorum öyle olacağını, dava açılacak 30-40tl harç parası var sonra yaklaşık olarak 300 civarında b.kişi ücreti var, sonra okulatebligat yapılacak, okulun 1 ay cevap süresi var sonra ben o cevaba cevap yazacam sonra da kağıt bilirkişiye gidecek, aslında bilirkişi bu kağıdı 1 gunde okur hadi biz ona 1 hafta süre verelim ama oyle olmayacak o kağıt bilirkişide 1 ay bekleyecek falan filan.
dava uzun sürecek ama bizim derdimiz bu değil, biz hocaya gıcığız, cunku adam gıcık bir adam ve hakkımızı soke soke alacabileceğimizi gostermek istiyoruz ki haddini bilsin, eğer arkadaşı bu davadan vazgecirirsem, gidip adamı dövecek(aslında hakediyor) ve başını belaya sokacak.
davanın uzun sürmesi sorun değil çünkü, dava ne kadar uzarsa ark. o kadar gec mezun olur ve alacağı tazminat da bir o kadar artar, biz "eğer zamanında mezun olmuş olsaydı ayda şu kadar maaşdan x ayda şu kadar para kazanacaktı ama kazanamadı" diyerek tazminat alacağız bunun dışında manevi tazminat falan da var tabi.
buradan avukatlara da sormak istiyorum, manevi tazminatı ne kadar gösterelim, 2000-3000tl arası iyi mi yoksa fazla mı?

ben üniversite değil ama bir lise öğrencisi için yürütmeyi durdurma istemli dava açmıştım. mahkeme tensiple birlikte, (davalının cevabını beklemeden yani) dosyanın bilirkişiye gitmesine karar verdi. ücreti yatırdık, dosya bilirkişiye gitti. tahminen bir 10 gün sonra filan bilirkişi lehimize bir rapor verdi. rapor lehimize geldiği için yürütmeyi durdurma istemi teminatsız kabul edildi, sonra da dava lehimize sonuçlandı.

kanka bilirkişi mevzuuna gelince, benim de çeşitli zamanlarda isyan ettiğim anlar oluyor ama bu kadar güvensiz de olmamak lazım. memlekette hala işini düzgün yapan, yapmaya çalışan insanlar var.

@divit:profesyonel avukat malesef tutamayız.
@stardust: lise için dediklerin doğru ama iş üniversite olunca durum değişiyor, bilirkişinin, diğer öğretmeni tanıma ihtimali çok az ama üniversite olunca mutlaka biyerlerden tanışıyorlar.
bir de şey sormak istiyorumm, davayı kaybedersek, ne kadar karşı vekalet öderiz, hakim ne kadar paraya takdir edecektir.

www.barobirlik.org.tr

duruşmasız işlerde 400-TL olsa gerek

lacinia diye bir şampuan kullanıyorum 1 aydır. şampuanın iddası saç dökülmelerini %90 azaltmak ve var olan saçları güçlendirmek. ama hiçbir faydası olmadı bana. daha başka dökülmeyi önleyici şampuanlarda kullandım ama sonuç sıfır. eğer ailenizde, dayınızda amcanızda da saç problemi varsa şunu söylemeliyim ki hiçbirşey fayda etmez size. genetik bütün bunlar. babanız kelse sizde kel olacaksınız büyük ihtimal. bütün erkeklerin problemi bu zaten... hiçbir marka inandırıcı değil bu konuda...deneyimim ve tecrübem bunlardır yani...

ben toppik kullanıyorum. seyrek ve onlere doğru resmen acılıp kellesmiş saclarımı lisedeki halime geri donduruyor..

ben de tam kısa ve geçici çözüm istiyorsan toppik kullan diyecektim elevent american söylemiş. ben denemedim.

@eleventh american esme has met,
olayı nedir toppik'in, yani toz gibi bir şey heralde ama, sudan etkileniyor mu, jöle kullanılabiliyor mu falan?

topik mopik olmaz onlar.kalıcı bir şey istiyor herhlade.kızarkadaşlarımdan duydugama göre bioxcin gerçekten işe yarıyomuş.bi tanesi uzun zamandır kullanıyo ama diğer arkadaş bir paket kullanmış serum+şampuan güçlendiğini gürleştiğini hissettiğini söylese de ben bişey anlamadım tabi kullanandan daha iyi bilemem.
bitkisel yolları denemek lazım gibime geliyo ya da böyle bitkisel ürünler işte.saçın varken dikkat ediceksin ben bunu billirm hatta şu an kendime de kızıyorum saçlarıma bakım yaptırmadığım için evet saçlarımızı sevelim

pies:genetik diilse geçerli bu söylediklerim bi de şöyle vidyo var bak istersen www.uzmantv.com

@zombikanı bioxcin serum+şampuan ben de kullanıyorum. ame etkilerinin geçici olduğunu gördüm. ilk etapta dökülme bariz bir şekilde duruyor ama bir süre sonra eski haline dönüyor.
ben derim ki ticari olarak satılan bu tarz pahalı ürünlere para vermeyin. sonuçta sistemik bi olay saç dökülmesi.

Konya'da olsan iddialı bir yöntem önerirdim ama olmaman varsayımıyla. Bioxin'i ben de yenilemek istiyorum. Sahiden işe yaradığı şeklindeki tiyoları Boynır Teki Nacar gibi firmalardaki yılların kozmetik uzmanı arkadaşlarımdan defalarca aldım. Ama sakın (yine yalanan bir vaka olmak üzere) Bioxin serunları gün aşırı kıçtan enjekte ettiriim deme zeval gelir vücutcezine. Bunu yapan birini tanıyorsan da acilen ilişkiyi kes. Mal mısınız lan kafaya dökülüyor o Allah Allah yhaaaaa!

saclarının dökülmesini önlemek icin, ilk etapta bir tampon yap derim. jöle falan kullanma, hadi kullandın diyelim jöleli saclarını yıkamadan uyuma, kırılıyor. şapka kullanma. önce bir sıfıra kazıt, daha gür cıksın. doktora görünmedende eczaneye gidip, ilaç kullanma. doktorunun yönlendirmesine göre ilac tedavisi kullanmakta fayda var.

(bkz: propecia)

+1 propecia. gerisi yalan zaten zombikanı'nın yolladığı uzman tv videosunda da doktor aynı şeyi söylüyo.

papatyalı tresan.

öyle ilaçla, şampuanla falan erkek tipi dökülmenin önüne geçemezsiniz. hepsi geçici bir düzelme yaratır ama netice değişmez. mevsimsel, stres kaynaklı vs değilse dökülmeniz yani genetikse şayet geçmiş olsun diyorum.

1) eğer marka olarak tescillenmemişse "trade mark" alabiliyorsunuz. örneğin adidas, nike gibi... hatta isim benzerliği veya çağrışım yaptırıcak isimleri de seçemiyorsunuz. adibas gibi.. ismin karuma altına alınmış olup olmaması mesela kısaca.

şirketin ismini istedigin şekilde alabilirsin, restorant işi yapıcaksan xxx restorant işletmeceligi gibi.. inşaat ise, inşaat ve dış ticaret ltd şi. mesela.. kısacası resmi kurumlarla olan ismi alabilirsin. sonucta bu şirket ismiyle işletme ismi olmayacaktır.ticaret sicil numarasında ayırt edibebilir. sıkıntı yaratmaz. fakat marka olmuş, patent'i alınmış olan isimleri ve bunu andırıcı isimleri alamazsın.

istanbul ticaret odası için geçerli olmakla birlikte;
itoeski.ito.org.tr buradan benzer unvan arama kısmında sorgylatın, unvanın ilk üç kelimesi ile sorgulama yapılıyor. bu üç kelimeden ikisi benzerlik taşımamalı. ancak uygulamada yine de problem çıkabiliyor, ana sözleşmenizin geri dönmemesi, zaman kaybetmemek ve tekrar masraf yapmamak için arayıp tekrar kontrol ettirin derim ben.

Birisi hasbelkader bir ünlünün telefonunu ele geçiriyor sonra "abi bak bende Aysun Kayacı'nın telefon numarası var ehehe" diyor. Elden ele dolaşıyor numaralar. Bu nedenle şu kişinin telefonunu bulmak zor. Magazincilerde oluyor genelde, onların ajandaları var mesela herkesin telefonu yazıyor içinde.

Bülent Çetinaslan'a ise ajansından (Mint) ulaşabilirsiniz. Makul bir sebebiniz varsa verirler numarasını sanıyorum. Ya da sete gidin konuşun. Vs vs...

işte banada hasbelkader lazım :)
bende öyle yapacam ajans numarasını verecem arkadaşa ordan arasın konuşsun :D
telefon numarasını istediği kişide sanki brad pit.35 yaşında liseliyi oynayan biri :D :D :D :D

mesela ben de ajdar'ın numarasını buldum bir yerden ama tamamen şans eseri :) hahaha

bende bülent'in numarası var ama izni olmadan veremem.

ajdarın numarası bende de var. ilgi çekici olsun diye kariyer gününde liseye çağırmıştık. bir makine mühendisi ve sanat falan fıstık. en uygunu sete gtmeniz gibi.
ps: ersan küneri espri yapıcam diye çok kasma almışsın ayarı .

muzun üstüne ayar mı :))

vıcık vıcık olmuştur orası... ığğğğk

kagıthane lisesinde haftanın bilmem kac günü cekim yapıyorlar bildigim kadarıyla. ordan ulasma sansın olabilir. ikinci alternatif, istiklal'de iki üc gün takıl telefon numarasını degil, kendisini bulursun :)

hayırsever birisi o yazara mesaj atabilir, e-mail adresi alınır, ayarlanır.
en basit bu geldi aklıma.

yazarlar kendilerini temsil ediyor, eger onlardan birisini davet edecekseniz ona ulasmaniz gerekiyor. sozluk adina birilerini cagirmak istiyorsaniz iletisimden irtibata gececeksiniz.

duyuru'ya kontak bilgilerinizi yazarsınız, hayırsever bir yazar ulaştırır..

yamuluyorsam düzeltin, genellikle bu tip konularda sözlügü temsil adına ssg yada guru cıkıyor diye biliyorum.

