bence beyaz kale, hem kısa okuması kolay hem hikaye güzel. hem de diğer kitapları danki türkçede daha anlamlı gibime geliyo cümleleri düşününce.

benim adım kırmızı veya kara kitap bence.

Orhan pamuk çok duyuldu başka Türk yazarların ingilizce kitaplarından seçsen mesela.
onu nerdeyse herkes biliyor, hem tanıtmış olursun, hem de ilginç olur.
Var mı bulabilir misin bilmem ama orhan pamuktansa yaşar kemal, aziz nesin (ki aziz nesin çevirisi vardır eminim) daha hoş olabilir.

bu duyurunuz bana da iyi oldu, benzer durumdaydım.
şu belki yardım eder:
www.goodreads.com

saatleri ayarlama enstitüsü varmış :)

borcam

ehehehehehe

ne kasıyorsun gir ikea ya zaten çıkışa kadar baya yürütüyorlar. yolda bi şey beğenir alır çıkarsın. dekorasyon değil de işlevsel bir şey al. masa lambası bardak vs.

Borcam diyen icin kuregim hazir diye not dusmeyi unutmusum, buraya ekliyorum.

ama borcam çok kullanışlı :) valla kullanışlı bak :D
ikili fincan takımları var... cafcaflı ondan alabilirsin..

mudo'da cok sIk tepsiler vardi, evlerinde varsa da fazlasi zarar etmez turunden bir esya. guzelinden alirsan 20-30 lira ederinde falan oluyor.

ya da mudo'ya gitmisken tuzluktur, vazodur, kucuk ama orjinal bir aksesuar seciverin bence. evin temasina uymasa da illa ki koyacak bir kose bulur.

ben geçen bi arkadaşın evine giderken bunlardan aldım ikeadan, içine de aynı boyutlarda mum. 50 liraya halloldu hepsi.

1.bp.blogspot.com

klasik olarak yeni evine gittiğim kişilere şarap kadehi alırım. daha sevinmeyen çıkmadı nedense.

Bize dart hediye etmişlerdi. Delik deşik bir duvarla da sonuçlansa eğlendirdi bizi çok.
Evli bir arkadaşa giderken de İstanbul resimli kahve fincanlarından almıştık. Evin her tarafından İstanbul bir şeyleri fışkırıyordu zaten, o yüzden çok sevmişlerdi.
İkea ya da Paşabahçe tarzı yerlerde Borcam dışı birçok güzel şey var. Erkek arkadaşınız tanıyorsa az çok ne sevdiklerini bilirler. Bir de değişim kartı alırsınız, beğenmezlerse değiştirirler.

Çiçek alacaksan saksı çiçeği al ancak bence pasabahcede falan olan hem sık hem de çok güzel pasta altına koymak için olan şey her ne işe ondan vardı ben aldım sen de alabilirsin, hem renkli hem kullanışlı madem pasta siparisi falan da alıyor, illa ki evinde pasta olan ve sunan bir insandır :)

madem evde pasta vs. bulunur, şöyle bir şey olabilir www.englishhome.com.tr bunun direkt kek pasta boyutu vardı mağazada bakın isterseniz.

www.englishhome.com.tr
www.englishhome.com.tr

edit: buldum şunun gibiydi ama daha güzeldi. www.englishhome.com.tr

ya da www.madamecoco.com

*pasta ya da cupcake standı: www.bywonderland.com

*zaytung storedan değişik bir şeyler: store.zaytung.com


ayrıca güzel bir şişe şarap her durumda iyi bir hediyedir bence. saatten bağımsız.

Bardak-tabak alma da bu kadeh de olsa aman... Her arkadaşım şikayet eder bu durumdan.
Ama Paşabahçe'de çok güzel değişik sürahiler var, tepesinde de bardağı olan. onlardan olabilir. ekmeklik olabilir(masaya koymak için olanlardan)
El havlusu bana her zaman çok mantıklı ve kullanışlı gelmiştir. Zara ve mudo home'da çok güzelleri var rengarenk.

ama ne alırsan yanında mutlaka bir şişe şarap da götür ve değişim kartı al

güzel bi ev yapımı likör ve likör kadehleri, herkesin şarap kadehi olup ama likör kadehi pek akla gelmez. evinde olmaması muhtemel.

Bi paket tuz ve şeker,

Evinde ağzının tadı ve tuzuyla otur diye.

benim ev :p asdksld kale olmaz mı?

Kızılay tarafından metropol sinemasının bulunduğu sokakta ilerlerken solda bir tane meyhane tarzı bir yer var. Fasıl yapıyorlar. Fiyatları ucuz.

Ama rakısı Efe.

tunusda bir yunan meyhanesi vardı orası bayaa güzeldi adını hatırlamıyorum ama

tunusta ki yerin adı laterna =)

tunusta dünyagözün karşısına geç biraz aşağıya yürü ziver var orda orası güzeldir

Açılımı File Transfer Protocol.

İnternet üzerindeki bir harddisk gibidir. IP adresi ya da Name Server ile çalışırlar. Dosyalarınızı FileZilla vb. programlarla bu server'a transfer edebilirsiniz. public ya da herhangi bir kullanıcı adı/adları ile şifrelenmiş olabilirler. Genelde dosya transferleri için kullanılmakla birlikte ASP, PHP destekleyenleri üzerine web sayfası da kurulabilir. Web sayfası dosyalarını transfer ettikten sonra domain ayarlarınızı ilgili server'a yönlendirmeniz gerekir. ASP ve PHP'nin çalışabilmesi için veritabanı da desteklenmelidir.

Nasıl kurulduğu hakkında detaylı bir bilgim yok.

(bkz: file transfer protocol)

ne boyutta kurmak istediğini bilmiyorum ancak en kısa şekilde bilgisayarına filezilla server'ı kurarsan, modem/ağ geçidinden de gerekli portları açarsan kurmuş olursun.

dropbox'ın public linklisi gibiymiş desek olur mu yani?

dropbox'a göre avantajı çok daha fazla.

dropbox'a gönderilen dosyaların adresleri olmaz, olsa da karışık olur. ayrıca html dahi olsa web sitesi kuramazsın. ftp'ye atılan dosyaları http protokolü ile doğrudan görebilirsin.

"sttc1.eksiduyuru.com " gibi.

gerçekten bilen insanlar yanıtlayacaktır. ben bildiklerimi söyleyeyim.

sıcak tutmak şart. zaten birarada durmaya şartlanmışlardır. birbirlerinden çok uzakta duramayacakları koli, kutu gibi bir yerde durmaları iyi olabilir.

emme içgüdüleri vardır. beslerken o ihtiyaçlarını karşılamak ve daha kolay beslenmelerini sağlamak için eldiven kullanabilirsiniz. şurada bir örneği var: www.youtube.com

ama asıl daha güzeli eldiveni giyip siz bileğinizden doğru sıvı kedi mamasını eldivene dökerken, parmak uçlarını deldiğiniz eldiveni onların meme gibi emmesini sağlayabilirsiniz. bununla ilgili bir görsel vardı ama bulamadım.

aha buldum: i.hizliresim.com

şırınga olmadan da yapılabilir.

aklıma gelenler bunlar. çook kolaylıklar dilerim.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki çok zor bir işe kalkıştığınızı bilmenizde fayda var. Herşeyi mükemmel yapsanız bile yavruların yaşama şansı %50. Yani en iyi ihtimalle o 4 yavrudan 2 sini kaybedeceksiniz. Bunu bilin ve hazırlıklı olun. Zira bir sabah uyandığınızda sıcak kalsınlar diye koyduğunuz su şişesinin üzerinde cansız yatan minik bir yavru bulmak psikolojinizi çok kötü etkileyebilir.

Şimdi gemen bir şırınga edinin. Çünkü yavruları beslemenin en kolay yolu bu. Bir kez alışınca kolayca besleyebilirsiniz. Alışma evresi hem siz hem yavrular için geçerli tabi.

Asla süt, mama ya da benzeri bir sıvıyı yavruların yanına koymayın. Hipotermiye karşı çok duyarlılar ve o sıvıya bütün vücutlarıyla dalıp ölme ihtimalleri oldukça yüksek.

En az beslenme kadar dikkat etmeniz gereken şey dışkılatmak. İşer mi sıçar mı bilmem lakin anneleri her yemekten sonra diliyle yalayarak yavrularını çişe yada kakaya zorlar. Mevcut durumda bu işi siz üstlenmelisiniz. Bir parça pamuğu ılık suya batırdıktan sonra, ritmik hareketlerle, incitmeden karnından dışarı doğru masaj yaparsanız kolayca tuvalet ihtiyaçlarını giderdiklerini göreceksiniz.

Mama aldıysanız daha iyi tabi ancak olmazsa şeker, yumurta ve sütü karıştırarak da mama elde edebilirsiniz. Miktarları aklımda değil, google'da bulabilirsiniz.

Umarım yavruları hayatta tutabilirsiniz. Kolay gelsin.

Bu arada miktar sormuşsunuz... Şırıngayla beslerken ilk birkaç seferde şırıngaya resmen saldırıyorlar. Şırıngayı ağızlarına almak istemediklerinde doymuşlar demektir. Yani onlar içtiği sürece beslemelisiniz. Bildiğim kadarıyla bunun bir standardı yok.

1i öldü yavruların.

Not: bu arada 2 gün önce 5 sağlıklı yavru doğurmuş bir anne kedinin yanına koydum bunları. anne başta ne evet ne hayır dedi. ancak biraz önce biraz yaladı. onu da ben plasenta kalıntılarını biraz sileyim dedim de nemliler diye yaladı galiba. kendi yavruları anneyi emiyor, her şey yolunda görünüyor. ama diğer (kalan) 3 yavru aranıyorsa da memeyi ağızlarına almayı başaramadı, ondan çay kaşığı ile dışardan besliyorum zaten...

semt neresi? bende yavru kedi biberonu var, vereyim

Anne kedi yavruları yaladıyssa kabul etmiş demektir. o yavruyu çok ellemeyin ki kokunuz sinmesin.

Bizim ki de yeni doğurdu. İstanbul'dayız. Ötekilerin yanına karıştırırız. Hala çözüm bulamadıysan. en azından deneriz. benimle ve ya pritadki ile temasa geçebilirsin.

Sonuçtan haberdar ederseniz sevinirim.

dün gece 1i daha öldü. 2si hayatta şimdilik. fakat birinden pek umutlu değilim. hala emmeyi beceremedi ve mama ve su şırınga etme çabalarım sırasında da pek olumlu, aman yiyeyim içeyim tablosu çizmiyor. ve artık çok hareketsiz.

güzel haber: baştan beri en çok yaygara koparan, en hareketli olan eleman emmeyi beceriş durumda!

pişmanlığım şu ki keşke yavrulara tereyağ sürme buluşundan daha önce haberdar olsaymışım.
anne yaladı dediğim biraz nemlilerdi ve o sıra 2-3 dil darbesi idi. fakat bu gece popolarına ve bilumum yerlerine tereyağ sürdüm ki anne aldı sazı eline şapur şupur yaladı veletleri. aklınızda bulunsun!

not: yavruları ellemek anneyi pek rahatsız etmiyor kendi öz yavruları da dahil çok bağırtmadıkça fazla ilgili görünmüyor kutudan aldığımda. epey bir güveniyor.

buraya kadar olan destekleriniz ve fikirleriniz çok teşekkürler.
dünyanın bütün kedi anneleri birleşin!

