air sizin icin ideal.

Elinizdeki bilgisayar fazlasıyla yeterli.

Fazladan 20.000 TL civarında para vermeye bu işler için gerek yok gibi görünüyor ama pil süresi ve hoparlör sizin için önemliyse ve aradaki fiyat farkı sorun değilse geçilir.

Bu arada, MacBook Pro'ların hoparlörleri gerçekten çok iyi. Bende 16" M1 Pro var ve harici hoparlör bağlama ihtiyacı hissetmiyorum çoğu zaman.

@ucurulmamak umidiyle

Elimdeki bilgisayar yetmediği için yeniledim :) Hem pil sağlığı azaldı hem 8gb ram yetmiyor artık.

@10551037 24gb ram 512 ssd modellerde 15.000 TL fark var. Evet fazla oluyor.

@gule gule

teşekkürler. En kötü air kullanıp, termal throttling ile karşılaşırsam buyback'ten pro alırım.

Galiba Intel Macbook'un var, bu dediklerini onda yapabiliyorsan M4 işlemcili Mac Mini bunlar için overkill bile olur.

Ha çeşitli yazılımlar Mac'te yok diyorsan o ayrı.

Not olarak, 16gb ramli modeli bile gayet iş görür ama para varsa ram ve ssd artırmak güzel tabii.

Çevrende öğrenci/öğretmen varsa onların adına şuradan almak da bi seçenek olabilir: www.pt.com.tr

edit: finans sektörü diyince bi aklıma çoklu ekran geliyor, mac mini 3 harici ekran destekliyor. Onun dışında işlemci ve grafik işlemci performansı zaten çok iyi. Yetmeyeceği durumda M4 Pro işlemcili olan alınabilir ama tradingde ne yapılıyor bilmiyorum işte. Mesela ben video kurgu için hep pro olan işlemcileri tercih ediyorum.

M2 Macbook um var. Web tabanlı programları kullanıyorum laptoptayken.

Evet mininin 3 ekran desteklemesi çok iyi.

Niyetim windows pc almaktı ama fiyatları görünce Mini daha cazip geldi. Şimdi bir MSI buldum, onunla arasında kaldım.
pt'den daha önce alışveriş yaptım, zaten ben de doktora öğrencisiyim :))

çok teşekkürler bilgiler için.

En düşük modeli 256gb oluyor. 512 gb yapmak isterseniz 8-9k fiyat artıyor.

Eğer kullandığınız önemli bir program yoksa (mesela solidworks macOS da yok, bu tarz), ve işleriniz internet / ofisi programları üzerinden yürüyorsa alınabilir.

Ama fazlasını beklemeyin bence, bence Apple bile beklemiyor ki 256 gb koyuyor.

Haberi de vardı.
Sanırım 1999.
Görüntüleri dün gibi aklımda ama detaylarını hatırlamıyorum.

hizliresim.com
Haber tarihi 6 ekim 1999

Link kurbağa olmuş.
Yeni link.
ibb.co

Unutmuşum ben bunu :)
Bu değildi sorduğum. Daire numarasıyla ilgili bir karışıklık olmuştu onda. Gündeme geldiğinde de böyle anılan bir olaydı. Misalen şöyle bir söylencesi vardı sanki: "güniz sokak 11/1"

Hocam kaskoyu hic bozdurma kendin hallet fakat yine bir kac yerden kameralari araştır bir ihtimal adamlari bulabilirsin tazminat deger kaybı vs isleri icin

Plakayı bulamadan kasko'ya gidersem, elimdeki görüntüye istinaden hasarsızlık indirimini bozmadan halletmiyor mu bunu kasko?

hallediyor olması lazım çünkü senlik bir hata yok.

Elektrikli Corsa için peşin alımda liste fiyatının (1.250) altında fiyat almak mümkün mü?

Maalesef. Yasal düzenleme gereği elektrikli araçlarda yardımcı olamıyoruz

Ötv muafiyeti liste fiyatı 1.5 milyon tl ye kadar olan araçlar için geçerli. Peki liste fiyatı 1.5 milyon tl nin biraz üstü olan araçlarda farkı elden alıp fiyatı 1.5 dan gösterme şansı var mı?

hibrit araçlarda ötv muafiyeti var mı?

Var belli araçlarda kampanya oluyor örneğin ben astra mokka grandlandda destek olabilirim

Hibrit araçlarda var ancak nisan ayında muaf tan çıkacağı söylenmişti

C-SUV olduğu için Opel Grandland, Seat Ateca ve Peugeot 3008 arasında gidip geliyorum. Grandland'i Ateca'dan öne çıkaran bir şey arıyorum bulamıyorum :) -Ödemede Seat bir kolaylık sağlıyor-

illa ikisinden biri diyorsanız...altın. fakat altın hesabı açmayın. fiziki altın alın veya yatırım hesabı açarak oradan altın fonu alın.

ikisinde de paranız cayır cayır eriyecek. başka seçenek yoksa altın fonu +1

Neden ikisi de olmasın? Ama anneniz hangisinin rengini seviyorsa o da olur.

dolar 30 tl olacak altın kriz çıkarsa fırlar
yarısı altın yarısı döviz

Bence altın ama yarı yarıya da yapılabilir. Altını da kapalicarsi gibi en düşükten alabileceğiniz yerden almanız iyi olur.

Dolar için de birkaç yerle pazarlık yapıp o şekilde almanız iyi olacaktır ama güvenilir yerden almayı tercih edin. Üstü yazılı vs olanlarda problem çıkabiliyormuş bankaya verirken.

www.amazon.com.tr

al geç

video çekmiyorsanız ya da burst raw foto çekmiyorsanız çok hızlı olmasına gerek yok ama üreticinin web sitesinde tavsiyesi vardır muhakkak, onu alın geçin derim.

fujifilm-x.com

teşekkürler. edgenabby'nin söylediğini alıyorum :)

Alsancak Boyoz yazarsanız Google'a Alsancak Kıbrıs Şehitleri caddesinde Alsancak Dostlar Fırını çıkar. Çok çeşitli boyozu vardır. Donmuş boyoz alabilirsiniz. Çayı çok güzeldir. Yumurtası efsanedir.Her türlü kahvaltılık vardır. İzmir usulü kağıt üzerinde alırsınız, çayı masada söylersiniz, Hesabı çıkışta ödersiniz.

alsancak dostlar fırını diyeceğim ama tezgahta satılanla çok bir farkı yok. zeynel ergin fırını da olabilir ama onun da abartı bir tarafı yok, yer bulma sorunu da cabası. bence tezgahtan alın, gidin kordondaki eski usul kahvehanelerden birinde oturup çay eşliğinde yiyin ama siz bilirsiniz tabii.

yanlış anlaşılmasın, tezgahta satılanlar gayet iyidir zaten.

Oturup cayimizi icebilecegimiz firin&cafe konseptli yer ariyorum aslinda

zeynel ergin o zaman, oturma alanı daha düzgün ama ise gidiş saatinden sonra gidin. insanlar ise giderken alıp gidiyor ya da orada kahvaltısını ediyor, çok kalabalık oluyor. beklentiyi yüksek tutmazsanız tatmin eder.

orient blue +1

ille oturacağım derseniz de zeynel ergin.

Zeynel ergin de alsancak dostlar fırını da iyidir ama boyoz diyince alsancak dostlar fırını bi marka artık. Zeynel Ergin'de kahvaltılık kumru ya da gevrek yerim ben genelde.

boyoz sıcaksa çoğu yerde yenebilir ama alsancak dostlar, zeynel ergin, çankaya doğan boyoz gibi yerlerde her zaman sıcak ve güzeldir. izmirliler genelde sade ve haşlanmış yumurtayla yer ama dostlar ve zeynel gibi yerlerde türlü türlü çeşidini bulabilirsiniz. ben de oturacak yer imkanının daha fazla oluşuyla zeynel ergin’i öneririm. fakat kahvaltı saatinde yer bulamazsınız. daha üç gün önce 11:30 gibi gittim, o saatte bile masaların çoğu doluydu.

Dostlar fırını ama sabah erken saatte taze çıkmış olarak.

Zeynel ergin+1
Mantarlı boyoz, labneli boyoz çeşitleride çok güzeldi
Kumrusunu ve peynirinide denemelisin.

Abi bu sabah saat zeynel ergine gittik. Oturmayi birak sadece gel al icin bile 20 kisi falan vardi sirada.

Dostlar firini da farkli degildi. Resmen boyoz yiyemeden izmir merkezden ayrildik.

Ne maksatla kullanacağınızı yazmamışsınız ama donanımsal olarak ikisi -neredeyse- aynı. Air olanda gpu’yu 8 ya da 10 çekirdekli seçebiliyorsunuz, pro ise direkt 10 çekirdek gpu ile geliyor. Bir de pro’da fan var. Grafik/video işleme yapacaksanız fanı olduğu için pro daha iyi olabilir ama pratikte aman aman bir fark yaratacağını sanmıyorum. Yine de karşılaştırma videolarına bakarsınız.

Gündelik kullanım, içerik tüketimi gibi konularda hiçbir fark olmaz pil ömrü dışında (pro’nun pili biraz daha büyük).

