vardır. fakat böyle bir belgeyi isterlerse böyle bir belge bizde yok diyeceklerdir.

valla hiç sanmıyorum hele tayyip reyizin bilmeyeceği bi bok yok sanırım.

Bir zamanlar Atatürk'ün gizli vasiyetnamesi şeklinde bir belge olduğunu, Atatürk'ün "ölümümden 50 sene sonra okunsun" diye vasiyet ettiği ve bir sandukaya kapattırdığı, 80'lerde dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Turgut Özal ile birlikte okuduğu ancak "halka açıklamak için henüz çok erken olduğu" gerekçesiyle tekrar sandığa kapattığı efsanesi dolaşır. Tabii Kenan Evren bunu çok net bir dille yalanlar, o da başka bir konu.

Kısacası benim bildiğim böyle bir belge yok. Ha; askeri ve istihbarati bazı bilgilerin özel izin ve emirlerle (mesela kontr-gerilla faaliyetleri) görülebileceği; onun dışında çok korunaklı yerlerde saklandıklarının duyumunu almıştım.

cumhurbaşkanı istediğini görür aga.

meraba derin devlet
tarihimiz cumhurbaskanina aciklanmayan gizli odeneklerle doludur

Spam

spam tabii ki.

o kadarını anladık. bizden ne istiyor. banka bilgileri felan mı ?

bir ödemeniz var. ama bilgilerinzi eksik hadi bize bilgilerinizi verin bekliyoruz diyor özetle.

Range Rover Sport HSE

toyota land cruiser

hummer

audi q7. tipi hoşuma gidiyor.

bir atasözü ile yazıma son vereyim :)

"paran varsa range rover, paran yoksa game over"

Escalade

tahoe

para sorun olmasa da almazdım. kendi geleceğinizi düşünmüyorsanız da çocuklarınızın geleceğini düşünün bence. yetmez mi bu kadar israf? illa iyi araç istiyorsanız bir yığın az yakıt harcayan güzel araç var.
amacım sosyal mesaj değil de.. gerçek bu.

q7

gmc yukon veya chevrolet tahoe

Mercedes G 55 AMG

lamborghini lm002

trilyon dolarlarım da olsa X5. Hep bu araba bir gün benim olmalı derim. X500 de çıksa X5 almak isterim.

chevrolet-suburban

range rover alirdim.

jeep rubicon.

range rover aga. kamyon gibi araba.

bmw, volvo, audi ve vwnin yaptığı suvlar urban-suv yani kilitli diferansiyelleri yok saçma sapan kocaman arabalar. sadece daha fazla benzin yakmana sebep oluyor. en iyi suv merceces g serisi'dir amg alınmamalı ama çok güçlü alet olduğu için yol tutuşunu iyileştirmek amacıyla yere yakınlaştırılmıştır bence gereksizdir. ayroca toyota fj cruiser da çok eğlenceli bir alete benziyor. ama bence tamamen mekanik bir merc g gayet güzel olur. tamamen mekanikten kastım da 85 model falan oluyor işte. hiç bir elektronik yardımcısı yok sapına kadar mekanik offroad aracı. yolda ay çipim bozuldu dur denge sistemi çalışmıyor derdi yok. çoğu araç artık elektronik sistemlere güveniyor çünkü.

dindar olmayan biri olarak cevaplamaya çalışayım.

1 ve 2) muhammed kitabı yazarken zaten sana bana hitap etmemiş. bu soruları (dönemin koşulları-zeka-çevre gibi faktörler var tabi) soramayanları hedef kitle olarak seçtiği için de bir ceza koyması anlaşılır. malak insana, durum bu; böyle yaparsan böyle olur, şöyle yaparsan şöyle olur diyerek onun böyle ya da şöyle yapmasında etkili olunabilir basitçe. ve sonucta islam'ın genel olarak "iyi yol" gösterdiğini düşünürsek bu iyi yolda gidilmesi için çok da tutartlılık vs gözlenmemiş olabilir muhammed tarafından.

bütün bu yukarıda yazan şeyleri tartışmak için, öncelikle "cehennem nedir?" tartışılmalıdır. ortak bir cevap bulunulabilirse (ehm), o zaman bu sorular cevaplanmaya çalışılabilir. ya da, zaten cehennemin tanımı yapılırken, sizin sorduğunuz soruların cevabı da içinde olur.

@yasakani kitabı Hz. Muhammed yazmadı. Ona bir melek aracılığıyla ( cebrail ) iletildi.

1. Cehennem inanlarla inanmayanların ve zalimlerle mazlumların arasında bir fark olması için var.
2. Buna bir misalle cevap vermek isterim. Eğer devlet suçlara bir ceza koymasaydı. Ve ya koysaydı biz bilmeseydik sadece şunlar şunlar yasaktır deseydi emin olun anarşiden geçilmezdi. Bu yüzden insanlar zalim olmasın diye biliyor olabiliriz. Bir veciz söz vardır : aldanma insanların samimiyetine , menfaatleri için gelirler vecde , vaad etmeseydi allah cenneti , o ' na bile etmezlerdi secde .

benim getirebildiğim cevaplar bunlar. ne kadar açıklayıcı oldu bilemem.

cehennem,ilahi adalet veya cennet gibi değerler insanların olaylar karşısında ürettikleri değerlerdir.eğer kendi etiğini bulamadıysa bir insan cehennem veya cennet gibi değerler insanı bu tür etik davranışları kabullenmesini sağlayabilir.

ikinci bir pozitif yönü de insanlara umut verir yoksa çok az insan kötülüğün karşılıksız kalacağı fikrini kaldırabilir.

bu arada ben hiçbir dine inanmayan biri olarak söyleyebilirim ki eğer bir tanrı varsa insan gibi yargılayan bir şey olmayacaktır o yüzden de cehennem diye bir şey olması mantıklı gelmiyor.

1)Biz bu dünyaya sınanmak için gönderildik. Allah'ın emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak için gönderildik.
Ödül Cennet, ceza ise Cehennem.
Dini gerekleri yerine getirmeyenlerin cehennemde cezalandırılacağı bildirilmiş, işte cehennem bunun için var.
2)İnsanoğlu gittiği yolun yol olmadığını bile bile asırlardır o yoldan gitmeye ısrar etmiş.
Bu ilk insan Hz.Adem'den bu güne kadar hep böyle olmuş.
Cehennem bildirilmiş ki kul iman etsin, Cennet bildirilmiş ki kul iman etsin...
Ama kul yine bildiği yoldan şaşmamış. Helal-Haram ayırt etmeden gününü gün etmeye devam etmiş, ediyor.
Evet cehennemin ve cennetin bildirilmesi sınanmamızı etkileyebilir. Sen cehennemden korkup yapmacık iman edebilirsin ama yaptığın ibadetin ihlasdan uzak olması da sana yine birşey kazandırmaz.
Amma uzattım... yani sonuç olarak hız sınırı 90km olan yerde 180km ile gidersen ya ceza yersin yada ölürsün.
Seçim her zaman insanın elindedir.

Suç işleyenler hapse gideceklerini bilmez mi? Ayrıca cehenneme gitmemek mantığıyla ibadet etmek 2 günü kurtarır 3. gün yine aynı tas aynı hamam... ben yanmıyım cennette kızlar olsun vb mantıkla hiçbişey elde edemez insanlar... bugüne kadar cahil insanlar yüzünden hurafe dinine dönen ve entellektüel dedigimiz insanların sadece bu hurafeyi gözönüne alıp yaptıkları yorumlarla, islam dininin alakası yok... şöyle özetliyim... Allah, sana her nereye bakarsan bak onun sonsuz yaratma kudretine varlıgına birligine iman edecegin kanıtlar koymustur ve senden o'nu görmeden iman etmeni istemektedir. Bunun mükafatı da cennettir ama cennette çok süper meyveler yicez mantıgında düşünenler için daha yol uzun sanırım... nacizane fikrim...

elmaya, öküze tapan insanları da gördükten sonra bu tür inanç meselelerinin pek didiklenmemesi gerek. kabul ederseniz alır hayatınızı ona göre yaşarsınız. etmezseniz kendinize mantığınızla başka bir yol çizersiniz.

benim mantığıma göre dinler bir tanrı tarafından gönderilmeyecek kadar basit. bir insanın yazdığı çok belli. cehennem neden var diye sormaktansa bence şunu sormalıyız. tanrı bizi neden sınıyor. önce dünyaya gönderiyor. çevre sayesinde iyi ya da kötü davranışlarda bulunuyoruz. yaptıklarımızın sorumlusu değiliz. çünkü hepimiz masum birer bebek olarak dünyaya geliyoruz. herşeyi çevremizden görüp öğreniyoruz ve şekil alıyoruz. peki tanrı neden bizimle oyun oynama gereği duysun? çok basit değil mi? sorumlusu olmadığın şeylerden ötürü neden ceza alasın. bir insan açsa gidip bir hayvanı öldürüp yer. ve buna günah derler. aç olduğum için suçlu muyum. o zaman beni neden böyle yarattın?

diyelim ki tanrı bizi sınadı. diyelim ki iyileri bir yana kötüleri bir yana topladı. peki şimdi ne olacak? niçin yaptı tanrı bunu. böylesine bir saçmalığı aklım almıyor. tanrı evrende tek başına canı çok mu sıkılıyor da insanlarla oynuyor. işte dinlerin berbatlığı üzerine bir çok detay göze çarpıyor. fakat bu detayları görebilecek zeki insanlar azınlıkta olduğundan dinler varlığını sürdürüyor malesef.

dünyayla kıyaslayamazsınız ama. islama göre niye burdayız? sınanmak için. tanrı %100 itaat isteseydi cehennem ile korkutmak yerine özgür irade vermezdi zaten. ben çocuğumun ders çalışmasını istiyorsam evet derim cezalandıracağım diye. ama onun benim sözümü ne kadar dinlediğini ölçmek istiyorsam ceza ile korkutmam. çalışmanı istiyorum derim. çalışırsa beni dinlemiş olur çalışmazsa dinlememiş olur. çünkü sözümü ne kadar ölçtüğünü sınıyor olurum cezadan ne kadar korktuğunu değil.

dindar olmayan biri olarak şu mantığa oturtulabileceğini düşünüyorum:
öldükten sonra cehenneme gitme korkusu verelim ki dünyada kötü şeyler yapmasınlar.

tabii bütün bu dindar olmayan arkadaşların verdiği cevapların "ateşten kazanların olduğu, günahkarların çorba gibi pişirildiği" bir cehennem tasvirine göre verildiğini göz önünde bulundurmakta fayda var. peki "cehennem" denilen şey tam olarak bu mudur acaba? hmm..

cehennem: 1500 yıl önce arabistan gibi bir ortamda oluşturulmuş akıl ve mantıktan uzak bir ilkel bir anayasanın* korkutma yöntemi.

diyeceğim o ki; gerçeklik payı olmadığı için mantık arama bu işte. kafanı bunlarla yorma.

yazdır benim üstüme, rahat ol :)

inanmıyorum zaten. sadece mantık arıyordum. sonra neden ateist olduğumu hatırladım.

not: bu geceyi unutmayın :)

abi biraz uzun olacak.

kitap der ki -tam okumamama ragmen- : Bazı seyleri düsünmeyin. Mesela evrenin görülebilir mesafesini hesapladı bilim insanları, ondan sonrası icin ise burası muallak dedi. Einstein bile, bulduklarından sonra "bir sey var ki, bize bir seyler göstermeye calısıyor ki bu da Tanrı'dır" dedi.

bütün dinlerin Allah'tan geldigine inanıyoruz. Kuran haric hepsi bozulsa bile, genel kanı bu, tabi ki maymuna tapmaktan bahsetmiyorum.

