camelot... zaten 1 sezon sürdü bitti.

Merlin.

çok fazla dizi izlemem ama denemek için (bkz: blacklist)'in pilot bölümüne başladım. yarıya gelince bu ne amk nidalarıyla kapattım.

arrow

Game of Thrones

atlantis

true blood

the wire'ın ilk bölümünü bitiremedim ben.

the wire.Sıkıntıdan uykumun geldiğini omuzlarımın ağırdığını bilirim.

The wire'in ilk bolumunde uyuyakalmistim...

lost.sonu aklıma geldikçe hala bütün bildiğim küfürleri sıralıyorum.

misfits

bir kore dizisiydi, adini hatirlamiyorum ama zengin erkekler fakir ama onurlu kiz(bak, gururlu degil asla) tipinde bir seydi, hatta bir kismi amerikada geciyordu sanirim. oturup sonuna kadar da izledim manyak gibi.

Friends, komık degil

Flight of the Conchords..

house
dexter
got

seçemedim.

(bkz: alcatraz) hurley reyiz için bile dayanamamıştım ki bitti çok uzatmadan.

arrow, covert affairs...

arrow'un ilk bölümünü izlemiştim, yoklukta bile gitmedi. covert affairs ise 2-3 bölüm anca izletti.

camelot.

persons unknown

Kesinlikle True Blood. Dayanamadım.
Marketten alınan kanlar, tabuttan yeni çıkmış vampirler falan. Boş yani.

walking dead. gereksiz abartılıyo.

Hocam vardır belki bilmiyorum ama kısa gideceksen dert etme ben doğu denebilecek bir bölgede yaptım askerliğimi kısalara dokunmuyordu bizim oralarda kimse uzunlara da en fazla ufak tefek bize yaptılar biz de size olayları vardı yemekte arka sıralara oturun koğuşu siz temizleyeceksiniz sabah mıntıkaya siz çıkacaksınız gibi ufak tefek angarya işler vardı. Bende senin gibi bir dünya hikaye okuyup dinleyip gittim ama sana şu kadarını söyleyeyim kimsenin askerliği kimseninkine benzemez, en kral yerde en kral şartlarda yaparsın askerliğini dışarısıyla ilgili bir problrmin vardır orası sana zından olur. Takma kafana gideceksin göreceksin içindeyken bitmeyecek gibi gelecek bitince de vay amk bitti diyeceksin hatta bir süre geçtikten sonra taşak geçeceksin halinle. Sakin ve rahat ol. Şimdiden hayırlı teskereler.

yok öyle durumlar. illa bir eski yeni çatışması olur. ama entiride bahedilen durum şimdi olsa istisna olur. şimdi facebooktan nöbet tuttuğunun bildirimini yapıyor askerler.

eksisozluk.com

Koğuşa gecenin 11inde 12sinde yani uyku saatinde su basılır. Alt devreler suyu ancak 2 saatte çeker. Ayrıca alt devreler suyu çekerken üst devreler ranzanın üstünde esrar partisi yaparlar. Bunun yanında bir de sen su çekerken senden yaşça küçükler "güzel yap ulan" "yapacağın işi sikeyim senin" gibi emirler yağdırır. Bu emirleri yağdırırken elleri kolları boş durmaz, yere sürekli sigara izmariti atılır. Ve ranzada esrar partisi devam ederken ranzanın çekilerek yapılmasını ister. Sabredersin, saat olur 2. Dağıtımcı onbaşı gelir seni nöbete götürmek üzere giydirir. Üstün, başın, ayakların ıslak bir şekilde gram uyumadan nöbete gidersin. Gelirsin saat 4 olmuştur. Yatayım dersin, 1 bilemedin 2 saat yatarsın. Tıraşını olursun ve üst devrelerin çıkmadığı mıntıka temizliğine çıkarsın.

Veya ilk birkaç gün hatta birkaç ay cep telefonu kullanmana izin vermezler. Ben izin vermiyorum diye kullanmayacaksın, üzerinde cihaz görürsem elinden alırım der. Eğer cihaz görürse gerçekten de elinden alır. Hiçbir şey yapamazsın.

Ama şöyle de bir şey var. Son zamanlarda Başbakanlık ve Mehmetçik Vakfı bu tür şikayetleri dikkate alıp, şikayet edilen birliği komutanına kadar sikebilmektedir.

o şikayet işlerinin kolpa oldugunu düşünüyorum.
askeriyenin haberi ykken kuş bile uçuramazken çıkıp devreciliği mi şikayet edebileceğiz sanki.

bi de şikayetin siklenmeden üstlere iletilmesi durumu var ki...

4 sene üniversite okumayana köpeklik yapmak müstehak mı yani? "devrecilik" dediğin zaten senin düşünce yapına sahip olanlardan çıkıyor işte. Bitseniz devrecilik falan da kalmaz, hiçbir alanda. Entry eski, bir de yerine de bağlı. Bir kız arkadaşımın sevgilisinin askerliği yakın zamanda bitti, tüm gün nerdeyde tık tık mesajlaşılra saatleri uyuşturunca (benim şahit olduğum kadarıyla ve eskilerin askerlik anılarıyla karşılaştırınca gerçekten "çok sık) telefonla konuşurlar gayet rahat diye anlatıyordu.

Bir de yeni gelen askerleri bulaşığa gönderme ve istihkaklarını vermeme vardı. Onları yazmayı unuttum.

@Tchuck:

Çarşı iznine çıkıyorsun. Mehmetçik Vakfı'nı arıyorsun ve şikayetini iletiyorsun. Daha sonra Başbakanlık İletişim Merkezi'ne mail veya dilekçe yazıyorsun. Yaklaşık bir iki hafta sonra yetkililer şikayetlerin vehametine göre yerinde incelemeye geliyor veya Başbakanlık konunun araştırılması için şikayeti kışlanın en üst komutanına bildiriyor. Kışlanın en üst komutanı da bu durumdan korkup aman çocuklar yapmayın diyor. Birlik komutanlarına bu konuda öğütler veriyor.

Bu şekillerde çözüm alınamıyorsa Genel Kurmak Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, kuvvet komutanlıkları gibi birimlere aynı şekilde e-posta veya telefon yoluyla şikayetler bildiriliyor.

Gerçekten işe yarıyor.

babam emekli asker. 16 sene bifiil ben de askerler içinde bulundum. yalnız orospu çocukluğu ile devreciliği fena karıştırıyorsunuz. şırnak'ın köyünde bile bulundum ancak bir kez olsun devrecilik adı altında o.ç'luğu yapıldığını duymadım. yok esrar partisi verirken suyu çekme falan. sikerim feriştahını öyle işin. telefon kullandırtmama da aynı şekilde. gerçi bunda biraz amcamın albay olma şeyi de var. böyle yarım akıllı kahpe dölleri görürsem şikayet ederim, o bir şekilde halleder.
gerçi büyük konuşmamak lazım, gidiyoruz kasım'da amk..

@erdemt,

yok hocam zaten zorluk çekeceğimizi bilerek gidiyoruz. yorulacağız, rütbelilerin hakaretini çekeceğiz, bok temizleyeceğiz bilmem ne.

ama sözlükteki entryleri okudum, bildiğin hapishane işkencelerinden bahsediliyor resmen. bi tane normal, katlanılabilir entry okumadım aralarında.

Bu arada yazdıklarım tamamen gerçek.

Ayrıca yeni aklıma gelen bir anımı daha anlatayım bu konuyla ilgili.

Usta birliğine vardığımın ilk günü bölüğüme gittim, kayıt yaptırdım. Koğuşa gittim selam verdim birkaç kişiyle sohbet ettim. Ortam olarak çok iyi bir yer beklemiyordum açıkçası. Akşam oldu yatma vakti geldi. Yatak gösteren, yorgan veren yok. Toplamda 2 koğuş ve 130 tane yatak var bu arada. Toplasan 80 asker var o aralar bölükte. Bunların 16 tanesi gece görevli. 64 asker yatak kullanıyor geceleri. Her neyse. Gidip nerde kalacağımı soruyorum 1. koğuşta kalacaksın ama yatak yok diyorlar. "2. koğuş? Karşı koğuş" diye soruyorum, "Orası babalar koğuşu, 14 kişi kalıyor orda. Orda kalmana izin vermezler" diyorlar. Düşünüyorum, neden bir koğuş 65/65 öbür koğuş 14/65. İyi diyorum. Yat içtiması bitiyor, saatler ilerliyor millet yatmaya başlıyor. Bende de bir yol yorgunluğu var ki sormayın. Ayakta dikiliyorum, kimsenin yatağına oturamıyorum. Cam kenarındaki peteğe yaslanıyorum, aşağı inip sigara içiyorum, gezmeye çalışıyorum yatak bulayım diye. Komutana gidip "komutanım benim yatağım yok" desem siktiri çekecek biliyorum. Daha sonra bir insan evladı geliyor, "hacı sen gece devriye şoförünün yatağında yat bu gecelik" diyor. Hiç tanımadığım birinin yatağında bir dakika bile geçmeden uyuyakalıyorum. Uyurken devriye şoförü telsizle dürtüyor: "Birader birazdan yatağı boşalt. Yorganı falan katla. Ben yatacam şimdi" diyor. Uyanıyorum, saate bakıyorum gecenin 4ü olmuş. Şoför devriyeyi bitirmiş kestirmeye gelmiş. Olmaz diyemiyorum, adamın yatağı sonuçta. Paşa paşa kalkıp üstümü başımı giyiniyorum. Tıraşımı oluyorum. Ortalıkta boş boş geziyor, sabah içtimasına çıkıyorum.

Usta birliğinde ilk günüm.

Edito: Bu arada ne doğuda askerliğimi yaptım ne güneyde. Türkiye'nin başkenti Ankara'da askerlik görevimi tamamladım.

jandarma olursan devrecilik pek gormezsin. daha dogrusu gorme ihtimalin az. gorursen de en boyle kazigini gorursun. o alintiladigin devrecilik bile sayilmaz.

oyle bir durumda il jandarma komutanina kadar gitmekten geri durmayacaksin. ve hatta orada cozemezsen (genelde albay olur il jandarma komutani) bolge komutanina yazacak veya arayacaksin. her sehirde alo mehmetcik hatti var. oralardan ulasabiliyorsun istedigin yere.

sikayet etmez, arkasindan kosmazsan bu isler bitmez. ha, kosarsan da halledene kadar dunyani dar ederler.

Bu kadar kasmayın. Her şeyin yolu var.

Ben Konya merkezde ama küçük bir bölükte askerliğimi yaptım.
Kısa dönemler 30 kişi, uzun dönemler 100 kişi kadardı.
Uzun dönemler biz gitmeden önce devreciliğin bokunu çıkardıları için alt devreler isyan çıkarmış. Bölük Komutanıda herkesi teker teker "sevdikten" sonra devreciliği ortadan kaldırmış.
Biz gidince bir kaç artist "geçmişte bizim ağzımıza sıçtılar, bizde yapıcaz" dese de komutan demir yumruğu vurup fırsat vermedi.

Diğer yandan bölük komutanı farklı tarzda bir devrecilik yapıyordu.
Sabah içtimasında uzun dönemlere bizi göstererek: "bakın bunlar 4 yıl okumuş gelmiş, sizin gibi aylakçılardan elbette farkı olacak." diyordu. Herif herkese aynı işi yaptırsada bizi laflarıyla kayırıyordu. Uzun dönemlerde ister istemez bileniyordu bize.

Bunun üzerine kısa dönem askerler bir araya gelip karar aldık. Komutan yapsa bile biz ayrımcılık yapmıcaz. Bütün işleri bizde yapıcaz. Mıntıka mı? Kürek mi? Hamallık mı? Ne varsa...

Akşamları da 1 saat kadar boşluğumuz olurdu. Bahçede ki masalara cips, bisküvi falan alırdık. Başlardık türkü, şarkı söylemeye... Her akşam muhabbet ederdik. Ama birlikte. Kimsenin ayrı kalmasına izin vermezdik. Dedikodu yok!

Bir süre sonra sabahları komutanın konuşmalarına herkes götüyle gülmeye başladı.

Askerlik güzel bir deneyim. Farklı insanlarla iletişim kurmak için fırsatın olacak ve bu deneyimleri ömrün boyunca kullanacaksın. Tadını çıkar.

bunları okuyunca onuru için bir bedel ödemeyen insanlar geliyor aklıma üzülüyorum. böyle şeylerle karşılaşırsan sen de meydan oku asla yapma. senin adın tatar ramazan değil ama oyunu boz. enfazla bir dayak yersin. bütün bu olanlar dayak yemekten iyi mi? o dayağın hesabını daha sonra sorarsın ama boyun eğersen neyin hesabını soracaksın? zaten bunları düşünen adamın da alnında yazıyormuş gibi pek yaklaşmazlar. enerjiye bağlayalım en iyisi :)

üniversite mezunlarını(poşet derler kısaca) devrecilik ya da sıracılık hadisesine pek sokmazlar..onlar uzun dönem askerler için gelip geçici misafirlerdir..kaldı ki usta birliğinde çavuş rütbesi alırsın,komutanların gözünde askerlikte rütbe esastır.ezdirme kendini.

teknosadan aldım 32gb olanını, kutunun üstünde ya da herhangi bir yerinde garantisinin kime ait olduğu yazmıyor, fakat cihaz google play de turkcell lg g2 olarak gözüküyor.

lg de yazılımcı olarak uzun süre görev aldığımdan biliyorum,teknosa,mediamarkt,vatan gibi mağazalar lg türkiye den alıyorlar ürünü ve bu ürünlerin garantisinde sıkıntı olmaz..

