celal birsen'in şemsiyeleri iyidir lakin biraz tuzluca...
baston olan olmayan, çanta boyu battal boy her çeşit var. boynerler'e bakabilirsiniz...

en sağlam için celal birsen tabiki.
uygun fiyata nerde bulurum derseniz #40781

ben benetton kullanıyorum 2 sene falan oldu sanırım
ne renginde bir solma var ne 2 rüzgar estimi tersine dönmesi var ne açılmamazlık yapması var. katlanıp küçülüyor da.
kullanıyorum tavsiye ediyorum. rengarenk!

t box, marks and spencer

direkt bimden ya da öyle bir yerden en fazla 5 liraya alınmalıdır. sizin için sözlemiyorum ama şemsiye kullanılarak eskitilmez, unutularak bir yerlerde bırakılır. üstelik şemsiye kullanma periyodu en fazla beş dakikadır. eğer deli gibi ise yağmur ve rüzgar bir köşede geçmesini beklemek en doğrusu.

o yüzden şemsiyeye verilecek paraya acırım ben

@orange coffee
benetton'un kapanıp küçülen renkli şemsiyelerinden ben de kullandım, bir senede kırıldı, gitti.

t box'ınkiler şirin ama rüzgara dayanıksız.

cevap gelince mesaj geliyor zaten..
bakıyorum tik koyuyorum gerekiyorsa..
cevap gelmese de arada şööle bir geziyorum gözümden kaçan cevap varmı diye..

şimdi yazarlara zaten uyarı mesajı geldiği için ben mesaj bekliyorum açıkçası. ama mutlaka tiklemeye özen gösteriyorum.

yalnız tikkat ettiğim bi nokta da var; genelde tiklenmiyor cevaplar. ya soru sahibi teşekkür edip tik koymuyor ya da hiç sesini çıkarmıyor. devlet bunlara bişey yapması lazım.

wallahi ben eski sorularıma da bakıyorum cevaplarıma da. ben cvp veren herkeze işaret koyuyorum.. koymayanlara da ayar oluyorum. hatta sildiğim dahi oluyor bazen (eğer benden sonrakine işaret koyup beni atladıysa)

ben bakiyorum bol bol.. hatta vay anasini diyorum bazen, birine ssg cevap vermisti..

uploadladım :)
rapidshare.de

teşekkür ettim..

yolladım yakala..

(bkz: the one with the race car bed)

03x07

edit: 6,7,8'e boşuna bakmışım. üstteki mesajdan 3. sezon kopyasını aldıktan sonra buluverdim. :p bölüm adı da The.One.With.The.Race.Car.Bed.(1)

diyalog da şurada: (bkz: #9259467)
ah friends ah! :)

"who's singing?" :))))))

tek gidisse 31 aralik carsamba milanoya 53.99a bilet var su an myairden baktim.. oradanda trenle romaya gecebilrsin..

100 euroyu asmiyor

teşekkür ederim, yalnız ben roma'dan istanbul'a bakıyorum.

roma - istanbul diye yazdığım için anlaşılmamış olabilir. roma'dan istanbul'a geçeceğim.

italya'ya tek low cost seçeneğiniz myair. onlar da sadece istanbul - milano uçuyor. roma'ya uçan başka ülkeye ait bir low cost ile aktarmalı uçuş aramayı deneyin. (atıyorum: germanwings ile roma-basel-istanbul)

anladım, roma'dan doğrudan uçamayacağıma göre dediğiniz gibi yapıcam eli mahküm. şöyle bir thy'ye bakayım dedim. 590 euro gösteriyor roma-istanbul tek yön, gerçekten şaka gibi.

bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim.

31 aralıkta ryanair + myair yaparsan 133€ ya uçabilirsin.

ben roma dan direkt istanbula 45 euro ya gelmiştim pegasusla . pegasusa da bakınız.

@ el magico

dediğin bileti buldum, onu alıcam herhalde. teşekkür ederim.

@faideli bilgiler

pegasus web sitesinde vermiyor uçuşu, ama mail yoluyla iletişime geçip sorabilirim. teşekkürler.

ataturk hakkinda yabancilarin cektigi ya da tesebbus ettigi butun filmler:

zaman.com.tr

bozkurt isminde bi kitap var atatürk hakkında yazılmış olan hatta bi ara yasakmış türkiye'de hala yasak mı bilmiyorum. yazarı h.c.armstrong. ama bunun filmi çekildi mi bilmiyorum.

kurtlu murtlu sunu buldum (bkz: grey wolf )
film degil bu ama:s

"sarışın bir kurda benziyordu ve mavi gözleri çakmak çakmaktı "diye devam eden bir nazım hikmet şiiri var. sanırım kurtuluş savaşı destanı. belki onunla ilgilidir?

sarışın kurt isimli attila ilhan'ın senaryosu var. kitap olarak basıldı ancak filmi cekilmedi.

damien rice - indie
jason mraz - reggie

benim tahminlerim bunlar. kesin bilgi yok :)

edit: bunları severim ayrıca;
buddy holly - everyday
the turtles - happy together
sondre lerche - my hands are shaking
sondre lerche - to be surprised

aklıma geldikçe yazarım. takipte kal :)

o değilde bizarre love triangle ne güzel şarkıdır. akustik olabilir heralde.
i feel fine and i feel good.. i feel like i never should..

spor değil de biber gazı yada o tür spreyler kullanabilirsiniz. bence hem daha ucuz hem de daha etkilidir. ama bu tür şeyler nerden bulunur bilmiyorum.

bir işe yarayabilir ama bugün uğradığım saldırıda sapık arkadan boğazıma sarılıp yere yatırdı. ki biber gazı falan işe yaramazdı kesinlikle.

bayan olduğunuzu sanıyorum ve kick box tavsiye ediyorum.

Aikido. ODTÜ'de veriliyordu en son.

geçmiş olsun!
tekvando veya aikido olabilir..

geçmiş olsun, bir şeyiniz yoktur umarım. benim demek istediğim sporun alternatifi idi. en azından bir spor öğrenene kadar kullanabilirsiniz.

Judo filan derler hep ama Wing Tsun daha iyidir.

Sonradan gördüm geçmiş olsun.

en cebellahından bir sevgili edinin.

geçmiş olsun.. bir bakın isterseniz..
www.yenisayfa.com

çok teşekkürler hepinize, wing tsunu nerde öğrenebilirim ankara'da

tabiki bu tür sporların en serti olan KRAV MAGA. Kursu var mı bilmem ama açılsın diye seninle taksim meydanın da eylem yapabilirim.

aikido tavsiye ederim savunma odaklı bir spor çünkü

tekvando pek işe yaramaz. 2 sene çalıştım hala dayak yiyorum. sorun bende de kaynaklanıyor olabilir.

çok geçmiş olsun. yer bilemem ama bence de aikido.
iyi bilirseniz bıçaklı-mıçaklı demeden alt edebilirsiniz. bildiğim kadarıyla güç de gerektirmiyor. her şey teknik yani :)

Desert Eagle:
www.pyramydair.com

Öğrenmek için azimli ve sabırlıyım dersen kesinlikle Aikido derim.
Neden dersen ;
-En önemlisi güç istemiyor.Kas yapmana, tekme, yumruk atmana, ya da kata çizmeyi öğrenmeye falan gerek yok.
-Çok köklü bir savunma sporudur(aslında savaş sanatıdır).Her saldırı şeklinin savunmasını
öğretir.
-Savunmayı öğretir, istersen biraz can yakarsın, istersen kemik kırarsın (ihtiyacına bağlı)

bir savunma sporu dışında kişisel savunma teknikleri ve hareketleri konusunda bir kurs bulabilirsen (ki zordur) daha faydalı olur. örneğin birisi boğazına saldırırsa kulaklarının her ikisine de sert ve eş zamanlı bir tokat saldırganı sersemletir. gırtlak bölgesine yapılacak sert bir kesme vuruş saldırgana ciddi anlamda hasar verir. gözlere yapılacak bir saldırı ise sakat bırakabilir. wing tsun, krav maga önermem aikido ve tekvando da işinize yaramayabilir. bu durumda asıl kurtulma çabası durumsal farkındalık ile başlar. tehlikeyi önceden sezerseniz hareketleri planlayabilirsiniz.(bkz: durum farkındalığı )

Biber gazı bulundurun bence. Öğreneceğiniz savunma tekniği de zaten biber gazından daha çok korumayacaktır sizi diye düşünüyorum.

aznavur pasajında alt katta var.

kadıköy opera onur çarşısı var bahariye (nostalji tramvayı nın geçtiği cadde boğanın yukarısındaki) ye uzerinde cıkarken sol da hemen yanında mudo outlet vardır, oradaki dükkanlarda şansını deneyebilirsin.

Atlas Pasajında da var.

Umut Sarikaya basligina cevap yazamadigimdan dolayi burdan sesimi duyurmayi denim dedim. Nasil ulasiriz o karikaturlere. Yurtdisinda yasayanlar icin buyuk bir sevap olur.

ben ekolayda oynuyorum

www.flyordie.com

Adresinden oynayabilirsiniz...

ben de genelde ekolay da oynuyorum. ama yahoo satranç daha kalitelidir. tek sorun oyuncu bulmak biraz sıkıyor.

yahoodan oynarsanız katılmak isterim..
satranç çok severim ama oynayacak adam bulmak zor..

kesinlikle chess.com.. hayatımın maçlarını yaptım :)

www.instantchess.com

oldukca guzeldir, tavsiye ederim.

www.tsf.org.tr

türkiye satranç federasyonunun sitesinde bir satranç programı var gayet güzel. onu indirip online oynayabilirsiniz. farklı seviyedeki odalarda yüzlerce oyuncu var dünyadan.

şu adresten indirebilirsiniz
www.satrancoyna.com.tr

edit: benim oynadığım sıralar ücretizdi bu servis. şimdi ücretli olmuş galiba, iş bankasıda vazife edinip ücretsiz yararlanma olanağı sunuyormuş galiba ama tam anlamadım olayın bütününü. denemek lazım bir.

eğer yıldırım oynuyor iseniz yahoo'da adam bulmakta zorluk çekmezsiniz. 1800 üstü oyuncular iyidir. 1900 ve 2000'ler ise fenadır.

www.playchess.com
dunyanin en buyuk satranc platformlarindan biridir.
ayrica oyunlar cok siki bir sekilde modere edilir. eger rakibinizin bilgisayar destegi kullandigindan supheleniyorsaniz, moderatorlere bildirip analiz isteyebilirsiniz.

aman tanrım, 8 yanıt verilmiş ama aralarında freechess.org yok! en iyisidir bence, chess.com'un bele$ olani gibi dusunulebilir.

oyun.superonline.com
www.gamyun.net

facebook'ta my chess diye hayvani bir aplikasyon var. cok eglenceli.

fişten çek, pilini çıkar, tekrar pili takıp açmayı dene. yoksa büyük ihtimal hardware problemi.

bencede pilini çıkar bi

pilini çıkartmak yerine kapanana kadar power düğmesine de basılı tutabilirsin.

canı istedi açıldı tekrar anlamadım valla..
teşekkür ederim yinede..

kurukafa nin onerisini destekliyorum benim de basima geldi bu olay,
kapanana kadar kapatma dugmesine basip kapatinca sorun cozulmustu.

ara ara klavyenin üzerine kafayı koyup 10-15 dakika kestirmek iyi gelebilir. özellikle öğleden sonra.

dayan motive et kendini
kahve gercekten ise yariyor böyle durumlarda
ne kaldi surada heralde idare edersin canim
haftasonu da iyice dinlenirsin artik
uyuma

Gülmek benim uykumu kaçırır.

