(bkz: #22546756) ben de bunu yazmıştım. vardır bir hikmeti, ileride çıkar.

o belli değil.

ama son bölümde anladıkki memduh bildiğin derin devlet. kurtlar vadisi pusu adam tek başına. büyük ihtimalle ercü'de bunun adamı gibi bişey. yani aralarındaki hukuk çok eskiye dayanıyo. demekki ercü memduh'un kendisine saygısızlık yaptığını düşünmüyo bile. ekip mekip muhabbetleri de geçti arada, kafalar iyice karıştı gerçi.

Abi iyi de Ercüment Memduh'un adamı olsa, bu kadar yaptığı şeyden sonra Memduh'un Ercü'yü ortadan kaldırması lazım. Neden bu kadar uğraşıyor bu adamın arkasını toparlamak için. Ercüment'i Memduh için vazgeçilmez kılan ne?

yav memduh başgan falan bunlar derin devletin taşaklı adamları rolünde. ercüment de tetikçi rolünde işte. iki taraf da birbirinin sırlarını biliyor, iki tarafdan da biri, diğerini öldürürse derin devlet gelir diğerini öldürür. bu bariz değil mi yahu?

mutualist yaşam formu bi' nevi

office izliyorum ben 2 gündür. 5. sezona geldim. tabiki seinfeld in yerini tutmasına imkan yok ama oldukça iyi

-The it crowd
-a bit of fry & laurie
-Monty Python's Flying Circus
-arrested development
-news radio
-Just shoot me
-spincity

it crowd dışında yaşım ortaya çıktı mı?

cougar town

office, louie, 30 rock, family guy, modern family, parks and recreation, extras

trailer park boys
always sunny in philadelphia
free agent
fat pizza

married with children.

piyasadaki ( bayılıorum bu söze ) çoğu yabancı has komediyi izlemişsin. biraz da türk takıl bence.

bayana kadar geniş aile ya da yeni başlamış bir dizi olan leyla ile mecnun'u tavsiye edebilirim.

curb your enthusiasm

office ve 30 rock bana göre değil diye düşünüyordum. çok övülmüş. indireyim. diğerlerine de bakacağım. daha öneriler varsa yazmaktan çekinmeyelim :)
married with children izledim bu arada. curb your enthuaism de larry miller'ın dizisi olmalı. altyazı sorunu vardı. halledilmişse onu da izlerim. ayrıca yerli düşünmüyorum. komik değil açıkçası geniş aile falan.

(bkz: the inbetweeners)

kurtuluş officede

bi married with children kalmış kanka, onuda izle zirvede bırak derim

my name is earl yazan olmamış. ona da gül bırak kanka

married with children ve my name is earl de izledim. yazmamışım.

shameless

e south park ??

family guy ve simpsons izledim. animasyon aramıyorum.

Animasyon aramıyorum demişsin ama yine de yazayım. American dad Family Guydan çok daha komik bir dizi.

bak star tvde yayınlanan dürüyenin güğümleri de çok komik. türkiş izlemek istersen bi onu tavsiye edebilirim.

ithalatçı firma bana yenisini vermişti sıkı bi ağızlarına sçtığımın ertesinde

(star wars galaxies idi mevzu bahis oyun)

yok yok içme. ingilizcene güveniyosan bi ara telefonlarını durumu anlat. ilk yaşayan sen deilsindir. bende başka şirketten wow aldıydım elimizde yok bekliceksin dediler. yarım ingilizcemle bastırdıydım vermicekseniz paramı verin diye anında gönderdiler oyunu. muhtemelen onlar o key in hangi hesapta kullanıldığına, hangi tarihte kullanıldığına, senin hangi tarihte satın aldığına bakıp haklı olduğuna karar verebilirler

biri daha anlatmıstı aynını da, crack lemıs oyle gırmıs fln. ithalatcıyı arayıp anlat bi anlamıyorlarsa kayabilirsin.

bugün içersinde dönerler sana muhtemelen. donotreply@bıdıbıdı.com'dan gelmiştir büyük ihtimalle mail. sonra bir de konuyla ilgili bir mail atarlar.

cd-key'i aldığın yerle bir görüş; eğer netten falan aldıysan bi karışıklık olmuş olabilir.

sözlükte biri yazmıştı firmaya oyunun faturasının, kutusunun ve kutuda serial yazan yerin fotoğraflarını çekip yollamış. derdini de açıklamış. yeni serial yollamışlar.

internet kafe sonuçta kızmaz bence. arıza olursa seslenirler. ee zaten kalkanlar kasaya geliyor hesap için. bırakır iki saniyede alırsın. ayrıca o kamera senin için değildir büyük ihtimal. benim bildiğim en son emniyet koydu kafelere sigara yasağına uyup uymadıkları için.

ya sanki internet kafede başka nabıyorsun, internette gereksiz gezeceğine kitap oku daha iyi. patronun da böyle düşünebilir herhalde.

valla bizim orda kafelerde, çalışana gidilip abi 2 kişi süresiz aç ya da yarım saatlik aç falan deniliyor. buna klasik cafe yöntemi diyek şimdi. başka yöntemle çalışıyorsanız bilemem, ama klasik cafe yönteminde kitap okuman kimseye batmaz. tabii kitaba dalıp milletin suratına bakmamazlık yaparsan o ayrı.

ha ben net cafede çalışsam oyun oynarım mesela. çocukların oynadığı oyunlarda para kasar, sonra onlara o paraları satardım. hayal işte.

ben bazen facebook uygulamalarına dalıyorum oyunlara ona bile kızar gibi oluyo hani dalıp gidiyosun oyuna diye :) ama tabii düzelttim o durumu daha bi atik bi insan oldum:) yani oyun oynasam oturup.. olmaz.. zaten kasar masar akınsoft yavaşlar, zor iş :)

bişi olcağını hiç sanmam. dediğin gibi herhangi bir aksama olmadığı müddetçe neden bir şey desin ki?

ha bi de bizim cafenin şöyle bi durumu var. kütüphane sessizliğinde. sadece klavye ve mouse sesleri çıkıyo :) çocuklar arada oyun oynamaya geliyo zaten 6 tane oyun masası var. onları da uyarıyoruz ses yapmayın diye.

neredeyse tüm zone'ler yenilendi. mesela orc oynadıysan ve desolace'yi hatırlıyorsan orada bir kanyonun içinde thunder lizardlar vardı. su taşkını yüzünden hepsi boğuldu, bi questte onları sudan çekiyosun vinçle. barrens ortadan ikiye bölündü hatta.

questlerinde bir kısmı yenilendi.

ayrıca 2 tane yesyeni ırk var.

eklemece: hesabını battle.net'e merge et etmediysen. ettiysen de aç, cata trial'ini kullan ilk önce. 10 günlük trial, daha nolsun? beğenirsen basarsın 30 gün daa.

cevaplardan çıkardığım sırf yenilenen zone'lar için dahi oynanabilir olduğu. teşekkürler :)

gel bizim realm'e (Ravenholdt) beraber oynayalım. cataclsym süper oldu. ama uzun süre oynamayı düşünmüyosan hacı niye alıyosun oyunu. boşver hiç oynama.

panpa bence en kısa yol önce küba ordan amerika. bir de onlarda kural var galiba küba'dan gelen kaçak göçmenleri denizde yakalarlarsa geri yolluyorlar ama adamlar gemiden atlayıp karaya kadar yüzerse kalmalarına izin veriyorlar. küba üstünden git bence. beğenmediysen meksika sınırını da deneyebilirsin.

ayiadama ek olarak, sadece küba dan değil genel olarak kural o şekilde. Deniz de yakalarsa 10 cm kalmış dahi olsa geri yollar,ama karaya ayak bastığın an ki kumsal oluyor bu,artık amerikadasın demektir.

Edit: Kassan tabii ki gidersin ama o okyanusta yüzmek cidden Güven Özveri ve Tecrübe isteyen bir şey. kıyıya yakın yerde dahi dalga varsa yüzmen imkansıza yakın bir hal alıyor,çünkü seni döndüre döndüre kıyıya vurduruyor(tecrübeyle sabittir) açıkları düşünmek dahi istemiyorum dalga yönüne doğru yüzüyor olsanda. Bir de hem tacirlerin hem de polisin vurma ihtimali var arkadaşların dediği gibi.Tensai en güzel yolu önermiş panpa. Onu bi düşün sen.

asiri bir maliyet cikmaz.durduk yerde insan tuccari eline dusme sonra okyanusta dalgalarla bogusurken bulursun kendini.

kanada ya git.vancouver-seattle yapabilirsin.arada ortak dogal yasam alanlari var.kicin donabilir ayi cikabilir ama olur istedikten sonra.son olarakta vermont ta bahcivan ogrenciler arada kanada yapip geliyorlardi.bir suru yolu var.

çok zor diilmiş o zaman? kassam giderim yani?

