aoç'ne mail at hemen sana yollarlar bi tane. iyi bakmalar.

büyüyünce yumruk tekme falan atar sana travma geçirirsin boşver.

bende fazla var adresi ver gonereyim. Ama kargoyla ugrasamam postaneye veririm bi iki haftada gelir.

www.eksiduyuru.com

kopyası. :)

satranç oyna usta

satranç.

(bkz: machinarium)

Go oyna. Duyuruda aratırsan güzel tutorial'lar da çıkacaktır. (iki harfli bir şeyi aratmak zor gerçi :/ )

machinarium

Limbo. Ne kadar zeka oyunu olarak geçmese de.

belki tower defence. klasik sonuçta.

Eğer istersen sana tamamen kendi yazdığım satranç,sudoku ve kurgusu ve yazılımı bana ait bir zeka oyununu gönderebilirim.

yarın bayramın son günü. kurban bayramı 4 gün.

o zaman allah kahretsin. alkım kitabevi yarın açık olur mu bu soruyu da eklemek istiyorum.

alkım kitabevi dün akşam saat 8 gibi açıktı gittim gezdim, kitap aldım, çıktım baya bi kalabalıktı hatta.

(216) 450 2008 ara belki açıktır niye allaha kahreettiriyorsun müslümanların bayramını (: nic nic nic

satış yapan yerler bayram, tatil vs günlerde açık olur, en çok müşteri böyle günlerde gelir zaten adam niye kapatsın

prison break'in 1. sezonunu izle bırak.

yazmayı unuttum prison break izlendi.. :(

Flashforward vardı ama bitirdiler diziyi. The Mentalist var hoşuna gidebilecek.

lost sevmem izlemem de, prison break favori dizimdir. birçok diziye başladım daha sonra yarıda bıraktım ama birtek prison break'i tamamen bitirdim. şuanda game of thrones izlenebilecek en sürükleyici, bolca dağ bayır ve fazlasını içeren bir dizi. tavsiye ederim.

The Prisoner var 6 bölümlük, Lost Room yine 6 bölümlük, gizemli sürükleyici entrikalı falan ikisi de, Lost seven adam kesin sever bunları. Prisoner da Ian McKellan(nam-ı diğer Gandalf) oynuyor.

Harper's Island, Lost Room (bu ormanda falan geçmiyor ama izleyebileceğiniz en güzel dizilerden biri), The Killing.

not: görüş belirtmek olarak düşünün, ben tüm bu dizilere hasta olan biri olarak Prisoner'dan nefret etmiştim. sonu inanılmaz derecede havada kalıyor. aynı nedenden persons unknown'u da izlemeyin derim.

flashforward +1

terra nova bol ormanlı olarak lost'a yakın, fena değil. Sezonun bomba dizisi olarak görülüyor.

biranın tadı açken güzel geliyor bana. iki bira arasında bir şeyler yediyseniz ondan olabilir.

bana göre ihtimaller
1-çok susamışsınızdır
2-ilk bira fıçı yeni açıldığında koyulmuştur, ikincisi sonlarına denk gelmiştir.
3-ikinci bira farklı bir fıçıdan doldurulmuştur

Ben fıçı bira sevmiyorum mesela metal tadı geliyor.2 kat pahalı olsa da herzaman şişe birayı tercih ediyorum. Bence sizin durumun da böyle bi sebebi vardır.İkinci gelen bira fıçı dibinde kalmış olabilir mi?

sıcaktan pişmiş bir halde iken, içilen soğuk biranın yerini hiç bir şey tutamaz. ondan güzel gelmiştir. bira ayrıca yıllanmaz bozulur. kutu, şişe biralar pastörize edilir ki bozulmasın. fıçı biralarda ise böyle bir durum yoktur.

öncelikle bira yıllandıkça güzelleşen bir şey değildir. çoğu şarap da yıllandıkça güzelleşmez. bira yıllanmaz hatta direk üretilir ve ambalajlanır paketlenir satılır. yıllanma olayı yok.

ilkinin güzel gelmiş olması uygun sıcaklık ve yukarıda dendiği gibi uygun susama seviyesinden dolayıdır. aç karın birayla doyurulur çok da güzel olur. (bkz: malt)

ikincinin tadının güzel olmaması ise marjinal fayda ile ilişkilidir. zaten her zaman içmeyi tercih etmediğinizi belirtmeniz bu noktayı destekler nitelikte.

afiyet olsun.

yok yaz değildi, bildiğin kasım ayıydı, susamamıştım. hmm, o zaman fıçılarla ilgili olabilir. şişe bira değildi çünkü. ahah, kuzenim ne sallamış yıllanma olayını :)

(bkz: azalan marjinal fayda)

(git: 322750)'ye cevabımdaki linkler genel olarak sana bilgi verebilir.

ayrıca şu aşağıdakileri okur öğrenirsen, herkes bira hakkında bu kadar şeyi nereden bildiğini sorar:

(bkz: bira/@blasphemy) (bkz: bira/@felis)(bkz: bira/@keri)(bkz: bira/@dont know who im)(bkz: bira/@andrew)(bkz: bira/@nereid)(bkz: bira/@sezyum)(bkz: bira/@whoever)(bkz: bira/@typhus)(bkz: bira/@domno epotus)(bkz: bira/@glaucus)(bkz: bira/@sen var ben olmak)(bkz: bira/@giove)(bkz: bira/@red kit)(bkz: bira/@norwegian wood)(bkz: bira/@arnatuile)(bkz: bira/@tonakai)

@compadrito, ooo süpersin, teşekkürler, şimdi okumaya başlıyorum. ;)

şumu da ekleyeyim; bira seven biri değilim, susamamıştım, hava soğuktu zaten, aç değildim. o tadını beğendiğim bardağı zorla içecektim ki bir fırt aldım, yüzüm buruşmadı, tadını beğendim. hayatımda ilk kez ikinci bardağı içmek istedim. marjinal fayda değil sanki. yine de emin konuşmuyorum.

(bkz: braid)

Jazz Jack Rabbit 2 vardı zamanında.
Shank son zamanlarda çıkan başarılı oyunlardan.
Bir de google chrome'un marketinde bu tarz eğlenceli oyunlar var.

(bkz: mamma li turchi)

www.google.com

www.google.com

www.google.com

www.google.com

son sorunun cevabı bana kalırsa türkler'i hala korkunç veya itici bulmalarındandır. yurt dışında türkler'i mongol olarak tanımlayan yarı ırkçı kesim var. aşağı yukarı her ülkede %5 oranında profesyonel kafatascı var.

bunu şöyle düşün türkiye'de kürtler ile evlenmek istemeyen aileler çoğunluktadır. %85 gibi... ama bu aileler ırkçı değillerdir, kürt müziği dinlerler vs... daha az bir kesim daha radikal kürt karşıtıdır, içinde kürt geçen herşeyden rahatsız olurlar..

ben türk'üm... bu türkiye'deki kavimlerin karıldığını ve türklük özelliklerini kaybettiğini düşünüyorum. durum böyle olunca da türklük özelliklerinden şimdi açıkça bahsetmek kolay değil. zenciler daha saf bir ırk olduklarından onlar için bazı özellikler daha açık bir şekilde ortaya konulabilir. ama türkler için böyle birşey söylenemez günümüzde...

nedeni ise basittir; türkler'in farklı etkileşimlerle zamanla asimile olması gerçektir hal böyle olunca da o üstün/berbat özellikler sürdürülemiyor. avrupalılar'ın sözleri eski deyimlerden geliyor diye düşünüyorum...

Bana sacma geldi. Afrikalilar demissiniz mesela, Misirdaki Araplar da Afrikali, Kenya'daki kabile uyeleri de Afrikali ve tamamen birbirlerinden farklilar. Eger siyahi irk diyorsaniz bunun pigme cucesi de var, Nijeryali izbandutu da var.

Yalniz siyah irkin asil tendonlari ile ilgili bir sebepten dolayi daha hizli kosup daha yuksege sicrayabildikleri bir gercek. Guc olarak bilmiyorum ama sekil itibariyle de kaslari beyaz irktan daha hizli gelisebiliyor. Ancak gene kas yapilari sebebiyle yuzme konusunda basarili olamiyorlar, daha ziyade kosma ve ziplama gerektiren branslarda basarililar.

Turklerin guclu olmasina gelince de o bizim birbirimizi gaza getirmemizden baska bir sey degil. 2008'deki olimpiyatlarda Turkiye milli takimi 9. oldu mesela madalya sayisi acisindan: en.wikipedia.org

Halter derseniz de dunya rekorlarina bakildiginda Halil Mutlu'nun bireysel basarisi disinda basrili bir sporcumuz yok, o bile rekor sayisinda siska ve ciliz diye dusunulen Cinlilerin gerisinde kaliyor: en.wikipedia.org

Ha Turkler ne ile biliniyor derseniz sigara icmemizle taniniyoruz Avrupa'da (smoke like a Turk), hatta benim sigara icmedigimi ogrenince bir suru insan sasirmisti. Onun disinda kadina siddet ve cocuk tacizleri diger meshur oldugumuz konular. Son Van depremi sonrasinda da organizasyon konusundaki beceriksizligimiz pek cok yerde dile getirildi.

Iyi bir sey yok mu derseniz de yemeklerimiz ve etrafta apacilar olmadigi surece guney plajlarimiz begenilen seyler. Bir de Istanbul Bogazi'ni seviyorlar. Ama insani ozellik degil bunlar gordugunuz uzere. Dolayisiyla Turkler topluca cok gucludur, akillidir, Viyana kapilarina dayandik Turklerden o yuzden korkuyorlar gibi seyler soz konusu degil Avrupa'da. Onlar Turklerin kendini kandirmasi biraz.

Insani olarak bir tek Ataturk'e hayranlikla karisik saygi duyduklarini soyleyebilirim. Ama her insanin ve her Turkun bir olmadiginin da farkindalar.

Yenicerilerin cogunun Turk olmadigini da hesaba katmak lazim tabi. Genelde Balkan ulkelerinden oluyordu yeniceriler: en.wikipedia.org

Evet böyle bir şey var, göt korkusundan Çin seddi ördürmüşsün adamlara gelmişsin, karadan gemi yürütüp İstanbulu almışsın yetmemiş Viyana'ya dayanmışsın, bu göt korkusu var bir de hakkaten bu deyimi hala Avrupanın(İtalya-avusturya-almanya..) pek çok yerinde kullanırlar.

@compadrito, bunun italyancasını bilmiyordum. arkadaşa söyliycem bunu :)

@crown, aslında o olimpik örnekleri anlaşılsın diye vermiştim, yoksa genelgeçer bir şey değildir. şu kemikli adam gücü dedikleri şey var ya, o aslında benim daha çok demek istediğim.

@babamsagolsun, kodumu oturtur tabiri sanırım cuk oturdu :) bunu söyleyince hatırladım, bi keresinde 1.60 lık bi abimizin 1.80 lik almanı bu şekilde oturttuğunu görmüştüm. aynı şekilde kavgada sinirle boyu kadar olan tekli koltuğu kaldırıp karşısındakinin kafasına atan adam da gördüm :)

bu algı güçten ziyade belki de fevri ve bıçkın bir yapıda olmamıza dayanıyordur, bilemedim :) şu kemikli adam gücü de ayrı bir muamma oldu benim için..

Çin seddinin kurulması sebebi Avrupalılar tarafından Türkler değil Moğollar olarak biliniyor, ayrıca crown'ın dediği gibi yeniçerilerde Türk değil, gayrimüslimlerin çocuklarından seçilip yetiştirilenler, tabi Avrupalılar bunu bilmiyor genelde.