Webde biraz dolaşın bobiler.örg falan

dokunmuyorsa redbull falan içseniz..

yapacak önemsiz ama konsantrasyon gerektiren bir iş bul, excel'de bir şeyler editle falan. zaman çabuk geçiyor öyle. hem de çalışıyor gibi görünürsün.

www.kongregate.com

tuvalete gidip uyuyun.

elma ye. en iyi uyku açıcılardandır.

çikolata uykunu getirir. zira kan şekerini lank diye düşürür. senin çaren şekersiz acı kahve.

uyuyor musun?

yok uyumadim 3-4 kahve ictim yemek yedim tuvalette 5 dk kestirdim devamlı yüzümü yıkadom (azcuk bi makyaj vardı oda gitti:)) simdi dakikalari sayiyorum.. 1 saat 14 dk kaldi..

tişekkür ederim cevaplar için.. büyüksünüz..

koro

yoyo

popo, nonoş, totoş, godoş, götoş (yok bu olmadı)

fono

soho

koko
mono

mono

holo

cono

kolon, orlon, koton, moron, lolo, foro, zoro, roro, toro, toto, bono, goro, poto, poso, pozo, sofo, soro, somon, somo, sono.. aslinda boyle uydurabilecek her kelimenin anlami var nerdeyse Turkce olmasa bile...

(bkz: orko)

solo

(bkz: oslo)

bono

(bkz: kolhoz)
(bkz: sovhoz)

Horoz. Bu arada bildiğim kadarıyla böyle kelimeler köken olarak Türkçe diillerdi.

toros, gogol, moğol, poko hatta poco (herhangi bir dil kısıtlaması getirilmemiş sanırım?)

foton - rotor - motor - orfoz - moloz - bongo - morto - horhor

porco, rosso.
ayrıca:
(bkz: porco rosso)

por-no

bor-noz

bo-yoz

(bkz: rocco)

jogo

(bkz: cukurcuma)

www.ekonomikticaret.com

@ataturkiye
Teşekkürler ama hiç bir şekilde "hamdi bey'in telefonu" diye reklamı yapılan bir yerden bu telefonu almam :)

vatan'da da var bu minton ama fotoğraflarda göründüğü gibi klas değil, retro havası yok, oyuncak gibi.

mudo da görmüştüm geçenlerde. ama çalışıyo muydu yoksa süs için miydi emin değilim, bakmadım. bence siz bakın.

mevlanakapı

ya dolasirken denk geldim. tam resimdekinin aynisi gittigidiyor'da varmis:

urun.gittigidiyor.com

burdan bi bak.

Buna çok benzeyen Minton'ın çıkarttığı bi telefon var. Eski gibi gözüküyor ama yeni yani.

bir dingilde 4 lastik oluyorsa farklı tip jant kullanılıyor olabiler.

Farklı değil ki, aracın tekerlekleri aynı, dorsenin tekerlekleri de aynı ama araçla dorseninkiler farklı sadece...

arkada çift tekerlek olduğundan ikinci tekerleğin de bağlanabilmesi için jant kısmmı içeride oluyor sanırım. ben bu şekilde anladım sorduğun soruyu.

o içe gömük jantlı olanda, dingilin sağında iki, solunda iki, yani tek dingil üstünde ikişerden dört lastik var. normal araba jantı gibi olanlarda ise (en öndeki ve onun arkasındaki) bir sağda, bir solda olmak üzere iki lastik var tek dingil üzerinde.

soru garipmi yahu allah allah:s

tekrar soruyorum o zaman.. neden ön tekerler dışa doğru arkadakiler içe doğru?

bende merak ettim şimdi yani lastikçi öbürünün arkasında bir lastik daha olduğunu anlasın diye mi yoksa ikinci lastik ötekinin jantının üzerine mi monte ediliyor yoksa ikisi de mi?

tek dingile iki tane lastik takilabilsin diye sadece.

bu ondeki disariya dogru bombeli ya hani, ayni sekilde baska bi jantin dondurulup ayni yere takildigini dusunun. )( bu sekilde oldu iste.

e5le pek alakasi yok florya duraginin.. e5ten (beşyolun ordaki burgerın oradan kalkıyor) minibuse binerseniz istasyona gidebilirsiniz..

peki o yol üzerindeki durak hangisiydi? birkaç yıl önce binmiştim diye hatırlıyorum stadın ordan bir yerlerden çünkü.

floryada tren durağı sahile yakın biraz. e5 üstünde beşyolda inip, avcılar istikametine giden tarafta bekle florya minibüsleri var onlar tren istasyonuna kadar giderler.

@dali dili h.k : dediğiniz stadı çıkaramadım:s hangi stad? ne kadar yardımcı olur bilemem ama, floryadan önce e5 üzerinde tren istasyonu yok sahil güzergahında gider tren floryadan sonra varsa bilmiyorum.. florya tren istasyonu istek bilge kağanın orada..

tamamdır, metin oktayın ordaki durak. evet durakları karıştırmışım, cevaplar için herkese teşekkürler.

sanırım karaborsacılara düşmüştür çoktan.

merak etme yarın yada perşembe burası bilet satanlarla dolacak

türk kanallarından bahsediyorsanız gündüz kuşağı tamamen kadınlara yönelik olduğu için bu programlardan da hoşlanmıyorsanız bir şey çıkmaz.

digiturkunuz varsa sinema, dizi kanalları güzel bir alternatif teşkil edebilir. ben mesela gündüz sadece friends i izliyorum, akşama kadar ilgimi çekecek başka bir şey bulamıyorum.

digiturk 88. kanalda iz tv var (bkz: iz tv) şiddetle öneririm genelde onu izliyorum artık.. ya da home tvde (digiturk 17.kanal) gastronomik programlar izliyorum ağzımın suları-salyalarım- akarak ya da mymax (yine digiturk 6.kanal) friends yakalamaya çalışıyorum.. en olmadı takıyorum seçmece bir friends dvdsi günümü şenlendiriyorum :) eğer digiturk ya da dvd gibi bir seçeneğim yoksa (anane evi mesela) ntv cnn eurosport falan takılıyorum öyle.. tv8de film falan oluyor arada..

(saat 6dan önce artık evde olmadığım için genel televizyon vaziyetimden bahsettim:))

1615'te show tv'de yemekteyiz diye bir program var. bu hafta başladı.

bir birini tanımayan beş kişi var. her gün biri belli bir bütçe ile yemek yapıyor ve diğerlerini evinde ağırlıyor. diğerleri de yemek sonrasında puan veriyor. ilginç geldi. o kadar kaın programı arasında eğlenceli gelebilir.

discovery channel veya national geographic'te güzel birşeylere de rast gelebilirsiniz.

ntv. yazı işleri olsun yakın plan olsun diğer programları ile olsun gayet kaliteli bence.

gündüz gece var ntv'de. etkinliklere göre her an başlayabiliyor.

virgül bence :)

virgül

şöyle:

Sayın Siz,

Bık bık zık zık dip dip

Saygılarımla,

Ben Budasoyadım

hiçbişi koymana gerek yok. (bana gelen bi mailden kopya çektim ben de)

Saygılarımla

light beam

hmm lakin "saygılarımla"nın altına isim soyad yazmıcam.. yine de virgül mü? ya da yine de noktalamasız mı? :):)

saygılarımla :PPP

isim yazmıyorsanız, virgül de koymayın.
boş bırakın.

Virgül koymalısınız. Çünkü, sonrasında kendinizi tanıtan bir şeyler yazmak durumundasınız. Şöyle:

Saygılarımla,
Orange Coffee

gibi.

virgül tabi ki

Saygılarımla,
Meropecan

gibi.

bence isim yazmıyorsanız tek nokta en güzeli

best regards, sincerely gibi şeylerden sonra amerikalı noktalama kullanmıyor. muhtemelen bizde de öyledir. (keza ne hikmetse türkçe kaynağa ulaşamadım netten)

saygılarımla
blackdog

nette örnek ben de göremedim ama üstte de belirttiğim gibi bana gelen bir kaç resmi maile baktım, hiçbirinde noktalama işareti yok "saygılarımla" dan sonra.

hiçbir şey komadım gitti.. teşekkür ederim..

bi ara 60-70 milyondu..
15 ytl'ye dustu en son galiba.
havalaninda sorarsan gosterirler. kuyruk olabilir, erken git.
pass kontrolune daha sonra gideceksin.

15 yetale!

iş bankası alıyor.

ziraat de alır.

herkese tesekkürler bankaya gitmeye vakit yok havaalanindan ödemeyi yapacak gelecek kisi.

Bir süre önce havaalanından ödemeyi kaldıracaklardı/kaldırmışlardı diye hatırlıyorum. Bir soruşturup emin olun isterseniz.

Havaalanından ödersen 15 YTL veriyorsun, pasaporta bir pul yapıştırıyorlar; Ziraat Bankası'na gidersen 15 YTL veriyorsun, bir dekont veriyor, çıkarken onu gösteriyorsun. Zaman kaybetmeyeyim, pasaportum da gereksiz dolmasın diyorsan Ziraat Bankası iyi seçim.

Not: Bankaya giderken benim yaptığımı yapıp da pasaportu unutma. Gayet "gerisi geri marş marş eve git al" diyolar...

milli takımlarda türkiye-yunanistan müsabakalarında (fitbol için konuşuyorum) son yıllarda yapılan bir anlaşmaya göre rakip takım taraftarı deplasmana gidemiyor. aynı anlaşmada belki kulüp takımları da olabilir. (tamamen tahmin)

yunan forumlarinda 1500 bilet verildigi yaziyor.

funikülerle kabataşa inilir oradan metroyla sirkeciye gidilir, sirkeci garından banliyö trenine binilir Bakırköye gidilir.

yol üstünden geçen bi sözlükçü/tanıdık varsa atıversin arabasıyla.

kabataşa finiküler ile gidip oradan deniz taksi ile geçmek en çabuğu olur. Ama çok pahalı olur. Olmadı taksi...