(bkz: kosta rika)

sizi açıklara kadar götürüp, sonra kafanıza sıkıp atmayacaklarına inanıyorsanız, ne duruyorsunuz!

google'layınız: selçuk / seferihisar kıyılarına vuran mülteci cesetleri.

vize al git. vizen bitse de orada kal. bi arkadaşım bu şekilde gidip kalmıştı. 5 yıl oldu. yakında vatandaşlık da alacak.

edit: dediğim o ki, kaçak gitmenin gereği yok hacı.

Q=m*c*T

kütleler ve verilen sıcaklıklar aynı ise özgül ısılarına bakılarak bulunabilir.

bana da cemrelerin düsme sirasina göre hava, su ve toprakmis gibi geliyor.

Hava, toprak, su olacak sanki. Cemre düşme sırası hava, su, toprak olsada aklımda, coğrafyadan kalma, sular (denizler) geç soğur geç ısınır gibi bir bilgi var.

toprak sudan daha çabuk ısınır, bundan eminim ama havayı nereye koyacağımı bilmiyorum.

ama düz mantıkla hava en çabuk ısınır.

özgül ısısı yüksek maddeler zor ısınır. türüne, durumuna göre değişmekle birlikte kolaydan zora hava, toprak, su denebilir cemre sırasıyla uyumlu olarak.

edit: evet yanlış yazmışım sırayı :)

@lykos

Dostum "cemre sırasıyla uyumlu olarak" demişsin ama cemre hava, su, toprak sırasıyla düşüyor.

ozgul ısı denen C sayısına baglı o. yuksek olan daha gec ısınır, dusuk olan cabuk ısınır. anlamı da cizmin sıcaklıgını 1c artırmak ıcın gerekli ısı mıktarıdır. genel olarak gazlar<sıvılar<katılar seklindedir sıcaklık artısları zaten.

gelen cevaplara baktığımda coğrafya derslerinde bize öğretilen yanlış mı oluyor o zaman?bize denizlerin geç ısınıp geç soğudu öğretilmişti.

myumyun doğru öğrendik. "genelde" katılar en kolay sıcaklık değiştirir, gazlar en zor.

savas mahsulu

sovyetler ve onun desteklediği yugoslavya yıkıldıktan sonra ortada bir sürü eğitimli fakat ordusuz asker kaldı. bunların bir çoğu o dönemlerden beri afrikada ortadoğuda vs paralı askerlik yapıyor. bi de fiyatlari aşşa cekiyorlar o sebeple tercih ediliyorlar diye duymuştum.

keskin nişancılık, cs de göründüğü kadar kolay değil. bosna savaşı sırasında bunlar eğitildi, keklik avlar gibi insan avına gönderildiler. savaş bitince, bu arkadaşlar eski işlerine dönmektense günlük 10bin dolara + vurduğun insan başına 1***-1.2** dolara çalışmayı tercih ettiler.

Piyasada görmüştüm. Para istememekte biraz ısrar ederseniz vermez bence.

kaç para veriyosan ver de o parayı bana yolla en azından bi öğrencinin 1 aylık okula ulaşım parasını karşılamış olursun.

para almayı düşünmüyorum cagkan düşünseydim olabilirdi belki.

sanırım siz kopyaları arkadaşınıza vermek istemiyorsunuz. bunun için mi bi bahane bulalım ?
yoksa yok abi para ne demek al senin olsun istediğin gibi kopyala desen kimse yok yok olmaz ben para vercem diye ısrar etmez gibi düşünüyorum.
hiç olmadı abi bi yemeğe götür, bi sinema yapalım dersin öyle de olabilir arkadsının da gönlü rahat eder. baska da aklıma bişe gelmedi.
bu arada ne yalan söyliyeyim böyle bi arkadaşım olsa bende isterdim.

öncelikle: avrupa yakası hakkında değil bu soru

madem bu kadar detaya girilmiş, cılkını çıkarın derim ben. hiçbir telif hakkınız yok, ancak o veriyi indirip cd'ye veya hdd'ye yazarken bir emek ve enerji harcadınız. artı, kullanacağınız HDD veya cd yazıcının bir amortisman bedeli var.

bütün bunları hesaba katıp bir fiyat teklifi hazırlayın bence.

biz böyle durumlarda, bi bira ısmarla o zaman durumuna giriyoruz. gidin 3-5 bişeyler için ödesin, genelde böyle olur

ya " getir dvd'yi - diski atayım nolcak panpa " demelisin ya da kendinde olan kopyaları da silmelisin bence.

internetten indirdiğine göre başkasından bir şey alırken gocunmuyorsan. verirken de gocunmucan mademse.

Soruyu anlattığın hikaye içinden arayıp bulmakta zorlanan benim gibi gerizekalılar da olduğundan bi edit geçsen iyi olur :)

Sen de aslında para istiyorsun da almaya mı utanıyorsun? Öyle tahmin ettim :)

yok hayır para istemiyorum isteyemem zaten mantıken. ama açıkçası arşivimi de öyle paylaşmak istemiyorum. çünkü bi kere böyle paylaşınca kulaktan kulağa yayılıyor bu tarz işler, sonra uğraşmak istemiyorum. derdim para değil ama vermek istemiyorum da diyemiyorum. bu hikayedeki mal benim yani =)

para isteme içki iste. 70'lik jack alsın oturun beraber için.

factotum ya da ekmek arası.

factotum var, ince, bi solukta biter.

okumaya değmez. overrated bir adam. sadece yaşadığı bohem hayat seviliyor bu adamın. camus ,kafka ya da sartre okumanı tavsiye ederim.

aussteiger, iyi misin? bukowski nere, camus, kafka, sartre nere; iki isim atayım da havam olsun mu dedin, nedir?

factotum +2
sonra da ekmek arası ve kadınlar.

liseli emomsu bebeler için kitaplar yazmış.

sürekli içiyo, kadın sikiyo ( kendi böyle söyler, benim seksistliğimden değil ), portakalla karnını doyuruyo, dayak yiyo, yumruk atıyo falan filan. sevme, sevmek zorunda değilsin. bir yaştan sonra hiç bir şey katmaz.

onun yerine aussteiger'in önerilerini oku. düşünecek bir şeyler verir sana.

ne garip, burada camus kafka sartre'dan falan bahsedilmiş. adam kimin daha iyi olduğunu sormuyor, sadece onun okuyacağı kitaplarını soruyor. ki camus, ve sartre doğrudan varoluşçuluk'a girerken, bukowski kirli realizm denen bir tarzda yazıyor. o zaman proust'la, ferit edgü'yü falan karşılaştıralım, öyle saçma bir çıkış bu. bence de liselilere uygun işler çıkarıyor ben de sevmiyorum, ama bunu okuyucunun yorumuna bırakalım, bizi bağlamaz.

ekmek arası +1

camus u kafkayı sartre yi de okudum, bukowskiyi de okudum. hepsinin tadı ayrı. ayrıca herkesin algısı farklı, aynı kitaptan bahsedersiniz alakasız şeyler konuşulur. okuyun yani hepsini. illa edebi olacak şartı yok. içeriği hoşsa okunuyorsa sıkılmadan sorun yok.

ekmek arasıyla başla.
genelde spastikler kendi hayatları dışında gördüğü her şeye uçuk kaçık veya "liseli işi bunlar yae" der geçer. hayatları tekdüze olduğundan bukowskinin anlattıkları çok uzak gelir, ergenlere kendini okutur derler.
seversin, hayranı olursun eğer senin hayatı kavrayışınla ve topluma bakış açınla onunki arasında benzerlik varsa.

böyle saçma sapan bir tartışmaya girmek istemezdim açıkçası ama duyurucunun okuyasım gelmedi cümlesine ithafen aynı fikirde olduğumuzu düşünürek böyle bir yorumda bulundum. yani dediğiniz gibi bukowski bir balon değildir, okunacak sevilecek kitapları vardır ama tarzı herkes tarafından benimsenmiyor. #21287822 ki bu tarzı en başta sevemeyen bir insanın sırf çok fazla tanınıyor diye bu adamı daha fazla okumasında bir fayda yok. sadece birkaç tavsiye baabında yazar ismi verdim, hemen ucuz muhalefet timini karşımda görmek istemezdim doğrusu.

ayrıca buradan bir kez daha sesleniyorum bazı arkadaşlara, spastik bir hakaret değildir, yapmayın. bu şekilde milyonlarca insan var. haddinizi bilin.

haklısın.

Ne kadar çok üye, yazar, başlık, entry, tık; o kadar çok para.

@lazor umarım böyle düşünmüyorlardır.