bunların hepsinde, Kuran'da oldugu gibi tabular var. sonucta bu, inanc meselesi, inanıyorsan cennet cehennem vardır, inanmıyorsan yoktur.

cehennem su yuzden var: kader dedigin sey alnında yazıyor ya, insanlar diyor ki o zaman, yahu yapacagım seyler belliyse, ben istemeden yapacagım seyler icin neden yanayım? ben burada soyle dusunuyorum: kader dedigin sey bir ip, bası sonu belli, sen nasıl sekil verirsen ona, bası sonu degişmeden (yani baslayıp bitmesini degiştirmeden) istedigin gibi oynarsın o iple.

senin bundan haberin su yuzden var: Allah sana bir kader cizmiş, senin o kaderi nasıl yasadıgına bakıyor. kul hakkı yedin mi, gunah işledin mi ona bakıyor. daha demin feysbuka yazdım, ygsde kul hakkı yenmiştir. en buyuk iki gunahtan birisidir.
yani sen hayatta bir sürü sınav verirken, asıl hayatını sınav olarak gormen lazım. cunku nasıl ölecegini biliyorsan, cehenneme ve cennete gidecegini de biliyorsun.
cennet ve cehennem icin tasvirler var bir sürü, bunların doguruluk yanlışlık payları vardır tabi ki de, ama bence bunu bilmemek, ayrı bir güzellik.

söyle ki: Kendini bilen, Allah'ı bilir hadisi vardır. ayrıca "kendini bil" lafını, sokrates bile okulunun kapısının ustune yazmıstır. yani mantıklı düsünen birisi, ilk once kendisini tanımasını ögrenmelidir. cunku hepimiz, Allah'ın birer yansımasıyız. ha diyeceksin, katil de mi yansıması? evet, cunku: hayır da şer de Allah'tandır. Allah senin yaptıgın kötü seyleri seni yakarak cezalandıracaksa, bunu bir kötülük olarak degil, bir egitim olarak, oncesi icin ise -yani daha bunları yasamadan ise- bir nasihat olarak görmek lazım. (gene sokratesin bir tahtaya civi cakma hikayesi gibi)

ama bunların hepsi, inanıp inanmadıgına göre degişir. bu kadar yazdıgım sey, bombos da gelir adama, dolu da gelir.
benim yorumlamam bu gadar :)

@maxpainn neden?

@ makel "benim mantığıma göre dinler bir tanrı tarafından gönderilmeyecek kadar basit. tanrı bizi neden sınıyor.peki tanrı neden bizimle oyun oynama gereği duysun?" demişsin. aslında sorulması gereken ve çoğu kişininde yanlış bildiği şey ve dünyaya gönderilme amacımız cennet veya cehennem değil. yada insanların iyilik yapması değil. asıl amaç yaratıcının sanatlarını tanıtma gösterme isteği. çünkü her cemal ve kemal sahibi güzelliğini göstermek takdir edilmek ister. yani ibadet olarak namazın yat kalk şeklinde kılınmasından bile daha mühimdir tefekkür denilen şey. belliki bir saat tefekkür 1 sene nafile ibadete denk gelir. örneğin bir ressam, resim sergisi açıp yaptığı resimleri yani sanatlarını buraya koyarak takdir edilmek beğenilmek ister. aynen öylede yaratıcı sanatını insanlara gösteriyor.(çünkü akıl sahibi insanlardır) kainat sanatlı bir kitap gibidir yaratıcıyı orada bulabilirsin. örneğin kainattaki mükemmel dengenin olması gibi. tesadüfi olan hiçbirşeyde düzen ve intizam yoktur. hadi diyelimki uzun süreler olmadı bi düzenszlik. abi hiçmi biri yörüngesinden azcık sapıpta dünyaya girmez. fizik kimya biyoloji her fen ilminde sürüyle istisna var herşey kabul üzerine dayalı. o çekim kuweti o istisnalara denk gelipte ya dünya yörüngesinden (milim çıksa yeter) çıksa mümkün değil mi bu. bende yok sapmazdı yinede diyenlere zeki demem. insanoğlunun eli değmedikçe kainatta mükemmel dengesiyle yoluna devam eder. buda bir yaratıcının olduğunu kanıtlar.

cehennem neden var çünkü Allah adalet vaad etmiş. ceza evleri hapisaneler neden var?
cehennem adaletin sağlanması için var. zalim mazluma dünyada zulmederse mazlum hakkını mutlaka almalıki Allah bize vadettiği adalet tecelli etsin. haberinin olması ise "bize kimse yaptıklarımız cezalandırılacak demedi" diye kimsenin dememsi için. neden ceza kanununda hapis cezası açıklanmışsa o yüzden. kuranda cehennnem geçer. anayasa kitabındada hırsızlık şu kadar yıllar arasında hapis, cinayette ise bu kadar yıllar arasında ceza-i müeyyide uygulanır der. kaba tabirle bu.

@neysene cehennem neden var veya biz neden biliyoruz bunu konularında tatmin oldum. mantıklı geldi. ama yazdıklarına göre kusursuz tanrının beğenilme ihtiyacı hissetmesi çelişki yaratmaz mı?

ihtiyaç değilde şu pencereden bakman gerek. birşeyin varlığı, başkalarının bunu tanıması ve bilmesiyle değer ve anlam kazanır. Allah isimlerinin tecelli etmesini istiyor. ve yaratıcı dememizde birşeyleri yaratarak varetmesinden ileri geliyor. isimlerin tecellisi yarattıklarının ona muhtaç olmasıyla oluyor. yani bizim yeme içme ihtiyacımız var Rezzak ismi tecelli ediyor. bizim acizliğimizden hasıl olan rahmete ihtiyacımız var Rahman ismi tecelli ediyor. örneğin hiçbir canlının gözü olmasaydı ışığın bi önemi olur muydu? olmazdı ama bizim için olmazdı tabi. Allahın tek varlığı biz değiliz. bunları tecelli ettirecek melekleride var fakat bunu cüz-i de olsa iradesi olan insan ve cinlerden istiyor.

işte zaten her şey bu yanlış bilgilerden kaynaklanıyor.. Allah kendisi için "ben süper iyiyim, sadece ve sadece iyiyim" dememiştir ki hiçbir yerde. Allah'ın sıfatlarını araştırırsanız görürsünüz. Bunu bilmeyen insanlar, daha doğrusu Allah'ın illaki "pure good" olmadığını görenler, çok hayal kırıklığına uğruyor..

neysene nin yazdıkları cok dogru. Allah'ın güzel isimlerini okuyunca zaten tefekkürün ne anlama geldigini de anlıyor insan.

Bismillahirrahmanirrahim derken,
rahman diyorsun : bütün herkese (din gözetmeden) her seyi saglayacagını ifade eder, suyunu ekmegini, merhametini.
rahim diyorsun : Allah'ın ahirette sadece mümin ve müslimlere merhamet edecegini ifade eder.
bismillah diyorsun : burada 3 kelime var, "isim" "Allah" ve "b" harfi. Allah'ın adıyla diyorsun burada, b ise ebdeu fiilinden gelir, baslamak demektir.

bunu anlamak gibi bir sey iste. bi örnek vereyim dedim.

not: dayanamadım sunu da diyeyim. besmelenin özü b harfidir.
hatta mevlana mesneviye "bişnev" diyerek baslamıstır. yani dinle diyerek.

aynı sürede erir gibi geldi bana

sıvı sıcaklıkları ? eger. 0 derece ise erimezler.

buz parçalarının sıcaklıkları da önemli eşit olmalı. Ama sanki bana kütlesi çok olanda daha çabuk erir gibi geldi. Çorbanın tasta tencereden daha çabuk soğuması gibi.

liseden kalma bilgilerimi zorlayınca

Q = mc T + m L buzların erimesi için verilmesi gereken ısı her ikisi içinde aynı

fakat yinede aynı sürede eriyebilir.

kütlesi daha büyük olanda daha çabuk erir.

sebebi ısı transferinin hızının sıcaklık farkıyla orantılı olmasıdır.

şimdi buzları sıvının içine atınca iki sıvının sıcanlığı da düşecektir. tam erime gerçekleştiğinde buz kütlelerine geçmiş olan ısı miktarı aynı olsa da, bu sıvılardan eksilen ısının, sıvıların sıcaklığına etkisi farklıdır. kütlesi daha az olan sıvının sıcaklığı daha fazla düşecektir.

işte bu süreçte kütlesi fazla olan sıvının sıcaklığı daha stabil olacak, buz ile arasındaki sıcaklık farkı daha uzun süre korunacaktır. böylece ısı transferinin hızı kütlesi az olan sıvıya göre hep daha fazla olacak, erime hızlanacaktır.

umarım açıklayıcı olmuştur.

burfak gayet güzel açıklamış.

biriktiren hesap bayağı işe yarıyor belli bir miktar belirleyip (en az 150) kredi kartından çektiriyorsun parayı bozdurmanın tek yolu da şubeye gitmek ister istemez para birikiyor istediğin zaman da gidip çekebiliyorsun kayıpsız, sabırlı olabilirsen faiz de veriyor. finansbank'ta vardı. altın endeksli de yapabiliyorsun sanırım.

İng Bank'ta "Turuncu Hesap" diye bir şey var. Parana faiz de veriyorlar, hem de istediğin zaman çekebiliyorsun, faiz bozulmuyor.

bankaların altın hesapları oluyor. daha güvenilir gibi geliyor bana. sonuçta ortada 10 g altın varsa bunun gramajından yiyemezler değil mi )?

Kredi kartından altın alırsan güzel komisyon ödersin, biriktireyim derken zarar edersin. Eline para geçtikçe gir kuyumcuya elden al. kuyumculuk büyük bir sektör öyle kazıklanma gibi bir şey olmaz 2-3 çeyrek altın için.... buraya girebildigine göre google'da güncel altın fiyatlarını da bulabilirsin alacağın günlerde.

mevduat, fon gibi şeyleri başaramayacaksın (bozması ve çekmesi daha kolay) izlenimi var bende o yüzden bunu öneriyorum.

507 çok haklı. kredi kartından alacağına ver 150 tlyi ne kadar geliyorsa ona göre al altını. at yastığının altına kalsın. altın takıda alınabilir. yüzük bilezik vs.

takı alırsan komisyonun minimum 5 katı işçilikten zarar edersin aman diyeyim:)

gram altın al, en mantıklısı o.

şu an kar var ama yağış yok. en iyi cağ gelgör diyorlar ama ben hala cağ kebabını tadamadım bile. erzurum daha çok gelişmeli burası doğunun paris değil

cağ için gelgör iyidir.

tavsiyeyi kendimle ilgili olarak istemiştim ama teşekkürler, güzel bir cevap olmuş ((:

buraya gittiğinizde tabii olarak cağ kebabı yemek isteyeceksiniz, fakat tüm öğünleri cağ kebapla geçirecek değilsiniz,gerçi kısa bir seyahat demişsiniz ama ben alternatif olarak bi mekan söliyim size,
çifte mineralerin yakınlarında tebrizkapı taraflarında kime sorsanız gösterecekleri emir şeyh et lokantası mutlaka gidin, odun ateşinde köfte yiyin.köpüklü ayranı da harikadır.değil erzurum,bir çok yerde o kadar güzelini yeme fırsatını bir daha yakalayamayabilirsiniz.
oltu'yu ne için sorduğunuzu anlamadım,kısa seyahat için öncelikli tercih edilecek mesafe kısalığında değil çünkü.
arzen'de dünya mutfağından istediklerinizi bulabilirsiniz.
erzurum'a gidip erzurum ağzını duymadan gelmeyin,
muratpaşa taraflarında bi çay ocağına gidin,soba sıcağı ve çıtıltısında yaslanın arkanıza,karadut çayı söyleyin ve yaşlı amcaların muhabbetine kulak kabartın,şanslıysanız dışarda kar da varsa,huzuru yeniden tanımlarsınız.
onun haricinde klasik olacak tavsiyelere girmiyorum,google'a yazsanız çıkar zaten gezilecek yerleri.

oltu'da sabah uzamamasını ümit ettiğim bir işim var, onu hallettikten sonra dönüp akşam 21-22'ye kadar merkezde olacağım. çok güzel anlatmışsınız, söylediğiniz yerlere gidecek vakit bulurum umarım (:

bimeks'te %20 indirim var bugün

autocad falan kullanacağım diyorsun. i3 işlemciden uzak dur o zaman. minimum i5 alman lazım. ilk linkteki güzel senin için.