Ben de günlük kullanım için alırken arada kalmıştım, yeni tasarımdan dolayı Air m2 tercih ettim. Eğer ikisinin de base modelinden bahsediyorsak zaten arada hissedilir bir performans farkı olmayacak. Pro'ya çerçeve ve kasası kalın olduğu için kanım ısınmadı. Touchbar ve fanı da göz ardı edebileceğim şeyler olduğu için air'den yana kullandım tercihi

İşlemci yükünüze göre değişir. Yapamayacağınız şeyler olmaz da daha uzun sürede yapacağınız şeyler olur diyelim.

Ama bi image, motion, video, 3d, müzik prodüksiyon programı kullanmayacaksanız. Çok kıllı hesap kitap yazılımları uzun uzun çalıştırmayacaksanız. Web'dir, Videodur, office'dir light editing vs'dir deli fark yapmaz. Aradaki fiyat farkına air'in ram'ini arttırırsınız hatta.

Pro varken Air'e bakılmaz. Bakılırsa da tek sebep maddi durum olabilir.

Mağazada inceledim, tercihim Pro olacak. Sebepleri de söyleyim: Hoparlör Pro'da açık ara önde. Trading programları kullanacağım için yine Pro önde. Fanı olduğu için yine Pro önde. Şarjı bir tık daha iyi gittiği için yine Pro önde. Air'a göre dezavantajı evet boyutları ve 160 gram daha fazla olan ağırlığı. Fakat saydığım durumlara göre Pro kazandı.

13" pro gerçek pro değil. Gerçekten anlamlı bir güç artışı isteniyorsa 14" 'm2 pro' işlemcili modellere bakmak lazım. (hatta daha da gerekiyorsa m2 max)

hoparlör pil vb. konularda iyileşmesi için belki tercih edilebilir ama ben ya 13" air ya da 14" pro alırdım ki öyle yaptım. Taşımak için m1 air almıştım, sonra pc'yi satıp tek cihaz m1pro'lu mbp'ye geçtim.

14" benim için 13"'in yanında tasarımdan kaybediyor, kaba gözüküyor :) m2 max'lı bir performansa ihtiyacım olmayacak.

Çağrı merkezini arayıp çözebiliyorsunuz. İade ederler.

Flörtüne, sevgilisine atmak için çekmiş olma ihtimali çok yüksek. Böyle fotoğraflardan çok çekilir arasından da “doğal””öylece çekilmiş” gibi olan bir tanesi seçilip atılır :) sonra da silmeye üşenip kalmıştır. Rutine bindiğinde de böyle birikir. Ben genelde fazlalığı silip karşı tarafa attığımı bırakıyorum.

Flörtü veya sevgilisi yok :)

merhaba.
şu an i-mac ekranına bakıyorum, yanında da 2. monitör olarak asus vg289 tuff gaming monitör var. ps5 için almıştım ama sonrasında satmıştım konsolu, şu an 2. monitör olarak güzel bir şekilde kullanıyorum işlerimde. (müzikle alakalı işlerde)

hangi anlamda sırıtmaktan bahsediyorsunuz?
görsel olarak mı?
yoksa bir yerinde gaming falan yazar diye mi? (panelde yazmıyor, altta ayaklıkta yazıyor)
yoksa kalite olarak mı?

not: benimkinin tek sevmediğim yanı, kendi monitörüme göre daha yukarıda ve ayarlanamıyor uzunluğu.
fakat hem yatay hem dikey kullanılması harika çevirerek. word veya notasyonla ilgili programlar için özellikle.

dilerseniz bir fotoğraf çekip paylaşayım görüntü açısındansa?

i.hizliresim.com

ben ana ekran olarak vg27wq1b kullanıyorum. dışardan oyun monitörü gibi görünmüyor. çok sırıtmaz.

Evet gaming falan yazıyor diye. Gittim mağazada gördüm ürünü. Epey iyi. iki tane alıp splitterla çift ekran yapacağım. Teşekkürler.

32 bit laptop derken şuan yüklü sistemden bahsediyorsunuz sanırım. tabii ki 64 ile yapabilirsiniz sıkıntı yok çünkü direkt olarak bu sistemi boot edeceksiniz. yani sisteminizde ne yüklü olduğunun bi önemi yok.

doğru ya, 32bit işletim sistemim, boot edilecek şey o sonuçta :))
usb ile yapmaya çalışıyorum fakat bios'ta kalıyor :(

profesyonel olarak uğraşılırsa birçok veri geri gelir. hayati önemdeyse harddiski söküp yeni bir harddisk takarak satabilirsiniz. ikinci el de alabilirsiniz uyguna.

o kadar hayati değilse windows sıfırlama var. onu yapıp satabilirsiniz.

Low Level Formatta da mı veri geri getirilebiliyor?
Harddiski sökecek kadar ne bilgim ne zamanım var :(

Bir sorum daha var, cc cleaner ile üstüne yazarak silme yapsam işe yarar mı?

format atın. sonra recuva ve recover my files programları ile test edin dosyalarınızı bulunuyor mu diye. kesinlikle bulunmasın dediğiniz dosyalarınız varsa silip aynı isimle yeni dosya oluşturun.

Şöyle;
Dipnot sırasının değişmesini istediğiniz sayfadan önceki sayfaya 'section break' koyuyorsunuz. Daha sonra toolbarda dipnot bölümünün sağ alt köşesinde küçük bir ayarlar düğmesi var ona basarak dipnot ayarlarını açıyorsunuz. Numbering kısmını her section için baştan başlat yaparsanız ve daha sonra istediğiniz yerlere yeni section breakeler eklerseniz olur gibi.

İşte öyle olmadı da manuel yaptım teşekkürler:)

kenar köşelere dikkatli bakın, kelebekler metamorfoz geçirip kurtçuk olabiliyor mutfakta :)

kuru bakliyat, üzüm, fındık fıstıktan gelir bunlar. bkz kuru meyve güvesi. bunlar yumurtadan çıkıp biraz beslendikten sonra ayrı eve çıkmaya çalışan yavrular.

@molla leon metamorfoz var ama ters yönde :)

Ceviz çok kurtlanıyor. Evin bir köşesinde varsa o yapmış olabilir.

kuru bakliyatın içinde olur genelde. pirinç, bulgur, mercimek gibi.

biz bu yaz bunlardan çok çektik. bulgur falan fena kurtlaniyor. ve her yere yuva yapıyorlar. bitmiyorlar bir türlü.

bence ağır ve pahalı. 500gr uzun süre sırtında kalınca çıkardığın zaman inanılmaz rahatlıyorsun. takarken hissetmiyorsun fakat gerçekten yoruyor.

bunların dışında çanta güzelmiş. tip olarak beğendim, büyük ihtimalle takım elbise sırıtmaz hatta güzel bir görüntü verir.

Bu tarz bildiğiniz başka bir marka/ model var mı acaba?

www.kickstarter.com

Diske yeni bir islem yapmayin. (En kritik eylem bu) yazma ya da silme gibi bir islem olmasin.
Internetteki kurtarma programlarini bir deneyin. Disk dragger ise yariyor ben kullandim . Ama tekrar yaziyorum disk uzerinde islem yapmayin.
Eger cok onemliyse bilgi, kurtarma merkezleri kesin kurtarir. Tekrar yaziyorum diskin uzerinde islem yapmayin.

çok teşekkürler, recuva ile hallettim :)

Blogspot'ta trafik sınırı yok hocam.

Guzel.net.tr önerebilirim.

Servis sağlayıcılar domainden çok az para kazanıyorlar bu yüzden de küçük ISP'lerden nitelikli hizmet beklemek gerçekçi değil. Yurtdışından alınmasını öneririm.

@pomknos eyvallah.

@mikro patlama Godaddy ya da name.com gibi mi? Bunlara da saydırıyorlar ya :D

Alan adı ile ilgili birinci endişem firmanın ortadan kaybolması veya teknik işlemleri yönetecek bilgiden/altyapıdan yoksun olmasıdır. Bu yüzden küçük ve teknik açıdan donanımsız firmalardan uzak durmalı. Onun dışındaki şikayetler, sorunlar zaten her firmada olabilir. Firma öneremeyeceğim, çok fazla işim olmuyor.

skip ad :)

geçme madem kal, alnına tabanca dayamıyolar ya?

Tamam boğaziçi daha iyi ama odtü de boru değil yani. Bence riske etme,eğer ortalamanı yükseltebileceğine inanıyorsan boğaziçine mastera başvurursun. Hatta odtüde exchange programı dahilinde 1 dönem boğaziçinda okuma imkanı vardı diye hatırlıyorum,ico sayfasından bi bak ona bence.
Ha ama kafaya çok taktıysan,çok pişman olacağını düşünüyorsan,o zaman git boğaziçine. Toefla veya ieltse girip (ve iyi bir skorla tabiki) hazırlığı atlayabilirsin sanırım.

