bize de aynisi oldu. son uc ay asiri yuksek geldi en son 227 geldi. elektrik idaresinden aldigim tuketim ekstresoyle tuketici hakem heyetine basvurdum. sayacin sokulup kontrol edilmesini talep ettim. ertesi gun soktuler. ama sonuclanmasi 6-7 ayi bulur dediler.

fişe takılabilen cinsten elektrik tüketimi ölçen cihazlar var. ondan al bir tane günlük olarak her makinenin (tv, buzdolabı, kettle vs.) çektiği gücü ölç sonra aya oranla. kabaca hesapla eğer faturadakinden farklıysa itiraz edersin.

buzdolabı çok büyük etken. enerji sınıfı nasıl? A+ falan mı? kombi arkada eğer sürekli sıcak su tutmaya programlıysa sürekli yanıp sönüyordur. öte yandan çay makinesi de suyu sıcak tutmaya programlıysa sürekli açılıp kapanıyordur. kettle tipli su ısıtıcıların en az 2000w gücü vardır.

bana normal geldi. nerdeyse 2 aylık bir fatura. aylık 100 lira gelmiş. 7/24 saat çalışan pc var, plazma tv led tv diyorsun. yani evde bütün klasik elektrikli aletler var. daha önceki faturalar kaç lira geliyordu ki?

Kritik faktör pc gibi görünüyor. 7/24 çalışan pc 200 watt güç kullansa, 2 ayda 115 TL faturaya ekler.

Fiyat cok yuksek degil ama eviniz dubleksten bolme falansa tesisatı bolmeyi unutuyorlar. Bizim apartmanda dublekslerden birindeki digerinin elektirigini falan kullanmis.mahkemelik oldular.

Pc 7/24 acik. Monitoru kapatsan da bir sey degismez. Gpu veya islemci aa monitor kapandi dur daha az guc cekeyim demiyor. İlla surekli acik kalmasi gerekiyorsa raspberry pi falan dusunun bence.

biz de aşırı doz elektrik faturası oduyoruz. her ay yaklaşık 200 lira geliyor. itiraz falan ettik birkaç sefer ama bir halt olmadı.

PC'den.

Bende günde 15 saat açık PC var, 850 watt. 350 TL elektrik ödüyorum. Çay içmeyiz bile. Çamaşır kurutucu makine var bi de çok yakan.

6 yıl önce annemin evinden taşındığımda, annemin elektrik faturası 75 tl'den 22 tl'ye düşmüştü.

"Çok yakmaz ya" dediğin bilgisayar canavar gibi yakıyor. O yüzden her yıl işlemci tanıtımlarında güç tüketimi olayına vurgu yapıyorlar.

Ben zamanında prize takılıp elektrik ölçen cihazlardan almış ve evdeki birkaç cihazda ölçüm yapmıştım. Masaüstü bilgisayar kapalı olmasına rağmen fişe takılı halde 8-9 watt civarı eneji tüketiyor. Bir ay boyunca hiç çalışmadan fişe takılı dursa 5,7 kw eneji tüketiyor, elektriğin birim fiyatı 40 kuruş civarında, dolayıysa hiç çalışmasa bile sadece fişe takılı olan masaüstü bilgisayar ayda 2,3 TL civarında eneji tüketiyor.

Bunu gördükten sonra kullanmadığım her şeyi fişten çekmeye başladım. Bu konuda anahtarlı prizler de çok kullanışlı oluyor, her seferinde fişten çekmek yerine düğmeden direkt kapatabiliyorum.

burdan sorabilirsin

1 sene öncesine kadar dublaj sanatçısıydım. tanıdıklarım olursa sor söyleyeyim.

ya da daha bilgili adamlar için şuraya sorabilirsin: twitter.com

YouTube'da TRT Dublaj ve Seslendirme Kanalı isminde bir kanal var. Dublaj sanatçılarıyla yapılan röportajlar ve seslendirdikleri filmlerden kısa görüntüler var belgesel tadında. Yararı olabilir.

çok teşekkürler, ne zamandır aklımdaydı, akşam bu adreslerden bakacağım

Önce lens konusunda düşüncelerimi söylemek isterim. Fotoğrafçılık konusunda bir deneyiminiz yoksa bir süre kit lensle devam edin. 18-55 bir çok fotoğraf için yeterli bir aralık. Zamanla ne tür fotoğraflara ilgi duyduğunuzu, hangi konuları çekmeyi daha çok sevdiğinizi fark edersiniz ve tecrübe de edindiğiniz için daha doğru bir tercih yapıp işinize yarayacak lensler alırsınız. Örneğin başlangıçta tele lens alıp daha sonra manzara fotoğrafları çekmeyi daha çok sevdiğinizi fark edebilirsiniz, sonradan keşke geniş açılı bir lens olsaydı elimde diye düşünebilirsiniz. Veya bunun aksi de olabilir. O yüzden özetle bir müddet tecrübe kazanana kadar kit lensle devam edin.

Çekim modları ile ilgili de öncelikle bazı fotoğrafçılık kavramlarını öğrenin. Örneğin diyafram genişliği nedir, fotoğrafa nasıl etki eder, pozlama süresi nedir, nasıl etkisi olur, iso nedir, neye yarar, pozlama telafisi nedir gibi temel kavramları öğrenip mantığını anlamaya çalışın. Ve bu sürede biraz otomatik modda kullanabilirsiniz. Daha sonra çektiğiniz fotoğraflar arasında beğendiklerinizin exif bilgilerine bakıp o fotoğrafları hangi diyafram aralığında, hangi pozlama süresinde çektiğinizi inceleyin. Otomatik modda biraz kullandıktan ve makineye hakim olmaya başladıktan sonra yavaş yavaş program modu, enstantene modu, diyafram modu gibi modlarda çekimler yaparak bilgilerinizi daha da sağlamlaştırabilirsiniz. Bunlardan sonra da manuel modda kullanmaya başlarsınız zaten yavaş yavaş.

Ben de amatör olarak ilgileniyorum, belki profesyonel arkadaşlar daha detaylı bilgi verebilirler biz de faydalanmış oluruz.

Saygılarımla,

@sahinnnnn eyvallah hocam. ya ben de hiç bilmiyor değilim. 2-3 yıldır uğraşıyorum ama sürekli uğraşım olamadı bundan önce o yüzden pek hakim olamadım konuya. şu son 3-4 aydır düzenli olarak her hafta fotoğraf çekmeye çıkıyorum ama.. aması var:

1- Güzel fotoğraflar çektim Allah için. Otomatik modda çok takıldım ara ara M ve P modlarını da denedim. ama en çok işime yarayan av ve p modu oldu gündüz için. enstantene hızı ve diyafram durumlarını makina hallediyor.

2- bundan önce de deneyimledim 18-55 mm ile baya iş çıkardık bu lensle fakat ben geniş açılı ama daha çok yine dediğim gibi tele lens istiyorum. 70-200 mm mesela şu an ideal gibi uzak çekimler için. 55 mm ile sadece gözümün gördüğü kadarına yakınlaşıyorum ve bu sefer pek haz alamaz oldum bu sebeple son zamanlarda.

Dediğim gibi iyi bir lens (2. el alıcam sanırım bu önerilere de açığım nereden temin edilir) ve manuel modu falan kavrayıp biraz daha profesyonel işler çıkarmak istiyorum.

bilmem anlatabildim mi derdimi. :)

1.3 diyaframa daya, arkayı uçur bi de ayağında terlikli çocuk bul tamamdır. Al sana güzel resim.

@gorecesziyibiri ben de ne zaman ortaya çıkacak bu klasik espiri yapan diyordum ki içimden sen çıkageldin taa nerelerden kim bilir dostum? :D

livefootball.ws olavilir mi.

Şu olabilir mi?

videostream.dn.ua

@sahinnnnnn aha da bu valla, ben de arıyor bulamıyordum.
duyuruyu favorilere ekledim, silmeyin lütfen

@sahin heh evet buydu! cok tesekkür ederim :))

vayyy @sahinnn supermis bu. hemen favorilerime ekledim. cok bilen olur ve hit alirsa kapanir mi acaba? neyse cok seyetmeyelim :/

Rica ederim. Ben de o başlıkta okumuştum bu siteyi, birkaç ay oluyor. Sonra sık kullanılanlara eklemiştim masaüstü bilgisayarımda. Şimdi duyuruyu cepten görünce üşenmedim masaüstünü açıp baktım :)

bu fiyatlardaki hyundai - fiat - renault gibi araçlar büyük ihtimalle taksi çıkmasıdır. bu araç da öyle gözüküyor. bu araçlar sana tasarrufdan çok masraf çıkartır. işini görmez bence bu araç senin. taksilerin - şirketlerin kullanmadığı marka araçlardan bakmanı tavsiye ederim. mesela 2004 civarı skoda fabia bakabilirsin çok güzel araçtır. sıkıntı çıkarmaz 1.2 motoru canavar gibidir hiç yakmaz, satarken de fazla zarar etmezsin.

hocam şunu buldum. dıştan temize benziyor tabi yine baktırmak lazım bir ustaya.

www.sahibinden.com

bu fiyata yaşı biraz büyük bir araç alacaksınız mecburen. km'si de örnekte olduğu gibi yüksek olacak. bu sebeple dizel almamanızı tavsiye ederim. zaten bahsettiğiniz tarzda casual bir kullanıcıysanız dizel ile kara geçmeniz için baya bi uzun süre kullanmanız gerekiyor.

lpgli araç istemiyorum demişsiniz ama en mantıklı olan o bana kalırsa sizin için. ama benzinli araç alırsanız da zarara girmezsiniz. benzin-dizel fiyat farkını yakıtla kapatmanız için baya bi süre binmeniz gerekiyor. üstelik dizel araçlar 100000 den sonra çok tavsiye edilmez. hem bakımları daha sıktır ve pahalıdır hem de daha sık sorun çıkarır.

tavsiyem daha küçük araçlara bakın. ,palio,clio, polo, fiesta, c2-c1 tarzı araçlara bakarsanız modeli ve konforu biraz daha arttırabilirsiniz. hem de şehir içinde daha kolay kullanım sağlar. tabi büyük bir aile değilseniz.


unutmadan verdiğiniz örnekteki araç muhtemelen taksi çıkması ve kmsi düşürülmüş bir araç.

linkteki aracın aynısıyla 2 hafta önce tatile çıktık. çok az yaktı ve içi gayet ferahtı. baya hoşuma gitti araç. arkadaş 18'e çok temizini almıştı. bunun fiyatı biraz uygun gibi bi ayıbı yoksa uygun görünüyor.

mazda lantis bak.