1.toshiba'lar taş gibidir. olur, ama ben olsam asus alırdım.

2.teknosa'dan alma. teknosanın zilyon tane irili, ufaklı mağazası olduğu için eski ve pahalı ürün alma olasılığın var. mediamarkt'ın açtığı her mağaza hayvani boyutta olduğu + sürekli müşteri sirkülasyonu + hayvani miktarda toplu alım yaptıkları + en ucuz fiyat garantisi için mediamarkt derim.

istanbul bilisim'den kesinlikle almayin. urunler distributorle gelmiyor, garantileri gecersiz oluyor.

teknosa'dan da uzak durun, garanti anlaminda. mediamarkt bu anlamda daha basarili.

vatan bilgisayara da bir göz at derim. orada da fiyatlar uygun oluyor ve world kartın varsa ekstra indirim de sağlıyor.

bence dell de düşün. yerinde servis garantisi var. yani nerdeysen oraya gelip makinana bakıyorlar, gerekirse alıp gidiyorlar. ben freedos aldım inspiron n5010 modelini, 1400 tl civarı. 1 gb ekran kartı, i5 2.53 işlemci, 320 gb harddisk falan iş görür yani. bir de numeric keypad de var. 15.6 inch

co2s2 +1. İstanbul bilişimden almayın gerçekten, ürünlerin garantileri geçersizdir doğru. Bimex, Teknosa ve diğerlerine oranla biraz daha hesaplı olabilir.

daha hesaplı ama garantisi yok yani. peki toshibadan vazgecmek daha mantıklı mı oluyor o zaman ??

toshiba'yı bir tek istanbul bilişim satmıyor ki. teknosa'da bimeks'te vatan'da falan da var. hem de türkiye garantili.

diğerlerinde fiyat yükseliyor sanırım.

ekran cozunurlugu de muhim, islemci de falan karar verirsen ve ondan sonra ek bir karar mekanızması olursa eğer çözünürlügü yüksek olana bak.

hoca sana bir mesaj attım bak bakalım

profilonun içindeki toshibanın dükkanı en uygun fiyatlar,eğer toshiba düşünüyorsan.

teknosa'dan katiyen almayın! aldığınız ürünlerde bir pürüz çıkması durumunda değiştirmemek için bin dereden su getiriyorlar. "biz tüketiciyi koruma kanunu ile bağlı değiliz" bile diyorlar. sonuç olarak tüketici hakem heyetlerinde teknosa'yla ilgili binlerce dosya yığılmış durumda.

teknosadan aldım bile casper

DSP-MHP-ANAP koalisyonunun son döneminde Kemal Derviş'in düzenlediği ekonomi politikalarından AKP döneminde de zerre sapılmadığı düşündülüğünde mantıklıdır bu sonuçların çıkması. Yani Başbakanımızın dediğinin aksine eski hükümetin pisliklerinin temizlenmesi yerine eski hükümet döneminde üretilmiş bir ekonomi politikasının kaymağı yeniliyor.

akp donemınde anlasılmadı ki imf ile, beklenti vardı da olmadı.

ben sana en uzun yolu söyliycem.
bilgi edinme yasası var. o yasayla ilgili maliya bakanlığına bir dilekçe ve ya mail attığında cevabını illa alırsın.

büyük resme bakmak lazım (yabancıların tabiri, hiç de sevmem) yurtiçine borç ne oldu vs...

imf ile anlaşılmadı ama kısa yoldan imf nin istediği yapıldı, kurumlarımız özelleştirildi yabancılara satıldı istersen hiç borcun olmasın, kendi kaynaklarını kullanamaz hale geldikten sonra bir manası yok. insanlar böyle kandırılıyor.

dışarıya borcumuz kalmıyor çünkü parsel parsel vatanı satıyoruz !.

google da türkiye' nin toplam dış borcu diye aratın. sadece imf ye olan borçları değil.

doğru olabilir zira daha itiraz eden çıkmadı bu imf ye olan borç konusunda.
ama ki :
ekonomide şöyle bir konu vardır;
borç gerektiğinde iyidir.
hatta enflasyon bile yeri geldiğinde iyidir.

neyse adam durum bu demiş ama sadece bir detay bu, bir de diğer detaylara bakalım:
dış ticaret açığı rekor kırıyor.
ithalat ihracattan kat be kat fazla
yani ülkenden para çıkarken ülkene para girmiyor.
cari açık o biçim
yani bir yılda senin yaptığın harcamalar gelirinden çok fazla.

milli gelir gibi bazı ekonomik göstergeleri şişirmek için
olmadık şeyleri hesaba katıyorlar.
tefe üfe nin hesaplanmasında kullanılan mal demetleri falan.

borç azalınca bir rahatlama olmaz mı ya
sen rahatladın mı
senin veya ülkenin refahı arttımı
bu güzel ekonomik gidişatın piyasaya ne kadar etkisi olmuş.
lafa değil çevremize bakarsak anlarız.
bazı şeyleri güzelmiş gibi gösterme çabasındalar.

ülke hiç rahatlamadı diyene dsp-mhp-anap hükümeti lazım amk. tam 10 sene önceki 20 şubat 2001'deki gazete manşetlerini bi okuyun lan. hatırlamıyosanız ananıza babanıza bi sorun, bi gecede ne hale gelmiş ülke diye. şimdi kalkmış ülkede kriz var demiyolar mı çıldıracam. 2 bin liralık telefon ülkede yok satıyo, hergün trafiğe binlerce yeni araç çıkıyo (petrolün bu fiyatlarına rağmen), binlerce yeni konut inşa ediliyo vs vs... para yoksa bunlar ne amk. tamam dinci diye bok atın, yobaz diye bok atın da yalan söylemeyin bari. hepinizin elinin altında son model bilgisayar, internet ama sanki yiyecek ekmek bulamıyo gibi ağlıyosunuz.

eskiler bişey derdi, aklıma onu getiren site..

at yalanı ... inananı.

ayrıca bir de şu var

in long run we are all debt/dead.

ha bir de şu var;

evet ülkede belli bir gelişme olmuştur bu inkar edilemez ancaak asıl önemli olan bunun nasıl olduğudur;

burada 70 yıllık cumhuriyetin birikimlerinin bir bir satılması, bunun yanında tek parti hükümetinin getirddiği bir istikar ile globalleşmenin doğal bileşkesidir bu sonuçlar ama ortaya çıkıp ben yaptım derse birileri...işte o zaman; at yalanı durumu ortaya çıkar...

önce salt yorum yapayım, sonra da cevabı vereceğim.
çevremde (ben de dahil) son 10 yılda kimsenin borcu azalmadı, aksine arttı.
devletin borcunun azalıp artması zerre umrumda değil..
bunun dışında; borcun azalması tek kriter olmamalı ekonomonin değerlendirilmesinde, yukarıda yazdığınıza göre 5,5 milyar dolar borç var.. ben şimdi iktidara gelsem sonra da 2 boğaz köprüsünü satıp, glen parayla da borcun tamamını ödesem türkiyenin borcunu ödeyen efsane başbakan mı olurum sizce, heykelimi dikerler mi?
kontrol etmenize gerek yok, imfye olan borç azaldı.

laa layn amk
şimdi cevaba gelelim
ülke mal varlığı yani mirası satmayı bi halt sandılar.
ülkeye nereden kazanıldığı belli olmayan milyar dolarlık kara para girmesine
-ne güzel dediler,
düşünün o para uyuşturucu parasımı fuhuş parasımı belli değil,
kul hakkı haram para falan oralara girmeyin bizim aklınız o kadar çalışmaz
o işe ulema karar verir.
babamın ticari minibüsümüz var:
on yıl önce kazandığımız parayı kazanıyoruz meğer 90 lar altın çağmış.
ya şimdi ne durumda karı ve fiyatı giderek azalıyor.
bir minibüsten kaç kişi ekmek yiyor: minumum 3
o 3 kişinin ailesini hesaba kat bak kaç kişiyi etkiliyor.
hepsinin oğlu zengin oldu
benim anlamadığım sen ne kadar ne ölçüde maddi olarak geliştin.
çevremde herkes gerilerken
kimse halinden memnun olmazken.
partizanlık yapmanın lüzumu yok.
ünide hocaların bir çoğu cemaat olmasına rağmen hepsi akp nin ekonomi politikasını çok feci eleştiriyordu.
bu kemal dervişin programı bitince bakalım ne yapacaklar diye soruyorlardı.

adnan menderes de ülkeyi çoştururken
ülkenin bütün döviz rezervinin taaaa ... koymuştur.
dış borcu hoplatıp zıplatmıştır.

önce yatırırsan sonra bi daha yatırman gerekebilir.

yorum: düzenli ödeme onlar için yeterli. zaten türkiyede kredi için skor sistemi yok. ancak banka konuşmalarında vs hep söylenen "ödemeleriniz zamanında/değil" dir. belki yüksek krediler için böyle bir şeye de bakıyor olabilirler. yine de sanmıyorum. çünkü aynı konuşmalarda müşterilerin "sadece bir kez geç ödemiştim ama ben" gibi cümleleri de duyuluyor. bu da bu kriterin daha önemli olduğunu düşündürüyor.

ya şimdi elli tane şey yazılacak buraya ama şunu söyleyeyim. türkiye'deki dilbilimciler ve türkologlar arasında çok tartışılan terimler bunlar. siz en iyisi türkiye'de dil tartışmaları adlı istanbul bilgi üniversitesi yayınlarından çıkma kitabı alın. orada bu konuyla ilili özel bir bölüm var. herkes bir tanım yapacak şimdi ama sanılandan karışık bir mevzu.

ağız: türkiye nin bölgeleri arasında değişen yazıma yansımaya sadece konuşmada olan değişiklik örneğin istanbul ağzı,elazığ ağzı vb

şive: konuşmada ve yazımda farklılık vardır.örneğin azerice.yine de farklı şiveler birbirini az çok anlayabilir

lehçe:tamamen farklı bir dil diye biliriz fakat yine de dillerin çıkışları ve kökenleri benzerdir.örneğin yakutça

özet olarak ağızdan lehçeye gidildikçe dildeki farklılık artar

şive = lehçe ilk olarak bunu bilelim.
ağız : yöreden yöreye değişen bir şive( lehçe) söyleniş biçimi. örnek karadeniz ağzı ege ağzı.
şive/lehçe : bir dilin alt birimi. örnek Türkiye Türkçesi, Kırgız Türkçesi

bize üniversitede böyle öğrettiler.

edit :bir şive/lehçe dil kuralları bakımından sözcük kökleri-ekleri bakımından aynıdır. fakat kelimeler farklıdır. örneğin sen elmaya elma derken o baska birsey der. yani birbirinizi anlamanız pek mümkün değil.

ama ağızda sadece söylerken farklı söylenir.Örnek geliyorum geliyom geliveriyom gelerim gelirem gibi

peki cümlenin içinde belli bir nesne için farklı kelimeler kullanılıyorsa bu şive mi olmuş oluyor, doğru mu anlıyorum? karadeniz lehçesi doğru bir kullanım oldu mu şimdi?
edit: karadeniz şivesi demeye çalışıyordum pardon : )

karadeniz lehçesi kesinlikle denilmiyor. karadeniz şivesi/karadeniz ağzı kullanımları var.

ayrıca şunu da belirtmek gerek, türkiye dışındaki türkologlar ve dilbilimciler, kazakça, yakutça, özbekçeyi ne şive ne lehçe saymaktalar. ayrı bir dil olarak adlandırmaktalar. bizde de talat tekin bu görüşü savunmakta. bence de mantıklı olan bu.