1. dizel al. tup taktirma sonra avm lere plazalara veya otoparklara falan giremezsin
3 honda civic
4 wolkswagen golf veya jetta. eger bunlar pahali ise gene ayni grubun skodasi var. kaliteli. skoda octavia alin derim ama rapid veya diger modellerde olabilir.

Sakin benzin tup isine girme. Tup belli sure sonra hata veryor.

1 - 2 yasinda golf ya da jetta al inanilmaz rahat ve sağlam araba bi bak istersen.

@fve , peder bey renault bedava araba yapsa yine de almam diyor hakikaten de almaz yani. renault toros tan beri gıcık gidiyor arabaya.

@freekara baktım ancak fiesta 1400cc dizelle ailece bagaj az yüklü olduğunda sıkıntılar çekmiştik. 1000cc işine girmeyi pek istemiyorum. hem bu paraya 1000 motor ayıp olur.

bu paraya 2. el 1-2 yaşında vw-opel sınıfından temiz bir arabayı ben de istiyorum aslında da yarı hissedar olacak abla karşı bu duruma da. velhasıl ailece birşey almak büyük sıkıntı.

lpg kadar lanet bir iey yok bulasma sakın .
toyota corolla dizel.

Fordun 1 litrelik motorlari yag yakiyor arge'sinden tanidigim var sakin alma 1 litrelik motorlulardan.

Opel astra sedan diyorum.

polo bluemotion dizel modellerini önerebilirim..kokluyor resmen pezevenk..

1. Dizel al
2.Hyundai veya reno kalitesine göre çok pahalı
3.Ford Focus yada Fiat Bravo al Avrupa100000km sorunsuzluk testlerini incele

Ben ona dahi gözüyle bakmıyorum, sadece abd doğumlu şanslı birisi o kadar. Aynı sistemi farklı bir ülkede oluşturmuş olsa ya da farklı bir ülkede doğmuş olsaydı muhtemelen bu kadar popüler olmayacaktı..

dahi diye abartmamak lazim ama kesinlikle zeki birinden daha ileride herif. her yil kac insan farkli konseptlerle oyun, sosyal veya bilgi amacli site aciyor. kac tanesi internet denen okyanusta yitip gidiyor, kac tanesi bir halta donusuyor ama kibrit gibi cabuk parlayip sonuyor. kac tanesi bir parlayip kotu yonetimde heder oluyor(myspace). bu adam butun bunlari yapmadan facebook u buralara kadar getrdi. hos simdi facebook pek oyle ilerliyor gibi gorunmuyor bana kalirsa. ama gidip de internet mecrasinda devlerin liginde ilk 10 a girmek her adamin yapabilecegi sey degil.

bana kalırsa evet ekşisözlük daha büyük bir çığır, sonuçta web 0.2 nin etkisini internet üzerinde ilk gösteren sitelerden birisi..

teknolojide inanılmaz büyük buluşlar yapabilirsiniz ama eğer pazarlayamazsanız ve alıcı bulamazsanız bu iyi bir buluş değildir..

hocalarımız bize hep inanılmaz bir kod yazabilirsiniz muhteşem olabilir ama onu kimse almazsa bir işe yaramaz der..

adam deha değil bence,, şanslı..

2 milyar insana sorsan tesla'yı değil edison'u bilirler. google'ın arkasındaki dehaları biliyor musun? ya da ne kadar insan biliyordur?

sana gösterilen ile gerçek arasında fark var. mark bir public figür öyle birine öyle bir siteye ihtiyaç vardı oldu. çerezlik bir site zaten bir bilim adamının hayatını anlatan romancının herhangi bir bilim adamından daha ünlü olması daha çok para kazanması daha çok repütasyona sahip olması gibi bir durum bu. bu şekilde benzetebiliriz.

bence de dahi değil. uyanik. ayrıca fikrin çalıntı olduğu da çok aşikar. kendi bile kabul etti milyon dolar tazminat ödedi...

Mark Bey hakkında lütfen düzgün konuşunuz

ssg ne yaptı ile aynı şey bu dediklerin.

ssg'de yeni bir şey yapmadı sonuçta. zaten vardı sözlük olayı.

herif zeki işte amk kabul et. deha olup olmamayı siklediğini sanmıyorum.

ssg ne yaptı ile aynı şey değil.

ssg'ye hiçbirimiz dahi demiyoruz. dahi gibi de davranmıyoruz, ki ssg zuckerberg'den cok daha yaratıcı bir projeye sahipti.

şimdi social network'ü izliyorum, sanarsın marsa atılan füzenin yazılımını yazdı pezevenk. bi hareketler, bi tavırlar, buna karşı bi "ağbi yaklaşmayın dahi o :s" tripleri. siktiriboktan bir html site, neyin tribi bu kadar? dahi mahi.

100milyon dolar kazan.

sanada dahi gözüyle bakılır. olay o.

HTML, CSS, PHP üçlemesi olarak almak inanılmaz derecede yüzeysel bir bakış açısı. Her 'bitti' denilen anda da yeni şeyler ortaya sunuyorlar, büyüdükten sonra halen bir çok alanda kullanılan bir sürü teknolojinin de mimarı oldular. Epey bi süre daha da gidecekler gibi, ben çok başarılı buluyorum kendilerini.

İki kelimeyi bi araya getirmekle başarı çok ayrı şeyler. IT sektörünü klasik iş dünyası bakış açısıyla yorumlamayın. Öyle adamlar var ki hayretler içerisinde kalırsınız.

abi filmi nasıl izliyon? herif filmde resmen fikri çalıyor ve sonra ortağına da tazminat ödemek zorunda kalıyor.

filmleri izleyip izleyip burda bahırmayın. Belki de adam gerçekten bir yazılım dahisidir. En zor yazılım problemlerini hemen çözebiliyordur falan. Nasıl facebboka bakıp bu adam dahi diyemez isek. Facebooka bakıp bu adamın neresi dahi de diyemeyiz. Adamla şahsen tanışmış biri varsa çıksın anlatsın o ayrı.

Ayrıca bir insan iki lafı bir araya getirip şahane konuşuyorsa ,en fazla şahane konuşuyordur. Ve büyük ihtimalle bütün şovmenler ve siyasetçiler gibi kafası az çalışan insanlardandır. Dahiler öyle fazla konuşmazlar.

@bu nick tam yirmi alti karakter:

ssg yeni bir şey yapmadı da sözlük olayı var mıydı? orada bir sıkıntı var. yabancı bir site vardı çok benzeriydi ama yine de bu anlamda bir sözlük yoktu.

---

zuckerberg olayı da şu:

the social network'ü izlemelisiniz.

bu facebook'un tüm cinliği şu, o güne kadar istediğin bir siteye girip istediğin profili açıyordun.

jonya dır şudur budur neyse artık.

adam insanların GERÇEK OLMAK ZORUNDA oldukları bir mecra oluşturdu. bunun ispatı da sadece okul maili ile kaydolma zorunluluğu idi. yani facebook'ta gerçeksindir sen sensindir. sonra sitenin kültürü yerleşince okul maili zorunluluğu kalktı falan filan.

marc zuckerberg de bu fikri winklevoss ikizlerinden aldı - çaldı.

her neyse, sonra şirketi yönetmesi yürütmesi devam ettirmesi de az iş değil.

filmi izleyin göreceksiniz.

---

ssg'ye gelince. sözlüğü tanıdığım 2001'den beri aralıksız sözlükte takip ettiğim tek yazardır. akıllı cici efendi nerde ne yapacağını bilen yeri gelince keskin ve net adamdır. 21 22 yaşında sözlüğü kurdu. sonuçta kod yazmak 4-5 dakika ama sözlüğü yürütmek devamlılığını sağlamak oradaki ışığı görmek önemli.

sözlük tarihçesine OLDUKÇA HAKİM birisiyimdir zamanında çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor şimdiki gibi. entry silme gerekçeleri götümüze girebilirler yok efendim sözlükte ssg sorunsalı gibi başlıklar şunlar bunlar.

bakıyorsun ssg o yaşta iyi kıvırmış olayları. mesela, kanzuk'la tanışmaları. şu an size basit gibi geliyor ama o yıllarda daha ortada türk internet hukuku bile yokken, adamın "dur yahu profesyonel hukuki destek alalım" demesi, bunun için hukukçu gönüllüleri (preatörler...) oluşturması falan çok zekice.

---

ssg ve mark'ın olayları da benzer aslında. mark harvard'da okuyor ailesi de okumuş falan. sonuçta sen harvard'da olunca o ilginç fırsatlar ayağına geliyor, sen yozgat'ın köyündeysen kısmet seni bulduğunda millet çoktan çöpe atmış oluyor.

ssg'ye bakıyorsun kardeşleri okumuş yok efendim 5-6 yaşında evine commodore bilgisayar geliyor adam program yazıyor iyi kötü sağda solda tırmalıyor.

sektör boşken tırmalıyor ve bir yerden de olaya giriyor. bildiğin kadarıyla guru falan da alaylı ama şimdi iyi bir yerde. ssg de etrafındaki ilk arkadaş çevresi de cici tabir edilecek adamlar sözlüğün tohumu da buradan geliyor. mal salak tipler olsalar tutmazdı, bu bile önemli. bakıyorsun bir sürü kaliteli rock metal grubudur, ilk entryler hep ssg ve arkadaşının. bir de şu anki gibi internet imkanları da yok, o zamanlar o albümleri grupları bulmak zor iş, yani çok kaliteli nezih bir ortamları varmış.

---

alakasız ama michael jackson'dan tut, tarkan, bach, barış manço, arnold schwarzzeneger'de de bunlar var.

"dur lan sesim iyi" diye jackson olmuyorsun adamın tüm sülale müzikçi. veya bach desen 7 kuşak müzisyon. veya tarkan'ın teyzesi şarkıcı baba tarafı da osmanlı zamanında paşa, barış manço desen annesi ses sanatçısı vs vs.

yani durduk yere etrafa bakarken kısmet ayağına gelmiyor. kısmet de lazım bunları iyi yönetmek de lazım.

bakıyorsun tarkan'a, sesi süper ama hep doğru hamleleri yaptı. kariyeri 2-3 kez sıkıntıya girdi ama sıyrıldı bir şekilde. arnold desen açlık pahasına amerikaya gitti çünkü avusturya'da ilerleme olmayacağını gördü hem de 21 yaşında.

yani konuyu şuraya bağlıcam, ssg olsun marc olsun, adamlar hem doğru zamanda doğru yerde olmuşlar, kısmet diplerine kadar gelmiş, adamlar da açmışlar gözlerini kaçırmamışlar, hem de olayları iyi yönetmişler. mark mesela, filmde de var bu,

***spoiler***

siteyi büyütmeye karar verincearkadaşını satıp diğer adamı alıyor yanına.

***spoiler***

yine mark kısmına çok hakim değilim elbet ama ssg kısmına tekrar döneyim. sözlüğün "arka" planında ne sıkıntılar döndü - dönüyor. kolay iş değil amatör bir web sitesini 16 yıldır ayakta tutmak, ayda yüzmilyarlar kazanan bir şirket - marka haline getirmek. moderatörleri bulmak, hem siyasi hem format açısından doğru adamı seçmek, twitter facebook vs vs gibi alternatifler çıkmışken trafiği düşürmemek, tam rağbet azalırken toplu yazarları almak vs vs bunlar dikkat isteyen şeyler.

mesela eskiden çalışmayan linkler silinirdi ekşi'de veya sayfalarca izah edilen hatalı bkz örnekleri silinirdi vs vs. hem sayısından hem bunlar düzeltiltilip hemen geri geldiği için modlara felaket yük oluyordu adam yavaş yavaş kaldırdı çünkü "bunlarla boğuşmaktansa göte giren entryleri kaçırmayalım başımız derde girecek site kapanacak" mantığını çalıştırdı. "aynı başlıkta daha önce yazılmış zaten" ispiyonu bile kalktı, en sonunda sözlük moderasyonsuz kaldı ama hala bir şekilde gidiyor.

işlerin teknik yönünü bilemiyorum ama, sözlük hep çok hızlıydı, hele hele 10 12 sene önceki zamanları biliyorum, 56kb ile girerken de anında açılırdı, çoğu zaman çok stabildi, veri kaybı bilmem vs vs olmazdı (zamanında bir kez oldu biliyorum..). ssg bir roportajında demişti bunu, "kullanıcı emek vereceği sitenin yok olmayacağına emin olmak ister.." evet bu.