beni davet edin para da istemem. kimseye de başvurmanız gerekmez. bana başvurun yeter. karın tokluğuna altınıza sıçana kadar güldürürüm sizi ;)

demedim mi? bak zorlama sıçarsın :P

2007 başında çizdirdim bende. derecelerim aşağı yukarı seninle aynı idi. şimdi keyfim yerinde amam gelecek hala net değil. bir kısım risk var dese de yılların verdiği sıkıntı ile yaptırdım valla..

türlerini iyi araştırmanı tavsiye ederim tür tür ameliyat var...

henüz büyüme çağındasın. büyüme ile beraber göz ilerlemen de durduğunda-yavaşladığında şöyle 24-25lerine doğru yaptırırsın. hem o zaman ilk yapılan ameliyatların varsa etkileri daha çok açığa çıkar.
yavaştan al bir süre.

ameliyat olmus ve rahat etmis arkadaslarim var ancak ameliyattan sonra gozlerinde sorun cikan ve epey ugrasan insanlar oldugunu da duydum, bu ameliyatlarda az da olsa bir risk bulunuyormus bildigim kadariyla, ben olmaktan vazgectim o yuzden ama benim goz derecelerim sizinkine gore oldukca dusuk.

tecrubeli ve kullandigi cihaza hakim bir doktor bulun, bana da bunu tavsiye etmislerdi. yani cihazin en son surum olmasindan ziyade doktorun o cihaza ne kadar hakim oldugu, ne kadar cok kullandigi onemliymis.

gözle yani görme organı ile ilgili şikayetleri olan hastalarda lazer tedavisi uygulanır. doktor eline neşter alıpda yaşamını sürdüren biri icin operasyon yapmaz.hayati bir tehlike yoksa. yara izi, psikolojisi falan filan.. ilk etapda sana gözlük yada lens durumuna göre verir. eger bunlarla cözelemiycekse şikayetin mecburen lazer tedavisi uygulamak zorunda. sen doktorunun verdigi tavsiyeler konusunda ilerle. tamam..

önce bekle, askerlikten muaftır raporunu al sonra ameliyat ol. ama kahraman vatan evladı isen bilemem tabii.

muhaflık işini düşünme.
numara 8 miyop komando duyudum bizzat askerde.

bu geyik de döne döne bir hal oldu. bizim bölükte de dört bacağı kesik pilot komando çorbay general vardı. arkadaş, eğer gitmeye gönüllü davranır, sevk istemez, rahatsızlığının belgelenmesine yönelik talebini açık etmezsen genelde gönderiyorlar askere. ama sağlık yönetmeliğindeki asgari şartları belgelenmiş (işte iki göz 14 miyop olsa gerek) bir adamı askere gönderemezler. göndermiyorlar. kaldı ki, muayenede ese çıkarmayıp gidenleri de ara ara askerlik sırasında tespit edip teskere veriyorlar.

benim gözler 4.5 + .5 .75 astigmat filan miyop bedelli askere giderken sormuştum kaç olunca askerlikten muaf oluyor diye 14 ve üzeri dedi anımsıyorum bilgin olsun, bence biraz daha kitap oku 14 ü aş muaf raporu al.

metrobüs ile perpaya gidin.

maps.google.com

500a

metrobus'de perpa duragında in. ordan bi on dakika yürürsün.. spor olur :)

(bkz: everybody lies) şirket bütletenine uygun değil ama olsun

"unbeing dead isnt being alive" benim favorim.

ağaca çıkmak istiyorsan aya çıkmayı hedefle, konfiçyus (?!)

(bkz: ingilizcedeki en guzel cumle)

''dogmus olmaktan daha büyük bir lutuf tanımıyorum'' favorim !..

bunlar çok hosuma gidiyordu oynarken, özellikle Sun Tzu'nunkiler
en.wikiquote.org:_Total_War

oh for the company, born to the company,
live for the company until i die.

no pain, no gain...

"ask no questions and you'll be told no lies" bunu dickens amcam demiş.

"imagination will often carry us to worlds that never were, but without it we go nowhere..."

(bkz: carl sagan)

en.wikiquote.org şurdan çok sayıda bulabilirsin

I owe, I owe,
off to work I go..

"The most effective way to do it, is to do it." Amelia Earhart

Al burada 2600 tane falan var:

(bkz: hastası olunan sözler)

“If you want to build a ship, don't drum up people together to collect wood and don't assign them tasks and work, but rather teach them to long for the endless immensity of the sea”

St. Exupery

Ayrıca "citadel - kale"deki neredeyse bütün lafları, management kitaplarına da girmiştir.

valla geçen seçimlerde benim ananem aynı şekilde yani nüfus cüzdanına tcsi elle yazılmış şekilde oy kullandı ama kasaba gibi küçük bir yerde oldugu belkide hiç sorun çıkmadı.
imkan varsa değiştiriverin hem sonrası için de iyi olur. bir daha bu tarz bir sorun çıkar mı falan filan diye düşünmezsiniz hiç.

Nufus cuzdanı devletin verdigi resmi bir belgedir. kasıtlı/kasıtsız olarak üzerinde oynamak tck'ya göre suc'dur. polis kimlik kontrollerinde başınız agrıyabilir. bence yarın bulundugunuz ilçenin nufus müdürlügüne gidip, bilgi almanızı tavsiye ederim. kimlik oldugu icin, cok bir vaktinizin alınacıgını sanmıyorum. hem her işinizde kolaylık olur. başınızda agrımış olmaz.

sevgilerimle..

oy kullanacağınız yerdeki sandık görevlilerinin insafına kalmış bir durum bu. şahsen ben oy kullandırtmam böyle bir durumda.

yok, bu sefer ısrarla genelge falan yayınladılar, kullandırtmayabilirler. hatta kullandırtmazlar, gelenin tipi akpli gibiyse chpli sandık görevlisi itiraz eder, chpli gibiyse öteki itiraz eder, kullandırtmazlar. çünkü hakikaten ysk da böyle açıkladı. artık o eski cüzdanları sıfırlama niyetindeler. ben geçen sene askerlik şubesinde 6 saat sıra bekledikten sonra tam işlem yapmaya başlayacakken nüfus cüzdanım değiştirilmek üzere geri gönderildim.

bu konu dün televizyonda bir haberde işlendi. kesinlikle kullanamaz dediler. bu yüzden, seçime kadar nüfus müdürlükleri haftasonu da açık olacakmış. muhtarlar da pazar bile açıyorlar dolayısıyla.

oy kullanmaya gidip de kullanamadan geri dönmek fena dokunur insana. son anda bir af çıkarabilirler bu durumla alakalı. ama şimdilerde yazması mecbur diyorlar. sanırım herkes kayıt altına girsin isteniyor bahaneyle.

çok az sürüyor zaten. gitsinler, yaptırsınlar efem.

nüfus cüzdanı yenilemek artık kolay. sadece biraz erken gidip çok kalabalığa kalmayın. banka gibi numara alıp bekliyorsunuz. sıranız gelince işleminizi yaptırıyorsunuz. sonra bir müddet de cüzdanın çıkmasını bekliyorsunuz. sanırım 2 foto ve az bir miktar da para gerekiyor. riske atmayın; çünkü elle yazılmış dahi olsa tc numarasız kimlikle oy kullandırmayacaklar.

İstanbul'da oturuyorsan. Okmeydanı perpa elektrikçiler merkezine ugra. her turlu elektrik cihazı kolaylıkla bulabilirsin.

Kill-a-watt denen alet en meşhur olanı. Türkiye'de satılmıyor en azından sanal mağazalarda yok.
(bkz: kill a watt)
www.newegg.com

aah ah tchibo sattı geçen sene de kaçırdım, ben de aynı aletten arıyorum

faturayı yatırdım al buda para üstün demek çok yakışıksız bir hareket olur, erkekler bu konuda çok hassaslardır ve ayrıca böyle bir harekette bulunmanız aranızdaki ilişkide henüz onu kabullenmediğiniz anlamınada gelebilir.

ikili ilişkilerde para almak veya vermek çok mühim konular değildir, ayrıca sevgiliden borç alınmaz para lazım olur istersiniz varsa verir. zamanı geldiğinde oda sizden ister.

tabi bu dediklerim çok büyük meblalar için geçerli değildir, büyük meblalar genelde evlenmek üzere olan çiftler için geçerli olabilir ama sizin durumunuzda büyük bir miktar olduğunu düşünmüyorum.

para iadesi yerine kendisine ufak bir hediye almanız ve hem doğum günü hemde dar zamanda size yardım ettiği için teşekkür anlamına gelecek şekilde hediyenizi vermeniz daha şık ve kabul edilir bir hareket olacaktır.

Arayı hiç sogutmadan Bir hediye al gitsin...

kişiyi tanımak lazım biraz.
para durumu sizden kat be kat iyiyse büyük ihtimalle almayacaktır parayı.Bşu boşuna uğraşmayıp hediye alabilirsiniz direk.

bu mevzu bahis olan sevgili hani şu bi süre önce uğrunda deli gibi üzüldüğünüz, bizden tavsiye istediğiniz malum şahıs mı???? eğer oysa yani ohm a katılıyorum. senin hala o adamla ne işin var? hangi sıkıntılarını paylaşıyorsun yahu?

faturadan arta kalanı vermen saygısızlık olabilir. şimdi veremiyorsan bile, elin bollaştıgı zamanda aldıgın paranın tümünü iade etmeni, ve bu parayı alırkende ondan borç gibi aldıgını söylemeni tavsiye ederim. kişiyle ne kadarka samimi olsan para işi pis iştir. hem aldıgın para için ezilmemiş olursun, hemde aranızdak ilişkinin adı neyse ona zeval gelmemiş olur. sıradışı yani özel gün dışında bir hediyede gerek yok kanımca.

evet önceki duyuruyu okudum,vazgeçtim ayrılıncılara katılıyorum :)
want2die sevgilin de sana ek kartını verdi mi?Yoksa sırf erkek olduğun için bu yükümlülüğü sadece kendi de mi görüyorsun?

bir erkek olarak böyle bir durumda sevgilimin bana para üstünü vermesini hiç hoş karşılamazdım.
zaten senin maddi durumunu biliyor, içinde olduğun durumuda biliyor, sana ona göre para veriyor. aman sıkıntı çekme diye.
sen para felan iade ederek aranızı bozma onun yerine hediye al.
sonra nazikçe durumuda anlat.
aranızdaki güveni dahada arttıracaktır.

diğer başlığını şimdi okudum da midem bulandı gerçekten. şu 2 başlığı ciddiye alıp cevap yazanın karısının, kocasının da böyle bir sevgili bulması temennimle.

bence babana bir sor bakalım "evli sevgilimden telefon faturası için borç aldım para üstünü geri vereyim mi?" diye. en güzel cevabı o adamcağız verir tahminim.

bu kadın kısmısını anlamak çok güç gerçekten. ulan bi insan evli birisiyle nasıl bişeylere başlar. hadi bilmiyodun diyelim peki öğrendikten sonra nasıl devam ettiriyosun. hey allam.
(daha dün de 3 maymunu izledim lan)

ya biz erkekler olarak zaten doğuştan aldatma switch imiz on geliyor. (ben hariç)
o yüzden adama diycek laf yok allahından bulsun ne diyelim. hakkaten olan o evdeki kadına oluyo aslnda ama henüz kadıncağızın haberi yok.