Kaç tür troll var? Benim görebildiğim, dinci takılanlar ve ateist takılan troller var.Arada yine dini yönelimleri yüzünden cinsellik konusunda trollük yapanlar var.Benim tespit edebildiklerim bu kadar şimdilik.Modlar genelde fortmata uygun olup olamayacağına bakarlar.Bu düzen çok radikal bi karar alınmadıkca ssg ve ekibi tarafından düzelmez gibi. Açıkçası ortada 'düzelmesi' için bir durumda görmiyor olabilirler.
Çok canını sıkılıyorsa onları donuz'a ekle hocam.
Kişisel olarak söylemek gerekirse ben troll entrysi okurken zevk alıyorum hatta ve hatta acaba şimdi ne gibi bi trollükle konuya bakacaklar merak ediyorum.Dengizik olsun nasılbirdemokrasiistiyoruz olsun vb. bu insanların yazdıklarını okumak bir dinsiz olarak bana hoş geliyor aykırı düşünceyi okurken daha çok tatmin oluyorum nedense.
Özet olarak bunlar sözlüğün bir rengi gibi geliyor bana.Herkes normal olsa bi albenisi kalmazdı.

Kimin gerçek görüş bildirdiği ile troll amaçlı giriş yaptığının ayrımını yapmak zor. Nasıl bi eleme yoluna gidilebilir bunun için? Ya da sizin başkaları için troll kafasında olup olmadığınızı nasıl bilebilirsiniz? Bence de illallah ama çözüm yok gibi.

lazor haklı. ben de öyle düşünüyorum.

@uckac; öyle düşündüklerinden eminim.

yoo ettirmedi. bazılarını gayet eğlenceli buluyorum. hem kim troll kim değil? rahatsız edenleri okuma geç işte, ne var bunda bu kadar kafaya takacak...

Ben de takip ediyorum bazılarını. Ha ayrıca "bu troll" deyip -format problemi de yoksa-
sözlükten uzaklaştırmak sözlük mantalitesine tamamen ters düşer.

üff trol trol trol ben şu muhabbetten daha çok baydım cidden.

kardeşim yazarsın sözlükte oluştur badi listesi ya da ekşi ++ mı ne var. birdolu şey var rahatsızsan kullan yani.

@386 dx zaten okumuyorum, başlıkları bile yetiyor. zaten saçma sapan bir siyasi kutuplaşma içerisinde ülke. troll denen şey de bunu körüklüyor. eğlence olarak görebilir bunu yapanlar fakat eğlence göremiyorum herhangi bir yerinde. insanlar zaten karşı görüşlülerden nefret eder duruma geldi ve bundan keyif almak bence normal bir şey değil. işin garip tarafı bu tür başlıklarda millet saydırıyor birbirine, trollük yapanlar(içimden geçenleri yazarsam ayıp olur) daha çok gidiyor üstüne, mallık edip bu başlığa yazı yazana anlatamıyorsun da başlık troll başlığı olduğu için. trollcülük bir zeka göstergesi, espri anlayışı veya genel toplum algısının üstünde olmanın göstergesi değil bence. böyle olduğunu düşünenlerin de acınacak derecede sorunlu olduğunu düşünüyorum üstelik.

istemiyorsan okuma demek de insafsızlık üstelik. şu troll enflasyonu ortaya çıkmadan önce bir konu dengesi vardı sözlükte, yaşamla ilgili saçma sapan konularla ilgili bin tane başlık vardı, keyifle okuyorduk yazılanları. şimdi aralarından cımbızla çekmek zorunda kalıyoruz. bunun sözlük kuralları veya formatıyla da ilgisi yok. fakat sözlüğün içerik olarak çok değiştiği, siyasi çöplük olduğu kesin. benim sıkıntım bu. ekşi sözlüğün bu kadar sevilmesinin nedeni zaten mottosunda yazdığı gibi bilgi kaynağı olması. gerekli veya gereksiz olması önemli değil, okuyup saçma sapan şeyler de öğrenebilmek, insanların başından geçen olayları okumak, google'da saatlerce aramadan aradığın şeyin başlığında bir yazarın bildiği ufak ayrıntıyı öğrenebilmek.

bilmiyorum belki benim algımda bir yanlışlık vardır, troll normal bir şeydir vs.

gerçek trolling yapmak ve yapanları izlemek çok zevkli. sazan avı sayesinde herkes sözlük formatını öğrenmek zorunda kalıyor. ayrıca insanların çok komik tepkiler verdiklerine şahit oluyoruz.

sözlükteki o dinci/ulusalcı/../xci trolleri okumuyorum.eskiden o bile güzel yapılıyordu, şimdi sadece insanlar iğreniyor okurken yazılanları. :( basıp geçiyor. dont feed diyip feed edenler de olmasa bitecek.

troll mü ne trollü. troll ne arar ekşi ++ 'da.

donuz candır. trollsüz sözlük keyfi için tavsiye ederim. mis gibi yazarlara ulaşıyorsunuz bu sayede.

eksi++ +1.

yüzdeyüz katılıyorum abi 6. nesil birey olarak. millet ekşi++ diyor. sorun benim görmemem değil sorun bunların sözlükte olduğu ve kalitesini düşürdüğüdür. kurumsal düşünün amk bireysel düşünmeyin.

@ lord henry

abi kurumsal düşüncek olan biz değiliz. düşünmesi gereken elbet düşünüyordur.

ekşi++ kullanıyorum, kafam rahat. Şahsen oldukça rahatsızım ama sözlük bir yere kadar özgür olduğu için moderasyonun da yapabileceği bir şey yok.

Bakıyorum karaktersizce bir başlık açılmış, ilk sıradaki entry sahibinin geçmiş entrylerine ve karmasına bakıyorum. Yarak kürek başlıklar açmışsa ve karması eksilerdeyse direkt donuz listesine ekliyorum.

Bazen baktığımda karması yüksek ama bana ters gelen bir şeyler yazmış olanlar da çıkabiliyor. Onları donuz listesine eklemiyorum, adam içten bir şekilde fikrini belirtmiş, çıkıntılık yapma derdi yok.

Limon satmak semt pazarlarında genelde en vasıfsız kişilerin -ki bunlar ekseriyetle çocuk ve gençler olur- yaptığı bir eylemdir de o yüzden. X tane Y milyooon diye bağırmak haricinde bir işlevi yoktur limon satanın. Düşük, en kötü falan şeklinde yer etmiş o yüzden.

pazar ürünleri arasında en karizmatiği oluşundandır belki. yani bir ehven-i şer arayışı var. yazar burda "pazarda satıcılık yapsam bile gider narenciye satarım. soğan patates satmam, yok artık daha neler" demek istemiş.

saçma oldu evet

@g man iyi dedin hoş dedin de mesela bi marul satan adam marulun içindeki mg miktarını bildiği için mi satıyo ki? o da aynı işi yapmıyo mu

Sermayesi en düşük olan o galiba.

sermaye, tezgah vs. istemez. elinde satabilirsin. marul gibi çürüyüp zarara da uğratmaz. daha pratik.

pazardaki kavuncunun domatçının bile yeri vardır, hep aynı yere tezgah kurar hatta bunun için ücret falan öder.

limonda öyle bi dert yoktur. elinde bi kasa limon, insanların ortasında dikilip param olsa da ben alsam diyebilirsin. olay burda.

çirkinlik yoktur az özgüven vardır, o özgüven senin en kıymetli hazinendir.

eskiye nazaran işin daha zor. önceden bahanen vardı; tipsizim kabul etmemesi normal! ama şimdi değiştiğini düşünüyorsun ve rededilirsen "sorun ne amk, değiştik işte" diyeceksin. ama öyle değil diye düşünüyorum. her erkek reddedilir. ben hep şuna inanmışımdır; eğer karşıdaki senden elektrik almışsa, yüzüne bakılmayacak kadar da iğrenç değilsen tip mip boş, onlar çok sonraya kalıyor ki zamanla seni düzeltiyor zaten kafasına göre giydiriyor, saçını kestiyor. uzun lafın kısası her erkeğin(düzgün bir ilişki için ve normal şartlarda) %50 şansı vardır. çok iyi bir yüzde bence =) rast gele... tek olmadığını her gün binlerce erkeğin rededildiğini düşün rahatlarsın =)

arkadaş ayağı göt ayağıdır kanka.

meriçlik yap. abla fark etmeden kendine aşık edersin ( ya da sana aşık olduğunu zanneder, kadınlar garip yaratıklar ). 1 ay rahat götürür. böylece özgüven tazele. zaten sonra reddederse reddeder amk kendi kaybeder beni (H) haline dönüşüyosun. her şey zamanla.

sorumluluklarının sonucuna katlanabiliyormusun? katlanıyorsan bedel ödüyorsan ve düzeltmeye çalışıyorsan özgüven sorunun diye bişi yok, ha bunları yapamıyosan zati çıksan bile o kız seni daha yakışıklıya yada piçe seçecek.

peşinden 3-4 sene koştugum kız -reddediyordu- ben bırıyle cıkmaya basladıktan sonra bana yazmaya başladı.Yani, insanlar değişiyor,ediyor illa herkes kabul edecek diye bir şey yok kaldı ki reddedilme korkun olmasın o kızın daha iyisi dışarlarda bir yerlerde bir şekilde denk gelebilir. Ozguven sorunu bende de vardı, genelde yapamadıgın seylerin üstüne gidip zorlayarak azaltabiliyorsun kendini.

