Un prophète (a prophet), L'immorte (22 bullets)

dolandırıcılık : the sting

scarface

dolandırıcılık filmlerinde eskilerden dene. cok daha zevkliler.

nueva reinas[nıne queens]
heist

ilk aklıma gelenler. imdb de benzerleri gosteriyor, ordan bakabilirsin.

nüyork gangs

soygun olur mu? the bank job ile inside man var.

lucky number slevin

21
goodfellas

Goodfellas
Once upon a time in America
Donnie Brasco
The Departed
Carlitos Way
Heat
Jackie Brown
The Shawshank Redemption
Mean Streets
The Untouchables
Road to Perdition
Snatch
Pulp Fiction
Cidade de Deus
Mou gaan dou
Léon
A History Of Violence
Casino

pulp fiction
heat

ırkçılık için this is england önerebilirim. hatta ardından this is englan '86 mini dizisi var.

dolandırıcılık: matchstick men

Devlet yapmıyor da, sivil toplum kuruluşları az çok bir şeyler yapmaya çalışıyor: www.gea.org.tr

www.youcanrescue.yildiz.edu.tr

devletin de yaptığı şeyler var. bazı hastaneler okullar vs güçlendiriliyor. deprem anında daha iyi müdahale edebilmek için işte afet merkezleri bilmem neler. he yeterli değil alınan önlemler.

ordunun zaten yapabileek çok bir şeyi yok. deprem anında bölgeye yardım sevkinden başka bir de arama kurtarma dışında. ki bence akut gibi örgütler o aram kurtarmayı daha sağlıklı yapabilirler.

bunlar dışında depremin önüne geçemeyiz. olacak. yapacak çok bir şey yok. önlem almaktan başka, ki devlet önlem almaya çalışıyor ama yetersiz deniyor. durum nedir çok bilemiyorum.

bunun dışında sizin bir vatandaş olarak alabileceğiniz önlemler var. apartmanın kontrolü, zayıfsa kuvvetlendirilmesi, bir kuruluşa yazılıp deprem anında yardım için gönüllü olma vs.

öncelikle depreme değil sonrasına hazırlandık.
bana göre dpreme karşı alınacak en güzel önlemlerden biri devletin imar politikasını değiştirmesi. türkiye gibi geniş arazileri olan ülkelerde neden apartmanlarda oturuyoruz anlamış değilim, neden müstakil evlerimiz yok, sonra niye yıkılıyor bunlar?

herneyse ali ağaoğlunda sıra.
dedikleri haklı olabilir ama adamın spekülasyon çıkarmaktan başka bir şey yaptığı yok. sanki şimdi yaptığı evler sağlam mı? bilemeyiz. ama adamın bu lafları söyleyerek yapmak istediği şu, yeni ev alacaklar benim yeni yaptığım evleri alsınlar, başkasınınkini değil. o lafları ederek yapmak istediği halkı bilinçlendirmek değil evlerini satmak. talebi yeni evlere çekmek. eski, merkeze yakın olan yerleşim birimlerinin fiyatını düşürüp ucuza almak gibi şeyler.

devlet depreme hazırlanıyor, dikkatli gözler yıllardır devlet kurumlarının tadilatını ya da yeniden yapıldığını görebilir.bu ara kullandıığm yol üzerinde 2 okulun güçlendirme çalışmaları devam ediyor.en son mecidiyeköydeki viyadük uzunca bir süre tadilat gördü mesela.gözardı edilmiş yerler mutlaka vardır ama hiçbirşey yapılmıyor değil...bunlar kişisel gözlemlerimdir

benim bildiğim istanbulda 400 kadar okul depreme karşı güçlendirildi yada yıkılıp yendiden inşaa edildi ayrıca kamu binalarıda yapılıyor ama halk olarak çok umrumuzda değil mesala yan binamız 40 yıllık bina ve durumuda kötü komple aynı aileden insanlar paraları var maddi durumları iyi ama bir türlü yanaşmadılar hiç bişi yaptırılmasına

Mahalle Afet Gönüllüleri'ni takip et.
www.magvakfi.org.tr

Ayrıca bir arkadaşım çalışıyor bünyelerinde, İPBK cidden çok iyi kadrosuyla süper projeler gerçekleştiriyor. En son Dünya Bankasından 600küsür milyon euro kaynakla yapılan aşırı kapsamlı bir afet projeleri vardı. bkz. saklı su ve asadas

www.ipkb.gov.tr

günayyddııınnn...
11 sene geçti be hocam...yine yumurta kapıya gelince hareketlendik...
köprüleri daha yeni güçlendirdik son 1.5senede...
devlet bu konuda halen gevşek davranıyor. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı diye teşkilat kurduk ama geçen sene ODTÜ yuvarlak masa toplantısında kurumun başkanı dahi ne yapacaklarını bilmediklerinden falan bahsetti. sitesine bi bak www.afetacil.gov.tr
Sivil Savunma G.Müd. lağvedildi, bu kuruma bağlandı ee...
ülkede halen itfaiye,yangın,afet durumlarına dair "tam ve kapsamlı" bir kanun yok...
olmayınca da sivil savunma vhf'den haberleşir kendi içinde 112 vhf'den itfaiye polis uhf'den..
afet anında en büyük sorun devlet haberleşemeyecek kendi içinde "yine"...
yoksa çuvalla arama kurtarma ekibi var.. insanlar az azda olsa bilinçlenmeye başladı ama çok az daha... en azından deprem olduğunda ciddi bir kısmı balkondan atlanmayacağını, çömelip kapanıp tutunacağını biliyor.
birçok sosyal sorumluluk projesi yürütüyor STK'lar ve devletin bir kısmından kısmi destek alıyorlar.
lakin biz bu işi en temele yani taaa ilkokula ders olarak sokamadığımız, prime time denilen zamanlarda televizyonlarda 1-2dk'lık videolar halinde izlettiremediğimiz sürece ve hepsinden önemlisi bir kanun yapıp bu kanunu uygulatıp denetleyemediğimiz sürece yapılan tüm girişimler yarım ve eksik olacaktır.
üzgünüm ama kral çıplak..

ha bu arada bazı kurumların ve yüce halkımın ecnebi memleketlerdeki felaketlere gösterdiği hassasiyeti kendi toprağında yaşayanlara, kendi yaşamsal süreçlerine göstermemesi de beni hayretler içinde bırakan bir durumdur.

türkiye'de ancak deprem olursa deprem güçlendirme geliyor akla. arkadaşım deprem güçlendirme ofislerinden birinde çalışıyor, gelen projeleri duysanız içiniz acır. yarım yamalak yapılmış binaları güçlendir diye getirdiklerinde aslında ne kadar güçlendirseler de yeterince olamıyor. ki kriz srasında neredeyse hiç iş yapmadı bu ofisler. güçlendirilmeye çalışılan binaların, köprülerin çoğu hatalı yapılmış zaten. ve dediklerine göre artık depremden sonraki istanbul'u planlıyorlar sıfırdan, göze alınmış bile çoktan.

istanbul depremi olursa sırf yıkıntıların temizlenmesi bile yıllar alabilir diyorlar. milyonlarca insanın ölmesinin yanında ekonomi çökecek, iş gücü yok olacak, eğitimli insanların ölümü sadece kişisel olarak değil ülkenin geleceği açısından da acı verici.

devleti, mevleti geçtim. size basit bir öneri;
herkes yaşadığı binadaki dairelerde kimler yaşıyor, biliyor mu? çok katlı ve daireli apartmansa şayet alt kat,üst kat ve karşı komşu en azından. niye?
bina çöktüğünde kurtarma süresi içerisinde bu bilgi çok değerli diye...
lütfen, en azından bunu dikkate alalım.

Mecidiyeköy'ün ortasında, yani oratalama bir istanbullunun sürekli geçtiği bir viyadük, baştan başa onarıldı güçlendirildi.
İstanbulun dört bir yanındaki yüzlerce okul ve onlarca hastane güçlendirildi, ya da yıkılıp yeniden yapıldı.
Bunları gerçekten görmüyor musunuz? Görmemek mümkün değil çünkü. Onu geçtim il özel idaresi de reklamını yapıyor sürekli bunun zaten sağda solda.
Evet, çok ağır ilerliyor. Evet yetersiz.
Yetersizlik ne konuda? Öncelikli kamu binaları tamamlanmak üzere. Sorun, özel mülkiyetlerde, konutlarda neredeyse hiç bir çalışmanın yapılmıyor oluşu. Kentsel dönüşümlerin yasa ve mevcut mevzuat gereği uygulanmasının zorluğu.
Eğer bir bina yıkılması gerekiyorsa tüm kat malikleri ok diyecek. E kat sayısını azaltmanız gerekiyorsa ne olacak. orada hırgür başlıyor. Hatta diyorlar ki 5 katlıysa bina 6 kata çıksın o yeni iki daire parası da bölüştürülsün. millet depremden korunuyorum peşinde değil, rant peşinde burada bile.

akut ile ortak bir proje yaptik. yerel yonetimler cok yardimci oldu, binlerce ilkogretim ogrencisine depremi ve deprem aninda neler yapmalari gerektigini anlattik. (www.hayatadevamturkiye.com)

99 depremi oncesinde de deprem egitimi verdigimiz pek cok ogrencinin velisinden depremden sonra tesekkur mektubu aldik. egitim sonrasinda kucuk cocuklarinin depremde kendilerini yonlendirdigine dair.

deprem simulatoru istanbullular icin sisli belediyesi bilim merkezinde (fulya) 7-14 yas grubu ogrencilere egitim vermeyi surduruyoruz.

büyük bir depredem sonra muhtemelen yağmalar, hırsızlıklar, tecavüzler başlayacak.

avcılarda, depremin üstünden on dakika geçmeden tecavüzler olmuştu.

ona karşı çözüm düşünen-üreten var mı?

doğanın hışmından kurtulsak dahi, türdaşlarımızın hışmından nasıl korunacağız?

cedilla senin dediğin durum için ordu devreye giriyor işte.

biraz canınızı sıkayım.
mesleğim (jeodinamik) gereği bu konunun içinde yer alıyorum. deprem ne yazık ki olacak bunu önlemenin önlemeyi de geçtim olacağı zamanı bilmenin de çaresi yok. sorun istanbulun zemiminden kaynaklanıyor. tarihi yarımada (sur içi) olarak bilinen bölgede sağlam olarak nitelecek bir zemin yok. istanbulun ilk yerleşiminin kadıköyde olması boşuna değil. kentteki tüm kamu yapılarının ardından istinyeden kilyosa kadar uzanan hattın güneyinde kalan bölgedeki yerleşim yerlerinin ve son olarakta anadolu yakasındaki zayıf bölgelerdeki konutların sağlamlaştırılması gerekiyor ve bu da 15-20 yıl sürecek bir iş. peki yapıldı mı? hayır. tam aksine bu konudaki bilgisine başvurulabilecek en yetkin kurum olan deprem konseyi lağvedildi. bir kaç devlet kurumundaki inisiyatif kullanan yetkililer çeşitli çalışmalar yaptılar ama o çalışmalarda sorunu çözebilecek değil. hele bazılarının yaptıklarını anlamakta mümkün değil. bunlardan bir tanesi zemini kayan bir bölgedeki ağır hasarlı binada güçlendirme çalışması yaptı.
1. adamakıllı hazırlık yapan tek kurum ordu. onlarda sadece yetki alanlarında (yani askeri kurumlarda) çalışma yapabiliyorlar. bununda tahmin ettiğin gibi herhangi bir haber değeri yok.
2.istanbulun altyapısı mı var?
aslında burada yapılacak şey yine vatandaşın kendinde. ev alırken/kiralarken odasına parkesine değilde nerede ve nasıl yapıldığına (bir jeoloji mühendisi ve inşaat mühendisine danışarak) bakmak. ev varsa yine bir inşaat mühendisine danışarak gerekiyorsa güçlendirme yaptırması gerek.
durum gerçekten çok can sıkıcı ama çözüm tek tek bireyleri aşıyor. belki bununla ilgili bir stk bir şeyler yapabilir.

işin uzmanları açıkça söylüyor, deprem değil bina öldürür diye.bu kadar basit.birinin ölmesi kimsenin umrunda olmuyor.1999'dan sonra yapılan binaların yeni yönetmeliğe uygun olduğu söyleniyor, ancak yönetmelik nedir,ne kadar yararlıdır,ne kadar buna uyulmaktaadır,orasını bir mimara veya inşaat mühendisine sormak gerek.büyük şirketlerin (site yapan firmalardan bahsediyorum, xyapı şeklinde) çok sağlam yaptıkları belli, çünkü bir yıkımda çok ciddi prestij ve müşteri kaybı olur.ucuz evlerin durumları ne belli değil.devlet "hiç değilse" depremden sonraki arama kurtarma ve iyileştirme hizmetlerine verdiği para ile şimdiden her binayı tek tek kontrol ettirebilir.en azından parası olan kendi evini kendisi iyileştirir.parası olmayan öyle kalsın demiyorum ama hiç değilse kontrolü yapsınlar haberimiz olsun.önlem alınabilsin.

yok özellikle 99 sonrasında istanbulda denetimi çok sıkı tutuyolar. aslında birazcık belediyeden belediyeye göre de değişiyor bu. şimdi denetim neleri kapsıyor falan burda anlatmanın bir anlamı yok. ama bir bina yapılmadan önce zemin etüdü yapılıp hem jeolog hem de jeofizikçiler tarafından raporlanıyor sonra da bu raporlar bildiğim kadarıyla jeoloji ve jeofizik odalarınca incelenip onaylanıyor. bu raporlarda zemin kalitesinden ne bileyim tavsiyelere kadar bir çok şey var (ya da ben böyle hatırlıyorum uzun zamandır ilgilenemiyorum) inşaatçı arkadaşlar daha iyi biliyorlardır ama her halde inşaat sırasında da bir denetim vardır. hem kullanılacak malzeme hem de yapılacak temel, ne bileyim kolonların yapısı vs.