1)taksimden finiküler kabataştan tranvay sirkecide inilip tren(unutmayın tren 15 dakika da bir kalkar yani her saatin örneğin 12:00,12:15 vs)ona göre ayarlayın yani
2)taksimden metro ile mecidiyeköy ordan metrobüse binip incirli durağında inip yolun karşısına geçin ve incirli caddesi boyunca devam eden bir iett ye tlatın
yolunuz açık gazanız mübarek olsun...

metroyla gayrettepe gayrettepeden zincirlikuyuya yuru (10dk) ordan metrobuse bin incirlide in ordan minibuse bin.. metroyla mecidiyekoyede gidebilirsin metrobus ordanda gecii.. trafikle ugrasmadan tingir tingir gidersin iste.. sadece incirli bakirkoy arasinda vardir oda bisey degil minibusculer arabalarin ustunden ustunden gidiyo zaten

ps: sirkeciden trende mantikli.. yazi tura at..

En hızlı yol dolmuş :) Çok defa denedim en iyisi o oluyor.

Ben de bir alternatif vereyim; Finiküler, trC:\WINDOWS\hinhem.scramvay, sonrasında banliyö ile bakırköy.

oha tren tramway funiküler falan uçmuşsunuz be abi. dolmuşla 20dk. çiçekçilerin biraz aşağısından kalkar. sahilden gidene binilir, çevreden giden meydana gitmez.

evet en hızlısı dolmuş. en azından indi-bindi derdi yok. hem ekonomik.

trafik tıkanırsa o saatlerde metrobüs ve raylı sistem dışı tüm alternatifler seni yolda bırakır.. taksim-mecidiyeköy metro sonrasında da mecidiyeköyden metrobüse binip e-5 te incirli durağında inmen.. bu takriben 35-40 dakika sürer.. eğer meydana gideceksen ömür'ün önünden tekrar otobüse binmen gerekir ki bu da 15 dakikanı alır nereden baksan..

edit: soruyu okumadan dolmusla git dolmusla, adamı ne dolastiriyorsunuz gibi yorum yazan arkadaslara okumanın ve anlamının önemini hatırlatmak isterim..

çiçekçilerin hemen alt tarafından sarı dolmuş kalkıyor. biniyorsunuz en geç 30dk da bakırköydesiniz. tek vasıta!
(sahilden gidene binin)

diğer cevap verenlere bakıyorumda, yol bilmeyen kişiyi gezdiren taksicilerden farkınız yok canlar. "-oraya git buna bin, ordan in sonra şuna bin. sonrada şuna bin..."

taksimden dolmuş/otobüs ile kadıköy, kadıköyden deniz otobüsü ile bakırköy. 2 saat falan.

sahilden bakırköy dolmu$larını tek geçerim. mübarekler sanki veliefendide at biniyorlar.

dört kulaçta bir nefes almak en sağlıklısıdır, üç de kabul edilebilir. yani en azından daha iblis yaşlarındayken hocam öyle demişti. sadece buna cevap verebileceğim :)

serbest stil yüz kelebek biliyorsan o da olabilir tabiki arada dinlen. nefes alma konusunu sen kendin belirle hızına nefesine yorgunluğa göre değiştir. genelde 3te 1 al bence..

madem spor yapacaksınız, bir diyetisyene gidin ve size bir diyet programı hazırlasın.. sporla beraber kesinlikle işe yarayacaktır..

yüzmede, fizyoloji mekanik ve metod. ahmet bozdoğan'ın bu kitabını edinin derim ben. burda genel antrenman yöntemleri ve aklınıza takılan çoğu soru için tatmin edici cevaplar bulabilirsiniz. şimdi biz burda ne desek eksik kalacak. sporu geçici bir zayıflama aracından ziyade yaşam şekli olarak göreceksen burda yazılan birçok başlığı bilmen seni mutlu edecektir. yok zayıflayayım yeter dersen birgün yeniden kilo alacağını söylemem pek güzel kaçmayacaktır şu güzel ortamda.

kilo vermek için 5 gün yüzersen iyi olur.

tecrübe konuşuyor. 3 gün varolan kiloyu korumak için iyidir.

1,5 saat abartma bence. 1 saat yeterli. 3-4 dakika yüz, 1-2 dakika yine ayaklarını filan sallayarak dinlen. çok yüksek teknik bilemicem ama sırtüstü de yüzebilirsin. ben öyle yapıyorum.

yüzmenin dışında dumble çalışması yap, kasların artsın ve sarkmasın diye.

serbest ve yüzebiliyorsan kelebek yüz diyeceğim ama kelebek yüzmek için bazı anaerobik idmanlar ve sağlam bir teknik gerekebilir, bu yüzden serbest yüz.kurbağayı set aralarında ve idman sonlarında yumuşarken yüzersin.2 kol bir nefes de alabilirsin 7 kol bir nefes de.ancak catch-up yüzmeyeceğin sürece tek sayıların senkronu daha iyi olabilir bu yüzden 3 veya 5 kol bir nefes senin için iyi olabilir.arada estikçe 2 de yapabilirsin.buna pek takılma, hipoxi idman yapmayacağın için pek mühim değil.
öncelikle önemli olan bir buçuk saat yüzmen değil, o bir buçuk saatte ne kadar yüzdüğündür.1000-1500 arası mesafe senin için gayet geçerli.başlarda 700-800 de kalabilirsin, normalde bu durumda antrenör faktörü devreye girip sana yüzmen gereken mesafeyi "seve seve" yüzdürür ama dediğim gibi müsabık sporcu olmak gibi bir amaç taşımadığın için böle bir durum söz konusu değil, bu da gelişiminin yavaşlamasına sebep olabilir.bu yüzden yanına bu görevi kısmen üstlenecek birini alırsan -her ne kadar antrenörlükle alakası olmasa da sana yardımcı olabilir ve gelişimini hızlandırır.
önce 300-400 mt ısın.amacın gereği çok zor setler yapıp, intervallere yüklenmenin manası yok ama bazı hafif ve basit setleri yapman yararına olur.4x100 mt 3 dk içi yapabilirsin(gerçi 100mt dereceni bilmiyorum ama).arada 100 mt kadar yumuşayıp 1-2 dk dinlendikten sonra 6-8x50 1.20-30 içi yapabilirsin.ancak dediğim gibi bunlar çok basit programlar.daha iyilerini istersen 1000-1500 mt ye ulaştıktan sonra sana idman yazacak bir antrenör bul, bulamazsan bir yüzücü bul, onu da bulamazsan msg la bana ulaşabilirsin..antrenör değil, sadece yüzücüyüm ama senin amacını taşıyan birine yardımcı olabilirim sanırım.ama dediğim gibi bir antrenör bulman çok çok daha iyi olur.
ve son olarak; yediğine, içtiğine dikkat et, iyi beslen ve dinlen.kola ve türevlerini içme, fast food tüketme, sigara ve içikiyi yazmıyorum bile...eğer idmanların hakkını verirsen istediğini yiyerek (ev yemekleri, aşırıya kaçmadan ekmek, sebze, meyve) kilonu normal seviyeye çekebilirsin, kas yapını geliştirmende cabası.ancak acı olmadan gelişme olmaz, devamlılık ve fedakarlık yapmalısın.unutmamak gerekir ki yüzme en zor sporlardan biridir ve fazlaca disiplin gerektirir.kolay gelsin...
edit:zayıflayamazsın denmiş lakin, bu yazdıklarım zaten 2-3 ay çalışmana dayanan şeyler değil.uzun vadede mutlaka yararını göreceksin, tabi ki profesyonel anlamda yapılmadığı için sonuçları geç alınıcaktır ama bahsettiğim koşullarla şu an ki durumundan çok çok daha iyi olacağın kesin.

internetten seyretmek için (tabi her maçı yayınlarlar mı şüpheli, birkaç maçı seyretmiştim ben)

www.justin.tv


ilk sorunun cevabına da wiki'de rastladım:


en.wikipedia.org

belli bir tarihte olduklarını zannetmiyorum sizin soylediğiniz gibi periyodlardalar ama mesela wimbledonun kesin başlama ve bitiş tarihi olamaz yağmurdan ötürü.. diğerlerinde de böyle istisnalar vardır diye düşünüyorum.. o yüzden söylediğiniz aralıklardan biraz önce takip etmeye başlamakta fayda var.

öncelille aroma katilacak cay secilir zira her caya aroma katilmaz mikroiyolojik analizi iyi olacak bakteri olmayacak falan filan. ardindan aroma katilacak cayin miktari ve aromasi belirlenir. cay, karsitirma makinesine yerlestirilir ve icine aromasi katilir ve makina bunu karistirmaya baslar. bizim aroma icin kullandigimiz makinelerde 28 ton cay birden aromali hale getirilip paket yapilabilir. tabii cay oranina göre katilacak aromanin miktari da belli bir formüle göre belirlenir.
umarim biraz olsun yardimci olabilmisimdir ya da en azindan ögrenmek istediginiz buydu diye umuyorum.

evett tesekkur ederim..

bu gibi durumlarda avukatlar, zanlının alabileceği en az cezayı almasına çalışıyorlar. avukat bir arkadaşım böyle demişti seneler önce.

baslik film ismi gibi yalniz

bu arada ozellikle tecavuz vakalariyla ugrasan avukatlar var mi? Ben tecavuzle ilgili avukatlik yapmam diye secebilme imkani var mi? Agir suclarin avukatlari neye gore seciliyor mesela? Soru icinde soru gelenegim devam ediyor yine...

ayni basligi acicaktim.. lakin sorucagim soru su olucakti: bir insan neden boyle bir davada suclunun avukati olsun? savunulacak neyi var bunun? diye.. cezasini hafifletmek icin diye dusunuyorum..

ben olsam davayi almam bile !

isteyince devlet avukat vermek zorunda diye biliyorum

nasıl olsa içeride verilir ki cezası, tecavüzcüler direkt şişleniyor diye biliyoruz hep.

mesela, akli dengesi yerinde değil zart zurt rapor mapor bişilerle ceza hafifletilir. ağır suç avukatı gibi bi ayrım yok. her avukat her işe bakabilir. yapıp yapmamak kendi iradesindedir. devletin tayin ettiği hallerde de kabul etmeme hakkı var. o zaman sıradaki avukata geçer. biri mutlaka alır. almam diyen de olmaz zaten.

avukat mümkün oldugunca cezay indirmeye calısacaktır.
hafifletici sebepler bulup kalıbına uydurur.
tecavuz davasına bakmak avukatın kendi insiyatifinde. ticari bir is yapıyorsun sonucta, ben bakmam davana dersin olur biter.
avukat tutamayana devlet avukat veriyor. onun reddetme sansı yoktur buyuk ihtimal.

ben olsam ne yapardım konusundan cok neden tecavüz edenin de savunulması gerektigi ornegini tarzanca vereyim; bir suc islediniz. cezası 5 yıl olması gerek. ama 10 yıl ceza almanızı istiyorlar. veya avukatı olarak 5 yıl degil,3 yıl ceza almasının adil olacagını dusunuyorsunuz. tecavuz isin icinde olunca hadi ordan deniyor ilk basta ama ac kalıp marketten yiyecek calan kisiye uzun bir sure ceza verildiginde; yazık lan adama diyoruz ya,o işte:)

savunma hakki kutsaldir diyerek giris yapayim önce...

her ne kadar asagilik bir suc islemis olsa dahi, onun bile kendini savunmaya ve yasal destek almaya hakki vardir. Senin sordugun soruyu cogu kez ben de babama (avukat, agir ceza davalarina bakar genelde) sormustum, o da bana aynen biraz önce dedigimi söylemisti. Ayrica ek olarak "avukat olarak ben müvekkilimi yargilamam, o is savci ve hakime ait" dedigini de hatirliyorum.