Bu paraya benzinli veya benzin&lpg'li, 150.000 km altı, masraf çıkartmayacak ve tanınır araç almalısınız. mitsubishi ve benzeri markalar satışı zordur, tavsiye etmem.

lpg olmadan bu araçlar sıkıntı yaratır önce onu söyleyelim. o fiyatlarda hem benzinli hem de makul yakan bir araç yok. ama yakıt tüketimini bir kenara bıraktığımızda;

fiat marea-bravo
renault twingo
renault clio hb
ford ka

sizin için uygun seçenekler.

sonra ateşe verip gelip burada kampanya başlatmayasın?

corolla efsane kasa bak

Çok teşekkür ederim. Dediğiniz modelleri araştırayım.

Fransız Clio'larına bak.

temiz toyota corolla varsa o fiyata kesin bak. az arıza yapan yada yapmayan sağlam bir araçtır. uzun yol gidilir. konforlu da. o fiyata temizini bulursan bi incele.

benim bahsettiğim kasa şu artık buna ne deniyor bilmiyorum da da biraz aşıyor bütçeni galiba. www.sahibinden.com

ford fiesta eski kasa iyidir

Efsane kasa corolla.

www.pcdepo.com

gt750m 128bit ekran kartli modeli.

Teşekkür ediyorum fakat maalesef bütçemin üzerinde kalıyor.

bahsettigin programlar ile uyumlu calisabilecek ekran karti nvidia gt750m 128bit ve muadilleridir. yani birsekilde para bulmaya bak.

Peki bu işimi görür mü?

www.hepsiburada.com

8750m is gormez. cop.

secim.haberler.com buradan görebilirsin 4 sene önceki tabloyu

su saatten sonra akp ile baglantisi olan herkes sucludur gozumde. basip gececegim ben de.

Benim yaşadığım yerde yani Kağıthane'de Chp-Mhp-Saadet birleşse ancak geçiyor Akp'yi son seçime göre ilçe bazında kime bassam fayda yok

ilcede karasizim acikcasi. peder sarigule veririm ama pendikte mhpye vereceksin diyor. ama anketlerde de chp-akp arasinda cok ufak bir fark var pendikte. bilemiyorum

Ben de Pendik'te oturuyorum. Geçen yerel seçimlerde Mhp 3. parti bile olamadı. Sıralama 1)Akp, 2)Chp, 3)Saadet Partisi, 4)Mhp şeklinde gidiyordu. Dolayısıyla Pendik'te Mhp'ye vermenin bir anlamı yok. Hatta 2009 yerel seçim sonuçlarına göre 3. parti olan Saadet Partisi ve 4. parti olan Mhp'nin oyları da Chp'ye katılsa bile Akp yine ilk sırada kalıyor. Bu sefer de öyle olacak diye tahmin ediyorum ama yine de en güçlü rakip Chp olduğu için pendik'te Chp'ye vermek mantıklı görünüyor oyu.

sabit olarak bir yerde durduğunuzu varsayıyorum.

aynen youtube örneğinde bahsettiğiniz gibi, gsm şebekesi otomatik olarak sistem içi atama yapabilir.
sistem içi atama, 2g ve 3g arasında olabilir. bölgenizdeki kullanım yoğunluğuna göre değişir bu. söz konusu kanallar internet, görüşme, sms yoğunluğunun çok olabileceği bir yer ise, kanallar sık sık değişir.
3g de kendi içinde 3'e ayrılır. 3g (düşük hız, düşük kalite) hsupa (orta düzey hız, orta düzey kalite) hsdpa (yüksek düzey ses, yüksek kalite)
bu durumda, ses kalitesi kriteri sadece hsdpa'da yüksekken, bölgenizde yüksek hızda data transferine ihtiyaç duyan kullanıcılar varsa, hsdpa kanalları bu kullanıcılara kaydırılır. bir kanalda (hücrede) belli sayıda kullanıcı olabilir. siz sesli görüşme yaptığınız için doğal olarak ses öncelikli kanala kaydırılırsınız. bu da kalite düşüşüne sebep olur.
mantık olarak normal ancak hizmet kalitesi anlamında çok alengirli bir durum. yani şikayet etmekte haklısınız. fakat türkiye'deki (Telekomünikasyon kurumundan kaynaklanan) standartlar yüzünden bu sorunu aşmak pek mümkün değil.

Gerçekten çok aydınlatıcı bir cevap. Aklıma takılıp duruyordu. Çok teşekkür ederim.

tr.scribd.com

işe yarıyor aynısını bende kullanıyorum arkadaşıma öğretmek için..

English Grammar in Use serisi çok iyi bence. Kırmızı-Mavi-Yeşil takip edilerek iyi işler çıkartılabilir. Öyle renkli renkli kitaplardan bir şey öğrenilmiyor.

bbc learning english sayfasından ingilizce metinler ve okunuşları dinleme kelime geliştirme üzerine çalışabilirsiniz. for teacher köşesi var solda. oradan da yardım alın. en önemlisi öğrencinin çalışma gayreti tabii, kelime ezberlemek için uğraşması. kolay gelsin :)

herhangi bir evraka gerek yok.. en yakın sgk'ya git ve durumu bildir. ayak üstü kimliğinle halledersin. belki işe başladığın yer sigortanı başlatmamıştır?

her zamanki gibi sgknın sisteminde bir karışıklık olmuş olabilir..bende bir aydan fazla işsiz kalmıştım,ama ne gelir tespiti yaptırdım,ne de sgk primi ödedim.daha sonra işe girdikten sonra sisteme girip baktığımda herhangi bir borcum da çıkmadı.bence bu durum;halkı soyabildğimiz kadar soyalım da ilerde bi kanunla işin içinden çıkarız olayı.

normalde alo sgk hattı vardı 170 mi 117 mi neydi, emin değilim. ama ordan bilgi almak pek zor. önce arıyorsun, tc no'nu veriyorsun, 3 gün snra ara diyorlar, o zaman arayıp sonuc dınlıyorsun ama o da acıklayıcı olmayabiliyor. benim durumumda hiç bir işe yaramamıştı. sgk merkezine gittim istanbul gaziosmanpaşa'da orda öğrendim işin aslını filan ama onlar da cevap veremedi sorularıma. sadece suratsız bir kadın bilgisayardan kağıt cıkardı verdi.

ayrıca o merkezde de az daha b.k yoluna gidiyorduk, cunku kadın tc kimlik no'mu 3 kere yanlış girdi, uyanık olmasam borcum yok sanıp gidecektim, ikincide baska bısey soyledi. ucuncude girerken "doğru girdiniz mi" deyince "aa dur yanlıs oldu" deyip 4. seferde doğru kişiye bakıp cevap verdi. o yüzden dikkatli ol.

Sigortamın ödendiğinden eminim çünkü sgknın sitesinden baktığımda ödendiğini görebiliyorum. Ama devam ederse gidip görüşmem gerekecek sanırım.

Öyle bir yerde yaşıyoruz ki işsiz kalmak bile suç. İşsiz kaldıysan devlete ödeme yapacaksın. 18 yaşını geçtiysen artık ailene bağlı değilsin, onların sigortasından yararlanamazsın diyorlar. Ama ailene bağlı değilsin, ayrı bir bireysin diyen devlet, ben çalışmıyorum gelirim yok dediğiniz zaman ailenizin gelir durumuna göre bir borç çıkartıyor size. Hani aileme bağımlı değildim, hani ayrı bir bireydim? Kalkıp babamın maaşına göre gelir durumumu belirliyorlar. Adam bana para vermek zorunda mı, belki beni evlatlıktan reddetti kim bilecek? Akıl sır ermiyor bu devletin işine. Tek amaçları vatandaşı yolmak. Bir şekilde yolalım da nasıl olursa olsun mantığındalar.

Soru anlaşılır değil, video mu ters yoksa media player mı?

Video farklı bir açıyla mı çekilmiş yani kamera yan mı tutulmuş? Soruyu daha açıklayıcı sorsanız daha iyi yardımcı olunabilir. Ben videonun yanlış açıda olduğunu varsayarak yazıyorum. Eğer görüntü yan veya tersse ve siz bu görüntüyü kalıcı olarak belirli bir açıda döndürmek istiyorsanız video düzenleme, kurgu programlarına ihtiyacınız var. Yok eğer kalıcı bir şey yapmak istemiyor, yalnızca izlerken videoyu belli bir açıda döndürmek istiyorsanız Windows Media Player'dan daha gelişmiş oynatıcı programlara ihtiyacınız var. Yanılmıyorsam KM Player gibi gelişmiş oynatıcılarla bu iş yapılabilir.

km'de de olmamıştı panpa

Yeniden master edilmiş versiyonlar ne yazık ki piyasada yok. Bir ara kısa bir süreliğine sinemaya gelmişti tekrar. Bazı tv kanallarının da elinde var ama ne yazık ki satılan bir versiyonu yok. Son zamanlarda bazı türk filmlerini master edip onardılar ve hd olarak düzenlediler. Özellikle rahmetli Kemal Sunal'ın da birçok filmi restore edildi. Ama bunlara bir tek tv kanalları ulaşabiliyor sanırım. Yenilenmiş versiyonu bulmak için tek çareniz yayınlayan bir kanaldan kaydetmek ya da bu şekilde yapılmış bir kaydı bulmak internetten.