Bu kadar üzerine gitmeyin arkadaşlar. O öyle bir hayat yaşamayı kendisine layık görmüşse sizin "midem bulandı" gibi laflarınız kendisine sadece bir fiske daha atar. Ayrıca bir insanı yargılayarak, onu dışlayarak ona doğruyu gösteremezsiniz. Sadece sizin laflarınıza değer vermemesini sağlarsınız.

Bence eğer bu adam öbür duyurundaki adamsa, paranın üzerini ona versen de, hediye alsan da bir farkı olmayacaktır. Çünkü onun için bunun bir önemi olduğunu düşünmüyorum. Cebine atsan da umrunda olmaz. Hediye alsan onun seni daha fazla sevmesini sağlamazsın. Para üstünü versen gururu incinmez. Çünkü gururu olsa zaten 2 kadını bir arada hayatına sokmazdı.
Bu yüzden istediğini yap.
Ama şunu asla unutma, ne yaparsan yap, o adam karısına geri dönecek. Seninle sevişecek, kendini tatmin edecek ve gülümseyen yüzüyle evine girecek, karısını öpecek, akşam yemeğine oturacak.

Bu yüzden maymun olma onu karısından vazgeçireyim diye. Çünkü bunu yapmayacak. Eğer bunu kabullenmeyi gururuna yediriyorsan, git şirin bir hediye al. Belki daha heyecanlı sevişirsiniz o akşam...

artanını geri verin tabii ki. bi insana kendi parasıyla hediye alınır mı? ucuz olsun, ufak olsun ama kendi paranızla alınmış hediye olsun. bi zahmet... parasını benim verdiğim hediyeyi ben istemem şahsen. hiçbişey almasanız bile daha iyi.

önceki duyuruda bahsettiğin adamsa, ye gitsin. aksi taktirde, o adam zaten eninde sonunda seni şutlayıp karısının yanına dönecek ve sen de "ulan o kadar düşünceli davrandık yemedik yedirdik" vs. deyip kendini daha çok üzeceksin. ya da adam karısını şutlayıp sana gelecek, ama bu seferde karısına yaptığını sana yapacak. e o zaman neden değer veresin ki bu adama.

Geçmiş doğumgünü hediyesinden bağımsız bir hediye al. Geçmiş doğumgünü hediyesini de al ama, unutma bak.

yahu kimin kimle ne iliski ysadıgından size ne, sen sadık ol esine sevigline olmayan sana nıye batıyor. o bulanan mıgdenle o ovundugun degelrerını de al git, kimse senınle aynı fikirde aynı hayatta olmak zorunda degil. senı ne alakdar ediyor kimle iliskisi oldugu. yapmak isteyıp de yapamadıgından mı bu hırsın ? yoksa aynısını partnerin yapar dıye mı bu linc ? bu ezikligin mı burda efelenmene sebep. kim ne karısır yahu benım kimle iliskim oldugu.

yemektir, cici seylerdir o sekilde bi guzellik yapılaiblir, ustunu iade etmeyi denemen cok sacma, ve komık olur. odeyebilecgin zaman tamamını odemeyı dene ama kabul emtez muhtemelen. oylesi daha uygun olur.

o açılan başlıkların ilk entrysi genelde yönlendirme için bakınız şeklinde girilir. yani o bakınızı giren kişi, başlığa girenlerin oraya yönlenmesini ister. ancak diğer yazarlar onun ardından entry girmeye devam ederse yönlendirme piç olur tabii.

bide merak ettim, uçurmakla tehdit eden kim?

:) ekşi moderatörleri ağır abilerdir. öyle herhangi bir yazarı yanlış bkz verdim diye tehdit etmezler.

bence bir yanlışın olmalı veya sadece bir yazar seni uçarsın alimallah diye uyarmıştır ve sen tehdit olarak algılamışsındır.

moderatorlere ayıp etmissin. sahsen hic bir moderatorun ucurmakla tehdit edecegini sanmıyorum. mantıksız geliyor bana. seni uyarmıslardır, ucurmak istese bunu harikulade bir sekilde gerekce gosterek yapabilir. sevildigini bil. bizi uyardanda olmadı, caylak moduna donduk, biz ne yapalım?

moderatorler tehdit etmez ki. direk ucurur zaten ucurmak istiyorsa.
hatta sozlukteki herkes seni ucurulursun diye tehdit eder ama moderatorler etmez.

bankasına göre değişir ama dilekçe ile şubeden kapattırabilmen lazım. hatta fotokopisini alırsan elinde yazılı bir belge olacağı için şubeden kapattırmak daha güvenli olabilir.

genelde bu iş için hazır formları olması gerekir ama sen yine de önlem olarak kendin bir dilekçe hazırlayabilirsin. örneği de şurada:

www.tuketicifinansman.net

bunu şubeye fakslasan da olur esasen ama elden teslim etmek daha güvenli.

en güzeli internetten o şubenin telefonunu bul ve telefonla öğren.

garanti ve ING telden kapattırıyor. bir sürü de anlatıyorlar şirinlik yapıyorlar kapatmaman için. benim gibi iradesizlik yapma sonuna kadar diren ve kapat onları. ben dün en sonunda ING kapatım sonra kırdım kartı saksıya diktim! Oh be rahatladım..

müşterisi oldugun şubeye gidiyorsun, gişe degil, bireysel müşteri temsilcisi görüsüp kapattırıyorsun. aglacaklardır, aman lazım gibi falan.. sakın yumuşama.. bak gör, kapattırınca ne kadar mutlu olucaksın. şu kadar harca yaptım, bu kadar borcum var. yok hesap kesim tarihi.. mis gibin hayat.. gör bak, üzerinden yük kalkacak.. tabi karta borcun yoksa :)

DOKUZ yaşında yapmayın etmeyin. Fiziksel temas vs.... :S

Kendi bile farkında değildir nasıl bişi yaşadığından.
"başlarda sürekli benim sevdiğim tarz espriler, duruşlar sergiliyordu." Burada sanki olayarı buraya kadar getiren sizmişsiniz gibi duruyor.

siz onun gözünde "ideal karşı cins" olduğunuz için böyle davranmış olması çok da garip değil. sonuçta siz hem otorite, hem ona iyi davranan birisi, hem de karşı cinssiniz. kimi çocuklar bunu içten içe yaşarken bu yavrucak moda girmiş=) bence siz onu kıskandırmak için sınıftaki başka bi erkek öğrenciye övgü dolu sözler söyleyin. mesela "oo bugün çok yakışıklısın x" gibi. ahhhah tamamen şaka tabi. bence de normal davranın o yaştaki çocuk ilgisini çok çabuk kaybeder. 2 gün sonra yeni bi oyun yükler bilgisayarına başından kalkmaz mesela, gibi.

@ilkdefa, neden olmasin
yegenm 4 yasinda ve surekli kızllariin bi yerleri ellemeye calisiyo..
deli gibi bi olaya aglarken guzel bi kız gordumu hemen susuyoo cilve yapıo (kızdedigim cocuk degil gayet buyuk bi kadin) uzel olsun yeter
vee asik olabiliyor o yastakiler
buyudukce yas olayinin farkina variyo cocuklar

ortaokulda bile ogretmenine asik bi suru ogrenci gorebilirsiniz.

bence konu gayet ciddii

çocuğa kız ayarlamaya çalışın.başını bağlayın.

olmadı bu.

cakıcaksın iki tane olup biticek. ne psikolojisi? ne ilgisi? dokuz yasında sorunsalı zaten ayrı bir konu. hadi 16-17 desen tamam matıklı gelebilirde, ben o veledin yaşındayken, okul harçlıgımı cıkarabilmek için pazarlarda limon satıyordum. empati yapıp, onun yaptıgını anlatmaya calısırsan iyice sarpa sarar. tokadı yapıştırdın mı? ne aşk kalır ne sevgi? biz bayan hocalarımızın yanında bırak gözlerinin icine bakmayı, saygıdan başımızı kaldıramazdık...

@ilkdefa, sırf böyle bir cevap gelir de açıklamaya girişir miyim diye korkumdan geç yazmıştım sorumu. birincisi, 9 yaşında bir erkek çocuğu fiziksel olarak bi şeyler yapmaya, yaklaşmaya, dokunmaya çalışabilir. onun böyle kaygıları yok, demek istemiştim soran olursa diye.

ikincisi, ben onun öğreticisi konumundayım. sanat öğretmeniyim. oturup da matematik çözdürmüyorum çocuğa. iletişim dersleri veriyorum. benim hangi esprilerine daha çok güldüğümü anlaması çok normal. olayı buraya getirmek için, çocuğun kurduğu bazı cümlelere gülümsemek gerekiyorsa, he, ben getirdim bu duruma.

@scp, dediğini anladım da, çocuk özel kolej öğrencisi zaten. onun anlayacağını sanmıyorum. bir de, psikoloji ağırlıklı eğitim çalışması bu, iki tane çakamam :)

şu hep bahsedilen "küçükken öğretmene aşık olma" durumundan da habersizim ben zaten. ben aşık olmadım küçükken hiçbir öğretmenime, aklımın ucundan geçmedi. erkek arkadaşlarımdan duydum ama bir-iki hikaye.