Valla pek bilgim yok ama güzel sorular olduğundan bi fikir yürütmeyi deniyim.
Filmleri dağıtım şirketlerinden kiralıyorlar diye biliyorum, yapımcı dağıtım şirketinden parayı alıyor.
1 yıl sonra dağıtım şirketi verirse veya özel istekle isterlerse yeniden kiralıyabiliyorlar sanırım. yani para akışı şöyle olmalı.
Senin paran>sinema>dağıtım şirketi>belki uluslar arası dağıtım şirketi>stüdyo>yapımcı.

bildiğim kadarıyla kiralama değilde, izleyici başına belli bir ücret ödüyorlar.

amcan eskiden sinema işletiyordu.. hatırladığım kadarıyla filmler haftalık kiralanıyor, taş..klı filmler günlük..

filmi ne zaman vizyona sokacağın da fiyatı etkiliyor. mesela dünya ile beraber mi girecek, bir hafta sonra mı girecek, senin ülkende gösterime girdikten sonra mı göstereceksin vs..

toplu dağıtım anlaşması olan firmalarla anlaşırsan fiyatların değişiyor. parayı her türlü peşin veriyorsun, filmi aldıktan sonra istersen bir kere oynat ama haftalık ücretini ödersin.

tamamen atıyorum ama gişe filmlerinden birinin kopyasının haftalık 10 bin euro dan az olduğunu sanmıyorum..

bir de benim bildiğim kadarıyla ellerine geçen 35mm'lik filmleri gösterim süreleri bittikten sonra imha ediyorlar.

yapımcı şirket süre kısıtı koyabiliyor mesela Star Wars 1-2-3 için, tam emin değilim ya bir yada iki haftaydı gösterim süresi. Lucas anlaşmayı öyle yapıyordu.

doğru yapmış,lucas amca ilk filmi çekerken,kimse izlemez amuoyoriim tek film çekiyim diye düşünmüş. sora tutunca işler değişmiş en son film 2003deki 3.bölüm

doğrudur. öyle izlemek en mantıklısı.

dogru yazilmis. iv-v-vi daha once cekilmistir. bildigim kadari ile George Lucas'in kendi tercihi cunku hikayenin ikinci yarisinin daha cok ilgi cekecegini dusunmus. bence de iv-v-vi diye gitmek daha ilginc olabilir.

derler ki en makbulü iv-v-vi-i-ii-iii-iv-v-vi şeklinde izlemektir.

fantastik bir şey söyleyeyim mi? 412536 diyorum. ciddiyim.
nasılsa beğenirsen birçok kez daha izliceksin.
seni kobay ilan edelim. dene bakalım. sonra bize nasıl olduğunu anlatırsın.

iyi de "yayınlanış tarihine göre" demiş. konu yayınlanış tarihine göre ilerlemiyor ki. imdb'den episode numaralarına bakarsan konu olarak sıralamasını görebilirsin.

eğer konunun ilerleyişine göre izlemek istiyorsan şöyle olacak;

Star Wars: Episode I - The Phantom Menace (1999)
Star Wars: Episode II - Attack of the Clones (2002)
Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith (2005)
Star Wars: Episode IV - A New Hope(1977)
Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back (1980)
Star Wars: Episode VI - Return of the Jedi (1983)

neden böyle ilginç bir sıralama var bu seride?

ilk önce IV-V-VI çekilmiş sonrada dur lan bu olaylar nasıl gelişmiş, nasıl buraya bu noktaya gelmiş diye hikayenin başından anlatmaya başlamış I-II-III diye.

tabi ki de 4-5-6-1-2-3 olarak izleyeceksin ki zamanında insanlar sinemada ne hissetmiş onu anlayacaksın. Zaten 1 den başlarsan, o zevki o heyecanı vermiyor, 4-5-6 dan sonra 1-2-3 izleyince, vay amuğa goyim böylemiymiş diyebilirsin.

bende de oyle.

benim tam tersine,alt dişlerim ilerde duruyo ust dişlerim arkasında. ben sexmiyim?

Edit: yanlış alarm aynıymış benimde kanka

benmde senınkı gıbı ama dişcim dıger turlu daha normal demıstı

aralık ne kadar az olursa o kadar normaldir. fazla ise ortodonti tedavisi gerekir.

dişlek değilsen boşver gitsin. çenen geride büyük ihtimal,aynı şey bende de var.

üst dişlerin hafif önde olması normalidir, tam üst üste olmaz

ben senin seviyene gelene kadar yaklaşık 4 yıl ortodontik tedavi gördüm.seda sayan ya da lerzan mutlu gibi değilsen normalsin;)

ben tam basıyo üst üste yani bunun bi adı vardı ağız kalıbı alınırken bi şey diyolardı unuttum

ama alt çenenin hafif geri de olması lazımmış ve baktığında geride olan insanlar daha güzel görünüyo

ben alt dişlerimi istesem bile üsttekilerinin arkasına götüremiyorum.

zaten öyle olmalı ki üst alt birbirine denk gelip kırılma yamulma vs.olmasın.

vahim !

üst üste olmalı bence estetik yaptırmalısın ve daha güzel bi görünüme sahip olursun :))

bu konu hakkında net bir görüşü olan yok mu? bahsettiğim durum normal mi? yoksa üst üste mi olması gerekir? ortodonti tedavisi mi olmalıyım? estetik mi yaptırmalıyım? veya burada yazılanlara itibar etmeyip tez zamanda dişçiye mi gitmeliyim?

Bunu orta okulda fark edip paniğe kapılmıştım ben de, valla dalga geçmek için yazmıyorum. O sırada dışarıdan da gerdirme aparatı takılmış bir kız arkadaş vardı, çok korkmuştum öyle garip bir diş teli takmak zorunda kalacağım diye.

Özet : Normal.

hazır mana muhabbeti yapmışken rpg falan oyna onlara sar zaten iyi bi tanesi aylarını alır. fm 2012 çıktı.

Doğa ile iç içe olmayı seviyorsanız sırt çantasını alıp açık arazi yürüyüşleri yapabilirsiniz bu yürüyüşler esnasında doğa resimleri çekebilir ilginç görüntüler yakalayabilirisiniz.Ya da bir kano alıp yakın bölgelerde dereler üzerinden turlar atabilirsiniz. Sıkıntınıza en güzel çözüm güzel bir açık hava aktivitesi.

ben de aynı durumda makine mühendisiyim, herkes deneyimli eleman istiyor, bu insanlar o 2 sene deneyimi nerede ediniyor ben anlamadım.

merhaba!

proje firmalarında işe girmeye çalışın. çok az para verirler ama maalesef ilk beş sene para kazanmak çok zordur. sonradan şantiye ile taçlandırırsanız kariyerinizi tadından yenmez.

dil öğrenin, bir yabancı dil diploma kadar önemli

tabii. ama ocak zaten havayla ve üzerinde durduğu yüzeyle sürekli temas halinde zaten. su koymak sana çok birşey kazandırmaz.

zaman kazandırır, onu sormuş zaten.

buz bozabiliyor ocağı.

ocağın o anki sıcaklığından daha soğuk bir hava eserse soğur. saç kurutma makinesinin soğuk modu varsa onunla bi dk üfür soğur zaten.

ortam isisini degistirmen ve hava hareketi saglaman (pencere-ceryan) daha mantikli. su-buz ufak kutleli oluyor. bkz.thermodinamik

su, buz vs. ufak kütleli olsa da ısı sığası havanınkinden çok daha yüksektir ve çok daha çabuk soğutur. bkz.fizik

@desdinova dogrudur ama ufak bi alani isitir/sogutur, daha genis alan icin baska yontemler gerekli

dikkatim kolay dağıldığı için test çözerken elimde kalem tutmak ve önemli yerlerin altını çizmek bana çok yardımcı olurdu. özellikle "değildir" gibi sorunun anahtar sözcüklerine dikkat çekmek açısından iyi oluyor. soruyu sesli okumak da işe yarayabilir.

Dikkat toplama egzersizleri diye internette güzelce bi' arama yap. Kişisel önerim çizgi roman bir kaç tane ya da Uykusuz, Penguen... Bunları okurken odaklanman çok kolaydır, basamak olabilir.

Puanda bir miktar azalma oluyor. Kitapçıkta var. O kısımları çözeceğine göre TM'den ya Sözel'den bölüm seçeceksin. Çok çok yüksek yerleri hedeflemiyor isen -bu puan kırılma olayı eskisi gibi dehşet verici değil- önüne büyük engeller koymaz. Kolay gelsin :)

ben o şekilde çok iyi bir bölümü bitirdim. bazen ders dinlerken sınıfa girdiğimi bir de çıktığımı hatırlardım o derece, zamanla alışıyorsun, sadece dikkatin dağılınca odaklanmaya çalış tekrar, ne kadar uğraşsanda dikkatin dağılır ama zamanla daha çabuk dikkatini topluyorsun.

meditasyona başla. çok ciddi yardımı olur. bi de o an çalışmak içinden gelmiyorsa çok zorlama iyice nefret etme olaydan. baktın olmuyo ara ver 15 dakika sonra geri dön.

ne korkuyon olum? icabında bütün duyuru gelir Allahıma. Bu ne lan? der eşin de...

hocu cok üstü bil mem de eskidendi o kalabalık düğünler ben de bayadır görüyom düğün mğün artık öyle kalaba olmuyo bu adamlar asosyal de değildi ama gelen adamlar falan tamamen çevrenin zaman ve parası ile ilgili

ben gelirim ama sen de benim düğünüme gelmelisin

katılıyorum murtaza'ya. son zamanlarda katıldıklarım gayet sadeydiler. o yüzden ailen-dostun gelsin yeter.

ha ankara'daysa kalabalık bi ekip olarak biz de gelebiliriz :)

kaç kişinin geldiği değil, gelenlerin ne taktığıdır önemli olan. sen yengeyi şimdiden hazırla kalabalık olmayacağına. çok kişiyi davet etmeyeceğim filan de işte...

bende de aynı korku var. kimsenin düğününde oynamıyorum benim düğünümde de pist boş kalacak korkusu var. sırf o yüzden düğün yapmamayı düşünüyorum :)))

ankara'daysa gelirim. (3-5 arkadaşımla beraber)

not: serserilik yapmayız, efendiyizdir. takım elbisemizle geliriz, iki halay çeker, pastamızı yer, o aralar elimiz bolsa da bi küçük takar evimize döneriz :)

yahu zaten kız senin arkadaşlarını bilmiyor mu? 3 aşağı 5 yukarı tahmin eder senden kaç adam çıkacağını. çok zorda kalırsan yani arada çok fark olursa "bu ne amk ipini koparan gelmiş" dersin. artık boşanmanı kutlarız biz de duyuru ailesi olarak.

hiç sevmem düğün ortamlarını ama sen kendini yalnız hissetme diye toplarım arkadaşları gelirim ben de.

düğün ankara'da olacaksa haber bekleriz mutlaka. :)

kanka gerçekçi olsun diye pardasülü anam ve arkadaşlarıyla gelicem düğününe

düğün ankaradaysa ben de gelirim valla.canım ne zamandır pasta istiyordu.

bu arada allah mesut etsin şimdiden:)bi yastıkta kocayın

@hizli sperm sesli güldüm :D

arkadaşlar haklı. artık düğünler eskisi gibi kalabalık olmuyor. benim size tavsiyem ki en kralı budur. düğün tarzı değil de nikah kıyarak evlenin. nikahın ardından da katılımın da az olduğunu düşünürsek şık bir mekanda yemek artı duruma göre eğlence hem süper hem de çok samimi olur. diğer türlü çok alaturka oluyor zaten zannımca.

