ılk defa mı yıyeceksın. dıkkat et ılkse.. abartmadan ye.

(bkz: smart shop)

kek olur ama coffee shoplarda. önermem bana pek koymadı.

leidseplein'de bulldog var, ordan kek yersiniz, mushroom için redlight district'in yakınında head shop var, oraya bakın. hiç denemediyseniz mushroom'u hafif almalısınız, satıcıya sorun, o yönlendirir.

mushroom smart shoplarda bulunur, gormen lazimdi zaten camlarinda kapilarinda falan, icerde de buzdolabinda durur.
kurutulmus olanlarindan almistim ben ama artik yok sanirim onlardan.

kek de coffeehoplarda olur. spacecake ya da hashbrownie diye gecer.

mantardan getirme durumu nedir hocam? yok hani, arkadaş soruyor.

keeper's creeper , elephant dung yada golden tearcher dan yana kullanın tercihlerinizi ;)

@cosmic: gezeyim göreyim, dilim gelişsin, hayat tecrübesi olsun. bir tarafım şişmesin.

@hic: yazmayı tercih etmiyorum ama şöyle diyeyim. şu andaki maaşım da iyi.

şimdi %50 zam acaip güzel geliyor kulağa. fakat erasmus da hayatında bir daha tadamayacağın bir şey. yani o alacağın parayla yine yurt dışına gidersin ama erasmus'taki gibi arkadaş edinip güzel vakit geçiremezsin. hayatında ne yaparsan yap erasmus ortamına denk olmaz. BENCE o maaşı tekrar alırsın belki 1-2 sene sonra ama erasmusu bir daha yaşayamazsın. derdin eğlenmek, arkadaş edinmek, güzel vakit geçirmek, gezmek tozmaksa eğer bence git. ha akademik başarı peşinde falansan siktiret, erasmus'un o açıdan bir faydası olmaz.

ben olsam maaşı alır para biriktirir sonra işten ayrılıp gezerim sanırım.

cosmicstring +1, erasmus'un akademik bir değeri yok, para biriktirip sonrasında bir yıllık vb. bir kursa falan gider o tecrübeyi yine kazanırsınız.

öğrencilik hayatındaki yurtdışı deneyimi ile sivildeki yurtdışı deneyimi farklı oluyor. bence erasmusa git. sana o parayı vermeyi taahhüt eden işverenin dönünce seni işe alma olasılığı yüksek gibi geldi. o maaşla olmasa da şimdiki maaşla bile alsa yine güzel çünkü şimdiki maaşından da memnunsun.

bazen bende rüyamda uyanmak isteyipte uyanamadığım zamanlar oluyor. annen baban çoook önceden gitseydi bu karanlık mevzusunu iyi olurmuş ama sen gene de bir git. faydalı olmayacaktır korkularınla yüzleşmelisin. elektrikler kesilince mumlarla mı evi donatıyorsun yakarsın evi bir gün

halüsinasyonların birçok nedeni olabilir. nöroloğa da gidebilirsiniz belki. o psikoloğa yönlendirir veya tam tersi.

lucid dreaming sizin durumunuzda bir korunma mekanizması olarak işliyor, bir çok insan bu faza gelebilmek için yıllarını harcıyor ama korku tetikleyeni yok çoğunda, beyniniz işbirliğine girmiş bunda bir problem yok.
ancak diğer kısımda hayalgücünüzün gerçekliği ile ilgili yanılsamanız ilerde daha ciddi bir sorun olarak karşınıza çıkabilir, psikolog değil de bir psikiyatri uzmanına görünürseniz daha uygun.

@uykusuz her gece karanlık mevzunu tam açıklığa kavuşturamamışım sanırım, tam olarak olmasa da bunu aştım denilebilir. karanlıktan şu an ben istemedikçe korkmuyorum diyebilirim. daha doğrusu kafamdan bir şeyler geçmiyor değil ancak onları bastırabiliyorum. elektrik falan kesildiğinde paniğe kapılmıyorum. ama bazen kendimi istediğimde dahi olsa bu denli korkutabiliyor olmamın normal olmadığını düşünüyorum.

mesela dün duyurudan korku dizisi tavsiyesi aldım "american horror story" den 3 bölüm izledim sonra orda gördüklerimi kafamdan geçirmemeye çalışarak uyudum. onları düşünsem uyumam çok zor olabilirdi. daha doğrusu yıllar içerisinde kendimi sakinleştirecek ve onların gerçek olmadığına inandıracak yöntemler buldum. bunlarla rahat ediyorum.

@ermanen halüsinasyonlar yaş 4-5 te kaldı onları o zamandan beri görmüyorum. ama korkularımın temelinde yani her şeyi başlatan onlardı diye düşünüyorum.

@want2die işte bu çocukken beni çok korkutan olay olarak ilk hatırlayabildiğim şey bu halüsinasyonlar.

psikoloğa görünsen çok iyi olur yani çocukluktanmı bişey söyleyemeyiz bence ama izlediklerinle ilgili değil yani seni korkutacak şeyi sen yaratıyosan, bişeyleri izlememek, seni korkutacağnı düşündüğün olaylara bakmamak senin için maalesef çözüm olmuyo,kesinlikle görün bence

ben de bir ara karanlıktan korkardım küçükken. ilkokuldayken koridorda siyahlar içinde cüce tipli bir şey görmüştüm. özellikle o beni çok ürkütmüştü. sık sık da evde yalnız kalıyordum. "ben onlardan değil, onlar benden korksun >=)" moduna girdim sonradan. bayağı da işime yaramıştı o yöntem. tabi senin durumun daha ciddi gibi. ne olur olmaz bir doktora görün bence.

@devils trill işte ben de zamanla kendime bahsettiğiniz türden yöntemler buldum. onların gerçek olmadığı, ya da filmlerde gördüklerimle ilgili olsa bile filmlerde hep iyilerin kazandığı(çocukluk işte) vs. gibi. şimdi ise özellikle üzerlerine giderek çözmeye çalışıyorum. "ne olacaksa olsun" mantığı gibi diyebiliriz.

Çocukların hayal gücü gelişmiş olur, malum. O yaşlarda, vaktimizin neredeyse tamamını hayal dünyasında geçiriyoruz. Evcilik oynarken boş tabaktan hayali yemek yersin, hayali misafirlerin olur vs. Bunlar gündelik hayatın önemli bir parçası olunca, istemdışı olarak da birşeyler hayal etmek mümkün oluyor.
Ama halüsinasyon tabii biraz farklı. Yani böyle bir ruh halinde değilken, kafanızda bir şeyler yaratmaya çalışmıyorken aniden varolmayan bir şey görmek çok da normal değildir. Bu yüzden uyumaya korkmak da normal ve malesef bir kısır döngüye yol açıyor. Çünkü kalitesiz uyku ve uyku eksikliği halüsinasyonu tetikler. Karanlık olmayan ortamda da zaten pek kaliteli uyku uyunmaz. O yüzden belki de normal şartlar altında fazla büyümeyecek bir hayal ya da korku, sizin için devam eden bir halüsinasyona dönüşmüş olabilir.

Lucid dreaming yaşamanız da bu konuyla bağlantılı olabilir. Genellikle korkan çocuklar, yatakta kıpırdamadan yatarlar. Hareket etmeye korkarlar. Uzun süre kıpırdamadan yatarak uykuya dalmak, lucid dream olayını tetikleyen bişeydir. Rüya görmeye hazır olup olmadığınızı anlamak için beyniniz vücudunuzda bikaç kontrol yapar. Ufak bi kaşıntı ya da bi gıdıklanma. Eğer elinizi uzatıp orayı kaşırsanız, vücudunuz haa uyanıktır ve rüya görmeye hazır değilsinizdir. Rüya görürken güvende olabilmeniz için vücudun kapatılması gerekir yoksa rüyanızda yaşadıklarınızı vücudunuza yansıtıp uykunzda hareket ederek kendinize zarar verebilirsiniz.

Bence çok canlı bir hayal gücünüz var çocukken yaşadığınız korkular yüzünden bu hayatınızı olumsuz etkiliyor. Eğer küçükken, bu korkularınız ile ilgili en azından birisi sizinle konuşsaydı belki aşardınız ama bu şekilde devam etmiş. Ciddi bir sorununuz olduğun düşünmüyorum ama günlük hayatınızı zora sokan bir durumsa bir psikoloğa gidin.

valla hacu, bende evde tekken felan korkardım karanlık vs. olaylarından.
en sonunda elime aldım sopayı hergün gelin ulan siz kimsiniz felan gibi laflarla sopayı sallayıp evin tüm odalarını dolaşıp kendimi rahatlattım.

resmen 2 sayfa yazmışım cevap diye. sildim. bugün, gün içinde, uzun versiyon cevap vereceğim.

ama şöyle diyeyim:
o yaşta gördüklerinizin halüsinasyon olduğuna nasıl kanaat getidiniz?

ve hayır o "halüsinasyon" olduğunu düşündüğünüz şeyler bir şeyin nedeninden önce sonucudurlar. algısal olarak bir farklılık olabilir. ama uyku bozuklukları uzmanı olan psikiatrlar mevcut artık. mesela erenköy ruh sinir'de var. devlat hast. ve online randevu alabiliyorsunuz. danışırsınız en kötü. kaybedecek hiçççbir şeyiniz olmaz. dediğim gibi uzun versiyonu ya özelden ya da buradan atacağım.
iyi sabahlar.

hacı sen bir doktora görün derim,
bazı korkuların normal yani çoğu insan karanlıktan korkar falan ama çok az insan bir başka yaratık hayal eder.
sen kendi hayal dünyanda tehlike yaratıyorsun sanki.
deli falan değilsin hemen yardırmışsın sende.