5-10 yıl sonra "ulan gitseydik nolurdu acaba ya" diyecek misin, bu önemli bence. boğaziçi hep içinde ukde kalacak gibi geldi bana yazdıklarından, maddi olarak sıkıntı olmayacaksa 2-3 yıl insan hayatında çook uzun bir zaman dilimi değil

bana 5 sene önce sen odtü de okuyacaksın deseler ben h.... laan derdim. şimdi şımarıklık olmasın çok şükür odtü de okuyorum.
normalde 2-3 yılı hiç sıkıntı etmem ama normal dönemimde kilere göre zaten 3 sene kaybım oldu :( bu olmasa hiç düşünmezdim zaten.

yatay geçiş de olsa ingilizce yeterlilik sınavına girmeni istiyorlar. toefl için malesef zamanım kısıtlı. maksimum 2 haftaya açıklanacak herşey.

ingilizcen kötü ise geliştirmek için bir nedenin olur işte. işletme mezunu olup zehir gibi ingilizce bilmek zorundasın sonuçta. ayrıca yaşın daha genç. boğaziçi ile kendine 'meydan okumuş' olup kendini geliştireceksin, bence git.

maalesef oda olmuyor, odtüden kaydı sildirmek zorundayım.

E ne güzel iste ingilizcen mezun olduğunda odtudekinden daha iyi olacak. İşine yaramayacak mi ingilizce?

yarıyacak tabi ki ama bunu şuanda da sene kaybetmeden geliştirebilirim.

kesinlikle boğaziçi bunu kız arkadaşı odtü işletmede ve hergün odtüye gidip gelen birisi olarak söylüyorum dikkate al

kuzenim boğaziçi'nde okurken onu ziyarete gidiyordum.
açık konuşacağım: gerek atmosferi, gerekse de öğrenci kalitesiyle gerçekten yok TR'de Boğaziçi gibi bir üniversite!
doğruya, doğru.
bence BOUN'a gitmelisin.

ben boğaziçi, arkadaşım odtü mezunu. aynı bölüm. 5 yıldır gözlemlediklerime göre odtü'deki eğitim boun'dan kat ve kat daha iyi. evet, aşırı zorluyorlar ama gerçekten çok birikimli bir şekilde ayrılıyorsun. öte yandan sosyal açıdan ve okulun ismi açısından boğaziçi'nde daha özgürsün. daha çok fırsatın oluyor, ufkun daha açık. odtü'deki insanların çoğunun devlette çalışmayı yere göğe sığdıramadıklarını gördüm. çünkü ankara ortamı. boğaziçi insanı daha çok özel sektöre yönlendiriyor ve işletme okuyacaksan bu açıdan daha iyi tabi. yine diğer yandan odtülü odtüllüyü daha çok kolluyor.

herkes boğaziçi ortamı falan demiş de ben odtü'nün ortamını daha çok sevmiştim.

boğaziçi'ni isteme nedeninin sırf ukte olduğunu düşünüyorum. özel sektör hırsın varsa her iki okulda da çok iyi yerlere gelebilirsin. boğaziçi'nin aman aman bir şeyi yok bana sorarsan. düzenli aralıklarla birbirimize ego tatmini yapıyoruz işte. en nihayetinde mezun olunca bebek bezi falan pazarlıyoruz, bu neyin havası 5 yıldır çözemedim.

ama farklı şeyler yapmak istiyorsan; çevre edinmek, nokta atışı insanlarla tanışmak istiyorsan boğaziçi ismi kesinlikle daha çok kapı açar. yaşını falan da takma.

you decide.

28 yaşındayım. Boğaziçi ne dgs ile girdim ve bu yıl hazırlık okudum. Şimdi okulu bırakmam gerektiği için çok üzgünüm. Boun dan başka Ankara ve İstanbul'da 5 farklı okulda okuma Fırsatım oldu. Boun bir başka.

Boğaziçiliyim. Hazırlık sınavının abartıldığı kadar zor olduğunu düşünmüyorum. Hazırlık okumama rağmen nerdeyse hiç derslere gitmeyip 2 ay kadar sınava çalışarak geçmiştim ki ingilizcem pek iyi durumda değil gibiydi. Daha önce hazırlık okumuş biri en azından gramere hakimdir ki geriye listening ve reading pratiği yapıp vocabulary geliştirmek kalıyor. Ayrıca baba parası yemeyeceksen iyi olmayan bir ingilizceyle işletme mezunu olarak yapılabilecek çok iyi şeyler yoktur diye tahmin ediyorum. Hem hazırlık okusan bile muhtemelen bölümde saydıracağın dersler olacak, ordan telafi edersin.

Resmi 27 gayriresmi 28 yaşında bir Boğaziçi işletme mezunu olarak boğaziçi işletmeyi tavsiye ederim. Asıl pişmanlığı üniversitede düzgün ingilizce öğrenemediğin için yaşayacaksın, bu yüzden boğaziçi ne gelip biraz kas, Proficiency yi geç ve işletmeden nnnneffffrrreeeeetttt eden beni bile işletme sevdalısı haline getiren bölümü bitir. Odtüde sistemi çözdüysen bizde de çözersin.

small soldiers mi?

gargoyles olması lazım.
www.imdb.com

@kobuzchu kiz sen çok yaşa e mi. gorgonites diyip duruyordum ve "ulan bu değil ya" diye üzülüyordum.

Turnitin'e yükleyip kontrol etmiş olabilir.
Çok bariz olmadıkça kendi kafasına göre plagiarism diyeceğini sanmıyorum.

biz de bir sitede baktık demin %77 unique çıktı. Unique olmayan yerler zaten alıntılar ve referanslar.

eğer kural soruyorsanız, evet bu yapılan plagiarism olmakta. eğer kaynaktan aldığınız bir metni, aynen yapıştırmak istiyorsanız apa kurallarına göre içeriden girintili 10 punto yazı olarak yani blok alıntı şeklinde yazmanız gerekir. bu durumun da bilimsel çevrelerce bir rapor içerisinde sık bulunması tasvip edilmez. yani çok özel, mühim bir örnek, söz gibi bir şey buldunuz, bunu blok alıntı yapabilirsiniz. bunun dışında kalan tüm literatür kaynaklarını okuyup, esinlenip kendi cümlelerinizle yazıp, yine de kaynağı o bölüme hem metin içi hem kaynakçada belirtmelisiniz.

sonuç olarak hocanız doğru söylüyor.

ingilizceyse yolla bakim ithenticate den kaç çıktığını söylerim. Fakat %21 üstü kabul olmaz o yüzden plagiarism demiş olabilir hocan.

note 5 fiyati kendiliginden durumdan bagimsiz zamanla zaten dusuyor. su anda da bayagi dusmus durumda.

işte bu fiyattan da düşer mi acaba diyorum? millet 6s e rağbet ederken fiyat düşürüp rekabete mi girerler yoksa fiyat yükseltip zaten alan alır mı derler.

yakin zamanda net bir dusus olacagini zannetmem. zaten gectigimiz ay fiyatlari 100 tlden fazla dustu. kaldi ki dolar yukseldi. muhtemelen bu bantta 1 ay daha devam eder. sonrasinda 100 tl daha duser. oyle devam eder.

apple satış politikası yürütmeksizin merkezden gelen fiyat politikasıyla hareket ediyor. satın aldığın yerse zamanında kur düşükken stokladığı ürünleri böyle satarak değerlendiriyor.

oncekı senelerın modelıdır o.

@bryan fury

Hayır aynı model. 13" retina i5 macbook pro 128gb. Işlemci hızı da aynı.

mid 2015 vs early 2014 vs diyorum

haci model numarasi karsilastir donanim ozelligi karsilastiracagina, daha garanti olur oyle.
bask bir yer dedigin neresi bu arada, topu topu kac yer satiyor zaten ^^

Merkeze 1, ikinci sıraya 6, üçüncü sıraya 13, dördüncü sıraya 19 ve beşinci sıraya 25 para yerlesince zaten capta 9 para olur. 1 + (2 x 4) = 9.

Nasil olur dediginiz ne, yani neyi soruyorsunuz? Acaba soru capta 9 para olmasi icin 64 madeni para nasil yerlestirilmeli miydi? Sanki siz cevabi yazmissiniz gibi olmus.

evet nasıl yerleştirilmeli diye soruyorum aslında. merkeze 1 koyduk, etrafına 6 taneden bir daire daha dizdik fakat devamı gelmedi. Tek sayı değil de çift sayı olması gerekmiyor mu? Yoksa ben farklı bir dizilim mi kurguladım? Yani 5 tane iç içe daire olmayacak mı burada?

şöyle bir şey oluyor. imgur.com

çap dokuz para, fakat oluşan şekil daire değil ve toplam sayı 61. daire olması için paraların hepsinin teğet olmaması gerekir sanırım.

teğet olmaması bir yana, her taraftan çapta 9 adet para yok çizdiğiniz şekilde :))

Gayet de olur :)

Çiçek ekmek gibi düşün. Ortada bir tane var, çevresine 6 tane yerleştiriyorsun, çapı 3br olan bir daire oluyor.

Sonra 3. kademede, her ikilinin (6 adet) arkasına bir tane koyuyorsun. Oluşan 7 araya da birer tane daha koyuyorsun oluyor sana 5br çaplı bir daire.

Sonra 4. kademede, her ikilinin (9 adet) arkasına bir tane koyuyorsun. Oluşan 10 araya da birer tane daha koyuyorsun oluyor sana 7br çaplı bir daire.