@akal farkettim ki düğün yerini ısrarla bizden gizliyorsun, bizden utanıyorsan söyle de bilelim :)

etrafinda pek arkadasin olmadigini bilmeyen, senin asosyal oldugunu farketmeyen birisiyle evleniyorsun yani.

abla seni taniyor di mi ?

Bişicik olmaz, daha samimi bi ortam olur.

hacı düğünde alkol varsa oyun havasıda varsa biz toptan geliriz sen kafaya takma, kurtlarımızı dökeriz

ben olsam değiştirmezdim.

ilk başta yarışmacının şansı : 1/3
sunucu kapılardan birini açar. kapı boştur. adamın şansı = 1/2

burada adamın karşısına 2 durum çıkar:

1. seçtiği kapı doğru olan kapıdır ve değiştirirse kaybeder.
2. seçtiği kapı yanlış olandır ve değiştirirse kazanır.

bu noktada devreye olasılıkta murphy kanunu diye bilinen bir kanun girer ve Murphy bu kanunda der ki;

"Anything that can possibly go wrong, does."

(bkz: monty hall problemi)

tam açıklayamayacağım ama cevabı değiştirmemekti bu sorunun. hatta "21" diye bir filmde geçiyordu. ilk baştaki olasılık her birinde %33tür. ama bir kapı gidince bizim kapının olma olasılığı %66 ya çıkıyordu sanırım. öyle bişeyler. :))

tr.wikipedia.org

hemen degistirmen lazim boyle hallerde.
monty hall vak'asi denir buna

matematiksel olarak problem yaratmak için zorlama gibi geliyor bana böyle şeyler. matematiksel olarak şansın yüzde 66 ya çıkabilir ama gerçek hayatta ya o kapı ya doğru yada yanlıştır. sunucu bu hareketi her zaman yarışmacı yanlış seçtiğinde yapmıyorsa değiştirmek veya değiştirmemenin şansı arttırması gibi bi olay olamaz.

inanmayan, inanmak istemeyen varsa şurada yazdığım koda bakabilir:

codepad.org

kodun bu hali çalıştırıldığında 100000 deneyde kazanma oranı 66% oluyor, koddaki "switch" değeri "dont_switch"e değiştirilirse 33%e düşüyor.

"3. Dünya Savaşı'nda hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama 4. Dünya Savaşı'nda taş ve sopalar olacağını biliyorum." -Einstein.

aynştayn'ın yeterince gerçekçi konuştuğunu düşünüyorum.

"bence 300 yıl sonra dünya olacak mı?" sorusu daha mantıklı ki bence dünya olsa bile insan yaşamı olmayabilir kaynakların tükenmesi ve küresel ısınma sebebiyle.

internet vs zaten bildiğimiz haliyle kalmayacak; ancak var olan internete de ulaşmak için herhangi bir cihaz kullanılmayacak. çiple miple hallolur her şey. bildiğimiz anlamda dünyanın kalacağını sanmıyorum. elli yıl sonrası bile öngörülemez. 300 yıl sonra başka gezegenlere dağılmış olacağız.

şu söylenmeye devam edece bence.
(bkz: 2010 oldu uçan arabalar nerede orospu çocukları)

300 yılda sağlam nüfus olur. ağırlığı kaldıramaz dünya, düşer.

teknolojinin ve bir çok şeyin (mesela doğal kaynaklar) ivmesi lineer değil logaritmik artıyor. bu yüzden +- 300 yıl karşılaştırması pek doğru değil. ha 50 yıl sonrayı sor, yaklaşık cevaplar vereyim.

anahtar kelime de enerji.

michio kaku'nun hyperspace diye bir kitabını okumuştum. orada dediğine göre farklı gezegenlere yayılma için daha vakit var. ilk önce gezegendeki bütün enerji kaynaklarını (rüzgar, dalga, jeotermal vs.) optimum seviyede kullanmamız gerekiyor, anca ondan sonra yeni gezegenlere açılabiliriz. bu doğal kaynakları optimum kullanma seviyesine normal şartlarda 100 yıl içerisinde ulaşabiliriz, çünkü teknoloji var olan teknolojini üzerine inşa edildiği için eksponansiyel olarak artıyor.

ha yine de farklı gezegenlere, galaksilere gitmeye daha var. gezegenler arası yolculuk için elzem olan ışık hızına yaklaşmış değiliz (ki ışık hızı evrendeki hızın üst limiti mi o bile atlas deneyi sonrasında değişebilir). insanları birbirine düşüren, ilerlemeyi yavaşlatan farklı milletler, devletler, dinler, diller var. askeri harcamalar bilimsel harcamaların kaç katı; mesela afganistan'daki amerikan askerlerinin klima masrafı nasa'nın yıllık bütçesinden daha fazla. bu tarz sorunlar var.

ha bunların hepsinin geçerli olması için öncelikle 300 yıl içinde kendimizi yok etmememiz gerekiyor.

Şu an yaşadığımız her şey, son 50-60 yılın konjonktüründen ibaret. Teknoloji de son 20 yılda parabolik olarak gelişti ve hala gelişmeye devam ediyor. Dolayısıyla gelecek tam olarak asla tahmin edilemeyeceği gibi, mevcut bilgi birikimimiz ile 50-60 yıl sonrasının ya da 300-400 yıl sonrasının öngörüsünü yapmak çok zor. Yalnız tabi şu var, fosil yakıtlarının sonu geldiğinde ABD' nin en büyük güç olmayacağını çıkarımını yapabiliriz. Öte yandan Sogo Soşa denilen örgüt yapılanmaları da ABD nin görünen gücünü devre dışı bırakabilir ve güç dengeleri direkt olarak değişebilir. Zaten ülkelerin evrimine baktığımızda süper güçlerin hiçbir zaman sonsuza kadar yaşayamadığını görebiliyoruz. Yine aynısı olacaktır bence.
Bölgesel ilkim değişikliklerinin azalmasına paralel olarak insan ırkının farklılıklarının ortadan kalkması da etnisiteyi düşürecek ve tek dünya devleti gibi bir yapılanmadan sözedilmeye başlanacaktır.

açıkcası 300 yıl sonra dünyanın hala olacağına inanmıyorum

dünya hala olacaktır. 300 yıl ne ki, 3000 desen belki. ona bile itirazım yok benim. benim tahminim herkes aynı dili konuşacak. muhtemelen ingilizce. ana dili bilmek yabancı dil bilmek gibi olacak..

burada yazanlar gibi olmayacak.

müneccim yarrakları piyasa olacak demedi deme.

300 yıl sonra bizler olmayacağımız için düşünmenin pek de bir anlamı yok sanıyorum.

Muhtemelen dünyada 3-5 ülke kalmış olacak,

ajda pekkan espirisi yapmak istedim ama vazgeçtim.

nufusu besleyecek gida bulunamayacak. su tukenme noktasina gelecek, belki de tukenmis olacak. olaylar gelisecek.

muhtemelen nükleer savaştan dolayı dünyanın ücra köşesinde alaskada sibiryada falan bir avuç insan kalır, nükleerden tahrip edilmiş bölgelerden irkaç yüzyıl korkar oralara girmezler, doğa kendini düzelttikçe yayılırlar falan, işte mutasyona uğramış çocuklar efsanevi karakterler olur kurtadam minator falan. herşey başa döner yani.

@mayhemdemon, yok çekim konusu değil aslında sorduğum. damlaları nasıl o hale sokuyorlar, bunu merak ediyorum.
yani düzenekteki ince zaman ayarlamaları derken damlaların düşüş zamanları için ayarlama yapmayı kastetmiştim. üst üste ve çok çok kısa zaman aralıklarıyla düşüyor olmalılar da şekiller mükemmel.

resimdeki bi yerden hava falan vermiştir, normal damla öyle düşmez bence. Bide o su değil yağ galiba.

videolardaki tek renk damla ama. kafa karıştırıcı bir şey yok. benim sorduğum örnekte ise çok daha karmaşık bir nteknik olmalı. mavi ve turuncu renkler suya değmemiş bile sanırım. şu fotoda kırmızı damlaya bakarsak suya değmediği daha çok belli oluyor.
www.flickr.com

şu var bir de pek acayip
www.flickr.com

sound trigging yani sesle harekete geçen bir mekanizma (o dikdörtgen alet) söz konusu.

damlaların düşme aralıklarını elle ayarlayarak deneye deneyede öyle değişik durumlara sokulabiliyor. ama tam zamanında fotoğrafı çekme işini bilemedim.

samimiyetime güvenebilirsin. olmaz. üşenme. biri tanıştırsın. ya da temel hazırla. birkaç kez selamlaş falan bir şekilde bir iki kelime et. sonra çağır. ben reddederim böyle bir teklifi. dan diye hiç farketmediğim biri gelip merhaba kahve içsek diyo. ne mübasebet.

abi rocco'nun bir klibi vardı, merhaba siz dünyanın sekizinci harikası mısınız? diye onu bir izlesene sen. ehehe

buldum ben ama daha uzundu, www.facebook.com

(git: 319098)

bir kulüp filan mı kursak.

ben olsam bende redderdim ama kabul eden tanıdığım insanlarda oldu garip gerçekten bu ne üşengeçlik içiniz geçmiş

hatun kişinin mizacına bağlı. ben olsam gülümser bi düşünürüm. öküz gibi sorulmaması şartıyla tabi. belki o da fark etmiştir seni kim bilir.

her ne kadar bayan olmasam da bu dediğini yapmış biri olarak söyleyebilirim ki sakın yapma. yediği kapaktan sonra pişman oluyor insan.

@idm sen bildiğin aşık oldum diyorsun hocam, durum farklı. kız kabul ederse ekime kadar, etmezse sen düşün. benim öylesine bir çılgınlık yapasım var sadece. reddedilmekten de çok tırsmıyorum açıkcası :D sen bildiğin yalnızsın yani :)

reddedilmeyi siklemiyorsan niye gidip konuşmadın zaten. demek ki sikliyorsun.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

doğru söylüyorsun valla, evet yalnızım. bu arada denersen haber edersin beni umarım, mesajını bekliyorum.

gerçekten kızların bu konuda duyarsız olduklarını ben de düşünüyorum.

bu sayfanın bir çıktısını alıp kıza ver ve "sana alt tarafı bir merhaba demek için nasıl kıvranıyorum görmek ister misin?" de. sonra siz yazılanları birlikte okuyup kahkalarla gülerken kamera yavaşça yukarıya doğru hareket eder. mavi gökyüzünde beyaz bulutlar gözükünce müzik girer ve yazılar akmaya başlar..

@cro magnon kızı 3-5 defa gördüm daha, fikir aklıma yeni düştü yani. ''3 aydır aklımdan çıkmıyor bu kız !!11!'' gibi bir durum yok.

@traxes üşengeçlik veya içimin geçmesi değil, mühendis mantığıyla çaba ≥ getiri olmamalı yoksa çabalamaya değmez. örneğin bir dil öğrenmek için 1 yıl çabalarım ama onun getirisi o çabayı aşacak düzeydedir. okulda 5 defa gördüğüm bir kız için o kadar uğraşmaya değeceğini düşünmüyorum, en fazla bir kaç ay çıkarız yani nedir ki getirisi ?

@sarap dumani o kadar abartılı değil ya. yani gidip merhaba diyeceğim zaten ben sadece bir kaç görüş alayım dedim. ama fikir fena değil :p

hele ki öylesine çılgınlık yapan birine kim güvenip de kahve içmeyi kabul eder allasen? tanımadığın biri gelip sana bunu yapsa ne düşünürsün? siktiri çekerdim ben olsam.