fakat istanbulda gecekondu hızla devam ediyor. en çok kayıp tahminime göre bu gecekondularda olucak. ne adam gibi denetim var ne adam gibi temel var 4 kat çıkmışlar.

ben hala bundan sorna yapılacaklar konusunda devleti çok suçlayamıyorum. bu güne kadar yapılanlar yüzünden bu haldeyiz.bundan sonra yapılabilecek çok bir şey yok. istanbul altyapısı çok kötü yapılmış ve öyle de gelişmiş bir şehir.

www.pipomarket.com

su ana kadar nerelerde yasadiginizi eklerseniz daha faydali olur kanaatindeyim.

istanbuldan gidersen oraya bayağı şaşkınlığa uğrarsın öncelikle bunu kabullenmen gerekli. gazi caddesi diye bi yerleri var işe yarar her şey orda bulunmakta. sık sık bıçaklı kavgalara tanıklık edebilirsin. istanbuldan gidince en çok şaşıracağın yemeklerin ucuzluğu olucak. en basitinden salatadan para almıyor adamlar. şehirde suyu zaten herkes musluktan içiyor. hani dükkana girip bi bardak su isteyebiliyorsun gayet veriyorlar parasız olaraktan. bu dediğim değişmiş olabilir. sonra bakayım okul olaylı geçiyor diyorlar ama o kısmına hiç tanıklık etmişliğim yok zira sadece yaz ayları gitmişliğim var. laf atılması vs sık sık başa gelebilir çok fazlaca tanık oldum buna. belirli yerlerinde açık giyinildiğinde herkesin size baktığını hissederseniz yanılıyor olmazsınız ama o yerlere işiniz pek düşmez kanımca. objektif bilgiler demişsiniz ama elazığı hiç sevmeyen birisi olarak yazdım bunları bilginiz olsun.

arkadaşım fırat üniversitesi'nde mühendislik okuyor. ondan duyduğum kadarıyla sadece bir caddesi varmış şehrin. 30-40 dakikada şehri turlamak mümkünmüş. gün içinde ps kafeye gidiyormuş ve nargile içiyormuş. bence gidip gezin, çünkü istanbuldan sonra orası size çok sıkıcı gelebilir.

hem fikir verebilirim eğer istanbuldaysada ucuza yaptrabileceğin bir arkadaşım var mesajla ulaşabilirsin bana

sanatçılık işi biraz fazla olur ama harf içinden harf çıkabilir, doğumu temsilen..

kıbrıstayım malesef...

doğum olayı güzelll... :)

cennetten kovulan var sözlükte kendisi sözlük yazarlarına %50 indirim yapıyor üstüne yardımsever de bi insan. kendisine ulaşırsanız sorularınızı cevaplandırabilir kanımca.

baş harfler yanyana geldiğinde "if" oluşuyor, ingilizce anlamı üzerinden yürüyerek çok başarılı işler çıkabilir, eğer siz olmasaydınız minvalinde şeyler... ama bence yazıdan ziyade 3. bir harf daha kullanılarak daha yaratıcı bir çalışma düşünülebilir ki üçüncü harf sizin isminizin baş harfi olur. bilemiyorum irem kızınız ise i harfinden bir melek gövdesi sizin isimlerin baş harflerinde de kanatları yaratmak ilk bakışta aklıma gelen bişey. İstanbul'da yaptırmak isterseniz sadece işçiliği değil yaratıcılık kısmında da sizi memnun edebilecek bir dostum var. güzel olur umarım.

keşke istanbulda yaptırabilmek gibi bir seçeneğim olsaydı, ancak malesef mümkün değil... fikirler için teşekkürler... çok yardımcı oldu. yenilerine de açığım.

google da arama çubuğuna "tattoo font" yazın.. oradan istediğin bütün harf modellerine ve şekillerine ulaşabilirsin.. ben dövmelerimi yaptırırken oralardan beğenmiştim hep..

bi sağ bi sol bileğine takvim yaprağı yaptır.içine de isimleri ve doğum tarihleri olsun.

En güzeli oynayarak öğrenirsin. İlk başlarda hep zayıf karakter verilebilir sorun etme. Çok meraklı olma, çok önden gitme :D oyun akarken çok iyi dinle. millet ne yapıyor bak. zaten bir süre sonra kaptırırsın kendini. Oyundaki karakter gibi konuşmaya başlarsın.

Diem'e gerekmediği sürece bir şey sorma, biriyle konuşman gerektiği zaman diem'e falanca soru soruyorum falan deme. direk sor. diem'in görevi sizi izlemek zaten.

Tam sana göre wizardsofistanbul.com

Ayda bir toplanıyorlar. Sen de katıl, başla.

4-5 eylül'de frpnet convention var, ona katıl.

kitapları indirirek diyarlar, kurallar, büyüler, yaratıklar, ırklar hakkında bilgi sahibi olabilirsin ve sanırsam sharebus.com da mevcut bazı kitaplar. en iyi öğrenme biçimi seyretmektir ama bunun içinde biraz çevre edinmen gerekli.

kapıcılar kralı
çöpçüler kralı

atla gel saban ve onun meshur siki siki babali dolmus canlandirma sahnesi

simdiye kadar en cok koptugum, nefessiz kaldigim tek yer o bolumdur.

atla gel şaban +1

Sırayla; Tosun Paşa, Şaban oğlu şaban, Kibar feyzo


Ama kısaca şener şen ile oynadığı tüm filmler diyebilirim...

kibar feyzo kanımca en iyisidir

korkusuz korkak

iyi aile çocuğu.
Tek geçerim.

kibar feyzo

salak milyonerler ve köyden indim şehire. özellikle de köyden indim şehire deki un çuvalı ve fırın sekansları

sahte kabadayı da iyidir. hemen her filmi iyidir aslında.

Şaban oğlu şaban+1
Süt kardeşler

aaa, harbiden köyden indim şehire var bide. demindendir düşünüyodum neydi neydi diye. şimdi hatırladım :D bu gece nostaljim tuttu. kemal sunal izliyorum. şimdi tosunpaşa'yı izliyorum. bitince de köyden indim şehire :D

davaro

35 galiba.

15tl verdimdi ben.

geçen ay 15 tl aldılar benden.

15 doğrudur.

gerek kadında olsun gerekse erkekte, bazen çok kıro durabiliyor. mesela duruma göre pazunun, kolun üst kısmının üserindeki herhangi bir simge kötü durabiliyor.

nerede olduğunun çok önemi var. kolda molda resmen kıroluk artık.

bi de tabi çekici olsun diye dövme yaptırmak... umarım bu değildir amaç. = /

erkekte, kolda boydan boya ya da yarim kol, kursun kalem lekesi gibi durmayan, ozellikle tribal desenleri begeniyorum. buyuk dovmede uzaktan karalti gibi durmamasi kanimca onemli. kucuk dovmeler ise bacagin dis yuzunde guzel oluyor, yan tarafta orta boy bir sey.
hatunda da malum iste daha zarif desenle falan filan.
kararsizsan gecici bir sey yaptir ilk etapta bence. arkadaslarinin ve kendi begeninin bir fikrini al, sonra yaptir derim.

bu aralar miami ink ve kardes programlarina sardim, sen de bir goz at istersen.
google'da 'tattoo patterns / designs' seklinde aratirsan sayisiz kaynak bulursun.
ankara kismini bilmiyorum, burasi istanbul :P

itici buluyorum.ozellikle kadınlarda hatta ying yang ozenti gibi gelir bana.

severim, özellikle özel bi anlamı varsa çok çekici bulurum ama ying yang pek sevdiğim bi desen değil.
ankarada art tattoo ve madline tattoo'yu tavsiye ederim. art tattoo cemal diye de biliniyo, tunalıda ertuğ pasajında.
madline tattoo da onur'un yeri ve cinnah no:35te. ben madline'da 3 dövme yatırdım 2sinden memunum 1ini pek beğenmiyorum ama suç bende. ayrıca hijyen açısından çok güvenilir olduğunu söyleyebilirim. bi de onur gayet tatlı, sevimli bi insandır (:
ikisini de google'da aratırsan bulabilirsin.

kendi fikrim... dövme herkese yakışmıyor. cılız erkeklerde ve hanım hanımcık kızlarda komik durduğunu düşünüyorum.

bi de ying yang olayı... ı ıh, çok dandik durur. o simgeyi de oldum olası sevmem zaten.

cılkını çıkarmamak lazım

ilk soruya cevabım: çok yapay, çok itici...

istediğin yere yaptır yahu çekici veyahut değil sen taşıyacaksın onu. ayrıca kolda olan dövme de kıroluk oldu ya artık bu saatten sonra ne kıroluktan sayılmaz bilemedim

belediye plajında falan dalgakıranlar var yahu eskisi gibi dalga falan yok iyi gayet. en iyi belediye plajıdır yine diğer kısımlarına gitmeyeli çok oldu gerçi.

ne olmak istiyor, aklında ne var? bir de yabancı dili ne durumda?

son sene bölüm değiştirebilir diye biliyorum.Sözeli seçsin,zaten ygs de yapacağı matematik ve de geometri soruları için ortaokulun biraz üzerinde mat. bilgisi yeterli.

gayet düzgün bir şekilde kurtarır kendini bu sene çalışırsa. gerçi kurtarmak garip oldu.
şöyle diyeyim ben anadolu lisesinde okuyup lise 2 de bıraktım, ne lise 2 ne de lise 3 derslerini gördüm. açıktan diploma alıp bu sene de universiteye giriyorum çalışmışlığım yok denilebilir. şu sınavda sözel bölümlerden bir şey okumak isterse birinci kısım matematiğinden ortaokul bilgisiyle bile en az 10 tane yapar üstüne edebiyat ve sözel dersleri çalışırsa düzgün bir şekilde sözelden bir yerlere girebilir. kendisine bağlı işte.

@i ve been mistreated, klasik aile durumları iyi bir yer tuttur baskısı var, en azından öğretmenlik olmalı. ingilizcesi yaşıtlarına göre çok üstte diyebilirim. evde 15 senedir bilgisayar var o yüzden.

@jonathan11 son sene bölüm değişmiyor işte sorun o zaten.
@phoera eşit ağırlık okusa da sözelden bir yerlere girebiliyor mu? puan kaybı olmuyor muydu?

adam akıllı çalışacaksa özel ders aldırın bir üniversite öğrencisinden, çok dersi makul fiyata alabilirsiniz.

matematiği yapamıyosa kasmasın boşuna.özel derse tonlarca para döktü benim arkadaşlarım olmayınca olmuyo yani.onun yerine sözelden ya da dilden girsin sınava.15 puan falan oynuyo.mükemmel bi bölüme gitsin derdi yoksa rahatlıkla bi yere yerleşir.

efendi gibi çalışsın, yer yutar o matemetiği, olmadı bi de özel ders alsın azcık. pek bi mesele olmaz...

matematik ve özellikle geometri son sene olacak bişeydir. hatta son 6 ayda bile olur da biraz kasmak gerektirir.
nereden mi biliyorum?

matematikten zerre anlamazdım (lise 1de karneme 1 düşüyordu az kalsın), lise sonda dershanede ilk konulardan itibaren hocayı hakikaten can kulağıyla dinlemiştim. o son bir yılda matematiğim hiç tahmin edemeyeceğim kadar iyi olmuştu, her gördüğüm soruyu çözüyordum, netlerim full'dü vs.
yani son seneye geldim bir senede düzeltemem demesin sakın. kendini sıkıp denerse düzelir.

@xenophobe

öğretmenlik falan demişsiniz de, o işte çok da bir para yok ki. çoğu arkadaşım dersanelerde sürünüyor. atama çıkması için ingilizceye falan gitmesi lazım, onun için de dilci olması lazım. ingilizcesi iyi mi diye ondan sordum, dile geçse, ne bileyim ingiliz dil edb veya bir başka dil falan okusa, olursa tercümanlığa gitse falan diyecektimn ama son senesine geçmiş.

öğretmenlik bölümleri puanlarının yüksek olması yüzünden popüler olsa gerek. kendim şahsen ben öğretmen lisesi mezunuyum. öğretmenliğe gidenlerin neredeyse hepsi +24 puana sahip öğretmen lisesi mezunları, aynı tornadan çıkmış gibi muhafazakar anadolunun bağrından kopup gelmiş tipler. sıkılabilir o ortamda. bir de dediğim gibi ek puanı yoksa eğer çok zor öğretmenliğe gitmesi, en azından düzgün bir üniversiteye gitmesi. vasat ve altı olanlara girmek için bile bol bol çalışması gerekecek.

eşit ağırlıkta da bana kalırsa oldukça ilgi çekici bölümler var. ingilizcesi iyi demişsiniz, eğer siyasete ilgisi varsa uluslar veya siyaset bilimi okuyabilir, ne bileyim felsefe var, sosyoloji var, var oğlu var. örneğin hukuk da sağlam bir bölüm, sevene de okuması çok zevkli olsa gerek. önce kendisine bir hedef koysun.

onun haricinde not ortalamasına bakılırsa vasat bir arkadaşa benziyor. matematiği geometriyi falan becerememekteyse ve istediği meslek bunu gerektirmiyorsa hiç uğraşmasın, eğer olabiliyorsa yönetime dilekçe verip sözele, dil sınıfı varsa dile falan geçsin. ha eğer istediği bölüm eşit ağırlıkta ise geometri ve matematiğe ciddi ciddi eğilmesi gerekiyor, tabii hedeflediği düzgün bir üniversite ise. dersanedeki hocalarına boşa para ödemiyorsunuz, özel olarak ilgilensinler, ne bileyim temelini atmaya çalışsınlar. dersanede beş parmağın beşi bir değil ki, her tip öğrenci var. ha dersaneler de iyi öğrencileri beleşe alıp vasat olanların parasını cebe atan ve onlara hiçbir şey katmayan sömürü kurumları oluyorlar genelde, o da ayrı mesele ama yine de hiç belli olmaz.

ben çalışıp da neler yapanlar gördüm. eğer sebat eder, interneti, ne bileyim karı kızı arkadaşı futbolu vs biraz daha geri plana iter de çalışmaya başlarsa bir seneye yetişmeyecek bir şey değil.