Cevap ne olursa olsun, kabul edilen 'delirttiniz lan beni''nin cevabı da olsa, tartışıldığı için 'kesin doğru' kabul etmeyiniz. Ama 'delirttiniz lan beni''nin cevabı şu an için geçerlidir. =]

bu benim görüşümdür, entry olarak da yazdım. örnek vererek açıklayayım.

ağız farklılığı: "çay koyayım mı", "çay dökeyim mi", "çay katayım mı" her biri farklı

şive farklılığı: "çay koyayım mı", "çay koyayum daa", "çay goyam mı", "çay koyduruvirem mi"

yani "ağız"da, aynı eylem için farklı kelimeler kullanılıyor.
"şive"de ise aynı kelime kullanılıyor ama söylenişi farklı.

arıyosun. senden para giderken o kazanıyor. baska nasıl olacak ki. bunun dısından belkş baska sekillerde para kazanabilirsede asıl parayı bundan kazanır. ( bazı isletmelerin numarasını alır atıyorum en yakın pastanenin numarasını isteyebilirsin sana belli bir pastanenin numarasını verebilir )

Yeri gelmişken bunların orjinali, yani 118'in gerçek varisi 11811'dir. Diğerleri gibi pahalı degildir zannımca.

dakika ucretleri 1-2 tl gibi bişi onların.

eyv cruor, ofiste ucretsız dıye mail atan ablayı dovup geliyorum ben bi sn.

tt'nin 118'i hic bi zaman ucretsiz olmadi ki simdi olsun.

tt'ninki şu anda nasıldır bilmiyorum ama geçmişte 118'i aradığında haşırt diye giriyordu. hatta sabit telefondan cep telefonunu, yurt dışını falan aramak bile 118'den ucuzdu.

cevabı bulmuşsun. maaş az diye gidersen atarlar seni. illede isterim diye tuttur. ama cok iste.

ssk tam yatiyor mu? yatmiyorsa sikayet et. hem tazminatini hem de yatmayan primlerini alirsin.

bende tazminat için kendimi kovdurmuştum fakat öncelikle haklı sebeplerin olmalı.

düşünsene bir iş kurmuşsun,elemanın mutsuz fakat sen her bişeyini eksiksiz yapıyorsun,zam veriyorsun maaşını gününde yatırıyorsun fakat adam illa tazminat diye tutturmuş.sebebi başka iş falan filansa daha bi kötü.
haklı sebeplerin olduğunu var sayıyorum.tazminata ihtiyacın olduğunu belirten bir konuşmayla anlaşmalı olarak tazminatını alıp ayrılabilirsin ama düşük bir ihtimal bu.kendini kovdurmayı denersen,bunun farkında olurlarsa eğer,onlarda tıpkı senin yaptığın gibi seni istifaya yönlendirmek için yıpratırlar.
benim izlediğim yol,işimi seviyorum ama bu haksızlıkları çözün,mesailerimizi verin adam gibi çalışma saatlerine uyun falandı.baktım olmuyor elemanlara gaz verdim örgütlenelim yasal hakkımız falan filan diye.elemanlar ürker böyle şeylere girmez ve üstlere ispiyon eder.üstlerde şirket açısından zararlı olduğun için tazminatını verip gönderirler.bir reklam firmasında çalışıyordum ve bu şekilde tazminat aldım.
ama dediğim gibi herşeyden önce haklı sebeplerin olması lazım.5bin lira tazminat biriktirecek kadar emek vermişsiniz birbirinize.eğer mesailerde ve maaşlarda hakkınızı yemiyorlarsa,üstüne üstlük birde zam veriyorlarsa tazminat istemek nankörlük olur.

tum izinlerimi kullandim ve mesai hakkim yoktur gibisinden bi kagit imzalatiliyorlar, onu imzalamadiysan "kullanmadigim izin paralari ve almadigim mesailerimi odeyin yoksa muvaffaknameye (adi oyledi sanirim) imza atmam de.

tümünü gör ü tıkla
edit : dogum günleriymiş sekme. tıklayınca gosteriyor.

birthday calendar.

alıyorlarsa sat gitsin, kurtarman zor artık.

iyi para veriyorlarsa sat, ne koparabilirsen eh.

Satamazsın. Suspend ettirip amaçlarına ulaşmışlar zaten.

gelen mesajları görebiliyorum ama Hesap kontrolu kısmende olsa bende...
Bu herif wikileaks le ilgili Julian assange ile yaptıgı live interview sonrasında amerikada ciddi şekilde herkes tarafından tanınıyor.
zaten bu roportajdan sonra takipçi sayısı bir anda 50 bini aşmıştı ama halen mesajlar geliyor.
okuyabiliyorum yani! bu durumda karşı tarafta bu hesabı kullanamaz doğrumu?

itiraz edemez misin bu konuda ?
edit : fiyatı arttırmak icin

@platoniclover
itiraz edebileceğimi sanmıyorum Çünkü, profil resmine bu herifin resimlerini koydum,
onun adına tweets girdim amerikalı ünlü siyasetçilerle, Haber spikerleri,Aktorlerle yazıstım sanki oymus gibi, Hatta çok unlu bir bayan oyuncuyla neler konustuk neler:))
işte sonunda patladı, umarım dava açmaz... ama twitter hesabı dondurulsada halen kontrol paneline girebılıyorum.

bar taburesi :/

bartaburesi +1

Pub chair

fanta kulesi

bir sayfata gir sol alt köşede beğenmekten vazgeç in hemen altında

www.facebook.com

kimse kimseye bir sey yikmiyor yanlis takip etmissiniz arif dogan ben kurdum diyor.

Bence jitem yok

jitem meclis araştırma komisyonlarının belgelerinde gecen bir isimdir. varlığı yüzde 99 muhtemeldir. arif dogana gelince. bence artist. ucan adam sabri gibi birşey. benim düşüncelerim bunlar orta sınıf, genç, 3-4 günde bir haber seyreden, 1-2 ayda bir gazete okuyan biri olaraktan.

arif doğanın rütbesi böyle bişeyi yaptığına inandırcak kadar yüksek değilmiş, ayrıca adam hasta ve yaşlı hapse giremez ceza almaz fln diye üstüne alıp ötekileri kurtarma niyetiyle yaptığı bişey bu.

UFO kavramıda bir çok yerde geçiyor...

ben kurdum.

teknik olarak kuran (ekip vb) ahmet cem ersever. ama üstlerinin bilgisi dahilinde kurdu. hasan kundakçı paşa bunlardan biridir. jitem jandarmanın resmi bir kurum olmasından dolayı doğrudan yapamayacağı kontr terör faaliyetlerini gerçekleştirmek için kurulmuş paravan birimdir.

ufolarında maaş bordroları yok mu ?

ya da kandilli rasathanesinin belgelerinde ufolar deprem yapmıştır ( illa açıklayayım. jitem faili meçhul cinayetler işlemiştir ) gibi birşey var mıdır ?

ben jiteme inanmıyorum ama bir güç var

Şu anki Jandarma teşkilatının istihbarat teşkilatının kısa adı Jit'tir. 90'lı yıllarda Ahmet Cem Ersever isimli binbaşının öncülüğünde Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele birimi kurulmuş ve bunun adına da kısaca Jitem denilmiştir.

sonra kontrollere gittiğinde para almıyor ama yinede cok be

Aile hekiminize başvurun! Ücretsiz

aile hekimi pretisyen değil mi. ciddi birseyse yine oraya yönlendirecek. aha evet mantıklı. ama ya ciddi birşeyse farketmezse. ben pretisyen hekime pek güvenmiyorum acıkcası. grip değilsem gitmem.

özel hastaneler ve muayenehaneler insanlık için birer yüz karasıdır.bundan kaç yüzyıl sonra olacak bilmiyorum ama sağlığın paralı hale getirilmesinden dolayı gelecek nesiller bizi affetmeyecek.hele bir de özel hastane açılışı yapan başbakan var ki oraya hiç girmiyorum.

bir devlet vatandaşını başka hiçbir yere muhtaç etmeden "kaliteli sağlık" hizmetide sunmayacaksa ne işe yarar bu devlet?!!

asgari ücretin 600 tl olduğu bir memlekette 300 lira doktor ücreti.

hocam işinize karışmak gibi olmasın ama bence şehrinizde bulunan tıp fakültesine gidin,bu rakam gerçekten çok yüksek.

(bkz: kapitalizm)
demek ki 300 tl veren var, o da dükkanı çeviriyor.

Adı üzerinde, özel muayenehane. Vergisini verdikten sonra 10 tl de isteyebilir 1000 tl de.

efx, gerçekten önyargılı yaklasmak istemiyorum ancak nasıl boyle bir şey soyleyebildiniz anlamadım.
gerçek mi bu

@heyamo, devlet lisesi ücretsiz, kolejler ücretli, devlet üniversiteleri (harç vs dışında) ücretsiz, vakıf üniversiteleri ücretli, devlet hastaneleri (neredeyse) ücretsiz, özel hastaneler, muayenehaneler ücretli. Eğer özel muayenehanelerde ücret alınmamalı diyorsanız bu ayrı bir durum, neden pahalı diyorsanız ayrı bir durum.

Her işin bir rayici var, özel muayenelerin rayici de, muayenehanenin yeri, doktorun popülerliği / akademik titri vs bir çok faktöre bağlı olarak değişiyor. Adam yaptığı işin karşılığının bu olduğunu düşünüyor, eğer bu kadar etmeyeceğini düşünüyorsanız gitmezsiniz olur biter.

kronik bronşit için gideceğiniz muayenehanesi olan doktorun istediği testler genelde ancak özel hastanelerde ya da üniversite hastanelerinde yapılıyor.
gereksiz oraya gitmek. üniversite hastanesinden randevu almaya çalışın. marmara-çapa-cerrahpaşa gibi.

@sivrisinek nah ücretsiz bakıyorlar,nah sağlık ücretsiz.devlet hastanesine bile gitmediğin ortada,hiç konuyla alakası bile yokken iktidar yalakalığı yapmak için ortaya atılmış bir sazansın.

daha geçen gün devlet hastanesine dişini çektirmek için giden emekli bir akrabamın maaşından 25 tl muayene ücreti kestiler.ilaçlara verdiği paralara hiç girmiyorum bile.ayda 500 lira emekli maaşı alan kadından devlet hastanesinde yaptırdığı diş çektirme işlemi için dünyanın haracını kesti devlet.

tabi senin bu acı gerçekleri görebileceğini zannetmiyorum çünkü iktidar yalakalığı yapmaktan gözlerin kararmış.