@asdasdas @mrtksn amma abarttıldı yahu. alt tarafı bir kahve, aynı okulda aynı kampüste okuyoruz. ders arasında bir saat kahve içsek okulun ortasında tecavüz edemem ya. ben kız olsam eleman çok tipsiz değilse kabul ederdim. ben de çok tipsiz sayılmam yani öhöm.

"ben kız olsam eleman çok tipsiz değilse kabul ederdim"

(ara:kız olsam)

bir şekilde kızla ortak bir şeyler bulmaya çalış. mesela kampüste gördüğün an bir süre çaktırmadan takip et yemekhanede falan çarp yanlışlıkla koluna sonra da özür dileyip muhabbet aç:P örnek saçma oldu da şahsen bana böyle dan diye biri gelse ne ayak derim. lisede kaldı bunlar, ünivde komik karşılanır kızın sana yazcağı varsa da ters teper. başka yollarla muhabbet kurmalısın diyorum.

pesin not: erkegim.

abi eger macera istiyorsan dene, hic olmaz degil. yalniz cok pratik bir iki hamleyle ihtimali baya yukseltebilirsin. elindeki bir kitaptan da muhabbete girebilirsin, bir sirada beklerken sen de oraya gidip orda da konusabilirsin (ki bu sekilde tanistigi bir cocukla cikan bir kiz taniyorum, ordan aklima geldi.) bence boyle yap ama digeri fena durmuyor.

(erkekim) bir arkadaşım kız arkadaşından ayrıldıktan sonra bunalımdan çıkmak için böyle bi yola başvurmuştu. tanıdıklara yazmayı bırak kantinde ilk kez gördüğü kızın yanına giderek konuşmaya çalışıyordu. hatta bir iki kere reddedilmeden konuşmuştu(tabi tanışalım mı kahve içelim mi diye değil öyle tanıyomuş gibi selam kelam ederek) ama muhabbet içerisinde erkek arkadaşlarının olduğunu söyleyerek kızlar noktayı koymuştu.

dostum dediğin iş yaş. facebooktan bak bari ortak arkadaş bulursun belki.

bir kişi bile olur demedi ha ? sırf bu prosedürü protesto etmek için deniycem lan.

sana saçma gelen şeyleri saçma bulan birini bulduğunda doğru kişiyi bulmuş olursun bence.

biz zehir mehir denedik bana mısın demedi. en çok gezindiği yerde zemine sabitlediğiniz bir kartona bolca yapıştırıcı sürün bizdeki bu tuzağa düştü. başkası işe yaramadı

valla ben öldürme yanlısı olmadığım için şu kutu kapanlardan almıştım. 5 dk geçmedi yakalandı. saldım çayıra.

dikkatli olun kulağınızı kemirmesinler :)

filmlerdeki gibi kapan ve peynir kullanarak halledebilirsiniz, denemiştik ve işe de yaramıştı.

küçükken hatırlıyorum, biz de kartonlara yapıştırıcı sürer bırakırdık.

terlıkle gebert:)

sakın zehir verme. zehirlenir ölür sağda solda, bulamazsan kokusu çok pis olur.

en güzeli kartona yapıştırıcı dök, az da peynir koy üstüne-ama elini sürme kokuyu alıp gelmiyor o zaman- kontrol edersin.2-3 yere koy yakalarsın zaten.

eğer ufak fare değilde sıçansa yapışkan bir işe yaramıyor bi de sonra öğrenip yapışmadan diğer tuzaklardaki peynirleri yiyor çakallar :) kutu kapan olayı güzel, zaten vursanda ölmüyo sıçan şerefsizleri.

bi tane kedi getir eve o yakalar yer.

bu kutu kapan dedigimiz olay nasil bir sey, nerelerde buluyoruz? ben de zor durumda kalmadikca oldurme taraftari degilim, en mantiklisi o gibi gozuktu.

fareler kucuk neyseki ama cok gerildim :) bu aksam bana uyku yok...

yanına gelmelerini istemiyosan başka uzak bir yere onlar için yiyecek koy.
kutu kapan baya kutu işte. ben nalburdan almıştım. kendileri elde yapmıştı. sanki koçtaş vb gibi yerlerde de gördüydüm.

www.youtube.com

kimbilir anası babası hangi yatağın yada çekyatın altındadır.

kapıyı aç apartmandan çıksınlar :)

ben kedimi salmıştım peşine. yakalayınca da elinden almıştım hayvancığı. yaralanmamıştı bile. sapasağlamdı. sora bi daha görmedik. kaçtı gitti yavrucak evden. bi tür "olm kedi var burda. gachayım." durumuydu. ama hala üzülürüm. hava baya soğuktu. dışarda yaşayabildi mi acaba?

meraklısına not: ölüsünü falan bulmadık. ayrıca kedinin patisinden aldığımda gayet sağlıklı ve canlıydı. çiziği dahi yoktu.

önce bir prikologa gitseniz mesela?

evvet bir şeyi unuttum diyordum o da cevap olarak geldi, bu insan psikolog yardımı almayı da reddediyor.

kesiceksin harçlığını bak çalışıyo mu çalışmıyo mu

biraz disiplinsizlikten olabilir,benim aileminde durumu iyiydi ama her zaman herseyi yerinde,zamanında yapmamı ogrettiler. bi konusabilirsiniz,bunu zaten yaptıgınız farzediyorum. artislik yaparsa o zaman hitlercilik oynamaya baslayın derim. cio35 dedigi gibi harclık olsun,notebookunu elinden almalar ev cezası tarzı bişeyler.

doğru tahmin ettiniz, çocukken sürekli hastalıklarla boğuştuğu için el bebek gül bebek yetiştirilmiş dolayısıyla biraz fazla şımarmış. ve de bu yüzden bizim restimize restle karşılık veriyor.

öncelikle baykuşluk yapmış gibi olmayayım ancak aynı sıkıntılar kardeşimde de var.

sayısal derslerde çok sıkıntısı var, konsantrasyon eksikliği var ama bilgisayardan, müzikten filan iyi anlıyor. biz de bunu bakıröy'de bir ergen psikolojisi profesörüne götürdük. disleksinin bir çeşiti olan calcudislescia gibi bir şey dedi. bunun düzelmesi pek mümkün değilmiş. özel eğitim aldırabilirsniz dedi. özendiriyoruz, gaz veriyoruz ama sayıları görene kadar her şey.

bence siz de bir şekilde bu tür bir uzmana bizzat danışın. kardeşinizi götürmeden siz gidin. hatta bu konuda mücahit (soyadını unuttum) diye bir doktor var çok başarılı.

ilk önce biraz fazla şımartmışsınız ergen diye bu kadar salmasaydınız keşke bende ergenim size göre ,17 yaşındayım haftanın üç günü hastahane de hayvan gibi çalışıyorum (staj) iki gün okula gidiyorum kalan iki gün kpss kursuna gidiyorum 17 yaşımda askeri ücretin 3-1 ini alıp eve bile yardımım dokunuyor sözün kısası bende ergenim ve bunları yapabiliyorum yani kardeşinizin pembe dünyasınında çıkma vakti gelmiş

(bkz: askerlik)

belli ki kardeşiniz, maddi durumunuzun iyi olması sebebiyle rahat. değerlendirmeyi bilirse bu onun için ekstra bir avantaj, ama şu durumda daha çok zararı dokunuyor gibi görünüyor. yaşının küçük olması, arkadaşlarının da benzer durumda olması sebebiyle ileriyi pek düşünmüyor sanırım.

kafasının çalışması, çalışmaması notlarla ölçülemez. sözüm meclisten dışarı, "ot kafalı bu ya" dediğim ne insanlar öss'de toz yutturdu bana, motivasyonları ve disiplinleri sayesinde. önemli olan içindeki ataletten kurtulması, bi kıvılcım yakalaması. gerisi gelir.

lakin kardeşinizi karşınıza alıp ciddi ciddi "bak oğlum, baba parasına güven olmaz, kurtar kendini." demek pek işe yaramaz. harçlığını kesmek, bilgisayarına el koymak da geri tepme ihtimali yüksek yaptırımlar.

kendini sorgulaması lazım, iç disiplin oluşturması lazım. düzenli ve kendini geliştirebileceği bir aktivite çok yardımcı olur. müzik, spor, tiyatro gibi. veya gönüllülük esasına dayanan bir derneğe, vakfa sokabilirsiniz.

bir de madem üniversitelisiniz, çeşitli bölümlerden arkadaşlarınız vardır büyük ihtimalle. ara ara grubunuza alın. kendinden olgun, genç insanlarla oturup kalkmak bile bu konuda iyi gelir, havası değişir. size özenir, amaçlar koyar kendine. bu vesileyle mesleklerinizi tanıtın ona. gözünü korkutmadan, üniversite sonrası hayatın, meslek yaşamının güzelliklerini ve zorluklarını yansıtmaya çalışın. bir şeylere heves duymaya başlarsa sizin doğrudan müdahale etmenize hiç gerek kalmaz.

aynı dert bizde de var. kızkardeşim ora ikiye gidiyor. sürekli bilgisayarda ve facebookta onlar değilse tv.derseleri kötü değil ama tam kapasitesini kullanmıyor yani istese çok daha başarılı olabilcek ne zaman yumurta kapıya geliyor hanım kızmız o zaman ödev yapıyor oda salonda tv karşısında.
he o küçük dağları ben yarattım tavrı yok mu beni benden alıyor. her lafa ir cevap bir ukalalık sabrımın sınırını zorluyor.
bende rewind gibi çaresiz kaldım yani oturup konuşsan iki gün etkili oluyor ceza taktiği uygulasam oda çok etkili olmuyor.aynı durum bizde de var çocukken kaza geçirdi ondan da bir şımarıklık var bilemedim ben bu ergenlerle baş etme işini.rewind uyguladığınız farklı bir yöntem varsa bana da söyleyin belki bizimkinde işe yarar:)

bana kalırsa durumu şimdilik idare etmeye calısın ilerde babanızın işine devam etmesi gerektigini kafası basar oyle devam eder.

kafanı takma.
hayat öss o'na istediği yanıtı verecek zaten.
öenmli olan gerekirse özele gönderecek para olması, ondan da önemlisi babanızın işi...
sadece bekleyin, zorla güzellik, sokma akılla okuma olmaz.
şanslı olduğunuza dua edin.

bir hobi bulup ya da gönüllülük projesine katılıp yeni insanlar tanıması şart. birde babanızın karşısına oturtup hayatın zorluğunu anlatması lazım.

belki sanata yeteneği vardır.

Kardeşinizin ne istediği ve hayattan beklentisi nedir? onu sordunuzmu acaba?

Klasik ergen yaklaşımından dolayı size net cevaplar vermediğini,veremeyeceğini düşünüyorsanız biraz casusluk iyi olabilir. Samimi ahbapları veya kankaları ile iletişime geçip onlardan bilgi alın. Her insanın içini döktüğü hayallerinden beklentilerinden bahsettiği bir kankası illaki vardır.

Dış görünüm olarak yorumlamak kadar insanın iç dünyasınıda bilmek lazım. Yani bu insan istediğiniz kadar ergen şu bu vs. olsun,başını yastığa koyarken ne düşünür? neyi hayal eder? ne sahibi olmak ister bunları bilmek lazım.Bunlar bilinirse bir yol çizilir.

yatılı okula gönderin!

soyle diyim,jazz kasa gitarlar var hem elektro gitar hemde akustik gitar gibidir sap falan akustiktir bence tam senlik bi bakabilirsin,ibanezler fiyat bakımından iyidir ama gibson tarzı daha ust modellerede bakabilirsin

hollow body olarak geçen gitarlarla jazz icra etmek pek güzeldir. ama gypsy olunca biraz flemenko gitara yakın ses vermesi için klasik kasalılardan olabilir.