şu yavru yaşarsa yarın ilk iş çok iyi bir veterinerle konuşup ne gerekiyorsa yapacağım. unutmuştum ben uzak olduğu için, bakırköy veteriner kliniği vardı oysa, epey iyiydi hekimi. belki sihirli bir formül, mama markası falan söyler...

karınlarında sertleşme olup olmadığını kontrol ettiğini varsaysam da yine de yazayım da bulunsun diyorum. barsak hareketleri üzerlerine koku sindirmeyecek bir şekilde, göbeklerine masaj yapılarak sağlanmalı. yani emdikleri yedikleri halde karınları yumuşaksa zaten sorun yok da. öyle işte.

ben de ufak bir şey yazayım; 2 haftalık 5 ponçik var bende de. anne yavrulardan birini dışlayıp 2 gün kadar emzirmemişti. ben de şırıngayla besleme olayına girdim ama başaramadım. şırıngayı ittirme olayı sıkıntıydı, bi anda yavrunun yutamayacağı kadar çok damla geliyordu, emmekte zorlanıyordu falan. damlalık kullanmıştım o da satılıyor eczanelerde. ileride şırıngada sorun çıkarsa aklınızda bulunsunç

4 yavrudan 1 i hayatta kaldı. annenin kendi yavruları ve bu fazladan gelen 1 yavru çok iyi görünüyor şimdilik. herkese teşekkürler...

kaynanalar diyesim geldi ama o diziydi gerci filmi de vardi

Anlık bi aydınlanmayla filmin "kantar ailesi" olduğunu hatırladım. Teşekkürler hehe :)

nöriyee

Var. Hırvatistan ucuz bi ülke. Bence çıkarken bi bak orada da bak. Ona göre karar ver

çok bi fark olmuyo bizim türkiyedeki dutyfree ile tayland duty free arasında 10 15 tl gibi bir fiyat oynuyor

bilgi olarak ekleyeyim, isvicre'nin duty freesi bizden pahali.

hollanda bizden ucuz

bence gereksiz. kılıfı ile beraber ağırlığı fazlalaşacaktır. istanbul'da yaşıyorsan kadıköy - yazıcıoğlu tarafına bak. yanlış hatırlamiyorsam eğer 60 lira civarlarında bu tarz modeller mevcut.

Über saçma bir fikir, madem klavyesi olsun istiyorsun, laptop al o zaman niye tablet alıyorsun.

daha ince diye pazarlanan bir şeyi kalınlaştırmak bence de gereksiz.

ipad'ler herhangi bir bluetoothlu klavyeyi çalıştırıyor diye biliyorum ben. ufağından bir tane alın çantasına atar taşırsınız.

Laptoplar ağır açikcasi ve yanimda tasimak acisindan pratik olmuyor. Zaten kabi var, agirlik yine ayni olucaktir bence. Su diger klavyelere bir bakayim en iyisi, tesekkurler :)

sana bir erkek eli değmeli. kesinlikle motivasyonu güçlendirir.

bi arkadaşla gitmeyi dene. canın istemese de, onu da ben başlattım diye sorumluluk duyar gidersin. zaten niyetlenip kalkıp gidene kadar bunun derdi. sonra iyi ki gelmişim dersin.

Yavas yavas tekrar basla. Hergun degil de haftada iki sonra uc yap. Alisirsin zamanla

hergün çok değil mi, ondan sıkılmışsındır.

evde kendin yapıyosan değişik hareketler yapmayı dene, toplu lastikli değişik kombinasyonlar yap. salona gidiyorsan bi arkadaşını da tak peşine...

Sanırım adaptör 12v den az.

Dikkatsizligimin kurbani olmusum, kac v la acaba die bakarken farkettim. Sadece fotograf makinesi icin olani almisim. Artik alisveristen once bol bol havuc yicem.

Alma online, daha yeni haberlere cikti. Sahtecilik yapiyorlarmis.

Avsadayim, onceki senelere gore daha bos. Haftasonu kalabaliklasabilir ama belli olmaz.

Mantari duzgun ac, dolaba koyarken geri kapat. Ya da tikac satiliyor tam adini bilemedim de anla iste :)

Mantarını kapayıp ışık almayan bi yerde saklayabilirsiniz, 5-6 günde bir şey olmaz.

içine metal kaşık koymak gerekiyordu sanki? ya da bu başka bi şey içindi.tam emindeğilim.

Barda calistim -gerci iki gun duruyordu en fazla ama- dedigim gibi sakliyorduk.

plastik tıpa ve vakum seti var.. bi araştırmalı. çok kullanışlı

Uykuyla ilgili melatonin hormonları var GNC de bulabilirsiniz umarım. Çünkü hormon die getirmeyi bırakmışlardi bı ara. Daha dinlenmiş uyanır daha cabuk toparlar haliyle vücut.

erkin koray tavsiye ediyorum. razıyım, senden ayrı, gün doğmuyor daha bi sürü. psych rock ilginizi çekiyorsa intihara kadar yolu var.

Trentemøller-even though you're with another girl

www.youtube.com

www.youtube.com türkçe
www.youtube.com yabancı

www.youtube.com
www.youtube.com
2 si de fazlasıyla melankolik

gitmem. gitmek istemem. nefret ediyorum o tarz yerlerden.

Sevmem, gitmem. Gidersem Trentemøller çalsın :) biraz yavaş evet ne var o da elektronik.

@nymphe trentemöller çalınsın tabi ya; elektronik müzik deyince illa 4/4 lük ritmler 120-140 bpm arası parçalar gelmesin akla:)

gitmem. sevmem elektroniktir teknodur cıstak cıstak poptur.

kesinlikle dediğin yerlere ihtiyacı var istanbulun. böyle bi yer açacaksan haber et.

Milletin birbirine patladığı değilde sakın sakın içkisini içip kendi basına eğlendiği bı yer olsa ya. (oley Trentemøller seven birini gördüm)

Hiç gece kulübüne gitmedim gitmeyide düşünmüyorum.

Kesinlikle Türkçe parça çalmayacak.Araya 80'lerden bir-iki parça koyacak.son zamanlarda müzik listelerini sallayan müzikler kesinlikle olacak.bunlar olmazsa olmazımdır.

giderim, gitmek isterim. tabi elektronik müziğin kaliteli örnekleri derken kastedilen david guetta, pitbull falan değilse.

@there is a light that never goes out: asla :) ekşideki entrylerime bakabilirsin hatta bu konuda

s.k gibi biyer bence de.

Ben gecen yaz orda çalıştım, güzeldi. Gümüsluk limonda çalıştım. Hem para kazanıp hem tatil yaptıgım için ya da bı sürü ünlüye tanıştığım için cok güzel gelmiş olabilir. Tatile gidince bunalıyorum ben orda. Karaincir güzel bı deniz için o kadar.

didim daha güzel.

çeşme alaçatı'dan daha overrated değil.

bodrum'u gördüğüne emin misin sen hacı

bodrum tek bir yer değil ki. denizi, doğası, insanı, plajları gayet güzel olan yerleri de var. gittiğimde kesinlikle popüler diye gitmiyorum. hatta merkezden, türkbükü tarzı yerlerden ve insanlardan gayet uzak duruyorum gittiğimde. türkiye'nin en güzel kıyı yeri diyemem ama güzel yerlerinin her türlü gideri var. akyarlar mesela.

hangi bodruma gittin sen, şehir merkezi filan mı? yazık bodruma kıramadı şu sadece %10 u görüp de karar verenlerin oluşturduğu önyargıyı.

overrated kelimesinin türkçesi de var (bkz: abartmak)

hakikaten bodrum'a hakikaten gittin mi, gittiysen neresine gittin? bodrum dediğin koca bir yarımada. şov tivideki pazar sürprizinde izleyip karar veriyorsan yanlışlardasın.

yeşillik desen bir karadeniz değilse bile şehir hayatına göre hatırı sayılır yeşillik var.
denizi ahım şahım değil diyeni allah çarpar. mturkuvaz denizi olan yer de var, ayrıca onun dışında da mavinin her tonunu bulursunuz.
plajdan kastınız türkbükü falan ise onlar zaten plaj değil, iskele. yarımadanın güney tarafındaki koyları tek tek bi gezin, gözünüz plaj görsün.

örnek verdiğin saatlerde açık.

7/24 acik ataturk hava limanindaki.

Esenboga da açık 24 saat

Kızgınlık dönemi?

Lokasyon neresi?

Koşuyolu

deprem habercisi olabilir. ya da ben bu konuya çok takığım.

İçine şeytan girmiş olması için gerekli tüm belirtileri yazmışsın bi şu kalmış:

www.youtube.com

Kızgınlık dönemidir ya da dışarıyı istiyordur.

uzun süre yalnız kalınca tam olarak böyle davranıyor bizimki. işeme hariç.

uzun süre yanlız kalınca aynı davranışları sergiliyor abimin kedisi.işeme dahil.

6 ay olunca kısırlaştırın yoksa öyle devam eder. benim arkadaşım kedisini 2 sene kısırlaştırmamıştı kedi balkondan attı kendini, hala yaşıyor ama kız inatla kısırlaştırmıyor çok ilginç.

doğum zamanına göre biraz erken görğlme ihtimali olsa da 5 aylık bir kedinin bu şekilde aşırı kızgınlık belirtileri göstermesi olası değil. kaldı ki odanın ortasına işemek falan kızgınlık belirtisi değildir. en fazla duvar köşelerine püskürtme tarzında koku bırakırlar. onun dışında 6 aylık bir kedinin kısırlaştırılması hiç doğru değil. daha yavru o. testis gelişimi bile tamamlanmamış bir kediyi kısırlaştırmak ilerde böbrek ve idrar yolu hastalıklarına zemin hazırlar. bunun için en uygun alt sınır 1 yaştır. 1 yaşına kadar erkek kedileri kısırlaştırmayın.

aynı duygular aynı hisler bende de var. her zaman seyahat de edemiyorsun. bunalıyorsun.
ama ben şikayetçi değilim bu durumdan. yerleşik hayat kimine göre değil.

Korkma dostum yalnız degilsin. Biz bazı insanlar öyleyiz. Tadını alınca bırakılmayın seylerden gezmek. Dert etme, gezebiliyorken tadını çıkar. He bı de bı ara Avustralya'ya git ;)

Çok benzeri bende de mevcut. Gittiğim şehirlerde bir yıldan sonra bunalmalar, sıkıntılar başlıyor. Sürekli "gitmek" istiyorum. Sürekli para biriktirmeye çalışıp yurt dışına bir yerlere gitmeye çalışıyorum. Kıskançlık duygularımın kabarması hep; insanların benden çok bi' yerlere gitmiş, gezmiş olmaları durumlarıyla ilgilidir.
Küçükken de Haliç'i, köprüyü görünce deli gibi mutlu oluyordum. Bazı şeyler hiç değişmiyor. Para bulup, gitmeye devam.

Herkes farklı şeylerle mutlu oluyor. Ama arkadaş edin(e)memek sıkıntılı olabilir(?)