Red cevapı her zaman kabul cevabından fazla olucak, hayatın acı gerçeklerin biri biz erkekler için :)Elektrik almadan, karşısındakinin duygularından emin olmadan teklif etmeyin sizde.Ayrıca erkek kadını değil,kadın erkeği seçer diye birşeylerde var.Bu arada aşk, ilişki konularında hep erkekler cevap yazıyor.Kendimiz çaıyoruz kendimiz oynuyoruz :)

Internetten hatun bul, internette reddedilmek cok koymaz, sonra bulus gez dolas sevis, hamligini at. Sonra gercek dunyaya gecersin.

anime sevmeyen bir insan olarak death note adlı eser beni kendine hayran bırakmıştır. şiddetle tavsiye ederim.

anime japon işi bişi. çocuklara yönelikte olabilir, orta yaşta kişilere yönelikte, ev hanımlarına yönelikte. bin bir çeşit anime var. genel anime / manga ( japon işi çizgi roman ) takipçisi kitle ise 15-25 yaş arası erkekler. mesela pokemon 7-12 arası çocuklar için mükemmeldir. naruto'yu one piece genelde genç insanlar izler. death note cowboy bebop vs ise daha yüksek yaş gruplarına daha çok hitap eder.

kendi animelerim diye bi bölüm yaptıysa, ya japonya da ve hatta dünya çapında çok ünlü bir arkadaşın var, ya da salak biraz. izlediği filmleri de benim filmlerim diye kaydetmiş olabilir. belki kendi manga karakterleri falan çizmiştir, onu bilemedim bak şimdi.

hikaye anlatma biçimleri güzeldir. amerikan çizgi romanlarından çok çok güzeldir. ama izlenilen/okunan anime/manga sayısı arttıkça klişelerini de ezberlemiş olursunuz. ama mesela bi berserk'deki o.çluğu gördükten sonra ali kaptan bile size sıradan gelir.

Bir bakıma metalci, rapçi vs. gibi artık anime de bir müzik tarzının gençler, orta yaşlılar vs. arasında oluşturduğu kültür gibi bir kültürdür, tek fark biri işitsel başlar yaşam tarzı olur, anime ise görsel başlar ve akabinde hayatına girer; odanda action figürleri, t-shirtleri zihninde izlediğin bölümden kareler ve ulan keşke ben de öyle çizebilsem isteği... İsveçten Kanadaya kadar dünyada birçok ülkede sıkı takipçileri vardır. Bir kaptırdın mı zaman nasıl geçer anlamazsın. Çok psikopat +18 animeler vardır. Bleach, Deat Note, Trinity Blood,Fullmetal Alchemist bence yapı taşlarıdır ve mutlaka izlenmelidir. Ha bir de Hentai'ler var lakin o sonraki aşama :) İyi seyirler

devamlı oluyor kardeşim.
özellikle sabah işe gidiş ve akşam işten dönüş saatlerinde.
metrobüslerde, metroda, otobüslerde, minibüslerde, deniz otobüslerinde..
sürekli olmaya da devam edecek.
olabildiğinde bu tür durumlardan uzak durmamız lazım.
Kafa sağlığınız için..
Ama şöyle de düşünürsek kendi aracı olmayanlar akşamları otobüslerde metrobüslerde tıkış tıkış eziyet çekiyorlar..
Kendi aracı olanlar da trafikte tıkış tıkış eziyet çekiyorlar..
Bu işin her tarafı boktan.

istanbul'da yaşayıp, sürekli metrobüs kullanıp, sinir stres sahibi olmayan kimseyi görmedim ben. yaşam koşulları iyiye gitmedikçe daha da sık gözlenecektir bu.

yaşam koşullarından sadece maddi varlık birikimini anlayan zihniyetin de kafasına sokayım. sürekli insanlarla, arabalarla, gürültülü ortamlarla içiçe yaşamak zorunda kalmamak bile hayat algınızı değiştirecektir.

İyi olmayan fakat İstanbul için normalleşen durumlardan birisi oldu bu malesef. İnsanlar gergin, çatacak yer arıyor

Ne yazık ki anlatıkların çok normal(?) geldi, her gün bu tarz olaylar oluyor malesef.

beğenmiyorsanız, mümkünse başka şehirlerde iş arayın.

sakın, beyenmiyorsan siggigit ula!!! dediğimi falan sanma ha :D şu yazıyı okuyunca valla şaşırdım. aynısını geçen gün metrobüste nasıl yaşlılara yer vermiyorsunuz gibi bi duyuruyu okuyunca da şaşırmıştım. aynı ülke sınırları içinde 2 yerde, birinde yaşlılara çocuklulara yer vermek için otobüsün yarısı ayağa kalkıyor; diğerinde böyle kavgalar. birinde insanlar birbirlerini eziyor, yayılmak için belki de başkasının işe geç kalmasına neden oluyor, diğerinde insanlar otobüse binip hayda fazla bileti olan var mı diyor ve 5 kişinin içinde olduğu otobüsten 3 kişi çıkarıp veriyor bilet.

neyse. istanbul çok güzel şehir, nüfusu 5 milyon azalsa belki de dünyanın en güzel şehirlerinden biri. ama hayat kalitesi çok düşük.

ben de istanbul'da yaşıyorum. e ben de biniyorum toplu taşımaya. ama birinin ayağına bassam dönüp kusura bakmayın derim. tanımadığım bir kadına suçsuz yere diklenmem. konuşma falan demem. hanımefendisiz konuşmam. ne yani konu şehrin ulaşımı mı?
değil. halk cahil, kaba, eğitimsiz. anlayışsız.

metrobüste bir gerilim olduğu doğrudur.

çünkü inmek için durağa gelmeden kapıya hareketlenmek istesen, ağaçta sarkan maymunlar gibi keyfiyen geçişi engelleyen insanlara "pardon, afedersiniz, müsaade eder misiniz?" kelimelerini kullanmaktan ağzımın yayı kaydı afedersiniz. insanlar, hele kapı ağzında duranların sağını solunu gözetmesi, kapadığı geçişi her an açabilecek şekilde konumlanması gerekmektedir. ha durmayanlar için deli küfür ediyorum.

bir de o söğütlüçeşme'dir, edirnekapı'dır, o duraklarda da illaki oturacağım tribine girip mal gibi koşturmasalar, insan gibi binseler bambaşka istek tabi. binemiyoruz durakta, otobüs kapılarının iz düşümüne göre bekleyenler yüzünden.

konuyla ilgili yazacaktım fakat uzaklaşmışım iyice. yazarken bile anlım kırıştı terledim yahu.

aslında şahsi düşüncemdirki olayın temeli şudur; tramvay, metrobüs, otobüs vs. sabah ve akşam saatlerinde çok yoğun oluyor malum ve çok kere ilk gelene değilde mecburen 3. - 5. araca binilebiliyor yoğunluktan. bu da sinirleri geriyor. sinir aslında şehir yöneticilerine onların basiretsiz ve yetersizlğine ve hatta biz bunamı layığız düşüncesine sinirleniyor insanlar. araca binincede o sinirle birine patlayı veriyorler işte en ufak şeyde.

Misal; geçen zeytinburnu tramvay istasyonunda bir arkadaş çıktı "insanlıkmı bu, rezillik değilde nedir bu, bi benmi bağırıyorum" şeklinde bas bas bağırdı. herkeste (ben dahil) hak verdik ve mal gibi baktık sadece.

yokmu bu ipnetorları şikayet edecek söylediklerimize cevap alabileceğimiz bir merci? (sinirlendim lan)

Bu yetkili mercii neresiyse hatta bir kampanya başlatalım tüm duyurucular bir metin hazırlayıp buraya mail fax vs. atalım bi farkındalık bir değişim yaratırız belki. olmazmı???

www.iett.gov.tr

Bundan başka şikayet yeri varmı??

bu kadar kalabalık şehirde bu kadar kötü toplu taşımayla (hoş en kralını bile kaldırması zor) son derece normal. benim merak ettiğim nasıl insanlar katil olmadan duruyor.

www.youtube.com bu video'yu buldum ama ben kütük gibi bir şeyim.. arkadaş ben o hareketleri yapamam yapsam kendim gülerim..

izmir ve/veya Ankara yazmayı unutmuşum.. Manisa da olabilir ama.. Eskişehir bile olur.. olur evet..

(kobuzchu: sen bana dövme tasarlayacaktın zaten..)

aydınlılar derneği falan filan varsa etrafında yakınlarında oraya gidip öğrenebilirsin.