@rentts, kıskandırma değil de, grup çalışmasında başka bir çocukla fazla ilgilensem üzülüyor. o çocuğun yaptığından daha fazla yaramazlık yapmaya kalkıyor bu sefer de.

@lady laura;
aşık olamaz demiyorum sadece ne yaşadının bile farkında değildir diyorum.
Ve suç(!) samimiyetten. Samimiyeti azaltırsa zamanla yoluna girer gibi.

Kuzenine gelince,ya kinestetik zekası yüksektir herşeye elliyordur ya da bu yaptığı davranış kalıplarını bir yerlerde sürekli görüyordur. Ama DÖRT yaşında diyorsun ya DÖRT dile kolay. Kur yapıyor diyorsun. Biri bunu bilimsel olarak açıklasın :)

hiçbişe yapmayın oyalayın gitsin bence. 9 yaşında diil mi sizin kurs bitince o da bi yıl geçmeden unutur ne de olsa. sakın bişe yapıp da çocuğa 9 yaşında aşk acısı çektirmeyin. keza sanat eğitmenisiniz çocuk sanat kariyerine arabesk dalında devam etmeye karar verir falan aman diim ;)

@ilkdefa, zaten sorun da şurada: dersleri rezalet bu öğrencinin. ama sanatta, benim alanımda süper. elinden tutulursa çok iyi yerlere gelebilir. özel olarak da ilgileniyorum işte.

gelecek aylarda bir sanat olimpiyatına katılacak, ona hazırlıyorum mesela. yarışma fikri de tamamen benden çıktı, ailesi falan çok bilgili değiller, konuştum ikna ettim. şimdilerde hazırlık aşaması var, fazla samimiyetimiz giderek daha da sürecek yani. bu konuyu sorun yapan da bu.

@copporn, kırbaç ve diğer bir-iki cevap tabiki arkadaşların esprisiydi. ama sorumu neden mantıklı bulmadınız anlamıyorum ya. "böyle soruya böyle cevap" olmasın. vallaha da ciddi soruyorum.

@iterator, bir aksilik olmazsa, ailesi maddi açıdan zora girmezse (koleje devam ederse) ve ben de işten atılmazsam, devam edecek bu dersler..

@copporn, kusura bakıyorum arkadaşım. vallahi bakıyorum. yazmayın böyle şeyler lütfen ya.

ders dediğim, özel ders statüsünde, onu kastettim.

bu basit görünen konu yanlış davranırsan çocuğun ömrünü etkileyebilir. herkese davrandığın gibi davran, onu kıskandırmaya çalışma çünkü küçük şeyleri de kafasında büyütebilir. Sınıfa ablaları olduğunu hatırlat tabi bir şey ima etme ortaya söyle. her ihtimal için konusursak, çizgiyi aştığında en yumuşak şekilde, arkadaşlarından uzakta uyar. Zorda kalırsan çirkinleş, ilgisi dağılır:) yine de helal, öğrencisinin psikolojisini düşünen öğretmenler görmek. Bizde ilkokulda dayak maximumdu, yemeyince kendimizi kötü hissediyorduk.

fena halde telaşlandım işte sadece. erkek çocukları, hele ki bu yaş grubunun aşk olayları, üzerinde çok fazla ders almadığım bir alan.

kız arkadaşlarına yönlendirilmemesi gereken bir çocuk, bu sefer derslerde daha da beter olur sanıyorum. çocuğun sadece kendi hayatını düşünmesi gerek. kendisini tanıması, alanını bulması yani. sınıf öğretmeni nefret ediyordu çocuktan, sanat-tiyatro falan hayatına girince çocuk bir şey benzedi, hayattan zevk almaya başladı dedi :)

benim alanımda başarılı ve ilgisi de bu yüzden. ama veledin gönlünü kırmama meselesinde tereddütlüyüm çok. o kadar şirin ki, kucağıma oturtasım, yanaklarını sıkasım geliyor ama asla o derece yaklaşmıyorum. şimdi resmî davransam mı, hiç takmasam mı, çaktırmadan "ben sizin anneniz gibiyim, ablanız saylırım" falan mesajı mı versim?

cidden bu noktada takılıyorum. şu bayan öğretmene aşık olduğunu söyleyen arkadaşlar, o öğreticinin nasıl davranmasını isterdi, bunu merak ediyorum. ciddi ciddi soruyorum ama ya. cuma günü üç saat özel birebir çalışmam var çocukla. heyecanla cumayı bekliyor çocuk. nasıl davrancam bilmiyorum.

hiç öyle sert hareketlere girmeyin şey gibi... abla olayım anne olayım tarzı. bence bu sorunu normallik çözer,ilerde çocuğun gözünde bi değeriniz olur, hatırlanırsınız...

Sanırım çoğu kişi, kendi çocukluklarını düşünerek cevap veriyor, o yüzden soru mantıksız geliyor ya da ciddi bulmuyorlar ama gerçekten şu an çocuklar baya farklı. Bizim çocukluğumuz gibi değil hakkaten. Çok daha erken büyüyorlar ve gerçekten o yaşlarda aşk hayatları oluyor. Yani çocuğun hissettiği, çocukça, komik bişey olmayabilir. Ciddiye almakta fayda var biraz. Bence öğrencinize farklı davranmayın ama yaptıklarınız ve söylediklerinizle onu diğerlerinden hiç bir şekilde ayırmadığınızı belli edin. Geçmişte ona söylediğiniz övücü bir söz, bir iltifat varsa -ki varsa mutlaka hatırlıyordur- aynısını başka bir öğrenciye daha söyleyin mesela. Dersinizde başarılı olmasının fazla üstünde durmayın, yani size yakın olmak, sizi etkilemek için yaptığı şeylerin sizde özel bir yeri olmadığını ve olmayacağını fark etsin.

duyarlılığınıza sastım dogrusu. 9 yasında bi velet ya bu. bi oyuncak için, beni oyunlarına katmıyorlar diye falan aglarlar bunlar. 9 yasında değil de eşek kadar bi adam olsaydı, muhtemelen hiç acımadan agzına sıcılacaktı cocugun:)

ayrıca istatistiğe katkım olsun diye soyliyim. anaokulunda, ortaokulda ve lisede olmak üzere 3 ögretmenime asık olmustum. hatta ortaokuldaki türkçe ögretmenimin tayini cıkıp gittiği için eşek kadar oldugum halde, zırıl zırıl aglamıstım derste. şimdi de taş gibi bi psikolojim var. bişey olmadı yani.

herneyse durumun gayet normal, olması gerektiği gibi, özel bi önlem alman, yeni bişeyler yapman falan gerekmiyor bence.

ogrencının ozel okulda okudugunu soylemıstınız yukarıda, yanlıs gormedıysem. boyle okullarda da rehber ogretmenler bulunuyor genellıkle. ustelık bılgılı ve ılgılı de oluyorlar. okulun boyle bır ımkanı varsa gıdıp ısım vermeden rehber ogretmenle bu konuyu gorusmenız en saglıklısı bence. bunun yanısıra tegv'de almıs oldugumuz egıtımler sırasında bızlere de bununla ılgılı bırkac onerıde bulunmuslardı; genel olarak ogrencılerınızle fızıksel temastan kacının, boyle ozel bır ılgı fark edersenız onu ne gormezden gelın ne de onunla ekstradan ılgılenın vs demıslerdı. kıskandırmak fılan bana hıc mantıklık gelmıyor. saglıklı bır yaklasım degıl. psıkolojı bolumu bır arkadasıma da sordum az once nacızane bıraz araya mesafe koysun, yanı mesela cocuk soru sorarsa cevap versın ama cok da uzerıne dusmesın, cocuk ters tepkı verse de yelkenlerı hemen suya ındırmesın dedı. yıne de en saglıklısı bır pedagogla gorusmek ya da bırkac pedagojı kıtabından bu konuyu ıncelemek olacaktır.

thinks, tcyx, killer, çok teşekkürler.

bu duyuru aracılığı ile aynı espriyi zilyon kere mesajlayan yazarlara da toplu halde gülümsüyorum.

normal devam et bence

(bkz: tahirle zühre meselesi)
(bkz: ben içeri düştüğümden beri)
(bkz: yaşamaya dair)
(bkz: kerem gibi)
(bkz: bağlanmayacaksın)
(bkz: belkim bir kertenkeleydim)
(bkz: her şey sende gizli)
(bkz: sevgi duvarı)

dokunaklı ama çok ağır olmayan hoş aşk şiirleri olarak cemal safi derim ben.

"yasamaya dair" sanirim aradiginiz sey

ilhan berk, ümit yaşar oğuzcan ve cemal süreya'dan da olabilir.

yine dediğiniz kriterlere uyabilecek, -alttan alttan-sosyalizmle birlikte buram buram hümanizm ve aşk kokan pablo neruda şiirleri vardır. hem sevda, hem kavga saklıdır dizelerde.

ataol behramoglu yasadiklarimdan ogrendigim bir sey var ,
nazim hikmet ten arkadaslarin yazdigi gibi tahirle zühre meselesi ve yasamaya dair
tam istediginiz gibiler bence.

bizim valide atlıyordu spor olsun diye evin icerisinde gecen gün, ayagı laptop a takıldı laptop'un ırzına geçti. bende ipi aldım çöpe attım. yasak kardeşim evin içinde ip mip atlanmaz, keserim ipinizi !!!

ip atlamanın selüliti engelleyeceğini sanmıyorum . herhangi bi bilgim yok da mantık olarak öyle geldi. bide komşuları kızdırabilirsin. dikkatli ol derim.

ben atlıyordum bir ara ama spor olsun diye değil direk keyiften. başlama amacım zıplamam gelişsin diyeydi. (ne günlerdi ama) sonuç almıştım. sonra komşular şikayet etmişti. bizimkiler de kızmıştı filan. işe yarar ama. bir de 1 kilometre yürümekle 15 dakika ip atlamak aynı miktarda enerji sarfiyatına sebep olur gibi bir şey hatırlıyorum..

evin içinde olacak iş değil. laptopa takılmazsanız tavandan sallanan lambaya ipi takarsınız. zıp zıp zıp aşağı komşunun kafasını zikersiniz. ipsiz yapın aynı hareketi. ip olunca nooluyo? elinizde ip varmış gibi ellerinizi çevirirken rocky modeli yerinizde sayarak koşu hareketi yapın. alın size ip atlama.

yeterli sure atlarsan bu aerobik bir aktivite oldugundan fazla kilolara filan iyi gelir. ama eviniz zemin katta degilse komsularla sorun yasayabilirsin...

evde tek kişiyim, alt üst komşu filan yok! hatta bahçe filan da var. yani mekan sorun değil. tek itiraz komşuluk ilişkileri adınaysa bunu geçin. başka başka?