Gururlu PS: Erasmus ile Almanya'ya gidiyorum bu güz. O nedenle bu aralar "aranmıyorum".

cevap soruda gizli. yaşadığın yerde arkadaşın yok.

ben de oyleyim. yabanci bir yere gittigimde her sey daha taze geliyor. kendime geliyorum.

yiyecekler çok etkiliyor. baharat özellikle.

Yediğimiz şeyler fena halde etkiliyor. Çemenli pastırma yedikten sonra terlemeye korkuyorum mesela. O kadar berbat.

isli et ye görürsün yiyeceklerin ne kadar etkili olduğunu :)

Kirlenme miktarın etkili

tuketilen yiyecekler, ozellikle baharatlar, sogan, sarmisak, cemen,

ama kimsenin deginmemis oldugu bir etken var ki, o da zaman

cok terledin; o anda kokmuyorsun. uzerinden bir gece gecerse ve ertesi sabah dus almazsan, terin, ozellikle koltuk altlarinda, bakterilerin yardimiyla kokusuyor. asil rahatsiz eden koku, uzerinden bir veya daha fazla gece gecmis ter kokusu

ayni gomlegi, t-shirt'u, ust uste bir gunden fazla giymek de bir etken

tuketilen sivi miktari tabii ki onemli bir etken. az sivi tukettiysen, terin cok yogun olur cunku vucudun, atacagi su miktarini en az duzeye indirir. o zaman da terin daha keskin kokar.

kesinlikle soğumuş terin üzerine tekrar terlemek.double yaptın mı sakat.

2 gece yeter. tabi her yere yuruyerek gidecekseniz eger.

2 iyidir. Fazlasına gerek yok.

(bkz: wikipedia)

incisözlük. süjeden eser yok.

@b w n s p: orada üç paragraftan fazla okuyamıyorum. nesnel bilgi diyoruz ama o kadar da ruhsuz olmasın yani. :)

Tam sözlük değil arama motoru ama güzel, wolfhram alpha yı dene derim.

futbol oynadın mı yakında?
tr.wikipedia.org
bu gibi duruyor, ben de dizimi bir yere çarptığımda olmuştu, bir kaç hafta böyle sabah kalktığımda filan kilitleniyordu dizim, gün içinde ısındıkça düzelir gibi oluyordu, geçti sonra...

Ya bı krem var kırmızı eklemlere sürmelik. İsitip iyileştiriyor hatta elle sürmeyelim diye krem çıkan yeri geniş yapmışlar onunla yayıyorsun. O her bi seye iyi geliyor adını hatirlayamiyorum deliricem. Hatırlarsam yazarım.

teşekkür ederim. dayanamayıp hastaneye gittim. röntgen sonucu tendinit dediler. ağrı kesici ve kas gevşetici geçirmezse haftaya mr için tekrar gidicem.

www.tripadvisor.com.tr

aşk çeşmesine git mutlaka, onun etrafındaki dondurmacılarda güzel dondurmalar da oluyor, gitmişken ye. ispanyol merdivenlerine de git.

vaktin kalırsa napoli ve pompei'ye turlar oluyor otobüsle, oraya da gidebilirsin. yanardağ külleri altında kalmış yerleri gezdiriyolar vs. vs.

Unutmusum onlari.
Ask cesmeisne gittim, paraatmayi unutsak da.
Dondurmalar guzeldi, ustume dokulse de :))

İspanyol merdivenlerine ciktik foto da cektirdik.
Napoli turunu almiyoruz maalesef.


Bisiklet kiralama olayi var midir roma'da?
Araba kiralama olaylari nedir turistler icin?

Baska guzel yemek yencek yerler?

Ostia'ya gidip denize girebilirsiniz eger o tarz bir sey istiyorsaniz, Termini'den trenle gidebilirsiniz.

Alin elinize bı harita kaybolun. İspanyol merdivenlerinden ask merdivenlerinin ters istikametine devam edince bı meydan var adını unuttum şit. Oturup bira içip saksafon çalan amcayı dinleyin. Roma'da be yapmalı diye sorulmaz, Roma'da kaybolunur. Karşınıza çıkan yeni kimsenin bilmediği seylere sevilinir. :)

(bkz: sant eustachio)'da kahve iç. güzel bir dondurmacı bul dondurma ye, panini ye, mümkünse lazanya ye.

www.loplopculer.com

Bisiklet kiraladik ve 4 kisi sabah 7 den aksam 21 a kdr romanin altini ustune getirdik. Gitmedik yer kalmadi haritada, gormedik yer kalmadi gibi. Saka ama gercek

Ayaklarim sis
Hala Yatakta su an pedal ceviriyorum. Acaip bir sehir bu be, inanilmaz bir 3"2 gun yasadim, kaldi 5 gun daha.

Floransa ve venedikte sira. Vay beee

bakir olduğunu nereden bilecekler ?? zarın mı var yoksa

zaten oluşmaması değil, oluşması standart dışı bir durum bence.
yani gayet normal başka ilişkilerinin olmuş olması. "ilk ben olayım, son ben olayım" düşüncesi çok ütopik ve gerçek dışı zaten.
"niye ben olayım ki, gerek yok." diyorum mesela.

@zola ağızları var kızların biliyor muydun? sorabilirler

Bilinenin aksine asıl erkekler ilklerini unutamaz ve yapışırlar.

tecrübesiz diye iyi becermiyorlar da ondan

çünkü türkiye'de erkek cinselliği iyi, kadın cinselliği kötü. erkek cinsellik yaşamışsa "erkek"tir, zaten onun hakkıdır.. iş kadınlara gelince "biz böyle isteriz, bizde böyle" diye dolaşır erkekler hanzo hanzo.

evrimin derinliklerinden gelen bir içgüdü bu.

kadın zaten sahip olduğu çocuğun kendinin olduğunu bilir. bakması büyütmesi gereken çocuğub kendinden olduğuna emin olması gereken taraf erkektir. bu yüzden erkek bunu kontrol altında tutmak ister.

aynı zamanda kadınlar duygusal, erkekler fiziksel aldatılmayı kaldıramazlar bilin bakalım neden ?

var böyle bir argüman. benim öyle isteklerim olduğu oluyor. o sıralarda püritenik, değişik bir kafaya giriyorum.

Tabii ki de böyle bir kategori pratikte yok gözüküyor ilk bakışta. Fakat var.
Her şeyden önce iğrenç herkesi yalayabilen adam bence. Aynı şekilde her insanın vücudunun içine fiziksel olarak girmek de iğrenç. Bir kere düşük zevkli ve ilgiye aç, ezik böyle erkek ve kadınların çoğu. (edit: çünkü bir insana o kadar çok insanın çekici gelmesi saçma)
Bir arkadaşım (erkek) bir süre ilahi aşkı arayıp, daha sonra vaz geçti, bunu da vaktinde birkaç arkadaşıyla karar verip yapmışlar. Fakat bir süre sonra bakir kalmamışlar tabii.

Tecrübe sayıyla değil, bir şeyi öğrenmeyle alakalı. Yani 100 kere xyz dersine girmene ve 1000 test çözmene rağmen, ben 10 derse girip 5 test çözerek seni geçiyorsam, daha fazla içselleştirmişim, daha iyi öğrenmişim demektir.

İnsani olmayan sapık yönümde var böyle bir istek yani. Aşık olduğumda da tam olarak bu olmasa da dokunulmamış, ve başkaları tarafından fazla mıncıklanmamış bir beyni ve vicudu görsem, hoşlanırım. Avım benim, bananebanane.

ben bakir isterim. şimdi bunu erkeklerin klasik bakire olmayan kız kötüdür saçmalığıyla karıştırmayın sadece ben bakir isterim. tecrübe dediğin nedir kazanılır.

Ben acikcasi bakir ve sadik erkegi tercih ederdim bakir olmayan sadik erkektense.

torrent tam inmemiş.

çözmüşsün işte. (:

yok inmekle alakalı değil. olm nesini seviyor insanlar o zaman benim bilmediğim bir şey olmalı :O

kinayeli, oyuncaklı bir cevaptı zaten.
şimdi kapat onu sen. biraz zaman geçsin, tam unutmuşken aç tekrar dinle.

tüm albümleri winamp'a atıp şafıl dersen olmaz zaten. başlangıçta daha kolay dinlenebileceğini düşündüğüm "wish you were here" ya da "dark side of the moon"u baştan sona dinleyin. severseniz diğer albümlere geçin.

Boş kafayla olmaz pinkfloyd, eğer kafan boş ise onların hangi kafayla yaptığını bilmelisin :)

@styx +1

dinleme arkadaşım. zorla mı dinletiyorlar?

pink floyd'un cok cok guzel sarkilari vardir ama guzel sarki/tum sarkilar orani olarak bildigim bircok gruptan cok daha dusuktur. direk cop denilebilecek cok fazla sarkilari var.

nevizadede yap hacı. müzisyen kızanlarla anlaş. öylesine gidin. kızanlar sizin masaya gelip önce herkesi coştursunlar. sonra birden müziği değiştirip slow bişeyler çalsınlar arkadaşların da sussun sonra teklif et.

siddetle Lacivert derim bunu da herkesle paylasmam veya SUADA da olabilir tabi

lacivert.. hatta arayın konuşun tekne servisiyle gidin

asmalı mescit..

Bence keltikfrost haklı. Hem öyle lüks yerlere hep gidilmiyorsa cok belli olur, anlar hatun kısmı. Sürpriz olsun en güzeli :)

Battlestar galactica mükemmeldir. Yaratıkli, bol heyecanlı, gerilimli, dramLi, entrikası.
House sıkıcı hemen sana tüm diziyi özetliyorum; 3-4 kere yanlış teşhis koyup son anda hastayı kurtarıyorlar. Karakteri seversen iyi dizi o da beni sarmadı cok abartılıyor.
Weeds ilginçtir bı dene sevme ihtimalin var, ama bsgyi kesin seversin.

(bkz: sons of anarchy). valla bak.

doctor who candir,
komedi istemem demisin ama coupling olmadan olmaz. 24 bolum zaten toplamda cerez gibi gider.

hımm peki bu Battlestar galactica'nın yaratıkları iğrenç iğrenç şeyler mi? yoksa katlanılabilir bir iğrençlik seviyesinde mi?

(şiddet sahnesi sayılabilecek şeyleri izleyemiyorum dediğim gibi)

@kun zamorano, valla hardcore motorcu da bünyeyim ama sons of anarchy sevemedim yahu. onu da 3. bölümde bıraktım. fazla maskülen geldi bana

doctor who ve coupling e bakayım, tenks :)

komedi olmasın mı? bence it crowd izle ve tekrar düşün, bu diziyi beğenmeyen adam görmedim ömrü hayatımda.

Yok robotlar iste cylonlar! Savaş sahneleri var ama uzayda geçiyor. Bende izleyemem cok kanlı seyleri ama bu uzay gemilerinde olduğu için bı sorun yok.

the killing izle polisiye-dram nasıl yapılırmış gör. bir daha behzat ç'nin yüzüne bakabilecek misin bakalım ondan sonra.