1) öğrenim konusunda klasik gitarla bir farkı yoktur. sadece telleri farklı olduğu için parmakların biraz daha fazla acıyabilir başta, fakat kısa zaman içinde nasır tutacaktır. "ilk önce klasik öğrenin, sonra elektro'ya geçersiniz" tarzındaki söylemler saçmalıktan öteye gitmez. akustikle başlamak istiyorsan başlayabilirsin.

2) kurs almak istediğin şehir, kurs alacağın kişinin yetkinliğine göre değişir. internetten araştırma yaparsan fiyat aralığını daha iyi öğrenirsin.

3)valla 50'ye de 100'e de bulursun. ama 5 ay sonra 300 liralık bişey alırsın. 1 yıl sonra 600 lira falan filan diye gider. amacını belirlemen lazım önce. ben olsam 50 tl'ye gidip en dandik gitarı almazdım. 150 falan verirdim heralde en başta.

gerekli cevaplar tormentorius vermiş.. dediği gibi akustik gitar parmaklarını acıtır, telleri sert ve kesicidir bu bakımdan gitardan soğuyabilirsin, tavsiyem klasik gitarla başlaman. ben 3 sene klasik çalıp elektro'ya geçmiştim sıkıntı yaşamadım..

Akustik gitarın çelik telli olduğunu biliyorum, ama yine de istiyorum. Gitar fiyatı olarak zaten 150-200 TL'yi gözden çıkardım. Aslında kurs meselesi konusunda bir yere danıştım,saat ücreti 50 TL (birebir) dedi, yetkinliği var ve işin açığı biraz da mahrumiyet bölgesindeyim.

Ben derim ki 150-200 tl arası başlangıç seviyesi bir akustik gitar al. Yanına bir alet de akort aleti al (tuner olarak geçiyor, 20 tl civarına bulursun).

Ardından özel ders almadan önce youtube'da Öner Yavuz gitar dersleri diye arat, orada klasik gitar ile hazırlanmış dersler var. İlk 40 ders ücretsiz ama zaten ilk 40 derste bu işe yeteneğin olup olmadığını anlıyorsun.

Bunlarla beraber gitardersivideo.com sitesinde Selim Işık'ın elektro gitar dersleri var, 100 tane ücretsiz ders. Başlangıçtan ileri seviyeye doğru giden bu dersler de oldukça işine yarayacaktır. Ben sadece bu kaynakları kullanarak çalmaya başladım, hiç ders almadım şimdiye kadar. Şu an klasik gitar, bağlama ve klavye çalıyorum kendimce, ve hiçbiri için ders almadım. Ama özel ders alma imkanın varsa tabiki çok daha iyi olacaktır senin için.

klasik gitar parmakla, akustik gitar penayla calinir. klasik gitar klasik muzikte, akustik gitar ise daha cok pop, rock ve blues'ta kullanilir.

oncelikle hangi tarzda muzik yapmak istedigine karar ver bence.

-sıfırdan elektroya başlanır
-300-400 lira civarında ikinci el alınacak iyi kondisyondaki bir gitar uzun süre işini görür, zaten bir yerden sonra kendi istediğin ton, ses, el rahatlığı veren gitarı belirlersin kafanda,o seviyeye gelince değiştirirsin
-ben 1e1 dersten yanayım, kendim ders veriyorum, herkesin gelişimi bir olamayacağı için toplu ders taraftarı değilim ama belli başlı giriş konularını, bazı terimleri öğrenmek için ucuza kaçarım dersen olabilir.
-önerim biraz sabırlı olacaksın 3 günde şarkı çalamadım diye küsmeyeceksin, elin alışana kadar biraz sıkılmayı göze alacaksın ama ondan sonra hayatından çıkaramayacaksın, uzak kalınca özleyeceksin.

Elektro gitar çalmak istiyorsanız sıfırdan elektro gitar ile başlamanız gerek. Çevrenizden alacağınız klasik gitarla başla yorumlarına aldırış etmeyin, doğrudan elektro gitar ile başlayın.

Gitar almak için çalmayı bilen, elektro gitar çalan birini yanınıza alıp gitmelisiniz. Ama elektro gitar seçimi klasik gitara göre biraz daha detaylı çünkü ne tarz müzik yapmak istediğiniz alacağınız gitarın türünü de doğrudan etkileyecektir. Daha sert tonlar için farklı, hafif tonlar için farklı manyetik dizilimine sahip gitarlar var. Gitardersivideo.com sitesine girin, okuyun, inceleyin. Orada Selim Işık'ın 100 adet gitar dersi videosu var, kesinlikle çok yararlı videolar. Onları mutlaka izleyin. Elektro gitar çalan arkadaşlar daha iyi yardımcı olacaklardır.

Bende yeni başlayacağım umudunu yitirme sor araştır danis

@sahinnnnn evet biraz araştırma yaptığımda benimde gözüme çarptı, tarza göre çeşitlilik varmış.

@ruh şimdilik araştırıyorum ama bakalım, daha gitar falan almadım. alırsam size mesaj atıp detayları konuşuruz özel ders konusunda.(belki gitarıda sizin tavsiyenizle alırım:D ) sizin içinde uygunsa tabii.

elimden geldiğince yardımcı olurum tabi :)

bulgar dolandırıcılar.

Bulgaristan meskenli kan emiciler. Beni geçen Zimbabve'den bile aradılar.

yurt dışından arayan kadınlar. bana para gönder yayına geleyim diyolar.abaza tuzağı...

(bkz: bulgaristan'dan gelen cevapsız çağrı)

Bana sürekli cevapsız çağrı yapıyorlar. Bir denk getirip açabilsem konuşacağım ama çaldırıp kapatıyor. Para gönder yanına geleyim deseler burası yaşanacak gibi değil sen gönder ben oraya geleyim diyeceğim ama kısmet işte.

Uygun bir dil ve güzel bir bahaneyle karşı tarafa bildirilirse ayıp olmaz, olursa da en azından az olur.

"Düşündüm de, bu işi %100 istemediğimi hissettim. Bu yüzden, tam kapasitemle kendimi işe veremeyebilirim. Sizin de zamanınızı aldım özür dilerim ama lütfen beni affedin" mealinde bir kibarlık yapabilirsin.

Ben de aynı bir keresinde aynı durumda kalmıştım. Mülakata gittim ve orada teklif için teşekkür edip neden kabul edemeyeceğimi anlattım. Geleceğim diye söz verip gitmemektense bu şekilde daha iyi olur diye düşünüyorum. En azından ileride fikriniz değişebilir, bir açık kapı bırakmış olursunuz. Biz bunu mülakata çağırmıştık da söz vermesine rağmen gelmemişti demezler.

bale dersim var..

eğer bir daha başvurmayacağın ya da sektörde çok bilinen bir şirket değilse gitme, bahaneyi de çok dert etme. Aksi ise git derim.

ya şimdi bu şirket sektörde bilinen bir şirket. ama kontratlı alacakları için işe direkt dalmam gerekecek ama ben bu işi yapabilmem için ilk başta kendimi tazelemek için zamana ihtiyacım olacak ve bunu vermeyecekler. aynı zamanda çalışmak istemediğimi düşünüyorum bu alanda (sırf tecrübem var diye ever demiştim) çünkü farklı bir alanda yüksek lisans yapmıştım ben.

mülkata gidip güzel bir dille bunu yapamayacağımı söylemek daha mı iyi yani? kafam karışıyor cevaplar geldikçe :)

çalışmayacağına eminsen ve görüşmek istemiyorsan(stresden veya başka işin olduğundan) ara söyle, düşündüm de ben bu işde çalışmayı düşünmüyorum vs. de yoksa git bir görüş ama görüşmede de zaten kabul etmeyecektim dersen adama küfür etmiş gibi olur heralde

merhaba,
mülakata gidip karşı tarafın zamanını aldıktan sonra bu işte çalışmayı düşünmüyorum demek daha fena. bu şekilde davranan adaylara kızıyorum ben. hele bi de mülakat boyunca beni konuşturup, mülakat bitiminde söylerse:) aynı iş yerinden ileride başka bir pozisyon için de aranabilirsiniz. en iyisi arayıp, "bu pozisyonla ilgili görüşme teklifiniz için teşekkür ederim, görüşme davetiniz sonrasında detaylı olarak düşündüm. bu alanda ilerlemek istemiyorum, ... pozisyonlarıyla ilgileniyorum. bu alanda bir arayışınız olduğunda beni arayabilirseniz sevinirim. zamanınızı almamak için mülakat öncesinde bilgi vermek istedim." demek. (6 yıldır insan kaynaklarında çalışıyorum)

Erdem Şimşek

www.facebook.com

Resmi olarak yılı tamamlamanız gerekiyor.

Ama şirketin insiyatifine kalmış durum.

4857 sayılı İş Kanunu'nu 53. maddesi der ki:
"İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak
üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir."

Mümkün gibi görünüyor.

www.subliminalmp3s.com
www.realsubliminal.com
subliminalrecorder.com
www.sprudio.net

bi kere soruşun ofsayt, daha sorarken cevabı manipule etmeye başlamışsın.

sen inanıyorsun, yani bir ses kaydının algılanan ancak farkedilmeyen mesajlar içerebileceğine inanıyorsun. mp3 bis ses formatı olduğuna göre, senin inandığın şeyin mp3'e, wma'ya, audio cd'ye, 7.1 dts'e uygulanmaması için de hiç bir sebep yok.

eğer inandığın şeyin mümkün olduğuna inanıyorsan -ki öyle görünüyor- bu olay otomobillerimizin kornalarına, ambulansın sirenine, nokia tune'a da uygulanabilir gayet.

inanç yorumu değil, teknik bilgi istedim arkadaşlar. MP3ün az yer kaplamasının sebebi duyulmayan sesleri içermemesi değil mi? O zaman sübliminal mesaj içermesi mümkün mü?