Oha derim.

Not: erkeğim

kesinlikle işin başında seni seviyorum veya sana aşığım tarzında şeyler söyleme. benim tavsiyem kız hangi fakültedeyse al yanına bir arkadaşını git o fakültenin kafeteryasına bir kahve için muhabbet edin, o sırada da kızı kes tabiki. kızın kafeteryaya gidiş saatlerini falan da kendin araştırman lazım.

buna cesaretin yoksa sınıf listesinden falan ismini bulup facebooktan eklemeyi deneyebilirsin.

2 kere gördüğüm biri bana sana aşık oldum derse "bi s.ktir git" derim, tersini diyecek kız da tanımıyorum. Bence önce bir şekilde arkadaşı olmalısın. Görmeyle aşık olunmaz zaten, belki tanısan hiç sevmeyeceksin kızı... Dediğim gibi arkadaşı ol önce ama friend zone da sıkışıp kalmamaya da dikkat et, girdin mi çıkamazsın o vaziyetten...

anladığım kadarıyla kızla ciddi bişeyler yaşamak istiyorsun.az daha bekle derim.o bakışmaları daha sık ve uzun tut.bakışma diyorum bak.içine düşerek de bakıp rahatsız etme:)
ondan olumlu bir yaklaşımı sezmeden sen de uzakta kal.(reddedilme korkum var dedin diye)

ben sana aşığım biraz ciddiyetsiz kaçıyor sanki.neyimi biliyon da aşık oluyon dış görünüşe mi filan derdim herhalde içimden.

arkadaşça takılmaya bak once.ayrıca kızı kesmekle bi yere varamazsın.olumlu bi sinyal aldıktan sonra harekete geçmen lazım.yanına oturursun otobuste, ya da madem takip etmeyi seviyorsun kızın bulundugu sosyal ortamlara akabilirsin vs.

off yazarken bile yoruldum.sen daha bu aşamalardan geçecen ..ohooo

o da sana bakıyorsa ben senle tanışmak istiyorum de:) cok uzun işler yukarıdakiler.

@dert vader, @manifeste
sorunun "ben sana aşık oldum" kısmı tamamen nabız yoklama amaçlıydı, zaten direkt bunu söyleyebilecek cesaretim olsa gider söylerdim, iyi ki de yokmuş, ters tepki alabilirmişim.

@hoporlor
belki kavramları yanlış kullanıyor olabilirim, elbette belki de kendisini tanıdıkça sevmeyeceğim ama ben şu anki durumu açıklamak için "aşık oldum" dedim, belki "hoşlandım" daha bir uygun kelime olabilir.

neyse benim zaten asıl sorunum, arkadaşlığı nasıl kuracağım.

siradaki adim tekrar gozgoze gelmeniz halinde ona tebessum etmen. o da tebessum ederse sakin yanina gitme, tanisma. o ilerleyen gunlerde yapilacak hareket.

konuya direk girmemen lazım, aşk olayına direk girersen kız kendini araçtan atar, koşarak kaçar. yani düşünsenize hiç tanımadığınız, görmediğiniz ( ya da işte 2 kere gördüğünüz ) bi kız gelse ben sana aşık oldum dese afallayıp tırsmaz mısınız? erkekler bile böyle hissedebiliyorsa bi kızın böyle düşünmesi çok normal.

bi de ilk dakikadan sana aşık oldum demekle bütün ipleri kızın eline vermiş olursunuz, kız vicdansızsa sürünürsünüz. kız hangi fakültede onu bi öğrenin önce. sonra kantinde falan bi bahaneyle muhabet açın. öğrenci kulüplerine üye ise siz de üye olun. ortak arkadaş falan da illaki vardır, arkadaşlarınıza iyice sorun tanıştırırlar sizi.

bi de bütün kız arkadaşlarıyla toplu taşıma araçlarında tanışıp çıkan bi arkadaşım var. olunca oluyor yani..

hiç bişiler olabileceğini sanma olmuyor, tecrübeyle sabittir. unut gitsin..

@marcusfenix karşıma çıkan birçok şansı hep geri çevirdim, bu sefer öyle olmayacak, kararlıyım. olur veya olmaz ben şansımı deneyeceğim.

@toshiro

fakültesini bölümü, ders saatlerini filan biliyorum öyle bir sorun yok ama işte ortak arkadaş gerçekten yok, çünkü çok ayrı fakültelerdeyiz ve ben öyle çok sosyal her fakültede arkadaşı olan birisi değilim.

ben sana aşık oldum dersen kimse inanmaz.
abim 2 kız arkadaşıyla vapurda tanışmış. bakışmışlar sonra da gidip tanışmış. yani diyorum ki kız sana uzun uzun bakıyorsa konusmanı bekliyordur, git tanış. merhaba ben bilmem kim diyip konusucan işte :)
şu erkeklerin ilişki konusunda "ben ne yapacağım" demesine çok üzülüyorum. siz bilmeyeceksiniz de kim bilecek?
ha ama terslenebilirsin de ama ne olacak ki dünyanın sonu değil.
mesela bi arkadasım bi dükkandaki elemandan hoslanmıstı ama utangaclıktan konusamamıstı ben de gidip 2 laf cevirdim cocukla sonra bu salak gelip bi gün bana "mrb tanısalım mı" demişti ben de ne munasebet diyip gitmiştim:P böyle de olabilir yani ama siz bakışmışsınız bence konuşur.

@neira

haklısın ama kızlar da bu konuda hiç yardımcı olmuyorlar bence. her şey erkeklerden bekleniyor.

kız i.i.b.f dedir kesin :)

cık, değil.

git yanına gülümseyerek bi espri falan yap veya direk gülümseyerek "merhaba ben idm" de veya sadece yanından geçerken merhaba diyip geç bir süre böyle gidince seni merak edecektir nereden tanıyorum falan diye, zaten 5. 6. da filan naber nasılsın filan diye muhabbet açılır muhtemelen.

Gidip konuşacaksın mecburen :) Ama denildiği gibi sakın "ilan-ı aşk" modunda yaklaşma!

"Tamam onu anladık da ne söyliyeyim?" Bilemiyorum, zor durum... Ama konuşmanın teması "kahve içmeye davet etmek" olsa sanırım çok kötü bir seçenek olmaz. Eğer elinde senin bilebileceğin bir kitap varsa söze onu sorarak girebilirsin. "Pardon bilmem neyin yeri neresi acaba?" diye bir şeyler sorarak girip devam ettirebilirsin.

Zor ama denemeye değer, go for it!

@r_u_h

yakınlaşmak için mantıklı geldi, aklımda kaslın bu.

@there is nothing left for me

bu da iyi bir yöntem ama okuduğumuz ortak kitap filan çıkar mı bilmem, çıkmazsa da ben neler okuduğunu da takip ederim zaten. teşekkürler öneriniz için.

anladığım kadarıyla herkes yavaş yavaş yakınlaşmamı öneriyor.

valla genel olarak yardım konusunda bir şey diyemem genelleme yapacak kadar bilgim yok ama daha önceki depremlerde bir dünya yardım yollamışlardı.

amerika'da filan kasırga sonrası bu güney eyaletler için baya sıkı kampanyalar hatırlıyorum.

haksızsınız.

insan her yerde insan, güdüler her yerde aynı. bir çok açlığın ve sefaletin sorumlusu doğrudan ya da dolaylı zengin ülkeler (ABD, AB) olsa da yardım için en çok çabalayan vatandaşlar da genelde bu ülkelerden oluyor.

kafanızda milliyetlere, dinlere vs.. göre sınıflandırılmış bir iyi kötü kavramı varsa çok haksızsınız derim.

2004-5 gibi bir kasırga vardı, abd de en ücra yerlerde bile yardım toplanmıştı.
ne bileyim, 99 depreminde avrupalı bir çocuk haftalık harçlığını bağışlamıştı filan gibi milyon tane örnek bulunur.

türkiyedeki insanlar nasilsa onlarda öyle temelde.

tek farki var kisiliklerine daha cok önem gösteriyorlar,mesela cok iyi arkadas olsanizda aranizda belli bir mesafe olabiliyor ülkesine bagli olarak.

ama onun disinda görüsler,yasamlar,dünyaya bakis acilari bizim halktan cok farkli degil.

simdi birileri yazcak ,yok soguklar söyle böyle evet dogru nispeten ama insani insan yapan tüm degerler heryerde ayni.

bizim ülkede sadece yapilan her sey cok göz önünde ,gösteris amacli yapiliyor.

gundem.milliyet.com.tr

insani değerleri olan/olmayan insanlar her ülkede var.
size öyle denk gelmiştir.
bu tarz felaketleri yaşayan ülkeler daha duyarlıdır bu da gayet normal.

japonlar türk konsolosluğunun kapısından zarf içinde para atıp, türkler utanmasın diye hemen uzaklaşıyorlarmış bugün. insan her yerde insan, bizde de iyisi var öküzü var, onlarda da var aynı şekilde.

ne izini ya arkadaş,bildigin sokak calgıcısı işte bide izinlemi ugrasacaklar.

5 yıl önce istanbul metrosu için başvurmuştum, taksim levent hattı için ancak baya bi kabarık bi liste vardı diğerleri nasıldır bilemem. taksimdeki metro istasyonundan başvuruyordun değişmediyse.
edit: pardon tren denmiş atlamışım hemen treni bilemem tabi ben : )

izin gerekiyor her geçen inse metroya of yani.

çık taksime orada çal ama

edit: siftah benden

metro değil yahu, maltepe'de demiryolunun altından sahile inen alt geçitlerde çalanlar var öyle şeyleri soruyorum. izni falan mı var veya aynı anda iki kişi gitse nasıl anlaşıyolar kavga falan çıkmıyormu?

kalabalık olmayan yani çok gözde olmayan yerlerde sorun olacağını sanmıyorum..

mc alır ters çevirir

mc

mc donalds tuş yapar. sadece ürün açısından demiyorum, hijyenik açıdan ve çalışan elemanları içinde aynı şeyi söylüyorum.

burger king'in et kalitesi son bi kaç yıkda çok düştü bence, eski tadı alamıyorum. mc donald's bu yüzden daha başarılı gibi, patates kızartmaları da epey iyi burger kinge göre. bi de carl's jr. var, ikisini de döver..