Son kademede, her ikilinin arkasına (12 adet) bir tane koyuyorsun. Oluşan 13 araya da birer tane daha koyuyorsun oluyor sana 9br çaplı bir daire.

eğer elinizdeki pdf düzenleme yapılabilecek şekilde kaydedilmiş ise acrobat professional ile direkt pdf üzerinden düzenlemeleri yapabilirsiniz.

başka bir yol var mı acaba?

pdf dosyasını adobe illustrator ile açarsanız text kısımlarını değiştirebilirsiniz. 1 ihtimal photoshop ile pdf'i açarsanız eğer pdf editlenebilir halde yapılmışsa photoshop da text olan yerlei text olarak okuyabilir.

bu saydığım 3 program arasında en kolay ve pratik olan adobe acrobatdır.

aklıma başka bir yöntem gelmiyor şu anda. bir ihtimal eğer powerpoint pdf açıyorsa onda da editleyebilirsiniz.

eyvallah çok sağolun.

worth noticing, farkedilmeye değer demek
display, ekran, görüntü, görünüş, vitrin olabilir. cümle içinde kullanılışını görelim

mix split

ortaya karışık diyesim geldi ha ha ha. cümleyi görelim.

1 "currently, the internet in russia is the second most popular medium after tv in terms of media mix split"

2 when comparing the effectiveness of ad campaigns on display and video, the other of the two proved .....

hmm, demek ki neymiş? cımbızla çekip sormiycakmışız, hep cümlenin bütününe bakçakmışız.
(yaa, dayanamayıp soracam, o nası bi has nicktir hocam bea??!!!)

Hâlihazırda Rusya'da internet, karışık medya dağılımı mânasında, TV'den sonraki en popüler ikinci mecradır.

yani o laf mix split diil, media mix split.

Reklam kampanyalarının monitördeki (bilgisayardaki) ve videodaki (televizyondaki) etkinliğini mukayese ediyorken, diğer ikisi filan feşmekânı ispatladılar.

oradaki display bilgisayar monitörü demek oluyor, üst cümleyle bi arada düşündüğümüzde.

context yani bağlam çoğönemli el ayyar ağbim!

eklemedir, koca konak ekleme: vay anasını! kırk yıllık banner, oldu mu sana display! teşekkürler el ayyar molla!

display öyle demek değilmiş :)

bannerlara, yani sabit reklamlara display ad deniliyormuş. video ad de bildiğimiz hareketli, videolu reklamlar.

çok sağolun :)

hangi reklam ajansını çeviriyon bea

elk. elktr. müh. bıraktım, şu an boğaziçi işletme'deyim. dersaneye ücret vermedim hiç. derece yapabileceksen, tanıdığın bir yer varsa git konuş ücret almasınlar.

Geçen yıl liseye giderken 250 küsür bindeydim. Bu yıl günde 1 saat falan çalıştım 80 bindeyim. Tabi bunlar ygs sıralaması. Yani geçen yıl Konya gibi şehirde iktisat okuyacakken şuan istanbulda okuyacağım muhtemelen.

kendime güveniyorum. bu yıl sınavın daha mı zor daha mı kolay olacağı da ayrı bir muamma, o yüzden neredeyse tamamen aklımda seneye hazırlanma düşüncesi yoğunlaştı. ama aklımda kalan soru şu: ortalama bir üniversitede çok iyi uzmanlaşıp iyi bir üniversitenin farkını yakalayabilmek ne denli mümkün?

Istemedigin bir bolume gidersen duyacagin pismanlik ve uzuntu ailene yuk olma dusuncesinin verdigi vicdan azabindan kat be kat fazla olacaktir. Ailene yuk olmazsin, ama kendinden emin olman gerekir. O ikinci secenegi dusunmeyi birakarak baslayabilirsin ise. Once guven kendine, ya yine kazanamazsam gibi bir cumleyi gecirme kafandan. Seneye artik okulun da olmayacak, zamanin daha fazla olacak ve daha iyi faydalanabileceksin bundan. Konulara hakim olmanin verdigi bir avantajin da olacak. Bu seneden kesinkes umidini kestiysen, seneye girmeyi dusun ve hedefini belirle.

hazirlan. gerekirse 3 olsun 4 olsun iyi bir yer olsun gerisini siktir et.
ailenle oturup konus bu konuyu. zaten destekliyeceklerdir.
ben ankarada yasiyorum.
gecen sene kirikkaleyi tutuyordu puanim. arkadaslarimin cogu gitti mal gibi. bir sene daha hazirlandim simdi hacettepe olacak gibi.

ders calismayi seviyorsan gerisi faso fiso. ben sevmedigim halde hayvanlar gibi kastim. senin yapabileceklerini dusunemiyorum

kendimi anlatayım.

bizim zamanımızda sınavdan maks 300 ortaöğretim puanı ise en fazla 80 di yani tavan 380di.

ben lise 2 den itibaren tüm denemelerimde sınavı yetiştirir hatta zaman artırırdım. lise 3 sonlarında sürekli 285 üzeri alırdım. orta öğretim de 79 küsürdü. yani 360 üzeri puan garanti görünüyordu.

sınava girdim; yetişmedi sınav. sınavdan çıktığı an annemlere ben tercih yapmıcam dedim. yapmadım da. 336 puan almıştım. puanımı duyan arkadaşlar 370 alsan bu kadar şaşırmazdım vs demişlerdi.

2. kere hazırlandığım sene hayatımın en eğlenceli senesiydi belki de. gittiğim dersane zaten nerdeyse bedavaya almıştı beni. sınavlarda sonuçlar gayet iyi hocalarla aram iyi. derse de gezmeye tozmaya da fazlasıyla zamanım oldu. ikinci senemde sınavı ucu ucuna yetiştirdim. 360 aldım. yine kendi ortalamamın altındaydı yani ama tercih yaptım okudum çalışıyorum vs vs.

sonuç olarak; aklını kurcalayan şeyleri daha önce yaşamış birisi olarak sana tavsiyem şöyle: şimdi bunları düşünme çalışmaya bak. sınav anı zaten bambaşka bir olay. benim için ikisi de pek güzel geçmedi ama bazıları da kendisini aştı o sınav anında. şimdilik sınava odaklan sınavdan sonra düşünürsün bunu. ikinci seneye kalmak da kesinlikle kötü bir şey değil. dediğim gibi ben sınavdan çıkar çıkmaz tercih yapmayacağım dedim ve bir an olsun bile pişman olmadım.

ben 21 yaşındayım ama bırakıp tekrar hazırlanmayı düşünüyorum sen 2. sene diyorsun. kesinlikle 1 yıl daha çalış.

ikinci sene hazırlanman gerekiyorsa ikinci sene tekrar gir.

Karşılaşacağın kolaylığı söyleyeyim önce . Sınav şu ankinden daha zor gelmeyecek. Hazırlanmak için vaktin daha çok olacak okul olmadığı için. Sınav günü sınav stresin ilk kez girmiş kadar yoğun olmayacak.

Karşılaşacağın zorluğu söyleyeyim. Ailene yük olmak duygusu basacak. Arkadaşların üniversiteye gitmiş olacak. Yarı yıl tatilinde gelip vizeden finalden harf notlarından gıcık hocalardan bahsedecekler senin bahsedecek bişeyin olmayacak bu sana çok koyacak. Kendini yanlarında eğreti hissedeceksin. Boktan bir sene geçireceksin sınava hazırlanarak. Eş dost akraba varsa sanki barajı bile aşamamışsın gözüyle bakacak. Komşu oğlu falanca üniversiteye gitmiş sen hala dershaneyle uğraşıyorsun diyecekler. sen kulak asmayacaksın.

Sakın ola ki sevgili falan yapma o sene. Sevgilinle vakit geçirmek çok keyifli olacak ama bu bir senene daha mal olabilecek kadar riskli bir durum.

Bir sonraki seneye kalayım dersen bu anlattığım sıkıntılar katlanarak artacak sırtına yük olacak. Bu çocuk kazanamayacak galiba bakışları vs. başlayacak etrafında. Sınava girmek hazırlanmak daha kolay olacak ama bu bahsettiğim sıkıntılar da artacak.

Bir de seneye kalırsan köpek gibi çalış. Puanını yükseltebildiğin kadar yükselt. Yoksa enayiliğine doymazsın.

Son olarak da şunu diyeyim. Bazı arkadaşların sırf bir sene daha hazırlanmamak için bahsettiğim bu sıkıntıları yaşamamak için ilk sene puanlarının yettikleri dandik üniversitelerin dandik bölümlerine gidecekler. İlk senelerinde sana havalarını atacaklar. Ancak son sınıfa geldiklerinde ve mezun olduklarında kendi bölümleriyle ilgili iş bulamayacaklar, bazıları üniversite mezunu olarak kasiyerlik yapacak, bazıları zengin bir adam bulup evlenecek ama sen istediğin bölümden mezun olmuş istediğin işi yapıyor olacaksın belki de iyi para kazanacaksın. O zaman seni kıskandıklarına şahit olacaksın.

yorumlarınız için çok teşekkür ederim, apayrı bakış açıları yakaladım. zorlukları ve kolaylıkları da düşünüp tartacağım, sınav anından sonra puanlar açıklandığında son değerlendirmeyi yapacağım. haydi bakalım hayırlısı, umarım benim de kimsenin de emeği boşa gitmez.

tekrardan teşekkür ediyorum.

feto.

yeşil.

yeşil. feto değil bildiğim kadarı ile.