üniversiteye gidiyorsan folklör kulübü falan gibi bişey vardır muhakkak. harmandalı olmasa da ona benzer bişeyler öğrenebilirsin.

manisa'daysan izmir'de çeşitli kurslar vardır muhakkak. onlara gidip öğrenebilirsin. izmir'de de bir sürü folklör derneği falan filan var. ama unutma, bu işi en güzel aydınlılar yapar en çok aydınlılar takmıştır kafayı harmandalı ve diğer zeybeklere.

kolay gelsin.

harem sahneleri abartılı..
cariyer hadi oynuyor tamam eyvallah ama o kadar adamın arasında oynayacak he ?
ya yürüyün gidin.. zaten tek osmanlı devleti kalmıştı karışmadıkları ona da karıştılar tam oldu.

haklısın bizde tarihi kafana göre yorumlama yoktur. söyle olsa idi nasıl olurdu tarzı filmler hiç yok ata demirer son osmanlımı ne diye film yaptı o bile olay oldu nasıl atatürk olmaz diye bu diziyi cekende osmanlıyı böyle anlatmış evet padişah seks delisi değildi ama harem diyede bir gerçek var. sonucta osmanlı değilmiydi dansöz oynatmak günah diyen şeyhülislamı karşı zenneyi çıkaran :) sonucta bir dizi işte tarihi öğrenmek isteyen gitsin müze gezsin okusun araştırsın ona göre karar versin yoksa lise meb tarih bilgisi ile osmanlı öle deulll demenin mantığı yok.

Daha ilk bölümü yayınlanmışken söz konusu dizi hakkında ne kadar yorum yapılabilir bilmiyorum. Umarım diziden başka gündemi olmayan insanlarımızın aklında, güzel izlenimler bırakacak, gerçekleri ile tarihini hatırlatacak bir dizi olur.
Ama gerçekten Kanuni Selim'e ayıp edilecekse ben de şunu sorarım; bundan 400 sene sonra da aynısını Atatürk'e mi yapacaklar?

haremde afyon yok, tütün yok, şarap yok, içoğlanı yok sadece 20 tane kız var, 15-18 yaşlarında olması gereken kızı 30 yaşında bi abla oynuyo, abla hulk gibi 190 sanırım, o haliyle padişahı etkiliyo, padişahı sülüman diyip kandırıyo. bi de üstüne bihter's mama'yı getirtmişler, entrika döndürmeyi iyi biliyor diye asdasd.

çok tutucak o dizi emin olabilirsiniz. niden? kanuni adaletim diyor, güçlü, 30 yaşında da olsa güzel ablalarla sevişiyor, venedik elçisine yeri öptürüyor padişah, ilker aksum'n bile kafasını kestirebiliyor= güçlü. hürrem 30 yaşında da olsa standartın üstünde güzellik olarak, kızıl saçlı bi kere, entrika yapacak, düşmanını da gördü daha ilk bölümden. bihter's mama zaten lord of the entrika. ülkemizde bi dizinin izlenmesi için her şey var yani. üstüne üstlük ilk paragrafta yazdığım es geçilen şeyler de halkın görmek istemeyeceği, kahramanına konduramayacağı şeyler. onlar da gösterilemiyo.

toplumsal hoşgörüsüzlük ve sansür zihniyetinden başka bir şey değil bana göre tepkiler. tahammül edemiyoruz kendi bildiklerimizden başka bir şey söylenmesine. tüm olay bu.

c. ronaldo

messi'nin kıyaslanabileceği tek adam maradona'dır. o da messi arjantin'i dünya şampiyonu yaptığı zaman...

ronaldinho yaratıcı bi oyuncuydu. fiziken üst düzey olmasa da bacakları güçlüydü. messi fiziken çok zayıf ve yaratıcılığı bir yere kadar ama top yapışıyor adama dribbling yaparken. şimdiki ronaldo mental harici kusursuz. efsane ronaldo ise hepten kusursuzdu.

alıncak olsa ronaldo > c.ronaldo > ronaldinho > messi.

tabii ki messi.

Simdi soyle bir bakalim, Messi gayet iyi bir futbolcu ama Barcelona da Messi yi tamamlayan unsurlar var, ornegin Xavi ve Iniesta. Bunlar da en azindan bir Messi kadar onemli oyuncular, ama Messi extradan daha kivrak ve de daha cabuk. Amma lakin ki tek Messi nin tek basina bir takimi alip goturemedigini 2010 Dunya Kupasi'nda gorduk. Amma lakin ki Ronaldinho Barcelona'da iken adeta sadece Ronaldinho goturuyordu isi. Sonuc olarak Ronaldinho'nun Ronaldiho oldugu zamanlar Messi'nin simdiki halini gecer, bakin ezer demiyorum ama gecer.

ronaldinho barcelona'da iken de xavi iniesta ikilisi vardı iyilerdi. messi'yi bu şekilde harcamak futbola karşı yapılan bir saygısızlıktır.

messi derim ben de.

(bkz: messi'yi eleştirirken ama arkasında xavi iniesta var eşiği)
edit: benim anlamadığım messi üst üste 5 kişiyi geçerken xavi ile iniesta ne yapıyor? arkadan gaz mı veriyor hadi oğlum hadi oğlum diye?
geçen brezilya'ya attığı golde(40-50 metre top sürüp, 3-4 brezilyalıyı peşine takıp, topa ceza sahası dışından vurup, kaleciyi ters ayakta bırakmıştı) xavi ile iniesta mı vardı mesela?

rıdvan dilmen in dediği gibi : " messi ve diğerleri "

emrag +1

messi dribbling adamı. ronaldinho her türlü adam.

ronaldinho'nun ronaldinho olduğu zamanlar çok daha iyiydi messi'den. chelsea'ye attığı gol gibisi daha atılmadı. hele attığı o pasları xavi iniesta bile veremiyor. çalımları yapan da yok.

messi fizik olarak zayıf diyenlere de cevap veriyorum. nesi zayıf abicim nasıl izliyorsunuz bu maçları_? messi'nin fiziğe ihtiyacı mı var_? adamın oyun stiline bir bakın kimle omuz omuza mücadeleye giriyor_? kimseyle. fizik dediğiniz şey sadece kalıp değil. bunun içinde kondisyon da var, hız da var. bence kondisyonu messi'den iyi bir insan var o da essien. hızı zaten tartışılmaz.

şimdi diyeceksiniz ulan çakma katalana denk geldik. ben barcelona'dan artık zerre haz etmiyorum. futbolu zerre zevk vermiyor. 300 pas yapıyorlar sonra bir arapasta gol. futbol böyle oynanmaz. barcelona'yı tutmuyorsanız zerre zevk vermiyor.

messi.

c. ronaldo, ronaldo ya da ronaldinho fark etmez.

zaten şurdan anlarsın; messi kendini kanıtlamak için ingiltere'ye gitmedi; ronaldo ispanya'ya geçti. ve messi karşısında babayı aldı.

messi omuz omuza mücadeleye giremez. ikili mücadeleye giremediği için öyle bir pozisyonuna denk gelmiyoruz zaten. ayrıca bacakları da kuvvetli değil. attığı goller, girdiği pozisyonlar hep dribbling'den kaynaklı. sonrasında topu ya yuvarlıyor ya da plase. tam bir oyuncu değil kesinlikle. şimdi biz de katalanız ama sezar'ın hakkı sezar'a yani.

(bkz: bir alex değil)

oha ya, tam bir oyuncu değil bile denilmiş...

bence ronaldinho.

çünkü messi süper ötesi bir futbolcu olabilir ama xavi ve iniesta da en az messi kadar süper oynuyor. öyle ki yılın futbolcu adayı olmaları da bunu gösteriyor. neden ronaldinho zamanında bu kadar göz önünde değildiler?

ayrıca c.ronaldo bence messi'den daha iyi..sebebi şu: adam koskoca takımda tek yahu, birde barcelona'ya bakalım.. xavi,iniesta,pedro,villa,daniel alves..
real madrid için sakın benzema, mesut özil falan demeyin.

messi çoğunlukla aynı şeyleri aynı mükemmellikte yapıyor ve sonuç alıyor. yani yaptığı her şey olağanüstü ama yine de bence tahmin edilebilir şeyler. ronaldo ve ronaldinho'da ise durum farklıydı, insanlar her maç acaba yeni ne yapacaklar diye merak ediyordu, haklıydılar da. (ronaldinho'nun antrenman görüntülerini bile büyük bir merakla izlerdik arkadaşlarla, öyle söyleyeyim)

şahsi görüşümdür.

ronaldinho, barcelona'yı omzuna alıp tek başına taşıyordu, hoca olmadığını düşündüğüm rijkaard'ı dahil sırtladı bir dönem.