2 sezonda bitti zaten. her sezon 13 bölüm. mükemmel bir final yaptı.

bak hatta birisi sözlükte behzat ç'ye çok güzel laf sokarak the killing hakkında entry yazmış :) www.eksisozluk.com

dexter, fringe, breaking bad

the killing +1

sinema-televizyon bölümlerinde ders olarak okutulur.

buna artı olarak;

boss
boardwalk empire
breaking bad
mad men
misfits (uk)

breaking bad a başla bence.
once upon a time da çok iyi benim favorim

house iyidir, hugh laurie'ye son sezon bolum basi 700.000$ veriyorlardi, bosuna vermezler birine o parayi diyorum baska bisiy demiyorum.

bana gecen fringe'i önerdiler: (git: 450960)
basladim da. fakat bir bölüm o kadar uzun sürüyor ki, uzun sürdügünü fark ediyorum ve bu o kaadr iyi degil. biri sabirla izlemelisin demisti. önerebilirim. ilginc basladi.
battlestar galactica'Ya baslayacam. o da sarmazsa fringe'e geri dönecegim.

house izle bence mutlaka. dexterda süperdir ama kan olayları var onda biraz rahatsız olabilirsin. doğaüstü şeyleri seviyorsan fringe ya da supernatural e bakabilirsin. komedi tavsiyem ise modern family ya da big bang theory.. bu saydığım dizilerin hepsi bence 10 numara diziler.

kuzey-güney , leyla ile mecnun . Yabancı ; lie to me , modern family , boardwalk empire .

son dizisini izle kaliteli bir yapimdir turkler boyle dizi yapmaz dersin zaten ratingleri yerlerde surunuyordu bu da demektir ki dizi kaliteli

merlin, once upon a time, fringe, breaking bad

kafam karisti birinci sorunun cevabinda, gerci soruyu ben bi garip sormusum. hangi kisim icin evet? ben mi kaydettirmek zorundayim telefonu kendi pasaportuma? yoksa kendisine telefonu verip, elimi etegimi cekebilir miyim bütün bürokrasiden?

Herhangi biri kaydettirebilir ama yurtdışına çıkıp girmiş olmalı ve herhangi bi cihazı kaybettirmiş olmamalı. Süre 2 yıl. Aynen öle ver telefonu, bırak karışma.

anladim, yani eski sisteme göre degisen tek sey 100 liralik artik oldu, öyle mi?

İki ay önce iPad getirttim yoktu, şimdi nasıldır haberim yok. Bı operatör un merkezine sorun, bilirler.

(bkz: shutter island) (bkz: donnie darko)(bkz: dogville) (bkz: the devil's advocate)

Buyuk ihtimal izledin ama dangerous method
Bi de shrink guzeldir. The machinist mukemmel. Camino iyi, fransız filmi. Bu tarz mı istediklerin? Aklıma gelirse daha yazarım

the shape of things
kynodontas

das experiment... gerçek bir psikolojik deneyi anlatıyor.

Klasiklerden; Clockwork Orange, Taxi Driver, One Flew Over the Cuckoo's Nest izlemediysen kesin izle.

şimdi filmde psikoloji bilimiyle doğrudan alaklı bir şeyler mi arıyorsunuz?

bulabilirsen budur;
www.imdb.com

Trainspotting

Children of heaven

Saklikentte yüzmeden geçmeyin. O buz gibi sulara bı salın kendinizi -benim yerimede-

İzmir-karaburun,Mordoğan
Kuşadası-Dilek yarımadası
Muğla-Akyaka

Behramkale
Kaz Dağları (Hasanboğuldu)
Balıkesir Burhaniye'de Ören Mah. (Buz gibi denizi ve geniş kumsalı için)
Bergama (Kızıl avlu, Asklepion, Akropol)
Şirince
Efes, Milet, Priene
Didim Apollon Tapınağı

Yol sırasına göre yazdım, ilk ikisi yolunuza göre içerde kalıyor ama tavsiye ederim.

Teşekkürler arkadaşlar bunları not alıyorum. Başka aklınıza gelen yerler peki?

cennet-cehennem
mersin kız kalesi vardı sanırım

ayıptır söylemesi iphone için mesaj attım dönmedin dostum.

kaz dağlarında saç kavurma yiyin.

muğla, marmaris tarafında dalyan ve akvaryum gibi bir suda yüzmek için akbük. fethiye'de arabayla ulaşım sıkıntı fakat yine de kelebekler vadisi ve kabak koyu.
geceleri çok renksiz bir yer olmasına rağmen, en fazla 1 gece kalmak ve gün batımında sahile yetişebilmek koşuluyla patara plajı :) eğer kamp yapılacaksa kaş camping, keyifli insanlarla tanışılabilir. hatta kaş'a geçerken kalkan'a uğrayıp et döner yiyin :) ayrıca fethiye saklıkent kesinlikle +1.

kaputaş plajı.

Teşekkürler, Bu arada yanımızda çadırımız falan da olacak. 2 çadırla yola çıkıyoruz. Uyuyacağımız zaman çadırları kullanacağız.

rahat ol, güleryüzlü ol
aynalarını, emniyet kemerini, el frenini, sinyalini unutma
hoca yola çıktıktan bir müddet sonra muhtemelen okuyo musun napıyosun falan diye kısa kolpadan bi muhabbet eder, cevap verirken gözünü yoldan ayırma.

ben hareket ettikten sonra ilk ışıklarda sol ayağım zangır zangır titremişti gerginlikten. farketmetiler de problem olmadı :D

emniyet kemeri, koltuk kontrolü, ayna kontrolü, şerit değişme, sinyal, Dönüş, Işıklar, park, sağ elle kapı açma.

Bunların hepsine dikkat ederler.

Heyecan yapma halledersin. Bana sınavdan sonra sırf direksiyon hakimiyetin sayesinde aldın demişlerdi. (aniden bişeyler çıktıydi önümüze) emniyet kemeri, aynalar, koltuk ayarlarını arabaya biner binmez hallet. Sagına soluna bak sinyalini unutma tamamdir:)

Ayrıca yat uyu, uykusuz araba kullanılmaz çık çık cik

araba iyi kötü gidiyorsa, sen de telaştan ölmüyorsan sınavı geçersin.

gerginliği üzerinden atamazsan sol ayak titremesinden kaçışın yok. debriyajı bıraktıracak kadar fazla titreyebilir. ben neredeyse bırakıyordum.lakin bırakmadım. her yerin normalken sol ayak delirebiliyor. sol ayağa dikkat. bağımsızlık ilan edebilir. sakin.

üç kemalleri de sever kesin.

İhsan Oktay Anar i dene kemallerin yanında. Tarzı biraz farklıdır ama okuyup sevmeyene rastlamadım.

(bkz: fakir baykurt)

umutlar tukenince: bilal ile mehdinin romani diye bir kitap var. okunurken su gibi akip gidiyo

Bir Gün Tek Başına' dan çok etkilenmiştim (bu yıllar önceydi ama). Şimdi Oğuz Atay- Tehlikeli Oyunlar okuyorum.
Çıtayı biraz yükselteyim dersen gayet yerinde bir roman.

yalan o ya. 3500. olcan da burs vermeyecekler. yok öyle bir şey.

Seni korkutmuş o yalan. Çatır çatır alirsin hakkın sonuçta

alırsın sorun olmaz , hatta çevremde alanlar da sonuçta istediğini başarabilmek için kararlılık gösterip emek vermişsin.

alıp almaman ona bağlı değil. ben de sonradan girdim, ilk bindeydim alamadım, başka arkadaş var sonradan giren o 600deydi, o da alamadı. ama giriş yılından dolayı olduğunu sanmıyorum.

salın sokağa. sokak köpeği o. bulur yolunu. özgürlüğünü kısıtlamayın.

zavallı hayvancık tabi ki sıkılır
sokağa salmalısınız. sen yemeğini suyunu verdiğin müddetçe onun bi ayağı hep bahçeniz olacak zaten

Sal yasar bişey olmuyor. Benim kedi öyle. Dışarıda yorulursa eve geliyor, uyuyor. Dinlenince başlıyor miyavlamaya. Ver mamasını suyunu bişey olmaz. Bı de hayvanlar gercekten hissediyor sevgiyi gelir sevildiği yere

kardeş konuşması ne kadar kolay. büyüsün, biz de bahçede tutmayacağız işte.
şuan sokağa saldığım an ölecek. biliyorum, çünkü daha önce iki tane yavru köpek bu mahallede öldü. araba çarptı, öldüler.

o yüzden büyümeden salamam. benim de kedilerim dışarıda yaşıyor, ama açık konuşmak gerekirse köpekler kediler kadar zeki canlılar değil. bugün bırakayım sokağa, 4 gün içinde cesedini bulurum. biliyorum, çünkü dha önce bu mahalledeki hayvanların başına bu geldi.

biz bilmiyoruz sanki salmayı.

köpeğim yok, ama köpeklerin bazılarının çok enerjileri olduğunu ve gezdirilmeleri gerektiğini biliyorum. gezdirin biraz dışarda madem. birkaç da oyuncak alın.

bırakma kardeşim sokağa tabi. bahçede bağlıysa hayvan serbest bırak bahçede gezsin.oyuncaklar da mantıklı sert ve yumuşak toplar alabilirsin. yarım saat falan vaktin olur herhalde gün içinde yarım saat top yakalat. götü düşer yorgunluktan. he eğer imkann varsa kardeşini de al. hayatta sıkılmazlar. bi köpeğe bakmakla iki köpeğe bakmak arasında pek fark yok (bahçede). bi paket makarna kaynatırsın et suyuyla. ikisine de yeter de artar. olmadı yine et suyu kullanıp makarna yerine ekmek koyarsın suya. o da hem masrafsız hem doyurucu olur.

kardeşlerini aldılar kanka bi bu kalmıştı. bu da yola kaçıp duruyordu aldım ben de.

bahçede serbest zaten. bi tane yavru kediyle oynuyorlardı, o kedi de kayboldu, öldü sanırım bilmiyorum. şimdi baya yalnız kaldı sıkılıyor. üzüldüm haline.

Doktora başvurman gerekli. İlaç ile çözülebilen bir sorun.

yazı yazarken ve/veya okurken mesela "b" ile "d"yi karıştırdığın oluyor mu? ya da okuduğun kelimenin harflerini yanlış sırayla okuduğun da oluyor mu?

@loveinaflipbook

Bahsettiğin türde bir problem yok. Fakat son yıllarda yazı yazarken bazı harfleri (özellikle kelime sonlarındaki harfler) eksik yazar oldum. Eskiden pek böyle hatalar yapmazdım. Konuyla ilgisi var mı bilmiyorum; sen diyince aklıma geldi.

@nymphe

Bahsettiğin doktorlar Samsun'daysa isim alabilirim.

Maalesef İstanbul ve ya ankaradakileri biliyorum :/

adhd yanısıra başka bisürü şey olabilir. psikiyatrist işini görür ancak. durumuna göre teşhisin teşhise göre de ilacın değişiklik gösterebilir. erteleme bir an önce git bi doktora isim falan beklemeden

bende de düzenli çıkar bunlardan. bunlar çıktığı zaman genelde tırnağın kökünün etle birleştiği yerlerde yaralar açılır.

buna bağlayarak vitamin ya da mineral eksikliği olduğu savını destekliyorum.

bir kısım iddialar kalsiyum eksikliğini göstermekle birlikte, tırnağa alınan darbelerden ötürü oluştukları tezini savunanlar da var. ya da ikisi birden de olabilir.

sütü, peyniri arttırmaya bak. oturduğun masaya tırnaklarınla ritm tutmayı da seviyorsan bırakmaya çalış...