Kalın kemikli değilseniz 160 boya 51 kilo fazla bence...

duruşunuza çok bağlı. eğer dik durur, bacakları bükmeden parmak uçlarında yaparsanız (boksör) karın kaslarınıza bile etki edecektir.
bence mükemmel zevkli bir seçim.

ama illa popo, baldır istiyorsak ağırlılı egzersizleri denemekte fayda var.

bir de ip atlamada uzmanlaşırsanız postürle beraber pek çok stil deneyebilirsiniz, belki onlardan faydası olan olur. boks sitelerine bakınız.

parmak uçlarında yaparsanız bu aktiviteyi sonuçları sizi şaşırtabilir. :) misler gibi bacaklarınız olur, zayıflarsınız da.

selamlar

şu gruba üye olup, arşivindeki maillere göz atmanı tavsiye ederim, adı kadın mühendisler olsa da bir çok sektörden çalışan kadının cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili sorunları paylaşıyorlar, sanırım bununla ilgili yasalar var. evet maalesef şirketler ,sadece kadınlara, çocuk yapmayacaklarına dair bi şeyler imzalatıyorlarmış.

groups.yahoo.com

bunu son donemlerde ozel sirketler sart koyuyor, insanlar da mecburen imzaliyorlar. bu talepleri anayasaya aykiri, muhtemelen is yasasina da aykiridir. siz bu muddet icinde cocuk yaparsaniz, onlar da cocuk yaptiniz diye sizin isinize son verir ya da bu konudaki haklarinizi size kullandirmazlarsa, siz de dava acarsiniz ve kazanirsiniz. ben sagdan soldan duydugum bir iki ornege gore soyluyorum bunlari, sizi yaniltmasin sakin. hukukcular dogru bilgiyi verirler sanirim.

iş uzun vadeli bir iş ise, iyiyse, yapmazsın kardesim sende. cocuk yapmak marifet degil yani. önemli bakabilmek. hem o iki yıl maddi ve manevi sana zemin hazırlamıs olur.. bilmem anlatabildim mi...

ee şimdi adam da haklı ama. seni alıcak ne güzel işler tıkırında giderken pat çocuk doğuracaksın. tam kaç aylık izin var hatırlayamadım şimdi ama baya uzun. bir de ücretsiz izin olayları. adam gidecek yeni birilerini arayacak mecbur. kendini işveren yerine koyupta öyle düşün istersen. hem madem böyle bir şart koştu bırak çalışma orada.

sevgili muzip iş sözleşmesinin taraflarından işçi belli şartlarda "beyaz yalan" söyleyebilme hakkına sahiptir. işinin muhteviyatını bilemiyorum ama; eğer hamile olmanın ya da ileride hamile kalacak olmanın işinle birebir örtüşen bir yanı yoksa yani senin hamile olman ya da çocuğunun olması işini engellemiyor ise sen şu anda o sözü verip sonrada paşalar gibi aslan bir bebeği dünyaya getirebilirsin. He sonra patronun derse sana işte sözleşme kovuyorum seni falan gibisinden. Bu durumda sen haklısın hakkını iş mahkemelerinde arayabilirsin. Cinsiyet ayrımcılığı hele ki hamilelikten kaynaklı bir ayrımcılık kanun da ayrıca değinilen konulardandır. Bu bilgileri hocam Ercan Akyiğit'ten öğrendiğim kadarıyla aktarıyorum:)

Sevgiler, saygılar..

sen işe girdikten sonra hamile kalırsan, o adamlar sana izin vermek zorunda, izinli olmana rağmen sana maaş vermek zorunda falan, bundan kaçmak için böyle bir sözl. dayatıyorlar, sorun değil sen işe gir, sonra yapsın cocuğu, bildiğim kadarıyla yargıtay gecersiz sayıyor böyle sözleşmeleri, ama yarın kesin öğrenip yazarım buraya şimdi emin olamadım ve yargıtay kararı inceleyecek takatim yok bu saatte

şimdi elbette ki etik görünmüyor bu durum ve tabi ki mahkeme yoluyla hakkınızı arayabilirsiniz.
ancak bu iş de size mobbing, masanızın çıkış kapısına yakınlaşması şeklinde geri döncecektir.

eski işyerimde, biraz da tuzunun kuru olmasının rahatlığı ile 3 ay doğum izninden sonra 6 ay da ücretsiz izini çakan bir arkadaşım şu an göze batmış durumda. şu kriz ortamında ilk isim odur çok büyük ihtimalle.

pek huzurlu bir ortam olmayabilir anlayacağınız. ha o zaman çeker giderim iş mi yok deseniz girin gitsin. çatır çatır da doğurursunuz. (oha)
sanki onlar 2 yıl boyunca işten çıkarmama garantisi mi veriyor.

İşi istiyorsanız sözleşmeyi imzalayın ve çocuk yapmak istiyorsanız da 2 yıl içinde yapın. Kimmiş onlar? Emin olun bunun yasal olmadığını onlar da biliyor. Yani yerseniz yaklaşımı. Bir de çalışanları genel olarak bu tür şartlara alıştırma, ısındırma eylemi.

Ne demek çocuk yapmayıverin? Buna işveren mi karar verecek? Veremez de zaten!

en basiti kimse yokmuş gibi davranın zaten bir süre sonra sahneye alışıyorsunuz ve keyif alıyorsunuz ,ha birde kalp atışlarınızı normale indirin öyle çıkın.

ben misal öyle bi durumda inadına herkesin gözünün içine bakıyorum. başta biraz zorlanırsın ama biraz sıkarsan alışırsın, karşındakiler de o özgüveni farkeder, daha rahat olursun.

heyecanı atmak işin başı. topluluk karşısına çıkmanın gayet normal olduğunu düşündüğünüzde bence epey yol kat edilmiş oluyor.
zaten üç beş dakika sonra her şey sıradanlaşıyor. sunumunuza odaklanıyorsunuz.
bir de nefes çalışması iyi olur. insan heyecanlandığında nefes almayı unutuyor (ben kendimden biliyom :))

- konusma yapacagın konu hakkında, önceden bir kagıda kücük ve kısa notlar alıp sıkıstıgın yerlerde burdan yardım alabilirsin. hem anlattıgının konunun dagılmaması, hemde insanların seni anlaması bakımından büyük ölcüde yardımcı olacaktır. önemli olan konusmak degil, kafandakileri insanlara anlatabilmektedir.

- yukarda bahsettigim tabi konusmaya ilgili, bu heyecanını yenemesen bile, konusma sırasında adrenalini kontrol altına almak icin, altını cizerek konusma yapmadan önce sakin davramanı ve bir bardak su icmeni tavsiye ederim...

- konusma sırasında kesinlikle insanlarla özellikle ön tarafa oturan ki, bu kisiler o toplumun önde gelen kisileridir, göz teması kurma. ses tonunu ne cok alcak, nede cok yüksek bir seviyede olsun..

- anlattıgın konu hakkında, kısa ve oz ornekler verebilirsin. ( insanların dikkatini ceker )

- konusurken, el, yüz, gibi mimik ve jeslterle konusmanı tavsiye ederim.

- konusma yapacagın yere cıkmadan önce rahat kıyafetler giymen avantajın olucaktır...

kolay gelsin :)

sesinizi iyi ayarlamayı unutmayın. en yakınınızdakinin kulagını delmeyecek ama en uzaktakinin de rahatça duyacagı bir tonda konusun. kendinizce onemli saydıgınız cümlelerde sesinizi " burası onemli bakın" dercesine yukseltın.

nefes kontrolu ile heyecanınızı yenebilirsiniz. çıkmadan once derın derın nefes alın. ilk basta bir heyecanla el titremesi, bas donmesi olabilir. nefesiniz sizin vitesiniz olsun.

birde eger yapabiliyorsanız kursuye cıkıp orda bekleyın. yanı atıyorum sınıfta hoca bugun sunum kım yapacaktı dedıgınızde salına salına sınıfta yurumektense en on sırada falan oturun oradan yonelın kursuye.

ben de okulda sık sık sunum yapmak zorunda kalan bir öğrenciyim. harika bir taktikle bu konuda geliştirmiştim kendimi. şimdi sunum yapacağın salona boşken git. bağıra bağıra olmasa da insan varmışçasına tüm konunu anlat. yarıda kesme. hatta bir kaç iyi arkadaşınla git. onları oturttur karşına onlara anlat. utanmazsın onların önünde.