şimdiyse takım olarak herkes birbirini sırtlıyor ve bu yardımlaşma insanüstü bir performansa dönüşüyor messi'de.

messiye safi dribling diyosunuz da ronaldo da ekstradan ne gördünüz arkadas adam at gibi kosuyo baska bişi bildigi yok. onun yaptıgının alasını messi yapıyo. her karsılasmalarında messi cosuyo ronaldo triplere giriyo. eskiden devamlı dünyanın en iyisi benim diyen ronaldo bile hizaya geldi artık agzını açıp tek kelime edemiyo niye edemiyo çünkü biliyoki agzını açıp bi hadsizlik yapsa messi ona yedirecek söylediklerini:))

suç ve ceza

beyaz geceler ya da yeraltından notlar

yeraltından notlar, suç ve ceza, karamazov kardeşler. sırasıyla git.

ilk defa budala ile başla sonra suç ve cezayı oku.

ilk önce hafif bir dozda alayım diyorsan beyaz geceler'i oku sonra suç ve ceza, ama ben ilk önce suç ve cezayı sonra beyaz geceleri oku derim.

bu ikisini okumadan dostoyevski'yi tanıyamazsın zaten.

edit: ikisini okursan tanırsın anlamında bir şey demek olmuyor söylemek istediğim: suç ve ceza'yı okumayan, dostoyevski'nin bütün kitaplarını okusa da, onun hakkında bir çok ayrıntıyı kaçırmış olur, bunun yanında beyaz geceler'de ise genel kullanımından tamamen ( muhteşem tasvirleri hariç) farklı bir dil ve anlatım kullanmış o da okumaya değer.

budala okuduğum en sürükleyici "klasik"tir, "yeraltından notlar" ise okuduğum en iyi kitaplardandır. dolayısıyla dostoyevski'ye giriş için bu ikisi idealdir diye düşünmekteyim.

cevirilerini okumadım ama bence karamazov kardeşler veya kumarbaz'la başlayabilirsin. yeraltından notlar'ın iyi bir başlangıç olacağını düşünmüyorum.

yeraltından notlar. ayrıca dostoyevski okumak için üç yayınevi vardır. iletişim, iş bankası ve can. bu üçü dışına çıkmayın. özellikle adı sanı duyulmamış yayınevlerinin çevirilerinden okumayın. zaten o yayınevlerinin tamamına yakını başka çevirileri alıp sözcükleri anlamdaşlarıyla değiştirip öyle yayımlıyorlar.

yeraltından notlar kesinlikle.diğer kitaplarını özümsemek daha kolay oluyor yeraltından notlar'ı hazımsadıktan sonra.

yayınevi olarakta kesinlikle iletişim.

tesekkur ederim herkese. 6 farkli kitap yazilmis. yeraltindan notlar ile baslayayim bari, sonra da diger 5'ini okurum.

yayinevi tavsiyeleri icin de ayrica tesekkur ederim. :)

yeraltından notlar iyi seçim. yazarın psikolojisini anladıktan sonra diğerlerini anlamak daha kolay oluyor. devamında ölüler evinden anılar. bu arada karamazov kardeşler'de çok fazla isim var ))

yeraltından notlar ağır doz olabilir yalnız. ben suç ve ceza diyorum :)

bi arkadaşım yer altından notlarla başladıktan sonra çok sıkıntı çekmişti. kitabı bitirmek bile istemiyordu. onun yerine karamazov kardeşlerle başlasan daha güzel olur. okuduğum en güzel kitaptır zaten.

yarisina geldim yeraltindan notlarin. yarin falan bitiririm heralde :)

sen boşver bırak yine de suç ve cezaya başla :)

(bkz: bs.player)

birini playerdan, diğerini directvobsub'dan verebilirsin. "o ne" diyor isen, klite kurunca gelen yeşil ok.

bi altyazıyı ekranın üstünde bi altyazıyı altında çalıştırabilirsiniz. bs player'da yapılabilinir sanırım.

www.softpedia.com

bs playerin son versiyonunda yapılıyor. biri üste diğeri alta.

okulun bitiyorsa bu dönem git konuş. bitiyor hocam bu ders ile de. veriyorlar hayvan değillerse. ikinci dönem bitecekse okul ve ders açıllmayacaksa gene git konuş. kesin konuş yani. acındırmak bir numaralı kural. derse neden gelemedin falan derse çalışıyorum maddi durumum iyi değil. neden kötü aldın sınavlardan_? hocam valla çok çalıştım hepsini de biliyordum ama yapamadım sorun söyleyeyim şimdi falan.

istemeyip, yarım dönemde olsa uzatmayı göze alabilecek misin?

ilk olarak sınav kağıdına hocam okulu bitirmek için dersinizi vermek zorundayım 62 gibi bir nota ihtiyacım var. çok çalıştım ama ancak bu kadarını yapabildim. dersi veremezsem okul uzayacak gibisinden bir not düşebilirsin. sınav öncesi konuşmassan daha iyidir ( bence ), çünkü hocada derse çalışmamış nasılsa not verir diye gelmiş izlenimi yaratabilirsin. sınavın kötü geçerse de güzelce meramını anlatırsın.

zaten deü iibf'de okuyorsan cümleye son sınıf diyerek yanlış bir giriş yapmışsın. her an her şeyin olabildiğini bilmek gerekir. karamsar olmanı istemem ama hangi bölüm, hangi hoca olduğunu söyle ona göre taktik uygulayalım derim ben.
özelden ulaşabilirsin.

odasına gidip yuzyuze konus, sonrasında mail at. terslemez, en fazla ilgisiz kalır.

"hocam bir konu verin onunla ilgili ödev yapayım" gibi bir şeyler de diyebilirsin not isterken.

bi arkadaşım (valla ben değilim) eşim, çocuğum var, işte çalşıyorum falan diyerek tezi vermişti. ama hocasına göre değişir tabii. takacağını sanmıyorum ben de. sonuçta ilk sen değilsin...

konuşarak.

japonca seslendirmeli, ingilizce altyazılı anime izlemek.

%100 garantili. bir süre sonra ingilizce düşünmeye başlıyorsunuz.

(bkz: yazarak çalışmak)

salt kelime ezberleme gibi bi olaya girme.

ingilizceyi bilemicem iki anadilimden biri ama almanca ve lehçe öğrenmiş, az çok fransızcası olan biri olarak sana okumanı ve izlemeni tavsiye ederim. kitaplar falan salla. ingilizce film aç, ingilizce altyazı koy bilmediğin her kelimeyi yaz. filmden sonra git öğren o kelimeleri bir daha aynı şekilde izle. ta ki her kelimeyi öğrenmiş olup, filmdeki her cümleyi rahatça kelimesi kelimesine anlayana kadar. sonra altyazıyı kapat bir daha izle. ama bu sefer kaçırdığın nokta olursa 1-2 dk. başa sar o cümleyi anlayana kadar dinle.

www.livemocha.com ücretsiz...

altyazılı film ve dizi izlemek +1

anadili ingilizce olan altyazısı da ingilizce dizi izleyerek.

kütüphaneye kayıt olsan, okuduğun okulun/üniversitenin kütüphanesinden yararlansan? her ilkokulun bile kütüphanesi vardır, öğrenciler gitmese de görmese de. hem de okul kütüphanelerinde klasikler garanti vardır. kültürleneyim diyen biri ilk bukowski'den başlayınca çok yarak kürek insanlara dönüşüyor, çevremden biliyorum :) filmler içinde torrent kursan? imdb top 250 filmden izlemediklerini izlersin ilk, onlar dünyanın her tarafından - her nasılsa - ilgi çekmiş filmler. sonra zaten yönetmenlerden beğendiklerine geçersin falan. hatta torrent bile lazım değil, video.google.com'da bi aratsan filmleri bulabiliyorsun artık.

hem ileride bir gün insanlara mahcup olmassın ( olur da bişeyin başına bişey gelir, kitabın üstüne hapşurursun, cdlere kahve dökersin vs.). ayrıca kitap / cd biriktiren bir kişi genellikle bunları dağıtmaya gönüllü değildir, çünkü asla verdiğiniz gibi dönmez.

@repins
bi okulum yok, ilçe kütüphanesini de kullanıyorum zaten, internetim de sınırlı

daemon tools indireceksin, kuracaksın. sonra daemon tools ile .iso uzantılı dosyayı açacaksın. onun içindedir setup&crack dosyası falan.

magic iso ile de açabilirsin. googledan arat. gezginler net de olması lazım.

Power Iso kur, sağ alt köşeye ikonunu yerleştirir. Üstüne tıkldığında "Kalıbı X sürücüsüne yerleştir" diye bir seçenek çıkar. Ona tıklayıp iso dosyasını gösterdiğinde iso dosyasını sanal dvd/cd sürücüye yükler ve ondan sonra standart kurulum+crack işlemini yapabilirsin.

boyutu fazla değilse sağ tuş winrar'la bir dizine çıkar, setup'tan hallet.

sanırım win7 olmadığı için oldu böyle.. yani bilmiyorum for windows diyor ancak sistem gereksinimleri oyun için minimum xp maksimum vista dediğne göre yemedi. zaten masüstünde kısayol da cıkmamıştı deli etmişti beni. oyunlara kaydolmuştu ve masaüstüne kısayol da olustaramadığım gibi dosya konumunu da açamıyorumdum sildim attım sonunda. ama crack yapmayı öğrendim valla bak. teşekkürler repins, inanmazsan inanma, kimlanbu ve ocanal.

deamon tools kur. iso yu CD'olarak göster. Mount image diyeceksin.