"en güzeli özel hastaneymiş" bak sen şu işe.ulan madem devlet sağlık hizmetini adam gibi kaliteli bir biçimde veriyoda o zaman niye özel hastaneler ortaya çıkıyo?!!vatandaşına sağlık hizmeti bile veremeyen aciz bir devletin yetiştirdiği insanlarda(!) aynı senin gibi biaatçı yaratıklar olur.

ayrıca devlet hastanesinde gelen hastaya "kartını" uzatan doktorlara hiç girmiyorum bile çünkü midem daha fazlasını kaldırmayacak.

ana bilim dalı başkanı falansa normal. ben öyle veriyorum her gittiğimde. muayenenin ardından bir kez ücretsiz kontrol ediyor. ondan sonraki yine ücretli. yani iki muayene 300 tl oluyor.

tablacılarda olur. sokakta satan ve ya iletişim merkezleri ufak dükkanlar. 20 liradan da aşşağı zor.

tezgahlardan alma genelde çalıntı oluyor derler onlar için.

ayrıca çalıntı telefona hattını takıp güç verince bil ki birgün savcılık mutlaka gel bi çayımızı iç diyecek sana... üstelik "tea is a lie"...
sevecen bir telefoncu bulsan, önce alıp 2gün sonra satacam ama satarken cok para kırma, desen; tabi zor o iş:)
30-40 liraya al bi ikinci el, bulunsun..olmadı satarsın ölü fiyata da olsa...

arkadaşlarını çağır, gelsinler.

yakın arkadaşlarımın hiç biri burda değil. tatildeler hepsi.

kendi kendine konuşmak yerine şarkı söyle, yaptığının ismi olsun en azından.

kitap oku .

yemek yap yemek ye.

duyuruda sürekli soru sor. hem biz sıkılmayalım hem sen.

kimse montla sıç yazmamış hayret.

-haxball oyna
-netten bir arkadaşınla tavla falan oyna
-tivibu kullanıyosan, "seç izle" kısmında türlü türlü şey oluyor. aç boks tarihindeki en kısa knock out'ları izle, henry ford belgeseli izle, falan filan.

bende çok sıkıldım la.şu an fm'i güncelliyorum.fm oynamaya çalışıcam.bakalım.kısfmet.

aynen bende kafayı yemek üzereyim sıkıntıda.bi çözüm bulursan banada haber et

spora başla. pilates, body building allah ne verdiyse birini seç, başla birine.

yeterli miktarda şeker var mı peki?

mesela bir kadının günlük protein ihtiyacını karşılamak için "yutması" gereken meni miktarı 1 lt civarı bir şey diye duymuştum. hemen hemen aynı hesapla şeker de gerekeceğinden bence hapse girmen dışında bir işe yaramaz.

çenesi kilitlenirse kopar mopar.
ne fanteziler var...

bunu yazarken şekerin düşmediyse sorun yok.

şeker falan hikaye,sen asansörde birini kıstırırsan affetmezsin gibi geliyor bana.

Amacın hayat kurtarmaksa cebin de her daim bir şeker bulundur.Sapıksan yapçak bişi yok panpa.

semende glikozdan çok fruktoz var. eğer kişide fruktoz intoleransı varsa (ki bu genelde hipoglisemiye yol açan bir durum) fruktoz, glikojenin glikoza çevrilmesini yavaşlatıyor hatta engelliyor. bu yüzden semen yemek daha kötü olabilir. fruktoz intoleransı yoksa işe yaramaz sanırım çünkü yeterli değil. aslında glikoz böyle durumlarda daha etkili ama fruktoz da kan şekerini dolaylı yoldan arttırıyor. insulin salgısını da tetikliyor.

haha ciddi ciddi cevapladık :)

kurtarmayi cok istiyorsan bir yerini kesip kendi kanini icirebilirsin biraz. o da bir yontem olabilir.

minibusler geciyordu hatırladıgım kadarıyla.

minibüs geçmiyor ordan, küçükköy minibüsüne binip , küçükköy benzincisinin orda inerseniz 6-7 dk yüyüyerek ulaşabilirsiniz. Onun dışında gaziosmanpaşa minibüsüne binip , gaziosmanpaşa dan da 500 evler minibüsü ile 2 vesaitle ulaşabilirsiniz.

sms ücretini alır.

o kadar mı?

evet 50 kurustu zannedersem.

hocam bende buradan tişört almayı düşünüyorum,sen daha önce aldın mı?eğer aldıysan nasıl kaliteli mi?"kapıda ödeme" sistemleri olsa süper olacak ama sanırım kötü amaçlı kullananlar olduğu için kaldırmışlar o sistemi,e-mal atmıştım.

hayır dostum acılmıyor.

bende de açılmıyor.

bence hedefini düsükten yükseğe doğru cıkart.
ilk 3 gün 2 km ya da 30 dk kos
sonra 4 km ve ya 1 saat
ole ole kafana gore
birden yüklenme vucuda
uzman değilim ama bence boyle daha iyi olur nacizane fikrim budur.
ha bide şu ısınma hareketleri önemli onları öğren. spora baslamadan once muhakkak yap.

ya yemeği kesersen gayet iyi kilo verirsin. spor yapıp hayvan gibi yersen gene bir halt olmaz. koş, yürü ama ille de yemeğine dikkat et derim ben.

@e1c1e1m Benim amacım da hem yemeğe dikkat edip hem spora devam etmek ancak böyle yaparsam sonuc alabileceğimi tahmin ediyorum..Tersini denedim çünkü..Spor yapmadım ve aylarca makarna,pilav,ekmekten uzak durdum...bi halt olmadı..Metobolizma olayları..

sauna eşofman hiçbir halta yaramaz. fazlasıyla su kaybedersin sadece, su içince geri alırsın. beslenme konusunda da bir uzmandan tavsiye alman daha hayırlı olacaktır. Eldeki verilerle bir şey söylemek zor. yemeği keserek kilo verilmez. sağlıklı değildir. çok hızlı kilo vermek de yağ yerine kas kaybetmene sebep olur.

Hastanelerde "diyetisyen" haricinde nereye başvurabilirm?

dahiliyelerin obezite bolumleri var. onlar yardımcı oluyor.

bisiklet sür kalıcı zayıflık yakala, ayrıca yediklerini azalt giren gıda azalacağından kilo alman imkansızlaşacak ve bisiklet sayesinde de içeriden yakıcaksın.

hesap görünürde basit; alınan kaloriyi azaltıp yakılan kaloriyi artırırsanız kilo verirsiniz.

bir kere sporu düzene sokun ki vücudunuz disipline girsin. bu orta vadede metabolizmanızı hızlandırır, artık "ne yeseniz yaramamaya" başlar. programınızı yapın, önceliğiniz o olsun. (disipline girmekten kastım bayılana kadar spor yapıp 1 hafta sonra vazgeçmeniz değil, sınırlarınızı en iyi siz çizersiniz)

kola, çikolata, cips, mayonez, çerez, gibi kalori depolarından mutlaka uzak durun. çaya şeker atmayın(ya da olabildiğince azaltın). bunlar zayıflamanın yöntemleri değil ama saatlerce spor yaparak yaktığınız kalorileri 2 lokmada geri almamanız için dikkat edilmesi gereken şeyler.yapacağınız diyeti de dikkatli seçin. makarnayı kestim demişsiniz, makarnayı tamamen kesmeyi geçtim, diyetisyenler az yağlı ve sossuz makarnayı diyetlere koyarlar genellikle. dengesiz beslenme kilo verdirmez, kilo aldırır.

kısacası; herkesin bildiği şeyler. olay o disipline girebilmekte.

şubatın başındayız ve sen mart ayında başlarım diyorsun. üşengeçlik diz boyu.
20 kg. verdiğinde tüm gardrobun değişecek. 174 boy için 70 kilo dolaylarına düşersen fit görünürsün. 80 de bile göbek baki. bol şans.

Mart ayından başlarım demem o ki hava çok soğuk bu ara ondan dedim .. Belki o zamana biraz yumuşar...

marta kadar evde bir takım hareketler yaparak kendini yavaş yavaş hazırlaman da senin için gayet yararlı olur. hem alışkanlık edinmiş olursun hem de o kadar yorulmazsın yeni başlamamış olacağın için. böylece vazgeçip bırakma ihtimalin de ortadan kalkar.

bu arada 3 ayda 20 kilo vermeyi hedeflemeyin, hem gerçekçi bir hedef değil, başarılsa bile sağlıksız. 6 ayda %10 sağlıklı ve kalıcı kilo verme şekli. öbür türlü verilen kilo hızla geri alınır.

6 ay sonra 90, 1 sene sonra 80, 1,5 sene sonra da 70e inmiş olmak en ideal hedef bence.

kolay olması da bir etken olabilir.

sanayi devrimini ilk gerçekleştiren ülke olması bir etmen olabilir.
dünyanın ingilizceyi kabul etmesi de hemen arkasından gelmekte nitekim.

Bir dilin ne kadar yaygın konuşulduğu ancak onun sömürgeleri ve sömürge sonrası düzende de kültürüyle nasıl diğer ülkeleri sömürgeleştirdiğiyle birebir alakalı. Ne kadar çok sömürgeniz varsa, ne kadar çok ülkeyi el altından idare ediyorsanız, kültürünüz ne kadar çok elinizin altında tuttuğunuz ülkelere bir yozlaştırıcı olarak sokulmuşsa o kadar yaygın bir dil oluyor diliniz. İspanyolca da buna güzel bir örnektir, ingilizceden sonra.

diplomasiyi cok iyi kullanıyolar adamlar zeki. dilde kolay. amerikada genelde ispanyol portekiz kökenliler fazlacayken ( burayı salladım belkide fazla değildir sadece güneyde fazladır yada ) ingilizceyi tercih etmeleri ingilizcenin bir dünya dili olması yolunda büyük bir etken olmustur. buna ek olarak eğitim dili olarakta kendilerini kabul ettirmeleri baska etkenlerden biridir.

hemen hemen kusursuz olmasindan kaynaklaniyor bence.

@platoniclover "eğitim dili olarak kabul ettirmek" coğrafi keşifler, sömürgeleştirme, kültür vasıtasıyla etki altına alma ve pazar oluşturma etkenlerinin bir sonucu ancak ve dolayısıyla tek başına havada kalan bir neden.

@cinna monster bence eğitim dili olmanın coğrafi kesiflerle bir ilgisi yok. suan bilim dili olan latinceyi dünyada konusan ne bir ülke ne bir toplum vardır.

haa bir de bizim bu basit neredeyse sömürgeleşmiş kültürler arasında olduğumuzu ve mesela almanya, fransa vb. ülkelerin bu yayılmadan aynı ölçüde zarar görmediğini unutmayalım.

bugün siz bilim ürettiğiniz ana dilinizde birinci elden kaynak bulamıyorsanız, kaynaklar konunuza göre ingilizce, almanca ve fransızcadan tercüme ise kime göre yaygın diye de sormak gerek..

@cinna monster, tam istediğim cevap buydu, kafamdaki soru işareti gitti.

ama ispanyolca konusuna katılmıyorum pek, yani bu türde bir örnek olabileceğine. çok insanın konuşması ne yazıkki evrensel dil yapmıyor bence bir şeyi. almanca fransızca ve japonca bu konuda daha iyidir ispanyolcadan benim gözümde. ki basit bir karşılaştırma için baktım (elbette bunla bir şey ölçülmez ama düşüncemi destekliyor diye söylüyorum) wikipediadaki madde sayısı olarak baktığımızda bu üçü ispanyolcayı geçiyor rahat bi şekilde.

@platoniclover latincenin bağlantısını çözemedim? sömürgeleşmenin yolunu açan coğrafi keşifler latince konuşanlar ile yapılmadı eğer kastettiğin buysa.