Onion Rings ve soslarda bir de bazı burgerlerde Burger King, Milk Shake,McChicken,Ücretsiz Sos,patatesinin güzelliği(Arby's den sonra)(bu arada o arby's in logosu ne olmuş la öyle bütün yemek yeme isteğimi yok ediyor!!) ve Mc Turco ile Mc Donald's

bir de ' salmonella is not a spice' durumu var ki ona hiç girmiyorum...

tabiki burger king

mc donalds coca colaysa, burger king pepsidir aga.

genel burger king tercih ediyor. burger önünde sıra oluyor çoğunlukla. mc donalds daha tenha.

mc donalds'ın dondurması güzel.

mc

hamburgerlerde burger king
patateslerde mc donalds

tatlı pek yemiyorum ama mcdonalds daha başarılı heralde.
içecekler de aynı nane ikisinde.

bazen sanki yerine göre de değişiyor. ve hatta ülkesine göre de değişiyor.

burger.mc'e 3 senedır ugramıyorum bıle

bu sıralama zamanla değişti bence.

bir ara burger iyiken şuan mc daha iyi.

ranch sos hariç :)

bana kalırsa fastfoodtan uzak durmak lazım.

burgerin mayonezi çok güzel ( alakasız bişi oldu ama neyse )

steakhouse yüzünden burger king

cevaplardan da anlayabileceğin gibi mc donalds burgerdan daha iyi.bide bizim arkadaş burger da çalışıyo bi müşterinin eti derisi yüzülmemiş çıkmış kıllı et bizim arkadaş o olaydan sonra yemeyi bıraktı

mc donalds bi ara cidden batırmıştı ama şimdi iyi gibi görünüyor, diğer tarafta burger king saçmalamaya başladı iyice garip bir tat var gibi hamburgerlerinde bilemiyorum ama şu şartlar altında mc donalds

her şeyde mc. plastik gibi hamburgerleri yemeyi seviyorsan bk.

mc'in burgerlerini hiç bir zaman beğenmedim. ama burger'da whooper diye bir üstünlük var mesela. patates konusunda mc daha iyi gibi ama arby's hepsini katlar.

açık söylüyorum. mcdonalds'ın double cheeseburger'i gibi bir hamburger yok. ama o da çok küçük. diğer burgerlerde de arada fazla fark yok esasen, soslar açısından bk daha iyi, patateste de mc ağır basıyor. bk artık her köşe başında olduğu için biraz gıcığım var, o yüzden mc.

mc siker

sogan halkasında gelismis mc. patatesi cok daha iyi. eti alevde pismiyor, yaniklar falan gormek cok zor, ancak ekmeginde görülebilinir.

tavuk belki burger in daha iyi olabilir.

petburada.com

goo.gl 8 adet 45 tl. sürekli buradan alıyorum.

petshoptan bir aylık paketi 6 liraya alıyorum. Silica kum.

şimdi bu silikon mudur plastik midir nedir bu kumların kötü olduğunu, kedilerin sağlığına zararlı olduğunu yazsam ben kötü olacağım biliyorum. ama yine de yazıyorum.

benim bildiğim kadarıyla silikon diye bir kum yok, silica kum var ki o da bir taş çeşidi. kristal kum diye de geçer. üzerinde kedi yesede zararsız yazıyor. ben tavşan için kullanıyorum, tavşanlar yerse zararlı o yüzden üzerine ızgara koyuyorum yiyemesin diye.

taş filan değil onlar. bildiğin fabrikada üretilen silikon bişiler.

silika adını silikondan değil silisyumdan alır, doğada silisyum dioksit olarak bulunur yani kuartz taşı, eritince çökeltisi çakmaktaşı olur. bunu oksijenle ve belirli bir asidik işlemle emici hale gelmesi ve kuru ile yaş halinin renginin farklı olacak yapıya gelmesi sağlanır. silikonlu falan değil yani.

www.guitarbackingtrack.com da gitarsız versiyonlarını bulabilirsiniz. davul için bilemiyorum, muhtemelen diğer enstrümanları çalıp veya başkalarına çaldırıp kaydetmeniz gerekebilir.

anlatmaya çalıştığın şey sadece vokalin olduğu parçalar mı? öyleyse mesela youtubeda Amy Winehouse acapella şeklinde arama yapıyosun ve şu şekil bi sonuca ulaşıyosun: www.youtube.com daha temiz acapellalar da var bu örnek harici, ama genellikle çok popüler şarkılarınkilere ulaşabilirsin sadece genellikle videosu olanın mp3 ü de oluyo bi şekilde nette, bulamazsan video2mp3.net isimli siteden youtube kliplerinin mp3ünü elde edebilirsin.

yo mesela ben bateriye başlamayı düşünüyorum. bana vokal+gitarlar lazım. yani sadece baterisi çıkartılcak. nasıl bulunur bu ?

bir sarkinin sadece gitar-vokal kayitlarini bulman neredeyse imkansiz. (belki az bi ihtimal midi olarak bulabilirsin) youtube'daki davul cover'larinda da sarkinin uzerine kaydediyolar davulu. sarkinin orijindal davullari ya duyulmuyor ya da kayittan az biraz anlayan birisiyse sesini kisiyor vs.vs.

internette pdf halinde 5. yada 6. baskı çözümleri bulmuştum, benzer soruların çözüm yollarına bakarak kitaptakileri çözmüştüm.

taksimde çiçek pasajının girişindeki büfede tütünü satılıyormuş yanlış bilmiyorsam.

şahin marka al çeşitli fiyat aralıkları var, 60-70 liralık bir pipo işini fazlasıyla görür, daha ucuza çok iyi pipoda olabilir eminönü iskelenin orda nimet abla'ya sırtını ver sağ tarafta az yukarıda kocaman şahin pipo tabelasını görürsün git oradan bak yardımcı olurlar. piponun filtre aralığına göre filtre alacaksın(6 veya 9mm), karbon filtreyle başla. tütün olarak macbaren'i öneririm, captain black alma verdiğin paraya yazık.

Macbaren +1 ...

sigara iciciliginden geciyorsan:

demir filtreli dandik bir duz pipo (kivrimli olmayan) maksimum 40-50 lira verilip alinir, (made in china olsun, misir kocani olsun farketmez), 40li paket temizleme cubugu, sonra pipo kasigi da denen metal zimbirti alinir.
- cavendish olarak piyasanin en ucuz tutunu bulunur. borkum riff olur, daha ucuzu varsa o da olur. zaten cigerlere cekecegin icin aromaymis kilmis yunmus o durumda aranmaz hatta aromali tutun cigerleri yakar, direkt aromasiz almakta fayda var.
- presli tutun paketi acilir, bas ve isaret parmak arasinda tutun cimdikleyerek koparilir, piponun icine iki cimdik tutun basparmakla tikilir, piponun yarisindan az fazlasi dolacak sekilde "gevsek bicimde" doldurulur,
- hava kanali sagda solda soyleyen profesorlerin dedigi gibi usten acilmaz piponun boynundan iceriye pipo kasiginin cop sis gibi olan aparati biraz biraz fistiklenerek tutunlerin hava kanalinin uzerinden cekilmesi saglanir,
- pipo disler arasina yerlestirilir (merak etme orayi saglam yapiyorlar dislesen de kirilmiyor normalde), kibrit yakilir (cakmak degil), kibrit asla tutune degdirilmez, alevi piponun bir santim ustunde tutularak pipodan 2-3 nefes cekilir,
- kibrit sondurulur, bu arada biraz daha pompalanir ama zaten sonecek fazla cabalanmaz
- pipo kasigiyle azicik - ama gercekten azicik - tutune bastirilir
- bir kibrit daha yakilir, bu sefer biraz daha uzun tutulur, yine tutune degdirmeden 4-5 derin nefes cekilir
pipo yandi, simdi icmesi:
1- pipo kasigiyla tutun yukardan cok azicik daha bastirilir, bir kac nefes yine cekilir.
2- pipo eli yakacak kadar isinirsa dinlendirilir
3- pipo sonunce yine kibritle yukardan yukardan yakilir
4- pipo kasigiyla tutun accik daha icerken hort hort diye esek kadar hava sesi gelmeyecek (psst psst diye gelecek) kadar bastirilir,
5- bir surahi su ve bos bardak hazirda tutulur, dil yandikca, bol bol su icilir - iki gun sonra o dil artik yanmayacak merak etme.
6- agiza cekilen nefesin cok az bir kismi cigerlere yavas yavas alinir gerisi disari uflenir. her cekilen o minik nefes zaten yarim sigara etkisi yapar.
7- asla ve asla kaynar bir pipo icilmez ve dumani cigerlere cekilmez, yoksa onkoloji fakultesine aylik mavi akbil etkisi yapar.
8- arada sirada atesi harlamak icin piponun ustu 2 parmakla kapatilarak pompalamak suretiyle artislik yapilir
9- her 20-25 cekisten sonra fokur fokur nargile sesi cikmaya baslayinca selpak alinir, piponun agizligi cikarilir, metal kisim cikarilarak kurulanir, selpak avuc icinde huni gibi tutularak bos agizlikla icine uflenir, -iyice bas ve isaret parmakla sarmala yoksa goze sicrayabiliyor nikotinli su yakabiliyor elbisede leke yapabiliyor- fokur fokur ses cikaran, su damlalari giderilir (yok ben zengin adamim temizleme cubugunu islaklik almaya ziyan ederim dersen bu dedigim islem temizleme cubuguyla yapilir)
10-piponun tadi acimtirak gelince metal filtreye bakilir, filtre siyah kurumla kaplanmisa, demekki tutun oldu basimiz sagoldu, pipo ele alinir, simsiyah olmus yanmis yanmamis ebesin nikahinda nikah sahidi olmus ziyan zibil edilmis tutunler (iste bunun icin ucuz tutun aldik) pipo kasiginin da yardimiyla komple bosaltilir, piponun ici inceden pipo kasiginin kazima apartiyla cok hafif temizlenir (abanip bu asamada pipoyu kirana kiz vermezler).
11- pipo tamamen soguyunca yeniden dolum yapilir yeniden icilir. (ilk gun dilde artik derman kalmamissa icilmez.)
12- her iki icimde bir kere o temizleme cubugu saf alkolle islatilarak (alkolle yikayarak degil) agizlik icinden gecirilir, ayni cubugun kalin tarafiyla da piponun boynundan tutun haznesinin duvarina kadar insan icindeysek fazla erotik hareketlere mahal vermeden masanin altinda ileri geri git gel yaparak temizlenir.
13- piponun boynu selpakla temizlenip boyundan dudakla uflenerek (bu arada gozleri kapat) piponun icine dogru, evet simdi tam temiz oldu hissiyati elde edilir
14- agizlik da parmak ucuyla deligi kapatip acarak bir yandan da ufleyerek icinde kalan pamuklar iplikler temizlendikten sonra metal filtre yeniden takilir.
15- dandik pipo aldigimiz icin iki ay sonra piponun boynu ac kapa yapmaktan yavsayacaktir, bu sebeple pipo agizligi tutamayacak hava kaciracaktir oraya seloteyp - para bandi demek hosunuza gidebilir - ile agizligin etrafina kalinlasmasi icin bir bant atilir, iki ay daha idare edilir.
- bu dediklerim nikotini cigerlere cekmeden yapamayanlar icin gecerli, bir 6-7 ay cigerlere cekmeyi zaten birakamayacaksin, o sulanmasini dengelemeyi ogreneceksin isin allamesi olacaksin.
- dumani cigerlere cekmeyi biraktiktan sonra yeni bir pipo alacaksin (veya iki hatta her gun icin bir tane olmak uzere yedi pipo alan bile var), artik acemiligi attigin icin yakmasini icmesini pipona adam gibi bakim yapmasini biliyor olacaksin.
- o zaman piponun sahmeranini tutunun aromalisini da ballisini da alir ortamdan ortama akarsin, simdilik bu sekil takil, budur.

not: 1- ortamin elit insanlari boyle pipo icilmez demesin cok kotu kizarim, sigaradan gecerken boyle yapilir diye yazdik en tepeye.
2- duyuru sahibi silme duyuruyu millete referans olsun hatta varsa yapacak eksiye yeni baslayanlar icin pipo altina kopi peyst etsin, hir cikarmam :) , bir saatte yazdim valla faydasi olsun.

ingiliz aksanıyla ' spectacular '

exaggerated

astonishing strike! magnificent goal! absolutely brilliant! (işte premier lig buaa!!)

ingiliz aksanıyla herşey güzel.

association

photografer

phenomenon

transcription, enthusiasm

individual

exquisite

intrigue

axis

engineer.
Ha ilkokulda ilk kez bu kelimeyi öğrendiğimde "Benim babam enginar" tepkisi vermiştim. Ama telafuzunu duyunca çok hoşuma gitti.

lingerie

archive

value
assassin
fluffy
battle
damage
?.

congratulations

departure
sacrifice
negotiation

architecture

jerk

donovan bailey' nin hastasıyım.

facade.