çok işine yarayacak.

ben tek kisinin onunde bile dogru durust konusamam, ama bir keresinde okulda bir kapali spor salonu dolusu (evet, yani birkac bin) kisinin onunde konusmak zorunda kalip, akabinde diyeceklerimin yarisini unutmak suretiyle sicip, rektor danismanina donup "ne dedim be ya?" diyerek unutulmaz bir topluluk onunde konusma denemesi yasamistim. lakin benim bu cuvallamamin akabinde salonda acayip bir alkis koptu ve sorumlusu oldugum ogrenci standi rekor sayida ziyaretci cekti. bu deneyim sonucu buyuk olcude yendim topluluk onunde konusma korkumu. hala konusamiyorum, o ayri :)

ya da coupling'deki jeff gibi yapip sizi dinleyen herkesin ic camasirlariyla oldugunu hayal edebilirsiniz, ama jeff'in dustugu hataya dusmeyin, karsinizda ayna olmadigina dikkat edin :)

üstüne gideceksin, başka yolu yok.

tiyatrocu birkaç tanıdık bul, boş sahneye çık ve bağır :) işe yarıyor.

bi arkadaşına, tayfana, evde ailene vb. yap aynı konuşmayı önce. deneme yap, prova yap. zamanla ihtiyacın da kalmaz bence.

herşeyde olduğu gibi o konuşmanın da bir sonu olduğunu ve az sonra isteseniz de istemeseniz de sahneden ineceğinizi aklınıza getirin. o vakit heyecanlanmayı bi kenara bırakıp, indiğinizde tüh be şundan bahsetmeyi unuttum dememek için konuya odaklanıyorsunuz. benim yöntemim budur.

kimse seni dinlemiyormuş gibi düşün(önünde kimse yokmuş değil varmış da dinlemiyormuş)

Bunun cözümü yok, ciddi söylüyorum. 40 yildir sahneye cikiyorum, her cikisimda heyecanlaniyorum, ehehe bunu da hep söylemek istemisimdir.
Ama cidden bir cözümü yok, heyecan oluyor, derin nefes öneririm sadece.

konuşma yapmadan 45 dakika once yarım "xanax" içmek de çok iyi gelir böyle durumlarda..

psikyatri doçenti bir hocam yarım dideral önermişti, sunum değil ama benzer kaygılı bir durumda ben denemiştim işe yaramıştı. Ama tabi hekim bir tanıdığınız varsa ona danışmadan kullanmayın bu ilacı.

prova

bir tiyatro provasi yapar gibi yapin.once konusacaklarinizi ezberleyip,nasil bir tonaj uygulamasi yapacaginizi aklinizda netlestirdikten sonra,oda icerisinde volta atip konusma seklinizi belirleyin.sonra gecin aynanin karsisina ve nefesinizi ayarlayip konusmanizi kendinizi izleyerek yapin.nefes alirken gogsunuzun degil,karninizin sistigini gozlemleyin,diyaframdan nefes almak cok onemli.
sahnede elinizde kagit yoksa ellerinizi ucgen biciminde birlestirebilir,sallanmadan 2 adimlik bir alanda yuruyebilirsiniz.direkt olarak goz temasi yerine insanlarin bas hizalarinda bosluga bakin.

basarilar

bir gün ölüp yokolacağını, adını bile kimsenin hatırlamayacağını, konuşmanın falan bunun yanında hiçbir önemi olmadığını düşün. heyecan meyecan kalmıyor.

* Konuşmanızın ilk cümlesini ezberleyin.
* Konuşmanın 10 dk'yı geçmeyeceğini varsayıyorum, yani geri kalan konuşmayı birkaç not kartına sığdırabilirsiniz.
* İki seçenek var, biri insanların hiçbirinin gözlerine bakmadan tam arkalarındaki duvarı hedef alıp oraya konuşmak / ya da en önde kendinize samimi bir arkadaşınızı belleyin, konuşmanızı onun gözünün içine bakarak yapın sadece arada bir arkadaki duvara bakarsınız
* Eğer konu uygunsa bir ufak anektod anlatın, insanların rahatlaması sizi de rahatlatır.
* Kolay gelsin

Konuşurken ellerini ne yapacağına önceden karar ver. Kürsü yoksa çok sıkıntı verir, fazlalıkmış gibi gelir. Cebine sok mesela ellerini.

süper loto, perşembe akşamları 20:30 son.

20:30

ben de çıkıyorum birazdan

auhaha.. hiç biriniz bilemediniz...
devretti gene..

haftaya lost'taki cenabet sayıları oynayacam..

referansı vardır birinden. torpil harici başka nasıl olabilir ki? 47 bin kişiden tombala mı çekecekler? aklı başına gelmiş mi diye inceleyememişlerdir. hatta onay bekleyenlerin ilk 10 entry'sini okumaktan başka vakit ayırmıyorlardır. ben de olsam takip etmezdim, edemezdim. ama kafadan torpil demek de yanlış. moderatörler yanlış yapabileceklerini söylediler. eğer ki çaylak olan onuncu nesil sabırtaşı yazar yanlışlık sonucu çaylak yapıldıysa hatalarını düzeltmişlerdir.

benim fikrim, toplu alım yapılmadan bu onay bekleyen çaylaklar azalmaz. 47 bin küsür kişi var şuan. yeni kayıt olanlar da var, çaylak yapılanlar da var. yamulmuyorsam galadnikov yazarlıktan çaylaklığa düşürülenlere yeni bir sistem geliştireceklerini söyledi. yani tam olarak nasıl bir şey olacak bilemiyorum. ama bir şekilde ayrım yapılacak sanırım.

krizalider dogru soyluyor, referans olayi cok belirleyici bu konularda. sizin dile getirdiginiz olay ile cok karsilastim hatta entry silinme istatistikleri benim istatistikleri 2 ye 3 e katliyordu, ama hala sabirtasiydi, catlamamisti.. bunun haricinde caylak edilen yazarlarin farkli bir standart uzerinden degirlendirilecegi bir sistemin olmasi sahane olur, eger boyle birsey varsa araba alirim.

onay bekleyen çaylaklar tam olarak kayıt sırası ile alınmıyor diye hatırlıyorum. şimdi üşendim orayı buraya okumaya. tek hatırladığım eskilere öncelik veren ama ara ara yenilerden de alan bir sistem olduğu.

burada iki noktayı hatırlamakta fayda var. öncelikle sözlükte yazmak için kimse para vermiyor, kimse sizi yazmak için zorlamıyor. yani bir hak iddia etmek zor. ssg yarın gelse, "hadi arkadaşım güle güle, yolumuza ilk 5 nesille devam ediyoruz, diğer herkesi kovduk" dese kim ne diyebilir?

ikincisi de, sözlükte yazar olmak, statü getiren, para getiren, bir şey getiren bir sıfat değil. yazdınız diye kimse size para vermiyor, devlet vergi muafiyeti sağlamıyor, ya da cv'nize yazamıyorsunuz, atla deve bir şey değil, bu kadar heyecanlı olmaya gerçekten gerek yok. gerçekten çok önemsiz bir şey. bugün laptop almam lazım mesela, dolar 1.73 olmuş. geçen hafta 2250 tl olan laptop, bu hafta 2420 lira falan olmuş. teknosa'ya girsem "ben sözlük yazarıyım, bu laptop'ı bana geçen haftaki dolar kurunda hesaplayıp verir misiniz?" desem, adam "sözlük ne?" diyecek. hayatın gerçeği bu. gerisini sallayın gitsin.

hoş olsun, olmasın. gerçekten..

çaylak sırasını bırak 40-50 tane götümüze girebilir sebebiyle silinmiş entrysi bulunan ve hala yazar olanlar var.

yani nerden tutsan elinde kalıyor.

takmayin bunlari hocam, bi sekilde halolur ben alistim caylakliga.. ilk entry'mi kasim 2007 de girmisim ve 7 bin kisinin arkasinda siradayim..

bence olaya öyle bakmamak lazım. bahsettiğin yazarın hatası yazar tanıtmaktan kaynaklanmaktaydı. gerçi bunu hata olarak görmek de pek doğru değil aslında. yani formata aykırı bir durum söz konusu değil ve böyle yazar tanıtan çok yazar var. ne bilsin adam "xinci nesil yazar" diyince çaylak edileceğini? bir moderatör mesajla "artık tanıtmasan?" dese, bir daha yapmazdı bence. kısacası, hatalı entry girip çaylak edilenlerle aynı kefede olmaması doğaldır. çünkü sözlük formatında "yazar tanıtmayın kardişim" gibi bir cümle yok ama entry silinme sebepleri*** açık açık yazmakta. yani senin uyarın çok önceden yapılmış. e sen belirtilen uyarılara uymadan hatalı entry girersen, çaylak edilirsin. onun uyarısı yoksa neden çaylak edilsin ki?

@co2s2

2001 yilinda 15 yasindayken uye olmustum sonra 2004'de uctum. belki dediginiz gibi magazalarda eksisozluk yazarina yonelik indirim olmayabilir fakat sozluk benim cocukluk anilarimi tasidigindan kendimce ozel bir yer.

@rectoa co2s2 doğru söylüyor yani pek bir şey olmuyor yazar olunca .ben 3 aydır yazarım henüz .çaylaklık dönememideki entrylerimimde sildim. toplam 2 entryleri ile duruyorum. ne yapıyım gazete başlıklarına girip herkes bir şey sallıyor bende mi sallıyım. kimse birbirinin yazdığını okumuyor zaten.herkes yazmak için yazıyor, anket yapıyor yani tamamen gürültü. sadece eksibition'a giriyorum işte geyik yapıyoruz, biraz forum yapıyoruz olan bu.

pardon kobrettii diyecektim. :)

pardon kobrettii sende değilsin. turtle diyecektim :9. biri şu mesajlar nerden editleniyor göstersin bana.
edit : @krizalider yaptım . teşekkürler :)

@camasir suyu mesajın tarih saat kısmının sağında "/msg" "..." "X" var. "..." olan link mesaj değiştirmek için dizayn edilmiş. :)

@nochristrequiress

çocukluk anılarını sözlükte mi yaşadın? kötü.

@nochristrequiress : arkadasım sen daha sozlugun konseptini cozememissin ki..
neyin muhasebesini yapıyorsun anlayabilmis degilim. ayrıca,''ben cocukluk anılarımı sözlükde yaşadım'' demen, bi hayli güldürücü.. allah iyiligini versin :)

girer. niyet önemli.

hemde ne biçim girer.

Lafzına bakılarak, çaylak edilebilir hatta sözlükten uzaklaştırılabilirsin.

Aynı başlık altına noktalama işaretsiz "dünyanın en şerefli insanı" yazdım. Niyetölçer ne der bu entry'e?

sıfatlar olumsuz olmadikca hakarete girmez kanimca. hani "bu adam orospu cocugu degildir" ve "bu adam serefsiz degildir" arasinda net bir fark var.

girer,girmiştir, kıyamate kadarda girecektir. sözlük formatıyla alakalı engin bilgi ve tecrubesi olan biri olmama karsın, birebir yaşadıgım bir olayda, bir kurumun memurları hakkında bende oyle bir tabir kullanmıştım. gg olarak haneme girdi ehuhuhuz. aman diyeyim :d

çok sağlam kazıklanmışsınız. selamlar.

derdim ama.. bu tip olaylarda işlevsellikten öte moda falan fiyatta belirleyici olabilir.
bazaların üstünde ortopedik yatak falan varsa belki normal de olabilir.

o parayı verirmiyim? asla.