***************************

sonuç:

yazı dağınık oldu ama::

ssg için de mark için de: kısmet ayaklarına gelmiş mi gelmiş ama onlar da kısmetin ayağına gitmişler, çabalamışlar bir şekilde "bingo"yu yakaladıklarında bunu fark o yaşlarında (ikisi de 20-21) etmişler (fark etmek de kolay değil) ve bence en önemlisi işler büyüdüğünde işi İYİ YÖNETMİŞLER.

bakıyorsun ssg'ye, ardından gelen bilmem kaç tane sözlük klonu tıpta tıp adamın yaptıklarını kopyalıyorlar. demek ki adamda bir vizyon var ki, önden gidiyor.

adam bulduğu bir şey için dahi diye anılmıyor zaten, 5 parası yokken dünyanın en zenginleri arasına girdiği için dahi deniliyor.

Sıradan, farklı olmayan bir şeyi bu kadar insanların hayatının içine sokmak, buralara getirmek zeka isteyen bir iş değil mi ?

farkı şu sen asgari ücrete çalışıyon herif milyon dolarlık.sen yapaydı sana da diyeydik gardaş

cevap burada :

www.idefix.com

kodlamadan ziyade fikrin para ettiğini düşünüyorum,fikirde arak olduğu ödediği tazminatlarla kanıtlandı..büyütmemek lazım..

işimi seviyorum. gerçek mesleğimi yapmıyorum, şu anda yaptığım işi yapacağım diye yıllarca bir çok noktada direndim ve sonunda hedefime ulaştım. başarı durumunu zaman gösterir ama mutlu muyum, evet.

meslek sorunsalı mutsuzluğumuzun en önde gelen sebeplerinden birisi maalesef. burada iki farklı kök neden var ve maalesef ki bu ikisi de sistemin çarpıklığına dayanıyor.

birincisi, meslek seçimi. biliyorsunuz, ülkemizde büyük çoğunluğu oluşturan emekçi ve yoksul kitlenin kendini var edebilmesi için bir işte çalışması şart ve bu ücretli işlerin en kaymak tabakasını -her ne kadar aman aman koşullar sunmasa da- meslek sahibi insanlar oluşturuyor. dolayısıyla, emekçi kesimin mülksüz evlatları mesleki formasyon sahibi olmak için okuyor. Burada da istediği mesleğin tabi ki sahibi olabilen şanslı bir azınlık var, ama onun dışındakiler onlara dayatılan - ya da dayatılmak zorunda olunan - kimi mesleklere yönelmek durumunda kalıyor; bunlar da sayısal ağırlıklı doktorluk, mühendislik, sözel ağırlıklı avukatlık gibi mesleklerle başlıyor ve işletmeye doğru sıralanıyor. yani meslek seçiminde ağırlıklı olarak insanların yetenekleri ve istekleri değil, maddi durum gözetiliyor.

diğer yönü ise, işin kendisi, her ne kadar sevdiğimiz mesleği icra edersek edelim, var olan ekonomik - ideololojik sistem emek üzerinden kar etmeye odaklı. Bu odaklılık uzatmamak için yazmayacağım kimi mekanizmalarla üretici ile ürün arasındaki bağı koparıyor. Bu bağın koparılması, üretimin hayati bir fonksiyon olduğu insan belleğinde büyük yıkımlara yol açıyor. üretiminden koparılmış insan emeğinden dolayısıyla varlık koşullarının birinden de kopmuş oluyor. Ve maalesef ki mutsuzluk, kaçınılmaz olarak yine karşısına çıkıyor.

insanoğlunun var olan sistemle en temel çelişkilerinden biri bu, dolayısıyla bu sistemi bir yerde kırmayı başarmazsa daha da derinleşecek mutsuzluklar da kaçınılmaz olacak ilerleyen dönemlerde.

Biraz uzun oldu, ama uzun süredir üzerinde düşündüğüm kimi konuları toparlamış oldum.

yaptığım işin aslını bilmeyenlere göre boş işlerle uğraşan(karın tokluğuna çalışan) biriyim. yağtığım işin aslını bilenlerin çoğuna göre önemli biriyim(deli para kazandığımı düşünmekte çoğu).

gerçek: hizmet verdiğim kişiler için önemli bir iş yapan, karın tokluğundan hallice çalışan biriyim...
sonuç: iki ucu boklu değnek.

akademisyenim. dışardan süper, içerden gelmeyin amk boka sarıyor diyeceğim maalesef. içerde kim kime dumduma gidiyor. yönetimden biriyle sürtüştün mü, her türlü skandala açık bir alan...

işi sevip sevmemek işin verdiği yaşam kalite standartlarıyla doğru orantılıdır..

işimi seviyorum gene dünyaya gelsem gene bu mesleği seçerim. Zor bir iş ama ben zevkle yapıyorum.

Driveri kaldir direk tak kullan bi.

denedim onuda..yemedi..

özel servisler var dolmuş gibi.

mersine kadar servisle gelin. burada ister mersin otelinde inip otogardan ister forum'da inerek forumun önünden silifke otobüs/minibüslerine binebilirsiniz. valiz çok ise mersin otelinde inip oradan otogara gidin. çünkü yoldan valizle binmek zor olur. ama bir yandan da forumda indiğinizde çok az (1-2 dakika) yürüyüp silifke araçlarına binersiniz.

adana havaalanı ve otogar arası fazla mesafe değil,taksi ile otogar a gidin HAS otobüslerinin bazı seferleri silifke hatta taşucuna kadar götürür sizi..

meskop var mersinden silifkeye orada sor söylerler.

Açılımı Mersin Erdemli Silifke Kooperatifi

havaalanından mersin'e servisle geçin. orada da silifke seyahat'in küçük otobüsleri var. onunla geçebilirsiniz silifke'ye. mes koop lar kızkalesine kadar gider. silifke'ye sadece silifke seyahatle gidebilirsiniz.

rom yüklemeniz gerekmektedir..

forum.xda-developers.com

bu adresten detaylı bilgi alabilirsiniz.

telefonu bağla kies programını indir kur. s2 jelly bean günellemesi çıkmış. ya da odin ile stock rom yükleme diye arat.

www.vatanbilgisayar.com

179 tl

kaymakamlıklarda hakem heyeti var. oraya gidip başvuru yapabilirisn.

sözleşme örneğini nereden bulabiliriz peki?

galaxy s2 +1

Desire HD kullanıyorum uzun süredir. Android'den nefret ettim. Bu yüzden iPhone'a geçeceğim.

operatörlerin kampanyaları oluyor, onlara istiyorsan bak..

htc one x ıyı bak turkcellde kampanyası var

bahsettiginiz fiyata daha ust model bir sey alamazsiniz. ayrica o ekranda programlama yapmak oldurucu olacaktir.

win 7 ile ubuntu performansi acisindan cok buyuk fark olmaz (ram 2 gb kabul edilince).

cift cekirdekli vs olan modelleri cikti son zamanlarda lakin dediginiz fiyat araligina olmaz o is.

Daha önce 10 inç ile çalışmıştım, küçük yazılardan hoşlanıyorum zaten, o konuda bir problem yok.

500'den fazla vermek istemiyorum, onun yerine eve bir masaüstü alırım, notebooku taşımaya da devam ederim diye düşündüm. Cache'i biraz daha yüksek olan bir iki model gördüm şimdi ama onlar da 700 lira civarı. Başka yanıt verecek olan olursa 500 liraya kadar en iyi ne alabilirim, bu soruya da cevap verebilirler.

Keşke bulabilsem, bir tanesinde bile rastlamadım freedos'a.

www.vatanbilgisayar.com

gayet iyi görünüyor..

anladığım kadarıyla bulabildiklerinin hepsi atom n450 ve n455. eğer bu yetmez diyorsan n550 olanlara bakmalısın, burada da fiyat kısıtı devreye giriyor, eğer sorun değil dersen, acer aspire one happy 1Mb cache'iyle işine yarayabilir gibi. pili de 6 hücreliymişti.

incelemek istersen: goo.gl

Bu iki örnek için çok teşekkür ediyorum. Pembe olanın pembe olmayanını bulabilirsem onu da değerlendirebilirim, Samsung da güzel görünüyor.

42lh7000 oynatıyo. o da oynatır heralde...

doğrudur,kurulumda servis kendisindeki servis kumandasıyla açabiliyor ve mkv oynatabiliyor,ancak dts desteği yok.

aşırı derecede oyuna düşkün değilseniz iyi bence, ekran kartı zayıf halka gibi duruyor.

bence alma.
dell in modellerine bir bak.

bence al ekran kartı laptop için standart üstü, daha iyi donanımlı bi laptop u bu fiyata bulursun ama asus olmaz, asus larda bir üst model de 2.200 civarı seyreder.. 1.5k ya gayet iyi laptop..

www.vatanbilgisayar.com

marka önemli değil diyorsan bunu al, yoksa asus iyi..

www.vatanbilgisayar.com

world 6 taksitle 1390 tl ye geliyor bu daha cazip..

bu benim laptop yaaaa. paşalar gibi kullanıyorum öncekide asustu. f/p oranı daha iyi bir makina yok. ama eksenbilgisayardan al dostum. en ucuz orası. kadıköy rıhtımda okey.

Kuru boşverin de Casper almayın derim ben.

ilk aradığımızda bizi pek sallamadılar.. sonradan konuştuk nakitte de böyle bir indirim mevcut.

şu an çok ucuz ve paramızla alabileceğimiz en iyi ürünü casper yapıyor.

neden caper'e önyargılısınız aydınlatır mısınız sayın cosmicstring?

Çünkü duyduğum yorumların en az %95'i kötü.

casper alcağına thk ya bağışla o parayı çok daha iyi. dünyanın en kötü malzeme kalitesiyle notebook üretiyorlar. banane canım işimi görsün yeter dediğini duyar gibiyim. evet işini görsün yeter de belli bir süre sonra aletten pc sesi gelmeye başlayınca hay aq casper diyosun.

elimde vatandan alınma casper nirvana var.yorumlara aldırmadan almıştım.özellikle fan gürültüsünden bezmiş durumdayım ki bütün casperların sorunu.kardeşimin datronu vardı o bile daha iyi.

ben de bütün bu şizofreni, obsesif kompulsif rahatsızlıklarımın nedeni neydi diyordum, meğer son altı ay öncesine kadar casper nirvana kullanıyordum ondanmış.

yahu arkadaşlar, abartmayın isterseniz.. allah başka elem keder vermesin =)

eğer ekonomik olarak çok fazla rahat değilseniz, öyle çok süper fantastik bir şeyler de aramıyorsanız bence alınabilir.

kaldı ki arkadaş başka bir şey sormuş, ki maalesef bilemediğimden cevabı, bir şey diyemiyorum.

vatan daki kur sabit kampanyası nakit alışverişlerde ve kredi kartı tek çekimde geçerli,maddi olarak en uygun notebook casper gibi görünüyor,elektronik neticede şans işi bugün en iyisinden en kötüsüne tüm notebooklar sorun çıkarabiliyor..ama şunu söyleyebilirim verdiğiniz ücretle aldığınız hizmet notebookda doğru orantılı..

tinyurl.com
şuna da bir bakın derim süper fiyat performans oranı.

@ rentts;

dünyanın en kötü malzeme kalitesi derken ? neye dayanarak söylüyorsun bu sözü? kime göre,neye göre 'en' kötü...

anlat biz de bilelim ha ?

edit:

merakımı şu tarz yorumlar gideremedi açıkcası ;

"fatih in dediği gibi birde ben bişe ekliim. o laptobun HDD berbat..."

bok atmaya ne kadar meraklı millet ya...

şimdi uzun uzun yazarak yormak istemiyorum kendimi casper için merak eden şurdan baksın
www.chip.com.tr
ha inanmayan varsa da gidip alsın kendi görsün, çok da fifi.

wifi tethering yapan bir program bulmaniz gerek. symbian, windows mobile ve samsung icin joikuspot var. onun muadili bir program aratin (ben bilmiyorum oyle bir program var mi)

ibluever isminde bir program buldum..servis sağlayıcının gprs ayarlarını bu programa entegre ederek sorunu çözdüm..teşekkürler.

geldi, migros'ta satılıyordu hatta.

Kipa'da da vardı: 3000 TL civarı.

geldi kipa da bile gördüm.

Gold'da 1800 TL.

bilkom getirmediği için gelen ürünlerin hiçbirisi bilkom garantisinde değil.

abi ben sigarayı azaltıp meyveye falan abanmıştım biraz, bi gözle görünür düzelme olmuştu. ha bi de karacier problemi derler gözaltı için ama bilemem...