Liseden mezun olduğumda 6tane zayıfım vardı (2 tanesi 0).Evet, matematik de bunların baş köşesindeydi.Öss hazırlığı için dershaneye başladığımda bölme işlemi yapamadığımı farkettim.Öyle günde 5-6 saat ders çalışacak yapıda bir insanda değildim.Dershanede matematik derslerini pür dikkat dinledim, günde 1.5-2 saat bulabildiğim en zor matematik sorularını çözmeye uğraştım.Bazen o 2 saat içinde 4-5 soru anca çözebildiğim bile oluyordu ancak onlarca, belki yüzlerce sorudan öğrenebileceğim şeyleri o 4-5 soru sayesinde kolaylıkla öğrendim.Velhasılı biraz istekli ve inatçı olmak gerekiyor, gerisi zaten kendiliğinden gelir, bir yılın nasıl geçtiğini anlayamaz.Bir süre sonra iş bulmaca çözmeye dönüşüyor, eğlenceli bir hal alıyor zaten.Çözümlü soruları ve ekolhoca'yı önerebilirim ben en kolay yol olarak.

ikisini de izlemiş biri olarak diyebilirim chuck iyidir hoştur ama how i met your mother çok başkadır. frends izlediysen himym onun gibi bir dizidir. 5 arkadaş işte komiklikler şakalar falan.

ya aslında şu var kafamda. konsepti biliyordum himym'nin. sanırım 5 sezon falandır devam ediyor. 5 sezon boyunca 5 tane arkadaşa gülebilecek miyim? bunu merak ediyorum. chuck'ın içeriği hakkında hiç bilgim yok. aslında ben değişik bir şeyler arıyorum. sıkılmadan izleyebileceğim bir diziye başlamak istiyorum. zaten takip edeceğim fazla dizi de kalmadı. anlayacağın boşluktayım. :)

ben iki diziyi de takip ediyorum. himym'ın ilk birkaç sezonu çok iyidir. sonraki sezonlar dizi uzadıkkça biraz sıkmaya başladı ama arada iyi bölümler çıktığı oluyor.

chuck'a gelince, pek severim bu diziyi, spoiler vermeyeyim kısaca ajan komedisidir. birazcık çizgi roman havası da vardır. biraz naif kalır zaman zaman. üçüncü sezonun ilk yarısı biraz durağan olmuştu ama sonradan toparladılar yine. ciddiye almadan eğlencesine seyretmek için iyi dizidir bence chuck.

how i met your mother dururken chuck çok fena kalır.

himym'da anne olaya tam olarak dahil olmadığı sürece o diziden bir cacık olmaz. hala yok eli gözükmüş yok kolu gözükmüş bilmemne. artık himym neredeyse sadece filler bölümlerden oluşuyor.

chuck'ta ise esprilerden çok karakterlerin düştükleri garip durumlara veya söyledikleri garip şeylere gülüyorsun. öyle losttaki gibi fantastik gizemler yok. very pigmented melanosome'un dediği gibi, izliyorsun, gülüyorsun, bu kadar. uzun uzun kafa yormalar yok, orada aslında ne demek istediler diye arkadaşlarla tartışmak yok, sadece izleyip eğlenmek var.

velhasılı chuck iyidir.

saniye tereddüt etmeden how i met your mother'a başla.

9 sezon 4 kisiye kahkalarla gulmuslugum var , ki zor gulerim (seinfeld). 5 kisiye de gulunebilir.

himym 1 2 sezon müthiş. 3 idare eder. 4 ve 5 te barney espri yapsın da gülelim artık moduna giriyorsun. chuck genel olarak iyi. ama herhalde himym derdim:)

İkisi de çok güzel diziler. Bir an önce salının gelmesini ve how i met'i izlemek de isteyebilirsin deli gibi, chuck için de yapabilirsin bunu. HIMYM direk komedi ve arkadaş ortamı konseptli bir şey, chuck ise biraz daha çok yönlü, ekşın, macera, bi damlacık gerilim cart curt da serpiştirmişler bir tutam. how i met'i 1 - 1.5 yıldır çok severek izlerim, chuck'ın 3 sezon toplam 60 70 bölümünü de 1 haftada bitirmiştim. Sonuç olarak önce How I Met Your Mother'ı, sonra Chuck'ı izlemeni öneririm. Çünkü HIMYM daha güzel :)

Amaaaaaa, derim ki black books'u izle :)

izin vermezler.

salonda fotoğrafçı varsa bırakın dslrı compact makina ile bile çektirmiyorlar.

evet kesinlikle engeller hatta compact makine ile bile ceksen engeller.


ben de denemştim cıkışta özür dilemişti bizde işimizi yapıyoruz kusura bakma falan diye.

düğün salonlarında kameramanım. ben bile çekenleri var gücümle engelliyorum. fotoğrafcı kankam sonuçta.

Ne alaka ya? Sen basip satmayacaksin ya? Onlar iki dakka sonra basip satmak icin cekiyor. Sen adamin kuzenisin, misafirsin. Ben gecen hafta gittim, anlasmali 3 fotografci vardi ve ben de 500d ile cektim kimse de birsey demedi. Ayrica ben de dugunlerde foto cekerim, ama neden cekilin cekneyin diyeyim? Oyle ise normal digital makineyle cekenden farki ne dslr ilec foto ceken misafirin?

gayet gidip çekiyorsunuz yok öyle bir şey. benim kuzenin düğününde salonda rahat 10 ayrı kişi de dslr vardı ki buna hala şaşırırım. orda müşteri konumundasınız üstüne sizin aileniz zaten nereye sokmınıza karışıyorlar?

eheh hepinize tik koydum hak geçmesin diye :)

bana kalsa ben de arıza çıkarırım satmıyorum ya arkadaşım diye fakat kızcağızın bu mutlu gününde tatsızlık çıkarmak istemiyorum.

istersen fotoğrafçıyı bile kovabilirsin düğün sahibi olarak. parasıyla değil mi a.

@radikalherif
istersen fotoğrafçıyı da kovamıyorsun. çünkü düğün salonu işletmesinden ayrı fotoğraf işletmesi. almama hakkın var fakat kovma hakkın yok. sizlere çektirilmemesinin nedeni;

amcam zaten çekiyor, neden para vereyip alayım diye insanların örgütlenmesini engellemek...

ayrıca fotoğrafçıya seni buradan kovuyorum parasıyla değil mi demeyin. dayak yersiniz akrabalarınızın önünde.

dayak yeme kısmıyla ilgili eklemek isterim düğüne gelmiş 500 1000 arası tanıdığı olan birisini dövmek pek öyle kolay bir şey değildir. ayrıca bu tarz bi sebepten kavga falan da çıkmaz zaten uyarmazlar bile. en azından bizi uyaran olmadıydı alayı yarma olduğundan da olabilir.

75 idi sanırım.

ben de 75 diye hatırlıyorum

o ayakta klasik olmaz ki zaten inanılmaz kötü durur üstüne yürümesi de hiç rahat değil. 46 numara giyiyorum ben de ordan biliyorum. bayağı bi sportif olanlarına yönelmen rahatlık açısından çok daha iyi olur diyorum ama sorunu da cevaplayamıyorum evet.

47 numara ayakkabı giyen erkek basliginda yazan arkadaslar yardimci olacaklardir.

beyoğlunda, halep pasajında bir dükkan var. 50 numara bile klasik ayakkabılar var. hatta konuyla alakası yok ama dükkanın camekanında maradona ile çekilmiş dükkan sahibinin fotoğrafı bile var.

keşke krem sürselermiş. ilk hafta hep bepanthen sürerim. 3.delikre de sizin dediğiniz gibi iltihap gibi bir şey dolmuştu, sıkıp bepanthen sürmüştüm. bir kaç gün sonra da geçmişti.

After piercing lotion diye bi damla vermişti her gün damlat diye,damlatmıştım da halbuki...O zaman benim sıkmam mı gerekiyo :S

zamanla geçiyor o.

bepanthen merhem sür 3 çeşidi var. Antimikrobiel olanı diye söylersin eczaneye.

bir süre öyle olur, dokular iyileşene kadar. alerji yapmayan bir metalden küpeyi bir süre daha tak. krem sürmene gerek yok, arada kolonya, alkol, dezenfektan bişi ile az biraz ovuştur. zamanla geçecek. biraz eğri delmiş olabilir, o yüzden takmak zor olabilir, ona da alışırsın.

hocanın derste anlattıgına gore anadoluda falan daha cok pepsi ve pepsinin markaları bulunmakta.ama ben mudavimlerini gordum.mesela yurt dısında ki ozellikle amerika pepsiyi hatta diet olanını kesınlıkle coca colaya deişmem ki coca colaya cok loyal bi insanım ve arastrmalara gore pepsi daha cok satıyor-muş

hacı şöyle bir durum var ki pepsinin de azımsanmayacak kadar piyasası var ve girdiği yere cola yı sokmamak için elinden geleni yapıyor. kırsalda pepsi daha bir yaygın sanki. kırsalda bir çok bakkal da pepsiyi görürsün. pepsi satan bir market cocacola satamaz falan falan. ama şunu sana söyleyeyim pepsi manyaklarıda var yok değil. isim misim değil gayet büyük bir firmadır pepsi.

pepside çalışan biriyle konuşmuştum bunu. şehirden şehire çok farkediyormuş. mesela istanbulda coca cola yaygınken adanada ezici bi pepsi üstünlüğü varmış. seda sayan da satışları patlatmış bu arada, ev hanımları ciddi ciddi onun için pepsi almış :)

en son hatırladığım kadarıyla dünya pazarında coca-cola %44, pepsi %30'du. (üşendim şimdi tekrar araştırmaya), TR pazarında ise durum daha abartılıdır diye gözlemliyorum, %50'yi rahat raha geçiyordur.

çok fazla kola içmiyoum ama ben pepsiyi daha çok seviyorum mesela. markette coca cola yerine pepsi alırım.

kutu pepsi, kutu coca cola yı yener bence.

jack trout der ki (tamamen sallıyorum, al ries falan da olabilir :p) birinci değilseniz ikinci olun. ilk iki sırada değilseniz işte o zaman sıkıntı var demektir (son kısmı sergen yalçın diyor). velhasıl pepsi çok başarılı bir ikincidir.

pepsiye kim şekerli diyor ya? basbaya coca cola şerbet ve pepsi bin kat daha iyi.

kendisini eski istanbullu, klasik beyfendi-hanfendi sayanlar da kola alacakları zaman coca-cola'yı değil de pepsi'yi tercih ediyorlar diye biliyorum.

kendi izlenimlerime göre pepsi'nin olayı biraz daha farklı coca colaya göre.
coca cola daha çok bireysel müşterilere yönelmekte iken pepsi daha çok kurumsal müşterilere yöneliyor.
örneğin burger king'de ya da askeriyede pepsi verilmesi ama bakkallarda coca colanın ağırlıklı satılması gibi..

www.nytimes.com

zamanında kafe işlettiğimizden pepsiden de mal alırdık. coco colaya göre daha fazla kar ediyorsun pepside bu sebeple kahvelerde falan daha çok tercih ediliyordu.

pepsi kesinlikle coca cola dan daha iyi fakat onun kadar yaygın degil ankara da. Bu iş biraz reklama bakıyor sanırım. Coca nın reklamları biraz daha bizdenmis gibi durdugu icin cekiyor olabilir insanları.

hadi bakalım konuyu pepsi coca-cola tartışmasına getirdik. çok basit bir soru sormak istiyorum pepsi daha iyi diyen arkadaşlara: ikisini de aynı fiyata satan bir kuruma neden pepsi kendi ürününü daha ucuza pazarlıyor? bakınız phoera'nın belirttiğine göre pepsi'den daha fazla kar ediliyor, ve ikisi de doğal olarak aynı fiyata satılıyorsa demek ki pepsi daha ucuza satın alınıyor. neden adamlar kaliteli olduğunu düşündükleri malı daha ucuza satsınlar? eğer gerçekten daha kaliteli ise tek cevabı vardır, pazara yeni giren bir firma bunlar, ellerindeki süper ürünü pazarın tamamına yaymak için ucuzdan veriyorlar. peki biz pepsi'yi yeni mi tanıyoruz?

bu arada 2003'teki ac nielsen türkiye pazar payı raporu: %66 coca cola %22.9 pepsi. daha sonra ise cola-turka pazara giriyor, ne kadar değişti bilmiyorum.

ben bu konuda eski pepsi türkiye genel müdürünün uzunca bir seminerine katıldım. hatırladığım satırbaşlarını aktarayım:

anlattığına göre, araştırma sonuçları, pepsi mi coca-cola mı iyi tartışmalarının tamamen yersiz olduğuna; bir markanın en fanatiğinin dahi kolaları bardaktan içtiğinde farkını anlayamayacağını göstermiş. yani olayın psikolojik olduğunu belirtti.

onun dışında dünyanın bir çok ülkesinde, nasıl türkiye'de coca-cola pazarı sikip atmışsa, pepsi sikip atmış durumda ve o ülkelerdeki marka algıları da türkiye'dekinin tam tersi. bu da ilk önermeyi destekleyen bir veri.

bunun da dışında, pazarlama ve reklam stratejilerinde çok büyük iki farkı var bu iki markanın. coca-cola tüm reklamlarda ürününü ortaya çıkarır, içilişini gösterir, şişelerini gösterir; pepsi ise her zaman tüketiciyle ve felsefesiyle ilgilidir: "daha fazlasını iste!"

bir başka veri de; bütün dünyada kola pazarında coca-cola ve pepsi cartelini kırabilmiş olan sadece iki firma vardır. bir tanesi meksika'da bir kola şirketi çok eskiden bunu kısa süreliğine başarabilmiş, ikincisi de cola turka! şu ilk çıktığı, patlama yaptığı yıllarda pazar payını pepsi'nin iki katına %40'lara kadar getirebilmiş firma.

bana sorarsan da, coca-cola fanatiği olsam da, ürünlerin arasında kayda değer bir fark olmadığında hemfikirim. Türkiye'de pepsi'nin fail durumunu da tamamen marka yönetimine ve bu senelerde yöneticilerinin hatalarına bağlıyorum. bu hataları yapan, kötü yönetildiğine inandığım, artık sıçmakta olan diğer bazı firmalar: mcdonalds, icq, msn, trt ve tabiki cola turka.