Mp3 belli frekansın dışındaki sesleri gözardı ederek daha düşük boyutlu dosya oluşturmaya yarayabilir. Subliminal mesaj bildiğim kadarıyla insan kulağının duyamacağı kadar kısık bir seste verilerek yapılıyor ama beyin bunu algılayabiliyor. Yani verilen mesajın sadece sesi çok kısılıyor diye biliyorum, frekansının değiştirildiğini zannetmiyorum. Bu nedenle olabilir.

allah için, gidin bi mpeg nedir, mp3 nedir adamakıllı bir öğrenin, gelin sonra tartışalım bu konuları.

eskiden şeytan icadı vardı, şimdi aman illüminati işi türedi.

eklemeyi unuttum,

mp3, mp2 bir ses dosyası formatı, sanal.
ses ve sesin frekansı ise, reel.

ses formatları, bilgisayarınızdan çıkan sesin frekansına etkiyemez efendim (dolaylı yoldan etkiler). ses aygıtlarınızdır bunu etkileyen.

yani herkes yanlış ben doğru. tik için thx.

olay şu; elimizde bir cd var, içinde sübliminal mesajlarla kişisel gelişim zımbırtıları var ben iyiyim süperim diye. bunu mp3 yapıp mp3 çalarla dinlemek istiyoruz.

Mümkün hatta format olarak en uygunu MP3'müş.Ama bu duyulamayan frekansta olamaz.Frekans tutmazsa ne bilinç algılar ne bilinç altı.Görsel bilinç altı mesajlarının hepsi aslında görülebilen fakat göz başka yere baktığı için doğrudan değil dolaylı olarak göz tarafından taranan görüntülerdir.Seslerde de durum aynı şekilde olmalı.

Formatını değiştirdiğinizde gizli mesajların gideceğini sanmıyorum.

Şarkı söyleyebilmek için müzik kulağının da olması gerek. Bunun olup olmadığını anlamak için de basit ve akılda kalan bir şarkının melodisini birkaç kez dinle (örneğin nilüfer-çok uzaklarda olabilir), daha sonra da ıslık çalmayı biliyorsan ıslıkla, bilmiyorsan la la lay gibi melodiyi taklit etmeyi dene. Eğer defalarca dinlemene ve denemene rağmen şarkının melodisini ağzınla taklit edemiyorsan müzik kulağın yok demektir. Dolayısıyla şarkı söyleyemez, eşlik edemezsin.

sahinnnn emin misin hocam işin böyle yürüdüğünden ? müzik kulağın yok derdi bana hep bateri hocam. ama bütün şarkıları tek dinlemede lay layıydı, ıslıkıydı falan çalabiliyorum.

senin icin bu kadar onemliyse, san dersi alabilirsin. iyi egitim veren bir hocayla, haftada bir ders, 4-5 ayda guzel guzel karaoke yaparsin bence.

yetenek de onemli ama isin senin dedigin kadarlik kismini ses telleri olan her insan evladi belirli bir egitim ile yapabilir.

şarkının ritmini mi arıyorsunuz?

(bkz: metronom)
evet, ritm kelimesi daha uygun bu durumda.

ilk kisim (vokal girene kadar) 173 bpm kalanini dinlemeye usendim.

benim için ne dediğimiz önemli değil. adını feriha bile koyabiliriz. yaklaştım gibi ama neyse..

@thefin,

8lik bunlar. ben en son 85 buldum. yani seninkine orantılarsak 170 oluyor. 3 bpm'nin de lafı olmaz. :)

edit: 85,4 bpm
son kararim :)

hocam ben 5er 5er atlıyorum yine de zorlanıyorum. virgülü ne alaka yav. onu nasıl buldun.

ios'da 'beats' adinda bir program var, onu kullanabilirsiniz.

songsterr'den buldum. piyanoyu yalnız bırak, bateriyi yalnız bırak, sağlama gibi bir şey yaptım yani. 168-171 / 2 bpm. çok teşekkür ederim.

Bilgisayar ile hesaplattığımda 85,5 BPM çıkıyor. Fakat dikkat ettiğimde bilgisayar 2 ölçüyü tek ölçü olarak algılamış. Yani gerçek temposu 85,5 x 2 = 171 BPM diyebiliriz. Belki bir iki sayı fark edebilir.

Hiç dinlemeyecek olmama rağmen parçayı indirdim, kotama yazık, bir tik atarsın artık :)

ikisi de aynı anlamı verir.

direkt o şahsa söylediğinden ötürü passive kullanmana gerek yok bence, ilk seçenek uygundur.

gundelik konusmalarda "did you take this photo" daha cok kullanilir. ikisi de dogru aslinda.

it come to my attention that was it you that caused to very creation of this photograph diyebilirisn.

konusuyorsanız vurgusunu farklı yaparak did you take this photo demeniz uygundur. ("did YOU take this photo?")

internet ortamında falan yazıyorsanız, yine did you take this photo diyebilirsiniz, zira ortada fotograf olduguna gore "this" diyorsunuz, this dediginize gore fotograf cekilmiş. Yani karşınızdaki "sen bu fotografı mı cektin" veya "sen bu fotografı cektin mi" gibi algılamamalı.. ha emin olmak isterseniz, was/is it you who took the photo?, you took this photo?, ya da net bir şekilde "who took this photo?" diyebilirsiniz. :)

Çok teşekkür ederim yardımlarınız için.

videoyla çok ilgim yok, fotoğrafçıyım ben ama temel çalışma prensibi aynı olduğu için yorum yapmaya çalışıcam =)

örnek verdiğiniz görüntüde en az 3 ayrı noktadan aydınlatma yapmışlar bir kere, arka planda da aydınlatma olması mümkün.

kullandığınız kameralara baktım, ikisi de kompakt modeller. kompakt fotoğraf makinesi ile dslr ne kadar farklıysa sizin kullandığınız kameralar ve film/dizi çekenler ile habercilerin kullandığı kameralar da o kadar farklı. mesela: www.tnpbroadcast.co.uk
dolayısıyla farklı objektif kullanma şansları var (bazı kameralarda objektif değişebiliyor bildiğim kadarıyla.) yeterli diyafram açıklığı veren bir objektif kullanılırsa gece çekimlerinde görüntü bozulmaz (kamera birim zamanda daha fazla ışık kaydeder)

uzun lafın kısası, o kameralar sizin gözünüzle gördüğünüz gibi çekemiyor. daha iyi ekipman gerekiyor. yine de, kompakt fotoğraf makineleriyle karşılaştırırsam az ışıklı ortamda daha iyi görüntü kaydetmenizi sağlayacak bir ayar/seçenek olmalı diye düşünüyorum. kameranın kullanım kılavuzunu bir kurcalayın.

kobuç güzel özetlemiş. kesinlikle kompakt kamera olması nedeni ile. yani siz ae'yi parmaklarınızda oynatın ama kaynak video kötü ise yapacak bişey yok. şimdi size 2 farklı lens ile video çekeceğim. 30 saniyelik. bi izleyin.

arkadaşlar lensin diyaframıyla ilgili çok doğru şeyler söylemişler.
Eklemek istediğim şu var ki sizin o gördüğünüz noise'un sebebi "gain" denen nanedir.
Çalışma prensibine çok hakim olmasam da bildiğm kadarıyla reseptörlere normalden fazla voltaj vererek daha karanlık ortamları çekebilmesini ve fakat noise oluşmasına neden oluyor.

Eğer kameranızın noise ayarını manuel yapabiliyorsanız öyle yapın.

noise ayarı değil de hassasiyet ayarını düşürmek mümkündür muhtemelen. ancak bu durumda karanlıkta çekmek mümkün olmayacaktır. yani herkes noise ayarını düşürmek ister. ama bu mümkün değil :)
video bitmek üzere hemen yolluyorum.

www.youtube.com
şimdi bu video 550d ile çektim. görüntü netliğini falan salla. gözüm görmüyor. otomatik olduğu kadar yaptım. önemli olan noise. bi de ışıksız olanda sadece crt (tüplü) pc monitörü var. yani ışık ondan geliyor. görüntünün flicker yapmasının sebebi o. onu da dikkate alma. :) ama gördüğün gibi f3,5 lens ile f1,8 lens arasında bile dağlar kadar fark var. (hatta f5,6 ışıksızda görüntü resmen yok!)
bi de şu var ki mesela senin örnek gösterdiğin tv görüntüsünde bence senin sandığından çok daha fazla ışık var. yani gece karanlığı hissi verilmiş evet ama en azından bir keylight kesin var. üstüne belki biraz da fill light. bak bir zamanlar anadolu'da yı seyrettiysen (veya seyret) filmin %70 gece geçiyor. ancak zeynep batur (yapımcı) dedi ki bu filmin en büyük maliyeti ışık oldu! mesela panter light (tepedeki gocaman şey) : goo.gl ee nerede filmdeki o "gece?" :)

iso tüm çekimde otomatikti (böylece karanlıkta yüksek noise çıktı) ama f1.8'de ışık varken 3,5 ışıklı ile kıyasladığında hiç noise yok. farkettin mi? hatta ışıksız 1.8'in noise'ı bile ışıksız 3.5'den daha az (sadece ışık daha fazla olduğu için flicker fazla)

@smyrna ISO otomatikte mi yoksa her ikisinde de sabit miydi?
(noise ayarını kısmak yazmışım ama gain demek istemiştim)
anladığım kadarıyla şahinnnnnnn az ışıkta iyi görüntü alamayacağını biliyor fakat karanlık da olsa noise oluşmamasını istiyor.
550D'de 100 ISO ile çekersen karanlık olmasına rağmen o karanlığı az noise ile çekebileceğini tahmin ediyorum.