Beslenmene dikkat et, kansızlıkla ilgili ilaçlarını aksatma. Dediğim gibi dengeli beslenme sebze ve mevye yeterli olacaktır.

"Pek yemek yemem" ne demek ya? anoreksiksen psikiyatriste git. Degilsen, kan testi icin herhangi bir doktora git, derim.

anoreksik değilim. iştahsızım.

dalak ye kan yapar..unutma yiyen dikilir,yemeyen yıkılır..

en basta atlanilan birsey var..bu goz alti morluklarin irsi mi yani dogustan mi yoksa sonradan mi olan bir durum? eger dogustan olan morluksa durum cok farkli,oyle meyva-sebzeyle olacak cozumu yoktur. irsi ise msj yoluyla cozumlerini anlatabilirim.

led ile normal erkan nasıl aynı fiyat olabiliyor ki? onun ledliğinden şüphe duymadım değil esasen :S

e bu led dediğiniz model de full hd zaten. full hd dediğiniz 1920x1080 çözünürlük işte..

pc icin alıyorsun sanırım. lcd yi al.. pc basında sürekli kalmıyorum ama şeklim olsun diyorsan led'i al

bahsettiğiniz gerçekten led se enerji tasarrufu açısından led almakta fayda var..kontrastta tatmin edici..

Şimdik, öncelikle bunlar aslında LED değil. Piyasada bi ton bu isimde ürün var. Çoğununda hedefi "LED hmm iyidir yaa" diye satılmak. Olması gereken asıl isimleri "LED aydıntlamalı LCD". Normal LCD'lerin arka ışıkları CCFL denen bir florasan lambadır. LED TV denen ürünlerdede CCFL yerine LED kullanılıyor. Gönderdiğiniz üründe WLED kullanılmış. Beyaz LED yani. Renkleri oldukça solgundur bunların. TV vs izlerken farketmeyebilrisiniz ama PC için kullanacaksanız bariz bir fark olduğunu görürsünüz. PC kullanımı için alınacaksa RGB LED aydınlatmalı çok daha iyi görüntü verir. Ancak tabii RGB LED aydınlatmalar WLED'e göre pahalı. Özetle, PC için kullanılacaksa CCFL'li bir LCD almaınızı öneririm efem.

hidrolik bloğu dedin şey hidrolik valf falandır herhalde. parçanın neresinde problem var biliyor musun ? mekanik aksamında bir çatlak, dağılma vs mi var yoksa aç kapa yaptıran bobininde mi ?

mekanik ise tornada falan arızalı bölümünü tamir ettirebilirsin bi ihtimal. Ben vw için parça almaya gittiğimde aracımın marka modelini sordular, ona göre bütün parçaların listesi çıkıyordu adamlarda. hatta bulamadılar, ruhsattan şasi no'ya baktılar, oradan buldular parça numarasını.

Bu arada güzel araç, umarım bulabilirsin parçayı.

parça numarası var elimde 2570.C7 ama buna göre bir arama yaptığımda bir sonuç elde edemedim..

şurayı bir yokla :

www.otocikmayedekparca.com

ben 2 tane buldum 150 tl civarında gidiyor..2 tane daha arıyorum..bulursan banada bilgi verirsen sevinirim..

cık.

hatta araya girildigi vakit ters tepme ihtimali bile var. bir tanıdıgımız oglunun güzel bir bölgede askerlik yapması için ugraştı kendince, boş yere. araya adam soktu falan oglunu şırnak iline verdiler.

velev ki odada yatıyorsun, askerligin güzel geçecek mi sanıyorsun? bölükten kaç kişinin tacizine ugrarsın? uzman çavuşlar ya da astsubaylar üstü kapalı seni hiç mi rahatsız etmeyecekler sanıyorsun?

deneme bence.

ilk gideceğin yeri ayarlamak neredeyse imkansız,

acemi birliğinden hangi şehre gideceğini ya da dağıtım yapılmayacaksa birlik içinde ne görev yapacağını, tanıdık vasıtasıyla halledebilirsin.

sağlam tanıdıklardan bahsediyor burada şair, yoksa sıçma ihtimalin yüksek.

genel olarak çok da kasmana gerek yok eğer kısa dönem yapacaksan.
ben kasmayacağım yani. (kısa dönem çıkacağını varsaydım, amin)

not: ben böyle duydum, ama henüz görmedim.

böyle bir olgu vardır. çoğunlukla usta birliğe dağıtım döneminde kullanılır. usta birliğinde de 8-10 ay torun, çömez, alt devre muamelesi görmemek için kullanılabilir. k.d. ise asker, o zaten rahat problem yok; torpil olmasa da olur.

tüm bunlar malum olguyu yapacak kişinin yine ''askeri muhit''ten yüksek rütbeli olması kaydıyla bir telefonuna bakar.

mesela kısadonemim amcam topcu general hayrullah kıpcakoglu(hayal mahsulu) nu arattım ozaman ne olur bana kıyak bi is falan mi verirler?

General seviyesinde birini aratmadıkça çok fark etmez. Albay seviyesi basit bir er-erbaş için fazlasıyla yüksek ama tek telefonla "rahat ettirin bakayım aslanımı" dedirtecek kadar yüksek değil. Albaydan albaya değişir ağırlığı ama genelde böyledir.

diyelim ki arattın birilerini. aranan kişi ne yapacak?

1) Seni yanına çağıracak. Nasılsın evladım, iyi misin, sıkıntın var mı vs. diyecek

Sen de yok diyeceksin öyle çok ciddi bir dayak veya taciz gibi uç örnekler olmadıkça.

2) Senin çağırıldığını duyunca astsubay tayfası otomatik olarak kıl kapma potansiyelinde olduklarından kıllık çıkarabilirler. gündüz seni çağıran subay var ama, geceleri astsubayların ve uzmanların elindesin. gık çıkaramazsın. ertesi gün de seni çağıran subayın yanına gidip şikayet edersen çok bir işe yaramaz, sonuçta sana angarya olarak yaptırdıkları şikayet ettiğin işi herkes yapıyor. sadece sana gıcıklığına yaptıracaklar, o nedenle şikayet etsen de mızmız karı kılıklı adam olursun herkesin gözünde. tecrit edilirsin. üstelik şikayetin de bir işe yaramaz.

3) Ciddi olarak üs komutanını arayabilecek bir general tanıdığın varsa (tümgeneral ve üstü olması çok farkeder) o zaman iş değişir. seni postası yapabilir, yanına çaycı yapabilir vs. ama yine de geceleri o komutan üste olmayacak ona göre.

eğer kısa dönem yapacaksan ancak çok uç birşey olursa arat. bana taktı, bana şöyle diyor vs. gibi şeyler için aratma, sonuçta tanıdığı olmayanın ne farkı var senden? uzun dönem yapacaksan da bir nebze rahat edebileceğin postalık vs. işlerine geçebilmek için aratabilirsin en fazla.

kogus yerine oda da kalamazsın ama usta birliğinde nereye gidip hangi işi yapabilecegini gayet güzel de ayarlıyorlar. Bunu yapanların yetkisi nedir bilmiyorum da var böyle bir şey.

kişisel deneyimlerime dayanarak söylüyorum.askerde işin içine generaller haricinde bir rütbeli şahsiyet koydukça askerliğini daha da çekilmez bir hale getirirsin.en rahat askerlik hiçbirşey bilmiyorum,hiçbir işte çalışmadım,kişisel hiçbir becerim yok,ben sadece okula gittim geldim diyerek yapılır.sadece nöbet tutarsın başka hiçbir zimmet,görev almazsın paşa paşa bitirirsin..ne kadar az sorumluluk o kadar rahat askerlik..bu arada koğuş yerine oda mı?unut.

general dediginde leblebi gibi avuc avuc bulunmuyor ki. nerden bulacam generali marasali sıksam buzsem albay cıkar yarbay cıkar.neyse justforget about it..

askerin içinde mafyavari oluşumlar da var para karşılığı bu kıyakları ayarlayan.
arkadaşım aynen bu şekil rahat rahat donanma komutanlığında yaptı askerliğini.

Yakın zamanda kısalması mümkün değil.

Yıllardır gündemde bu dedikodular. İlker Başbuğ'un yanılmıyorsam açıklaması kendisi görevinde bulunduğu sürece askerliğin kısalmayacağı yönündeydi. Mevcut ihtiyaçlar gözönüne alındığında kolay kolay kısalmaz boşuna beklemeyin.

kısalmasından ziyade uzaması gündemde 4 yıllıkların yaptığı 6 ayı kaldırıp herkesi 15 ay yaptırmayı düşünüyorlarmış diye duydum tabi kulaktan dolma bilgi bu tamamen yalan olabilir

ne kısalma gündemlerinde ne uzaması, şu haliyle gider bir süre daha ama bedelli ile ilgili beklentilere daha ne kadar dayanırlar orası belli değil.

@buffy de vampir sayilir: ben 12 ay olacak diye duymuştum.

Her yıl bu dönemlerde çıkar bu dedikodu. Hatta bir de genelkurmay başkanından anneler günü hediyesi olacak bir sürpriz geleceği yayılır, inanmayın.

kısalmaz tabi ihtiyaç çok fazla paşaların hanımlarını alışverişe kim götürcek sonra dimi ama..

hanımların ev temizliğini unutma iteratör. bizim burada 5 tane er gece gündüz temizlik yapıyor. garibanlar temizlik uzmanı olup dönecekler askerden.

her yıl bu zamanlar bu tip söylentiler çoğalmakla birlikte bu söylentilerin tamamen balon olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim..zira 1 yıldır askerim hergün düşüyor askerlik..askerliğim bitiyor hala düşecek bu saatten sonra düşecek askerliği ben napayım orası ayrı mevzu...

havaş servisi konak'a değil alsancak'a bırakıyor. Oradan 8 nolu otobüse binerseniz, gideceğiniz yere ulaşabilirsiniz. Yolculuk etmesi en zevkli hatlardandır bu. Deniz kenarındasınız çoğunlukla.. Hattın ayrıntıları şurada:
www.izmir.bel.tr
Siz istihkam durağında ineceksiniz muhtemelen.

bir de izmir belediyesi en son havaalanına otobüs hattı koymuştu. havaşla aynı yerde bırakıyor. havaş'dan 4 kat ucuzdu en son. bir de aceleyse işiniz adnan menderes yolunda baya bir çalışma var şuaralar. genelde olabildiğine sıkışık oluyor. ona göre planlamanızı yapmanızı öneririm.

havaalanından kesinlikle 200 numaralı otobüsü tercih edin 1,5 ytl vereceksiniz 10 lira yerine ayrıca aynı yerden kalkıp aynı durağa gidiyor. oradan da 8 numaralı otobüsle ulaşabilirsiniz

Otobüs havaalanına giderken Bostanlı EGS Parktan kalkıyormuş, Efes otelinin önünden yolcu alıyormuş, oradan havaalanına devam. Yani şöför bana öyle dedi.

adnan menderes yolundaki trafik biraz canımı sıksa da sanırım 1,5 2 saatte birliğe ulaşırım..yardımlar için teşekkürler..

otobus efes otelinin yan tarafinda thy bürolarının orada alip oraya birakiyor. oradan biraz yürüyüp 8 numaraya binmek en güzeli.

Çok çok basit olarak anlatılırsa. Santa rosa bir cadde olsun trafik gidiş geliş olarak sağlanıyor yani tek şeritli bir yol.

Core Duo 2 işlemcideyse yol çift şeritliye çıkartılmış akış çift gidiş çift geliş olrak sağlanıyor ve trafik sıkışması santa rosaya göre daha az yaşanıyor.