@desdinova: pepsi genel müdürü iyi demiş, hoş demiş ama, iddia ediyorum ki, değil bardakta içirmek, gözümü kapa ve hatta burnumu tıka, cola ile pepsi'yi ayırabileceğime adım gibi eminim. ve yine iddia ediyorum ki türkiye'de bunu yapabilecek çok fazla sayıda insan var, ister coca cola fanatiği olsun, ister pepsi. sonuçta gazlı içecek ve içerdiği maddeler bile farklı, ben mesela cochineal tadını almadan cola içtiğimi anlamıyorum :)

elbette ki pepsi'nin de hükmünü sürdürdüğü pazarlar var ama dünya geneline baktığımızda cola'nın pepsi'ye 1.5 katlık bir üstünlüğü söz konusu.

cola turka'nın pazar payını kısa süreli de olsa %40'a getirdiğine dair ciddi bir kaynak bulabilirsek memnun olurum. bir ara %20'leri gördüğünü biliyorum ama 6-7 senelik bir ürünün %40'a kadar çıkıp aynı hızla düşebilmesi pek mantıklı gelmiyor. eğer böyle bir şeyi başardılarsa, pazarlama bölümlerinde ders olarak okutulmalı bu yanlış örnek babında.

eski bir çalışan olarak cevap vereyim. belli bölgelerde pepsi'nin pazar payı %50 civarlarında.

ama istanbul, ankara ve özellikle izmir'de çok zayıf durumdalar. Trakya'da iyiler, Adana kaleleri, bir de anadolu'da kırsal bölgelerde, biraz da iç ege de varlardı bir zamanlar. şimdiki durumlarını pek bilmiyorum.

bir de pepsiden daha çok kar ediliyo, aynı fiyata satılıyo, demek ki pepsi dandik falan tipi yorumlara girmeyin arkadaşlar. çok farklı stratejilere göre hazırlanıyo bu işler. mesela daha az kar ettiren dediğiniz kokakola yeni bir ürün çıkardığında (ya da belli dönemlerde -ramazan? :) çılgın fiyatlardan çılgın miktarlarda spota mal çakar. öyle böyle değil ama, spotçuların depoları bu ürünle dolar.
o spotçular sike sike kokakola satacak, başka yolu yok. ellerinde ürünler. yığarlar bakkallara marketlere.

özetle arkadaşlar şöyle söyleyeyim, yanlış anlamayın ama çok enteresan işler döner bu piyasada. dışardan yapılan yorumların geçerliliği yoktur. bir de öyle ben tadını anlarım diye iddia edenlere çok rahat satardım pepsiyi :) 2 günlük satışı çıkarırdım tek müşteride. ama o dediğiniz tek bir bardakla yapılmaz, zira şans faktörü %50. :)

bir de piyasadan da çekilmez, pepsi sadece pepsi değildir. lipton ice tea, tamek, fruko... fruko ve ice tea siker mesela her türlü. tamek de işi bilen tüketicinin her zaman tercihidir. :)

çocuk yap ona bak.
Daha faydalı olursun.

Haklisin.

Ben duyuruyu birakiyorum.

ben küfür veya hakaret etmezken? bu tutum neden anlamsam da,
Yarın duyuru'nun hostunun yandıgını düşünelim, veya compumaster sinirlendi siteyi kapattı.

O zaman gidip nerelerde? kimlere neyin mutlulugunu vereceksiniz?.

niye acısınlar ki? sizin zamanınızı değerlendirmek olarak yaptığınız/yapacağınız şeyleri başkaları da yapmak zorunda değil ki. hayatı duyuru olmuştur adamın/kadının bu ne seni ne de beni ilgilendirir.

komik.. yazık, kuyruk acısı bu belli. başka bir şey değil gibi. at gözlüğü sadece atlar için halbuki..

ben "kediebesi" demedim neden bu kadar üstünüze alındıysanız?

"bu cevabım da ilk ve son kez hepinizedir."
hepimiz kimiz?

yarası olan gocunur
ve
işkilli.... ile başlayan 2 atasözü vardır, herşeyi bildiginiz gibi onu da bilirsiniz mutlaka.

birisi de almanca yazsın rica edecegim.
kediebesi onu da bilir kesin.

kediebesinin "gidersem buralar bensiz nolur" korkusu da çok komikti dogrusu.
"NOLUR gitme" dememizi bekliyor sanırım.

vah vah, internette şişen egolar, internette geçirilen hayatlar ve tatsız sonuç: kendisini online toplulukta "vazgeçilmez" bir birey sanma sendroumu.

insanlar kendi kararlarıyla yaşar hocam.
sen kendin nasıl kullanmak istiyorsan öyle kullan bu siteyi ve bir başkası da nasıl kullanmak istiyorsa bırak öyle kullansın. arkadaşın dediği gibi belki adam yatalak veya ucuz bir eğlence kaynağı kimine göre, kimisi de seviyordur belki bu tarz siteleri. herkes kendi açısından baksın ve o açıda kalsın. kimse adına üzülme dert etme boşver. kim nasıl mutluysa bırak öyle yaşasın.

get a life...pek bi afilli.meğersem bu öğreti bundan sonra benim hayattaki yegane klavuzummuş.hah

(bkz: şakaysa hiç komik değil ciddiyse çok komik)

kumruya teşekkür ediyorum.
kumrunun yazdıgının türkçesi şudur; hiç yorum bile katmadan çeviriyorum(google translate ile)

"bazı insanlar Manhattan yaşıyor
Bir kedi bile değilim, ben sadece kendimi çok yalnız hissettigim için burdayım
çünkü hayat bir fahişe
ve benim Almancam çok iyi değildir"

cruseo milyon tane varyasyonu var hayatın her insan için farklı olan. bu sebeple bu rahatlık seni rahatsız ediyorsa bile bunu ifade etmen gerekli değil. bir olayın bize mantıklı gelmesi bir zorunluluk değil, hayatı değerlendirme kıstaslarımız ise büyük farklılıklar gösterecektir. geniş düşünürseniz çok büyük bir dert olmayacaktır sizin için bu durum.
kediebesi biraz komik bir alınganlık göstermiş ve kendini savunması çok komik durmuş. şahsen benim normalde okuduğum yardımsever kediebesi'ne hiç benzemiyo burada yazdıkları ama güldürdü beni yazdıkları.

miskin
"destroy the sith, we must"

ufak bir şey söyleyip ayrılıyorum ;

kendinde insanların zamanlarını ''ölçme-tartma-irdeleme'' yetkisini nerden buluyosun hacu ?

ben internette ftufftan beri birçok paylaşım sitesinde yazdım, yıllar içinde çok insanla tartıştım, çok insanla arkadaşlık, dostluk ettim.
ve hiç bir yerden de sizden aldığım bu düşmanlığı görmedim
bu kadar alınmamın nedeni de kimseye hiç bir düşmanlık veya kötü niyet beslemeden, ya da kendimi ispat için yazmamamdır.
ama bana iletişimin kurallarını öğrettiniz.
ayrıca harcadığım vaktin gereksizliğini de...
herkesin yolu kendinedir. ben kimsenin yolunu değiştirebilecek kudrette değilim.
yapmak istediğim tek şey sizlere, yolunuzu değiştirebilecek kudrette olduğunu anlatmaya çalışmaktı ama yemedi işte.

açtığın bu duyuru sayesinde bana kendimi anlatma imkanı verdiğin için teşekkür ederim. :)

kaçın, mesih oldugunu açıklayacak galiba.

"yapmak istediğim tek şey sizlere, yolunuzu değiştirebilecek kudrette olduğunu anlatmaya çalışmaktı "
kediebesi 13 Haziran 2010

ya ne ciddiye almışsınız bir internet sitesini arkadaş
Ne meyvesi veriyormuş bu agaç? merak ettim gerçekten?.

yeah i am the leper messiah :)

işin ilginç yanı ne biliyo musun
niye üstüme alındım laflarını
çünkü iki de bir "bilmediğin şey yok galiba" diye mesajlar alıyorum
demek ki çok ukalayım bunu anladım.
halbuki amacım bilgiçlik taslamak değil, bildiklerimi paylaşmak.
naparsın
doğru diyeni dokuz köyden kovarlarmış :)

ben sana dostça yazsam da düşmanca geleceksin.
hadi döndüm diğer yanağı ona da çak bi tane :) sinirini at kurtul heheheh :P

U2 nun One diye şarkısı vardır ki,
bence Johnny Cash daha güzel yorumlamıştır.

oradan geliyor;
have you come here for forgiveness
have you come for raise the dead
have you come here to play jesus
to the lepers in your head

sanırım amacına ulaştı başlık.
Ben gidiyorum, hayat dışarıda.

neden kendine bu kadar dert ettin anlamadım ki. sen daha faydalı işlerle uğraş. ne işin var buralarda. bir de vaktini ayırıp uzun uzun yazmışsın.

nerelerdeydin cruseo ya? dünya kupasını vermediler mi şirkete :D

belki hatırlarsan duyurunun msn'ine geldiğin ilk gün de buna benzer eleştriler yapmıştın, ben haklısın ya da haksızsın demiyorum, ama söylemek istediğim şu ki herkes kaldıramıyor bu eleştrini.
varsa böyle kimseler, onların hayatı, onların seçimi.

internet ortamlarında tanımadığın bir insana haddini bildirdiğini düşünerek kendi egonu şişirmiş olmuyor musun? :)
dost acı söylermiş.

ayrıca şunu da söylemeliyim.
benim işim bilgisayar başında ve bütün gün yalnız başıma buradan kalkamadan bu işi yapıyorum. ekşiduyuruya günün her saati girebilmemin tek nedeni bu. arada kafamı boşaltmak için giriyorum bi kaç laf yazıyorum, tekrar işime dönüyorum. :) umarım merakını giderebilmişimdir. çıkıp parkları arada bir gezebiliyorum çünkü her dakika imkanım olmuyor, kapiş?

ne mesih olmak, ne bilgiçlik taslamak, ne de egomu şişirmek için geliyorum.
kafamı dağıtıp, tekrar odaklanmak için geliyorum.
bu arada size kusur ediyosam affola. yapabileceğim bişi yok.

umarım bunca açıklama ile yumurtan kap tutmuştur ehehe

ne saçma bir hale dönüştü konu.
Okuyun bakalım ilk yazdıgımı "kediebesi" lafı var mı?
Bu kadar üzerine alınıp, gecenin 9:30 unda hala kendini savunduguna göre çok alınmışsın sen.

Tamam tamam, sen burada ver meyveni, gerçek hayatında dolduramadıgın boşlugu, internette "gönül abla" olarak doldur.

Kendi hayatında çözemedigin sorunlarını, burada başkasının sorunlarını çözerek "unut".

Buyur meydan senin, koştur atını, ne boş hayatın varmış.
Ben yazılımcıyım, herhalde benden çok bilgisayarla işin yoktur, ben bu kadar vakit ayırmıyorum, bu arada hangi dost? acı söylemiş onu da açarsan.

Kendi kendine zafer kazandın sanıp, saçma sepet smileyler yapıyorsun.

en başta duyurun çok saçma olduğu için bu hale dönüştü :)
sana ne insanlar ne yaparsa yapsın
sana giren çıkan mı var?

acı söyleyen dost da sensin. hehehe benim gözümde dostumsun.

sanki sen hayatının her anını çok faydalı işlerle geçiriyosun. alla alla :)

bunu da editleyecekmisin? yoksa şu anki yazdıkların final mi?

istersem editlerim sana ne? :)

sayende belki de arkadaşımla konuşamıycam artık.
mutlu musun?
ne kadar gerinsen azdır.

elimde degil hala şu sözü geçemiyorum, bu nasıl bir egodur yarabbim
kimsin? nasıl bir vasfın var ki şu açıklamayı yapıyorsun?

"yapmak istediğim tek şey sizlere, yolunuzu değiştirebilecek kudrette olduğunu anlatmaya çalışmaktı "

başkasının hayatını eleştirmek benim haddim degil tamam, başkalarına "yol göstermek" senin haddin mi?.

"sayende belki de arkadaşımla konuşamıycam artık."

hangi arkadaşınla konuşma? dedim ben.
Bunu nereden çıkarttın?

böyle hıyarca bir duyuruya az bile yazmışım. :)

yeni bir seviyesizlik

"böyle hıyarca.."
"sana giren çıkan mı var?"

agır ruh hastası oldugunu düşünüyorum.
Müthiş bir ego.

Belki senin çok boş vaktin var ama benim daha fazla boş vaktim yok.
iyi eglenceler.

hı hı evet öyleyim :)
seni de beklerim bizim hastaneye hehehe

seni üzüp utandırdıysak kusurumuza bakma
hastanede zaman geçmek bilmiyor :)

Cruseo, bu başlığa yazmayı düşünmemiştim. Üzerime alınmadığım için. Her konuda fikrim yok zira. Kendime göre bildiğim bir şeyler varsa, paylaşırım elimden geldiğince. Ben Ekşi Duyuru'yu seviyorum. Burada olmaktan keyif alıyorum. Bazen yazıyorum, çokça da okuyorum.