Dünyada sadece insanlar, onlar da çoğunlukla sen izin verirsen senin canını yakabiliyorlar. Burada tecavüz, taciz, saldırı gibi durumları hariç tutuyorum. Senden bağımsız olarak da başına kötü şeyler gelebiliyor. Ama yine insandan.
Bulundukları yerden dolayı insanlar bombalanıyor, parçalanıyor ve ölüyorlar. Dünyada böyle şeyler oluyor, cepte.

Gerçeklerin canı cehenneme; ama realist bakacak olursan, o karaltının ya da korkuluhikayelerin sana yapabilecekleri pek de bir şey de yok. Ne yapabilirler? Cidden soruyorum, ne yapabilirler sana? Cevap ver yani!!11
pukka212'nin yöntemi gibi bir yöntem de deneyebilirsin. Kendi yöntemini geliştirebilirsin. ama bence bu uykudan verim almayan ve kendini bastıran hal ancak bir yere kadar devam edebilir. vücudun yoruluyor bir kere.

Sabah dediğimi tekrar söylüyorum: 4-5 yaş bunların halüsinasyon olarak nitelendirilmesi için çok ama çok erken bence. gördüğün şeyin net bir suratı, fiziksel şekli vs. var mıydı desem muhtemelen karaltıda kalacağız.

Yalnızca ışık meselesi veya karaltı değil; ben yatağımın, koltukların, masanın altlarında; yani göremediğim her boşlukta bir şey olduğunu düşünüyordum. Şu anda bu çok saçma geliyor bana, ama inan ki 5 sene önceye kadar devam ediyordu. Ama göremediğim yerlere gidip, bakınca gördüm ki orası sadece boş, ya da öyle tozlu ki temizlik vakti gelmiş! Temizlik vaktinin geldiğini görünce, yüzyıllardır bu dünyayı terk edememiş hayaletten daha çok üzülüyordum!

Karanlıkta uyumayı hiçbir zaman sevmedim. 16 ve 19 yaşımda, gece yarısı çığlık atarak ve odada karaltı olduğunu sanarak uyandım. İkisinde de bir şey yoktu. İkisi de kuzenlerimde kalırken oldu. Tehdit edici bir ortam da yoktu yani. uyku-uyanıklık arasında benim hayallerim, gerçekliğe taştı yanlışlıkla muhtemelen. Zaten sabah uyumaya başlayınca ışığa da lüzum kalmadı sonraki senelerde.

Sana dönersek; içine mi saklanıp seni yönetecekler? bilimsel açıdan var olamayan ve sana ancak parazit veya simbiyotik şekilde yapışırsa var olabilecek bir entite ya da varlığı, sen alt edemez misin? yani bu karaltı gerçek değil. ama olsaydı ve sana dadansaydı bile ne yapardı en fazla? ve bu senin canını yakabilir miydi?
hayır.
en kötü ihtimalle gücünü toplayıp, tekrar benliğini ele geçirirdin. Birileri de bu hikayeyle ilgili roman yazardı veya film çekerdi. Bir çeşit hero olurdun.

Çocukluğumdan beri anlatması 1 saat süren rüya veya kabuslar görürürüm. çok değişik şeyler görürüm. Ve bunlar bana gerçekten ilham veriyorlar.
Özetle ben bu konuda bir şekilde "düzeldim". Dürüst bir şekilde, "nasıl oldu da geçti" diye kendimi değerlendirecek olursam, kabataslak beni değiştiren faktörleri şöyle sıralarım:

1. dinsizin hakkından gelen imansız olmak
ortaokulda tasavvuf ve budizmle ilgiliyken, orta sona doğru teenage ateist oldum. Lisede önce deist, sonra zaman içinde agnostik oldum. Şu anda agnostic theism dışında, en.wikipedia.org burada belirtilen agnostisizm türlerinin hepsinden hoşlanabiliyorum.
İşin teolojik boyutu bu. Tabii bu felsefik anlamda da bir kuşkucukluk ve akademik anlamda bir gerçekçilikle beraber daha da büyüyor.
Yani geniş anlamda dünyaya, dünyadaki gerçek gelen şeylerle ilintilenerek devam ederken; hayal gücüme, hayal gücümle felsefik, düşünsel, limitsiz bir alan tanıyorum. Şimdi burada böyle konuşuyorum ya mesela; etrafımdaki insanlara fauxhumanitas nasıl birisi desinler ilk söyleyecekleri şeylerden biri hep hayalgücümle ilgili olur, ve kesinlikle hayal aleminde yaşadığımı belirtirler. Ha ben kendim gibi dreamer insanlarla arkadaş olduğum için bazıları bunu söylemeye gerek bile duymayacaktır, o ayrı.

2. Kendimden daha zayıf bir varlık olarak kedi
Bu kesinlikle çok etkili. Çünkü kediler her sesi duyarlar. Her şeye bakarlar, incelerler, yanına gidip, tatbik ederler, koklarlar. Bir kedi için tipiktir: oturduğu yerden kulağını sesin geldiği yere çevirir; incelemeye gerek bir şey varsa gider, yerinde inceleme yapar. Pisiş, kedim, bana bir çok şey öğrettiği gibi, seslerin somut nedenlerden kaynaklandığını da öğretti. Bence aşırı etkisi var. Senden bu denli güçsüz bir varlığın bu kadar cesur olduğunu görünce bi' feyz alıyorsun, yaka ilikliyorsun.

Ama sonra öldü. Mesela ölümü tamamıyla atlatmak değil belki, her ölüm iz bırakır ama; ölümünü genel itibari ile atlatmam 6-7 ay sürdü. Bu mesele o kadar reel, gerçek, realist, olan, olmuş, bitmiş bir şeydi ki; anlamam çok uzun zaman aldı. Ölümü anlamam çok zordu. Ve ben ölmüş halini görme şansına sahip olmadığım için, bir çeşit ölümle helalleşme faslını da yaşayamadım. Ama şu anda dünyada en nefret ettiğim şeyler yaşlanmak ve ölüm. Çünkü gerçekten bu ikisi hiçbir şekilde kontrolümde değil. Korkacak olsaydım bu iki, kişiye kayıtsız ve mimiksiz şeye korkardım. Ama korkacak yerim yok şu an.

3. Doctor Who
Aklına gelebilecek, küçük bir çocukken (-den beri) korkabileceğin her türlü öcüyü işlediler. Buradan Russell T. Davies ve Steven Moffatt'a sonsuz şükranlarımı bir kere daha, bu sefer bu konuyla ilgili sunuyorum. İnanılmaz bir meditasyon olabilir bence. Davies'in başta olduğu bölümlerde resmen hümanist yaklaşımıyla öcülere sempati kazanmanı sağlıyor. ONLAR DA Bİ CAN TABİ!!!111 diyorsun içinden ahahha

Ciddiyim. Çok güzel, izle. Senaryo, sanat yönetimi + kostüm, sinematoğrafi falan da harika.
Ben mesela aynalardan tedirgin olurken, olayı yatak odama, sokaktan bulduğumuz gizemli bir aynayı koymaya kadar vardırdım. Hani o gözünü kaçırdığın an orada bir şey sana bakıyor olacak gibi geliyor, ya da kapıyı açmadan önce gözetleme deliğinden bakarsın, bir çift kırmız göz sana bakacak ya... o da olmuyor. Bakmıyor. Aynada sen kendine bakıyorsun. Binlerce kez o an dönüp baktığımda, aynada bana geri bakan tek şey kendimdim. Kim o dediğinde de kimse olmuyor. Kapının arkasında da küçük bir cin oturmuyor. Keşke olsaydı dedim bir keresinde kendime, hayat daha eğlenceli olurdu. Ama yoklar ne yazık ki...

Neden kendimden örnekler veriyorum? Çünkü muhtemelen korktuğun yerlerin çocuğunu araştırdım, inceledim, kurcaladım. Buraların üzerine gittim. Yani yapılabilecek her şeyi yaptım, her yere baktım bu gizli vatandaşları bulmak için, ama tüm samimiyetimle söylüyorum yoklar.

Diğer şeyler:

Sabah yazdığım yazıda açıklamalar yapmışım işin psikolojik geçmişine dair, bunlara gerek olduğunu düşünmüyorum. Nasıl olsa bir PSİ insanına danışacaksın. Onlar daha iyi yönlendirirler diye umuyorum. Ama yine de çıldırık anlarında kendini bu mesajı atarken yaptığın gibi ifade et diyebilirim. İçinde kur kur yapacağına: ses çıkart, seslendir, huzursuz olduğunu söyle. Kimseye anlatamıyorsan, kendine anlat. Gerçekliğe geçip, dilsel olarak ifade etmen rahatlatıcı olacak, buna çok inanıyorum. Türlü psikanalitik nedenlerle inanıyorum, bunları sana açıklamama gerek yok. Uzun.