şimdi şöyle düşün, eğer sen sömürge bir ülkeysen sana iş sağlayanın dilini bilmek sana artı değer katıyorsa o dili öğrenirsin. dilin yaygın olarak öğrenilen bir dil olmasının kolay olmasıyla ilgisi yoktur. pazar kime aitse onun dili konuşulur.

o açıdan kabul ettirmek altını doldurmayınca havada kalıyor diyorum. kabul ettirmek nasıl? aa evet şöyle güzel bir dilimiz var böyle kolay öğreniliyor diyerek değil herhalde.. 73 milyon türkiyelinin en az 55 milyonu ömrünü ingilizce kurslarında heba etmiştir ama kaçı konuşur adam gibi hani o kadar kolaysa? veya bu insanlar madem öyle neden başka "kolay" bir dile kaymazlar...

veya neden şimdi pazar çine kaymaya başlayınca insanlar çince öğrenmeye başladılar yavaş yavaş, çok mu kolay çince?

@qtk evet bilim dili açısından bakınca evet ispanyolca doğru bir örnek değil ancak fetheden fethedilen arasındaki dil sorunu için bir örnek yaygınlık olarak.

@cinna monster latince baglantısını soyle kurayım. Bu gün dünyada fen bilimlerinin dili latincedir. özellikle tıpta kendini cok belli eder.ve bu gün latince konusan ne bir topluluk ne bir devlet vadır. latincenin bilim dili olmasını etken yapan sey bıraktığı eserlerdir.
kimya icin bir istisna söz konusudur. kimya icin bazı üniversitelerde almanca hazırlık vardır. bu neden dünya dili olan ingilizceyi değilde almancayı tercih ettirtmistir. cunku almanlar kimyada kendini kanıtlamıs ve o konuda eserler ortaya koymus. bende buradan yola cıkarak, bir fikirle ingilizce dünyada en cok konusulan bir dil olabilir belki bu etkenle bu gün bircok insanın ingilizce kursuna gitmesine sebep de bu olabilir ama mutlaka bunlardan farklı olarak bu adamlar zamanında bilim alanında atılımlar yaparak eserler vererek ingilizceyi eğitim dili yapmıslardır.

yani bu da bir etkendir demek istiyorum.

britanya sayesinde. ticaret, denizcilik, keşif, sömürgeler, sanayi devrimi gibi kavramlar olayı özetliyor. eğitim, bilim ve teknoloji konularında da popüler hale gelmesi geçmişin getirdiği bir altyapıdan kaynaklanıyor.

her ne kadar bilimsel bir yorumunu okumasamda amerikaya yerleşen ingiliz kökenlilerin nufüsuyla ilgili de olabilir. düşünüyorum 19. yy.da fransızca popülerdi. kanada da ingilizce baskın olsa da fransızca konuşulan bir dil. britanya sömürgecilik faaliyetleri ve sonrasında amerikanın yeni dünya olması bügünkü durumu ortaya çıkardı sanıyorum. bir de fransızcanın artikelli yapısının ingilizcede olmayışı da bir etken olabilir.

(bkz: #21922484)

patates kızartması ye bol bol. aburcubur tabir edilen cips felan filan. kilo yapar heralde. zaten obeziteyi festfutcular dünyaya yaydı diyolar.

geceleri salya falan akıyor mu çok? kurt ihtimalini düşünmüşsünüzdür ama.

Spor yapın. Spor sadece zayıflatmaz, vücudu dengeler.

@platoniclover yiyorum devamlı, yemekten sonra da cips parlatıyorum haftada 2-3 kere hatta. ama yok tık etmiyor.
@cro magnon yok, öyle bir problemim olmadı.
@akalmor sen abartmışsın o kadar da demedik :)
@cosmicstring spor yaptığım zamanlar daha çok kilo veriyorum.

@cro magnon

ben de kilo alamıyorum ve evet, salya problemim de var. bu kurt meselesi nedir acep?

@akalmor ağırlıklı olarak bisiklet bir de futbol.
Bim'den böyle direk tavsiye versenize, şunu al bunu al diye. çok mu zahmetli oldu? ben de yiyorum çikolataydı, cipsti ama fayda etmiyor

@yasakani
bagirsak kurdu, tenya. bunlar bağırsakta yaşar, senin yediklerinle falan beslenir diye biliyorum. böylece kilo almanı da engeller. sen yine de başlıktakileri oku.

spor, koşma, yüzme filan değil de kas geliştirme odaklı olunca ve beslenmeyi protein ağırlıklı yapınca kilo aldırıyor diye biliyorum.

özet: dambıl al, et ye.

Bim'de un kurabiyesi vardır Kurabiyecizade marka. Lezzetli fazlaca. Sanırım benim götte de katkısı büyük. (Aslında başka kurabiyeleri de var ama denediklerim içinde en iyisi ve en kalorilisi un kurabiyesi.)

@akalmor yok ya ilaç kullanmam. bim den isim ver bana sen :) lezzetli bişi olsun ama gidip alayım 15-20 paket.

akalmor yapma etme 1 metrelik tenya çıkıyor adamların bağırsaklarından.

kamile bi siktir git.

"İnce bağırsağa yapışan skoleks ile bağlantılı boyun kısmından gelişen proglottidler 2-3 ay içinde parazitin erişkin formunu almasıyla döngüsünü tamamlar. Domuz tenyası 3 ile 5 metre arası uzunlukta olup skoleksinde rostellum ve çekmenler barındırır. Proglotidler düzenli yapı ve dizilim gösterir. Sığır tenyası 6-10 metre arası uzunluktadır, skolekste sadece dört çekmeni bulunur, proglottidlerin yapı ve dizilimi düzensizdir. Balık tenyası ise 20 metreye kadar uzanabilmekte fakat skolekste çekmen ya da rostellum barındırmaz, proglottidleri çok düzenli ve sık dizilmiştir.
Domuz ve İnsan dokuları ve özellikle de beyin dokuları birbirine benzer olduğundan, domuzlarda meydana gelen cysticercosis vakaları insanda da görülebilmektedir. Bu bağlamda insanlar, domuz tenyasının konağı olduğu gibi aynı zamanda ara konağıdır da. Beyinde meydana gelen durumlara Neurocysticercosis adı verilir, ölümle sonuçlanabilmektedir. Domuz ve insan dokularının bu yapısal benzerliği ikisininde hepçil türler oluşundan sebep alır. Sığır ve boynuzlu hayvanlardan geçen parazitler, otobur canlıları ara konak aldığından insanın ara konağı değildir."

geceleri yatmadan önce yemek ye ve yat. kilo almaya birebir.

sigara kullanıyosan bırak ve spora başla

sigara içiyorsan bi kere onu kesinlikle bırakman lazım. En azından 2-3 aylığına. sonra eğer öyle bir imkanın varsa 1 haftalığına açık büfe tam pansiyon bi yerde tatil yap. yemekleri abart. sömür açık büfeyi, hayvan gibi ye. tatlısından yeşilliğine salatasına kadar tabağındaki her şeyi bitir. miden açılacak zaten 1- 1,5 ay böyle çok yemeye devam et. denedim %100 çalışıyor :)

öyle öğrenemezsin. bilen birine git iki figür göstersin. internetten video seyrederek becerebilinecek birsey deil o.

Halk eğitim merkezlerinde bazen yöresel dans kursları açılır. Size yakın bir tanesine gidip sorun, oradaki hoca birkaç hareket gösterir, kurtarırsınız.

hey allam, öğrenirsin hacı videodan rahat ol sen bi halt değil oynamak.

bnce oynamayı öğrenmk için ilk başta kendi içinden gelmesi gerekir.. sahnede rahat bi şekilde tavır sergilemen gerektiğini düşünuorum.. video izlersen ezbere dayalı bişe olur yani orada daha kötü olabilirsin

limondan
acı

Limondan
Hafif acı.

bi turşucuya sormuştum bunu sirke demişti.

sirkeden
normal acı

ben de limondan olanı seviyorum. acı tabii ki.

sirkeden.

ne turşusu olacağına göre, ama hafif acı iyidir.

ziya'ya sormakta fayda var.

sirke
acı

pancar suyunu tek gecerim. sirke ya da limon bilemem ama pancarsuyu ekleyince super oluyor. sade pancarsuyu da harikadır.

(bkz: neşeli günler)

sirkeden
acı

16:30 17:30 arası değişir resmi kurumlar.

5buçuk olması lazım.
yani iş bankası 5buçuk bütün bankalar da aynı saatte açılıp kapanıyordur sanırım.

birçok banka gibi 17.30'dur.

17.30 kapanış. 17.25 gibi git sıra al seni yollamadan dükkanı kapatmıyorlar.

15 gece kapiyi kapattiklarini gormuslugum var. siz yine de son saniyeye kalmayin.

çok tartıştığımız bi konu arkadaşlarla :D

sabit hızla gidiyorsa araç, yine eline düşer. Ancak araç ivmeli hareket ediyorsa, örneğin hızlanıyorsa biraz daha arkana düşer.

eline düşer. paranın ilk hızı senin ilk hızına eşit çünkü. yani o da göreceli olarak otobüsün hızı oluyor.

galiba eline düşer,eylemsizlik prensibine göre olamsı lazım ama başka şeyler de işin içine giriyor olabilir.

daima eline düser. otobusun icindeki havada otobüsle beraber hareket ettiği icin paranın otobuse gore hızı 0 dır. ama elini camdan dısarı cıkarıp da parayı at bakalım eline düser mi ? asla ( cok yukarıya atmadıysan belki ) cunku daima yatay yönde yavaslayan hareket yapar.

yani paranın hızı otobüsün hızına eşitmidir? hava da bile olsa?

otobusun icinde otobuse esittir paranın hızı

eşittir ama havada kalkma süresi arttıkça yavaşlar bu bir.

iki, para havadayken otobüs keskin bir şekilde ivmelenirse arkaya düşer.

edit: yavaşlamaz demiş olabiliriz daha önce çünkü yavaşlamasına sebep olacak bir sürtünme faktörü yok, otobüs içerisindeki hava da aynı hızda olduğu için. evet yavaşlamayabilir durum bu. ikinci seçenek hala geçerli.


edit2:
durumu biraz açıyorum. şimdi biz biz otobüsteyiz. otobüse göre sabit olduğumuza göre otobüsle aynı hız ve ivme değerlerine sahibiz. yani otobüsün hızı neyse bizim hızımız da o. zaten eylemsizlik faktörüne karşı koymak için otobüsün ve oturduğumuz koltuğun bize uyguladığı baskı, yani otobüsün benzin yakmasına sebep olan şey bize bu hızı kazandıran.

para elimizde. para bize göre sabit. otobüs hız kazanırken paranın bize uyguladığı eylemsizlik oldukça küçük, bu yüzden bunu bariz hissetmedik. ama para da bizle aynı hız ve ivme değerlerine sahip şu an sonuç olarak.

şimdi. parayı havaya attık. eğer otobüsün bir ivmesi var ise hızı sabit kalmaz zaten, ama önemli de değil. çünkü aynı ivme değerine para da sahip. dolayısıyla otobüs paranın havada kaldığı süre boyunca ne kadar hareket etmişse, para da o kadar hareket etmiştir. elimiz de o kadar hareket ettiği için çat diye elimize geri düşer.

dikkat edilmesi gereken nokta, otobüsün ivmesinin sabit olmasının gerekliliği. çünkü para havadayken otobüsün ivmesi artmaya devam eder ama paranın ivmesi yeterince artmaz. neden? çünkü hava gaz halinde bir madde olduğu için paraya yeterli baskıyı uygulayamaz. işte o zaman sorun çıkar.

yani tek koşulumuz var: para atıldığı an otobüsün ivmesi para düşene kadar sabit olarak kalacak.

bu arada paranın ivmesinin havada niye düşmediğini de belirtelim, çünkü bir kuvvet yok. ivmenin artıp azalması için net kuvvete ihtiyacımız var. hava sürtünmesi normalde paranın ivmesini düşürürdü(açık havada), ama otobüsün içerisindeki hava otobüsle beraber hareket ediyor ve aynı ivmeye sahip.

ikinci sebep eylemsizlikten kaynaklanıyor heralde. ani bir fren yaparsa da öne düşer.

peki otobüsün içinde uçan sinek normalden daha fazla enerji mi harcıyordur? buyur burdan yak

hava ortamı olayı doğru değğildir.otobüsün içi uzay boşluğu da olsa yine elinize düşer.
ancak otobüse göre hızın 0 olduğu bir gerçektir.
şunu da unutmamak lazım siz havaya attıınızda aslında otobüsün ilerleme yönüne göre 90 km hızla iler doğru da atmış oluyorsunuzi
dolayısıyla yerdeki bir gözlemciye göre hem ileri hemde havaya atılmış oluyor. ama otobüs içinde göreli hız sıfır old için sadece havaya atılmış gibidir.