Bir duyuru açtın. Konu nerelere kadar geldi. Ben de artık devam etmeyin demek için yazıyorum, haddim olmayarak.

yok yok bu seviye varken ortada, devam etmenin manası yok zaten, teşekkür ederim uyarı için. :).

sözlerle kendini ifade edemeyenler, hakaret ediyorlar :) çok klasik.

bugüne kadar duyuruda ne saçma, ne gereksiz şeyler gördüm.
kimseye de tutup
ya salak mısınız ne yapıyosunuz ki sizin adınıza utanıyorum demedim. bu kadar egolu olmama rağmen.

yani bu yarattığın ortam senin seviyenin eseridir. o yüzden boşuna şaşırma.

insan karşısındakini kendi gibi bilirmiş.
seninle alacak verecek bişeyim kalmadı.
faydalı ömründe başarılar dilerim.

@bumbum
bu duyuru compadrito'yu üzüp, faydalı olmak istediği için yaptığı herşeyden vazgeçmesinden, sizlere ve kendine olan inancını yitirmesinden başka bi boka yaramadı.
ne tür bir amacı olabilir bu duyurunun?

biri bana bunu anlatsın lütfen.

kimse cevap vermesin, yokmuşuz gibi davranırsak belki sıkılıp gider.

burada aşağılamaların egonu tatmin etmedi, özelden çalışıyosun öyle mi?
yiğidin malı meydandadır.

cruseo [ek$i sözlük yazarı] 2 dk. önce
oraya yazmak istemedigim için mesaj atıyorum, "compadrito" ne kadar alıngan bir adammış, bir internet sitesinde yazılanlar neden ? "sizlere ve kendine olan inancını yitirmesine" yol açtıysa.

Of çok acıklı bir tablo. Kendini nimet zanneden 2 kişi :).


sen insanlarla uğraşacağına kendine bak kardeşim. olur mu. bu sana tek tavsiyem.
insanları sevmeye çalış biraz.

bana da bi daha mesaj atma.

aynen devam, iyi gidiyoruz.
sıkılıp gidecek biraz sonra.
son çırpınışları bunlar.

kime ne yahu?

(49 cevap mı? oha. özetin geçin lan.)

sağolasın kardeş.
senin bana verdiğin bu dersi, kırk yıl çalışsam, kırk çeki düz odun toplasam yine de öğrenemezdim.
iyi ki varsın, seni hep şükranla anacağım.

söylediğim kötü sözler için de özür dilerim, içtenlikle.
benden paso, istediğin gibi keyfine bakabilirsin artık.
dert etme yaa :)
geçen ömür seninki değil ki bizimki...
kendimizi nimet saymamız bizim akıl hastalığımız, seni bağlamaz ki?
hesabını senden mi soracaklar, boşver.
ama bizimle uğraşana kadar senden de epey ömür gitti beyav :P

gönlünü ferah tut.
hadi eyvallah.

hakkatten şimdi kafama dank etti benim de. bırakıyorum duyuruyu falan. yalnız ben manhattan'da değilim. moda sahile falan gitsem uyar mı sana? tekrar kızmanı istemem de.

@atesikus
gezmek dolaşmak ne yaa? öyle avare avere etrafına mı bakınacaksın yani...
olmaz kardeşim.
git faydalı bi iş yap allah aşkına.

:)

ve

:(

yazmayayım diyordum, bu kadarını ekledim işte... yoruma açık: bi can sıkıcı bi de dalga geçilesi kısımlar var.

hür doğdum hür yaşarım diyerek mutabakat sağlayacağımı umuyorum. hayır kendime vazife edindiğimden veya bunu sağlayarak egomu şişireceğimden falan diyil. ego da zaten "dışarıdaki hayatta da" şişirilen bişiy.

tövbeee!


ek: bu kadar çok cevap gelmesi de insanı pek üzer. ne çok boş insan var, yazık kııız!

gezeceğimi kim söyledi? uranyum ayrıştırmaya gidiyorum ben.

çok yazı var hepsini okumadım am ctrl f ile arattım bir kişi bile adam haklı beyler dememiş. demek ki haksızsın.

cruseo'nun mantığıyla kimsenin vikipedi maddelerini de doldurmaması gerekiyor o halde.

yapabiliyorduk diye kalmış aklımda..

herhangi bir şekilde illegal değilse edemezsiniz. bir entrynin nick altınızda olması o entry üzerinde hükmünüz olduğu anlamına gelmiyor. entry giren kişinindir ve legal ise sildiremezsiniz.

yanılmıyorsam bi hakaret durumu varsa silinmesi için sizin belirtmeniz gerekiyordu onun dışında size yapılmış eleştiri gibisinden bir şeyi şikayet edip sildiremezsiniz gibi gelmekte.

en mantıklı olanı entry i yazmış kişiye gidip nazikçe silmesini veya değiştirmesini rica etmek.

ben asya seviyorum

ada tam olarak aşık olunabilecek bir kız ismidir.

simge en sevdiğim isim. ama soyadınızıda yazında ona uygun isimlerde yazılsın. hani şiir gibi olsun:P

(bkz: Bilge)
(bkz: Benan)

Bilge Benan :)

(bkz: duru) çok sevgili kuzenimin kızına verdiği ve benim de bayıldığım bir isim.

aa, çok zevkli araştırmıştım bir ara ben, ama nasıl bir şey olsun?
mesela sayayım ben aklımda kalanları sıradan;
zülal
mina
ıtır
palmet
deniz (daima:)
asu
toprak
zeren

unuttum, bir de ben derin'i çok severim :) sağlıkla doğsun :)

Dünya

"epil" diyorum ben de.

bir de sunlara bakabilirsiniz:

(git: 110856)
(git: 107521)
(git: 93314)

eylül-damla-yağmur (bence yağmur)

defne

evrim, 21 yıldır kullanıyorum bi falsosunu görmüş değilim. bi de erkeğim öyle diyeyim.

zeynep

dünya, umut, idil, mavi, özgür, nida, mısra, mimoza

öznur
kübra
melissa
zeynep +1

Dileda (Vileda gibi okumayin lutfen, dil'eda)

Su veya Toprak veya okyanus

umay.

pınar. ismi pınar olup da başarısız olan bir kız tanımadım şimdiye kadar.

beril

idil
ışık

minerva -> anlamı çok güzel.

(bkz: sudan)

Belki son anda erkek olur,

Bora...

Ayşe. Hem güzel hem sorunsuz, herkes anlar :)

defne +1
yeşil

eliz

herkese tşk.
zannedersem defne olacak..

yoğun ilgiden ötürü herkese teşekkür ederim.

insan ölümden korkar. bence en kötü anlarında dahi intihar edememesinin sebebi budur. ölüm belirsizliktir. belirsiz şey adamı korkutur.

ne intiharı ya? neyden kaçıcam ki intihar ederek? test oluyoruz test. sen intihar testi, bi başkası başka bi test. eğer bunun farkında olsaydın inan bana gülüp geçerdin -intihar düşüncesine-, eğer çok farkında olsaydın bu testin; sevinirdin bile bu zorluklara.

neşeli ve derdini anlatmama olayının benzeri bende de var, farklı olarak ben herkesin derdini dinliyorum. sağlam bir arka'taş bulunursan mutlaka rahatlarsın, yada böyle anonim takılarak derdini anlat. geçici olarak, bu da fena bi yol değil.

intihar neyi düzeltecek peki? hiçbir sorunun yokken sırf "ölsem de bi sorun olmaz" gibi bi düşüncede olman çok ilginç. şımarık bi kız çocuğu gibi. bu da fatih akın'ın gegen die wand/duvara karşı filminden gelsin sana: "kendini öldürmek için intihar etmene gerek yok"

@fundamental

2 yıl önce çok yakın bi kız arkadaşıma aşık olmak gibi bi sorunum olmuştu. çok sarhoş olduğum bi zamanda telefon edip, aşık olduğumu söylemiştim. sonra da olmayınca böyle bi olay yokmuş gibi davrandık ve hala zaman zaman görüşüyoruz.

beni bu olay çok etkiledi çünkü ilk defa, lisedeki çocukluk dönemimdeki kız arkadaşlarım gibi değil de gerçekten aşık olduğum, hatta ilk aşkım diyebileceğim biriyle birlikte olamamıştım. şu an birlikteyken dinlediğimiz şarkılar çalınca, birlikte gezdiğimiz yerlerden geçince, onun sevdiği rengi görünce bile hala çok kötü oluyorum.

bu 2 yıldır başka bi kızı sevmek, sevgili olarak görmek için çok zorladım kendimi ama olmadı. yine herkesin önerdiği sporu zaten yapıyordum ancak unutmama, spor da yardımcı olmadı. sonuçta tabi ki spor yaptığım her an, her saniye aklımda değildi, ama hiç bi zaman da aklımdan çıkmamıştı.

@sourdrea

eklemeyi unutmuşum. duygusal içerikli sorunlarımı kimseyle paylaşmak istemememin nedeni de, insanların beni zayıf bünye olarak görmelerini istememem.

onun dışında, bu çok samimi bi düşüncem. tanrının olduğuna inanıyorum fakat gerçekten din diye bir şey olduğuna, ya da intihar edersem biri tarafından cezalandırılacağıma inanmıyorum.

neden intiharı secmiyoruz çünkü maddeyiz ve eylemsizlik prensibi bizler içinde geçerli..
ikinci bi husus dinen yasak inanclı kısılerı ıcın bu da bı engel..

son bi husus aynı sekılde dusunen baskası oldugunu sanmıyordum senı gordum sasırdım , sanırım bu dusunce bende de 20 li yaslarda basladı ve acıkcası bu dusunce aklımdan cıkmadı.. yasamak ıcın gercek bır amac buldugumda sanırım bu dusunceden de uzaklasacağım.

@idiot.

iyi de sen şimdi intihar edince o en yakın arkadaşın olan kızla çıkmaya başlamayacaksın ki. ayrıca bu dünyada bi tane kız yok ki senin çekim alanına girecek bi sürü kız olacak zamanla. bana kalırsa sen arkadaş çevreni değiştir. yeni insanlarla tanış bu sorunları unutursun. ve sen sen ol hayatını bir kızın etrafında şekillendirme.

(bkz: sisifos söyleni)

ben değil, camus cevap veriyor.

sanırsam senle aynı şeyi düşünüyorum. baya benzer yani. bende dini bakımdan aynı şeye inanıyorum, tanrı var ama din yok,(bkz: deizm). bende çok neşeliyimdir, depresif değilimdir, arkadaşlarımla hep gülerim eğlenirim, enerjiğim, ama bende dert anlatmayı ve dinlemeyi sevmem..

ben yaşamın amacı olup olmadığını aramaktayım. o yüzden intihar etmiyorum. yani bir çelişki içerisindeyim. şu an amacımız yok seçeneği çok kuvvetli bir seçenek. ama hala tam emin değilim. bu yüzden intihar edemiyorum mesela. ilerde ne olcağını bilmiyorum. belki bişey olur da hayatım değişir, işte bunun için yaşıyordum diyebilirim diye yaşıyorum büyük ihtimalle. bir de ilk cevapta olduğu gibi belirsizlikten korkar insan. ölümden sonra nolcağı bilinmez.

ama benim için sebep, dediğim gibi, ileride ne olacağını bilememem. belki çok güzel olur her şey. kötü olursa zaten bırakır giderim niye bekliyim..

kişinin öleceği zamanı ve ölüm şeklini seçebilmesi huzur verici bence. ben de çok düşündüm bu konuyu, ve benim de yapmama nedenim ailem. hatta bu konuda özgür olabilmek için çocuk yapmamaya karar vermiştim bi kaç sene önce :) bunu ilk düşündüğümde canımı sıkan bi kaç şey vardı, evet. ama şimdi her şey yolunda ve bana yine de intihar mantıksız gelmiyor.
aslında intihar kaçmak değil, kovmak. aradan çekilip "ne halin varsa gör" demek sanki. hiçbi şeyi çözmez ama sorunu uzaklaştırır. var olmamak; ucunda iyi ya da kötü yok, sadece artık "olmamak".
madem ölüm o kadar huzurlu, neden hala intihar etmiyorum? 1-başta ailem. intiharın çaresizlikten kaynaklandığını düşünüp benim için üzülebilecek herkes. oysa keşke anlayabilselerdi ölmek istediğim için öldüğümü ve üzülecek bi şeyin olmadığını. bensizliğe alışmak gerekirdi sadece. 2-merak. yarın ne olacak çok merak ediyorum. neler görebileceğimi bilmiyorum, yaşayabileceklerimi yaşamadan çöpe atmak istemiyorum.

şöyle diyeyim burda yaşadığım sürece kadayıf yeme olasılığım var. öldüğümde de kadayıf yiyebilceğimin garantisi verilse bugün ölürümj ama öyle bi garanti yok. benim için yeterli bir sebep yaşamak için.

gün içinde çok sevdiğimiz bi şarkıyı duymaktan korkuyorum. ya da uyumadan önce hatırlamaktan korkuyorum. uyursam ve rüyamda onu görürsem sabah ne kadar moralimin bozulacağını hatırlayıp, kafamdan tamamen atmaya çalışıyorum fakat o da olmuyor. başka bi kızla ilgilenmek için kendimi zorluyorum olmuyor.

sonra yine başa dönüyorum. tek başımayken, sadece kendi düşüncelerimleyken kendi kendime düşünüyorum "ya daha 20 yaşındayım, ama bi şeyler düşünmek acı veriyor. saçma sapan anıları hatırlayıp bi anda hayattan soğuyorum. niye böyle oldu niye böyle güçsüzüm?" diye kendime kızıyorum bu sefer.