CMUK a göre, eger avukat tutacak parasi/imkani/bilgisi yoksa, baronun belirledigi bir avukat atanir(istege bagli degil). Savunma konusuna gelince, burada hem cinayet hem tecavüz var, muhtemelen agirlastirilmis müebbet isteyecektir savci, fakat önceden sabikasinin olmamasi, vs vs gibi durumlardan dolayi ceza indirimine gidilebilir, tabii medyatik bir dava oldugu icin zanliyi ne kadar tolere ederler bilemiyorum. Avukatin da yapacagi elbette beraat karari cikartmaya calismak degil, iste bu saydigim nedenlerden dolayi savcinin istedigi cezayi azaltmak.

sucuğun markası ne ?

mikrodalgada, et ve et iceren birsey isitirken uzerini bir tabakla kapamak gerekir diye biliyorum. ben oyle kullaniyorum, hic birsey de olmuyor.

sucuk konulur niye konulmasın, hatta tavadan çok daha iyi oluyor, ev kokmuyor.

nasıl bir tabak-kap içine koydun ki sucuğu? şimşek tabaktaki malzemeden çakmıştır

ve kaç derecede ne kadar yaptın?

valla koyabilirsin bi zararı olmuyor sağlık acısından. ancak tad olarak soruyosan hiç tavsiye etmem. onun yerine sucuğu kes ikiye yar! çatala tak ocağı yak! çatalı ateşin üstüne tut sucuk pişsin sonra götür işte. mikrodalgada o tadı yakalayamazsın.

:) tavada, ocakta sucuk pişirince bir tek benim mutfağım mı kokuyormuş. ilginç. hele çatal takıp ocakta pişirmenin nasıl olacağını düşünemiyorum. ocağa yağlar damlıcak. damlayan yağlar yanacak ve daha bir kokacak. ay ay ay. sonra nasıl temizlenecek onlar? tam bir orman kampı yaptınız mutfağı.

tam erkek ve öğrenci tavsiyeleri bunlar :))

benim fırınım kendi kendini temizliyor. içinde pişirilen şeyden kokmuyor. sucuk kokusu yok yani. zaten 40-50 saniyede ne kokusu sinecek.

ben buzu çözmek için koydum fazla uzatmışım süreyi sucuk tekrar pişti :)
çok güzel oldu tadı gerçi ama tabi çat pat sesleri geldi durdu içerden =)

üzerine bir de kaşar koyacaksın. Sonrasında cuk ekmek arasına :)

Tosttan bile daha çok yapıyorum hızlı ve leziz :)

cevaplar icin tesekkur ederim.. biraz gec olucak ama.. her zaman koydugum tabakalrdan biriyle koydum.. sucukun markasini hatirlamiyorum ama evet sucuktan olabilir daha once yemedigim bir marka.. heralde ondandir.. bu arada mikrodalgada sucuk hic fena olmaz koku ve tavanin temizligindense mikrodalgayi tercih ediyorum..
pinar sucukla yaptim bide bu sefer eskisi gibi oldu.. pat pat ses devam ediyo ama:s

ızgaramsı birşey varsa, ona koysan ya, mis.
şimşek için, eski cd'lerden birini koy. dikine. o da mis.

yazmayacaktım ancak bir arkadaş alüminyum folyoya sar demiş. bildiğim kadarıyla mikro dalgalarda alüminyum rezonansa girdiğinden mikrodalga fırınkara kesinlikle alüminyum koyulmaz.

bu arada ben de sucuk yerim çok mikrodalgadan. şimşek bence aletin kalitesizliğinden.

bende de var bunun aynisi yillardir kullaniyorum dandik degildir ya.

soyle ki o cat cat ses hani bazi tabagin kenarinda altin olsun baska maddeden olsun bir serit olur ya ondan kaynaklanan bir sey. aliminyum folyoya sakin sarma, yansima vs. olmamasi gerekiyor bildigim kadariyla.

Pekosbil'in iki onemli yanlisini duzeltmek zorundayim:
1. Ustte de soylenmis ama mikrodalga firina aluminyum konmaz.
2. Mikrodalga firin "bekerel" ile olculen radyasyon yaymaz, o tip radyasyonla calismaz.

Asil soruya gelince, mikrodalganin icinde simsek cakmasi iyi veya normal degil. Ufak bir patlama olmus olabilir mi simsek yerine? Sucuk, ici homojen olmayan bir sey oldugu icin belli ufak bir parca etrafindan once asiri isinmis olabilir.

Onun disinda sucugu mikrodalgada dusuk kuvvette pisirmek iyi bir sonuc verir herhalde diye dusunuyorum. Yine de ben tava isini tercih ederim. Cok bir zahmet farki yok arada bana gore.

hala cıkıyolar

www.timeoutistanbul.com

(bkz: montla sic)

ekolayda oyna

sunlight hotel var 3 yildizli cok temiz gayet rahat bir otel. cemberlitas civariydi sanirim, cogu yere yürüyerek gidebiliyorduk

bonus cevap: www.vizeislemi.com

hostelworld'e bakın.

sultanahmette yeni acilan bir oteli denemeni oneririm.

www.esanshotel.com

sicak, temiz bir otel. topkapi sarayina cok yakin

yesilkoye gelen otobusler: 72t taksim yesilkoy, 81 eminonu yesilkoy, e51 taksim yesilkoy ekspres.. bunlardan baska yesilkoye gelen otobus yok
bide soyle bisey buldum belki isine yarar
www.iett.gov.tr
bide yesilkoy sahil yolu neresi anlamadim:s yesilkoy sahilmi? yoksa bakirkoy sirkeci arasi sahil yolumu?

sahilyolu caddesi diye geçiyor. polat renaissance oteline gidecek bir arkadaşım da, yolu bilmiyor.

hepsi gider sofore soylesin nerede inicegini

bana araba kullanirken degilde tren yada metro beklerken arkadan birileri iticekmis gibi gelir hep o yuzden arkada beklerim genelde oturmamak pahasina.. manyaklarla yasiya yasiya 3.sayfa haberleri falan okuya okuya bu hallere geldik heralde:)
araba konusuna gelince.. ilk kullanmaya basladigimda bendede vardi oyle bisey ya ben kontrolu kaybedicem ya insanlar ustume cikicak diye bir tedirginlik vardi.. sizinkide zamanla gecer.. ama gecene kadar siz yinede fazla hiz yapmayin :)

Acemi degilim aslinda, ilk zamanlarim degil yani, belirli zamanlarda aklima gelebiliyor bazen elimde olmayan nedenlerden dolayi, guzel seyler dusuneyim di mi:)

kendine guvenirsen korkun falan kalmaz emin ol.. guven kendine;)

Kendime guvenim sonsuz, o yuzden hala yasiyorum:)

not: metro gelirken on taraflarda durmak zaten ister istemez daha riskli bir durum:)

bence orange coffee ile ttg birbirine yaklaşmasın :)

@ermanen, dev ekran bir tv karşısında direksiyonla bir araba yarışı oyna, dilediğince yoldan çık, arabalara çarp, kaos yarat, tüm enerjini boşalt oraya derim ben.

150km/s ile virajda savruldum ve büyük bir kaza yaptım. Yolda güçlü bir araba gördüğümde kapışırdım, virajlara limitlerde girerdim, hatta kontrollü olarak kaymasına izin verirdim.

Şu an ödüm bkuma karışa karışa giriyorum virajlara, araba her an altımdan kaçacakmış gibi geliyor, kaç sene oldu hala atamadım üstümden bu korkuyu.

Bilimsel adı var mı bilmiyorum ama geçmiyor bu korku, can kıymetli...

180le viraja dalıp araca tam 540 derecelik açı yaptırdım.

şimdiye dek irili ufaklı 6 kaza yaptım aracın şasesini yoğurduğum dahi oldu, üç defa ölümden döndüm vs vs.

hala, özellikle tek başıma kullanırken, kalp atışlarımı hızlandırmadan edemiyorum. bariz yanlayan aracın içinde kahkahalar atmadan, oversteeringin understeeringin uçlarında kullanmadan edemiyorum. araçta biri varken ya da trafikteki diğer sürücüleri korkutacakken oldukça sakinim ama bir başıma kaldım mı inanın kendimi zaptedemiyorum.

neyse lafı uzatmayayım tüm bunlara ragmen 200le dümdüz yolda giderken şimdi ben bu diresiyonu tam tur çevirsem kaç takla atarım ulan diye düşünürken kendimi terlemiş buluyorum, insanın aklında daima boyle sapıklıklar oluyor. uçurum kenarında ulan atlarım ben burdan diye debelenmek ya da bahsettiklerin...

oluyor. mesela sol seritten giderken, orta bariyere fazla yaklasmisim ve carpacakmisim hissine kapiliyorum hizli bir sekilde virajlara girerken. birkac saniye sonra geciyor, epey urkutucu bir duygu oldugunu eklemeliyim.

tuvalete zannedersem hic bir sekilde kamera yerlestirilemez. ozel hayata en derinden girmek olur bu.
hatta tuvalete kamera vs diye aratildiginda google'da orda burda gorunur ki, bunu yapan ya da yaptigi dusunulenler hakkinda suc duyurusunda bulunulmus veya hapis cezalari verilmis.

tuvalete girmeden, tuvalet kapsiinin oldugu koridora konabilir sanirim ancak.

sanmam

Peki tuvalet guvenligi nasil saglanir? (bkz: soruya bak ya) :)

belki lavabolarin ustundeki aynalarda olabilir.. yada klozetlerin oldugu tarafa degilde lavabolara bakan yerde yukarida olabilir.. benim lisede vardi sigara icenleri yakalamak icin koymuslardi hey allahim !

avrupa da denemıslerdi eroin fln cekiyorlar onleyecez diye de baslarına yıkmıslardı. olmaz o dedigin.

bi sirket okul yada bunun gibi kapali alanda bulunan kurumlar falan koridora bile kamera koysa uyari yazisi asmak zorundalar bildigim kadariyla. bunu gectim tuvalete koyarlarsa ole bisey sende bunu gorursen git mahkemeye ver, zira ozel hayata direk tecavuz bu.

madem böyle bir soru sorulmus, cok uc bir cevap verecegim. teknik olarak koymak tabi ki mümkün, yalniz bu yasal degil diye biliyorum. parantez icinde bir (fakat), cok cok özel durumlarda gizli kameralar bence kullanilabilir."yani kullanan olabilir" lakin bu (gizli) kelimesi piyasa manasi ile 300-400 dolarlik bir kameranin gizliligi degil tabi. nasil bir yalan, yalan oldugu anlasilana kadar, dogru ya da gercek olarak kabul ediliyorsa, gizli kelimesinin icinde yatan bilinmeyen özelligini koruyan sartlar saglandigi müddetce yapilabilir. belirtmek isterim ki yapiliyor demiyorum yapan olabilir diyorum. ama bunu öyle cok önemli bir ortam disinda yapan olacagini sanmam. yani böyle sirketlerde falan olmaz diye düsünüyorum.