American Horror Story'i beğendin bence. Anlatım şekline bak mesela onun da... Bütün korku hikayeleri aslında sadece senin algılarınla oynar: yani eğer bir lastikse, bunun limitlerini zorlar veya esnetir. Net olarak algıladığını düşündüğün tüm nesnelere anlamı sen yüklüyorsun. Aynı şekilde anlamlarını onlardan alabilirsin de (bence Sartre - Bulantı yı okuyabilirsin, hoşuna gidebilir). Nesnelerin ve şeylerin, istemsiz olarak, anlamlarını en iyi yitirdikleri yer uyku bence. Renkler, şekiller bir şey ifade etmez aslında. Ve tam o noktada, aslında algının da kıyısında olursun. Tabii ki de sen sürekli o kıyı çizgisini aşmayıp, güvenli alanda kalmak için derin uykuya geçemiyor gibisin. Ama ona bedeninin ihtiyacı var. yani gerçekte (çok büyük ihtimalle) var olmayan bir korku nesnesinden dolayı sen kendi kendine fiziksel zarar vermiş oluyorsun. Ayrıca rüya görmek bence çok eğlenceli. Gerçek bir dreamer rüyasız olur muymuş?! Rüya/kabus iyidir. İçinde neye sıkıldığın ayan beyan ortaya çıkıyor, yeter ki rüyalarındaki sinemaya arada uğra.

Burada son kez şunu soracağım: gerçek olsalardı ne değişirdi? Bir kaç kere bastırmayıp, üzerine gidince ne oluyor? Bir denesen ya? Ben senden 1-2 yaş küçükken buna sardığımda, bir şey olmadığın gördükçe mesele ilgimi yitirdi.
Biraz H.P. Lovecraft da okuyabilirsin. Tırsaklığını besler, anlatım dili de güzeldir, namnam.

Çok güzel anlatmışsın bence yaşadığın durumu, biraz empati kurdum ve çok sevimli geldi hikayen. Umarım kendini nasıl iyi hissedersen öyle devam eder her şey.

Sonnot:
İlla psikolog istiyorsan da, psikiatr arıyorsan da; adam gibi bir psikanalist bulacaksan da mutlaka verdikleri akademik çalışmalara ve çalışma alanlarına da bak. Google'da arat. Çünkü birazcık zeki birisinin, en az kendisi kadar zeki olmayan birine bir şeyler danışması kadar saçma bir şey olamaz.

@fauxhumanitas Öncelikle gerçekten zaman ayırıp bu kadar ayrıntılı ve uzun bir cevap yazdığın için teşekkür ederim.

Zaten o zamandan beri benim kendimi rahatlatma yöntemim dediğin gibi onların bana bir şey yapamayacağı üzerine kurulu. Bu kadar uzun süre bu tür bir şeyden korkmamaya çalıştığında ister istemez bir süre sonra korkunun da azalmasıyla insan sürekli kendini kasmayı bırakıyor. Yani demek istediğim 24 saat kafamdan "korkmamalıyım, korkmamalıyım, korkmamalıyım" diye kafamdan geçirerek gezmiyorum, alıştım.

4-5 yaş halüsinasyonlarına(ya da her neyse) gelecek olursak, onlar sandığın kadar basit şeyler değildi. Odanın kapısının hemen yanında sürekli oturan yaşlı bir kadın, elinde bir trampet var, üstünde garip bir kıyafet. Yani bu kadar netti. Onun dışında kadının fareleri falan filan vardı onları görüyordum. Ben çocukken baya baya hastanelikmişim sanırım yani anlayacağın :D

Ben çığlık atarak uyanma meselesini bahsettiğim gibi kaç yaşına kadar yaşadığımı bilmiyorum bu yine 4-12(belki daha uzun) yaş arası falan sanırım. Ama benim attığım çığlığın nedeni gece uyandığımda etrafın karanlık olmasıydı. Korkudan yorganın içinden çıkamaz içeridekilere bağırırdım, onlar gelir ışığı açarlardı. Yaş ilerledikçe yavaş yavaş korka korka da olsa ışığı açmaya kendim gitmeye alıştım. İşte zamanla da bu günlere gelmiş olduk.

1. Din konusunda düşüncelerimiz hemen hemen aynı diyebilirim.

2. Yıllar boyu annem allerjisi dolayısıyla eve balık dışında en ufak bir hayvan aldırmış değil. Ki hayvanları çok severim ve çok istemiştim almayı.

3. Dr. Who'yu baştan sona düzenli olarak izlemedim. Televizyonda denk geldikçe çok nadir izledim. Gerçi nerden baksan öyle ailenin yanında 15-20 dk izlemek dışında 2-3 yıldır televizyon izlemiyorum. Bilgisayar genel olarak.

Rüya konusuna gelecek olursak bu aralar azalmış olsa da rüya görmekten ben de çok büyük keyif alıyorum. Lucid Dream gayet insanın ufkunu genişletici bir şey. Benim kendimi uyandırarak kabusa dönüşecek rüyaları durdurmam çok gerilerde kaldı çünkü sanırım yine uyandırmam yüzünden artık hiç kabus görmüyorum. Görsem yine uyanır mıyım bilmiyorum duruma göre karar veririm sanırım.

Benim rüyalar öyle pek sanıdığın gibi neye sıkıldığımı ortaya çıkaracak türden değiller. Genelde benim rüyalarımda olağan üstü hiçbir şey olmuyor lucid dream'de genelde olduğu gibi. Şöyle düşün, seni bir anda bir sokağın ortasına atıyorlar. Hiç tanımadığın bir yer. Bir sürü insan seni hiç takmadan günlük yaşamlarına devam ediyorlar. Şu an bunları yazarken oturduğum yerde ne düşünüyorsam, orada da aynılarını düşünebiliyor ve istediğimi yapabiliyorum. Bir nevi rüyalarda yaşadığın 2. bir hayat gibi oluyor. Tabi çok sınırları zorlarsam uyanmam uzun sürmüyor ki insan farkediyor ne zaman uyanacağını.

Tekrar bu kadar uğraştığın için teşekkür ederim. Dün akşam cevap yazmaya fırsat bulamadım telefondan bir tik atabildim yalnızca.

işine yaradıysa sevinirim.
doktora gidince haber verebilir misin? yapacağı yorumu çok merak ediyorum.

bir de halüsinasyon diye adlandırdığın şeylere yapacağı yorumu çok merak ediyorum.

şu aralar yaz okulu falan derken çok vaktim yok yazın sonuna doğru gitmeyi düşünüyorum

almanya ve sırbistana özellikle uğrayın benim için :'(

son yapılacak şey: bu gece güzel ve rahaaat bir uyku çekmek, yatağınızı özlersiniz :) iyi yolculuklar ve de iyi eğlenceler.

haa bi de havalalanına gidince damga pulunu almadan pasaport sırasına girmeyin, eheh :)

naylon yağmurluk almayı unutmayın.

amsterdam şehir müzesine gidin. türkiyeden geldiğinizi söyleyin, siyahi bir abla var kasada, size merhaba deyip sizin başbakan geçen buradaydı diyecek. coffee shoplarda sarılmış sigaralardan içmeyin, bok gibi. öyle bir niyetiniz varsa oradan alıp kendiniz sarın. belçikaya gidecekseniz grote markt'ta delirium'a gidin ve duvel için. sigara içiyorsanız lucky strike çeşit çeşit her yerde var. paris'te sacré coeur'e gidin, montmartre'dan yürüyerek aşağı inin. müzelere gidecekseniz, özellikle de orsay ve louvre, planınızı spontane yapmayın, biletlerinizi 1-2 gün önceden alın. eyfel kulesinde bi bok yok, demir yığını. güney fransaya gidecekseniz nice doğru seçim. son olarak, karşıdan karşıya geçerken arabalar yol verecekler, şaşırmayın.

yurt dışı çıkış harcı,

tuvalet için ıslak mendil,

nolur nolmaz püskevit, kraker falan

umarım 25 ün hostelde kalacak değilsinizdir :) 1100 euro yetmez çünkü öyle bir durumda. iyi yolculuklar. bol bol eğlenin, her şeyin ucuzuna kaçın. :)

paranın tamamını bi yerinize koymayın hacı , bölüp bölüştürüp farklı yerlerinize zulalayın.

aynı şikayetler ve aynı rahatsızlıklardan bende de var ("kaynımda da var"). iki ay boyunca da başım döndü sürekli ve daha yeni yeni geçiyor. uyku düzeninize dikkat edin, bilgisayar ekranına çok bakmamaya çalışın ve bulunduğunuz yerleri sık sık havalandırın. ben denedim, etkili oldu.

ani hareketlerden kaçın. oturuyorken birden ayağa kalkıp üç beş adım atma. sarmısak dene iyi gelirse kullanmaya devam. sigara içiyorsan azalt/bırak

bende baş dönmesi olduğunda demir eksikliğine bağlamışımdır hep.

açık havada yürüyüş, oksijen düşük tansiyonu epeyce toparlıyor.

olur da insanların haberdar olması biraz dert olabilir, facebook grubu falan oluşturabilirsin belki.

tutar da katılım pek yüksek olmaz ama güzel olur. şehir istanbulla mı sınırlı kalacak?

haksızsın abi. iskandinavlar ve almanlar köpek gibi çalışırken ispanyollar günde 2 saat siesta yapıyor. millet yatışa bağlamış. ev arkadaşı olarak düşün. sen tüm evi temizliosun adam yatıyor çıkmazmısın o evden_?