Demir eksikliği tırnak kırılmasına sebep oluyor. Beyaz lekeler vitaminden. Meyve ye, zor geliyorsa -ki ben hep usenirim- bı multivitamin iç. Bende de vardı çocukken ama artık hic yok. Düzenli vitamin vb destekler icmeye başladığımdan beri :)

bence kesinlikle vitamin eksikliğinden şu aralar sağlıksız besleniyorum hatta beslenmeyi bıraktım :)) bende de çıktı bence beslenmeyle ilgili.

1- hayır.
2- evet.

edit: içinin artık kurumuş olduğunu varsayarak yanıtladım. öbür türlü anakartı etkileme ihtimali de oluyormuş sanırım. benimki tuşları bozuk şekilde uzun yıllar çalışmaya devam etti.

Benimkine portakal suyu dökülmüştü bı süre çalışmadı bı kaç tuş sonra bı anda düzeldi. Ama yapis yapıştı :)

Genelde sağda solda okuduğum,henüz denemediğim ve bana komik gelen bi yöntem var paylaşayım onu..
Böyle durumlarda
1. Pcyi direk kapatıp ters çevirerek suyun içeri sızması önlenir,bi süre böyle beklenir..
2. Pirinç dolu bi leğenin içine laptobu koyup bikaç gün baklemek (evet komik ama pirinçin nemi ve suyu çektiği söyleniyor) ...

1. Seçenekte söylediklerimi saniyelik hızla yapmazsan su içeri sızıyor ve ilk fırsatta pc ye etkileri gözleniyor...

benim laptop a da çay dökülmüştü. ilk gün bir çok tuş çalışmıyordu. hatta bazıları takılı gibi kalmıştı. 2nci gün bir çok tuş geri gelmeye başladı. 3 ncü gün çalışmayan 3-4 tuş kalmıştı. en sonunda onlarda çalışmaya başladı.

pirinç olayını deneyin. saç kurutma makinesi de işe yarıyor.

baska birseyden bahsediyorum. biliyorsunuz tarihte bir suru turk devleti vardi. herhangi birinden bahsederken default olarak akillarina su anki hangi ulke geliyor? azerbaycan, turkiye, kirgizistan, kazakistan, turkmenistan vs...?

bizim aklımıza geliyor onlar. yoksa herhangi bir yabancının kazakistan'dan bahsederken turks diyeceğini sanmıyorum.

Hamsi haklı bı de benim gözlemlediğim ülkeden ülkeye değişiyor. Mesela Avusturalyalilar şimdi ki Türkiye'den bahsediyor ve ne olup bittiğini biliyorlar. Danimarka'da ne Türk'e benzetildim, türküm deyince ya siz çöl, deve ama kapalı olmalısın tepkileri aldım. Hic belli olmuyor yani. Ama mantık yürütmeye çalışırsam iliskilerimizin çok olduğu ülkelerdeki insanlar digerlerine göre Türkiye'yi daha iyi tanıyor diyebiliriz. En azından develere binmedigimizi biliyorlar :)

gecen ispanyada transfer haberi okuyordum bize ottoman diyorlar. lakap olarak.

INDICATIONS AND USAGE
Treatment-Resistant Schizophrenia
CLOZARIL® (clozapine) is indicated for the management of severely ill schizophrenic patients who fail to respond adequately to standard drug treatment for schizophrenia. Because of the significant risk of agranulocytosis and seizure associated with its use, CLOZARIL should be used only in patients who have failed to respond adequately to treatment with appropriate courses of standard drug treatments for schizophrenia, either because of insufficient effectiveness or the inability to achieve an effective dose due to intolerable adverse effects from those drugs.
(See WARNINGS.)

Kaynak: Leponex'in orijinal ilaci olan Clozaril'in resmi prospektusu.

ahan da bu da linki:

www.pharma.us.novartis.com

sen en iyisi, kopi peyst yaptigim bu paragrafi o doktora bir okut. bilgisi gorgusu artsin! bi de ustune (bkz: primum non nocere) dersin, o alir mesajini.

aha sunlari da okut:

BOXED WARNING
1. AGRANULOCYTOSIS
BECAUSE OF A SIGNIFICANT RISK OF AGRANULOCYTOSIS, A POTENTIALLY
LIFE-THREATENING ADVERSE EVENT, CLOZARIL® (CLOZAPINE) SHOULD BE
RESERVED FOR USE IN (1) THE TREATMENT OF SEVERELY ILL PATIENTS WITH
SCHIZOPHRENIA WHO FAIL TO SHOW AN ACCEPTABLE RESPONSE TO
ADEQUATE COURSES OF STANDARD ANTIPSYCHOTIC DRUG TREATMENT, OR
(2) FOR REDUCING THE RISK OF RECURRENT SUICIDAL BEHAVIOR IN PATIENTS
WITH SCHIZOPHRENIA OR SCHIZOAFFECTIVE DISORDER WHO ARE JUDGED TO
BE AT RISK OF REEXPERIENCING SUICIDAL BEHAVIOR.
PATIENTS BEING TREATED WITH CLOZAPINE MUST HAVE A BASELINE WHITE
BLOOD CELL (WBC) COUNT AND ABSOLUTE NEUTROPHIL COUNT (ANC)
BEFORE INITIATION OF TREATMENT AS WELL AS REGULAR WBC COUNTS AND
ANCs DURING TREATMENT AND FOR AT LEAST 4 WEEKS AFTER
DISCONTINUATION OF TREATMENT (SEE WARNINGS).
CLOZAPINE IS AVAILABLE ONLY THROUGH A DISTRIBUTION SYSTEM THAT
ENSURES MONITORING OF WBC COUNT AND ANC ACCORDING TO THE
SCHEDULE DESCRIBED BELOW PRIOR TO DELIVERY OF THE NEXT SUPPLY OF
MEDICATION (SEE WARNINGS).
2. SEIZURES
SEIZURES HAVE BEEN ASSOCIATED WITH THE USE OF CLOZAPINE. DOSE
APPEARS TO BE AN IMPORTANT PREDICTOR OF SEIZURE, WITH A GREATER
LIKELIHOOD AT HIGHER CLOZAPINE DOSES. CAUTION SHOULD BE USED WHEN
ADMINISTERING CLOZAPINE TO PATIENTS HAVING A HISTORY OF SEIZURES
OR OTHER PREDISPOSING FACTORS. PATIENTS SHOULD BE ADVISED NOT TO
ENGAGE IN ANY ACTIVITY WHERE SUDDEN LOSS OF CONSCIOUSNESS COULD
CAUSE SERIOUS RISK TO THEMSELVES OR OTHERS. (SEE WARNINGS.)
3. MYOCARDITIS
ANALYSES OF POSTMARKETING SAFETY DATABASES SUGGEST THAT
CLOZAPINE IS ASSOCIATED WITH AN INCREASED RISK OF FATAL
MYOCARDITIS, ESPECIALLY DURING, BUT NOT LIMITED TO, THE FIRST MONTH
OF THERAPY. IN PATIENTS IN WHOM MYOCARDITIS IS SUSPECTED, CLOZAPINE
TREATMENT SHOULD BE PROMPTLY DISCONTINUED. (SEE WARNINGS.)
4. OTHER ADVERSE CARDIOVASCULAR AND RESPIRATORY EFFECTS
ORTHOSTATIC HYPOTENSION, WITH OR WITHOUT SYNCOPE, CAN OCCUR WITH
CLOZAPINE TREATMENT. RARELY, COLLAPSE CAN BE PROFOUND AND BE
ACCOMPANIED BY RESPIRATORY AND/OR CARDIAC ARREST. ORTHOSTATIC
HYPOTENSION IS MORE LIKELY TO OCCUR DURING INITIAL TITRATION IN
ASSOCIATION WITH RAPID DOSE ESCALATION. IN PATIENTS WHO HAVE HAD
EVEN A BRIEF INTERVAL OFF CLOZAPINE, i.e., 2 OR MORE DAYS SINCE THE
LAST DOSE, TREATMENT SHOULD BE STARTED WITH 12.5 mg ONCE OR TWICE
DAILY. (SEE WARNINGS and DOSAGE AND ADMINISTRATION.)
SINCE COLLAPSE, RESPIRATORY ARREST AND CARDIAC ARREST DURING
INITIAL TREATMENT HAS OCCURRED IN PATIENTS WHO WERE BEING
ADMINISTERED BENZODIAZEPINES OR OTHER PSYCHOTROPIC DRUGS,
CAUTION IS ADVISED WHEN CLOZAPINE IS INITIATED IN PATIENTS TAKING A
BENZODIAZEPINE OR ANY OTHER PSYCHOTROPIC DRUG. (SEE WARNINGS.)
5. INCREASED MORTALITY IN ELDERLY PATIENTS WITH
DEMENTIA-RELATED PSYCHOSIS
ELDERLY PATIENTS WITH DEMENTIA-RELATED PSYCHOSIS TREATED WITH
ANTIPSYCHOTIC DRUGS ARE AT AN INCREASED RISK OF DEATH. ANALYSES OF
SEVENTEEN PLACEBO-CONTROLLED TRIALS (MODAL DURATION OF 10 WEEKS),
LARGELY IN PATIENTS TAKING ATYPICAL ANTIPSYCHOTIC DRUGS, REVEALED
A RISK OF DEATH IN THE DRUG-TREATED PATIENTS OF BETWEEN 1.6 TO
1.7 TIMES THE RISK OF DEATH IN PLACEBO-TREATED PATIENTS. OVER THE
COURSE OF A TYPICAL 10-WEEK CONTROLLED TRIAL, THE RATE OF DEATH IN
DRUG-TREATED PATIENTS WAS ABOUT 4.5%, COMPARED TO A RATE OF ABOUT
2.6% IN THE PLACEBO GROUP. ALTHOUGH THE CAUSES OF DEATH WERE
VARIED, MOST OF THE DEATHS APPEARED TO BE EITHER CARDIOVASCULAR
(e.g., HEART FAILURE, SUDDEN DEATH) OR INFECTIOUS (e.g., PNEUMONIA) IN
NATURE. OBSERVATIONAL STUDIES SUGGEST THAT, SIMILAR TO ATYPICAL
ANTIPSYCHOTIC DRUGS, TREATMENT WITH CONVENTIONAL ANTIPSYCHOTIC
DRUGS MAY INCREASE MORTALITY. THE EXTENT TO WHICH THE FINDINGS OF
INCREASED MORTALITY IN OBSERVATIONAL STUDIES MAY BE ATTRIBUTED TO
THE ANTIPSYCHOTIC DRUG AS OPPOSED TO SOME CHARACTERISTIC(S) OF THE
PATIENTS IS NOT CLEAR. CLOZARIL® (CLOZAPINE) IS NOT APPROVED FOR THE
TREATMENT OF PATIENTS WITH DEMENTIA-RELATED PSYCHOSIS (see
WARNINGS).