@divit denk geliyorsun sadece, normal ve paranoyak sorularim bi arada gelince yanlis anlasilmasin, sadece kendi durumumu sormuyorum, genel olarak aklima gelen seyleri sormaya calisiyorum, biliyorum uc sorular sordugumu, merak sadece...

ne kadar kanun falan bilmemne olsada bazı ilköğretim okullarında ve liselerde var. duymadım gördüm.

hayır koyamazlar, şikayet etme hakkınızda var ayrıca. kamera sisteminin amacı genel alanları güvenlik altına almaktır. özel alanlara müdahele hem etik değil hemde hukuki olarak yasak.

ornitorenk, kirpi, potasyum, hububat, la vabo, korniş...

Markası zaten var, yıllardır piyasada, yazili tisortte yazanların bir kısmı bu markanın zaten, amaç bu markaya slogan bulmak.

sprite'ın susuzluğunu dinle gibi ya da en güzel giysiniz cildiniz gibi.

"sprite'ın susuzluğunu dinle gibi ya da en güzel giysiniz cildiniz gibi."

en guzel giysiniz esprimiz.. kehkehkeh.. (lutfen ciddiye almayin) :)

hea yanlış okumuşum:

"giydirirken düşündürür"

aman çok kötü mü oldu ne?

şaka gibi!

gerçi biraz firmanın özellikleri v.s. ile ilgili bişeyler bilsek daha iyi sonuçlar elde edilebilir

"giydiriyoruz"

her iki anlamda da.. biraz abuk mu oldu ne.

Firma budur.

www.kripton.cc

keske kriptonit hacim olsaydi, boylece hem dracula'yi hem de superman'i uzak tutmus olurdum ama kripton tisortlerini asla

uzun oldu ama yazmadan edemedim

"giydirirken düşündürür" +1

dokundur!

"lots of güldürüyorum bak"

saçmaladım biraz ama

"Siz ne derdiniz"
Belki kötü ama içimden geldi.

taksim bagdat caddesi galleria 4.levent

levent sanayi mi denir seyrantepe mi, orda var kocaman mağazası, outleti de dahil. ykm outlet, gold bilgisayr filan var yanında. öyle tarif edebilirim.

beşiktaş - sinan paşa'daki çantacılarda var epey quik.

içerenköy carrefour

4.Levent, Bilek Hotel in yanında. Metro durağına 3dk lık yürüme mesafesinde

amazon dan al derim. hem fiyatları iyi hem de güvenilir bir yer

arkadaşın senin bir arkadaşına (arkadaş olabilirmiyiz :P) daha birşeyler getiri mi ki?
(ps: lensten-fotodan anlasam tükan senin)

(bkz: bizrate)

@cinematography
tabi ki arkadaş olabiliriz ama arkadaşım ile arkadaş olabilir misiniz? onu bilmiyorum:)))

iphone limiti daha ilk günden dolmuş arkadaşın. yinede isteyeceğiniz şey çok hacimli ve ağır değil ise sorabilirim.

#13718

(bkz: lock stock and two smoking barrels)
(bkz: green street holigans)
harry potter'ın vizyona giren son filmi (adını hatırlayamadım)
(bkz: layer cake)
(bkz: snatch)

(bkz: love actually )

(bkz: my fair lady)

(bkz: all or nothing)
(bkz: secrets and lies)
(bkz: mike leigh)

This is England denen film çok tatlı ingilizce aksanına sahip

millions
bank job

#not: iki filmde eğlenceli, neşelendirir.

jude var.

#not: bu film biraz sarsar adamı, sallar şöyle filan, "fena be!" diyebilirsin, depresiftir, moralini bozabilir, hele bu mevsimde izleme istersen.

Çoook teşekkürler herkese aralarından bi' "the millions"u izlemişim. Bunları edinmeye başlıyorum, hâlâ da önerilere açığım.

this is england

(bkz: kes)
ve diğer ken loach filmleri faideli olabilir. eğlencelik olarak da mean machine olabilir.

(bkz: shaun of the dead)
(bkz: hot fuzz)

(bkz: trainspotting)

iskoc aksani gerci ama ne biliyim, yakin sonucta.

(bkz: cassandra's dream) woody allen filmi, tavsiye ederim.

bence direk ilk cevabı dikkate alıp guy ritchie nin 2 filmini de izlemelisin. snatch ve lock stock and two smoking barrels.

normalde pek dikkat etmezdim aksanlara hele ingiliz aksanınıda çok soğuk bulurdum ama lock stock u izleyince hayran kaldım. jason statham tek başına yetiyor zaten iki filmde ama bunda giriş sahnesinde yakalıyosun zaten tekerleme gibi bidaha da kopamıyosun :)

snatch deki brick top u da unutmayalım tabi :)

(bkz: match point)

sonuçlara bakınca bir farkı yok gibi görünür aslında. en büyük farkı, lens değiştirebilme olanağıdır. her ihtiyaca uygun lensi takıp kullanabilirsiniz. a540'ta üstündeki lense mahkumsunuz. biraz daha zum yapıp aydaki kraterleri çekeyim diyemezsiniz.

sensör büyüklüğü, seri çekim hızı, daha ayrıntılı ayarlar vs. dolu farkı var. onunla çekmenin zevki de ayrı.

anı fotoğrafı çekeyim diyorsanız kompakt iyidir. lokantada garsona verip bizi bir çek bile diyebilirsiniz. anneler, anneanneler bile kullanabilir. ama dslr öyle değildir. anı için uygun olmaz. fotoğrafçılık için (ister hobi, ister mesleki) dslr daha uygundur.

bir araba alacaksiniz.. 2008 model citroen c4 de alabilirsiniz 95 model x marka y modelini de alabilirsiniz.. sonucta 2siylede ayni trafige girip ayni vakitte ayni yerlere gideceksiniz.. ama henuz acemi iseniz temel olarak araba kullanmayi daha zayifta yani x markanin y modelinde ogrenmeniz daha mantikli.. acemilik donemini atlattiktan sonra citroeni alip araba kullanmanin zevkini cikarabilirsiniz.. citroeni ornek olarak verdim (ben cok begeniyorum o arabayi da:))

cok fantastik oıldu bu.. demek istedigim elinizdeki a540la temel fotograf tekniklerini ogrenin daha sonra dslra gecin.. hem a540 ile cektikce ne tip bi makineye ihtiyaciniz oldugunuzu da anlarsiniz cunku dslrlarda kendi aralarinda cok cesit..

Bir adet Canon400D dslr, bir adet de NikonF2 analog makine sahibi bir fotoğrafçı olarak insanların bana gösterdikleri kompakt dijital makine fotoğraflarına hep olumlu cevap vermişimdir. Nedeni şu:

Ben kompakt makine kullanmam, çünkü: fotoğrafta hangi noktayı ne kadar net, hangi noktayı ne kadar flu yapacağıma kendim karar vermek isterim. Ne kadar geniş bir açıyla ne kadar yakından, ne kadar açık diyaframla, ne kadar hızlı bir ISO'da kaç milisaniye pozlayacağıma, hangi filtreyi kullanacağıma karar verebilmek isterim. Zaman zaman da deneysel çalışabilmek isterim. Kompakt dijital makineler, genel estetiğe göre en beğenilecek fotoğrafı oluşturmaya programlanmışlardır ve amaçları mükemmel fotoğrafı çekmektir. Benim amacımsa bambaşkadır, mükemmel olan ile ilgilenmem, o yüzden de kompakt makine kullanmam. Ama sırf bu yüzden de anı fotoğrafı çekerken ayarlar yüzünden insanları çok bekletirim, kimseye de makinemi verip beni çeksene diyemem; çekemez çünkü, otomatikte bile olmaz...

Bence senin hiç ihtiyacın yok onca ayara onca para vermeye. git güzel bir kompakt nikon al misler gibi.

@ashh: niye ööle dedin ya?! "bence mutlaka almalısın, farkı yalnızca kullanınca hissedersin, verdiğin paraya hayli hayli değer" vb diyip gaza getirecek adam lazım bana. kolay değil, nerden baksan bir lcd tv parası :))

merhaba,

3-5 ay önce bende kompakt kameradan dslr’e gectim. Bunun icin cesitli sebeplerim vardi fakat en önemlileri sunlar idi:
- fotografini cekmek istedigim obje ile zaman gecirmeyi istiyordum, kompakt ile imkansiz idi (benim icin).
- objeyi ve/veyahutta arka planini flu ve/veyahutta net cekmek istiyordum, kompakt ile pek memnun etmiyordu/olmuyordu.
- zoom olayinda kompaktin sundugu deger ile kisitli kalmak rahatsiz edici idi.
- dslr makinalarin sundugu bir cok ayar imkanini kompaktta bulamiyordum.

dslr’lerin bence olumsuz bir yönü var, kaliteli objektiflerin pahali olmasi (örnegin canon’un l serisi). halen daha „ef-s 17-85 is usm“ ile idare ediyorum, fakat yinede memnunum :) yilbasina kadar „70-200 l is usm“ almis olurum gibime geliyor.

su „ilk önce ucuz al, sonra pahalisina gecersin“ öneriside, kusura bakmayin ama, bana asiri sacma geliyor. „ucuz alan iki defa almis olur“ denilir. bu duruma cok uygun bir laf bence. ucuz malin kalitesizligi seni hobinden sogutabilir, fakat eger kaliteli (pahalida olabilir, ucuzda) birsey almana ragmen olaydan sogursan kaliteli fiyatina tekrar satabilirsin. eos 450d iyi bir alet, bende almayi düsünüyordum fakat sonrasinda eos 40d’de karar kildim.