Finlandiya'nın ekonomik olarak çok büyük bir ithalat-ihracat dilimi yok Euro bölgesinde, o yüzden çekilseler de çok koymaz ama domino efekti gibi düşünürsek açılış yapılırsa devamı da gelir.
Bu 27 ülkenin birlikte iyi günde-kötü günde birbirlerine destek olmaktan ziyade "free movement of goods"u gerçeklemek için var olduğunu söylemek daha doğru ve bu yüzden hala birlikteler, Avrupa'daki bir ülke için yine en iyi market Avrupa çünkü.

hem haklısın hem haksızsın demek istiyorum. yani evet kuzey dekiler çalışırken güneydekiler daha az çalışıp daha geç emekli oldular.

lakin olayın ortak pazar olmasının getirdiği bir dezavantajı var. finlandiya hollanda almanya vs gibi ülkeler bütün avrupa euro kullanmaya başlayınca avrupayı ortak pazar haline getirdiler.

yani euroya geçişten sonra yunanistan ispanya gibi ülkeler de sanayi azaldı, düşünsenize aynı maliyetle alman arabasına binip nokia almak varken kimse "yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı" kafasına girmedi. yani sanayisi güçlü ülkeler için iç pazar artık sırf kendi ülkeleri değil bütün avrupa oldu. rekabet gücü görece zayıf güney de sanayi iyice bitti işsizlik zıpladı.

avrupa birliği'nden çatlak sesleri geliyor yavaş yavaş. gerçi, bana kalırsa bu işin tatlılıkla yapılıp birliğin feshedilmesi gerekiyor. @ayiadam güzel anlatmış. olaya sadece ekonomik yönden de bakmamak lazım. neticede ülkeler birbirlerinin ekonomilerini kötü anlamda etkilerse, bu olay onları savaşa bile götürür. ekonomi her şeydir. almanları biliyorsunuz sinirli millet birde, yeter amk diyip 3. dünya savaşını bile başlatabilirler.

konuyu dağıttım gibi sanki, demek istediğim bu birlik hem iyi günde hem de kötü günde ülkelerin birbirine destek çıkması için kurulmadı. hep beraber çalışıp, bunun ekmeğini hep beraber yiyelim diye kuruldu. birileri yatsın, diğerleri ona baksın diye değil.

isveç ve ingiltere cin gibi, hiç bulaşmadılar o işe. vardır bir bildikleri.

ne sözlüğü ne bileti başkanım. öyle bir şey yok.

yani elindeki bileti satmak isteyen birinden alıcam.

hee taam o zaman. bilet aranıyor diye duyuru koy hafız. birileri sana ulaşır.

şöyle ki kişiden kişiye değişiyor bu durum.
ben bilet devralırken karşımdaki kişinin doğru düzgün bir mail adresi varsa, linkedin'den falan kendisini bulabiliyorsam çekinmeden yolluyorum parasını, sonra da bilet geliyor. bilet satarken de parayı dert etmedim, sıkıntı da yaşamadım.
bazı insanlar da illa parayı göreceğim sonra bilet falan derdinde oluyor, onlara pek bulaşmıyorum açıkçası.

eheh, girizgah hoş olmuş :)

ben yıllardır kullanıyorum, sanki daha iyi temizliyor hissi var, dakikada 3bin devir falan diyor dönüş hızına, mantıken daha iyi temizlemeli, yalnız diş etlerine çok değdirmemek gerekiyor. bir de oral-b'nin kendinden pilli (şarja gerek duymayan) fırçaları var, onlar da gayet başarılı bence.

marka : oral-b
titreşimli filan aman dikkat...

diş eti hassasiyetin yoksa kullan iyidir

hocam bu şartlar altında cihazın müdavimi sen oluyorsun, bu cihaza benzer bir cihaz arıyorsan "muadili" olacak.

Konsoloslukta evrakını verdiğin memura kağıtları incelemesini bitirdikten sonra "vizemi 31 ağustos tarihinde başlatmanız mümkün mü?" diye sorarsın, karşındaki kişi de mümkün der, sıkıntı çıkartmıyorlar.

airbnb.com

Biz surada kalmistik,gayet guzel.Metroya yakin,gezmek istiyorsaniz stada cok yakin.

www.hotelhusaarenas.com

hostal hmb'de kaldım, çok da memnun kaldım.

su ısısı gayet iyi oluyor, mayıs aylarına göre daha da sıcak hatta. hava da öyle ama bir anda yağmur falan yağma ihtimali de var neticede.
insan oranı görece olarak az, sakin olur, gerçekten kafa dinlersiniz, ıptıs müzikler falan eylül ortası biter gider.

tersine başlangıçta goethe gibi sağlam temel alabileceğin yerlere git.
başlangıç bittikten sonra saha uygun bir yerde devam et.
aksi halde zaten anlamsız kuralları olan almanca gibi bir dili lan bu niye böyle oluyor amk diye sorgulamaktan öğrenemezsin:)

mantık doğru; a1 artikellere ve ultra basit gramer bilgilerine yönelik, herhangi bir kursta bu bilgileri alıp goethe'ye devam edebilirsiniz, a2den sonra gramer kasacaksınız.. bu arada galatasaray üniversitesi'nin kursları da iyi diyorlar, kadıköyden bir vapurla gidersiniz rahatça, fiyatlar da uygun.

bir deneyimim yok ama pegasus bu işten çok kârlı çıkacak gibi

internetten halletmeye çalışmayın, direkt çağrı merkezi'ni arayın, anlık fiyatı öğrenir ona göre kararınızı verirsiniz.

bende oyle dusunmustum pegasus parasız adım atmaz.

50 gibi bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam 85 de olabilir

kesinlikle shanti garden. sahibi hasan abi candır. sahile en yakın olan 2 yerden biridir.

Gemile Camping

gemile kamp

xhamster da amerikan videoları izledim sarsıla sarsıla kutladım.

biz kankilerle garajdan çıkardığımız havai fişekleri fırlattık arka bahçede. çok serindi birader. şezlonglarımıza serildik, piknik soğutucumuzdaki biraları çıkarıp yudumladık.

bulunduğum şehirdeki amerikalılar bugün okula kocaman bayraklarla geldiler, öğleden sonra da yakın bir şehirdeki amerikalı bir çiftin işlettiği restorana gittiler, ben de oturup evde ders çalıştım.

25.media.tumblr.com

bu rengi kendi başınıza tutturamazsınız, özellikle de saçınızda aynı rengin tonları varken.

bu bi selective vardı 8.44 onla da mı olmaz yahu?

olmaz. neden olmaz? önce saçınızın tüm renklerinden ve renk geçişlerinden arınması lazım, bunu orielle (oriel miydi oriyel miydi neydi bunun türkçesi bilmiyorum) açtırırsanız ve üzerine böyle bir renk denerseniz muhtemelen saçınız yanar -ki zaten bu açtırma işlemi için kuaföre gitmelisiniz.
eğer istanbul'daysanız 300-400 parası neyse veririm derseniz kendi kuaförüme yönlendiririm sizi, ben bundan daha janjanlı bir rengi bir yıldan fazla bir sürehiçbir boyamada ton farkı olmadan yaptırdım ve kullandım. ama tabi kümülatifte çok daha fazla para gitti -ilk boyamalar her zaman daha pahalıdır.

yok olmuyor. bence yoldan çevirdiğin ilk yengeçle birlikte ol. mutlu olursunuz. diğer türlü olmuyor çünkü. ben ikizlerim mesela, kova haricinde kimseyle olmuyor. terazilerle çay içebiliyorum, oğlaklarla konuşamıyorum bile.

burç çok önemli bu tarz konularda. sırf 9 kızı burçlarımız uyuşmadığı için reddettim.

olmuyor ya eloviit. geçen hongkonglu bi kız yanaştı, domuz burcuymuş. ben ejderhayım diye uyuşmadık. çevirdik, konuştuk ama alev aldı.. bi sürü hayvan var ya, nasıl uyuşacağız bunlarla...

der meister +1

benim de senin yorumuna ihtiyacım var. neyin kafasını yaşıyorsun? burcu bu kadar önemli mi ilişki düşündüğün bir insanın?

önem verdiğimden değil de baya zorlu geçiyor yıldım resmen :)

yıldıysanız bırakınız hocam, burca yıldıza bahane bulmanın alemi yok :)

burca bahane bulmaya gerek yok. burç mu anlaşmayı sağlayan şey sanki?

olmuyorsa olmuyordur.

ya o, ya da siz; belki de ikiniz yanlışsınızdır. kasmanın, birbirinizin hayatından çalmanın anlamı nedir?

ayrılın kısa yoldan. daha sağlıklı... hem burçlar da temiz kalır ve astrogloglar para kazanır.

ikizler burcu erkeği ben oluyorum burda ona göre yani saygıyla davranın bana.

Patlar. Ikizlerin hızına yetişemez oğlak, yükseleni ateş grubuysa kısmen iş değişebilir ama.

Tursit vizesiyle kaldığınız iin AOK'a gitmenize ve AT11 belgenizi vermenize gerek yok. 90 günden uzun kalışlarda oturum izni almanız gerekiyor, o belge o zaman işe yarıyor.

lavabo açıcıları iş yapabilir, önce evye, lavabo ve küvette bunları kullanın. bir sonraki gün çamaşır makinasını çalıştırın ama başında durun, yine pis su gelişi varsa tesisatçıyı çağırırsınız.

hortum deneyebilirsiniz, ileri geri ileri geri, bir de biraz su bastınmı açılmayacak gider yok.
iskideki elemanlar bile demirlerle ittire ittire açıyor.

tuz ruhu işe yarayabilir belki?