Cevaplarınız için çok teşekkür ederim. Uğraşıp bir de video çekmişsiniz bunun için de ayrıca teşekkür ederim.

michael_knight anlatmak istediğim buydu. Evet az ışıkta iyi görüntü alamayacağımı biliyorum ama noise oluşmasa aldığım görüntü bana yetecek. Örneğin Sokakta çekim yapıyorum, ışık kaynağı sokak lambaları. Aldığım görüntünün aydınlığı bana yetiyor ama noise oluşması kaliteyi çok düşürüyor. Fotoğraf olsa noise bilgisayar ortamında bir nebze yokedilebiliyor ama video üzerinde bu işlem kaliteyi çok bozuyor, görüntü bulanıklaşıyor.

Şu videoyu fotoğraf makinesi ile çekmişler. Ek ışık kullanımı yok, arabanın içinden çekmişler. Görüntüde bozulma olmamış. Ben de tam bunu istiyorum işte ama milletin fotoğraf makinesiyle çektiği videoyu ben video kameramla çekemiyorum.

www.youtube.com

After Effects plug-in'lerinden Magic Bullet Denoiser'ı bir kez olsun denemeni öneririm.
Kırışık yüzlerde, kirli sakallı insanlarda vs. gerçekten çok kötü sonuçlar veriyor fakat detayların nispeten az olduğu görüntülerde gerçekten çok iyi sonuç veriyor. Elbette çözüm değil fakat işini görebilir.

www.redgiantsoftware.com

Teşekkür ederim, bir de bunu deneyeyim. Bir ara videoları quicktime formatına dönüştürüp photoshopta açarak noiseware professional ile kare kare noise gideriyordum. Çok zahmetli olduğu için macro recorder programlarıyla bu işlemi birkaç kare üzerinde yaparak kaydediyordum. Daha sonra programı çalıştırıyordum. Program bir kare ileri gidip en son uygulanan efekti uyguluyor ve işi otomatiğe bağlıyordu. Akla mantığa uymayacak işler denedim zamanında :D
Bu plugin de işime yarayacaktır.

Şu videoyu fotoğraf makinesi ile çekmişler. Ek ışık kullanımı yok, arabanın içinden çekmişler. Görüntüde bozulma olmamış. Ben de tam bunu istiyorum işte ama milletin fotoğraf makinesiyle çektiği videoyu ben video kameramla çekemiyorum.

İşte kobuççu hanım bunu açıklamış sana. Kameralarda "kompakt ise" iyi görüntü alman zor. Şu cümle seni yanıltmasın "ulan foto mak ile bile nasıl çekiyor adamlar ben kamera ile çekemiyorum" işte fark burada zaten. Bi fotoğraf makinesinin sensörü (kabaca söylüyorum) 2,5 cm x 3 cm ama o kompakt video kameranın (hd bile olsa) 1 cm en fazla 1.5 cm. ayrıca üzerine de benim dün çektiğim videoda olduğu gibi sadce 200 tl'lik bir lens (50mm f1,8) takınca o fotoğraf makinesi en iyi kompakt video kameradan daha iyi oluyor. senin elindeki "kompakt" kamera ile slr ile çekilen görüntü kalitesini yakalaman zor. hatta mümkün değil. bunun için fiyatı 5000-8000 tl olan kameralardan başlaman gerek. eh insanlar da bunu alacağına gidip 1500 tl'ye benim 550d + 200-300 tl'lik lensi alıp mis gibi video çekim yapıyor. bak house'un 6 sezon finali olan 21. bölümü tamamen FOTOĞRAF MAKİNESİ (5d mark 2 ile) ile çekildi. goo.gl gördüğün cihaza benzer (kullanılanın bu olmadığını biliyorum. yönetmenin kendi açıkladığı fotoğrafları gördüm) yani adamlar fotoğraf makinesi kamera kadar iyi çekebiliyor diyor. sen iso'yu düşürürsen EVET düşük noise alırsın. ama karanlık olur! işte karanlık olmaması için ve noise olmaması için gereken şey LENS LENS LENS. bu da compact makinede ol-maz. bak, uğur içbak'ın katıldığı bir workshopa katıldım. adam diyor ki:
------------------
yeni nesil dijital de dijital diyor. ama 35 mm ile film çekerseniz hiç bir dijital kameranın göremediği şekilde çekim yapabilirsiniz. evet, red falan var ama benim kullandığım sadece bir lens ve filmden oluşan 35 mm kameranın çektiği kalitede bir dijital makine hem ondan daha pahalı hem de çok teferruatlı (harddisk-ler, kontrol panel-leri-piller, elektrik üniteleri vs vs) ben 35mm'i magazine takarım sizden çok daha önce hazır olur istediğiniz filmi çekerim.
dijitale karşı değilim. paranız yoksa veya ilk filminizi çekiyorsanız 1980 model bir kamera ile bile çekin. tabii ki sizin ilk filminizde 35mm kullanmanızı beklemiyorum. ama film daha uzunca süre 35 mm ile çekilebilecek.
bunun yanında dijital'e alışan nesil maalesef post-production'dan çıkamıyor. film içinde noise, çekim hatası (mesela görünen boom, kablo vs) bunları bile "post'da hallederiz" düşüncesi ile özensiz iş yapılıyor. ancak 35 mm'de bu işi daha özenli yapıyorsunuz. benim kamera arkasını çeken asistanlar vardı, onlar digitale harika diyorlardı (foto mak kullanmışlardı) ben de 35mm ile kıyaslamak için çektiklerini 35mm'e bastım ve perdede izlettim. görüntüye bakamadılar bile. valla haklıymışsın uğur abi dediler.
------------------
üstteki satırlar tamamen uğur içbak (adaşım bu arada) sözleridir. (aynen değil tabi anlattıklarını size aktardım)
yani noise için iyi kamera + iyi lens la-zım

Canon PowerShot SX1 IS 'e baktım. f değeri 2,8 yani aslında oldukça iyi. ancak şu var ki senin "noise yok" dediğin video çok aydınlık kardeşim! ayrıca i.imgur.com aha bak bal gibi noise var. sen senin elindeki orijinal videoyu görüyorsun "off noise" diyorsun. sonra render üstüne render, plugin üstüne plugin. sen de demiştin, bu sefer video bulanıklaşıyor ve elli defa render oluyor.

benim yuvarlak içine aldığım yerde noise var mesela. ama adam o videoyu tamamen olduğu gibi atmış bile olsa youtube'a, youtube bitrate'i acaypi düşürüyor. bak 45 mbit ile çekilmiş ve orijinal olarak attığım canon 550d videosunu indiriyorum. aha bak bitrate yerlerde: overall 6189 diyor. 45 mbit nerede 6 mbit nerede (hadi bana verdiği video biraz daha düşük olsun, kendisi sitede gösterirken az daha yüksek olsun. ama yine de yarı yarıya düşüyor EN AZ)

yani bit rate düşüyor render üstüne render alıyor. videoda ne ORİJİNAL noise kalıyor ne bişey :)

Haklısınız. Bir de ham video dosyasını incelemek gerek. Noise var tabiki ama benim kamerama göre çok kabul edilebilir seviyede.

Kameranın kalitesi de tabiki en önemli etken. Benim video kameram Canon 5D Mark 2 ile karşılaştıramaz tabiki, 5D Mark 2 mükemmel bir kamera. Doğal olarak benim kameramın neredeyse 6 katı fiyatında :). Ben fotoğrafçı ya da yönetmen değilim, çevre mühendisiyim. Hobi amaçlı uğraşıyorum bu işlerle. Doğal olarak da 5D mark gibi bir kamera beni her açıdan aşıyor. O kameraya sahip olsam bile hakkını veremem zaten.

Burada yaptığımız fikir alışverişlerinden de anlaşıldığı üzere iyi kamera + iyi lens = iyi sonuç :D

Fikirlerini paylaşan, yardımcı olan herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Saygılarımla.

Kursu bilmem ama set olarak tavsiye edebileceğim setler var. Sanal Öğretim sitesinden 3D Studio Max 9 Tasarım, 3DS Max 2010 Mimari Modelleme ve Mental Ray setlerini öneririm. 300 lira bütçeyle daha iyi bir eğitim alabileceğini pek sanmıyorum. Dilersen setleri buradan inceleyebilirsin www.sanalogretim.com

Hangi yazılımı kullanıyorsunuz dosyaları açmak için?

adobe reader

Foxit Reader yükleyip açmayı deneyin.

foxit readerın farkı versiyonları var mı? hangisini indirmeliyim?

Foxit Reader fena değildir. PDF-XChange Viewer kraldır. Bunları deneyebilirsiniz.

farketmez foxit pdf reader olarak arayın. (cevap olduğunu düşündüğünüz iletilere tik koymayı unutmayın)

erken.

Bir haftada rahat rahat halledersiniz ama bayram tatilinde herkes evde olursa, misafir filan gelirse o çalışma yalan olur. İlk gün bayram yapın, sonraki günler ev böyle olursa çalışan arkadaşlarınızın evlerine gidersiniz.