aradaki fark tamamiyle teknolojiden kaynaklaniyor.

simdi bir dusunun, elinizde a540 var ve eos 450d var.. (edit- a540 dijitalmis bagislayin:)
sensor ve islemci farkliligi var.. ayni zamanda sensorun piksel algilama hassasiyeti de farkli.

yalniz bu noktada kalite parametreleri de degisiyor,
su geyikle arada sirada karsilasiyorsunuzdur;
"dijital fotograf analog fotografin kalitesine ulasamadi"
evet teknik olarak su an durum boyle. isin icinde sadece slr-dslr makineler yok tabi, butun fotograf makineleri var.
ornegin dijital teknolojinin en yuksek cozunurluklu makinesi, hasselblad'in 50 kusur megapixellik makinesidir. (fiyatini ne siz sorun ne biz soyleyelim)
ancak analog fotografcilikta henuz boyle bir kalite siniri bulunmuyor. yani analog makineyle cekilmis bir fotografi buyutup binanin duvarina asmak sorun cikartmamakta (tabi uygun kosullarde cekilmis ve basilmis olmasi lazim)

bu noktada benim tavsiyem sudur, her ikisini de kullanin efendim. her ikisini kullanarak gereksiz bir sey yapmis olmazsiniz.
en basitinden, dslr makinenizle denemesini yaptiginiz ve begendiginiz fotografi slr makinenizle de cekersiniz.
her iki makineden cikan fotograflar arasinda aslinda fark vardir. su faktorler bu farklari ortaya cikarabilir;
banyonun kalitesi
banyo yapilan malzemenin kalitesi
tarama yapan cihazi kalitesi
tarama yapilan cozunurluk (dpi) orani
baski yapilan kagidin kalitesi
kullanilan hafiza kartinin - aktarim yapilan donanimin kalitesi (gerci yok kadar az farklar yaratir artik bunlar)
fotografin izlendigi monitorun kalitesi - renk dengesi (her monitor naturel renk profiline sahip degildir ve bir monitoru naturel renk profiline getirmek hassas bir ayarlama gerekrtirir)
gibi daha sayabilecegimiz bir cok fark ve faktor var efenim.
son olarak, 1500 ytl'ye alinabilecek 2 ornek verecegim; canon eos 450d (17-55 3.5 obj ile beraber) ve Nikon d80 (28-135 3.5 obj ile beraber)
1300, 1400, 1500 ytl civarinda gezinmekte bu modeller.

sayın november,

"Amatör bir kullanıcı (iş için değil hobi için fotoğraf çeken, fotoları basmayan) yaklaşık 1500 ytl fiyata sahip bir dslr makina almalı mı?"

diye sormuşsun, ben de "gerek yok" dedim.

"Çok hevesleniyorum şu dslr'lara, alsam işin içinden çıkabilir miyim sizce, değer mi?"

diye sorsaydın, "paran ve hevesin varsa al tabii, eninde sonunda öğrenirsin, çok zevkli bir şeydir" derdim :)

ben de hic bir kanalda görmedim ama tv´den izlemis biri olarak diyebilirim ki pozisyonu ceken kamera olay aninda hemen birileri tarafindan eliyle kapatildi ve tekrarlarda görüntü siyahti...

ömer in seyirciye karşı kollarını bağlayıp durduktan sonra lincoln ün ömer i yere devirdiği pozisyondan bahsediyorsanız, tekrarları defalarca verildi. onun dışında bir görüntüyse bilmiyorum pek.

@rectoa: evet o goruntuler nerede verildi acaba hic rastlamadim ben :s
benim izlemedigim bir programmiydi acaba hangisi gosterdi?

ben pazar akşamı stadyum programında seyrettim görüntüleri. ağır çekim olarak birkaç kere gösterdiler.

ben ligtv sitesinde izledim görüntüleri.
onun dışında başka birşey oldu mu , merak ediyordum ben de , biraz anlatır mısın ?

o bahsettiğim anlar dışında bir şey olmadı. ömer seyirciye öyle durdu diye kırmızıyı yiyordu. hakeme itiraz etmek için ona doğru gitti. o sırada lincoln de koşa koşa geldi bi omuz attı, ömer yere devrildi, sonra kalkıp hakeme itiraz etmeye başladı, ama resmen çılgına dönmüştü. o sırada seyircilere de bağırdı sanırsam. olayın özeti bu.

@alwaysdrunk: mac sonundakileri rectoa anlatmis zaten mac icindede omerin ilk sari karti sadece geciktirdigi icin degil seyirciyi uyuz etmek ve vakitten calmak icin donerek topu 3-4 kere 1-2 metre sektirdigi icin gordu bir pozisyonda da baros omerle karsi karsiya gibiyken omer topu aldi baros atladi omerde dondu barosa el kol yapip biseyler soyledi.. barosla olan olayi anlamadim ben hem mac sonu hem o baros olayi icin izlicektim goruntuleri.. neyse rast gelirsem seyrederim o zaman

o izler oluşmuşsa bilmiyorum ne yapılabilir ama henüz oluşmadan önlem amaçlı soruyosan oturmadan önce biraz yukarı çekersen (dizin biraz üstünden) öyle bi problemin kalmaz. bişey dikilerek bi çözüm elde edilebilir mi bilmiyorum.

evet turanguenin dedigi gibi oturmadan biraz yukari cek dizlerinin ustunden.. dizlenmesini bi sure engelleyebilirsin ama sonunda yine ayni sey olur.. benimde uyuz oldugum bisey:@

bu sorun kumaşın türü ile yakından alakalı. yumuşak bir penyeyse illaki böyle bir iz çıkacaktır. daha tok bir kumaşta böyle bir sorun pek oluşmaz. bir de olayın anatomik boyutu da var. diz kemikli ve dışarı çıkıksa daha kolay iz oluşturur. tabi bunun bir çaresi yok ama aşofman alırken kumaşına dikkat ederseniz bu sorunu çözersiniz. ben kumaştan anlamam diyorsanız sorulamayacak bir şey değil. alacağınız yere "diz izi yapar mı" diye sorduğunuzda cevap verirler. "bakın yapmaz diye alıyorum yaparsa geri getiririm" demek de çok işe yarar.

bana hic sormuyorlar

muhabbet olsun diye soruyodur.

bazı durumlarda alış duruma göre bir şeyler ekleniyo o yuzden sorabilirler yoksa hiç oyle işte diyip gecebilirsiniz.

ikametgah belgesinin üstünde yazar; "........ verilmek üzere" diye... bu noktali yerleri doldurmak icin

normalde fotoğraflı olmak zorunda o belge ama elektrik işlemleri falan için fotoğraflı olması şart değil(di). belki onu ayırd etmek için yazıyor olabilirler. zaten okul için falan deyince oraya istek üzerine yazıyorlar.

"ilgili makama" diyin.

"................ verilmek üzere" kısmına "ilgili makama" yazacaktır.

bence 1-2 ay dayan sonra bi ise gir kurtul ordan kafana gore arkadaslarla eve cikarak yada adam gibi bi yurda girerek.. sorarlarsada soyleme escinsel oldugunu nolur nolmaz sakata gelme..

yani benim için ne kadar zor olduğunu tahmin edemezsiniz. biriyle eve çıkmak için de ilk önce eşcinsel veyahut, eşcinsellere en azından sıcak bakan birisi olması lazım, çanakkalede diğer yurtlara oranla daha rahat olan bir yurt var mıdır?

ç.kale merkezde misin yoksa biga mı?
diğer souyu okuyunca anladım ki merkezdesin. ben ç.kale de okudum. çanakkale oldukça rahat bir yerdi. ayrıca devlet yurdunda tam 1 sene kalan eşcinsel arkadaşım da vardı . ufak tefek sorunlar yasasa da bunlar hiç büyümedi ki dediğim kişi hergün barlarda içki içen biriydi. sen öncelikle kimseye kendin hakkında birşey söyleme , zaten ordan arkadaş falan da bulamazsın . şimdilik idare et zaten arkadaş bulunca direkt eve çıkarsın sorun da kalmaz .

sevgili soufigay,

bir önceki duyurunu da buradan takip etmiştim. seni hayata karşı dik duruşun nedeniyle takdir ediyorum. ama bir yandan da, senin için endişelenmekten alamıyorum kendimi. senin yaşlarında, bu sene üniversiteye başlayacak bir kardeşim var ve seni onun yerine koyarak yazıyorum bu yazdıklarımı...

dürüstsün evet, ailene durumunu açıklayıp, onlardan destek alamama pahasına da olsa dürüstsün. ama bu iki yüzlü dünyada, bazen yalan söylemek gerekebiliyor. bir insana yalan söyle demekten utanıyorum ve aslında senin yalan söylemek durumunda olmandan daha da çok utanıyorum. ama maalesef o yurtta, yalan söylemek zorunda kalabilirsin, çünkü biliyorum ki yalan söylemediğin takdirde başına gelen en iyi şey yurttan atılmak olacak. en kötü şeyleri ise düşünmeye yüreğim elvermiyor.

bir müddet o yurtta gerçek kimliğini gizlemek zorunda kalabilirsin. ama bu süreyi etrafı ve insanları tanıyarak değerlendirebilirsin. insanları tanırsın ve kime açılabileceğini anlarsın. etrafı tanırsın, okuldan sonraları yapabileceğin bir iş olup olmadığına bakarsın. her ne kadar zor olsa da, belki okuldan sonra çalışıp bir miktar para kazanabilirsin. bu para başka bir yurda çıkmana ve daha insan onuruna yakışır şekilde yaşamana vesile olabilir.

umarım en kısa zamanda bütün bunları atlatırsın.

ne pahasina olursa olsun, cinsel kimligini sakina onlara aciklama.

bence de ilk günler saklamaya çalış..
bunun dışında eğer içki vs. gibi konular yüzünden dayak yersen de hiç beklemeden savcılığa gidip durumu anlat, ama yurt yönetiminden de kesinlikle şikayetçi ol yani bu adamlar yurtta olay çıkarıyo,herkesi darp ediyo vs. ama yurt müdürü bunlara seslerini çıkarmıyo, siyasi görüş nedeniyle ayrımcılık yapıyolar falan de, yurt yönetiminin başı belaya girdikten sonra gerisi gerçekten çok kolay olacak merak etme.
çünkü o itleri yurt müdürü olacak orospu çocukları görmezden geliyor, biraz kızgın asabi ama dürüst çocuk, delikanlı çocuk onun için seviyorum keratayı falan derler ve yurttan atamazlar. ama bu yalan adamlar o cocuklardan korktukları için ses cıkaramıyolar ve işin içine savcılık vs. girince onlardan kurtulurlar sen de rahat edersin

seninkine benzer bir durumu askerdeyken yaşadım:
ben inançsızım ve bunu asla ama asla saklama ihtiyacı hissetmedim. bak başıma neler geldi: bir kaç astsubay dahil bütün erat tarafından uzak durulması ve fırsat bulundukça ezilmesi gereken kişi olarak görüldüm, üç beş kişi toplanıp sindirmeye çalıştılar, nöbetlerin çoğunu bana yıktılar, yaptığım en küçük hatayı dağ yaptlar vs. ama kendimi ezdirmedim. daima başım dik durdum. ve asla pişman olmadım. gerçi askerden sonra da durumun değiştiğini söyleyemem.