Şu kitabı tavsiye ederim:
www.idefix.com

ingilizcen varsa podcast'lerde medidation oasis var. onların bir sürü meditasyonları var. yat, dinleyerek uyu.

türkçe var mı bilmiyorum.

gerçekten saçmaymış. yok öyle bi şey.eski pasaportu sadece önceden aldıgın schengen vizesi falan var mı diye istiyorlar. onun dısında seyahatte eski pasaport taşımak diye bi şey hiç duymadım.

bisse +1
başvuru sırasında beyan edeceksiniz sadece, seyahate çıkarken tek pasaport.

olur neden olmasın.
her ihtimale karşı ilk gün için bir ceket de al yanına derim.

bi blazer alırım olmadı, spor olsun biraz cool takılayım madem.ne o oyle takım falan cok sıradan:)

10 temmuz civarı thy ile 1 haftalığına gidiş dönüş bulmuştum ben,
skyscanner'dan bak bir.
mitfahren varsa dene panpa. ama 100 km 5 euro gibi bişi hesapla, uçak biletiyle aynı para olabilir :D

100€ panpa mitfahr. sıkıldım burdan ya hemen gitmek istiyorum o da ucaga uymuyor.

charterlara bak (corendon mesela). 60 euro civarı olması lazım bi 10 gün sonrasına

gerçi hemen gitmek istiyorum demişsin

mitfahren daha bile pahalıya gelebiliyor maalesef.
çıkış yapacağınız havalimanına hangi havayolu firmalarının indiğini öğrenin, ona göre belki uygun bir şey bulabilirsiniz.

cevaplara göre bir sorum var, Uluslararası mitfahren nasıl oluyor panpalar? Nerden ayarlıyorsunuz?

Edit: Nerdesin, BW'deysen gel takılalım

mitfahren en iyisi sanırım.

kaiserslautern deyim. ausland seçiyorsun.

haftasonu şuna benzer birşey kullanıyorum ben.
www.kemersepeti.com

diğer günler zaten laptop da taşıdığım için çantayla gidiyorum her yere. ama bahsettiğiniz şeyler için sırtçantası çok fazla değil mi?

askılı çantalara karşı bir antipatim var sanırım, bana hep dede çantası olarak geliyorlar kullanmak istemiyorum o yüzden.

linkteki gibi bi çantayı elde de taşıyabilirsin. şakirt görünümü verir diyorsan bilemiyorum ama bence de 15 litre falan fazla. sırtında taşıdığına değmez.

hocam bir bağyan olarak homo sapiens gotgobekus'un önerdiği çantaları hiç beğenmiyorum, dede işi midir nedir bilmiyorum ama yakışmıyor o tip çantalar erkeklere.
illa çapraz dersen şöyle bir model daha düzgün olur: www.trendmodeller.com

sırt çantası alacaksan da 15 litreyi geçme, ben 30 litrelik çantayla bir haftalık tatile çıkıyorum, öyle bir hesap sonusu max. 15 iyidir derim.

(bkz: jansport )

bildiğim kadarıyla gümrükte yüksek oranda vergi ödeyeceksiniz.aynı fiyata gelir

Ama sonuçta burada vergisi ödenmiş otomobil değil mi? Yani ben bir almanım, türkiyede yaşamaya karar veriyorum, 2000 model opel var diyelim, gümrükte yine de vergisini mi ödeyeceğim otomobilin?

eğer araç türkiye'de kullanılacaksa vergiden kaçışınız yok.
yurtdışından kendi aracınızla türkiye'ye tatile gelebilir, bu süre içerisinde aracı kullanıp yeniden çıkış yapabilirsiniz ancak aracın türkiye'de sizden uzun kalması mümkün değil.

Prosedürü falan bilmeme ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: o iş o kadar kolay olsaydı, Türkiye Mercedes-Benz çöplüğüne dönerdi. En nihayetinde Almanya'da milyonlarca Türk var. Bunların eşi, dostu, akrabası var buralarda.

Ayrıca Türkiye'de 1.6 sendromu var, bilmem haberiniz var mı. Hoş, vergisiz o aracı burada sürekli kullanmanızın mümkün olduğunu düşünmüyorum ama diyelim ki biraz vergiden (ÖTV-KDV) yırttınız, MTV'den sokarlar adama. Yıllık 3200 TL. Kaçamazsınız yani.

ötv-kdv den kaçsam zaten yeterli aslında, %130 vergi mi olur allahasen

macıristanlılar 2 araç alıyor bulgaristan'dan 6 ay kullanıyor sonra onu götürüp diğerini getiriyor 6 ay da onu kullanıyor. :)

6 ay kalabiliyor sadece. 6 ay Türkiye'de 6 ay Almanya'da kullanırız derseniz neden olmasın.

bir de sanırım ruhsat sahibi kişi kullanabiliyor sadece ama bunu bi araştırın tabii tam emin değilim.

O is oyle olsa herkes getirirdi. Vergilere ek olarak islerin daha hizli yurumesi gumruk memurlarina tesvik vereceksiniz, evrak pesinde kosmak istemiyorsaniz bir gumruk muamelecisi tutacaksiniz vs gidip Mengerler'den almaktan daha pahaliya gelecek totalde. Hem de dusuk faizle kredi cekip taksitle alma imkani da var Turkiye'de.

sadece 1-3 yaş arası araç getirebilirsiniz türkiyeye. oda gümrükte yine kdv ve ötv sini ödeyerek. bu sebepten yine aracın buradaki fiyatına denk gelir.

siz arabayla girince hatırladığım kadarıyla araç sizinle giriş yaptığı için gümrükte soruyorlar araç nerede diye. dolayısıyla araçla çıkmak durumundasınız.(bunu net hatırlamıyorum ama böyleydi sanırım)

aracı türkiye de 6 ay kullanabilirsiniz. sonra tekrar 6 ay yurtdışında olmak zorunda araç. bulgaristan örneği doğru. benim komşumda bulgar vatandaşı 6 ayda bir gidip aracını değiştiriyor orada alışverişini de yapıp geliyor :)

mavi plaka diye bir durum var onu araştırın. onu bir araştırın. onunla çözebilirsiniz sorunu. ama mavi plakada sizin dönüş yapmış olmanız gerekebilir onu da net hatırlamıyorum. eğer oturum değil de vatandaşsanız mavi plaka size uygun olabilir.

Ordan alırsınız, sonra aracı türkiye'ye getirebilirsiniz ama 6 ay türkiye'de kalabilir diğer 6 ay almanya'da kalması gerek. bu durumda türkiye'de vergi ödemiyorsunuz. ufak tefek sigorta ücreti var sanırım o kadar. tr plaka taktırmak isterseniz astarı yüzünden pahalı olur. fiyat farkını yaratan şey en büyük oran da ötv. gümrükte onu da ödetiyorlar öyle bi durumda.

bi de ruhsat sahibi dışında kişi de kullanabilir türkiye'de sorun olmaz.

siemens

ilk siemens sonra conductix-wampfler

daimler - siemens

siemens

siemens - bmw

Herkes siemens yazmış, ben bosch diyorum.
araştırdım, siemens diyorum :D

Sector Industry
Industry Automation

Drive Technologies
Building Technologies
Osram
Industry Solutions
Mobility


Sector Energy

Fossil Power Generation
Renewable Energy
Oil & Gas
Energy Service
Power Transmission
Power Distribution


Sector Healthcare

Imaging and Therapy Systems
Clinical Products
Diagnostics
Customer Solutions


Sektorübergreifende Geschäfte

Siemens IT Solutions and Services
Financial Services
Sektorübergreifende Dienstleistungen
Global Shared Services
Siemens Real Estate

@kreider

böyle dendiğine göre siemens hakkında bilmediğim çok şey var

edit: saols dampire

evet, bosch değil maalesef :) siemens almanya'nın general electric'idir, sitelerini açın bakın, bilmem kaç bin kalemden fazla, bir sürü farklı sektörde yatırımları var adamların. wikipedia'ya da bakabilirsiniz, ya da fortune 500'e :)

bosch, bosch und siemens hausgerate, würth.

audi

Thyssen Krupp
Edit: Sanayi diyince aklıma ağır sanayi geliyor nedense. Bu arada Fortune 500'de amerikan şirketleri olur. Global 500'e bakmak lazım.

evet evet, benim dediğim fortune global 500

krupp

alışveriş merkezlerinde sırf oyuncak satan kocaman mağazalar var, toy'r's, toyzshop falan gibi, oralara sorabilirsiniz (hatta bir mağazayı arayıp sorun, varsa direkt gidip alırsınız).
bu tip oyunların en detaylı olduğu mağaza sanıyorum kanyon'daki oyuncakçıdır ama anadolu yakasını deneyin önce.

herhangi biryerde karşınıza çıkabilir, ya da yolunuzun üstünde gördüğünüz oyuncakçılara sorabilirsiniz. bulunmaz bişey değil yani. böyle büyük kitabevlerinin ıvır zıvır kısmında da oluyo, arkadaşın dediği gibi.

ha bi de: oyunun adının mikado'nun çöpleri olması lazım.

oyuna tonla para vermeden, çöp şiş çubukları ile de oynayabilirsin, biz evde senelerce o şekilde oynadık.

Burdan tatmin edici bir cevap alman neredeyse imkansız, araştırman lazım, forumlarda falan bu konuda bilgiler bulabilirsin.
Şöyle söyleyim: 85 level olmuş, raidlere, bg lere giden birisi dahi, oynadığı karakteri geliştirmek için skill rotasyonlarını vs. araştırması gerekiyor. Çok fazla detay var.
Yeni başlayan birisi olarak, oyun mekiğini anlamaya çalış, Öncelikli olarak talent sistemini öğren, DPS olursan 85'e kadar tek başına kasabilirsin. www.wowpopular.com , Bu linkten popüler talentleri göreiblirsin.

www.wowhead.com bu linkten yapamadığın questleri, merak ettiğin itemlere, mesleklere vs. bakabilirsin.(bunu sık kullan)

www.curse.com buradan seçtiğin klass ile ilgili gerekli addonlar edinebilirsin.

-iyi oyunlar.

Miksiyon +1
bu seviyede ilk öğrenmeniz gereken şey talent'lar, tüm oyununuz buna göre şekillenecek.
şu siteye de bakın derim: www.wowwiki.com

cv'nizi deaktif'e çekin, yeterli olur.