şu özellikler varsa olur ama.
şu hastane yataklarındaki gibi baş ve ayak tarafları bir kumanda ile yükseltilebilenler var. onlar için verebilirim :)

yaa yapma bee dostum zatan kararsızım ayrıca iki yatakta full ortopedik

içindeki his dogru söylüyor.. :)

arkadaşlar öyle diyorsunuz ama iki yatakta yataşın ve ikiside full ortopedik tabi bilrsiniz bunlarda başlığı yorganı yastığı yatağı ayrı olur. ve fiyat öle çıkartılır. ayrıca sözleşmeyi iptal etme şansım varmı daha parayı vermemişim.

bence sen de farkındasın kazıklandığının da milletin seni avutmasını istiyorsun.

Bence kazıklanmışsın, piyasada bazalı yataklar 200 lira civarında. Hadi ekstrasını, ortopediğini falan koy ama yine de o kadar etmez.

bu yatakları birleştirerek çift kişilik kullanmayı düşünmüyorsundur umarım. öyleyse derhal normal çift kişiliğe çevir. bu kadar para verip eziyet çekme. çok kullnışsız oluyor öyle.

ortopedik yataklarda fiyat artar ama 1350 tl 'de bana göre yatak için yüksek.
umarım çook rahattırlar. eğer öyleyseler keyfini çıkar.

o paraya okuz aliriz, kurbanda keseriz hayirli yere harcamis oluruz parayi, postuna da yatariz.

Altı ay önce bellonadan çift kişilik full ortopedik yatak + bazayı 850 TL 'ye 9 taksitli aldım. Eğer iki adet yatağa 1.350 TL vermişsen normal, tane fiyatı bu ise bir miktar fazla geldi bana. Markadan markaya hatta modelden modele fiyat farkı mutlaka olur. Takdir senin.

para iyice büyüdü diye tek seferlik yapmayı düşündüler. öyle bir karar alabiliriz dediler ama kesinleşmedi diye biliyorum

bildiğim kadarıyla yeni bi değişiklikle bundan sonra öyle olcak ama bu seferki için geçerli değil.. tam da emin değilim ama..

8. defa devrettiğinde 5 bilenler arasında paylatırılacak diye duymuştum haberlerde. şimdi kaçıncı devir bilmiyorum ama 8. devir sonmuş sanırım..

kesinleşti.

bu hafta oynananacak olan ( perşembe günü ) süper loto hariç, bundan 8 hafta üst üste devrederse yani 6 bilemeyen olursa, ikramiye 5 bilenler arasında paylastırılıcakmış. süper loto için uygulanan bir kural, ve sanırım tek seferlik degil.

ballı çayı bilmemde, naneli çayın ishal yapmadıgını biliyorum. cok icmisligim vardır. :)

(bkz: ironi)

tamam. ironi var. ama gerçekten sonuç değişmiyor.

ironi olduğu için oy verenler, ve ironi olduğunu anlamayıp oy verenler. ironi olduğunu anlamayıp kötüleyenler filan.

ne diyeyim yine enteresan, yine enteresan.

o listeyi pek ciddiye alma bence. sonuçta 21 bin küsür yazarın hepsinin beğendikleri entryler değil bunlar. yani "sözlük ortalamalaştı" değil.

adam catır catır yazmıs iste, nede güzel yazmıs, cokda güzel yazmıs. ne kutlu bir yazardır.

-ahmet türk'ün tbmm icerisinde kürtce konusması türkiye cumhuriyeti devletinin anayasasına göre, suç teşkil eder mi? etmez mi? bi araştır...

- ahmet türk'ün kürt kökenli olmayan ( türk,laz,çerkez vs vs. ) vatandaslarımıza karsı yaptıdı dolaylı yoldan bir hakaret sayılmaz mı? ne demek, konuşmalarımın bu kısmını kürtçe sürdürecegim..

böyle bir sistem yok..

valla ben artık günün başlıklarını okumuyorum. hatta modifiye bir frameset yaptım rastgele getiriyor sol frame e.
evet kafamı kuma gömüyorum.

@scp:

(bkz: yasaları çiğneme hakkı)
(bkz: ahmet turk/@andy kaufman 2)
(bkz: ahmet turk un kursude kurtce konusması/@andy kaufman 2)

diyorum.

@ andy kaufman 2 : yasaları cigneme hakkı mı? neden bahsediyorsun arkadasım sen? nedir bu ahmet türk sempatisi allah sen..?

orada "bir gün bunu anladığınız zaman siyaseten büyümüş, olgunlaşmış olacaksınız." diye bir cümle var, dikkat çekerim.

andy kaufman 2 : ben çekirdekten yetişip, üniversite mezunu olmuş bir bireyim. genç jenerasyon olmama karşın, siyasetten politikadan, pek anlamam. diplomasi dilini bilmem, alengirli laflar edemem. lakin meclis çatısı altında, suç oldugunu adı gibi bildigi halde çıkıp kürtçü konuşma yapan, kürt kökenli bir siyasi parti liderinin niyetini çok iyi bilirim. anlaştık mı? anlaşmasdıysak eger, :)

email adresim, [email protected] tamam..

ben yaptırmadım, ama zor geçen bir süreç olduğunu duymuştum. bu yüzden eğer böyle bir niyetiniz varsa uyutarak endoskopiyi tavsiye ediyorum şahsen. (sorunuza pek cevap veremedim sanırım ama ek bilgi olsun deyü yazdım)

ben iki defa oldum. ikisinde de anestezi uygulandigi icin "o an"lari hatirlamiyorum. ayildiktan sonra bir süre kusma refleksiyle karsilastigimi hatirliyorum ama.
riskli bir ameliyat degil bildigim kadariyla. daha beterleri var.

benim annem yaklasık 5-6 ay önce gecirmisti, biyopsi icin. gerekmedikce derken? zaten keyfi olarak gidip yaptıramazsın, böyle bir şansın yok. midenle ilgili bir rahatsızlıgında, uzman olan doktorun kendi kararı sonrasında yapılan bir inceleme. bir doktor ve bir hemşire beraber uyguluyorlar. midenin icerisine ince bir hortum şeklinde ucunda kamera olan bir aparat sokuluyor. kişinin midesinde, hasarlı olan bolgeler, kanaması yapması muhtemel, rahatsızlıgının kaynagı arastırılıyor, ve sanıyorum ki, evet ufak bir parca alınıyor kisinin midesinden.. ve bu parca inceleniyor.. ölümcül bir riski yok. sonucta ameliyat gibi degil. yaptırıcak kisinin sakin olması en önemlisi.. ve yaptırmadan kac saat önce bilmiyorum ama, bisiy yiyip icmemesi gerekiyor..

gecmis olsun..

cok yakin zamanda kiz arkadasim maruz kaldi, ki kendisi hoslasmaz bu tarz seylerden, cok da cekinerek gitmisti, ama onun agzindan buyrun sonuc ;

(bkz: #14302819)

3-4 sene önce başkent hastanesinde oldum. koldan iğne ile anestezi yaptılar ve uyuttular ama tam baygın değildim, gözümü açamıyodum ama boğazımdan aşağılara doğru giren hortumu ağzımdan akan salyaları falan hissedebiliyodum. 10-15 dk falan sonra uykudan uyanır gibi uyandım, 1-2 saat boğazım biraz kaşındı sonra geçti. endoskopi sırasında da sonrasında da bir acı hissetmedim. problem yoktu yani, yine olsa yine olurum.

bi 10 sene önce olsa 1,5 parmak kalınlığında hortum sokuyolar gitme derdim ama şimdi incecik bi kablo indiriyolar aşağı... ölümcül risk yok. artı bitince melekler gibi hafif oluyorsunuz.

Bana da yapılmıştı ortaokuldayken. Daha önce annem ve babam da yaptırmış ve onlara narkoz verilmemiş. Bu yüzden ben narkoz verileceğini bilmeden gitmiştim. Hastane işkencelerine alışkın olduğum için korkmadan gittim ama orda narkoz verileceğini öğrenince babam biraz tedirgin olmuştu, "gerek var mı" filan diye sordu hatta çünkü adamın önüne getirip kağıt koydular imzala diye. İnsan da hastane ortamında "ben razıyım" belgesi imzalamaktan çekiniyor tabi mecbur olmadıkça. "Eğer ürkütücü filan olduğu için narkoz diyorsanız gerek yok, alışkınım ben böyle şeylere korkmam" dedim ama narkozsuz yapmayacaklarını söylediler. Neyse, girdim uyudum ama o kadar ısrar ederek verdikleri narkozu pek düzgün ayarlayamamışlar ki, ortasında uyandım. İnanın narkozsuz girseniz o korkuyu yaşamazsınız. Birden uyanıyorsun ve boğazında bi hortum var, nolduğunu anlamıyosun, öğürüyosun, öksürüyosun, düzgün nefes alamıyosun. Gerçek mi değil mi ayırt edemiyorsun. Çok kötüydü. Narkoz tecrübeniz varsa ve dirençli olduğunuzu düşünüyorsanız bunu mutlaka önceden doktora söyleyin. Ben bu olaydan sonra bi kere ameliyata girdim ve bu narkoz konusu aklıma geldiği için anestezi uzmanına söyledim, ben biraz dirençliyim böyle şeylere, aman bi sorun olmasın diye. Kadın bana güldü, olur mu öyle şey dedi ve ben o ameliyatta da uyandım. Böyle bi şüpheniz olursa ısrarla belirtin ve sizi ciddiye almalarını sağlayın.

değil tabii ki.

peki nasıl oluyor? görüntü kesintisiz devam ediyor gördüğüm kadarıyla.

yani ona bakarsanız filmlerde de kesintisiz görünen sahneler kaç parçada, kaç defada çekiliyor. yapılamayacak bişey değil yani.

gerçek olma ihtimali var diyordum ki yere çarpmanın tek yan etkisi olarak mal bir sırıtma görünce adamda vazgeçtim...

her seyi gectim sese dikkat et, adamin ayak sesi cok net duyuluyor, mikrofon net aliyor her sesi, ama herif betona dustugunde 1 desibel ses bile yok. guzel yapmislar ama emege saygi.