senin durumun benimkinden kat be kat daha zor. eğer gururuna yaşamından daha fazla değer veriyorsan bırak o okulu. hangi koşullarda yaşadığını bilmiyorum fakat eğer işin içinde özsaygı varsa aç/açıkta kalmak pek önemli değil bence. başka bir şey bul, nebileyim git açıktan oku, aynı zamanda çalış. eminim alternatifin vardır. değerlendir onları.

ke$ke canakkale civarinda olsamda gostersem o itlere reis vesairi. o itlerin huyuna gitmeye cali$. kimliğini belli etme diğerlerinin dediği gibi. siyasi goru$ takinma, sorarlarsa ki soracaklardir vatanin milletin birliğinden yana olduğunu söylersin, ülkücüyüm felan deme cunku ocağa götürmeye kalklarlar ki buda iyi bir$ey değil haliyle. ayrica öğretim kurumlarinda siyasi tarti$malar, propogandalar yasak biliyorsun ancak sesini cikarma böyle tarti$malarda. yani gidip yurt yönetimine gammazlik yapma hic bir durumu göze batarsin. bir sorun olursa yazmaktanda cekinme.

adama hiç bulaşmazsan, tanışıklığını minimal ölçüde tutarsan çok sorun olacağını sanmam. o uyguladığı katı yasaklar da (bar, yok efendim porno) kendi hıyarağası yengeç takımı için işler sadece. herkesi kontrol edebileceğini sanmam.

mümkün olabildiğince uzak dur, ama başına bir şey gelirse de artık bir şekilde ona da ödet...

Ne yapacağımı bilememiş ve öylece kalakalmış durumdayım, böyle onursuz yaşamak çok zor geliyor, çünkü ben "proud to be gay" çocuğuyum. Ha bu kadar çalışarak kazandığım bir bölümü ve okulu bırakmak da çok anlamsız geliyor, çünkü nispeten iyi bir bölümde (bilgisayar mühendisliği) okuyacağım. Eğer bu bölümü okumazsam da bir lise mezunu olarak hayatıma devam edeceğim ve eşcinseller ve belki de herkes için şöyle bir durum söz konusu "Ne kadar paran varsa o kadar özgürsün" ne yazık ki. Çok hırslılık gibi görünebilir ama böyle.

Şimdilik pek bir sorun yaşamadım. Zaten yurttan kimseyle arkadaşlık etmeyi düşünmüyorum. Evet feminen değilim ama insanlara hayatımı anlattığımda mutlaka eşcinselliğimi anlayacaklardır. Yani adamla 1 ay boyunca günde 7-8 saatimi birlikte geçirsem anlamayacağı birşey değil.

Siyasi görüş takınma olayına da gelecek olursak dünyaya siyasi bir bakış açım var elbette, ancak bu eşcinselliğimle ilişkili ilerliyor.. Yani kürtlerin ezilmişliğine veya buradaki rumların nüfus mübadelesi sonucu büyük haksızlıklarla koparılıp ülkelerine gönderilmiş olmalarına eşcinselliğimle ilişkili düzeyde bir bağ oluşturup olaylara da bu şekilde bakıyor ve tepki gösteriyorum. Öyle işte. Umarım sorun yaşamam ama sorun yaşayacak olursam da buraya yazarım. Umarım çözülmesi kolay olur.

Türkiye'de özgürlük mü? Sanırım sorun burdan kaynaklanıyor. Özgürlük kavramı Türkiye'de pek yaygın değil.

şimdi arkadaşım ilk tanıştığın insana ben eşcinselim dersen istersen izmirde ol yine tepki çekersin. mesela ben 4 sene okul okumuşum, ardından askere gitmişim kimseye de yok şöyle erkeğim şöyle ederim gibisinden bir muhabet içerisine girmemişim. kısacası kimseyle cinsel tercihlerimi paylaşmamışım. sen dakika bir gol bir ben eşcinselim napıcam falan diyorsun. çok basit bunu paylaşacak kadar yakınlaşana kadar kimseyle paylaşmayacaksın. bir de anladığım kadarıyla cesur da bir adamsın. bu reis denen adamlar havlamaktan öteye geçemez bundan emin ol. yapacakların sırasıyla şunlar;
*cinsel kimliğini herkesle bu kadar kolay paylaşma ister eşcinsel ol ister hetero, çünkü bu sağlıksız ve yakışıksız olur.
*bu yeni köyün ağaları gelip miroğlu kurallarını sıraladığında tamam eyvallah dersin yoluna devam edersin.
*kimse her dakika heryerde olamaz sen normal hayatına devam edersini korkma kimse sana biryerde bira içtin diye dayak atamaz.
*eğer çok rahatsız olursan, yani bu sorun seni cşdden rahatsız etmeye başlarsa, üniversiteler arası geçişi deneyebilirsin.
*eğer geçişi başaramazsan bir iş bulmayı ve kendi başına bir ev tutmayı denersin.
*hiç biri olmadı derdini savcılığa anlatırsın.

ah be koçum bu devirde özgürlük bile artık paraya bakıyor.
tavsiyem ilk sene dişini sıkıp notları yüksek tutup izmirdeki bir üniversiteye yatay geçiş yapman.

hic kiz arkadasi olmadigindan ortaya cikan ezikliktir
ilgi cekmeye calisiyordur

İlgi çekme çabasından başka bir şey değildir. Orada yazdıklarını gerçek hayatta analarına, karılarına, kızlarına diyecek göt olduğunu zannetmiyorum bu arkadaşlarda.

bence hala ilkokul yıllarında kalanların yaptıgı bir şey olsa gerek (tabi zeka yaşı olarak). çünkü hatırlıyorum bir psikoloji dersinde hoca, "ilkokulda bir erkeği bir kızın yanına oturtamazsın, ama lise ve daha sonrasında da yanından kaldıramazsın" diye bir cümle kullanmıştı. hakkaten de gözlemlediğim kadarıyla o yaşlarda karşı cinsi için "ay çok salak o" gibi cümleler kullanan çocuklar azınlıkta değil bunun sebebini bilmiyorum, bilenler anlatır.

ilgi çekmek falan da olabilir ama ilgi çekmek için bu kadar düşülür mü bi fikrim yok, ben dediğim gibi "büyüyememe" veya sizin de dediğiniz gibi "beyin hücrelerinin yetersiz gelişmesi"ne bağlıyorum.

bu da başka bir ilgi çekme akımı konusu. başka bir konu bulunana kadar sürecektir malesef.

safi mal olmalarından mütevellit...

sozluk.sourtimes.org

"burnu kalkik, turk erkeklerinin kasini gozunu begenmeyen, gosterip ama vermeyen kizlar, benim italyan oldugumu dusununce yataktan cikmaz oldular."

egotm bu senin cümlen. madem mideni bulandırıyor, öncelikle kendin yapma.

salt troll, ciddiye almayın.

cevaplar icin sagolunuz, troll disinda baska etkenlerin oldugunu dusunuyordum ama yanilmisim.

@blackdog, o duyurunun gercek olduguna inanan birilerinin cikacagini dusunmemistim :S

@egotm: yalan söyleme, sen o duyuruyu yazdığında bir sürü adam tepkili cevaplar verdi sen de duyuruyu sildin, yani "gerçek olduğuna inanan birilerinin olduğunu" gözlerinle gördün. Bir de madem doğru değil neden öyle bir duyuru yazıyorsun? sorunlu musun sen?

Konsepti bozmadan soruyu cevaplayayım ben: işte o salak, beyin hücreleri yetersiz gelişmiş insanların öyle davranma nedeni senin mevzubahis duyuruyu yazma nedeninle aynıdır.

oyun derken halk dansını mı kastediyorsunuz? düğün, gelin, damat gibi durumlarda insanlar tango öğreniyorlar daha süslü, karizmatik duruyor diye. tangoyu düşünürseniz sadece tangoya yönelmiş haylice kurs var. bulamazsanız tangocu arkadaşlarımla iletişime geçebilirim.

vals ogrenin vals..

erkek tarafı selanik göçmeniyse belki sirtaki şık bir sürpriz olabilir?
bi de tabi genelde tango hoş duruyor ilk düğün dansı için, öğrenmek isterseniz yardımcı olabilirim.

Tango? En güzel çift dansıdır be.

Aslında gönlümüz harmandalı oynamaktan yana ama bu dansta bayan hareketleri,çok iyi bilmemekle beraber pek sınırlı gibi geliyor bana iyi bir kareografi olursa rumba da olabilir dediğim gibi bana acilen "eveeet (beni yada)hmm şu X i arıyorsun tam size göre yaratıcı bişiler yapabilir" denebilecek türden kurtarıcı lazıım bu arada ne olacaksa 22 kasımdan önce olmalııı tekrar teşekkürler

bi ara bende yaptirmaya karar vermistim ama yaptirmadim arastirmalarima gore en iyisi borularla yani pearcing gibi deldirmek..

:) 50%-50%

boru. hiç acımaz.

www.yahbon.com

bu tarz için tabancayı tavsiye etmem. boruyu da tavsiye etmem :)

ben boru yöntemiyle deldirdim ve sana önereceğim gene boru yöntemidir. zaten doğru düzgün herhangi bir yere gidersen sana bunu asla tabanca yöntemiyle yapmazlar. çünkü burun kıkırdağına bir zarar gelebilir. dandik bir yerde de yaptırma derim. istanbuldaysan taksim'de yarım elma, kadıköy'de de negatifi tercih edebilirsin. önce iğne yapıp burnunu uyuşturuyorlar. sadece burada biraz canın acıyor. o da çok az. sonrasında sen anlamadan piercing burnunda zaten.

kesinlikle boru...

boşver hacı kick box u falan gözünü kapa salla yumruğu : )

kavga hiç bir şeye çözüm getirmez diye yaygın kullanılan bir laf var ama dayak yiye yiye adam dövmesini öğrenirsin diye bir laf daha var.