@kelimeyounu bence daha fazla harcamaz. bu konuda cok emin değilim ama otobusun icindeyken otobus durmus ya da hareket etmis onemli değil. fakat su turist otobusleri vardır ustu acık onlar icin gecerli olabilir.

sinek olayını gözlemledim .sinek araç hızında değil içinde bulunduğu hava kütlesine göre hareket ediyordu.(hava kütlesi araç hızında dır ancak çevresel şartlar etkili)kapı açılınça hava kütlesi hareket edince sinekte eylemsiz olarak kütleyle beraber yer değiştiriyor.veya çukura girince araç ,sinek hava kütlesinin içinde bir miktar yükseliyor gibi geliyor .

2 yıl hapse girersin, araba(lar)ın tamir masrafını da çatır çatır ödersin.

peşin ödeersen 1-2 yıll önce 800 tl civarındaydı. o da sadece yolunda gidiyorsan. ama kaza da yaptıysan karşı taraf haklı da olsa sen haksızsın bütün herşey sana yıkılır anlayacağın...

ehliyeti olmamak bir ayrı bir suç kaza yapsan yine sen haklıysan, sen haklısın. sadece ceza kesilir. ruhsat sahibine ve sana. Kasko paraya ödemeyebilir. Ehliyetsiz kazan yapan bir arkadaşımın masrafları sigortadan ödenmişti bir şekilde ama cezayı da ödemişti.

hocam parasal olarak toplamda ehliyetsiz çevrilirsen reşit değilsen 1000 liraya yakın para cezası var. araç sahibine aracına sahip çıkamadığı için, aracı sürene ve bunun yanında aracın çekilmesiyle araç park masrafları falan. kaza yapınca artık gerisini sen düşün..

hapse filan girmezsin.

kaza yapınca ne olur bilmiyorum da eski sevgilim ehliyetsiz yakalanmıştı o yüzden ehliyet alamıyodu bir süre filan. bir süre dediğim de bikaç yıl. ama o iki kere yakalanmıştı sanırım.

ruhsatın arasına 50 tl koyarsın, bir şey olmaz.

o değil de allah korusun kazada biri canını kaybederse o zaman sonu kötü olur...

yok benim dediğim lüks bi araca ufaktan bi dokundurursak ne olur.

eğer mazulma yatarsan karşıdaki acıyabilir sana :) denenmiş bir yontem ancak şans tabi :D

az batarya ömrü de kriterler dahilinde olsaydı
Turkcell T10 derdim :)

nokia e71, e63

peşin para verme git 65 tl den başlayan fiyatlarla vodafone'dan iphone 4 al.

t10 kullanıyorum 2 aydır, gayet memnunum. sadece şarj süresi sıkıntılı işte.

600 lira LG GD900 cok hosuma giden bir telefon.

Daha 2 gün önce ben de aynı şeyi düşünüyordum,

nokia C5-03

5800

sanal kart kullanabilirsiniz

paypal da olur.

ben arada paypal ile kullanıyorum. paypal güvenli.

siteler değil de kendi bilgisayarınızın güvenliği önemli. iyi bir antivirüs programı gerekli.

gizlilik sertifikalarına sahip hiç bir siteden korkma. https:// gizlidir çünkü. ama alışveriş yaptığın sitenin sertifikasına önce bak yani. güvenemiyorsan, paypal iyi.

kullan hiç bişey olmazzz!!! ben her sitede kullanıyorum .

onlarca kez kullandım. başıma kötü bir şey gelmediği gibi aklıma da hiç gelmez, endişelenmem. hatta kardeşlerim sürekli tenkit edip sanal kart kullanmam yönünde uyarırlar ama onunla uğraşmaya da üşenirim.

üstat 3d güvenliği açtır alışveriş yapılırken cebine mesaj gelsin tek kullanımlık şifre kart bilgilerini bilseler de bir şey olmaz için rahat olsun. sonuçta cep telefonuna gelen şifreyi bilmiyor kimse.

güvenmediği siteden kullanma bi de uyanık ol. bir arkadasın babası akbank gibi tasarlanan bi siteye girip bilgilerini kaydetmis ucurmuslar kartı. uyanık olursan bisi olmaz.

Garanti sanal kart varmış da haberim yokmuş. Bu süper vallahi, net şubesinden direkt açtım hesap ve alışverişimi hemen yaptım. Zaten abimin kartı ile yapacaktım normalde, onun için endişeleniyordum ama gerek bile kalmadı; vadesiz hesabıma sanal kart yaptım; garanti yi seviyorum, cepbank ı bi ayrı, sanal kartı bi ayrı süper...

bu zamana kadar problem yaşamadım kredi kartlarıyla

eğer ki virüsler vasıtasıyla çalınacağını düşünüyosanız pardus yada ubuntu gibi linux tabanlı işletim sistemleri kurarak ordan işlem yapın. benim bilgisayarımda hem windows hem pardus vardır. bankacılık işlemlerinin hepsini pardustan yaparım. zaten biletix gibi ünlü siteler kredi kartını değil ayrıyetten telefona gelen şifreyide istiyo. ondan gayet güvenliidir.

3d varsa tehlike yok. yoksa firma sağlam durmuyorsa güvenme. bir yazılımcı olarak benden tavsiye.

internetten alışveriş yapılabilmesi diye bir olayın olması asıl tehlike, yoksa internetten alışveriş yapma eylemi tehlikeli değil bence.

Bir yerde hesap öderken kartın cebinizden çıkması bile çok daha büyük güvenlik açığı. Aç gözlü garson velet belki kart numaralarının saniyede fotosunu çekip kartınızla wowdaki karakterine altın alacak... Kartların üstünde niye hala numara var, onu da anlamış değilim (eskiden karbon kağıt ile çalışan presli kredi kartı "makinaları" vardı, gerek vardı dana gibi kabartma ile yazmasına. )

Bim de vardı bi aralar. Ama o da okul sezonu başlarken.

www.eksisozluk.com

tam tarifi bilmiyorum ama
kıbrısta çay üstüne az yağlı süt koyuyorlardı (süt ılık bu arada) tabi ağır bir süt kokusu yoktu sanırım yağsız olduğundan eh sonra seker ekle karıstır iç

pek bi sevimsiz bir şey

ha markası cayın (tabi bir önemi varsa) p&g idi

Ben bir ya da iki cay kasigi bal ekliyorum once caya, yaklasik 1 parmak da sut.

Ama evet rize cayiyla pek olmaz yani. lipton bergamut aromali ya da breakfast tea gayet guzel oluyor.

ingilizler (ve somurdukleri) bunu zenginlik gostergesi olarak iciyor, yani "benim sutum var, pis fakir" misali :) boyle %50-%50 cay / sut oluyor.

çay demlerken su yerine süt kullan :) bu ingiliz usulü sütlü çay mıdır bilmem ama yaygın bir tariftir.

c. ronaldo

messi'nin kıyaslanabileceği tek adam maradona'dır. o da messi arjantin'i dünya şampiyonu yaptığı zaman...

ronaldinho yaratıcı bi oyuncuydu. fiziken üst düzey olmasa da bacakları güçlüydü. messi fiziken çok zayıf ve yaratıcılığı bir yere kadar ama top yapışıyor adama dribbling yaparken. şimdiki ronaldo mental harici kusursuz. efsane ronaldo ise hepten kusursuzdu.

alıncak olsa ronaldo > c.ronaldo > ronaldinho > messi.

tabii ki messi.

Simdi soyle bir bakalim, Messi gayet iyi bir futbolcu ama Barcelona da Messi yi tamamlayan unsurlar var, ornegin Xavi ve Iniesta. Bunlar da en azindan bir Messi kadar onemli oyuncular, ama Messi extradan daha kivrak ve de daha cabuk. Amma lakin ki tek Messi nin tek basina bir takimi alip goturemedigini 2010 Dunya Kupasi'nda gorduk. Amma lakin ki Ronaldinho Barcelona'da iken adeta sadece Ronaldinho goturuyordu isi. Sonuc olarak Ronaldinho'nun Ronaldiho oldugu zamanlar Messi'nin simdiki halini gecer, bakin ezer demiyorum ama gecer.

ronaldinho barcelona'da iken de xavi iniesta ikilisi vardı iyilerdi. messi'yi bu şekilde harcamak futbola karşı yapılan bir saygısızlıktır.

messi derim ben de.

(bkz: messi'yi eleştirirken ama arkasında xavi iniesta var eşiği)
edit: benim anlamadığım messi üst üste 5 kişiyi geçerken xavi ile iniesta ne yapıyor? arkadan gaz mı veriyor hadi oğlum hadi oğlum diye?
geçen brezilya'ya attığı golde(40-50 metre top sürüp, 3-4 brezilyalıyı peşine takıp, topa ceza sahası dışından vurup, kaleciyi ters ayakta bırakmıştı) xavi ile iniesta mı vardı mesela?

rıdvan dilmen in dediği gibi : " messi ve diğerleri "

emrag +1

messi dribbling adamı. ronaldinho her türlü adam.

ronaldinho'nun ronaldinho olduğu zamanlar çok daha iyiydi messi'den. chelsea'ye attığı gol gibisi daha atılmadı. hele attığı o pasları xavi iniesta bile veremiyor. çalımları yapan da yok.

messi fizik olarak zayıf diyenlere de cevap veriyorum. nesi zayıf abicim nasıl izliyorsunuz bu maçları_? messi'nin fiziğe ihtiyacı mı var_? adamın oyun stiline bir bakın kimle omuz omuza mücadeleye giriyor_? kimseyle. fizik dediğiniz şey sadece kalıp değil. bunun içinde kondisyon da var, hız da var. bence kondisyonu messi'den iyi bir insan var o da essien. hızı zaten tartışılmaz.

şimdi diyeceksiniz ulan çakma katalana denk geldik. ben barcelona'dan artık zerre haz etmiyorum. futbolu zerre zevk vermiyor. 300 pas yapıyorlar sonra bir arapasta gol. futbol böyle oynanmaz. barcelona'yı tutmuyorsanız zerre zevk vermiyor.

messi.

c. ronaldo, ronaldo ya da ronaldinho fark etmez.

zaten şurdan anlarsın; messi kendini kanıtlamak için ingiltere'ye gitmedi; ronaldo ispanya'ya geçti. ve messi karşısında babayı aldı.

messi omuz omuza mücadeleye giremez. ikili mücadeleye giremediği için öyle bir pozisyonuna denk gelmiyoruz zaten. ayrıca bacakları da kuvvetli değil. attığı goller, girdiği pozisyonlar hep dribbling'den kaynaklı. sonrasında topu ya yuvarlıyor ya da plase. tam bir oyuncu değil kesinlikle. şimdi biz de katalanız ama sezar'ın hakkı sezar'a yani.