şu an burda yazdığım ve daha yazamadığım bir çok şeyi birine anlatıp saatlerce konuşasım geliyor bazen. sonra kendi sorunumu kendi kendime çözememe kızıyorum. psikoloğun benden farkı ne? zaten hiç bi şekilde ilaç kullanmayacaksam, sadece konuşacaksak bunu kendim de çözebilirim.

kendimi bu şekilde gaza getiriyorum ve belki 2-3 hafta bi daha böyle düşünmüyorum ama sonra eskileri hatırlatan bi şey olunca yine başa dönüyorum. zaten eskileri hatırlatan bi şeyin olmamasına imkan yok. heralde ilk tanıştığım anın öncesine gitmem gerekirdi böyle bir şey için. e madem bu da mümkün değilse, ne yapabilirim?

beynimin durmasını ve bi daha hiç bi şeyi düşünmemesini, hiçliği sağlayabilirim. yoksa "spora başla, çevreni değiştir, yeni arkadaşlar edin" gibi şeylerin 2 küsür yıldır işe yaramadığını görüyorum. çünkü benim değiştirmem, tamamen silmen gereken anılarım zaten beynimde. ben olduğum sürece onlar da hep orda olacak zaten. işte bu gerçek canımı çok sıkıyor. intihar fln değil de keşke ben hiç yaşamamış olsaydım.

burda kafanıza göre takılmak varken kendi kendinizi öldürüp toprak altında çürümeyi beklemeniz çok mantıksız düz mantıkla.

her canlı ölümü tadacaktır o ayrı tabi...

kaldı ki ahiret inancı taşıyorsan herhangi bir semavi dine mensupsan, intiharın ebedi azap olduğunu da iyi bilirsin. iyi bir hayat sürmenin de ödüllendirileceğini bilip ona göre yaşarsın.

İdiot ahhh bende cok güçsüzüm duygusal açıdan en zayıf noktam bu bende dertlerimi yasadıgım hayatı ne kımseye paylasırım ne ederim anlatmam en yakınıma bıle yenı bırılerıyle cok zor tanısırım konusma özürlüyüm resmen konusamıyorum cekingenım hayattaın her yerinde işte ast üst ilişkisinde konuşmayı beceremiyorum yanlış yaptığımı sanıyorum ortada bişi yok kızarıyorum bozarıyorum gözlerim doluyor hemen dıştan sert ve kendıne güvenı olan bırı gıbı duruyorum ama güçsüz sapın biriyim yeni arkadaşlıklar kurmak istemiyorum bir ilişki yaşamak istemiyorum yeni birilerine alışmam cok zor neden boyleyım 20 yasındayım değiştiremedım kendımı neden şöyle olamıyorum dıe cok ağladım işe bıle gıremıyorum korkuyorum off suan sap gibiyim ama intihar asla ama asla ölmeye değmez hiç bişi hayattan suan soğudum ama ne yapayım yanı öleyımmi hayır tabiki. Bu arada bu durumdan nasıl kurtulurum hoppa girişken nasıl olurum yaaa offff

yazılanları biraz düşünmem gerekiyor sanırım. herkese çok teşekkürler. özellikle snowflake, üşenmeden bu kadar uzup yardmıcı olmaya çalıştığın için.

benim bildiğim adliye imes civarında bir yerlerde olmalı. imesten geçip ümraniyeye giden otobüslerin (taşdelen-imes-ümraniye misal) şöferlerine sorarsan yönlendirebilirler sanırım.

tavukçuyolu'nda. demincek geldim adliyeden. ümraniye'den 131ys gidiyor. çekmeköy'den nasıl olur bilmiyorum.

yardım kısmını kontrol ettiğiniz halde çözüm bulamadıysanız mail atmatı deneyin bi, cevaplandırmışlardı benimkisini.

şifrenin unutulduğu zamanlarda açıköğretim bürosuna gidilmesin diye soru atamış olmanız gerekmekte. sorunun cevabını bildiğinizde şifreyi gönderiyorlardır. bu işlem yapılmadıysa mecbur gideceksiniz.

soruya nasıl ulaşacağız. süper mario gibi oldu bu iş.

** Şifre Hatırlatma Kaydı yaptırmamışsınız. ** böyle birşey diyor. kafayı yiyeceğim.

ya bir de ben geçen sene 2 inci dönem harcı yatırmadım. bu sene ilk dönem ve geçen seneki parayı yatırıcam. . kaç paraya patlıyor hepsi.

onu geç de yatırmayınca askerlik ne oluyor onu merak ediyorum ben kldsklhlskfh
soruya şifreyle ulaşıyorsun yani onu zamanında yapmadığın için mecburi gideceksin açıköğretim bürosun.

cok daha ucuza voip cozumleri var, deneyin bence. skype, voipwise..

Turkcell'de 3 kontore ayarlayabiliyorsun su an sanirim www.turkcell.com :) 3 4'ten iyidir diyerek :)

belçika için tarifesini bilmiyorum bedava olabilir ama voipwise kullandım ben 1 yıl kadar rusyayı aramak için hiçbir problemle karşılaşmadım. sitesinden bakabilirsin tarifelerine.

peki bu voipwise ile arama yaptığımız zaman numaramız mı gözükücek yoksa farklı numara mı ? herhangi bir para bayılmak gerekmez mi voipwise için? : o

voipwise'a €10'luk kredi alip, 3 ay bir suru ulkeyle bedava gorusme yapabiliyorsun. sitesinde fiyatlar ve bilgiler var.

"ata bakan ali" olsa gerek. örneği tam kavrayamadım ama genel işleyiş bu şekilde.

bu konu başka başlıkta inceleniyor: ata bakan ali

ee bazen öyle entryler oluyor ki başka başlıkta incelenmesi mümkün değil. o gibi durumlarda ne yapılmalı?

uygun hedef başlık bulunamazsa ispiyon yapılmaması daha iyi.

ama bazen çok bariz hatalar yapılıyor... başka bir örnek vereyim; dikkat karıncayiyen çıkabilir diye bir başlık açılıyor ve bu başlıktaki "öğleden sonra üç sıralarında çıkmaması gereken karıncayiyen. çünkü o saatlerde ben yolda oluyorum." gibi entrylerin siliniyor olması lazım (öyle de yapılıyor zaten). e haliyle bir ispiyonlanma kategorisi de olması gerek.. bu konu başka bir başlıkta inceleniyor'un isim karmaşalarında vs. kullanıldığına inanıyordum ben.

efendim eskiden bunlar "içerik başlıkla uyumlu değil" gerekçesiyle ispiyonlanıyordu. fakat bu ispiyon gerekçesi kaldırıldı, çünkü yerine daha güzel bir şey olan entry taşıma fonksiyonu getirildi. bu yüzden daha önce var olsun veya olmasın, "ali'nin ata bakması" başlığının altında "ata bakmaması gereken kişi" gibi bir entry görürseniz bu entry'nin altındaki "taşı" butonuna (> şekilli) basarak "ata bakan ali" veya benzer, uyumlu olacağı bir başlığa taşıtınız. ispiyonlamayınız.

ben böyle durumlarda ispiyon yapmayıp direk taşıtıyorum. mesela sizin örneğinizde ali başlığına taşıtılabilir entry. eğer sözlükte ali başlığı yoksa bile moderatörler ali başlığı açıp taşımak istediğiniz entry'i taşıyorlar.
tecrübeyle sabit.

"taşı" kullanılarak ve "bu konu başka başlıkta inceleniyor" seçilerek yapılan ispiyonlar bizim arayüzümüzde aynı şekilde görünüyor. not düşeyim, yeni nesillere lazım olur.

afrodizyak oldugundan olabilir

sade yoğurtla fantazi olmaz. ne o öyle ıspanak yer gibi. illa meyveli olacak ki erotik olsun. e hangi meyve? tabii ki fantazi mantazi diyince akla ilk gelen, çilek. ikinci gelen ise muz. mandalinayla, elmayla fantazi düşünebiiyor musunuz? ya çilekli olur ya muzlu.

@kibritsuyu nar da erotik bi meyve bence onu unutmayalım.

durum belgesi icin sira beklemeden alindigini 2 kisiden duydugumu paylasabilirim. askere gidecek donemden bagimsiz bir sekilde sira beklemeden hallettiklerini soyledi bu arkadaslar. olay gecen ekim ayi icinde gebze askerlik subesinde yasaniyor.

5 kasım günü, bakırköy askerlik şubesinde idim. sabah'tan 30, ögleden sonra 30 kişi almalarından mütevellit, bir ertesi gün icin, sıraya ismimi yazıp yarın sabah ki, 30 kişinin icerisine zor girebildim. bunun akabinin'de yılmayıp, bakırköy'de tren istasyonunun, karşısında güngören askerlik şubesine gittim. yaklasık 15 kişi falandık. 1 saat beklemeden sonra, iceri aldılar. işimide cok kısa bir süre icerisinde hallettim.

bütün personellerinide duyuru aracılıgıyla teşekkür ederim :)

şubesine göre değişiyor bu durum sanırım.

yapılacak işleme bağlı olarak da değişiyordur herhalde ama ben kendi yaşadığımızı yazayım.

eşim geçen hafta tecil için şişli şubesine gitti, sabah 7.30'da şube kapısında sıradaydı, içeri alırken telefonları da topluyorlarmış, akşamüstü 3'te ondan hala haber alamamış durumdaydım, benim meraktan delirmeme bir tık kala, saat 4 gibi çıktı şubeden, aradı bitti işim diye.

her bir kuyrukta saatlerce bekledim diyor, form alma kuyruğu ayrı, muayenesi ayrı, fotokopi kuyruğu ayrı, komutana imza kuyruğu ayrı.

velhasıl ben kolay gelsin diyeyim şimdiden. umarım sizin gideceğiniz şubede işler çok daha kolay yürüyordur.

iki hafta önce halıcıoğlundaydım tecil için, tecil işlemleri bir günde ancak bitiyor ama belge almaya gelenlerden öğleden sonra 1.30da gelip 1 saat bile sürmeden isini halledip gidenler vardı. belge bekleyenleri tecil-muayene-yoklama vs sırasından bagımsız alıyorlardı.

üsküdar çok yoğun düşünme bile.

ümraniye de durum belgesini sıra bekletmeden veriyor.

@cnonefb kardeşe katılıyor ve yineliyorum: üsküdar'ı aklının ucundan bile geçirme!

hayal kırıklıklarından dolayı bir şeylerden korkuyorsan önce bunu aş,başarıya ulaşmak istediğin bir yol varsa tökezlemelerinden bir ders çıkar. elinde bir ders varsa tamamsın. yoksa baştan başla,bir ders elde etmeye bak veya daha önce aynı yoldan geçmiş birisine danış(evet duyurudasın bunun için fark ettim):benzerine yakın bir şeyi yaşadım, hayal kırıklığı yaratacak etkide kararlar verdiğim sanıldı.ben de geçen yıl öyle sandım, ama bu yaz ders çıkararak önce kendime ödemem gereken borcumu ödedim,sonra da kendi işime baktım.

bu kadar.

şu an okuduğunuz bölümü seviyorsanız, çalışın, canınızı dişinize takın.
şu an okuduğunuz bölümü sevmiyorsanız, hiç düşünmeden bırakın ve öss'ye girin. asla geç değildir.

"Başarısızlık, daha zekice başlama fırsatından başka bir şey değildir." demiş Henry Ford...

bir arkadaşım 4. sınıfta (evet kayıpsız giderken 4. sınıfın ortasında) okudugu bölümü sevmedigini düşünüp bıraktı ve öss'ye girip o azimle gerçekten istediği bölümü kazandı.. şimdi 3. sınıfta, hazırlıkla beraber 8 senedir bilfiil öğrenci ve gayet memnun hayatından..

bir diğeri ise, okuduğu bölümü 3. sınıfın başında bıraktı ve tekrar girdiği öss'de diş hekimliği'ni kazanıp geçen ay mezun oldu..o da gayet memnun hayatından..
öss'ye girmeden hep aynı naneyi söylerlerdi bize zaten, sevmediğin bir işi ömür boyu yapmak zorunda kalmaktansa geç de olsa sevdiğin, mutlu olacağın mesleği seç diye. doğruya doğru..

liseyi 6 senede bitirdim ben ki bu hızlla gidersem universiteyi bitiremem zor gözüküyor. demek istediğim dert etme bitirmek istemiyorsan ayrıl tekrardan girersin nasılsa ama yok elimde diplomam olsun diyorsan bitirmen gerekli.