Yamulmuyorum tabi böyle basit anlatınca :)

core 2 duo bir işlemci ailesidir. santa rosa ise bir platform. 800 mhz bir core 2 duo işlemci, intel pm965 chipset, eğer harici ati veya nvidia çözümü kullanılmamışsa gma x3100 grafik yongası, 802.11n kablosuz ağ, intel turbo memory(nand flash desteği) gibi özelliklerden mütevellit bir platform.

santarosa platformunun fark edeceğin farkları basit anlatım ile işlemci ile anakartın arasındaki veri transferindeki hızının yüksekliği, ayrıca ram ve anakartın tabi ve normalin 5 katı iyileştirilmiş wireless çekim gücü diyebiliriz sanıyorum.

santarosa platformunun core 2 duo ya göre farkı 800 fsb ye kadar çıkabilmesi ve önbelleğin 4 mb a çıkması..en hızlı santarosa işlemci şu an t7700 modeli 2.4 ghz dir.

ya benim kafamı karıştırdınız he

santa rosa da çift çekirdekli değil mi ya ? sadece daha yenisi, daha hızlısı.

sürekli yanlış anlaşılıyor galiba core 2 duo bir işlemci santa rosa bir platform. birisi elma birisi armut ikisini karşılaştırmak aralarında fark şudur demek pek mümkün değil. mobil core 2 duo işlemcilerin; 533,667,800 mhz fsb sahibi modelleri var. 2,3,4,6 mb cache sahibi modelleri var. (www.intel.com) santa rosa ile core 2 duo işlemciler arasındaki bağlantı santa rosa platformunda sadece 800mhz fsb sahibi core 2 duo işlemcilerin kullanılması.

santarosa sadece son teknolojileri kullanan bir anakart platformudur diyebiliriz. işlemciyle ilgisi yok.

t2130 gibi eski bir işlemciyi santarosaya takamazsın. ama en yeni olan t7700 ü takabilirsin. ok?

bu olay ayni sekilde Centrino'da da vardi. Millet Intel Centrino islemci diyordu aslinda Centrino platformunun islemcisi Pentium M idi. falan.

varsa varsa torrentturk'te vardır sanırım

orda account um yok..bakabilen varsa bi zahmet..

torrentturk'te yok. benim tahminim internette de yok.

asus f3sv !
en ucuz burda bildigim: www.novabilgisayar.com

dell xps serisi siddetle oneririm

1) 4 çekirdek teknolojisi masaüstü bilgisayarlar için bile henüz yaygın değil.

2) çekirdeklerin her biri 1.8 de çalışıyor ama 3.6 diyemeyiz. 1.8 deriz yine.

3) parmak izi tarayıcılar kullanışlı olabiliyor. farklı isimler ve sifrelerle onlarca siteye uye olan biri olarak cok kullanisli buluyorum parmak izi okuyucuyu. ancak laptop alirken birinci onceliklerim arasina almazdim.

1 - 4 çekirdekli notebooklar mayıs sonu yolda.ancak intel ilk olarak çift çekirdekli celeron işlemcili notebooklar sürecek piyasaya..uygun fiyatlı olacak..
2 - çekirdeklerin herbirinin ürettiği orandır.
3 - gereksizdir zaten parmak kirliyken okumuyor,kullananların çoğu birinci ay dolmadan bıkıyor..

1) abartma
2) çift çekirdek destekli uygulamalarda performans artışı olur. diğerlerinde olmaz.
3) çok süper bir olay ben kullanıyorum. kullanmaya kullanmaya şifrelerimi hatırlamıyorum kötü yanı bu oluyor.bilmeyenler için bu parmak izi okuyucu yazılımı bütün şifrelerinizi de kaydedebiliyor. süper bişi yani.
4) neden olmasın.
genel olarak oyun oynamayacaksan en basit ve ucuz bilgisayarlardan birini almanı öneririm. 2 sene sonra yine yenisini nasıl olsa alacaksın. bu zamanda laptopu 3 sene kullanmak bile ütopik oluyor. ha ben kullanıyorum ama imkan olsa değiştiririm çünkü yeni teknolojiler sürekli çıkıyor. o yüzden uzun süre tanımını iyi yapmalısın. gidip 2-3 bin dolar bayılırsan baştan kazık yemiş olacaksın.

madem ki oyun oynamayacaksiniz, paraya kiyip macbook almakta fayda var. windows'tan kurtulmuş olursunuz.

@assert h'in önerdiği laptopı 2-3 gün önce aldım. Fikir yürütmek için çok uzun süre kullanmasam da rahatlıkla tavsiye edebilirim. Ancak şu da var; 240DR çoğu yerde epey tuzlu, 220DR'yi de tercih edebilirsiniz.

anlasilan o ki, 4 cekirdekli sistemler belirli fuarlar yapildiktan sonra piyasa da önplana gelince , 2 cekirdekliler epey bir düsüse gececek. sabirli olmak lazim bende alicam beklemek en iyisi.

oyun oynamayacağınız zaman 1.7 centrino işlemci bile 2 gb ram ile sizi gayet rahat önümüzdeki 1 2 sene idare edebilir. şu ana kadar isyan eden ve şu programı çalıştıramadım ağa diyeni görmedim ki kendisi 2 sene öncesinin işlemcisidir. vereceğiniz paranın boşa gitmemesini sağlamanızı ve ihtiyaçlarınıza uygun donanımlı bir makine almanızı öneririm.

tek gözü kör bir tarih hocamız vardı, uzun boylu. terminatör derdik kendisine.

sonra bir din hocamız vardı, her kızdığında "ben inanan adamım, benim dinimle dalga geçemezsiniz" derdi. onun da lakabı inanan adam kaldı.

liseden aklımda kalanlar bunlar, ünv. lerde pek görmedim lakap olayını.

adı mahmut olan matematik hocamıza ''mahomatik'' derdik nedense..

bayan biyolojicimiz vardı. ruh gibi gezindiği için lakabı "ruh" kalmıştı.

üniv de ise hukuk hocasının diksiyonu çok düzgün olduğu için "trt 2 gibi kadın" diyorduk ona.

lisede de genelde hocaların konuşma tarzına, çok sık kullandıkları kelimelere ya da dil sürçmelerine göre lakap verildiğini söylemek lazım. bu şekilde olan çok vardı da hatırlamıyorum mesela.

(bkz: ogretmenlere takilan lakaplar)

Ayrıca;

Yunus isimli din hocamız vardı, karizmatik bir güneş gözlüğü takardı hep, "Yunus Bond" derdik ya da "007 Yunus"...

Gerger soyadlı bir tarih hocamız vardı, "Gergerato" derdik.. Gerger ve tomato karışımı bir kelime.. Tomato'nun hikayesi başka, domates anlamında değil...

Yine bir tarih hocamız vardı Aysel isimli.. Sınav kağıtlarını A,B,C,D,E,F gibi 6 değişik şekilde yapardı.. Ona da "alfabetik gaddar Aysel" derdik :D

Yunus hocamız vardı yine kimya hocası.. Sınavlarında herşey serbestti hatta sınavı hocayla bile yapabilirdin... Melek derdik o hocaya :D

kilolu kısa boylu bir fen öğretmenimiz vardı, atom hatice derdik, dinayet adlı edebiyat öğretmenine de cinayet demiştik.

bağırdığı an kapıları titrettiği için "steryo seyfi" derdik coğrafya hocasına. hey gidi günler hey.

Bursa Erkek Lisesi'nde okurken okulumuza yeni gelen tarih hocamı, gördüğüm ilk anda "ana bu aynı yordan letchkov" dedim. demez olaydım :) bundan sonrası malum... yıllar sonra orada okuyan kuzenlerime sorduğumda hala o lakapla anıldığını söyledi. sevgili hocama ufakta olsa uzun süre üstünde kalıcak bir lakap taktık. kendisine uzun ve sağlıklı ömür diliyorum.

ayrıca (bkz: letchkov) başlığına bakınca bizim okulun haricinde de kullanıldığını gördüm.

(bkz: hasus)

peygamber.... çok kral adamdı

bizim bi matematikçi vardı, ilk derse girdiğinde bi arkadaş "bu ne ya, aynı cif adama benziyor" deiydi. o zaman da bu cifin reklamları dönüyor her yerde. gözleri kısıp bakınca cidden de cif adamlara benziyordu kendisi (cine 5 in şifresini kısık gözle çözme tribi hesabı) adı cif kaldı. gerçek adını da halen kimse bilmez

her olayda en önde atlayan okul müdürümüz vardı..Tarkan derdik bu yüzden..altar ın oğlu tarkan.

Kabataş Erkek Lisesi'nden meşhur :

Salla - ( Matematikçi)
Foxy - (Müdür muavini)
Boksör (Bedenci)

Menapoz Sema, Kel Ömer, Köpek Routeau, Çöl kaplanı Diop, Süpermen Nazım, Travesti İznur.

uzun,kalıplı ve baston yutmuş gibi yürüyen bir hocanız var ise: hightower
resim hocamı saygıyla anıyorum

nerden geldi nasıl oldu hatırlamıyroum ama diff hocamız vardı, herkes kırçiçeği derdi :D

jefferonlardaki mr. jefferson'a benzeyen bir türkçe hocamız vardı, cefırsın derdik ona...

gardiyan diye de bir tarih hocamız vardı, çok korkulurdu kendisinden...

kazım işmen lisesi felsefe öğretmeni: güdü
diğer hocalar bile güdünün adını hatırlayamadığında ona "güdü bey" derlerdi.

(bkz: #1373644)

çok bariz değilse bir yaptırımı yok aslında.
mod sinir eşiğine bağlı diyebiliriz.

garbage entry kurallara uygun ise ispiyonlanamıyor. en kötü ihtimalle kötüleniyor veya moderatörün not defterine yazarı hakkında not düşülüyor.

x başlığına alakasız bir şekilde "insanın kendine yakışanı giymesidir" diye tanım yapmak, "y olayı" başlığına "süper olay" diye entry girmek sonuna kadar garbage da olsa, ispiyonlanamıyor, ispiyonlanırsa hatalı diye geri dönüyor.

Peki, gammazlar bunu ispiyonlayamiyorsa mod larin bunu yazarin hanesine eksi olaraktan not etmesinin mantigi nedir? Diyelim ki bir yazar, gayet kurallara uygun yaziyor ama nerdeyse hepsi garbage. Bu durumda ucusa gecer mi yazar? ama bir yandan da kurallari ihlal etmiyor :s Bana uygulama biraz anlamsiz ya da kendi icinde celisiyor gibi geldi de. Yani sagda solda rastliyorum mod larin ' canim yapmayin, cok sevdigim sarki tadinda seyler yazmayin'vari entrylerine ama adam yapiyor, eeee?

format dahilinde oldugu surece her turlu entry malesef sadece kotulenebiliyor, kaldi ki o kadar kötü bi entry yaziyosa adam oylanma kaygisi da yoktur. zamaninda ben de sormustum ayni soruyu, aldigim cevap "kisisel tarhceye not dusuyoruz, abartildigi takdirde gereken ceza veriliyor" olmustur. hani ne kadar forum tandansi da olsa, "cok guzel bi olay" tadinda entryler de olsa, format dahili oldugu surece sadece bakip ic gecriliyor.

Bununla alakadar bir entry vardi bir de sozlukte, sanrsam alternatif ispiyon gerekceleri basligi gibi biseyde olabilir. "Asiri Oznellik" diye bir gerekce onerilmisti, cok guzeldi, ama kabul olmamis sanirsam.

bu (bkz: bkz fasiliteleri ile diyalog) a çok benziyor.
onda da nasıl bkz vermek legal ve ispiyonlanamıyor ancak belli bir sınıra gelince yazar çaylak olabiliyor veya uçurulabiliyorsa garbage entryde de durum aynı.
ne kadar abartıldığı ve moderatörü o an rahatsız etme durumuna bağlı yaptırımı.

ya da şöyle de diyebiliriz. yazar bir hata yaptığı vakit affedilme veya edilmeme kararına yardımcı faktör.

Az once gordum guzel bir baslik, tikladim yine cikti karsima, entry degil ki o, Eksi Duyuru sorusu. Fazla kafaya taktim, gicik oldum sanirim,en iyisi entry okumayayim bir sure, muson yagmurlari bir dinsin.

pyro, garbage entry den oluşan bir profil diğer yazarlara göre daha uçmaya meyilli olacaktır. böyle entryler yazan kişininin profiline yazılıyor işte not. sonra bir formata uygun olmayan entrisi görüldüğünde uçurulabiliyor.

garbage entryler legal olduğu sürece silinmez.ancak yazarın karnesine işler bu tür entryler.ve ilk legal olmayan entrysinde uçurulur.bkz yazarları mesela..sözlüğe çok şey katmadıkları için zaman içerisinde yapacakları hatada anında uçurulur..

sürekli garbage entry girip mod.ların not defterine yazılan, ama formata uygun olduğu için hakkında işlem yapılamayan bir yazar, ilk hatasında, ilk ispiyonlanıp haklı görülen entrysinde doğrudan çaylak yapılabilir ya da uçurulabilir. ama temiz, düzgün, garbage olmayan netryler yazan başka bir yazar, aynı hatayı yaptığında en kötü ihtimalle hatalı entry'si silinir, çaylak bile olmaz diye düşünüyorum.

yazılımını güncellemeyi deneyin çoğu soruna deva oluyor..

itunes dan mp3 leri aac formatina cevirip deneyin.

klavyeli usb çoklayıcılı ve dediğiniz gibi notebook'u göz hizasına çıkaran bir adet gördüm vatan bilgisayar'da. markası logitech'ti. sitesinde var bir göz atın derim. fiyatı ve karizması gayet güzel.

mobileoffice.about.com

tabi bunun için laptop unuzun dock station uyumlu olması gerekmektedir..

docking station başka bişiy biraz görüş açısını düzeltse de asıl amacı o değil. senin ihtiyacın olan laptop standı. bu stand laptop'un ekranını tam düz olacak şekilde kafa seviyene getiriyor. hepsiburada.com 'da bir sürü çeşidi var.