Oyunda da mutlaka Ryu yu al. Her zamanki gibi en iyi karakter çünkü.

AA 85 ve üstüdür genellikle. hocaların insiyatifinde olan geçme notudur. o da hocadan hocaya değişebilir.

valla ben istanbul iniversitesi nokta sistemini vize ve final sonuclarina 100 üzerinden giriyorum harfe çevir diyorum o kendisi harf sistemine dönüştürüyor. sadece sınavların ağırlıklarını soruyor bana. vize 40 final 60 v.s. gibi. bir de curve var mı yok mu diye soruyor.

sanırım ders gecme notu hoca insiyatifinde degildir. ben bana üniversitenin verdiği evraklara v.s. baktım da orada da böyle bir bilgi yok. ancak okuldan okula değişebilir belki.

boğaziçini blmiyorum ama odtü'de tamamen hocanın insiyatifinde. verilen not da ders geçme notu da hocaya bağlı. hatta bu yüzden bölüm başkanlığına, dekanlığa, rektörlüğe dilekçe yazıp itiraz edince, biz hocaya karışamayız, cevabını alıyorsunuz buralarda.

üniversite üniversite, hoca hoca ve hatta dersten derse bile değişiyor. 80 ile de cc aldım 36 ile de. ki üniversite kararı yüzünden 35 altı direk kalır üniversitemde.

Bogazici'nde hangi bolumde olduguna gore degisir. Sayisal bolumler genellikle curve uyguluyor. Ama benimki gibi sozel bolumler ne yazik ki katalog sistem kullaniyor. Buna gore harf notu su sekilde:

90-100: AA
85-90 : BA
80-85 : BB
75-80 : CB
70-75 : CC
60-70 : DC
50-60 : DD*


*Bazi bolumlerin bazi derslerinde DD yerine direkt F verebiliyorlar. Eger boyle bir durumun varsa hocanla konusup DD verin yeter demeni tavsiye ederim. Boylece prerequisite bir dersse daha sonraki donemlerinde kayma yapmaz. Daha sonra istersen yine tekrar edersin.

baba parası?

yine bunlardan para elde ederek.
ona buna kiralayarak ya da ne bileyim, bi ps3 kafeyle anlasip uzerinden komisyon alarak.
amorti suresi uzun olabilir ama yine de bi secenek.

xbox alıp orjinal guitar hero / ve diğerleri masraflarından / kurtulunabilir. xbox+1gitar+1davul gittigidiyor.com'dan aldığını düşünürsek ortalama 1k lira. 10 taksit yaptırdığını düşünürsek ayda 100 lira. yukardakileri çok isteyen biri için bulunamayacak bir para değil. içkiyi,gece dışarı çıkmaları ve sigarayı bırakırsan hele.

orj. oyun içinse steam bulunmaz bir fırsat. 6.99'a left for death 2 oynayabilirsin. tabi oyun sektörünü 3-4 yıl geriden takip etmen gerekir.

3 ay önce bi ps3 aldım 500-tl
pes2011 aldım 115-tl
bir ay sonra tv aldım 1700-tl
sonra gt5 çıktı 106-tl
direksiyon aldım dfgt 160-tl
hdmi kablo
direksiyon standı vs 100-tl
------------------------------
2681-tl

ps3ü karfurdan aldım, hesabımda 500-tl vardı, kredi kartım olmadığından peşin aldım, ay sonuna kadar çulsuz gezdim.
tvyi pederin kredi kartıyla aldım, taksitlerini ödüyorum ayda 300 civarı. diğer ıvır zıvırı peşin ödedim. aylık 1500tl gelirim var.

www.herkesebendencay.com

- çok enter kullanması
- çok basit yazması
- izmir muhabbetini abartması (şu ülkede en sevmediğim şeydir memleketçilik)
- ne kadar cahil cühela arkadaşım varsa yazılarını facebook'ta paylaşması

nickimdeki 35'e laf diyecekler için baştan edit: evet izmiri seviyorum ama böyle şu ilin insanı şöyle iyidir böyle iyidir, şu ilin insanları böyle yobazdır böyle kötüdür tarzı genellemeleri sevmiyorum.

bana ulan az kelime kullanayım da çok bir şey anlatmasam da olur mantığına sahipmiş gibi geliyor.

cok populist ve provokatif bir dil kullaniyor. adamin amaci derdini ifade etmekten ziyade provoke etmeye yonelik gibi geliyor. ve de populist yazmasinin bir sonucu olarak cok adi ve basit bir dil kullaniyor.

undisciplined, yazma şekline bakmak acaip anlamsız ve mantıksız bir olay bence. sevmemek için daha iyi nedenler lazım...

aynı şekilde oldboy, enter kullanması demişsin, neyi batıyor ki? görünümü güzel diye mi okuyorsunuz okuduğunuz yazıları?

jameskeenan; az ve öz yazayım mantığı gibi geliyor bana o da.

hayır yani iyi de yazıyor, anlatcağını iyi anlatıyor, çekinmeden de yazıyor. bakıyorum sözlüğe, hiç beklemediğim şekilde herkes kötülüyor bu adamı. basit diyorlar, akılsız diyorlar, boş diyorlar.

siz çok mu dolusunuz beyler anlamıyorum? adam iyi yazıyor işte? neyi batıyor??

şimdi çok böyle şey konuştum kırmak da istemiyorum kimseyi ama, sanki biraz haksız yere eleştiriliyor bu adam. topluluk psikolojisi olmuş gidiyor kötülemek...

elxa; derin bir konu? mesela ne istersin? diğer boş yazarlar gibi ergenekona falan el atsın olmayan şeyleri olmuş gibi yazsın 1 ay sonra da yüzsüzlük yapıp yazdığını hiç yazmamış gibi mi yapsın? derin konu derken nasıl konularda yazmasını istersin merak ettim.

insanlar nedenlerini söylemiş sen herkese laf yetiştirmeye kalkmışsın be birader. olacak iş mi bu şimdi ?
diyeceklerini o zaman soruda söyleseydin. fikir sormuşsun millet de fikrini söylemiş. ne var bunda üzülecek kırılacak ?
tek tek "ahmet sen şunu deyyon ammaa" şeklindeki tavrın hoş değil.

herseyisorancocuk; hocam kime, niye kırılıyım? sen nasıl bana cevap veriyorsan şu an ben de onlara cevap verdim. nedenlerini öğrendim o nedenlere de nelere dayanarak inandıklarını anlamak istiyorum.

ben de sevmicem belki bu adamı sizin mantıklı nedenlerinizden sonra. anladın mı neden cevap verdiğimi? öğrenmek istiyorum olayı.

göz zevkimin bozulmasından falan değil hatta böyle yazarak daha kolay okunuyor. ama enter kullanarak az cümleyle çok yer kaplayan yazılar yazıyor. Ben gazete patronu değilim ne kadar yer kullandığı bana düşmez ama bu yaptığıyla hani lisede ödev yaparken, kompozisyon yazarken büyük büyük yazardık ya çok uzun gözüksün diye sanki Yılmaz Özdil de yazı yazarken aynı psikoloji içinde hareket ediyormuş gibi bir izlenim bırakıyor.

bilgi sahibi olmadığı konularda fikir sahibi olduğu için.

kısa yazması batıyor en fazla.
ama uzun yazıp boş yazanların yanında Yılmaz Özdil'in kalemi oldukça kuvvetli.

Ha bir de şu var ki, yazdığı kısa yazıların oranı yüzde 10'larda falandır. belki daha da azdır.

dünki yazısını ele alalım. 19bilmemkaçtan 2011 e kadar yılları yazıp enterlamış. aynısını 1950-2011'den beri ab'ye alınmıyoruz diyebilir, 3 ağacı daha kurtarabilirdi. 1 sayfa yazıda tek cümlelik bir fikri anlatıyor ve sen buna okey veriyorsun?

yazdıklarını herhangi bir köy kasaba kahvesindeki amcalar da söylüyor. fikirleri onlarınki kadar. kahvedeki amcayı küçümsediğimden değil, ama politika hakkında bir yazı okuyacaksam günlük konuların ve basit popülist yaklaşımlardan uzak, içi dolu şeyler okumak isterim.

izmir hakkındaki yazısı ise midemi bulandırıyor. izmirliyim, izmiri çok seviyorum. .. türkiye'den sıkıldığımda izmir'e giderim ben cümlesi bile falso benim için. izmirliyim çok farklıyım-aydınım tripleri komik gösteriyor.

kataklysm update'ten dolayı serverlar çok yoğun bu ara, ondandır.

modeme res atcan.

size bağlı. şirin bir dizi. ben epey heyecanlı başlamıştım, ama 3. sezona başlayamadım, izleme hevesim kalmadı pek, çok işim var. 8 bölüm de nah şurda duruyor.

Zeyna ve herkül tadında, eğlenceli bir dizi, Çok süper diyemem ama orta dünya şovalye kıyafetleri falan seviyorsan bence izlenmeli.