6. senede mi karar veriyorsunuz bölümü sevmediğinize? amanın diyorum. hadi 1 sene bilemedin 2 sene tamam da hayatının 6 senesini vermişsin. seneye öss ye girsen daha 22 yaşındasın birşey olmaz ama yine aynı hatayı yapmayacağın ne malum? biraz daha kararlı ve karar verirken çabuk olabilmen dileğiyle :)
ayrıca ben şu anda yaptığım işi yapmamı sağlayan bölümü kazandığımı duyunca ağlamıştım. çünkü son tercihimdi ve daha iyi bir puanım vardı. fakat bu hamuru iyi olmayı avantaja dönüştürüp (hiç ders çalışmadan bölümde ilk üçe oynamak gibi) ben bu işi yaparım diye düşündüm. şimdi de standartların üzerinde kazanabildiğim ve 10 sene altında tecrübem olmasına rağmen orta düzey yöneticilik yapabildiğim bir işim var ve işimi çok severek yapıyorum (bana bağlı 10 kişi çalışıyor ve yaşım daha yeni 30 oldu).

liseyi 5 seneden bitirdim. 2 yıllık bi okul okudum. 25 yaşında bilgisayar mühendisliğine en dikeyinden geçiş yaptım. şuan 2. sınıf sayılıyorum. ancak sinema okumak istiyordum. mühendislik bi nevi mecburiyet benim için. meslek lisesi mezunu olduğum için sinema okuyabilmek bi hayaldi. ancak mezun olduktan sonra bi şekilde sinemaya bulaşacağım. eğer sen de okumak istediğin bölümle bu okulu bitirdiğinde haşır neşir olabiliceğini düşünüyorsan okulu bırakmana gerek yok derim. hatta kısa sürede de okulu bitirmen için bi nevi gaz verebilir sana.

okulu bitirince hiçbir şey olmuyor. iş hayatına balıklama atlayıp süper para kazanacığını sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. okurken aynı zamanda işinize yarayacak projelere katılıp iş hayatınızı pozitif etkileyen etkinliklere girdiyseniz bilemem tabi :) hem şimdi mutlu değilseniz iş hayatında da mutlu olamıcaksınız, bu bağlamda konum değiştirmek gereksiz. siz okuduğunuz bölüm ve olduğunuz insandan ötürü mutlu olun önce bi :) sonra hayata atılırsınız. bu arada sözde son sınıfa başladım demişsiniz, sanırım ailenizin sınıfta kaldığınızdan haberi yok. önce bunu onlara açıklamalısınız. son sınıfta olduğunuzu düşünüp beklenti içine giriyorlar doğal olarak. bu sorunu aştıktan sonra tabi ki başka sorunlarla karşılaşacaksınız ama onları da aşarsınız :) merak etmeyin. ayrıca bu durumu tek yaşayan siz değilsiniz emin olun.
ailen baştan biraz ters tepki verebilir, sonuçta bir beklentileri var ama korkmayın. ailenizle konuştuktan sonra oturup gerçekten ne yapmak istediğinizi tekrar düşünün. aileniz sizi er geç destekleyecektir. maddi durumunuz elvermiyorsa da hem okur hem çalışırsınız falan (bunları da hesaba katın).
şimdi okuduğunuz bölümü, birkaç sene daha sürse de bitirmeyi hiç mi istemiyorsunuz? belki de başarısız olduğunuz için istemiyorsunuzdur. bu bölümü nedne okumak istemiyorsunuz, bunun üzerine düşündünüz mü? neye göre eminsiniz? bu bölümü yazarken zorla mı yazdırdılar? :)

şehir belirtirseniz öneriler gelebilir

İstanbul'dayım bu arada:)

Eminönü, Tahtakale caddesinde "Asri ve Zaza" Hanlar. uygun ve bilgili esnaflara sahip.

evet hanlar kesinlikle.. internetten online alışveriş sitelerinin fiyatlarına bakın, sonra gidin o handaki pazarlıksız fiyatlarla karşılaştırın, farkı görün =)

gittigidiyor'dakiler de muhtemelen o saatçi esnafı falandır diyesim geliyor, cidden piyasanın %50 altına satıyorlar neredeyse ürünleri.. garantili zaten.. bi tek fatura vermiyorlar sanırım..

asri iş hanında, en üst katta casio saat satan bi yer var. dükkanın ismi şimdi aklıma gelmiyor. orada gayet ucuz saatler bulabilirsin. 150$ lık saati 150 tl' ye almışlığım var.
tabi uzun zamandır oradan saat aldığım için bana gayet uygun veriyorlardı.

tavsiyem ebay'den al GG de saat satan arkadaşlarda ordan alıyor zaten. yanlız ebayden alırken gümrük, paypal(ödeme için gerekli)vs iyice araştırılması gereken konular
ben vakti zamanında şuan 1500 TL olan seiko saati ebay'den 270 USD ye almıştım. gayet memnunum

piyasada 500 olan saati gittigidiyordan 190 kağıda aldım. amerikadan gönderdiler tertemiz orjinal saat sadece kutusunda gelmedi o kadar. kargo ücreti falan da ödemedim.

aldığım saat şuydu urun.gittigidiyor.com

aynı kullanıcıyla iletişime geçip beğendiğin modelin fiyatını sormanı tavsiye ederim.

www.saatvesaat.in burası var mesela indirim olanlar arasında güzel saatler çıkıyor. 3 kere alışveriş, bir kere de değiştirme yaptım buradan. gayet güvenilirdir.

doğubankın dışındaki seiko bayisinden 1100lük seiko saati 640a almışlığım var. dibine kadar pazarlık yapabiliyorsan her türlü alırsın istediğin fiyata.

ilk önce Tahtakale derim. olmadı www.alisverissaati.com

taksiyle mi? Toplu taşıma araçları ile soruyorsanız; Beşiktaş' a motor ile gelebilirsiniz - fiyatı net bilmiyorum ama 1.50 tl civarı falandır. Oradan da otobüse binersiniz - o da o kadar.

Not: Toplu taşıma araçlarını kullanmadığım gibi bi' izlenim uyanmasın sakın:)

evet motor - otobüs ile mecidiyeköy ü soruyorum zaten (:

önce beşiktaş vapuruna binip (1.50 tl) beşiktaş'ta inip hemen oradaki otobüs duraklarından 30M' ye binip (1.50)mecidiyeköy'desin. sana 3 tl ye patlar. tabi vapurda çay, su, dur martılara simit alayım falan derseniz değişir.

vapur:15 dakika
otobüs:15-20 dakika falan

vapurdansa motorla karşıya geçmen daha mantıklı. beklemek yok sonuçta dolunca kalkıyor sonuçta ve vapurdaki gibi iskeleye yanaşma derdi de yok.

akbille otobüse aktarma basarsan bu fiyat daha da düşecektir.

Bu yolu çok tepmiş biri olarak cevap vereyim rekorum 19 dakika. Beşiktaş Vapuru + 30A, saat 23:00 civarı falandı. dolayısıyla trafik hiç yokken, bir de bindiğiniz araçlar biner binmez kalkar ise yaklaşık 20 dk sürüyor bu mesafe. Trafik olduğu zaman ise bir buçuk saate kadar çıkar.

yüzüklerin efendisi

dirk pitt e bak sözlükten onun içinde olduğu tüm romanlarda dediklerinden var.

(bkz: isaac asimov)

(bkz: clive cussler)
(bkz: wilbur smith) - taitalı romanları bir başka güzel, okuma sırası ile nehir tanrısı, yedinci papirüs ve büyücüler kralı

3 bıçak 5 bıçak olayında daha az tahriş var güya da onlar günlük traş olanlar için ideal, bir haftalık sakalı onlarla kesemezsin yani. düzenli traş olucaksan mach 3 iyidir yok ben ara ara uzatıp öyle olurum dersen ustura kullanmanı tavsiye ederim( zordur ama alışması). bu arada sakalların tamemen alınmasının yani pürüzsüz olmasının tek yolu tersten traş etmek ki o da aşırı derecede tahrişe neden olmakta falan.

aman diyim ustura olayına girme :)

herkese her jilet olmuyor nedense.
deneyerek kendine uygun olanı bulacaksın.
nedeni hepsinin jilet arası mesafelerinin militemtriğin altında bir oranla farklı olması.

yani bir bıçak sakalı dibinden keserken diğeri yüzündeki çıkıntıların tepelerini de uçurabilir. sivilce ben vs. gibi. mach 3 turbodansa mach 3 daha iyi bence.

ama asıl konforu ve sinek kaydı traşı sağlayan şey sıcak su ve köpük. duruma göre 1 bardak çok sıcak su bile yeter. sakalın sertse o yüze fırçasız sürülen kremlere hiç para verme.

jilet fiyatlarına da bir bakarak hesap yap derim.
sinekkaydıya yakın traş yapabilen makineler var artık. misal braun cruzer4 + yüzüne sürdüğün traş köpüğü veya kremi. veya kendinden kremli olanlar da var.
aleti iyi kullanırsan toplamda jilete harcayacağından daha azına getirmiş olursun maliyeti.

bic

traş makinesi iyi bir çözüm. aşaıdan yukarıya traş olma kullanırken, daha doğrusu sakalın çıktığı yönün tersine (sadece traş makinesi için geçerli bu durum sakın jiletle yapma)

mach 3 tarzı bıçaklar için diyebileceğim, ne kadar olsa da yüzüne 3 jiletin aynı anda değdiğidir, yani sakalını daha kolay sertleştiriyor. ben başlarken bu hataya düşmüştüm. eğer traş olma mevzusuna pek sıkı girişmediysen cildini de kolay harap edebilir.

traş sonrası balsam veya alkol oranı düşük aftershave kullanman iyi olur. nivea2nın aftershave balsam'ını öneririm bu açıdan. her ne kadar o yanma hissi güzel gelse de cildi kurutuyor. traş köpüğü/jeli için kendin deneme yanılma yoluna gitmelisin çünkü bu cildine has bir durum.

usturaya baştan alışırsan gider de, yüzünü yumuşak tutar mı ona emin değilim.

bir de, hangi bıçağı veya makineyi alırsan al bu senin traş olma becerine bağlı. sakin traş ol fazla harap etme kendini. aceleye de getirme mümkün olduğunca. hem yüzünde kesikler meydana gelir hem de tam kesemediğin yerlere birden çok müdahelede bulunmak zorunda kalırsın.

gilette fusion kullandıklarımın en iyisi. fazladan, başlığının arka kısmında düzeltme jileti de var. pahalı diyenlere bakma, her gün traş olsan bile bir başlık 1 aya kadar dayanabilir. arko traş köpüğü hem ucuz hem iyi. jelleri tavsiye etmem, köpürtmeye uğraşmak gerekiyor. traş sonrası için de, arko dan nivea balsam a kadar bir dolu ürün var. tahriş olan bir yüze sahipsen nivea balsam iyidir.

arkadaşların dedikleri gibi fusion süper.

3-5 gunde 1 tra$ olurum diyorsan 3-5 bicakli kullanma, kesemezsin ve bicaklarin arasina giren sakali biyigi ayiklamaya ugra$irsin. uzun araliklarla tra$ olacaksan bicak sayisinin az olmasi tra$i kolayla$tirir.

Gunluk tra$ olmayi planliyorsan Gilette Mach 3 gayet guzeldir. Muadillerini de tercih edebilirsin. Denemedim fakat 5 bicak falan artik i$in abarti boyutu gibi geliyor.

Gillette BlueII Plus. Kullan at tarzı 4 lü 8 li paketlerde satılıyor, başlık değiştirmeyle uğraşmıyorsunuz.

aslında çok gudik olacak ama ben yine de seçenek sunmak adına yazayım. şu bakkallarda satılan dandik permatiklere, ağzındaki plastik kısmı kırıp ustura etkisi yaptırtabiliyorsun. ben bi ara denemiş ve iyi sonuç almıştım. şu ara çok kesmem gerekmiyor o yüzden berberde hallediyorum.

ortakapı: alkım'dan yukarıya doğru çıkın, akmar'ın olduğu köşeyi geçin ilerde sağda.

kumluk tarafındaki otobüs durağının karşısındaki binalara bakınız orda beksav yazısını görürsünüz cafesine gidin çay çorba kek vsv gayet ucuzdur ve garsonlar bunaltmaz hele haftaiçi gidersiniz varlığınızı bile unutabilirler

ben de ortakapı diyecektim ki ismini hatırlayamadım bir türlü.

ortakapı'nın yerini biraz daha iyi tarif eder misiniz?

"yukarıya doğru çıkın akmarın köşesini geçin" demişsiniz ama akmar "yukarı" bir yerde değil ki, gayet de aşağıda.

alkım (artık) akmarın aşağısında.

alkim in ordan giriyorsun. yukari dogru cikarken; sola dogru bir sokak goreceksin. bu birinci sokak. gec onu. yukari dogru giderken bu sefer dortyol gibi bir yerle karsilacaksin. bu dortyolun sol tarafi; akmarin oldugu kose sayilir. sen gene o dortyoldan da hicbir yere sapmadan sagina bakarak devam et o zaman goreceksin.

2 - 3 sene oldu kapandı mı bilmiyorum.Khalkedon kitapevi vardı.Caferağa spor salonunun tam karşısında. Oturup birşeyler yudumlayarak kitap okuyabiliyordunuz bir köşesinde. Ayrıca fanzinleri karıştırmanızada ses etmiyorlardı o vakitler. Şimdi hala açık mıdır?Nedir? Ne değildir?Fikrim yok.

Khalkedon hala duruyor, aynı yerde

sahaf var gayet sessiz sakin bir yer ve fazla sayıda kitap barındırmasa da kitaplıkları da mevcut.

kadıköy'de kadıköy iskelesi olması garip değil mi? beşiktaş ya da eminönü iskelesi olmasın o? beşiktaş iskelesinden gelecekseniz 100 metre sola doğru ilerleyip karşıya geçin. karşılıklı gold var. sağdakinin hizasında dibinde.

eminönü iskelesinin ise tam karşısında kalıyor sanırım evet. ki size de öyle dendiğine göre oradan geleceksiniz.

kadıköy-eminönü-karaköy iskelesinden düz yukarı çıkarsan bulamazsın. iskeleden düz yukarı çıkıp ışıklardan karşıya geçtikten sonra sola dönüp 50m yürüdüükten sonra sağa dönmen gerekiyor (ziraat bankasının kenarından, yeni açıldı pırıl pırıl göze çarpıyor) oyun cd si bulursun da oyun için yazıcı oğlu ne bilim pek aklıma gelmezdi. ne arıyorsun ki öyle yakınlarda bulamadın yazıcıoğluna gitmeye karar verdin ?

kime sorarsan gösterir o noktada zaten...

img82.imageshack.us

teşekkürler yardımlarınız için ama eminönü iskelesine kadıköy iskelesi dediğim için bu kadar kınamanız gerekmezdi.hem bilmemek değil öğrenmemek ayıptır öğrendik işte. aradığım oyun hard truck serisi:1-2-18 of stell, king of the road(kulağa en arabeski bu geliyor)

oyun cd.si istiyorsan ve beşiktaş'a yakınsan orada var bir yer, daha güvenilir hem: beşiktaş'tan ortaköy yoluna girince hemen solda bir apartmanın kapısından içeri bakınca yerde tabelamsı yazısını görürsün kocaman. adını hatırlamıyorum ama bulursun çok kolay, ikinci kattalar.

yazıktır günahtır kazık yemeye gidiyorsun oraya aklında olsun. sınırsız adsl'i filan olan birinden rica et netten bulsun. parası neyse gene ver. oradan alıp pişman olacaksın yok bozuktu çizikti diye. yani daha yolunu bilmiyorsun ondan diyorum o paçoz mafya bozuntularına hiç bulaşma.

avrupa yakasındaysan eğer kadıköye gitmekle hiç uğraşma, beşiktaşa gidip sinan paşaya gir ikinci kata çık istemediğin kadar oyun cdsi satan yer var ve hepsi güvenilirdir.

www.ikea.com.tr

harita.iett.gov.tr
sol tarafta nereden nereye var.
4 levent'ten tepeüstü(ümraniye) seçerseniz 3 hatlı birkaç sonuç çıkıyor.

ek yapalım. #10222204

mecidiyeköy - tepeüstü 122c önünde bırakıyor(muş)

122c, 522b, 122b, 122ml vardı bir de sanırım.