Sözü geçen durumlarda senin üzerine yürüyenler genellikle kaybedecek çok şeyi olmayan adamlar tabi bunun yanında bu adamlara aikido ile sandıklarından daha fazlasını kaybettiren insanlar da tanıyorum.

hatrı sayılır bir süre boyunca ninjutsu eğitimi almış biri olarak söylüyorum;

bir savaş sanatı öğrenmeniz kendinize güveninizi oldukça etkiliyor. kullanıp kullan(a)mama konusuna gelince,

sensei der ki: eğer sevdiklerinize, kendinize, ya da vatanınıza bir tehdit varsa ancak o zaman ninjutsuyu kullanabilirsiniz. aksi takdirde hem başarılı olamazsınız hem de zaten kullanmaya kalkmayın.

yani anlatmak istediğim, böyle şeyleri öğrenmemiş gibi hissediyorsunuz ama o dediğim tam "hayatınıza kasıt" anında yapabildiklerinize siz bile inanamıyorsunuz.

fiziksel olarak kendine güvenmiyorsan, saldırgan bir kişiliğinde yoksa bu yaştan sonra ona kasma sonu hüsran olur. bence sen söz söyleme sanatını öğren biraz. karşındakinin üstüne sadece fiziksel olarak değil sözel olarak da baskınlık kurabilirsin neticede. ağzı çok iyi laf yapan kanun yasa bilir bir avukat mesela, göt kadar olsa da çok çetrefilli durumlardan kurtulabilir karşısındakini etkileyerek.

trafik icin konusuyorum taksiler basta olmak uzere bulasmayin bagajlarinda levye yada okey istakasi olma ihtimali cok yuksek.. o yuzden bosverin gitsin.. bağyan olarak soylemem normal erkek olunca karsi tarafin tepkisi daha farkli oluyor biliyorum ama yine de bulasmayin derim..

kick box gibi ağır değil de aikiodu gibi gerektiği zaman kendinizi korumanıza yetecek kadar olan bir şey öğrenmeniz yeterli olabilir.
aman dikkatli olun yine.

"bir önceki paragraftaki anlatmaya çalıştığım kişilik özelliklerindeki bir insanı kendini koruma amaçlı da olsa sert dövüşken bir adama dönüştürür mü?"

Aikido dönüştürmez. Deneyin.

bu tür mevzularda bikaç düsturum var.

1-yanımda kız varsa kesinlikle sallamıyorum.
2-karşı tarafın yanında kız varsa kesinlikle sallamıyorum.
3-asla kavga çıkarmıyorum.
4-biri beni dövmeye geliyorsa yumruk veya tekme değil, tokat kullanıyorum.

Mevzu dövüp dövememe mevzusu da değil. Karşı taraf kavga etmeye gelir, karşılık verirsin, adamda bıçak vardır, tabanca vardır, her türlü pislik vardır, değmez asla. Ama tabi hepsinin de bir limiti var, adam gelip sana dalarsa hala duramazsın durduğun yerde. Kız konusuna gelince, yanda kız olması herhangi bir tarafın, konuyu direk çirkin yerlere getiriyor, dayak yesen kendi kız arkadaşın yanında üzülecek kız yazık, ağlayacak falan. Veya ona bile saranlar çıkabilir. Yahut karşı tarafın yanında kız olsa, dövsen, adam yediremeyecek kendisine daha da tatsızlaşacak. Riske girmeye hiç gerek yok.

Ha, krav maga bilsem iyi bir seviyede yukardakilerin hiçbirini söylemezdim. Çok etkili bişey o. Tabanca bıçak mıçak farketmez.

uzun süre aikido çalıştım, çok fuzuli veya havada gelecek ama insan gerçekten belli bir süre sonra farkında olmadan asıl olayın kavgayı başlamadan kazanmak olduğunu farkediyor, buna net bir örnek veremiycem ama kontrolsüz bir şekilde sözlü saldıran birini insan kendi istediği şekilde yönlendirebiliyor. zaten aikido'nun temelinde de karşıdakinin enerjisinin yönünü kendisine çevirmek yatıyor. neyse işte :)

10 liraya göz yaşartıcı sprey alabilirsin.

konu sanırım yine özgüvenle ilgili büyük oranda. siz ne kadar kendinizden eminseniz ve kendinize güvenirseniz işin kavgaya dönüşme ihtimali o kadar azalıyor. yani eğer olası bir kavga durumunda karşı tarafı altedebileceğinize (retorikle ya da kas gücüyle) dair bir inanç varsa içinizde, kavgaya bile gerek olmadan olayı önleyebiliyorsunuz. herhalde düstur şu olmalı, kavgaya gerek duymamak ama kavgadan da korkmamak/kaçmamak.
bir de çoğu arkadaş sakin olmayı aldırmamayı ögütlemiş. benim kastettiğim iş artık kavga boyutuna döküldüğü anla ilgili. yani karşı taraf ağzında köpükler saçarak üzerinize doğru koşuyor, bu durumda aldırmamanız bir çözüm değil ki. bak ben ciddiye almıyorum geçip gidiyorum dediğinizde adam saldırmaktan vazgeçmeyecek ki.

konuyla alakalı haberlere filan çıkan bir video vardı. boksör bir eleman 4-5 kişiyi yere seriyordu. gene trafik kavgası, arabadan bir kaç çapulcu inip herife girişiyorlar, adam her yumrukta birini indiriyordu. youtube'da vardır kesin. fikir verir en azından genel olarak.

şok aleti al.. üzerine koşan olursa ver taşaklarına 250.000 voltu. bak bakalım bidaha birine saldırabiliyo mu;) 60-70 lira bişi..

konu ile ilgili [email protected] adresinden benimle iletişim kurabilirsiniz.

"heybetim de eksik" kısmına istinaden;
(bkz: wing tsun)

40 kilo bi arkadaşım, 100 kilo beni hayretlerden hayretlere sürükledi.

yakın yakın. 3-5 dk yurursun.

şu yenibosna, beylikdüzü otobuslerinin falan kalktığı yerin orda olması lazım.

samiyen'in cevahir'e dogru bakan tarafinda kalmakta. tam karsisinda trumph tower insaati ve vodafone'un binasi var.

Metronun M.köy çıkışından, M.köy Otobüs Durakları kapısından çıkınca sağ tarafınızda kalıyor. En kesin yol, önden koşturan kalabalığı izlemek. Olmadı, durakların oradaki ışıklardan karşıya geçince, metrobüs durağına giden alt geçit tam karşınızda kalıyor.

ok tesekkur ederim bugun bindim gordum nerede oldugunu:)

anestezi yapiyolar hissetmiyosun bile bittimi aa diyosun 2 tane cektirdim tecrube konusuyor anestezi gecerken biraz agriyor ama cok degil

@sicktired: knal tedavisi üç kere yaptırdım o iğne koymaz yani bana :) dişçi de çok sağlamdır o konuda da endişem yok. sadece acıyo mu acııyo mu merak etmiştim. teşekkür ederim.
edit:silmeyeydin hocam duruyodu işte negsel.

@orange coffee: anestezi dediğin normal iğne değil mi yahu?
@want2die: paşaolasın evladım.

hic acimiyor degil

diş yirmilikse yani kastettiğiniz ve eğer cerrahi çekim olacaksa, bistüriyle kesecekseler accık acır. anestezi sağlam olmalı icabında iki üç tane vurulmalı fln. neyse gel çekelim :)

@radikal: yirmilik diş değil ama çekilecek dişin yarısı yok :) "gel çektiririz" içinse money talks :)

ben gömülü 20'liklerimi çektirmiştim. 4 tanesi de çekildi. Hiç acımadı. Sadece bir tanesi, ki onda özel bir durum varmış, biraz şişti ve anesteziden sonra ağrıdı, o kadar. Bence tamamen dişçi'ye bağlı birşey. Bu arada eğer dişiniz gömülü vs ise maksillofasial cerrahiye gidin bence.

kırolarin "pardon bağyan birer hamburger yeseydik." yakarislari kotu seyler cagiristiriyor olabilir.

bir de bayan/baymak. guzel bir kelime de degil.

2- Dilara Yalçın

bayandan rahatsiz olmak:o
kadindan katbekat daha iyi oldugu icin bayani tercih ederim..

metox: dilara yalçın, rüyayı oynayan eski oyuncuymuş. şimdi atv deki bölümlerinde oynayan kızıl saçlı bir kız var onu soruyordum ben.

"bayan" ile ilgili görüş almaya devam edebiliriz bu arada.

bu haftaki uykusuz dergisinde memo tembelçizer o konuyu çok güzel irdeliyor.
istersen bir bak

allah allah neden rahatsız olduklarını anlayamanız tuhaf, kadın kelimesinin yok sayılması, ayıpmış gibi yerine ünvandan bozma bir şeyin ikame ettirilmesi olabilir. oysa siz nasıl erkekseniz biz de kadınız. size bay xy dendiği yerde bize de bayan xx denmesinden rahatsızlık duymayız haliyle.

onun yerine , beyefendi'nin muadili olan hanimefendi yi tercih et gitsin. neden bayan i tercih etmediklerini ben de anlamiyorum; neticede, bir ayinin 15 gununu muayyen gunler ile , diger yarisinda da bu gunlerin yoklugunun verdigi sevinc sarhoslugu ile geciren insankizidir kadinlar. - not: son cumlede acaip attim :S

2- Fadik Sevin Atasoy

baydıklarını düşündükleri için (en kötü esprimiz böyle olsun)

kendi adıma söylüyorum;
1)kız ya da kadın dururken bu kelime nerden çıktı anlamadğım için. örneğin "erkekler burdan bayanlar şurdan" diyorlar, niye? o zaman erkekler için de "bay" kullanılsın.
2) cinsiyetlerin utanan, "kadın" denildiğinde bekaret aklına geldiği için kendini namussuz hissedip "ben kadın değiliiiiimmm!!!!" diyen kızlar olduğundan.
3)pek çok insana "bayan" kelimesi daha kibar geliyor ancak eskiden sadece postacı ve pazarcıların kullandığı bir tabirdi bu. ben de günlük hayatta kendimi her dakika bir postacıyla ya da pazarcıyla alışveriş pazarlığında gibi hissetmek istemiyorum.
4) sırf geyik olsun diye yazıcam bunu da, baymak fiili ile ilgili olduğundan.
bence cinsiyetinden utanmayan bir kız/kadın kendisine "bayan" dedirtmemeli. ben şahsen bu kelimeyi duyduğum an, söyleyen kim olursa olsun anında o insanın yanından uzaklaşmak istiyorum.
hele hele "geçen gün genç bir bayan..." diyen bir taksi şoförünü duyduktan ve bir arkadaşımdan da "iyi bir iş bayanı" cümlesini işittikten sonra şaşkınlığım ve nefretim tavan yaptı diyebilirim:)
keşke herkes kibar olmak(!) yerine daha kaba olmayı tercih etse, en azından bana karşı ki "hanımefendi" de yeri geldiğinde gayet güzel iş görür.
ooh beee, içimi döktüm:)

2-kesinlikle fadik sevin atasoy değil.

2- Begüm Şahin yamulmuyorsam.