Psikiyatr denen şahıslardan çok çektim. Benim durum biraz daha ciddiyi ama test falan yapıp kısım sen manyaksin dediler. Noldu bütün gün uyutmak dısında hic bı etkisi olmayan bı ilaç kullandım, bıraktım. Başka doktora gittim bipolarsin dedi şizofreni ilacı verdi. Biri en hafif diye bilinen ciprami dene dedi, o da hayatımı bok etti. Açıkcası artık ilaçlara inanmıyorum. Kendin çöz hobi bul. Psikologa git daha yardımcı olur (iyi bı tanesi ama) kullanma ilacı yarardan çok zararı var. Bı can sıkıntısı diyorsun üstüne gitsen atlatirsin.

o receteyi yazmak için 11 sene okuyan doktor hiçbişe bilmez değil mi?. bipolarsın demiş ama şizofren ilacı vermiş.aynı ilaçları kullanıyoruz zaten. şizofrenide duygudurum düzenleyici vermeyiz bi tek. 1. kuşak antipsikotikler ve 2. kuşak antispkotikler hem şizofreni hem bipolar bozuklukta kullanılıyor. ayrıca bu antipskotiklerden bazıları depresyonda bile onay aldı. ben muhendis değilim köprü inşaatı konusunda yorum yapmam. öğretmen değilim pedagojik formasyon nedir bilmem bu konuda yorum da yapmam.siz de psikiyatrist değilseniz bu konuda yorum yapmayın. insanların aklını karştırmayın. psikiyatri dahiliyeye benzemez kan alıp senin guatrın var şu ilacı kullan diyemezsin. öykü almaya dayanır. psikiyatride kuran yoktur. hepimiz farklı hastanelerde eğitim alıyoruz. dsm miz var ama nereye cekersen oraya gider. bi doktora annenle gitmişsindir o farklı bir öykü verir, diğer doktora sadece sen gitmişsindir farklı bir olay anlatırsın pat tanı değişir. gelelim recetedeki tanılara sağlık bakanlığı o hastalıkta bu ilaç kullanmaz deyip kesitrip attıgı için
(yurt dısında boyle bir sorun yok). sırf o ilaçlar odensin diye hastaya tanı ekliyoruz. mesela atipik psikoz. o ilacı alabilmen için yazılmış çok klişe tanıdır. takılmayın tanılara. son sözum soruyu soran arkadasa aklına takıldıysa mutlaka sor doktoruna. begenmedin mi doktoru. değiştir o zaman çünkü böyle bir şansın var. klavye basından psikiyatristin yardımı dokunmaz kanımca. kendini halen kötü hissediyorsan mutlak görün doktoruna. hepinize saygılar.selamlar.

anakart pili bitmiş. genelde cr2032 kullanır.

nasıl oluyor onun çözümü 1-2 ay önce aldım laptopu

yeni almışsanız sizin yapacağınız bir şey yok, servise verin düzeltsinler.

İyi ki sormuşsun :) benimki de tarihi ileri atıyor, eski ama bayağı aynı sorun mudur?

bilemiyorum ki ilk defa duydum böyle bir sorunu anakart pili bitmesini ayrıcada yeniydi yani cansıkıcı bi sorun

Ben önemsememiştim benim bilgisayar eski ondan diye. Mantıklı geldi çünkü telefonlarda da öyle olabiliyor. İçindeki saat pili ayrı diye biliyorum.

kucakta uyutuyoruz, gayet güzel uyuyor. yatağına koyunca biraz sonra uyanıp ağlıyor.

sozlukte kolik basligina bakabilir misiniz bi?

Öncelikle tebrikler, güle güle büyüsün bebek...
Diğer sorularınızın cevabını bilmiyorum ama ilk on gün anne karnındaki sıcak ortamı ararmış o yüzden giyimini, üstündeki örtüsünü normalden biraz daha sıcak tutabilirmişsiniz.
Kucağa alınmak istiyorsa alın bence, aksi daha travmatik geliyor bana. kitabi şeyler her zaman doğru olmuyor.

kolik'e de baktım ama 2 haftada sonra diyor her yerde. bebeğimiz daha 3 günlük. bakın mesela az önce eşim emzirdi, pışpışladı uyuttu, yatağına koydu, 10 dakikada yine uyandı başladı ağlamaya. tekrar aldı kucağına anında sustu. hala kucağında ve hala ses yok, gayet sakin. kucakta uyur şimdi, belki de uyudu bile. ama alıp yerine koyunca başlıyor ağlamaya.

Tebrikler,
Kakası normal yeni doğmuş bebek kakası tamda odur :) firen haklı ama biraz büyüdükten sonra dikkat edin cokta kucağa alışmamali bı cocuk bence. Ilerde çok buyuk sorunlar getirebiliyor. Şımarık olur, okula başlarken sorun olur, olur da olur.
Kolay gelsin:)

Bebeğiniz güle güle büyüsün.
* Kucağınıza aldığınızda susuyorsa büyük ihtimal ağrısı yoktur.
* Doktorlar ilk 6 ay / 1 sene kesinlikle su vermeyin diyorlar.
* Bizimki de çok ağlıyordu. Sonra Buzuki Orhan'ı buldum.
arsiv.sabah.com.tr
10 dakika süren parçası en etkili olan. Parçaları internetten bulabilirsiniz.
Ayrıca şimdilik kulağına şşşşş diye ses çıkararak da belki susmasını sağlayabilirsiniz.
www.masalca.net
Zamanında çok araştırdım. Kolay gelsin.

şimdi güzelce uyuyor. aman dilimi ısırayım, 15-20 dakikadır kesintisiz uyuyor. yani herhangi bir sorunu olsa ona rağmen uyuyabilir mi 15-20 dakika?

inşallah bütün derdi annesinin kokusuyla uyumak istemesidir. yeter ki ağrısı sızısı bi sağlık problemi olmasın. yine de anneye o kadar alışmasa iyi olur. bu anne 3 ay sonra işe başlayacak.

öncelikle hayırlı olsun, güle güle büyütün.

ağlamasıyla ilgili bence de anne kokusunu arıyordur daha çok küçük. annesinin iki gün giydiği kokusu sinmiş bir tişörtü falan yanına koyup deneseniz uyutmayı işe yarar mı ki acaba? aklıma ilk bu geldi. ikinci olarak da çare bulamazsanız şu sling taşıyıcılara bi bakın derim. ilk doğumdan itibaren kullanılanları var ve en azından taşırken eller boşa çıkar daha rahat edersiniz.

Son derece normal. Ilk üç ay yaka süsü olurlar. sonra azalır.

Kaka için şu siteye bakın similac.com

o kakanın renkleri değişecek devamlı. Yeşilse bir sıkıntı yok ama çok fazla for-milk alıyor, yani 3-5 fırt emip sütün şekerli kısmını alıyor, yağlı kısmını az alıyor demektir. Uzun emzirin, bir sonraki emişte bıraktığı memeden devam edin.
Bebek bakımı ile ilgili kitaplar var, bir tanesini mutlaka okuyun, bir çok ortak problem orada anlatılıyor.

ilk gün kakası normal büyük insan kakası gibiydi, bildiğin kahverengi siyah ve koyu kıvamlıydı. ikinci gün yine biraz daha sütlü çikolata renkli ve biraz sulu idi. bugün sabah nasıldı ben görmedim ama akşam açtığımızda az miktarda kaka vardı, açık yeşil ve katı idi. kokladım, sanki kokmuyor da gibiydi, bezin kendi kokusu geliyordu. kaka gibi bile değildi sanki.

şimdi koltukta uyandı, aldı eşim emzirdi, yatırdık uyuyor, uykusunda da ara ara mıkırdanıyor, ara ara da hafif sesli nefes alıyor. ama uyuyor.

Meconium deniyor o ilk yaptığı kakaya
en.wikipedia.org

dediğim gibi bir kitap alın okuyun, o kaka muhabbeti yıllar boyu sürecek o yüzden rahat olun.

İlk aylarda bebeğin en fazla 1-2 problemi olabilir
1) ağlıyor --> karnı aç --> besle --> gazını çıkart (çok önemlidir!!!)-->20 dk dikey pozisyonda tut
2) ağlıyor --> altını kontrol et --> gerekiyorsa değiştir

bir de kolik denen birşey var ki ne etseniz bebek susmaz, o da zamanla geçer.

(bkz: bunlar kuran'da yazıyor zaten)

son "uyuyor" dediğim yazımdan sonra daha yeni uyandı. üç saattir deliksiz uyuduk, o da biz de maaşallah. şimdi uyandı karnını doyuruyor. herhalde ciddi bir sıkıntısı olsa üç saat uyumazdı değil mi? çatır çatır da sesler geliyor altından artık osuruyor mu zıçıyor mu görücez birazdan :)

bir tane kitabımız var aslında fırsat bulup da okuyamadığım. kitaplıktan alıp okuyayım artık. ama okuduklarım çok farklı şeyler yazıyor hep. mesela nasıl yatırılmalı konusuna açıklık getiren yok. kimi diyor sakın yüzüstü yatırmayın boğulur, sırt üstü yatırın. kimi diyor yan yatırın, kimi diyor yüzüstü yatırın sırt üstü kusarsa boğazına kaçar. ne yapsak bilemedik.

Hos geldin Ege bebek, yasama sirasi sende.

(bkz: yeni anne babalara tavsiyeler/@compadrito)

sen cok akilli bi adamsin kibritsuyu hocam. su cumleyi sanki sen yazMAmissin gibi bir daha okur musun?

kucakta gayet sakin, yatağına koyunca ağlıyor. alıyoruz susuyor, koyuyoruz ağlıyor.

bu cumleden sunu anliyorum: 3 gunluk bebek idareyi eline almis. haksizsam, haksizsin de!

"katilacak gibi" ne kadar sure aglayabilir ki? aglar aglar susar. o mu sizi egitecek, siz mi onu egiteceksiniz? aglamakla bir sey elde edemeyecegini ogrendiginde, artik aglamaz olur. cok onemli oldugu icin tekrar ediyorum: aglamakla bir sey elde edemeyecegini ogrendiginde, artik aglamaz olur. yalniz bu egitimi tam manasiyla uygulayabilmeniz icin, anne ve baba olarak tam bir tutarlilik icinde hareket etmelisiniz. baskalari da mudahale etmemeli ve "mudahil olmamali" bu egitime... bebekler ve cocuklar, siz fedakarlikta bulundukca daha cogunu isteyen ve nerede duracagini bilmeyen, durmak da istemeyen ve sonunda, ozellikle annenin kecileri kacirmasina neden olan canlilardir. bu yasinda bile; evet evet, bu yasinda bile, ona bir SINIRI oldugunu ogretmelisiniz. aksi halde, simarik ve tatminsiz cocuklar, onlardan da mutsuz ve tatminsiz yetiskinler ortaya cikar. "Ah caniiiim, kiyamam ben sana, nasil da agliyo, gel anneye, gel babaya" diye diye, bebege kotuluk etmis olursunuz aslinda. (tabii burada, cocukluk cagina geldigindeki bagriniza basma, sefkat gosterme mevzuundan bahsetmiyorum su anda. o tamamen ayri bir hikaye).

aglamasina sebep olarak aklima gelen diger bir ihtimal, kalb sesi duymak istiyordur. kucaginiza aldiginizda kalb sesinizi duyup sakinlesiyor olabilir. eh, anne karninda 7/24 dinledigi ninni kalb sesiydi, oyle ya. ama lutfen anlasin artik o da. burasi dunya ve burada her dakka kalb sesi dinleme luksumuz yok!

merak etmeyin, acikma, gaz sancisi, altinin temiz olmamasi gibi durumlardaki aglamasinin niteligini zaten hemen cozersiniz iki gun sonra.

gaz cikarmanin teknigini cok iyi ogrenmeniz lazim. etrafta bir suru tecrubeli ve hevesli vardir. onlar ogretirler.

karninin doymama ihtimalini hic dusundunuz mu? yani sutun yetersiz olma ihtimalini. ama bu ihtimali dusunmek, iki tarafi keskin bicak. "bu bebek doymuyor, biz buna ilave mama baslayalim" dediginiz anda, anne sutunden kesilme riski buyuk. bu da hic istenmeyen bir durum tabii ki. bu karari kendi basiniza vermeyin. doktorunuzun gozetiminde olsun bu tur seyler.

asi takvimini ogrendiniz mi? beslenmesi kadar, en titizlikle takip etmeniz gereken konulardan birisi de asi takvimi. vergi beyannamesinden, muhtasardan filan cok daha onemli.