Yere tahta gibi düşer mi hiç bir insan? Adam aynen tahta gibi düşüyor. Direkt yalan.

15-16. snler montaj gibi..

gerçek tabi ki.
var böyle 25 metreden kendini kafaüstü çakıp yürüyüp giden adamlar.
benim halaoğlu var mesela. ama o 10 metre yapabiliyo en çok.
başağrısı yapıyomuş çok.

bence de gerçek. patricia teyzem 20 katlı binadan atladı ve ölmedi. üstüne de bir çek aldı. şimdi cayman adalarında yaşıyor.

Bunun daha yaratıcısı vardı sanki

(bkz: muk kemmel bir atlayis)

heroes'daki claire ve bu videodaki abi. bu ikisi disinda yapabilen yok dunyada.

sanıyorum, bu olay türkiyede gerceklesmemis. eger öyle olsaydı, yaslı teyzelerimizin ''aman evladım yapma'' kendini bilmez genclerimizin ''anlatsana nan mınakodumunun cocugu'' gibi kelimeleri duyma ihtimalimiz bir hayli yüksek olurdu sanırım,
binanın üzerinden atlaması ve yere cakılması arasındaki gecen sürede, cansız manken gibin duruyor, ayrıca etrafında videoyu ceken kisiden baska kimseyide göremedim. tamammen, cesitli hilelerle sanal ortama yansıtılan bir gosteri.

ehheh. elemanlar iyi uğraşmışlar bunun için. greenbox/bluebox ile yapmışlar. çok canları sıkılıyodu heralde.

her şeyden geçtim, direk beyninin dağılması lazımdı.

(bkz: #15200566)

arkadasım, masturbasyonla boyun uzaması ne alaka? bence sen masturbasyona bi 1-2 yıl araver, ciddi söylüyorum bak. kendini bulursun. hergün, şapşapşap adamın psiklojisini bozar, bunalıma girersin.. fiziksel olarakda, penisde sancı yapar, vucudun metobolizmasını bozarsın...

batıl inançlar bir yana, fazla mast. ın aslında tam tersi geç boşalmaya yol açması da mümkün. kendini çok iyi uyarmayı öğrenip ona alıştığın için normal ve/veya prezervatif ile ilişki yeterince uyarılamayabiliyorsun.

(bkz: 30 dk+ )
(bkz: bayanlara selam)

ereksiyon eksikliğine bir yorum getiremeyeceğim, allah beline kuvvet versin. belki psikolojik birşeyler vardır.

yalnız benim asıl sormak istediğim şuydu ki; ben bu olayı artık bıraktım veya çok nadiren yapıyorum, ancak bu ergenlik döneminde yaptığım aşırı "aktivitenin" hala etkileri devam ediyor mudur bunu merak ediyorum.. yani 15 yaşında bu olayı çok fazla yaptıysanız, 25 yaşında hala zararlarını hisseder misiniz? ve bu sorunlar( yeterince sert olamama, erken boşalma..) mastürbasyonu tamamen bırakak çözülebilir mi?

"ergenlik dönemindeki fazla mastürbasyonun ileriki yaşlara etkisi?" gibi bir soru sorma ihtiyacı. yani zihinsel. düşünün hak verecekseniz. en önemli zararlarından birisi budur.

Sol tarafa yatmayın, kalp falan o tarafta diye yatmayın diyen çok insan duydum. Ama biri dışında hiçbiri doktor değildi. Belki alakası vardır, belki ben de herkesin yalanına ortak oluyorumdur.. :)

içgüdüsel bi şey olabilir sanırım. atalarımız da dallarda yatıyolarmış önceden, uykudaki denge sistemi size de şeetmiş olabilir.

hatta insan beyni vücudu kilitlemek için karabasan gibi bir mekanizma bile geliştirmiş. bunu da dal meselesine bağlıyolar. fakat sizinki bunun tersi gibi. ranzada yattınız mı hiç? belki ordan gelen bir şartlanmadır.

Psikolojik sorunlarin olmali. Bunun gostergesi diye duymustum.

sigara iciyorsan bırak.. dahada kalp sorunun devam ederse bi kardiyolog uzmanına gorun derim ben.

sol tarafıma doğru yatıyorum, onu değiştireyim..

2 kişilik yatak hayavanlar gibi yerim var, ranza değil:)

psikolojik şeyler benim de aklıma geldi, biraz da ondan sordum.. varsa ayrıntılı bilgisi olan paylaşırsa sevinirim..

pipo, uygun olmadığı zamanlar sigara, haftada bir nargile, güzelinden bulursam puro alışkanlığım var. ama yakın zamanda basit tahliller yok efendim ciğer röntgenirdir o tür şeyler yaptırdım.. yetmez diyorsan yarın doktora gideyim.

sunlari arastirmani tavsiye ederim:
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

bir de ben eskiden hiç rüya görmezdim(teknik olarak hatırlamıyorum tabi). son dönemlerde görüyorum, görmekten de mutlu değilim. bu da olayın psikolojik bir şey olduğunu gösterir mi?

kendi tecrübelerimden yazıyorum sana şimdi.

benim de hassas ve alerjik ve de tarif ettiğin üzere karma bir cildim var.saçlar da aynen dediğin gibi.

doktora gittim ben zamanında içinde antiibiyotikli ilaç olan eczanede yaptırılan solüsyon vermişti, bir süre kullandım iyi geldi. ama o kısıtlı bir süre kullanılabiliyor.

cildin için piyasadaki uyduruk markaları kullanma derim ben. misal ben clinique kullanarak cildimi kötü duruma getirmiştim. sonradan güzellik merkezinde cilt bakımı artı özel ürünle uzun sürede düzeldi.

kaliteli bir güzellik merkezinde 2 ayda bir filan cilt bakımı yaptır. ve onlarda olan özel ürünler var, onları kullan. mesela ben amerikadan gelen bir ürün var onu kullanıyorum. dermatologic cosmetic laboratories ismi.

bunun dışında sadece cilt bakımı için üretilmiş ürünler var, biraz pahalılar ama tekin acar-sevil parfümeri filan oralarda bulunan, ordaki uzmanlar tavsiye ediyor. onlardan al derim. yani böyle makyaj malzemesi üreten markaların cilt bakımlarını değil, sadece cilt bakım ürünü üreten markaların ürünleri.

yağlı saç için yine doktorun tavsiyesini söylüyorum, ki ben çok faydasını gördüm. öyle her gün yıkamıcaksın. ne kadar çok sık yıkarsan o kadar çok yağlanıyor.

doktorun tavsiyesi üzerine ben o günden beri haftada 2 kere saçlarımı yıkıyorum. ilk başlarda çok zor oldu her gün yıkanmaktan 3-4 güne geçiş ama bir kere alıştıktan sonra saç yağlanmıyor artık.

anlattakların dogruysa eger, cildin ile ilgili saglık sorunların var demektir. vakit kaybetmeden cildiye uzmanına gorun derim. anormal bir durum gibi geldi bana.

karaciğerinde bi sorun olabilir mi? cok alkol tuketiyorsan falan. bence doktora git.

alkol de pek kullanmam ama karaciğer falan diyip korkuttunuz beni şimdi :)
bi de kan testi falan ister mi her doktor? yaptırmasak olmaz mı?

umarım erkin koray - arap saçı'ndan bahsetmiyorsun. yok artık diyeceğim de...

yanlış hatırlamıyor ve yamulmuyorsam ebru gündeş'ten kaçak isimli şarkıydı o.

@mortifera
guzel ınsan ,
malesef ki hepimiz aynı sartlar altında buyumedik , buyumuyoruz ...
bilgilerinize.

büyüme şartlarıyla alakası ne ki?

sibel can'ın tarzı ile alakası yok arap saçı'nın, o yüzden "yok artık" derdim.
gerçi söylese garipsemem aslında. çelik'in söylemesinden de daha iyi olur hea.

ebru gundes'in sarkisi kacak.

bir daha bu yollari falan filan

sibel can degildi, kahtalı mıcıydı o :) emege saygısızlık olmasın lütfen :)

bulundugu yerin koordinatları olabilir. yaw koordinat verse ne olur? vermese ne olur? 6 yılda birinci dunya savası bitti, 30 yılda turkiyede teror bitmedi!!! alısmıslar havadan bomba atmaya, baska bir halt yok. yazık vallahi yazık.

oradaki koordinatlar çekilen bölgenin koordinatları

o değil de altı yıl önce bi ilhan irem vardı. onu bitirdiler asıl.
teşekkür ederim zizou.

Neyi sorduğunuzu tam olarak anlamadım ama resimde görünen makina ev tipidir, bildiğimiz siyah kahve yapar. cafelerde aşağıda linkte resmi bulunan cihaz kullanılır, o da espresso yapar. Espresso makinasına iki ölçek kahve konursa (resimde sağdaki kol) normal fincanda siyah kahve elde edilir. Yani long double espresso olur. (diyelim ki bir espresso için 10gr öğütülmüş kahve konuyor, ortaya 30ml espresso çıkıyorsa, 20gr öğütülmüş kahve konur, fincan doldurulur, ortaya 100ml siyah kahve çıkar. buna cafe lungo da denir). Bunların haricinde toz halinde nescafenin hazır espressoları vardır onu kullanıyor da olabilirler.

espresso makinası: img.alibaba.com

Tam anlattiginizi soruyordum. Filtre kahve istedigim zaman sormadan american/lungo getiriyorlar diye dusunuyordum, dogruymus. Tesekkurler.

filtre kahve farklı seydir, americano farklı sey. americano'nun yapımında espresso ve su kullanılır. yani espresso'yu su ile acarlar. filtre kahvede ise, normal bildigin cekirdek kahveyi greyderda cekerler, su ile demlerler. resimdeki kahvedende. bisiy anlayamazsın ondan, cok kahve muptelası bir insansan eger, istedigin sekilde filtre kahveni kendin al. ornegin honduras, colombia supremo ki bunu tavsiye ederim, bir tanede kendine french press al, demle demle ic. hem pratik, hemde keyif verici :)