Feto degil.

öğrenci profili çok öyle yeşil ya da paralel gibi durmuyo.

yeşil gomilist.

edit : bu okula yeşil diyenlere gülenlere gülüyorum.

buna yeşil diyen okyanus kolejine falan ne dicek? Yeşil de değil feto da değil. Her 'seküler' sermaye gibi bu kolej de Kemalist. Ama çok kemalist değil, bu devirde olması gerektiği kadar.

yeşil ve feto diyenler kahkaha attırdı bana, adamlar şu an olan kolejler içinde en kemalist kolejlerden biri. ama kimsenin yaşam tarzına karışmıyorlar olması gerektiği gibi.

doğa kolejindekilere sizi fetocu sanıyorlar desem çoğu ağlar, öğrenci profili ağır kemalist yani.

çocuklarını eskiden buraya gönderen bir yönetici, okuldan alma sebebi olarak feto demişti.

muhafazakar ve yandaş ailelerin yaşadığı bir sitede oturuyorum, buradaki ufaklıkların çoğu doğa koleji'nde okuyor. kemalist olduğunu zannetmiyorum. bir de şu var, bu muhafazakar zengin ailelerin çocukları çok ''relax'' hatta dejenere olabiliyor. yani öyle öğrenci profiline bakıp tespit yapmak doğru değil.

kültür-fatih dersanesi grubuna ait bir kurum. hatta önceden okyanus ve doğa aynı adamınmış ama sonradan ortaklar ayrılmış mı ne olmuş falan öyle bir şey işte. illa ki bir sermaye rengi soracaksanız yeşile çalan bir renkten bahsedilebilir.

Doğada çalışan muhasebeci arkadaş kesinlikle yeşil olmadığını söyledi geçenlerde

kesin bilgi:

okulun yarı hissesinden fazlası yabancı bir private equity elinde. parlatıyorlar şu an. satacaklar bir süre sonra.

geri kalan hisse ya feto ya akp.

(bkz: svalbard)

faroe islands?

(danimarkaya bağlı gerçi o :)

ben unutmuşum bu duyurumu :D cevap svalbard imiş. çok teşekkür ederim :)

yazarın hangi görüşten olduğu önemli mi? bazen kitap öneriyorum "solcu bakış açısıyla yazılmış" falan diye eleştiren oluyor. eh siyasi ideoloji kitabı yazacak kapasite ve kafa da sağcılarda yok. o yüzden öneriler solcu yazarlardan olacak. kavramlar ve ideolojilerle ilgili kitap tavsiye edemem ancak kavramları öğrendikten sonraki ilk iş siyasi tarihe bakmak olmalı:

sina akşin - türkiye tarihi (5 cilt, her olaya değiniyor), kısa türkiye tarihi (bu özet gibi bir şey)

oral sander - siyasi tarih (iki cildi var 1918 öncesi ve sonrası olmak üzere. bu sadece türkiye değil de dünya siyasi tarihi hakkında. objektif.)

genelden özele gidersek bunlardan sonra ergun aydınoğlu - türkiye solu ve doğan avcıoğlu okuyabilirsin.

siyasete giriş yapmak? Introduction to politics 101 finali mi var, 'abi siyaset bilimiyle ilgileneyim biraz' mı var, yoksa burada bir politikacı adayı mı var?

münci kapani, politika bilimine giriş. temel kavramları öğrenmeniz açısından yararlıdır.

Andrew Heywood'un kitaplarını öneririm, temel kavramlar, teori, ideolojiler... hangi başlığa daha fazla ilgi duyuyorsan -ideolojiler gibi duruyor- oradan başlarsın. Münci Kapani'nin Politika Bilimine Giriş eseri de eskiden beri referans özelliğini koruyan yalın anlatıma sahip, yeni başlayanlar için güzel bir kaynak niteliğindedir.

Bence burada siyaset felsefesi tartışmak isteyen bir aday var.
Soldan bir örnek olsun. Neden sol sorusuna cevap veren hızlıca okuyabileceğin basit bir kitap : Sosyalizmin Alfabesi- Leo Huberman

Liberteryenlerde iz bırakan Ayn Rand ablamızdan :Ben
tr.wikipedia.org(roman)

İlginç bir örnek olacak ama açıklayıcı bulduğum bir kitap :
www.dr.com.tr

Ben'i okuduktan sonra bunu okursan bir şeylerin Türkiye, PKK, Gezi üzerine farklı perspektiflerin nasıl oluştuğunu sezebileceğine eminim.

Öncelikle ilgiler için teşekkürler. Cevaplar çok güzel.

Müh. Fak. öğrencisi olduğum için (kendi derslerimden dolayı) Siyaset Bilimine harcayacağım zaman pek fazla olmuyor. Hele tek başıma kitap okumakla iş biraz daha fazla zahmetli ve aşırı zaman ihtiyacına dönüyor.

Tüba’nın Açık Ders Malzemelerinden Bican Şahin’in hazırladığı Siyasal Düşünceler Tarihi I ve Steven B. Smith’in Siyaset Felsefesine Giriş derslerini takip ediyorum.

Buradaki amacım ne bir sınava hazırlanış ne de siyasetçi olmak. Günümüzdeki siyaseti daha iyi okuyabilmek yani bilinçli olmak.

Tarih ogrenmeden okuyacaginiz siyaset bilgisi havada kalir. Sevket Sureyya'dan Enver Pasa ve Falih Rifki'dan Zeytindagi'ni okuyarak baslayin. Sonra bir ozet Avrupa Tarihi cilasi atarsiniz ustune...

@molla leon zelig macmanus el ayyar kutal

bu nasil bir hasnicktir hocam? bizi neden mahrum ettiniz bunca zaman?

www.idefix.com

Fiyatı da düşmüşken kaçırmayın derim. Ağırlıklı olarak ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi hocalarının her birinin kendi uzmanlık alanında yazdığı genel kavramları açıklamaya yönelik yazılardan oluşuyor. Ben bu bölümde 3.sınıf öğrencisi olmama rağmen hala arada açıp yararlanıyorum çünkü genel bilgileri yüzeysel olarak verip bölüm sonlarında da daha ayrıntılı okumalar için kaynak önerisinde bulunuyorlar.

anasını bile ağlatırım. diş sıkmaktan dudak ısırmaya vurup kırmaya herşey var valla kontrolü kaybediyorum öfkelenince, soğuk kanlılık benden çok uzak oluyor

sükuneti koruyorum da olan hep bana oluyor ondan.

Sessiz kalırım. Baktım karşıdaki üstüme gelmeye devam ediyor ortamı terkederim.

valla normalde kırıp dökerim ama son zamanlarımda içime atıyorum ve yukarıda söylendiği gibi olan sana oluyor öyle. kırıp dökmek,koşmak,zıplamak,kavga etmek çok daha iyi. en temizi dayak yemek aslında

öfkelendiğim zaman birisinin çenesini kırarım. ama öfkelendiğimi hatılamıyorum.

genelde soğuk kanlılık ama patlarsam etrafa saldırırım kontrolü kaybederim.

sakin kalıyorum dışarıya karşı, içimi hırpalıyorum. bir faydasını göremedim ama henüz bunun.

önceden kontrolümü kaybedip sağa sola saldırıyordum, masa deviriyordum ama artık kontrol altına almaya çalışıyorum.

etrafta sigara paketi bulursam duvara atarım. işe yarıyor.

Elim ayağım titriyor ama genelde dudaklarım kilitleniyor ve konuşamıyorum; sineye çekiyorum belki de. Bu sebeple de kendime zarar veriyorum.

kindar ve inatçı olduğum için, bir de intikam soğuk yendiği için, sabrederim, beklerim, sonra o öfkeden alamayacağım hazzı intikamla alırım. hoş öfkeyi yenmek büyük pehlivanlıktır, din ile kin bir arada olmaz ama falsolu müslümanız işte.

fakat bu beni yıpratıyor. öfkeli olmak siniri boşaltmayı sağlıyor. bazen öfkeleniyorum tabi. biraz da moduma bağlı.

aniden parlar bir anda sönerim.

ücretsiz istiyorsanız eğer diş hekimliği fakültelerinde öğrenciler yapıyor. hocaları uygulama kabilinden ödev veriyor, onlar da tırım tırım adam arıyor diş beyazlatmak için. etrafınıza bir sorun isterseniz. bana kaç kere geldi böyle talep. yine gelirse sizi yönlendireyim :)

açtiracagin tona gore degisiyor, ozel bir yerde 9 tona kadar açtiklarini ve yaklasik 900tl gibi bir ucret soylemislerdi bana.

tek tek gitsinler ya merakları varsa, isteyen istediği üniversiteye girebiliyor kimliğiyle, eşşek kadar adamları elinden tutup okul okul gezidrmeyi absürd buluyorum..

öğrencileriniz için birşeyler yapma çabasını ise takdir ediyorum.

Üniversitelerin tanıtım ofisleri oluyor genelde. Doğrudan arayıp yardımcı olmalarını isteyebilirsiniz. Kendi kafalarına göre gezmeleri aynı bilgiyi vermez çocuklara.