122 ve 522 nolu araclarla ulasabılırsın

telekom artık cumartesi çalışıyor.

başkasının kapatması mümkün değil (ben denemiştim) ayrıca merkez mi oluyor müdürlük mü oluyor neyse oradan kapatılabiliyor şubelerden kapatılamamakta.

vekalet vermeniz gerekir ama onun için de notere gitmek aynı dert...

sevgiyle ilgili bir şey.

edit: şuradan çıktı
www.alevileriz.biz

EZ TORA HASKON
BEN SENI SEVIYORUM
yada EZ TORA ZAF HASKON
ben seni cok seviyorum

tu mi haskena
sen beni seviyor musun

zazaca bu.

seni cok seviyorum demek

evet kabul ediliyor ama bagaj yerinde götürüyorlar sadece...

tcdd yi biliyorum ancak malesef benim guzergahimda tren yok. tek secenegim otobus. keske olsaydi.bu arada bagaj kisminda hayvan telef olmaz mi o sicakta, havasizlikta. iceriye hic bir sekilde izin yok mu?

annem goturdu yazin. bagajda gitti.
veterinerden uyutucu hap gibi bisi vermisti yanilmiyorsam.
ama yolda uyanmis sanirsam.. bir baska kopekle havlamislar falan.

yolcu bolumunde kesinlikle izin vermezler.
o guzergaha giden arabali bir tanidik bulmak daha hayirlisi sanirim.

pazar günü istanbul - tekirdağ istikametine gidiyoruz, güzergahına benziyorsa, ben kucağımda götürebilirim.
not: evcil hayvan derken, kedi köpek değil mi :)

tesekkur ederim ama yolculuk istanbul-samsun-rize arasi. istanbul samsun ucakla gecilecek ancak samsunda kalmam gerekiyor biraz, dolayisiyla samsun rize arasi yolculuk sorun teskil ediyor. bu arada evcil hayvanim bir kopek evet. 3.5 aylik bir jack russell terrier. zaten kucuk olmasi endiselendiriyor beni. uyutma hadisesi felan.

izmirden istanbula gelirken yanımda oturan kişi kucağında bir kutunun içine konulmuş yavru köpek getirdi. izin vermediler ama ısrar edince kabul ettirebildim falan demişti.

firmaya göre değişiyor, ama alt kısma koymak isteyeceklerdir.yazık hayvana ağlar. benim arkadaşım kedisine otobüste kucağında götürmüştü,3 saatlik uyuşturucu bi ilaç varmış zarar vermiyormuş sersemletiyormuş. o işe yaramıştı. yani muavine söylerseniz ilaçlı uyuyo diye. bence kabul ederler.

otobüsün bagajında soforlerin uyuduğu yerde gidip geldi benim kedim. ankara-izmit arası. çok korkuyor. 1 saat falan sürekli miyavlıyor, sonra da korkudan pısıp kalıyor. veterineri anesteziyle uyutmayı önermişti. kıyamadım tabi. hapları da tavsiye etmiyorlarmış. yolculuktan sonra da uzun süre kendine gelemiyor. 2 gündür hala uyum sağlayamadı garibim. hem ona işkence, hem bize vicdan azabı.

ulusoy ve kamil koç kabul ediyor, veteriner sakinleştirici gibi bir şey veriyor yol boyu uyuması için. koydukları yer normal bagaj değil, şöförün uyuduğu yerin hemen yanında havalandırması olan, kabinle aynı sıcaklıkta kalan bir bölme.

oyunu bırakalı 3 ay falan oldu o yüzden son haritaları bilmiyorum(değişikliklerden falan haberdar değilim yani) ama "noob game" şeklinde kurulan oyunlara gir, heroların büyülerini ve itemların ne işe yaradığı falan öğrenirsin bu oyunlarda yavaş yavaş. ardından kendine oyun başlarken verilen altın ile neler alıcağına karar vermen lazım. benim tavsiyem başlangıç olarak her heroya 2 bracer yapman hemen onları birleştirmeyeceksin ama parçalarını alıcaksın ve can ve mana reg. saglayan potionlar falan. zamanla öğreniyorsun zor bir oyun değil. sakın şu heroya şu yapılır, şu yapılmaz tarzı söylemlere göre haraket etme. item seçimini tamamen karşı takımı zora sokacak şekilde yap.

bir kaç heroya kesinlikle yapılmaması gereken itemlar var, çalışmıyorlar zira veya heronun kendi özelliğinin çalışmamasını sağlıyorlar;
anti-mage(magina): sange and yasha/satanic/hood bir de eye of scadi var ama onu hiç denemedim range herolarda çakışmıyor ama bildiğim kadarı ile melee herolarda engelliyor heronun kendi özelliğini(değiştirmedilerse). bu heroya yapmanı şiddetle tavsiye edeceğim item vlademir.
luna: sange and yasha 2. özelliğinin çalışmamasını sağlar. eye of scadi/satanic gönül rahatlığıyla yapabilirsin. satanic ile butterfly bu heroya gerçekten çok iyi gider ama dediğim gibi her şey karşı takıma bağlı.
vengeful(böyle yazılmıyor da olabilir) ile pudge(butcher): dagger(blink olmaya yarayan item) alınmıyor bu 2 heroda.
aghanim's scepter(item): hangi herolarda çalışdığı yazıyor. yazanlar dışındakilere yapma çalışmaz.
lothar's edge(item): zaten invisibility özelliğine sahip herolara yapılmaz.
omniknight ile naix: black king bar(omnide repel, naixde rage idi adı sanırım adlı büyüler zaten sana büyü atılmasını etkisiz kılıyor. bu yüzden gereksiz.)
şimdilik aklıma gelenler bu kadar, sorun varsa ya da ilerde olursa bana sözlükten mesaj atabilirsin.

Oyunla ilgili kendini geliştirme yöntemlerinden biri de internetten AI haritaları indirip oyunu botlara karşı oynamaktır. Çoğu haritada (ki en son 6.53 çıktı yanlış hatırlamıyorsam) botlar extra xpyle oynuyor. Bu extra xpyi kapatabiliyorsun. Benim nette oynayacak zamanım olmadığı için evde botlarla oynuyorum. Tabi bunun bir avantajı da çılgın klavye delikanlıları ve kompleksli tiplerden kurtulmak oluyor

camping den oyun kur ve greedisgood şifresi ile her itemi tek tek yapmanı öneririm. pratik gelisir :)

-oynadıkça öğreniyosun sürekli oyna. eskiden noob denenler oyunalara alınmazdı ya seni fasülye sayan arkadaşlarınla ya da AI ile öğrenebiliyodun. AInın avantajı sık oyun oynayabileceğin için itemleri ve heroları hemen öğrenebilirsin.

www.dotaportal.com a üye ol ordan hızlıca tüm hero ve itemlerin ne işe yaradığını neyin ne olduğunu okuyabilirsin.


şimdi bakıyorum biz başladığığmzda 30-40 hero vardı şimdi heralde 90 tane falan oldu:D işin zor:D

parlatıcılar suyun bıraktığı izi engellemek içindir.. parlatıcı koyuyor musunuz?

evet koyuyoruz ama yine de geçmiyor.

sayet bardaklar cizildiyse (dandik tuz veya deterjan boyle sonuclara yol acabiliyor) maalesef o iz gecmiyor hocam.

yok arada bir duzgun sekilde temizleyip cikartiyor arada pis cikartiyorsa muhtemelen arizalidir servis cagir. beyninde sorun var derlerse yeni bir makina al.

çizilmiş gibi mi gözüküyor yoksa kirli gibi mi? kirli gibi gözüküyorsa bardakları, tabakları vs kullandıktan sonra suda bekletmek gerekiyor kurumaması için kirin.

bir de, eğer kirli gibi ise kalan izler, makinayı toptan yıkamak için bir deterjan satılıyor. makina boşken koyup en uzun programda çalıştırıyorsun. o da engelleyebilir. sonracığıma filtreyi de bir kurcala, en altta olur.

aynı sorunu biz de yaşıyorduk sanırım. özellikle çay bardaklarının üzerinde beyaz beyaz lekeler kalıyordu, sanki bardak çizilmiş gibi. kesinlikle dandik deterjan vs kullanmaktan kaynaklanıyormuş. deterjanı değiştirdiğimizden beri bu sorun yok oldu.

bizim bardaklar bembeyaz olmuştu çizilmekten, şu topçuklu tabletlere geçince bulaşıklar pırıl pırıl çıkmaya başladı.

çizik gibi değil kirli gibi iz kalıyor.

bir de şimdi aklıma geldi, eğer beyaz beyaz çiziklerden oluşuyorsa, herkesin dediği gibi dandik deterjandan olabileceği gibi,
herhangi bir deterjanın da bayatlamasından olabiliyor. özellikle nemli ortamda bekleyen eski deterjanlar böyle yapıyor bardakları.
Biz de böyle bir sorun yaşadık. artık jel deterjan kullanıyoruz. hem kısa programlarda deterjanın erimemesi gibi birşey söz konusu olmuyor. hem de çizmiyor. yumuşacık.
çok mesuduz.

ankaradaysanız şayet şehrin muhteşem(!) suyundan kaynaklıdır muhtemelen:)

izmirdeyim. buranın da pek iyi değil suyu.

deterjan olarak prilin üç fonksiyonlu cartlı curtlu diye satılan tabletlerinden kullanacaksınız. bir de bi toz gibi bişi var ara sıra ondan alıp makineyi boş çalıştırcaksınız temizleme babında. mükemmel sonuç...

tabi bir de makinenin doldurma haddini aşmamak gerekiyor.

kirli gibi iz kalıyorsa içecekler falan kurumuş oluyor ondan.

sadece mesaj yazip arada da telefonla konusan biri olarak 6300 isimi goruyor. ergonomik, sekil semal iyi. bahsettigin ozelliklerden sadece uzun sarj omru yok, 2 gunde kesin bitiyor.

www.nokia.com.tr

arkadaşım 6300 ile rahat mesaj yazman fazla mümkün değil ama 5310 ona göre daha kolay gönül rahatlığıyla tavsiye edilir ayrıca mutlaka 0 al kapağının temizliğine vb. aldanıp 2.el alma 6288 ile de rahat rahat mesaj yazarsın

6288 gereğinden fazla büyük.

kiz arkadasim (bkz: jean christophe grange) hastasi. cok iyi oldugunu soyler. biraz sert der bir de.

okumadığın tüm dan brown kitaplarını oku bence. kaptırıp gidiyosun.
okuduysan bilirsin, kitap okuyo gibi değilde film izliyormuşsun gibi oluyo.

michael collins ve karin slaughter romanları cinayet/polisiye. greg iles, ingilizce okurum diyorsan stephen booth, turkçe'ye çevrilmedi galiba. bi de yıldız cinayetleri diye bi roman okudum bi kaç ay önce, armağan ??? bir yazar, çok güldüm okurken, sonra da birine ödünç verdim. bir kaç kitabı daha varmış.

eger arastirma yazilarini seversen fikret topalli'nin seri katiller'ini ve seri katiller 2'sini okumani tavsiye ederim. gercek insanlar, gercek olaylar.

ahmet ümit'in sis ve gece'sini okuyabilirsiniz.

The Dark Tower serisi enfestir. Bir an önce okumalısın. Ayrıca Dean Koontz da tavsiye ederim ben.

Hatta ve hatta, (bkz: dean r koontz ve stephen king arasindaki farklar)

kesinlikle grangé ve maxime chattam'ın ilk kitabı. sonrakileri okuma değmez.

grange in tüm kitapları

clive cussler'ın içinde dirk pitt bulunan bütün kitapları iyidir.

lawrence block kitaplarını öneririm, dönüp dönüp her yaz okuyorum, özellikle de matthew scudder polisiyeleri çok başarılı, 10-12 kitaplık bir dizi olduğu için baştan başlamakta fayda var.

yeppp... görebilirler. bir ara discovery vardı ki hala vardır muhtemelen. siz offline, karşı taraf online iken durup dururken karşı tarafa "x kişisi (ki bu sizsiniz) konuşma penceresi açtı" diyordu. halbuyse siz pencere falan açmamış oluyordunuz bu bir bug idi fakat kendinizi gayet güzel gösteriyordunuz. böyle bişi.

çevrimdışı görünürken yapılan ileti değişikliklerini messenger plus (ya da öyle bir eklenti) ile gördüğünü söylüyordu geçenlerde birileri.. görülebilir gibi geliyor yani..

messenger discovery ile görülebiliyor çevrimdışı oturum açma durumu.fakat biri sizi engellediğinde bir işe yaramıyor program.

ne dinliyorum açık unutulursa evet olabilir. başıma gelmişti ordan biliyorum.