şunu buldum www.youtube.com

Sony Ericsson W995 WALKMAN

www.sonyericsson.com
bi bak derim ama bulması biraz zor, almayı istemiştim bulması zor geldi vazgeçtim.

1 hafta öncesine kadar 4 sene civarında sony ericsson w810i kullandım, 4 sene boyunca o telefonu aldığıma bir gün bile pişman olmadım, özellikle müzik bakımından. eski model olmasını dert etmezsen al derim, çok ucuza vardır şimdi piyasadan kalkmadıysa. sony nin w serileri de aynı kalitede ilerlemiştir diye düşünüyorum. fakat dokunmatik telefon olayında pek başarılı değil sony.

ben de uyuz oluyorum nedenini bilmiyorum.

2 gün evvel aynı tepkiyi verdim. Birşey ifade etmiyor, mesajını vermiyor. "Aha yaptık al işte reklam" dercesine saçma olmuş.. İtici bir reklam..

paketin üzerinde hangisinden sonra hangisi geliceği gösterilmiş ne ile karşılaşıcağınızı bilmiyosunuz
çocuk da ne ile karşılaşıcağını bilmiyo örümcekten dayak yiyo olabilir mi

Şekerlerin dizilimi belli diye biliyorum.. Eğer değilse de, biraz zorlama hala..

beklenmedik şeyler var mesajı verilmeye çalışılmış.

rammstein bu konuda superdir. :D

rocky soundtrackleri
live to win
bleach'teki number one
johny b. goode

say say bitmez yahu rocky'i baz al saydır arkasını

Şu an dinlediğim Adele - Rolling in the Deep var, bi gözümde canlandırdım, güzel oldu böyle koşu bandında falan.

Ian Carey - Keep on Rising çalardı bizim spor salonu sürekli.

(git: 315843)

tiesto indir en kralı

hocam salonlarda genelde tekno veya rap-hip hop tarzı şeyler çalınır. bence rammstein falan olmaz öyle metal falan çalınmaz salonlarda.

valla benim genelde dinlediklerim bunlar pek tekno sevmediğim için rap ağırlıklı. aslında rap de sevmem ama spor yaparken de bach dinlenmiyor :D

rocky - eye of the tiger ve getting stronger :D
K'Naan - Wavin' Flag
Flo Rida - ROOTS
Me Against You- Lloyd Banks Ft. Young Buck
Iglu & Hartly - In this City
Wylde Bunch- Our Lyfe
matisyahu- one day

yani bence tempolu şarkılar iyidir. odtünün fitness salonunda virgin radio çalıyolar fena olmuyo. gaza gelme durumu yani

şurda var bişeyler

www.mensfitness.com

(bkz: pendulum)

oceanlab

en iyisi mp3 çalar edinmek bence.

aynısını ben de yaşıyorum, bilemedim neyin nesidir.

nereye gideceksin ki? ayrıca fırsatın varsa, imkanın varsa düşündüğün hata. ben elime geçen ilk fırsatta dönmemecesine gitmeyi düşünüyorum.

başka ülkede sömürülmeyeceğini nerden biliyon peki?

nereye gitsen yakın şeyler yaşar hissedersin. kendini sev önce. dükkanı kapat bir işe gir. vergi de vermezsin.

22-23 hadi olmadı en fazla 24 yaş sendromudur.


geçer...

20-23 yaşındaki adam neyine daralcak verginin alakası yok, ne ödüyo ki neyine daralcak ?

kaç paralık benzin alcak da daralcak ?
kaç para kira vercek ki daralcak ?
kaç para stojaj, ssk primi v.s v.s vercek ki daralcak ?

bu sendrom geri kalan 69.999.999 boş boş yaşıyıp koyunluk yapacağına benim gibi düşünse de birleşsek tavır alsak herşey düzelse sendromu.

bu halk 1 dk ışık söndürerek tencere tabak sesi ile hükümet devirdi, bi benzin bi sigara fiyatını, bi özel iletişim vergisini mi aşşa alamayacak.

not: nereye gideceksin diyenlere rusyaya gidicem de,

sigara 1,5-2 lira, benzin 1,50 lira kalanını hesap etmeyi onlara bırak

yaş 25 ayrıca amk it gibi benzine para verip, kira verip, daha demin alkole pis para verdim.

herneyse orası önemli değilde nereye gideceğimin ne önemi var. sizce de bir şeyler ters gitmiyor mu???

mutlu olan biri var mı??

ben haksızlıkları içime sindiremiyorum. hangi haberi açsam bir haksızlık aha daha yeni okuduğum bi entry okumaz olaydım yine sinirlendim.

www.eksisozluk.com

sığıyor :) mail geliyor cevaplaman lazım, otobüs bekliyorsun otobüs saatine bakıyorsun, hava durumuna bakıyorsun, twitter a bakıyorsun, facebookta biri yorum yapmış mı ona bakıyorsun, fotoğraf çekip direk sosyal paylaşım sitesindeki profiline koyuyorsun.

gerekli oldu birden meret ne yapalım. eski basit günleri özlemiyor değilim.

kafam kadar diyerek koyduğunuz resim aslında iş telefonu olarak tasarlanmış ve satışa sunulmuştur. yani daha da kafam kadar telefonlar var mesela samsung un son serileri o şekilde. toplumda artık kendiliğinden bir auto control oluştu. cepten facebook'a giremezse ölecek hastalığına yakalandı herkes. Avrupa'da adamlar hala ericsson'un dededen kalma telefonlarını kullanıyorlar. Ama bizimkilerde bir gösteriş ki sorma.

klavyesi olması daha kolay yazmayı sağlıyor belki ondan olabilir.

qwerty klavye olduğu rahat rahat sms yazabiliyorum.
maillerime bakıyor, cevap verebiliyorum. bilgisayarım yanımda değilken bile powerpoint sunumu hazırlayabiliyor, word'de makale yazabiliyorum.
ayrıca bence büyük telefonlar daha güzel. ele avuca geliyor, çantada kaybolmuyor.

kendi adıma olay facebook, twitter değil. harita ve sözlük (yurtdışında yaşadığım için) başlıca kullanım alanlarım, bir de bazen önemli bir e-mail bekliyor oluyorsunuz mesela işiniz kolaylaşıyor. cebimde telefon taşımıyorum ama e71 kullanıyorum ve pek öyle devasa olduğunu düşünmüyorum.

pipbull gayet iyi özetlemiş. şimdi ortalık sinemada tiyatroda bile iki saatçik olsun şu meretten kopamayan, zırıl zırıl çaldıran, konuşan, hatta konuşmak için salondan çıkıp o arada dikkat dağıtan tiplerle dolu. bu alet icat edilmeseymiş cümleten çatlayacakmışız meğer.

kitap okuyorum o tabak kadar olan telefonla.

özellikleri fln geçtim en önemlisi elini attığında cebinde olduğunu hissedebiliyosun. 8310 kullandım uzun zamanlar boyu ve kaç kere kayboldu aha bu sefer kayboldu diye tırstığım oldu, telefon değil ama hattı kaybetme korkusu var. büyük telefona geçtikten sonra telefon cebimde olmadığı an boşluğa düşüyorum, laan telefonum nerde diyorum ve sorun halloluyor.

3g li bir telefona sahip değilim, ama isterim. şöyle ki; facebook'la işim olmaz öyle dışarıda ama otobüs beklerken falan boş boş etrafıma bakacağıma internete girip komik bloglara falan baksam, e-kitap okusam, oyun oynasam fena olmaz hani.

acil öğrenmem gereken bir şey olduğunda ekşi duyuru'dan sorabiliyorum hemen.

Gps olarak kullanılır, istediğin zaman internete girebilirsin, müzikçalar olarak kullanabilirsin, oyun konsolu olarak kullanabilirsin, video izleyebilirsin, ajandanı vs. her işini halledebilirsin. Açıkcası iyi bir smart phone sahibi olursan pc'Ye bağımlı olmazsın.

ayrıca 70 milyon insan da benimle aynı fikirde gibi bak, bi sürü şey yapılıyor. alayım bi tane sensation ya da iphone :P

gideceğin yerde daha ucuzunu alma ihtimalin ?

Ipad 2 nin on kamerasi var. ipad alin. Ben cok memnunum.

@kuzey burada da çok işime yarayacak. gideceğim yer amerika değil maalesef.
@mavi nota ipad2 çok pahalı, değer mi aradaki fiyat farkına?

anlıyorum da netbooklar bile daha hızlı bence o verilen paralara yazık

pratiklik önemli benim için su an. netbooklarda o performansı bulacagımı sanmıyorum

ben olsam sony tablet s veya galaxy 10" alırım.

7" küçük, xoom gereksiz pahalı ve çok tutulmuyor, ipad bence hem pahalı hem de android tabletler daha çok imkan sunuyor.

eğer telefonunu 3g modem olarak kullanma imkanın olursa asus transformer'ı düşünebilirsin 10'

motorola xoom'un ön kamerası var.

galaxy tab 10"
xoom alma, ipad 2'de iyidir ama ben samsungları daha iyi buluyorum şahsen.

x ekspresi

x in yerine işte kafana göre koy.

hoş hapçı
hoş apaçi

üniversite

"kafadan sesler" beliriverdi gözümde. olabilir mi bilemedim.

"Maksat Muhabbet"

"Başka Şeyler"

"Bi baksana", "o değil de"

Ses, sizce?

evde flexojel var sürsem birşey olur mu

derisi soyulmuş hani bisiketen düşersin olur ya

sen burdan kimsenin dediğini takma direk acile git!!

yara buyukse bir masrapanin, kabin icine musluktan su koyun elinizi o suyun icinde tutun, cikarinca aciyorsa sabaha kadar suyun icinde kalsin eliniz bir sey olmaz, uyuyacaksaniz da yatagin yaninda kalsin su, o sekilde uyuyun el suyun icinde kalsin, benim 15-16 yaslarda koluma caydanliktan kaynar su dokuldu derisi tamamen soyuldu milyon tane su toplamasi seklinde baloncuklar olustu acidan duramiyordum, yakinlarda doktor falan tedavi imkan yoktu bir legen suyun icinde iki uc gun birakarak duzeldi izi bile kalmadi.

acıyla kal. Sadece her şeyini kaybettiğinde her şeyi yapabilecek kadar özgür olabilirsin.

yanığa su veya buz değdirirsen su toplar geçmek bilmez. Üzerine limon sıkmak işe yarıyor hem şişmiyor hem acısını alıyor. ama deri soyulacak kadar ciddi durumdaysa hastaneye git.

ben olsam hemen karar vermez geçici bir süre öylesine bir telefonla idare ederdim.bunu telefona fazla para vermek istemediğiniz için söylüyorum.adı geçen tel.lerden galaxy mini ve fit android giriş seviyesi olup bence hafıza yönüyle yetersiz.pek çok uygulama da bu yüzden sorun yaşatacaktır.en tercih edilebilir olanı ace gibi duruyor.ayrıca o kadar para verip de flaşı olmayan bir tel kesinlikle almayın,değmez (fit'te flaş yok mesela,minide var mı bilmiyorum incelenmeli).
sonuç olarak androide heves edilmişse bir kez alınır mantığıyla çıtayı (bütçeyi) biraz daha yükseltmek gerekir diyorum ben.yoksa fiyat-performans açısından kısa zamanda pişman olabilirsiniz.

kesinlike galaxy ace diyorum. kullanan bir kaç tanıdığım var hepsi çok memnun canavar gibi telefon.

Huawei Ideos X5, Galaxy Ace le aynı fiyat, daha iyi donanım ve performansa sahip, şu an piyasaya girmek için ucuz tutuyorlar fiyatları, bir sene sonra Samsung fiyatlarına çıkar onlar da. Elime para geçince ilk yapacağım iş Ideos X5 almak olacak.