Tam zamanı çalışmanın. Ne çok geç, ne de çok erken.

geç de değil erkende tam zamanı..Sonra sıkışmamak için otur çalış..ve kendini böyle alıştır...ileriki yıllarda bunalımlara girmessin...

sanırım istanbul iktisattaydın. ilk sınav pazartesi diyelim.
sınavları iki şekilde ikiye böl.
1- kolay-zor diye
2- ilk hafta olacaklar-ikinci hafta olacaklar diye.

ilk olarak kolayları ve daha yakın tarihte olanları hallet. tuttuğun notları oku, özetlerini çıkar, çıkardığın özetleri oku, kilit noktaları anlamaya çalış ve ezberle. mesela ikinci hafta pazartesi zor bir sınavın varsa, ona iki hafta ortasındaki cumartesi pazar çalışırsın.
ben bu tempoyla 4 senede bitirdim. ne çok erken başladım çalışmaya ne de çok geç.

John'un o kişiyle tanışmasının bilgisi bize verilmiş bir bilgi, dolayısıyla mış diyoruz, ama okula başlama bilgisi sağlam bir bilgi o yüzden dıktan sonra diyoruz. tense isimlerini salla gitsin, her zaman cümlenin özünü türkçeyi araya katmadan anlamaya çalış.

"had" olunca, -mıştı, -muştu oluyor. yani, "John kendisiyle, o (he) okula başladıktan sonra tanışmıştı." tamamen anlatım şekliyle alakalı. had'i kaldırırsak, "tanıştı" olacaktı.

Teşekkür ederim. Ben olaylar arasındaki öncelik-sonralık bağlantısı nedeniyle kullanmış diye düşünmüştüm. Şimdi anladım sayenizde. Sağolun.

Bana da biraz tuhaf geldi. Bana kalsa "john met him after he had started this school" diye kurardım cümleyi.

Fakat belki de burada, vurgu önceki ve sonraki cümlelerdeki bilgiye bağlı olarak "John had met him" kısmında olduğundan orada had kullanmaları gerekmiş olabilir. bilemedim.

@fireze neden kesin bir bilgiyle aktarılmış bilginin yerini değiştiriyorsun ki? john okula başladı, bu bildiğimiz bir gerçek diyelim, aynı john geldi bize filanca ile okuldan sonra tanıştım. onun verdiği bilgiye dayanarak bir başkasına bu bilgiyi aktarırken bu tip bir cümle kurmak gerekir.

Bir kere 80 gb'lık taşınabilir hard diskimi bitlocker ile şifrelemiştim. Sonra ben de güvenemedim. Şifreyi girdim ve kilidi sorunsuzca kaldırdım, donma olayı falan da olmadı. Ama şifrelemek ve şifreyi geri çözmek çok vakit alıyor.

layera çift tıklamak yerine pen tool'u alıp yazının üzerine tıklamanız gerekiyor.

pen tool hangisi :)

muhtemelen ekranın en solunda olması gereken toolbarda bulunan, en başta yazı yazmak için kullandığınız, T simgesiyle işaretlenmiş olan tuş.

edit: ya text tool o... dalgınlığıma gelmiş =)

onu seçip yazının üstüne gidince başka bir yazı yazmaya başlıyor. çok basit bişey olduğunu biliyorum ama bilmeyince olmuyor işte.

edit. var olan yazının da içine ettim ve 'cont z' işe yaramıyor

Sağdaki layer panelinden değiştirmek istediğiniz yazı layerına bir kere tıklayıp seçin. Daha sonra sonra soldaki araç kutularından yazı yazmak için kullanılan T (Horizontal Type Tool) simgesine tıklayın. Oluşan imleci değiştirmek istediğiniz yazının üstüne getirin ve tıklayın. Değiştirmek istediğiniz yazı seçilebilir duruma gelecektir. Ardından metni seçip font, renk, boyut vs. ayarları yapabilirsiniz.

işte o T'yi seçip yazının üstüne gelince, benim düzeltmek istediğim yazıyı altta bırakacak bi şekilde yeni bi yazı yazmaya başlıyo meret. dediğinizi engelleyen bişey var ama ne. sağ tarafta yazı da seçili :S

yazı yazdığınız "T" simgeli butonu tıklayın ve sonra yazınızın üstüne tıklayın, sağ taraftaki siyah beyaz iki renk kutucuğundan üstteki siyah olan yazının rengidir, veyahut en üstte yazının rengi yine bir kutucuk üstünde gösterilir.

www.movavi.com ben de şimdi deniyorum başka bir formatı ama güzel gibi duruyor

format factory diye ufak bir program var.

Az önce aldığım ekran görüntüsü yardımcı olabilir.

i56.tinypic.com

infinitive konusu. promise, beg gibi fiiller kendilerinden sonra fiilin nesnesi konumundaki fiile "to" (infinitive) eki verirler. bu nesne olumsuz olacak ise "to" dan önce "not" geliyor.

"fiil1 TO fiil2" ornegin "promise to read" seklinde kullandigimiz zaman olumlu oluyor. turkcesi "okumaya soz vermek"

ancak "fiil1 NOT TO fiil2" ornegin "promise NOT TO read" seklinde kullaninca olumsuz oluyor. turkcesi "okumamaya soz vermek"

peki neden "NOT fiil1 TO fiil2" seklinde degil??

cunku burada olumsuz yapmak istedigimiz fiil, ikinci fiil. ilki degil.

ornegin:

ornek 1:he promised to read it - okuyacagina soz verdi

ornek 2:he didnt promise to read it - okuyacagina soz vermedi (yani ilk fiil olumsuz)

ornek 3: he promised not to read it - okuMAyacagina soz verdi (yani ikinci fiil olumsuz)

ilk fiilin olumlu, ikinci fiilin olumsuz olmasi gerektiginde "NOT TO" seklinde kullanmak gerekiyor.

xxx için yyy yapmak anlamına geliyor gibi düşün. bir şey için bir şey yap(ma)mak kalıbıyla bir cümle kuracaksan xxx (not) to yyy kalıbını kullanacaksın..

not: xxx ve yyy fiil olacak.

bazı fiiller ortasına kişi alabilir, yani şu şekilde:

want somebody to do something
ask somebody to do something
teach smd. to do sth... gibi. burda somebody olarak kişi yazıyoruz. mesela:

Jack wanted to go.. jack gitmek istedi.
Jack wanted her to go.... Jack ondan gitmesini istedi.
My friend is teaching me to swim... arkadaşım bana yüzmeyi öğretiyor..

ikinci fiilin olumlusu: to do, olumsuzu da not to do..

hatırlayalım: to be or not to be olayı gibi.

burda da uygulanan bu:
beg smb. to do sth ... birisine bir şey yapması için yalvarmak
beg smb. not to do sth.... birisine bir şey yapmaması için yalvarmak.

bu konu ikinci fiilin kullanımı hakkındadır. elementary seviyede genelde tek fiil kullanırız, o da tense alır..

ikinci bir fiil monte etmek istersek, temel olarak 2 şekilde olur... to do ya da doing şeklinde. hangi durumda hangisi kullanılacak konusunun adı gerund, infinitive dir ve biraz alengirli, kuralları vardır. onu da yavaş yavaş öğrenirsiniz seviyeniz ilerledikçe.

Çok teşekkür ederim vakit ayırıp anlattığınız için. Sağolun, varolun.

yazılar büyük ihtimalle adobe after effects ile yapılmış. Görüntüdeki objelerle aynı şekilde hareket etmeleri içinse (bojou, mocha gibi) bir tracking software kullanılmış.

Adobe Premier ile de yapabilirsin.

After Effects Pro'da Track Motion ile yapabilirsin. Ama epey emek isteyen bir olay. Bazı yerlerde kare kare uğraşman gerekebilir. Alacağın verim üzerinde çalışacağın videoya bağlı.

-virtualbox kurdum o da niyeyse usb yi görmüyor dosya paylaşımı yapamıyorumda..

-gparted denen bişey kurdum orda : "bağlama noktası bulunmuyor. bu dosya sisteminin içeriğini okuyamıyor.Bu nedenle bazı özellikler devre dışı olabilir." demiş bi video da tarif ettiği ordan yapılıyordu da bende bayraklar/biçimlendir filan hiç biri aktif değil..

unetbootin (ubuntu ustunden direkt kurulabilir)

terminal ustunden asagidaki komutlari sirayla girin.

sudo add-apt-repository ppa:gezakovacs/ppa
sudo apt-get update
sudo apt-get install unetbootin

kurulum tamamlandiktan sonra unetbootin acilir ve iso secilir. flashbellek secilir, iso yazilir ve boot edilir.

olmadı.. kurdum isoyu seçtim attı. işlem bitti reset at dedi.. tamam dedim.. resetledi.. girişte.. "unetbootin boot manager" açıldı.. orda boot istediğiniz seçenek diyo 1 tane default var.. yada 10 sn bekle diyo.. enter yaparsan sürekli şöyle

10..9...Enter..10..9..8...Enter...10..

basmazsan
10.9.8.7.6.5.4.3.2.1.0.10.9.8.7.6.5.4.3.2.1.0.10......

hacı bu kadar sinirlenmene gerek yok çok basit bir programı var; "wintoflash" diye bir program bunu hallediyor. tek ihtiyacın bir tane 4 gb'lık flash bellek artı bir de win7 dosyası. zaten nasıl yapılacağı, indirme linki videoda var. umarım işe yarar.
www.youtube.com

not: sanırım bu programın bir linux versiyonu yok. bu yüzden bootable işlemini windows yüklü bir sistemde yap sonra flashı senin pc ye tak ve yardır.

Microsoft'un kendi programını denedin mi? Windows kurulu bir makinada bu program ile harddiskindeki iso dosyasını flash diske bootable olarak yazdıracaksın. Ama program ubuntu üzerinde çalışmaz tabi.

x7.to

photoshopta güizanun kafasını kesip, siyah beyaz yapıp, düzeyler seçeneğinden tonlarla oynarsan olur gibime geliyor bir nebze..