Taksit, kredi kartı şirketinizin değil bağlı olduğu bankanın verdiği bir hizmet.
"Yapamazsınız" şeklinde üfürmek istiyorum..

Temelde taksitli alışveriş yapamazsınız.
Bizim bankaların "yurtdışında harca, 3 taksitle öde" gibi kampanyaları var, tabii ki harcamayı özendirmek adına yapıyorlar bunu ama yurtdışındaki bankalarda kredi kartını özendirme gibi bir strateji güdülmediğinden taksit imkanı da ortadan kalkıyor.

banka ile satici arasinda ozel bir anlasmadir taksit olayi..

onun icin taksit yapamiyor ama normal tek cekim alisveris yapabiliyor olmaniz lazim..

Lazer neden dusunmuyorsun? Jiletin tek dezavantaji 3 gunde bir ilgilenmek zorundasin yoksa aci yok bir sey yok, giriledebilir yani neden olmasin ki

lazer daha kötü yapar diye korkuyorum açıkçası baya sinir bozucu bi hale geldi çünkü. nerde görülmüş epilasyon aletinin bacağı yaktığı yani ama bana oluyo nedense :)

lazer çok rahat birşeymiş tavsiye ederim. ilk başlarda biraz kızarıklık oluyor ama geçiyor ertesi güne... ben daha sadece bir seansa girdim ama 2 aydır kıl tüy namına hiçbirşey yok;)

Bir süre jilet kullanıp cildinizdeki kabarıklar vs. geçince direkt lazer epilasyona gitmelisiniz, bu tip durumlarda cildiye uzmanları bile lazer'i öneriyor.
(Yalnız tatil yapacaksanız lazer epilasyona tatile gidip geldikten 2-3 hafta sonra başlamalısınız.)

insan nasıl hem gastrit hem ülser hem reflü hem de 2-3 tane mide fıtığı sahibi olabilir? sende mide kalmamış zaten bundan sonra kafana göre takıl :)

ne bileim anlamamıştım ben de. fazla da umursamadım zaten ama şu sıralar midem baya felaket.

gözünü seveyim kefir iç. bak bende mayası da var. istersen vereyim, ya da başka yerden bul. mideye çok iyi geliyor. yıllardır reflüden resmen oturur pozisyonda uyuyan annem her gece yatmadan 1-2 saat önce kefir içerek o kadar rahatladı ki. markette satılanları bilmem ama evde mayalanan kefir candır.

Acilen doktora görünün derim, bu kadar çok rahatsızlık bir aradayken buradan aldığınız "şunu ye, bunu yeme" önerileri de işinizi görmeyecektir.
Ülseriniz ilerlemiş vb. de olabilir, rennie'yi de kullanma sıklığınızı doktora söyleyin, uygun miktarı ayarlasın, kafanıza göre sürekli almayın.

dediğin hastalıklar diyet ile tedavi edilmez, bir aradaysa kesinlikle edilmez. ilacı var.

Gözümüzde bir sorun olması demek illa göz bozukluğunda şikayetçi olmanız demek değil, göz sinirlerinizle ilgili bir şey olabilir.
Göz doktoruna görünün derim, her bir derdin çözümü için elli çeşit test var, en doğru sonuca böyle ulaşırsınız.

sarıyer denizkızı meyhanesi

salaş diye karaköy / akın balıka akın etmeyin derim, fena halde bozulmuş olduğunu duyuyorum insanlardan (kışın güzeldi)
beşiktaş'taki hasbi'yi her daim önerebilirim, tıklım tıkış olmaz, oturup güzelce sohbet edersiniz.

önerim bayındır diş kliniği. önceden arayıp çene cerrahı olan gün için randevu alabilirsin. kalite/güven açısından asla sıkıntı olmaz ama fiyat tuzlu olabilir. sigorta karşılar mı bilmiyorum.
www.bayindirhastanesi.com.tr

yakın bir arkadaşımın mecidiyeköy'de diş kliniği var. benim tanıdıklarım gittiğinde indirim de yapılıyor. zaten muayene ücretsiz.

www.dentagra.com

doktor mesut bey ile görüşebilirsiniz.

Çekim riskli ise mutlaka iyi bir cerraha göstermelisiniz diye düşünüyorum,
Dentamar / Dr. Ruhi Balcı'yı öneririm, tüm 20'lik dişlerimi kendisine aldırdım, ikisi içerde kırık vaziyetteydi, hiç sorun yaşamadım.

www.dentamar.com.tr

çektireceğin adam deneyimli bir cerrah olsun.

geçen yıl 2 doktor, 2 asistan, 9 iğne, 3.5 saat, 6 dikişle biten zaman zaman acıdan bacaklarımı tırmaladığım bir deneyim yaşadım.

dentistanbuldaki fiyatlarada bakın mutlaka sonradan geliyor sana fiyatlar..bana kanalaltı tedavisine 450+film+muayene parası falan denilmişti..koltuğa oturdum lan nolcek en fazla 200 falandır diye dişimde şişmiş halde o zaman geldi faturalar..bir bakın siz..birde 20lik dişlerin yerine göre doktorlar normal doktorlara çektirtmeyin diyor..ona da bakın mutlaka..

Peeling yöntemiyle nasırın köküne ulaşmak hayli zor diye biliyorum, özellikle de tabanda, bu yüzden bir uzmana gidip temizletmek işe yarayabilir. Nişantaşı'nda İsveç Ayak Sağlığı Merkezi var, aşağıya linkini ekliyorum, teyzem gitmişti daha önce nasır tedavisi için, memnun kalmıştı yalnız pahalıdır biraz.

www.isvecayak.com

nasıra sprey sıkılıyor ama, ben öyle yapmıştım ve geçmişti.

(bkz: topuk taşı)

etik anlayışı bir kenara bırakıp kişisel faktörler önemlidir. aldatmak bana göre şerefsizliktir. farkındalık gerektiren bir durum. kişiliğin el veriyorsa pişman olmazsın. vermiyorsa elbet olursun.

valla ben bi pişmanlık yaşamadım. hakediyorsa zaten değil pişmanlık rahatlama yaşıyorsun.

o an olmuyorsun da ertesi gün falan pişman oluyorsun. ama yakalanırsan kesin pişman oluyorsun.

@ raki masasinin degismez adam,

yakalırsak ztn yarraklara yan bastıgımızın resmidir.

duruma göre değişir..
gerçekten sevmediğin biriyle birlikte olup aldatıyorsan ya bunu sürekli hale getirirsin ya da direkt ilişkini bitirirsin.
sevdiğin birini aldattıysan pişmanlıktan ölürsün, sonra işler çok sarpa sarar.

@ mocha

bnde onu merak ediyorum gercekten sevdigin deger verdigin birini aldatmaktan bahsediyorum

e gayet basit aslında, aldatma da temelde bir çeşit yalan/yalanı yaşama durumu.

sevgilin olan kişinin bir şeyden haberi yok, seni aynı duyguyla hayatında tutuyor, ve bazen kendisinin en ufak sevgi dolu bir bakışı sende "ulan ne pislik insanım, allah cezamı versin" dedirtiyor, o noktada artık ne o kişinin yanında tam anlamıyla kendin olabiliyorsun, ne yaptığını unutabiliyorsun derken ilişki bir boka benzemiyor, karşındaki de nedenini bilmeden mutsuz oluyor.
bir de gece birlikte yatarken, ya başkasının adını sayıklarsam paniği var ki, o durum başa oynar..

sonuçta ya alışır ve hiçbir şey olmamış gibi devam edersin, ya da bu pişmanlığa dayanamaz ayrılırsın -yufka yürekliysen bir de "ben seni aldattım" dersin bi noktada dayanamayıp, pek hoş olmaz.

genel olarak, "Başarılı", kaideyi bozmayacak ancak şöyle bir sallayacak kadar yamuklarına şahit olmuşluğum var.

edit, bırak tanımayı etmeyi compumaster benzeri biri harici moderatörler kimlerdir hiçbir fikrim yok

Hayır.
Sebep: Duyuru silmedeki keyfiyet problemi.

Moderatörlerden sevdiklerim var, zira az önce kendisine özelden de bunu ilettim :)
Ancak uygulamada hayır. Keyfe kader uygulamalar oluyor maalesef. Bir kullanıcıda farklı, diğer kullanıcı için farklı moderatör tarafından farklı uygulama olabiliyor. Keşke böylesine güzel bir yer bunu aşabilse.

evet. beklentiyi yüksek tutmuyorum. bu hayır diyenler sanıyorum ki moderasyon denen olayın botlar tarafından yapıldığını falan düşünüyor böyle hata fln olmayacak. enteresan ya. burası devletin resmi forumu değil sonuçta her moderatörün durumları kendine göre yorumlaması kadar normal bi şey yok.

edit: ehe, ben otorite miyim ya benden etkilensinler, komikmiş.

ok cevabım şöyle;
her moderatörün olayları farklı yorumlaması bana normal geliyor, memnunum.
oldu mu?

bu arada moderatörlere ben farklı bir hesabımdan sitemkar bir duyuru açmıştım. bir iki özelden mesaj aldım, konu ile ilgilenmeye çalışan moderatör arkadaşlar da vardı sağ olsunlar. bilmeden mükerrer duyuru açmışım. bir süre sonra giriş yapmaya çalıştığımda üyeliğimin silindiğini gördüm. He, bu da hoş değildi tabii.

xenophobe insanların özgür düşüncesini baskılayan yorumlar yazmazsan sevinirim. Bu uyarı herkes için geçerlidir. ''Evet diyenleri anlamıyorum'' ya da ''hayır diyenleri anlamıyorum'' şeklinde insanlara yüklenmeyin, kendi düşüncenizi belirtmekle yetinin lütfen.