Üçü de berbat diyorum.Symbian al o fiyatlara bence..

buldum da işe yarayan şeyler değil para kazanmak anlamında :)

ne yapmak istediğimi değil de ne yapmak istemediğimi biliyorum:/ deneyerek bu değilmiş diyorum. yaşımda 24.

yaşım 24, kendini bilmez bir şekilde sisteme boyun eğmiş durumdayım ancak hiç mi hiç böyle olsun istemiyorum. Saygılarımla.

yaş 24. ne yapmak istediğimi keşfetmemle, yanlış yola çoktan girdiğimi farketmem aynı döneme denk geliyor.

ondan beri de hayattaki amacım bunu kabullenmek.

ben buldum. hayatta ne yapmak istediğini bulmamak. o değil de geniş ve eksik bir soru. zaten herkesin ortak istediği şey yaşayabilmek ve bu da bir şekilde parayla oluyor. insanların istediği şey para edinebilmek sonunda. manevi olarak da mutlu olabilmek diyelim. parasız da olmuyor zaten. farklı farklı istekler olabilir tabi, en başlıca olanı "şu mesleği edinmek" ile birlikte "şu kişiyle beraber olmak", "şuraya gitmek", "şurda yaşamak" gibi farklı durumlara gidebilir ama hepsi aynı kapıya çıkıyor sonuçta, para.

kısaca cevap verirsem, en iyi şekilde yaşayabilmek diyelim.

edit: dünyada parasız olarak yaşanabilecek durumlar da var tabii. devletten yardım alma sistemlerini kastetmiyorum, o işte de para var sonuçta ki bu hayatta yapmak istediğin birşey olmaz sanırım. kastettiğim doğal kaynakları olan bir yerde ilkel bir hayat yaşamak olabilir. robinson crusoe olayı gibi diyelim. bunu da istemiyor değilim aslında ama uzun süre dayanmak zor olsa gerek.

paradan bahsettik tabi bir de zengin olmak var. ama yeterli para olduktan sonra zenginliği istemeyen insanlar da var tabii. amma uzattım konuyu be...

sorumun geniş olduğunun farkındayım herkes düz mantıkla en kısasından cevap verse bile tatmin oluyorum. misal genç lisede doktor olmak istiyor ama ünide dans kursuna yazılıyor bakıyor ki dans bunun hayatı olacak. dansçı oluyor. yani dansçı olmak istediğini buluyor. ha olabiliyor olamıyor ayrı konu, para zaten kimsenin inkar edemeyeceği bi olay. derdim o ne yapmak istediğini keşfetme durumu.

“Seni bekleyen hayatı yaşamak için planladığın hayattan vazgeçmelisin.” demiş Joseph Campbell

Yas 22. Kayboldum.Ne yazik ki. Bulan varsa bana da yol gosterse cok ama cok sevinirim.

@terp

yanlış anlama soru güzel. geniş ve eksik olması, güzel olduğunu değiştirmiyor. ben de öyle sorular soruyorum bazen. sadece cevabı ayrıntılı vermeye çalıştım. senin ikinci cevabın da mesela soruyu daha spesifik yaptı, yani farklı durumlar var ama aynı kapıya çıkıyor. düz cevap da verilebilir tabi, bunlar da benim düşüncelerim.

@ermanen: yok, yanlış anlamadım :) daha sonra cevaplayacaklar için biraz daha açıklayıcı olsun diye yazdım.

21. Nelerden hoşlandığımı biliyorum. Yapmamın imkanı yok.

22.5'um ve kesinlikle yapmak istediğim meslek turistlere ülkemizi tanıtıp sevdirmek. her nasıl olursa, hiç farketmez. tek tek ellerinden tutup da gezdirebilirim, dünya çapında reklamlar da olabilir. yeter ki şu ülkenin azıcık reklamını yapalım. kıytırık yunan adalarına amerika'dan gemi gemi insan taşıyolar evlenmek için. vs. bunun gibi şeyler.

he ne okuyorum derseniz, harita mühendisliği. biri de bunu yapmak istiyo olsa iyi olcak.

@want2die: doğru da bazısı zengin aileye doğuyor yahu :) biraz da yaş sormamın nedeni bu, mesela sen 30'sundur, para lazım hoca dersin, öteki 20 yaşındadır uçurtma virtüözü olucam der.

yaş 26 çok da sikimde değil.

çok fazla ayrıntısı ekstrası angaryası olmasıyla beraber severek yaptığım bi işim var. yani evet.
ama soru daha idealize etmiş gibi, ben aslında büyük şehirlerden uzak çiftlik evinde yaşamak elimi toprağa değdirmek, bahçemden topladığım marulu biberi yemek isterdim. yani hayır.

buldum. 2 sene önce depresyona girmiştim meslek/kariyer/nasıl bir yaşam istiyorum ile ilgili. klinik psikologtan yardım aldım ve bazı şeyler netleşti.

yaş 25.

verebileceğim bir tavsiye var ise insanın kendini tanıması için önce dürüst olması gerektiği. kendine karşı dürüst olmak için ise hatalarını ve eksikliklerini kabullenmeli ve onlarla birlikte kendini sevmelisin.

en yaslisi ben olayim madem: 31 bitti, kisaca: ne yapmak istedigimi biliyorum ama hayat sadece yapmak istediklerinden ibaret degil. kararliysan, yapmak istediklerine ulasmak mumkun; yani hayatta hersey mumkun. neyseki hayat kolay degil ve biz surekli ugrasiyoruz. dusunsene herseyin cok kolay, sip diye onunde oldugunu, istedigini yapmanin kivancini, hedefe ulasmanin keyfini suremedigini. hayati guzel yapan sey boktan olmasi...

henüz bulamadım. kendime göre' savrulmanın sonunda bişiyler olacağını düşünüyorum. 23

donem donem degisiyor bu. 2 sene evvele kadar buyuk bi sirkette adam akilli bir iste calismak istiyordum. simdi ise inanilmaz bir istek ile bircok seyden vazgecip acaba pilot olsam mi diye dusunuyorum. belki 5 sene sonra daha farkli birsey olacak bu. yasadikca bazi seyler sekilleniyor ve insanin buna bagli olarak istekleri, beklentileri ve kendisini mutlu edecegini dusundugu seyler de degisebiliyor.

yaş 26. 10 dakkadır şuraya ne yazsam diye düşünüyorum..

yaş 20. "hayatta ne yapmak istediğin" gibi bir olgu olduğunu düşünmüyorum. uzun atlama uzun atlamadır yüzme yüzmedir yani. kafam esince her şeyi yaparım ama hiçbir zaman birine yoğunlaşıp onda uzmanlaşma gibi bir arzum olmadı. biyolojiyi filan daha çok öğrenmek istiyordum o yüzden girdim genetiğe okuyorum. o da hayatımın merkezinde değil.

hayatta kalmaya devam ediyorum işte. ölücem bi gün. plan yapmıyorum yarın da derse gitmicem galiba. sevgiler. yarışmacı arkadaşlara başarılar.

yaş 26 ve şu an kendime dokunuyorum.

Yaş 27, şu etapta yapmak istediklerim: a. bir devlet hastanesine geçmek b. psikodrama x'i olmak c. amaçladığım bir daire var ona girmek

Uzun süre sonrası içinse, istememeyi - plan kurmamayı öğretiyor hayat. Çünkü nolursa olsun, esen rüzgarların kölesiyiz genelde :\

yaş 32. bitmişim, okeye dönüyorum.

yaş 28. bence en önemli karar NEREDE yaşamak istediğindir. Çünkü düzen kurulduktan sonra hep başka yerlerde yaşamayı hayal eder insan ama artık çok zordur bu (evlilik - çocuk vs) o yüzden bence önce olmak istediğin yerde ol, fazla hırslı olmadan para kazanacağın bir iş edin ve gününün tadını çıkar (misal ben master yapmış bir insan olarak Gökova taraflarında garsonluk veya balıkçılık yapmayı kabul edebilirim. bir karavan edinip olmak istediğim yerde istediğim hayatı yaşardım ama bundan 5 - 6 sene önce girişirdim bu işlere. ancak düzen kuruldu artık, böyle heveslerime eşimi ve ailemi sürüklemem olmaz)

yaş 20. şu an futbolu bırakma aşamasındayım. bundan 2-3 sene önceki hayallerime, çalışmalarıma bakınca hedefim kesinlikle profesyonel olarak futbol oynamaktı. elime de çeşitli fırsatlar geçti iyi de değerlendirdiğimi düşünüyorum bu yaptığımdan da pişman değilim ama malesef 100-150 kişinin içinden 1 kişi bu işi başarıyor. şans faktörü her yerde geçerliliğini koruyor. belki başka bir takımda olsaydım şansımı daha iyi değerlendirebilirdim. başlıkla belki ilgisi olmayabilir ama içimden anlatmak geldi. şu an besyo öğrencisiyim. istediğim bir hedefti ve başardım. önüme her zaman yeni hedefler koymaya çalışıyorum. ilk olarak ingilizce öğrenmek istiyorum mezun olana kadar bu işi halletmem gerek. ayrıca ders notlarımı yüksek tutmaya çalışıyorum. üniversitede kalmayı planlıyorum. belki okurken diyeceksiniz her üniversitede okuyan ergenlerin hayali filan diye :P olmazsa her zaman bir b planı lazım. kpss ye girip öğretmenlikte olabilir. burası kariyerimle ilgili yapmak istediklerimdi. şimdi yazacaklarımda hobi olarak yapmak istediklerim. şu aralar bisiklet turlarına sardım. en yakın zamanda, elime para geçince araştırdığım bisikletlerden birini alıp yakın illere turlar düzünlemeyi düşünüyorum. yazında il il gezmeyi düşünüyorum. değişik insanlarla tanışmak, macera yaşamak istiyorum. akvaryuma çok ilgiliyim. birde balık tutmaktan çok haz alıyorum. daha çok istediğim şey var ama ne kadarını gerçekleştireceğimi bilmiyorum herkes gibi.

yaş 27.
ne yapmak istediğime 5 sene önce karar verdim. fakat son 2 senedir ciddi manada risk alarak çaba harcadım ve hâlâ yeterince yakınında değilim. muhtemelen bir 2 sene daha çabalamam gerekecek. yani umarım :D yine de züğürt tesellim var, hiç yakınında olmasam da, şu an en yakınındayım. en azından uzaklaşmıyorum :D

kelimeyle birlikte öğren mutlaka. sanki okunuşu oymuş kelimenin, tüm kelimeler die der veya das ile başlıyomuş gibi takıl. bi noktadan sonra alışkanlık olacak. sesli olarak hatırlamak daha iyidir yalnız yazılı yani görsel olarak hatırlamaktan. tabi seni hafızan nasıl çalışır bilemem. ama mesela sesli olarak kaydedip arada bi dinleyebilirsin.

bazı kelimeler için kurallar var, mesela sonu "ung" ile bitenlerin artikeli die gibi.. kuralsız artikeli olan kelimeleri ise mecbur ezberleyeceksiniz. pc için hazır programlar var, kelime falan soruyor böyle. ezberlerken kullanmaya da çalışını bir yandan, mega hafıza tekniklerini kullanın :)

Almanca bilmiyorum ama bir Alman standupçının videosunu izlemiştim, bunların dişil erkil artikelleri her kelimede kurala uymuyor, sanatçı da bunlarla dalga geçiyordu niye ingilizcedeki "the" gibi tek bir tane yok diye.

senaryo ya da kitap yazardım herhalde.

çok zor. insan sosyal bir hayvan. depresyona girerdim her halde.