İnternetten 1-2 bölüm izle, ona göre sezonu indirirsin.

izleme sürekli kendini tekrar ediyor 1 sezon 2 sezon hep aynı hikaye ilerlemiyor dizi

meeh. çok sıkıcı bence.

güzelim hikayeyi en kötü işleyen yapım bence.

daha iyi bir alternatif olmadiginda cerez niyetine gider. arada bi helecan yapiyor ama spartacus'ten falan sona cok balon kaliyor: ) (dusun yani, chuck bile fasafiso gelmeye basladi bana) bi de, tekrar bolumlerine o kadar cok denk geldim ki, yeni sezonu izler miyim bilmem.

diziport.com
şuradan bi takıl. ben hala izliyorum. mesela 1. sezondaki bir bölümün aynısının biraz tıpkı olmayanı 3. sezonda işlenmişti. ama eğlencelik sonuçta. her pazar akşamı diziportta çıkıyor, tekrar falan sıkıntın yok yani. ilk sezon görsel efektleri biraz tırt olsa da sonraları fena değil. bir de esas oğlan ibrahim üzülmeze benziyor falan, beşiktaşlıysan sarar seni:D

selena gbi bişey.

ilk sezobn pek sarmıyo sonunu bildiğin için sıkılıyosun her bölümde farklı macera falan ama 2. sezondan itibaren maceralar birbiriyle çakışıyo falan sarıyo baya yani

yavru mu acaba? öyleyse bir süre yanınıza alın. ama ileride de belirli bir saatte odasına gitmesini beklemeyin. alanını daraltmayın, siz uyanıkken uyumak isteyebilir, siz uyurken uyanabilir, yani belli saatte belli bişiy yaptırmak/yaptırmamak bir kediye uymaz.

biraz birlikte takılıp akabinde odaya minder veya yumuşak bişiyler koyup zamanla oraya takılmasını sağlayabilirsiniz belki. ama sadece odada yaşamasını yahut siz yatınca onun da odaya gidip uyumasını beklememelisiniz.

hmm anladım. kendisi istediğini yapacak yani ileride bu kedi :) ama zor olacak gibi duruyor çünkü sürekli üstümde uyumak istiyor ve bunu sadece geceleri değil bütün gün istiyor. hiç dolaşmıyor evin içinde sürekli üstümde. o da çok garip geldi bana mesela hiç başka bir şey yapmak istememesi garip mi acaba?

bu arada evet, yavru kedi :)

sıcakça bir havluya saat sarıp, kedinin ona sarılmasını sağladığınızda daha rahat uyuyabildiklerini duymuştum.

kendi odanıza alıştırmayın dönüşü olmaz. odasına yatağını kumunu oyuncağını yemeğini koyun, isterse evde dolaşsın ama sizin yatak odanızın kapısı kapalı olsun. kapıyı tırmalasa da miyavlasa da açmayın. gündüzleyin de sırnaşıklığının tadını çıkarın, büyüyünce bu kadar kucağa gelmeyecek büyük ihtimal :)

eski bir t-shirt'ini bul, bir gün falan giy onu. sonra o t-shirt'i yatmasını istediğin yere koy. halının bir köşesi ya da varsa sepeti gibi. şu yolluk gibi küçük halılardan fln gibi.oraya gidip uyur.

Tshirt'le değil en güzel çorapla yapabilirsin onu, hatta azıcık catnip -kedi otu- tıkıştırabilirsen o çoraplara, ona hususi bir yer yapabilirsin. Ancak kedilerin metabolizması farklı, bir kedi asla bir odada tıkılı kalamaz geceleri. Koşup zıplayacak, yaramazlık yapacak, oraları buraları kurcalayacak. Bu hayvanların doğası böyle. O yüzden bir odaya kapatmaktan çok, insanın kendisini bir odaya kapatıp minimum hasarla atlatmaya çalışması daha doğru.

sıcak su torbasını battaniyesinin altına koyabilirsin.Dikkat kaynar su olmasın ve bir kaç kat battaniyenin altında dursun.
Birde koli gibi bişiyin içinde olmayı çok severler belki düzeneği oraya koyabilirsin.

kedi temelli sizde kalacaksa kedi yatağı alabilirsiniz. kalorifer peteğine de tutturulabildiği için kışın sıcak olur, orayı benimser.

amerikalıların daha az kurallı, daha pratik ve çoğunlukla daha hızlı konuşması, ingilizlerin daha köşesiz, çok çok daha kulağa hoş gelen bir telaffuza sahip oluşu. en azından bende böyle bunlar.

İngilizler daha çok ağızlarında bir şey varmış gibi konuşurlar.

en basitinden ingilizler kalın ünlüleri vurgulayarak konuşur, amerikalılar her şeyi eieieie diye yavşatarak ince ünlülerle konuşur.

@ mentirosa: kizgin patates

mesela ingilizler, kelime sonlarındaki r'leri neredeyse tam bir "a" olarak telaffuz ederler..

en bariz fark ingilizlerin r harflerini birçok yerde okumamasıdır.

dictionary.cambridge.org adresinde kelimeyi ingiliz ve amerikan aksanlarıyla okutabilirsiniz. fair, share, spare gibi kelimeleri dinlerseniz anlarsınız ne demek istediğimi.

aslında ingiliz ve amerikan dizilerinden birkaç bölüm izleseniz bunun gibi çok bariz farklar olduğunu görürsünüz zaten

buraya sorarak aklınızda pek de bir şey canlanmaz bence çünkü sonuçta konuyu tam olarak anlayamadığınızdan buraya sormuşsunuz. bunu örnekler ışığında incelerseniz daha rahat algılarsınız. meselağğ bir amerikan dizisi izleyin, ne bileyim bir sürü insan olsun içinde, mesela seinfeld. bir de ingiliz dizisi izleyin, yine insanlar günlük hayatlar falan olsun, aklıma ilk gelen footballers' wives. youtube'da birkaç video bulur izler anlarsınız zaten farklı.

ingilizcem yok denicek kadar az, fakat sanıyorumki şu bi zamanlar gazetelerin verdiği ingilizce kaset kitaplarından dolayı, 100 metreden ingiliz aksanını tanıyorum :D

ingilizlerde kendi içinde birsürü aksağan var, yaya yaya konuşuolar ne dio la bu diosun, ama bi amerikalıyla konuştuğunda ne kadar iyi ingilizce konuşuosun diebilio.

bide şu var: www.youtube.com

hangi amerikan aksanı diye de bi mesele var mesela. latinolar başka afro'lar başka beyazlar başka redneckler başka, hintliler tamamen başka bi de çinlisi japonu var. ama en basitinden biri ay kent der diğeri a' kant diyebilir. bunun iskoçu miskoçu da var ki hiç sorma.

en temizi, her ırkan insanların olduğu bir dizi izle. mesela oz'u izle.

fuck gibi bir kelimeden dahi anlaşılabiliyor bazen.

amarikanlar bizim bildiğimiz şeklinde fak diye okurken ingilizler genelde fok'a benzer bir şekilde okur. ağızlarını genelde yuvarlak kullanırlar, o yüzden r gibi ağzın azıcık açıldığı sesleri yutarlar.

Miyavlıyorsa Amerikalıdır. Çok miyavlıyorsa güney eyaletlerindendir. Hiçbir şey anlaşılmıyorsa İskoç veya Gallidir.

dişi istiyor. o yüzden saldırgan. benim kedim 1 yıllık, ve yavru kedilerin üzerinde malum işi yapmaya çalışıyor ve beni tırmalıyor. ama beni çok seviyor. etrafta dişi olmadığı için yavru kedilere saldırıyor ve erkek-dişi ayırt etmiyor. iyice azgınlaştı. bir de ben kedinin şeyiyle oynuyorum onun da etkisi vardır belki bilmiyorum :/

ilerde hatun yapmıcaksanız kısırlaştırmanız hareketlerini dengeleyebilir. sonuçta hormonlar, biz bile hayır diyemiyoruz.

ufak bir ayıcık fln atın önüne yumuşak tüylü birşey onunla oynaşsın.

tuz bir numarali su tutucudur sanirim doktor bu yuzden de kullanma demis olabilir. ayrica kortizon karacigeri oldukca bir yorar. gecmis olsun.

tedavi zaten kısa süreli, normalde steroidlere artarak başlanır, azaltarak bırakılır ama doktorun inisiyatifi söz konusu.

karaciğer vb etkileri 3 günde 40mg dozdan hiçbir şey olmaz (82 yaşında olmadığınızı varsaydım). dikkat etmeniz gereken en önemli şey, steroid öncesi bir şeyler yiyin (mide boş olmasın) ayrıca önce veya sonra çok yemek yemeyin, gerçi 3 günden bir şey olmaz ama ben 1 aylık steroid sonucu 25 kilo eklemiştim vücuduma.

ben uzun süre gördüm tedavisini. tuzlu şeylerden kaçının, yoksa şişiyorsunuz balon gibi. nedenini ben bilmem doktorum bilir.