"katılacak gibi" 10 dakika falan bıraktık, dün yemek saatinde eşime de kayınvalideme de dedim gitmeyin yanına, yemeğinizi yiyin, bitene kadar ağlasın. telsizden dinliyoruz 10 dakika katıla katıla ağladı. bi de dediler ki (etraftaki teyzeler meyzeler sürekli bir şey yumurtlamadan kafa karıştırmadan duramaz, ha doğru mudur bilmiyorum ama) göbeği düşmeden çok ağlatmayın, kanar manar. 10 dakika katıla katıla ağlayınca insan bi bakmak istiyor. yani öyle ağlayınca hemen agucu bugucu yapıp da almıyoruz. daha da bekleyelim mi 10 dakikadan fazla?

karnının doymama ihtimali zaten hep aklımızda. ama kendisi bırakana kadar emiyor. serçe parmağı ağzına sokunca emmiyor, emmek istemeyene kadar emziriyoruz. hatta dün akşam ben duyuruyu açmadan önce kustu. dedik herhalde bu sefer de çok yedirdik. çok şükür eşimin sütü var. süre olarak ne kadar emzirmeliyiz? her memeyi 20'şer dakika kadar emziriyoruz.

ilave bilgiler, konuyu anlamamda cok yardimci oldu hocam, sagol.

sutun bol olmasi haberi harika! kusma konusunda endiselenmeyin. o aslinda kusmuyor. mide kapasitesinin uzerinde emmis oldugu fazlaligi cikariyor sadece.

oncelikle gobek konusuna deginelim:

www.mayoclinic.com

kaynak Mayo Clinic oldugu icin guvenebilirsiniz. Ayrica o sayfanin alt kismina dikkat edin. Orada isinize yarayacak bissuru bilgi var.

bu asagidaki metodlardan birisi, aglama probleminizi kesin olarak cozecektir.

ingilizcede problem varsa haber et. seni severim bilirsin. Ege bebek mutlu olsun ama anne babasini da uzmesin isterim.

www.babyzone.com

www.babycenter.com

www.brightfutures.org

susturan bir muzik de kesfedebilirsiniz, deneme yanilmayla.

www.youtube.com

sonucu haber edersen sevinirim.

aklima gelmisken sorayim, bebek agladigi sirada sac kurutma makinesi, elektrik supurgesi calistirip dikkatini dagitmayi denemis miydiniz?

ilk sorunu tekrar okudum. akilli adam oldugun icin dogru sorulari sormussun.

bir hastalığı falan olsa kucağa alınca susar mı?

hayir susmaz. bir yeri aciyan bebek, kucaga alindiginda bile, etinden et kopariyormussunuz gibi aglamaya devam eder.

kucağa alınca susması, bir hastalığı olmadığı anlamına gelir mi?

evet gelir.

yani herhangi bir sorunu olsa ona rağmen uyuyabilir mi 15-20 dakika?

hayir uyuyamaz.

gavurca onerilerden ilki cok mantikli. sakin olun, telas yapmayin. o sizin stresli oldugunuzu hemen algiliyor ve daha beter agliyor. panik yok, telas yok, ter yok, sukunet var, agirbaslilik var, "duruma hakimiz, her sey kontrol altinda, biz bu isi biliriz, cozeriz" seklinde kendine guven var.

yok saç kurutma makinesi, süpürge falan denemedik. biraz gitar çaldım, senelerdir elime almamışım, bi de işte yatağındaki zımbırtının ninnileri var onlarıaçtık falan ama pek faydası olmadı. klasik müzik dinleteyim bugün de bakalım.

gece güzel uyudu. saat 2 gibi yatırdık işte en son, sabah 5'te mızırdandı, aldık emzirdik, gazını çıkardık, yine uyudu, saat 8'de tekrar uyandı, daha uyumamıştı ben işe gelene kadar. son gördüğüm durumda sakin gibiydi. şimdi arar rapor alırım evden.

çocuğu dakikalarca ağlamaya bırakmayın. anneye güven ve bağlanma ihtiyacını onu kucağınıza alarak karşılamalısınız. Uzmanlar da kesinlikle karşı bu duruma.

www.bebek.com

bir de burayı okuyun yardımcı olabilir.

www.anneboyutu.com

Bu "çocuğu kucağına alma, alıştırma" ekolü bana çok ters geliyor. Kucaklayın, gösterin sevginizi, amerikalı mısınız siz.
Benim bir arkadaşım o kitaplardan okudu, çocuk daha küçücükkken odasını ayırdı, emziğini çekip ağzından aldı, bir kaç yıl sonra bana hıçkırarak ağlayıp dert yandı, "ben çocuğumu güvensiz yaptım, ona koşullu sevgi sundum" diyerek.ondan beridir bu hatalarını telafi etmeye çalışıyor. Aman diyim.

Tebrikler ve sağlıklı uzun ömürler bebeğinize.
Bizim de şu an 16 ayını doldurmuş bir bebeğimiz var.
Bir öneri; kundak deneyin. Tüm profesyöneller artık öneriyorlar. .Çok sıkmayan, ama 4. aya kadar devam eden kolları aniden kaldırma refleksini bastırdığı için kendi kendini uyandırmasını önlüyor. (Uykuda anlık bir çırpınma gibi oluyor. 4 aydan sonra kayboluyor. bir ismi de var refleksin ama unuttum gitti)..
Kucakta olmayı sevmesinin sebebi o anne karnındaki sıkışıklığı, sarmalanmayı araması.
Kuncak da bu ihtiyacı karşılıyor, müthiş gğven veriyor. doğru kundaklama şekilllerini youtube'dan bulabilirsiniz (swaddling diye aratın)..
Kundaklayın, ve yan yatırın yavrucağı. Hatta mümkünse kundak yapacağınız örtüyü eşiniz birkaç gece yatakta giysinin içine koysun ki kokusu bulaşsın. (Biz kızın çarşafının üzerin benim geceliğimi serip onun üstüne yatrıyorduk bazen.)
Denemekten zarar gelmez...
Kolay gelsin, sevgiler...

teşekkürler. ilginç bir başlık hortlatma olmuş.

bu bebek yarın 3 yaşını dolduracak. tavsiyeleriniz ikinciye kısmet artık. bu saatten sonra kundaklanmaz herhalde :)

İnsanlar gözünde büyütüyor ama gercekten çok bı zorluk yurtdışına çıkmakta. Vize pasaport belgelerini eksiksiz verdin mı olan seyler. İngiltere çok pahalı zor geçinirsin, Malta olabilir. Avustralya güzeldir. Kolay is bulursun, insanları mükemmeldir ama bı tehlikesi var; insan hep orda kalmak istiyor :/ gidip dönemeçten bı sürü insan tanıdım. Stajı gözünde büyütme git garsonluk yap -ki ben öyle yaptım- para kazan. Gerisi geliyor. Isı mutfağında öğren. Emin ol küçümsemiyorlar daha da iyi oluyor hiç bişey yapmamadan daha iyi sonuçta.

Unutmadan,bu ısı yapan şirketler var okulunu kalicak yerini vizeni ayarlıyorlar. Hemen başvur pasaporta en azından zamankaybetme

ekimde git ingilizceni geliştir. vakit var daha halletmek için. ama hiç türklerle takılma, business english öğren falan. geldiğin zaman elinde koz olur. özellikle uluslararası şirketlerde.

önşart: zaten iyi bir ingilizcen olması lazım. bunu akıcı hale getirmek istersen.

otur bir yerlerde iş bul, staj bul iş tecrübesi edin.

önşart: iyi bir ingilizcen yoksa, akıcı hale getirmen zaten zor olacaktır. o yüzden gerek yok o kadar masrafa.

Öncelikle pasaport ne renk? Bı ikincisi Avustralya bu konularda çok dikkatli ülkelerden olmasına rağmen vizem iki haftada çıkmıştı. Ogrenci olunca sorun çıkarmıyor hiç bı ülke -çoğunlukla- geri döneceğin kesin çünkü. Bı de Schengen olayı biraz farklı, her hangi bı ülkeden alsanız bile olabiliyor. İtalya ve Yunanistan kolay olur. Belki biraz uzun sürer ilk olduğu için ama yine de bir ayı geçmez diye düşünüyorum. Ayrıca şirketlere çalışabilirsiniz biraz para verirsiniz ama uğraşmazsınız ve kesin olur.

Edit:Sordum, öğrendim. En kolay Yunan :)

cevap için teşekkürler @nymphe , ama pasaportumuzun olmadıgnı soylemiştim :). Yine de çok sağol cevap için

Ben onu atlamıştım ya kusura bakma, bu ara pasaport defterleri yoktu devletin. (ihaled bişeyler olmuş) dediğim bı iki ay oncesi şimdi var mı hemen veriyorlarmış bilmiyorum. Bı sor emniyete derim, yoksa pasaport işlemi bı günlük çıkması gelmesi bı haftalık is.

1. oncelikle pasaport alin. ummuma mahsus pasaportlar disindakiler almanya'da vizeden muaf ancak bu soruyu soruyor olmanizdan diger pasaportlari alacak haklara sahip olmadiginizi dusunuyorum.

2. almanya'daki akrabalariniz sizin icin birer tane (her kisi icin ayri ayri) davet mektubu gondermeli ve bu mektupda almanya'daki konaklama, vs, ihtiyaclarinizi karsilayacagini belirtmeli.

3. gidis donus ucak bileti rezervasyonu olmali veya bilet satin alinmis olmali.

4. schengen vizesi kural olarak gidilecek olan ilk ab ulkesinden veya en uzun kalinacak ab ulkesinden alinmali. bu durumda sizin ilk girisi almanya'dan yapip surekli olarak orada konaklayacaginizi varsayarsak siz schengen icin almanya'ya basvurun. gecenlerde bunu gozetmeyen bir ekip sınır kapisindan geri gonderimisti.

5. davet mektubundaki teminatlar (konaklama, vs.) acik ve net olursa, ucak biletlerinizde varsa genelde vize vermemezlik yapmiyorlar. ama yine de burasi elcilik kesin garanti vize verilir denilemiyor.

