Dünyada sadece insanlar, onlar da çoğunlukla sen izin verirsen senin canını yakabiliyorlar. Burada tecavüz, taciz, saldırı gibi durumları hariç tutuyorum. Senden bağımsız olarak da başına kötü şeyler gelebiliyor. Ama yine insandan.
Bulundukları yerden dolayı insanlar bombalanıyor, parçalanıyor ve ölüyorlar. Dünyada böyle şeyler oluyor, cepte.
Gerçeklerin canı cehenneme; ama realist bakacak olursan, o karaltının ya da korkuluhikayelerin sana yapabilecekleri pek de bir şey de yok. Ne yapabilirler? Cidden soruyorum, ne yapabilirler sana? Cevap ver yani!!11
pukka212'nin yöntemi gibi bir yöntem de deneyebilirsin. Kendi yöntemini geliştirebilirsin. ama bence bu uykudan verim almayan ve kendini bastıran hal ancak bir yere kadar devam edebilir. vücudun yoruluyor bir kere.
Sabah dediğimi tekrar söylüyorum: 4-5 yaş bunların halüsinasyon olarak nitelendirilmesi için çok ama çok erken bence. gördüğün şeyin net bir suratı, fiziksel şekli vs. var mıydı desem muhtemelen karaltıda kalacağız.
Yalnızca ışık meselesi veya karaltı değil; ben yatağımın, koltukların, masanın altlarında; yani göremediğim her boşlukta bir şey olduğunu düşünüyordum. Şu anda bu çok saçma geliyor bana, ama inan ki 5 sene önceye kadar devam ediyordu. Ama göremediğim yerlere gidip, bakınca gördüm ki orası sadece boş, ya da öyle tozlu ki temizlik vakti gelmiş! Temizlik vaktinin geldiğini görünce, yüzyıllardır bu dünyayı terk edememiş hayaletten daha çok üzülüyordum!
Karanlıkta uyumayı hiçbir zaman sevmedim. 16 ve 19 yaşımda, gece yarısı çığlık atarak ve odada karaltı olduğunu sanarak uyandım. İkisinde de bir şey yoktu. İkisi de kuzenlerimde kalırken oldu. Tehdit edici bir ortam da yoktu yani. uyku-uyanıklık arasında benim hayallerim, gerçekliğe taştı yanlışlıkla muhtemelen. Zaten sabah uyumaya başlayınca ışığa da lüzum kalmadı sonraki senelerde.
Sana dönersek; içine mi saklanıp seni yönetecekler? bilimsel açıdan var olamayan ve sana ancak parazit veya simbiyotik şekilde yapışırsa var olabilecek bir entite ya da varlığı, sen alt edemez misin? yani bu karaltı gerçek değil. ama olsaydı ve sana dadansaydı bile ne yapardı en fazla? ve bu senin canını yakabilir miydi?
hayır.
en kötü ihtimalle gücünü toplayıp, tekrar benliğini ele geçirirdin. Birileri de bu hikayeyle ilgili roman yazardı veya film çekerdi. Bir çeşit
hero olurdun.
Çocukluğumdan beri anlatması 1 saat süren rüya veya kabuslar görürürüm. çok değişik şeyler görürüm. Ve bunlar bana gerçekten ilham veriyorlar.
Özetle ben bu konuda bir şekilde "düzeldim". Dürüst bir şekilde, "nasıl oldu da geçti" diye kendimi değerlendirecek olursam, kabataslak beni değiştiren faktörleri şöyle sıralarım:
1. dinsizin hakkından gelen imansız olmak
ortaokulda tasavvuf ve budizmle ilgiliyken, orta sona doğru teenage ateist oldum. Lisede önce deist, sonra zaman içinde agnostik oldum. Şu anda agnostic theism dışında,
en.wikipedia.org burada belirtilen agnostisizm türlerinin hepsinden hoşlanabiliyorum.
İşin teolojik boyutu bu. Tabii bu felsefik anlamda da bir kuşkucukluk ve akademik anlamda bir gerçekçilikle beraber daha da büyüyor.
Yani geniş anlamda dünyaya, dünyadaki gerçek gelen şeylerle ilintilenerek devam ederken; hayal gücüme, hayal gücümle felsefik, düşünsel, limitsiz bir alan tanıyorum. Şimdi burada böyle konuşuyorum ya mesela; etrafımdaki insanlara fauxhumanitas nasıl birisi desinler ilk söyleyecekleri şeylerden biri hep hayalgücümle ilgili olur, ve kesinlikle hayal aleminde yaşadığımı belirtirler. Ha ben kendim gibi
dreamer insanlarla arkadaş olduğum için bazıları bunu söylemeye gerek bile duymayacaktır, o ayrı.
2. Kendimden daha zayıf bir varlık olarak kedi
Bu kesinlikle çok etkili. Çünkü kediler her sesi duyarlar. Her şeye bakarlar, incelerler, yanına gidip, tatbik ederler, koklarlar. Bir kedi için tipiktir: oturduğu yerden kulağını sesin geldiği yere çevirir; incelemeye gerek bir şey varsa gider, yerinde inceleme yapar. Pisiş, kedim, bana bir çok şey öğrettiği gibi, seslerin somut nedenlerden kaynaklandığını da öğretti. Bence aşırı etkisi var. Senden bu denli güçsüz bir varlığın bu kadar cesur olduğunu görünce bi' feyz alıyorsun, yaka ilikliyorsun.