(bkz: bir alex değil)

oha ya, tam bir oyuncu değil bile denilmiş...

bence ronaldinho.

çünkü messi süper ötesi bir futbolcu olabilir ama xavi ve iniesta da en az messi kadar süper oynuyor. öyle ki yılın futbolcu adayı olmaları da bunu gösteriyor. neden ronaldinho zamanında bu kadar göz önünde değildiler?

ayrıca c.ronaldo bence messi'den daha iyi..sebebi şu: adam koskoca takımda tek yahu, birde barcelona'ya bakalım.. xavi,iniesta,pedro,villa,daniel alves..
real madrid için sakın benzema, mesut özil falan demeyin.

messi çoğunlukla aynı şeyleri aynı mükemmellikte yapıyor ve sonuç alıyor. yani yaptığı her şey olağanüstü ama yine de bence tahmin edilebilir şeyler. ronaldo ve ronaldinho'da ise durum farklıydı, insanlar her maç acaba yeni ne yapacaklar diye merak ediyordu, haklıydılar da. (ronaldinho'nun antrenman görüntülerini bile büyük bir merakla izlerdik arkadaşlarla, öyle söyleyeyim)

şahsi görüşümdür.

ronaldinho, barcelona'yı omzuna alıp tek başına taşıyordu, hoca olmadığını düşündüğüm rijkaard'ı dahil sırtladı bir dönem.

şimdiyse takım olarak herkes birbirini sırtlıyor ve bu yardımlaşma insanüstü bir performansa dönüşüyor messi'de.

messiye safi dribling diyosunuz da ronaldo da ekstradan ne gördünüz arkadas adam at gibi kosuyo baska bişi bildigi yok. onun yaptıgının alasını messi yapıyo. her karsılasmalarında messi cosuyo ronaldo triplere giriyo. eskiden devamlı dünyanın en iyisi benim diyen ronaldo bile hizaya geldi artık agzını açıp tek kelime edemiyo niye edemiyo çünkü biliyoki agzını açıp bi hadsizlik yapsa messi ona yedirecek söylediklerini:))

facebook'a, sözlüğe, google'a (adwords) ve bu tip en çok hit alan sitelere verseniz reklam? maliyetin çok daha az olacağından ve hedef kitleye ulaşadağından eminim.

facebook da reklam vermek mantıklı olur hedef kitle seçimi yapılabiliyor. örneğin 20-35 yas arası universite okuyan bayanlar gibi.

kozmetik ile ilgili blog sahipleri ile iletişime geçmenizi tavsiye ederim. bloglarda yapılan ürün ve marka tanıtımı, yorumları, tavsiyeler çok etkili oluyor.

ne yapacaginizi degil de ne yapmayacaginiza dair bir sey soyleyeyim; numune dagitmayin. numune toplayicilardan kurtulamazsiniz. varsa o numuneleri satin alanlara azar azar verin.

internet uzerinden satisi yapilan seyin reklami en guzel yine internette yapilir, basili goruntulu ortamlarda degil. google, facebook gibi sitelere reklam vermek su an icin en iyi yol. benzer sekilde amaca uygun sitelere de reklam verebilirsiniz. ornegin anneli bebekli bakimli siteler (tam ab kitlesi hem internete giriyorlar hem de buna uygun urunleri hali hazirda zaten kullaniyorlar).

facebook sayfası açabilir, oradan kampanyalar düzenleyebilirsiniz. free shipping, indirim vs...

ayrıca makyaj bloglarına reklam vermeye de katılıyorum.

ücretiz numune dağıtmak gerekir bence. tanınmamış bir markayı denemeden almak istemez kadınlar.

212 erkek parfümü var mı? :)

numune dagitmayin, bu isi iyi yapan makyaj/kozmetik bloglarina review icin urun gonderin veya onlarin yaptigi hediye kampanyalarina sponsor olun, facebook sayfalarinda yer alin.

vw golf

porsche panamera

(bkz: toyota avensis)

(bkz: ford shelby mustang gt500)

BMW X5

mini cooper

(bkz: opel insignia)
(bkz: mercedes c 180 kompressor)

söylediğim arabalar, öyle 200-300 bin bandına çıkmadan, nispeten ulaşılabilecek modeller.

cadillac escalade

lamborghini murcielago lp670-4 superveloce

2011 yılı için, realist; (bkz: ford kuga)
2011 yılı için, sürrealist; (bkz: porsche cayenne)

çok uçucaksak 68-70 mustang lere giderim. yok uçmadansa alfa romeo 159

tamamen surrealist bir calisma,
casus oyunu adli filmdeki araba neyse odur, son sahnede
robert redford'un kullanarak uzaklastigi araba

Uçmaya gerek yok. w golf yeterde artar bile

realist hyundai ix35 ya da kia sorento
unrealist land cruiser

bmw 1.16

audi a8

subaru impreza
ford mustang
ve
jaguar
her zaman hayalini kurduğum 3 arabadır.

audi a8'e +1. trilyorlarca dolarım olsa da almak istediğim araba.

audi a3
audi rs3

Porsche panamera
Ferrari F430
Bmw 5 yeni kasa
Mercedes c200
Opel Insignia
Opel yeni Astra
Lancia Delta
Alfa Romeo Guilietta(ya da öyle bişi)
Audi A5
Audi R8

realist; 2011 opel astra.

sürrealist; 2011 bmw m3.

bmw 116 cok sevmeden aldim cok severek kullaniyorum.
dodge durango 2000 model icinde gercekten mutlu oldugum arac.kimseye vermem satmam.

surrealist toyota fj cruiser.bu arac yuzunden isi gucu birakip gidip marlboro da calisacagim neredeyse.dunya toyota avrupa ve turkiye'ye gondermiyor bu araci.kendim getirmek istedigimde gumrukte sorun cikiyor.bir tane 2.eli var kotu durumda.bunu getirmeyen ahmet toyotaya kafam girsin.

Realist : WW Passat. Canavar gibi duruşu, bir o kadar performansı.
Sürrealist : Mercedes C 180

audi q7 a3 a4 a8
kısaca audi olsun da bana yeter.

Audi A5
Maserati GranTurismo S Automatic

realist: golf.
sürrealist: golf.

realist fiat grande punto kimse yazmamış galiba

audi rs6

smart iyi bence, ne güzel ufak tefek

mercedes ve bmw'lerin üst sınıf arabalarını saymazsak, insignia beğenenler bir de mazda 6'yı görsünler diyorum. benim tercihim de mazda 3. bu paraya bu donanım, bu sürüş keyfi ve bu kalite başka hiç bir arabada yok. mazda 3'e iki gün bin, başka bişeyle değişmezsin. daha arabaya binerken bile araba her defasında bi tatlı geliyor insana.

saab 9.3
ferrari f50

honda civic mugen type-R

Alfa Romeo 159 - 2010 kasa

Direk sürrealist: Aston Martin Rapide

realist: BMW M3 Coupé
surrealist: Bugatti Veyron Super Sport

Realist: porsche cayenne
Surrealist: citroen c1

hayir karistirmadim ikisini.

audi a3

bir de tom cruise'un vanilla sky'da bindiği ferrari.

aslında anlaşılabilir "bu çocuk ne bakıyo ki bana" şeklinde mi yoksa "aa yakışıklı çocukmuş" diye mi baktığı ama anlatılmaz o :) sonuç olarak atağı yapacaksın kesin olarak, o da kurs okul gibi sınıflarda rahat rahat yapılır. duruma göre dersle ilgili bir konu başlatırsın sonrası da gelir zaten. ama tahminimce bu gidişle 2 hafta sonra da gelip buraya "kız benden hoşlanıyor mu" diye soracaksın =)

(bkz: abi seviyorsan git konuş bence)

eğer "ne bakıyor lan bu herif" diyor olsaydı yüzünde mutlaka ters bi ifade görürdün. hep aynı yere oturuyosa yakınında bi yere otur bi dahakine, arada çay filan almaya giderken göz göze gel, bişey isteyip istemediğini sor. ya da not kaçır derste, arada not iste filan. muhabbete girersin. eğer yanlış alarmsa zaten kendini belli eder merak etme. bayan?!

baslangıc onemli saati bile sorsan yeter. ben basardım mı hayır ama olan bu :)

ona küçük sürprizler yap.

ilk olarak kızım. şöyle söyleyim kız surekli tlf la ilgilenen biri mi hani msjlaşıp konusuyor falansa erkek arkadaşı olabilir.burdan biraz anlayabilirsin. bakışma olayına gelince bi kız beğenmedi birine yaa bu bana niye bakıyor diye onlarca defa bakmaz yani. illaki bi etkilenme vardır hoşuna gidiyordur da bakıyordur.sen demişsin yani onlarca kez baya fazla sonuçta. sen biraz daha gözlemle hatta fazlasını yap yani daha fazla belli et. sonra da yavastan konuşmaya başla işte ders arasında fln kahve muhabbeti. bunlar işte yaa belli şeyler daha alternatifi yoktur yani. hadi kolay gelsin.

ya biz burda baya bi kişiye sen aslansın yaparsın git konuş diyoruz da sonunu merak ediyorum ama dönüş yapılsa iyi olur =)))

iyi orta gol getirir
kontra hacı kontra
anladın sen bay mı bayan mı.

eminonunde balıkekmek yiyin. beyazıtta dolanın ne diyim.

dikey rüzgar tüneline gidin.

yükseklerde dolanın..gözünüze kestirdiğiniz yüksek yerlere,binalara çıkın,sonra bakın bakalım netten kaç metreymiş.

istanbul'u yaşayın da işte.. sokakları, caddeleri arşınlayın.. cihangir anrnavutköy bebek yapın..

kadikoyde balona binin, istanbul'a tepeden bakın
teleferiğe binin eyüp ya da maçkadan

müze gezin. kilise gezin cami gezin park gezin tarihi dokuyu yaşayın

at biniciliği, arazide atv, trekking vs gibi doğa sporlarına göz atın. günübirlik programlar var.

bütün iphonelar htc ler samsung galaxy falan yapıyor bunu. ama uygun fiyatı bilmem. htc iyidir fiyat bakımından.

general mobile'ın blackbery gibi klavyeli olan telefonlarında "sohbet" diye bir bölüm var,orda alt alta gözüküyor mesajlar tıpkı msn gibi. 200 tl şuan telefon.

hocam nokia'lara program yüklersen bu özelliği kazandırabilirsin telefona çok da zor birşey değil yani.

hangi program nereden elde edebilirim.

1 ocak 2011'de herkes yazar olmadı. sadece 1 ocak 2011 yazar alımlarının hızlandığı bir döneme denk geldi.

muhtemelen çaylaklık entry'leriniz kondüktörler tarafından kontrol edildi ve yazarlığınız onaylanmadı.

nickim platoniclover giriş yaptığımda "işte bunu düşünmemiştik: 0 Empty" böyle bir yazı çıkıyor

muhtemelen entryleriniz okunmuş lanetlenmişsiniz ve lanetlilik süresinde entrylerinizi düzenlememişsiniz 2.lanetten sonra uçmuşsunuz.

ucurulduktan sonra yapacak birsey kalmıyor sanırım. yeniden kaydolmam gerekiyor ??????

malesef.

daha önce ales e ya da kpds ye falan başvurdunuz mu ? eğer bunlardan birine başvurduysanız geçmiş dönemlerde, başvuru kağıdında şifre yazıyor olmalı. sadece kpss ye girmiş olmanız gerekmiyor yani. size daha önceden şifre verilmiş. bir de öyle deneyin. şifre olmadan bakma ihtimaliniz sıfır. ösym bürosuna gidip şifre alacaksınız. o da 3 lira sanırım.