Photoshop'ta Filter - Sketch - Stamp yolunu izlersen elde edersin. Sonra silgi ile biraz üzerinde çalışarak daha iyi bir sonuç alabilirsin. Pek vaktim yoktu ama böyle bir şey oldu.

i55.tinypic.com

gayet hoş olmuş şahin'in yaptıgı, onu kullan işte.

İşine yaradıysa bir tik koysaydın bari o kadar yaptık senin için.

ösym denkliği var mı onu bi araştırın önce..

denklik var, ama türkiyede veya rusyada özel sektör için denklik var mı :D yani mimar almak için önemserler mi

Bakü üniversitesinden mezun olan bir arkadaşım var. Hala iş arıyor. Pek geçerliliği yok Türkiye'de. Zaten derslerin çoğunu da parayla geçiyordu. Hatta staj yapacak yer bulamayıp stajı da para vererek yaptı göstertmişti.

ben bu şekilde başlayan fakat daha sonra bırakan çok kişi gördüm (azerbaycanda okuyan)

örneğin amcaoğlum 2. senesinde bıraktı ve türkiyede bir yeri kazanmak için sınava girdi.

eğer aile şirketin varsa oku. ama güvendiğin birşey yoksa okuma. zira türk üni.nde okuyan adamlar bile zor iş buluyor

senelik birkaç bin dolar vererek derslere gitmeden, sınavlara girmeden sınıf geçebiliyorsun. bunu da inşaat sektörü biliyor. burada mimarlık - mühendislik okuyan türklerin büyük bölümü halihazırda azerbaycan da çalışan insanlar.

doğru düzgün okur, rusça'yı öğrenir, ingilizce'yi yalayıp yutarsan, mezun olduktan sonra birkaç sene azerbaycan, türk cumhuriyetleri,rusya da iş yapan türk firmalarda iş bulup, çalışabilirsin. daha sonra tecrübe sahibi bir eleman olarak türkiye'de de çalışabilirsin. bence neden olmasın? ama şansın varsa direk rusya' ya git tabin.

odadaki televizyon için de bir uydu alıcı alırsınız ve çanaktan gelen kablodan bir tane de odanıza çekersiniz, odada istediğiniz kanalı izlersiniz. Çift lnb gerekiyor mu emin değilim.

Ya da aynı method, bilgisayara uydu kartı alıp ona takarsınız

Çift çıkışlı bir lnb alıp mevcut lnb ile değiştirirsiniz. Ardından dilerseniz uydu alıcı alıp odanızdaki televizyona bağlarsınız. Odanızdaki televizyondan normal bir şekilde uydu yayınlarını izlersiniz. Ya da dijital bir tv kartı alıp bilgisayarınıza takarsınız. ProgDVB, DVB Dream vb. programlarla bilgisayarınızdan uydu kanallarını internet kullanmadan yüksek kalitede izlersiniz. Dilerseniz kayıt yaparsınız, kafanıza göre takılırsınız.

Bir de örnek vereyim sizin için çektim şimdi;
i56.tinypic.com

bonjurkes'ın yazdığı gibi bir uydu alıcı al(ucuz birşey olabilir 50tl civarı),bir tane ikili lnb al lnb çıkışlarından birini salondaki ve bağla,diğer çıkışından da odana bir kablo çek 80-90 tl gibi bir masrafı olur.

1-ölmek için yaşıyoruz. benim amacım o enazından:) küçük ve kısa vadeli hedefler de koyabilirsin tabi.adım adım ilerleyerek gidebilirsin. misal akşama nutella yemek için de yaşayabilirsin sonra su içmek için devam edersin falan

2-kaç yıldır okuyosun? kimse azimle çalışmıor kafadan kırıklar hariç.. herkes bi gün bitecek gözüyle bakarak ve çabuk bitsin bu işkence diye çalışıor ders(al bi kısa vadeli hedef daha).. okul bitince de bi bok olmuyor o ayrı konu.daha kötüsü oluyor hatta..

3-bi fikrim yok.

4-şansa bağlıorum.. ya da bağlama bi şeye bukadar derinlemesine düşünmemeni salık veririm.. mutlu olmak istiyorsan aptallaşıp sorgulamadan yaşa gitsin işte..

gel otur bi şey iç çay iç.

1) Allah bir can vermiş ben de yaşayıp gidiyorum. Okulu bitirdim. Şimdi bir iş bulup, para kazanıp, evlenip, çoluk çocuğa karışıp, çocuklarımı büyütüp birer meslek sahibi yapıp, evlendirip, saadetlerini görüp geberip gitmeyi planlıyorum tabi ömrüm buna yeterse.

2) Hiç de azimle ders çalışmadım ama ailemin benim eğitimim için harcadıkları parayı düşünerek ulan bu insanlar benim için çalışıp çabalıyor ben de öğlen ikiye kadar yatıp okulu uzatıyorum diye düşündüm. Bir sene uzatmayla okulu bitirdim.

3) Uzun zamandır (5-6 yıl) futbolu takip etmeyen bir Galatasaray'lı olarak bu takımdan bir cacık olacağını düşünmüyorum.

4) Bu konu hakkında bir fikrim yok. Zira henüz iş bulup çalışıp para kazanamadım. Dolayısıyla maddi düzey ile bir yorumda bulunamayacağım. Maddi konular geçince içim burkuluyor. Bir kola ve patates cipsi alıp, Murat Kekilli'nin Bu Akşam Ölürüm şarkısı eşliğinde geberene kadar içerek ölmek istiyorum.

İmza: İşsiz bir çevre mühendisi

1) hayata geldiğim için yaşıyorum. vaatler yerine gelirse cehennemde çok kalacağımı düşünmüyorum. ha bir de (kitap) okumak ve yemek yemek için yaşıyorum.
2) azimle calışmıyorum. azmimi iş hayatı için harcıyorum şu anda. o yüzden 5 yıllık eğitimimde 6. yılımı doldurdum. (diplom ingenieur olarak mezun olacam insallah). sadece iş hayatı için çabalıyorum, bu notlarımdan belli oluyor.
3) gsyi boşver, sana bir şey olmasın.
4)önemseyenler maddi düzey için çalışırlar. önemsemeyen ise, maddi düzey için çalışmadığından o kafa rahatlığıyla istediği yere gelir. amacın maddi düzey olursa, sadece ona ulaşırsın, o da şanslıysan. ama öteki türlü hem hayattan zevk alırsın, hem de istediğin yaşama sahip olursun, kafaya takmamaktan.

bu da bonus:
5) hayatta hicbir şeyi kafaya takma. iyi birisi olmaya bak. önüne bak.arkaya değil.

1- bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum. öyle ulvi amaçlarım falan yok bu hayatta. küçük şeylerden zevk almaya bakıyorum. başka ne yapılabilir ki? hayatta kalmayı öğrendim bir şekilde, inanmasam da rol yapmayı, diğerleri gibi davranmayı ve ayak uydurmayı asgari düzeyde olsa da becerebiliyorum. bazı insanlar için inanmadığı şeyleri yapmak zordur ama bazen yapmak gerektiğine inanmak gerek sanırım.

2- okulu 8 senede bitirdim. çünkü büyük bir hevesle başladığım bölümüme daha birinci dakikadan inancımı kaybettim. motivasyonumu yitirdim ve okulla büyük oranda bağlarımı kopardım. neden sonra mezun olamama korkusu beynimi teslim alınca bir gayretle mezun oluverdim. sonunda gördüm ki, atla deve değilmiş. denemek gerek, başka bi insana dönüşmüyorsun bi kaç derse girmeyle, üç beş sayfa notu çalışmayla. hepsi bir oyun gibi, inanmasan da rol kesmeyi bilmen lazım.

3- ben bi de fenerliyim artık düşün yani.

4- aslında tam olarak öyle değil de, hayatın adaleti yok diyelim. ama şöyle bi şey var; kılıktan kılığa giren, kendini pazarlamayı bilen tipler her zaman bir ya da bir kaç adım önde olurlar. çok zor bir tartışma konusu bu. öyle mal insanlar öyle paralar kazanıyorlar ki... önemsemekle ilgisi yok, kuralına göre oynayacaksın ya da bilgi ve yeteneğine güvenip şansını deneyeceksin.

şunu bilir şunu söylerim, mutluluk diye bir şey yoktur, huzurlu olduğun anlar vardır. o huzuru nerede buluyorsan onu arayıp bul. ve ona ulaşmak için hayat denen oyunu oynamaktan çekinme.

yazdı mı olacak. kasma, gelişine voleyi vur gitsin.

öncelikle, türkçe düşünmek sorununu ingilizceyi öğrendikçe ve konuştukça, aktif olarak kullandıkça aşarsınız. aktif olarak mutlaka kullanmanız gerekir, kendi kendinize dahi olsa konuşmalısınız ingilizce düşünmek için..

ingilizcede yerine göre kelimelerin yeri değişirse anlam değişir, ama kimi zaman değişmeyebilir de, bunu gramer konularını gördüğünüzde anlayacaksınız, acele etmeyin..

"did mark twain write tom sawyer?" derseniz, evet "yazdı mı" olur,fakar diğer şekilde söylemek isterseniz, bunu tonlamayla söyleceksiniz.. neyi vurgulamak istiyosanız o kelimeye vurgu yapacaksınız..

dediğim gibi, karıştırmamak için önce gramer konularını görün, ve aktif biçimde kullanın ingilizceyi, o zaman bu problemleri çözeceksiniz..

"Did Mark Twain write Tom Sawyer?"

"Mark Twain Tom Sawyer'ı yazdı mı?" veya "Tom Sawyer'ı Mark Twain mi yazdı?" olabilir. yapılan vurguya göre iki anlamı da içerir.

yukarıda bahsettiğin iki cümlenin anlamı farklı. bunu ingilizce sorarken sorulan şeyin ne olduğuna göre kurmak lazım cümleyi.