Tek sorunun bunu kullanınca klavye ve mouse ihtiyacın olacak. Bu sebeple logitech'in. alto modelini (vatan bilgisayarda olan) tavsiye ederim muazzam bişiy. dahili klavyeli, usbden bağlanıyor üzerinde usb çıkışı var böylece mouse'da bağlayıp rahat rahat kullanabilirsin. türkiye fiyatı 170 ytl gibi bişiy

bi de docking station bambaşka bişiy karıştırma kafanı sonra yok laptopunun girişi yok yok ne gerek var filan der kafa ütülerler vatandakiler. zira bilgisayar satıcısı olacak dangalaklar ne olduğunu bilmiyorlar.

o giris pcmcia girisi. ram isini ordan halledemezsin. ram takmak icin , "icerilerde" bi yerde ugrasman lazim.

laptopların ram slotları kasanın altında ya da bir tanesi klavyenin altındadır.iki slotta kasanın altındaysa takması kolaydır.ancak bir tanesi klavye altındaysa işten anlayan birinin takmasını tavsiye ederim.

Eliniz sök tak işlerine yatkınsa laptopun altında, tahminen ortadaki kapağın vidalarını sökünüz,

www.technibble.com

kapağı açtıktan sonra yatay pozisyonda ram(ler)i görürsünüz

www.technibble.com

yanlarında tutan klipslere dikkat ederek yerinden çıkarın.

www.daileyint.com

ram'in çeşidini belirleyebiliyorsanız (ddr mı vs) gidip 1gb lığını alıp takın, eğer anlamam ben diyorsanız eskisini sökün, ben bunun 1gblığını istiyorum diye bir kaç yer dolaşın. eskisini de mümkünse satın.

laptop max ne kadar ram destekliyor bir de o var.

bilmiyorum ben de, o yüzden resmini koydum:)
hatta marka model de belirteyim: IBM Thinkpad R50e

burda yazmasi gerek

ftp://ftp.software.ibm.com/pc/pccbbs/mobiles_pdf/39t2462.pdf

Yeni yazar alımını kontrollü şekilde yapacak bir yol buldukları zaman yapacaklarmış...

ssg'nin keyfiyet faktörünü de göz önüne almak lazım her zaman...

okurlara da moderasyona da kolay gelsin. yeni bir miğferdibini kaldırabilirler mi acaba ?
(bkz: eksi sozluk yazar alimlari acildi )

Alakasız olacak ama ben de kendimce bir tüyo vermek isterim, yazar alımı açıldığında sözlükte uzun süreli kalmak isteyen okurlara:

Sakin ve temkinli olunuz. Zaten başta verilecek "okunması gereken şeyler" benzeri kuralları/öğütleri gözden geçirmeyi ihmal etmeyiniz. Başlarda az ama öz entry giriniz. Yine en azından başlarda "eller havaya" ruh halinden ve bunu entry'lere yansıtmaktan kaçınınız. Sözlük kurallarını diğer sözlük kurallarıyla karşılaştırmayınız. Mesela yanılmıyorsam Uludağ Sözlük'te hala "... dediğim başlık" ve benzeri, Ekşi Sözlük'te affı olmayan kalıplar kullanılabiliyor, aman dikkat edin. Tanımlamalara ve aradaki farklara çalışınız (sınava giriyoruz sanki ha). Hatta namazı karıştıranların yaptığı gibi eski nesillerden bir yazar gözünüze kestirin ve takıldığınız yerlerde onun entry'lerini inceleyin.

Niye bunları yazdım? Eğer yine toplu yazar alımı olursa, yine birçok aday ilk başlarda küçük hatalar yüzünden dahi uçurulacaktır. Biraz dikkatle ilk zamanlardaki harala gürelede araya kaynamaktan kurtulunabilinir.

Ssg'nin doğum gününde(21 aralık) açılacakmış yazar alımı, dikkatli olunuz..

gerrain trt radyo'da yazar aliminin $eklinin belirlendigini soyluyordu. geriye kod yuku ve gerekli alt yapinin hazirlanmasi (server falan i$te) kaldi diye biliyorum ben de.

peki meraktan soruyorum, yazar alımı açıldı diyelim. bu olay günün belirli saatlerinde olacak (diyelim 21 aralıkta saat 12:00'dan 12:30'a kadar sadece) bir şey mi yoksa tüm gün boyunca açık olacak bir şey mi? ilk başta "ahahah belli saatler arası alım mı olur lan" diye gülünebilir fakat düşününce, tüm gün açık kalması da en az 50bin kişinin başvurması demek oluyor. belirli saatler açık olacaksa da 7/24 siteyi kontrol eden 16-18 yaş arası saykolar girer, akşamları işten / okuldan anca gelip sözlüğü okuyan kişiler kaçırır falan filan bin ton sorun. bir açıklama durumu getirilebilir mi şu an için buna?

AN ITIBARIYLE ACILDIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII!!!

şimdiye kadar hiç belirli saatler arasına sıkıştırıldığını hatırlamıyorum genellikle alım süreci bir kaç gün sürmüştür.

@hlathguth. açılmamış. yani yine kayıtlı okur alıyor?

@can c yapma be gözüm ya yeme şunların numarasını adamların tuzu kuru bide espirik yapıyo ayıptır ya bizim gibi garibanlara

edit: bkz:bir an heyecan yaptın itiraf et. evet bende görünce heyecanlandım:)

www.vatanbilgisayar.com

giriş mi? ona lcd monitör diyoruz. yok çıkış olarak hdmi sunan var mı dersen evet 1-2 model girdi piyasaya. 2000 dolar + kdv gördüm mesela. neye yarar plazma-lcd tv ne bağlayıp 720p-1080p gibi çözünürlüklerde içeriği izleyebilirsin hayvanlar gibi. ya da bir htpc toplarsın aynı işi 3 te biri fiyatına çözersin.

video input ozellikli laptop daha gormedim ben. bulan varsa hakkaten gorelim...

bu aralar "hem laptop kullanayım, hem de ekranına harici cihazlar bağlayıp lcd monitör olarak faydalanayım" diyenlerin soruları arttı. sanırım bunu yapan köşeyi dönecek.

metalmanin verdigi linkte ozellikler arasinda hdmi da yaziyor aslinda ama site o kadar dandik gorundu ki gozume magazaya gidip laptopta gormeden inanmam zor :D

hdmi girişli laptop yoktur. çıkışlı laptop vardır.

hatta tv kartı olmayan laptoplarda laptop ekranına dışardan bir görüntü de veremezsiniz. çok iyi bir tv kartında hdmi girişi olabilir ama çok zor. en iyi ihtimal dvi to hdmi çevirici ile tv kartının aux girişine takıp oradan tv'de nasıl video tuşuna basıyor ne bağlıysa o geliyor, aynı şekilde kullanabilirsiniz ama bence haybeye uğraş olur.

kisiye baglidir.
adanada kimlerle olacagina,
izmirde kimleri birakacagina baglidir biraz.

bana sorarsaniz, mekanlari guzel yapan insanlardir.
ama ote yandan, yine de ben izmiri birakip veya istanbulu birakip adanada yasayamazdim, o da bir gercek.

soruyu biraz genişlettim :(

insanları sıcaktır ceplerindeki son parayla yemek ısmarlar, ama havası da çok sıcaktır öldürür adamı. yazın kaçabileceksen yaşanır.

izmirde de yaşamış bir adanalı olarak;
1 - duyduklarınıza inanmayın yaşayarak öğrenilir bazı şeyler.
2 - çekinmeye gerek yok adanada bir çok sarı saçlı mavi gözlü insan mevcut bakar bakmaz kimse aa sen adanalı değilsin gel ulan buraya muamelesi yapılmıyor.
3 - girilmeyecek mahalleleri var evet ama izmirde de bu tip mahalleler mevcut oranlama yaparsak adana ve izmir arasında bu konuda çok fazla uçurum yok.bu tip mahalleler her şehirde mevcut.adanada huzurla yaşayabileceğiniz bir dünya mahalle mevcut.
4 - sözlükte yazılan bu konuyla ilgili çoğu entry önyargıyla yazılmıştır bunu burada yaşadıktan sonra anlayabileceğinize inanıyorum.
5 - insan heryerde insandır siz kimseye bulaşmadığınız sürece kimsede size bulaşmayacaktır.kötü niyetli insan heryerde mevcuttur buna rastlama ihtimaliniz diğer şehirlerde yaşama ihtimalinizden pekde fazla değildir.
6 - aslanın olduğu heryerde çakallarda mevcuttur adanada aslanlarda vardır çakallarda..tıpkı istanbul gibi izmir gibi..
velhasıl burada çekinmenize gerek duyacağınız hiçbirşey yoktur olumlu yönden bakmaya çalışın ortalama bir gelirle rahatlıkla yaşayabileceğiniz hayat pahalılığının çokda vurmadığı,su sorununun olmadığı,kış aylarının kasım aralık aylarında uğradığı bir şehire geleceksiniz..rahat olun ve keyfini çıkarın..

15 sene adana'da yasamis biri olarak sunlari soyleyebilirim;

- adana'da sirf tipinden dolayi ayri muamele gordugunu iddia eden varsa yalan konusuyordur, zira adana'da 72 cesit millet vardir ve hepsi gayet uyumlu bicimde yasamaktadirlar.

- marlboro muhabbetindeki gibi "ne yalvariyon lan adam gibi istesene" olayi ise sanirim paralel evrendeki bir adana'da gerceklesmis olsa gerek. cunku adana'nin esnafi, tam anlamiyla esnaftir ve musterisine karsi kirici degildir. adana'yi bilenler bilir, kizilay caddesindeki tatlicilarin onunden gecerken "goz hakkidir, buyur" denilerek az tatli ikramina maruz kalmadim.

- adana'da girmemeniz gereken mahalleler vardir evet, ama bu mahalleler zaten sapa yerlerdedir ve ozellikle isiniz olmadigi muddetce zaten gitmezsiniz, kaldi ki oralarda isiniz de olmaz. sahsen 15 sene boyunca 1 kere bile o tip yerlere gitmedim ve gitme ihtiyaci da hissetmedim.

- adana'da dikkat etmeniz gereken tek sey trafiktir. soforler tam anlamiyla "delice" kullanir ve gereksiz klakson had safhadadir. bir yerden sonra ona da alisiyor insan.

- adana dili ve edebiyati demissiniz, onun da pek bir olayi yoktur. her yorede oldugu gibi adana'da da bir agiz vardir ve adana agziyla konusan insanlar mevcuttur. ama adana agziyla konusmayan insanlara (orn: ben) "aaa? nasi gonusuyo lan bu?" demezler.

- 15 senenin sonunda ankara'ya gelmis bir insan evladi olarak, ankara'nin memur sehri oldugu ve adana'ya gore nispeten duzenli sehir yapisi vesaire goz onune alindiginda bile adana'yi ozledigimi rahatlikla soyleyebilirim. adana'nin insani harbidir, delikanlidir. o "metrekare basina yuz delikanli" muhabbeti ise "kurtlar vadisi delikanlilari" degil, "sozunun eri kisiler" anlamindadir.

- nufusunun onemli bir kismini araplar ve kurtler olusturur. ulku ocaklari vesaire de eksik kalmamistir tabi. ancak buna ragmen adana'da irkcilik minimum duzeydedir, hatta yoktur diyebilirim. istasyon caddesinde bir gun dehaplilar miting yaparken, ertesi gun ayni mekanda ulku ocaklarinin yuruyus yaptigina tanik olabilirsiniz.

*** size soyleyebilecegim tek sey, kafa dinlemek istiyorsaniz adana gayet uygundur bunun icin.

teneke mahallesi'ne, kadifekale'ye ne kadar işiniz düşüyorsa o "girilmeyecek mahalleler"le de o kadar iç içe yaşarsınız, çok abartı bir şey değil.. halkının çoğunluğu da küfürlü konuşur ama bir adanalı için küfür hakaret değildir, yemek yemek, su içmek gibi bir şey sayılabilir.. istanbul'la kıyaslarsanız izmir'in övündüğü o "hepimiz kardeşiz, hepimiz içteniz" havasını izmir'e en yakın hissedebileceğiniz yerlerden biridir diyebilirim..

izmir'i özleme gibi izmir dışına çıkan herkesin yaşadığı bir problem dışında çok zorlanacağınızı sanmıyorum yani..