Mesela Boğaziçi Üniversitesi:

www.tanitim.boun.edu.tr

@titoslavija şu kadarını söyleyeyim, gebze içindeki gebze center'ı dahi görmemiş çocuklar var. zorunlu hizmet bölgesindeyiz. belki kendilerininkinden farklı bi hayat görürlerse gaza gelirler, motive olurlar.

@homo sapiens gotgobekus süper, tam olarak buna bakıyordum.

tebrik ediyorum. okulları arayıp bilgi alabilirsiniz bence, devlet üniversiteleri biraz daha gıcıktır bu konularda telefonda doğru dürüst konuşmaz bile öğrenci işleri kapatır yüzünüze. özeller daha rahattır. ama en iyisi devletlerde kapıya kadar gitmek yani okulun kapısına gelin çocuklarla orda anlatın derdinizi.

istanbul üniversitesine başvurun size bir tarih veriyorlar yazı gönderiyorsunuz falan.kapının önüne gidin derdinizi anlatın yapmayın.

yeditepenin tanıtım haftası oluyor.

boğaziçi'nin lise tanıtım ofisi var. internetten numarasını bulun arayın yardımcı oluyorlar.

ilk friends yazan ben olmak istedim :D

Şöyle aksiyon olur, fantastik olur, korku gerilim olur, o tarz da öneriler de var mıdır dostlar?

misfits, fantastik alanda önerim.
american horror story, korku alanında.
the killing gerilim alanında.
supernatural aksiyon alanında.

bunlar harici benim nazarımda "taşaklı" diziler vardır; mad men, boardwalk empire, boss. bunlar da a kalite dizi.

Six feet under

Oz, The Wire, Carnivale, Six Feet Under. Bunları izlemeden o kadar dizi izlemen talihsizlik olmuş.

Bilimkurgu olarak farscapei öneririm. bu da biraz fringe gibi gerçi. yani her bölümde başka şeyler oluyor ama arkada sağlam bir ana hikaye var. benzer tattan daha fantastik olarak haven var, stephen king uyarlaması, fena değil.
life on mars/ashes to ashes her listenin vazgeçilmezi

band of brothers, generation kill gibi "gerçek bir hikayeden uyarlanmış" savaş dizileri ilgini çekebilir. lütfen band of brothers'ı bir günde bitirme bayağı tramvatik oluyor.

neyse fazla abartmadan keseyim burada. :)

the sopranos
boardwalk empire
the borgias
carnivale
six feet under

Su

kola

süt ve sigara

sıcak çikolata

filtre kahve.

Orgazm sigarası! :D :S

sarma sigara.

kola

içmiyorum.

fanta içiyorum da, sırf hediye diye. yoksa niğde gazozu içicektim.

5. Biram; genious draft

kipa gold kahve + kipa gold kahve beyazlatıcısı (bkz: fakirlik belirten cümleler)
camel soft

içmiyorum

çay

içmiyorum

içmiyorum.

limonata içiyorum.

Su. (demlik demlik çay içip dişleri sarartınca tövbe ettim, artık şişe şişe su. :)))

su

ays tea ve sigara

papatya çayı. hem siniri alıyor

oha nerden hortladı bu soru :D

bi de cevap vereyim bari.

içmiyorum.

sizden oruç tutan insanlara değil, ramazan'a saygı göstermeniz bekleniyor.

bu ay içmeseniz ne güzel olur aslında.

ankara, sakarya caddesinde de geçen sene çoğu mekan dolu oluyodu.
taksimde falan sıkıntı olacağını sanmıyorum ki.

Kadıköy'e bekleriz, su çok güzel.

edit: :)

Ya senden saygı filan değil ebesininki bekleniyor açıkçası. Bu ay içmesen ne güzel olur diyip ramazana saygı bekleyen arkadaş şabat günü çalışmıyor herhalde. Bu ramazanda içmeme muhabbetine de hastayım zaten, abicim içki islama göre her gün yasak, bir ay değil ki.

Neyse, soruya gelirsek Nevizade'de rahat rahat içersin.

hr
marketing
sales

kısacası; özel sektör.

formasyon varmış, bu aralar özel okullar öğretmen alıyorlar. gidip şartları falan öğrenin. kaç saat ders, ne kadar veriyorlar falan. olursa eylül sonu gibi ilk paranızı kazanırsınız.
yok hemen olsun derseniz, dış ticaret için firmalarla görüşebilirsiniz. kariyer. net falan kasmayın, bana en son inşaat mühendisliği önermişlerdi. eş dost en büyük yardımcınızdır. umarım hallolur.

psikoloji masterına başlayıp ik işi bul. ordan yardırırsın.

en çoku boş ver, özel üni.lerde burslu yüksek lisansa saldır.

Sosyal yönüne ve diline güveniyorsan holdinglerde veya uluslararası şirketlerde dış pazarlama bölümlerine başvur. Bol gezmeli bol kazançlı şahane bir iş bulabilirsin.

öğretmenlik düşünmüyosan işletme master ı yap.

mont+1

direk sor abi. elini tutmak istiyorum diye. sırıtaraktan. biraz gırgıra vurursun. sonuçta sevgilisiniz. böyle bir beklenti içine girmeniz normal.ayıp değil.

elini tut gerisi gelir.

Bence kizla konusacan bunlari bi once ne dusunuyo, opturur mu opturmez mi yoksa evlenmeden olmaz mi filan. isin zor valla.

Sevgilinin elini bile tutamiyorsan o isten ne hayir gelir? Bence bu soruyu kendi kendine sor sonra da kendine bir yol ciz.

her açık kız nasıl farklıysa her kapalı kız da farklıdır. sonuçta başı açık olup el ele yürümeyen insanlar da var. o yüzden sadece "kapalı" olmasına bakıp yorum yapmak klişe olur.

bence bu durumda yapabileceğin iki şey var:
1-romantik bir anda eline yavaşça dokunup, seni geri çevirmediği taktirde elini tutmak.
2- 1.'yi yapmaya cesaret edemeyecek durumdaysan bu konuyu konuşarak fikirlerini öğrenmek.

Biraz daha temkinli davranmakta fayda var. Sen bir elini tut, zamanla gerisi gelir zaten.

prensip meselesi. Başörtülü biriyle birlikte olmuyorum.

sinemaya git sarıl sarıldıgında öp bisey derse der demezse ilk adım için iyi olur

başörtüye saygın olsun tabii, dokunma kıza. başörtülü kıza dokunulmaz, açık kızlara herşeyi yapabilirsin, onlar zaten kaşardır.

gerçekten bu kadar öküz insanlar var mı mesaj atan?

soruya cevabım: o da insan. normal davranabilirsin.

oldu.ama anlayamadığım, ciddi düşündüğün biri için daha 2 haftalıkken böyle şeyler düşünmen.biraz zamana bırak, birbirinizi elleşerek değil konuşarak tanıyın derim ben.duygu ve düşünce birliğine ulaşırsanız bu tür şeyleri aşması daha kolay olacaktır.

ciddi düşünüyorsan büyüyü bozma, cinselliğe yelken açma.

BAzı şeyleri tadına vararak yaşayın yahu, el tutma neyse de, dudağa yapışmak için 2 hafta erken bayağı

veya ben dinazor oldum yaşlandım=/

benim böyle bir deneyimim oldu. mümkün olduğunca fiziksel temastan kaçınmanızı temenni ederek başlayayım, sonra şunları söyleyeyim : elden tutmak problem olmaz. elinden tutun. 1-2 hafta sonra ufak öpücükler kondurabilirsiniz. sakın dudağa yapışma gibi işlere girmeyin.

ben kapalı olup da cafelerde yiyişen bi dünya kadın gördüm.
bence olaya başı kapalı/başı açık şeklinde bakmayın.
kişinin kendisi ile ilgili.
adam gibi konuşun işte, çekindiği ve istemediği bir şey olursa insan bu, elbette dur diyecektir.

montla kapan.

kedilerden farkımız onlar sadece yemek ya da hayatta kalmak için öldürür. ya da cidden kedilerden bahsediyorsak oynadıkları sineği de yanlışlıkla öldürebilirler.
ama mesela geçenlerde bir araba köpeğe çarptı. köpek anında öldü. çarpan adam bir saniye bile durmadı, ama diğer köpek gidip ölen köpeği kokladı fln.

edit: insanın doğasında bencillik ve ego var.

sadece kedilerden bahsetmiyoruz.örnek olarak söyledim.

açlık her hayvan gibi insana da avlanma isteği getirir adamın biri amazonda kaybolmuş köpeğini yemiş.