Ama sonra öldü. Mesela ölümü tamamıyla atlatmak değil belki, her ölüm iz bırakır ama; ölümünü genel itibari ile atlatmam 6-7 ay sürdü. Bu mesele o kadar reel, gerçek, realist, olan, olmuş, bitmiş bir şeydi ki; anlamam çok uzun zaman aldı. Ölümü anlamam çok zordu. Ve ben ölmüş halini görme şansına sahip olmadığım için, bir çeşit ölümle helalleşme faslını da yaşayamadım. Ama şu anda dünyada en nefret ettiğim şeyler yaşlanmak ve ölüm. Çünkü gerçekten bu ikisi hiçbir şekilde kontrolümde değil. Korkacak olsaydım bu iki, kişiye kayıtsız ve mimiksiz şeye korkardım. Ama korkacak yerim yok şu an.
3. Doctor Who
Aklına gelebilecek, küçük bir çocukken (-den beri) korkabileceğin her türlü öcüyü işlediler. Buradan Russell T. Davies ve Steven Moffatt'a sonsuz şükranlarımı bir kere daha, bu sefer bu konuyla ilgili sunuyorum. İnanılmaz bir meditasyon olabilir bence. Davies'in başta olduğu bölümlerde resmen hümanist yaklaşımıyla öcülere sempati kazanmanı sağlıyor. ONLAR DA Bİ CAN TABİ!!!111 diyorsun içinden ahahha
Ciddiyim. Çok güzel, izle. Senaryo, sanat yönetimi + kostüm, sinematoğrafi falan da harika.
Ben mesela aynalardan tedirgin olurken, olayı yatak odama, sokaktan bulduğumuz gizemli bir aynayı koymaya kadar vardırdım. Hani o gözünü kaçırdığın an orada bir şey sana bakıyor olacak gibi geliyor, ya da kapıyı açmadan önce gözetleme deliğinden bakarsın, bir çift kırmız göz sana bakacak ya... o da olmuyor. Bakmıyor. Aynada sen kendine bakıyorsun. Binlerce kez o an dönüp baktığımda, aynada bana geri bakan tek şey kendimdim. Kim o dediğinde de kimse olmuyor. Kapının arkasında da küçük bir cin oturmuyor. Keşke olsaydı dedim bir keresinde kendime, hayat daha eğlenceli olurdu. Ama yoklar ne yazık ki...
Neden kendimden örnekler veriyorum? Çünkü muhtemelen korktuğun yerlerin çocuğunu araştırdım, inceledim, kurcaladım. Buraların üzerine gittim. Yani yapılabilecek her şeyi yaptım, her yere baktım bu gizli vatandaşları bulmak için, ama tüm samimiyetimle söylüyorum yoklar.
Diğer şeyler:
Sabah yazdığım yazıda açıklamalar yapmışım işin psikolojik geçmişine dair, bunlara gerek olduğunu düşünmüyorum. Nasıl olsa bir PSİ insanına danışacaksın. Onlar daha iyi yönlendirirler diye umuyorum. Ama yine de çıldırık anlarında kendini bu mesajı atarken yaptığın gibi ifade et diyebilirim. İçinde kur kur yapacağına: ses çıkart, seslendir, huzursuz olduğunu söyle. Kimseye anlatamıyorsan, kendine anlat. Gerçekliğe geçip, dilsel olarak ifade etmen rahatlatıcı olacak, buna çok inanıyorum. Türlü psikanalitik nedenlerle inanıyorum, bunları sana açıklamama gerek yok. Uzun.
American Horror Story'i beğendin bence. Anlatım şekline bak mesela onun da... Bütün korku hikayeleri aslında sadece senin algılarınla oynar: yani eğer bir lastikse, bunun limitlerini zorlar veya esnetir. Net olarak algıladığını düşündüğün tüm nesnelere anlamı sen yüklüyorsun. Aynı şekilde anlamlarını onlardan alabilirsin de (bence
Sartre -
Bulantı yı okuyabilirsin, hoşuna gidebilir). Nesnelerin ve şeylerin, istemsiz olarak, anlamlarını en iyi yitirdikleri yer uyku bence. Renkler, şekiller bir şey ifade etmez aslında. Ve tam o noktada, aslında algının da kıyısında olursun. Tabii ki de sen sürekli o kıyı çizgisini aşmayıp, güvenli alanda kalmak için derin uykuya geçemiyor gibisin. Ama ona bedeninin ihtiyacı var. yani gerçekte (çok büyük ihtimalle) var olmayan bir korku nesnesinden dolayı sen kendi kendine fiziksel zarar vermiş oluyorsun. Ayrıca rüya görmek bence çok eğlenceli. Gerçek bir dreamer rüyasız olur muymuş?! Rüya/kabus iyidir. İçinde neye sıkıldığın ayan beyan ortaya çıkıyor, yeter ki rüyalarındaki sinemaya arada uğra.
Burada son kez şunu soracağım: gerçek olsalardı ne değişirdi? Bir kaç kere bastırmayıp, üzerine gidince ne oluyor? Bir denesen ya? Ben senden 1-2 yaş küçükken buna sardığımda, bir şey olmadığın gördükçe mesele ilgimi yitirdi.
Biraz
H.P. Lovecraft da okuyabilirsin. Tırsaklığını besler, anlatım dili de güzeldir, namnam.
Çok güzel anlatmışsın bence yaşadığın durumu, biraz empati kurdum ve çok sevimli geldi hikayen. Umarım kendini nasıl iyi hissedersen öyle devam eder her şey.
Sonnot:
İlla psikolog istiyorsan da, psikiatr arıyorsan da; adam gibi bir psikanalist bulacaksan da mutlaka verdikleri akademik çalışmalara ve çalışma alanlarına da bak. Google'da arat. Çünkü birazcık zeki birisinin, en az kendisi kadar zeki olmayan birine bir şeyler danışması kadar saçma bir şey olamaz.