Adana'da trafik çok rahattır.
Her yerde market ve pazar bulunabilir ve diğer büyük şehirlere göre daha ucuzdur. Suyu bitmez kanımca.
Kar yağmaz. Dolu yağabilir. Kışın soğuğu keser adamı ama kış uzun sürmez. Yazın sıcağı da pişirir.
Otobüsler ve dolmuşlar kendilerini yolların hakimi sanar. Ama heryerde böyle zaten.
Her evin güneş enerjisi vardır. Çatılı ev yoktur heryer damdır.
Çok lüks ve piyasa yerler de vardır, çok ücra ve girilmemesi gereken mahalleler de var ve dendiği gibi oraya gitme ihtiyacı duyulmaz hiç.
Çukurova Üniversitesi çok güzeldir :)

Adana'da yaşayan ve İzmir'de de uzun süre bulunmuş biri olarak Adana'da yaşayabilirsiniz diyorum.

adana ve adanalılarla ilgili önyargılara, genellemelere aldırmayın, adana güzel şehir, adanalılar da gayet dost canlısı insanlar. izmir'den sonra huzur içinde yaşayabilirsiniz. adana'da yaşamadım ama çeşitli nedenlerle sık sık gittim, üstelik hem tekinsiz sayılabilecek mahallelerine hem de yol iz bilmediğim halde şehir merkezinden uzaktaki köylerine. her seferinde de, üstelik zorda kaldığım durumlarda adanalıların yardımseverlik ve konukseverliklerini gördüm.
insanları agresif değil ama biraz coşkulu, sıcakkanlı.
hayat, diğer büyük şehirlere kıyasla daha ucuz.
yaşamak için gayet uygun, düzenli bir şehir.

adana'da tam 4 sene yaşamış bir izmir'li olarak...

- fena bir şehir değil aslında, insan aradığı her şeyi bulabiliyor... deniz de olsa iyiydi ama baraj gölü var işte...

- insanı sıcakkanlıdır falan diyorlar da, sormak istiyorum onlara: sıcakkanlılık ile laubalilik arasındaki çizgiyi kaç tanesi aşmıyor? hatta laubalilik sınırını da aşıp, hanzoluk ve öküzlük mertebesine ulaşan da çok adam var... velhasıl, izmir halkına benzeyen bir halk beklemeyiniz... maalesef alakaları yok... sıcak, mıcak hikaye... yalnız insanı da izmir insanı / büyük şehir insanı kadar entrikacı, kurnaz, bencil ve içten pazarlıklı değildir haklarını yememek lazım... misal bir adam belki kalantorun önde gideni olabilir ama zararsızdır...

- çok sıcaktır... izmir ile ciddi fark var... hava deyip geçmemek lazım o yaz sıcağını sabah-öğle-akşam-gece yiyince anlar insan bu konunun da ne kadar önemli olduğunu...

- bir ömür geçer mi bilmiyorum ama (izmir'e göre küçük ve imkanları daha kısıtlı) şartlar uygun olsaydı adana'da yaşamayı deneyebilirdim. severim ben adana'yı... ikinci memleketimdir.

*** son olarak; bir şehire anlam katan, oradaki arkadaşlarındır, dostlarındır , yakınlarındır, sevdiklerindir... o şehirle ilgili olan diğer her şey sadece teferruattır...

. seyhan, gayet yaşanabilir huzur dolu bir ilçedir.
.. adana nın denizi de vardır.
wowturkey.com

odanın duvarına büyük puntolarla "sigara öldürür" yazabilirsin mesela :)

o kadar kutuyla duvara cekoslavakyalılaştıramadıklarımızdanmısınız bile yazabilir nihilanth emin olabilirsiniz :)

bildiğim kadarıyla 8 sene içinde bitirmen gerekiyor açık öğretim fakültesini, iki sene kalmakla kayıt silinmiyor ama tecil şansın bitiyor, asker ocağına buyur ediyorlar.

Aman tanrım. Benim amacım askerliği ertelemekti zaten AOF'e girerken, bir nevi kaydım silinmiş gibi bir şey oluyor iki sene kalınca demek ki benim için.

Sadece kaldığım üç dersi alıyormuşum bu sene he mi?

Abi benim korkum o üç dersten değil de, tekrarın erken gelmesi yüzünden. Daha ikinci üçüncü dördüncü senesi var bunun :) Hoş gerçi bu göt korkusuyla o kitapların ambalajını yırtarım ben.

kaydın silinmez.iki yıl üst üste bir sınıfta kalırsan askerlik tecilin yalan olur.

evet sadece kaldığın dersleri okuyacaksın.ilk seneden kalıyorsan dikkat et çünkü, sınıfları sıralarsak 1 kolay, 2 zor ,3 ve 4 cok zor.kalmak neyse de o kadar parayı 1 ders için tekrar vermek cok koyuyor insana.

tuhaf bir yöntemi var aof'un bildigim kadariyla,

iki sene üst üste kaldigin zaman, giyabinda karar alip, seni ilk celp döneminde buyur ediyorlar,

onun icin ikinci sene dikkate almani öneririm dersleri.

usb floppy alacaksin ya da win98 kurup uzerine sifir xp kurulumu yapacaksin.
ben de sata ile ilk tani$tigim zaman win98 kurup uzerine xp kurmu$tum :) [3,5sene kadar once]
ancak komut isteminde kur.exe yerine setupcor.exe yi cali$tirman gerekecek.

yani tek çıkar yolu 98 kurup 98 in üstüne xp kurmakmı?

bildigim en hizli yol bu. (floppy olmadan)

forum.donanimhaber.com

ben sadece bende oluyor saniyordum, demek ki kulaklarimda sorun yokmus

nası bi ses o ya.. böyle bi gıcırtı sesi gibi mi

aynı ses japonya daki dünya kupası yayınında da vardı..seslerini yükseltince oluyor sanırım.

beni deli ediyor o ses.. tam olarak dikkat etmedim fakat sanki sadece murat kosova'nin sundugu maclarda oluyor.

@efruz: daha çok böyle hırıltı gibi ama çok yüksek, maç duyulmuyor ve zevki çıkmıyor
@metalman: japonya'da seslerini yükseltince oluyordu, şimdi ispanya'da normal konuşurken de oluyor..
@zakk: murat kosova'nın sunduğu maçlarda daha çok olmakla beraber murathanoğlu'nda da sıkça oluyor..

su an yayinlanan macta da var. ya sadece 2-3 kiside mi oluyor bu? herkeste oluyor olsa gerek, peki ntv nasil farkina varmiyor bunun?

ajdar ın da var öyle bir parçası..şaheser ama..

gider yapmak
yalan olmak

sanırım bu soru ekşiduyurunun anasını ağlatacak :) aha buldum bi tane daha anasını ağlatmak :))

hacılamak - calmak
yardırmak - kestirmeden gitmek
atar yapmak - terslemek

sikerler

kafalamak - ikna etmek
ayar vermek - göt etmek, dogru yola sokmak
bayıltmak - suyunu cıkarmak, abartmak

yazış var bi de uydurma, palavra manasında.

(bkz: buyuk argo sozlugu)

ve

(bkz: lumpen sozlugu)

seklinde 2 tane kitap var... isine yarayabilir.

(bkz: sarmak/#10825704)

yusuf yusuf - korkmak, tirsmak

kanal yapmak: %100 bir anlamı yok bildigim, bir işi veya bir kişiyi baglamak gibi veya bir ortama entegre olmak.

olay

- abi senin ceren olayı nooldu?
- master olayını naaptın başvurdun mu?
- hacı gitarın olayı aşmış zaten. 3 bant ekolayzır var üstünde
gibi anlamlar. hatta her boka kullanılır.

yaratık

bir şeyi çok iyi yapanlar için kullanılır.
hafız victor wooten harbi yaratık. feci çalıyo herif.

(bkz: yazış)

fıymak : kaçmak

supermis

gagalamak.

bi ara küfret.com da gözüme ilişmişti. cümle içindeki kullanımı "hepinizi siker gagalarım" şeklindeydi. saygılar.

yanpeç - yancı (parası olan kişinin yanında takılan eleman)

cano - hitap şekli

sırasıyla; ilk kanka vardı. sora kanki oldu, şimdilerde ise kanku çok moda

şaşırınca : mavi ekran vermek

pinco : kanka arkadaş gibi kullanıldığını duydum ama daha çok baskın elemanın yaninda ayak işlerini yapanlara derler pinco..

ponçiklemek : bi elemanı inceden dövmek. tokatlamak sıkıştırmak...

cincon : delikanlı tayfaya mensup elemanın tiki olan tayfada bulunan gençlere hitap şekli

sazı kırık : ibneler için soylenır

bide yarmaç var.. şimdilik bu kadar.. mahalleye uğradıkça yazarım :)

cocuğu koymak: olayı bitirmek, işi halletmek
bombalama:sallamak,yalan söylemek
manita:kız arkadaş

aklıma gelen bunlar şimdilik..

hacı:ismi yerine geçen hitap şekli

örn: ahmet baksana
hacı baksana

on numara: harıka,çok güzel

valla ben samsunda yaşıyorum...hiç bir yer 1 yeni kuruş kabul etmiyor..en küçük madeni para 5 kuruş..1 ytl'den 120 tane verseniz olmaz mı?

1 kuruslar zamani vaktiyle belirli adette yapildi su an bildigim kadariyla yapilmiyor. goturdugunde kabul etmeme gibi bir risk mevcut, evet abukca ama etmeyebilir. ziraat bankasinda o kadar cok bulamayabilirsin. 5 ykr yaptir gotur hem kollarin agrimaz hem de her yerden yaptirtabilirsin.

5 kurus yaptir bence de. 1 o kadar toplayamazsin. mesaj da yerini bulur. guzel de olur.

mesaj yerini bulur bulmasina da "bozuk yok, bugun git yarin gel" yapan insan "bu kadar parayi sayamam, butunlet oyle gel" de diyebilir. 1 yeni kurus bulucam diye ugrasip didinmeniz bosa ciktigi gibi, devlet dairelerindeki nedeni bilinmez ego sahibi olan memurun bi yerleri tavan yapabilir sizi "tekrar" geri cevirdiginden oturu.

benzer bir eylemi bir arkadas köprüdeki giselerde gerceklestirmisti gazetelere cikmisti diye hatirliyorum. israr edince almama gibi bir sorun olmaz sanmiyorum ama özellikle devlet bankalarinda calisan arkadaslar müsteriyi birbirine kirdirma stratejisi güdüyor o yüzden kalabalık saatte gidersen asil diger müsteriler sorun cikartir gibi geliyor kim hakli dinlemeden. cok güzel düsünmüssün. ne güzel.

kanunen suç teşkil eder bu yapacağınız. hukuk dersinde aynen böyle bir örnek işlemiştik.

nasıl suç oluyor bu merak ettim ben.

kanuna göre metal parayla yapılan bir ödemede sadece 50 birime kadar alıcının kabul etme zorunluluğu var.Gerisini kanunen alma zorunluluğu yok.Yani 100 ytl lik market alışverişinde 100 tane 1 ytl lik verirsen almayabilirler ama 49 ytl tuttuğunu varsaysak bunun hepsini madeni para olarak ödeyebilirsin.

Bırak yaşadığın yeri o kadar 1 kuruşun tüm Türkiye'de olduğunu tahmin etmiyorum. 1 kuruş lafta kaldı. Bende 3 tane var, YTL'ye yeni geçince elime geçtiydi, gözüm gibi bakıyorum.
Kısacası planladığın bence imkansız. Vazgeç.

Kanuna aykırı olduğunu ben de duymuştum.

bir fıkra copy paste edeyim de sinirlerin yatışsın :))

Temel amerikada bi bara gider.. barmenden bi bira ister.. bir bira 26cent'tir.. neyse temel birayı alır ve içer.. cebinden hepsi bozuk para olan 26 cent çıkarır ve üst üste koyarak kule gibi diker..
barmen tam parayı alacak Temel elinin tersiyle paralara vurur bütün para yere saçılır..

barmen "kazayla oldu" heralde diyerek paraları toplamış.. bir kaç gün sonra Temel yine aynı bara gitmiş... bi bira istemiş.. gene 26 centi kule gibi dikmiş, barmen tam alacak, vurmuş, paralar etrafa saçılmış..

barmen homurdanarak toplamış paraları.. bir kaç gün sonra Temel yine aynı barda..
ama bakmış ki barmenin yanında çam yarması gibi 4 tane bodyguard var..

gene bira istemiş, içmiş ve bu kez cebinden kağıt 50cent çıkarmış.. barmen bi hayli sevinmiş..
hemen parayı almış, üzeri olan 24centi kule gibi yapmış ve Temel'in almasını beklemiş..
temel tam alacakken Barmen vurur ve paralar yere saçılır..

Amerikalı Barmen, Temelin paraları toplamasını beklerken, bizim Temel hiç istifini bozmadan cebinden 2cent çıkarır ve yere atar..