İdare ediyorlar, bazen sırf biz buradayız demek için duyuru/cevap sildiklerini düşünüyorum.

bana zararları dokunmadı ama geçen hafta duyurumun üstte kalması için mesaj attığım iki mod beni sallamadı; gözüme görünmesinler. onun dışında sıkıntı yok gibi, yeter ki bayıcı ek kurallar getirmesinler..

bence işlerini gayet de güzel yapıyorlar.

memnunum. mesajlarımı / sorularımı yanıtsız bırakmıyorlar, ortamın dingonun ahırına dönmesini engelliyorlar ve bu işi "iş" olarak yapmıyorlar.
daha ne olsun.

memnunum, çok fazla duyurum silindi iletisi gördüm ama saçma sapan sorular sormama rağmen henüz bana bulaşan olmadı, hatta acil diye açtığım başlığı düzeltmeler bile oldu daha anlaşılır biçimde.

Elinizde Schengen vizesi varsa gerisi önemli değil diye biliyorum?

italya vizemle italyadan hollandaya gittim döndüm. sadece pasaportumdaki insan ben miyim diye baktılar. kimse beni durdurmadı.biletlerimi çoook önceden almıştım. sene 2009

ryan air'de şöyle bir uygulama var; eğer uçtuğunuz ülkeye ait bir residence permit'iniz yoksa yani pasaport ile seyahat edecekseniz kontuara gidip biletlerinize damga bastırmanız gerekiyor, bu noktada vizenizin geçerliliğinden gayrı bir şeye bakmıyorlar.

ancak ispanya'ya indiğinizde "nerde arkadaşım senin rezervasyonların?" derler mi onu bilemiyorum. bana hollanda'ya ikinci girişimde sormuşlardı, yanımda çıktıları vardı gösterdim direkt. her ihtimale karşı booking.com'dan rezervasyon yaptırabilirsiniz, sonra iptal edersiniz, sorun olmaz.

vizeyi nerden aliyorsunuz? bu durumda yunanistan'dan almaniz gerek haberin olsun. ispanya'dan aldiginiz schengen ile ilk girisinizi yunanistan'dan yapmaniz sorun cikarabilir.

pasaport kontrolünü ryanair yapıyor sadece vizen varsa onaylayıp yolluyor. otel rezervasyonuna falan ihtiyacın yok yani. inişte de "nothing to declare" şeklinde geçiyorsunuz kontrol montrol yok schengen dışına çıkmadığınız sürece.

Öncelikle Roma'dan başlayıp Venedik'te bitirin, kesinlikle en iyi yol bu, yolculuk Roma'da sona ermesin.
Roma'da gidebiliyorsanız Napoli ve Pompei'yi,
Floransa'da San Gimignano, Siena ve Pisa'yı,
Venedik'e gittiğinizde Verona'yı görmeden dönmeyin.

Benim iki seçeneğim olsa kesinlike Siena ve Verona derdim.


haa, bir de; hayırlı olsun :)

valla bence italya bu mevsimde ve ayrıca bir balayı için kötü tercih..

sıcak bir geziye hazır olun.. önce roma turu;
her yere neredeyse yürüyerek gideceksiniz, çok susayacaksınız ve acıkacaksınız. su biraz tuzluca 2 euro dan başlıyor küçük bir şişe. allahtan çok çeşme var, her çeşmede susamasanız da su için.. (depo olur)
aşk çeşmesi denilen yerde çeşme-heykel kısmına yüzünüzü döndüğünüzde saat 10 hizasında ayak üstü pizza-dondurma falan satan yer var. çeşmeye 10 metre bile yok uzaklığı. adını unuttum ama koca italyada en leziz pizzayı ayak üstü orda yedik. hem de dilim pizzaydı. kesin tavsiye ederim..
her yer taş ve heykel, artık bir süre sonra çok önemli ve değerli bir şey görseniz de önemsememeye başlıyorsunuz. bir sürü tecrübe var anlatacak ama kısaca roma için şunu söyleyeyim ortalık yerdeki pizzacılara girmeyin. ara sokaklar hem daha ucuz hem daha misafirperver ve hem de çok daha lezzetli. biz bir ara taksiye bindik ve bizi iyi bir pizzacıya götür dedik. ara sokaklarda bir yere küçük bir restoranta götürdü. hayatımda yediğim en güzel eti orada yedim.. oturduğunuz he pizzacıda kola 4-5 euro dur.. aklınızda bulunsun

floransa için söyleyeceğim pek bişi yok ama dondurmasını yemeden gelmeyin. meşhur grom dondurması.

eğer giderseniz siena süper bir yerdir. hayran kalacaksınız.

geceleriniz hep dinlenmekle geçeceğinden pek balayı kıvamında geçmeyecek.. şimdiden hayırlı olsun

Çok genel bir soru olmuş. Öncelikle birkaç ön bilgi vermeniz lazım:

- Kaç gününüz var?
- Nasıl bir tatil anlayışına sahipsiniz? (Kültürel/Gastronomik/Doğa-Yürüyüş/Deniz)
- Müze gezmek hoşunuza gider mi? Hangi tür müzelere ilgi duyarsınız? (Sanat - Modern? Klasik?/Arkeoloji/Endüstri-Teknoloji)
- Ortalama bütçeniz ne kadar?

Ben yine de genel birkaç bilgi vereyim.

En kolay ulaşım için güneyden başlayıp kuzeye veya tersi kuzeyden güneye doğru yol alın. Yani Roma giriş-Venedik çıkış veya Venedik giriş-Roma çıkış mantıklı bir yol olur. Bir de yine çok kullanılan Milano giriş-Roma çıkış yolu var. Ancak burada önce Venedik kolu için git-gel yapmanız gerekiyor, hem zaman hem de para kaybı. Gerçi THY Venedik biletleri pahalı oluyor genelde, Pegasus'da ucuz Milano bileti bulursanız bu ikinci yolu tercih edebilirsiniz.

- Venedik için önerilerimi sözlüğe yazmıştım: (bkz: venedik/@neyehbe) Üç günlük bir Venedik gezisi için bunu takip edebilirsiniz. Klasik dönem resimleri seviyorsanız galleria dell'accademia'yı gezebilirsiniz. Önemli eserler içinde Bellini kardeşler ve Tiziano'nun resimleri var. Yemek mevzusunda Tiramisu'nun buralı olduğu söylenir. Bir de Carpaccio ilk defa burada yapılmıştır. Carpaccio'nun çıkış hikayesi de ayrı bir ilginçtir. Ha bana göre bir numarası yoktur bu yemeğin ama İtalyanlar işte, meşhur etmişler. :)

- Verona'da yarım gün geçirilebilir. Jülyet'in evi, Romeo'nun evi gibi (burası gezilmiyor) gibi romantik gelebilecek şeyler var. Bir de genelde es geçilen Jülyet'in mezarı var. Bence bir özelliği yok bu mezarın (zaten üstü açık düz bir lahit gibi birşey) ama ilginizi çekebilir diye yazıyorum. Tabi esas olarak inanılmaz güzellikteki Roma arenası var. Akşamları konserler/operalar düzenleniyor burada. Gece kalırsanız ve zor ama bulabilirseniz bilet alıp dinleyebilirsiniz. Verona'da arenadan kaleye doğru giderken bir sokakta güzel bir panzerotto yapan yer var. (bkz: panzerotti/@neyehbe)

- Yol üzerinde ana durak olarak Milano var. Pek romantik bir şehir sayılmaz ama pahalı alışveriş için uğrayabilirsiniz :) Özellikle Quadrilatero della Moda denilen bölgede pahalı butikleri bulabilirsiniz. Milano hakkında yazdıklarım için (bkz: milano/@neyehbe) Burada yazdıklarımdan özellikle mezarlığa uğramanızı tavsiye ederim. Paris'teki pere lachaise'den çok daha güzel. Tabi bir balayı çifti için ne kadar uygun düşer bilemem :) Yine klasik dönem resimler içinse Pinacoteca di Brera'yı ziyaret edebilirsiniz. (bkz: pinacoteca di brera/@neyehbe) Santa Maria delle Grazie'deki Leonardo da Vinci'nin Son Akşam Yemeği tablosu içinse en az bir ay önce randevu almanız lazım. Yemek mevzusunda Milano'nun meşhur safranlı risotto ve osso buco'su var. Atıştırmalık olarak da hemen Duomo'ya çok yakın Luini'nin panzerotto'su. Yöresel peynirlerden ben özellikle gorgonzola'yı seviyorum, ama küflü peynir sevmiyorsanız size göre olmayabilir.

- Hazır Milano'ya gelmişken bir günlük Como gölü turu yapılabilir. Gölün orta noktası Bellagio kasabası güzeldir. Buraya tekne ile gidip otobüs ile dönmek güzel olabilir. Ayrıca Como'da füniküler ile Brunate'ye çıkıp tepeden bakabilirsiniz.

- Floransa zaten sokak sokak dolaşılacak bir şehir. Üstelik kompakt da sayılır. İşte duomosu, ponte vecchio filan dolaşacaksınız zaten. Ancak benim önerim sabah gün doğarken veya akşam gün batımı sırasında piazzale michelengelo'ya çıkın. Şehri tepeden izlemek apayrı bir duygu. Yine resim için Uffizi müzesi. Michelengelo'nun Davut heykelinin orjinali içinse Galleria dell'Accademia. Dante'nin evi de yine Floransa'dadır.