"ali gidecek miydi" cümlesinde vurgu fiilde. yani asıl sorulan şey alinin gidecek olup olmadığı. o yüzden "will ali go" gibi çevirilebilir o cümle(miydi'ye tam uymadı aslında ama onun ingilizcedeki karşılığını bilmiorm açıkcası)

"ali mi gidecekti" cümlesinde vurgu öznede. giden kişinin ali olup olmadığı soruluyor, dikkat edersen bu sorunun cevabı evet ya da hayırla başlar. ingilizce de bu tip soru cümleleri is are'lı oluyodu. o yüden bu cümleyi de öyle kurmak gerek: is the person who will go ali? ama bunu genelde düz cümle olarak söyleyip sondaki aliye vurgu yaparsan daha hoş olur. genelde öyle kullanılır çünkü. yani "the person who will go is ali?"

alt taraftaki cümlenin anlamı mark "mark twain tom sawyer'ı yazdı mı" olacak. tom sawyer'in yazarı mark twain mi şeklinde soracaksan dediğim gibi düz cümle şeklinde söyle bunu ve vurguyu sormak istediğim şeye yap. "the author of tom sawyer is mark twain?"

will ali go: ali gidecek mi?
will ali go: ali mi gidecek?

tonlamaya bağlı olarak iki anlamı da var. kimse "the author of tom sawyer is mark twain?" demez. onun yerine aynı soruyu mark twain'e vurgu yaparak sorar.

Ali gidecek miydi? Was Ali going to go? / Was Ali supposed to go? ya da geçmiş zaman içerecek şekilde çevrilir. Will Ali go? Ali gidecek mi? demektir.
Neyse asıl sorunun cevabı olay tamamen vurgularda. Hangisini sormak istiyorsan onu daha vurgulu söylüyorsun.
Ama şunu da unutma konuşma dilinde daha rahat ifadeler kullanabilirsin.
Did mark twain write Tom saywer? Mark twain wrote tom sawyer? Tom sawyer was written by tom sawyer? Was tom sawyer written by mark twain? Tom sawyer was written by mark twain, wasnt it? Mark twain wrote tom sawyer, didnt he? bunların hepsi doğru vurgularla söylemek istediğin şeyi rahatlıkla karşılar. Fakat anlam olarak çok az farklar içerir. Mesela birini yazarın kim olduğunu hiç bilmiyorsan sorarsın. Birinde biliyorsundur ama unutmuşsundur, teyid etmek için sorarsın. Birinde kitabın o yazarın olduğunu bilmiyorsundur yeni öğrenmişsindir sorarsın.gibi.
Yani kuracağın cümle vurgu ve gramer dışında soruyu hangi durumda sorduğuna göre de değişir.

İlginiz için çok çok teşekkür ederim, sağolun.

yavuz bingöl - yar demedin

neşet ertaş - hata benim

www.youtube.com
10 yıl olmuş, hâlâ dinlerim.
evet, tam türkü sayılmayabilir.

etek sarı - meltem cumbuldan dinle

etek sarı +1

erkan oğur - mecnunum leylamı gördüm.

Eziz Dostum Mennen Küsüp İncidi
Burası Adıyaman
Ham Meyvayı Kopardılar Dalından

bülbülüm altın kafeste :)

Hastane Önünde İncir Ağacı

Demonun tam adresi şu: www.isbank.com.tr
Bu adresten ufak yazılımlar kullanarak flash dosyasını indirebilirsiniz. Sayfada print screen yaparak aldığınız görüntüyü photoshop vb yazılımlarla temizleyip o sayfadaki telefon resmini de alabilirsiniz. Telefon resmi parçalardan oluşuyor o nedenle direkt olarak tamamını kaydetme imkanınız yok. Flash dosyayı ve telefon resmini elde edebilirsiniz fakat bunları word ya da pdf dosyasında kullanabilir misiniz bilmiyorum.

Aslında temizlemem gereken bir şey yok. Demoyu çalışır bir şekilde word dosyasına koyabilsem hiç olmadı içindeki her resme tek tek ulaşabilsem de yeter bana. swf dosyasını resimler ayırabileceğim bir yazılım var mıdır acaba?

Eğer sayfadaki telefon resmi sizin için önemli değil ise sadece telefonun içindeki animasyon lazımsa verdiğim adresi direkt animasyonun adresidir. Onu indirin. Fakat word dosyasında flash dosyası kullanılıp kullanılamayacağını bilmiyorum. Bu konuda bir fikrim yok. Animasyonu indiremezseniz yardımcı olurum.

şahsen kullanmıyorum ama sanırım joikuspot işinizi görecektir.

Bilgisayarınıza "Nokia PC Suite" kurarak istediğiniz işlemi rahatlıkla gerçekleştirebilirsiniz. PC Suite'i bilgisayarınıza kurduktan sonra programdan telefonunuza bluetooth, veri kablosu vs. aracılıyla bağlanacaksınız. Laptopunuzda bluetooth varsa daha kullanışlı olacaktır. Telefonunuza bağlandıktan sonra nokia pc suite programından internete bağlan seçeneğine tıklarsanız 10 sn içinde bilgisayarınız telefon üzerinden internete bağlanacaktır. Program ücretsizdir, nokia'nın sitesinde bulabilirsiniz.

Program ile ayrıca telefondaki mesajlarınıza, ajandanıza, telefon rehberine, hafıza kartına, telefon hafızasına erişebilirsiniz. Bilgisayardan mesaj yazıp telefon üzerinden gönderebilirsiniz. İsteseniz telefonunuzun yedeğini alıp dilediğiniz zaman bu yedeği geri yükleyerek telefonunuzu yedek aldığınız zamandaki haline getirebilirsiniz (kayıtlı dosyalar, mesaj vb. olarak). Sanırım çok uzun oldu programın reklamını yapar gibi olduk :D

teşekkür ederim joikuspot yükledim denedim oldu bağlantım ama şimdi şöle bi sorun var ki şifresiz oldu bu uygula.benm gibi herkes girebilir.. şifreleme ayarına baktım bu uygulamada şifreleme yok tam sürümünü satıın alın dedi bu nokia suite uygulamasında şifre koyma imkanı var mı peki ??

kabloyla bağlamadın mı kim girebilir ki başka telefonunu bağlamadan?

Kurs şart değildir, internette video olarak dersler var.Tanıdığım bir eleman 19'unda başladı elektro gitara daha önce hiç gitar çalmamasına rağmen, şuan baya akıcı çalıyor.Ama her yeni şey gibi emek ister, öğrenme aşamasında sııkılmamanız lazım.

enstrüman çalmak tamamen içindeki isteğin boyutlarına ve kalıcılığına bağlı. bu doğrultuda yeterince tırmalar, uğraşırsan tatmin olacak şekilde çalabilirsin tabi. ama hevesin geçiciyse, "bu ne lan of bunla mı uğraşcam" falan dersen gerek yok. üniversitenin ilk senesinde başlayıp, kurs falan alıp şu an belli bi seviyede olan arkadaşım var, ki yaklaşık 2 sene geçmiş durumda.

yeni bir şeylere başlamak için hiçbir zaman geç değil. yaşım neredeyse 28 oldu daha doğru düzgün yüzmeyi bu yaz öğrendim.

Ben 19 yaşımda başladım kendi kendime, kursa gitme imkanım yoktu. Şu an 21 yaşımdayım kendime yetecek derecede gitar çalıyorum. Güncel şarkıları, eski şarkıları rahatlıkla çalıyorum. Sıfırdan başlayacaksan Öner Yavuz'un seti var sanırım 40 tl internetten alabilirsin. Derslerin bir kısmı youtube da mevcut oradan da başlangıç yapabilirsin. Nota ile boğmadan ve çok güzel anlatıyor. O seti bitirirsen Selim Işık'ın internette videolu dersleri var ücretsiz olarak 100 ders. Buradan da nota, gam, armoni bilgilerini edinebilirsin. Profesyonel olarak çalmayı düşünüyorsan kursa git ama hobi amaçlı düşünüyorsan vakit ayırarak kendin de öğrenebilirsin.

20 yaş ne ki! Kesinlikle geç kalmamıştır.
1. Önce hangi tür gitar çalmak istediğinize karar verin. Klasikle başlamak zorunda değilsiniz, elektrogitar istiyorsanız onunla başlayın.
2. Size doğru tutuşu filan öğretecek bir hocayı, bir arkadaşınızı ayarlayın.
3. O kişiyle beraber gidip gitar alın.
4. Bir-iki derste doğru tutuş, başlangıç alıştırmalarını çalışın
5. Diğer arkadaşların söylediği yerlerdeki derslerle kendinizi geliştirin.

Movie maker çok iyi kalitede çıktı vermiyor. Ulead Video studio programına göz atmanızı tavsiye ederim, kullanımı movie maker kadar kolay ama kaliteli şeyler yapabiliyor, bunları yüksek kalitede kaydedebiliyorsunuz.

Movie Maker'da bilgisayarıma kaydeti seçtikten sonra kaydedecğin klasörü seç daha sonra çıkan ekranda daha çok seçenek göstere tıkla. Ondan sonra dilersen bu boyuta en uygun kısmından videonun boyutunu arttırarak yüksek kalite elde edebilirsin veya diğer ayarlar bölümünden yerel kayıttan yürütme için video 2,1 Mb/sn seçerek iyi kalitede çıktı alabilirsin.

Videoyu film şeridine at. Film şeridindeki video seçili durumdayken alttaki kaydırma çubuğu ile film şeridini kaydırarak videonun sonuna gel. Film şeridindeki videonun sonuna fareyi götürdüğünde imlecin şekli değişecek ve "Klibi kırpmak için tıklatıp sürükleyin" uyarısı çıkacak. O konumda filmin sonuna tıkla ve farenin tuşu basılıyken sola sürükleyerek filmin süresini ayarla.