6. vize icin basvuru randevusu almaniz (sanirim 20 tl)+ vize ucreti odemeniz (sanirim 60 avro) + kargo ucreti odemeniz (sanirim 15) gerekiyor. tabi bunlar 1 kisi gecerli.

iyi yolcuklar.

Fahrenheit
Heavy Rain(PS3)

1920lerin fransasında gecen post moRtem diye bı oyun var. Bı dene eski bı oyun ama grafikleri yine de güzel ve istediğin gibi her şey senin kontrolünde hatta bazen çıkış yolun kalmıyor ve yeniden başlamak zorunda bile kalabiliyorsun :)

blade runner var ama çook eski.

o oyunu yapan telltale games'in bütün oyunları bu tarzda. en yakını back to the future serisi oyunu var mesela.

vize sorunu yoksa adalara giderdim ben. tabi tatili deniz vs şeklinde istiyorsanız. öbür türlü mardin falan da yapılabilir.

Tatilinizin bir kısmı için (3 gün belki) Rodos'u önerebilirim. Çok tenha değildir belki ama kimse kimseyi rahatsız etmez. Tek başına kadınlar üstsüz güneşleniyorlardı mesela. Ben tek gitmiştim, ve çok sıkılmamıştım, bir gün ada turu, bir gün deniz turu, birkaç gün kendim takılmıştım. Bir de 20 euro'ya merkezde bir pansiyon bulmuştum ki değme keyfime. Tenhalık ile ilgili adada uluslararası havaalanı olduğunu söyleyeyim son olarak.

Yunan adalarını asla tavsiye etmem. Genelde çok pahalı oluyor.
Ben Selanik'i çok sevmiştim üstelik cokta ucuz. Mesela. İki kisi balık, meze ve uzosu dahil bir yemeğe 8 Euro vermiştik.
Oradaki yerli halk bile adalara gitmeyin bosuna çok fazla para harcamış olursunuz demişlerdi.

ben de bilkent mezunuyum ve bilkent'i seviyorum fakat;
bilkent siyaset biliminde 2 yıllık bölümler ve turizmle beraber en boş beleş öğrenci profili var. o yüzden çevre konusunda benim için odtü ağır basardı ama hocalar ne durumda hiç bilmiyorum kendi fakültem olmadığı için.

Ben suan Bilkentte okuyorum, Yurtdışı düşünüyorsan bilkentin sıralaması daha yüksek, cevre konusunda da endişe etme 10bin ogrenci var, elbet bulursun bı arkadas :) boş bekleste değil artık bişeylere uğrasan ogrenciler çok fazla, klüpler,gazeteler, radyo... Mutlaka yapacak bir şey bulursun kendine.

odtü siyaset bilimi ve kamu yönetiminde kamu yönetimi yok sayılır sadece ad olarak vardır ağırlık siyaset bilimindedir. tabi burda okuldan sonra ne yapmak istenildiği önemli bence.akademisyen olmak isteniyorsa bence bilkent önde bi adım. yok akademisyen olmak istenmiyorsa bilkent bence gereksiz. çünkü sadece siyaset bilimi mezunu olarak iş bulma şansı az, mesela sadece siyaset bilimi mezunu olarak dış işlerine ve giremezsiniz ama siyaset bilimi ve kamu yönetimi ile girilebilir.

git işletme iktisat yaz puanın tutuyorsa. yazık etme kendine.

ayrıca harbiden bilkent siyaset bilimine burslu girecek puanın varsa, yazık olur o puana siyaset bilimi. ikitsat yaz hukuk yaz iyi üniversitelerde daha iyi.

(git: 452955) ben bilkent uluslararası ilişkilerde okuyorum.

okula siyaset bilimi yüzde elli burslu olarak girdim, sonra baktım ki benim öss puanım yüzde elli uluslararası ilişkilere de yetiyormuş, ben de hazırlığı okurken gidip değiştirmek istediğimi söyledim, okulda böyle bir seçenek var girdiğiniz sene puanınız başka bölümlerine de yetiyorduysa, okuduğunuz süre içinde isterseniz ikinci sınıfta olun isterseniz hazırlıkta, o bölüme geçebiliyorsunuz. uluslararası ilişkilere geçtim.

sebebi şu, hocalarla konuştum, siyasetin hocası siyaset bilimini övüyor tabii, uluslararası ilişkilerin hocaları da uluslararasının iyi olduğunu söylüyor ama durum aslında gerçekte şöyle;

amerikada siyaset bilimi, uluslararası ilşkileri de kapsayan bir bölüm, amerikada bunu siyaset bilimi olarak okuyorsun, ama türkiye ve avrupa sisteminde, bunlar ayrı bölümler, siyaset bilimi uluslararasını kapsamıyor, uluslararası ilişkilerde world politics, international relations theory gibi bu işin temeli olan dersler var.

peki dersleri nasıl yapıyoruz?üniversitede a şubesi b şubesi diye bişey yok sonuçta, belli bir sınıfın yok yani, dönem başı ders seçimlerinde almak istediğin beş dersi seçiyorsun, her ders için üç beş bazen 10 hoca alternatifin var, saatlerini, programını kendin oluşturuyorsun, mesela diyorsun ki "lan sabahın köründe kalkıp gidemem şimdi okula, türkçe 101 dersini öğleden sonra veren hocalara bakayım, aha sevim hoca veriyormuş hadi onu seçeyim" gibi...

türkçe 101, eng 101 gibi dersleri okuldaki herkes almak zorunda, bu yüzden sınıfında elektronik müh. iktisat vs okuyan adamlar oluyor, belki o sınıfta tek siyaset bilimci sen olacaksın ki benim eng 101 dersinde tek IR (international relations) öğrencisi bendim. ama hciv gibi dersler IR, POLS (Siyaset bil.), Iktisat'ta filan olduğundan, hciv dersinde daha çok siyaset biliminden okuyan arkadaş görme şansın olucak, bir de bazı dersler vardır sadece siyaset bilimi öğrencilerine olan, işte onlarda sadece siyaset profilindeki öğrenciler olacak ki aslında 3. -4. yıl böyl geçer...


siyaset bilimi tam bursllu okuyacaksın herhalde ki odtü ye de girebiliyorsun, bu durumda, eğer puanın uluslararasının tam puanına da yetyorsa, tavsiye ederim, ama sen hayatını türkiyede kamu yönetimi ile ilgili makamlarda sürdürmek istiyorsan, siyaset bilimi daha bu konuya uygun olabilir, ama burada şöyle bir sorun ortaya çıkıyor;

odtü, bilkent gibi okullar size gerçekten adam gibi eğitim veriyor, türkiyedeki boktan bir durum, çoğu pozisyona dandik sınavlarla giriyorsun, test sınavlarıyla (kpss gibi sınavları var kurumların test ile bilgini ölçüyor), bizim siyaset biliminin dönem başındaki tanıtım toplantısında hoca demişti ki, gazi gibi okullar öğrenciyi test sistemiyle yetiştiriyor, bak, bu yetiştirmek demek değil aslında, ama böyle test ile o sınavlara hazırlıyorlarmış.

ha, geçen sene mi, iki sene önce mi ne kaymakamlık sınavı türkiye birincisi bilkent mezunuymuş, o da geldi bölüm tanıtım toplantısına, dedi ki, 3 aylığına test sistemine çalıştım mezun olunca, böyle oldu, ama bu herif 4.00 la mezun olan biri ki 4.0 la mezun olan adam türkiyede de yurtdışında da istediğini yapar zaten. odtü de aynı durumdan muzdaripmiş, yani adamlar adam gibi eğitim veriyor ve test mest çözerek geçmiyorsun tabii ama mezun olunca gazi üniversitesindekiler kadar çok kadroya giremiyorsun. ama lütfen dikkat: bilkent, odtü ile gazi kıyaslanamaz, gazi bir öğrenciye asla odtü, bilkent kadar donanım katamaz.

bilkentte şöyle bir şey var, çoğu tam burslu insanlar lisede hiç ingilizce öğrenmeden geçiyorlar üniversiteye, adam hazırlığa ilk düzeyden başlıyor ve o ana kadar hello dışında bir şey bilmiyor, işte o adamlar bir yılda bitiremiyor hazrlığı, iki yılda ıkına sıkına bitiriyorlar, bu süreç onlar için çok yorucu oluyor, "hay zikiyim bilkentini" şeklini alan bir süreç oluyor :D sen de belki hazırlığa en berbat kurdan başlarsın ve bu süreçten geçersin, yılma, çalış, o acı çektiğin süreçte hiç dil bilmemekten bölüme geçince çatır çatır essay yazan bir insana dönüşeceksin. (bkz: #29604621)bu da essay yazmanın ne demek olduğu.

sırf puanın tutuyor diye istemediğin bölümler yazma derim. galatasaray siyaset'e ya da odtü işletme'ye girebileceğim halde bilkent siyaset'i seçtim ben. güzel bir bölümdür. hocaları iyidir. kütüphanesi ve çalışma ortamları şahanedir. akademisyen olmak istiyorsan istediğin yönde geliştirirsin kendini. ortam konusu da nymphe'nin dediği gibi, illa ki buluyorsun kafana uyan insanları. öğrenci profilini dert etme derim.

selamlar. bendeniz boğaziçi iktisatı bırakıp, ankaraya siyaset bilimi okumak üzere gelmeyi tasarlıyorum. ygs-lys sistemi üzerinden. boğaziçindeyken siyaset biliminden dersler almıştım, zira ilgim ve hayallerim burdan kaynaklanıyor. ama istanbul gibi boğucu bir kentte daha fazla yaşamaktansa ankarada iyi, sağlam bir eğitim almayı düşünüyorum-artık.
sorumşu olcak: odtü siyaset ve bilkent siyaset karşılaştırması bağlamında, ortamın rahatlığı ve kendinle başbaşalığı anlamında bilkent sanki önde gibi. bunun bir artı olduğunu düşünüyorum. bilkentte okuyan arkadaşlar da sanırım bu fikirdeler. fakat, bilkentte marxist bir teori dersi ya da marxist bir hoca gördüğüm kadarıyla yok, bu da benim açımdan önemli bir eksik.
odtünün bu yönde yönelimi ve katkısı açık. ama ilerde yurt dışındaki marxist okullara kabul almak için; bilkentte okuyup yüksek not tutturmak mı mantıklı, yoksa
odtüyü seçip marxist kuramla lisanstan itibaren donanmak mı? ve odtü kendi öğrencisini yurt dışına bilket kadar kolay ve net gönderebiliyor mu? bu önemli bi soru olarak zihnimde yer ediyor.
bilkent veya odtüde siyaset bilimi okuyan arkadaşlardan yorum yapmalarını çok istiyorum.
teşşekürler.

hangilerini izledin. bi onları yaz istersen :)

the killing

2 sezonda bitti. çok sürükleyici. müthiş bi finali var.

Rome, mükemmel bir dizi.
www.imdb.com

misfits

Weeds. Suan 8. Sezonu başladı. Zaten bölümler kısa ve çok surukleyici. Ne zaman ne olacağı hiç belli olmuyor. -adından belli zaten ;)-

Ben irana gidip sonra Avustralya'ya rahatla gidebildim. Sanmıyorum bı sorun olsun.