- Floransa yakınlarında Pisa ve Siena var. Pisa zaten küçük. Bilindik kule ve duomo dışında ilginizi çekebilecek pek birşey yok. (Nehir kenarındaki küçük bir minyatür kilise dışında) Siena ise harika bir ortaçağ şehri.

- Roma zaten başlı başına sanat dolu. Kolezyuma giderseniz aynı bilet ile Forum'u da gezebiliyorsunuz. Şehrin göbeğinde bizim Efes gibi bir yer, inanılmaz. Patheon'da ise Raffaello, Vittoria Emmanuelle II ve Umberto I'in mezarları var. Vatikan'da San Pietro kilisesinin tepesine çıkabiliyorsunuz, aklınızda bulunsun. Bir de kilisenin altında eski papaların gömülü olduğu koridorlar var. Roma'da tabi makarna(pasta) ve dondurma var. Özel bir yer bilmiyorum ama aşk çeşmesinin oradaki köşedeki dondurmacı benim hoşuma gitmişti.

- Roma'dan Napoli ve sonra da Pompeii'ye gidilebilir. Napoli pizzanın doğduğu yer. Arkeoloji müzesi alanında dünyanın sayılı müzelerindendir. (Yalnız bana göre İstanbul'daki Arkeloji Müzesi çok daha özel) Pompeii zaten en az yarım gününüzü alır. Ancak zamanlama olarak pek doğru bir tercih değil. Aşırı sıcak ve yorucu olacaktır. Üstelik ağaçtır, gölgedir filan pek yok.

Ulaşım ve konaklama için daha önce bir duyuruya yazdığım mesajı inceleyebilirsiniz:

www.eksiduyuru.com

Şimdiden iyi gezmeler. Ve mutluluklar dilerim :)

dün çok içmek? gün içinde fazla kahve içmek?

sinir sıkışması olabilir.

ben kendimi bildim bileli ellerim/bacaklarım titriyor ara ara. parkinson mu diye düşündüm bile bir ara. fakat alakası yokmuş. sonradan fark ettim ki, kaslarımı zorladığımda ya da farkında olmadan gece üzerine yattığımda falan ertesi gün böyle titremeler olabiliyor. sende de benzer bir şey olabilir bence.

ben yine de bir doktora danış derim. olmadı, internetten araştırma yap. bizim yorumlarımız (aramızdan bir doktor çıkıp 'açılın ben doktorum' demediği sürece) en fazla fikir verir sana. doğru tanıyı koymaz.

@ minguinho: kahve içmem, dün de iki kadeh şarap içtim ki benim için gayet normal. diyorum ya herşey normal, yorgun falan olsam zaten umursamayacağım..

@ deckard: almanya'dayım, o yüzden burda soruyorum :-/ burda doktor işleri zor :(

Terleme,uykuya dalmada zorlukta varsa hipertroid olabilir.

sigaradan da olabilir

paket bitince geri gelir. seviyosa zaten gelir. her şekile geri gelir raad ol.

çamlıca market'in oralara bak, kesin ordadır

Bizim büfeye geldi. Okey oynayacaktık 4. lazımdı. çektik okey oynuyoruz.

işimiz bitsin göndeririz.

kaçırmışlar. içimdeki çocuk öyle dedi.

Bizim kaçırmadığımız konusunda hem fikiriz ama değil mi ?

Sonuçta geri gönderdik biz. Hatta geç gönderdik diye sigaranın yanında bir de çakmak yolladık.

aynı durum bende de var kalıcı olmaz... eğer yara gibi kabuk tutmazsa hiç bir sorun olmaz. fakat tutarsa sadece lekeler oluş onlarda yıllar sonra geçmeye başlıyor.. öyle bir durumda cildiyeye mutlaka görün

döner evet, ama kendi haline bırakma, içinde aloe vera olan bir krem kullanmanı tavsiye ederim, kızarıklığa ve acıya iyi gelecektir.

bepanthol sürün sürekli, bir şey olmaz.

silverdin sür.

hametan'da iyi geliyor. bi de kese bu işin çok güzel bir çaresi aman ihmal etme. ben de senin gibiydim geçen yaz yanlışlıkla sırtımı yaktım az kalsın kapkara kalıyordu sırtım. bu arada bioderma'nın güneş koruyucuları çogzel 100 spf yüz için, 50 spf vücut için bir ton dahi kararmıyorsun oh yes. :D

okuluna göre değişir mi bilemiyorum ama bizim okulda 1.8'in altında kalırsan yeni ders alamıyorsun. yaz okulunda açılan yüksek kredili bir ders almanı tavsiye ederim not ortalamanı yükseltmen için.

okulunuzun yönetmeliğine bakmalısınız (internet sitesinden bulabilirsiniz), her okul için uygulama farklıdır.

marmara nın öncülüğünü yaptığı bolognia süreci muhabbetine benziyor. ortalaman 1.8 in altına düştüyse 3 ten ders alamazsın o sistemde. 1.8'in üstüne çıkıp 3 ten ders alsan bile genel ortalamada 1.8'in altına indiğin anda 3'ten ders alamamaya başlarsın

olayı şu ; ekim de havalar soğuk oluyor, ki eskiden daha soğuktu. ısınmak için seks yolu seçiliyor ve bu kadar çok haziran çocuğu var

ısınmak için seks mi yapılırmış yuh bahaneye bak
hanım koş üşüdüm
ahahaha işin aslı bayıcı sıcakta seks yapamadıkları için olsa gerek

çok düz mantık gidiyorum. malum yaz sezonu düğün sezonudur. direkt çalışmalara başlarsan anca eylül ekimi bulur sonuç alman.

kompisko +1 kışın geceler uzun...

genşler kışın diyorsunuz da eylül bu daaa??

ayrıca @çok şey bilen adam, o kasımdı benim bildiğim?

yazın sıcaklarda yeterli çiftleşme düzeyine erişemeyen çiftlerimiz, eylül & ekim aylarında arayı kapatmaya çalışıyor olabilirler.

büyük denetim firmalarının danışmanlık birimleride var;

ernst and young, pwc, deloitte, kpmg vs

bunlara bir bakın isterseniz

www.etrm.com.tr

kocaman şirketler haricinde enerji piyasasında şimdiye kadar rastladığım en düzgün şirket diyebilirim.

roman'da oluyordu kapalı elbise baktın mı? ama bir şey söyleyeyim hem uzun hem kapalı biraz rahibe gibi olursun sanki, ya diz hizasında olsun ya da omuzdan bir açıklık olmalı falan ne bileyim.

www.gustogiyim.com
o kadar da kapalı olmasın yav...

roman mantıklı olabilir, omuzdan vercez bi' dekolte sanırım, mecburen. bulunmuyor resmen çıldırtıcı bir arama süreci bu. tenks.

dediğiniz elbiselerden giyiyorum seviyorum ama diktiriyorum. en güzel üzerinize dikilecek olandır. mağaza fiyatıyla aynıya gelir.

uzun kapalı dekoltesiz giyecekseniz bile sırta dekolte verin en azından öbür türlüsü hakikaten gölge düşürüyor elbisenin asaletine.

beşiktaş sinanpaşa çarşısı'na baktınız mı? orda bulabilirsiniz belki.

www.skyscanner.com

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1

ayrıca indiğiniz havaalanından gideceğiniz yere ulaşım ücretleri için de nshispeed.nl'e bakabilirsiniz, böylece farkı havaalanlarından varış noktanıza toplam maliyetleri de görmüş olursunuz.

istanbul-rotterdam bildigim kadariyla yok zaten.

Istanbul - Amsterdam icin KLM (sabahin korundeki ucusu ucuz oluyo), transavia, corendon, pegasus. Amsterdam Rotterdam arasi trenle 40 dk ve fiyati 10 euro gibi bi sey. Havalimaninin icinde tren istasyonu var, direkt rotterdama gidebilirsiniz.

Corendon; Izmir ve Antalyadan Rotterdam'a
Istanbul Sabiha Gokcen'den Amsterdam'a ve Einhovan'a ucuyo. ns.nl adresinden Hollanda ici tren saatleri ve fiyalarina bakabilirsiniz.

Onun haricinde Bruksel, Koln/Bonn ve Dusseldorf Havalimanlari Rotterdam'a yakin. Oradan Hollanda'ya gelmek icin de Mocha'nin dedigi gibi nshispeed.nl e bakabilirsiniz.

teşekkürler ama benim istediğim Amsterdam/Rotterdam değildi. Sorun da bu zaten, gideceğim yer merkezi değil (Maastricht ve Emmen, biri güney biri doğu). Eğer mümkün olursa Maastricht'e uçakla gidip, oradan sonra Emmen'e trenle yolculuk yapıp, oradan da en yakın uluslararası havalimanı ile birlikte İstanbul'a dönmek istiyorum (manyak mısın demeyin, arkadaş ziyareti). Yani Maastricht için yakınlardaki Belçika/Almanya havalimanları bile olur, Schengen vizesi alırsam.
Benim tek umudum aslında İstanbul merkezi bir şehir olduğu için birçok havalimanının uçak sağlamasıydı. :/ Yok öyle bir şey galiba.

düsseldorf'a inseniz, ordan da trenle geçseniz maastricht'e? condor'un antalya kalkışlı bir uçuşu var 100 euro gibi bir fiyatı olan. kalkış illa ki istanbul olsun demezseniz düşünülebilir:

www.condor.com

bir de bugün bir arkadaş pegasustan ist-ant arası bileti 50 tl'ye aldığını söyledi. onu da ekleyeyim eğer condor'u düşünürseniz.