Osmanlıya gelince osmanlı senin düşündüğünün 100 adım ilersini düşünürdü bugün de güneydoğuda terörden şehit olan askerler ve öldürülen teröristler var şimdi onları serbest bırakalım istanbulda senin gittiğin tükkanda bombayı bağlayıp uçursın mu seni. o laflar kolay humanizma falan lazım ama duracan yeri bilmek gerek. osmanlı herşeyi düşünürdü düşünmese zaten cihan imparatorluğu olamzdı onlar devletin bekası için yapıldı tıpkı bugun nasıl uğraş veriliyorsa ozamanda şartlar öyleydi.


ermeni techii yine ermenilerin saldırmasından ötürü yapıldı ermeni çeteciler milleti yaktı ve öldürdüler hümanizma yapıp butun dogu anadoludakiler kesilsemiydi tecavuz mu edilseydi

hitlerle yahudi meselsi hele iyice incelenirse neler çıkar neler

bekir coşkun'un bir yazısında şöyle özetlenir:

"vahşi...

biz içimizdeki vahşiyi bastırırız.

kanunlar, yasaklar, eğitim, tabular, din, ahlak... bunların tümü o vahşiyi yok etmek içindir.

ama olmaz.

o vahşi sadece bekler.

kimi zaman güler yüzle ‘günaydın', ya da ‘iyi akşamlar' dediğinde dahi insan, içindeki vahşi ‘canın cehenneme' diye mırıldanır.

bu duyulmaz.

kimi zaman bir halk otobüsünün koltuklarına atılmış jilet izlerinden, kimi zaman bir tuvaletin kapı arkasına yazılmış yazılardan, o vahşinin oradan geçtiğini anlarsınız.

ve onu kınarken dahi ruhunuzdaki sizin vahşiniz, ‘bunları yapanı tutup bıçakla doğrayacaksın' diye söylenir.

*

insan, hiçbir zaman o gözüken şey değildir.

onu ‘zarif' yapmak için çatalı sol eliyle tutmasını öğrettiler. gırtlağı kesilerek öldürülmüş bir kuzunun ciğerine sol elde tutulan çatalı batırdığında bile vahşet, zarafeten sol elle tutulan çatalın ucundaydı.

savaşlarda kadınları, çocukları, yaşlıları öldüren komutanlar, eratın yanında yellenmediler, görgüsüzlük olmasın diye.

bir aileyi öldüren katille röportaj yapmıştım, esnerken ağzını eliyle kapatıyordu, nezaketen...

*

uygarlığın yasaları ve kuralları, vahşiyi sadece gizler.

bizler amerika'daki o uygar insanların bir kasırgadan sonra nasıl vahşileştiklerini, nasıl birer yağmacıya döndüklerini, çocukların ırzına geçip yaşlıları nasıl öldürdüklerini tam konuşurken ve kınarken, dünkü hürriyet'te 50 yıl önceki 6-7 eylül olaylarının fotoğrafları yayınlandı.

sebepler, yer, zaman farklı olsa bile aynı şey vardı fotoğraflarda:

işte o vahşi görüntüsü ile yakalanmış insan...

yakıyor, yıkıyor, kesiyor, kan görmek istiyor, yok etmek için çırpınıyor, öldürüyor.

*

sonra?..

sonra ortam ve şartlar değiştiğinde vahşi sessizleşir ve siner.

artık onu mağazadaki kasiyerlere ‘teşekkür' ederken, marketteki yaşlılara sırasını verirken görürsünüz.

durduğu yerde ‘pardon' der.

sevgiden, dostluktan, merhametten, vicdandan, dinden, ahlaktan, insanlıktan söz eder.

ama vahşi oradadır."

insanın doğasında var. şuana kadar öldürmediysek sadece korktuğumuz veya elimize fırsat geçmediği için.

insan bir yandan "halifetullah" iken bir yandan da "cahil ve zalimdir". ikisi de kuranî tabirler. yani ruh-nefs ikilemi var. nefs insanı kötüye, şerre, zulme sürükler. bu yüzden çok indirgemeci olsa da hayat bir nevi kabil ve habil savaşıdır.

ayrıca öldürmenin de helal ve haram olduğu durumlar vardır. her "öldürme" kötü değildir.

öyle olduğuna inanıyorum.

zira;
kendi çocuğuna tecavüz edenleri (ensest ilişkileri), ablasına kız kardeşine tecavüz edenleri, küçücük çocuklara/bebekleri tecavüz edenleri, akıl hastalarına tecavüz edenleri, yaşlılara işkence edenleri, eşlerini döverek öldürenleri, satanları, kesenleri, işkence edenleri, kadınlara karşı her türlü şeyi yapma hakkını kendinde görenleri gördükçe,

içimde onları öldürme isteği ortaya çıkıyor...

sana özel bi şey değil.. bende de aynı şey oluyor.. pasaportun durumunu sorgulama gibi bi olay yok sanıyorum..

ben de öyle bir olay yok sanıyordum fakat şu aşağıdaki arkadaşın sorusunu görünce kıllandım: www.eksiduyuru.com

Normal o. O kisim dogru calismiyor.

o sorudaki elemana kargo takip numarası verilmiş tahminimce.. kargo şirketinin sitesinden yapılan bi sorgulama yani o.. "pasaport hazır ve kargoya verildi.. şu takip no ile takip edebilirsiniz" şeklinde bi mesaj gelecek diye umuyorum hazır olunca..

epasaport.gov.tr üzerinden baktığınız şey, yalnızca randevunuzdur. randevunuza gittikten sonra onay kodu ile siteye girmeniz ve "randevu tarihiniz geçmiştir" yazısını görmenizde bir anormallik yok ve bunlar pasaportunuza dair hiçbir şey ifade etmemektedir.

yani sizin pasaportunuzu takip etmeniz için önce telefonunuza ptt'den bir mesaj ve referans numarası gelecek. pasaport takibatınızı o referans numarası ile ptt'nin online takip sisteminden gerçekleştireceksiniz, epasaport.gov.tr'den değil.

müsterih olunuz.

sokak ismi verin.

kurtuluş-feriköy civarları oluyor orası. tam olarak neresi?

kurtuluş-feriköy civarları tehlikelidir. benden uyarması.

devilred +1

feriköy hakkında pek olumlu şeyler duymamıştım.

arkadaşlar biraz abartmış. feriköyün arka tarafları ve kurtuluşun son durağının ötesi biraz tehlikelidir. ama oralar da zaten pek öğrencilik bir muhit değil. mahallenin hangi kısmından bahsediyosunuz ona bakmak lazım. mesela bozkurt caddesi ve civarı gayet güzeldir, nezihtir ve düzenlidir.

kurtulus hic de kotu falan degildir ya, nereden cikti? gerci sokagina bakar ama 2 yil yasadim, hem de pek guzel olmayan bir tarafindan, oyle tehlikeli denecek hic bir seyini gormedim.

barkopasa'ya katiliyorum, son duragin arkasi, son durak ile dereye inis kisimlari sokaklari falan cok iyi degildir evet ama kurtulus caddesi ve paralel sokaklari cok nefistir bence yasamak icin.

ha su var, taksimden eve yuruyeyim derseniz gece sacmasapan tiplerle karsilasabilirsiniz, ama o da kurtulus ile ilgili bir sey degil zaten. hem taksi 5 lira yaziyordu bizim zamanimizda (peeh)

Yazı tura atardım. yazı gelirse yüricem, tura gelirse yürümicem. Atardım parayı havaya, sonra para havadayken içimden hangisi geçerse onu yapardım

konuşma hiç. kızın kafasını da bulandırma.

akışına bırak olursa sevin olmazsa erken berbat etmediğin için sevin.

ya işleri ağır alın ya da derinlemesine ama kısa bir müddet düşünüp "evet arkadaşlık çizgisinin ötesine geçemem" diyerek ikili münasebete devam edin.

konuşacak bir şey yok ortada bence.

hikayesini bilmiyorum ama mesajı çok açık.

ben de hikayesini bilmiyorum ama alt metin çok açık; ateistler dezenformasyon yapıyor :)

sanırım hangi dilde söylediğinin de çok büyük önemi var.

müzik bilgisi olmayan tipler ya da olduğunu düşünenler işte. bazı şeyler zamanla, gözlemle, anlayıp eleştirebilmeyle.

şahsen ben belirttiğiniz isimlere saygı duyuyorum. ama bu adamları dinleyen kitlenin sosyakültürel durumu ortada. ben dinleyenleri aşağılıyorum. yalan yok. bir bunlar iki rapciler.

bence biraz ayırman lazım, orhan gencebay müzik alanında gerçekten çok başarılı bir sanatçıdır, yeteneklidir, müslüm gürses'te bu kadar sanat ve müzik birikimi yok, 2'sini de dinlemeyen ve belli bir çevresi olan biri olarak şunu da belirteyim, müslüm gürses'in arabeskten dolayı aşağılandığını gördüm ama orhan gencebay için müzik ve sanat hakkında azıcık bilgisi olan biri asla kötü konuşmaz.

godfrey,

"donun olayım osur osur boğ beni babaaa" diyenlerden bahsediyorsun evet ona ben de katılıyorum. ama ben linkin park da dinlerim, coldplay de dinlerim neşet ertaş da dinlerim orhan babayı da dinlerim. o yüzden genelleme yapmazsak iyi olur.

@godfrey çok doğru bir noktaya değinmiş.