"Bana bir bira daha!.."

www.youtube.com

5 kuruşluk mantıklı görünüyor. 5-6 eylül gibi sonucu yazarım buraya. devlet kurumu olduğu için almak zorunda diye düşünüyorum. zaten eleman beni zırt pırt oyalayınca müdürünün yanına çıktım. müdür aradı uyardı elemanı ama sonuçta memuriyet.

sabahları erken saatte çarşıdaki ziraat ya da merkez bankasına gidip parayı bozdurabilirsin.

arkadaşlar bankalarda bulamadım para:) tek tek büfelerden aramak da zor geldi

e bow olabilir. ışığı falan kendi takmıştır.

e-bow dur o. sanırım ufak titreşimler ya da ona benzer bişiler çıkarmak suretiyle çalışıyo.genelde perdesiz çalanlar kullanıyor.o aletin ön kısmında da ufak mavi bi led bulunur ayrıyeten.

e bow dur, erkan oğurdan dinlemek gerekir. herkes kullanır ama herkes iyi kullanamaz, güzel kullanan bir nevi jedi dır, ebow da bir nevi lightsaber.

teli manyetik bombardımana tutup temas etmeden titreştirmek böylece arşe ile çekiliyormuş hissi vermek için kullanılan bri aparat.

e-bow dur efendim..
www.e-bow.com

e bow'dur. elleşme fazla.

www.ubuntu.com kendisi zaten calisan cd dir. isterseniz kurulumu da girdikten sonra yapabiliyorsunuz.

yani pardus gibi çalışan cd kurulum cd si gibi bir ayrım yokmu demek istiyorsunuz?

aynen oyle demek istiyorum. ubuntu hali hazirda gnome ile geliyor yok ben kde lisini isterim derseniz kubuntu yu indirmeniz gerekmekte. ayrim olmadan neredeyse tum ozellikleriyle o 700mblik surumu indirirseniz hem calisan hem de kurulabilir bir linux dagitiminiz olmus olur.

ubuntunun sitesinden bedavaya cd sipariş edebiliyordunuz, tek kuruş ödemeden kapınıza kadar gelmesi gerekiyordu ama gümrük sağolsun hepsini alıkoyuyor. almaya gittiğinizde beleş bu diyorsunuz inanmıyorlar, paket aynen geri gidiyor. eğer deneyecekseniz uyarayım dedim :) ayrıca gelmesi 2 hafta falan sürüyordu en fazla.

4-5 kere ubuntu CD si istedim hepsi de geldi. Gümrükte takılma olayı yok.

abi izmir için 5 li box söyledim gelmedi. arkadaşıma da oldu aynısı, adamları 2. kere yormaya pek yüzüm yok.

tekli cd mi sipariş ettin ?

tamamdır bütün versionları internetten edindim..

kusura bakma sen aydınlatamayacağım, sadece bi tavsiye vereyim dedim;

4. maddede belirttiğini ben bu sene yaptım, yani okuduğum bölümü bırakıp öss ye tekrar hazırlandım, ama okuldan kaydımı aldırmadım, sadece 1 sene dondurdum, ha kaydını 1 sene süreyle dondurunca harç parası da almıyolar(gerçi okuldan okula değişir mi bilmiyorum), böylece hala o okulun öğrencisi olarak gözüktüğüm için askerlik derdiyle uğraşmadım, hem de ne olur ne olmaz, öss de istediğin yeri kazanamama gibi bir durum da var, birden açıkta kalmak hoş olmaz diye düşünmekteyim.

1. direk okuluna gidiyosun, askerlik islerine bakan bir bolum seni unutmus, onlarin ogrenci olduguna dair yaziyi yollamasi lazim MSBye, muayeneye falan da girmiyorsun
2. mumkun degil.
3. subeye hic gitme, halden anlamayan bir memura denk gelirsen dediklerini yaptirabilir.
4. normalde okulla ilisigin kesildigi zaman okul askerlik subene "bu adam artik ogrenci degil, ne yaparsaniz yapin" diye bir yazi yollar. ama bazi okullar bu isi bir sure sallayabiliyor, ama bir daha ki sinava yaklasik 1 yil gibi bir sure var, p kaadr hicbir okul uzatmaz bu isi.
5. universite mezunu olunca yoklamani yaptirmazsan basina pek birsey gelmiyor, ama er satatusundeyken durum nasil bilmiyorum...

tek yapacağın okulundan hemen askerlik durum belgesi (ek:g gibi bi resmi ismi vardı sanki) alıp şubene vermek. bazı okullar tecil yapmıyor malesef, ben benimkinden (marmara üniv.) her yaz belge alıp şubeye postalardım.

askerlik durum belgesini askerlik subesi verir, okul vermez.

ayni durum benim ba$imda var.
okula gittim, ogrenci i$lerine sordum. adam dosyaya bakti, kontrol etti. benim kagit orda yoktu. sanirim okula gonderilmeyenler ile ilgilenmiyorlar. ben de ogrenci belgesi aldim kendim gidecem. ya da gonderecem. peder de $ube ile goru$mu$, kontrole gelmesine gerek yok, siz belgeleri gonderin yeter demi$ler.

Aynı endişeleri, bu yaşlara gelen hemen her erkek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşadık... Sakin ol ve oku lütfen.

31 yaşındayım, hemen hiç kasıtlı olarak asker kaçağı olmadım (tecil işlemlerinin gecikmesi, unutulan işlemler vs dışında). Yani kendi isteğimle asker kaçağı olmadım hiç. Halen askere gitmedim. Geçen yıl gitmek istedim. Askerlik şubesi bu senenin kasım-aralık ayına tarih verdi. Yani önümüzde kasım-aralık'ta bir aksilik olmazsa (ve tam ortalığın karıştığı zamanda, lan bu kadar bekle... neyse) gidiyorum.

- Herhangi bir üniversiteden 30 yaşında önce atıldığın ya da kendi isteğinle ayrıldığın sürece 1-2 sene tecil hakkın var. Askerlik şubelerindeki tavırlar seni rahatsız etmesin, orası ordunun bir departmanı, ister istemez çok yumuşak tavırlarla davranmayacaklardır. Ama benim farkettiğim şudur: Ülkemizdeki çoğu kurumun aksine disipline ve haklara saygı burada daha düzgün yürümektedir. Belki katılmayan olur ama benim gördüğüm budur. Askerlik tedirginliğini yaşamayan biri olarak burada bir işlem yapmayı iski'de kuyrukta beklemeye yeğlersiniz.
- Yani demek istediğim sen, şu an okulu başka bir üniversiteye girmek için olmasa dahi bıraksan 1-2 sene askere gitmeden ortalıkta dolaşabilirsin. Bir tek dilekçeye bakar en fazla ve kimse seni zorlamaz gel askere diye.
- Üniversitelerimizin bürokratik işlemleri uygulama konusundaki tavrı, yetisi, yaklaşımı, başarısı, vs... (ne derseniz) ne yazık ki askerlik şubeleri kadar dahi olamayabiliyor. Zira eminim istanbul üniversitesi'nde olduğu gibi çoğu başka üniversite de tecil işlemleri için gereken evrakları kendileri postalamaz, hatta hazırlamaz bile. Gidiyorsun, dilekçe veriyorsun, 3 gün falan diyorlar, 1 hafta içinde belge hazır olursa şükredip götürüyorsun. Yani senin ders, okul, araştırma vs. için harcayacağın zamanını ve bir öğrenci olarak düşük olması muhtemel bütçeni düşünmeyip seni memleketin ile okul arasında küçücük bir faks gönderip halledebilecekleri düttürü bir belge için gezdiriyorlar. Üstelik -bu kişiden kişiye değişse de- konuyla ilgili kendini hazırlamamış birinin psikolojisini bozabiliyorlar. Bir akademik süreç içerisinde eğitim alan birinin askerlik gibi bir konuya daha seneleri varken bu psikolojiye sokulması umarım takdir edersiniz ki pek doğru değildir, ama kim sikler sizi, ... kimse!

Yani;
Eğer okula devam ediyorsan ek-g ya da her ne halt idi ise bu kağıdı alıp askerlik şubene götürüyorsun ve hiç bir problem olmadan arkerliğini erteliyorlar.

Eğer halen okulda isen ve ayrılmayı düşünüyorsan yine aynı şeyi yapıyorsun, ayrıldıktan sonra da okuldan ayrıldığını ister söylersin ve okuldan ayrılmış birinin hakkı olan tecilini kullanırsın. Üniversite kazanınca da yine tecil belgeni götürürsün ya da okulun biraz daha düzgün bir yer olursa onlar gönderir.

Eğer ayrıldıysan, yani tasdiknameni aldıysan yine yukarıda söylediğim şeyi yapıyorsun.

Bunların hepsi başıma geldi, yani okuldan ayrıldım, 1-2 sene ortalıkda dolaştım, sonra yeniden okula başladım. Daha komik ve rezil şeyler de oldu(o zamanlar pek komik değildi de neyse..:D). Okulun belge göndermediğini bilmiyordum ve aradan 1-2 sene geçtikten sonra bana sülüsümü gönderdi askerlik şubesi, erzağınızı hazırlayın diye. Gideceğim yer dahi belli oldu. Şubeye giderken donlarıma yapacaktım neredeyse, hiç hazır değildim. Şubede üniversite kimliğimi gösterdim, "E, neden getirmiyorsun tecil belgeni?" dediler. Ayaklarım götüme vura vura koşarak okula gidip kağıdı aldım. Askere gönderileceğim yer de pek içaçıcı görünmüyordu ne yalan söyleyeyim: Sivas 1. piyade tugayı, avcı er. Yaa... böyle. Daha dur, sonra belgeyi şubeye götürdüm, sonra bir hafta geçti, 2. emir geldi hazırlanmam için, 1-2 hafta içerisinde yola çıkıyordum. Bu defa altıma yapmış vaziyette şubeye gittim, "Beni istemişsiniz, askere gidiyorum galiba." diye. "Gene mi sen." gibi bir şeyler dediler. Dedim "kağıt gelmiş, tecil belgemi getirmiştim geçen hafta ben". "Ha..." dediler, "...yanlışlık olmuş, düzeltelim.". Düzelttiler.:)

Kafandaki işlemcinin %25'ini her zaman kendine ayıracak askerlik konusu ise ayrı, o duracak orada. Kurtulunuyor mu, henüz bilmiyorum. Ama şu an askere gitmek istemiyorsan, senin yaşında biri üniversite okumak istiyorsa, inan onlar çoğu başka makamdan daha insaflılar, göndermezler merak etme.

bulunduğun okul seninle ilgili tecil işlemlerini yapmamıştır.okula gidip öğrenci durum belgesi alırsın bağlı bulunduğun askerlik şubesine ya da yabancı şubeye götürürsün tecilini yaparlar..herkesin başına gelebiliyor bu tür şeyler paniklememek lazım..

oh inanın çok rahatladım. öğrenci durum belgemi okuldan alacağım, şubeye gideceğim ve "ben öğrenciyim tecil istiyorum" diyeceğim, hepsi bu öyle mi :) sözlükteki "askerlik şubesi", "askerlik yoklaması", "tecil" başlıklarını falan okumuştum da iyice telaşlanmıştım.

oh be.

teşekkür ederim :)

driverscollection.com
bu olur mu?

bura yi da denedim ama burdaki driver da ayni hatayi verdi ,

abi delicesine aradım forumlari...seninle aynı sorunu yasayan bir suru kişi var, ustelik kotu olan elinde asusun kendi driveri oldugu halde sorun yasıyorlar..
sorun driverde değil sanki ...
umarım yanılıyorumdur...

edit: "ses driverı için ilk önce "Kb888111 yamayı kurman gerekecek sonra ses driverını kabul ediyor" boyle birsey yazmıslar...belki işe yarar...
support.microsoft.com

ablamın bilgisayarında aynı sorun oldu. o da f3f olabilir. bayaa araştırmadan sonra öğrendim ki packard bell'in bir dizüstü modelinin ses kartı sürücüsü çalışıyormuş. cidden yükledim çalıştı ama bilgisayar ilk açılırken falan çat diye ses geliyor önce hoparlörden. hatta galiba şu sayfaya bakmıştım aynen: vip.asus.com

sayfadaki son mesajı uygula bence, packard bell driver'ının adresi de var. gerçi f3h falan diyo ama belki olur yine..

sorunu çözdüm.asusun bu modelinde verdiği driver cdleri tamamen vista ya yönelik.internette yayınladığı driverlar da vista için kullanabilecek driverlar.vista promosyonlu olmayan modelin ilk çıktığı sıralarda alan insanlardan birinden aldığım driver cd siyle sorunu çözdüm.aynı sorunu yaşayan varsa bu driverları bir hosting e koyabilirim..

ms dos destekli açtım laptop u bir süre bu durumda bekleticem şayet yine kilitlenirse donanımsal olduğuna kesin kanaat getiricem..

(bkz: #11052369)

en alt satırdaki son beş rakam cevap olmuyor..sanırım başka bir yöntemi var.

orada birbirini tekrar eden sayılar var. 125552 sanırım sende bu sayılar...
ben su an 40. bolumdeyim. baska soru olursa ek$iden ulasabilirsin...
sayının yazılısı da cevap olabirmiş...benim cevabım 5 rakamlıydı...