önce bir arabeske karşı bir ön yargı var, genel olarak haklı. pop müzik gibi ne yapsak tutuyor ver acıtasyonu modunda olduğu için gereksiz. bir yolculuk sırasında sadece ebru gündeş cd'sini çalıştıran bir arabada, bütün bir ebru gündeş albümüne mağruz kalmıştım, hep aynı keman, hep benzer sözler, şarkıların hepsi ezbere yapılmış.

orhan gencebay'ın konumu ise diğerlerinden biraz daha farklı, genelde de ayrılır zaten. bu tarz şeyler söyleyenlere fatih akın'ın "istanbul hatırası: köprüyü geçmek" belgeselinden orhan gencebay'lı bölümü izlet bi.

aha link de vereyim; www.youtube.com

biz müslümü duyunca tişörtümüzü ilikliyoruz.dünyamız çevremizden ibaret değil malum.

iki arkadaşım var ciidi müzik eğitimi almış kişiler, birisi bilkent şan bölümü mezunu diğeri amerika da ciddi müzik eğitimi veren üniversiteden mezun ikisi de orhan için çok kaliteli müzik yaptığını söylerler vede dinlerler.bana hitap etmiyor sadece.

yazılacak her şey yazılmış. ben de tarafımı belli edeyim.

orhan baba büyüktür, müzikal olarak çok üsttedir.
müslüm baba da büyüktür ama teknik ve bilgi olarak orhan baba ile yarışamaz.

bu adamlardan kök hücre alıp ileride avrupa'da doğmalarını sağlasak, ortalığı kasıp kavururlardı herhalde. sonra burada da kıymete binerlerdi.

hem şu da var, arabesk deyip küçümsememek lazım. bu işin sosyolojisi var. bir de sorsan türk sanat müziğini seviyoruz der arabeski küçümseyenlerin bir kısmı, ama türk sanat müziği de klasik müziğin arabeskidir.

bunları yorumlayabilmek için müzik bilgisi ve müzik kültürü gerek. maalesef her önüne gelen konuşuyor.

onları dinleyip müslüm gürsesi aşşağılayan anneniz, müslüm gürses'in aşk tesadüfleri sever albümünü dinleyince tüm görüşleri değişiyor. niye böyle oluyor? çevrenizdeki kişiler müzikal cehalet örneğiymiş ondan oluyor :)

www.eksisozluk.com

bunlar tesadüf olamaz.

not: ıtrî hazretleri'nin nevâkar'ını dinlemekten zevk alabilen biriyim.

:)

cevrene selam soyle. orhan baba'nin Turkiye'de kayitli, bandrollu, yasal satis toplami yaziyla altmis milyon (plak, kaset, CD). korsanin ve yurtdisindakilerin sayisini ise bi Allah bilir. YouTube'da ne kadar dinlendigini oturup tek tek hesaplamak lazim.

once bunun yuzde biri kadar dinlenen bi muzik yapsinlar o asagilayanlar, sonra gelsinler karsimiza...

orhan baba, yaptigi muzigin arabesk olmadigini soyleye soyleye, artik dilinde tuy bitti.

ortaya söylüyorum;

zaman harcayacak saçma sapan polemiklere girmeyeceğim.

çocukluğumda evde orhan gencebay, esin afşar, erkin koray, joan baez dinlenirdi. ta o günlerden başlar orhan gencebay ve erkin koray hastalığım. o kadar şarkılarını bilirim, dinlerim; her biri o kadar büyük okyanus gibidir ki hala da bilmediğim bir sürü şarkıları var.

ortaokulda deep purple'ın perfect stranger şarkısıyla rock & heavy tarzını benimsedim. (aslında bir de mötley crüe'nun shout at the devil albümü var)

80'lerin sonu 90'ların başında metalium ve pentagram'ın ilk zamanlarına aynı ortamlarda bulunacak, stüdyo provalarına gidecek, pentagram'ın çeşme'lerdeki konserlerine sahilde sabahlamalar uğruna gidecek kadar içlerinde olan, rock & heavy & metal müziğinin bu ülkedeki gelişimine birinci elden şahit olan, o manada çok dolu ve güzel bir ergenlik yaşayan biri olarak;

iron maiden, judas priest ve malmsteen'e hasta olmak üzere, manowar, blind guardian, ozzy, vs unuttuğum bir kaç ismi daha bir çok şarkısını ezberleyecek kadar seviyor ve dinliyorum.

judas'ı, steve vai'i, scorpions'ı, iron maiden'ı ve hatırlayamadığım bir kısmını da canlı dinledim. 2004'te holy diver'ı ronnie james dio'dan canlı dinledim (hatta aynı konserde pentagram elemanlarıyla karşılaştık ve yıllar sonra beni tanımışlardı da dumur olmuştum)

bu arada yıldız tilbe'ye de hastayım. hani o danslarına, yüzünün şekline, giyimine, her şeyine hakaret ettiğiniz, küçümsediğiniz kara kuru kadına...

ek olarak tam adını bilmiyorum ama alevi tarzı türküleri beğeniyorum. ilkay akkaya'nın sesini ve söylediği türküleri beğeniyorum. neşet ertaş'ı, ruhi su'yu ve severek dinlediğim ama isimlerini tam bilmediğim bir sürü halk müziği insanını ve türkülerini seviyorum.

sanat müziğinin de bir çok şarkısını bayıla bayıla dinlerim, bağıra çağıra söylerim. fasılları severim.

bugün hala orhan gencebay ve erkin koray'ın birinciliğini kimse alamaz.

dinlediği "bir" müzik türüne göre, - genelde 'arabesk' oluyor bu- insanları aşağılayanlar; asıl kendilerini aşağılamış, bakış açılarının darlığını, kendini bilmezliklerini göstermiş oluyor..

bilseler yapmazlar abisi.. ama öğrenecekler (büyüyecekler) inşallah..

internette yok mu ki ?

Bulamadım internette, kaldırılmış her yerden.

kabataş'tan motor en son kaçta kalkıyor emin değilim onu bi öğren. eğer o saatte motor varsa motorla üsküdara geçersin üsküdardan dolmuşa binersin kadıköy dolmuşuna.

kabataştan motor yoksa beşiktaş iskeleden kesin var 1 bçuk 2 ye kadar gece. beşiktaştan motora binersin üsküdara. üsküdardan yine dolmuş ile kadıköye.

motor derken deniz motoru tabi.

Ya da az biraz Beşiktaş'a doğru yürür 110'a binersin.

karaköye geçersin ordan motorlar kadıköye geçiyor ama en geç 23.30, 9 dan sonra motor yok kabataştan kadıköye.

diğer alternatif ise beşiktaşa geçersin hemen otobüsle(hatta yürürsün bile) ordan üsküdar geçersin motorla sonra da üsküdardan sarı dolmuşlarla kadıköye geçersin.

motor ya da vapur alternatifleri o saatte işlevsiz kalıyo bildigim kadarıyla.

kabataş a deniz otobusu ile gelicem gece 12 de orda olucam, kadıköy e ulaşmam gerek. 110 beşiktaş tan gectikten sonra kadıköy e mi gidiyo taksim e mi (:

110'un beşiktaş'taki istikametine göre değişir taksim'e mi kadıköy'e mi gittiği :)

deniz otobüsünden indikten sonra önünüzdeki şeritten geçiyorsa kadıköy'e gider. yani siz o şeridi takip edeceksiniz. inönü stadının önündeki şeridi takip ediyorsa taksim'e gidiyordur. fakat sizin 110'a binmeniz için beşiktaş'taki ilk durağa gitmeniz lazım. eğer füniküler kapanmıyorsa onunla taksim'e de çıkabilirsiniz.

ikinci alternatif de beşiktaş'tan motora binmek. 01.30'a kadar motor var. üsküdar'dan da sarı dolmuşlara binersiniz.

bilmiyorum ama kesin tüketiciyi daha da domaltmak içindir. bana 120 dk hediye vermişler anca 1 günüm kaldıgı zaman uyarı mesajı attılar.

ampul seni aydılatmıyorsa turkcell seni sömürür.

hat iptal etme tarihe karışmamış mıydı ?

alkolu neden bıraktın?

@hayaletimsi: her gün hiç yoksa 3-4 bira. zararlı zaten. :)

sigara ve alkolü bırakmak olmuyor işte o. başkaları içerken içmezsen bırakmış olursun. git ve içme.

tabii ki hic gitme.

10 gündür koymadıysan bu seferden sonra da bırakabilirsin demek :)

sigarayı bırakalı bir aya yaklaştı. biradan bir yudum alsam hemen sigara yakacağımı bildiğim için alkol de almıyorum. en az 3 ay alkol almamak lazım geçmiş sigara bırakma tecrübelerime göre.

sakın bulaşma boşver. özellikle sigarayı hatırlamayacağın güne kadar alkol alma kesinlikle. sigarayı bırakmaya çalışan bir insan olarak, tüm sigarayı bırakanları destekliyorum ve bu konudaki başarılarının devamını diliyorum.

sakın gitme, hazır değilsin, delisin kaç gündür, lodosun tutar poyrazın soğuk..

var gibi de, senin gözlerin sarı mı şimdi

bal sarısı göz ne olum? ayrılın bence.

yoo seni kardeşi gibi görüyor bence.

ela gözüm. bazen sarı olabiliyor, yeşil de oluyor arada. ilginç

ela, selam bu arada

@yeşilim
ağlayınca ya da yaşarınca sarı olabiliyor bazen, bir keresinde fotosunu çektim inanmayanlara capsliyorum :P

öncesinde dediğim gibi prensimi bekliyorum, beklemekten sıkıldım hatta gibisinden şeyler dedi özet olarak.

henüz doğru düzgün fotosunu bile görmedim daha, bakalım :)

bir cümleden çıkarımlarla nereye varmışsınız hemen ya hu.. biraz zarf at, pike yap, sonra anlaşılır.